106 43 13MB
Turkish Pages 713 Year 2014
Genel Yayın : 30 1 6
2
BiYOGRAFi
Gra ham Fa rmelo PAUL DIRAC EN TUHAF ADAM KUANTUM DEHASI PAUL DIRAC'IN SAKLI HAYATI ÖZGÜN ADI
TH E STRANGEST MAN TH E H IDDEN LIFE OF PAUL DIRAC, QUANTUM GENIUS ÇEViREN
ZEYNEP ALPAR COPYRIGHT © GRAHAM FARMELO, 2009 FABER AND FABER TARAFINDAN YAYlN LANMIŞTIR ©TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYlN LARI, 2 . 0 1 0 Sertifika No : 296 1 9 EDiTÖR
LEVENT CİNEMRE GÖRSEL YÖNETMEN
Bİ ROL BAYRAM DÜZELTi/DiZiN
NECATi BALBAY GRAFiK TASARlM UYGULAMA
3
TÜRKİYE İŞ BAN KASI KÜLTÜR YAYlN LARI I. BASlM : MAYIS 2014, İSTAN BUL ISBN 978-605-332-140-8 (Ci LTLİ) ISBN 978-605-332-139-2 (karton KAPAKLI) BASKI
YAYLACIK MATBAACILIK LİTROS YOLU FATİH SANAYİ SİTESİ NO: 12/ 197-203 TOPKAPI İSTAN BUL (02 12) 612 58 60 SERTİFİKA NO: 1 193 1 Bu kita bın tüm yayı n hakları sa kl ıdır. Ta nıtı m amacıyla, kayna k göstermek şartıyla yapılaca k kısa alıntılar dışında gerek metin, gerek görsel ma lzeme yayınevi nden izi n alınmada n hiçbi r yol la çoğaltı lamaz, yayı mlanamaz ve dağıtılamaz. TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYlNLARI
İSTİKLAL CADDESi, MEŞELİK SOKAK NO: BEYOGLU 34433 İSTANBUL Tel . (02 12) 252 39 9 1 Fax. (02 12) 252 3 9 9 5 www. iskultur.com .tr
4
Graham Farmelo
Pa u l Di rac En Tuhaf Adam Kuantum Dehas1 Paul Dirac'1n Sakh Hayat• Çeviren : Zeynep Alpa r
s
e-Kitap ı . S ü rü m, Ocak 2020 İş Ban kası Kü ltü r Yayın ları'n ın Mayıs 2014 tari h l i birinci baskısı esas alınarak hazırlan mıştır. Tica ri amaçla kullaniiamaz.
6
Anneme ve merhum babamin an1s1na
7
Teşekkür Sanat bendir, bilim bizdir. CLAUDE BERNARD ( 1865) "Gi riş': L'Etude de la medeci ne experi mental (Deneysel Tıp Çal ışmaları) Claude Bernard haklıyd ı . Bilim insa n ları n ın hayat h i kayeleri de, h içbiri n i n bolca yard ım olmadan yazıla mayacak olması bakımından "ben" değ il, "biz"d i r. Dolayısıyla Pa u l Dirac'a dair an ıları ve d iğer bilg ileri koruya n bilim insa n la rının, tarihçilerin, a rşivcilerin ve yaza rla rın çok büyü k katkısı old uğ u n u söyleyerek başlamak istiyoru m . Duyd u ğ u m şü kran, Ca mbridge'deki pa rk izn iyle ilg ili ta rtışmala ra kadar hayatındaki önemli pek çok olaya dair belgeleri koru maya özen gösterd iğ i belli olan Dirac'ın kend isine de uza n ıyor. Biraz daha açık kon uşma lıyı m . Öncelikle Dirac'ın en yakın a ile üyelerine teşekkü r ed iyoru m . Kızı Mon ica bana daima ya rd ı m etti, soru la rıma kuca k açtı ve a ile belgelerin i bana su n mak için zah metlere g ird i . Arkadaşı Joh n Amy bütü n proje boyu nca bana çok büyü k iyilikler ya ptı, ona şü kran d uyuyoru m . Dirac'ın d iğer kızı, 20 Ocak 2007'de Talla hassee'de vefat eden Mary de on u n kadar nazikti . Ma ry'n in vasisi Marshall Kn ig ht da ba na son derece cömert ve ya rd ı msever davra nd ı, özellikle de Florida ziyaretlerim sırasında . Bana ya rd ı mcı olmak için cömertçe vakit ayıran d iğer a ile üyeleri; Gisela ve Ch ristia n Dirac, Leo Dirac, Vicky Dirac, Barbara Dirac-Svejstru p, Ch ristine Teszler, Pat Wig ner, Cha rles ve Mary U pton, Peter La ntas ve Erika Zimmerman n . Değerli tan ı klıkla rın ı paylaşa n merh u m aile üyeleri, Tony Collera ine ve Peter Tilley. Ailenin soykütü kçüsü Gisela Dirac, Dirac ailesi n in Fransız ve İsviçre köken ieri n i açıklığa kavuştu rmaya yard ım ederken yoru lma k ned ir bilmed i . Özel şü kra n la rımı borçlu old uğ u m dört ku ru m, Ca mbridge'de St Joh n's Koleji, Princeton'da İleri Araştırmalar Enstitüsü, 8
Tallahassee'de Florida Eya let Ü n iversitesi ve Bristol Ü n iversitesi'd ir. St Joh n's Koleji ben i birkaç defa kolejde ka lmaya davet ederek, oradaki g ü ndelik hayatı yaşa mama, üstü n imka n ları n ı ku lla n ma ma ve Dirac'ın eski meslektaş ve ta n ışlarından birkaçıyla uzu n uzu n kon uşmama ola nak verd i . Bu misafirperverlikleri ve kolejin imka n la rı n ı, özellikle kütü pha nesin i ku lla n ımıma su nd u kları için kolejin başka n ına ve öğ retim üyelerine teşekkü r ederi m . Ayd ın latıcı soh betleri için, merh u m Joh n Crook, Du nca n Dormor, Clifford Eva ns, Jane Hea l, Joh n Lea ke, Nick Ma nton, George Watson ve Sör Mau rice Wilkes'a teşekkü r ederi m . Kolej kütü phanesinden, özellikle Mark Nicholls, Malcolm U nderwood ve ça lışmalarıyla kita p için çok büyü k faydala r sağ layan özel koleksiyen la r kütü phanecisi Jonathan Ha rrison'dan muazzam destek görd ü m . Ü n iversite kütü pha nesi a la bild iğ ine yard ımcı old u, soru larımı cevapla ma k için onca zah met çeken Elisabeth Leed ham-Green ve Jackie Cox'a teşekkü r etmek istiyoru m . Yine Cambridge'den Yorrick ve Hela ine Blu menfeld, Richard Eden, Peter Landshoff, Sör Bria n Pippard, mu hterem d i n ada mı Joh n Polkinghorne, KBE ve Lord (Ma rtin) Rees'e teşekkü r ederim. İ leri Araştırmalar Enstitüsü'nde bu kita p için araştırma yapıp on u yaza rak verimli ve çok mutlu dört yaz geçird iğ i m için tal i h l iyim . B u rada Yve-Aiain Bois, Freema n Dyson, Peter Goddard, J ua n Maldacena, Nathan Sei berg, Morton Wh ite ve Edward Witten'la soh betlerimden büyü k fayda görd ü m . Enstitü kütü phanesinde sağ la nan imka n ların eşi benzeri yok, burada yard ımla rı n ı esirgemeyen bütü n ça lışa n lara teşekkü r borçluyu m : Karen Down ing, Momota Gangu li, Gabriella Hoskin, Erica Mosner, Marcia Tucker, Kirstie Vena nzi ve J udy Wilson-Smith . Orada geçird iğ im zama n ı n bu kadar değerli olması n ı sağ laya n d iğer arkadaşla rım a rasında, Linda Arntzenius, Ala n Cheng, Ka ren Cuozzo, Jen n ifer Ha nsen, Beatrice Jessen, Kevin Kelly, Ca mille Merger, Nad ine Thompson, Sharon Tozzi-Goff ve Sa rah Za ntua va r. Yine Princeton'dan, Gillett Griffin, Lily Harish-Chandra, Lou ise Morse (a n ne ve kızı) ve Terri Nelson'a teşekkü r ederim . 9
Önceden St Joh n's Koleji'n i n başka n ı, şimd i ise İleri Araştırmalar Enstitüsü'n ü n müd ü rü olan Peter Goddard'a özel teşekkü rlerimi su narı m . Projeyi on u n kadar destekleyen ve ilerlemesiyle on u n kadar ilg i lenen bir kişi daha yoktu r. Ona çok şey borçluyu m . Florida Eya let Ü n iversitesi'nde, m ü kemmel kütü phane ola naklarından ve Dirac Arşivi'nden soru mlu çalışa n la rın paha biçilmez yard ımla rından faydaland ı m . Pau l A. M . Dirac Bilim Kütü phanesi müdiresi Sharon Schwerzel elinden gelen ya rdımı esirgemed i; en temel arşivinden bin lerce kilometre uzakta yaşaya n bir biyog rafi yazarı n ı n karşılaştığ ı zorlu kla ra an layışla yaklaşmasın ı n çok büyü k yard ım ı n ı görd ü m . Ch uck McCa n n ve Pau l Vermeron'la, Lucy Patrick ve özel koleksiyon lardaki bütü n kütü phanecilerle çalışmak bir zevkti : B u rt Altman, Garnett Ava nt, Den ise Gia n n ia no, Ginger Harkey, Alice Motes, M ichael Matos ve Chad U nderwood . Ü n iversiten i n geçmiş ve şimd iki öğ retim üyeleri a rasından, Howie Baer, Steve Edwards, ra h metli Leopold Halpern, Ku rt Hofer, Harry Kroto, Robley Lig ht, Bill Mou lton ve Hans Plendl'a teşekkü r borçluyu m . Florida Eya let'teki iş a rkadaşları üzerinden Talla hassee'de Dirac'la ilg ili a n ıları n ı ben imle paylaşa n pek çok kişiyle ta n ıştım : Ken van Assenderp, Pamela Hou mere, Peggy La n n utti, Jean ne Lig ht, Pat Ritch ie, Rae Roeder ve Ha nseli Watt. Bristol Ü n iversitesi'nde Debra Avent-Gibson, Sör M ichael Berry, Ch ris Harries, M ichael Richardson, Margaret ve Vincent Smith ve Leslie Warne ba na destek old u la r. Bristol Dirac'ın hayatının ilk yıllarına ışık tutmak için çok ça ba gösteren başka insa n lar da vard ı, özellikle Ka ren ve Ch ris Benson, Dick Clements, Ala n Elka n , And rew Lang, Joh n Pen ny ve Joh n Steed s. 20 . yüzyıl başında Bristol'ü n ta ri h i n i ayd ın latma k için ölçüsüz ça balar gösteren yerel ta rihçi Don Ca rieton'la ta n ışmış old u ğ u m için şa nslıyı m . Arşivlerinden alıntı ya pmama izin veren aşağıdaki ku ru mlara teşekkü r ederi m : Amerikan Felsefe Derneğ i; Bod leia n Kütü pha nesi, Oxford Ü n iversitesi; Bristol Ü n iversitesi Kütü pha nesi; Bristol Kayıt B ü rosu ; İngiltere Yayın Ku ru mu (BBC); Christ's Koleji başka n ları ve öğ retim üyeleri, Ca mbridge; Cambridge Ü n iversitesi Kütü pha nesi Temsilcileri; Lindau Nobel Öd üllü ler Toplantıları Konseyi; İleri lO
Araştırmalar Enstitüsü, Princeton ; St Joh n's Koleji başka n ı, öğ retim üyeleri ve ça lışa n ları, Ca mbridge; Kua ntu m Fizik Tarih i Arşivleri, College Pa rk, M D, ABD; Tüccar Girişimciler Cemiyeti Arşivleri, Bristol Kayıt B ü rosu'nda tutu luyor, İngiltere; King's Koleji ida resi ve öğ retim üyeleri, Ca mbridge; Niels Boh r Arşivi, Kopen hag ; Princeton Ü n iversitesi Kütü phanesi; 1 85 1 Serg isi Kraliyet Komisyon u ; U lusla rarası Solvay Ku ru mları, Brü ksel; Sussex Ün iversitesi Özel Koleksiyon ları; Un ited Theolog ica l Koleji Arşivleri, Ba ngalor, H ind istan . Araştırmam sırasında a rşivler ve başka ku ru mlardaki pek çok a rkadaşım ve meslektaşım değerli desteklerin i benden esirgemed iler. Ca liforn ia Teknoloji Enstitüsü arşivlerinde : Shelley Erwin ve Bon n ie Ludt. Amerika n Fizik Enstitüsü Fizik Ta rih i Merkezi, Maryland'de: Mela n ie Brown, J u lie Gass, Spencer Weart ve Steph a n ie J a n kowski . CERN, Cenevre'de: Joh n Ellis, Rolf La nd ua, Esthel La perriere. Arşivler Merkezinde : An ita Hollier. Ch rist's Koleji, Ca mbridge'de: Candace Gu ite. 185 1 Serg isi Kra liyet Komisyon u a rşivinde: Angela Ken ny ve Valerie Phillips. Cranfield Ü n iversitesi Havacılık Koleji Arşivlerinde : Joh n Harrington . Imperia l College Arşivlerinde, Lond ra : An ne Ba rrett. Lambeth Sarayı Kütü phanesi'nde, Lond ra : Naomi Ward . Kraliyet Cemiyeti'nde, Lond ra : M a rtin Carr ve Ross MacFarla ne. Max Pla nck Enstitüsü, M ü n ih : Helmut Rechen berg . Niels Boh r Arşivi, Kopen hag : Fin n Asserud ve Felicity Pors. Madison Ün iversitesi, Wisconsin : Vernon Ba rger, Tom Butler, Kerry Kresse, Ran La rson, David N u ll ve Bill Robbins. Firestone Kütü pha nesi, Princeton Ü n iversitesi : An nalee Pau ls ve Meg Sherry Rich . Brü ksel Özg ü r Ü n iversitesi'nde Solvay a rşivi : Carole Masson, Dominique Bogaerts ve Isa belle J u if. Bilim M üzesi, Lond ra : Heather Mayfield, Doug M illard, And rew Nah u m, Matthew Pud ney ve Jan Tucker. Bilim M üzesi Kütü phanesi'n in geçmiş ve şimd iki çalışa n la rına teşekkü r etmek ben im için zevktir: Ia n Ca rter, Allisan Pollard, Pra bha Shah, Valerie Scott, Robert Sharp, Joa n na S h rimpton, J im Sing leton, Mandy Taylor, Peter Tajasq ue, Joh n U nderwood ve Nick Wyatt. Ayrıca Imperia l College Kütü phanesi'nden Ben Whelehan'a da teşekkü r ederi m . Bom bay'da ll
Tata Enstitüsü : Indi ra Chowd h u ry. Ulusa l Medya M üzesi, York: Colin Hard ing ve Joh n Trenouth . Sussex Ü n iversitesi, Özel Koleksiyonlar: Dorothy Sheridan ve Ka ren Watson . İngiltere ve AB D'deki kent ve kasa ba la rın hava d u ru mları n ı ayrıntılı ola rak bild irmekteki ya rd ımlarından dolayı, Met Ofisi'nden Steve Jebson ve FSU'da Melissa Griffin'e teşekkü r etmek ben im için zevktir. Soru larımı ceva plamakta olağa n ü stü ya rd ı mcı olan d iğer kişiler: Sör M ichael Atiyah, Tom Ba ldwin, Joh n Ba rnes, Herma n Batelaa n, Steve Batterson, Joh n Bendall, Giova n na Blackett, Margaret Booth (doğ u mu Ha rtree), Gustav Born, Olaf Breid bach, And rew Brown, Nicholas Ca pa ld i, David Cassidy, Brian Cathcart, M a rtin Clark, Pau l Clark, Chris Cockcroft, Thea Cockcroft, Flu rin Con d rau, Beverley Cook, Peter Cooper, Ta m Da lyell, Dick Dalitz, Olivier Da rrigol, Richard Davies, Stan ley Deser, David Edgerton, Joh n Ellis, Joyce Farmelo, M ichael Frayn, Igor Gamow, Josh ua Gold man, Jeffrey Gold stone, Jeremy Gray, Karl Ha ll, Richard Ha rtree, Peter Harvey, Steve Henderson, Ch ris H icks, Joh n Holt, Jeff H ug hes, La ne H ug hston, Bob Jaffe, Edgar Jen kins, Allan Jones, Bob Ketch u m, An ne Kox, Cha rles Ku per, Peter Lama rq ue, Willis Lamb, Dominiq ue Lambert, Ellen and Leon Lederman, Sabine Lee, Joh n Maddox, Philip M a n n heim, Robin Marshall, Den n is McCormick, Arth u r I . M iller, And rew Na h u m, M ichael Noa kes, Mary J o Nye, Susa n Oakes, James Overd u in, Bob Pa rkinson, Joh n Pa rtington, Sör Roger Pen rose, Trevar Powell, Roger Ph ilips, Chris Red mond, Tony Sca rr, Robert Sch u lma n n, Bernard Shu ltz, Simon Singh, Joh n Skoru pski, Ulrica Söderlind, Alista ir Sponsel, Henry King Sta nford, Simon Stevens, George Sudashan, Colleen Taylor-Sen, La u ra Thorne, Claire Toma lin, M a rtin Veltman, And rew Wa rwick, Joh n Watson, Russell Webb, Nina Wedderbu rn, Joh n Wheeler, merh u m David Wh itehead, Oliver Wh itehead, Fra n k Wilczek, M ichael Worboys, Nigel Wrench, Sör Denys Wilkinson ve Abe Yoffe. Geçtiğ imiz yüzyılda Rusya'da fiziğ in gelişimi kon usu nda bana verd iğ i teredd ütsüz reh berlik ve ya rd ımları için Aleksey Kojevn ikov'a özel teşekkü rlerimi su narı m . İlk araştırmala rdaki ya rd ımlarından dolayı An na Cain, M a rtin 12
Clark, Ruth Harry, An na Menzies, Ja mes Jackson, Josh ua Gold ma n, Katie Kiekhaefer, Tadas Kru pov Nickas ve J immy Sebastian'a içten teşekkü rlerimle. Tekn ik destekleri için teşekkü rler: Biblioscape'te kayna kça yazılımı) Pa u l Chen ve Ian H a rt.
(muzzam
Belgelerin tercü mesi için Pa u l Cla rk, Gisela Dirac, Ka rl Grandin, Asger H0eg, An na Menzies, Dora Bobory ve Eszter Molnar-M ills'e teşekkü r borçluyu m . Kitabın taslağ ı n ın kısımla rı n ı okud u kla rı ve ya pıcı yoru mla rı için teşekkü r ederi m : Simon Ba ron-Cohen, Pau l Cla rk, Olivier Darrigol, Uta Frith, Freema n Dyson, Roger H ig hfield, Ku rt Hofer, Bob Jaffe, Ra mam u rti Rajara ma n, M a rtin Rees ve Jan Tucker. Taslağ ın ta ma m ı n ı okuyu p faydalı onlarca yoru m yaptıkla rı için teşekkü r ederi m : Don Carleton, Sta n ley Deser, Aleksey Kojevn ikov, Peter Rowla nds, Ch uck Schwager, Ma rty Schwager ve David Ucko. Kitabın birkaç ayrı taslağ ı n ı okuyan ve her seferinde son derece zekice ve yapıcı geri bild i rimlerde b u l u n a n a rkadaşlarım David Joh nson ve David Sumner'a teşekkü r ederi m . Son olara k, yayınevim Fa ber a nd Fa ber'ın bu kita ba muazza m ölçüde katkıda b u l u n d uğ u n u n bilin mesin i isterim . Kate Wa rd ayrıntılara çok d ikkat ederek kitabın hazırlan ması n ı gözetti, Kate M u rray-Brown kita bı içerik ve üsl u p kon usu nda d uya rlı ve ka rarlı bir gözle okuya rak değerli pek çok öneri ve yoru mda b u l u nd u . Liz O'Don nell rüya gibi bir ed itörd ü - titiz, d uyarlı, sorg u layıcı ve a kademik. En çok da, bu proje fikri oluştuğ u andan beri on u destekleyen, yerinde öğ ütleri n in son u gelmeyen ve hedefi yü ksek tutan Neil Belton'a teşekkü r borçluyu m . "Biz" kavra mı bu raya kadar: Kita pta hala kalan tuta rsızlıkla rın ve Pau l Dirac'ın ça lışmaları ve kişiliğ i kon usunda burada su n u la n portrenin bütü n soru m l u l u ğ u bana a ittir. Bu bakımda n, kita p "ben"im. Graham Fa rmelo Hazira n 2008 13
14
Paul Adrien Maurice Dirac
(1902-1984)
ıs
Bir toplumdaki eksa ntrik insa n ların sayısı, genellikle o toplumda b u l u na n deha, zeka g ücü ve ah la ki cesaretle ora ntılı olmuştu r. Bug ü n eksantrik olmaya cü ret eden insa n la rın bunca az oluşu zama n ımızın en büyü k teh likesine işarettir. JOH N STUART M I LL, Özg ü rl ü k Üstü ne, 1 869 Biz, bizden önce gelen başkalarının, öğ retmenimiz olan başkalarının, çağdaşımız ola n başkalarının işleri olmadan h içbir şey değ i liz. Yetersizliğ imiz ve ta mlığ ımız ölçüsü nde yen i bir kavrayış ve yen i bir d üzen yaratıld ığ ında bile, biz hala başka la rı olmadan h içbir şey değ i liz. Ama yine de daha fazlasıyız. J . ROBERT OPPENH EI M ER, Reith Dersi, 20 Aralık 1953
16
Gi riş Anne-baba larının çocukla rı na karşı nezaketsizl iği ve bencil liği, çoğu za man anne-ba banın kendisi ne kötü sonuçla r geti rmez. Ama çocukları n hayatı nı yıllar boyu kararta bi lir. SAMUEL BUTLER, Tüm İnsanlar Gibi, 1903 İçine birazcık h id roklorik asit katılmış bir ba rdak porta kal suyu yetti . Birkaç dakika içinde, çektiğ i sindirim soru n la rının kron ik mide asid i eksikliğinden kaynaklan d ığ ı an laşıld ı . Aylard ır birkaç haftada bir hasta neye yatırılıp dama rdan vitamin veriliyord u, fa kat sindiriminin neden bu kadar kötü old u ğ u na dair doktorların h içbir fikri yoktu . Şimd i, portakal suyu deneyi n in a rd ından, bir la boratuva r testi ya pılıp midesindeki kimyasa l maddelere ba kılması, midedeki asit miktarı n ın çok çok az old uğu son ucu n u doğ ru luyord u . Her yemekten son ra alınaca k bir haptan iba ret basit bir reçeteyle neredeyse seksen yıllık sindirim soru n u sona erd i . Böylece bu deneyi önerip doğ ru teşh isi koyan arkadaşı Ku rt Hofer, bilim ta ri h i n i n en hayra n lık uyandırıcı (ve en acayip) isimlerinden biri n i n , yan i Pau l Dirac'ın mecbu ri sağ lık g u rusu old u . Hofer d a Dirac d a Florida Eya let Ün iversitesi'nde [Fiorida State U n iversity] çalışıyorlard ı a ma bu ndan başka bir orta k nokta ları yok g ibiyd i . Kırkı n ı biraz aşmış Hofer birinci sın ıf bir h ücre biyoloğ u, çocukluğ u n u n Avustu rya dağ köylerinde geçen a ile hayatı n ı ve Neşeli Gü n ler filminde fig ü ra n lık ya pıp iyi para ald ığ ı parlak g ü n leri n i ön ü ne gelene a n latan hevesli b i r h i kayeciyd i . H ikaye a n latırken Hofer'ın gözleri parla r, ağ ır aksa n l ı kon uşması vu rg u yapma k için a n iden ka ba rır, yü kselir, elleri de hamu ra şekil verir g ibi havayı döverd i . Dirac ise on u n soh betiyle pek ilg i len mez, a ncak mutla ka sorma k isted iğ i bir soru veya daha ender olara k, ille de ya pmak isted iğ i bir yoru m va rsa kon uşu rd u . En sevd iğ i sözlerden biri, "Din lemek erine kon uşmayı tercih eden ler her za man daha çoktu r" cümlesiyd i . ı 17
Dirac kua ntu m meka n iğ inin, yan i atomlar, molekü ller ve b u n la rın yapıtaşlarına dair modern teorin in en önemli öncü lerinden biriyd i . 20 . yüzyılın e n devrimci bilim hamlesi old uğu ra hatlıkla söylenebilecek kuantu m meka n iğ i, gerçeğ in ta biatına ve evrene dair nelerin ilkesel ola rak kesin bilinebileceğ i kon usu nda yüzlerce yıllık önyarg ıları sa rsmıştı . Bu teori n i n ayn ı za ma nda son derece işe ya rar old uğu da görü ld ü : Bütü n modern mikroelektron iğ in a ltında bu teori vard ır; n ice zamandır açık ceva pla rdan yoksu n ola n pek çok temel soru n u n , mesela elektriğ in neden telden ra hatça geçip, ta htada n geçemed iğ in i n cevabını da bu teori verir. Yine de Dirac'ın gözleri kuantu m meka n iğ i n i n pratik ve felsefi son uçları kon uşu lu rken pa rla klığ ı n ı kaybederd i ; o ya ln ızca, evren ku maşındaki en uzu n iplikleri açıklaya n temel kan u n ların araştırılmasına ilg i d uyuyord u . Bu ka n u n la rın matematiksel olara k güzel olması gerektiğ inden emin ola n Dirac bir keresinde, doğ ru lan ması mü mkü n olmaya n bir kestirim yapara k (ki b u h iç h uyu değ i ld i), "Ta n rı çok üst d üzey bir matematikçid ir" demişti . � Ku rt Hofer'ın hedefleri Dirac'ın kilerden daha mütevazıyd ı . Hofer titizlikle deney yapıp va rd ığ ı son uçları açıklayacak teoriler ku rmaya çalışara k kanser ve radyasyon araştırma la rında ad ı n ı d uyu rmuştu . Zih n in i, "büyü k bir bilg iler koleksiyon u ndan genel ku ra llar ü reten bir makine" olara k gören İngiliz doğabilimci Charles Da rwin'in geleneksel aşağ ıdan yu karı tekn iğ i n i ku lla n ıyord u . @] Yu ka rıda n aşağ ı d üşü n menin klasik bir örneğ i n i veren Dirac bu n u n tam tersin i yapıyor, zih n i n i deney ve gözlemleri açıklaya n ku ra lla rı hakka baz g ibi çıkarıveren bir araç g ibi görüyord u . En büyü k başarıla rından birinde Dirac bu yöntemi ku llanarak ayrı d ü nyalara ait g ibi d u ra n iki şeyi, kua ntu m meka n iğ i ile Einstein'ın görelilik teorisi n i hariku lade g üzellikte bir den klemde birleştirip elektron u ta n ımla mıştı . B u ndan hemen son ra, elinde ona yol gösterecek h içbir deney son ucu olmadan, bu den klemden faydalanarak antimadden in, ya n i madde parçacıkla rıyla ayn ı kütleye a ma ters yü ke sah ip, daha önce bilin meyen pa rçacıkların var old uğ u n u öngörmüştü . Bu öngörü n ü n başarısın ı n teorik fiziğ in e n büyü k zaferlerinden biri old uğ u kon usunda geniş bir mutabakat va r. Bug ü n kazmalog la rın evren in 18
başla ng ıcına dair standart teorisine göre (bu teoriyi destekleyen bol miktarda gözlem kan ıtı da var), Büyü k Patlama'n ın başında oluşa n ü rü n lerin ya rısı antimadded ir; b u açıdan Dirac evren in başla ngıcının d iğer yarısın ı gören ilk insandır, üstelik bunu sadece ma ntık g ücüyle yapmıştır. Hofer, Dirac'ı Darwin'le karşılaştırmayı severd i : İkisi de İngiliz'd i, ikisi de göz ön ü nde olmaktan ra hatsız olu rd u , ikisi de bilim insa n la rı n ı n evren hakkındaki d ü şü ncelerin i değ iştirmişlerd i . On yıl kadar önce Hofer, Dirac'ın d ü nya n ı n önde gelen fizik bölü mlerinden biri ola n İngiltere'deki Cambridge Ü n iversitesi'nden ayrılıp, ABD sıra la masında anca k seksen uçuncü ola n Florida Eyalet Ü n iversitesi'nde görev ya pmak isted iğ i n i d uyu nca çok heyecan la n m ıştı . On u n bu göreve gelmesi hakkında kon uşu lmaya başla ndığında, profesörler arasında, yaşlı bir ada ma kad ro vermen i n a kıllıca olmad ığ ı fısıltıla rı dolaştı . Bu itirazlar ancak, bölü m başka n ı b i r bölü m toplantısında şöyle ded iğ i za man son buld u : "Dirac'ın bu raya gelmesi İngiliz Edebiyatı böl ü mü n ü n Shakespea re'i alması g ibi bir şeyd ir. "�
Aşağı yu karı ı 978'de Hofer ve eşi Ridy cuma akşamüzerieri bütü n hafta çalıştıktan son ra birkaç saat d i n len mek için Dirac'ları ziya ret etmeye başlad ıla r. Hofer'la r Ta llahassee'deki ka mpusü n yakı n la rında b u l u na n evlerinden 04 : 3 0 civarında çıkıp iki da kika yü rü me mesafesindeki Chapel Yolu 223 n u ma raya, Dirac'ların meskGn bir sokakta, yoldan birkaç ad ım içeride bu lunan, tek katlı, mütevazı evine g id iyorla rd ı . Evin ön ü nde d üz, İngiliz üsl u bu nda bir çimen lik alan vard ı, bu raya birta kım ça lılar ve bir jöle palmiyesi d i kiliyd i . Dirac'ın şık g iyimli eşi Ma nci, Hofer'ları her za ma n sıcak karşılar, şeri [alkol ilavesiyle sertleştirilmiş İspa nyol şa rabı-ç.] ve ku ruyemiş ikram ed ip fa kü ltenin son ded i kod u la rı n ı a kta rırken şaka laşıp g ü lerd i . Dirac acınaca k derecede sıska ve kambu rd u . Açık yaka l ı bir gömlek ve eski bir pantolondan ibaret g ü ndelik kıyafetleri n i g iyip otu rara k çevresindeki soh beti d in lemek ona yeterd i, arada bir d u ru p suyu ndan ya da zencefilli gazozundan bir yud u m alırd ı . Kon uşma kon u ları aile meselelerinden ü n iversitedeki siyasi hayata, Down ing Sokağ ı'nda Baya n Thatcher'ın ettiğ i en h ı rslı 19
laflardan J immy Ca rter'ın Beyaz Sa ray bahçesinde attığ ı son n utka kadar çok çeşitliyd i . Dirac bu soh betler sırasında sa kince otu ru p kon uşmaları takip ederd i ama o kadar sessizd i ki Hofer çoklu kla ken d i n i on u n bir tepki vermesin i sağ lamaya uğ raşır b u l u rd u ; bir onaylama ifadesi, bir baş sa lla ma, birkaç kelime, soh betin biraz daha az tek taraflı olmasına yetecek en ufak bir tepki . Dirac a ncak a ra sıra, özel zevklerinden birine, yan i Chopin'in va lslerine, M i ki Fare'ye ya da arsız şarkıcı Cher'i misafir eden herhangi bir televizyon prog ra mına dair birkaç kelime edecek kadar heyecan gösterird i . Bu ziyaretierin i l k iki yılında Dirac kend inden bahsetmek isted iğ ine ya da derin herha ngi bir d uyg uya sah i p old u ğ u na dair h içbir a larnet göstermed i, dolayısıyla ı 980 ba harında bir cu ma a kşa mı Dirac'ın sımsıkı ka patılmış d uyg u la rı saçılıp dökü ld ü ğ ü nde Hofer buna h iç hazır değ i ld i . "İyi hatırlıyoru m . Yal n ız olma m d ışında her za man ki ziyaretlerim g ibiyd i" d iyor Hofer. "Karım gelmemişti ç ü n kü çok yorg u ndu, ilk çocuğu muza hamileliğ in i n son zama n la rındayd ı ." Ziya retin başla rında Dirac normal davran ıyor ve ilgili görü n üyord u, etrafında gelişen soh beti yuta rcasına d in lemeye hazırd ı . Alışıld ık esprilerin a rd ından Dirac'lar cu ma a kşa mı soh betlerinde her za ma n otu rd u kla rı formel sa londan evin a rka ta rafındaki, mutfağa komşu, bahçeye yu karıda n ba kan sa mimi a i le odasına alara k Hofer'ı şaşırttıla r. Oda n ın dekoru Dirac'ların savaş öncesi dönemden kalma zevkin i ya nsıtıyord u ; ortama, ahşa p zemin, ta hta kapla ma d uva rla r ve Dirac'ın özel hayatına ait çerçevelen miş fotoğ raflarla dolu, ı 920'1ere ait devasa büfe egemend i . Tava ndan barak taklidi bir avize sarkıyord u ; d uva rla rda çoğ u n lu kla modern likten h içbir iz taşımaya n resimler asılıyd ı . Her za ma n ki g ibi, Manci ile Hofer neşeyle soh bet ederken zayıf Dirac en sevd iğ i eski sa ndalyesinde kıpırtısız otu ruyor, arada bir de bahçeye açılan sü rg ü l ü cam ka pıdan d ışa rı bakıyord u . Kon uşma n ı n aşağı yu karı ilk yarım saatinde Dirac her zaman ki g ibi sessizd i fa kat Manci lafı on u n Fransız uza k atalarına getirince birden d i rild i . Dirac, Manci'n in ta rih le ilg ili verd iğ i bir bilg iyi d üzelterek a ile köken ieri ve Bristol'de geçen çocukluğu hakkında a lçak, berra k sesiyle 20
kon uşmaya başlad ı . Rolüne iyi hazırlan mış bir oyu ncu g ibi kend inden emin, d i kkatle ku ru lmuş açık seçik cümlelerle, d u raksamadan, d üzeltme yapmadan kon uşuyord u . "Şaşkına dön d ü m ; bir sebepten dolayı sırla rın ı ba na açmaya kara r vermişti" d iyor Hofer. "On u n özel hayatında böyle belagatle kon uştuğ u n u h iç görmemiştim . " Dirac Batı Fransa'dan, Bordea ux'n u n köylerinden gelen köklerin i ve ailesi n in 1 8 . yüzyılın son u nda İsviçre'n in Vala is ka nton una nasıl göç ettiğ i n i a n lattı . Ba bası bölgen in sanayi şeh irlerinden biri olan Manthey'de doğ muştu . Babasından bahsetmeye başlad ığ ı a nda Dirac acıyla gerild i, ka rısından ve Hofer'dan öte tarafa döndü, dosdoğ ru şömineye bakaca k şekilde otu ruşu n u değ iştird i . Hofer şimd i Dirac'ın beden i n i n üst kısmı n ı ta m profilden görüyord u : Kambu r bir sırt, gen iş bir alın, sivri ve ka lkık bir bu ru n, beyaz bir lekeye benzeyen bıyıklar. Klima ve televizyon kapalıyd ı ; arada bir d uyu la n trafik g ü rü ltüsü, mahalledeki köpeklerin havla ma la rı ve mutfa kta yavaş yavaş pişen g üvecin ka pağ ı n ın tıkı rtısı d ışında ses yoktu odada . Dirac ata la rı n ı bir soyağacı uzma n ı n ı n kesin liğ iyle sayıp döktü kten son ra, h i kayenin, ba bası n ı n Bristol'e varıp a n nesiyle evlend iğ i ve bir aile ku rd uğ u kısmına geld i . Dili yine sade ve doğ rudand ı, fa kat ken d i çocu kluğ u ndan söz etmeye başla rken sesi gerild i . Akşam ışıkları n ın aza lmasıyla birlikte Dirac'ın siluetin i n sertleşmesin i izleyen Hofer donakalmıştı . "Çocu kken sevg i ya da şefkat d iye bir şey bilmezd im" ded i Dirac; sesin in norma lde ifadesiz ola n ton una belirg in bir h üzü n karışıyord u . En çok üzü ld üğ ü şeylerden biri, kend isi, ağabeyi ve kız ka rdeşin i n h içbir sosyal hayatı olmayıp va kitlerin i n çoğ u n u içeride geçirmeleriyd i : "Bize h içbir zaman misafir gelmed i ." Aileye babası egemend i, d iye hatırlıyord u Dirac, ka rısına kabadayılık eden bir zorbayd ı, bir g ü n orada bir g ü n b u radayd ı, üç çocuğ u n u n on u n la kendi anad ili ola n Fransızca kon uşu p asla İngilizce kon uşmama ları kon usunda ısra rcıyd ı . Yemek saatlerinde aile ikiye bölü n üyord u : An nesi ve ka rdeşleri sofraya mutfakta otu ru r ve İngilizce kon uşu r, Dirac ise babasıyla yemek odasında otu ru r ve yaln ızca Fransızca kon uşu rd u . Bu yüzden her öğ ü n Dirac için ateşten gömlekti; d i le 21
h iç yeteneğ i yoktu, ba bası ise bağ ışlaması olmayan bir öğ retmend i . Dirac n e za man hata yapsa -bir şeyi yan lış telaffuz etse, bir kelimen in cinsiyetin i ya n l ış söylese, cü mlen in kipleri n i karıştırsa babası on u n bir son ra ki isteğ i n i geri çevirmeyi ku ra l haline getirmişti . Bu, genç Dirac'ta korku nç bir baskı ya ratıyord u . Da ha o zama ndan sindirim soru n la rı va rd ı ve yemek yerken sık sık midesi b u la n ıyord u, a ma eğer bir d il hatası yaptıysa ba bası on u n sofrada n kalkmasına izin vermiyord u . O za man Dirac'ın old uğ u yerde ka lıp kusmaktan başka bir seçeneğ i ka lmıyord u . Bu sadece arada bir olan bir şey de değ i ld i, yılla r boyu nca tekrar tekra r yaşa n d ı . Hofer dehşete d ü şmüştü, ku la klarına inanamıyord u . "M üth iş utand ım, san ki bir dostu n en feci sırları n ı psikiyatriste açmasına, için i boşaltmasına şa h it oluyord u m" d iye hatırlıyor. "İşte karşımda, sü kGneti ve neredeyse hasta lık derecesine varmış kon uşmazlığ ıyla meşh u r bir ada m, belki yetmiş yıld ır peşin i bıra kmaya n dertlerin i kon uşuyord u açık açık. Hem d e b u korku nç olaylar daha d ü n olmuş g ibi kızg ı nd ı . " Manci neredeyse h iç karışmad ı, ya l n ız bir kez atıştırma lik bir şeyler ve içki getird i; bir de akşam yemeğ i hazırlıkla rın ı ağırdan a ld ı . Kocasın ın ken d i h i kayesin i a n latmak isted iğ i b u çok ender zama n la rda ön ü ne h iç çıkma mak, için i dökü p rahatlamasına izin vermek gerektiğ i n i biliyord u . Akşa m hava sağ uyu nca ona bir batta n iye getirip bacakla rın ı örttü, on u karn ından ayak bileklerine kadar sa rd ı . Hofer kend i n i daha kötüsü ne hazırla rken Dirac sözü n ü bağ lad ı ve neden b u kadar sessiz old uğ u n u , normal soh betlerde neden h iç ra hat davra n mad ığ ı n ı açıklad ı : "Kend imi Fra nsızca ifade edemed iğ ime göre, sessiz ka lmak ben im için daha iyiyd i . " B u n u n ard ından Dirac, ailenin d iğer üyelerinden söz etmeye başlad ı : "Çile çeken bir ben değ ild im" ded i, hala acı içindeyd i . Otuz yed i yıl boyu nca an nesi, ona paçavra mua melesi yapan bir adamla berbat bir evliliğe mah ku m olmuştu . Ama babalarının d uyarsızlığ ı n ı n asıl yü kü n ü ağabeyi çekiyord u : " B i r trajed iyd i . Ba bam ona zorbalık ed ip, neye ka lkışsa hevesin i ku rsağ ında bıra ktı ." Dirac babasının iyi eğ itimin önem i n i hep takd i r ettiğ i n i ve d ü rüst, ça lışkan bir a rkadaş 22
ola rak meslektaşları n ı n sayg ısın ı kazandığ ı n ı söylerken san ki kon uşma değ işiyor g ibiyd i . Fakat bu kısa bir molayd ı sadece. Birkaç san iye son ra, ba basına ne borçlu old uğu kon usu nda vard ığ ı nihai son ucu telaffuz ederken Dirac öfkesin i kontrol etmek için büyü k bir çaba sa rf ed iyord u : "Ona zırn ık kadar borcu m yok." Bu son darbe Hofer'ı ü rküttü ve elinde olmada n yüzü n ü ekşitti . Dirac'ın bir insan hakkında ters bir laf ettiğ i pek enderd i, oysa şimd i ken d i ba basın ı, birçok insa n ı n a ncak en zalim istismarcılar için sa rf edebileceğ i sözlerle suçluyord u . Dirac kon uşmayı birden bire kesti; kara n l ı k hen üz in mişti . Monoloğ u iki saatten uzu n sü rmüştü . Hofer ne söylese yersiz kaçacağ ı n ı biliyord u, sessizce iyi geceler d i leyerek uyuşmuş ve tü kenmiş halde eve dönd ü . Ya kında kend i de ba ba olaca ktı, sıcak ve sevg i dolu bir ailede geçen çocu kluğu üstü ne d üşü nd ü : "Dirac'ı n ki kadar feci bir çocu kluğ u aklım hayalim almıyord u ." � Zaman çocukl u k an ıla rı n ı süsleyebilir, ça rpıtabilir, hatta yaratabilir: Aca ba Dirac, genellikle bilg isaya r kadar düz d ü şü nen Dirac, a ba rtıyor olabilir miydi? Hofer kend i kend ine tekrar tekrar sormadan d u ramad ı : "Pa u l neden bu kadar sertti ve babasına neden bu kadar ta kmıştı?" O gece, ka rısı Ridy ile Dirac'ın gençliğ i hakkında kon uştu ktan son ra Hofer bu kon uda daha çok şey öğ ren meyi kafasına koyd u . "Da ha son ra ki görüşmelerimizde kon uyu yine açabileceğ i n i zan nettim . " Fakat Dirac bu kon uyu bir daha h iç açmad ı .
23
ı . Böl ü m 19 14 Ağ ustosu 'na Kad a r Günüm üzün İngiliz aile hayatı ne şerefl i, erdemli, sağlıklı, tatl ı, temiz ne de iti bar edilecek bir ba kımdan İngilizlere hastı r. Bi rçok ba kı mdan, dikkat çekici derecede bunları n tersidir. GEORGE BERNARD SHAW, Getti ng Married Önsöz, 1908 Ku rt Hofer'ın da görd ü ğ ü üzere yaşlı Pau l Dirac, kafası n ı babası Charles'a ta kmıştı . Ama Dirac'ın ta n ıd ı kları n ın çoğ u b u n u h iç bilmezd i; evde ba bası n ı n h içbir resmi n i ortalıkta bu l u n d u rmaz, babasına a it belgeleri de masasın ın çekmecesinde kilitli tuta rd ı . Dirac bun ları zama n za man inceler ve uza k akrabalarıyla ba bası n ı n köken i n i kon uşu rd u ; an laşılan hayatı n ı ma hvettiğ ine inandığ ı b u ada mı a n la maya çalışıyord u hala . [!] Dirac, ba bası n ı n da çocu kluğ u nda kend isinden daha az çekmed iğ i n i biliyord u . Cha rles Dirac yirmi yaşına vard ığ ı nda, 1 888 yılında, İsviçre ord usunda üç devre görev yapmış, Cenevre'deki ü n iversiteyi bıra kmış ve ailesine nereye g ideceğ i n i söylemeden evden ayrılmıştı . � Gezici bir modern d iller öğ retmen i old u ( ü n iversitede okuduğu kon u buyd u) ; Zürih'te, M ü n ih'te, Pa ris'te çalışıp iki sene son ra Lond ra'ya vard ı . İngilizce on u n iyi kon uşamad ığ ı bir d i ld i, bu yüzden neden İngiltere'ye yerleşmeye kara r verd iğ i pek açık değ il; d ü nya n ı n en büyü k ekonom isi olu p öğ retmenlik için görece yü ksek maaşla rla bol i ş imka n ı b u la bileceğ inden dolayı ola bilir. Altı yıl içinde Cha rles Dirac övg ü lerle dolu bir tomar refera ns mektu bu toplad ı . B u n lardan, Stafford'da bir oku l müd ü rü tarafından yazılmış olan ı, Mösyö Dirac "çok büyü k sa bır ve d isipline sah ip [ . . . ] Meslektaşla rın ın da öğ rencileri n i n de on u çok sevd ikleri n i d üşü n üyoru m" d iyord u . Paris'teki işvereni de "on u n , ben im 24
hata larımı görmemi ve bu n la rın neden hata old uğ u n u bilimsel ola rak tayin etmemi sağ laya n a na liz ve genelierne kabiliyeti"n i övüyord u . Charles, oku lları n ın yü ksek ka litesiyle meşh u r bir şeh ir ola n Bristol'e yerleşti ve 8 Eylü l 1 896'da h ızla gelişen Tücca r Girişimciler Oku l u 'nda [Merchant Ventu rers' School] Modern Diller böl ü m başka n ı old u . Sözleşmesi, yılda 1 80 Sterlin ücret ka rşılığ ında haftada 34 saat ders vermesin i öngörüyord u . @] Öğ retmen ler a rasında, d ü rüstlüğü, ağır İsviçre Fransızcası aksa n ı ve görü n ü m üyle sivriliyord u : Kısa boyl u, tıknaz, yavaş hareket eden, sarkık bıyıklı, saçla rı açılan, kocaman a l n ı yüzü ne egemen ola n bir ada m . İngiltere'n in sanayi şeh irleri a rasında e n hoşu olan Bristol, saki n leri n i n cana ya kı n l ığ ı, ılıma n ve nemli iklimi ile sah ilden 1 2- 1 3 kilometre içeride Avon ırmağı üzerindeki iskeieiere inen yokuşlu yolla rıyla tan ın ıyord u . Bristol o za ma n lar serpilmekte ola n bir sa nayi şeh riyd i ; Fry's çikolata la rı, Wills's sigara la rı, Douglas motosikletleri ve başka pek çok ma l bu rada ü retiliyord u . Bütü n bu ü rü n ler, yüzyıllard ır şeh rin temel zengin lik kaynağı ola n ve kısmen köle tica retine daya nan, gerilemekte olan den iz ticaretin i gölgede bırakıyord u . � Şeh rin den izcilik eşrafı n ı n en zeng in leri, kuwetli bir hayırseverlik geleneğ ine sah ip ka pa lı bir sanayiciler toplu luğ u olan Tücca r Girişimciler Cemiyeti'ne üyeyd i . Charles'ın oku l u n u n ku ru lması ve oku l u n yü ksek sta nda rtia ra sa h i p atölye ve la boratuva r tesisleri bu cemiyetin bir lütfuyd u . �
Charles Bristol'e geld ikten birkaç ay son ra Merkez Kütü phane'ye g ittiğ inde, ileride ka rısı olacak ola n, on dokuz yaşındaki saf kütü pha neci Florence Halten'la tan ıştı . Florence güzel olmasa da çekiciyd i ve fiziksel özellikleri n i çocu kla rın ın en ü n lüsü ne de a kta raca ktı : Ova l yüzü n ü koyu ren k kıvırcık saçla r çevreliyor, ka ra gözleri n i n arasından sivri bu rn u d ikkat çekiyord u . Cornwa ll'lı Metod ist bir ailen in çocuğ u olan Florence, pazar g ü n ü n ü n d i n len me g ü n ü olması gerektiğ ine, ku mar oynama n ın g ü na h old uğ una ve insa n ı yozlaştıran tiyatroda n uza k d u ru lması gerektiğ ine inanarak yetiştirilmişti . � Ad ı, ba bası Richard'ın den izci olmadan önce, genç bir er ola rak katıld ığ ı Kırım Savaşı sırasında ta n ıd ığ ı hemşire 25
Florence Nig htinga le'den geliyord u . IZ] Babası sık sık, karısın ı ve çocukla rı n ı (Fio b u n ların ikincisiyd i) bırakıp ayla rca evden uza klara g id iyord u . �
Flo Halten ile Cha rles Dirac tu haf bir çiftti . Kad ın, adamdan on iki yaş küçü k, ka riyer yapma kla ilg ilen meyen bir hayalperestken, ada m azimli ve çalışka nd ı, kend i n i işine adamıştı . Farklı, birbiriyle karşılaştırılması bile zor d i n i ina nçla rla yetişmişlerd i . Flo d indar Metod ist bir aileden geliyor, dolayısıyla içki içmeyi tasvip etmiyord u ; Katalik b i r aileden gelen Charles ise yemekte b i r kadeh şara p içmeyi seviyord u . Katoliklik, Bristol'de ve İngiltere'n in başka şeh irlerinde isya n la ra neden olmuştu, bu neden le Charles ilk başta d i n i ina ncın ı saklı tutmuş ola bilir. Eğer inancı n ı açığa vu rmuşsa, genç Flo'yla ilişkisi kızın çevresindekilerin hoşu na g itmemiş olsa gerek. �
M u htemel mezhep gerilimlerine rağ men, Cha rles ile Flo Ağ ustos 1 897'de n işa n la n d ı la r. Fakat Flo kırg ın d ı . Charles ilişkilerinin "büyüsü n ü bozmayı" seçmiş, n işa n l ısın ı Bristol'ü n d u rma k bilmeyen yağ mu rla rı a ltında küskü n bıra ka rak Cenevre'de kıyafet ü reticisi olan a n nesi Walla'yı ziya rete g itmişti . Ba bası önceki yıl ölmüştü . Asa bi bir ilkoku l öğ retmeni, a rd ından da İsviçre'n in g ü neybatısındaki Manthey'de istasyon şefi olan ba bası, işine üst üste sarhoş geld iğ i için işten atılmış, böylece roma ntik şiirler yazma mera kına bol bol vakit ayırma imka n ı olmuştu . lıol Ran Vad isi'n i n İsviçre'deki böl ü mü 1 8 . yüzyılda n beri Dirac ailesi n i n yu rd uyd u ; a ile h i kayelerine göre bu raya Batı Fransa'daki Bordeaux bölgesinden gelm işlerd i . Bu bölge ve hava lisindeki pek çok yer ad ı ac'la biter, tıpkı Cog nac ve Cad i l lac g ibi, bir de Angou leme'in klaşık 10 kilometre g ü neyindeki, pek bilin meyen Dirac köyü g i b i . ı ı Charles, ailesi n in b u radan geld iğ i n i söylüyord u, fakat şimd ilerde Sa int Mau rice (Monthey ya kı n larında bir yer) kent sa rayında sakla nan a ile kayıtlarında buna dair bir kan ıt yok. Bu bina n ı n d uva rlarındaki pek çok hanedan armasından biri de, aşağ ıya dön ü k üç kozalağ ın altında sağ pençesinde üç ya pra klı bir yonca tuta n kırmızı leopa rıyla ren kli Dirac a rması . lı ıl Postaların düzensiz ve gecikmeli gelişi, Cha rles'ın İsviçre'den gönderd iğ i mektu pların Flo'n u n eline sırası bozuk ola rak u laşmasına 26
neden olu p Flo'yu öfkelen d iriyor, Flo "mektuplar da tramvay g ibi elektrikle gelsi n " istiyord u ; uza ktaki aşıklar on u n ana hatla rıyla öngörd üğ ü iletişim tü rü nden a n i elektron ik postadan faydalanana kadar bir yüzyıl geçecekti . 13 Yal n ız ve kederli Flo, Charles'ın mektu pla rı n ı tekra r tekra r okuyar ve ailesi n i n on u n omzu n u n üstü nden ba kmad ığ ı za ma n larda, "biricik sevg ilim"e d uyd uğ u hasretle alay etmeden d u ra madıkları n ı haber eden ceva pla r yazıyord u . Hasretin i kelimelere dökmeye u ğ raşıp, Charles'a a rzu dolu bir şiir gönderd i ; karşılığ ında Cha rles'ın gönderd iğ i Alpler'den topla n mış bir demet çiçeğ i on u n fotoğ rafı n ı n yan ına astı . Hemen hemen iki sene son ra Flo ve Cha rles, Bristol'deki Metod ist kiliselerin en eski ve en büyü klerinden biri olan Partiand Sokağ ı Şa peli'nde "Wesley Metod istlerin i n usu l ve tören lerine uyg u n ola rak" evlend i ler. Çift, kentin kuzeyindeki Flo'n u n ailesi n i n Bishopston'daki evine kısa b i r yü rü me mesafesinde bu lunan Charles'ın Cotha m Yolu 42 n u marada ki evine (mu htemelen pansiyon) yerleşti . Gelenek ve görenekler izlend i, Flo ücretli iş yapmayı bırakıp, ev işleriyle uğ raşma k üzere evde ka ld ı; İngiltere'n in en son emperya list g i rişimi olan Güney Afrika'daki Boer Savaşı'n ın ilk çatışma ha berleri n i okuyord u . Kısa sü re son ra zih n i n i meşg u l edecek başka şeyler çıktı : Dirac'la rın i l k çocuğ u Felix, yen i yüzyılın ilk Paska lya Gü n ü'nde doğd u . lı41 Dokuz ay son ra memleket bir dönemin ka pan ışına ağlıyord u ; Kraliçe Victoria, benzeri görü lmemiş altmış üç yıllık saltanatı n ı n ard ından, taru n u Kaiser I l . Wilhelm'in kollarında hayata veda etti . Ancak savaşın sona ermesiyle hafifleyen u lusa l yas döneminin hemen a rd ından aile yen i bir başla ng ıç yapmaya hazırla n ıyord u . 1902 Temmuzu'nda Mon k Sokağ ı'ndaki yen i sıra evierden birine, Cha rles'ın memleketi Manthey'in ad ı n ı verd iğ i daha fera h, iki katlı bir eve taşınd ıla r. Dirac'la rın pek yakında daha fazla alana ihtiyaçla rı olaca ktı, zira Flo yine hamileyd i ve dağ u ma sadece birkaç hafta kalmıştı . lı sl 8 Ağ ustos 1902 Cu ma g ü n ü, Bristol'ü n gözleri Lond ra'dayd ı, zira Kra l VII . Edwa rd ertesi g ü n taç g iyecekti . Taç g iyme tören i n i izlemek için bin lerce insan Bristol'den trenle başkente g itti, fakat b u kutlamalar Dirac ailesi n in evi nde ikincil ha berlerd i . O cuma sabah ı 27
Flo evde 3 kilo ağ ırlığ ı nda, sağlıklı bir oğ la n doğ u rd u : Pa u l Ad rien Mau rice Dirac. An nesi n i n son radan an lattığ ına göre, "biraz ufakça;' kahvereng i gözlü bir bebekti ve ön ba hçen in taşla rındaki bebek a rabasında halinden mem n u n vaziyette saatlerce uyu rd u . lı6l An nesi on u n d iğer çocu klardan daha az yed iğ inden end işe ed iyord u, fa kat a ile doktoru on u Pau l'ü n "iyi, gayet dengeli" old u ğ u na temin etti . lı 71 An ne-ba bası ona "minik" la ka bını taktı . Felix ile Pau l küçü kken birbirlerine benziyorlard ı; ikisi de sessiz, yuvarlacık melek yüzlü ve g ü r kıvırcık siya h saçlı çocukla rd ı . Flo on la ra modaya uyg u n ola rak ka lın yü n l ü yelekler g iyd irip, üzerlerine de beyaz da ntelden sert Eton yakalar [İngiltere'de seçkin lerin g ittiğ i ü n lü özel oku ldan ad ı n ı a la n ya ka-ç .] ta kıyor, omuzlarına varan bu yaka lar kocama n bir kelebeğ in ka natla rı g ibi d u ruyord u . Aile mektu pla rı ve Flo'n u n daha son raki a n latımlarından a n laşılan, oğ la n lar ba ba la rına yakındı ve bera ber va kit geçirmekten mem n u nd u la r; ba ba la rı n ı n temel önceliğ i de on ları öğ ren meye teşvik etmekti . M isafirleri ve çekirdek aile d ışında kimseyle temas etme imka n la rı kesinlikle olmad ığ ı için Pau l ve Felix, eşi benzeri olmaya n alışılmad ık bir çevrede, onlarla yal n ız Fransızca kon u şa n bir baba ve sadece İngilizce kon uşan bir a n nen in yönettiğ i bir özel eğ itim serasında yetiştiklerin i n m u htemelen farkında değ illerd i . B i r tan ığ ın an latımına göre, küçü k Pa u l Dirac kad ı n lar ile erkeklerin farklı d i l ler kon uştu kla rın ı zan ned iyord u . lısl Fa kat Pau l ile Felix'in yu larları n ın arada bir gevşetild iğ i de oluyord u . An neleri on la rı bazen, Avon Bağazı'n ın kıyıla rından kentin ban l iyölerin i n eteklerine uzanan geniş çimen likte oynası n la r d iye Bristol pa rkına götü rüyord u . lıgl Oğ lan la rın parkta en sevd ikleri köşeden, Clifton Köprüsü şahane görü n üyord u . Köprü, kentin en g üzel yapıla rından ola n yüzen lima n ı ve Temple Meads tren garı n ı da kazandıra n Isamba rd Kingdam Brunel'in e n ü n lü eserlerinden biriyd i . Yazla rı ailece otobüsle ya kındaki Portishead'e den iz kenarına g iderlerd i ; oğ la n la r da yüzmeyi burada öğ rend i . Onlar g ibi mütevazı imka n la ra sa h i p pek çok a ile g ibi Dirac'la r da nad iren tatil yapabiliyord u a ma ı 905'te Charles'ın an nesin i görmeye Cenevre'ye 28
g ittiler. Babaa nneleri n in evi göle sıfır, tren istasyon u na da on da kika yü rü me mesafesindeyd i . l2ol Oğ lan lar göl kenarında, filozof Jean Jacq ues Roussea u'n u n heykeli n i n altında birlikte oynayara k ve su n i gayzerin su la rı n ı havaya doksan metre sıçratmasın ı seyrederek saatler geçiriyorlard ı . Yetmiş yaşındaki Dirac, hatırladığ ı en eski şeylerden biri ola n bu h ikayeyi a n latırken, İsviçre gezileri n i n ta m da Cenevre'den kısa bir tren yolculuğ uyla g id i len Bern'de Einstein'ın en başarılı yaratıcılık hamlesin i yaptığ ı döneme denk geld iğ i n i söylemeyi severd i . Einstein o yıl, insa n la rın uzay, za ma n, eneıj i, ışık ve madde hakkındaki d ü şü nceleri n i değ iştiren dört ma kale yazıp, kua ntu m teorisi n in ve göreliliğ in temellerin i attı . Yirmi üç yıl son ra bu iki teoriyi başarılı bir şekilde birleştiren ilk kişi Dirac olacaktı . ı 907 yazında, Pa u l'ü n oku la başla masından hemen önce ve kız kardeşi Betty'n in doğ u m u ndan bir yıl son ra Dirac ailesi n i n hayatına dair kesitler su nan çok ren kli iki belge va r. B u n la rın ilki, Cha rles Dirac'ın Uluslara rası Espera nto Kongresi için Ca mbridge'de, Trin ity Koleji'nde b u l u n d u ğ u sırada a ilesiyle yaptığ ı yazışmalar. O yıl Charles Esperanto d i l i n i öğ retme yeterliliğ i n i kaza n mıştı, ömrü n ü n son una kadar d a Bristol'de b u işin piri old u . l2 ıl Charles uzaktayken ailesi on u sevg i dolu bir mektu p yağ m u runa tuttu . Flo'n u n şefkatli aşkı neredeyse, ilişkileri n i n en tutku lu old u ğ u on yıl öncesi kadar ateşliyd i . Üç çocuğa bakma n ı n ka rmaşasına boğazına kadar batmış ola n Flo, bir yandan çocu kları yü rüyüşe çıkarma k, evcil fareyi beslemek, Pau l'e en sevd iğ i reçelli tu rtala rdan pişirmekle meşg u l ken bir yandan da oğ u lları n ın ilg isi n i n topla nd ığ ı tek kişi olmuştu : "Sensiz ev çok sessiz, oğ lan la r değ işiklik olsu n d iye ba na yapışıyorlar." Kocasına ailedeki "herkesin g üzel bir akşa m yemeğ i, kuzu, bezelye ve ju n ket [bir tü r tatlı-ç.] yed iğ ini" ha ber veriyord u . Oğ lan la r Charles'ı deli gibi özlemişti, d iyord u Flo, tı kı kend isi g ibi : "Bu gece baybayda [yatakta] özleyeceğ im sen i ." 22 Flo, Charles'a gönderd iğ i mektu plara Felix ve Pa u l'ü n yazd ığ ı notları da ekliyor, eğ ri büğ rü büyü k h a rflerle yaza n Pau l farenin sıh hatinden ve en öneml isi de ba basına olan sevg isinden söz ed iyord u : "M i n ik d iyor ki Ba ba M in i k'i u n utmasın" ve "Sen i çok seviyoru m . M in i k Dirac'ına, evine çab u k dön . Öpücü kler." Charles bir ka rtposta lla cevap verd i, 29
çoğ u n lu kla İngilizce, birazcık da Fransızca yazılmıştı, dönerken Espera nto çikolatası getireceğ ine söz veriyor ve sözü "g itmem gerekmeseyd i g itmezd im" d iyerek bağ lıyord u . B u sevg i dolu yazışmada Dirac'ın Ku rt Hofer'a an lattığ ı feci ev hayatından eser yok. Charles'ın İngilizce kelimeler ku llan ması, Pau l'ü n babasının ya ln ızca Fransızcaya izin veren bir d i l rejimi uyg u ladığı idd ialarıyla tutarsız görü n üyor, ba bası n ı n yazd ıkları da Pau l'ü n a n ı larındaki kalpsiziikten bir iz taşımıyor. Charles'ın da çocukla rın ı n fotoğ rafla rın ı çekmeye her baba kadar mera klı old u ğ u bel l i . Ya klaşık bu sıralarda çocukla rın ı n resimleri n i çekmek için b i r fotoğ raf makinesi (mu htemelen şık b i r Kodak kutu makine) ald ı; fotoğ rafla rın çoğ u nda Felix, Pa u l ve Betty hevesle kita p okuyorla r. Charles ayrıca profesyonel bir fotoğ rafçıya da ailesi n i n fotoğ rafı n ı çektirip a kra ba ve arkadaşlara gönderilmek üzere karta bastırma k istemiş. Bütü n ailen in görü ld üğ ü bug ü ne kalmış bu tek fotoğ raf 3 Eylü l'de çekilmiş ve Dirac'ların ı 907'deki d u ru m u na dair bize ikinci bir fikir veriyor. lı3l Flo ağırbaşlı ve cidd i görü n üyor; uzu n saçla rı a rkadan toplan mış, bebek Betty kucağında . Felix ona doğ ru uza n mış, koca ma n g ü l ü msemiş ve dosdoğ ru fotoğ raf ma kinesine bakıyor; tıpkı sol kolu n u san ki emn iyet a rarcasına babası n ın sağ bacağına daya mış ola n Pa u l g ib i . Charles fotoğ raf ma kinesine doğ ru eğ ilmiş, sabırsız; uya n ık, gözleri ışıl ışı l . Resimde e n çok o öne çıkıyor. Bu mutlu a ile fotoğ rafı Dirac'ın daha son ra ki travma ve mutsuzlu k an ıla rıyla değ işiyor. İç acıta n bir hatırasında a n ne-babası mutfa kta birbirlerine bas bas bağ ınrken o ve kardeşleri bahçede, korku içinde ve bir şey an lamadan d u ruyorlard ı . Bir röportajda ebeveyn i n i n "genellikle ayrı ayrı yemek yed iklerini" söylemişti, halbuki yirmi yıl son ra a rkadaşları, onlara an ne-ba basın ı n birlikte yemek yed iğ i n i "h iç" görmed iğ i n i söyled iğ i n i a n lataca klard ı : Bu on u n m ü balağa ederken yakalandığ ı ender bir örnek olsa gerek. lı41 An ne-ba bası n ı n ilişkisindeki kopu kl u k Dirac'a göre yaşad ığ ı sofra eziyeti n in neden iyd i . Gü nde üç defa, çatal bıçakla rın tıkı rtısı, gaz sobasın ın üstü ndeki tencerelerin tıng ı rtısı ve evi sara n yemek 30
koku ları, nefret ettiğ i o töreni haber veriyord u . Yemek d üzen ine dair elimize u laşa n a n latımla rın h içbiri, ağabeyi ile kız ka rdeşi a n neleriyle bera ber mutfa kta yemek yerken neden bir tek kend isin in babasıyla sofraya otu rd uğ u n u açıkla mıyor. Dirac'ın ya ptığ ı tek kısmi açıklama, yeteri kadar iskemle olmadığı için kend isi n i n mutfakta otu ramad ığ ı şeklinde. lısl Fa kat bu da bize, Charles'ın özel muamele için neden Felix'i ya da Betty'yi değ i l de on u seçtiğ i kon usu nda h içbir şey söylemiyor. Yemek tören i, kış sa bah la rı daha da acı verici olu rd u , d iye hatırlıyor Dirac. Şöminede yanan kömü rle ısın ıp, birkaç kandille ayd ı n lanan sessiz odada babasıyla masaya otu ru rd u . Cha rles üç parçalı ta kım elbisesin i g iymiş, Tücca r Girişimciler Oku lu'na g itmeye hazır ve geç kalacağ ım d iye da ima gerg in olu rd u . M utfa kta darmadağ ın ha lde koşuşa n karısı ise kahva ltıyı (çoğ u zaman, d u ma n ı tüten bol miktarda yu laf lapası) bu gerilimi g ideremeyecek kadar geç hazırlaya rak sıkıntıyı iyice a rtırırd ı . Cha rles ka hvaltısın ı beklerken küçü k oğ l u na g ü n ü n i l k Fransızca dersin i verird i . Dirac'ın bu düzen lemeden d uyd u ğ u nefret bir yana, yemek yemekten hazzetmemesin i n temel nedeni, tıka basa yemiş ve midesi ağzına gelmiş olsa bile a n ne-babasının ta bağ ında bir g ıd ı m yemek bırakmaması için baskı ya pmalarıyd ı . lı6l
Küçü k Dirac için normal hayat böyle bir şeyd i . Otuzları n ı n başında yakın b i r arkadaşına yazarken ev hayatın ı n ne kadar acı old u ğ u ndan söz etti : "Kend i nden başkası n ı seven h iç kimse ta nımıyord u m : Bu n u n roman lar d ışında gerçekleşmeyen bir şey old u ğ u n u sa n ıyord u m ." l21l Bir başka mektu bu nda da şöyle d iyord u : "Çocu kken, izlenecek en iyi politika n ı n [ . . . ] mutl u l u ğ u mu n sadece kendime bağ lı olması, başka kimseye bağ lı olmaması old uğ u n u d üşü n üyord u m . '1ısl Dirac'a göre, etrafında görd üğ ü hoşn utsuzl u k ve d üşman lığa ka rşı yapabild iğ i e n iyi savu n ma, hayal g ücü n ü n sığ ınağ ına çekilmekti . . Dirac kend i ailesi d ışında ki çocu klarla ilk defa, beşinci doğ u m g ü n ü nden kısa bir sü re son ra, küçü k ve sıca k Bishop Sokağ ı İlkoku lu'na başlayınca bir a raya geld i . lıgl Sosyalleşrnek için, d iğer 31
çocukla rın hayatla rın ı ve başka evlerde yapıla n ları, adetleri tan ımak için buld u ğ u ilk fırsattı bu . Fakat a n laşıla n, başka çocu klarla kon uşmak için h iç çaba göstermed i ve sessiz kalıp ken d i d ü nyasında yaşa maya devam etti . Evi nden köşeyi dön üverince oku la va rıyord u, oku l o kadar yakındı ki sabah ları ça la n zil evden d uyu luyord u . Kahva ltı rutin i her g ü n aceleyle geçmesine rağ men o ve ağabeyi oku la daima zama n ında g iderlerd i . l3 ol Dirac'ın sın ıfı, ya klaşık elli çocuğ u n yaklaşık a ltmış metrekarelik bir odaya tıkıştığ ı sıradan bir sın ıftı; öğ renciler birbiri n i n ayn ı ta hta sıralarda a rka arkaya otu ruyorla r, bug ü n kü standa rtia ra öre son derece d isiplin li ve reka betçi bir orta mda ders yapıyorlard ı . 3 1 Çocu klar, oku l döneminin son u nda ortaöğ ren i m masrafla rın ı ka rşıla maya destek olacak bu rsları alma k için birbirleriyle yarışma k zoru ndayd ılar. Başa rılı olmaları, aileleri n in az bir şey ödemesi ya da h içbir ücret ödememesi, başarısız olma la rıysa çoğ u za ma n çalışmaya yolla n maları demekti . Pau l ile Felix'in ka rdeş old u kla rı besbelliyd i a ma Felix'in yüzü biraz daha yuvarlak, boyu biraz daha uzu n, vücudu biraz daha yapılıyd ı . l3 ıl Sakin ve terbiyeli bir çocu ktu, fakat oku l müd ü rü n ü n de karnesi ne yazd ığ ı g i bi, bazen d i kkati dağ ılıyord u : "Bu oğ lan bana sü rekli hayal a leminde gibi görü n üyor. Uya n ması lazı m ! " Felix bu tavsiyeyi tutmuş olsa gerek, zira d u ru m u kısa sü rede d üzeld i; dersleri n i n çoğ u iyiyd i, özellikle de resim . l33l
Dirac'ın hayatın ın ilk dönemlerine dair son radan söyled iklerine bakılırsa on u n mutsuz bir çocuk olması n ı bekleyebiliriz a ma on u n hakkında o za ma ndan kalan ifadelerde böyle bir alarnet yok. Yirmi yed i yıl son ra, an nesi zevk ola rak on u n hakkında kısa bir şiir yaza rken on u "neşeli, küçü k bir oku l l u ocu k" d iye a n latıp, "mem n u n " ve "mutl u " old uğ u n u ekliyord u . 34 Pau l Dirac sekiz yaşındayken yazıla n karnelerde Bishop Sokağ ı'ndaki öğ retmen leri on u n davra n ış biçimi hakkında yoru m ya pmıyor, sadece "terbiyeli'� "zeki bir oğ lan " ve "çok istikra rlı çalışmakta" old uğ u n u söylüyorla r. Fakat Dirac'ın bütü n potansiyeli n i ku llan mad ığ ı n ı gösteren şeyler de var. Birkaç öğ retmen b u n u ima ed iyor, özellikle müd ü r, Dirac'ın 32
sın ıfta ilk üçe g i rd iğ i n i görü nce, Kasım ı 9 1 0 tari h li ka rnesi ne "senden daha iyisin i beklerd im" d iye yazmış. l3 sl
Bishop Sokağ ı İlkoku lu'nda Dirac'ın ta n ışmad ığ ı çocu kla rdan biri de o zaman la r Archie Leach ad ı n ı taşıya n ve Mon k Sokağ ı'ndan yaklaşık bir kilometre ötede fakirlik içinde yaşayan Ca ry Gra nt'ti . Bishop Sokağ ı İlkoku lu'n u n sın ıfla rında ve ba hçesinde Dirac, belirg i n bir sevimliliği olan Bristol şivesin i kaptı; ü lken in g ü neybatısındaki çiftçileri çağ rıştıra n bu şive a nadili İngilizce ola n d iğer insa n lara biraz "kıra" gelir. Dirac ve Grant de d iğer genç Bristol'lü ler g ibi, A ile biten kelimelerin çoğ u n u son u na L ekleyerek söylüyorlard ı; bu şive a rtık kayboluyar olsa da pek çok İngiliz, Bristol'ü hala, Brita nya'n ı n "idea"la rı, "ideal" ola rak, "area"ları alan-ç.), "aerial" [a nten-ç .] ola rak söyleyen tek şeh ri ola rak bilir. 36 Cary Gra nt ABD'ye göç ed ince bu şiveyi terk etti ama Dirac b u n u ömrü boyu nca korud u . On u n ka rikatü rleştirilmiş yu muşak sesli İngiliz entelektüeli g ibi kon uşacağ ı n ı sa nan birçok insa n ı şaşırta n za rif bir ton lama ve gösterişsiz bir açıklıkla kon uşu rd u . Ağabeyi g ibi Dirac d a sın ıfındaki sıralamada g iderek yü kseld i . Olağ a n ü stü olmasa d a a ritmetikte iyiyd i, kıt pratik becerileri n i ku lla n ması n ı gerektirmeyen kon u larda başarı gösteriyord u . Sekizinci doğ u m g ü n ü nden kısa sü re son ra öğ retmeni on u n için "zeki bir çocuk, fa kat el işleri n i çok çalışmalı" d iyerek, elyazısından (45/ 1 00) ve resimden (48/ 1 00) ald ığ ı d üşü k n otlara d ikkat çekti . Haya l kırıklığ ı na uğ ramış öğ retmen, on u n sın ıf üçü ncüsü olmakta n daha iyisin i yapabileceğ i n i söylüyord u . İ ki yıl son ra Dirac istikra rlı bir şekilde sın ıfı n ı n ya birincisi ya da zirvedekilerden biriyd i; genel not ortalaması zama n zaman ta rih ve fır a boya masındaki görece zayıf performa nsı neden iyle d üşüyord u . 3 7 Evinde ise müfredat d ışı hobisi olan astronom iyle uğ raşıyor, geceleri evin arka bahçesinde d u ru p gözle görü nen gezegen lerin ve ta kımyıld ızların yerleri n i taki ed iyor, ara sıra da gökyüzü nde h ızla kayan göktaşların ı izliyord u . 38 Oku lda fen dersi yoktu a ma serbest (elle) çizim ve tekn ik resim dersleri vard ı; Dirac'ın fen le ilg i l i kendine has d ü şü nce biçiminin temellerinden biri n i bu dersler hazırlad ı . An nesi daha son ra on u n 33
"ellerin en güzeli" olan ellerine dikkat çekerek, uzun ve kemikli parmaklarının onun sanatçı olmasına çok elverişli olduğunu söyledi.l3 9l Mühendislerin üç boyutlu cisimleri düz kağıt üstünde göstermekte kullandığı teknik resim dersini veren pek az İngiliz ilkokulu var şimdi; orta düzeyde ve nadiren veriliyor bu ders. Fakat 20 . yüzyıl başında bu ders, öğrencilerin yarısı için zorunluydu : Her hafta birkaç saat sınıf ikiye ayrılır, kızlar dikiş nakış işlerken oğlanlar teknik resim öğrenirdi. Dirac bu derslerde çeşitli sanayi mamullerini birbirine dik üç bakış açısından çizerek, perspektif aldanmasına yer bırakmadan bu mamullerin idealleştirilmiş görüntülerini oluşturmayı öğrendi.� İngiltere, zengin Avrupa ülkeleri arasında okulda teknik resim dersleri vermeye en geç başlayanlardan biriydi ve bunu ancak 185 1 'deki Büyük Fuar öncesinde yaptı. Fuar halk nezdinde büyük bir başarı elde ettiyse de, 6,2 milyon ziyaretçinin en kavrayışlı olanları, bu ülkenin eğer ABD'nin ve Almanya'nın büyüyen rekabet gücüne karşı ekonomik hegemonyasını koruyacaksa kitlesel teknik eğitimi gerektiği gibi geliştirmek zorunda olduğuna dair bazı belirtiler gördüler. Hükümet de bunu kabul etti ve Büyük Fuar'ın ardındaki asıl isim olan Henry "King" Cole'un, İngiliz okullarının teknik müfredatını, ağianiara teknik resim eğitimi verilip hem sanayi mamullerinin hem de doğadaki biçimlerin güzelliğini anlamaları sağlanacak şekilde değiştirmesi böylece mümkün old u .l4 ıl Gelgelelim, 1850'1erin ortalarında İngiltere'de gelişen Estetik Hareketi'yle bu pratik güzellik algısı karşısında güçlü bir tepki oluştu . Bu hareketin Fransa'daki lideri, Louvre M üzesi'nin Yunan salonlarının halterci gediklisi, havalı şair ve eleştirmen Theophile Gautier'ydi.l4 ıl Onun "sanat için sanat" sözü İngiliz estetlerin sloganı old u . Bunların arasında, Gautier'nin bir sanat eserinin yegane amacının biçimsel, estetik güzellik olduğu görüşüne katılan Oscar Wilde da vardı. Daha sonra Dirac'ın bilim felsefesinde uzaktan uzağa bu görüş yankılanacaktı. Sör Henry Cole'un reformları kalıcı oldu : Di ra c resmi eğitimine başladığı sırada Bishop Sokağı İlkokulu'nda Cole'un ve arkadaşlarının hazırladığı anahatlar kullanılıyordu . 1909'da eğitimci 34
F. H . Hayward, çağdaş sa nat eğ itiminin a ltında yata n egemen felsefeyi şöyle özetlemişti : "Resmin amacı, kavrayışta ve ifadede doğ ru l u k, g üzellik sevg isi, keşfetmeyi kolaylaştırma k ve h ü ner kaza nd ırma ktır [ . . . ] doğa üstü ne çalı ma la r ve fen dersleri resim olmadan fazla ilerleme kaydedemez . ' 43 Hayward öğ rencilerin resim becerileri n i geliştirmek için çiçek, böcek, masa, su n d u rma ve ça kı g ibi doğal ve sınai cisimleri kağ ıd ın üstü nde kesin bir şekilde göstermeye çalışma la rı gerektiğ i n i bild iriyord u . 19 1 2 son baharında Dirac'ta n bir çakı çizmesi istenmiş, o da bu işi yeter derecede beceriyle yapmıştı : Diğer bütü n resimleri gibi bu nda da süslemek a macıyla atılmış tek çizik d a h i yoktu . l44l
Oku l, öğ rencilerine oku n a klı, kita plardaki ku ra lla ra uyg u n ola rak yazı yazmayı öğ retmeye önem veri ord u ; Dirac ve ağa beyi n i n bu ku ralları sıkı sıkı çalıştığ ı a n laşılıyor. 45 Birbirine benzeyen, ça lıştıkları kita plarda beli rtilen ku ralla ra uyg u n elyazıla rı va rd ı ; d üzen l i, kolay oku nan, D ha rfinin sol üst köşesindeki a lışılmad ık, ka rakteristik b ü kl ü m d ışında d ikkat çekici fa rklılıkla rdan ta ma men arın mış bir yazı . Dirac ömrü boyu nca bu yazı biçimin i bir g ıd ı m değ iştirmed i . 1 9 1 1 yazı başında oku l müfettişleri "özellikle zeki ve ilg ili ola n b u oğ la n lar kend i kend ine yetme ve sıkı ça lışma alışka n l ı kları kaza nd ırılara k d i kkatle eğ itilmekted ir" kayd ı n ı d ü ştü ler. Yaklaşık üç yıl son ra, Dirac bu oku ldaki son yıl ı n ı oku rken müfettişler Bishop Sokağ ı İlkoku l u 'na yine geld iler ve bu "ilerici" oku l ve verd iğ i pratik eğ itim hakkında olu mlu görüşler yazd ılar: "Kararlı, d inç ve d ü şü neeli bir baş [öğ retmen] . Ça lışa n la r azimli ve özen l i . [ . . . ] Resim iyi öğ retilmekte ve el becerileri kuwetli, oğ lan lar bir d izi faydalı model ü retmekte ve ya ptıkları seçimlerde önemli ölçüde özg ü r bırakılmaktad ır, ya pılan işler öğ rencilerin kend ine yeterlilik, gözlem ve d i kkatli hesap ile ölçü m yapma alışka n l ı kları kaza nacağı şekilde d üzen le n mekted ir. '1461 Bishop Sokağı İlkoku lu, öğ rencilerine iyi işler bu lmak için ihtiyaç d uyacakla rı becerileri kaza nd ırmak istiyord u . Fa kat Dirac için bu pratik yaklaşımın en önemli son ucu, on u n evren in nasıl işled iğ ine dair d üşü n me biçimin i şekillen d irmeye ya rd ım etmesi old u . 35
Bristol'deki m i n icik sın ıfındaki sırasında otu ru p basit bir ta hta nesnenin bir su retin i ü retirken, d üz bir yüzey üzerindeki noktalar ve çizg iler arasındaki ilişkiyi geometrik olara k d üşü n mek zoru ndayd ı . Matematik derslerinde d e b u tü r Öklid geometrisi (ad ı, b u n u b u ld uğ u söylenen antik Yu nan matematikçi Eu klides'ten gelir) öğ ren iyord u . Ya n i Dirac geometriyi hem görsel malzemeleri hem de soyut matematik sembolleri n i ku llanarak öğ rend i . On yıl içinde bu geometrik ya klaşımı somut teknoloji uyg u lamalarından teorik fiziğ in soyutlama ianna taşıyaca ktı : Tahta bir dolma ka lem tutacağ ı n ı n idea lleştirilmiş görsel temsilinden, atarnu n idea lleştirilmiş, matematiksel tasvirine. Da ha son ra la rı Dirac h iç çocu k olmad ığ ı n ı söyleyecekti . Diğer erkek çocukla rın geçiş tören leri n i (kuş yuva la rından yu mu rta ça la ra k geçen uzu n hafta son u akşamla rı n ı, çevredeki ağaçla ra dalmayı, tra mvay gelirken fırlayıp rayın karşısına atla mayı) o h iç bilmiyord u . Çocu kluğ u nda pek çok ba kımdan Newton gibi davran ıyormuş san ki . "Sa kin, sessiz, d üşü neeli bir genç [ . . . ] bir kez olsu n d ışa rıda ki oğ la n larla oynad ığ ı görü lmemiştir" demiştir Newton'u n a rkadaşlarından biri, on u n için . Bu tasvir Dirac'ın çocukluğ u na da aynen uyuyor. l4 7l
Dirac, ı 9 lO 'da açı lı nca Bristol'de çok kon uşu la n, ya kındaki Coliseu m paten alan ında Betty ve Felix'le beraber öğ rend iğ i buz pateni d ışında sporla ilg i len mezd i . l4sl On la rca yıl son ra an nesi, Dirac'ın sessiz sessiz otu ru p kendi etrafına d üzg ü n bir şekilde d izd iğ i kita pları oku d uğ u n u ve a i lesine oku mak üzere uzu n şiirler ezberled iğ i n i a n lataca ktı . l49l An nesi 1 933'te m u habirlerle kon uşu rken on u n koru n malı çocu kluğ u n u biraz ayd ın lattı : "[Ba bası n ı n ] sloga n ı daima çalışmak, çalışma k, çalışma ktı ve eğer çocuk başka herhangi bir temayü l gösterseyd i bu bastırılaca ktı . Ama buna erek olmad ı . Çocu k başka h içbir şeyle ilg i lenmiyord u . ' so Cha rles Dirac'ın azimli çalışma etiğ i n i küçük oğ l u na geçird iğ ine pek şü phe yok; oğ lu daha son ra ba bası n ı n çalışkan lığ ı hakkında hayra n lıkla şöyle yazaca ktı :
Bi r gün bisi kletle [okula] giderken, koşup önüne çıkan bi r çocuğa 36
ça rpmamaya ça lışı nca [baba m bisikletten düştü] ve kol unu kırd ı . Çok ça lışkandı, dolayısıyla da okula doğru yol una devam etti ve dersleri ni verdi, kolu kırı k olduğu ha lde. Sonunda okul müdürü durumu öğrenip onu eve yol ladı ve iyileşene kadar geri gelmemesi ni söyledi .� Pau l ba bası n ın para kon usu nda da herkesten farklı biçimde d i kkatli davrandığ ı n ın farkındayd ı . Nisa n 19 1 3 'te Charles daha pahalı ve daha ferah bir ev alarak ma li meseleler kon usu nda ömrü n ü n en büyü k ka rarı n ı verd i . Aile Mon k Sokağ ı'ndaki sıkışık terasta n, birkaç da kika yü rü me mesafesi ötede, Bristol'ü n birazcık daha iyi bir semtindeki J u lius Sokağ ı 6 n u ma raya, derli toplu, ya rı müstakil bir eve taşınd ı . Dirac'la rın şimd i Cha rles'ın toplu m içindeki statüsü ne uyg u n , iki oğ u lları n ın ayrı odalara sah i p old uğ u bir evi vard ı . Dirac'ın kaçabileceğ i, tek başına çalışabiieceğ i özel bir yeri olmuştu . Aile hala d ışa ka pa lıyd ı, evlerine Flo'n u n ailesinden, on u n ayda bir d üzen led iğ i akşamüstü çay partisine gelen (ve hepsi de kad ın ola n) misafirlerden ve kocasından özel ders alan d üzen li bir g ru p öğ renciden başka ziyaretçi ka bu l etmiyorla rd ı . ls ıl Pek çok ebeve n g ibi Cha rles da çocukla rın ı n hepsin i burs sınavia rına soktu . 53 Felix dokuz yaşındayken bu sınavla rdan birinde başarısız olu nca babası g id ip öğ retmen lerinden hesa p sord u ; birkaç sene son ra Betty de sınavda ka ld ı . Pa u l'ü n böyle dertleri olmad ı : B u rs sınavla rın ı n hepsin i çok yü ksek notla rla geçti ve böylece Felix ile Betty'n in aksine ebeveyn ine asga ri maliyet getirerek eğ itim a lmayı sağ la ma bağ lad ı .
Dirac yen i teknoloj i n i n Bristol'de i z bırakışın ı görd ü . Kent merkezi yüzlerce yıllık binalar ile yepyen i olan ların ya n yana d u rd uğ u bir yama lı bohça g ibiyd i, binaların çoğ u yen i h izmet ve ü rü n lerin reklamla rıyla bezenmişti . ls41 Motorlu, üstü açık a rabalar yollarda yer b u la bilmek için at a rabala rıyla, insa n ı n kemikleri n i titreten bisikletlerle ve şeh rin içinde h ızla yol a la n tra mvaylarla ya rış ed iyorla rd ı . Yüzyıl başında bir ka rayolu inşaat prog ra mı uyg u lamaya kon unca şeh re ara ba la r egemen olmaya başlad ı . 1 9 1 0'u n son u nda Dirac, İng iltere'n in ilk ve en büyü klerinden biri ola n Bristol havacılık 37
sanayı ı n ı n ilk adımiarına ta n ı k olmuştu . Bristol'ü n bu yen i sa nayi kol u n u n önde gelen ismi, aralı g irişimci, British and Colon ial Aeropla ne Company'yi ku ran ve Dirac'la rın evi n i n birkaç kilometre kuzeyindeki Filton'da bir tra mvay hangarında ilk uçakla rdan biri n i n yapımın ı yöneten Sör George Wh ite'tı . Nice za man son ra Dirac, evine ya klaşık bir kilometre mesafedeki yen i havaa la n ından tekinsizce kalka n uça kla rı görmek için arka bahçeye koştuğ u n u çocukla rına a n lataca ktı . lssl Ga liba bu yen i teknolojiyi daha yakından ta n ıma k istiyord u : Gençliğ inden sakladığ ı kağ ıtlar a rasında, bölgedeki bir tekn ik oku lda ya pıla n ve Aralık 19 1 7'de başlayan bir prog ramın ayrıntıla rı va r: "Havacılık Üstü ne On Ders. '1s6l Dirac ile ağabeyi Bishopston'daki oğ la n lar a rasında daha oku la başla madan iyi Fra nsızca biliyor olmalarıyla sivriliyorlard ı . Bir kayda göre, bölgedeki çocukla r Dirac ka rdeşleri soka kta d u rd u ra rak birkaç cümle Fra nsızca kon uşma la rı n ı istiyorlard ı . ls 71 On la rın Fransızca kon uşabild iğ i n i, bir son ra ki oku l larındaki öğ renciler de biliyord u, zira bu d ili öğ reten kişi oku l u n en çok korku la n öğ retmen iyd i : Ba ba la rı .
38
2. Böl ü m Ağ ustos 19 14- Kas• m 19 18 Ticaret dünyasında Onun oğulları onurlanır Zanaatta ve sanatta, Adı nı gururla taşır; Sporda ve her alanda Yayıl ı rken na mları, İşleri nde oldular usta Öğrendiler raconu kura l ı . Tüccar Gi rişi mci ler Okulu marşının sözleri[!] 4 Ağ ustos 1 9 14'te Dirac liseye başlamaya hazırlan ırken, İngiltere'n in savaşa g i rd iğ i n i d uyd u . Avru pa'n ın sanayileşmiş bütü n ü l keleri n in katıld ığ ı ilk savaştı bu . Diğer tü m savaşla rdan daha çok sayıda İngiliz vata ndaşı n ı n can ı n ı alacak olan "Avru pa Savaşı," Tücca r Girişimciler Oku lu'nda oku d u ğ u tü m lise yılla rı n ı n a rka pla n ı n ı oluştu racaktı . Birleşik Krallık'taki İngiliz şeh irleri n i n çoğ u g ibi Bristol de savaşa hemen hazırlandı; Boer Savaşı kah rama n ı Lord Kitchener'in, İngiltere'n in son bir milyon ada mının bu savaşın kaderi n i belirleyeceğ i ifadesi bu hazırlıkla rın acelesin i d a h a da a rtırd ı . Ağ ustos'u n son g ü n ü nde Kitchener, devletin Savaş Ba ka n ı sıfatıyla Bristol Gön ü llü Asker Alım Merkezi'ne gönderd iğ i telg rafla on lardan "iyi sın ıftan genç erkeklerden" oluşa n bir ta bu r hazırla mala rı n ı isted i . İki hafta içinde meslek sah ibi SOO erkek "Kitchener Ord usu "n u n� bir parçası olan "On İkinci Gloucester Tabu ru"na gön ü llü yazıld ı . � 39
Birkaç haftada kentteki sanayı n ı n amacı değ işti, amaç para kaza n maktan çıkıp askeriyeye postal ve kıyafetten a raba ve uçağa kadar her şeyi tedarik etmeye dönd ü . Coliseu m paten pistine bile el kond u , pist savaş uçakla rın ın montajının ya pıld ığ ı bir alana çevrild i . Ölen lerin ad la rı n ı n yer a ld ığ ı ilk listeler açıkla nd ığ ında savaş ila n ed ileli daha b i r ay ancak olmuştu . Bristol gazeteleri, İtilaf Devletleri'n in, Alman ların ilk şiddetli sa ld ırısı n ı bastırd ığ ı n ı ve Fransa Belçika sın ırından kıyı boyu nca ta Fransa-İsviçre sın ırına (Charles Dirac'ın memleketine ya kın yerlere) kadar birbiriyle bağ la ntılı bir d izi istih kam ku ru lara k cephe hattın ın ta h kim ed ild iğ i n i yazıyord u . Parlamento, Ya ba ncılar Kayıt Yasası'n ı kabul ed ince Bristol, Birleşik Kra llık'ta "yasak bölge" ila n ed ilen şeh irlerden biri old u . İng iltere'n in g üven liğ ine h iç de tehd it oluştu rmad ığ ı halde Charles'ın da yetkililere başvu ru p yabancı kayd ı n ı yaptırması gerekti . Büyü k oğ lu Tücca r Girişimciler Erkek Ortaoku lu'na geld iğ inde Cha rles kırk sekiz yıllık ömrü n ü n neredeyse üçte biri n i bu oku l u n Fransızca bölü m başka n ı ola rak geçirmişti ve oku l u n m ü kemmeliyet ü n ü n ü , zaten kuwetli old uğ u tekn ik kon u ların ötesinde modern d illere de taşımak için d iğer bütü n öğ retmen lerden daha çok çalışıyord u . Charles'ın evden çıkıp şeh rin göbeğ indeki U n ity Sokağ ı'nda b u l u na n oku la varması bisikletle yaklaşık on beş da kika sü rüyord u . Oku l, Pau l kayıt old u ktan kısa sü re son ra Ca ry Grant'in ışıklandırmaya ya rd ı m eden elektrikçi çırağ ı ola rak ilk işi n i b u ld uğ u , Bristol'ü n e n yen i ve e n havalı müzik salon u H ippod rome'u n köşe başındayd ı . Oku l u n Edward dönemine ait, gotik mima riye sa h i p binası, ayn ı yerde d a h a önce bu lunan oku l binası ya ndıktan son ra Nisa n 1909'da açılmıştı . Oku l u n çevresindeki herkes bad ru mda ki atölyelerden gelen g ü rü ltü patırtıyı d uyuyord u . Titreşimler o kadar şiddetliyd i ki oku l u n ya n komşusu olan Ha rvey's şara p tücca rla rı mahzen lerindeki salia ntın ın h iç kesilmemesinden şikayet ed iyord u . 3 Öğ rencileri n i n "Ceset" ad ı n ı taktığ ı Cha rles Dirac'ın davra n ışları, meslektaşla rın ın ve öğ rencilerinin, Oxford Ü n iversitesi'nden fizikçi Dick Da litz ta rafından ı 980'1erde kayded ilen an latımlarında açıkça görü lüyor. Dirac'ın öğ rencilerinden Leslie Phillips, Mösyö Dirac'ın 40
şöh retin i tan ı mamızı sağ lıyor:
Okulun disi pl ineisi oydu, net, gözünden hiçbi r şey kaçı rmaya n, ısia hat ve cezalardan ol uşan titiz ve a mansız bi r sisteme sahipti . Sı nıfta olan biten her şeyi kaydettiği kayıt defterleri düzenli ve gizemliydi; bunları n önemini hiçbi r meslektaşının a nlaması mümkün değild i . Sonraları, liseye geli nce b u adamın i nsanlığını ve ki ba rl ığı nı, gözleri nin pa rıltısı nı a nlamaya başladı m . Fakat ilkokuldayken hepi miz onu bi r bela, korku kaynağı ola ra k görüyorduk.� Ceset, eski tip, ha lfiyen ku ra lcı eğ itim ya klaşımıyla ve her zama n hazırlıklı olmak zoru nda ka lsı n lar d iye öğ rencilerine sü rpriz sınavla r yapmakla meşh u rd u . Bu sınavla rda ya da ödevlerinde kopya çeken leri yaka layaca k olu rsa onları cu ma rtesi öğ leden son ra la rı yarım saatlik dörder dilim cezaya kald ırıyord u . "Bu n u sen yazmış ola mazsın . Cu ma rtesi saat dörtte kopyada n cezadasın" demişti daha son ra Bristol'ü n Lord Beled iye Başka n ı olaca k olan Cyril Hebblethwaite'e. Birçok öğ retmen fiziksel cezalara başvu ruyor, yara maz oğ la n ların a rkalarına terlikle ya da değ nekle vu ra rak, sad izme va ran bir hevesle daya k atıyorlard ı . Ancak Charles'ın da oku lda ya da evi nde bu tü r acımasızca cezalandırmaları sevd iğ i n i gösteren h içbir kayıt yok. Mösyö Dirac'ın dehşete d ü şmüş öğ rencileri n in Pa u l ile Felix'e bakıp, mu htemelen sesli olara k, "Evde nasıl acaba?" d iye sord u kla rı n ı ca n la nd ıra biliriz zih n imizde. Ancak baba la rının katı sın ıf ku ra lların ın, sın ıfta el koyu p eve, çocu klarına etird iğ i bir çizg i roma n kaynağ ı ya ratma k gibi bir faydası da vard ı . s Küçü k Dirac bu ku ruşl u k korku h ikayeleriyle, çocu k ka rikatü rleriyle, dedektif h i kayeleriyle ve za ma n za man Alma n ord usu n u n gelişmesine bile gönderme ya pa n sansasyonel askeri macera öykü leriyle dolu siyah beyaz çizg i roma n la rı okuyord u . � Popü ler kü ltü rü n Dirac ailesi n i n evine g i rmesin in bu yegane yol u, küçü k Pau l'ü n resimli miza h derg i leri n i ve ka rikatü rleri hep sevmesin i sağ lad ı . 41
Oğ lan la rın a n nesi de on la rın saçla rın ı l ü le l ü le kıvırıp, modası geçeli çok old uğu halde golf pa ntolon u g iyd irerek bir eziyet yaratmaktan geri d u rmuyord u . Çocu kların g iyd iğ i şortların belleri ve d izleri o kadar sıkıyd ı ki, çıkarınca baca klarında kıpkırmızı bir çizg i halinde izleri ka lıyord u . Bug ü n "havalı değ il" d iye b u ru n kıvrılacak bu d u ru m u ndan dolayı a rkadaşları n ı n on u n la nasıl a lay ettiğ i n i Dirac uzu n zaman u n utmad ı . � İngilizlerin yaşad ığ ı gerilimlerin en kara kteristik ala n ıyla, ya n i utan mayla, işte böyle ta n ıştı . Devri n bütü n a n ne-babaları g ibi Charles ile Flo da çocu kların ı n verem olmasından korkuyorlard ı; o zama n la r İngiltere'de ölü mlerin sekizde biri n i n neden i bu hasta lıktı . lj] Yetişkin erkeklerin ca n ı n ı a lmakta ise daha da beterd i verem : O n beş-kırk dört yaş arası erkeklerde ölü mlerin üçte birinden fazlası bundan kaynakla n ıyord u . Dirac'la rın ü ç çocuğ u da, bütü n vata ndaşla rı açık havaya çıkmaya, d ışarıda bol bol egzersiz yapıp ciğerleri n i temiz havayla dold u rmaya çağ ıra n devlet destekli veremle savaş kampanyası n ı n ilk on yılı içinde doğ muşla rd ı . Charles'ı, tramvay pa rası vermed iğ i oğ u l la rı n ı oku la g ü nde iki defa (çü n kü öğ le yemeğ i n i evde yiyorlard ı) yü rüyerek g id ip gelmek mecbu riyetinde bırakmaya bu felsefe teşvik etmiş olabilir. Pau l son ra la rı, ba bası n ı n pintiliğ i ola rak görd üğ ü bu d u ru ma içerled iyse de, ya kında onda ta kıntıVCJ dön üşecek ola n uzu n yü rüyüş merakı n ı herhalde burada n kapmıştı . � * * *
Dirac birkaç hafta içinde Tüccar Girişimciler Okulu'n u n parlak öğ rencilerinden biri ola rak ta n ın d ı . Tarih ve Alma nca hariç bütü n a kademik kon u larda çok ba a rılıyd ı, dolayısıyla da genellikle sın ıfı n ı n e n iyi öğ rencisi oluyord u . l O M üfredat ta ma men pratiğe dön ü ktü, b u rada ne müziğe yer va rd ı ne de (Dirac'ın şü krettiğ i üzere) Latince ve Yu nancaya . Oku l bu n la rın yerine, yetiştird iğ i oğ lan la rı meslek sah ibi olmaya hazırlayacak kon u la ra odakla n ıyord u ki b u n ların a rasında İngilizce, matematik, fen (ama biyoloji değ i l), biraz da coğ rafya ve ta rih vard ı . Bu oku ldaki eğ itimi özel kıla n, d uva rcılık, sıvacılık, aya kkabı yapımı, metal işleri, tekn ik resim g ibi tekn ik becerilerin çok n itelikli bir şekilde öğ retilmesiyd i . Son elli yıld ır devlet 42
müfettişleri bu oku lu, ü lkedeki çocukla rın erişebileceğ i en iyi tekn ik eğ itimi verd iğ i için övüyord u . lı ıl
Oku l u n la boratuva rla rında Dirac meta l parçaları n ı basit ü rü n lere dön üştü rmeyi, torna tezg a h ı n ı ku lla n mayı, kesip d ikmeyi, vidala mayı öğ rend i . Makinelerin g ü rü ltüsü nden, yağ birikintilerinden ve meta l ta laş yığ ı n la rından uza kta, tekn ik resim sa natında biraz daha ilerled i . Bu öğ rend i kleri, Bishop Sokağ ı'ndaki g iriş derslerinin üstü ne eklen ip Dirac'a daha karmaşık nesneler için nasıl pla n ya pabileceğ i n i gösterd i, bu n la rı farklı açıla rdan tasawu r etme ka biliyetin i geliştird i . "Geometrik çizim" derslerinde Dirac silindirleri, kon ileri ele a lıp, b u n lar farklı açılarla d ilimiense ve son ra başka başka nokta lardan bakılsa nasıl görü neceklerin i zih n inde ca n landırmayı öğ rend i . Statik olmaya n , hareket eden nesneleri geometrik ola rak ele almayı, mesela düz bir çizg i üzerinde yuva rla nan m ü kemmel bir dairen in d ış yüzeyindeki bir nokta n ın, yan i yolda yuva rlana yuva rla na g iden bir tekerleğ in d ışında ka la n bir toz zerresin i n izled iğ i yolu çizmeyi öğ rettiler ona . Bu kıvrımlı, simetrik ve çoğ u zaman karmaşık şekiller, ilk kez gören öğ rencilerin çok hoşu na g ider. Ola ki, ki olmuş ola bilir, Dirac bu eğ rileri matematiksel olara k nasıl ifade ederiz d iye merak ettiyse, tekn ik resim hocaları on u m u htemelen ayd ın lata mamışla rd ı r, zira bu n la rın çoğ u matematik kon usu nda pek bir uzman iiğ ı olmaya n eski za naat adamla rıyd ı . Dirac, yoğ u n b i r şekilde lisedeki dersleriyle ilg i len iyor olsa da, savaşın cidd iyetin i n de gayet farkındayd ı . Bristol'den cephedeki askerlere malzeme taşıya n kamyonlar g ü n boyu konvay halinde geçiyor, a raçla rın yedeğ inde sokakla rdan geçen koca man silah lar çevredeki bina ları sa rsıyord u . Şeh ir Alman uça klarına kolay hedef olmasın d iye geceleri sokak lamba la rı sön d ü rü lüyord u, a ma o uça klar h iç gelmed i . Şeh rin h ızla gelişen havacılık sa nayii savaşa dayalıyd ı ve oku la her g id iş gelişinde tam kapasite ça lışa n bir uçak fa brikası n ı n ya n ından geçen Dirac da hava bombard ıman ı tehd id i n i n fa rkındayd ı . [gj Çatışmalara dair cepheden gelen g üvenilmez ha berler gazetelerle ve ku laktan ku lağa yayılıyord u . H ü kü metin sansü r 43
politikası gazetecilerin yaşa nan kıyımın bütü n boyutla rı n ı haber vermesine engel oluyord u, fakat oku rların kafasında çatışmalara ve son uçla rına dair genel bir fikir oluşuyord u . ı 9 1 6 Şu batı'nda Alma n lar Verd u n 'da Fransız ord usu na karşı yıpratma harekatına g i riştiler, Temmuz'da İngiltere ord usu Som me'da sald ırıya geçti . Kayıp sayıları çığ g ibi büyüyor, cephe hattı ise çok yavaş değ işiyord u . Nisa n 1 9 1 7'de Alma n la r den iza ltı savaşı n ı başlattıla r; a maçları İngiltere'ye gelen yiyecek ve d iğer kaynakları keserek d ü şma n ı ba rış masasına otu rmaya zorla ma ktı . Bu ad ım Amerika Birleşik Devletleri'n i de savaşa soktu ve Bristol bu n u Amerikalıların bağ ımsızlık günü olan 4 Temmuz'da oku l çocu klarına ya rım gün tatil vererek kutlad ı . lı3l Bu a rada Rusya çalka la n ıyord u ; Şu bat'ta çarlık d ü şmüş, bundan dokuz ay son ra Len in önderliğ i nde Bolşevik Devri mi yapılmıştı . Dirac ailesi her g ü n yerel ve u l u sal basından b u olayları okuyord u . Bristol Even ing News gazetesin i n iç sayfalarında hen üz on lu yaşla rın ı bitirmemiş askerlerin ü n iforma lı vesikalık fotoğ raflarıyla birlikte, bu l u n d u kları alayı, ne zaman öld ü kleri n i ve kimleri geride bıraktıkları n ı a n latan birkaç satır yayımla n ıyord u . Bu haberlerin sin i r bozucu sıradan lığ ı na rağ men, ka mpanya ofislerine gön ü llü akışı kesilmiyord u ; bu gön üllü lerin çoğ u da yasal sın ır ola n on sekiz yaşın a ltındayd ı . Savaş a la n ına gönderilen oğ la n ların bazıları Dirac'tan sadece bir yaş büyü ktü . Dirac'ın askerliğe en ya kın old uğu zaman, 19 1 7'de liseliler birliğ inde görev ya ptığ ı devreyd i . Çevresinde on u n kadar şa nslı olmaya n genç ada mların yaşad ıkla rına dair bol kan ıt vard ı . Tedavi için Fransa'dan gelen ve şeh rin soka klarında topa lla�ra k dolaşa n bir sü rü yara lı ve sa kat askeri muhakka k görmüştü r. �
Öte ya ndan savaş, Dirac'ın eğ itimi bakımından bir n imet old u . lı sl Oku l u n daha büyü k yaştaki çocukla rın ı n cephe yol la rına d üşmesiyle üst sın ıflar boşalınca, Dirac ve d iğer pa rla k öğ renciler bu boşlu kları dald u ra rak h ızla ilerled iler. Sessiz sessiz ça lıştığ ı kimya dahil fen dersinde çok iyiyd i; bu sessizliğ i bir kez, bir başka öğ rencinin son radan a n lattığ ına göre, öu retmen bir hata ya ptığ ı zaman bozd u ve bu hatayı nazikçe düzeltti . 16 Dirac, kötü koku lu la boratuva rla rda 44
kimyasal maddelerin nasıl davra n d ığ ı n ı sistematik olara k incelerneyi sü rd ü rd ü ve bütü n maddelerin atomlardan oluştuğ u n u öğ rend i . Ca mbridge'in meşh u r bilim insa n ı Sör Ernest Rutheıford, d ü nyada ki tü m insa n la r g ü nde on iki saat çalışara k atomları birer birer bir yü ksüğe dold u rsa, yü ksüğ ü n bir asırda dalmayacağ ı n ı söyleyerek atomla rın ne kadar küçü k old uğ una dair bir fikir vermişti . lı 71 Atomla rın neden yapıld ığ ı n ı veya nasıl oluştuğ u n u bilen yoktu a ma kimyacıla r b u n ları taş misali elle tutu la n şeylermiş g ibi ele alıyorla rd ı . Dirac laboratuva rdaki deney tü plerinde tan ı k old uğ u tepkimeleri basit bir şekilde, kimyasa lla rı oluştu ran atomla rın farklı bir d izilimi ola rak görmeyi öğ rend i . Madden in nasıl işled iğ in in, on u n en temel yapıtaşları n ı ça lışa rak a n laşıla bileceğ i fikriyle ilk kez böyle ta n ıştı . lısl
Fizik derslerinde maddi d ü nya n ı n mesela ısı, ışık ve sese yoğ u n laşa rak nasıl ça lışıla bileceğ i n i görd ü . lıgl Ama genç Dirac'ın aklı a rtık oku lda ki müfredatın çok ötesine uza n ıyord u . Çalıştığ ı bütü n bu dağ ın ı k kon u la rın altında, ele a l ı n ması gereken temel soru la r old u ğ u n u fa rk etmeye başlıyord u . Sın ıfındaki d iğer çocukla r ödevlerin i zama n ında yetiştirmeye çabalayad u rsu n, Dirac evi nde otu ru p uza ın ve za ma n ı n doğası üzerine saatlerce d üşü n üyord u . 20 "Belki de uzay ve zaman a rasında bir bağ lantı vard ır ve bun ları dört boyutlu genel bir ba kış açısıyla d ü şü n memiz gerekiyord u r'' d iye d üşü n üyord u . l2 ıl H .G. Wells'in 1 895 tari h l i rom a n ı Za man Makinesi'ndeki Za ma n Gezg i n i'yle hemen hemen ayn ı görüşteyd i an laşıla n ; bu yaza rın bilimku rg u roma n larında şu n la rı okuyord u : "Zih n imizin on u n la birlikte ilerlemesi dı ında, zama n ile uzayın d iğer üç boyutu a rasında h içbir fark yoktu r." 22 Bu görüş ı 9 . yüzyılda epey yayg ın lık kaza n mış, Dirac belki de çocukluğu nda Gezg in'in sözleri n i oku muştu .l23l Her ha l ü ka rda, genç Dirac daha Einstein'ın görelilik teorisin i n ad ı n ı bile d uymamışken uzayın ve za ma n ı n ta biatı üzerine kafa yoruyord u . Dirac'ın öğ retmen i Arth u r Pickering d iğer oğ lan la rla birlikte ona da bir şeyler öğ retmeye çalışmaktan vazgeçip, eline bir kitap listesi vererek on u oku l kütü phanesine yol lad ı . Pickering bir keresinde bu dah iye, akşam evinde on u oyalasın d iye bir d izi zor hesa p vermiş, a ld ığ ı karşılık da daha o a kşa müstü evine dönerken Dirac'ta n bu 45
hesapla rı çoktan bitird iğ i n i d uymak olmuştu . l24l Pickering, Dirac'a basit geometrin in ötesine geçip üçgen in iç açıla rının toplamının her zama n 1 80 derece etmed iğ i görüşü n ü ortaya atan Alma n matematikçi Bernhard Riema n n 'ın teorilerine bakmasın ı önererek ona yen i bir ufu k daha açtı . l2sl B u ndan sadece birkaç sene son ra Dirac, Riema n n 'ın (yüzeysel olara k, bilirnde geçerliliğ i olmad ığ ı söylenen) geometri görüşlerinin kütleçekimine nasıl yen i bir a n layış getird iğ i n i d uyacaktı . Küçü k oğ lu n u n sıra d ışı bir zekası ve bu n u n ya n ında sağ lam bir konsantrasyon g ücü old uğ u n u herkes kadar Cha rles Dirac da a n l ıyord u . Cha rles evde katı bir eğ itim rejimi uyg u layara k ayn ı kend isine benzeyen işkolik bir oğ u l yaratmıştı; belli ki n iyeti de buyd u . Cha rles'ın d iğer insa n lar kadar ça bu k ve açık ola rak kavraya mad ığ ı şey, Pa u l'ü n davran ışları n ı n tu haflığ ıyd ı . Genç Dirac'ın öğ renci a rkadaşla rı on u kesin likle garip buluyorlard ı . Altmış yıl son ra akta rd ı kla rı tan ıklıklarında b u n la rın birkaçı on u çok sessiz bir çocu k olarak a n lattı; iki a n latım "zayıf, uzu n boylu, İngiliz'e benzemeyen, golf pa ntolon lu, kıvırcık saçlı bir oğ la n"dan ve "cidd iyetle d üşü nen, kütü phaneyi mekan tutmuş, yal n ız bir oğ la n"dan ba hsed iyor. l26l Da ha o zama ndan, fen ve matematiğ i biricik takıntısı haline getirmişti . Oyu n lar on u h iç çekmiyor, oynama k zoru nda kald ığ ı za ma n da katılımı a n lamsız oluyord u a n laşıla n : Oku l a rkadaşlarından biri, Dirac'ın kriket sapası n ı tutuş biçiminin "garip ve beceriksiz" old u ğ u n u an iatacaktı daha son ra . Yaşlı Dirac ise ta kım oyu n la rından hoşla n mayışın ı, Tücca r Girişimciler Oku lu'n u n oyu n sa ha larında kend inden daha büyü k ve daha iri ocu kla rla futbol ve kriket oynamak zoru nda kalmasına bağ layacaktı . 2 7 Dirac'ın edebiyat zevki de son derece kıttı . Şiirin cazibesin i h iç a n la mad ı fa kat genç erkeklerin beğen isi için yazılmış roman ları, macera h i kayelerin i ve büyü k savaşların öykü leri n i okuyor, her metn i bir edebiyat eleştirmeni g ibi büyü k bir özenle inceliyord u . l2sl Dokuz yaşındayken Bishop Sokağı İlkoku lu'nda ona öd ü l olara k Dan iel D efoe'n i n Robinson Crusoe'su verilmişti : Ka la balıkla rdan uzak, neredeyse yal n ız olmaktan mem n u n ola n lara, a ma � aya l n ız kalma k da istemeyen iere her zaman h itap eden bir roman . 2 9 46
Dirac'ın d üşü n me yöntemine en çok şekil veren, matematik ve fen dersleri old u . On yılla r son ra ta rih öğ retmen i Ed ith Williams on u n la yen iden temas ku rd uğ u nda, kend i öğ rencisi old u ğ u sırada on u n "başka bir şekiller ve ra ka mlar ortamında d üşü nd ü ğ ü n ü her zama n h issettiğ ini" söyled i . l3ol Dirac'ın on lu yaşla rın ın ortalarındaki haline dair bütü n an latımlar, on u n , en son yazılımları ve cihaziarı ku llan mayı başka insa n la rla kaynaşmaya tercih eden ve en çok bilg isaya r ekra n ları n ın başında tek başlarına otu rd u kları zama n mutlu ola n bug ü n ü n solg u n yüzlü teknoloji delileriyle ayn ı kişilik özellikleri n i taşıd ığ ı n ı gösteriyor. Modern bir ba kış açısıyla genç Dirac, Edward döneminin asosya l teknoloji kuşuyd u . Tücca r Girişimciler Oku lu'nda sın ıf mevcutları azaldı, derslerin çeşitliliğ i dara ld ı . Dirac Eylü l ı9 ı4'te bu oku la başlad ığ ında sın ıfında otuz yed i oğ lan vard ı; Temmuz ı 9 ı 8'de, savaşın bitmesinden dört ay önce oku l u bitirirken on bir kişi ka lmıştı . Temmuz ı 9 ı 8'de Kon uşma Gü n ü 'nde Dirac bir öd ü l ald ı (her sene old uğu g ibi) ve oku l müd ü rü n ü n, ı 9 ı 6/ ı 7 eğ itim yılında doksa n altı encin öld üğ ü n ü , elli altısının yarala n d ığ ı n ı bild irmesin i d i n led i . 31 Bu cenaze d uası n ı ömrü boyu nca hatırlayaca ktı . Bu iç kara rtısından evde de ku rtu luş yoktu . Dirac'ın gözü nde, babası oku ldan eve dön ü nce açık görüşlü ve sayg ı d uyu lan d isiplineiden esip g ü rleyen zorbaya dön üşüyord u . Savaş dönemi kıtlığ ı n ı n ve karnelerin Flo'n u n yemekleri n i sadeleştirip bereketi aza lttığ ı a kşa m yemeğ i sofrasında babası d il rejimi n i hala uyg u luyord u . ı9 ı 8'in başla rında ekmek, margarin, meyve ve et için uzu n ve insa n ı n mora l i n i boza n kuyru kla r oluşuyord u a rtık. Bir tavu ğ u n fiyatı bir gineye yü kselmişti, bu da bir arnelen in hafta lık ücreti demekti . l3 ıl Da rlıklar Dirac'la r dahil pek çok a ileyi meyve ve sebze yetiştirmeye sevk etti; Pa u l Dirac'ın ba hçeciliğe başlamasın ı n asıl neden i de buyd u ama bu hobi ona ayn ı zama nda evin içindeki ortamda n kaçmak için bir başka sebep sağ lıyord u . l33l Dirac a i lesinde bir başka mutsuzl u k kaynağı da Charles ile Flo'n u n ikisin in de en sevd ikleri birer çocuğ u n olmasıyd ı : Pau l a n nesinin, Betty ba bası n ı n en sevd iğ iyd i, Felix ise ortada yapaya l n ız 47
kalıyord u . l34l Öğ renci olara k Felix de Bishop Sokağı İlkoku lu'nda neredeyse kardeşi kadar başa rılı olmuştu, fa kat lisede ikisi n i n kabiliyetleri arasındaki fark o kadar açıld ı ki ara larında cidd i sü rtüşmeler baş gösterd i . İki kardeş a rtık birlikte gezmiyor, tersine incir çekirdeğ i n i dold u rmayacak şeyler için sü rekli atışıyorlard ı . Ömrü n ü n son raki dönemlerinde Dirac b u kopukluğ u n neden i n i açıklarken norma lde h uyu olmadığı halde dobra kon uşaca ktı : "Kend isinden daha arlak bir ka rdeşi olması on u n epey can ı n ı sıkıyord u mutla ka ." 35 Çok şey an latan b i r ifade bu . Dirac sosya l açıdan h içbir zaman d uya rlı olmamıştır; ayrıca yaşlıyken de özellikle mütevazı davra n ır, olg u la rı old uğ u ndan hafif gösteren ifadeler ku llan maya meylederd i; dolayısıyla Felix'in, küçü k kardeşi tarafından a kademik bakımda n geride bıra kılma kta n ne kadar aza p d uyd uğ u n u m u htemelen hafifleterek a n latıyord u . Oku l u bitirmeye yakın, Felix'in gön lü nde yatan asla n tıp doktoru almaktı . Oysa babası n ı n başka fikirleri vard ı : Felix'in mü hend islik oku ması n ı istiyord u . Bu a lan, tıpkı Bernard Shaw'u n The Irrational Knot [Akıld ışı Düğ ü m] roman ında öngörd üğ ü g ibi, gençler a rasında pop ü lerd i : M ü hend is-mucitlerden oluşa n yen i bir sın ıf, a ristokrasi n i n bitkin sersemlerinin üstü nden "bu harlı silindir g ibi" geçecekti . l36l Gelecek, H .G. Wells'in "bilim sa m u rayı"n ın ellerinde görü lüyord u . Felix'in kazandığ ı pratik becerileri iş bu lması n ı ta m a n lamıyla gara ntileyecek bir alanda ku llan ması kesin l i kle ma ku l görü n üyord u . Charles'ın da herhalde fa rkında old u ğ u üzere, Felix'in doktor olmak için oku ması a ltı yıllık pahalı bir eğ itim demekti ki gencin tıp fa kü ltesi için çok az kişiye verilen b u rslardan biri n i kaza n ma ihtimali pek azd ı . Felix d i k d u rmaya ça lıştı, fakat Charles on u boyu n eğ meye zorlad ı . Bu ya ptığ ıyla ilişkilerine verd iğ i za rar, on u n fa rk etmiş ola bileceğ inden daha büyü ktü . @Zl
Felix'in oku ması için en ucuz ve en uyg u n yer, ü n iversiten in, Tücca r Girişimciler Tekn ik Yü ksek Oku l u bü nyesinde yer a la n mü hend islik fakü ltesiyd i; oku l Tücca r Girişimciler Oku lu'n u n binası n ı ve imka n la rı n ı paylaşıyord u . 3 8 Felix m u htemelen çokça d irenerek, makine mü hend isliğ i derslerine bu rada, 19 1 6 Eyl ü lü'nde başlad ı; eğ itimi Bristol Kenti Ü n iversitesi'n in bu rsuyla ka rşıla n ıyord u . l3 9l 48
Pau l tekn ik bir kon u d ışında herhang i bir şey oku mayı a klından bile geçirmed i . l4 ol Düzinelerce fen kon usu ndan herhangi biri n i seçebilird i ve matematik oku mayı ciddi ciddi d üşü nd ü, fakat bu n u n mu htemel son ucu n u n öğ retmen lik mesleğ i n i yapma k old uğ u n u öğ renince böyle bir gelecek ona h iç d e cazip gelmed iğ i için bundan vazgeçti . 41 Son u nda, kend isine a it g üçlü bir tercihi olmayınca o da ağa beyi n i izlemeye (ve a n laşıld ığ ı kadarıyla ba ba la rı n ı n öğ üd ü n ü tutmaya), Tüccar Girişimciler Tekn ik Yü ksek Oku l u 'nda mü hend islik oku maya kara r verd i, yü klü de bir de bu rs ald ı . l4 ıl
Eyl ü l 19 1 8'de Felix, başından beri ayakla rı geri geri g iderek a ld ığ ı mü hend islik eğ itiminin son yılına başlamaya hazırlan ıyord u, sın ıfı n ı n son sıra la rında sü rü n üyord u . Ayn ı dönemde, daha sadece on altı yaşında ola n Pa u l de, sın ıftaki d iğer öğ rencilerden iki yaş küçük old uğ u halde mü hend islik öğ rencileri arasına katılmak üzereyd i . Felix herkesin on u kardeşiyle ka rşılaştırd ığ ı n ı ve bu karşılaştırmadan kend isin in üstü n çıka mayacağ ı n ı herhalde biliyord u .
49
3 . Böl ü m Kas1 m 19 18- 19 2 1 Yaz1 İş Kurumu'yla bağlantı l ı ça lışa n Bristol Danışma Kurulu'nun 1916 yı lı başında hazı rladığı ra por, önceki yı l içinde savaşın gençlerin ça lışması na ola n etkisini aydı nlattı . Ra por, genç erkeklerin neredeyse tamamının mühendis olma isteğiyle ka mçılandığını bildiriyordu. [ . . . . ] GEORGE STONE VE CHARLES WELLS (ed .), Bristol and the Great Wa r[Bristol ve Büyük Savaş], 1920 Hava n ı n kapalı old uğu ı ı Kasım ı 9 ı 8 Pazartesi saba h ı Dirac her zama n ki g ibi, yü rüyerek Tücca r Girişimciler Tekn ik Yü ksek Oku l u 'na g itmek üzere evi nden çıktı . Oku ldaki yed inci haftası n ı n başlad ığ ı g ü n de herhang i bir g ü n g ibiyd i . Fa kat oku la vard ığ ında bütü n derslerin kald ırıld ığ ı n ı öğ rend i . Kısa sü re son ra neden i n i de öğ rend i : Birdenbire, h iç beklenmed ik şekilde, savaş bitmişti . Öğ len old uğ u nda Bristol kent merkezi, geniş ve anarşik bir karnava l alan ına dön müştü bile. O g ü n ü yaşayan ların ömü rlerinde görmed ikleri, g ü rü ltücü bir neşeyle dolu bu g ü nde İngiliz mesafeliliği bir yana bıra kıld ı . Kilise çan la rı çalın ıyord u, işyerleri kapalıyd ı ; herkes ü l kenin bayrağ ına sa rı n ma, sokakla rda gösteri yü rüyüşü yapma, boş bisküvi tenekelerinden çöp kutusu kapakla rına kadar ses çıka racak ne va rsa hepsi n i ta ng u r tu ng u r çalma hakkı n ı görüyord u kend inde. [!] Şeh rin her ya n ı nda, pencerelerden, soka k la mbalarından, polisin h iç itirazı olmadan yüzlerce tra mvay ve motorlu araca kadar her şeye U n ion Jack'le a asılmıştı . "Ru le Brita n n ia"yı� tekrar tekra r söyleyen göstericiler a rasında savaşa g iden bir g ru p Amerikan askeri de vard ı ; her biri İ n g iltere bayrağ ı n ı n bir ucu ndan tutuyord u . On la rın ya n ında bir g ru p lise öğ rencisi, bir zaman la r Bristol'de yaşaya n Kayzer'in bir ku klası n ı taşıyord u . � Dirac'ın Tüccar Girişimciler Oku lu'ndan so
a rkadaşları şeh i r soka klarında şa mata yapara k bu olay için besteled ikleri marşı söylüyorlard ı . Dirac gençlerin avazı çıktığ ı kadar bağ ırara k söyled iğ i bu ma rşın son d izesiyle nakaratın ı uzu n müddet u n utmad ı : "Sessiz sa kin gençleriz biz," ard ından daha da yü ksek 3 ses ı e, " oo-a, oo-a-a . . 1
O g ü n Başba ka n David Lloyd George Avam Ka marası'nda ya ptığ ı kon uşmada "insan lığ ın başına gelen en zalim ve en korku nç savaş"ın ard ından, ü l kenin içinde bu l u n d u ğ u pişma n l ı kla iyimserlik a rası tu haf d uyg u karışımından bahsederek, "Umut ed iyoru m ki böylece, bu kader sa ba h ında bütü n savaşların son u n u n geld iğ i n i söyleyebiliriz" ded i . Lakin kaderin elinde bekleyen acıların son u hen üz gelmemişti : Çatışmaların son una doğ ru patlaya n İspanyol g ribi sa lg ı n ı savaşta n bile daha çok ca n a ld ı . Virüsü n yayılması n ı yavaşlatma k için Bristol'de oku lla r kapatıld ı, böylece bin lerce çocu k öğ leden son ra la rı n ı Fatty Arbuckle gibi yen i film komedyen leri n i izleyip g ü lerek geçirmek isted i ama kent konseyindeki katı ku ra lcıların oku l saatlerinde sinemaların kapalı olacağ ı n ı buyu rmasıyla hevesleri ku rsa klarında kald ı . �
Romancı ve şa ir Robert Graves'in söyled iğ i g ibi 1 9 14 Ağ ustosu'ndan önce ü lke, yöneten ler ve yönetilen ler ola rak ayrılıyord u ; daha son ra ise, yine iki sın ıf old uğ u halde bu n la r a rtık, "M u harip Güçler [ . . . ve h ü kü met de d a h i l olmak üzere Geri Kala n lar"a dön üştü . s Savaştan son raki yen i ayrışma şekli Tücca r Girişimciler Yü ksek Oku lu'nda da belli oluyord u : Di ra c cepheden dönen genç erkeklerin sayısın ı n birden bire, d ü şma n la en ya kın teması gazete ha berleri n i oku mak olan öğ renci sayısı n ı aştığ ına ta n ı k old u . Askerler kısa bir hoş geld in selamıyla ka rşıla nd ıla r a ma sakatlıkla r, savaş b u nalımları ve d iğer psikolojik hasarlar işleri n i zorlaştırsa da normal hayata h ızla aya k uyd u rmak zoru ndayd ıla r. Pek çoğ u hala ü n iformala rla gezen bu adamlar sın ıfia ra yen i bir kara rlılık ve faydacılık getird i ler. Dirac daha son ra şu gözlemi a kta rd ı : "Yeni öğ rencilerin hayata daha olg u n bir ba kışı vard ı ve M ü hendislik Fakü ltesi'nde pratikte önemi ola n son u ları öğ ren meye özellikle hevesliyd iler, teoriye ise pek sabırları yoktu . ' 6 sı
Bristol'de o senen in Noel a rmağa n ına üşüşen bin lerce insa n ı n a rasında geri dönen askerler de vard ı . Ele geçirilen Alman den iza ltısı U-86'yı görme ve içinde bir tu r atma fırsatıyd ı bu armağan . Den iza ltı rıhtıma bağ lan mıştı, yelken d i reklerinden birinde, Alman don a n ma flamasın ı n üzerinde İngiltere bayrağ ı dalga la n ıyord u . Bu serg ilemen in önem i n i herkes biliyord u : Tan klar, ma kineli tüfekler, savaş uça kları, radyola r ve zeh i rli gazla r; hepsi de savaşta rol oynamıştı ama h içbiri den iza ltı kadar başa bela olmamıştı . Şimd i, en çok korku la n bu silah, ölü bir köpekba lığ ı g ibi g ücü n ü kaybetmiş halde serg i len mekteyd i . M ü hend isliğ in genç Dirac'ın yeteneklerine e n uyg u n meslek old uğu söylenemezd i . Tücca r Girişimciler Tekn ik Yü ksek Oku lu'ndaki dersler teorikten ziyade uyg u la maya yönelikti, dolayısıyla Dirac'ın el becerilerin i n pek iyi olmad ığ ı gözler ön üne serilirken matematiğe ola n yeteneğ i de değerlend irmemiş oluyord u . [Zl Bekleneceğ i üzere, Dirac matematikte a rayı açıyord u, "bütü n cevapları tamı tamına doğ ru bilen bir öğ renciyd i ama cihaziarı nasıl ku llanacağ ına dair en ufak bir fikri yoktu ." � Beceriksiz olması bir ya na, a klı da başka yerlerdeyd i : Vaktin in çoğ u n u fizik laboratuvarında, bilimin temelleri üzerine d üşü nerek geçiriyord u . � Parası ve g ü n boyu nca yapacak başka işi olmaya n Dirac haftan ın altı g ü n ü J u lius Saka ı' ndaki evinden yü rüyerek oku la gelip kütü phanelerde çalışıyord u . ıo B u na rağ men, sın ıfındaki d iğer otuz bir öğ renci a rasından ilk a rkadaşı n ı ed ind i : Matematiğe meyli ola n b i r başka ya l n ız genç adam, Cha rlie Wiltsh ire. u
Matematik dersin i Ed mund Bou lton veriyord u, atın üstü nden yen i i n m iş g ibi görü nen yü rüyüşü nden dolayı "Ça rpıkbacak" lakabın ı ta kmışlard ı ona . Akademik ba kımda n kuwetli olmaya n Ça rpıkbacak, sın ıfına oku l kita plarındaki matematik problemlerin i ku ra lına göre nasıl halledeceklerin i öğ retiyord u ; b u n u n Dirac'a tek faydası, birçok defa önerilenden daha basit ve daha zarif çözü m yolları bulması old u . Kısa sü re son ra Dirac ile Wiltsh ire d iğerlerinden ayrıld ıla r, böylece d iğerlerinin kend ilerinden uta n masına neden olmayacak bir h ızda çalışabiliyorlard ı . Zava llı Wiltsh ire belki de geride ka lsa kend i n i daha iyi h issedecekti, zira a rkadaşı n ı n matematikte kaydettiğ i 52
ilerlemeye aya k uyd u rma işi n i "ta ma men imkansız" görüyord u . Ald ıkları eğ itimin matematik kısmı n ı bir sene içinde bitirmişlerd i bile, fa kat bu sü reç Wiltsh ire'da ka lıcı izler bıraktı . Otuz yılda n çok zaman son ra, Dirac'la başa baş g itmeye ça lışma tecrü besin i n on u "belirg in bir aşağılık kompleksi"ne soktuğ u n u yazaca ktı . lı ıl
Matematik Dirac'ın okud uğu müfredatın ancak küçük bir kısmıyd ı . Vaktin in çoğ u n u Wiltsh ire'la laboratuvarda el yordamıyla bir şeyler yapmaya çalışara k ya da dersler sırasında uya n ı k ka lmaya çalışara k geçiriyord u . Pek çok öğ rencinin a ksine, kend isine a rmut piş ağzıma d üş şeklinde bir şeylerin öğ retilmesin i sevmiyor, ken d i kendine, ideal olara k kütü phanede yal n ız başına öğ ren meyi tercih ed iyor, bu rada kitapların bölü mleriyle derg iler a rasında g id i p gelerek, b u n ların arasında kendine göre bağ la ntılar ve ilişkiler ku ruyord u . Dirac'ın gerçekten ku la k kesilerek d i n led iğ i bir ders, elektrik mü hend isliği böl ü mü n ü n çocu k felci geçird iğ i için tekerlekli sanda lyeyle dolaşan, çok çalışan ve teorik d ü şü nen başka n ı David Robertson tarafından veriliyord u . lı ıl Dirac, Robertson'ın hayatı n ı yöntemli bir şekilde düzen lemesine ve engel i n i aşma k için işlerden tasa rruf etmenin a kıllıca yolları n ı bu lmasına hayra n d ı . Her öğ retmen i n ya ptığ ı g ibi karata hta ve tebeşirle ders vermek Robertson için zord u, o da bu n u n yerine d ij ita l su n u m yazılımları n ı n bir önceli n i ku lla n ıyord u : Titreyen b i r karbon elektrik a rk la mbasın ı n , çok da g üven ilir olmaya n b i r şekilde ayd ın lattığ ı kesintisiz bir d izi fener slaytı . lı3l Robertson a n latacağ ı n ı ça buca k an latırd ı, d i n leyicileri n in entelektüel kapasitelerin i n sın ırla rına da, oku naklı notla r almaya ihtiyaç d uymalarına da ku la k asmazd ı . Dirac'ın on u n hakkındaki olumlu görüşlerine, hoca n ı n moral bozu kluğ u ve u mutsuzl u k i inde bıra ktığ ı öğ rencilerin büyü k çoğ u n l u ğ u katılmıyord u . 14 Robertson elektrik mü hend isliğ i dersin in somut teorik temellere dayan ması kon usu nda titizlen ird i . Dirac ve a rkadaşları a ncak oku ldaki son senelerinde; fizik, kimya, tekn ik resim ve mü hend isliğ i n d iğer tü rlerinde (inşaat, meka n ik ve otomotiv) bir temel kaza nd ıkta n son ra elektrik mü hend isliğinde uzma n laşabiliyorla rd ı . Kimse b u derse kolay kolay i ş d ü nyasından kopu k d iyemezd i : 53
Dirac'a işletmen in, sözleşme h u ku ku n u n , patentlerin, muhasebenin ve ma liyenin temelleri de öğ retild L Gel ir verg isin i bile öğ ren mişti . lı sl
Dersin yeri mü hend islik la boratuva rla rıyd ı . Dirac her hafta orada saatlerce kalıyord u, Wiltsh ire'la birlikte ça lışıyor, maka ralar, pom pa la r, içten yan malı motorlar, h id rolik vinçler ve buharlı tü rbin ler de d a h i l olmak üzere sanayi n i n temel d i reğ i olan meka n ik yapıları ve makineleri öğ ren iyord u . Malzemeleri kınla na kadar esneterek ve baskı altında ne kadar bel verd ikleri n i gözleyerek b u n ların dayan ıklılığ ı n ı ölçerd i . Elektrik mü hend isliğ i dersi son derece sağ lam ve derindi; Dirac kon uyu en temelinden (elektrik ve manyetizma üstü ne basit deneylerden), elektrik tedarik sanayiinde en son dona n ımların tasa rım ve ku llan ımındaki en ufa k ayrıntıla rına kadar öğ rend i . H .G. Wells bile, ku rd uğ u teknokratlar ütopyası n ı n müstakbel lideri için b u n d a n d a h a sağ la m b i r eğ itim isteyemezd i . Ü n iversiten i n M ü hend islik Topluluğu, biraz d a öğ rencilere pek çoğ u n u n yakında ça lışacağ ı ortamların tozu n u kiri n i tan ıtmak için bölgedeki fabrikalara geziler d üzen liyord u . M a rt 19 19'da bu gezilerden birinde paz verilerek çekilmiş bir fotoğ raf Dirac'ı ve hepsi de erkek olan sın ıf a rkadaşla rı n ı gösteriyor. Hepsi birer kravat ve şapka takmış, ceket g iymişler, birkaçı n ı n elinde baston var, bazıla rı ise hala asker ü n iforması g iyiyorla r. On a ltı yaşındaki Dirac önde d u ruyor, elleri ceplerinde, ka meraya boş boş ba ka rken hafiften asi ergen görü ntüsü veriyor. Bu on u n, gözlerinden pırıl pırıl g üven ve azim oku na n genç bir ada m ola rak çektird iğ i birçok fotoğ rafın ilki . � ***
J u lius Sokağ ı 6 n u ma ra, Dirac ıçın soğ u k ve sevg ısız bir barınaktı, fa kat bölge saki n lerinin birçoğ u on u n hayra n lık verici bir yuvada yaşad ığ ı n ı sa n ıyord u . Charles Dirac'ın şöh reti yayılmaya devam ed iyord u : Tüccar Girişimciler Oku lu'n u n "Dört Büyü k" yatılılar ida recisinden biri olmuştu, evde verd iğ i özel dersler de çok iyi g id iyord u . Ön ba hçeye ba ka n küçü k ça lışma odasında her dersin ilk birkaç dakikası içinde Flo ka pıyı tıklatıp, Cha rles'a ve öğ rencisine bir demlik çay ile bir ta bak bisküvi getirird i ; öğ rencilerin bu evde 54
doğal kab u l ettiğ i özenli servisin bir parçasıyd ı bu . Flo'n u n va kti n i n çoğ u ev işleriyle geçiyord u ama öğ le üzerieri roma ntik kitaplar ve Robert Brown ing'in, Robert B u rns'ü n ve Rudyard Kipiing'in şiirleri n i okuyara k kafa dağ ıtmayı seviyord u . Bir egzersiz defterine sevd iğ i bazı d izeleri ve on u n geleneksel değerlere meyilli old uğ u n u d üşü n d ü ren bir d izi aforizma yazmıştı : "Kontrol et, ver, merhamet et; bu n lar öğ renilmeli ve u u la n malı : Nefsin i kontrol etmek, yard ımseverlik ve merhamet . ' 1 7 Dirac'la rın kızı Betty d e ağabeyleri kadar içine kapan ıktı . On u n neslinde, on u n g i b i kızla rın çoğ u ilkoku lu bitirir bitirmez vasıfsız bir işe g i rerd i ama Cha rles ile Flo kızla rın ı n ya kındaki Red la nds Kız Oku lu'nda eğ itimine devam etmesin i isted iler; o da özel bir heyeca n veya başarı göstermeksizin burada okud u . 19 1 9'da ba bası n ı n çalıştığ ı oku l Dirac'la rın evi nden on dakika yü rü me mesafesindeki Cotha m Lawn Sokağ ı'na taşın ı nca, Charles'ın Betty'ye oku la kadar eşlik etmesi de kolaylaştı . Oku l u n taşın masına öğ retmen ler mem n u n olmad ıla rsa da, Charles'ın ağzına b i r pa rma k ba l ça lınd ı ve daha fiya kalı ola n ü n iversite öğ retim görevlisi postu verilerek on u n bu taşın madan hoşn ut olması sağ la n d ı . Bristol'ü n en etkin öğ retmen lerinden biri ola n Cha rles'a öğ retmen ler odasında meslektaşla rı sayg ı d uyuyorla rd ı ; yine de birçoğ u on u acayip b u luyord u . Charles'ın bu meslektaşla rdan birine, kafasına bir delik açıld ığ ı n ı söylemesi de acayiplik şan ına zarar verecek bir şey değ i ld i : Herhalde bir cerra h, kötü ru h la rın d ışarı çıkması için kafasına minik bir delik açmıştı . �
Charles'ın bera ber ça lıştığ ı öğ retmen lerden bazıla rı, on u n yaptığ ı işten h i le koku la rı alıyord u : Hemen her za ma n ad ı n ı n ard ına ekied iğ i B. es. L. (Bacca la u reat-es-Lettres) h a rflerinin, Cenevre Ü n iversitesi'n in ona yü kseköğ ren ime başlama yeterliği vermiş old u ğ u n u göstermekten başka bir a n lamı olmad ığ ı n ı öğ renmişlerd i . Ü n iversitede yal n ız bir yıl ka lmıştı, o d a derslerde not a lan bir d i n leyici ola rak, yan i bir yeterlik derecesi almada n . İş a rkadaşlarından biri, Charles'la ilg ili küçük bir öğ retmen ler odası skandalın ı yılla r son ra kıkır kıkır g ü lerek a n lattı : Charles'a gerçek bir a kademi cübbesi g iyme ha kkı tan ı n madığ ından, g id i p kend ine bir ss
sabah lık almış, ka rısından buna kırmızı, beyaz, mavi bir ku ku leta yapması n ı istemiş. B u n u n bir kandırmaca old uğ u ndan karısın ı n haberi yokmuş, b u n u a ncak birkaç sene son ra öğ renmiş. lıgl
1 9 19 ilkbaharında, tam bilin meyen sebeplerden ötü rü Charles Dirac, İngiliz vata ndaşlığ ı için ilk defa başvu ru ya ptı . İsviçre makamiarına acil bir yazı yaza rak, otuz yıld ır öğ retmen lik ya ptığ ı İ n g iltere'de "mesleki neden ler"in on u n İsviçre vata ndaşlığ ından çıkmasın ı gerektird iğ i n i bild ird i . l2ol İngiltere ma ka mia rına başvu rusu n u su na rken, Ya ba ncıla r Kayıt Yasası'nda yakın la rda yapılan ve kend isiyle birlikte "yabancı ü lke vatandaşı"n ı n ka rısı ola rak Flo'n u n da gelecek genel seçimlerde oy verme hakkı n ı (Fio, otuz yaşın ı geçmiş bütü n İngiliz kad ı n la r g ibi a ltı ay önce ilk defa oy ku lla n mıştı) elinden alan değ işiklikle elinden a lınan oy hakkı n ı geri isted iğ i n i söyled i . Belki ayrıca, kızın ın ve büyü k oğ l u n u n, ya ln ızca İ n g iltere vatandaşları n ın faydalanabild iğ i bursla rı alma hakkı ed in meleri n i de istiyord u . Amacı her ne olu rsa olsu n, Cha rles 22 Ekim 1 9 19'da Bristol'de bir su lh mah kemesi ön ü nde V. George'a sadakat yemi n i etti . l2ıl O za mana kadar İsviçreli ola rak sın ıfland ırıla n ve Betty'n in son radan an lattıkla rına göre bu yüzden oyu n alan larında " u Avru palılar" d iye a lay ed ilen çocu kla rı da ayn ı g ü n İng iliz old u la r. 22 Pa u l Dirac a rtık ya ba ncı değ i ld i, fakat birçok İngiliz'in gözü nde onda hep öyle bir hava olaca ktı . 1 9 19 yazı başında, Pau l'ü n ü n iversitedeki ilk yıl notla rı on u n zirveye oynayan bir öğ renci old uğ u n u doğ ru larken, Felix, üçü ncü dereceden bir payeyle de olsa gen iş ailesi içindeki ilk ü n iversite mezu n u old u . İki kardeşin akademik kabiliyetleri a rasındaki fa rk h iç bu kadar ça rpıcı olma mıştı, dolayısıyla a ralarındaki ilişkide aşağ ı yu karı bu sıra la rda ciddi soru n lar yaşa n ması herhalde tesad üf değ ild i . Dirac daha son ra ları Felix hakkında söyled iğ i acılı ve dola mbaçlı sözlerde sık sık "atıştıkları n ı" bel i rtti fakat tartışma ia nna dair h içbir ayrıntı vermed i . l23l Bir ihtimal, bu tartışmalar Felix'in kıskançlığ ından ve aşağ ılık h issinden çıkıyor, Pau l'ü n kend i n i kardeşin in yerine koyamayışı ve on u n kend i n i değerli h issetmek için müth iş ihtiyaç d uyd uğ u iki-üç tatlı sözü ağzından bir tü rlü çıkara mayışı da buna tuz biber ekiyord u . Dirac son radan nasılsa, 56
gençken farklı değ ild i herhalde. Felix mezu n olunca evden ayrıld ı ve yaklaşık 1 60 kilometre uza kta, West M id lands bölgesin i n uyuşu k bir tica ret şeh riyken h ızla yen i elektrik teknolojisi n in büyü k merkezlerinden birine dön üşen Rug by'ye taşınd ı . Bir Sterlin hafta lık ücretle, British Thomson Houston Company'de üç yıllık staja başladı, bu da ona bir derece mali bağ ımsızlık sağ lad ı . Bu a rada züğ ü rt erkek kardeşi, ek iş n iyetine fizikle uğraşara k Tüccar Girişimciler Yü ksek Oku lu'nda mü hend islik oku maya deva m ed iyord u . Dirac, eğ itimin matematik kısmı n ı çoktan yalayıp yutmuş old uğu ndan, mü hend islik eğ itiminin kalan iki senesin i, laboratuvarda yaptığ ı ça lışma la rla yön ü n ü b u lmaya ça lışara k ve müfredat prog ra mına göre tekd üze bir şekilde a kıp g iden derslerin i d in leyerek geçirecek gibi görü n üyord u . İyice sıkıld ığ ı zaman kütü phanede tekn ik sözlü klerdeki (tireler hariç) en uzu n Alma nca kelimeleri bulmaya çalışara k ve en çok ilgisi n i çeken kon u olan fizik hakkında bir şeyler okuyara k oyalan ıyord u . lı41 Bilimsel haya l g ücü zor işlere ka lkışaca k kadar olg u n laşmıştı ve ü n iversiten in ikinci sın ıfına başlayalı birkaç hafta olmuştu ki böyle bir zor iş karşısına çıktı . Dirac'ın ça lışma hayatında h içbir şey on u, altmış yıl son ra ki ifadesiyle, öreliliğ in "muazza m bir etkiyle d ü nyaya saçılması" kadar etkilemed i . 25 Londra'da yayımla nan The Times gazetesin in, Avustra lyalı bir gazetecin in Ateşkes Gü n ü'n ü n yıldön ü m ü nde iki dakika sayg ı d u ruşu yapılması teklifi n i n kra l ta rafından destek görd üğ ü haberi n i de içeren sıradan bir savaş son rası sayı ola n 7 Kasım 1 9 1 9 ta ri h l i n ü shasıyla Einstein medyatik bir fig ü r old u . On ikinci sayfa n ı n a ltıncı sütu n u nda, oku rların çoğ u n u n, eğer "Bilimde Devri m" başlığ ı d i kkatlerin i çekmed iyse atiayacakia rı 900 kelimelik bir yazı yer alıyord u . Yine de bu u n utu lmayacak bir gazete yazısıyd ı ve Einstein'ın Berlin'deki görece g izli sa klı hayatından çıkıp u luslara rası şöh rete kavuşmasına katkısı old u ; pek yakında bu ada mın bıyıklı yüzü n ü ve kıvırcık, yele g ibi saçların ı d ü nya n ı n her yan ındaki gazete oku rları tan ıyacaktı . Yazarı bel i rtilmemiş ola n bu yazı, Einstein'a a it olan ve "ka b u l ed ilmiş temel fiziğ i tü mden değ iştirerek" Isaac Newton'u n iki yüzyıldan uzu n zamandır tahtı n ı 57
koruyan görüşleri n i yerinden edecek bir teorinin, belirg i n biçimde doğ ru la n mış old u ğ u n u haber veriyord u . lı 6l Gözlemleri yapan iki İng iliz astronom g ru bu, yakın la rda gerçekleşen g ü neş tutu lması sırasında Gü neş'in uza k yıld ızların ışığ ı n ı saptırmasın ı n , Newton'u n değ i l Einstein'ın teorisine uyd u ğ u n u bulmuşlard ı . Dirac ihtiyar bir ada mken bu olayı özel bir heyeca n dönemi ola rak hatırlıyord u : "Einstein ad ı birden bire herkesin ağzındayd ı . [ . . . ] [S] avaşta n herkes yoru lmuş, bıkmıştı . Herkes savaşı u n utma k istiyord u . Son ra, yen i bir d ü şünce alan ına açılan harika bir fikir ola rak görelilik ortaya çıktı . ' 2 7 Dirac, Charlie Wiltsh ire ve öğ renci arkadaşla rı Einstein'ın yen i teorisiyle büyü len miş, b u patırtın ın nereden koptuğ u n u a n lamaya çalışıyorlard ı . Kolay değ ild i bu . Hoca la rı da İ n g iltere'deki a kademisyen lerin çoğ u g ibi, bilirnde devrim ya rattığ ı söylenen bu d u ru m hakkında öğ rencilerinden daha bilg i l i değ illerd i . Natu re g ibi bilim derg i lerinde yayımlanan tek tü k makaleler d ışında, yen i görelilik teorisine dair temel bilg i kaynağı gazeteler ve derg i lerd i ki b u n ların ed itörleri de yaru mcu la rın hem bu yen i teoriye hem de on u n sağd uyuyu nasıl yerle bir ettiğ ine dair (genellikle yersiz) spekü lasyon larına bin lerce satır ayırıyorla rd ı . 20 Ocak ı 920'de Pu nch, İngiltere'n in ca n d ü şma n ı n ı n cephesinden çıkma bu teori kon usunda halkta oluşa n kafa karışıklığ ına örnek ola n, Yah udilik karşıtı bir şiir yayımlad ı :
Öklid gitti, oldu ta htından Reddedilmiş hocalar ta rafından, Ve za mane fızi kçi leri, Cermen-İbra ni, Buluyor uzayda garip şeyler, Işığın düz soyunda kı rılmalar, Berbat ediyor Newton'un teori lerini Gazete ve derg i sayfa la rı, teori kamuoyu na su n u la h daha a ncak 58
birkaç ay olmuşken Einstein'ın çalışması n ı n ne müthiş old u ğ u na dair çalakalem yazılmış, ta m otu rmamış açıklamalarla dol u p taşıyord u . lı sl O zama n la r bilim gazeteciliğ i d iye bir şey yoktu, bu yüzden Dirac ve a h ba bı Wiltsh ire bilim insa n la rı n ı n yazd ığ ı popüler yazılardan faydala n mak d u ru m u ndayd ıla r. Bu bilim insan larından önemli bir ta nesi de, Cambridge Ü n iversitesi'nden Quake c astronom ve matematikçi, İngiltere'de bu teori a la n ında uzman laşmış tek kişi olan Arth u r Edd ington'd ı . Edd ington, teoriye çok cidd i destek sağ laya n g ü neş tutu lması araştırma la rından birine de katılmıştı üstelik. Eğ lenceli bir d izi maka le ve kita pta Edd ington, n ü kteli ve a n laşılır benzerlikler ku ra rak en karmaşık ve soyut d ü şü nceleri bile açık ve ilgi çekici hale getird i . On u n usta lığ ına bir örnek ola rak 19 1 8'de Einstein'ın meşh u r E mc2 den klemi n i açıkla ma biçimi verilebilir. Den klemin eneıj i E ile kütle m ve va ku mlu orta mda ışık h ızı (c ile gösterilir) arasında ku rd uğ u tertemiz ilişkiyi başka yazarlar a ncak sıkıcı ve zor bela an laşılan açıkla ma la ra kasa rak an latabiliyorla rd ı . Edd i ngton b u işi biliyord u . Ya ptığ ı açıkla mada, oku rları n ı n ilg isi n i çekeceğ i n i bild iğ i b i r hesabı ku lla nd ı : Güneş'in Dünya'ya verd iğ i ışığ ın topla m kütlesin i hesa piayıp bu son ucu ku llanarak, ta rtışmalı bir kon u ola n yaz saati uyg u laması üzerine yoru m yaptı : =
Gaz ve elektri k şi rketleri ta rafından tedari k edi len ışığın bir ansu (ya ni 28,3 gramı) aşağı yuka rı 10.000.000 Sterli n ediyor. Bu bize yaz saati uygulamasının amacını gösteriyor: Güneş bize bu değerl i şeyden her gün 160 ton yağdı rıyor; gelgelelim biz çoğu za man bu bedava armağanı görmezden gel i p, [ışığın] çok daha düşük ka litelisinin onsuna 10.000.000 Sterlin vermeyi tercih ediyoruz.� Edd ington ve d iğer yaza rla r, Dirac'ın maddi d ü nyayı a n lamaya d uyd uğ u ilg iyi daha da a rtırd ı . Vaktin in çoğ u n u mü hend islik çalışara k, derslerine konsantre olmaya çaba layara k, teorik kon u larda ustalaşara k, deneyler yapıp bu n ları çok ender tash ih içeren tertemiz bir a n latımla yazara k geçiriyord u . Modern gözle 59
bakarsa k, Dirac'ın bu yazıla rdaki elyazısı, sıradan insan elyazısın ı n başarılı b i r ta klid i ola n özel b i r h u rufatla ve tekra r eden h a rfleri birbiriyle tı atıp ayn ı basa n bir matbaada basılmış g ibi görü n üyor neredeyse. 30 Charlie Wiltsh ire, Dirac'ın insa n yön ü n ü birazcık görebilmiş pek az insandan biriyd i . Çoğ u insan için Dirac katı kalpli ve ben merkezci, insa n la rla temas ku rmakla ilg isi olmayan, sadece matematikle, fizikle, mü hend islikle ilg ilenen biriyd i . Duyg u ları n ı n baskı altında old uğ u o za ma n larda da h i Dirac olağand ışı b i r şekilde dar kafalı ve mahcu p görü n üyord u . l3 ıl
On sekizinci yaş g ü n ü nden kısa sü re son ra Dirac ömrü nde ilk defa koru naklı orta m ı n ı n d ışında zaman geçirmek zoru nda ka ld ı . Ağabeyi Felix'in d e da h i l old u ğ u fabrikalarda çalışan stajyerler ord u su n u n b u l u n d u ğ u Rug by'ye, yaz staj ı n ı ya pmaya ve m u htemelen fabrikada ça lışmaya uyg u n olu p olmad ığ ı n ı a n la maya g itti . B u rada kald ığ ı bir aylık sü renin son u nda soru n u n cevabı belliyd i . Dirac tren istasyon u n u n ya n ında 9 0 dön ü ml ü k b i r arazi üzerine ku ru lu British Thomson-Houston elektrikli eşya fa brikasında ça lıştı . Kente bu fa brika hakimd i . Rug by'de yaşayan herkesin ya orada çalıştığ ı ya da orada çalışan biri n i ta n ıd ığ ı söylen iyord u . B u rada yaşayan herkes fabrika çatısın ı n testere d işlerine benzeyen görü ntüsü ne muhakkak aşinayd ı . Testere d işleri n in bölmelerinden birinin üzerinde "Elektrikli Makine" yazıyord u . Ve nerede d u ru rsa d u rsu n herkes, için için ya nan birer mızrak g ibi göğe uzan mış iki bacadan yü kselen d u man ları görebiliyord u . Dirac Rug by'ye kolu nda yen i bir cihazla, bir asır önce erkekler için fazla kad ınsı (kad ı n la r içinse biraz tu haf) sayılırken şimd i savaşta askerler tarafından işe ya rar bulu n u nca sayg ın lık kaza nan kol saatiyle geld i . l3 ıl Fabrika n ı n iki g i riş kapısına da birkaç dakikada yü rü necek ta m eşit mesafede, bir köşe başında, bir ku maşçı d ü kka n ı n ın üstü ne yerleşti . İşçilerin pek çoğ u tatildeyken, asıl ola rak tü rbin imalat bölgesinden epey uza ktaki görece sessiz test laboratuvarlarındaki vasıfsız işleri gören, oku lla r tatil olunca gelen 60
yüz kadar öğ renciden biriyd i Dirac. Ha berler ba kımından d u rg u n bir yazd ı; yal n ız Elektrik Sendikası'n ın olaylı lokavtı ve Rug by'de ya pılan, Savaş Baka n ı Winston Ch u rchill'in de o u ncu la rdan biri old uğ u bir polo maçı ortalığ ı biraz hareketlendird i . 33 Flo, Pau l'e d üzen l i ola rak mektu p yazacaktı; ölü müne kadar yazd ığ ı birkaç yüz mektu bu n ilki n i şimd i gönderiyord u . Pa u l b u n ların hepsin i sa klamış g ibi görü n üyor. Bu ilk mektu pla r sevg i ve haber doluyd u ; a n nesi oğ luna Betty'n in yen i köpeğ i n i haber veriyor, "Ba ba bütü n çimi ken d i biçmesi gerekince sen i çok özled i"ğ i n i söylüyor, ona yaptıracağı yen i ceketi ("ba ba na gösterd im, kend isine isted i'') a n latıyord u . Flo oğ lu n u n orada neler yaptığ ı n ı yeteri kadar a n iatmad ığ ından sık sık ikayet ed iyord u . "Felix'le h iç karşılaşıyor musu n ?" d iye sord u . 34 B u n u n ceva bı, iki ka rdeşin Ru b soka klarında ka rşılaştıkları ama tek kelime kon uşmad ıkla rıyd ı . 35 İlişkileri soğ u k bir d üşman lık d u ru m u seviyesine i n mişti; belli ki Pau l ağa beyi ne d e herkese baktığ ı g ibi ifadesiz, d ü md üz ba kıyord u . An neleri oğ u l la rın ın birbirinden ayrı d ü ştüğ ü n ü ya bilmiyord u ya da b u n u fa rk ederneyecek kadar at gözlü klüyd ü sa n ki . Dirac'ın Rug by'deki işveren leri on u n ömrü boyu nca a lacağ ı yegane kötü değerlend irmeyi ya ptılar. David Robertson ona daha son ra bu yerici yoru mla rı gösterd i ve Bristol'den gelip de aleyhte bir değerlendirme alan ilk ve tek yaz stajyeri n in o old uğ u bilg isi n i açık etti . Değerlend irmeye göre Dirac "Elektrik Test Böl ü mü'nde ta m bir baş belası"yd ı, "hevesi yok''tu ve "baştan savmacı"yd ı; Dirac'ın fa brikada çalıştığ ı bir gelecek a raması n ın a kıllıca olmayacağı satır a ralarında belli ed iliyord u . l3 6l ı 920 Eylülü'n ü n son u nda Di ra c lisans eğ itiminin son yılı için Bristol'e dönd ü ; elektrik mü hend isliğ i nde uzma n laşaca ktı . Lakin tutkusu görelilik teorisiyd i . On u hayal kırıklığ ına uğratan bir şey, teori n i n , Einstein'ın bu görüşleri nasıl oluştu rd uğ u n u ad ım ad ım açıklaya n , a n laşılır bir tekn ik a n latımını bu la ma ma ktı . Dirac'ın görelilik hakkında okuduğu tomar tomar saçma lığ ın h içbir parçası felsefeden daha verimli değ ild i . Bir yaru mcu şöyle yazmıştı : "Bilimsel bir teori hakkında bilg i sah ibi olmamayı on u n hakkında yazmamak 61
için yeterli bir sebep saymaya n bir filozof, özg ü n lü kten tama men yoksu n olma kla suçlanamaz." l3 7l Bu n u yazan kişi, Britanya'da çalışan en yetenekli genç filozofla rdan biri ola n Charlie Broad'd u . Aslında mü hendis olmak isterken, Cambridge'de hem felsefe hem bilim a lan ında eğ itim almış, görelilik üzerine fizikçilerin büyü k böl ü mü nden daha fazla uzma n laşmıştı, zaten bu fizikçilerin çoğ u da Einstein ve yaptıkla rı hakkında hemen h içbir şey bilmiyorlard ı . ı 920'n i n son baharında, B road, Bristol Ün iversitesi'nde felsefe profesörü ola rak göreve başlad ıktan hemen son ra son sın ıf bilim öğ rencilerine yönelik olara k bilimsel d ü şünce üzerine bir d izi ders verd i; bu n u n içinde Einstein'ın teorisin in açıkla ması da va rd ı . l3sl Dirac ve başka birkaç mü hend islik öğ rencisi bu dersleri izliyorla rd ı, fa kat kon u ları h ızla izlemek zor geld iğ inden ve dersin içeriğ i mü hend islikle pek ilg ili olmad ığ ından, bu öğ rencilerin çok azı d izi n i n son una kadar Dirac'la birlikte ka ld ı . Dirac için bu ders u n utu lmaz bir a n ıyd ı, keza Broad için de. Otuz yıl son ra otobiyog rafisinde şöyle yazaca ktı Broad :
Bu derslere benim el i ne su dökemeyeceğim bi risi geldi . Di rac'tı bu, o zaman çok genç bir öğrenciydi; pırı ldaya n dehası mühendislik bölümü tarafı ndan tanınmış, matemati k bölümü tarafı nda n geliştiri lme aşaması na gel mişti .� Broad hariku lade ölçüde kend ine özg ü bir hocayd ı . Dikkatle hazırlan mış bir metin le gelird i derse ve her za man her cümleyi iki defa oku rd u ; şakalar ha riç, on la rı üç defa oku rd u . Kon uşma biçimi sıkıcı olsa da a n lattıkları ilgi çekici, jargonsuz ve Charles Dickens, Conan Doyle, Osca r Wilde ve d iğer edebiyat fig ü rlerine yaptığ ı n ü kteli göndermelerle bezeliyd i . Sivri d i l i, on u n en kuwetli yön lerinden biriyd i . Görelilik hakkındaki popü ler a n latımların çoğ u n u n envai çeşit şarlata nlıkla r içerd iğ i kon usu nda uya rıda b u lu n u rken şöyle a kıl verd i : "Teori n in popüler su n u mları ya kesin likle ya n lış ya da o kadar kötü ifade ed ilmiş ki teh likeli yan lış a n la rnalara açık; teoriye ka rşı olan bütü n kita pçıkla r da, isterlerse Oxford'lu hoca la rın en önemlileri ta rafından çıka rılmış olsu n la r, 62
temel ya n lış an larna lara dayan ıyorlar. '14ol
Broad'u n kendi dersinde göreliliği ele alış şekli, acayipliğe varacak kadar alışılmad ıktı . Einstein'ın ilk teorisi ile daha genel versiyon u birlikte a n latıyor, bütü ncü l bir ya klaşım ku lla n ıyor ve işin matematiğ ine değ il altındaki temel fikirlere yoğ u n laşıyord u . B road'u n a macı b u teorilerin "do aya bakman ın, kökten bir yen i yol u n u " su nd u ğ u n u a n latmaktı . 41 Einstein'ın teorilerinin ilkine çoğ u n lu kla "özel teori" den ir çü n kü bu teori yaln ızca düz birer çizg i üzerinde birbirine göre sabit h ızla hareket eden gözlemcileri ele alır; mesela birbirine pa ralel rayla r üzerinde düzg ü n bir şekilde yol a lan iki trendeki yolcu la r g i b i . Einstein'ın teorisi sadece iki basit varsayıma daya n ıyor: İlk ola rak, gözlemcilerin her biri va ku mlu ortamda ışık h ızı n ı ölçse, ken d i h ızlarından bağ ımsız olara k her zama n ayn ı h ızı bu l u rlar; ikincisi, gözlemcilerin ya paca kları ölçü mler on la rın fiziğ in bütü n ku ra l la rında hemfikir olmalarına neden olaca ktır. Einstein'ın büyü k kavrayışı, bu varsayımların mantıklı son uçla rı izlend iğ i zaman, uzaya, za mana, eneıj iye ve maddeye dair yen i bir a n layışın ortaya çıkacağ ı id i . u
Einstein'ın teorisiyle yıkıla n şeylerden biri, evren in bir eterle ka plı old uğu şeklindeki yayg ın ka n ıyd ı ki Broad'a göre de bu maddeye gerek ka lmamıştı a rtık:
Değişi k bir madde türü vardı sözde; adı eter olan bu şey bütün uzayı dolduruyordu. Bu teorilere bakılırsa eteri n sıradan maddeler üstünde her türlü etki leri görül üyordu, böylece eter bi r kısım fizikçiler içi n hizmetçi gibi bi r şey oldu. Fizi k ilerledikçe eterin yapması gereken işler de azaldı .� Teorin in a ksine böyle bir madden in va rlığ ı, benzersiz bir imtiyaza sah ip bir refera ns sistemi old uğ u n u ima eder; dolayısıyla görelilik, eterin gereksiz bir varsayım olması ve deneyler aksin i göstermed ikçe böyle bir şeyin h iç var olmaması n ın pekala mü mkü n olması demektir. Einstein ayrıca, kend isinden başka hemen herkesin sandığı gibi uzay ile za ma na a it ölçümlerin birbirinden bağ ımsız 63
olmad ığ ı n ı, bila kis birbirlerine ayrılmaz bir şekilde bağ lı old u kla rı n ı söylüyord u ; bu d a on u n eski hacası olan Alma n matematikçi Herma n n M i n kowski'n in ortaya attığ ı birleşik uzay-za man fikrine varıyord u . Son ola rak, Einstein bu yen i d üşü n me biçiminin kaçınılmaz bir son ucu n u n, kend i E mc2 den klemi old uğ u n u gösterd i; b u d a küçü k bir bozu k para n ı n kütlesin in bir şeh i rde g ü n lerce ku lla n ılabilecek, hatta o şeh ri yerle bir edebilecek kadar büyü k bir eneıj iye eşit olması demekti . Bu g üçle ilg ili bir kıya met senaryosu, Birinci Dü nya Savaşı'n ın çıkmasından kısa sü re önce H .G. Wells ta rafından The World Set Free [Özg ü rleştirilen Dü nya] roma n ında a n latılmıştı . =
Einstein'ın özel teorisin i n öngörü leri çoğ u d u ru mda, Newton'u n teorisin i n ayn ı d u ru mlar için öngörd ü klerine son derece benzer. Fakat iki öngörü g ru bu, va ku mlu ortamda ışık h ızına ya klaşa n h ızlar söz kon u su old u ğ u nda birbirinden belirg in şekilde fa rklıd ı r. Einstein, bu şa rtla r altında ken d i teorisin i n daha kesin old uğ u n u idd ia etti, a ncak bu üstü n l ü ğ ü n deneyciler tarafından ikna ed ici bir şekilde ortaya kan masına kadar onlarca yıl geçecekti; Bu esnada Einstein'ın a kıl yü rütmesi, Newton'u n teorisiyle açıklanan her şeyin tan ım ı n ı değ iştirerek "göreli" [izafi] b i r versiyon u n u, yan i göreliliğ i n özel teorisin i n ilkelerine uyg u n bir açıkla ması n ı oluştu rmayı mü mkü n kıld ı . İki sene son ra Dirac yen i bir hobi ed ind i : Newton'u n teorileri n i n göreli versiyon la rı n ı ü retmeye çalışma k. Denen miş tasa rımla rı daha başarılı bir şekilde işleyen modeliere yü kselten bir mü hend is g ibi ya pıyord u bu işi : "Ele a lınabilecek bir nevi genel problem va rd ı : göreli olmaya n bir şekilde ifade ed ilmiş fizik görü nce on u özel göreliliğe uyg u n olaca k şekilde uyarlamak. Oyu n g ibi bir şeyd i, her fırsatta ya pa rd ı m . ' 43 Einstein'ın ikinci görelilik teorisi bütü n gözlemciler için geçerliyd i ; ivmelenen ler, yan i kütleçekiminin [yerçekiminin] etkisi altında serbestçe d ü şen gözlemciler de d a h i l . Bu "genel görelilik teorisi"nde Einstein kütleçekimin in geometrik bir resmi n i önererek, elma n ı n ve her kütlen in bir kütleçekimi kuwetine tabi old uğu şeklindeki Newton kavramının yerine, d u ru m u açıkla ma n ı n tamamen bambaşka bir yol u n u su n uyord u . Einstein'a göre, her kütle eğ imli 64
(kabaca, kıvrılmış bir lastik yüzey g i bi) bir uzay-zamanda va r olu r ve uzay-zaman ı n her noktasında kütlen in ha reketin i o uzay-za man ı n eğ imi belirler. Teori göreli old uğ u için, bilg i ışıkta n daha h ızlı a kta nlamaz ve bütü n eneıj iler kütleye (E mc2 üstü nden) ve dolayısıyla kütleçekimine katkıda bu l u n u r. Hal böyleyken, neredeyse her madden in ışıktan daha az yoğ u n luğa sah i p old uğu ve ondan çok daha yavaş yol a ld ığ ı Güneş Sistemi'nde Einstein'ın kütleçekimi teorisi Newton'u n kiyle son derece büyü k bir uyu m içinded i r. Fakat bazı d u ru mla rda b u n lar birbirlerinden ayırt ed ilebilirler ve bu n u n en doğ rudan yol la rından biri de, bir g ü neş tutu lması sırasında yıld ız ışığ ın ın, Güneş'in kütleçekimi kuwetiyle çekilerek bükü l mesin i ölçmektir: Einstein'ın teorisi b u sapma n ı n Newton'u n söyled iğ i değerin iki katı olacağ ı n ı öngörü r. Edd ington ve a rkadaşla rın ın, g ü neş tutu lması gözlemleriyle doğ ru ladıkları n ı d ü şü nd ü kleri öngörü buyd u işte. =
Dirac'ın uzayın ve za ma n ı n doğası hakkında bir ayd ı n la n ma yaşa ması, Broad'u n verd iğ i ilk derslerinden biri sırasında old u . Broad iki nokta a rasındaki mesafen in nasıl hesa plan d ığ ından bahsed iyord u . Eğer bu noktalar d ikaçılı bir üçgen in daraçılı iki köşesi ise, oku la g iden bütü n çocu klar bilir ki bu ikisin in a rasındaki mesafeyi (hipotenüsü) Pisagor Teoremi verir: Bu mesafenin karesi, d iğer iki kenarın uzu n lu kları n ın karelerin in toplamına eşittir. Göreliliğ i n özel teorisin i n uzay-zama n ında ise iş başkadır: Uzay zama ndaki iki nokta arasındaki uza klığ ın karesi, uzaysa l uzu n l u kların karelerin i n topla mı eksi zaman ın karesid ir. Dirac daha son ra Broad'u n o eksi işa retin i ta hta yazmasın ın kend isi üstü ndeki "muazza m etkisi"n i an latacaktı . 44 B road'u n ta htasındaki bu te beşir izi Dirac'a ilkoku l çağ ı n ın uzay ve zama n bilg i lerinin ya n lış old uğ u n u gösterd i . Uzay ve za man a rasındaki ilişkinin bilind ik Öklid düzlem geometrisiyle tarif ed ilebileceğ i n i sa n ıyord u , fa kat eğer bu doğ ru olsayd ı iki nokta arasındaki mesafe formü l ü ndeki bütü n işa retierin pozitif olması gerekird i . Uzay ve za ma n başka tü rlü bir geometri üzerinden ilişkilen iyor olma lıyd ı . Dirac'ın Tücca r Girişimciler Oku lu'ndaki matematik hacası Pickering, Einstein'ın eğ imli uzay zama n ı tan ımla ma kta ku lla n d ığ ı Riema n n geometrisi n i Dirac'a zaten 65
ta n ıtmıştı . Uzaya ve za mana bu şekilde bakıld ığ ında, üçgen in iç açıla rı n ı n topla mı sırada n Öklid uzayında old uğ u g ibi 1 80 derece etmeyebilir. Einstein'ın genel görelilik teorisine göre madde ve eneıj i, içinde b u l u nd u kla rı uzayla ve zaman la bağ lantılıdır: Madde ve eneıj i uzay-za ma n ı n ne kadar eğ imli old uğ u n u belirler, uzay zama n ı n eğ imi de madden in ve eneıj i n i n nasıl hareket edeceğ i n i . Böylelikle Einstein, Newton'u n bahçesindeki ağaçta n elma n ın neden d ü ştüğ ü ne yen i bir açıkla ma getirmiştir: B u n u n neden i Dü nya'n ı n uyg u ladığı kütleçekimi kuweti deu il gezegen in elma n ı n b u l u n d u ğ u bölgesindeki uzay-za ma n eğ risid ir. 45 Broad'u n derslerinden ve Edd i ngton'ın ya rı pop ü ler kitabı Space, Time and Gravitation'dan [ Uzay, Za man ve Kütleçekimi] ilham a la n Dirac kısa sü rede özel ve genel teorileri öğ rend i; teorici olara k özel bir yeteneğ i old uğ u n u n bir başka erken göstergesiyd i bu . Einstein'ın genel teorisin i n matematiksel ka rışıklığı fizikçilerin çoğ u n u o kadar korkutuyord u ki bu n u n la uğ raşma mak için ba ha neler buluyorla rd ı . Kayıtlı bir fizik öğ rencisi olmayıp sadece mü hendislik lisans öğ rencisi ola n Dirac ise işta h la bu kon uyu çalışıyord u . On dokuz yaşındaki d iğer insa n lar g üzelliği ten lerde ara rken o den klemlerde a rıyord u . * * *
Broad doğa a lemin i n a n iaşılmasına felsefen in katkısı ola bileceğ inden şü phe d uyuyord u (bu na "daire üzerinde amaçsız tu r atma k" d iyord u) ama verd iğ i dersler Dirac'ı bu kon u n u n uğ raşmaya değer old uğ una ikna etti . Dirac'ın kütü pha neden ald ığ ı kita plardan biri Joh n Stua rt M ill'in A System of Log ic'iyd i [Bir Mantık Sistemi] , ki on beş yıl kadar önce genç Einstein'ın da ça lıştığ ı bir kita ptı bu . l4 6l M ill ı 9 . yüzyılın en önde gelen İngiliz filozofu, ampirizmin, yan i insa n ı n bütü n kavramla rı doğ ru lanabilir deneyiere dayandırması gerektiğ i görüşü n ü n en ikna ed ici sözcüsüyd ü . l4 7l Ah la ka ya klaşımı büyü k ölçüde faydacıyd ı, mutla k iyi n in en fazla sayıda insa n ı en mutlu eden şey old u ğ u n u ve insan davra n ışları n ı n doğ ru luğ u n u n top l u m u n mutlu luğ una ola n katkısına göre değerlend irilmesi gerektiğ i n i d üşü n üyord u . M ill d iğer ampiriklerden, özellikle de, ad ı n ı koyd uğ u "sosyoloji"ye dair bilg iler de da h i l olmak 66
üzere bütü n doğ ru bilg ilerin bilimsel bilg i olması gerektiğ i şeklindeki pozitivist görüşü n öncüsü olan Fransız arkadaşı Aug u ste Comte'tan etkilen iyord u . Bazı gerçeklerin deneyimi aşacak kadar yüce old uğ u şeklindeki Kantçı "sezg ici" görüşe ayıraca k va kti yoktu M ill'in : Piskoposların, siyasetçilerin ve uçu k a h la kçılar ola rak görd üğ ü d iğerleri n i n doğ ru la n ması mü mkü n olmayan pek çok sözü n ü "a n la msız" d iye bir kenara itti . M ill'in görüşleri ve ayağı yere basan halkçılığı Viktorya dönemi toplumu üstü nde muazzam bir etkiye sah ipti ve İng iliz libera l konsensusu n u n özü n ü oluştu ruyord u . M ill, Dirac'ı da, başka pek çokla rın ı da on ların fark ettiğ inden daha fazla etkiled i . 1 843'te yayımlanan A System of Log ic, a mpirizmin insan hayatın ı n her yön ü n ü nasıl biçimlend irebileceğ i n i an latan, oku ması zah metli olsa da açık yazılmış bir kitaptı . l4sl Kita pta M i ll'in, "doğa n ın bir d üzen liliğ i" old uğ u n u varsaya n bilim hedefi de va r. Bilim insa n la rı n ı n a macı daha fazla gözlemi daha az ka n u n la açıklamak olmalı, bu kan u n ların hepsi de deneyime dayanarak tü mevarımla çıkarılmalıd ır. M ill'e göre, deneyin ölçü mleri ile bu n u n la ilg ili teorik öngörü n ü n birbiriyle uyuşması, teori n i n doğ ru olması demek değ ild ir, ç ü n kü bir o kadar uyu mlu olan başka pek çok teori ola bilir. M ill, bilim insa n ları n ı n , ampirik gözlemlerle daha da uyu mlu olan teoriler ü retmek g ibi son u gelmeyen bir görevi old u ğ u n u savu n u r. Yetmişli yaşlarında yazd ığ ı bir hatırasında Dirac felsefe üstü ne "çok d üşü nd üğ ü n ü ;' fiziğe nasıl bir katkısı olabileceğ i n i a n la maya çalıştığ ı n ı söyled i . A System of Log ic'i başından son u na kadar okuduğ u n u hatırlıyord u , yan i her kelimesi üstü nde d üşü ne taşına kita bı satır satır okuduğ u n u ra hatlıkla söyleyebiliriz; on u n mutad ı bud u r. l49l Dirac kita bı "epey don u k" bu ld uysa da, öğ rend iğ i birbirinden kopu k bilimsel gözlemlerin ve teorilerin altında yata n bir birlik old uğ u g ibi önemli bir fikirle böylece tan ışmış old u . Da hası, bilim bu birliğ i m ü m kü n ola n en az sayıda doğa ka n u n u ku llanarak açıklamalı, bun ların her biri de ola bilecek en basit şekilde formü lleştirilmeliyd i . Bu n la r genç Dirac'ın d üşü n me biçimin i m u htemelen etkiled i, fakat felsefenin, doğanın işleyişi n i a n lamak için etkili bir yol olmad ığ ı son ucu na va rd ı . Felsefe daha ziyade, 67
Dirac'ın ı 963'te verd iğ i bir röportajda ku lla n d ığ ı ifadeyle, " aktan yapılmış ola n keşifler hakkında kon uşma n ı n bir yoluyd u işte . ' so Giderek, doğanın içindeki d üzen i a n lama n ın en iyi yolu n u n matematikten geçtiğ i n i d üşü n meye başlıyord u . Dirac'ın mü hend islik derslerindeki hocaları, matematiksel sağ la mlığ ı n önemsiz old uğ u fikrin i on u n kafasına işlemişlerd i ; matematik işe ya raya n ya da en azından eldeki amaç için yeterli kesin likte ola n cevapla r elde etmek için bir a raçtı sadece. M ü hend islik matematiğ ine bu prag matik yaklaşımın bir savu n ucusu da, sivri dilli m ü nzevi Oliver Heaviside'd ı ; elektrik devrelerinden geçen elektrik a kımının sinyalleri n i n etkileri n i incelerneyi kolaylaştıran, g üçlü tekn ik ü rü n ü b i r pil icat etmişti . Bu yöntemlerin nasıl olu p da işe yaradığ ı n ı pek a n layan yoktu a ma Heaviside'ın u m ru nda değ ild i bu : On u n için önemli olan bu icadı n doğ ru son uç vermesiyd i, hem de daha sağ lam, daha kuwetli yöntemlerin yaklaşa mad ığ ı bir h ızla ve matematiğ in d iğer yön leriyle tutarsızlık ya ratmada n . M ü hend isler Heaviside'ın yöntemleri n i yara rlılığ ından dolayı göklere çıkarıyord u ama matematikçiler sağ lam olmad ıkla rından dolayı b u n lara buru n kıvırıyorlard ı . Heaviside'ın kılı kırk yarmaya ayıracak vakti oktu ("Sindirimi a n lamıyoru m d iye yemeğ imi yemeyeyim mi?'') s ı ve nefret ettiğ i a leyhtariarı n ı n suçla mala rı n ı redded iyord u . Otobiyog rafisinin başlığ ı n ı bile on lara atıfla verd i : Tan ıd ığ ı m Berbat İnsa n lar. ls ıl
Heaviside'ın tekn iklerin i inceleyen Dirac, son raları bu n la rda "bir sih ir" old u ğ u n u söyleyecekti . ls3l M ü hend islerin akıllıca n u mara la rından Dirac'ın hoşu na g iden bir d iğeri de ma lzerneye uyg u lanan gerilimin (örneğ in bir jimnastikçinin, üstü nde dengede d u rd u ğ u denge kalası n ı n üzerinde uyg u lad ığ ı baskı n ı n ) hesapla n masıyla ilgiliyd i . M ü hend isler rutin olara k b u gerilimleri, doğ ru ceva pları matematikçilerin sağ la m tekn iklerinden çok daha çabuk veren özel d iyag ra mlar ku llanarak hesap ederler. Dirac aldığı derslerde gerilimleri bu şekilde göstermek için bu yöntemi ku lla n d ı ve g ücü n ü görd ü ; birkaç sene son ra benzer tekn ikleri başka bir bağ lamda, atomla rı a n lamakta ku lla nacaktı . ls41 Dirac'ın
mü hendislik
derslerinde 68
öğ rend iklerinden
biri
de
yaklaşıklık [hassasiyet] teorilerinin değeriyd i . Bir şeyin nasıl işled iğ i n i ta n ımlamak için, on u n hareketin i e n çok etkileyen n icelikleri d ikkate a lmak ve göz ard ı ed ilebilecek kadar önemsiz n icelikleri elernek önemlid ir. David Robertson, Dirac'a daha son ra çok önemli buld u ğ u b i r şey öğ retti : Yaklaşıklık teorilerin i n bile matematiksel b i r g üzelliğ i ola bilird i . Yan i Dirac elektrik devreleri n i, motorla rın dönen şaftların ı n ve elektrikli d ina malarda ratariarın bobin lerinin üzerindeki gerilimleri incelerken, b u n la rın a ltında yata n teorilerin tıpkı Einstein'ın genel görelilik teorisi g ibi bir matematiksel g üzelliğe sa h i p old u ğ u n u n fa rkındayd ı . Dirac'ın teorik fizikçilerin a macın ın doğayı an latan den klemler bu lmak old uğ u n u d üşü n mesine ilk yol aça n şey herhalde Einstein'ın teorisi üstü ne ça lışmaları olmuştu, fa kat mü hend islik a la n ındaki çalışmala rı buna bir şart getiri ord u : Doğaya dair temel den klemler yaklaşık ola bilird i yaln ızca . 55 Bilim insa n ları n ı n işi, gerçeğe ola bild iğ ince ya klaşık bilg ilere u laşma ktı ve gerçek, her zama n kışkırtıcı bir şekilde on ların uza na bild iğ inin ötesindeyd i . Rug by'de aldığı uta nç verici değerlend irme d ışında, ü n iversite eğ itimi boyu nca Dirac'ın notları neredeyse kusu rsuzd u : Üç yıl içinde sadece bir kez bütü n derslerinde sın ıf birincisi ola mad ı (oyu n bozan, malzeme daya n ıkiılı ı dersinde on u ikinci sıraya koya n değerlend irmeciyd i ) . 56 Fakat asıl yetenekli old uğ u a la n la rın teorik kon u lar ve matematik old uğu belliyd i . 1 9 2 1 'in başlarında, mezun olmasına birkaç ay kala ba bası ona Cambridge'de oku mayı hedefiernesin i önerd i . l5 7l Şu bat başında Charles, St Joh n's Koleji'ne yazd ı; çok büyü k ihtimalle, Bristol Ü n iversitesi'n in matematik bölü m başka n ı ve Cambridge Ü n iversitesi'n in yetenek avcılarından biri olan Ronald Hasse'n in tavsiyelerine göre davra n ıyord u . Hasse bu kolejden mezu nd u ve bu ra n ı n a raştırmacılarından d ı, d ikkate değer bir özelliğ i de Ca mbrid e'de Einstein'ın "görelilik teorisi"nden bahseden ilk kişi olmasıyd ı . 58 u
Charles koleje yaza rak, oğ l u n u n başvu rabileceğ i, "meka n ik bilimler veya matematik a lan ında herhang i bir bu rs varsa" buna dair ayrıntıları kend isine vermelerin i n m ü m kü n olu p olmad ığ ı n ı sord u . l5 9l 69
Kolej hemen ceva p yazd ı ve Dirac'ın Hazira n 192 1 'de Cambridge'e kolejin g i riş sınavına gelmesi için gereken ayarlamaları ya ptı . 60 Dirac'ın koleje on dokuz yaşına yen i bastığ ı sırada yaptığ ı bu başvu ru, yetişkinlik dönemindeki elyazısın ı n elimize u laşan en eski örneğ i . Bir hattat kesin liğ i ve açıklığ ıyla yazd ığ ı n ı görüyoruz, h a ıflerin hepsi d i k yazılmış, büyü k h a ıflerin bazıla rı küçücü k bir kıvrımla gözü yarmadan süslenmiş. l6ıl
Dirac g iriş sınavı n ı g üzelce geçip, yılda 70 Sterlin'lik küçü k bir b u rs kazandı; Cambridge'de yaşa ması için gereken yılda en az 200 Sterlin'den, insa n ı hayal kırıklığ ı na u ğ ratacak kadar d ü şü ktü bu ra ka m . l6 ıl Charles oğ luna para n ı n geri kalan kısmını vermesin in "söz kon usu olmad ığ ın ı," zira yılda sadece 420 Sterlin kaza n d ığ ı n ı ve başka h iç geliri olmad ığ ı n ı savu n d u ; karlı özel derslerinden söz etmeyi u n utuyord u . Bristol kent konseyi bu kon uda yard ımcı olmayı reddetti, çü n kü Cha rles ile Pau l İngiltere vata ndaşlığ ı a lalı daha iki yıl olmuştu, dolayısıyla mali yard ım a lma yeterlikleri yoktu . Bu işe bozulan Cha rles, Ca mbridge'e yine yazıp, oğ l u n u n faydalanabileceğ i başka bir imkan doğaca k olu rsa bilg ilend irilmeyi rica etti . Sözlerin i, "Sizi rahatsız ettiğ im için özü r d ilerim, la kin çocuğ u n olağa n üstü bir matematik kafası old u ğ u na inan ma kta ve on u n için elimden gelen i yapmaktayım" d iye bitird i . l63l St Joh n's Koleji'n i n bir görevl isi ona nezaketle a i lesi n i n ma li d u ru mu hakkında daha fazla bilg i verebilirse kend isine daha ok yard ımcı ola bileceğ i n i yazd ığ ında Charles buna cevap vermed i . 64 Pau l'ü n Cambridge başvu rusu engellere takılsa da, Temmuz'da yü ksek on u r derecesiyle mü hend islikten mezu n old u ; ba bası da kend isi de bu n iteliğ in on u n en azından bir iş bulması n ı sağ layacağ ı n ı u muyorla rd ı . Gelgelelim, mezu n iyeti İng iltere'n in sanayi devriminden beri yaşadığ ı en ağ ır ekonomik bu h ra n la ayn ı döneme den k geld i; işsiz sayısı iki milyona tırman mıştı . Dirac başvu rd u ğ u bütü n işlerden eli boş dönd ü . Böylece Bristol'den çıkan gelmiş geçmiş en yetenekli ü n iversite mezu n u işsiz kalmış old u . B u n u n aslında başına konan bir devlet kuşu old u ğ u yakında ortaya çıkacaktı . 70
4. Böl ü m Eyl ü l 19 2 1 - Eyl ü l 1 9 23 Matematik [ . . . ] d erli toplu düşünmeyi ve sa hici ifade gücünü a rtırı r ve gerçeği söylemek bir insanın sa hip olabileceği en sosyal niteli klerden bi ridir. Dedikodunun, dalkavukl uğun, ifti ranın ve düzenbazl ığın hepsi, gerçeği söylemeni n gücü konusunda eğiti lmemiş düzensiz zihi nleri n ürünüdür. S.T. DUTTON, Social Phases of Education in the School and the Home [Okulda ve Evde Eğiti min Sosyal Aşamaları], Londra, 1900 Eğer Dirac başvu rd uğ u işlerden birine, belki de taze gelişen havacılık sanayiinde bir işe g i rmiş olsayd ı ne olu rd u ? Fiziğ in yaşayacağ ı kaybı, havacılıkta ki eşdeğer bir kazanç dengeleyebilir miydi? Bu soru ların sanal tarih soru la rı olması, Dirac'ın kariyeri n i mü hend islikten bilime başa rıyla yön lendiren Ronald Hasse'n in sayesinded i r. Her şey pekala ba mbaşka olabilird i . Eylü l ı 92 1 'de Dirac bir boşluğa d ü şmüş, iş ara rken, David Robertson'dan boş bo gezeceğ ine bir elektrik mü hend isliğ i projesi ya pması önerisi a ld ı . ı B u n u n üzerine birtakım deneylerle amatörce uğ raşmaya başlad ı, a ma birkaç hafta son ra Hasse on u yen iden matematik böl ü mü a mfilerine kaza ndırd ı ; on u n h içbir ücret ödemeden matematik eğ itimi a lması n ı ayariarnıştı Hasse, üstelik Dirac birinci sın ıf derslerin i atlaya rak oku l u iki senede bitirecekti . Dirac'ın matematik böl ü m ü ndeki sın ıf arkadaşla rı on u n dakikliğ ine şaştıla r. Saba h saat 9'da başlayan ilk derslere her za man en önce o geliyor, en ön sırada bir yere sessizce otu ruyor, sın ıf a rkadaşlarıyla h iç mi h iç ilg ilen miyord u . Yaln ızca kend isine bir şey söylend iğ i za ma n kon uşuyor ve d uyg udan eser taşımaya n kısa, somut cümleler ku ruyord u . Dirac'ın sın ıfındaki öğ rencilerden biri daha son ra, Noel döneminde sınav son uçları "P.A. M . Dirac" adlı yen i 71
öğ renci n i n sın ıfın birincisi old uğ u n u ortaya koyana kadar kimsenin bu "uzu n boylu, solg u n gencin " ad ı n ı bile bilmed iğ i n i, on u n la ilg i lenen olmad ığ ı n ı an latacaktı . Öğ rencilerin bazıla rı bu g izemli sın ıf a rkadaşları hakkında bazı a raştırma lar yapmaya ka rar verd i . Sın ıfta ki d iğer öğ rencilerden on sekiz ay küçük old uğu halde, mü hend islikten çoktan mezu n olmuş old u ğ u n u öğ renince şaşırd ıla r. Gencin özelliklerinden biri, olağa n üstü sessiz old u ğ u halde, cid d i bir bilimsel hata görd üğ ü zama n ha kikaten heyecan la n masıyd ı . Bir keresinde bir öğ retim üyesi ta htayı iki buçu k defa sembollerle dold u ru p, bütü n öğ renciler de ona yetişeceğ iz d iye yazd ıkları n ı not alma k için çılg ınca çabalarken, bir yerde bir hata yaptığ ı n ı fa rk etti . Ta htadan uzaklaşıp Dirac'a dönd ü : "Bir hata ya ptım, bu la bilir misin?" Dirac yan iışı b u l u p nasıl d üzeltileceğ i n i açıklayınca öğ retim üyesi ona teşekkü r ederek dersine devam etti . � Dirac yen i prog ramındaki ilk senesinde saf matematik (matematiğ in, uyg u lamada ki son uçları n ı d ikkate almada n ça lışılan dalı) ve pratik soru n ları çözmek için başvu ru la n uyg u la malı matematik dersleri ald ı . Hocalarından biri, bir çiftçinin oğ lu olan ve İskoçya dağ la rından gelen Peter Fraser'd ı; ömrü n ü n çoğ u n u haya l a lemlerinde geçiren b u beka r adam matematiğ in yüce gerçekleri üzerinde d üşü n ü rken kırlarda ta ba n tepmeyi seviyord u . H içbir özg ü n araştırma yapmad ı, araştırmalara dayalı h içbir makale yazmad ı, bu n u n yerine entelektüel eneıj isin i n tama m ı n ı hocalığa vakfetti . Dirac on u n ömrü nde görd üğ ü en iyi hoca old uğ u n u d üşü n üyord u . � Pazartesi, çarşamba ve cu ma sa ba h ları saat dokuza doğ ru Dirac, sırasında otu rmuş, Fraser'ın matematiğ in özel bir tü rüne dair dersin i bekler olu rd u . Projektif geometri veya izd üşü m geometrisi denen bu matematik dalı, perspektif, gölgeler ve mü hend islik çizimi üzerine çalışmala rdan çıkmış ve büyü k ölçüde Fransızla r tarafından geliştirilmişti . Ku rucu la rından biri, matematik problemlerin i ka rmaşık cebir işlemleri yerine geometri fikirleriyle çözmeyi çok daha tercih eden Gaspa rd Monge adında bir tekn ik ressa m ve matematikçiyd i . 72
Dirac'ın Bishop Sokağı İlkoku lu'nda yaptığ ı ilk tekn ik resimlerde ku llandığ ı, nesnelerin birbirine dik üç ba kış açısına göre temsil ed ildiği deskriptif [ta n ımlayıcı] geometriyi 1 795'te Monge bu lmuştu . Na polyon'u n ord usu nda mü hendis olan Jean-Victor Poncelet de, 1 8 1 2'de Rusya'da esir old uğu dönemde Monge'u n fikirleri üzerinden g iderek projektif geometrin i n ilkelerin i ortaya koymuştu . On u n fikirleri ve b u fikirlerin son uçları Dirac'ın ömrü boyu nca sü recek matematik sevdası haline gelecekti . Öğ rencilerin çoğ u projektif geometriyle ilk karşılaştıkla rında b u n u matematiğ in alışılmad ık b i r tü rü olara k görü r, zira b u alan öncelikle insa n ın bir şeyleri zih n i nde can la n d ı rma, görselleştirme g ücü ne h itap eder; içinde karmaşık matematik formü l leri yoktu r. Projektif geometride önemli ola n, iki nokta arasındaki uzaklık g ibi ta n ıd ık bir mesele değ i l de, farklı çizg iler ve farklı d üzlemler üzerinde bu lunan noktalar a rasındaki ilişkid ir. Projektif geometri tekn ikleri ve problemierin bu tekn iklerle cebir yöntemlerinden çok daha çabuk çözü lebilmesi Dirac'ın ilg isi n i çekti . Bu tekn ikler, geometricilerin mesela çizg ilerle ilg ili teoremlerden nokta larla ilg ili teoremlere varma la rına imkan verir ki, "Bu ba na çok çekici geld i" d iye vu rg u luyord u Dirac, kırk yıl son ra . � Pek çok şeyden etkilenebilecek bu genç matematikçiye göre bu, uzayın do ası n ı ta n ıma kta akıl yü rütmenin g ücü n ü n önemli bir göstergesiyd i . s u
Fraser, Dirac'ın matematiksel sağ la mlığ ın, yan i ma ntığa, tutarlılığa ve bütü n lüğe tavizsiz sayg ı göstermen in değerine de ikna olması n ı sağ lad ı . Dirac'ın mü hend islik öğ rencisiyken bu ru n kıvırmayı öğ rend iğ i bir şeyd i bu . � Uyg u lamalı matematik derslerinde Dirac, elektriğ i, ma nyetizmayı ve akışka n la rın a kışı n ı, derli toplu son uçla r veren ve deneylerde yapılan gözlemlere bütü n üyle uyg u n ola n g üçlü den klemlerle ifade etmeyi öğ rend i . Ayrıca, her uyg u la malı matematikçin in derslerinde bir yeri olan ku rmaca problemleri, yan i d uvara dayalı d u ran merd iven lerle, eğ ik d üzlemlerden yuva rla nan kü relerle ve çember üzerinde kayan boncu klarla ilg ili soru n la rı çözmeyi de öğ rettiler ona . [Zl Dirac bu soru la ra verd iğ i ceva plarla defterler dold u rd u , b u n la rın çoğ u da h iç hatasızd ı . Bu işlerin çoğ u n u yata k odasında, sevg i görmed iğ i ailesinden ve Betty'n in acı 73
acı havlayıp d u ra n köpeğ inden kaçıp sığ ınd ığ ı yerde yapıyord u . Betty tutkusuz, kend i n i değersiz gören bir genç kad ın oluyord u g iderek; ağa beyi Pau l'ü n zekasına korku ve mera kla ka rışık sayg ı d uyuyor, h içbir şey yapmadan saatler geçirebiliyord u rahatlıkla . Ba bası on u n üzerine titriyord u ; Bishopston'lu Narman Jones'u n a ltmış yıl son ra, Cha rles Dirac'a dair esas hatırlad ığ ı şeyin "on u hep elinde bir şemsiyeyle, yokuşu çıkmaya çalışırken [ . . . ] çoğ u zama n yan ında çok sevd iğ i kızıyla görmek" old uğ u n u söylemesi de b u n u gösteriyor. �
Dirac, Felix'i arada bir görüyord u sadece; hafta son ları, Felix Wolverhampton yakın larındaki Black Cou ntry of the M id la nds'te kald ığ ı kira odasından geld iğ inde görüyord u on u . İki kardeş birbirleriyle hala kon uşmuyord u . Oku l u n u n son senesinde Dirac'a ya saf ya d a uyg u lamalı matematik a la n ında uzman iaşma seçeneğ i su n u l ması gerekiyord u . O saf matematik çalışma k istiyord u fakat isted iğ i g ibi olmad ı . Matematik on u r derecesi prog ra mındaki sın ıf arkadaşı Beryl Dent'in (bir oku l müd ü rü n ü n kend i bild iğ inden şaşmaya n kızı) tercih önceliğ i va rd ı çü n kü Dirac'ın aksine o öğ renim harcı öd üyord u . Dent uyg u la malı matematik oku ma ktan yana tercih i n i kuwetli bir şekilde ortaya koyd u ve şartlar ona uyd u ru ld u ; bu nda iki öğ renciye ayn ı dersleri vermen in öğ retim üyeleri için en kolayı olması n ı n da kısmen payı va rd ı mu htemelen . Böylece Dirac liseye başladığ ından beri ilk defa genç bir kad ı n la yan yana oku ma k d u ru m u nda kaldı, la kin ilişkileri gayet resmiyd i; pek ender kon uşuyorlard ı . �
Dirac ı 922/23 akademik yıl ı n ı, önceki sene öğ rend iğ i uyg u la malı matematiğ i geliştirerek, bir şeye doku n madan geçird i . Prog ramın on u n için bir a rtısı, özel görelilik teorisine dair birkaç saat ders olmasıyd ı ama Dirac mu htemelen bu kon uda hacasından daha bilg iliyd i . ıo Oku l u bitird iğ inde Newton matematiğ inde hatırı sayılır bir tecrü be kazan mıştı . Newton'u n meka n i k kan u n larında Einstein'ın hata lar b u ld uğ u n u biliyord u a ma bu ka n u n la r gerçek d ü nyada ki bütü n uyg u la malarda son derece iyi son uç veriyord u ; bu yüzden, kend isinden önceki on bin lerce öğ rencinin (bu na Einstein da dah il) 74
de yaptığ ı g ibi bu ka n u n la rı iyi öğ ren mek a n lamlı bir işti . Dirac matematik oku rken, ı 9 . yüzyılda yaşamış i ria ndalı matematikçi ve a matör şa ir Willia m Hamilton'ın görüşleriyle ta n ıştı . Ha milton, Willia m Wordsworth'ü n [ ( 1 770- 1 850) İngiliz şiirinde roma ntik çağ ı başlata n ü n lü şa ir-ç .] dostu ve mektu p arkadaşıyd ı ; Wordsworth on u vaktin i şiire değ i l matematiğe ayırsa daha iyi edeceğ ine ikna ederek bilime önemli bir katkıda b u l u nd u . Yaptığ ı keşifler arasında Hamilton'ın en sevd iğ i, dördeyler [kuatern iyon la r] , yan i birbirleriyle ça rpılınca kend ilerine has b i r davra n ış serg i leyen matematiksel nesnelerd i . Sıradan iki sayı birbiriyle ça rpıld ığ ı zaman hang isi n in önce geld iğ inden bağ ımsız ola rak hep ayn ı son uç çıkar (mesela 6 x 9 ile 9 x 6 ayn ı son ucu verir) . Matematikçiler bu sayıla r "yer değ iştirebilir" derler. Fa kat dördeyler böyle değ ild ir. Bir dördeyi bir başka dördeyle çarpınca elde ed ilen son uç, bun ların sırası n ı tersine çevirip ikinciyi birinciyle çarpınca çıka n son uçtan farklıd ı r. Modern d ilde dördeyler için "komütatif olmaya n " ["değ işmesiz'1 den ir. lı ıl Harnilton dördeylerin pek çok pratik uyg u laması old uğ u n u d üşü n üyord u fa kat genel kan ıya göre b u n lar matematiksel ola rak ilg i nç ama bilimsel olara k kısırd ı . Newton'u n meka n ik kan u n la rı n ı Hamilton'ın yen iden formü lleştird iğ i n i de d uyd u Dirac . Hamilton'ın ya klaşımı kuwet fikrinden büyü k ölçüde uza klaşıyor, böylece ister basit bir sarkaç olsu n ister uzaydaki kozmik madde, bilim insa n la rının herhang i bir katı cismi, Newton'u n yöntemleriyle mü mkü n olandan çok daha kolayca ele a lmasına imka n veriyord u . Harnilton tekn iğ in i n anahtarı, ele alınan cismin davra n ışın ı etraflı bir şekilde tan ımlaya n özel bir matematik nesnesiyd i, bu nesne de "Hamilton ian " ad ıyla tan ın ı r old u . Harnilton yöntemleri Dirac'ın takıntıları arasında yerin i a ld ı ; gelecekte fiziğ in temel ka n u n la rı n ı ortaya koya rken e n severek ku llandığı yol bu olaca ktı . Matematik prog ra mı Dirac'ı meşg u l etmeye yetecek kadar çetin olmad ı, bu yüzden Hasse on u, ders prog ramı elverd iğ i ölçüde, fizik lisans derslerinden a labild iğ i kadarı n ı a lmaya teşvik etti . Dirac bir kez daha, oku d u ğ u müfredatta yeri olmayan temel kon u la rı 75
çalışmayı seçiyord u . Derslerinden birinde, Ca mbridge'deki Cavend ish Laboratuvarı'nda yirmi beş yıl önce keşfed ilen elektron üzerine çalıştı . Bu parçacığ ı bulan J .J . Thomson, doğayı hem teoride hem de sa ka rlığ ına rağ men deneyde araştırmaya ayn ı derecede yeteneğ i ola n bir ada md ı . Thomson elektron u n atomdan daha küçü k old uğ u n u ve bütü n atomla rda b u l u na n bir yapıtaşı old u ğ u n u idd ia ettiğ inde, meslektaşlarından bazıları on u n şa ka yaptığ ı n ı zan nettiler. Birçok bilim insa n ı için, atomda n küçü k bir parçacık olabileceğ i n i d ü şü n mek mü mkü n değ i ld i . Fa kat Thomson'u n haklı old uğ u ispatlandı; Dirac elektron kon usuyla ilk kez haşır neşir olmaya başlad ığ ında ders kitapları n ı n elektrik akımın ı Thomson'u n elektron ları n ın akışıyla açıklaması a rtık normal olmuştu . Dirac, Arth u r Tyndall tarafından verilen atom fiziğ i derslerine de katıld ı . Açık davranan, dosta ne, bilime yeteneğ i ola n la rı hemen fark eden bir adamd ı Tynd a l l . Dirac'a, son ra la rı 20 . yüzyıl fiziğ inin en temel kavrayışlarından biri old uğu ispatla naca k bir fikri öğ retti : Bu fikre göre doğa n ı n en küçü k ölçeğ i n i tan ımlaya n "kuantu m teorisi"n in ku ralla rı, g ü ndelik hayatımııda ta n ıd ığ ımız maddeler için ola n bilimsel ku ralla rla ayn ı değ i ld i . Tyndall b u n u , ışığ ın eneıj isi n i n nasıl, sü rekli dalgala rla değ i l de kua ntu m denen birbirinden ayrı, küçücük miktarlarla taşınd ığ ı n ı a n lata rak açıklad ı . Bu fikir ilk önce cidd iye a l ı n ma mıştı, zira hemen hemen bütü n bilim insan la rı ışığ ın dalga g ibi davrandığ ından emin d i . B u na d uyd u kları g üven, Cavend ish La boratuva rı'n ın ilk profesörü İskoç fizikçi James Clerk Maxwell'in on yılla r önce yayımlad ığ ı ışık teorisinin tartışmaya yer bırakmaya n başarısına dayan ıyord u . Pek çok deneyle sınan mış ola n bu teoriye göre ışığ ın ve d iğer bütü n elektroma nyetik ışıma [radyasyon, ışın ım] tü rleri n in eneıj isi parça parça değ il sü rekli ola rak gelir, rıhtıma vu ra n dalgala r g ibid ir. Kuantu m teorisi, Alma n fizikçilerin Berlin'de yaşayan duayen i Max Pla nck tarafından (büyü k ölçüde tesad üfiere bağ lı ola rak) keşfed ilmişti . Planck, sabit sıcaklıkta ki fırı n la rın ya nsıtmalı iç d uvarlarında saçılıp d u ra n ışımalarla ilg ili an laşılmaz görü nen b i rtakım masaüstü deneylerin in son uçları n ı incelerken tesadüfen a klına kua ntu mlar [ tekili "q ua ntu m'� çoğ u l u " q uanta" olan 76
kelimen in a n lamı "parçacık, pay, kısım"d ır-ç.] geld i (deneylerin a macı Alman end ü strisin i n a d ın latma araçları n ı n etkisi n i a rtırmasına katkıda b u l u n maktı) . 1 2 Kua ntu m, Planck'ın dehası sayesinde işte o fırı n ların ka ran lığ ından, çaktırmadan ortaya çıktı . Planck çok pa rla k bir ta h minde bu lunara k, ışıma n ı n şiddetin i fırı n ı n her sıcaklık ayarı için ışıma n ı n dalga boyuyla ilişkilend iren bir formü l b u ld u . 1900'ü n son haftalarında Pla nck, "kara cisim ışıma tayfı/1 form ü l ü n ü anca k, Maxwell'in teorisine tamamen ters g ibi görü nen bir kavra m ortaya atara k açıklayabild iğ i n i görd ü . B u na göre ışığ ın (ve d iğer bütü n ışıma tü rlerinin) eneıj isi atarnla ra sadece kua ntu mlar [parça parça, kısım kısım-ç. ] halinde a ktarılabiliyord u . M u hafazakar davranan Pla nck bu d u ru mu ışımayla ilg ili devrim n iteliğ inde bir keşif olarak değ il de, hesapla rı n ı n tutması için lazım ola n "ta ma men formel bir va rsayım" ola rak görd ü . Einstein bu fikri n gerçek değeri n i ilk kez ı 905'te, ışı ma kuantu mla rı kavra m ı n ı gerçekten ele alıp Planck'ın kara cisim ışıma tayfı form ü l ü n ü tü retmek için ku lla n d ığ ı akıl yü rütme biçiminin u mutsuzca hatalı old u ğ u n u gösterd iğ i za man fa rk etti . İşin zor tarafı Planck'ta n daha iyisin i ya pmak, formü lü tü retmen in mantıklı bir yolu n u bu lma ktı . Planck eneıj i kua ntu mu n u keşfederken, bu n u n büyü klüğ ü n ü yen i bir temel sa bitin doğ rudan belirled iğ i n i d e fark etti . O, b u sa biti h d iye gösterd i, d iğer insa n la r da buna Pla nck sabiti ad ı n ı ta ktıla r. Kuantu m teorisiyle ilg i l i denklemlerin hemen ta mamında görü len Planck sa biti, kend inden önce başa rılı sayılan ve "klasik teoriler/1 ta n ı m ı n ı son radan kazanan ışık ve maddeyle ilg i l i teorilerde h iç b u l u n maz. Sabitin küçü k h a rfle gösterilmesi tipik bir ışık kua ntu mu n u n eneıj isin in küçücük olmasında nd ır; örneğ in gözle görü len ışığ ın bir kua ntu mu, bir sineğ in tek bir ka nat çırpmasındaki eneıj inin anca k trilyonda biri kadar eneıj iye sa h i ptir. Bu derslerde Tyndall, Dirac'ı ışık hakkında d ü şü n men in yen i bir yoluyla, yen i fizikle tan ıştırd ı . Tyndall aslında derslerin i açık seçik a n iatmasıyla hayra n lık kazanan bir hoca old uğu halde, kuantu m fiziğ i o dönemde hen üz belirsiz, otu rmamış ve ka rışık bir d u ru mdayd ı; dolayısıyla kendi tercih ettiğ i g ibi açık ilkelere ve kısa, 77
özlü den klemlere dayanan derli toplu, akla yatkın bir ders vermesi m ü m kü n değ i ld i . Bu, eğer Dirac'ın daha son ra hatıriayıp söyled ikleri doğ ruysa, kua ntu m teorisi kon usu nda aldığı ilk dersin on u neden pek de etkilemed iğ i n i açıklayabilir. On u n temel ilg i a la n ı göreiiiikti hala . İlk g irişimi başarısız olmuş olsa da Charles Dirac, Pau l'ü Ca mbridge'e gönderme u mutla rı n ı kaybetmemişti . M a rt ayı son u nda Ronald Hasse, St Joh n's Koleji akademi üyelerinden uyg u lamalı matematikçi Ebenezer Cu n n ingham'a yaza rak ona Dirac'ın iki sene önce kaza ndığı yerde eğ itim a lmasına imkan verecek bir burs b u la mamış old uğ u n u hatırlattı . Hasse, Dirac'ın "hazira nda muhakka k yü ksek on u r derecesiyle mezu n olacağ ını'� "müth iş bir matematikçi" old uğ u n u , esasen "özel ayrıntıla ra değ il görelilik, kua ntu m teorisi g ibi genel soru n la ra" ilg i gösterd iğ i n i, "ve kan ımca işin ma ntık tarafında çok kuwetli" old uğ u n u vu rg u luyord u . Sezg ili görüşleri n in yan ı sıra genç Dirac'ın kişiliğ ine dair bazı şerh ler de d ü ştü Hasse : "Biraz yontu lma mış, biraz zorla n mak istiyor, biraz münzevi g ibi, h iç oyu n oyna mıyor, mali d u ru mu çok kötü ." Bu ufak tefek meseleler bir yana, Hasse eğer Dirac geçim i n i temin etmenin bir yolu n u bulabilirse oku l u n on u a lması n ı içten likle tavsiye ed iyord u . �
Pau l Dirac bu defa başa rılı old u . Ağ ustos'ta, Cambridge'i kaza n d ığ ı n ı d uyd u kta n son ra, Edd ington'ın kongregasyoncu � meslektaşı Cu n n ing ha m'la görelilik ça lışmak isted i . Cu n n ingham Birinci Dü nya Savaşı'ndan kısa sü re önce Einstein'ın özel görelilik teorisin i n alışılmadık bir versiyon u n u Brita nya'ya tan ıtmıştı . lı41 O dönemde Cu n n ingham ile Edd ington, Einstein'ın ça lışma la rına b u ru n kıvıra n, on u görmezden gelen veya önemini i n ka r eden Ca mbridge'li çoğ u meslektaşla rından fersa h fersa h ötedeyd iler. lı sl Fakat Cu n n ingham, Dirac'la ça lışmak için müsa it değ ild i : Savaşta n son ra lisansüstü öğ rencilere dan ışman lık yapmayı bıra kmıştı çü n kü vicda n i retçi ola rak teşh ir ed ilmişti; en acısı da, yetkililerin on u "çocu kla ra ders vermeye uyg u n bir kişi olmad ığ ı" gerekçesiyle oku llarda ça lışmakta n men etmiş olmasıyd ı . lı6l Dirac için seçilen dan ışma n, bir başka matematiksel fizikçi olan Ra lph Fowler'd ı; VII I . 78
Henry g ibi ya pılı, sesi eğ itim çavuşları g ibi çıkan, yüce gön ü llü bir ada md ı bu . Göreliliğ in üstadı değ ild i a ma ü l ken in en önemli kua ntu m teoricisiyd i ve ma lzemelerin davra n ışın ı on la rı oluştu ran atomla rın toplu hareketiyle ilişkilend i rmekte uzma nd ı . Görelilik çalışmayı her şeyden çok isteyen Dirac için heyeca n verici ha berler değ ild i b u n lar. Ald ığ ı iki bu rs (biri St Joh n's Koleji'n in verd iğ i yıllık 70 Sterlin'lik bu rs, d iğeri de Devlet Bilimsel ve End üstriyel Araştırma la r Da iresi'n in verd iğ i yıllık ı 40 Sterlin'lik bu rs), eğer tutu mlu olu rsa (ki a lışkan iiğ ı böyleyd i zaten) Dirac'ın Ca mbridge'deki ilk yılının masrafla rın ı karşılamaya yetiyord u . lı 71 Yapıla n d üzen lemeler yerli yerine otu rmuş gibi görü n üyord u, la kin Eylü l'de kötü bir ha ber a ld ı : Ü n iversite, öğ rencilerin harçla rın ı dönem başında ödemeleri n i bekliyord u fakat Dirac'ın devlet bu rsu bu n u n için çok geç ka laca ktı . S Sterlin için, kaza ndığı oku ldan bir kere daha vazgeçmek zoru nda kalma ktan korkuyord u . Fakat babası, Dirac'ın Cambridge'e ödeme ya pa bilmesin i sağ la ma k için çaresizce ihtiyaç d uyd uğ u parayı ona vererek imdad ına yetişti . Dirac d uyg u la n m ıştı . Son radan söyled iğ ine göre, hayati önemde bir şefkat göstergesiyd i bu; yemek masasında kend isine ettiğ i eziyetler ve çocu kluğ u n u n d iğer bütü n üzü ntü leri için ba bası n ı affedebileceğ i n i h issed iyord u . lısl Cha rles Dirac o kadar da kötü biri g ibi gelm iyord u şimd i .
79
5 . Böl ü m E ki m 19 23 - Ka s • m 1 9 24 [ . . . ] Görebi liyordum Ki lisede heykelinin bul unduğu sahını, Prizması ve suskun yüzüyle Newton'un, Düşünceni n bi linmeyen denizleri nde yapaya lnız Ebediyen dolaşan zihnin mermer izi . WORDSWORTH Prel üd, III. Kitap, "Cambridge'de i kamet", 1805 Ca mbridge insa n ı hoş ka rşılayan bir yer olmad ı h iç . Tren le ilk kez şeh re gelen ler istasyon u n şeh i r merkezinden aşağı yu karı 1,5 kilometre uzakta old uğ u n u görü nce genellikle şaşırırlar. Oysa bu kasten ya pılmıştır. 1 845'te istasyon u n açılmasından kırk yıl önce b u ralı yetki liler kentin bir kanalla Lond ra'ya bağ la n ması tekliflerine karşı d u rd u lar, fakat yen i ortaya çıka n demiryolu ağına Ca mbridge'in de katılması yön ü ndeki baskıla ra karşı çıkmak m ü m kü n değ ild i . Yine de istasyon u n en yakın kolejden yü rüyerek yirmi da kika mesafede olmasın ı sağ la mayı başa rd ı lar; böylece Lond ra'ya kaçıvermek kon usu nda öğ rencilerin aklı o kadar kolay çelin meyecek, ya ba ncıla r da şeh rin özel hayatı n ı i h lal etmeye kalkmadan önce iyice d üşü neceklerd i . 1 85 1 'de ü n iversiten in rektör yard ımcısı, demiryolu şirketi yöneticilerine "paza r g ü n üne sayg ı göstermemeleri bir yana, bu d i n len me g ü n ü nde va rlıkla rın ı Ca mbridge'e d e dayatacak olan insa n ları cezbedecek bilet fiyatla rıyla yabancıların ve başka ları n ı n Ca mbridge'e taşı n maları n ı sağ layacak düzen lemeler ya pmış" old u klarından şikayet ed iyord u . [!] Dirac'ın (ve bavu lları n ı yü klen ip gelmiş bütü n yen i öğ rencilerin) istasyondan çıkar çıkmaz ya şeh i r merkezine doğ ru yü rüyüşe 80
geçmesi ya da yolcu la rı n ı Senato Evi Tepesi'ne [Senate House H ill] çıkaracak az sayıda otobüsten biri n i beklemek üzere sıraya g i rmesi gerekti . ı Ekim ı 923 Paza rtesi g ü n ü Tu d or Büyü k Kapısı'ndan geçip St Joh n's Koleji'ne g i rerken, aslında ta n ı madığ ı bir d ü nya� geleneğ in, oku l a rkadaşlığ ın ı n ve imtiyazla rın d ü nyasına g iriyord u . 2 Üzerlerinde uşa k kıyafetleri ve başla rında ipekli şa pkalarla şaşaalı görü nen oku l ka pı görevlileri karşılamış olma lı on u ; bun ların her biri öğ rencilere göz ku la k olma kla görevlend irilmişti ve her tü r hatalı davran ışı bild irmekle yü kü mlüyd ü ler. Koleje sadece erkek öğ renciler a l ı n ıyord u ; çoğ u potu rlu, kasketli bu gençler a ld ı kları terbiyeyi herkese ilan edecek şekilde kon uşuyorlard ı . Dirac'ın sosya l kon u mu, üzerindeki ucuz ta kımdan (Bristol Co-Op'ta n a l ı n m ış), kaba sa ha hallerinden ve ağzı n ı açtığ ı ender d u ru mlarda aksa n ından belli oluyord u . Görü n üşü nde de normal olmaya n bir şey va rd ı . Kırık üst d işleri n i n üzerinde kısa ve ba kımlı bıyıkları ve ka nsız yüzü n ü n üzerinde siya h kıvırcık saçtan bir örtü vard ı, b u yüzü n en d ikkat çekici kısmı ise baskın sivri bu rn uyd u . Bariz bir şekilde ba basına benzemeyen ı .82 boyu ndaki Dirac'ın parlak gözleri, saçları n ı n açılmaya başlad ığ ı n ı belli eden büyü k b i r a l n ı ve d a h a şimd iden hafifçecik ka mburu vard ı . Kolejde gelenek h issin i en fazla yansıtan şey mimariyd i . Binaların kimisi dört asırlıktı; VII I . Hen ry'n in kita p d ü şkü n ü babaa nnesi Leyd i Margaret Beaufort'u n ölü mü nden son ra ya pımia rı için gereken fon, on u n adına ihsan ed ilmişti . Bu binaların ka lıcı varlığ ı, öğ rencilere içlerinden en yetenekli ola n ları hariç hepsi u n utu l u p g ittiğ i zaman bile akademik yuvaları n ı n varlığ ı n ı koruyacağ ı n ı hatırlatıyord u . Dirac bu raya geld iğ inde büyü k h ı rsiarı yoktu . Sadece en zor temel a raştırma kon u ları n ı çalışmaya çokta n kara r vermiş old uğu ha lde, kendi a kademik d u ru mu n u n bilim öğ renen a kran larından ne kadar fa rklı old uğ u n u n da fa rkında değ ild i . Gelenek, ken d i deyimiyle "doğa n ı n kitabı"n ı matematik d ilinde yazman ı n ilk ad ımla rı n ı atan, modern fiziğ in ku rucusu Ga lileo'ya kadar uzan ıyord u . Ga lileo bunu ı 7. yüzyıl başında, yan i kolej in ilk binaları n ın tamamla n masından neredeyse yüz yıl son ra yapmıştı . Bu ba kımdan St Joh n's, fizikten daha eskiyd i . 8ı
Kolej hayatı İ n g iltere a kademisi n i n köken ieri n i ya nsıtıyord u . En eski a kademisyen ler keşişlerd i; hepsi ayn ı kıyafetleri g iyer, üzerinde uzlaşılan zama n çizelgeleri ve ku ra llar çerçevesinde hepsi kend i tefekkü r hayatla rın ı yaşariard ı . ı 923 yılında bu kolejdeki ve ü n iversiten in geri ka la n ındaki resmi öğ rencilerin hepsi erkekti, hepsi de ka musal a la nda cü ppe ve kep g iyrnek zoru ndayd ı . Doğ ru şekilde g iyin meden şeh re inen her öğ renci, ü n iversiten i n hava kararınca soka kları a rşın layan özel polisleri (d isiplin görevlileri veya "d isiplinciler'') ya da on la rın yard ı mcıları (bu ldog lar) tarafından enselen me riski n i göze a ld ığ ı n ı bilird i . @] Kılık kıyafet yönetmeliğ ine uymama n ın cezası 6 Şilin 8 Pen i'yd i ki bu, elindeki parayı iyi değerlend irmek isteyen h içbir genç adamın g ü l ü p geçebileceğ i bir meblağ olmamakla beraber, odasında bir kad ı n la ya ka la n ma n ın cezası kadar da büyü k değ i ld i . �
Öğ rencilerin ka rşısında el pençe d ivan d u ru luyord u . Sa ba h ı n a ltısında, hepsi kad ın olan yatak yapıcılar (yatakçıla r) taş merd iven lerin ora larda dola n ır, g ü n ü n ilk işine başla maya hazır olu rlard ı . Akba ba la r (uşakla r) da, öğ renciler ve Hoca la r (bir d iğer deyişle "Don "la r) için iş yapma k, ortalığı temizlemek ve ça maşır yıkama k için bütü n g ü n emirlere a madeyd iler. Fakat genç Dirac bu oku ldaki ilk yılında böyle h izmetlerden istifade edemiyord u . O yılı St Joh n's'a on dakika yü rü me mesafesinde, Viktorya dönemine ait dört katlı bir binada, iki kiracıyla paylaştığ ı soğ u k ve rutu betli, fa re deliğ i kadar bir odada geçird i . Dönemlik ya klaşık ı s Sterlin karşılığ ında ev sah ibesi Baya n Joseph ine Brown onlara ateş için od u n köm ü r getiriyor, küçük ve küflü odaları n ı ayd ı n latan lamba la r için gaz temin ed iyor, kap kacakla rı n ı veriyor ve ayakkabıla rı n ı temizliyord u . Ü n iversiten i n onay verd iğ i bütü n ev sa h ibeleri g ibi Bayan Brown da, Dirac akşam saat ı o'a kadar eve gelmeyecek olu rsa b u n u kaydetmekle yü kü mlüyd ü . Her za man erken yatan Dirac on u n başına bela olmamış olsa gerek. � Dirac ilk bü ü k sofra yemeğ i n i ve son ra ki yemeklerin i Hall'da [Sa lon-ç .] yed i . 6 Sa lon ihtişamlı bir şekilde döşen mişti, za rif süslerle bezeli ahşa p bir tava n ı, vitraylı gotik pencereleri ve William Wordsworth de da h i l olma k üzere oku l u n en seçkin mezu n la rından 82
bazıları n ın portrelerinin asılı old uğ u koyu ren k a h şap panelleri vard ı . Yemek tören i akşam yed i buçukta, Hocalardan ve kolejin d iğer önemli üyelerinden oluşan a layın, Leyd i Margaret'in soğ u k soğ u k on la ra ba ktığ ı yağ lıboya portresin i n altındaki uzu n masalarında yerlerin i alma la rıyla başlard ı . Öğ renciler cüppeleri içinde, Şa m ipeğ i üstü ne kolej a rması işlen miş tiril tiril beyaz keten masa örtü leriyle örtü lmüş üç uzu n masa d izisi n i n iki yan ı ndaki altı sırada yerlerin i çoktan a lmış olu rlard ı . Bütü n başla rın soru m l u l u kla yu karı bakması, öğ rencilerden biri bir kitabeden Latince duayı oku rken bütü n elierin sessizce ve ağırbaşlılıkla kavuşmuş olması beklen ird i . Dua bittiğ i an başlaya n yüzlerce soh bet, salon u a kın edercesine dold u ru rd u . Fransızca olarak elyazısıyla yazıla n mön ü lerde, Parisli g u rmelerin onayından geçebilecek bir üslu pla yemeğ in üç servisi tarif ed iliyord u . Yemek, örneğ in üzerine ekmek kırıntıları serpilip sosla pişirilmiş morina ba lığ ı veya mercimek çorbasıyla başlıyor, g üveçte tavşa n veya haşla n mış d i lden oluşa n a na yemekle devam ed ip bektaşiüzü mlü pasta ve kaymak ya da tere ve tu rpla su n u lan Reyn ir ta bağ ı, hatta tost ekmeğ i üzerine sardalyeyle sona eriyord u . [Zl Bu zengin yemekierin büyü k kısmı Dirac'ın ön ü nde ziya n oluyord u, zira sindiriminin zayıf olmasından dolayı Dirac daha sade yemekleri tercih ed iyor, bun ları da yavaş yavaş ve anca k az mikta rda yiyebiliyord u . Dirac'la birlikte yemek yiyen ler genellikle Brideshead kuşağ ından genç adamia rd ı (Evelyn Wa ug h'n u n roma n ı nda, Cha rles Ryder ile Sebastia n Fl e bu sıra la rda Oxford'da son sın ıfı oku maya başlıyorla rd ı ) . a B u n ların çoğ u Eton, Harrow ve Rug by g ibi oku lla rda özel eğ itim almış, bura la rda Latince ve Yu nancayı ve T. S . Eliot'ın modern şiiri g ibi g ü n ü n moda kon u la rı hakkında ra hatça kon uşabilme sa natı n ı, Shaw'u n son kışkırtma larına buru n kıvıran yoru mlar yapmayı öğ renmişlerd i . Dirac on lara katılaca k donan ı ma sah ip değ i ld i . Hall'da içki her gece yemek masasın ı n b i r ucu ndan bir ucu na taşı n ı r, öğ rencilerin d illeri n i çözer, on la ra onca g ü rü ltü patırtı içinde 83
seslerin i d uyu rma k için daha da bağ ırara k kon uşma özg ü rlüğ ü n ü verird i . Bütü n b u kargaşan ın ortasında Dirac kayıtsız otu ru rd u , Metod ist geleneğe sa h i p b i r Yeşilaycı olara k uslu uslu bardağındaki suyu içerd i . Bristol'den ayrıla na kadar ömrü nde bir bardak olsu n çay ya da kahve içmemişti, dolayısıyla bu içeceklerin tad ına ilk kez bakma k on u n için büyü k bir olayd ı . � İkisi de ona pek h itap etmed i, a ma yine de a rada bir, içindeki kafein dozu homeopati � seviyesi n i belki geçen açık ve sütlü çay içiyord u . O n yılla r son ra çocukla rından birine, ka hveyi sadece bir su n u m ya pmadan önce cesaretin i toplamak için içtiğ in i söyleyecekti . �
Dirac'ın yemek sofrasındaki davran ışla rı efsanelere ma lzeme old u . Ufak tefek soh betler etmekle h iç ilg ilen miyor, tek kelime etmeden, yan ında otu ra n öğ rencilere selam d a h i vermeden birkaç öğ ü n geçird iğ i sık oluyord u . Birinden tuzu veya biberi uzatması n ı bile isteyemeyecek kadar ma hcuptu ; birlikte yemek yed iğ i insan la rdan h içbir talebi olmuyor, herhang i bir kon uşma n ı n momentu m u n u koru mak için de h içbir zoru n l u l u k h issetmiyord u . Bir soh bet açmak için ya pılan bütü n teşebbüslerin karşılığ ı ya sessizlik ya da sadece evet veya hayır oluyord u . St Joh n's Koleji'nde hala a n latılan bir h ikayeye göre Dirac bir keresinde, "Hava biraz yağ m u rlu g ibi, değ il mi?" lafına, pencereye kadar yü rüyü p, yerine dön ü p, "Şu anda yağ m u r yağ mamaktad ır" d iye cevap vermişti . lıol Bu davra n ışları sın ıf a rkadaşla rına, ona başka soru soru lması n ı n hem isten med iğ i n i hem d e b i r a n lamı olmad ığ ı n ı çarçabuk gösterd i . Yine d e insa n içinde yemek yemeyi ve a kıllı insa n ların cidd i kon u lardan kon uşmasın ı d i n lemeyi seviyord u ve böyle soh betleri d i n ieye d in ieye bilimin d ışındaki hayatı yavaş yavaş öğ rend i Dirac .
Bu dönemde Cambridge'e g ittiğ i için ta lihliyd i . Bu kolejler, son öğ rencilerinin, öğ renciler resmen terh is ed ilene kadar akademik kıyafete üstü n tutu lan askeri ü n iforma la r içinde oku ldan çıkışına daha yen i ta n ık olmuşla rd ı . lı ıl İngiltere yen i bir u l usla rarası çatışma tehd id i altında değ ild i a rtık, iyimser za ma n lard ı ve yen i öğ renci kuşağ ı a kademik kon u lara dön meye ca n atıyord u . Dirac ü n iversiten in en büyü k böl ü m ü olan, yü ksek standa rtla rı ve reka betçi ortamıyla meşh u r matematik bölümü nde okuyord u . 84
Öğ rencilerin gözü nde en yü ksek yer, hem dersleri m ü kemmel olu p hem d e spordaki rekabette başa rılı ola n la ra aitti . Hasse'n in Dirac için yazd ığ ı refera n sta on u n "oyu n oynamad ığ ını" bel i rtmeyi a n lamlı bu lması n ı n neden i de buyd u . Öğ rencilerin çoğ u Ca mbridge'deki sosyal hayata h iç olmazsa bir pa rça katılıyor, yen i açıla n kafe barla rda m u habbet ed iyor, korola rda şarkı söylüyor, a kşa mları sinema ka a rnakla rı ya pıyor veya a ntik Yu nan oyu n la rına g id iyorla rd ı . l l Dirac'ı bun ların h içbiri alakadar etmiyord u . Her yıl bin lerce öğ rencin in fark ettiğ i üzere kend i n i derslere adamak ille başarılı olmak demek olmasa da, Dirac "inek" öğ rencilerin en h ı rslısı n ı n sta nda rtla rına göre bile fazlasıyla derslerine oda klan mıştı . Bristol'ü n d u rg u n a kademik ortamında istikra rlı bir şekilde sın ıf birincisi oluyord u a ma Cambridge'in en iyi öğ rencileriyle reka bet ed ip edemeyeceğ ine dair h içbir fikri yoktu . Dirac ve sın ıf a rkadaşları oku la adım attıkları andan itibaren Don la r her biri n i izliyor, gerçekten olağ a n ü stü bir yeteneğ i ola n öğ rencileri (Cambridge d iliyle "birinci sın ıf adamla rı'') ya ka la mak için gözlerin i dört açıyorla rd ı . �
Dirac'ın yeteneğ in in boyutları n ı n , dan ışma n ı Fowler için açıklık kaza n ması h iç de uzu n sü rmed i . On u n kaydettiğ i ilerlemeleri heyecan la takip eden Fowler, Dirac'a uğ raşması için özenle seçilmiş problemler veriyor, matematiğ i n i daha da geliştirmesi için on u mütemad iyen teşvik ed iyord u . Fowler'a iyi bir ça lışma su nan öğ rencilerin öd ü lü, hocan ın en sevd iğ i n ida olan " M u hteşem ! "le karşılan ma k, kimi za ma n da sırtla rın ı n sıvaıla n ması oluyord u . Fowler böl ü m ü n ilham verici hocalarında nd ı a ma sevrneyen i de vard ı : Zama n ı n ı n çoğ u n u evde ça lışa rak veya Avru pa'daki fizik merkezlerine g id i p gelerek geçird iğ i için, vereceğ i tavsiyelere mu htaç olan öğ rencileri sık sık haya l kırıklığ ına uğ ratıyord u . Fa kat Dirac ona o kadar bağ ımlı değ ild i; hafif bir dan ışma n lık a l maktan, tek başına ça lışmakta n ve kendi projeleri n i yü rütmekten mem n u nd u . Ca mbridge'in teorik fizik alan ındaki en etkin dan ışma n ı n ın kend isine tahsis ed ilmiş olmasından dolayı şa nslı old u ğ u n u kısa sü rede a n lad ı . Fowler'ın davra n ış biçimi matematik böl ü m ü nde tekti . Hakim 85
kü ltü r son derece resmi id i; hepsi de erkek olan ve ba n kacı g ibi g iyinen akademisyen ler, ofislerinde ve kolejdeki oda la rında b u ru n la rı n ı işlerinden ayırmazla rd ı . İlk isimlerin ku llan ılması kesin likle yasa ktı : En dost ca n i ısı meslektaşla r bile birbirine soyadlarıyla h ita p ederken öğ retim üyeleri odası n ı n d ışındaki soh betler, gerekli görü nen kiba rlık sözlerin i n ötesine pek ender ola rak uzard ı . Öğ retim üyeleri n i n kolej d ışında buluşma imka n ı asgariyd i, zira birlikte çay veya ka hve malası vermek g ibi b i r gelenek de, seminer prog ramları da yoktu . Şimd i modern ü n iversite hayatın ı n olmazsa olmazı sayılabilecek hoca-öğ renci sosyalleşmesinden de eser yoktu . Fowler'dan a ld ığ ı dan ışman lık d ışında Dirac kendi imka n la rıyla baş başayd ı . Az za manda, on u d iğer bin lerce öğ renci n i n arasında görü n mez kılabilecek kendine ait bir rutine g i rd i . Böl ü mde kend ine ait bir odası olma ksızın, Fowler'ın ona verd iğ i problem leri çalışıyor, kend isine tavsiye ed ilen kita plar ile son çıka n meslek derg i leri n i okuyar ve derslerde tuttuğ u notları tekra r ed iyord u . Sadece paza r g ü n leri d i n len iyord u . Hava g üzel olu rsa sa ba h ları birkaç saat yü rüyord u ; üstü nde bütü n hafta g iyd iğ i ta kımı olu r, elleri n i a rkada n kavuştu ru r, iki ayağ ı d a d ışa rı doğ ru bakara k, metronam g ibi görü nd üğ ü uzu n ad ımlı yü rüyüşüyle kırlarda dolaşırd ı . Dönem a rkadaşla rından biri on u n "İtalyan d ü ğ ü n fotoğ raflarındaki damat g ibi" göründüğ ü n ü söyled i . 14 Yü rüyüş sırasında hesapları n ı kafasından temizleyip ata r, pazartesi sabah ı işine d i n lenmiş olara k başlayabilmek için kafası n ı ra hatlatma k isterd i . Sadece paketleyip yan ına a ld ığ ı öğ le yemeğ i n i yemek için d u ru r, tepeden tırnağa ma halli toprakla rı teftişe çıkmış şeh irli beylere benzerd i . Kuzeyde Great Ouse ırmağ ı'n ın kıvrımlı vad isi, doğ uya doğ ru ise eski bataklıkları ku rutmuş d renaj kanalla rı ve Hollanda tipi beşik çatılarıyla Tudor üsl u plu binaların oluştu rd u ğ u geometrik b i r a ğ uzan ıyord u . lısl Dirac St Joh n's'u n yemek vaktin i geçirmeden döner, son ra yine Cambridge'in çoğ u ayd ı n latılmaya n sisli a rka soka klarına dalıp yü rü meye devam ederd i . Pazartesi saba h ı altı g ü n daha a ra vermeden ça lışmaya başla ma k için hazır olu rd u . Dirac'ın çekingen liğ i Cambridge'e gelişinden kısa sü re son ra 86
ü l ken in en meşh u r bilim insa n la rı n ı n birçoğ uyla tan ışmasına man i olmad ı . Bu n la rın a rasında ona görelilik teorisinin tekn ik ayrıntıla rı n ı ta n ıtan Arth u r Edd i ngton da va rd ı . Edd i ngton genç gösteren kırk yaşında biriyd i ; üç parçalı takımıyla her zama n jilet g ibi g iyin ir, koyu ren k kravatı n ı n d üğ ü mü, kola lı gömleğ in i n en üst d üğ mesi n i n hemen altında yerin i b u l u rd u . O kadar ta n ı n mış birine göre şaşırtıcı derecede özg üven eksikliğ i va rd ı ; çoğ u za ma n kolları n ı savu n macı bir şekilde kavuştu ra rak otu ru r, kelimeleri n i d i kkatle tarta rd ı . Bir bilim insa n ı olara k benzersiz kuweti, hem matematikçi hem astronom olması sayesinde ka rma yöntemler ku lla n masından geliyor, bu da ona genel görelilik teorisin i n denen mesinde öncü rol oynamak için ideal vasıfları kaza ndırıyord u . Bu deneyler üstü nde çalışabilecek pek az sayıda bilim insan ından biriyd i, ç ü n kü Qua ker old uğu için vicda n i retçi olara k kayıtlıyd ı . Pek çok meslektaşı n ı n ta n ı madığ ı Edd ington, Kasım 19 1 9'da g ü neş tutu lması gözlem son uçla rı n ı n Newton'u n değ i l Einstein'ın teorisi n i destekled iğ i n i n açıklan ması n ı n a rd ından gelen basın ta nta nası n ı ya ratma k için itiba rın ı ku lla n mıştı . lı6l
Dirac, Eddington'dan ders aldı ve on u n o kafa karıştırıcı yava n kon uşmasıyla i l k karşılaşa n çoğ u insa n g ibi o da, Edd ington'ın toplu l u k ön ü nde beceriksiz bir kon uşmacı old uğ u n u, bir cümleyi bitirmeden sa n ki sıkılmış gibi yarım bırakıp ba ka bir cümleye başlad ığ ı n ı görü nce hayal kırıklığ ına u ğ rad ı . 1 7 Ama Dirac, Edd i ngton'ın bilime matematiksel ya klaşımına hayran ka ld ı, bu yaklaşım on u en kuwetle etkileyen şeylerden biri olaca ktı . Edd i ngton ile Cambridge'de bilimin d iğer büyü k ismi ola n Yen i Zelanda doğ u mlu Ernest Rutherford birbiri n i h iç sevmezlerd i . İ ki ada mın birbirine ta ba n tabana zıt kişilikleri vard ı, fiziğe yaklaşımla rı da birbirine bütü n üyle tersti . Edd ington iç gözlemci, yu muşak h uylu ve matematiksel soyutla mala rı seven biriyken, Rutherford d ışa dön ü k, gerçekçi biriyd i; öfke krizlerine tutu l u p yanardağ g ibi patla r, büyü k teorilerden h iç hazzetmezd i . "Böl ü m ü mde evrenden bahsedeni ya ka la rsam" d iye hom u rda n ı rd ı . lısl
Edd i ngton'ın a ksine, Rutherford h iç de entelektüel g ibi görü n müyord u . lıgl Dirac on u n şaşırtıcı derecede gevşek el sıkışın ı ilk 87
h issettiğ inde Rutherford elli iki yaşında, posbıyıklı, d ik d ik baka n mavi gözlü, ça m yarması g ibi b i r ada md ı; piposu na tütü n dald u ruyord u ve bu tütü n o kadar ku ruyd u ki ya kınca volkan g ibi tütüyord u . Bir odada Rutherford varsa on u herkes fa rk ederd i, zira herkesten daha yü ksek sesle kon uşu rd u . On u Tru mpington Sokağ ı'nda bad i bad i yü rü rken gören lerin gözü nde, bir ga nyan bayii zinciri ku rmuş da şu alemde yü kü n ü tutmuş bir adamın kend ine g üven li hali vard ı onda . Ama görü n üşü a ldatıcıyd ı ; en başta kend isi n i n söyleyeceğ i üzere, o aslında yaşayan deneyci bilim insa n la rı n ı n en ustasıyd ı . Ya ptığ ı en meşh u r iş ola n atom çekirdeğ i n i n keşfi, Rutherford'u n, iki öğ rencısıne atomaltı parçacıkla rı ince bir altın falyaya doğ ru fırlatınca ne old uğ u n u a raştırma ları n ı önermesiyle başlad ı . Parçacıkla rdan birkaçı n ı n sektiğ i n i d uyu nca Rutherford atarnu n içi n i kendince hayal etti ve bütü n atomların merkezin in pozitif yü klü old uğ u ve bu merkezin atarnu n içindeki a la n ı n anca k küçücü k bir pa rçasın ı ka plad ığ ı, yan i kendi deyimiyle "Aibert Hall'da [Lond ra'da görkemli bir konser salon u-ç .] bir sivrisinek kadar" yer tuttuğ u son ucuna varmıştı . lı ol Atom çekirdeğ i n i n varlığ ı n ı 1 9 1 2 yazında, J .J . Thomson'u n ha lefi ola rak Cavend ish Laboratuva rı'n ın başka n ı olmak üzere Cambridge'e gelmeden sekiz sene önce, hen üz Manchester Ü n iversitesi'nde çalışırken fark etmişti . Ca mbridge'e gelişinden kısa sü re son ra atom çekirdeğ i hakkındaki cesu rca ta hmin lerinden biri n i daha yü rüterek, bu çekirdeklerin çoğ u n u n , sadece pozitif yü klü protonlardan değ il, b u n larla yaklaşık ayn ı kütleye sah ip olu p elektrik yü kü taşımaya n , hen üz tan ımla n mamış başka parçacıkla rdan da oluştu ğ u n u ortaya atmıştı . Rutherford meslektaşları n ı bu "nötron"ları ara maya teşvik etmiş, ama b u n u n için ya pılan rasgele deneyler çuva llamıştı . ı 920'1erin ortaları Rutherford'u n verimli bir dönemi değ ild i, zira a rtık yeri yerinden aynatan keşifler ya pmak yerine olağ a n ü stü eneıj isin i mutla k a ma iyi n iyetli bir h ü kü mdar g ibi yönettiğ i Cavend ish Laboratuvarı'n ın ida resine veriyord u . La boratuvar Free School Sokağ ı'na tıkılıp ka lmıştı, matematikçilerin ofislerine birkaç dakika yü rü me mesafesindeki bu sokak sa n ki a payrı bir d ü nyayd ı . 1 87 1 'de ya pılan bina n ın Viktorya dönemi gotik ön cephesi açık a ra 88
en etkileyici kısmıyd ı . Ziya retçiler ön kapıdan g i rince, karma ka rışık park ed ilmiş bisikletlerle ya rı yarıya dolu bir salona bitişik kasvetli bir koridorda bu luyarlard ı kend i leri n i . Bug ü n ü n gözüyle bu laboratuvarlar, Heath Robinson'ın [g evi n i n garajında ku rabileceğ i tü rden işlevsel atölyelere benziyor: Çıpla k tuğ la d uva rlar, ahşap zemin, pedallı torna tezgah la rı, elle işleyen va ku m pompa ları, şişe üfleme malzemeleri, yağ l ı a raç gereçlerle ve h u rdacıya bile satılması zor olaca k kadar ilkel birtakım ma lzeme parça la rıyla ka plı sağ lam tezg a h la r. Ca mbridge'in idarecileri böyle bir orta mın centilmen ler için ola n ü n iversitelerine uyg u n olu p olmadığ ına dair endişeye kapıld ılarsa da, bura n ı n fizik a raştırma la rında sıra d ışı derecede verimli bir yer old uğ u n u kan ıtlad ığ ı n ı, üstelik ma liyetin in de d üşü k old u ğ u n u teslim ettiler. ı 925'te la boratuva rı n to lam bütçesi bütü n maaşla r ve araç gereç d a h i l 9 . 628,2 1 Sterlin'd i . 2 1 Rutherford matematiksel fizikçileri hor görse veya hor görmüş g ibi ya psa da, zor hesa pları kend isi n i n yerine yapacak mu n is teoricilere ka pısı açıktı . Da mad ı, golf a rkadaşı ve Cavend ish'te kendine a it ofisi ola n tek teorici olan Fowler da böyle biriyd i . M isafir teoriciler, ısıtılmayan sefil kütü phaneden, leş g ibi kesilmiş süt ve hayat bisküvi koka n dökü ntü bir çay ocağ ından başka otu raca k yer b u lamıyord u . lııl Yaşı daha ileri olan teoricilerin çoğ u Rutherford'u n bu aşağıla masına Cavend ish'te yapılan faa liyetlere h iç bu laşmaya rak karşılık veriyorlard ı ; fakat ala n ın daha genç üyeleri ve öğ renciler Rutherford'u n la boratuvarda verilen seminerlere katılma davetin i kabul ed iyorlard ı . Düzen li ola rak çarşa mba öğ leden son rala rı ya pıla n bu seminerierin öncesinde çay (bu n u çoğ u za man Leyd i Rutherford koya rd ı) ve kimi zaman Chelsea çöreğ i ikra m ed ilird i . lı3l Dirac, Cavend ish'te Rutherford'u n "oğ la n la r"ından ikisiyle, son radan en yakın a rkadaşları olaca k olan İngiliz Patrick Blackett ve Rus Pyotr [Peter] Ka pitsa'yla ta n ıştı . Blackett ile Ka pitsa'n ın ikisi de mü hend islik oku muşlard ı fakat kişilikleri birbirinden epey fa rklıyd ı; Dirac'ın en sevd iğ i iki ucu yansıtıyorlard ı : Biri Dirac g ibi ma hcup ve içine ka pa n ı k (Biackett), d iğeri de şa matacı ve d ışa dön ü ktü (Ka pitsa ) . lı41 Bu iki ada m farklı bakımla rdan Dirac'ın üzerinde kuwetli etkiler bıra kaca klard ı; Ca mbridge'deki ilk yıllarında on u 89
kabuğ u ndan çıka racak, deneysel faa liyetlerin göbeğ ine çekecek, on u ken d i başına hayatta tan ıyamayacağı onlarca insa n la ve daha önce h iç ilg ilen med iğ i bir ala n la, siyasetle ta n ıştıracakla rd ı . Blackett ile Kapitsa kısa sü re önce, gemiyi ku rta rma k için den ize atıla n yü kler gibi savaştan son ra Cavend ish'te karaya vu rmuşlard ı . Önce Blackett geld i, ı 9 ı9 yılının Ocak ayıyd ı; yirmi bir yaşındayd ı ve üstü nde hala don a n ma ü n iforması vard ı . Bir don a n ma kolejinde birinci sın ıf tekn ik eğ itim almış, mezu n old u kta n anca k birkaç g ü n son ra, daha on a ltı yaşında savaşa g itmişti . 3 ı Mayıs ı 9 ı 6'da, savaşın en şiddetli den iz çarpışması ola n J utla nd M u ha rebesi'n in ilk g ü n ü nde, görü lemeyecek kadar uza kta ki Alma n savaş gemileri n i n d u rmak bilmeyen b i r bombard ımana tuttuğ u İ ng iliz gemisi Ba rha m'ın kırk sa ntimetrelik ikiz taretlerinden birindeyd i Blackett. Gü n ü n son u nda, havası d u ma n ları ve dezenfekta n larla ağırlaşmış g üvertede, ya n mış, kiminin kolu bacağı havaya uçmuş cesetler a rasında yü rüyord u . lısl Cavend ish'e geld ikten üç hafta son ra görevinden istifa ed ip, deneysel fizik a la n ında çalışmaya hazırla n mak üzere fen bilimleri oku maya başlad ı . Tatlı, romantik bir görü n ü şü va rd ı ; ı . 83 boyu nda, ince, film yıld ızı g ibi yakışıklıyd ı ama arkadaşla rın ın gözlerin i n ön ü nde acı içinde öld ü ğ ü n ü görmüş bir den iz su bay adayı n ı n tekinsiz halleri n i taşıyord u üzerinde. Laboratuva rda, hayal g ücü ve şü phecilik g ibi bilimin iki önemli erdemine sah i p mah ir bir deneyci old u ğ u n u hemen gösterd i . Bir meslektaşı on u n için "kend i fikirlerine bile kolay ikna olmaz" demişti . lı6l
Başka bir la boratuva rda olsa Blackett kend i dönem i n i n en parlak öğ rencisi olara k hemen sivrilird i . Fakat Cavend ish La boratuvarı'n ın ta ri h i ndeki bu sıra d ışı dönemde Blackett'ın pek çok ra kibi vard ı, özellikle de daha önce ü n iversiten i n en iyi laboratuva r öğ rencisine verilen bu rsta on u geride bıra kan, bu n u n g ibi birkaç ufa k tefek zaferle Blackett'ın kend isine h ınç d uymasına neden ola n bod u r ve de tıknaz Ka pitsa . Kapitsa İ n g iltere'ye ı 92 ı 'de yerleşmişti, ı 9 ı 9 senesin in son u nda, birkaç ay arayla ailesinin dört ferd i n i kaybetmen in verd iğ i g üvensizlik ve acıyla, Trin ity'deki bir 90
meslektaşının deyimiyle "h üzü n lü bir Rus prensi g ibi" görü n üyord u . Kızıl hastalığ ı, hen üz küçük bir çocu k ola n oğ lu n u n ca n ı n ı almış, kısa sü re son ra babası, eşi ve kız bebeğ i de İspanyol nezlesi yüzü nden hayatları n ı kaybetmişlerd i . [ll] 192 1 yazında, başta redded ild iğ i halde cesu rca mücadele ederek Rutheıford'u on u Cavend ish'e öğ renci ola ra k almaya ikna etti . Rutheıford, doğ ru luğu, eneıj isi ve doğaya en derin sırla rın ı ifşa ettiren yerinde soru la r sorma kon usu ndaki esrareng iz kabiliyetiyle Ka pitsa'n ın idolüyd ü . Rutheıford işitme menzilinde olmad ığ ında Ka pitsa ondan "timsa h " d iye bahsederd i, genç Rus'u n e n sevd iğ i ya ratıktı bu : Timsa h la r hakkındaki şiirleri topla rd ı, hana üstü açık Lagonda'sın ı n � radyatörü n ü n üstü ne kayna kla meta l bir timsah biblosu tuttu rmuştu . lı sl Ka pitsa'n ın patran una verd iğ i bu isim, Sovyetler Birliğ i'n i n en sevilen çocuk kita pları yazarı Korney Çu kovski'n i n kita plarında e n sık ka rşılaşıla n sü rü ngene bilinça ltından yapılan b i r gönderme ola bilir. Rusya'da ki pek çok an ne-ba ba g ibi Ka pitsa da çocukla rına insan la rı ve köpekleri yuta n a ma iyi ka lpliliğ inden dolayı on la rı za rar vermeden geri tü kü ren bu timsa h ı n meşh u r h i kayelerin i okuyord u mu htemelen . Çu kovski oku rla rı n ı timsaha korkuyla ka rışık bir hayra n lık d uymaya teşvik ed iyord u ; Kapitsa da Rutheıford'u aynen böyle görüyord u .1291
Dirac Cambridge'e geld iğ i sıra la rda Kapitsa kentin en ren kli kişiliklerinden biriyd i . H içbir d ili doğ ru d ü rüst kon u şa masa da (a nad ilin i bile, d iyorlard ı), kon uşmayı çok seviyord u ve ağzından d u r d u rak bilmeden kelimeler dökü lüyord u . Çok tiz sesiyle neşeli neşeli soh bet eder, iska rnbil kağ ıtlarıyla yaptığ ı n u ma ralar ve Rusça, Fransızca ve İngilizcen in aşağı yu karı eşit ka rışımından oluşan "Ka pitsaren" d ilinde a n lattığ ı keyifl i h i kayelerle iş arkadaşla rı n ı eğ lend irird i . Ailesin i görmek ve Len in'in ha lefi Josef Stalin'in ısra rla üzerinde d u rd uğ u sa nayileşme prog ra mına dan ışman lık ya pmak üzere her sene Sovyetler Birliğ i'ne g iderd i . Kapitsa, ü l kesin i n elektrifikasyon prog ramı kon usu nda Troçki'ye d a n ışma n l ı k yapma k üzere Rusya'ya g itmeyi pla n lad ığ ı n ı ve Ca mbridge'e geri dönebi leceğ ine dair kesin söz a ld ığ ı n ı söyled ikten son ra, ekonom ist Joh n Maynard Keynes, Kapitsa'n ın ka rısına Ekim ı 925'te şöyle 91
dem işti : "Bence on u er geç yakalayaca klard ır [ . . . ] deli dolu, ilg isiz, kibirli ve h iç meden ileşmemi bir yaratık o, doğası Bolşi [ Bolşevik] olmaya son derece müsait . ' 30 Dirac'ın h iç böyle çekinceleri yoktu . Ömrü n ü n son una doğ ru, Kapitsa'yla ta n ıştıkları ilk g ü n leri özlemle a n latırken, bu ada mın atılgan lığ ın ın ve özg üven i n i n kend isin i hemen etkiled iğ i n i yazd ı . l3 ıl Bilime ve mü hend isliğe d uyd u kla rı tutku ortaktı, a ma ayrı d ü ştü kleri çok nokta vard ı : Ka pitsa la klak etmekten keyif alırd ı, Dirac'ınsa bu n u n la işi olmazd ı; Kapitsa edebiyatı ve tiyatroyu çok severd i, Dirac'ın ikisine de vakti yoktu ; Ka pitsa teorik fiziğ in soyutla ma ia nna şüpheyle yaklaşırd ı, halbuki b u n la r Dirac için ekmekle su gibiyd i . Kapitsa daha Cavend ish'e geld iğ i g ü n Rutherford'u n verd iğ i ilk ta limatla rdan biri on u şa ı rttı : Laboratuvarda komü n izm propaga ndası yapması yasaktı . 32 Kapitsa yerine otu ru p azimle çalışırd ı; boş vakitlerinde ise Len in'in politikaları n ı destekled iğ i n i ve Ekim Devrimi ile Rusya'n ı n topra k sah ibi a ristokrasisi n i n darmad u man ed ilmesinden nasıl d a keyif ald ığ ı n ı h içbir zaman sakla mad ı . Daha son ra yazd ığ ı g ibi, Komü n ist Parti'ye h içbir za ma n üye olma mış a ma davasın ı her za ma n desteklemişti : "İşçi sın ıfı n ı n yönettiğ i sosya list yen iden ya pıla n maya ve Komü n ist Parti reh berliğ indeki Sovyet Devleti'n in gen iş enternasyonalizmine ta ma mıyla katılıyoru m . '133l
ı 920'1erin başla rında İ n g iltere h ü kü meti ü lken in ku ru mları n ın istikra rından kay ı d uyuyor, kom ü n istlerin bu raları çökerteceğ inden end işe ed iyord u . 34 Ka pitsa'n ın Cambridge'e gelmesinden sadece iki yıl son ra meç h u l bir m u h birin devletin g üven lik teşkilatı MIS'e "Ka pitsa'n ın Bol evi k bir Rus olmasına dair" bir haber uçu rması h iç şaşırtıcı değ i l . 35 Güvenlik teşkilatı, metropol polis özel birimiyle işbirliği içinde, izlend iğ i nden bir an olsu n şü phe etmesin d iye büyü k bir d i kkatle, on u sü rekli takip etti . Dirac'ı Sovyet ideolojisiyle ta n ıştıran m u htemelen Kapitsa old u . B u kon u dostlu kla rı n ı n olmazsa olmaz bir parçası olacaktı daha son ra . ı 920'1erin orta la rından son la rına kadar bu tü r görüşler Ca mbridge'de h iç moda değ i ld i, zira öğ rencilerin de Don ların da çok 92
büyü k bölümü siyasetle ciddi şekilde ilg ilen miyorlard ı . l3 6l Önde gelen yegane Ma rksist Don, ekonomist Mau rice Dobb'd u ve o da Kapitsa gibi Trin ity Koleji'ndeyd i . Kolejin öğ retim üyeleri odasında siyasi kon uşma ların ton u nda ılımlılık öne çıkıyor, denge, Rutheıford g ibi ılımlılarla, a ralarında şa ir ve klasik dönem d i l ve kü ltü r hacası A. E . Housma n ile Ca mbridge'e gelip bir zaman lar Newton'u n ka ld ığ ı oda lara yerleşmiş ola n Cha rlie Broad'u n da b u l u n d u ğ u bir d ü nya m u hafazakar ta rafından sağ lan ıyord u . Kapitsa kend i n i Dickens'ın Bay Pickwick kara_kteriyle karşılaştırmayı seviyord u ; yerinde bir karşılaştırmayd ı bu : Ikisi de kaza n ma hevesiyle birer ku l ü p ku rmuş ve bu ku lü plerin üyeleri on la rı kend ilerine daimi başka n seçmişlerd i . Ka pitsa, Ekim ı 922'de ku rd uğ u Kapitsa Ku l ü bü'yle lisansüstü öğ renim gören a rkadaşları n ı n üstü ndeki uyuşu kluğ u atmış, onları haftada bir g ü n fiziğ in bir kon usunda serninere katılmaya ikna etmişti . Kon uşmalar genellikle Trin ity Koleji'nde salı a kşamları, iyi bir akşam yemeğ i n i n a rd ından yapılıyord u . Norma lde ku l ü p gön ü llü lerinden ola n kon uşmacıla r, sadece tebeşir ve şöva lyen in üzerinde d u ran bir ka ratahta ku llanabiliyorlard ı; bir de Ka pitsa'n ın g ü n ü müzdeki şov prog ramı su n ucuları n ın n ü ktedan lığ ı ve ca n lılığıyla bazen araya g i rmesine hazır olmaları gerekiyord u . l3 7l
Ku l ü p ku ralları gereğ i bir öğ renci anca k gelip kon u şma ya pa rak ku l ü be üye ola biliyor ve birkaç toplantıya gelmed iğ i ta kd irde üyeliğ i d ü şü rü l üyord u . Dirac Cambridge'e geld ikten kısa sü re son ra bu ku l ü be ve ad ı n ı matematiksel fizikte sık ku lla n ılan bir sembolden a la n , daha seyrek toplanan ve daha teorik eğ ilimli '1 2V Ku lü bü'ne de katıld ı . Teoricilerin bir seminer prog ramı yapmaya en çok yaklaştığ ı bu ku l ü be sadece öğ renciler değ il Don lar da katılıyord u, dolayısıyla ku l ü b ü n işleyişinde matematik böl ü mü n ü n soğ u k orta mı daha bir koru n uyord u . Rutheıford bu seminerlere çok ender katılırd ı . "Teoriciler sembolleriyle oyu n oyn uyorla r. Biz Cavend ish'te doğ a n ı n erçekleriyle ilg i len iyoruz" d iye bun lara buru n kıvırıyord u . 38 Bütü n bu yen i tecrü belere rağ men, Dirac'ın evine yollad ığ ı 93
kartposta lla rdan, on u n hayatta old u ğ u ndan başka pek bir şey belli olmuyord u :
Sevgili Baba ve Anne Gelecek Perşem be eve gel iyorum . Muhtemelen geç saatteki bi r trenle geleceği m . Herkese sevgiler Paul� Bütü n ka rtla rı bu n u n g ibiyd i . Hepsinde Cambridge manza rasın ı n sepya ton lu b i r fotoğ rafı ile kesin şeylerden ve hava d u ru m u n u n kısa bir özetinden başka h içbir şey söylemeyen b i r d üzine kısır kelime va rd ı . Yazışmaların sıklığ ı n ı a n nesi belirliyor, Dirac'ın kariyerinin ortalarına kadar ona ya klaşık haftada bir mektu p yaza rak J u lius Sokağı 6 n u rna rada yaşanan hayatı ve Cha rles'la ilişkisin i a n latıyord u . Ş u aşa mada mektu plar, ailenin norma l d ışı bir aile old u ğ u na dair bir şey belli etmiyor: Çenebaz, a n ne şefkatiyle dol u p taşa n satırlar sü rekli olara k on u n e kadar özled iklerin i vu rg u luyor Dirac'ın h iç karşılık vermed iğ i bir d uyg u . Cha rles Dirac a n laşıla n ona yazmıyord u, fakat Flo ba bası n ı n on u n nasıl yaşadığ ı n ı " ok merak ettiğ i n i n " a ltı n ı çizme za h metine g i rmekten kaçı n mıyord u . 40 Flo oğ luna ailenin yen i oyu ncağ ından d uyd u ğ u heyecan ı a n latıyord u . Radyoyd u bu . Dirac'la r, bir radyo alıcısı satın alan ilk nesil a i lelerdend iler; bu ü rü n ü , ı 922'de piyasaya sü rü l mesi n i n üstü nden b i r sene ya geçmiş ya geçmemişken ed ind iler. Evlerine hen üz gaz veya elektrik bağ lan mamıştı, dolayısıyla Charles radyon u n a kü mü latörü n ü (pili n i) dold u rmak için aşağ ıdaki tramvay d u rağ ına g itmek d u ru mu ndayd ı . Fakat bu kü lfete değerd i : Yen i cihaz J u lius Sokağ ı 6 n u rnaraya can lılık getirmiş, bütü n g ü n sü ren sessizliğ in yerin i yen i ku ru lan British Broadcasting Corporation'ın [B BC] yayın ları, ya n i soh bet, haber ve konser prog ramla rı almıştı . Dirac'la r her gece radyon u n başına topla n ır, haber su n ucusu n u n san ki cenaze törenindeymiş g ibi n utu k atmasın ı d i n lerlerd i . 22 Ocak 94
ı 924'te İng iltere'n in İşçi Pa rtili ilk başba ka n ı olara k Ramsay MacDona ld'ın göreve geld iğ i n i d i n led iler. Hayata send ika lar ta rafından oluştu ru lara k başlayan bu parti, a rtık Down ing Sokağ ı'ndayd ı; a maçları ve söylemi ise h ızlı değ işmelerden daima sakınan İng iliz ka muoyu n u n pa n i klemesinden kaçınan bir ılımlılığa sah ipti . l4 ıl Flo'n u n Dirac'a yazd ığ ına göre, babası "İşçi Pa rtisi'n in iktidar old u ğ u na mem n u n old u . Öğ retmen maaşla rı için en iyisi bu . ' 42 Flo'n u n mektu plarında Felix'ten neredeyse h iç ba hsed ilmiyor. ı 924 ilkba harında hala Wolverhampton yakı n la rında yaşaya n Felix tekn ik ressa m olara k mütevazı bir gelir elde ed i or ve kısa tatillerinde bisikletle Bristol'deki eve geliyord u . 43 Çerçevesiz gözlü kleri b u rn u n u n üstü ne otu rmuş halde çizim ta htasına eğ ilmiş, bir ağır ma kine imalatçısı için tekn ik resim yapıp atölyelerde mü hend isiere dan ışma nlık ederek g ü n leri n i geçiriyord u . Cid d i bir işçiyd i, kibarlığ ı ve g üven ilirliğ iyle, kend isinden vasatın üstü nde bir şey beklernemesi gerektiğ i n i bilen meslektaşları n ın (bu n u herha lde kend isi de biliyord u) hayra n lığ ı n ı kazan ıyord u . Özel hayatında ise on u ebeveyn inden ve erkek ka rdeşinden ayıran merakla r ed in mekteyd i : Bud ist old u ve astrolojiyle ilg ilen meye başlad ı; Gü neybatı Londra'da yaşayan g u ru M u hterem Sapasvee Anagami Inyom'dan destek a lıyord u . Felix'e a kta rd ı klarına ba ka rak, bu m ü rşid in Tan rı bil isi n i Hi nd u ve Bud ist öu retileri n karışımıyla a rayan bir teasafist e old uğ u fikrine va rıyoruz. 44 Guru n u n yazd ığ ı mektu pla rın (genel kon u lar üzerinde uzu n uzu n d u ruyor ama özel kon u lar hakkında kısa yazıyord u) hepsi cafcaflı bir sela mlamayla başlıyor ("Üç Cevherin M u hteşem Sevg i, Neşe ve H uzu ru ile Sela mla r Olsu n'') ve sayfa lar dolusu g üven verici boş ve ra hatlatıcı laflarla deva m ed iyord u . Bu ru h a n i yola çıkma kla Felix, an nesi n i n ailesi n i n Metod izmin i de, babasının ailesi n i n Katolikliğ i n i de terk ed iyor, astrolojiyi ta kip ederekse, her bilim insa n ı gibi yıld ızların ve gezegen lerin yeri n i n insa n ın kaderi n i etkiled iğ i görüşü n ü saçma bu lacak olan erkek kardeşin i kışkırtmak istiyord u belki de. Kardeşin i n aksine, Felix'in karşı cinse ilg isi va rd ı . Bir kız arkadaş ed in miş, ilişkileri Felix'in babasın ın, Pa u l de evdeyken Felix'in kız 95
a rkadaşıyla birlikte aileyi ziya ret etmesin i, böylece bütü n ailenin kızla tan ışmasın ı teklif edeceğ i kadar cidd i bir noktaya gelmişti . An nesi n i n bu fikri reddetmesi Felix'i çok üzmüş olsa gerek; ka rdeşi de bu işe bozulmuş görü n üyor. Aile hayatına dair ka muoyu na kon uştuğ u ilk röportajda, bundan kırk yıl son ra Pau l, an nesi n in bu isteğ i reddederken ku lla nd ığ ı kelimeleri g ü lerek a kta rıyord u : "Yok, yok olmaz, gelmemel i, gön lü Pau l'e kaya bilir." Ve alışılmadık bir şekilde, a n nesinin koru macılığ ı hakkında yoru m YE a rak olayın a n latımı na birazcık ren k kattı : "Ben biraz a l ı n mıştım ." 45 Eğer davet gerçekleşseyd i genç kad ı n la ta n ışmayı ka bu l ed ip etmeyeceğ ine dair bir şey söylemed i a ma bu tek örnekte, ba bası n ı n a n nesinden çok daha ma ku l davra n d ığ ı n ı ima etti . An nesinin bu davra n ışına dair a n latımı, Pa u l'ü n on u alen i veya özel ola rak eleştird iğ i tek d u ru m g ibi görü n üyor; b u d a m u htemelen a n nesi n i n ona karşı koru macılığ ı ve ağa beyine ka rşı d uya rsızlığ ıyla Pa u l'ü kızd ırmış old uğ u n u n bir işa reti . Bu, Pau l'ü n ağa beyiyle veya başka herhang i bir insa n la empati ku rabild iğ i n i ortaya koya n ender bir örnek. Dirac Ca mbridge'e geld ikten son ra eğer gerçekten temel a raştırma lara g i rişrnek istiyorsa kapatması gereken açıkları old u ğ u n u fa rk etti . Bristol Ü n iversitesi'nde m ü kemmel bir tekn ik eğ itim ve bir matematik temeli ed i n mişti a ma eğ itiminde bazı ged i kler va rd ı . Bu ged i klerin en cidd ilerinden biri, James Clerk Maxwell'in elli yıl önce oluştu rd uğ u birleşik elektrik ile ma nyetizma teorisi n i bilmemesiyd i . Bu teori, Darwin'in evrim teorisiyle birlikte Viktorya döneminin en önemli bilimsel gelişmesiyd i ve elektrik ve manyetizma kon usu na etkisi, daha son ra Einstein'ın genel görelilik teorisin i n kütleçekimi kon usu nda ya pacağı etki kadar büyü ktü . Maxwell elektrik ve ma nyetizmayı bir avuç den klemle ta n ımlamış ve bu denklemleri ku llanara k gözle görü nen ışığ ın elektromanyetik dalgalardan (veya "elektromanyetik ışımadan'') oluştuğ u n u başarıyla öngörmüştü . Bu tü r ışık dalgala rı, insan gözü n ü n görebileceğ i d a r bir dalgaboyu ara lığ ına den k geliyor. Görü nen ışıkta n daha kısa dalgaboyla rındaki elektromanyetik dalgaların a rasında morötesi ışı n la r ve röntgen ışı n ları var; daha uzu n dalgaboyla rındaki dalga lardan bazıla rı ise kızılötesi ışı n la r ve 96
mikrodalga lard ır. Dirac, Maxwell Den klemleri n i ilk ola rak Ebenezer Cu n n ing ham'ın derslerinde görd ü ; Cu n n ingham büyü müş de küçü lmüş bu Bristol'lü mü hend is-matematikçiyi a n lamad ığ ı fizik kon u la rında soru sorarken kend inden fazlaca emin ve aceleci bulmuştu .14 61 Maxwell Den klemleri Dirac için çok heyecan verici olmuş olmalı : Den klemler birkaç satırlık matematikle Dirac'ın Bristol'de yapıp yapabileceğ i ne kadar elektrik, manyetizma ve ışık deneyi varsa hepsi n i n son ucu n u ve başka pek çok şeyi açıklıyord u . B u den klemleri d uyu nca, birkaç yıl öncesine kadar Einstein'ın ışık kuantu mla rıyla neden bu kadar a lay ed ild iğ i n i a n lad ı : Çü n kü bu fikir ışığ ın parçacıkla rdan değ i l de dalgalardan oluştuğ u şeklindeki ka bu l gören Maxwell'ci görüşe ta ba n taba na zıttı . Gelgelelim, Dirac'ın Cambridge'e gelmesinden dokuz ay önce Ch icago'dan gelen ha berler Einstein'ın haklı ola bileceğ i n i d üşü nd ü rüyord u : Amerika l ı deneyci Arth u r Compton, bazı şartlar a ltında, elektroma nyetik radyasyon u n [ışıma] (muhtemelen buna görü n ü r ışık da da h i ld i) gerçekten de dalga ibi değ i l ayrı ayrı pa rçacıkla r g ibi davranabild iğ i n i gösterd i . 4 7 Compton'ın serbest elektron la rdan elde ettiğ i röntgen son uçlarında saçılmalar va rd ı ; fark etti ki bu ölçü mleri açıkla ma n ı n tek yol u, her bir saçılma n ın, iki pa rçacığ ın birbirine ça rpa n bila rdo topları g ibi çarpışmasından kaynakla n masıyd ı . Bu dalga tasvirine zıt ola n ve ta m da Einstein'ın önerd iğ i şeyd i : Hem radyasyon hem de elektron lar pa rçacık g ibi davra n ıyorla rd ı . Pek çok fizikçi bu son uçlara inan mayı reddetti, ama Maxwell teorisin in yan ı ltıcı başarısına yıllard ır aşina olma n ı n ipoteğ inde olmaya n Dirac son uçları doğal b u la n az sayıda insandan biriyd i . Işığ ın b u yen i foton tasvirin i saçma bu l u p d ikkate almayan la rdan biri de Da n ima rka h teorici Niels Boh r'd u . Boh r ad ı n ı 1 9 1 3 'te, Rutherford'u n her atarnu n içinde küçücü k bir çekirdek old uğ u önermesin i geliştirerek d uyu rmuştu . Rutherford'u n çizd iğ i tasvir, atomla rın ışığ ı sadece kesin bazı dalga boylarında yayd ığ ı ve emd iğ i (görü n ü r ışık yaya n her atom tipi, ışığ ı belli bir ren k d izisinde yayar) şeklindeki deneysel keşfi açıklaya mıyord u . Sa n ki her atom tü rü n ü n kendi "şarkısı" vard ı r, sesle değ il d e ışıkla bestelen miş şarkılar; her 97
biri kend ine özg ü bir ses düzeyinde ça lınan müzik nota la rı yerine her atom tü rü ışığ ı ken d i ren k d izisinde saça r, bu ren klerin her birinin de kend ine özg ü bir pa rlaklığı vard ır. Bilim insa n la rının bütü n atom ezg ileri n i n yapısı n ı bir şekilde a n laması gerekiyord u . H id rojen in (bir tanecik elektron u olan en basit atom) yayd ığ ı ışık ren klerinin, 1 885'te İsviçreli bir öğ retmen olan Joha n nes Balmer ta rafından ilk kez saptanan desen i n i n son derece basit old uğ u n u d uyar d uymaz Boh r bir fikir ü retti . Ba lmer'ın a klına b u atomların verd iğ i ışığ ı açıklayan basit a ma esrareng iz bir formü l gelmişti; h id rojen i n imzası ola n ezg i n i n matematikle an iatımıyd ı bu . Bütü n d iğer atomla r ise daha karmaşık, an iaşılmaları çok daha zord u . Boh r'u n başa rısı, bu basit desende b u ld uğ u ipucuyla h id rojen atomuna dair bir teori ü retip bu n u bütü n atom tü rlerine genellemesiyd i . Boh r'u n atomu n u n pozitif yü klü b i r çekirdeğ i vard ı, atarnu n kütlesin in büyü k bölü m ü n ü oluştu ran b u çekirdeğ in çevresinde, zıt yü klerin arasındaki çekim kuwetiyle ona bağ lı ka la n negatif yü klü elektron lar yörü ngelerde dön üyorlard ı . Bu n u n la hemen hemen ayn ı şekilde, gezegen ler de kütleçekiminin kuwetiyle Gü neş'in çevresindeki yörü ngelerinde kalırla r. Boh r bir h id rojen atarnu ndaki elektron u n , çekirdeğ in etrafında sadece belli bazı dairesel yörü ngeler (d iğer bilim insa n ları bu n la ra "Boh r yörü ngeleri" ad ı n ı verd i) üzerinde ha reket edebild iğ i n i, bu yörü ngelerin her biri n in de belli bir eneıj i değerine, "bir eneıj i seviyesine" sah ip old uğ u n u haya l etti . Bu yörü ngelerin her birin in, kua ntu m sayısı denen kendine ait bir tam sayısı va rd ı : Çekirdeğe en ya kın yörü ngen in sayısı bir, bir son raki n in sayısı iki, bir son raki n in ki üç, vb . Boh r'u n getird iğ i yen ilik, atarnu n bir eneıj i seviyesinden, daha d üşü k bir eneıj iye atlarken (ya n i geçiş yaparken) ışık verd iğ i n i, o sırada bu iki eneıj i seviyesi a rasındaki fark kadar eneıj isi olan bir ışıma kuantu mu yayd ığ ı n ı kafasında can la n d ı rmasıyd ı . Boh r'u n söyled iğ i şey, atomik d üzeydeki madden in g ü ndelik hayattaki maddelerden çok fa rklı davra n d ığ ı a n la mına geliyord u : Eğer Newton'u n ba hçesinde yere d ü şen elma, belli eneıj i değerlerinden oluşa n bir d iziden aşağı inerek eneıj i kaybed iyor olsayd ı, d üz bir şekilde d üşmeyecek, sa rsıla sa rsıla, bir 98
enerji merd iven inden pa ld ır kü ld ü r yuvarla n ı r g ibi yeri bu laca ktı . Fakat elmada ki enerji seviyeleri birbirine o kadar ya kın ki a ralarındaki ayırım göz ard ı ed ilebilecek kadar küçü k ve elma bu merd ivenden aşağı d ü mdüz kayara k in iyar g ibi görü n üyor. Ya ln ızca atomla rın d ü nyasında enerji değerleri arasındaki farklar geçişlerin sarsıntılı olması n ı sağ layacak kadar büyü ktü r. Boh r'u n teorisi Ba lmer'ın esra reng iz form ü l ü ne basit bir açıkla ma öneriyord u . Pek bir zorluğ u olmayan, lise seviyesindeki cebirle birkaç satırda her fizikçi Boh r'u n varsayımları n ı ku llanara k bu formü lü ü retebilird i, bu da h id rojen in ren k desen i n i n a n laşıla bilir bir şey old uğu g ibi tatmin ed ici bir izien im veriyord u . Yine de Boh r'u n teorisi şartlı bir başarıyd ı : Elektromanyetizma ku ra llarına göre abuk sabuk bir teoriyd i bu . Maxwell'in teorisine bakılırsa yörü ngedeki elektron parlayaca k (sü rekli olara k elektromanyetik ışıma yayaca k) ve bu yüzden de yavaş yavaş enerjisi n i ışıtıp bitirecekti . Dolayısıyla yörü ngedeki elektron çok geçmeden, spira l ler çizerek çekirdekteki fela ketine koşacak, b u n u n son ucunda da atom ta mamen yok olaca ktı . Boh r'u n buna karşı söyleyebileceğ i tek şey, o halde yörü ngedeki elektron ların böyle bir ışıma ya pmad ığ ı, Maxwell'in teorisin i n atomaltı d üzeyde işlemed iğ i id i . Olağ a n ü stü keskin sezg ilerle Boh r fikirlerin i d iğer bütü n atomları da ka psayaca k şekilde gen işletti . Enerji seviyeleri n i n her atamda old uğ u n u , bu görüşü n çeşitli kimyasa l maddelerin neden birbirlerinden bu kadar fa rklı davra nd ığ ı n ı, mesela argon bu kadar eylemsizken potasyu m u n nasıl olu p da bu kadar rea ktif old uğ u n u açıklamaya ya rd ımcı olacağ ı n ı söyled i . Einstein, Boh r'u n görüşleri n i n Ba lmer'ın form ü l ü n ü açıklayışına, atom tü rleri a rasındaki fa rkları kavrayışına ve kimya n ı n temeli n i n an laşılmasının ipuçla rı n ı su n masına hayra n lık d uyuyord u . Otobiyog rafik notlarında Einstein'ın ku llandığı ifadeyle, Boh r'u n teorisi "d üşü nce alan ında müzikselliğ in en yü ksek biçi m i n i n " bir örneğ iyd i . 48 Fakat h iç kimse Boh r'u n atomu n u n Newton ile Maxwell'in büyü k teorileriyle ilişkisin i doğ ru d ü rüst a n lamamıştı . Bu teorileri, halefieri ola n kua ntu m teorilerinden ayırmak için son radan bu n la ra "klasik11 99
teoriler den d i . Temel bir soru, çok küçü k şeylerin teorisin i n n ispeten büyü k şeylerin teorisiyle ta m ola rak nasıl birleştiğ i id i . Bu soruyu ceva plamak için Boh r ka rşılıklılık ilkesi ad ı n ı verd iğ i bir şey geliştird i : Bir parçacığ ın kuantu m tasviri, parçacığ ın kua ntu m sayısı büyü d ü kçe klasik teoriye g iderek daha fazla benzer. Ayn ı şekilde, eğer bir pa rçacık h ızla titreşiyorsa ve dolayısıyla çok küçük bir kua ntu m sayısı va rsa, on u ta n ımlamak için kuantu m teorisine başvu rmak gerekir; klasik teorin i n burada başa rısız olacağ ı neredeyse kesind ir. Bu ilke Dirac için fazlaca muğ laktı : Teorik cümlelerin tek ve özlü bir a n lamı ola n bir den klemle ifade ed ilmesin i tercih ed iyord u o, filozofla rın üstü ne tartışabileceğ i kelimelerle değ i l . Fakat Boh r'u n atom teorisinden büyü len mişti . Bristol'deyken b u n u d uymamıştı, dolayısıyla Fowler'ın bu teori hakkındaki dersleri çok ayd ı n latıcı old u . Boh r'u n atomla rın içinde n e olu p bittiğ ine dair izlen mesi mü mkü n ola n ilk teoriyi ü retmesi Dirac'ı etkilemişti . Dirac öğ leden son ra ları kütü pha nelerde uzu n uzu n Fowler'ın derslerinde tuttuğ u notla rı çalışıp, M ü n ih l i teorici Arnold Sommerfeld'in klasik ders kita bı Atomic Structu re and Spectra l Lines'ı [Atom Yapısı ve Tayf Çizg ileri] d i kkat kesilerek inceliyord u . Kuantu m teorisi n i ça lışan herkesin mutlaka oku ması gereken bu kitap Boh r'u n atom tasvirin i a n latıyor ve b u n u n nasıl d üzeltilip geliştirilebileceğ i n i gösteriyord u . Som merfeld, elektron u n mü mkü n yörü ngeleri n i n (Boh r'u n varsayd ığ ı g ibi) dairesel değ i l de, bir gezegen in Gü neş'in etrafında izled iğ i yörü nge g ibi eliptik old uğu daha ayrıntılı bir tasvir su n uyord u . Yörü ngedeki elektron u n hareketin i Newton ka n u n la rı n ı değ i l Einstein'ın özel görelilik teorisi n i ku llanarak ta n ımla makla da Boh r'u n ça lışmasın ı geliştiriyord u . Som merfeld'in hesabından, ölçü len eneıj i seviyeleri n in Boh r'u n öngörd ü ğ ü nden birazcık daha fa rklı olması gerektiğ i son ucu çıkıyord u, yapılan en hassas deneyler de bu son ucu destekliyord u . Boh r da atom fiziğ iyle uğ raşan herkes kadar biliyord u ki teorisi fena halde hatalıyd ı ve dolayısıyla sadece geçici n itelikteyd i; hen üz açık olmayan şey, bu n u n yerin i alaca k ola n ın bir noktada Boh r'u n fikirlerine dayanan bir teori mi, yoksa temelden yen i bir ya klaşım mı olacağ ı id i . 1 00
Boh r'u n teorisi n i öğ rend iğ i ve uyg u lad ığ ı sıra la rda Dirac bir yandan da geometriye gömülmüştü . B u n u Hasse'n in ya kın a rkadaşı ola n matematikçi Hen ry Ba ker'ın cumartesi g ü n leri verd iğ i haftalık çay partilerinde özel ola rak çalışıyord u . Artık emekliliğ i ya klaşa n Ba ker, o za ma n lar neredeyse zoru n lu sayılan kalın bıyıklarıyla korkutucu görü n ü mlü bir ada md ı . Çay pa rtileri cu ma rtesi öğ leden son raları saat dörtte, Cavend ish'ten kısa bir yü rüyüş mesafesindeki zevksiz bir Edward dönemi binası ola n sa nat oku lu nda yapılıyord u . Ka pıcı ile birkaç temizlikçi d ışında oku l, müzelerin gece yarısı saatleri kadar ca nsız olu rd u , ta ki Dirac ve on beş kadar hevesli geometri öğ rencisi gelip de ön kapıyı çalana kadar. Baker bu buluşmaları geometri sevg isin i en yetenekli öğ rencilerine akta rma k için bir fırsat ola rak görüyord u . Geometrin in ona ihtiyacı vard ı : Neredeyse bir asır boyu nca İ n g iltere'de matematiğ in en gözde dalı olmuştu, fa kat rüzgar matematiksel a na lizden ve sayıla ra dair çalışma la rdan yana esmeye ba layınca geometrin in popü la ritesi sön ü p g itmeye başla mıştı . 49 Partilerin orta mı (meraklılara mesai son rası özel dersler demek daha doğ ru) dostane, a ma formaliteler ve protokollerle gerg i n d i . Her topla ntı saat ta m 04 : 1 5 'te başlar ve İngiliz ü n iversiteleri n in eskiden kalma yöntemlerine uyg u n ola rak, herkese bir fincan çay ve bisküvi servisi yapılmadan derse başlanamazd ı . Geç kalmasına izin verilen öğ renciler sadece sporcu la rd ı ; kü rekçiler, rag bi oyu ncuları ve atletler kıpkırmızı yüzlerle gelir, terli eşyalarla dolu sırt çantaları n ı bıraktıkta n son ra alelacele yerlerine otu ru rla rd ı . Baker her hafta bir öğ renci n i n toplu luğa kon uşma ya pmasın ı önceden ayarlar, son ra da sıkıştırılmak üzere on u, çoğ u n luğu bir eliyle yazıp bir eliyle sigara içen d i n leyicilerin ön ü ne ata rd ı . Baker esprili bir hocayd ı, boş laf etmeyen bir aracıyd ı ama acımasız bir ev sah ibiyd i; d ikkati azıcık dağ ılma beli rtisi gösteren öğ renciye fırçayı çekmekte teredd üt etmezd i . Genç ada mların birkaçı için a ngaryayd ı bu partiler fa kat Dirac için haftan ın önemli bir olayıyd ı : "[Bu n ların] matematiğ in g üzelliğ ine ilg imi ca n landırmaya çok katkısı old u ." Matematikçiler için görüşleri n i derli toplu ve özlü bir şekilde ifade etmenin bir görev old u ğ u n u öğ rend i : "Orada en önemli şey, bağ ıntıları güzel bir 101
biçimde ifade etmeye gayret etmekti . '1sol
Dirac'ın verd iğ i ilk seminer işte bu partilerden birinde, projektif geometri üstü neyd i . Öğ renci arkadaşların ın ve Ba ker'ın sayesinde matematiğ in Grassman n cebri d iye bir dalıyla ta n ıştı . Ad ı n ı 1 9 . yüzyılın bir Alman matematikçisinden alan b u cebir tü rü Hamilton'ın dördeylerine benziyord u, zira ikisi de "komütatif değ i ld i": Bir öğe d iğer öğeyle ça rpılınca çıkan son uçla, ayn ı öğeler fa rklı bir sırayla çarpıld ığ ında çıkan son uç ayn ı değ i ld i . Bazı uyg u la malı matematikçiler Grassman n 'ın fikirlerin i n pek bir işe ya ramad ığ ı n ı söyleyerek g ü l ü p geçmişlerd i, fa kat b u g ibi kayg ılar Ba ker'ı ilg i lend irmiyord u . Öğ rencileri n i, saf matematik a la n ında kaza naca kları herhang i bir başarı için ka muoyu ndan takd i r beklememeleri yön ü nde uyard ı, ama "eğer b i r kuyru klu ıld ız keşfederseniz g id ip bu n u The Times'a yazabilirsin iz" d iyord u . s ı Ba ker Cambridge'li a kademisyen lerin "çok meden i" ded i kleri tü rden bir Don'd u ; ilg i leri yü ksek kü ltü re dayanan bir a la n uzman ıyd ı ya n i . Habilerinden biri a ntik Yu nan kü ltü rüyd ü , Yu n a n ların g üzellik aşkı on u büyü lüyor, bu n u n bilimsel b i r hayat için ıyı bir teşvik old uğ u n u d üşü n üyord u . Dirac'ın, Baker'ın topla ntıla rından birinde yaptığ ı bir kon uşmada, selefi Newton'u n kütleçekimi ka n u n u için, "Saf matematikçinin gözü nde, mesafenin ters karesin i a la n herhangi bir işlemden daha ilg inç (g üzel?) değilll d iyerek, Einstein'ın kütleçekimi teorisinin estetik cazibesine d ikkat çekmesin in bir neden i de bu ola bilir. ls ıl Dirac'ın "g üzellik"ten söz ed işi n i n ilk kayd ı bud u r. Bristol'de matematiğe estetik bir gözle bakmaya teşvik ed ilmişti; şimd i Ca mbridge'de yine g üzellik kavramının moda old uğ u n u görüyord u . Kavramın popü la ritesi en azından kısmen, Charlie Broad'u n Trin ity Koleji'nden a rkadaşı filozof George Moore'u n ı 903'te yayımlanan eseri Principia Eth ica'n ın [Etik ilkeleri] uzu n solu klu başarısından kaynaklan ıyord u . Okuya n ı n zih n i n i açan jargonsuz b i r d i l le yazan Moore, "hayra n l ı k d uya n tefekkü rü n kend isi iyi ise, hayran lık uya n d ı ran şey güzel ola rak ta n ımla n ma l ıd ır" d iye doğ rudan bir öneri ortaya atıyord u . ls3l Kısa sü rede ayd ı n ların kon u su olan Principia Eth ica, Virg i n ia Woolf ve Bloomsbu ry Gru bu'nda ki a rkadaşları n ı n hayran lığ ı n ı kazan mış, 1 02
Maynard Keynes bu n u n , "Piaton'dan daha iyi" old uğ u n u söylemişti . Bir asırdan daha önce Imman uel Kant g üzellik kon usu n u pek çok filozof için fazla karmaşık ve göz korkutucu bulmuştu, fakat şimd i Moore bu n u sayg ı d uyu lacak bir şekilde yen iden erişilebilir hale getiriyord u . ls41 Principia Eth ica bilim estetiğ i n i kon u ed in mese de, Moore'u n g üzelliğe dair sağd uyu lu yaklaşımı m u htemelen Trin ity'deki bilim insa n ı a rkadaşları n ı, b u n ların arasında Rutherford'u ve kolej in en önde gelen saf matematikçisi G. H . Hardy'yi de etkilemişti : İkisi de sık sık, ça lışma kon u la rının g üzelliğ inden bahsederlerd i . Kapitsa da deneysel fiziğ i bazı meslektaşla rı gibi "iş" ola rak değ il, bir tü r "estetik zevk" ola rak görüyord u . lssl
Dirac felsefeyle ilg ilen mese de g üzelliğ i n ta biatına d uyu lan hayran lık onda kuwetli yan kıla r uyandırd ı . Pek çok teorici g ibi o da Einstein'ın görelilik teorileri ve Maxwel l'in teorileri üstü ne ça lışma n ın halis d uyu msa l hazzına kapılıyord u . O ve meslektaşla rı için bu teoriler Moza rt'ın J ü piter Senfon isi, Rembra ndt'ın bir otoportresi ya da M i lton'ın bir sonesi kadar güzeld i . Fizikte bir temel teorin i n g üzelliğ inin, büyü k b i r sanat eseriyle birkaç orta k özelliğ i vard ır: Temel sadelik, kaçınılmazlık, güç ve görkem. Bütü n büyü k sanat eserleri g ibi, fizikteki g üzel bir teorin i n de gözü hep yü kseklerded i r ve asla önemsiz değ ild ir. Mesela Einstein'ın genel görelilik teorisi evrendeki bütü n maddeleri, gelmiş geçmiş bütü n za ma n lar için ta n ımlamayı amaçlar. Açık ve net ortaya konan birkaç ilkeyle Einstein, bu ilkelerden biri değ işirse bütü n açıklama g üc ü n ü kaybedecek b i r matematiksel yapı ku rmuştu . Çoğ u zaman sa h i p old uğu tevazuyu b i r kenara bırakara k, teorisi n i "karşılaştırılmaz ölçüde g üzel" d iye tarif etti . �
Dirac'ı d ışa rıdan bakara k a n lama k neredeyse imkansızd ı . Çoğ u zama n, ister elindeki bilimsel problem lerden birinde ilerleme kayded iyar olsu n, ister gelişme gösteremed iğ inden sıkılıyor olsu n, ya boş boş ba ka r ya da hafifçe g ü lü mserd i . San ki bir şey h issetmen in, yaşa n a n ları paylaşma n ı n gerekmed iğ i bir d ü nyada yaşıyord u - adeta, d ü nyaya sadece bilimle uğraşsın d iye gelmişti . Dirac'ın yal n ız ve yal n ız kendi kend isi için çalıştığ ı d üşü ncesi, 1 03
Fowler'la ender ola rak yaşadıkları ağ ız dalaşlarından birine yol açtı . Dirac Cambridge'e başladıkta n kısa sü re son ra Fowler yen i öğ rencisin i n kabiliyetin i ölçmek üzere ona, çok d a basit olmaya n a ma çözü lebilecek g ibi ola n b i r problemi ele a lma işi n i verd i : Sıcaklığ ı bir uçtan d iğer uca doğ ru aşama aşa ma değ işen ka pa lı bir tü pün i indeki gaz molekü lleri n in ayrışması n ı n teorik bir tan ım ı n ı bu lmak. 57 Beş ay son ra Dirac çözü mü bu ld u ğ u nda b u n u bir dosyaya koyu p u n utmak isted i; Fowler'ı yılg ı n l ığa d üşü ren bir fikird i bu : "Ça lışma la rı n ı yazmayaca ksa n, d ü kka n ı kapatıp g idebilirsin !"l5sl Dirac boyu n eğd i ve kend i n i akademik makale yazma sa natı n ı öğ renmeye zorlad ı . Kelimeleri bu lma k kolay değ ild i on u n için, fa kat zama n la, son radan ü n lü olacağ ı yazma üslu b u n u geliştird i . Üsl u bu n u n özelliğ i doğ ruda nlık, kend inden emin akıl yü rütme, sağ la m matematik ve sade bir İngilizceyd i . Dirac'ın yazılı sözlere dair tutu mu ömrü boyu nca ağdaşı George Orwell'la ayn ı old u : "İyi yazı pencere ca mı g ibid ir. ' 59
Kon uşmaya başla madan önce boğazın ızı temizlersin iz ya, Dirac'ın bu ilk ma ka lesi de böyle bir akademik hazırlıktı, pek önemli değ i ld i, Dirac'ın sevd iğ i temel fizik teorileriyle ilg isi de yoktu . Da ha çok hoşu na g iden görelilik kon usu na son raki üç makalesinde g i recekti . Bu kon udaki ilk ma ka lesinde Edd ington'ın Einstein'ın genel görelilik teorisi hakkındaki matematiksel ders kita bındaki bir noktaya açıklık getiriyor, d iğer ikisinde ise teorin in özel versiyon u n u önce eneıj i seviyeleri a rasında sıçraya n atomlara, son ra d a atomla r, elektron lar ve ışıma karışımına uyg u luyord u . Dikkat çekici bir makaleyi a ncak ı 924'ü n son u nda yazacaktı; atom üzerinde etki eden kuwetler yavaş yavaş değ işirse eneıj i seviyelerine ne olacağ ı hakkında, Boh r'u n atom teorisinden faydalanan bir a raştırmayd ı bu . Dirac müthiş son uçla ra va rmad ıysa da ma ka lesi Boh r'u n teorisi ve Hamilton'ın matematiksel yöntemleri kon usu ndaki usta l ığ ı n ı gözler ön ü ne seriyord u . Yine de Dirac bu gibi alıştırmaların sığ old uğ u n u d üşü n meye başlıyord u . Boh r teorisi üstü ne d üşü nd ü kçe teorin i n zayıflıkla rından d a h a çok memn u n iyetsizlik d uyuyord u . Bu tatminsizlik h issin i başka insa n lar da payiaşıyord u : Avru pa'n ın her yan ında fizikçiler, ma ntıklı bir atom teorisin i n insan kavrayışın ın 1 04
ötesinde olabileceğ inden end işe ed iyorlard ı .
lO S
6. Böl ü m Ara l 1 k 19 24- Ka s • m 1 9 25 Kederi m ta içi mde; Dışa vurduğum bu yakı nmalarsa, işkenceye katia nan ruhumda Sessizce kabaran, görünmeyen acıları n gölgesi WILLIAM SHAKESPEARE, Il. Richa rd, IV. Perde, 1 . Sa hne� Dirac'ın lisa nsüstü araştırmaları n ı n son larına doğ ru Ebenezer Cu n n ingham on u "matematiksel fizik alan ında ta n ıd ığ ım açıkça en özg ü n öğ renci" ve "doğ uşta n a raştırmacı" d iye an latıyord u . [!] ı 924'te Noel için Bristol'e dönd ü ğ ü nde kend inden memn u n olmak için her tü rlü sebebi va rd ı Dirac'ın : Beş ta ne iyi ma kale yazmıştı (sağ la m bir lisa nsüstü öğ rencisi için bile orta la ma n ı n çok üzerinde bir sayıyd ı bu), hem de Fowler'dan veya başka bir bilim insa n ından pek bir yard ım almada n . Doktora yapma kta kara rlıyd ı . Fakat Dirac şimd iye kadar ya ptığ ı işin asıl ola rak başka insa n la rın projeleri n i n yarım kalan kısımları n ı toparlamak old uğ u n u, teorik fiziğ in ön saflarında Boh r ve Einstein'ın ya n ında bir yeri hak etmek için gereken ierin hen üz yan ına bile yaklaşmadığ ı n ı biliyord u . Şimdilik ku liste, u l usla rarası sa h neye çıkmadan önce sü resin i dold u rmayı, ilham gelmesin i bekliyord u . Önceki yıl boyu nca Dirac, a n nesı n ı n mektu pların ın, mutsuzluğ u n u n g iderek derin leştiğ i n i gösterd iğ i n i, on u n kend isi n i bir sırdaş yerine koyd uğ u n u fa rk etmiş olabilird i . Yaz başlarında a n nesi kendine ait çok az pa rası old uğ u ndan şikayet ed iyord u, oğ luyla yazışmalarında tekrar eden bir kon u ha l i n i alacaktı bu . Charles hatırı sayılır bir maaş a lıyor, özel dersler vererek de geliri n i çoğaltıyord u a ma pa ra kon usunda sü rekli end işe içindeyd i ve o 1 06
dönemdeki pek çok koca g ibi, karısına evi çekip çevirmeye a ncak yetecek kadar pa ra vermek, vicd a n ı n ı h iç ra hatsız etmiyord u . Dostlarına ya da kardeşlerine el aça mayacak kadar g u ru rlu ola n Flo oğ l u ndan pa ra istemeye mecbur ka lmıştı : "[Ba ba] tam şu sırada masrafla r hakkında söylen iyor, dolayısıyla acaba bir dahaki sefer eve geld iğ inde haftada birkaç şii i n i kenara koya biimen mü mkü n mü d iye soracaktım . ' 2 Görü ld üğ ü Radarıyla Dirac buna yazılı bir ceva p vermemiş fa kat bu ndan rahatsız old uğ u n u d üşü n mek mantıklı, ç ü n kü ald ığ ı bursla rla anca k geçin iyord u ; ders vererek ek gelir de elde etmiyord u . An nesine pa ra vermek on u çok zorla rd ı . Haziran'da, mağarasından çıkıp kolejin en ihtişamlı binala rından biri olan, ı 9. yüzyıl başlarında ya pılmış neoklasik New Cou rt Bina n ı n batı kanad ındaki odasında ilk defa, binasına taşınd ı . temizlikçi ve yatak yapıcı d ışında h iç kimse ta rafından rahatsız ed ilmeden tamamen tek başına çalışabilmen in n imetlerinden yara rla n ıyord u . Hali va kti yerinde ola n birçok öğ renci kolejin kend ilerine ayrılan kısımlarına kend i mobilya la rı ile Doğ u halıları, resimler ve süs eşyaları getirerek kend i bireysel tarzla rın ı taşıyorla rd ı . Dirac'ın odası ise bir hapishane h ücresi g ibi ya lınd ı, fa kat kona klama imka n ı ona ihtiyacı olan her şeyi sağ lıyord u : Sessizlik ve h uzur, d üzen li yemek ve ısı n ma . H uzuru n u boza n tek şey şa pelin düzen li ola rak çalan çan ıyd ı : Birkaç sene son ra bir a rkadaşına, "Bazen sin irime doku n uyor" ded i, o kadar ki "[çan sesinden] biraz korkuyoru m ." � Fakat an nesi on u n Ca mbridge'de Bristol'de old u ğ u ndan daha mutlu old uğ u n u biliyor, d ü nyaya açıld ığ ına göre mütevazı ve ba kımsız a ile evın ı a rtık beğen meyeceğ inden end işe ed iyord u . Noel tatili için Bristol'e dön üşü nden az önce halıyı dövü p yerleri ova ra k on u n yatak odası n ı hazırlad ı; " b u kadar vira ne b i r odaya e n çok bu kadar ya pa bild i m . ' s
@]
Felix Birmingha m'a yerleşmiş, şeh rin g ü neybatısında kirada yaşıyor ve bir fa brika n ı n makine test la boratuvarında çalışıyord u . Kariyeri n i n bir basa ma k daha ilerleyeceğ i n i gösteren h içbir şey yokken a n ne-ba bası n ı n Cambridge'e g iden küçük ka rdeşin i n başarıla rından bahsettiğ i n i d uymak ona zor gelmiş olabilir. Felix'in Pau l'ü kıska n ması için birçok sebep vard ı; bir çizim bürosu nda 1 07
masaya çakılıp kalmış, pek para kazandırmaya n ve görü n üşe göre on u pek tatmin de etmeyen bir işte ça lışıyord u . Babasının on u n tıp oku masına izin vermeyişi n in acısı n ı hala taşıyan Felix a mbulans müfrezesine gön ü llü yazıld ı; bu gece işi ona özled iğ i doktor hayatından kesitler su n uyord u . Bu n la rın h içbiri n i erkek kardeşiyle paylaşmıyord u : Ayrı hayatla r yaşıyorlard ı, ara larındaki ka rdeş sevg isi ta ma men tü ken mişti . ı 925'in soğ u k ve kasvetli Oca k ayı n ın başla rında koptu Felix. işveren i olan, on u n "itaatka r, nazik ve işine özen gösteren " biri old u ğ u na her zama n kefil olan makine test böl ü mü tekn ik müd ü rüyle arasın ı iyi tutmaya d ikkat ederek, işinden ayrıld ı . � An ne babasına ve kız kardeşine mektu p yazmayı bıra ktı, işten çıktığ ı n ı da, biriktird iğ i parala rla yaşad ığ ı n ı da onlara ve ev sah i besine söylemed i . Hala ça lışıyormuş g ibi yaptı, sa ba h ları kuytusu ndan çıkıyor, a kşa m yemeğ i için evine dön üyor, a rada bir ya kındaki M id la nd Enstitüsü'nde dersleri d in l iyord u . Kışın son u nda biriktird iğ i para lar suyu n u çekti . M a rt'ın ilk Perşembe gecesi, akşam yemeğ i için eve dön me ene kadar, ev sa h i besi bir şeyin ters g ittiğ inden h iç şü phe etmed i . 7 Soğ u k ve bu lutlu lO M a rt sa ba h ı Pa u l Dirac için oku l döneminin herhang i bir sa lı g ü n ü g ibi başlad ı . Havada hafif bir ba har kokusu vard ı . Gü n l ü k çalışmasına başlamadan önce her zaman old uğu g ibi St Joh n's'u n taş avl u larından Porters' Lodge'a g iderek postasında mektu bu var mı d iye ba ktı . Küçücü k bir za rf b u ld u, avucu na sığacak kadar ufa k; önceki gece geç saatlerde Bristol'de damgala n mıştı a ma a n nesinin haftalık mektu bu değ ild i . Katla n m ış mektu bu açtı ve teyzesi Nell'den geld iğ i n i görd ü . Teyzesi mektu b u na sıkıntılı başla mıştı, "a nne-ba ba çok büyü k üzü ntü içinde" old uğ u ndan dolayı ona kend isi n i n vereceğ i bu ha bere daya n ması n ı istiyord u . Felix ölmüştü . � Beden i dört g ü n önce Shropsh ire'ın M uch Wen lock köyü n ü n 3 kilometre g ü neyindeki bir ta rla n ı n kenarında, bir çoban püskü l ü çalısının altında b u l u n muştu . Takım elbise ve papyon la şık g iyin miş Felix'in bir cebinde bir İngiliz anahtarı va rd ı ; bisiklet kelepçeleri hala 1 08
üzerindeyd i ama bisikleti orta la rda yoktu . On u bu la n insa n lar zeh ir içerek kend i n i öld ü rd üğ ü n ü d üşü n müşlerd i, ç ü n kü cesed i n i n yan ında boş b i r ca m şişe d u ruyord u . Üzerinde kimliğ i n i beli rten b i r belge yoktu, son b i r mektu p da bıra kma mıştı; kimliğ ine dair tek ipucu, üzerinde Wolverhampton'daki bir optikçinin adı yazılı ola n gözlü k ka bıyd ı . � Çok da uzak değ ild i Dirac'ın ağa beyi n i sevd iğ i, ona hayran lık d uyd uğ u, ayn ı adayı ve ayn ı elden d üşme çizg i roman la rı paylaştığ ı, Bristol çayırlarında on u n la koştuğ u ve on u n a rd ından ü n iversiteye g ittiğ i g ü n ler. Tartışma la r, kırg ın lıklar ve kıskançlıkla r on la rı ayırmıştı; yas şimd i bun ların hepsi n i acıklı derecede önemsiz kılıyord u . intihar bu n la rı telafi etmeyi, barışmayı imkansız hale getirmişti şimd i .
Dirac'ın bütü n b u n lar hakkındaki h islerin i bilmiyoruz, zıra tepkilerine dair h içbir belge ya da ka n ıt yok. Her zaman ki g ibi davrand ıysa bu haberi bir heykel kadar soğ u k ka rşılamış, belki Fowler hariç, Ca mbridge'de h iç kimseye bundan ba hsetmemiştir. Fakat on larca yıl son ra, kısa a n lar için de olsa, bu acısın ı paylaştığ ı birkaç yakın a ile üyesin i n tan ı klıkla rından yola çıka rak h isleri n i ta hmin edebiliriz. lıol Bu za man larda gösterd iğ i d uyg u la rı ı 925'e taşıyacak olu rsak, Felix'in ölü m ü n ü n , kardeşin in içine, on u kızg ınlık, üzü ntü ve suçl u l u kla ezip kemiren bir ku rt d üşü rd üğ ü son ucu na vara biliriz. Felix'in ölü m haberi Pazartesi a kşamüstü n ü n son ralarında Bristol'ü n her ya n ına yayılmıştı . Evening News [Akşam Ha berleri] Felix Dirac'ın ölü m ü n ü ilk sayfada n yayımlad ığ ı "Tarlada Ölü m" başlıklı haberle d uyu rd u . lı ıl E rtesi g ü n çıka n bir haber Felix'in ölü mü n ü n "şeh irde derin bir acı h issi" ya rattığ ı n ı bild iriyord u, merh u m u n "bu şeh i rde eğ itimle ilg i l i olan en sayg ın beyefend i n i n oğ l u " olması n ı n trajed iyi daha da a n laşılmaz kıld ığ ı n ı d üşü n d ü rerek. lı ıl Charles ve Flo bu haberi yayımla nd ığ ı zama n oku madıla r ç ü n kü oğ u lla rının cenazesin i teşh is etmek ve soruştu rma n ı n ilk aşamasına katılma k üzere Shropsh ire'dayd ıla r. Dirac teyzesi n i n mektu b u n u yen i almıştı, belki de an ne-ba basın ı n 1 09
neden haberi alır a l maz ona telg raf çekmed ikleri n i mera k ed iyord u . On u n, ağabeyi n i n ölü mü nden ilk ha berdar ola n lar arasında olmak istemed iğ i n i d üşü n müş olabilirler miyd i hakikaten? Kırk yıl son ra Dirac arkadaşlarına a n ne-babası n ın d uyd uğ u üzü ntü n ü n kend isi n i çok şaşırttığ ı n ı söyled i . Ağa beyi n in ölü mü on u n için "bir dön ü m noktası" olmuştu : "An nemle babam feci derecede üzü ld ü ler. On u bu kadar önemsed ikleri n i bilmiyord u m . [ . . . ] An ne-babaların çocukla rı n ı önemserneleri erektiğ i n i h iç bilmiyord u m, ama o zama ndan beri biliyoru m . ' 13 Eğer bu n la r ve aile hayatın ın erken dönemlerine dair d iğer a n latımla rı doğ ruysa, Dirac'ın d uyg usal kopu kluğ u n u n derecesine işa ret ed iyorlar. Çocukla rın hayatın ı şekillend iren deneyimlerin çoğ u ndan, an ne-baba n ın çocuğ u sevmesinden, aile tören leri n i n öneminden, a ile hayatın ı n g ü n lü k hayh uyu ndan habersizmiş gibi b i r hali va r. Dirac'la rın aile evindeki soğ u kluğ u n kısmen de olsa Dirac'ın kendi d uya rsızlığ ına bağ lı olma ihtima l i n i d üşü ndüğ ü n ü de ima etmiyor. B u n lar, on u n bir nevi d uyg usa l körlü kten muzdarip old u ğ u n u n en g üçlü ipuçları arasında . Dirac'ın, babası n ın taş kalpli zorba lığ ı n ı ve a n nesi n i n aşırı a naçlığ ı n ı tasvir ed işine bakara k, Felix'in intiharı n ın a n nesi n i babasından çok d a h a fazla üzeceğ i n i d ü şü n mek doğa l . Fakat bu n u n ta m tersi old u . Charles pa ramparça olmuştu . Sırada n b i r yas değ ild i bu : Doktoru ona bir yıl istira hat önerd i ; a i lesi on u n akıl sağ lığ ından end işe ed i or. hatta on u n da kendi ca nına kıyacağından korkuyord u . 14 On u n aksine Flo, Felix'i ya n lış a n ladığ ına ve felaketi yaklaşırken fark etmed iğ ine üzü lmekle bera ber, sü kunetin i koruyord u . O n ü ç yıl son ra oğ lu n u n a n ısına yazd ığ ı b i r şiirde, "Maskesin i d üşü rmüştü " d iye yazd ı . lı sl
İnsa n ı n can ı n ı acıtacak kadar soğ u k bir pazar g ü n ü, Cha rles ile Flo oğ u l la rı n ı n öld üğ ü n ü d uyd u ktan iki hafta son ra, civa rdaki bir kilisede on u n için ya pıla n a n ma tören ine katıld ılar. Flo eve dön ü nce Dirac'a bir a n nenin katiyetiyle şöyle yazd ı : "Perşembe g ü n ü ba ba n la buluşacaksın ve soruştu rmada n son ra on u n yan ından sakın ayrılma , ben im cici oğ l u m ve n e d uya rsa d uysu n on u sağ salim eve 1 10
getir. '1ı6l Dirac a n nesı n ı n isted iğ i g ibi yaptı : Birkaç g u n son ra, Felix'in bu l u n d u ğ u tepelerin bir-iki kilometre çevresinde, Housman'ın acılı, hasretli şiirleriyle İngilizlerin hayal g ücü ne ince ince çizilen kırsalda yapıla n soruştu rmaya g itti . Soruştu rma sırasında Dirac ve yü reğ i yara lı ba bası ya n ya na otu rara k, şü pheli ölü mleri araştıra n görevl inin oku d u ğ u raporu d i n led iler. Görevl i cenazenin 6 M a rt Cu ma g ü n ü bu lunduğ u n u söyleyerek başlad ı söze. Ceset yirmi beş yaşlarında, ı .74 boyu nda, ince ya pılı, koyu ren k saçlı, ince bıyıklı ve sağ lam d işli bir erkeğe a itti . Felix kend i n i öld ü rd ü , d iye sonuca vard ı görevli, "sağ lıklı d ü şü nemed iğ i b i r sırada potasyu m siya n ü r içmek su retiyle. '1ı71
Charles Dirac'ın çektiğ i ıstıraba şah it olmak oğ luna bir ders verd i : Hayat ne kadar acılı olu rsa olsu n asla intihar etmeyecekti, ç ü n kü ailesi bu n u n bedel i n i çok ağ ır öd üyord u . lısl Betty de bir o kadar etkilend i bu olayda n : Ömrü n ü n geri ka la n ında Felix'in intihar etmesi had isesiyle ilgili h iç kon uşmad ı, ya ln ızca bir kere çocukla rına on u n bir trafik kazasında öld üğ ü n ü söyled i . lıgl
An laşıld ığ ı kadarıyla Dirac her za man ki d üzen inde ça lışma'YE devam etmiş. Fowler, Boh r'la ça lışma k üzere izin yılında � Kopen hag'a g itmiş, Dirac'ı genç astrofizikçi Edwa rd M ilne'in gözetimine bırakmıştı . M ilne, Dirac'a Gü neş g ibi yıld ızların yüzeyinde cereyan eden olayla rı araştırma işi n i verd i; Dirac etkin bir şekilde çözd ü bu roblem i fakat bir kere daha d ikkat çekici bir son uç elde edemed i . 20 Dirac'ın ü retken liğ i an iden d üşmüştü ve birkaç ay boyu nca böyle g itti . B u n u n neden i n i h içbir zaman açıkla mad ı, fa kat yaşadığ ı yas yüzü nden yavaşlamış old uğ u n u tah min edebiliriz; bir de, ihtima l ki d i kkatin i halihazırda çözü lebilecek ola n problemlerden, gerçekten temel bir araştırma problemi aramaya çevird iğ i için . Dirac, büyü k bir bilim insa n ı olma n ı n n işa n ı ola n böylesine zor bir işi üstlenebilecek ka biliyette old uğ u n u hen üz göstermemişti . Fakat bu yeteneğ i geliştirmekte old uğu açık: Hen üz açıklanamamış ola n kara cisim ışıması kon usuna geri döndü, Pla nck'ın aklına eneıj i kua ntu mları fikrin i getiren ilk kon u buyd u . Dirac yirmi a ltı yaşındaki bir Fransız öğ renci olan Lou is de Brog lie lll
ta rafından doktora tezinde ilk olara k ortaya atılan cü retkar yen i bir d üşü nceyi araştırıyord u . De Brog lie, özel göreliliğ i ku llanarak hayret verici bir keski n l i k ve özg ü n l ü kle, elektron la r da da h i l her atomaltı parçacığ ın, doğası hen üz an laşılama mış kendine a it bir dalgası olması gerektiğ i n i idd ia ed iyord u . l2ıl Dirac elektron la rı pa rçacık ola rak, mesela bir atom çekirdeğ i n i n etrafındaki yörü nge üzerinde d üşü n meye alıştırılmıştı, dolayısıyla de Brog lie'n in dalgaya benzer elektron kavramı ona fizikçiler i in h içbir önemi olmayacak matematiksel bir ku rg u gibi geld i . 22 Bazı g i riş hesa pları ya ptıkta n son ra yayımlan maya değer bir şey ya pa mad ığ ı n ı d üşü nerek bu işi bir kenara bıraktı . Önemli bir problemin kokusu n u almış a ma b u ld uğ u izi son radan kaybetmişti; fakat pek ya kında b u na geri dönecekti. Mayıs ayı başında, Felix'in ölü m ü nden neredeyse iki ay son ra Dirac, yayg ın olara k d ü nya n ı n en önde gelen atom bilimeisi old uğ u d ü şü n ü len Niels Boh r'u n (iki yıl önce Nobel Fizik Öd ü lü'n ü almıştı) gelişi n i iple çekiyord u . O sıra lar kırkıncı doğ u m g ü n ü yaklaşma kta ola n Boh r'u n görü n ü mü heybetliyd i : Uzu n boylu, asil ve iyi h uylu, kocama n kafalıyd ı ve bir delika n lı n ın atletikliğ i nden hala izler taşıya n yapılı bir vücud u va rd ı . l23l Kocaman elleri sayesinde bir zama n la r Da n ima rka'n ın büyü k kalecilerinden biriyd i, ı 908 Olimpiyatla rı'nda ü l kesinin futbol takımına seçilmeyi kıl payı kaçırmıştı . Bu eller şimd i çoğ u zama n Boh r'u n piposu n u veya sigarasın ı üst üste ya kma kla meşg u ld ü ; zincirleme sigara içen meslektaşı Rutherford g ibi Boh r da d u r d u rak bilmeden kibrit otlan ı rd ı . 19 1 2 yazı başla rında iki adam Manchester'da beraber ça lışmışlard ı ; Boh r, Rutherford'u "ba baca n bir kişilik" olara k görü rd ü . Olmayacak bir dostlu ktu bu . İkisi de çok iyi ve sezg ili d üşü n ü rlerd i, matematiksel d üşü n meye ta hammülleri yoktu, fakat kend ileri n i ifade biçimleri bambaşkayd ı : Rutherford doğ rudan kon uşu rd u , yüz kıza rtacak kadar dobrayd ı ; iflah olmaz bir laf geveleyici olan Boh r ise hemen her za ma n kibard ı, kafası n ı n içinde dönen ta rtışmayı d ile getirebilmeye ça ba la rd ı . Fa kat söyled ikleri d i n lemeye değerd i ve d i n leyicileri on u n ağzından ıkan her sözü d uya bilmek için ku la k kesilerek sessizce otu ru rla rd ı . 24 Boh r, "Kuantu m Teorisin in Soru n ları" başlıklı kon uşması n ı 1 3 1 12
Mayıs'ta ya ptı; üç g ü n son ra Ka pitsa Ku lübü'nde yine kon u ştu . Mevcut atom teorisi n in anca k geçici n itelikte old uğ u n u ve temelleri daha sağ lam ola n bir teoriye acil ihtiyaç d uyu ld u ğ u görüşü n ü n altı n ı çizd i . Işığ ı bazen pa rçacık g ibi bazen dalga gibi ta n ımlamak gerekmesinden mem n u n değ ild i Boh r. Kısa sü re önce bu ikiliğ i çözmeyi başara mamıştı, şimd i kuantu m fiziğ i n i n hali on u üzüyord u . Böyle ka rışıklıklar vasat d üşü n ü rlerin gözü n ü korkutu r a ma en becerikli ola n lar için isim ya pma fırsatı n ı n işa retid ir bu . Boh r'u n görüşü ne göre, kua ntu m teorisin in soru n ları n ı çözecek kadar parlak ola n bir meslektaş, Göttingen'de çalışan a ma ya kında Cambridge'e gelecek ola n Alman deha Werner Heisen berg'd i . lısl Dirac'tan çok fa rklıyd ı Heisen berg : Çok kü ltü rlüyd ü , soh bet etmekten ve Alman Gençlik Ha reketi'nde geçird iğ i yılla rda ka mp ateşleri n i n başında söylenen vata nsever şa rkılardan keyif alırd ı . Heisen berg birasın ı içerken, "Fizik eğ lenceli bir şey" d iyebilecek biriyd i; oysa böyle bir cümle seksen yıl önce bu a la n ı ku ran cid d i adamla rın aklının ucu ndan bile geçmezd i . lı6l
Serin 28 Temmuz a kşa mında, rüzgarlı ve hafif yağ m u rlu geçen g ü n ü n ard ından sakin ve nemli, tatlı bir yaz havasında, Heisen berg, Kapitsa Ku l ü bü'nde kon uşara k Cambridge'deki ilk su n u m u n u yaptı . Ü n iversiten i n meşh u r resmiyetiyle karşılan mayı bekliyord u fa kat bu n u n yerine kend i n i derme çatma bir kolej odasında buldu, d i n leyicilerinden birkaçı yerde otu rma k d u ru m u nda kalmıştı . Dirac'ın Heisen berg'in semineri boyu nca u n ı k olu p olmadığ ı, hatta serninere katılıp katılmad ığ ı belli değ i l . 27 Katılan fizikçilerin bazıları, Heisen berg'in atomların sald ığ ı ve soğ u rd uğ u [emd iği] ışıktan bahsettiğ i n i ve laf arasında atom fiziğ inde yen i bir ya klaşım üzerine bir makale yazd ığ ı n ı söyled iğ i n i hayal meyal hatırlıyorla r. Son raları Heisen berg bu makaleden Ca mbridge'de on u misafir eden Fowler'a bahsetmiş old uğ u ndan emin olabild i sadece; Cambridge'de h iç kimse, hatta Heisen berg'in ken d i bile tari h i n yazılmasına iştirak ettiklerin i n fa rkına varmamıştı a n laşıla n . lısl
Dirac yaz tatili için eve, üç yıl daha araştırma yapma k için gereken kaynağı 185 1 Fua rı Kraliyet Komisyon u'ndan bağ lamış ola rak dönd ü ; komisyon fua rın beklenmed ik gelirleriyle karşıla nan 1 13
b u rsla r dağ ıtıyord u . Dirac'ın başvu rusu Maynard Keynes tarafından tavsiye ed ilmişti ve Cu n n ing ha m'ın, Fowler'ın, bir de Dirac'ın "matematiksel fizikte en üst derece kabiliyetlere" sah ip old uğ u n u onayiayan fizik i ve astronom Ja mes Jeans'in övg ü leriyle desteklen mişti . 29 Ağa beyi n i n intiharında n beri d işe doku n u r h içbir şey yazmamış old uğu halde genç Dirac'ta n çok şey beklen iyord u . Dirac yaslı an ne-ba basından gelen Bristol'e dön mesi ta lepleri n i savuştu rma k d u ru m u nda kald ı mu htemelen . Ba bası on u şeh rin ü n iversitesindeki asistan öğ retim üyesi kad rosu na başvu rmaya ikna etmeye ça lışmıştı, fakat Dirac'ın böyle bir görevi kab u l etmeyi d üşü n mesi pek mü mkü n değ i l : Akademik değeri n i n farkına va rmaya başla mıştı a rtık. l3ol Ve hala, yeteneğ ine den k zorlu bir iş beklemekteyd i . ı 925 yılı Eyl ü l ayı başında bir postacı J u lius Sokağ ı 6 n u mara n ı n ö n kapısına g iden d i k patikada n geçip, Dirac'ın hayatı n ı değ iştiren bir zarf bıra ktı . Fowler'ın gönderd iğ i pakette, ona yazarı tarafından gönderilen bir makalen in on beş sayfalık ispatı va rd ı . Maka lenin yaza rı Werner Heisen berg eğ ik elyazısıyla hesa plar üzerinde birkaç d üzeltme yapmıştı . l3 ıl Alma nca yazılmış ma kalede, atomla rı a n la mak için bütü n üyle yen i bir ya klaşımın ilk ışıkları seçiliyord u . Çoğ u dan ışman, meslektaşlarından daha ava ntajlı ola bilmek adına o ispatları kend ine sa klard ı . Fa kat Fowler ilk sayfa n ın sağ üst köşesine birkaç satır ka ralayara k ispatla rı Dirac'a gönderd i : "Bu kon uda ne d üşü n üyorsu n ? Duyma kta n memn u n olacağ ı m . " Bu tekn ik ve ka rmaşık ma ka le, Tüccar Girişimciler Oku lu'nda a ld ığ ı eğ itimle anca k mütevazı d üzeyde Almanca öğ renebilmiş ola n Dirac için kolay bir oku ma olmamıştır. Fa kat bu n u n kuantu m teorisi matematiğ indeki a lelade alıştırma lardan biri olmad ığ ı n ı fa rk etmiştir. Boh r'u n teorisinde elektron u n kon u mu ve çekirdeğ in çevresinde yörü ngesin i tamamlamasının ne kadar sü rd üğ ü g ibi n icelikler vard ı, a ma Heisen berg bu n u n bir hata old u ğ u n u d üşü n üyord u, zira h içbir deneyci b u n la rı ölçemezd i . Maka lenin g i riş cümlesinde teorisin i n a macın ı açıkla rken taşı ged iğ ine koyuyord u : " B u makale, sadece ilke ola rak gözlemlenebilir n itelikte olan n icelikler a rasındaki ilişkilere 1 14
dayanan bir teorik kuantu m meka n iğ i n in temeli n i oluştu rmayı a maçlar. ' 3 2 Heisen berg öngörd üğ ü hatla r üzerine ku ru lu bütü n bir atom teorisi n i bir çırpıda ortaya çıkarma n ın son derece zor olacağ ı n ı biliyord u . Bu fazla büyü k b i r i ş olu rd u . On u n yerine gözüne daha basit bir şey kestirerek, sıradan uzayın üç boyutu nda değ i l tek bir boyutta, ya n i düz bir çizg i üzerinde hareket eden bir elektron u n teorisi n i ku rmaya çalışıyord u . Böyle bir elektron yaln ızca teorik fizikçinin zih n i nde vard ır, fa kat eğer bu örnek teori işlerse belki on u gen işletip teorin i n daha gerçekçi, atarnlara uyg u la nabilecek bir versiyon u n u ü retmek m ü m kü n ola bilir. Heisen berg, ka rşılıklılık ilkesi çerçevesinde iki teori n i n pü rüzsüzce iç içe geçmesi gerektiğ i n i göz ön ü nde bu l u n d u rara k, klasik teorin i n elektron u, on u n ileri-geri g id işleri n i nasıl tan ımladığ ı n ı ve kuantu m teorisin i n b u n u nasıl açıklayabileceğ i n i d üşü nd ü . Yen i teori klasik deng inden tü müyle farklı görü n üyord u . Mesela kuantu m teorisinde elektron u n pozisyon u n u temsil eden tekil sayılardan bahsed ilmez; bu n u n yerin i, matematikçilerin matris ded iğ i şeyin bir örneğ i ola rak, kare şeklinde d iziimiş sayıla r alır. Bu d izilişte yer a la n her sayı, elektron u n eneıj i seviyeleri n i n bir çiftin i n özelliğ id ir ve elektron u n bir çift eneıj i seviyesi arasında sıçra ma ihtima l i n i temsil eder. Dolayısıyla her sayı, elektron bu sayılar a rasında sıçrama yaparken verd iğ i ışığ ın gözlemlen mesinden çıka rıla bilir. Bu şekilde Heisen berg ta ma men yen i bir atom teorisin in sadece ölçü lebilir n icelikler üzerine nasıl ku ru labileceğ i n i gösterd i . Bu resim, on u i l k gören herkese tu haf görü n ü r. Heisen berg hayret verici bir cesaretle elektron la rın çekirdeğ in çevresinde bir yörü nge üzerinde haya l ed ilmesi va rsayımını terk ederek (da ha önce kimsen in sorg u la mayı d üşü n med iğ i bir varsayımd ı bu) bu n u n yerine elektron u n tamamen matematiksel bir tan ım ı n ı koymuştu . Bu tasviri kabul etmek de kolay değ i ld i : Mesela bu tasvir sıradan maddelere uyg u la naca k olsa, bir nesnen in kesin yeri cetvelle ölçülmek yerine, nesnenin başka eneıj i d u ru m la rına geçiş yapma ihtima lleri n i veren bir sayı d izisiyle belirlenecekti . Kimsenin sağd uyusu na h itap edecek bir şey değ ild i bu . Böyle bir haya l g ücü sıçra ması ya pa rak Heisen berg adeta, bir ressa mın Vermeer'in klasik üsl u b u ndan, 1 15
Mondrian'ın soyutlama ianna dayanan ta rza geçmesi g ibi bir şeyi gerçekleştirmişti . Fa kat ressamlar için soyutlama gerçek şeylere gönderme ya pa n veya yapmayan, göze hoş gelen bir görü ntü oluştu rma k için ku llan ıla n bir tekn ikten iba ret olabilirken, fizikçiler için soyutlama maddi gerçekliğ in olabilecek en kesin an latımına doğ ru g iden yolda şeyleri temsil etmenin yöntemid ir. Dirac ilk başta Heisen berg'in ya klaşım ı n ı çok ka rmaşık ve yapay b u ld u, böylece makaleyi bir ya na bıra kıp "ilg i çekici değ il" d iye başından savd ı . l33l Fa kat on g ü n kadar son ra ma kaleye geri dönd ü ve makalen in ortalarında bir yerde, Heisen berg'in laf a rasında söyled iğ i bir şey çok d i kkatin i çekti . Heisen berg, teorideki bazı n iceliklerin tu haf bir özelliğ i old uğ u n u yazmıştı : Bir n icelik bir başka n icelikle ça rpıld ığ ında elde ed ilen son uç çarpma n ı n sırası değ iştiğ inde elde ed ilen son uçla her zama n ayn ı olmuyord u . Bu n u n b i r örneğ i, bir madde parçasın ı n kon u m u n u ve momentu m u n u (madde pa rçasın ı n kütlesin in, h ızıyla çarpımı) temsil etmek için ku llandığı n iceliklerd i : Kon u m u n momentu mla çarpımı, tu haf bir şekilde, momentu m u n kon u mla ça rpımıyla ayn ı son ucu vermiyord u . Ça rpımın sırası çok önemli g ibi görü n üyord u . Heisen berg daha son ra, bundan uta nç verici bir nokta ola rak ba hsettiğ i n i söyled i; bu n u n, ma kaleyi değerlend iren lerin can ı n ı sıkıp ma ka lenin yayımlan maya değ meyecek kadar zorla ma old uğ u n u d üşü n d ü rmemesin i u mut ed iyord u . Dirac ise bu ndan h uzu rsuz olmak bir ya na, bu acayip n iceliklerin yen i bir kuantu m fiziğ i yaklaşım ı n ı n anahtarı old u ğ u n u a n lamıştı . Birkaç yıl son ra an nesi bir röportajcıya Dirac'ın o g ü n lerde ebeveyn ine ya ptığ ı işten h iç bahsetmeme ku ra l ı n ı bozacak kadar heyeca n la n d ığ ı n ı ve komütatif olmama n ın ne demek old u ğ u n u onlara açıkla ma k için elinden gelen i yaptığ ı n ı an lattı . Dirac b u n u bir daha denemeyecekti . l34l Da ha önce komütatif olmaya n n iceliklerle h iç ka rşılaşma mış ola n Heisen berg'in aksine Dirac, dördeylerle uğ raşmasından, Baker'ın çay pa rtilerinde d uyd u ğ u Grassma n n cebrinden ve yine böyle ilişkilerin old uğu projektif geometri üstü ne ya ptığ ı ka psa mlı çalışmala rdan b u n ları iyi tan ıyord u . l3sl Dolayısıyla Dirac, ilk bakışta b u n ların önem i n i id ra k etmiş olmasa ve Heisen berg'in fikirlerin i nasıl 1 16
geliştirebileceğ i n i bilmese de teoride böyle n iceliklerin b u l u n masından rahatsız olmak ne kelime, bu komütatif olmaya n sayılardan heyeca n d uymuştu . Dirac'ın id rak ettiğ i b i r şey ise, Heisen berg'in teorisi n i özel göreiilikle tutarlı olacak şekilde ku rmad ığ ı id i; bu n u n üzerinde Dirac teorin i n aslına sad ık ka la rak, Heisen berg'in teorisiyle en sevd iğ i oyu n u , teori n i n göreiilikle tuta rlı bir versiyon u n u oluştu rma oyu n u n u oyna maya başladı, a ma kısa sü re son ra vazgeçti . l36l Eylü l son larında Cambridge'e dön meye hazırlan ı rken teorideki komütatif olmaya n n iceliklerin bu esrarın a na hta rı old u ğ u ndan emin d i . İlerleme kaydetmek için kilid i bulması gerekiyord u : Bu n icelikleri yoru mla man ın, on ların deneylerde gözlemlenen gerçekle bağ la ntısın ı ku rma n ı n bir yolu olmalıyd ı . Dirac'ın h iç haberi olmadan, on u n b u teoriden d uyd uğ u heyecan ı paylaşa n bir kişi daha va rd ı . Albert Einstein bir a rkadaşına şöyle yazıyord u : "Heisen berg büyü k bir kuantu m yu m u rtası yu m u rtlad ı . ' 3 7 Ekim başında Dirac lisansüstü öğ ren iminin son yılına başlad ı . Fowler'ın teşvikiyle, Boh r teorisine dayanan ince hesa plarla dolu kita pları n ı bir yana bıra ktı . Bu hesa pla rın, eğer Heisen berg'in teorisi doğ ruysa, h içbir kıymeti olmad ığ ı n ın gayet fa rkındayd ı . Dönem başlad ıktan kısa sü re son ra paza r yü rüyüşlerinden biri sırasında yaşad ı Dirac ilk büyü k ayd ı n la n ma a n ın ı . Çok uzu n zama n son ra, tam ta rih i hatırlaya mad ıysa da keşfin in o heyecan l ı ilk saatlerin i çok iyi hatırlıyord u . l3sl Her zama n ki g ibi, işi n i a klından çıkarıp zih n i n i Cambridgesh ire'ın d üz kırlıkla rın ı n sa kin liğ inde serbestçe dolaştırmaya ça lışıyord u . Fakat o g ü n Heisen berg'in teorisindeki komütatif olmayan sayıla r uya n ı k haldeki zih n ine ta kılıp d u ruyord u . İşin püf noktası, bu n iceliklerden ikisin in, d iyelim A ile B'n i n , birbiriyle ça rpıld ıkları sıraya göre farklı son uçla r vermesindeyd i : AB ile BA birbirinden farklıyd ı . AB-BA farkı n ın önemi neyd i? D u ru p d u ru rken, Poisson pa rantezi denen ve aşağ ı yu karı AB-BA g ibi görü nen özel bir matematiksel ku rg uyla ka rşı karşıya old uğ u n u fa rk etti Dirac. B u ku rg uya dair aklında sadece silik bir görsel hatıra 1 17
kalmıştı, fakat bu n u n Hamilton'ın hareketi tan ımla ma yöntemiyle bir a la kası old u ğ u n u biliyord u . Dirac'ın özelliğ iyd i bu, cebir simgelerine kıyasla görü ntü leri çok daha ra hat d ü şü n ü rd ü . Yen i kuantu m teorisi ile klasik atom teorisi arasında, Heisen berg'in teorisindeki komütatif olmaya n n icelikler ile klasik teorideki sırada n sayısal n icelikler a rasında arad ığ ı bağ ia ntıyı bu para ntezin verebileceğ i n i d üşü nd ü . Elli iki sene son ra bu n u şöyle hatırlıyord u : "Fikir ilk olara k bir a nda geld i, sa n ı rım ve tabii ki bir heyeca n yarattı, ve arkasından ta bii ki, 'Hayır, bu herhalde ya n lıştır' tepkisi geld i . [ . . . ] Gerçekten çok ra hatsız ed ici bir d u ru md u , Poisson pa rantezleri hakkındaki bilg ilerimi deşmek bana fa rz olmuştu . " Alelacele eve, ders notla rında ve kitapla rında Poisson para ntezi hakkında bir şeyler va r mı d iye bakmaya g itti, fakat eli boş dönd ü . Dolayısıyla bir soru n u vard ı :
yapabi leceğim hiçbi r şey yoktu işte, çünkü paza r a kşam ıydı ve kütüphaneleri n hepsi kapal ıydı . Bütün gece bu fikir işe yara r mı ya ramaz mı bi lmeden sa bı rsızlıkla beklemek zorundaydı m, a ma yi ne de sa nırı m gece boyunca buna güvenim a rtı . Ertesi sabah, açı l ı r açılmaz kütüphanelerden biri ne koştum . [ . . . ]� Kütü phaneye g i rd i kten birkaç dakika son ra Dirac raflardan birinden sorusu n u n ceva b ı n ı vereceğ i n i bild iğ i büyü k bir kita p a ld ı : Ed i n b u rg h Ü n iversitesi matematik profesörü Ed mund Wh ittaker'ın A Treatise on the Ana lytical Dynamics of Pa rtides a nd Rig id Bod ies [Parçacıkla rın ve Katı Cisimlerin Ana litik Dinamikleri Üzerine Bir İnceleme] kitabı. Dizin on u önce 299 . sayfaya, Wh itta ker'ın para ntezin matematiksel form ü l ü n ü verd iğ i yere yön lend ird i . Besbelli, i l k ola rak bir asırdan uzu n za ma n önce Fransız matematikçi Simeon-Den is Poisson'ın yazılarında görü len Poisson para ntezi, Dirac'ın d üşü n d ü ğ ü g ibi, iki matematiksel n iceliğ in ça rpımı eksi ilg ili iki n iceliğ in birbiriyle ça rpımıyd ı, çarpma ve eski işa retleri bu işlemi AB-BA ifadesine benzer gösteriyord u . l4 ol Hayatın ın en büyü k içgörü lerinden biriyle Dirac, bu ipucuyla koskoca bir halıyı 1 18
dokuyabileceğ i n i görd ü ; birkaç haftalık a ralıksız ça lışmayla klasik teoriyle ana loji ku rarak kua ntu m teorisin i n matematiksel temeli n i oluştu rd u . Heisen berg gibi o da madden in e n küçük pa rçacıkla rın ı zihinde resim olara k can landırma n ı n ya n ı ltıcı olması n ı n kaçınılmaz old u ğ u n u d üşü n üyord u . Böyle parçacıklar görsel ola rak haya l ed ilemez, on la rı sırada n sayıla r g ibi davra nan, kon u m, h ız veya momentu m g ibi n iceliklerle tasvir etmek de mü mkü n değ ild ir. Çözüm, ta n ıd ı k klasik n iceliklere karşılık gelen soyut matematiksel n icelikler ku lla n maktır: Dirac'ın haya linde ca n land ırd ığ ı işte bu ilişkilerd i, b u n la rın tan ımlad ığ ı pa rçacıkla r değ i l . Ka rşılıklılık ilkesi ile birlikte Poisson pa ranteziyle benzerliğ i ku llanara k, teorisindeki soyut matematiksel n icelikler arasındaki bağ iantıyı bu ld u , bir madde parçasın ın kon u mu ve momentu muyla ilg i l i simgeleri bağ laya n o kritik den klem de d a h i l :
Konum si mgesi x momentum simgesi - momentum simgesi si mgesi h x (-l'i n ka rekökü) 1 (2 x n)
x
konum
=
B u ra d a h Planck sa biti, 2 de dairen in çevresın ın çapına ora n ı (değeri yaklaşık olara k 3, 142) . Eksi birin ka rekökü (kend isiyle çarpılınca eksi bir eden sayı) g ü n lü k hayatta yeri olmaya n a ma matematiksel fizikte çok ku lla n ılan bir sayı . Ya n i den klemin sağ ta rafında yen i bir şey yoktu . Den klemin en esrareng iz kısmı sol ta rafıyd ı, özellikle de kon u m ve momentu m simgeleri n i n soyutlamadan başka b i r şey olmad ığ ı n ı bilecek kadar a kıllı olmaya n la r için : Sayı değ il, ölçülebilir n icelikler değ il, simgelerd i b u n lar; ta mamen saf matematiksel nesneler. Matematiksel fiziğ in en yetkin uzma n la rından başka herkese, Dirac'ın bu ta nımı gerçekten uza k görü n ü rd ü, fa kat doğ ru eller bu soyut simgeleri somut öngörü lerde b u l u n ma k için ku llanabilird i . Edd i ngton'ın ifadesiyle, "büyü leyici ola n, gelişme sü reci ilerled ikçe, simgelerden gerçek sayıla rın dökü lmesid ir. '14ıl Den klemlerin temelinde yata n simgesel dilin matematiksel hesa plardan son ra yerin i deneycilerin ba ka bileceğ i sayılara bıra ktığ ı n ı an latıyord u Edd i ngton bu sözlerle. Teorin i n değeri, bu öngörü lerin sayaçlarda, 1 19
kad ra n la rda ve ekra n larda goru nen sayılarla uyumlu olmasına bağ lıyd ı . Eğer teori b u n u başa rılı bir şekilde yapıyorsa ve ma ntık ola rak da tutarlıysa, o teori başa rılı sayılmalıyd ı Dirac'a göre, ne kadar tu haf görü n ü rse görü nsü n . Fowler, öğ rencisinin özel bir şey yaptığ ı n ı a n lad ı . Dirac'ın teorisi, Heisen berg'in su nd uğ u, elektron u n düz bir çizg i üzerinde ta kıld ığ ı yapay d u ru m u n örnek tan ımından çok daha büyü k oyn uyor, bütü n kua ntu m pa rçacıkla rın ı n davran ışla rın ı her tü rlü şart a ltında ve tü m zama n la r için ta n ımlamayı a maçlıyord u . Ama Dirac en büyü k önceliğ in, teorisinin deneycilerin atomlar hakkındaki en önemli genel gözlemleri açıklaya bild iğ i n i göstermek old uğ u n u biliyord u . Dirac birkaç satır cebirle, teorisinde eneıj i n i n (g ü ndelik hayatta old uğu g ibi) koru nd u ğ u n u ve bir atom elektron u n u n bir eneıj i seviyesinden ötekine sıçra rken verd iğ i ışık kua ntu mu n u n eneıj isin in, iki eneıj i seviyesi arasındaki farka eşit old uğ u n u gösterd i . Bu, teori n i n , elektron ların bir yıld ızın etrafında dönen gezegen lerin ki g ibi bir yörü ngesi, çekirdeğe göçmeye mah ku m bir yörü ngesi old uğ u n u varsayma k zoru nda ka lmadan Boh r'u n gösterd iğ i başa rıyı tekra rlayabild iğ ine işa ret ed iyord u . Dirac için böyle g rafik görü ntü ler ku lla n ma n ı n bir a n lamı yoktu : Kuantu m pa rçacıkları ya ln ızca sembolik matematiğ in kesin, damıtılmış dili ku lla n ı la rak ta n ı m la na bi li rd i . Dirac Heisen berg'in maka lesinden ilham almış olma kla bera ber, iki ada mın kon u larına ya klaşımla rı a rasında keskin farklılıklar vard ı . Heisen berg g u ru rla makalesine "büyü k testere" d iyord u , Boh r'u n eski teorisinin daya n d ığ ı dalı kesecekti bu a letle. l4 ıl Halbuki Dirac, Newton meka n iğ i ile yen i teori arasında bir köprü ku rmak istiyord u . Haya li, Harnilton ve d iğerleri n i n Newton'u n meka n i k teorisi n i yen iden ku rmak için ku llandıkla rı bütü n matematiğ in yen i teoride ta m ka rşılığ ın ın olmasıyd ı . Eğer Dirac haklıysa fizikçiler "klasik meka n iğ in " altya pısı n ı (yüzlerce kita p dolusu malzemeyi), Heisen berg'in ustası Max Born'u n önceki yıl "kuantu m meka n iğ i'j ad ı n ı verd iğ i yen i teorin i n inşasında ku llanabileceklerd i . Kasım başında Dirac maka lesin i yazmış ve derg ileri öylesine 1 20
karıştıran biri n i n bile d i kkatin i çekecek idd ialı bir başlık atmıştı : "Kuantu m Meka n iğ in i n Temel Den klemleri ." Fowler sevinç içindeyd i . Öğ rencisin i n "fikirlerin i n matematiksel gelişimini ilerletme" ve "eski soru n lara taze ve daha basit bir şekilde ba kma" becerisinden söz edeli daha birkaç ay olmuştu . l4 3l Artık Dirac'ı överken odağı on u n pota nsiyelinden başaniarına doğ ru kayd ıra bilird i . Şimd i Fowler'ın birinci önceliğ i bu maka len in basım prog ramla rı elverd iğ ince çabuk yayımia n ması n ı sağ lama ktı; eğer Dirac'ın rakiplerinden biri buna benzer bir makaleyi ondan önce su n mayı başarırsa, o za man bilim cemaatin in yazılı olmaya n kaidelerine göre Dirac'a sadece "o da vard ı" d iye bakılırd ı . Spor g ibi bilirnde de kazanan her şeyi alırd ı . Fowler kısa sü re önce İngiltere'n in bilimler a kademisine, Kraliyet Cemiyeti'ne üye seçilmişti, bu da on u n üzerinde çalışmaya devam ed ilen ma ka leleri ertelen meden ka bu l ed ileceğ inden emin ola rak yayına yaliayabiimesin i sağ lıyord u . Ca mbridge'deki fizikçilerin çoğ u için kua ntu m fiziğ i n i n keşfi önemsiz bir olayd ı . Fowler'la ya ptığ ı ta rtışmalar hariç Dirac, meslektaşla rı n ı fizikte ka pıda old uğ u n u bild iğ i yen i devrime katmak için herhang i bir ça ba göstermed i . Sıskacık ve neredeyse d ilsiz hali d ü şünce d ü nyasının deri n l iğ ine ve g ücüne dair h içbir ipucu vermese de, on u n "birinci sın ıf bir adam" ola rak geliştiğ ine dair rivayet yayılmaya başla mıştı . An laşıld ığ ı kada rıyla aşağ ı yu karı bu zama n la rda Dirac'ın meslektaşla rı, kon uşma ka biliyeti olan bir insan ın, başka insa n ların yan ında kon u şa bileceğ i en d üşü k olası kelime sayısı için yen i bir birim icat ettiler: Orta la ma olara k saatte bir kelime, "bir Dirac." Ancak evet veya hayırdan daha fazlasın ı söylemeye kışkırtıld ığ ı ender d u ru mla rda n e d üşü ndüğ ü n ü tam ola rak söylüyord u Dirac, başka insan ların h islerinden ya da kiba r kon uşma ada bından h içbir şey a n lamıyor gibiyd i . St Joh n's Hall'da bir yemek sırasında, vaktin i klasik fiziğ in g ü ndelik problemlerine ayıra n bir doktora öğ rencisi n i şöyle ezd i : "Temel soru n la rla uğraşma n gerekir, tali ola n la rla değ i l ." 1441 Yaklaşımı daha gerçekçi olsa da Rutherford'u n inancı da buyd u . Rutherford, son uçla r deneycilerin işine yarayana kadar, teoricilerin b u ld u kla rı son h iyerog liflere dair eaşku larına temki n li yaklaşırd ı . 121
Kuantu m meka n iğ in i n de bu n u göstermesi gerekiyord u . Fizikçilerin çoğ u, doğanın, en basit atarnu n eneıj i seviyeleri n i açıklamak için otuz sayfa cebir gerektiren bir teoriyi, Boh r'u n ayn ı işi birkaç satırda bitiren teorisine tercih edecek kadar h uysuz olmasın ı akla yatkın bulmuyord u . Rutheıford ve oğ lan ları için o son ba harın asıl bomba haberi kua ntu m meka n iğ in in sırları n ı n çözülmesi değ il, elektron ların spin i [dön ü-ç.] old uğ u n u n keşfed ilmesiyd i . Leiden Ü n iversitesi'nde iki Halla ndalı ta rafından ya pıla n bu keşif herkesi gafil avla mıştı . Boh r'u n atom tasviri üzerinden ne olu p bittiğ i n i ka baca can la n d ı rma k kolayd ı : Yörü ngedeki elektron, Dü nya'n ın kend i kuzey-g üney eksen i etrafında topaç g ibi dön mesi misali spin yapıyord u . Pek yakında gayet doğal kab u l ed ilecek olsa da, önde gelen fizik ilerin birçoğ u elektron u n spi n i olması fikrin i saçma bu lmuştu . 45 Ca mbridge'de o dönem spi n i n keşfin i ilk d uyan la rdan biri de, o sıra la r Ya h u d i d üşma n lığ ın ı n kol gezd iğ i Harvard'dan yen i gelm iş, cingöz ve hali vakti yerinde Amerikalı bir M u sevi olan Robert Oppen heimer'd ı . Duyg u sal olara k kırılgand ı, hayatta ne ya pmak isted iğ inden emin değ ild i ama d ışarıya karşı kend inden emin görü n üyord u ve kü ltü rel ilg ileri n in derin liğ i n i ve eng i n l iğ i n i serg ilerneye her zama n hazırd ı . Rutheıford on u öğ renci ola rak ka bu l etmeyi redded i nce, yaşı a rtık çokta n geçmiş J .J . Thomson'la çalışara k verimsiz birkaç hafta geçird i . Cambridge hayatın ı sevmed i Oppen heimer; "don u k don u k bilim ku lü plerini'� "iğ renç" dersleri, "sefil bir delik''te yaşama k zoru nda olmayı . ABD'li öğ renci a rkadaşları n ı n b u rada "lakaytlığ ın, ikiimin ve Yorksh ire puding i n i n g ücü karşısında hakikaten ölü p bittiklerini" d üşü n üyord u . l4 6l Ca mbridge'deki ilk dönem i n i n son u nda, ya kın bir ABD'li dostu, Oppen heimer için "birinci dereceden depresyon va kası" değerlend irmesin i yaptı . l4 7l Dirac eve yollad ığ ı kartpostalla rda yen i tan ıd ığ ı bu öğ rencilerin h içbirinden bahsetmiyor, işine dair de tek kelime etmiyord u . Hayal kırıklığ ı na uğ rayan ebeveyn inin, Dirac'ın kald ığ ı yerin rahat old u ğ u n u doğ ru laması için bile altı hafta beklemeleri gerekti . Dirac'ın Heisen berg'in ilk ma ka lesin i n önem i n i id rak ettiğ i zaman 1 22
çalışma temposu n u nasıl h ızlandırd ığ ı n ı görmüş olan Flo etkisiz bir nakarata dönecek ola n şu öğ ütlere başlad ı : "Çok fazla ça lışma, hoşu na g iden bir şey olu rsa g it biraz eğ len ." Dirac'ın babası hala gön lü yaralı bir ada md ı, soğ u k havadan çekiyord u ve etrafta eşi n i n ta biriyle "o kadar yavaş dolaşıyor ki b i r b u z kü pü old uğ u n u san ırsın . '14sl
Flo'n u n en sevd iğ i kon u lardan biri ü l ke çapında ve yerelde siyasetti, ama o son ba har b u n lar hakkında pek bir şey yazmad ı; herhalde yazacak pek bir şey de olmad ığ ından . İ n g iltere istikrarlıyd ı, sessiz sessiz gelişiyord u . ı 920'1erin ikinci yarısına g irerken ü l ke n i hayet savaş hatıraları n ı ka bu llenir g ibiyd i, bundan böyle a n laşmazlıkla rın asla savaş meydan ında çözmeye ka lkışılma ması gerektiğ i yön ü nde g iderek büyüyen u luslara rası ka bu l de b u n u teşvik ed iyord u . Bu an layış, Fransa, Almanya ve Belçika arasında bir sald ırmazlık paktı ola n ve sözde tarafsız ola n iki kuwetin, İta lya ve İngiltere'n in garantörlüğü nde ya pılıp övg üyle ka rşılanan Locarno An laşması'yla kend i n i gösteriyord u . Bazı İngiliz oku lla rı an laşma ı Aralık'ta Lond ra'da imza la n ı rken kutlama amacıyla öğ rencilerine bir g ü n tatil verd iler. Bu ta rih ayn ı zamanda Dirac'ın kua ntu m meka n iğ i üzerine ilk makalesin in Kra liyet Cemiyeti tarafından yayımla n d ığ ı ta rihti . Fowler, ma kalen in su n u mu ile yayımla n ması a rasında genelde geçen üç aylık zaman ı üç haftaya ind irmeyi başarmıştı . Bir yıld ızın doğduğ u na dair fısıltılar kuantu m teorisi n i bilen ler a rasında dolaşmaya başlad ı . Dirac'ın daha önceki ça lışmaları pek fa rk ed ilmemişti ama bu kez yetkin bir matematikçi ve fizikçi elinden çıkmış g ibi d u ran bir maka le vard ı ortada . l49l Yen i teori üzerine bu çalışmasından önce Dirac'ı d uymamış ola n lardan biri de Heisen berg'in Göttingen'deki ustası Max Born'd u .lsol Abartıdan ziyade ola n ı hafif göstermeye yatkın ola n Born, an ılarında, Dirac'ın kua ntu m meka n iğ i üzerine ilk çalışması n ı okuyuşu n u "ömrü m ü n en büyü k sü rprizlerinden biri" d iye ta n ı mlad ı; "[ . . . ] yaza r gencecik biri g ibi görü n üyord u, yine de her şey m ü kemmel ve hayran lık vericiyd i . '1s ıl Heisen berg de bu maka le karşısında şaşkına dön müştü . 23 ı 23
Kasım'da, Dirac'ın kend isine gönderd iğ i ispatlı n üsha eline geçtikten birkaç g ü n son ra Heisen berg'in ona yol lad ığ ı iki sayfa lık (Almanca mektu p, a ralarında elli yıl sü recek bir dostlu ğ u başlattı . 5 2 Heisen berg sözlerine zarafetle, Dirac'a "g üzel eserin izi büyü k ilg iyieli okuduğ u n u söyleyerek başlamış, "yen i teoriye inancımız old uğ u müddetçe, son uçları n ızın hepsi n i n doğ ru old uğ u ndan şü phe d uyu lmaz" d iye eklemişti . Yen i teorin in kaşifi, kalıcı değeri ola n fikirler ü rettiğ inden emin değ i ld i . B u n u n ard ından gelen sözler Dirac'ın yü reğ i n i hapiatmış olmalı : "Son uçları n ızın bir kısmının burada bir sü re önce bu l u n muş olması gerçeğ i n i n sizi rahatsız etmed iğ i n i u marı m ." Born da Dirac'ta n bağ ımsız olara k kon u m ve momentu m simgeleri a rasındaki bağ ıntıyı bu lmuştu, bu herhalde Dirac'ın ilk olara k kend isi n i n buld uğ u n u d üşü n d ü ğ ü bir bağ lantıyd ı . Bu n u n yan ı sıra, Heisen berg'in kend inden biraz daha büyü k olan dostu, pa rlak zekası, ama n sız entelektüel sa ld ırga n l ığ ı ve Hamburg'u n gece meka n larında hadd inden fazla şa rap içmesiyle meşh u r Avustu ryalı teorici Wolfgang Pau li'n i n ya ptığ ı usta işi hesa ba göre, Heisen berg'in teorisi, Balmer'ın h id rojen atomları için ü rettiğ i formü l ü açıklıyord u . Heisen berg'in mektu bu, Avru palı başka teoricilerin d e ayn ı iz üzerinde olma la rı g ibi u mutsuzl u k verici bir mesajı ve Dirac'ın hayalleri n i yıkan, yazd ıkla rın ı bastırmak kon usu nda on ların kend isi n i tekra r tekra r geride bıra kması ihtima l i n i ortaya koyuyord u . İlk mektu b u n u müteakip on g ü n içinde Heisen berg Dirac'a sıcak ve övg ü dolu üç mektu p daha göndererek, Dirac'ın ilk makalesindeki tekn ik zorlu klara ve ufak tefek hata la ra d ikkat çekip, ayrıntılara açıklık kazandırmaya çalıştı . ı Aralık'ta ki mektu b u n u şöyle bağ lıyord u : "Lütfen size yazd ığ ım bu soru ları ha ri ku lade eserin ize eleştiri olara k görmeyin . Şimd i ben im, teorin i n genel d u ru mu üzerine bir ma ka le yazma m lazım [ . . . ] ve bu problemi aşarken ku llandığ ı n ız matematiğ in sadeliğ ine hala hayra n lık d uyuyoru m ." ls3l Dirac teorik fizikteki en büyü k reka betlerden biriyle karşı karşıya old u ğ u n u biliyord u . Heisen berg Göttingen'de sadece Born ve öğ rencisi Pascual Jordan'la değ il, d ü nya n ı n en önde gelen matematikçilerinden bazıla rıyla da birlikte ça lışıyord u . Born, 1 24
Heisen berg ve Jordan üçlüsü, teorik fizikçiler, matematikçiler ve deneyciler arasında sıkı ilişkilerin old uğ u Göttingen geleneğ inde çalışıyorlard ı; söz kon u su toplu l u kların birbirinden ta mamen ayrı old uğu, bireyselliğe değer verilen Cambridge'le taban ta ba na zıttı bu . Dolayısıyla, kua ntu m meka n iğ i n i bütü ncü l bir teoriye ilk dön üştü ren olmak için ya pılan adı kon ma mış ya rışta Göttingen'deki matematikçilerin ve fizikçilerin birleşik g ücü, bir başına ola n Dirac'ın karşısına d i kilmişti . Dirac, Heisen berg'in bu Alman rakipiere yarışa iki ay önden başla ma imka n ı n ı su nduğ u n u da biliyord u . Kuantu m meka n iğ in i n tam bir teori olarak otu rması birkaç yıl a laca ktı . Bu sü re za rfında ya klaşık elli fizikçinin üzerinde ça lıştığ ı bir işti bu . Geriye dön ü p bakınca, ortak bir iş yapmaya (maddenin davran ışına dair yen i bir teori inşa etmeye) kara r vermiş, ama b u n u nasıl yapacakla rında an iaşa mamış b i r g ru p inşaat işçisine benziyorla rd ı . Bu sefer inşaat sa hası Kuzeybatı Avru pa'ya yayılmıştı ve inşaatçıla rın hepsi de erkek, otuz yaşın ın altında, son derece reka betçi ve hem meslektaşla rın ı n sayg ısın ı hem de gelecek kuşakların ta kd irin i kazan mayı çok isteyen insa n la rd ı . İşin resmi bir lideri yoktu, dolayısıyla işçiler projen i n neresin i beğen irlerse oraya oda klanabiliyorla rd ı . Bu yarı anarşik orta mda bazı işleri ayn ı a nda birkaç kişin i n birden yapacağ ı kesindi, dolayısıyla ortaya faydalı bir son uç çıktığ ında bu n u n getireceğ i sayg ın lığ ı en çok kimin hak ettiğ i üstü ne tartışma la r çıkard ı . İşçilerin her birinin kend i sevd ikleri a raçla rı ve ellerindeki problemleri çözmek için kendi tercih ettikleri yol la rı va rd ı . Kimi probleme felsefi açıda n, kimi matematiksel ola rak bakıyor, kimi de deneyin neler göstereceğ i n i d i kkatle ta kip ed iyord u . Kimi projen in büyü k plan ına odakla n ıyord u , kimi ayrıntıla rına . Çoğ u, işbirliği yapmayı ve meslektaşla rıyla fikir teatisinde bu l u n mayı seviyord u, birkaçı (özellikle Dirac) ise kimsenin ta kımına g irmekle ilg i lenmiyord u . Yen i fikirlerin hangileri n i n işe ya ramaz, hang isi n i n değerli old u ğ u n u a n la ma k bile çoğ u za man kolay değ i ld i, probleme kimin ya klaşımının u m ut vaat ettiğ i de belli olmuyord u . Fizikçiler bütü n üyle tuta rlı bir yaklaşım serg ileme derd inde old u ğ u ndan değ ild i bu; tek önemli olan işi yapma ktı, olsu n da nasıl olu rsa olsu n . Nihayetinde, yen i bir bilimsel teorin in öd ü lleri de, yen i bir bina n ı n 1 25
mimarisine öd ü l verilir g ibi verilecekti : İnşaat sırasında ağzı en iyi laf yapan la ra değ il, bina n ı n nasıl olacağ ı n ı belirleyip b u n u gerçekleştirmek için e n çok uğ raşana g iderd i öd ü l . ls41 Dirac kend isin in ve meslektaşla rın ı n bütü nsel bir kuantu m meka n iğ i teorisinin inşasında henüz a ncak ilk adımı attıkla rın ı biliyord u . Daha ya pılaca k çok i ş va rd ı .
1 26
7 . Böl ü m Ara l 1 k 1 9 2 5 - Eyl ü l 19 26 Böyle bi r kapı, dört ayağı mızda n doğrulduğumuzda n beri ya beş ya altı kere açılm ıştı r karşı mızda . Yaşa mak içi n bundan da ha iyi bir zaman olamaz, bildiği niz hemen her şey yanlıştı r. TOM STOPPARD, Arcadia, 1993, 1 . Perde, 4. Sa hne Einstein yen i kua ntu m meka n iğ ine hayra n old u, a ma ondan şüphe ed iyord u . Berlin'de ı 925'in Noel g ü n ü nde yakın bir a rkadaşına yazd ığ ı mektu pta, bir kuantu m parçacığ ının kon u m u n u b i r sayın ın temsil etmesi kadar basit b i r şeyin yerine b i r sayı d izisin in, "tam bir cad ılar ça rpım tablosu "n u n ge mesi gerekmesin i n kend isine a kla yatkın görü n med iğ i n i söylü ord u . ı Yed i hafta son ra da teorin i n yan lış old uğu son ucu na vard ı . 2 Dirac'ın h iç böyle kuşku ları yoktu ; Heisen berg'in en doğ ru ilerleme yolu n u gösterd iğ inden emind i . Yine de Dirac, Heisen berg'in teorisiyle çalışıyor old uğu halde bu teoriye yaklaşımı epey farklıyd ı : Heisen berg teori n i n devrimci old uğ u n u d üşü n ü rken Dirac için klasik teorin i n bir uzantısıyd ı bu . @] Heisen berg ve Göttingen'deki a rkadaşları deney son uçla rı n ı açıklayabilmek için d u rmadan çalışırken Dirac'ın önceliğ i teorin in (Edd ington'ın pek sevd iğ i bir terimle) "alt ta ba ka la rını" [su bstrata] oluştu rmaktı . Dirac yu karıdan aşağı bir ya klaşımı ben imseyerek Einstein'ın izinden g id iyor, temel ilkelerin matematiksel kesin liğ i ola n formü lasyon larından başlayıp, a ncak bu ndan son ra öngörü lerde b u l u n mak için teoriyi ku lla n ıyord u . Dirac ailesi n i n Felix'siz ilk Noel'inden birkaç hafta son ra Dirac, Kapitsa Ku l ü bü'nde kua ntu m meka n iğ i hakkında yen i yayımlanan makalesi üstü ne bir kon u şma ya ptı . İki gün son ra teorisin i n Ba lmer'ın form ü l ü n ü tekrarlad ığ ı n ı n ispatın ı yayına gönderd i ; yılın i l k dört ayında yen i teoriye d a i r yazd ığ ı üç makalen in ilkiyd i bu . 1 27
Kuantu m meka n iğ ine dair bu ilk makalelerinde Dirac bir yandan teoriyi a n la maya, d iğer yandan uyg u lamaya çalışıyord u . Heisen berg'in teorisindeki simgeler kafası n ı karıştırıyord u ; ayla rca b u n ları projektif geometriyle ilişkilend irmeye boş yere uğraştı, fikirleri n i n h içbiri bir işe yara mad ı . Meslektaşların ı n çoğ u n u n bilmed iğ i ya d a e n azından aşina olmad ığ ı bir matematik ku lla n ıyor, fa kat ku lla nd ığ ı matematik tekn ikleri n i n ayrıntıla rı n ı ya da açıklamaya ça lıştığ ı deney gözlemlerin i nad iren belirtiyord u . Böylece hem fizikçilerin hem matematikçilerin kafası n ı b u landırmayı başa rd ı . Neredeyse elli yıl son ra Dirac matematiğe karşı la u bali bir yaklaşımı old u ğ u n u ka bu l edecekti :
[Sem bol lerimin bazılarının] kesi n bi r matemati ksel ta biatını bulmak ya da onları ele alırken herhangi bi r kesi nl iğe başvurmak için hiç uğraşmıyordum . Ga liba burada mühendisli k öğreni mimin etki leri ni görebi lirsi niz. Tek derdim, katı bi r mantı k ürünü olmasalar bile az çok güveni l i r bul unacağını hissettiğim sonuçları çabucak elde etmekti ve ba na Fraser'ı n öğrettiği sağlam matemati k yeri ne mühendisl i k matematiğini kul la nıyordum .� ı 925 ba harında bu sözler Dirac'ın meslektaşları n ı n a kl ı n ı karıştırırd ı . Çoğ u, on u n ma ka lelerinde mü hend islik eğ itiminden eser bulmakta çok zorla n ırd ı, yazıla rında mü hend islerin sevd iğ i tü rden h ızlı ve uyd u ru k ya ma la rla yapılmış hesa pla r da görü lmüyord u . Bila kis Dirac'ın maka leleri matematikte çok mah ir ola n la rdan başka kimsen in a n layamayacağı ça lışmalar g ibi d u ruyord u . Yaklaşımının o kadar kafa ka rıştırıcı olması n ı n bir neden i on u n alışılmad ık ta rzda bir melez olması, ya n i biraz teorik fizikçi, biraz saf matematikçi, biraz da mü hend is olmasıyd ı . Fizikçilerin doğanın temel yasaları n ı bu lma tutkusu, matematikçilerin soyutla malara sırf soyutlama old u kla rı için d uyd uğ u sevg i ve mü hend islerin bir teorin in işe ya rar son uçla r vermesi kon usu ndaki ısrarı va rd ı ond a . Fizikçi olara k Dirac, bütü n matematiksel g üzelliğ ine rağ men kua ntu m meka n iğ in i n doğ ru la n masıyla Boh r'u n teorisine ka rşı 1 28
üstü n l üğ ü n ü ortaya koyacak bir tek öngörüde bu lu n ması gerektiğ i n i biliyord u . Yen i teori için böyle b i r test bu lma k kolay değ ild i . Dirac'ın yapabileceğ i en fazla, atomaltı çarpışmala rının en çok a raştırıla n örneğ i olan bir foton u n (bir ışık pa rçacığ ı n ı n ) tek bir elektron ta rafından saçılması olayın ı bu teoriyi ku llanarak tan ımla ma ktı . Bu sü reçte parçacıkla r her zaman son derece yü ksek h ızlarda, ışık h ızına ya kın h ızla rda hareket eder. Dolayısıyla bu hareketi ta n ımlamayı a maçlaya n bir teorin i n göreli olması, ya n i Einstein'ın özel görelilik teorisiyle tutarlı olması gerekir. Soru n, Heisen berg ve Dirac'ın kuantu m meka n iğ i teorisin i n göreli olma ması ve göreliliğ i n bu teorin in içine nasıl katılacağ ı n ın da belli olmamasıyd ı . Dirac teorin i n göreiilikle tuta rlılığ ı n ı a rtıracak şekilde bazı oynama lar yapara k bu işe g irişti, son ra da Heisen berg'in orij inal makalesi eline u laştıkta n hemen son ra Bristol'deki evinde geliştird iğ i fikirlerden faydalanara k, teori n i n bu haliyle test ed ilebilir öngörü ler ü retti . Teori anca k pratik bir taslak halindeyd i fa kat Dirac'ın kua ntu m meka n iğ in i n ilk öngörüsü nde b u l u n masına imkan veriyord u : Bir g rafik ku llanara k elektron saçılması gözlemi n i "yen i kuantu m teorisi"yle ka rşılaştırd ı ve b u n u n deney son uçlarıyla klasik teoriden daha uyu mlu old u ğ u n u gösterd i . Kuantu m meka n iğ i hen üz iptidai bir teoriyd i . Bu teorideki matematiksel simgelerin yoru mla n masına dair açıklan ması gereken çok şey vard ı hala : Gerçekten ne an lama geliyord u bu simgeler? Atomaltı parçacıkların hareketiyle ilg ili söylenebilecek bundan öte şeyler va r mıydı? Peki, bu teori, h id rojenden daha ka rmaşık ola n, birden fazla elektrona sah ip atarnla ra nasıl uyg u lanaca ktı? Dirac ömrü n ü n daha son ra ki yıllarında, ne a n la ma geld iğ i bilinmeden keşfed ilen ilk fizik teorisi n in kuantu m meka n iğ i old u ğ u na işaret etmeyi seviyord u . Teorin in simgeleri n i yoru mlama k için aylarca u ğ raştı ve teori n i n matematiksel ola rak en başta d üşü nd üğ ü kadar karmaşık olmad ığ ı n ı fark etti . Born, Heisen berg'e on u n kuantu m teorisindeki her sayı d izisi n i n aslında bir matris old uğ u n u gösterd i; matriste yatay satırla r ve d i key sütu n la r halinde d üzen lenen sayıla r, ders kitaplarında gösterilen basit ku ra lla ra göre davra n ı rla rd ı . Heisen berg teoriyi keşfettiğ inde matrislerden h iç haberi yoktu . Born 1 29
bu d u ru mu meslektaşlarına sık sık hatırlata rak, Heisen berg'in yu m u rtasın ı n doğ ru d ü rüst çatlamasın ı ve içinden çıkan civcivlerin iyi beslen mesi n i sağ laya n ı n kend isi old uğ u n u da ekliyord u . Pek çok fizikçiye Dirac özel bir d i l ku llanara k ça lışıyormuş g ibi geliyord u ve on u n bu erişilmezliğ i Dirac'ın ça lışmaları n ı n tutu lma masına neden oluyord u . Uzu n za mandır teorik fiziğ in d ü nya çapındaki başkenti ola n Berlin'de genel görüş, Göttingen g ru bu n u n (Heisen berg, Born ve Jordan) yaklaşımının en etkin yaklaşım old uğ u şeklindeyd i . O zaman lar kua ntu m teorisi n i geliştirmek kon usu nda Avru pa'n ın epey gerisinden gelen Amerika Birleşik Devletleri'nde, pratik zekalı teorici Joh n Slater, Dirac'ın yazd ıkla rı ka rşısında asabının bozu ld uğ u n u an latacaktı . Slater'a göre iki tü rlü teorik fizikçi va rd ı . Birinci tü r, kend isi g ibi insa n la rdan, "a lelade, prag matik, gerçekçi tipler; [ . . . ] ola bilecek en a n laşılır şekilde kon uşmaya ve yazmaya ça lışa n lar"da n oluşuyord u . İkinci tü r ise "sih i rli, parmak şa klata n tip; san ki şapkada n tavşa n çıka ran sih irbaz g ibi pa rmağ ı n ı şaklatır, oku rla rına ya da d in leyicilerine esra reng iz bir iş ya ptığ ı havası n ı vermeden rahat edemez"d i . Slater ve başka pek çok insana göre Dirac bir sih irbazd ı . � * * *
Dirac'ın akademik eserleri ı 926 baharında, lisansüstü öğ renciliğ i n in son döneminde daha da a rttı . Artık Ca mbridge'in parla k a ma kend i n i gerçekleştirememiş ya ln ızla rından biri değ i ld i, olağa n üstü bir yetenek olara k tan ın ıyord u . Fowler on u n öğ renci a rkadaşlarına kua ntu m teorisi üzerine iki d izi ders vermesin i aya rla mıştı . Kend isi d e d i n leyicilerin arasındayken kol kanat gerd iğ i öğ rencilerin e n pa riağ ı n ın a rtık hocası n ı geçmiş old u ğ u n u n fa rkındayd ı . Rutherford şatafatlı teorilere buru n kıvırır gibi yapsa d a kuantu m fiziğ ine dair son ha berleri takip ed iyord u . On u n isteğ iyle Dirac Göttingen'de yapılan bir yığ ın kua ntu m keşfine dair Cavend ish'te bir su n u m ya ptı, fa kat kötü hazırla n mış, zayıf bir kon uşmayd ı bu . � Din leyiciler arasında çok büyü k ihtimalle Oppen heimer ve bir a rkadaşlık maskesin in a rd ında a raları g ittikçe açıla n Kapitsa ile 1 30
Blackett da vard ı . Gerilimin kaynağı ikisin in Rutheıford'la ilişkileriyd i . Kapitsa, Rutheıford'a yüzsüzce yağ çekiyor, Rutheıford da karşılığ ında ona çeşitli g üzellikler ya pıyor, hatta dostlu k gösteriyord u, öyle ki Ka pitsa için kimi za ma n, Rutheıford'u n h iç sah ip olamad ığ ı oğ lu den iyord u . B u n ların h içbiri Blackett'a göre değ ild i; Blackett, Rutheıford'u n laboratuva rı ya ratıcı bir şekilde idare etmesine hayran lık d uyuyor, fa kat otoriterliğ ine h iç gelemiyord u . Öte ya ndan Blackett da kıska n ılan biriyd i . 1925 son ba ha rı başla rında la boratuva r tezgah ında Oppen heimer'a hocalık eden Blackett, kend isinin de gayet iyi bild iğ i üzere buna h iç kabiliyeti olmad ığ ı halde Oppen heimer'a deneysel fizik sa natı n ı öğ retiyord u . Oppen heimer nevrozu n garip mantığ ıyla öcü n ü almaya kara r vererek Blackett'ın masasına la boratuvardaki kimyasa llarla zeh irlen miş bir elma bıra ktı . [Zl Blackett ku rtu ld u fakat yetkililer çileden çıktı . Oppen heimer a ncak ebeveyn i n i n ü n iversiteyi yaptırım uyg u la mak yerine cezayı on u n d üzen l i ola rak psikiyatriste g itmesi şartıyla tecil etmeye ikna etmesi sayesinde ü n iversiteden kovu lma ktan ku rtu ld u . Birkaç ay son ra, yeteneklerine çok daha uyg u n bir alan olan teorik fiziğe geçti ve o sıra la r kendi kuantu m meka n iğ i görüşü n ü oluştu rma kla meşg u l olan Dirac'la ayn ı çevrede çalıştı . Oppen heimer on u, "Dirac kolay a n laşılmıyord u, a n iaşılmakla ilg i lenmiyord u . On u n ger ekten büyü k adam old uğ u n u d üşü n üyord u m" d iye an latıyor. s Dirac m u htemelen arkadaşla rı ve tan ıd ı kları a rasındaki entrika la rın ve on la rın kişisel problemlerin i n farkında değ ild i; fark etse bile mu htemelen görmezden gelird i . Bütü n g ü n ça lışıyor, sadece paza r g ü n ü yü rü mek ve satranç oynamak için a ra veriyord u . Kolejin satra nç ku lübündeki çoğ u öğ renciyi, kimi za ma n ayn ı a nda birkaçı n ı birden yenecek kadar iyiyd i bu a la nda . Dirac'ın siyasetle de pek ilg isi yoktu . ı 926 yılı Mayıs ayı başında dokuz g ü n boyu nca İ n g iltere'de hayatı neredeyse d u rma noktasına getiren ve pek çok kişiye bir Bolşevik Devrimi'n i n kapıda old u ğ u korkusu n u yaşata n genel g reve katılmayıp d ışa rıdan izlemişti . Kral V. George itidal çağ rısı ya pa rken, h ü kü mette Ch u rch ill, Madenciler Sendikası'n ın ta lepleri n i destekleyen işçilerden ("d üşma n "dan) "şartsız teslim/1 131
olmaları n ı istemişti . Kimi öğ rencilere göre g rev milli krizd i, kimine göre ise tra mvay sü rmek için ya da rıhtım işçiliğ i veya polisçilik oynamak için bir fırsattı . Ü n iversiten in öğ rencileri n i n neredeyse yarısı g rev kırma faaliyetlerine katıld ı, dolayısıyla yetkililerin yıl son u sınavla rın ı ertelemekten başka çaresi ka lmad ı, bu da öğ rencilerin neşesine neşe kattı . � Dirac a n nesinden Bristol'de tra mvayların ve otobüslerin hala ça lıştığ ı n ı, bu n u n da yaşad ığ ı yastan dolayı evinden Tücca r Girişimciler Oku lu'na bir buçu k kilometrelik yolu yü rüyemeyecek kadar zayıf d ü şmüş ba bası n ı n için i rahatlattığ ı n ı d uyd u . Kader Charles'a yen i acıla r yaşatmak üzereyd i : M a rt başında Cenevre'den an nesi n i n ölü m haberi n i a ld ı . lıol
Genel g revin çökmesi Ca mbridge'de siyasi d üşü ncen in gelişimi bakımından önemliyd i . Ü n iversitedeki g rev karşıtlığ ı n ı n g ücü, Don ların siyasi statü koyu bozma kon usu ndaki isteksizliğ inden belliyd i ; bazı sosyalist a kademisyen ler bile g rev kırıcı old u la r. Mayıs ı 926 hezimeti, Ca mbridge'de sol politikayı yerleştirmeye, son ra da b u n u ü l ke çapına yaymaya ka rarlı birkaç Marksist bilim insa n ı n ı n böyle b i r a maç ed in melerinde a n a etmen lerden biri old u . Bu propaga ndacıların en etkin i, ı 923'te mezun old u ktan son ra Komü n ist Parti'ye katılan eneljik ve ka rizmatik, Qek çok alanda bilg i sah ibi genç krista log raf Desmond Bernal'd ı . lı ıl Bernal, bütü n politika kara rla rı n ı n bilimsel ilkelere göre, uzman lık isteyen teknolojik bilg iler ışığ ında alındığ ı, ad il, bilg i l i ve orta klaşmacı bir toplum haya l ed iyord u . Bilim insan la rı on u n ideal topl u mu n u n seçkin leriyd i; bilim insa n ia rına "neredeyse bağ ımsız devletler" ku rma özg ü rlüğ ü ve "en büyü k deneylerin i d ış d ü nyaya d a n ı madan yapma imka n ı" verilmesin i önerecek kadar ileri g itmişti . 1 2 Sernal'ın d ü şü nceleri n i n teorik temeli n i Marksizm sağ lıyord u ; o ve arkadaşla rına göre toplu msa l, siyasal ve ekonomik her soru n için çözü m ü n a na hta rı Marksizmd i . Bernal ve a rkadaşla rı başla ng ıçta meslektaşla rın ı Marksist d üşü neeye kazandırmakta yavaş ilerleme kayded iyorlard ı; bu biraz da Rutherford g ibi ılımilların d irencinden kayna klan ıyord u ; eylemciliğ inden ve a n laşıld ığ ı kada rıyla gelişig üzel bir cinsel hayatı açık açık yaşa masından dolayı Bernal, Rutherford'u n Ca mbridge'de ı32
en hor görd üğ ü insa nd ı . lı3l Parti kimliğ i taşıya n komü n istlere öyle bir şü pheyle ya klaşılıyord u ki Bernal 1927'de, Cavend ish'te tam zama n l ı ça lışmaya başladığ ı dönemde, pa rti üyeliğ inden çıkma n ı n d a h a doğ ru olacağ ına kara r vermişti . Bu tarihten son ra görü nd üğ ü kadarıyla partiye resmen katılan bir meslektaşı olmad ı . 14 Kapitsa üst düzey meslektaşları n ı yabancılaştırma hatasına d ü şmed i : Serna l'ın siyasi görüşleri n in çağ u na katılıyord u a ma laboratuvarda siyaset kon uşara k Rutheıford'u kızd ırma maya özen gösteriyord u . Gelgelel im Kapitsa, Cambridge'e siyaset kon usu nda ta m bir ca h i l ola rak gelen, dolayısıyla Marksizmin, Newton'u n bilim için ya ptığ ı şeyin eşdeğeri n i toplum için yapacak gen iş ka psamlı bir bilimsel teori su n d u ğ u idd iası n ı da ilk kez d uyan Dirac'la toplu msal görüşü n ü paylaşaca ktı . Bu görüşe göre, piyasa g üçlerinin kimi zama n zalim olan görü n mez eli n i n yerin i alacak a kılcı pla n la mayla, daha ayd ın lık bir gelecek vaat eden bir teorin in deney ta htası ola bilird i her ekonomi . Dirac Marksistlerin eğ itimi ve sanayileşmeyi hara retle destekleyip, d i n i hor görd ü kleri n i fa rk etmişti belki de : Kısa sü re son ra, fiziğ in d ışında keşfetmeye başlad ığ ı hayata dair yaklaşımla rında bu temala r ortaya çıkaca ktı . Genel g rev sırasında Dirac, kua ntu m meka n iğ ine dair görüşleri n in özlü bir su n u m u ola n doktora tezin i yazmaya gömülmüştü . Teoriye dair a n lad ığ ı şeylerden emin olmakla beraber, tezin i yaza rken bütü n h ikayen in bundan iba ret olmad ığ ı n ı da biliyord u, zira kuantu m teorisin in a lternatif bir versiyon u n u n çıktığ ı n ı ve b u n u n Heisen berg'in kine h iç benzemed iğ i n i bu ya kın la rda d uymuştu . Yen i versiyon u ortaya çıkaran, Zü rih'te ça lışa n Avustu ryalı teorici Erwin Sch röd inger'd i . Otuz sekiz yaşında, Heisen berg ve Dirac'tan bir nesil büyü k ola n Sch röd inger'in, birçok a la nda bilg ili ve parla k bir kişi olara k Avru pa'da ciddi bir itibarı vard ı . Sch röd i nger kendi kuantu m teorisi n i Heisen berg'den bağ ımsız ola rak ve onda n birkaç hafta son ra, de Brog lie'n in, Dirac'ın hayran lık d uyd uğ u ama fazla cidd iye almadığ ı, madden in da lga teorisi üzerinde çalışara k keşfetmişti . ı 925'in Noel tatilinde kız a rkadaşlarından biriyle İsviçre dağ la rında kaçama k yaparken, 1 33
madde kua ntu mla rının davran ışları n ı bu kua ntu mların dalga ları üzerinden tan ımlaya n bir den klem keşfeden Sch röd inger, daha son ra bir d izi olağa n ü stü ma kalede bu teoriyi uyg u lad ı . Başa rd ığ ı iş, de Brog lie'n in fikrin i genelleştirmekti : Genç Fransız'ın teorisi, madden in üstü nde h içbir kuwetin etki etmed iğ i özel bir koşu l için geçerliyd i sadece, Sch röd inger'in teorisi ise bütü n maddeler için ve her şart altında geçerliyd i . Sch röd inger'in teorisin i n e n büyü k özelliğ i ku lla n ımının kolay olmasıyd ı . Heisen berg'in ya klaşımındaki soyut matematikten gözü korkan pek çok bilim insa n ı n ı n derd ine Sch röd inger ta n ıd ık bir şeyle merhem oluyord u : Teorisi, çoğ u fizikçini n daha lisans öğ rencisiyken, su ve ses dalgaları n ı işlerken ustalaştıkları den klemlere çok benzeyen bir den kleme daya n ıyord u . Da ha da iyisi, Sch röd inger'in teorisinde atom, bir derece de olsa, görsel ola rak can la n d ı rılabiliyord u . Kabaca a n latırsak, bir atarnu n eneıj i seviyeleri, bir parça ipin bir ucundan sa bit tutu l u p d iğer ucu n u n aşağı yu karı salla n masıyla elde ed ilecek dalgalara karşılık geliyord u . İpi sa llaya n kişi, ip üstü nde bir ta ne ya rım dalgaboyu (aşağı yu ka rı hareket eden bir dalga sırtı g i bi) ya rata bilir veya daha h ızlı saliaya rak iki yarım dalgaboyu, üç yarım dalgaboyu ya da dört, beş ve daha çok dalgaboyu yaratabilird i . Bu da lga desen lerinin her biri, tıpkı her olası Sch röd inger atom dalgası n ın atarnu n belli bir eneıj i seviyesine karşılık gelmesi g ibi ipin belli bir eneıj isine teka b ü l ed iyor. Bu Sch röd i nger dalgaları n ı n ne a n la ma geld iğ i ise açık değ i ld i : Kaşif, b u n ların elektron yü kü n ü n çekirdek çevresinde dağ ıld ığ ı a la n ı n ölçümü old uğ u n u söylüyord u ama ikna ed ici değ ild i bu . Da lgaların esas tabiatı ne olu rsa olsu n, matematiğ ine g üven meyen ler için içg üd ü sel olara k Heisen berg'in matrislerinden daha cazip görü n üyorlard ı . Herkes g ibi onlar da Sch röd i nger, kend i teorisin in Heisen berg'in kiyle ayn ı son ucu verd iğ i n in bir ön ispatın ı su n d u ğ u nda (ispat, iki sene son ra başkaları ta rafından tamamla nd ı) ra hat bir nefes aldılar. Böylece matematikten korkan şü pheciler a rtık o ü rkütücü matrisleri göz a rd ı edebilirlerd i . Dirac i l k başta Sch röd inger'in teorisinden h iç hazzetmed i, zira yen i kuantu m teorisi üstü ndeki ça lışmaları n ı bir kenara atıp sıfırdan 1 34
başla ma n ı n d ü şü ncesi bile asabını bozuyord u . Fakat Mayıs son u nda, doktora tezin i yazmayı bitirirken, Heisen berg'den, on u Sch röd inger'in çalışmasın ı cidd iye a lmaya davet eden ikna ed ici bir mektu p geld i . Bu sağ lam öğ üd ü n , bu ra kip teorin i n muhaliflerinden ola n Heisen berg'den gelmesi iron ikti; Haziran başında Wolfgang Pau li'ye, "Sch röd inger'in teorisinin fiziksel kısmına dair d ü şü nd ü kçe on u daha da rahatsız ed ici buluyoru m . Sch röd inger'in, teorisi n in görselleştirilebilirliğ i üzerine yazd ıkla rı mu htemelen pek doğ ru değ i l . Yan i zırvalık b u " d iye yazıyord u Heisen berg . Sch röd inger de b u lafların a ltında ka lmıyor, Heisen berg'in teorisin i n matematiksel g izemi n i de, kua ntu m sıçrama ları fikrin i de elinin tersiyle bir kenara itiyord u . İki teorici, bir ay son ra M ü n ih'te h ınca h ınç dolu bir seminerde na hoş bir şekilde kar ılaştıklarında uzu n ve haşin bir sü rtüşmenin ilk çekişmesi yaşand ı . ı s Bu kon u hakkında yazıla n ilk doktora tezi olan "Kua ntu m Meka n iğ i" başlıklı tezinde Sch röd inger'in teorisi n i görmezden geld i Dirac . Tez, izleme komitesi nezd inde büyü k başa rı kazandı, komite üyelerinden Ed d ington ı 9 Haziran'da a lışılmad ık bir adım ata rak Dirac'a elyazısıyla kısa bir mektu p gönderip matematik zü mresi d iplama komitesi adına çalışması n ı n "olağ a n ü stü başa rısında n il ötü rü on u tebrik etti . lı6l Dirac tören leri ve formaliteleri sevmezd i, dolayısıyla büyü k ihtima lle mezu n iyet tören i n i h iç de iple çekmiyord u . Tören iere katılmadan da d iplama alabilird i ama g u ru rlu ebeveyn inin, özellikle de ona Ca mbridge'de öğ renimine başlaması için gereken parayı veren ba bası n ı n hatrına törende b u l u n maya kara r verd i . Dirac'ın a n nesi, babası ve kız kardeşi Betty, Paddington üzerinden Ca mbridge'e g iden trene binip Pau l'e ü n iversiten in büyü k Senato Evi'nde d iploması n ı n verildiğ i n i görmeye za ma n ında yetişecek şekilde, sa ba h ı n dörd ü nde yola koyu ld u la r. Tören ierin her bir ayrıntısı ü n iversiten in manastır köklerine uza n ıyord u . Ermin yaka l ı rektör yard ımcısı törene başkan lık ed iyor ve d iğer görevl iler g ibi o da sadece Latince kon u şuyor, Dirac bundan birkaç kelime ya a n l ıyor ya a n lamıyord u . Smokin, beyaz pa pyon, küçü k siyah bir kep ve siya h ipekten, başlığ ı n ı n çevresi kırmızı bir cü ppe g iymiş Dirac, 135
kad ifeden bir yastığ ın üzerine d iz çöktü, elleri n i birleştirip, tutması için rektör yard ımcısına uzattı, o da dua a benzeyen bir n utu k okud u . Dirac ayağa kalktı, doktor olmuştu . 1 7 Ca mbridge'de son beş yılın en yağ mu rlu hazira n ı geçiyord u, a ma o g ü n yağ m u r yağ mad ı . Şeh ir öğ rencilerle ve aileleriyle dol u p taşıyor, e n ra hat dönemin i yaşıyord u . Dirac o çevrede yapılan, sırıkla neh ir yatağından g üç a larak kayıkla gezin me işi n i öğ ren mem işti, dolayısıyla d iğerleri a ltı düz tekneleriyle Cam Neh ri üzerinde, çayırlıkla r ve ta rlaların içinden, ihtişamlı kolejler ve şapellerin a rasından süzü l ü p g iderken o ve a i lesi anca k kıyıdan seyredebiliyorlard ı . Dirac ailesi eve Pazar g ü n ü saba h ı n dörd ü nde va rd ı . Maliyeti Charles'ı mutsuz etse de keyifli bir gezi olmuştu . Flo oğ luna şöyle yazd ı : "Ba ba, bu iş 8 Sterlin'e patlad ı, dolayısıyla yaz tatilimiz buyd u d iyor. '1ısl Flo için yazın önemli olayı bu olaca ktı, fakat oğ lu n u n bitkin, bir deri bir kemik ka lmış görü ntüsü on u end işelend i rmişti : "Keşke bir g üzel d in lensen, yemek yesen, kuwetlensen . B u n u bir denemen lazı m ! " Dirac her za ma n ki g ibi ku lak asmad ı . Babası g ibi on u n da tatile ihtiyacı yoktu ; uzu n tatiller d in len mek için değ il, daha çok çalışma k için d i . Ü n iversite yaz uykusu na yatmak üzereyd i ve kalan birkaç akademisyen için çevre d i kkat dağ ıtıcı sosya l olayla rdan ta ma men a rın mış olaca ktı . Dirac'ın ça lışmalarına daha da yoğ u n laşması için m ü kemmel bir orta md ı . Heisen berg ile Sch röd i nger içi mücevher dolu bir çuvalı delmişler ve dökü len elmasla rı ka pmak için yarış başla mıştı . Dirac kald ığ ı yerden çıkıp bir kolej odasına geçti, bunaltıcı temmuz ayı boyu nca bu rada, masasında çalışı doğaya dair en uzu n sol u klu öngörü lerinden biri n i ü retecekti . 1 9 Sch röd inger'in çalışmasına karşı ihtiyatlı davra n ma kla hata ettiğ i n i fark etti . Eğer klasik meka n i k ile kuantu m meka n iğ i arasındaki bağ lara bu kadar ta kılıp kalmış olmasa Sch röd inger den klem i n i kendi teorisinden çıkara bileceğ i n i a n ladı Dirac. Şimd i bu önyarg ısın ı kenara bırakmış ola rak yen i bir hevesle işe koyu la bilird i . Sch röd inger'in den kleminin, zama n geçerken değ işmeyip hep ayn ı kalan d u ru mla r için geçerli 1 36
ola n ilk halinin, zaman la değ işen d u ru mları, mesela a rtıp aza lan manyetik alandaki bir atomu kapsayacak şekilde nasıl genelleştirileceğ i n i açıklad ı . Onda n tama men bağ ımsız ola rak Sch röd i nger de ayn ı genel den klemi yazd ı; bu den klem şimd i (pek adil olmayara k) sadece Sch röd inger'in ad ıyla a n ı l ıyor. Sch röd i nger den klemi üstü nde ustalaştıktan son ra ki birkaç hafta içinde Dirac b u n u ku llanara k bilime en meşh u r katkıla rından biri n i yaptı . Doğada va r olan a na pa rçacıkla rla, on la rı oluştu ran başka bir şey olmadığı d üşü n ü ld üğ ü için "temel" pa rçacıklar ola rak ta n ımlanan ya pı-taşla rıyla ilg iliyd i bu . Bu parçacıkla rın klasik örnekleri foton la r ile elektron la rd ı r. B u g ü n , geçerliliğ i ortaya kon muş, deneysel iki olg u, temel parçacıklarla ilg i l i çalışmaların belkemiğ i n i oluştu ruyor. Birincisi, her temel pa rçacık tipin in, evren in her yerindeki tek tek bütü n örnekleri birbiri n in tıpatıp ayn ıd ır: Dü nyadaki bütü n atomla rın içindeki bütü n elektron la r ile milyon larca ışık yılı uza kta ki gala ksilerde b u l u na n elektron la r a rasında h içbir fa rk yoktu r; a m p u l ü n her sa n iye verd iğ i trilyon la rca foton ile en uza k yıld ızın verd iğ i foton lar birbiriyle ayn ıd ır. Bir tane elektron görd üyseniz bütü n elektron ları, bir ta ne foton görd üysen iz bütü n fatonları görmüş olu rsu n uz. İkincisi, insan ların kad ın ve erkek d iye iki cins olmasına benzer şekilde, temel pa rçacıklar da iki sın ıfa ayrılır. Birinci sın ıfın örneğ i foton, ikinci n i n örneğ i elektrond u r. 1 926'da böyle iki sın ıf old uğ u n u h iç kimse bilmiyord u . Elektron la rın ve foton la rın davra n ışları arasındaki fa rklılıkla r, bilinen iki parçacık tipin in davran ışla rı a rasındaki keskin tezadın örneğ id ir. Bir g ru p elektron d iyelim ki bir atarnu n içindeler; bu elektron ların yerleşebileceğ i her bir eneıj i seviyesi genellikle iki elektrondan fazlası n ı alamaz. Foton lar için ise d u ru m epey fa rklıd ır: Her eneıj i seviyesi a la bildiğine foton dola bilir. Bu farkı görsel olara k şöyle can landırabiliriz : İki kitaplık d ü şü n ü n, yatay raflar üst üste d izilmiş, eneıj i seviyeleri yu karıda n aşağ ı azalıyor olsu n, yan i raf ne kadar yu ka rıdaysa ona karşılık gelen eneıj i de o kadar yü ksek. "Eiektron kitaplığ ı"n ı n rafla rı, elektron ların yerleşebileceğ i eneıj i seviyeleri n i temsil ed iyor, "foton kita plığ ı"n ı n rafları ise foton la rın yerleşebileceğ i eneıj i seviyelerin i . "Eiektron kitaplığında" her raf en 1 37
fazla iki kita p a la biliyor; rafa iki kita p geld iğ i zama n raf dolmuş oluyor ve o rafa başka kita p konamıyor. "Foton kita plığ ın ın" bu ndan fa rkı, raflarına yerieşebilecek kitap sayısın ı n bir sın ırı olmaması . San ki elektron lar asosyaimiş de foton la r sü rü halinde takılmayı seviyormuş g ibi. Pa u li ı 925'te elektron ların birlikte takılma kta n hazzetmed ikieri n i a n layıp, d ışlama ilkesin i ortaya attı . Bu ilke neden atomda ki elektron ların hepsi n i n çekirdeğ in etrafında ayn ı en d üşü k eneıj ili yörü nge üzerinde dön med iğ i bulmacasın ı çözüyord u : Hepsi ayn ı seviyeye yerleşemiyorla rd ı da onda n . Dışla ma ilkesi, elektron ları daha yü ksek eneıj i seviyelerine yerleşmeye mecbu r ed iyord u . Fa rklı atom tü rlerinin (ya n i başka başka kimyasal elementlerin) birbirinden böylesine fa rklı davra n ması n ı n neden i buyd u . Gündelik deneyimimizde neon gaz, sodyu m ise meta ld ir, fakat neon gazı n ı n atomla rı sodyu m atomlarına çok benziyor: Çekirdeklerin i n d ışında a ralarındaki tek fark sodyu m atomu n u n neon atomu ndan bir fazla elektron u olması . O ilave elektron, iki elementin a rasındaki fa rkları belirliyor ve Pau li d ışlama ilkesi, sodyu m u n fazla elektron u n u n neden basit bir şekilde d iğer elektron ların a rasına ka rışıp neona neredeyse eş bir atom tü rü oluştu rmad ığ ı n ı açıklıyor: Elektron bu n u n yerine daha yü ksek eneıj i seviyeli bir kua ntu m d u ru m u na yerleşiyor ve iki elementin davran ışla rı arasındaki farkların sebebi de bu . Ayn ı sebeple, eğer d ışla ma ilkesi olmasayd ı, yaşad ığ ımız d ü nyada va rlığ ına a lıştığ ımız onca çeşit şekil, doku ve rengin h içbiri olmazd ı . H islerimiz h issedecek bir şey bu lamama kla kalmayacak, zaten on la r da va r olmayaca klard ı . Hatta insa n lar da, hayatın kend isi de olmazd ı . Dirac d ışlama ilkesin in g üc ü n ü n farkındayd ı . Ama on u n Bishop Sokağ ı İlkoku lu'ndayken ya ptığ ı kimya deneylerinde atom seviyesinde olu p biten leri a n layabilmeleri için teoricilerin daha kırk fırın ekmek yemeleri gerektiğ i n i biliyord u . Oku ldayken kimya, elementlerin ve başka maddelerin nasıl davra n d ığ ı n ı ta n ımlamaktan ibaretti : Öd ü l, bu tan ımla maların ötesine geçip, on la rı evrensel kan u n larla açıkla ma ktı . Kua ntu m meka n iğ i tam da b u n u yapmayı vaat ed iyord u a ma ı 926'da bu teoriyi bir tanecik elektrondan ı 38
fazlasına sah i p atomlara, "ağ ır atomla ra" uyg u lamak, m ü m kü n değ ild i .
hen üz
Dirac kolejdeki odasında otu ru p Sch röd i nger dalgaları n ın ağ ır atomla rı nasıl ta n ı mlayabileceğ i ve Pau li d ışla ma ilkesin i n önemi üstü ne d üşü n üyord u . Akl ı n ı n bir köşesinde, Heisen berg'in teorilerin sadece deneycilerin ölçebileceğ i n iceliklerle ku ru lması gerektiğ i inancı d u ruyord u . Bir atomda ki iki elektron u ta nımlaya n Sch röd i nger dalgaları n ı d üşü n d ü ve elektron la r yer değ iştirecek olsa dalgaların her birinde bir değ işiklik olu r muyd u aca ba d iye merak etti . H içbir deneyeinin bu n la rın a rasında bir fa rk göremeyeceğ i son ucuna vard ı, zira atarnu n yayd ığ ı ışık iki d u ru mda da ayn ı olaca ktı . Fa rk etti ki, bu elektronları ta n ımlamak, iki elektron birbiriyle yer değ iştird iğ inde işaretleri değ işme (ya n i eksi l 'le çarpılma) özelliğ i taşıyan dalgalarla mümkü nd ü . Birkaç sayfa cebirle, yerleşilebilecek eneıj i seviyeleri n i dold u ran elektron g ru pları n ı n eneıj iyi nasıl paylaştığ ı n ı çözmek için bu fikri ku lla n d ı . Dirac'ın o yaz çıkard ığ ı formü l ler, bug ü n meta lleri ve yarıiletken leri çalışan a raştırmacıla r ta rafından her g ü n ku lla n ı l ıyor; bu maddelerde ısı n ı n ve elektriğ in nasıl aktığ ı n ı maddelerin içindeki elektron lar belirliyor, o elektron la r da hep birlikte Dirac'ın formü lleri n in ezg isine aya k uyd u ra rak dans ed iyorla r. Gelgelelim, pratik uyg u lamalar Dirac'ın h iç ilg isi n i çekmiyord u . On u n tek derd i doğanın en temel d üzeyde nasıl işled iğ i n i, elektronları tan ımlaya n dalgala r ile faton la rı ta n ı mlayan dalgalar a rasında neden böyle keskin bir tezat old uğ u n u a n lama ktı . Vard ığ ı son uca göre, bir g ru p elektron u tan ımlaya n dalga, iki elektron u n yeri değ iştiğ inde işaret değ iştirirken, bir g ru p faton u ta nımlaya n dalga için b u n u n tersi geçerliyd i, yan i iki foton u n yeri değ iştiğ inde dalga yine ayn ı ka lıyord u . B u son uç Dirac'ın daha önce ka racisim ışıması üstü ne yaptığ ı verimsiz çalışma la rla temiz bir şekilde örtüşü p, kuantu m meka n iğ in i n en ka rmaşık problemlerinden birine, Einstein'ın aklının eremed iğ i bir probleme çözü m getirmesin i sağ lad ı . Dirac'ın ilk ola rak Bristol'de Tyndall'ın derslerinde d uyd uğ u üzere, kuantu m teorisi 1 39
ı 900 yıl ı n ı n son haftalarında, Max Planck'ın eneıj inin kuantu mlar halinde taşınd ığ ı n ı söylemesiyle ortaya çıkmıştı . Mesele, yen i kua ntu m teorisin i n Planck'ın form ü l ü n ü nasıl açıklad ığ ı n ı kimsenin a n la mamasıyd ı . Felix'in ölü m ü n ü n a rd ından gelen yas aylarında Dirac çözü m ü n izi n i kaybetmişti çü n kü elindeki teorik araçlar yeterli değ ild i . l2ol Şimd i, karacisim ışıma tayfın ı açıkla ma k için ihtiyaç d uyd uğ u aracı keşfetmişti : İki foton yer değ iştird iğ i za man, faton ları ta n ı mlayan dalgalar değ işmez. Dirac'ın defterindeki iki sayfa hesap, yirmi beş yıld ır deva m eden bir a raştırma projesin i bitird i . Özel bir şey ya ptığ ı n ı biliyor olmalı, a ma bunu an ne-ba basıyla paylaşmaya g i rişmed i . 27 Temmuz'da haftalık kart osta lına yazd ığ ı mesaj, "şu a nda söylenecek pek bir şey yok" id i . 2 1 Ağ ustos son u nda Dirac yen i teorisin i n b i r açıklamasın ı Kra liyet Cemiyeti'ne gönderd i . Kend inden mem n u n olması için her tü rlü sebep vard ı fa kat on u yine haya l kırıklıkları bekliyord u, zira yayımlama aşa masında yine geçilmişti . Ekim son u nda, ma ka lesi yayımlandıktan bir hafta son ra, Roma'dan, sekiz ay önce elektron g ru plarına dair bir kuantu m teorisi yayımla mış olan bir fizikçiden daktiloyla yazılmış kısa bir mektu p geld i . Mektu bu gönderen, Dirac'ta n bir yaş büyü k İta lyan fizikçi En rico Fermi'yd i . Dil oku llarında geliştirilmiş bir İngilizceyle yazılmış kısa mektu bu nda Fermi, Dirac'ın görmemiş old uğ u n u ta hmin ettiğ i makalesine d ikkat çekiyor ve sözlerin i kin e yer vermeden ba lıyord u : "[Bu ma ka leden] d i kkatin izi esirgememen izi rica ederi m ." 22 Aslında Dirac, Fermi'n i n makalesin i birkaç ay önce görmüş ve önemli olmad ığ ı n ı d üşü n müştü ; aklından çıkmıştı b u ma ka le. Dirac'ın ma ka lesi yaklaşım ba kımından Fermi'n i n kinden çok farklı olma kla birlikte elektron g ru pları n ı n eneıj ilerine dair öngörü leri ayn ıyd ı . u
Fermi'n in ya ptığ ına benzer bir işi bir fizikçin in daha ya ptığ ı son radan ortaya çıktı . Göttingen'de Pascual Jordan da on la rdan bağ ımsız olara k ayn ı son uçları bu lmuş, b u ld u kla rı n ı topariayıp elyazması olara k, ABD'ye g iderken oku ması için dan ışma n ı Max Born'a vermişti . Born maka leyi bavu l u n u n d ibine koyu p, son ra da ta ma men u n utmuştu, ta ki birkaç ay son ra Almanya'ya dönene kadar. Ama a rtık çok geçti . Bug ü n fizikçiler elektron g ru pla rı n ı n 140
kua ntu m tan ımını sadece Fermi ve Dirac'tan biliyorla r. Bu projede Jordan haksız ola rak kaybetti . lı 3l
Eyl ü l ı 926'da Dirac, ı s s ı Komisyon u'ndan a ld ığ ı bu rsla bir yıl Avru pa'da ça lışma k üzere Cambridge'den ayrılmaya hazırlan ıyord u . Ken d i tercihi, " ı ss ı 'li" ola rak ilk yıl ı n ı Heisen berg ve arkadaşla rıyla Göttingen'de geçirmek yön ü ndeyd i fakat Fowler on u n Boh r'u n Teorik Fizik Enstitüsü'ne, Kopen hag'a g itmesin i istiyord u . Bir orta k noktada uzlaştılar: Dirac vaktin in ya rısın ı bir yerde, d iğer ya rısın ı ötekinde geçirecek ve ilk altı ay için Dan i marka'ya g idecekti . Dirac Kopen hag'a va rd ığ ında bita p haldeyd i ; Kuzey Den izi'n i geçtiğ i on a ltı saatlik yolculuğ u n çoğ u n u kusa rak geçirmişti . lı41 Bu tecrü ben in son u nda şaşırtıcı bir kara r verd i : Den iz tutması zafiyeti n i yenene kadar fırtınalı den izlerde yolcu l u k etmeye deva m edecekti . Meslektaşı Nevili Man hayretler içindeyd i : "Soğ u k, ra hatsızlık, yemek fila n on u n için h iç fark etmiyor. [ . . . ] Ga nd h i g ibi ada m bu Dirac. ' 25
ı4ı
8. Böl ü m Eyl ü l 19 26-0ca k 1 9 27 BAY PRALINE: [ . . . ] işte tam bu dükkandan aldığım, alalı da ha yarı m saat olmaya n bu pa pağandan dolayı şikayeti mi bi ldirmek istiyorum . EVCiL HAYVAN MAGAZASI SAHiBi: H a evet. şu, eee, Norveç Mavisi . . . Nedir, eee . . . Nedir acaba problem? BAY PRALINE: Problem nedi r söyleyeyi m, delika nl ı . Öldü, işte budur problem ! Monty Python's Flyi ng Circus senaryo JOH N CLEESE ve GRAHAM CHAPMAN, 1970 Monty Python'u n � ü n lü skeci, Dirac'ın Kopen hag'a varışı n ı n a rd ından Rutheıford'u n Boh r'a an lattığ ı b i r fıkraya tu haf b i r şekilde benziyor. "Bu Dirac" d iye hom u rdandı Boh r, "epey fizik biliyor g ibi, a ma h içbir şey söylemiyor." Rutheıford için yen i bir haber değ ild i b u ; Boh r'u n sözlerin i n altındaki eleştiriye en iyi ceva bın, bir evcil hayvan mağazasından pa pağan alıp ona kon uşmayı öğ retmeye çalışan, a ma başarısız olan ada mın h ikayesin i an latma k olacağ ına kara r verd i Rutheıford : "Ada m kuşu mağazaya geri götü rü p, mağaza sah ibine kon uşa n bir pa pağan isted iğ i n i a n latmış, başka bir papağan istemiş. Mağaza sah ibi ka bu l etmiş, adam da yen i papağa n ı n ı almış eve götü rmüş, fa kat b u pa pağan d a h içbir şey söylememiş. Böylece;' d iye deva m etmiş Rutheıford, "adam kızg ın kızg ın mağazaya geri dön müş ve demiş ki : 'Bana kon u şa n pa pağan d iye bu n u verd in, ama bu da kon uşmuyor.' Mağaza sah ibi bir an d u raklamış, son ra elin i başına vu rara k, 'Ah, tabii ya ! Siz kon uşan bir papağan istemiştin iz! Affedersin iz. Ben size d ü şü nen papağ a n ı verm işim' demiş. ' ı Dirac Kopen hag'da bol bol d üşü nd ü, çoğ u zaman da tek başına . 142
Boh r'u n enstitüsü nde kimse on u n g ibi biri n i görmemişti; teorik fizikçi sta nda rtla rına göre bile son derece acayip bir adamdı, içine kapan ık bir tipti, en çok yal n ızken ya da kon uşu la n ı sessizce d i n lerken mutluyd u . Soru la ra ya evet ya hayır d iye cevap verme eğ ilimi Boh r'a Lewis Ca rroll'ın Alis Harika lar Diya rında'da ked ilerle kon uşma n ı n zorlu kları üzerine yazd ıkları n ı hatırlattı : "Ba ri 'evet' demek için g u ru ldayıp, 'hayır' demek için miyavlasa la rd ı, ya da b u na benzer bir ku ralla rı olsayd ı da, biraz soh bet edebilseyd ik! Ama birisi her zama n ayn ı şeyi söylüyorsa on u n la nasıl an laşabilirsin iz ki?' 2 Fakat arada sırada Dirac'ın iki kelimeden oluşan cevap dağarcığ ı n ı gen işlettiğ i de oluyord u . Boh r veya b i r a rkadaşı üstü ne geld iğ inde veya şu n u mu b u n u mu tercih ettiğ i n i beli rtmesi için ısra r ettiğ inde, kısa ve sert şekilde, "Fa rk etmez" d iyerek sorg u lamayı sona erd i riyord u . � Belki şaşırtıcı bir şekilde, enstitü n ü n, Ca mbridge'in soğ u k resmiyetinden bambaşka b i r d ü nya su nan dosta ne ve resmiyetten uza k ortamı Dirac'a iyi geld i . � 192 1 'de bu bina açıld ığ ından beri Boh r böyle rahat bir orta mın gelişmesine çok özen göstermişti . Şeh rin kuzeybatı kıyısında gen iş ve d üz bir cadde olan Blegdamsvej'de bulunan enstitü d ışarıda n özelliksiz, şeh irdeki yen i binala rın herha ng i biri g ibi görü n üyord u . Fa kat içeride, enstitü n ü n eşi benzeri olmayan bir ortamı vard ı : Gü n ü n büyü k böl ü m ü nde b u rada derin ta rtışmalar dön üyord u ve bu n u n çoğ u nda hava atmaya yer yoktu ; bireyselliğe önem veriliyor ama birlikte çalışma desteklen iyord u ; idare etkindi, abuk su buk bü rokrasiden uza ktı . Boh r meslektaşla rın ı birlikte d i n len meye, rahatla maya teşvik ed iyord u : Saçma sa pa n oyu n lar oyn uyor, pin pan tu rn uvası yapma k için kütü phane masa la rına e l koyuyor, a rada b i r sinemaya g id iyor, a rkasından da gece yanlarına kadar ayyaş m u ha bbeti yapıyorlard ı . Kuantu m fiziğ i bu nesil fizikçilerin ellerinde yoğ ru lmaktayd ı ve bu n u n farkındayd ıla r. Yen i ortaya çıka n kua ntu m meka n iğ ine kendi damgası n ı vu rmayı her a raştırmacı istiyor, ıvır zıvır ü retmek asa p bozuyor, ka lıcı değeri ola n fikirler bu lmak u m ut ed iliyord u . Araştırma kon u ları, tarihe geçmeye aday ha berlerd i . Boh r Dan i ma rka'da milli kah ramandı, h iç öyle davra n masa da . 143
Alça kgön üllü ama hakim kişiliğ iyle, ringa ba lıkları n ın peşindeki ta rak ağlı balıkçı teknesinden kaçıp gelmiş kaptan g ibi görü n üyord u . Boh r'u n derin liğ i ve çok yön l ü l ü ğ ü Dirac'ı derinden etkiled i; Boh r ona insa n ın hem birinci sın ıf fizikçi hem de sanatla, borsayla, psikolojiyle ve hemen her kon uyla aktif ola rak ilg i lenen biri olması n ı n m ü m kü n old uğ u n u ka n ıtlıyord u . Akıl hacası Rutherford g ibi Boh r da doğ a n ı n nasıl işled iğ ine dair ü rkütücü derecede g üçlü sezg ilere ve genç meslektaşla rın ın içindeki cevheri ortaya çıka rma k kon usu nda gerçek bir ka biliyete sa h i pti . Özel bir ziya retçi geld i mi Boh r on u n la şeh rin hemen d ışındaki Klampen borg Orman ı'nda kayın ağaçları a rasında bir gezintiye çıkara k yen i meslektaşı n ı n yeteneğ i n i ölçer, ona matematiksel olmaya n kendi fizik ya klaşımına dair fikir verird i . Boh r nasıl Rutherford'u n büyüsü ne tutu ld uysa, genç fizikçilerin çoğ u da Boh r'u n büyüsü ne kapılıyorla rd ı . Boh r ve kra liçe edalı eşi Marg rethe, enstitüdeki hayatı bir yu rd u n müd ü rü ile müdiresi g ibi idare ed iyor, misafirlerin i mem n u n etmek için ellerinden geleni ya pıyorla rd ı . Boh r g ü n ü n büyü k kısmı n ı ayn ı a nda hem kon uşu p hem de piposu n u ya kma sa natında ilerleme kaydetmeye ça lışa rak geçiriyor, arkadaşla rıyla teker teker ya da g ru plar halinde soh bet ed iyor, on la rı teşvik ed iyor ve fikirlerin i d id i k d id i k d id ikliyord u . Hatalar ka rşısında nazik davran ırd ı ve genç a rkadaşları n ı n ça lışma la rı n ı sorg u larken en sık tekra rlad ığ ı sözler "eleştirmek için değ il, sadece öğ ren mek için" id i . � Boh r atom fiziğ i n i n Sokrates'iyd i, Kopen hag'ı da bu a la n ın Atina'sı yaptı . Dirac'a şeh rin göbeğ inde bir pa nsiyon ayarla n mıştı . Bristol'de ve Ca mbridge'de ya ptığ ı g ibi b u rada da sıkı bir rutin i va rd ı : Paza r hariç her g ü n yarım saatlik yü rüyüşle şeh rin kuzeybatı ya kasındaki su n i göletlerde yüzen ördekler ile kuğ u la rın ya n ından geçerek enstitüye g id iyor, öğ le yemeğ i için pansiyona dön üyord u . � Pazar g ü n leri koru la rda veya şeh rin kuzeyi boyu nca den iz kenarında yü rüyüşe çıkıyord u, çoğ u zaman yal n ız olara k ama bazen de bazı meslektaşla rıyla veya sadece Boh r'la . 7 Orada ta n ıştığ ı yen i insan la rdan Heisen berg'le (mektu p a rkadaşı olara k old uğu g ibi, şahsen tan ışınca da sevimli biriyd i) iyi a n laşıyor, fa kat görü ld ü ğ ü kadarıyla Pau li'yle pek uyuşmuyord u . Yetenekli b i r da h i old u ğ u 144
halde Pau l i fizikçiler aleminin en tatlı kişiliğ i değ i ld i : Kend i sesin i n tın ısı n ı severd i ve a rkadaşla rına bile rutin b i r şekilde sözel şiddet uyg u la rd ı ; yine de samirniyetine hayran lık d uya n çoktu, mağdu rla rı da dahil olmak üzere. "Sen tam bir budalasın" deyip d u ruyord u Pau li, son rada n bu sataşma la rın kend i oyu n u n u n ka litesin i yü kseltmesine katkıda b u l u nd u ğ u n u söyleyecek olan a rkadaşı Heisen berg'e. � Dirac ise bundan h iç hoşlan mıyord u ve Pa u l i sık sık on u n kendine g üven d uvarları n ı aşıyord u . Ama Dirac h içbir ra hatsızlık bel i rtisi göstermed i : İster övü lüyor ister yeriliyar olsu n kilometrelerce uzağa ba ka r g ibi d imd ik ka rşıya bakıyor, kon uşma k kon usu ndaki, hatta kend isine ya klaşılması kon usu ndaki isteksizliğ i bütü n varlığından, kuwetle yayılıyord u . An laşıla n Dirac'ın davra n ışları Boh r için sü rpriz olmamıştı . Birkaç sene son ra bir gazeteciye Dirac'ın ilk ziya retinden ba hsederken Hamlet'teki mezarcıyı ta klit etti Boh r: "Kopen hag'da bir İngiliz'den her şey beklenir. ' 9 Kuantu m teoricileri ıçın en acil mesele hala ayn ıyd ı : Den klemlerindeki semboller n e a n lama geliyord u? O yaz Göttingen'de Max Born, bir pa rçacığ ın gelecekteki d u ru m u n u n ilke ola rak her zaman öngörü lebileceğ i şeklindeki klasik görüşü bir kenara bıra ka rak Sch röd inger'in dalgaları n ı yoru mlad ı . Born elektron u n bir hedef ta rafından saçıld ığ ı n ı tasvir etmişti . Elektron u n n e kadar sapacağ ı n ı tam olara k öngörmen in imkansız old uğ u n u , sadece elektron u n belli b i r açı çevresine saçılma olasılığ ı n ıbilmen in m ü m kü n old uğ u n u idd ia etti . B u radan yola çıkara k, belli bir da lga bir elektron u ta n ımladığı zaman, çok küçük herhang i bir bölge içinde o elektron u bu lma olasılığ ı n ın, kabaca söylersek, o bölgedeki dalganın "büyü klüğ ü n ü n" kend i kend isiyle çarpıld ığ ı basit bir hesapla elde ed ilebileceğ i n i d üşü nd ü . lıol Born'a göre dalga, gelecek davran ışla rın öngörü lmesine ola nak veren ku rg u sa l bir matematiksel n icelikti . Newton'u n evren tasviri n in meka n ik kesin l i klerinden müth iş bir kopuş demekti bu, geçmişin geleceğ i içerd iğ i şeklindeki yüzlerce yıllık alg ıyı sona erd iriyord u . Dirac da dahil olmak üzere başka insa n la r da bu görüşe katılıyorlard ı, fa kat bu n u ilk yayımiaya n Born old u, lakin kend isi bile ilk eta pta bu n u n önem i n i tam ola rak 145
kavramış g ibi goru n müyor: Bu kavramı ortaya attığ ı maka lesinde bu ndan sadece bir d ipnotta ba hsed iyor. Born'u n kua ntu m olasılıkla rı san ki enstitüde kimseyi şaşırtma mıştı, hele de "başka tü rlü olabileceğ i n i h iç d üşü n memiştik ki zaten" d iyen Boh r'u ; fakat on u n veya a rkadaşla rından biri n in bu fikri neden yayımla maya değer bu lmad ıkla rı belli değ i l . lı ıl Kuantu m meka n iğ in i n olasılıklara dayalı yoru mu n u n köken i ne olu rsa olsu n, ı 926 son ba harında fizikçiler cemaatinde herkes bundan bahsed iyord u ve Boh r ile Dirac a rasındaki ilk "d iya loğ u n " kon u larından biri de buyd u . Dirac'ın gelmesinden sadece birkaç hafta önce Sch röd inger enstitüye misafir olara k gelmiş, kuantu m dalgaianna dair Born'u n yoru mu n u ve kuantu m sıçrama ları kavra m ı n ı itici bu ld u ğ u n u açıkça beli rtmişti . Bir keresinde, Boh r ta rafından d id ik d id i k sorg u la n d ı ktan son ra Sch röd i nger hasta la n ı p yata kla ra d üştü, fa kat uça n kaça rı yoktu . Boh r yatağ ı n ın başına d i kilip sorg u ianna yen iden başlad ı . lı ıl
On u n yerinde Dirac olsa böyle yoğ u n sorg u larna la ra iyi ceva p veremezd i, fakat son ba har yü rüyüşleri boyu nca Boh r için güzel bir ses ya nsıtma tahtası old u . Boh r meseleleri birbiri a rdına açıkla maya çalışırken ve meselen i n çözü mü sa n ki bir tü rlü yakalanamaya n bir hayalet g ibi pa rmakla rın ı n a rasından kayıp g iderken Dirac bir-iki kelime ya kon uşuyor ya kon uşmuyord u . Ekim ayında bir pazar g ü n ü yü rüyüşü nde Boh r, belki d e Dirac'ın İngiliz klasik edebiyatına ilg i d uyuyor olabileceğ i n i d ü şü nerek on u Hamlet'in geçtiğ i yere, Da n i ma rka ile İsveç a rasındaki bağaza ba kan Kron borg kra liyet sarayına götü rd ü . Oza n on la rı d uysa karşılıklı kon uşmalarında, gerek kon uşma üslu pları n ın tezad ı, gerekse bilime ve her kon uya yaklaşımla rı n ı n birbirine bu kadar ters olması ba kımından derya g ibi mizah ma lzemesi b u l u rd u . Felsefe Boh r'u n ald ığ ı eğ itimin önemli ve zoru n l u bir pa rçasıyd ı, o da b u n u cidd iye a lıyord u . Boh r a n lamı kelimelerle ara rken Dirac kelimeleri yan ıltıcı buluyor, gerçek berra klığ ı n anca k matematiksel simgelerle elde ed ilebileceğ i n i d üşü n üyord u . Oppen heimer'ın d a h a son ra d i le getireceğ i üzere Boh r "matematiğe, Dirac'ın kelimelere ya klaştığ ı gibi yaklaşıyord u, yan i kend i n i başka insa n lara ifade etmenin bir aracı ola rak; aslında 146
b u na da pek ihtiyaç d uym uyord u . ' 13 İ kisi n i n birlikte bir iş yapa bileceğ ine dair h iç u m ut yoktu, Dirac'ın Kopen hag'da b u l u n d u ğ u dönemin başlarında Boh r on u ma kale yazmasına yard ım etmesi için ofisine çağ ırd ığ ında g ü n g ibi ortaya çıktı bu d u ru m . Bu Boh r'u n hep yaptığ ı bir şeyd i : Genç meslektaşla rı n ı kend isine birkaç g ü n katiplik etmeye mecbur ederd i sık sık. Karşılığ ında gençlerin ald ığ ı öd ü l, on lardan bu görevin istenmiş olması şerefinden ve o g ü n lerde öğ le yemeğ i n i Boh r'la rın evinde yemekten iba retti sadece. La kin sü reç h iç de kolay değ i ld i : Ağzından bir cü mle çıkar çıkmaz Boh r b u n u , an latmaya çalıştığ ı şeye daha ya kın ola n veya olmayan başka kelimeler leh ine değ iştirir, d üzeltir ya h ut da sild irird i . Bu eziyetli d i kte etme işi böylece sü rü p g ider, tutarlı bir son uca bir tü rlü bağ la na mazd ı . Dirac'ınsa Boh r'u n böl ü k pörçü k ifadeleri n i derleyip topa rla ma k, on ları örnek alınacak bir açıklıkla yazıya dökmek için saatlerce uğraşma kta n daha m ü h i m işleri vard ı . Boh r'la ilk sea ns başla r başlamaz, "Oku ldayken" ded i Dirac, "bana hep bir cümleyi nasıl bitireceğ imi bilmiyorsam ona h iç başla ma mamı öğ rettiler." Dirac'ın Boh r'a yazma n lık etme görevi yaklaşık ya rım saat sü rd ü . lı41
Enstitüdeki genç fizikçilerin çoğ u a kşa mları sinemaya g iderek ya da evlerinde sosisli sa ndviç yiyi p bira içerek d i n len meyi seviyord u . Dirac ise gecelerin i şeh rin çevresinde tek başına uzu n yü rüyüşler yapara k geçirmeyi tercih ed iyord u . Akşa m yemeğ inden son ra evinden çıka r, tra mvayla son d u rağa kadar g id ip, kuantu m fiziğ inin problemleri n i d ü ü nerek Kopen hag sokakla rından yü rüye yü rüye evine dönerd i . ı s H ıristiyan va roluşçuluğ u n u n öncüsü ola n 1 9 . yüzyıl filozofu, Da n ima rka h yu rttaşla rı a rasında tu haflıkla rıyla da neredeyse fikirleriyle old u ğ u kadar ün ya pmı S0ren Kierkegaard'la ayn ı yolları yü rü d üğ ü n ü herhalde bilmiyord u . 16 Kierkegaa rd evinde saatlerce ileri geri volta atara k d ü şünceleri n i evirip çevirir, insa n la rın a rasına karıştığ ı "halk ba nyosu" sırasında ise her g ü n ü n ü doğd uğ u kentin soka klarında geçirird i . Kopen hag halkı 1 830'1arın ortalarından itiba ren yirmi yıl boyu nca bu ka mbur asilzadeyi gen iş kenarlı şapkası ve koltuğ u n u n a ltına katlad ığ ı şemsiyesiyle dolaşırken görd ü . "En iyi fikirlerime yü rüyerek u laştım" demişti 147
Kierkegaa rd ; yaşlı Dirac'ın aynen tekra r ettiğ i bir ifade. lı71 Fa kat yolda ya n larından geçtikleri insa n la ra ikisi n i n verd iğ i tepki başkayd ı . Dirac d iğer yayalara h içbir şey söylemezken Kierkegaa rd "g ü ndelik karşılaşmaların üstadı" ded iğ i Sokrates'in geleneğ i n i takip ederek, yolda karşı la tı u ı kimi insa n ları a klındaki kon uda sorg uya çekerek çok şaşırtırd ı . ıs Dirac g ü n içinde çoğ u zaman kütü phanede ça lışıyor, kütü phaneye bitişik "derg i odası"nda en son yayın la rı oku mak veya bir serninere g itmek için bazen çalışmasına ara veriyord u . Enstitüdeki Da n ima rka h genç fizikçilerden biri olan Ch ristian Meller'e göre, aklı başka yerde ve mesafeli görü n üyord u Dirac :
Genel likle kütüphanenin en iç odası nda, olabilecek en ra hatsız şekilde tek başına oturur ve düşüncelerine o kadar daim ış olurdu ki onu rahatsız edeceğiz diye korkumuzda n odaya adım atmaya cesaret edemezdik. Bütün günü aynı pozisyonda oturup yavaş yavaş ve tek bi r şeyi bi le si lmeden koca bir maka le yaza rak geçirebi l i rdi .� Dirac kütü phanede ileride en meşh u r fikirlerinden biri olacak ola n, kua ntu m teorisin in Heisen berg versiyon u ile Sch röd inger versiyon u arasındaki bağ ia ntıyı hazırla ma ktayd ı . Bu teorilerin san ki ayn ı son ucu verd iğ in i n herkes fa rkındayd ı a ma birbirlerinden İngilizce ile Japonca kadar fa rklı görü n üyorlard ı . Dirac bu iki dilin birbirine tercü me ed ilmesin i mü mkü n kıla n ku ralı bu ld u , a ralarındaki ilişkiyi ortaya çıkard ı ve Sch röd inger denklemine yen i bir açıklık getird i . Görü ld ü ki Sch röd inger dalgaları o kadar da esrareng iz değ ild i; bir kua ntu m u n ( elektron veya başka bir m i n i k parçacık) eneıj i değerine dayalı tan ımı ile kon u m u n u n olası değerlerine dayalı ta nımı arasındaki geçişte ku lla n ıla n matematiksel n iceliklerd i bu n lar aslında . Dirac'ın teorisi Sch röd inger dalgaları n ı n Born yoru muna da yer veriyor ve kua ntu m u n bir yerde bu l u n ma ihtima l i n in nasıl hesapla nacağ ı n ı gösteriyord u . Dirac kuantu m u n davran ışına dair deneyeinin elde edebileceğ i bilg i n in de sın ı rlı old u ğ u n u fa rk etmeye başlad ı . "Kua ntu m teorisinde [bir kua ntu m u n başla ng ıç kon u m ve 148
momentu m değerlerin in] ikisi n i n birden sayısal değerlerine atıf yapan h içbir soruyu cevapla ma k m ü m kü n değ ild ir" d iye yazd ı ve bu şifreyle, başla ng ıç değerlerinden biri n i n bilind iğ i soru lara ceva p vermen in mü mkü n olması n ı n bekleneceğ ine işa ret etti . Kuantu m meka n iğ in i n en meşh u r ilkesin i, ya n i belirsizlik ilkesin i bulmasına ra ma k kalmıştı; Dirac'ın avucundan sıyrılan bu av pek ya kında Heisen berg ta rafından ya ka la naca ktı . Teorisin i otu rtu rken, a l ışıld ık matematik içinde h içbir şey ifade etmeyen yen i bir matematiksel ku rg u oluştu rd u Dirac . Delta fon ksiyon u ad ı n ı verd iğ i bu şey, taba n ı üzerinde otu ru ucu yu karıya ba ka n incecik bir iğ nen in d ış kenarına benziyor. 20 Söz kon usu ta ba ndan uza kta delta fon ksiyon u n u n sayısa l değeri sıfır fa kat öyle bir yü kseklik değeri var ki çevre ve taban a rasında kapsanan a la n tam bir birim ed iyor. Fon ksiyon matematiksel mantık ku ra llarına uyg u n davra n mad ığ ı için saf matematikçilerin on u mantığa aykırı bu lacağ ı n ı biliyord u Dirac, fakat u m u ru nda değ i ld i . Fon ksiyon u n "d üzg ü n " olmad ığ ı n ı teslim ed iyor, a ma b u n u n "d üzg ü n b i r fon ksiyon g ibi, kua ntu m meka n iğ inde uyg u la mada her tü rlü a maç için ku lla n ı la bilir ve ya n l ış son uç vermez" old uğ u n u da kayg ısızca ekliyord u . Matematikçiler anca k ı 940'1a rın son larında bu fon ksiyon u lekesiz sayg ın l ığa sah ip bir kavra m olara k ka bu l ettiler. ı 963'te verd iğ i bir röportajda, bu yen i fon ksiyon u mü hend islik eğ itimi sayesinde b u ld uğ u n u an lattı Dirac :
Ba na delta fonksiyonu fi krini vereni n herhalde böyle bi r eğiti m olduğunu düşünüyorum; çünkü mühendisl ik yapıları nda ki yükü düşünürseniz, eli nizde bazen dağılımlı yük olur bazen de bir noktada yoğunlaşmış yük olur. El i nizde yoğunlaşmış yük de olsa dağı lımlı yük de olsa asl ında aynı şey, ama bir şeki lde bu i ki durum içi n farkl ı denklemler kullanıyorsunuz. Asl ında, delta fonksiyonunun doğması nı sağlayan şey bi r şeki lde bu i ki şeyi bi rleşti rmekten i baretti .� Lakin Dirac'ın hatırladıkları doğ ru olmaya bilir. Delta fon ksiyon u n u ı49
ilk defa, Bristol'de mü hend islik öğ rencisiyken oku d u ğ u kitaplardan birinde, fon ksiyon u her zama n ki kav acılığ ıyla ta kd im eden Heaviside'dan da okumuş ola bilir pekala . 22 Bug ü n bu fon ksiyon Dirac'ın ad ıyla an ılıyor a ma on u ilk b u la n Dirac değ i ld i : Bu iş ilk defa 1 822'de Heaviside'ın en sevd iğ i matematikçi ola n Fransız Joseph Fou rier ta rafından yapılmıştı, a ma daha son ra b u n u birbirinden bağ ımsız ola rak birkaç kişi daha buld u . l23l
Matematiğ in sağ la mlığı Boh r'u ilg i lend irmiyord u, dolayısıyla enstitüden gönderilen her makalen in Boh r'u n onayından geçmesi gerektiğ i an layışı uya rınca Dirac'ın kend isine su n d u ğ u tasla kta delta fon ksiyon u n u okuyu nca bu ndan ra hatsızlık d uym uş olmasa gerek. Gelgelelim Dirac ile Boh r kısa sü re içinde bir kıtadaki kelime d izimi üzerine tartışan iki şair misali a n laşmazlığa d ü ştü ler. Boh r her bir kelimeyi önemsiyor ve tekra r tekra r, ayrıntıla rda değ işiklikler talep ed iyord u . l24l Dirac için ise kelimelerin varlık neden i on u n d ü şünceleri n i olabilecek e n açık şekilde ifade etmekti, on ları değ iştirmeye h iç gerek görmüyord u . T.S. Eliot'ın şu sözlerine katılırd ı herha lde : "Ne ded imse o demek ve eğer başka şekilde demek isteseyd im öyle derd im zaten . " Dirac genellikle başarıları n ı hemen talihe bağ iard ı fa kat b u defa öyle yapmad ı : Maka lesinden "can ım" d iye bahsed iyord u . l2sl Da ha son ra, üzerinde ça lışma kta old uğu problemi çözü p Heisen berg'in teorisiyle Sch röd inger'in ki arasındaki ilişkiyi ortaya çıka rd ığ ı için mutlu old u ğ u n u söyled i . B u n u n çözü mü için gereken temel n itelikler tekn ik beceri ve uyg u la mayd ı; ona göre burada özel bir ilham yoktu . Dirac'ın "can ım" maka lesinden bu kadar mem n u n olması n ın bir nedeni de herhalde, kua ntu m meka n iğ i n i klasik rneka n i kle benzerlik ku ra rak geliştirme yöntemi n i n bu rada başa rılı olmasıyd ı . Hamilton'ın klasik meka n ik ya klaşım ı n ı oku rken "geçiş teorisin in" ayn ı olg u n u n fa rklı ta n ımla rı n ı nasıl birbiriyle ilişkilend i rd iğ i n i görmüştü . Heisen berg'in teorisi ile Sch röd inger'in ki a rasındaki bağ ia ntıyı ku rmak için bu fikri ku llanarak iki teoriye de ışık tutmuştu Dirac. Bu makalesiyle a la n ı n lideri olacağ ı n ı u m ut ettiyse eğer, tez zama nda haya l kırıklığına uğrayacaktı . Son baharın son u nda, kend i ı so
makalesin in ka n ıtları hen üz hazır olmadan, Pascual Jordan'ın tıpatıp ayn ı problemi çözmüş old u ğ u n u d uyd u . Dirac'ın ya klaşımı ve su n u m u daha za rif ve ku llan ımı daha kolay olma kla bera ber, iki makalen in kapsa mı özü nde ayn ıyd ı ve ayn ı son uçları su n uyorla rd ı . Böylece Dirac kua ntu m meka n iğ ine seçkin bir katkı daha su nmuş old uğu halde (bir yıl içinde yaptığ ı ikinci önemli katkıyd ı bu), bu teoride hayati önemde bir yenilik yapara k bütü n meslektaşla rı n ı aşması gerekiyord u hala . Lakin bazı seçkin hayra n lar kazan mayı başarmıştı, her ne kadar bun ların bir kısmı ondaki kendine özg ü mantık ve sezg i birleşim i n i an lama kta zorlan ıyor olsalar d a . Bu hayran la rdan biri Albert Einstein'd ı ; bir a rkadaşına şöyle demişti : "Dirac'la başım belada . Deha ile delilik a rasındaki baş dönd ü rücü yolda tuttu rd uğ u denge felaket. ' 26 Noel'den kısa sü re önce Dirac'ın ka ld ığ ı pa nsiyon u n telefon u çald ı . Ev sah ibesi a raya n ın Profesör Boh r old uğ u n u söyled i a h izeyi Dirac'a uzatırken . Bu Dirac için yen i bir tecrü beyd i, daha önce h iç telefonda kon uşma mıştı . l21l Dirac'ın tatili tek başına geçireceğ i n i bilen Boh r, on u Noel'i kend isi ve ailesiyle birlikte geçirmeye davet etmek için arıyord u . Dirac daveti kab u l etti a ma b u n u ebeveyn ine söylemed i . Ailesi mevsim normallerinden daha soğ u k geçen son ba harda üşü mekte, bir ya ndan da eve elektrik bağ latma n ı n getird iğ i değ işikliğe alışmaya çalışma ktayd ı . Dirac'ın an nesi on u daha az ça lışmaya ve daha çok yemeye ikna etmek için g i riştiğ i başarısızlığa mah ku m seferberliğ i n i sü rd ü rüyor ("U marım kend i n i yormaz ve Shakespeare'in Hamlet'i g ibi can lı ve tombu l olu rsu n'') ve ilk defa oğ luna mutsuz old uğ u n u, ev işlerinin rutin i nden sıkıld ığ ı n ı açıyord u . Azıcık bağ ımsızlığa fena halde ihtiyaç d uyan Flo, Charles evde olmad ığ ı za man işsiz Betty ile birlikte sıvışıp Fransızca akşam ku rsla rına devam ed iyord u . lısl
Dirac ailesi de en hazin Noel'ine hazırla n maktayd ı . Bir yıl önce, tatilde üç çocu kları evdeyd i; bu yıl yaln ızca biri evde olacaktı . 22 Aralık'ta, g iderek kuwetten d üşen Charles, oğ luna bir mektu p yazd ı; Dirac'ın sakladığ ı, babasından gelen sadece iki mektu pta n biriyd i bu, belki de Dirac'ın yetişki n l iğ inde babasından a ld ığ ı mektu pla r yaln ızca bu n lard ı . lıgl Artık Dirac'la sadece Fransızca ısı
kon uşmayan Cha rles, dört sayfalık mektu b u n u baştan sona İngilizce ola rak ve hala Felix'in yasın ı tuttuğ u n u gösteren siya h çerçeveli mektu p kağ ıd ına yazmıştı .
Sevgili Paul'üm, Burada sensiz yal nız olacağız; sen hayatımıza girdiğinden beri (sa nki daha dün gibi) i l k defa sensiziz, fa kat ka lbirn da ima seninle, bi r ba banın bi rici k oğl u için di leyebi leceği bütün mutluluğu dil iyorum sana . Eğer biraz vakti n olup bana orada ki hayatı na ve işine dai r bi raz ayrıntı verebi l i rsen, beni bunda n da ha mutl u edecek bi r şey ola maz, seni yeniden görmekten başka . Kendine yeterl i şeki lde baktığını, ça lışmalarının sa na sağl ığını unutturmadığını bil mek beni hoşnut edecektir.� Charles sözlerine oğ luna bir Noel hed iyesi, belki "bir satranç taşı seti" alma k isted iğ i n i söyleyerek devam ed iyor ve ona ya rd ı mcı ola bilecek "her şeyi" ya pacağ ı n ı söylüyor. Mektu bu n u "sen i seven baba ndan öpücü kler'' d iye bitiriyor. Mektu p, on u n yasına, yal n ızlığ ına, tepkisiz "biricik oğ lu"na daha ya kın olmayı çaresizce istemesine açıla n bir pencere g ib i . Noel a rifesinde gece yarısı Cha rles ile Betty, Felix'in ölü m ü n ü n i l k telaffuz ed ildiği yer olan ma ha lle kilisesinde ayine g ittiler. Son ra, Noel g ü n ü nde Dirac'ın an nesi, kend isi n i n de birlikte yaşadığ ı adam kadar yal n ız old u ğ u n u gösteren bölü k pörçü k bir mektu p yazd ı oğ l u na :
Tek yaptığımız şey, bi ldiğin gibi, çal ışma k, sonra bi raz da ha ça lışmak. [ . . . ] Baba'ya [salonun] duva r kağıtları nı yeniletmeye ça lışıyorum . 13 yı ldan sonra bunu yapması lazı m . [ . . . ] O ve Betty ayin için gece ya rısı 12'de Horfield Kil isesi'ne gittiler. [ . . . ] Bugün senin evde ol madığın ilk Noel günü. Sensiz ya lnızız. 1 52
Son ra da ondan a lışılmad ık bir iyilik isted i :
Aca ba ba na el mas bi r yüzük almam için birkaç sterl i n göndermek ister miydi n? Öyle bir yüzüğüm olsun o kadar istiyorum ki . Geceleri onu pa rmağıma taka r ve senin ne kada r tatl ı olduğunu düşünürdüm . Bütün gün ev işi yapma k çok tekdüze . Öyle sı kı lıyorum ki . Ba ba'nın sene boyunca öğrencisi va r ve kıyafetler ve her şey içi n ba na yı lda 8 Sterlin veriyor. H izmetçiden beter.@!] An nesi mektu plarında ilk defa Dirac'a on u n sadece en sevd iğ i oğ lu değ il, en yakın sırdaşı, hatta kend isine hed iye veren bir sevg ili yerine koyd uğ u biri old uğ u n u h issettiriyord u . Bu n u ta kip eden mektu pla rı n ı n da gösterd iğ i gibi ça resiz sıkıntıla r içindeyd i . Toplu m içinde çok sayılan fakat on u n a n layışsız ve d uyarsız bir höd ü k g ibi görd üğ ü bir ada mla, on u mutlu etmeyen bir evl iliğe ma h ku m olmuştu . ilerleyen seneler içinde hayatı b i r İbsen tragedyası g ibi devam edecekti . Dirac'ın aklına d u rd u k yerde, gökten iner g ibi gelen fikirlerden, belli ki Kopen hag'da gelen bir ta nesi, bug ü n evren in temel yapıtaşları n ı n bütü n modern tan ımla rı n ı n temeli n i oluştu ruyor. Bu ta n ı mlar, Newton'u n doğanın ana pa rçacıklarının, kend ileri gibi d iğer parçacıkla rın çoğ u zama n uzak mesafelerden uyg u lad ığ ı kuwetin etkisi altında ha reket ettiğ i şeklindeki görüşü n ü n yerine geçen bir ı 9. yüzyıl kavra mına, "a la n "a daya n ıyor. Fizikçiler, Güneş ile Dü nya'n ın birbirlerine kütleçekimi kuweti uyg u ladığı şeklindeki a lg ın ı n yerine, Güneş'in, Dü nya'n ın ve evrendeki d iğer bütü n maddelerin topluca bir kütleçekimi a la n ı oluştu rd u ğ u ve bütü n evrene yayılan bu ala n ı n nerede olu rsa olsu n bütü n parçacıkla r üzerinde kuwet uyg u lad ığ ı şeklindeki daha etkin resmi koyd u la r. Bu a la n g ibi her yere yayılan elektroma nyetik alan da elektrik yü klü her parçacık üzerinde kuwet uyg u l uyor. Maxwell'in elektromanyetizma teorisi ile Einstein'ın görelilik teorisi klasik "alan teorileri"ne örnek; ikisinde de uzay ve zama n içinde yavaş ve düzg ü n bir şekilde 1 53
değ işiklik gösteren bir a la n var, teker teker kua ntu mla r üzerinde d u rmuyorlar. Bu g ibi klasik teoriler evreni, her şeyin üstü nde d u rd u ğ u düzg ü n bir örtü g ibi tan ımlıyorlar. Halbuki kua ntu m teorisine göre evren, temelinde ta necikli : Son kertede, elektron la r ve foton la r g ibi küçücü k pa rçacıkla rdan oluşuyor evren . Ka baca ifade edersek, klasik görüşlere göre alttaki a la n la rın dokusu yu muşa k a ka n bir sıvı g ibi olma lı, kuantu m teorisi ise bu n u n birbirinden ayrı çok sayıda ku m taneciğ i g ibi old uğ u n u söylüyor. Maxwell'in klasik elektroma nyetizmasın ı n kuantu m versiyon u n u bu lmak teoricilerin e n ived i soru n larından biriyd i ve Dirac'ın bir son raki n u marası bu soru n u çözmek olacaktı . Bu çözü mü tam ola rak nasıl olu p da b u ld uğ u bir mua mma . Birkaç ay önce Jordan'ın attığ ı ilk ad ımla rdan herhalde haberdard ı a ma Dirac daha son ra b u fikrin a klına ilk ola ra k Sch röd inger dalgalarıyla matematik oyu ncağ ıymış g ibi oynarken, b u n lar sıradan sayılar gibi değ i l de komütatif olmayan n icelikler ibi davransa lar nasıl olu rd u d iye merak ed ince geld iğ i n i söyled i . 3 2 Bu soru n u n cevabıyla kuantu m a lem i n i ta rif etmen in yen i bir yolu ortaya çıktı . Dirac, foton ların ortaya çıkışı n ı ve yok oluşu n u matematiksel ola rak tan ımla ma n ı n bir yol u n u b u ld u, b u n la rın ikisi de çok olağan işlemlerd i r. Evren in her köşesinde yıld ızlarda, ayrıca bizim Dü nya'mızda ne zaman bir elektrik düğ mesine basılsa, ne za man bir kibrit çakılsa, bir m u m ya kılsa, sü rekli olara k çok sayıda ışık parçacığ ı ortaya çıkar. Fotonlar benzer şekilde sü rekli ola rak yok olu r (bozu n u r), mesela bir insa n gözü n ü n retinasıyla bu luşu r veya g ü n ışığ ı iken yaprakla rda hayat veren eneıj iye dön üşü rler. Bu oluşma ve ortadan kaybolma işlemleri n i n ikisi de Maxwell'in klasik teorisiyle an laşıla maz, zira bu teoride birden bire peyda ola n veya gaibe karışa n şeyleri tan ımlama n ı n yolu yoktu r. Işık yayma ve sağ u rma işlemleri n in ayrıntılarına dair kuantu m meka n iğ i n i n de söyled iğ i bir şey yoktu . Fakat Dirac, bu sih rin yen i bir teori tü rüyle, foton la rın ortaya çıkışı n ı n ve yok oluşu n u n kompa kt bir matematiksel tan ımıyla açıkla nabileceğ i n i gösterd i . Her oluşu m u bir matematiksel nesneyle, bir oluşu m işlemeisiyle ilişkilend ird i; bu nesne, yok oluşla ilişkilend irilen başka bir nesneyle, bir yok oluş 1 54
işlemeisiyle ya kından ilg ili, fakat onda n epey fa rklıyd ı . Modern kua ntu m teorisinin merkezinde yer a la n bu tasvire göre elektroma nyetik alan bütü n evrene yayılır. Her bir foton u n görü n mesi bu a la n ın belli b i r yerde ve za manda uyarılmasından ibarettir ve bir oluşu m işlemcisin in eylemiyle tan ımla n ı r. Bu n u n g ibi, foton u n ortada n kayboluşu da bir yokoluş işlemeisiyle ta n ımla n ı r, elektroma nyetik alandaki uyarı n ın bitmesid ir. Maxwel l'in elektrik ve manyetizma birleşik a la n teorisi n in kua ntu m versiyon u n u ku rmaya g irişmişti Dirac. Bu teoriyi Ca mbridge'de Cu n n ing ha m'ın derslerinde öğ reneli daha üç yıl olmuştu ve şimd i Maxwel l'le boy ölçüşüyord u . Dirac söz kon u su old u ğ u nda bu teori, önceki iki ışık teorisin i n arasındaki ba riz çelişkiyle uğraşma kta n ku rtu lmak demekti : Işık kon usunda, yayılmayı açıklaya n bir dalga teorisi ile maddeyle etkileşimleri açıklamak için ihtiyaç d uyu lan bir de parçacık teorisi va rd ı . Yen i teori, da lga ve pa rçacık tan ımları arasında seçim yapma sıkıntısına son vererek, birbiriyle ta ba n ta bana zıt iki tasvirin yerine birleşik tek bir teori koyuyord u . Kendinden mem n u n old uğu old u kça belli ola n Dirac iki tasvirin "tam bir ahenk içinde" old uğ u n u yazd ı . Fa kat bu g üzel haberi a n ne-ba basıyla paylaşma heveslisi değ ild i, on la r hafta lık kartpostaıda oğ u l la rın ın bild i k mesaj ı n ı okud u lar: "Şu a nda söylenecek bir şey yok. '1331 Dirac yazd ığ ı ma ka lede teorisi n i uyg u lad ı ve elde ettiğ i son uçla rı Einstein'ın on yıl önce, ı 9 1 6'da su nd uğ u başarılı öngörü lerle karşılaştırd ı . Einstein atomla rın ışık sa lma ve sağ u rma ora n la rı n ı hesapla ma k için eski kua ntu m görüşü n ü ku lla n mış, bu işlemleri başarılı bir şekilde tan ımla r g ibi görü nen formü ller ü retmişti . Dirac'ın ceva plamak zoru nda old uğ u soru şuyd u : Einstein'ı n kiyle karşılaştırma n ı n son ucu yen i teorin i n leh ine miyd i?
Einstein'ın teorisi ışık ve madde a rasındaki etkileşimi üç temel sü reçle açıklamıştı . B u n lardan ikisi az çok tan ıd ı ktı : Atarn u n foton salması ve soğ u rması . Fakat Einstein bir de, atomu bir eneıj i seviyesinden, daha d üşü k seviyedeki bir başkasına sıçra maya "ikna etmek" için daha önce bilin meyen bir yol öngörmüştü ; eneıj isi bu iki 1 55
enerji seviyesi a rasındaki farka ta m olara k eşit olan başka bir foton, atomu bu yönde uya rıyord u . Bu "uya rılmış sa lma" [" stimu lated emission '� "eşdeğer sal ı n ım'1 işleminin son ucu nda atomdan iki foton çıkıyord u : İlk başta ki foton ile, atom daha d üşü k enerji seviyesine atla rken sa lınan d iğer foton . Her yerde bu lunan lazerlerde ya pılan işlem işte bu ; her CD ve DVD oynatıcıda, her barkat okuyucuda bu işlemcilerden en az bir ta ne va r, Einstein'ın biliminin en yayg ın teknolojik uyg u la ması bu . Dirac'ın teorisi Einstein'ın kiyle tıpatıp ayn ı formü l leri ü retiyord u ve buna ek ola rak daha genel olma ve matematiksel ola rak daha tutarlı olma üstü n l ü ğ ü ne sah ipti . Herhalde kend isi n i n de fa rk ettiğ i üzere Dirac, Einstein'ın bir ad ım ön üne geçmişti . Dirac ocak ayı n ı n son u nda Kopenhag'dan ayrılmaya hazırlan ı rken makalesin i Kra liyet Cemiyeti'ne posta lad ı . Elde ettiğ i son uçla ra, Ca mbridge'de Fowler'la çalışma kta olan Joh n Slater da ondan ha bersiz ola rak u laşmıştı, fakat ortaya çıkış ve yok oluşu n matematiğ i n i kuantu m teorisine yerleştiren ilk kişi n i n Dirac old uğ u a n laşıld ı . Slater, Dirac'ın makalesine içeriğ inden dolayı hayran kala n fa kat su n u mu n u olağa n ü stü ka rışık bu la n pek çok kişiden biriyd i : "Makalesi, ben im h iç itimat etmed iğ im bir şeyin, ya n i lüzu msuz görü nen d ü nya kadar gereksiz matematiksel şekilciliğe yer verilmesi n in tipik bir örneğ iyd i . '134l
Dirac'ın Kopen hag'da geçird iğ i dönem müthiş başarılı geçti . Orada geliştird iğ i iki teori, bilimin u luslara rası sah nesinde Dirac'ın önemli bir oyu ncu old uğ u n u vu rg u lad ı . Hala katı bir bireyci olsa da, kon uya farklı açılardan bakma n ı n ve görüşleri n i n sorg u la n ması n ı n değeri n i ta kd ir etmeye başlamıştı . Boh r'dan son ra on u e n çok heyecan ia n d ı ran sorg u layıcı, Hollanda'daki Leiden Ü n iyersitesi'nden, derin ve h uzursuz bir teorici ola n Pau l Eh renfest'ti . Yaşı neredeyse kendisi n i n ki n i n ya rısı kadar olan Dirac'la arası iyiyd i Ehrenfest'i n ; birbirleri n i n yan ında ra hat ed iyorlard ı, zira (enstitü üyeleri a rasında az görü l ü r bir şekilde) ikisi de alkolü ve sigarayı sevmiyord u . Eh renfest'in sigaradan nefret etmesi kısmen, son derece keskin koku alma d uyusu ndan kayna klan ıyord u . B u n u n mağd u rla rından biri, Halla ndalı tatlı lisansüstü öğ rencisi Hend rik Casimir'd i . Leiden'a 1 56
geldikten hemen sonra, Ehrenfest'le görüşmeden önce Casimir saçını kestirmiş, Ehrenfest onda berberin kullandığı losyonun kokusunu almıştı. Ehrenfest hemen köpürüp bağırmaya başladı : "Burada parfüme katlanamam. Çık dışarı. Git evine, çık dışarı. Çık dışarı. Çık dışarı." Casimir birkaç gün sonra atıldı. l3sl Seminerler sırasında tam havasında oluyordu Ehrenfest. Gülünç duruma düşmekten çekinmeden, konuşmacıların sözünü kibarca fakat ısrarla kesip, açık olmayan her noktanın açıklanmasını sağlamaya çalışıyordu . Dirac'la ilk tanıştıklarında Ehrenfest'in kuantum mekaniğinden yana içi rahat değildi ve yakın dostu Einstein'ın, olasılığın bu teoride merkezi bir yerde durmasından memnun olmaması onu huzursuz ediyordu . Kuantum teorisinin, bir atom aniden daha düşük bir eneıj i seviyesine sıçradığında, ortaya çıkan fotonun yönünü de, tam olarak ne zaman çıktığını da tayin edemediğini ilk saptayan kişi Einstein'dı. Bu durum sıradan kuantum mekaniği ve Dirac'ın yeni kuantum alan teorisi için de geçerliydi. Einstein tatmin edici bir teorinin olasılıklar öngörmekten daha iyisini başarması erektiğinden emindi : "Tanrı zar atmaz" diye yazmıştı Max Born'a. 36 Dirac, kahramanının kuantum mekaniğinin felsefi meseleleri için fazla üzüldüğünü düşünüyordu . Onun için önemli olan tek şey (aldığı matematik ve mühendislik eğitimine uygun olarak), teorinin deney sonuçlarını açıklamakta mantıklı bir şekilde kullanılabilmesiydi. ı 927'nin Ocak ayı sonunda Dirac Göttingen yoluna düşme hazırlığındaydı. Daha sonra "atomun Newton'u" ve "tanıdığım en derin düşünür" diye anacağı Niels Bohr'un yanından pek yakında ayrılacaktı. l37l Ama Dirac'ı en çok etkileyen, Bohr'un sıcaklığı ve insanlığıydı. Noel'de, Charles, Flo ve Betty Dirac aile törenlerini yerine getirirken Dirac, Bohr'ların sevgi dolu yuvasına girmiş, ömründe ilk defa bir ailenin neşesine tanık olmuştu . Hem çok büyük bir fizikçi hem de ailesine bağlı bir baba olmanın mümkün olduğunu görmüştü ve belki (ama sadece bir ihtimal olarak), bilimin dışında da bir hayat olabilirdi. Bohr'a göre Dirac "çok uzun zamandır gelip geçmiş belki de en 1 57
olağanüstü bilim kafası" ve "tam bir mantık dahisi"ydi. l3sl Dirac'ın kişiliğini de çok enteresan bulan Bohr, genç misafirinin bir gün Kopenhag'da bir sanat galerisini gezerken gösterdiği tuhaflığı hiç unutmadı. Bir teknenin sadece birkaç çizgiyle çizilmiş olduğu bir Fransız empresyonist resmine bakarken, "Bu tekne sanki bitmemiş gibi görünüyor" demişti. Başka bir resim için de "Bunu sevdim çünkü hatalılık derecesi her yerinde aynı" dedi. 3 9 Bu gibi anılar bilim birikiminin parçası haline geldi, fizikçiler Dirac'ın kelime ekonomisini, dümdüz çalışan aklını, matematiksel kesinliğini ve sanki başka bir alemden oluşunu gösteren en keyifli anıları anlatmak için birbirleriyle yarışır oldular. Onu anlamak için elde hiçbir psikolojik araç yokken Dirac'ın kişiliği çeşit çeşit "Dirac hikayeleri" üzerinden toplu eğlence konusu old u . B u hikayelerden, ofisinde akşam çayı içerken bunları anlatarak ziyaretçilerini güldüren Bohr kadar keyif alan da yoktu . Ölmeden dört sene ewel Bohr bir meslektaşına, enstitüsünü ziyaret eden onca insan arasında Dirac'ın "en tuhaf adam" olduğunu söyledi. l4 ol
1 58
9 . Böl ü m •
Oca k 1 9 27 - 19 27 I l kba ha r• [ 1923'te yaşanan aşı rı enflasyonda n sonra genç Almanları n] a macı gününü gün etmekti; bi r de bedava olan her şeyi n sonuna kada r tadını çı karmak: Güneşi n, suyun, dostl uğun ve vücutları nın. STEPH EN SPEN DER, World Within World [Dünya içi nde Dünya], 1951
Göttingen'de Dirac yine alışılmadık bir dostluk kurd u . Bu arkadaşı, Cambridge'den kaçıp geldiği Max Born'un teorik fizik bölümünde, olağandışı kabiliyete, kendine güvene ve kibre sahip bir doktora öğrencisi olarak kendini gösteren Robert Oppenheimer'dı. Entelektüel tavuskuşu Oppenheimer, fizikten başka şeyler de düşündüğünü meslektaşlarının gözüne sokard ı : Daldan data atiayan okuma listesinde F. Scott Fitzgerald'ın kısa hikayeler derlernesi Winter Dreams, Çehov'un İvanov oyunu ve Alman lirik şairi Johann Hölderlin'in eserleri yer alıyord u .[!] Şiir de yazıyordu Oppenheimer, bu hobisi Dirac'ın aklını karıştırıyordu . "Nasıl olup da hem fizik üstüne çalışıp hem şiir yazabiliyorsun anlamıyorum" dedi bir gün yürüyüş yaparken . "Bilimde, daha önce kimsenin bilmediği bir şeyi, herkesin anlayabileceği kelimelerle söylemek istersin . Şiirde ise herkesin zaten bildiği bir şeyi kimsenin anlayamayacağı kelimelerle söylemen gerekir." Gelecek onlarca yıl boyunca Oppenheimer davetlerde birlikte içki içtiği insanlara bu hatırayı keyifle anlattı, bir Wilde paradoksu havası katmak için Dirac'ın asıl ifadesini cilalamış olduğuna şüphe yok.� Dirac normal çalışma saatlerinde çalışıyordu, Oppenheimer ise gece kuşuydu, dolayısıyla iki genç adam çok sık görüşemiyor olsalar gerek.@] Kent merkezinden kırlara giden yol üzerinde, Giesmarlandstrasse'de ferah, granit bir viilada Cario ailesinin yanına 1 59
pansiyona çıktılar. � Dışarıdan bakıldığında şehirdeki bir sürü lüks konuttan herhangi biri gibi görünen bu evin içinde acı ve yoksulluk vardı. Weimar Cumhuriyeti'nin istikrarsız ilk yıllarında Cario ailesi Alman para biriminin hızlı düşüşünün mağdurlarından olmuştu : Bir Amerikan Doları karşılığında alınan Alman Markı sayısı Haziran 1920'de 64,8 iken Kasım 1923'te 4,2 trilyona yükselmişti. � Daha da beteri, aileye ekmek getiren kişi olan doktor, yanlış tedavi nedeniyle meslekten ihraç edilmişti. Şimdi cumhuriyette istikrar sağlandığından, Cario'lar da geçimlerini şehre akın akın gelen yabancı ziyaretçiler için evlerini misafirhaneye çevirerek sağlıyorlardı; misafirlerin çoğu da Avrupa'nın en prestij li akademik adreslerinden biri olan Georgia Augusta Üniversitesi'ne gelen Amerikalı öğrencilerdi. Dirac pansiyon arkadaşlarıyla birlikte her akşam patates, füme et, sosis, kabak ve elma gibi yerel tatlara dayalı bir yemek yemek üzere sofraya oturuyordu . Dirac ile Oppenheimer'ın evden çıkıp, Prusya süvari kışiaiarının bütün cazibesine sahip çirkin kırmızı tuğla bir binada bulunan İkinci Fizik Enstitüsü'nde Born'un bölümüne yürümeleri sadece beş dakika alıyord u . Yakışı ki ı, temiz tıraşi ı, hiç de kırk dört yaşında göstermeyen Born mesafeli ama profesör meslektaşlarının çoğundan daha sıcak bir insandı. Rekabetçi bir ortam yaratmıştı ama en parlak öğrencilerinin ihtiyaçlarına duyarlı, onların ufak tefek kusurlarına müsamahakardı. Born'un şehrin kıyısında sessiz sakin bir sokak olan Planckstrasse'deki villasına davet ettiği pek çok öğrenci arasında Dirac ile Oppenheimer da vardı. Oraya davet edilmek her zaman keyifli oluyordu : Akşam yemeğinin ardından güzel bir sohbet ve içinde iki tane kuyruklu piyano olan kocaman salonda bir konser gelirdi. � Ailenin yakın bir dostu olan Heisenberg, havalı Beethoven, Mozart ve Haydn yorumlarıyla piyanodaki ustalığını göstermek için her fırsatı değerlendiriyordu .� Dirac Göttingen'in tarihi merkezinden sadece birkaç adım mesafede oturuyordu . Aşağı Saksonya eyaletinin en iyi korunmuş Ortaçağ şehirlerinden biriydi Göttingen; yarı ahşap evler ve dükkanlar, kiliseler ve taş döşeli arka sokaklar yüzyıllardır hiç değişmeden kalmıştı. Üstelik şehre motorlu araba da girmemişti 160
henüz. Çoğu kişi yürüyerek dolaşıyor veya bisiklete biniyor, bisikletiiierin büyük bölümü de hangi kulüp ve topluluklardan olduklarını gösteren parlak renkli kepler takıyorlardı. � Cambridge gibi Göttingen de sakin bir üniversite şehriydi, şehre akademisyenler ile öğrencilerin ihtiyaçları ve hevesleri egemendi. Burada akademik kıdem ve entelektüel seçkinlik prim yapıyordu . Şehrin en çok saygı gören sakinleri, büyük profesörler içinde en itibarlı olanlarıydı ve bunlardan biri de yaşayan en ünlü matematikçi olan altmış üç yaşındaki huysuz David Hilbert'tı. Yine Cambridge gibi Göttingen'e de (hemen hepsi erkek olan) öğrencilerin gelme nedeni iyi eğitim almak kadar, şehrin tavernalarının, kafelerinin havasız barlarının patırtısı içinde haz dolu birkaç sene geçirmekti. 9 Dirac'ı şüphesiz uykuya dalmak üzere evde bırakan Oppenheimer, geceleri arkadaşlarıyla zevküsefa ediyor, Black Bear (Kara Ayı) meyhanesinde birkaç büyük bardak frisches Bier [taze bira] devirdikten veya dört asırlık Junker Hall'da Wienerschnitzel [Viyana usülü şnitzel] yedikten sonra hesabı memnuniyetle ödüyordu . lıol Meyhanenin ortamı nesillerdir değişmemişti : Çoğu geceler öğrencilerin şamatası ayyaşlar korosunun seslendirdiği en sevilen halk şarkılarına dönüşürken, babayiğit genç adamlar zincirli zırhlarını giyinip kılıç kuşanır ve "akademik eskrim" yaparlardı. Dövüşçüler meyhaneden döndüklerinde yüzleri, her biri kanlı birer şeref nişanı olan yara izleriyle "bezenmiş" olurd u . lı ıl Hafta sonlarında Oppenheimer ve diğer hali vakti yerinde öğrenciler sık sık iki buçuk saatlik tren yolculuğuyla Bertolt Brecht'in, Arnold Schönberg'in ve Kurt Weill'ın şehri Berlin'e giderlerdi. Dirac ise ufkunu Aşağı Saksonya şehir ve köylerinin ötesine genişletmekle ilgilenmiyordu; eğer kar yüzünden mahsur kalmadıysa burada uzun pazar yürüyüşlerine çıkıyord u . Evinden çıktıktan yirmi dakika sonra yumuşak meyilli kırlara varmış olur, hızla akan nehirleri takip edip oraya buraya konmuş Bismarck anıtlarının önünde durarak yürürd ü . Bahar başlarında yürüme şartları mükemmeldi; kışın yağan karın hemen hepsi erimişti ve etrafı ıhlamurların, çalıların ve çiçeklerin kokusu sarmıştı. Arada bir Alman 161
Gençlik Hareketi'nden grup grup gençlerin yanından geçiyor ama başka kimselere pek rastlamıyordu, bu da tam istediği şeydi : İletişim kurmayan doğa şekillerini insanlara tercih ediyord u . Dolayısıyla Göttingen Dirac'a bir şehirden beklediği her şeyi veriyordu : Dünyanın önde gelen fizik bölümlerinden birine sahip çok iyi bir üniversite ve başka insanlardan kaçabileceği, yürüyüş yapılabilecek kırlara yakın rahat bir ev. Göttingen Almanya'nın Cambridge'iydi; üstelik tepeleri de vardı. ı 927 yılı Şubat ayı başında, Göttingen'e geleli daha birkaç gün olmuşken Oppenheimer'ın hayal gücünü ateşleyen bir şey yaptı Dirac. Moleküllerin kuantum mekaniği üzerine doktora tezini tamamlayan Oppenheimer, Dirac'ın açtığı yönden devam edecek gibi görünen geleceğe bakıyordu . Oppenheimer ömrünün sonlarına doğru dönüp kariyerine baktığında, "Hayatımın en heyecanlı anı, herhalde Dirac'ın [Göttingen'e] geldiği ve kuantum ışıma teorisiyle ilgili makalesinin ispatlarını bana verdiği andı" dedi. Başka insanlar Dirac'ın alan teorisini kafa karıştırıcı bulurken Oppenheimer'a göre bu teori "olağanüstü güzellikte" idi. lııl Cambridge ve Harvard'da yabancı gibi kalan Oppenheimer nihayet Göttingen'deki küçük fizikçiler cemaatinin bir parçası olduğunu hissettiği için mutluydu; geçirdiği klinik depresyon yavaş yavaş iyileşiyordu . İş arkadaşlarından biri, Dirac'tan birkaç hafta sonra doğan ve kuantum yenilikçilerinin en genci olan Pascual Jordan'dı. Derin, tekinsiz ve kapalı biri olan Jordan'ın gözleri, camları şişe d ibi gibi kalın, elips şeklindeki gözlüklerinin ardından dik dik bakard ı. Oppenheimer daha sonra Jordan'ın tuhaflıkların ın onun hafife alınmasına neden olmuş olabileceğini söyledi : "Kısmen, insanları çok gıcık eden tikleri ve kişilik özellikleri ve [ . . . ] bariz gaddarlıklarıyla, inanılmayacak kadar tuhaf ve tuhaflığı yüzünden dışlanan biri olmasından dolayıydı." lı3l Oppenheimer'a göre Jordan'ın kekemeliği konuşmasını o kadar bozuyordu ki "ne dediğini anlamak zordu" ama Oppenheimer buna bir derece hayranlık duymuş da olabilir: Kendisi de kekemelik geliştirip, iyi düşünülüp taşınılmış nutuklarından önce bazen "ncam-ncam-ncam" diye 162
mınidanmaya başladı. lı41 Jordan ve meslektaşları Oppenheimer'ın hazırcevap zekasına hayranlık duyuyor olsalar da (içlerinden biri onu "bir süre insanların arasında kalmış bir Olympos [Yunan mitolojisinde tanrıçalar ve tanrıların yaşadığı dağ-ç.] sakini"ne benzetmişti), kendini beğenmişliğini rahatsız edici buluyorlardı. lısl Born bir sabah masasında birkaç meslektaşından gelen bir mektup buldu; Oppenheimer'ın sürekli olarak sözlerini kesip dikkatlerini dağıtmasına engel olmazsa seminerleri boykot etmekle tehdit ediyorlardı onu . Anlaşmazlıkları çözmek durumunda kalmaktan her zaman korkan Born, mektubu (büyük bir parşömen kağıdına süslü yazılarla yazılmıştı) Oppenheimer görsün diye masasının üstünde bırakmayı tercih etti. Bu numara amacına ulaştı. Born ile Oppenheimer'ın ilişkisi yüzeysel olarak samimiydi, fakat Oppenheimer, Born'u kuantum mekaniğinin öncülerinden biri olarak kendisine yeterince paye verilmediğinden sürekli şikayet eden "korkunç bir egoist" olarak görüyord u . lı6l Önemsenmediğini hissetmek için sağlam sebepleri vardı Born'un . Kuantum mekaniğini yaratanlardan biri de oydu, zira Heisenberg'in ilk fikrini geliştirmekte matematik birikimini kullanmıştı. Fizikçilerin çoğu itibarın aslan payını Heisenberg'e veriyorlardı, ama Born bu fikrin potansiyelini tam olarak takdir eden ve bunun Göttingen'de gelişmesine öncülük eden ilk kişinin kendisi olduğunu düşünüyordu . Dirac oraya gittiğinde Born kuantum mekaniğini geliştirecek doğru yolu bulduğundan emindi, Schrödinger'in görüşlerini değil Heisenberg'inkileri kullanıyord u . Dirac'ın şöhretini Born da duymuştu ama bu genç misafirin bu kadar usta ve bilgili çıkmasını beklemiyordu . O sırada Göttingen'de misafir olarak bulunan Amerikalı fizikçi Raymond Birge'in gözlemine göre "konunun asıl üstadı Dirac . . . o konuştuğu zaman Born sadece oturup ağzı açık onu dinliyor.' 1 7 Bir diğer meslektaşı, Alman teorici Walter Elsasser, Dirac'a dair izienimlerini daha sonra şöyle yazdı : Uzun boylu, cılız, acayip ve son derece sessiz. [ . . . ] bir alanda zirveye oynayacak kadar iyi, fakat 163
insanların diğer faaliyetlerine pek az ilgisi ve yeteneği var." Dirac'ın her zaman kibar olduğunu ama konuşmalarının hemen her zaman çok resmi olduğunu hatırlıyor Elsasser: "Anlaşılır bir şey söyleyeceğinden emin olmak mümkün değildi." lısl Dirac'ın bir diğer özelliği de, eğer kendi yaklaşımına uymuyorsa başka bir insanın bakış açısını anlamayı beceremeyişiydi : Meslektaşları bir fizik problemine kendi bakış açılarını anlatmak için saatlerce sunuş yaparlar, sonunda Dirac yapa yapa kısa bir yorum yapıp, belli ki lakayt veya sıkılmış halde, döner giderdi. Oppenheimer ondan epey farklıydı, meslektaşının dağınık konuşmasını birkaç dakika dinler, sonra lafa atlayıp onun söylemeye çalıştığı şeyin belagatli bir özetini yapard ı. Oppenheimer iş arkadaşlarıyla rahat rahat kaynaşırken Dirac vaktinin çoğunu kütüphanede veya boş sınıflardan birinde çalışarak geçiriyord u . Ama büsbütün yalnızlık delisi değild i : Kopenhag'dayken, başka fizikçilerle birlikte bulunmanın değerini anlamıştı, yeter ki onu konuşturmak için baskı yapmasınlar. Sabahları genellikle Cario'ların evinden ev arkadaşlarıyla birlikte yürüyerek, en son deney sonuçlarını yakından takip etmesini sağlayan derslere katıldığı Matematik Enstitüsü'ne gidiyord u . Çoğunlukla kavgalı ve gürültülü geçen akşamüstü seminerlerine gitmeye de vakit ayırıyordu . Ehrenfest şehirdeyse sorgu yargıçlarının başı tartışmasız o oluyordu; egoları söndürüyor, fazlalıkları budayarak her yeni iddianın düğüm noktasını ortaya çıkarıyord u . Geçen Haziran'da, "Fakat beyler fizik değil bu" demeyi öğrenmiş bir Seylan papağanını yanında getirmişti ve bundan sonra kuantum mekaniğine dair bütün seminerleri papağanın yönetmesini öneriyordu . lıgl Göttingen'in genç fizikçilerinden Max Delbrück, bu insanlarla yürüyerek serninere gitmeyi "kendinizi pekala tımarhanede sanabilirdin iz" diyerek tarif ettiğinde herhalde aba rtmamıştı. lı ol Dirac'ın zor bir insan olduğu ve eserlerinin anlaşılmaz, çalışmalarının fazla aba rtılmış olduğu lafları Berlin'e yayıldı. Macar teorici Jenö (daha sonra Eugene) Wigner sonraları, 1920'1erin 164
ortalarında Alman meslektaşlarının "[fizik meselelerini] kendi dilinde çözen acayip İngiliz genç"ten şüphe duyduklarını söyledi.lııl Almanların birçoğu Dirac'ın tavırlarına illet oluyorlardı. İngilizler zaten soğukluklarıyla meşhurdu (John Stuart Mill'in işaret ettiği gibi, sanki kendilerinden başka herkes ya düşman ya da çok sıkıcıymış gibi davranırlardı) fakat Dirac gibi donuk birini ömürlerinde görmemişlerdi. lııl Dirac'a ısınan Almanlar da vardı ve Born da bunlardan biriydi, ama o bile Dirac'ın yeni alan teorisini anlamakta güçlük çekmiş ve belli ki teorinin önemli olmadığını zannetmişti. Ondaki önsezi yoksunluğu, alan teorisi üzerine Dirac'ınkine çok benzeyen fikirler üretmeye başlayan fakat kayıtsızlıkla karşılaşan Jordan'ın canını sıkıyordu . lı3l Dirac ile Jordan'ın kuantum alan teorisinde birlikte neler başaracaklarını görmek harikulade olurdu, gelgelelim Dirac'ın işbirliğine niyeti yoktu . Dirac dikkatini, alan teorisini kullanarak, ışık bir atom tarafından saçıldığı zaman ne olduğunu anlamaya yöneltmişti; bu olay normalde, görsel olarak basket potasının sert çemberine çarpıp seken basketbol topu gibi canlandırılıyor. Fakat yeni alan teorisinde işler bu kadar doğrudan değil. Dirac gösterdi ki, bir fotonun saçıldığı o kısacık anda foton tuhaf, gözlemlenemeyen bazı eneıj i durumlarından geçiyor gibiydi sanki. Bu ara süreçlerin böylesine acayip görünmesinin nedeni, eneıj inin korunumu gibi kutsal bir yasayı çiğner gibi bir halleri olması. Bu atomaltı "sanal durumlar" doğrudan görülememekle birlikte, deneyciler bunların temel parçacıklar üzerindeki güç fark edilir etkilerini yakalamayı başarmışlardı. � Dirac'ın hesapları daha çetrefil bir şeyi de ortaya çıkardı. Yeni teorisinin acayip öngörüler yaratıp durduğunu gördü Dirac: Mesela, belli bir zaman aralığından sonra bir fotonun yayılma olasılığını hesapladığı zaman bulduğu cevap sıradan bir sayı değil de, sonsuz büyüklükte bir şeydi. Hiç de anlamlı gelmiyordu bu . Atarnun bir foton yayma ihtimali muhakkak ki sıfır (ihtimal yok) ile bir (tam kesinlik) arasında bir sayı olmalıydı, dolayısıyla sonsuzluk öngörüsünün yanlış olduğu bariz görünüyord u . Fakat Dirac faydacılığı tercih etti. "Bu güçlük teorideki herhangi bir temel 165
hatadan kaynaklanmamaktadır" diye yazdı, olması gerekenden daha fazla güvenle. Spekülasyon yaparak, problemin kökeninin, teoriyi uygularken yaptığı basit bir hata olduğunu yazdı; hatasını bulup teoriyi düzelttiği zaman problemin ortadan kalkacağını ima ediyord u . Bu arada da akıllıca matematik numaraları çekerek o güçlüklerden sıyırdı, böylece teorisini kullanarak makul, sonlu öngörülerde bulunabiliyordu . Fakat iyimserliğinin yersiz olduğunu fark etmesi çok sürmeyecekti : Kuzu ilk kez, kurdun kuyruğunu görmüştü . ***
Bu arada, kuantum teorisinin yorumlarına dair tartışmalar da hız kesmemişti, hele de, Heisenberg'in bir kuantum hakkında bilinebilecek şeylerin teorik sınırını anlamaya çabaladığı Kopenhag'da . Belirsizlik ilkesiyle Heisenberg bunu çok parlak bir şekilde başardı, böylece Heisenberg adı bütün kuantum fizikçilerinin en çok bilinen ismi old u . Belirsizlik ilkesi, belli ki önceki yılın Ekim ayında Pauli'den gelen bir mektupla başlayıp sancılı ve uzun bir sürecin sonunda doğdu . lısl Heisenberg kuantum alemi üzerine düşünmenin doğru yolunun parçacıklarla düşünmek olduğuna ve daha popüler olan dalga temelli fikirlerin sadece faydalı destekler olduğuna inanıyord u . Heisenberg bir şekilde, kuantum parçacıkların ölçümlerine, özellikle de deneycilerin bunlar hakkında bilebileceklerinin sınırlarına dair kesin bir şeyler söylemenin yolunu bulmak istiyordu . Heisenberg bu konuda Einstein'la görüşmüştü ve Dirac Kopenhag'da geçiş teorisini geliştirirken onunla da konuşmuştu . lı 6l Şimdi Heisenberg'in belirsizlik ilkesi olarak bilinen yasanın can alıcı noktası, deneycilerin bir kuantumun konumuna dair bilgilerinin, bu kuantumun aynı andaki hızına dair bilebilecekleri şeyleri sınırlaması. Bir kuantumun konumuna dair ne kadar çok şey biliyorlarsa, hızına dair o denli az şey bilebilirler. Dolayısıyla, mesela deneyciler bir elektronun konumunu mükemmel bir kesinlikle biliyorlarsa, bunun aynı andaki hızına dair hemen hemen hiçbir şey bilemezler; diğer yandan, eğer elektronun hızının tam değerini 166
biliyorlarsa, o zaman da konumuna dair hiçbir fikirleri olamaz. Heisenberg'in iddiasına göre bunun başka bir yolu yoktur: Ölçme aracının hassasiyeti ya da deneyeinin dehası ne olursa olsun bu ilke, bilginin kendisi üzerine temel sınırlar koyuyor. Görülüyor ki, sıradan bir nesnenin konumuna dair olabilecek en kesin bilgi bile nesnenin hızının bilinebilirliğine göz ardı edilebilir bir sınır koyuyor (konum ve hızın yerleri değiştirilince de aynı şey geçerli); dolayısıyla gündelik hayatta bu ilkenin bir önemi yok. Fizikçilerin motosikletli fıkrasının kaynağı da bu : Motosikletli, trafik polisini kandırıp, aşırı hız yapmak suçundan temize çıkmak için "nerede olduğumu kesin olarak biliyordum, o yüzden de ne kadar hızlı gittiğime dair hiçbir fikrim yoktu" diyor. Eğer bu mazereti şuur sahibi bir elektron öne sürmüş olsaydı, mazereti elbet kabul edilirdi. Heisenberg makalesinde bu ilkeyi, bir deneyci, elektronun davranışını görmek için bir ışık fatonunu kullandığı zaman ne olduğunu tasvir ederek açıkladı, bu araştırma eyleminin kendisinin elektronu rahatsız ettiğini gösterdi. Bu düşünce deneyinin analizi, Heisenberg'in ilkeyi derli toplu ortaya koyan bir matematik ifadesi elde etmesini sağladı. Aynı ifadeyi matematiksel olarak da türetti ve burada Dirac'ın getirdiği yeniliklerden ikisini kullandı : Geçi teorisi ve komütatif olmayan konum ile momentum arasındaki ilişki. 27 Bahar gelirken, bir zamanlar Göttingen kentinin dış suru olan duvar kalıntılarını takip eden yanları ağaç sıralı patika üzerinde düşünme yürü üşleri yaptığı sırada Dirac bu ilkeyi düşünecekti muhtemelen . 28 Heisenberg'in keşfi onu özellikle heyecanlandırmış değildi, zira daha sonra şöyle ded i : "İnsanlar çoğu zaman [belirsizlik ilkesini] kuantum mekaniğinin temel taşı kabul ederler. Ama aslında öyle değildir, çünkü bu kesin bir denklem değil, sadece belirlenemeyecek şeylere dair bir ifadedir." l29l Benzer şekilde, birkaç ay sonra Bohr, Heisenberg'in ilkesiyle ilişkili görünen tamamlayıcılık ilkesini duyurduğunda da yine pek kayıtsızdı Dirac. Bohr'un fikrine göre kuantum fizikçilerinin, atomaltı olayların tam bir resminde birbiriyle uyuşmaz görünen ama aslında birbirini tamamlayan tanımların her zaman olacağını kabul etmeleri gerekiyordu : Dalga tasvirleri de parçacık tasvirleri de gerekliydi. Bohr'a göre bu fikir, 167
gerçeğin bir tek yaklaşımla yakalanamayacağı, birbirini tamamlayan kavramların, mesela mantık ve duygunun, çözümleme ve sezginin, yenilik ve geleneğin bir arada olduğu karışımların gerekli olduğu şeklindeki eski bir felsefi geleneğin parçasıydı. Bu ilke Bohr'un düşüncesinde çok önemli di, o kadar ki 1947'de aile armasının temeli olarak bunu seçti. 30 Bohr aile armasında, doğanın birbirine zıt ama birbirinden ayrılamayan iki öğesini temsil eden Çin yin-yang sembolü ile altında Latince "zıtlar birbirini tamamlar" cümlesi yer alıyor. Birçok fizikçi Bohr'un büyük bir gerçeği ortaya çıkardığını düşünüyordu ama Dirac yine lakayttı : Bu ilke "bana her zaman biraz muğlak geldi" dedi daha sonra . "Bir denklemle formüle edebileceğiniz bir şey değildi.' 31 Eddington dahil bilim insanlarının çoğunluğu, Heisenberg'in belirsizlik ilkesi konusunda Dirac'ın görüşünü paylaşmıyordu . Ed d ington Kasım ı 928'de yayımlanan ve çok beğenilen kitabı The Nature of the Physical World 'de [Fiziki Dünyanın Tabiatı] "belirlenemezlik ilkesi"nin parlak bir açıklamasını sunarken, bunu "görelilik ilkesine denk önemde, temel bir genel ilkedir" diye tanımlıyord u . Her zamanki gösterişli üslubuyla yazan Eddington on binlerce sıradan okura yeni ilkeyi kuantum mekaniğinin dönüm noktalarından biri olarak tanıttı. Teoriyi özetiernenin yanlış olduğunu düşündüğü halde, bunu yapıyor Eddington : "Yeni kuantum teorisinin kapısına, 'Yapısal değişiklikler devam etmektedir - İşi olmayan giremez' diye bir ikaz asmak ve bekçiyi özellikle meraklı felsefecileri içeri almaması için uyarmak yerinde olacaktır." l3ıl Eddington'ın teoriye dair anlatımı, İngilizce konuşan sıradan okur için kuantum mekaniğinin en açık seçik anlatımı ve yeni teoriyle ilgili geniş ölçekli ilk yayındı. Eğer Bohr veya etkili başka bir isim, Eddington'ın kitabını örnek alarak, konu hakkında güzelce bilgilendirilmiş gazetecilere belirsizlik ilkesinin keşfinin çarpıcı bir sunumunu yapacak kadar ileri görüşlü olsaydı, kuantum mekaniği de, onu ortaya çıkaranlar da çok daha iyi tanınıyar olabilirdi. Eddington biraz da nostalj iyle, modern fizikçilerin artık James 168
Clerk Maxwell misali Viktorya dönemi fizikçileri gibi evreni devasa bir mekanizma olarak görmediklerine, bunun yerine eşyanın temel tabiatına dair anlatımlarını matematiğin diliyle kurduklarına işaret ediyord u . Dişli ve çark görüntüleri mazi olmuştu ama Eddington temel fiziği anlamanın yeni ve matematiksel yolunun da bazı tehlikeleri içinde barındırdığını düşünüyordu : Matematikçi kuşkusuz m ühendisten daha mağrur bir va rl ı ktır, lakin Ya ratılış görevi bel ki ona dahi tereddütsüz tesl im edil memel idir. Fizi kte si mgeleri n dünyasıyla uğraşıyoruz, mesleği simgelere hükmetmek ola n matemati kçiye başvurmamak pek elimizde değil; fakat o da kendisine tesl i m edi len ve sorumluluk isteyen görevi n getirdiği tüm fırsatları kullanmalı ve a ritmeti k yorumlu si mgelere duyduğu yatkınlığına çok kolay boyun eğmemelidi r.�
Eddington meslekten pek çok fizikçiye kuantum mekaniğinin bu kadar zor gelmesine sebep olan ana kavramsal meseleye parmak basmıştı. Fizikçilerin büyük çoğunluğu hala mühendis gibi düşünüyordu ve Dirac ile onun dengi olanların standartlarına göre matematik yönünden zayıflardı. Bu yüzden de fizikçilerin çoğu hala atomu görsel olarak mekanik bir aletmiş gibi canlandırmaya ça lışıyorla rd ı. Doğayı saat gibi işleyen muazzam bir rnekanizmaya benzetrnek Newton'un zamanından beri popülerdi ve çoktandır pek çok amaca uygun düşmüştü . Ama artık iş değişmişti. Kuantum mekaniği, en temelinden, matematiksel soyutlamalara dayanıyordu ve öyle somut görüntülere başvurarak hayal edilmesi mümkün değildi. İşte Dirac bu yüzden kuantum mekaniğini gündelik terimlerle tartışmayı kabul etmiyordu; ömrünün sonraki yıllarında kuantumların davranışlarıyla sıradan maddelerin davranış biçimi arasında benzerlikler kurarak yaptığı açıklamalar hariç. Yine de Dirac sık sık doğayı cebir üzerinden değil, görsel görüntüler kullanarak düşündüğünü söylerdi. Çocukluğundan beri sanat ve teknik çizim derslerinde görsel hayal gücünü geliştirmeye teşvik edilmişti ve bu dersler onun 169
projektif geometri çalışmalarına ideal bir zemin hazırlamıştı. Kuantum mekaniğinin diğer öncülerinin hiçbirine, geometrik görselleştirmenin bu kadar önemli bir yer tuttuğu bir eğitim verilmemişti. Yarım asır sonra kuantum mekaniği üzerine ilk çalışmalarına dönüp baktığında, orada fizikçi meslektaşlarının çoğunun tanımadığı projektif geometri fikirlerini kullanmış olduğunu söyledi Dirac: [Projektif geometri] a raştırma için son derece elverişl iydi, fakat yayımla nan eserieri rnde bundan bahsetmedim [ . . . ] çünkü fizi kçi lerin pek çoğunun buna aşi na ol madığını hissettim . Bel li bir sonuca ulaştığı m za man bunu a nalitik şekle tercüme ettim ve iddiarnı denklemler biçiminde sundum .�
Dirac ı 972 sonbaharında Bostan Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşmada, kuantum mekaniğine dair ilk fikirlerinde projektif geometrinin etkisini anlatmak içim mükemmel bir fırsat buld u . l3sl Söz konusu üniversitenin felsefe bölümü, bu etkiye açıklık getirecek bir konuşma yapması için Dirac'ı davet etmiş, semineri yönetmek için de önemli bir matematikçi ve bilim insanı olan ve Dirac'ı iyi tanıyan nazik Roger Penrose'u çağırmıştı. Eğer bu hikayeyi Dirac'ın ağzından kerpetenle çekip alabilecek biri varsa bu da Penrose'du . Dirac temel projektif geometri üzerine kısa ve açık bir sunum yaptı fakat bunun kuantumların davranışı ile ilişkisini kurmadan konuşmasını bitirdi. Dirac birkaç basit soruyu savuşturduktan sonra, hayal kırıklığına uğramış Penrose nazik bir şekilde ona dönüp doğrudan, bu geometrinin kuantum üzerine ilk çalışmalarını nasıl etkilediğini sord u . Dirac kafasını kesin bir şekilde salladı ve konuşmaktan imtina etti. Devam etmenin anlamsız olduğunu fark eden Penrose başka bir konuda kısa bir dağaçiama konuşmayla vakti doldurd u . Dirac'ın sihirbazlığının sırrını çözmek isteyenler için, onun bu suskunluğunun en çileden çıkarıcı olduğu andı bu .
170
1 0 . Böl ü m •
19 27 I l kba ha r1 - E ki m 1 9 27 H itler Führerimiz, önüne atı lan Altın ödülü almaz Yahudi tahtı ndan intikam günümüz gel iyor, bir gün özgür olacağız [ ] . . .
İlk Nazi marşları nda n bi rinden, 1927 dolayiarı
Yahudi olan Max Born Göttingen'de M usevi karşıtlığının yükselmesiyle telaşa kapılmak ve korkmakta çok haklıydı. Ortam "sert, kasvetli, [ . . . ] tekinsiz ve öfke dolu, ileride büyük bir felaket doğuracak bütün o bileşenlerle yüklüydü" di'te anımsıyordu Oppenheimer, ölümünden birkaç sene ewel. [!] Naziler ilk şubelerinden birini bu şehirde, Mayıs ı 922'de açmışlardı. Üç yıl sonra, kimya öğrencısı Achim Gercke, "gelecekte Alman İmparatorluğu'nun son İbrani'yi ve bütün melez ırkları Alman nüfusundan çıkarıp ülkeden atması için silah olarak el altında bulunsun" diye, gizlice Yahudi öğretim üyelerinin listesini yapmaya başlamıştı.� Fakat Göttingen'deki araştırmacıların hayatlarının daha aydınlık yönleri de yok değildi. Pek çoğu, kendilerinden çok daha az iş yapıp çok daha fazla para ve itibar kazanan ihtiyar hocalarının donmuş hayal güçlerini alaya alıyor, mesleklerinin gençler için olduğunu söylemekten kızgın bir haz duyuyorlardı. Mektuplarının ortaya koyduğu üzere Dirac da bu hafife alma halini payiaşıyordu ve eğer olmadık bir Göttingen efsanesine inanacak olursak, bir öğrenci dergisi için bu konuda bir dörtlük yazmıştı : Yaş elbet ateş nöbeti Korkutmalı her fızi kçiyi
171
Yaşamaktansa ölse daha iyi Yaşı otuzu geçti mi�
Göttingen'de öğrenciler saçma sapan şarkılara ve Amerikan nağmelerini koro halinde söylemeye düşkündü, bu nağmeler Şükran Günü'nde özel bir heyecanla söyleniyordu . Evrende uzay-zaman bükülmesinin tanımlama yollarını Dirac'a tanıtan kazmalog Howard Robertson, en popüler yeni şarkılardan olan "Oh My Darling Clementine"ı Göttingen tavernaianna taşımıştı. � Dirac bu korolara muhtemelen katılmıyordu, fakat fizikçiler arasındaki yoğun rekabeti kırmaya faydası olan çocukça oyunlara iştirak ediyordu . Bu oyunlardan biri "elma kapmaca"ydı, öğrencilerle öğretim üyeleri, genellikle birkaç bira devirip çakırkeyif olmuş durumda, suyun veya biranın üstünde yüzen bir elmaya dişlerini geçirmeye çalışıyorlardı. Bir diğer faaliyet de koca bir patatesi küçücük bir kaşık üstünde dengede tutmaya çalışarak koşu yarışı yapmaktı. Born'un evinde böyle bir yarışın ardından, öğrencilerden biri Dirac'ın çaktırmadan pratik yaptığını görd ü : Bu sa h neyi Cambridge'deki arkadaşları, mesela Dirac'ı "çocuk gibidir ama asla çocukça olmaz" di e anlatan tealog John Boys Smith görse hayrete düşerdi herhalde. s Dirac'ın Göttingen ziyareti ı 927'nin Haziran ayı başlarında bitti. St John's Koleji onun geri gelmesini istiyor, öğretim üyeliği için başvursun diye yanıp tutuşuyordu; peşine düşmeye değecek bir şerefti bu . Eğer başarılı olursa Dirac'a ofis ve kalacak yer ücretsiz olarak verilecek, üstüne, hala devam eden, fakat ı 928'de dolacak olan ı ss ı bursuna ek olarak mütevazı bir gelir sağlanacaktı. � Bunun ardından üniversitenin matematik bölümünde kadrolu akademik göreve gelmesi muhakkak sayılırdı, bu da çalışma hayatının geri kalanını sağlama bağlamak demekti. Dirac yazdığı mektuplarda kişisel hayatından Kopenhag'dayken yazdıklarından bile daha az bahsediyord u . Kolej görevlisi James Wordie'ye yazdığı mektupta, Göttingen'deki faali etlerinden tek cümleyle bahsetti : "Çevredeki kırlar çok güzel." 7 Bohr'un çiçek açan enstitüsünü, nispeten daha soğuk olan Born'un bölümüne tercih ederdi ama, ı 72
annesine Göttingen'i tercih ettiğini, çünkü kendi başına yürüyüş yapmak için en iyi imkanın burada olduğunu söyledi. � Araştırmalarına gelince, Dirac kuweti tükeniyormuş gibi işaretler veriyordu sanki. 1927 Mayıs ayı başında kuantum mekaniğini kullanarak, atom ışık saçtığı zaman ne olduğunu öngörd ü : Bu problemi çözmenin heyecan verici bir sonucu olmadı. Oppenheimer sonradan, Dirac'ın Göttingen'deki çalışmalarının kendisini hayal kırıklığına uğrattığını, niçin kuantum alan teorisinin gelişmesine asılmadığını anlamadığını söyledi. Dirac, Oppenheimer'a yazın uzunca bir süre dinlenmek istediğini söylemişti, ardından da dikkatini henüz anlaşılmamış olan elektron spini konusuna yöneltecekti. Hollanda'da küçük bir üniversite şehri olan Leiden'da Ehrenfest'i ziyaret ettikten sonra Dirac'ın niyeti İngiltere'ye döndüğünde kuantum teorisi malasına başlamaktı. Ehrenfest'in Rus tarzı kocaman evinin en üst katındaki odada kaldı, Einstein'ın, Blackett'ın, Kapitsa'nın ve daha düzinelerce insanın imzalarını atmış olduğu duvara kendi imzasını ekledi. Bu ev dünyanın en büyük fizikçilerinin Leiden'daki konaklama mekanı olmuştu, onlar da Ehrenfest'in bir Rus matematikçi olan karısına ve üç çocuğuna (ikisi kız, biri de Down sendromlu bir oğul) keyifli sohbetlerini hatıra b ı ra kıyorla rd ı. Oppenheimer da Leiden'da Dirac'a katılmayı planlıyordu ve ev sahibinin dilinde seminer verebilmek için Felemenkçe öğrenmeye başlamıştı. Ama ondan önce, Max Born ve seçkin deneyci James Franck tarafından yapılacak sözlü sınavda doktora tezini savunması gerekiyordu . � Franck'ın Oppenheimer'a sorduğu sorular sadece yirmi dakika aldı, ama bu yeterdi. Sınav odasından çıkarken Franck bir iç çekti, "Çok şükür bitti" dedi, "neredeyse o beni sorguya çekecekti." Parlak ama baş belası öğrencisiyle işinin bitmiş olması Born'u da rahatlatmıştı. Ehrenfest'e daktiloyla yazılmış bir mektubun sonunda şöyle diyordu Born : [Oppenheimer] hakkında ne düşündüğümü bi l meni isteri m . Onda n
173
çektiğim kadar ki mseden çekmediğimi açıkça iti raf etmem, senin onun ha kkı ndaki değerlendirmeni etkilemeyecekti r. Kuşkusuz çok yetenekli, fakat zihi nsel disiplini yok. Dışarıya karşı mütevazı ama içi nde çok küstah. [ . . . ] Yı lın üç çeyreği nde hepimizi felç etti . O gittiğine göre a rtı k tekra r nefes alabilir ve ça lışmak için cesa retim i toplamaya başlayabi l i rim.I!Q]
Dirac bütün bölümün felç olma haline dahil olmamıştı; durumun farkındaymış gibi de durmuyor. Oppenheimer ona korkuyla karışık saygı ve hayranlık duyuyor, başka pek az meslektaşına karşı gösterdiği mahcubiyeti ona gösteriyordu . Göttingen'de geçirdikleri günler, kırk yıl sürecek bir arkadaşlığın başlangıcı old u . Göttingen Dirac'ın ailesinin onu ziyarete gelemeyeceği kadar uzaktı. "Çok şükür di orsundur, herhalde" diye yazdı annesi, dertli dertli söylenir gibi. ı ı Onun yerinde olmayı ne kadar istediğini açıkça belli ediyordu oğluna : "Evden uzakta olduğun için şanslısın . [Burada] hep çalış, hep çalış." lııl Kocası evde olmadığı zaman yeni yüzüğünü takıyordu, platine yerleştirilmiş yedi elması, Dirac'ın ona gönderdiği paranın 10 Sterlin'iyle gizlice satın almıştı; Charles'ın ona kendine harcasın diye verdiği yıllık paradan hatırı sayılır ölçüde fazlaydı bu . O mücevher parçası, onun en önemli ilişkisinin herkesten gizli simgesiydi. Oğluna şöyle yazdı : "Baba'ya söyleme [ . . . ] onun bana parayı evi çekip çevirmeye ayırma mı söyleyeceğini biliyorum, fakat yüzüğüme bakıp senin ne tatlı olduğunu düşünmek beni o kadar mutlu ediyor ki." lı3l Geceleri salonda oturuyor, oğlunun fotoğrafiarına bakıyor, gönderdiği kartpostailan bir daha bir daha okuyor, günün her anında onun ne yaptığını hayal etmeye çalışıyordu . Charles ile Flo arasındaki on iki yaş fark, hiç b u kadar bariz olmamıştı. Flo hala dik duruyordu, cildi kırışıksızdı, saçında pek az ak vardı; Charles'ınsa kamburu çıkmış, saçları bembeyaz olmuş, vücudu pörsümüştü . Flo başkalarına karşı geleneksel sadık ve şikayet etmeyen eş oyununu oynuyordu; kendi kendineyken ıse, 174
ücretsiz kölelik etmekten usanmıştı, bunu oğluna da sık sık yazıyordu . ı 927'nin başında kocası alışveriş çılgınlığına kapıldığında Flo şaşırdı, harcamaların kaynağı herhalde Charles'a annesinden kalan mirastı. Dirac, on üç yıldır yenilenmeyen aile evinin eski püskülüğünü sık sık ayıplardı, dolayısıyla Charles'ın büyük ölçekli duvar kağıdı kaplamanın ve her odaya gazocağı koymanın maliyetini, Julius Sokağı 6 numarayı oğluna daha çekici kılmak için karşılamış olması pekala mümkü n . Karısını tamamen ihmal etmiyordu Charles: Ev işlerini kolaylaştırmak için ona yeni elektrikli süpürgelerden ald ı : "Baba süpürgenin halılarımız üstünde çalışarak bedavaya yaptıkları gösteriyi seviyor. 'iı41 Sağlığı hala bozuk olan Charles bir aktara danıştı, o da ona vejetaryen olmasını öğütledi. Böylece sonu gelmeyen yemek pişirme sorunlarıyla karşı karşıya kalan karısı, onun iyi beslenmediğinden de sürekli endişe ediyordu . Dirac'a şöyle yazdı : "Baba öyle çok öğrenci alıyor ki yemek yemeye zor vakit buluyor. Eminim beynini fazla zorluyor ve şimdi bir de vejetaryen oldu, pişirilmesi gereken küçük küçük bir sürü şey var, bunlar onu yeterince doyuracak şeyler değil.' ı s Flo, Charles'ı cimri ve iyilik-bilmez biri olarak görse de kendini ona bakmaya adamıştı ve Dirac'a yazdığı mektuplarda ilişkilerindeki durumun onun beklernesi veya hak etmesi gerekenden daha kötü olduğunu gösteren hiçbir iz yoktu . Ama Flo'nun sabrı tükenmeye başlıyordu . Oğullarından birinin va r oluş, diğerinin de muhtemelen yok oluş nedeni olan Charles Dirac'ın iş ahiakın ın, kızı üzerinde fazla bir etkisi olmamıştı. Betty okulu bırakmıştı ve annesine göre "kendi hayatını kazanacak herhangi bir şey yapmayı istemeyecek [ . . . ] kadar utangaç ve belki fazla tembel, ayrıca ev işi yapmayı da sevmiyor"d u . 16 işsiz güçsüz evin içinde dolanıp köpeğinin yasını tutuyor, annesiyle birlikte üzel konuşma ve Fransızca akşam derslerine devam ediyord u . 1 7 Temmuz başında aile, dekaratörleri evden çıkarıp, evlerindeki her şeyin gıcır gıcır, gezgin oğullarının eve dönüşüne hazır olmasını sağladı. Ailesi onunla dokuz aydır konuşmamıştı ama bu süre boyunca aileden haftalık haber göndermiş, onu sevgi yağmuruna tutup oğullarının da kendinden 175
biraz haber vermesi için dil dökmüşlerdi. Bunun karşılığında onun ailesine yazdıklarının toplamı yedi yüz kelimeden azdı. Her biri ancak bir taş kadar sıcak olan kartpostallarında bir kere bile ailesini sormadı. 13 Temmuz günü öğle yemeği saatinde Dirac Julius Sokağı 6 numaranın kapısına vardığında (sevimsiz ve bulutlu bir akşamüzeriydi) annesiyle kız kardeşinin gözyaşlarıyla tepkisiz bedenine nasıl sarıldığını ve oğlunu gördüğüne herhalde onlar kadar çok sevinen ama bunu gösteremeyen babasının zoraki el sıkışını kolaylıkla hayal edebiliriz. Dirac kısa sürede rutin düzenine döndü, ailesini kapısının dışında bırakıp odasında tek başına çalışıyordu . Charles'ın öğrencilerinden biri olan D.C. Willis, o yaz Dirac'ların evinin ortamına ışık tutan bir hatıra bıraktı. Willis, Mösyö Dirac tarafından "akşam yemeği sırasında bir bahaneyle evine yollanmıştı [ . . . ] zira [Charles Dirac], söylentilere göre yatak odasında çalışan ve yemeğini almak ve tuvalete itmek dışında odasından çıkmayan oğlu Paul'ü merak ediyordu.' ıs Ailesinin yanında bulunmanın evlat olarak görevi olduğunu biliyordu Dirac, fakat onlarla beraberken kendini berbat hissediyord u . "Bristol'e evime döndüğüm zaman kendi başıma karar verme yeteneğimi tümden kaybediyorum" diye dert yanıyordu, birkaç yıl sonra bir arkadaşına yazdığı mektupta. lıgl Ebeveyninin ikisi tarafından da baskı altında tutulduğunu hissediyordu; bir yandan babasının despatiuğu bir yandan annesinin bağucu sevgisi. Dirac yirmi beş yaşında ve uluslararası düzeyde başarılı bir insan olduğu halde hala babasının avucunun içinde kıvrandıu ını hissediyord u . Yakın gelecekte bir kaçış umudu da görmüyordu . 20 Ekim ı 927'de Di ra c St John's ve Trinity'deki arkadaşlarına kendini hatırlatmak üzere Cambridge'e döndü . Artık dikkatini dağıtacak sosyal ortamı daha da küçülmüştü, zira Kapitsa kısa süre önce evlenmişti. Yeni eşi, koyu saçlı bir dilber olan Rus göçmeni sanatçı Anna Krylova'ydı; Kapitsa her nedense ona "Fare" diyordu, bu lakap yıllar boyunca, Cambridge tiyatrolarında Kapitsa koltuk sıralarının arasından eşine her seslendiğinde insanların elinin 176
ayağına dalaşmasına neden oldu . Krylova ile Kapitsa, şehir merkezine yakın Huntingdon Sokağı'nda yaptırdıkları, kocaman bir arka bahçesi ve üst katında Krylova için stüdyosuyla her şeyi tam olan müstakil evin tasarımına katkıda bulunuyorlardı. l2ıl Sonraları bu ev neredeyse Dirac'ın Cambridge'deki ikinci evi olacaktı ama ı 927 sonbaharının başlarında, ilk olarak Oppenheimer'a açtığı projesi üzerinde sıkı çalışıyordu; projenin amacı kuantum teorisi ile Einstein'ın özel görelilik teorisini uygulamadaki en basit durum üzerinde birleştirmek, yani tek ve yalıtılmış bir elektronun davranışını tanımlamaktı. Heisenberg ve Schrödinger'in teorileri yetersizdi çünkü özel görelilik teorisine uymuyorlardı : Birbirine göre farklı hızlarla hareket eden gözlemciler bu teorilerin denklemleri üzerinde fikir birliğine varamazlardı. Ortada teoriyi bulan ilk kişi olmanın getireceği itibar vardı; bilimin bu ödülünü kazanan tek kişi Dirac mı olacaktı yoksa yine birileriyle payiaşması mı gerekecekti? Dirac dönemin ilk altı haftası boyunca bu problem üstünde çalıştı ama başarılı olamadı. Ekim sonunda, Brüksel'deki Solvay Konferansı'nda uluslararası fizik camiasının en üst düze iyle aynı masaya ilk kez oturmak üzere çalışmalarına mala verdi. 22 Sadece davetiiierin katıldığı, masrafları Belçikalı sanayici Ernest Solvay tarafından karşılanan bu konferansların amacı, kuantum teorisindeki problemleri düşünüp taşınmak üzere birkaç yılda bir dünyanın en iyi yirmi küsur fizikçisini bir araya getirmekti. ıg ı ı'de yapılan ilk konferansın en genç yıldızı, o zamanlar sahneye yeni çıkan ve daha yaşlı, daha muhafazakar insanların önyargılarını çabucak gözler önüne se ren Albert Einstein'dı. ı 927'de Einstein fiziği n taçsız kralıydı ve orta yaşiarına geliyordu; hala halktan biri, mütevazı bir kişiydi, fakat huysuzluk ve memnuniyetsizlik belirtileri göstermeye başlamıştı. Kimseyi dikkate almadan kendi yolunu çiziyor, kuantum mekaniğinin doğru olduğunu farz etmeden birleşik bir kütleçekimi ve elektromanyetizma teorisinin peşinde koşuyordu . Esneklikten uzaklaşan, geriye bakmakta olan kişi bu kez Einstein'dı. Bu konferans fizikte bir dönüm noktası olacaktı : Einstein, kuantum mekaniğinden yana sıkıntılı olduğunu kamuya ilk kez burada açıkladı fakat Bohr ve daha genç meslektaşlarının bu alana ı77
duydukları güveni eksiltemedi. Oturumların yapıldığı binanın önünde çekilen meşhur resimde, konferansın canlı ortamından iz yok: Konferansın yirmi dokuz delegesinin hepsi de ifadesiz görünüyor, sanki hep beraber pasaport fotoğrafı çektiriyor gibiler. Einstein ön sıranın ortasında oturuyor, Dirac da onun sağ omzunun arkasında ayakta duruyor. Dirac bu fotoğrafla öyle gururlanmıştı ki, bir kez olsun ünlü olma arzusuna teslim olarak Bristol Üniversitesi fizik bölümünden bunu çerçeveletip bölümdeki bir duvara asmasını istedi. lı3l Kasvetli bir hatıra olan bu portre, toplantıdan kalan tek görsel kanıt olarak bilindi yıllarca, fakat 2005'te toplantı ortamına dair biraz daha ipucu ortaya çıktı; katılımcıları konuşmalar arasında verilen bir mala sırasında gösteren amatör bir filmdi bu . lı41 İki dakikalık bu kaydın en dikkat çekici yanı, delegelerin neşesi. Gruptaki tek kadın olan Marie Curie bir şey getirirken tek ayak üzerinde bale dönüşü yapıyor; ışıl ışıl gülen Paul Ehrenfest kameraya neşeyle dil çıkarıyor. En genç delege olan Dirac da Max Born'la konuşurken rahat ve mutlu görünüyor. Sonraları Heisenberg, en yoğun tartışmaların konferans oturumları sırasında değil, katılımcıların kaldığı Otel Britannique'te (bugünkü Avrupa Parlamentosu'nun olduğu yere yakın) yemek sırasında yaşandığını anlattı. lı sl Kuantum teorisine dair tartışmaların merkezinde Bohr ile Einstein'ın Heisenberg'in belirsizlik ilkesine dair anlaşmazlığı vardı; Einstein'ın tekrar tekrar gelen şiddetli taarruzlarına karşı Bohr teoriyi başarıyla savund u . Meslektaşların çoğu bu iki adamın kafa kafaya çarpışması karşısında heyecan içindeydiler, fakat Dirac bunları "fark etmez" tavrıyla izleyen bir seyi rciyd i : Savlarını dinledim, ama konuşmaya katı lmadım, asıl olara k bununla çok fazla i lgi lenmediğimden dolayı . [ . . . ] Bana, bir matemati ksel fizikçi nin işinin temeli doğru denklemleri elde etmekti r ve bu denklemleri n yorumu ancak tal i önemdedir gibi gel iyordu.�
Dirac ve Einstein zıt kutuplar gibiydiler, üstelik ikisi de diğerinin 178
dilini rahat konuşamıyordu . Dirac, Einstein'dan yirmi üç yaş küçüktü ve duyduğu büyük hayranlık yüzünden her zamankinden de çekingendi. Fakat birbirleriyle kaynaşmamalarının temel nedeni herhalde bilime yaklaşımları arasındaki keskin tezattı, bu da kısmen felsefi meselelere tepkilerinin birbirinden çok farklı olmasından kaynaklanıyordu . Bilimin temel olarak, giderek daha fazla olayı giderek azalan sayıda teoriyle açıklamak üzerine kurulu olduğu konusunda uzlaşıyorlardı, Mill'in A System of Logic kitabında okudukları bir fikirdi bu . Ama Einstein felsefeyle hep ilgilenirken, Dirac bunu bir zaman kaybı olarak görüyord u . Mill okumasından Dirac'ın aklında kalan şey, aldığı mühendislik eğitiminin de teşvikiyle, faydacı bir bilim yaklaşımıyd ı : Bir teori hakkında sorulması gereken asıl soru, "Bu teori dünyanın davranışına dair benim inançlarıma hitap ediyor mu?" değil, "işliyor mu?" sorusuyd u . B u konferans sırasında fizik dışındaki konular, din ve siyaset hakkında Dirac'ın ilk defa patladığı kaydedildi. Yaklaşık kırk yıl sonra Heisenberg, daha genç fizikçilerin iskemlelere ve koltuklara yayıldığı duman altı otel locasında bir akşam vakti cereyan eden olayı anlattı. Dirac'ın gençlik dolu açıksözlülüğünün teşvik edilmesi gerekiyordu, dedi yaşlı Heisenberg : "Dirac çok genç bir adamdı ve bir şekilde komünist örüşlerle ilgileniyordu ki bu o dönemde gayet doğaldı.' 27 Heisenberg'in hafızasında en canlı kalan şey, Dirac'ın din hakkında sarf ettiği ateşli sözlerdi, bunu da Einstein'ın temel fizikle ilgili tartışmalar sırasında Tanrı'ya gönderme yapma alışkanlığıyla ilgili bir yorum tetiklemişti. Heisenberg'in ı 920'1erde yaşanan olaylara dair anlatımların çoğu gibi bu anlatımı da insana inandırıcı gelmeyecek kadar ayrıntılı : Birkaç yüz kelimeden oluşan iki konuşmayı, sanki kelimesi kelimesine mükemmelen kaydeden bir hafızası varmış gibi aktarıyor; fakat anlattıkları, Dirac'ın görüşlerine dair başka anlatımlarla tutarlı. Heisenberg'e göre Dirac, din için "hiçbir gerçek dayanağı olmayan bir yanlış iddialar yumağı. Tanrı fikrinin kendisi insanların hayal gücünün ürünü" diye düşünüyordu . Dirac'a göre "Kadir-i Mutlak Tanrı önermesi" faydasız ve gereksizdi, sadece "bazılarımız alt sınıfların uslu durmasını istediği" için öğretiliyord u . Heisenberg, Dirac'ın dine dair yargısına karşı çıktığını 179
yazdı : "Bu dünyadaki çoğu şey istismar edilebilir, senin demin ortaya attığın komünist ideoloji de buna dahil." Dirac yolundan dönmeyecekti. "Dini mitlerden, ilke olarak" hazzetmiyordu, ona göre neyin doğru olduğuna karar vermenin yolu şuydu : "Kendi içinde bulunduğum durumdan, sadece mantıkla çıkarımda bulunarak [doğruya ulaşmak] : Toplumda başka insanlarla beraber yaşıyorum, ilke olarak, kendim için istediğim bütün hakları onlara da vermeliyim. Adil bir denge tutturmam gerekir." lısl Mill orada olsa bunu onaylardı. Dirac'ın dine saldırısı boyunca Pauli, huyu öyle olmadığı halde sessiz kaldı. Ne düşündüğü sorulunca şu cevabı verd i : "İşte Dirac arkadaşımızın da bir dini var, bu dinin temel ilkesi de, 'Tanrı yoktur ve Dirac onun eygamberidir."' Eski bir espriydi ama Dirac dahil herkes güld ü . 29 Dirac'ın burada her zamankinden farklı olarak berrak bir şekilde ifade ettiği görüşleri Kapitsa'nınkilere tamamen uyumluydu ve Bolşeviklikle flört eden hiçbir entelektüel bunlara itiraz etmezdi. Dirac siyasi görüşlerini hiçbir zaman kağıda dökmedi ama gelecek on yıl içinde yapacağı hareketler, neden yana olduğunu açıkça belli edecekti. Dirac Solvay Konferansı sırasında yeni çalışması olan ışığın alan teorisine dair bir konuşma yaptı. Her paragrafta kelimeleri değiştirip, başka düzeltmeler yaparak taslak metni notlarla doldurmuştu, bütün ömrü boyunca yaptığı diğer konuşmaların hepsinden daha fazla aynanmış bir konuşma metniydi, bu da onun gergin olduğuna işaret ediyord u . l3ol Ardından, fikrinin onun da kolaylıkla öngörebileceği bir yönde ele alınıp genişietişmiş olduğunu duyd u . Eugene Wigner ile çalışan Pascual Jordan, Dirac'ın foton teorisini tamamlayacak bir elektron alan teorisi üretmişti. Jordan ve Wigner'ın matematiği Dirac'ınkine benzese de, teorileri, kullandıkları simgelerin doğada olan şeylere nasıl karşılık geldiğini anlayamayan Dirac'a cazip görünmedi. Yanıldığını sonradan aniasa da, yaptıkları çalışma o sırada Dirac'a cebir egzersizi gibi geldi; bu hatası teorik fiziğe yaklaşımından kaynaklanıyordu, onunki "özünde cebirsel değil, geometrik" bir yaklaşımdı : Eğer bir teoriyi hayalinde örsel olarak canlandıramazsa onu görmezden gelme eğilimindeydi. 31 180
Dirac'ın toplantı salonunda karşılaştığı tek sürpriz bu değildi. Bir konuşmanın başlamasından hemen önce Bohr, Dirac'a ne üstüne çalıştığını sord u . Dirac elektronun göreli bir kuantum teorisini bulmaya çalıştığını söyledi. Bohr afallamıştı : "Ama Klein bu problemi çözdü zaten," dedi, İsveçli teorici Oskar Klein'dan söz ediyord u . l3ıl Dirac cevap veremeden konuşma başladı, böylece konu havada kaldı ve orada öylece bekledi : Bohr ile Dirac konferans dağılmadan bu konuda tekrar konuşma fırsatı bulamadılar. Bohr, Dirac'ın bu probleme bulduğu harikulade çözümü okuyup kendi hatasını fark edene kadar üç ay daha geçecekti.
181
1 1 . Böl ü m •
Kas 1 m 19 27- 1 9 28 I l kba ha r• [G]erçek ile güzel bi rbi rine ya kı ndır. Gerçek, akı l la görülür ve ona duyulan açlık, akılla anlaşı labi l i r olanın en tatmin edici i l işkileriyle dindiri l i r: Güzel lik hayal gücüyle görülür ve ona duyulan açl ı k hissedi lebi l i r ola nın e n tatmi n edici ilişki leriyle dindiri l ir. JAMES JOYCE, Sanatçı nın Bir Genç Adam Olarak Portresi , 19 1 5, Beşi nci Böl üm .
Dirac şatafatlı kolej yemeklerinde kendini hep yabancı hissederdi. Zengin mönüler, yıllanmış şaraplar, antika formaliteler, tumturaklı konuşmalar, yemekten sonra tüttürülen puraların kötü kokusu; bunların hepsi Dirac'ın iğrendiği şeylerdi. Bu yüzden, St John's Koleji'ne yeni öğretim üyelerinin yılda bir yapılan seçimini kutlamak için verilen akşam yemeğinde onuruna içilecek kimselerden biri olacağı 9 Kasım 1927 Çarşamba gününü herhalde iple çekmiyordu . Artık belgeli bir "birinci sınıf adam"dı, kolejin yüksek masasında� kalıcı bir koltuğu ve 1602'de tamamlanmış, mumlarla aydınlanan ihtişamlı Combination Room'da [Birleşim Salonu] akşam yemeğinden sonra iş arkadaşlarıyla toplanma hakkı vardı. Dirac hocalığa seçilmesini Hall'da, Leydi Margaret Beaufort'un portresinin altında, geleneğe uygun şekilde, istiridye, konsome, kremalı tavuk çorbası, dilbalığı, yanında ıspanağıyla dana bonfile, beş sebzeli sülün, salata, üstüne de üç çeşit tatlı dahil olmak üzere sekiz tabaktan oluşan yemekle kutladı. Bu yemek onun için kutlamadan çok ceza gibiydi.[!] Yemekten sonra Dirac yürüyerek odasına döndü . Odası, Cam Nehri'ni küçücük bir meyille aşarak, altında kayıkla gezinenlerin anca geçebileceği kadar yer bırakan gotik, taş bir yapı olan Sighs [İç Çekmeler-ç.] Köprüsü'ne yakındı. Muhtemelen dosdoğru 182
yatağına gitmiştir, zira her zaman sabahları, en iyi çalışabildiği saatlerde zinde olmak isterdi. Çalışma odasında gereksiz bir şey yoktu; sadece, öğrencilerin kullandığı sıralar tarzında açılıp kapanan bir masası, basit bir sandalyesi, kömür sobası ve ziyaretçilerden birinin ifadesiyle "çok antika bir kanepe"si vardı. � Boş bir sınıfta oturan bir öğrenci gibi küçük sırasında çalışır, kurşunkalemle kağıt üzerine yazar, bazen bir hatayı silmek veya kitaplarından birinden bir şeye bakmak için duraklardı.@] Şimdi hoca olduğu için gün boyu emrine arnade bir uşağı ("cip'') vardı. Dirac bu sade ama rahat çevrede, bilime en meşhur katkısını yaptı. St John's onun için hayal edilebilecek en uygun ortamı yaratmıştı. Bütün gün çalışabiliyordu; çalışmasına sadece, yüklü olmayan ders verme görevini yerine getirmek, arada bir seminer vermek ve kütüphaneye gitmek için ara veriyordu . Şimdi kafasında tek bir etin mesele vard ı : Elektronu tanımlayan göreli denklemi bulmak. 4 Di ra c elektronun "nokta parçacık" olduğundan epey emindi, fakat diğer teoriciler gibi o da elektronun neden bir değil iki spin hali olduğunu anlayamıyord u . Başka birkaç fizikçi bazı denklem adayları ortaya atmışlardı, bunların hepsi de zoraki ve hantaldı; Klein'ın, Bohr'un problemi çözdüğüne inandığı önerisi de dahil olmak üzere hiçbiri Dirac'ı tatmin etmiyordu . Klein'ın teorisinin yanlış olduğundan emindi Dirac, zira bu teori absürd bir şekilde, çok küçük bir uzay-zaman bölgesinde bir elektronu bulma ihtimalinin bazen sıfırın altında olduğunu öngörüyordu . Dirac b u denklemi ilk ilkelerden üretmenin imkansız olduğunu, onu yalnızca talihli bir tahminle bulabileceğini biliyord u . Fakat denklemin taşıması gereken özellikleri ve taşımak zorunda olduğu özellikleri belirleyerek seçenekleri azaltmak gelirdi elinden . Var olan denklemleri evirip çevirmek yerine yukarıdan aşağı yöntemini benimsedi, fikirlerini matematiksel olarak ifade etmeye geçmeden önce teorinin en genel prensiplerini belirlemeye çalışacaktı. İlk şart, denklemin uzayı ve zamanı eşit temelde ele alan Einstein'ın özel görelilik teorisine uymasıydı. İkincisi, denklemin Dirac'ın "canım" geçiş teorisiyle de tutarlı olması gerekiyordu . Son olarak, denklemin 183
ışık hızına kıyasla yavaş hareket eden bir elektronu tanımlarken bulunacağı öngörüler, rüştünü çoktan kanıtlamış olan sıradan kuantum mekaniğinin öngörülerine çok yakın olmalıydı. Bunlar faydalı sınırlandırmalardı ama hala manevra için çok alan vardı. Bu şartlara bağlı kalsa da elektron için çok sayıda denklem yazabiiirdi Dirac, dolayısıyla ihtimalleri azaltmak için sezgilerini dinlemesi lazımdı. Göreli denklemin temel olarak sade olması gerektiğine inandığı için, denklemin büyük ihtimalle elektronun eneıj isini ve momentumunu oldukları gibi alacağını, eneıj inin karekökü veya momentumun karesi gibi karmaşık ifadelere yer vermeyeceğini düşünüyordu . Bir ipucu da, elektronun spinini tanımlamak için kendisinin ve Pauli'nin birbirlerinden habersiz olarak buldukları, her biri iki satır ve iki sütun şeklinde düzenlenmiş dört sayıdan oluşan matrislere başvurma yönteminden geldi. Acaba aradığı denklem, bu matrislerin içinde taşınıyor olabilir miydi? Dirac denklem üstüne denklem deniyor, koyduğu teorik ilkelere veya deneyle sabit olan olgulara uymayan her denklemin üstünü çiziyordu . Hem özel göreiilikle hem kuantum mekaniği ile uyumlu, umut vaat eden bir denkleme ancak ı 927'nin Kasım ayı sonunda veya Aralık başında rast geldi. Bu denklem teoricilerin şimdiye kadar gördüklerine hiç benzemiyordu, zira elektronu Schrödinger dalgasıyla değil, birbiriyle bağlantılı ve hepsi de elzem olan dört parçadan oluşan yeni bir dalga türü kullanarak tanımlıyord u . İnsana cazip gelen bir zarafeti vardı denklemin, ama eğer gerçek elektronlarla ilişkili değilse bu hiçbir şey ifade etmezdi. Bu denklem, mesela elektronun spini ve manyetik alanı için ne diyordu acaba? Eğer Dirac'ın elindeki denklem deneycilerin gözlemleriyle çelişiyorsa bu denklemden de vazgeçip yine baştan başlamaktan başka seçeneği olmayacaktı. Ama buna gerek kalmadı. Dirac birkaç sayfalık hesapla mucize gibi bir şey ortaya çıkardığını gösterdi : Denkleminin tarif ettiği şey sadece elektronun kütlesine sahip bir parçacık değildi, deneycilerin ölçtükleri spin ve manyetik alanın tıpatıp aynına sahipti. Dirac'ın denklemi sahiden de, deneycilerin çok aşina oldukları elektronu anlatıyord u . Daha da iyisi, böyle bir 184
denklemin var olması demek, parçacığın kuantum teorisi tarafından verilen standart tanımının peşine elektronun spinini ve manyetik alanını takmaya artık gerek olmaması demekti. Denklem, eğer deneyciler elektronun spinini ve manyetizmasını daha önce keşfetmiş olmasalardı, bu özelliklerin özel görelilik teorisi ve kuantum mekaniği kullanılarak öngörülebileceğini ortaya koyuyordu . Dirac dışarıdan her zamanki Trappis b sükunetini muhafaza etse de, neşe içindeydi. Kaleminden çıkan birkaç çizgi ile bütün evrende gelmiş geçmiş her elektronun nasıl davrandığını tanımlamıştı. Teorik fizikçi Frank Wilczek'in daha sonra söylediği gibi, "insanın içini acıtacak kadar güzel" bir denklemdi : Einstein'ın genel görelilik denklemleri gibi Dirac denklemi de evrensel ve sadeydi; herhangi bir parçasını değiştirip de denklemin bütün kuwetini ortadan kaldırmamak mümkün değildi. � Yaklaşık yetmiş yıl sonra taş ustaları, Westminster Abbey'e Dirac anısına konan taşa bu denklemin özünü kazıdılar: iy.ö4J=m4J. Denklemin tamamını, Dirac'ın ilk olarak kullandığı haliyle yazdığınız zaman öyle tuhaf bir hali var ki teoricilerin bile birçoğunun gözünü korkutuyor, ama Dirac'ı rahatsız edecek bir şey değil bu : Onun için önemli olan sadece denklemin sağlam ilkelere dayanması ve işliyor olması. John Stuart Mill'in bilimin amaçlarından biri olarak açık seçik gösterdiği bir şeyi, ayrı ayrı teorileri birleştirerek olabilecek en fazla miktarda gözlemi açıklama işini başarmış olduğu düşüncesi onun da aklından geçmiştir belki. Dirac ihtiyarladığında genç fizikçiler ona denklemi bulduğu zaman kendini nasıl hissettiğini sordular sık sık. � Cevaplarından anlaşıldığı kadarıyla Dirac aşırı bir mutluluk duymak ile korku arasında gidip geliyordu : Elindeki problemi bu kadar düzgün bir şekilde çözdüğü için sevinç içinde olsa da, Thomas Huxley'in 1870'te tarif ettiği, "bilimin büyük trajedisinin;' yani "çirkin bir gerçeğin güzel bir teoriyi vahşice katletmesinin" son mağduru olmaktan kaygı duyuyordu . � Sonradan açıkladığına göre, böyle bir sonuçla karşılaşma ihtimali Dirac'ı öyle dehşete düşürmüştü ki, teorisini kullanarak hidrojen atomunun eneıj i seviyelerine dair ayrıntılı öngörülerde bulunmaktan "çok korkmuştu": Teorisinin bu 185
testi geçmek zorunda olduğunu biliyord u . � Bu hesabın yaklaşık bir versiyonunu yaptı ve kabul edilebilir bir uyum olduğunu gösterdi, fakat teorisini daha sıkı bir sınava sokup başarısızlıkla karşılaşma riskini alamadı. Kasım ve Aralık boyunca, yaptığı keşiften aldığı hazzı da, arada bir gelen panik atakları da kimseyle paylaşmadı. Bu aylardan elimizde bir tek önemli mektup, birileriyle önemli bir konuşma yaptığına dair bir tek kayıt yok. Sessizliğini sadece, Noel tatili için Bristol'e gitmeden önce, büyük doğabilimcinin tarunu ve İngiltere'nin önde gelen teorik fizikçilerinden biri olan arkadaşı Charles Darwin'le karşılaşınca bozdu . Noel'in ertesi günü Bohr'a yazdığı uzun bir mektupta şöyle yazdı Darwin : "[Dirac] elektron için yepyeni bir denklem sistemi bulmuş, spin her durumda doğru çıkıyor, bu galiba 'o."' � Solvay Konferansı'nda Dirac'a söylediği şeyin ( elektron için göreli bir denklem bulma probleminin zaten çözülmüş olduğunun) tamamen yanlış olduğunu işte böyle öğrendi Bohr. Fowler, Dirac'ın "Eiektronun Kuantum Teorisi" makalesini ı 928'in ilk gününde Kraliyet Cemiyeti'ne gönderdi, bir ay sonra da birkaç ayrıntıyı açıklığa kavuşturan ikinci bir yazı yolladı. İlk makale basımdayken Dirac Göttingen'e, Max Born'a bir mektup yazdı, on satırlık sonsöz dışında yeni denkleminden bahsetmiyord u . Bu satırlarda denklemi bulmasını sağlayan mantığı açıkladı. Born o cümleleri meslektaşlarına gösterdi, denklem "müthiş bir mucize/1 idi. lıol Dirac'ın çözdüğü problem üzerinde çalışmakta olan Jordan ile Wigner hayretten hayrete düştüler. lııl Jordan rakibinin ödülü kapıp gittiğini görünce bunalıma girdi. Şubat başında denklem yayımlandığında büyük heyecan uyandırdı. Fizikçilerin çoğu bütün matematiksel karmaşasıyla denklemi anlamaya uğraşıyariardı ama Dirac'ın çok önemli bir şey yapmış olduğunda hemfikirdiler, teoricilerin dünyasında tam isabet demekti bu . lııl Dirac kariyerinde ilk defa, zamanın en zor problemlerinden birini ele almayı ve rakiplerini sallayıp çözümü en önce bulmayı başarabildiğini göstermişti. ABD'li teorici John Van 186
Vleck daha sonra, Dirac'ın elektron spinini açıklamasının "sihirbazın ipek şapkadan tavşan çıkarması gibi" olduğunu söyledi. lı3l Pek yakında Harvard'da Van Vleck'in iş arkadaşı olacak olan John Slater daha da coşkuluyd u : "[Denklemi] bulabilecek ondan başka birini düşünemeyiz. Onun, herhalde dönemin bütün bilim insanlarından daha fazla sahip olduğu sezgisel dehanın kendine özgü kuwetini gösteriyor. '1ı41 Yakın zamanda Leipzig'de tam profesörlüğe yükselip kendine güveni iyice artan Heisenberg dahi Dirac'ın hamlesi karşısında gafil avlanmıştı. Başka bir fizikçi daha sonra, Heisenberg'in bir İngiliz fizikçiden (muhakkak Dirac'tan), o kadar akıllı ki onunla rekabet etmenin anlamı yok diye bahsettiğini hatırladı. Fakat Heisenberg, denklemin büyüleyici güzelliğine rağmen yanlış olabileceğinden endişe d uyuyordu : Dirac'ın denklem le ilgili ilk makalesinde işaret ettiği bir problemin altını çizen pek çok kişiden biriydi Heisenberg . Denklem, bir elektronun sahip olabileceği eneıj i değerleri hakkında acayip bir öngörüde bulunuyordu . Denklemdeki problemin arka planında, zaman gibi eneıj inin de mutlak değil göreli bir nicelik olması var. Serbest bir elektronun (üzerinde etki eden hiçbir net kuwet bulunmayan bir elektronun) hareket enel]ısı, parçacık sabit durumdayken sıfır olarak tanımlanabilir; parçacık hız kazanırken hareket eneıj isi her zaman pozitif olur. Dirac'ın problemi, bulduğu denklemin, gayet akla yatkın pozitif eneıj i seviyelerinin yanı sıra, serbest bir elektronun negatif eneıj i seviyeleri olduğunu da öngörmesiydi. Bu durum, teorinin Einstein'ın özel görelilik teorisiyle uyumlu olmasından kaynaklanıyordu : Özel görelilik teorisine göre bir parçacığın eneıj isine dair en genel denklem, eneıj inin karesini, E2'yi belirtir. Böylece, E2'nin diyelim 25 olduğunu (belli bir seçilmiş eneıj i birimini kullanarak) biliyorsak, eneıj i E ya +5'tir ya -5'tir (bunların ikisi de kendisiyle çarpılınca 25 eder). Bu yüzden, Dirac'ın serbest elektronun eneıj isi için sunduğu formül, biri pozitif biri negatif olmak üzere iki farklı eneıj i değerleri seti olduğunu öngörüyord u . Klasik fizikte olsa, negatif eneıj ili olanlar, sırf anlamsız oldukları için, denklemden çıkarılıp atılabilirlerdi, fakat kuantum mekaniğinde 187
böyle bir şey yapılamaz çünkü pozitif eneıj ili elektron bu değerlerden birine her zaman sıçrama yapabilir. Kimsenin böyle bir sıçrama gözlemlediği olmamıştı, dolayısıyla Dirac denkleminin başı cidden beladaydı. Denklemin güzelliğini bozan bu arıza hariç, elektron teorisinin bir zafer olduğu konusunda herkes hemfikirdi. Gelgelelim Dirac başarısından keyif alıyor gibi görünmüyordu, Einstein'ın genel görelilik teorisini yayımladıktan sonra sergilediği rahatlama ve sevinci göstermedi. Dirac'ın daha genç meslektaşı Nevili Mott sonraları, Dirac'ın Cambridge'deki fizikçi meslektaşlarından ne derece kopuk olduğunu anlattı. Mott da, diğer yüzlerce teorici gibi, kuantum mekaniğini genişletmek üzerine değil, onu uygulamak üzerine çalışıyord u . Mott'a göre, makalesini kütüphaneden alıp okuyana kadar Cambridge matematik bölümünde kimse Dirac'ın denklemi hakkında bir şey bilmiyord u . Dirac edilgen ve ekşi suratlıydı, diyordu Mott, kimsenin danışmaya cüret ederneyeceği uzmanlardandı. Arkadaşlıktan anladığı şeyin ne kadar dar olduğunu kavramış değildi Dirac : Fizikçi meslektaşlarının arasında bulunmayı seviyordu, onlar ona arkadaşça davrandıkları zaman (Bohr'un enstitüsünde olduğu gibi); ama onlarla kendi yaptıkları üzerine konuşmaya, hatta ilk adını söylemeye bile hiç gerek görmüyordu . Charles Darwin ona yazdığı bir kartta imzasını sorduğunda altı yıldır tanıyordu Dirac'ı : "P. A. M . neyin kısaltması?' ıs Kopenhag ve Göttingen'de birinci ligde oynayan pek çok kuantum fizikçisi varken, Cambridge'de sadece Fowler ile Darwin vardı; bu yüzden Dirac seminer ve derslerini kuantum mekaniğinin esasları üstüne vermenin kendi görevi olduğunu düşünüyord u . lı6l Ama bölümdeki ders verme yükümlülüğü buraya kadardı, kendi görüşüne göre. Yine de, genç bir araştırmacı bilim insanı için şaşırtıcı olarak, kuantum mekaniği üstüne bir ders kitabı yazmayı kabul etti. Kitap, Kapitsa ile Fowler'ın editörlüğündeki "Uluslararası Fizik Monografileri Dizisi"nin ilk kitabı olacaktı. Manchester Guardian'ın bilim muhabiri, Cavendish Laboratuvarı'nın gayrıresmi yazar sakini ve Dirac'ın arkadaş saydığı tek gazeteci olan J im 188
Crowther'ın parlak fikriydi bu dizi. Ateşli bir Marksist olan Crowther 1923'te Komünist Parti'ye katılmış ve birbirinin can düşmanı olan Bernal ile Rutherford'un ikisine de yakın olmayı, ikisinin de yeteneklerinden ve etkilerinden azami ölçüde faydalanmayı becerebilmişti. lı71 Akıllıca davranıp Cavendish'teki en parlak genç bilim insanlarının Dirac dahil hepsiyle ilişkiler geliştiren Crowther, Cambridge'de doğmakta olan solcu bilim insanları grubu içinde etkili bir yan oyuncu oldu . Güçlü yanlarından biri duyarlılığıyd ı : Büyük genç teoriciyle arkadaş olmak için Dirac'ın insanı sıkboğaz eden gazetecilerle temas etmekten duyduğu çekinceyi kırması gerektiğini hemen anlamış olsa gerek. Dirac sadece huzur istiyordu . Dirac'ın ailesi denkleme dair hiçbir şey bilmiyord u . Dirac'ın çalışmaları hakkında bir şeyler öğrenmeye hep can atan Charles için, oğlunun bilimini paylaşmaktaki isteksizliği zulümd ü . 1928 Nisan ı'nda The Times'ta kuantum fiziğine dair yazarı belirtilmemiş bir yazı okuyan Charles yazının vardığı sonuca bozulmuş olmalı: "Bilim insanının sokaktaki vatandaşı karşısına alıp konuşabildiği günler çoktan geride kaldı [ . . . ] bilim, ancak Man ş Denizi'ni geçen yüzücülerin peşinden gidebileceği kadar derin sulara açıldığı zaman dünya çok şey kaybediyor." lısl Charles oğluna yeni fiziğine dair bir şey aniatsın diye baskı yaptığında (muhakkak yapmıştır bunu) Dirac herhalde her zamanki kafa sallama cevabını vermiş veya yeni kuantum teorileri için "kelimelerle anlatılması hiç mümkün olmayan fizik kavramiarına dayanır" diye hiçbir faydası dokunmayan sözler sarf etmiştir. lıgl Dirac kuantum mekaniği hakkında düşünürken görsel hayal gücünü kullansa da, kuantum dünyasından görüntüler tasvir etmesi için gelen her talebi geri çevirdi. Sonraları şöyle söyleyecekti : "Bunun resmini çizmek kör bir adamın bir kar tanesini hissetmesi gibi. Dokunduğun anda yok olur.'1ı ol Dirac'a annesinden gelen mektuplara bakılırsa, Flo artık ev dışında daha çok vakit geçirdiğinden Charles'la araları daha iyiydi. Tennyson şiiri üstüne sohbetlere gidiyordu, Charles ve Betty'yle birlikte Hippodrome Tiyatrosu'nda temsiller izliyor, sinemaya gidiyordu; sessiz sinemanın son büyük eserlerinden Ben Hur'u da izlemişti. Dirac ailesinin en sevdiği yenilik ise motorlu arabaydı, 189
kitlesel üretimi yapılan teknolojik yeniliklerin en heyecan verıcı olanıydı bu . Charles'ın özel öğrencilerinden birinin arabası vardı, Dirac ailesine güzellik yapıp onları kıyılara ya da kırlardaki çayhanelere keyif gezintilerine götürüyor, saatte 30 kilometre hız sınırını ihlal etmiyordu . Bu gibi gezme görüntüleri (dünyevi dertleri günübirlik arkalarında bırakmış tasasız aileler) ı 920'1erin üçüncü çeyreğinde İngiltere'de refahın simgesiydi. Çoğunluk için hayat hiç bu kadar güzel olmamıştı. Ama Dirac evde olmadığı zaman annesinin hayatı boş kalıyordu . Onu ziyaret etmek için sürekli olarak inandırıcı bahaneler arayan Flo Şubat ortasında Büyük Perhiz dönemi kayık yarışlarını izlemek için kendi kendini Cambridge'e davet edip, kentte bulunduğu sürede oğlunun onu görmeye vakti olur mu diye çekinerek sordu ("Oldukça güzel giyinmiş olacağım ve başına hiç dert açmayacağım'') . lııl Dirac bu tür talepleri genellikle görmezden gelirdi ama bu sefer kabul etti; annesi sisli bir günün öğle saatlerinde oğluyla birkaç saat konuşmak için Cambridge'e geldi. Dirac, ömrünün en heyecanlı dönemlerinden birini yaşadığını ve akranlarının bazılarının onunla Newton'un varisiymiş gibi konuştuklarını annesine belli ki hiç çaktırmadı. Dirac kadınlarla gönül ilişkilerine girmekle hiç ilgisi olmaması bakımından da Newton'a benziyord u . Dirac'ın iş arkadaşlarının çoğu onun kendi yaşındaki kadınlardan korktuğu fikrini taşıyor, bir gün evlenebileceğini hayal bile edemiyorlardı. Ama bir kadınla yakın arkadaş olmuştu Dirac: Oxford Üniversitesi'nden umut vaat eden bir matematikçi olan arkadaşı Henry Whitehead'in elli altı yaşındaki annesiyle. Uzun boylu, sağlam yapılı İskoç Isabel Whitehead, kendisinden on dokuz yaş büyük olan, eski Hindistan Madras Piskoposu Henry Whitehead'in eşiydi. Çift, ı 923'te İngiltere'ye dönmeden önce yirmi yıl orada yaşamıştı. Oradaki gurbetçi çevresi içinde namlıydı Bayan Whitehead : Hindistan'daki Hıristiyan cemaatine dair yetkin bir anlatıma göre o, "Pek çok İngiliz hanımefendinin egemenlik standartlarına göre bile" çok buyurgan bir insandı. lııl ı go
Whitehead'ler Reading yakınlarında, Cambridge'den arabayla yaklaşık üç saat mesafede bulunan Pincent's Hill'de yarı ahşap yarı tuğladan bir kır evinde yaşıyorlardı. Köpekleri her zaman yanlarında, soylu Guernsey sığırları ve birkaç tavuk baktıkları küçük çiftliklerinin idaresine her gün birkaç saat ayırdıkiarı rahat bir hayat sürüyorlardı. Isabel de Henry de Oxford'da eğitim görmüş matematikçilerdi ama Bayan Whitehead'in mektuplarından anlaşıldığına göre ikisi de Dirac'la bilimden çok diğer konularda, özellikle Henry'nin kriket sevdası ve Gandhi'yi evlerinde bir hafta ağırlamak da dahil olmak üzere Hindistan maceraları hakkında konuşuyorlardı. Gelecek yıllarda Bayan Whitehead'in Dirac'la yazışmaları, Whitehead'in Dirac'ın ateizmini sağlam sorguladığını, Dirac'ın da ona ailesine dair en özel düşüncelerini açtığını ortaya koyuyor. Pincent's Hill Dirac'ın hafta sonları gitmeyi en sevdiği yer haline geldi, Bayan Whitehead de ikinci annesi old u . Bu kadın ona sadece destek ve sevgi değil, kendi annesinin sağlayamadığı bir şeyi, entelektüel uyarımı da sunuyord u . ı 928'in bahar başında, gelecek seyahatini planlıyordu Dirac. Altı aylık yolculuk takvimi Nisan'da başlayacak, yollar onu önce Bohr'un yanına Kopenhag'a ve Ehrenfest'in yanına Leiden'a, sonra Leipzig'de Heisenberg'e ve Göttingen'de Born'a götürecek, son olarak da Stalin'in Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne ilk gezisini yapacaktı. Dirac bu ülke hakkında çok şey duymuştu, şimdi kendi gözleriyle görüp değerlendirebilecekti.
191
1 2. Böl ü m N isa n 19 28- Ma rt 19 29 Ba kın aklın işi ne ve yüce mesleği ne, ya ni fen bi limi ne, Nasıl da kaydetti, tasnif etti her şeyi Düzen ve sıra içi nde . ROBERT BRIDGES, Testament of Bea uty (Güzel lik Ahdi), 1929
Paul Ehrenfest günü gününü tutmayan, talepkar bir iş arkadaşı olabilirdi, ama çok iyi ve cömert bir ev sahibiydi. ı 928 Nisanı'nda, Dirac geldiğinde onu Leiden tren istasyonunda karşılayamayacağını fark ettiği zaman, birkaç asistanının tren gece saat ıo'u biraz geçe geldiğinde orada onu bekliyor olmalarını sağladı. Sorun, bunların hiçbirinin Dirac'ı tanımamasıydı. Ehrenfest'in bulduğu çözüm, trenin istasyona açılan her kapısının karşısında bir öğrencinin bekleyip, elinde "Eiektronun Kuantum Teorisi"nin bir nüshasını sallamasıydı. Plan tuttu .[!] Karşılama grubunun üyelerinden biri, otuz iki yaşındaki Sovyet teorici, pek yakında Dirac'ın en sıkı dostlarından olacak olan İgor Tamm'dı. Tamm hareketliliğiyle meşhurdu : Grup fotoğraflarında diğer insanlar gayet net görünürken o hep flu çıkıyordu .� Daha üniversiteye başlamadan Marksist olan Tamm ı9ıS'te Sosyal Demokrat İşçi Partisi'ne katılmış ve bunu takip eden yıllar boyunca Moskova'da, Kiev'de, Odessa'da ve Elizavetgrad'da bir yandan bilim okuyup bir yandan da Bolşevikler için yarı zamanlı eylemcilik yapmıştı. Sonrasında fanatizminden yorulduğu Bolşevikler ı 9 ı 8 yazında diğer bütün siyasi partileri yasadışı ilan ettikleri sırada bilime yoğunlaşmaktaydı. Kuantum mekaniğini kullanan ilk Sovyet teorici oldu .@] Ocak ı927'de Leiden'a geldi, bir yıl sonra Dirac denkleminin heyecanı içinde, denklemin kaşifiyle tanışmayı iple çekiyordu . Tamm Moskova'daki karısına mektubunda, "[Dirac'ın] ı92
ağzından bir kelime çıkarmak için kırk takla atmak gerektiği, onun sadece on yaşın altındaki çocuklarla konuştuğu" şeklindeki rivayetlerde gerçek payı var mı görmek istediğini yazıyordu . � İki adam birbirlerine kısa sürede ısındılar. Dirac için Tamm yine akıllı ve eğlenceli, dışadönük bir Rus'tu; Tamm için Dirac şaşırtıcı şekilde uyumlu bir dosttu, yeter ki konuşsun diye baskı yapılmasın . İkisi ilkbahar akşamüzerierini şehrin taş döşeli sokaklarında gezinip birbirini kesen su kanallarından oluşan ağ üzerinde gidip gelenleri izleyerek, bazen de yakınlardaki lale tarlalarına giderek geçiriyorlardı. � Tamm, Dirac'a bisiklete binmeyi öğretti, Dirac da Tamm'a fizik öğretti; ayrıca bilim dışındaki şeylerden bahsettiler, bunların içinde herhalde siyaset ve Tamm'ın en sevdiği hobi olan dağcılık vardı. Dirac'ın bilgeliği Tamm'ı alçakgönüllülüğe sevk ediyordu : "Onun yanında kendimi küçük bir çocuk gibi hissediyorum" diye yazdı karısına . � Leiden'a ziyarete gelenlerde adet olduğu üzere Dirac da bir dizi konuşma yaptı. Kamuoyu önünde konuşma tekniklerini çok ilerletmişti : Karatahtaya doğru geniş adımlarla yürüyü üyle, sanki süs bitkisinden kuantum mekaniğinin Demosthenes'in a dönüşmüş gibiydi. Epeyce sabit durarak dinleyicilerin gözlerinin içine bakıyor, sade ve açık konuşuyor, bir avukat kuwetiyle, hiçbir duraklamanın ya da tereddütün ritmini bozmasına göz yummuyord u . Hazırlanmış bir metni okumuyor, tam olarak ne demek istediğini biliyordu; bir fikri ifade etmenin en açık yoluna bir kere karar verdi mi, bir konuşmadan ötekine bu yoldan sapmıyord u . Ehrenfest biraz daha açmasını istediği zaman Dirac'ın cevabı, zaten söylemi olduğu şeyi neredeyse kelimesi kelimesine tekrar etmek oluyordu . 7 ı 928'in Haziran ortasında Dirac, Tam m' la beraber bir haftalığına, o sırada Dirac denklemi için acı çeken Heisenberg'in eşdüzenleyicisi olduğu bir konferansa katılmak üzere Leipzig'e geçti. Darwin ve başkaları denklemin atomik hidrojenin eneıj i seviyeleri için daha önce başarılı olan formülleri mükemmel bir şekilde yeniden ürettiğini göstermişlerdi, ama bu Heisenberg'i ikna etmeye yetmedi. O, denklemin serbest bir elektronun negatif eneıj isi 193
olabileceğini öngörmesine takılmıştı; denklemi zekice eğip bükmekle bu sonucun değişmediği de belli olmuştu artık. Dirac için bu sadece, ele alınacak sıradaki problemdi. Heisenberg için ise, denklemin arızalı olduğunun kanıtıydı. Dirac Leipzig'den ayrıldıktan bir ay sonra Heisenberg, Bohr'a şöyle yazdı : "Şimdiki durumu hayli absürd buluyorum ve bu nedenle, neredeyse çaresizlik yüzünden başka bir alana kaydı m, [manyetizmayı anlamaya çalışıyorum] ." s Bir ay sonra Pauli'ye yazarken daha da hüzünlüydü Heisenberg : "Modern fiziğin olup olacak en acıklı bölümü, Dirac teorisi." � Dirac, Heisenberg'in eleştirilerinin sağlam dayanakları olduğunu da, teorinin güzel bir seraptan ibaret olmadığını gösterme görevinin kendisine düştüğünü de biliyord u . Leipzig'de Dirac'ın ilk defa tanıştığı bilim insanlarından biri, Heisenberg'in öğrencisi olan, yirmi bir yaşına henüz değmiş Rudolf Peierls'tı. Sırım gibi, gözlüklü ve bariz dişlek Peierls'tan canlılık ve hırs fışkırıyordu . Hocaları Peierls'tan Dirac'ı operaya götürmesini istediler, misafirinin Cambridge'deki iş arkadaşlarının imkansız sayacağı kadar güç bir işti bu . Onun herhangi bir oyun türünü başından sonuna kadar izleyeceğini hayal bile edemezlerdi : Yapmacıklık, konuşmalara veya şarkı sözlerine odaklanmak, çoğu zaman kat kat olan olay örgüleri, hayal gücünden yoksun bu adama cazip gelemezdi elbette. Onlarca yıl sonra Peierls ne oyunu ne de misafirinin buna tepkisini hatırlıyordu ama Dirac'ın Alman adabını çiğneyip şapkasını tiyatronun vestiyerine bırakmayı kararlılıkla reddettiğini ve İngiliz adetlerine bağlı kalarak salona şapkasıyla girmekte ısrar etmiş olduğunu düşünmek bile onu kıvrandırıyordu . Aldığı Prusya eğitimiyle kuwetli bir nezaket hissine sahip olan Peierls, Dirac'ın tutumunu utanılacak kadar kaba bulmuştu . lıol Meslektaşının duyduğu rahatsızlığı muhtemelen fark etmemiş olan Dirac çoğu zaman böyle yapard ı : İngiliz nezaket kurallarına sıkı sıkıya bağlıydı ve başka ülkelerdeyken de bu kurallardan taviz vermek için hiçbir sebep göremiyord u . Esneklik onun başarılı olduğu bir alan değildi. Buradaki teorik fizik bölümü, bölüm başkanı Max Born kendi dengesini korumaya çalıştıkça pırıltısını yitirmekteydi. Aşırı çalışan, 194
daha genç ve daha taze zihinlerin kendisini geride bırakmasından korkan, evliliğindeki problemler ve Nazilerin "kan ve toprak" Yahudi karşıtlığı yüzünden bunalan Born sinirsel bir buhrana kapılmıştı. lı ıl Meslektaşı Jordan görünüşte muhafazakar milliyetçiydi, ama gizliden gizliye Deutsches Volkstrum "Alman Mirası'') dergisinde takma adla gerici yazılar yazmaktaydı. 12 Yine de Göttingen hala her genç teoricinin gezi planında yer alıyord u . Bu ziyareti sırasında Dirac'ın diğer ziyaretçilerden ikisiyle uzun süren dostluğu başladı. Bu iki kişi, Dirac'ın hem içine kapalılar hem dışadönüklerle arkadaşlık etme zevkine,uygundular ve onun kendi yaşından kadınlarla kuracağı ilk yakın ilişkilere vesile olacaklardı. Neşeli uçta, Dirac'tan iki yaş küçük Rus teorici, kuantum fiziğinin saray soytarısı olmaya yazgılı George Gamow vardı. Johnny, Gee-Gee ve (Bohr tarafından takılan) Joe gibi çeşitli lakaplarla anılan, ı .90 boyunda, 1 00 kiloluk bu dev, Dirac'ın neredeyse zıt kutbuydu : Çe nesi dü ük, tutkulu bir sigara ve içki düşkünü, acımasız bir gırgırcı. 13 Göttingen'e gelmeden kısa süre önce, alfa parçacığının atom çekirdeği türlerinden atıldığı (klasik mekaniğe göre mümkün olmayan bir şey) radyoaktif bozunma türünü açıklamakta kuantum mekaniğini kullanan ilk insanlardan biri olarak adını duyurmuştu . Dirac, Rutherford'u herhalde hayal kırıklığına uğratarak, Cavendish'te nükleer fizikteki yeni deney sonuçlarına dair pek çok serninere katıımı ama bu sonuçları anlamaya çalışmakla hiç alakadar olmamıştı. 14 Gamow ile Dirac teorici olarak birbirlerinden çok farklıydılar: Gee-Gee yeni temel fikirler üretmeye çalışmıyor, başkalarının keşfettiklerini uygulamayı tercih ediyordu . Yine d e ikisi iyi anlaşıyor, yemeklerini sık sık beraber yiyorlardı; yeni arkadaşı Öklid geometrisini bombardıman altında nasıl öğrendiğini ve buna benzer, doğruluklarından çok renkli oluşlarıyla insanı etkileyen hikayelerini anlatırken Dirac ifadesiz bir yüzle onu dinliyordu . � Kişilik yelpazesinin diğer ucunda yer alan Eugene Wigner, mühendislik eğitimi aldıktan sonra fiziğe geçmiş, yıllarca Berlin'de Einstein'la çalışıp Göttingen'e yeni gelmişti. Zengin bir Musevi ailenin oğlu olan Wigner iki kız kardeşiyle beraber Budapeşte'nin en 195
mutena semtlerinden birinde, Tuna Nehri'ne bakan büyük bir evde dadısı tarafından büyütülmüştü . Çocukluğunun geçtiği evi anmaya bayılırd ı : Resmi aile yemekleri, etrafta ko uşturan üniformalı iki hizmetçi, yeni toplanmış güllerin kokusu . 16 Dirac'ın aksine genç Wigner siyaset konusunda tetikteydi ve ülkesinin içinde bulunduğu istikrarsızlığın gayet farkındaydı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ı 9 18'de dağıldıktan sonra Macaristan, Bela Ku n liderliğinde kanlı bir Bolşevik Devrimi'ni ve milliyetçiler ile Yahudi düşmanlarının düzenlediği Beyaz Terör'ü yaşamıştı. Wigner, o günlerde Amiral Horthy'nin baskı rejimi altında bulunan ülkesinin geleceğine korkuyla bakıyordu . Bütün siyasi çalkantılara rağmen Wigner matematik ve fen alanında olağandışı kuwette, Dirac'ınkinden bile sağlam bir eğitim almıştı. Tarihçiler 20. yüzyıl başında Budapeşte'den neden bu kadar çok entelektüel yenilikçi çıktığını hala tartışıyorlar; bu isimler arasında Dirac'ın daha sonra dünyanın en iyi matematikçisi olarak değerlendireceği John von Neumann ve Wigner'ın arkadaşları olup ilk nükleer silahların geliştirilmesinde katkısı olan önemli araştırmalar yapacak olan Le6 Szilard ile Edward Teller da var. lı1l Aynı kuşaktan olan bu Macarların başarısı kısmen, savaştan hemen sonra Budapeşte'deki mükemmel liselerde aldıkları eğitimden, kısmen de şehrin Batı odaklı kültürünün canlılığından ve tutkusundan kaynaklanıyor .[!j] Wigner kuantum fizikçilerinin en utangaç ve iletişimsiz olanlarından biriydi ama Dirac'la karşılaştırılırsa bir numaralı sokulgan sayılırdı. Dolayısıyla birlikte yedikleri akşam yemekleri herhalde pek kasıntı geçiyordu . Ortak bir dil bulmaları lazımdı : Dirac Macarca bilmiyordu, Fransızca konuşmaktan nefret ediyordu ve Almancayı takur tukur aksanlı ve yarım yamalak konuşuyordu; Wigner'ınsa ingilizeesi zayıftı, Almanca veya Fransızca konuşmayı seviyordu . Herhalde Almanca konuşmakta karar kılmışlardır. İlk sohbetlerine dair elimizde bir kayıt yok fakat Wigner'ın siyasi görüşlerinden ve gençliğinde tecrübe ettiği Yahudi düşmanlığından bahsetmiş olması muhtemel : On altı yaşından beri babasının izinden giderek komünizme ideolojik olarak karşı olmuştu, bir sene sonra, 196
bir tabakhanenin yöneticisi olarak çalışan babasının işten kovulduğu Ku n rejimi sırasında bu görüşleri daha da sertleşmişti. lıgl Wigner'lar birkaç aylığına Avusturya'ya kaçmışlar, ama komünistlerin devrilmesinden sonra Macaristan'a dönmüşlerdi. Dirac, Wigner'ın hayat hikayesini o anlatmak istediği sürece memnuniyetle dinlerdi. Ama Wigner konuyu fiziğe getirdi mi, Dirac'ın kendi fikir ve görüşlerini başkalarıyla paylaşmakla hiç ilgilenmediğini hemen fark etti. Wigner biraz deşmeye ba ladı mı Dirac korkmuş kirpi gibi anında içine çekiliyordu . 20 Bu savunmacılıktan nasıl kaçınılacağını lgor Tam m biliyord u : Konuşmayı işlevsel olan minimuma indirmek, kişisel sorular sormamak ve sıradan şeylerle nefes tüketme riskini katiyen almamak lazımdı. Tamm ve Dirac'ın ilişkisi biraz da, birbirini tamamlayan yeteneklere sahip olduklarından dolayı gelişti : Entelektüel liderlik Dirac'tan, insanlarla ilişki kurmaya isteklilik Tamm'dan geliyord u . Gençliğinin en büyük keyiflerinden birine dönüşecek olan şeyi, yani dağcılığı Dirac'a tanıtan Tamm olmuştu . Doğuya doğru çıktıkları uzun bir gezide ikisi beraber ormanlık Harz'a (geceleri her taraf ışıl ışıl ateşböceği olurdu) ittiler ve Brocken Dağı'nın zorlu zirvesine c ı . ı 42 metre) çıktılar. 21 Di ra c kendinden geçti : Denklemlerden başka hi bir şey, onun güzellik duygusunu dağlar kadar canlandırmamıştı. 22 ı 928'in Temmuz ayı sonunda Di ra c Rusya'ya ilk gezisini yapmaya hazırlanıyordu, ders aniatma angaryasını Kapitsa'yla eğlenme keyfiyle birleştiren iki aylık bir ziyaret olacaktı bu . Dirac'ın annesi korku içindeyd i : "Eğer Rusya'ya gidersen kendine çok dikkat et. Gazetelerde Bolşeviklere dair öyle korkunç şeyler okuyoruz ki. Sanki hiçbir yerde kanun, nizarn yok. Yine de, bizden çok daha yakında oldu un için gerçekleri bizden daha iyi bildiğini tahmin ediyorum.' 23 ı 9 ı8'den beri İngiltere basını Sovyet rejiminin giderek artan baskıcılığını haber veriyordu, bu baskı ı926'da Stalin'in iktidarın mutlak sahibi olmasıyla daha da a rtmıştı. İngiliz devleti Sovyetler Birliği'ni resmen tanımıyor, ama iki ülke arasındaki karlı ticaret ilişkilerini de kolaylaştırıyordu; bu eğilim İşçi Partili Başbakan Ramsay MacDonald'ın ı 929'da tam diplomatik ilişkileri u
ı97
yeniden kurmasıyla zirveye ulaştı. lı41 S Ağustos'ta Leningrad'a varmasının ardından Dirac'ı ağırlayanlar ona, sevdiği ender lüks gıdalardan olan havyarı tanıttılar. Manzaraları, mimarisi, müzeleri ve sanat galeriyle Rusya'da Dirac'ın içi açıldı, uzun ve geveze bir mektupta Tamm'a şöyle yazdı : İlk i ki günü Leningrad'da Born ve onun [Götti ngen'den iş arkadaşı] Pohl'le geçirdim; gezdik gördük, Hermitage'a, Rus Sanat Müzesi'ne ve Doğa Tari hi Müzesi'ne ve ayrıca Röntgen [fizi k araştı rma] Enstitüsü'ne gittik. Leningrad'ı çok güzel buldum, burası beni gezi boyunca gördüğüm bütün şehi rlerden daha fazla etkiledi, özellikle de buha rlı gemide nehirden yuka rı çı kı p yaldızl ı kubbeleriyle şimdiye kadar gördüğüm hiçbir şeye benzemeyen çok sayıda ki l iseyi ilk defa gördüğüm zaman. [ . . . ]�
Bodur ahşap evleri, rengarenk kubbeleri, zikzaklar yaparak düzensizce yayılmış sokaklarda mavi kıyafetli köylülerin sürdüğü at arabaları, Slovenski pazarında votka içip hıyar yiyen sakallı tüccarlarıyla Moskova, Anna Karenina'nın şehrine benziyordu hala . lı 6l Dirac burada hiçbir masraftan kaçınılmamış Rus Fizikçiler Kongresi'ne katılmak için, ev sahiplerinin davetiisi olarak bulunuyord u . Sovyetler Birliği'ndeki fizikçiler kuantum mekaniğinin önemini hemen fark etmişler, onu Batı Avrupa'da kuran kişilerden öğrenmek istiyorlardı. Kongreye katılan yüz yirmi fizikçiden yirmisi yabancıydı. Dirac kongrenin yıldızıydı ama açılış oturumuna konan konuşmasını yapmaya geç kaldı. Sunum yapması gereken saatte şehrin kıyısındaki kraliyet saraylarından birinin çevresinde dolanmaktaydı; akşamsa Japon tiyatrosunun temsiline gitti. Ertesi gün, güneş batana kadar tek başına dolaşmak üzere yollara düşmeden önce, konferans delegeleriyle beraber Kremlin'e gitti Dirac. Kongrenin ikinci kısmının yapılacağı yer, Volga Nehri'nden 198
Stalingrad'a giden bir buharlı vapurd u . Bir hafta süren seyahat sırasında Dirac kendi elektron teorisi üstüne bir konuşma yaptı ve Sovyet fiziğinin liderleriyle tanıştı. Bunlardan biri de Dirac'a hayran olan yirmi bir yaşındaki lisansüstü öğrencisi, yakında ülkesinin en büyük (en başarılı ama aynı zamanda olgunluktan en uzak) teoricisi olacak olan Lev Landau'yd u . Pis, eksik beslenmiş Landau'nun boyu o kadar uzundu ki topluluk içinde bütün başların üstünde onun uzun zayıf yüzü ve kafasının sağ tarafına yatıp, yanmış bir beze kabuğu gibi görünen koyu renk, dalgalı saçları görünürd ü . Eleştirmen olarak o kadar saldırgandı ki Pauli onun yanında vakur kalırdı; iş arkadaşı olarak sosyallikten o kadar uzaktı ki Dirac onun yanında tatlı dilli kalırdı. Kongreden sonra Dirac iki günlük tren yolculuğuyla Kafkaslar'a gitti. Kapitsa'nın yanında kalıp, Vladikavkas yakınlarında bir buzula altı saatlik bir tırmanış yapan yürüyüşçülere katıldı. Dirac, Tamm'a yazdığı mektupta bu maceralarını anlattı ama Kapitsa'yla beraberken aşadığı, cinsel uyanışı sayılacak olaydan bahsetmedi. 27 Kırk beş yıl sonra, Kafkaslar'da ilk kez çıplak genç kadın gördüğünü anlattı : "[O bir] çocuktu, ergendi. Beni bir yüzme havuzuna götürdüler, kızlar mayosuz yüzüyorlardı. Güzel göründüklerini düşündüm." Yirmi altı yaşındaydı. Dirac'ın Bristol'e dönmeye acelesi yoktu : Seyahati neredeyse bir ay sürd ü . lı sl İşinden duyduğu heyecan ile ev hayatının kasveti arasındaki uçurum hiç bu kadar gözüne batmamıştı. Meslektaşlarının birçoğunun gözünde şöhret olmuştu, ekonomik bağımsızlığı vardı, uluslararası seyahatlere çıkmanın lüks olduğu bir dönemde böyle gezilere gidebiliyord u . Öte yandan Charles, Flo ve Betty rutinlerine kapanmış, yaşadıkları yerden ender olarak ayrılıyorlardı. Betty yeni köpeğine bakmakla meşgul olduğu zamanlar dışında hiç ama hiçbir şey yapmamaktan memnundu; Charles aşırı çalışmaktan bitip tükenmişti; Flo evden dışarı çıkmak için her fırsatı sonuna kadar değerlendiriyord u . Güzel konuşma derslerinde konuşmalar yazıyor ve konuşma yapmak üstüne egzersizler yapıyordu . Yaptığı konuşmalardan biri, günün birinde bir kadının başbakan olması fikrine karşı çıkıyordu . Provalarını Bristol 199
çayırlıklarında yaptığı bu konuşma, "Bir kadın başbakanın göreve gelmesine karşı çıkmak adına ayağa kalkıyorum; buna en kararlı ve en kesin şekilde karşı çıkmak için" diye tumturaklı bir cümleyle başlıyord u . Bir kere, diyordu Flo, kadınlar böyle bir sorumluluğu alacak kadar sağlam yaradılışii değillerd i : "Fizik bakımından - şimdiki kadınlar harika : Ama bir kadının ne zaman bayılacağını kimse bilemez! Ne zaman çığlık atacağını kimse bilemez! Bir başbakanın aniden yere yı ı lması veya kritik bir anda histeriye tutulması münasip midir?' 29 Feminizmin öncülerinden olmasa da,annesinin gorunen itaatkarlığının ardında sabrın ve bağımsız bir ruhun yattığını biliyordu Dirac. Bu özellikler gelecek üç yıl içinde kırılma noktasına kadar sınanacaktı. Ekim ı 928'de Di ra c Cambridge'e döndüğünde, elektron teorisindeki arızayı gidermenin kendisine düştüğünü biliyord u . Denklemine duyulan güveni sarsan negatif eneıj i durumları için mantıklı bir açıklama bulması gerekiyordu, zira bazı meslektaşları denklemin doğru olmayabileceğinden kaygılanmaya başlamışlardı. [iQ] O sonbahar, alışılmadık bir şekilde aynı anda birkaç proje üzerinde birden çalışmaktayd ı : Delik teorisi, ders kitabı ve en sevdiği konulardan biri olan klasik mekanik ile kuantum mekaniği arasındaki ilişki üstüne kısa bir makale. Makale, von Neumann'ın olağanüstü sağlam çalışmasına dayanıyordu; von Neumann'ın türettiği bir sonuç Dirac'ın dikkatini çekmişti. Kuantumların tek başlarına davranışları üstüne hiçbir şey bilinmezken, birbiriyle etkileşmeyen olağanüstü büyük sayıda kuantum parçacığının genel davranışını tanımlamanın bir yolunu bulmuştu von Neumann . Şaşırtıcı olarak, görünen oydu ki kuantum mekaniğinin verdiği istatistiki tanım da klasik mekaniğin verdiği sonuç kadar basitti; ikisinde de tek tek parçacıkların davranışı ortalamada yumuşak bir genel desene varıyordu, tıpkı kalabalığın davranışının onu oluşturan bireylerden söz etmeden tarif edilebilmesi gibi. Kısa ama mükemmel bu makalesinde Dirac, von Neumann'ın fikirlerini geliştirerek, klasik u
200
fizikte ve kuantum fiziğinde çok sayıda parçacığın anlaşılması konusundaki benzerliği tam olarak ortaya koydu . Elindeki çetin senfoninin arızalarını gidermeye çalışırken verdiği mala sırasında bestelenmiş bir divertimentoydu [eğlendirici müzik eseri-ç.] bu . Siyaseten sakin ge en bu dönemde Cambridge'de en sevilen sohbet konusu şi irdi. 3 1 Seksen beş yaşındaki ödüllü şair Robert Bridges, yılın en çok konuşulan şiirini, güzelliğin doğasına dair 5 . 600 dizeden oluşan A Testament to Beauty'yi (Güzellik Ahdi) yazmıştı. Günümüzde nadiren hatırlanan bu şiir, zamanında on binlerce sıradan okurun ve bazı edebiyat eleştirmenlerinin yüreğinde yankı bulmuştu; bu eleştirmenlerden biri Cambridge Review'da bunun için, "Keats'in 'Güzellik gerçektir, ger ek güzellik' sözünün yüksek felsefi açıklaması" diye yazmıştı. 32 Bir yerde modern sanata, yani Arnold Schönberg'in atanal müziği, Picasso'nun kübizmi, Eliot'ın parça parça şiirleri gibilerine tepki gösteriyordu Bridges. Güzelliği arıyor ve onu sadece müzikte, resimde ve doğada değil, bilimde, yemekte, hatta futbol maçlarında buluyord u . Dirac da, güzelliğin sanat ve doğadan çok daha fazlasıyla ilgili olduğunu biliyord u . Einstein'ın genel görelilik denkleminde güzelliği görmüştü, şimdi kendisinin de estetiğe katkısı ondan daha az olmayan bir denklemi vardı. Ama bilirnde teori deneyle uyuşamadı mı böyle estetik değerlerin hiç önemi yoktur. Eğer birisi çıkıp Dirac denklemindeki negatif eneıj i çözümlerinin ne anlama geldiğini açıklayamazsa, bu denklemin de kaderi, bilirnde gelip geçen heyecanlardan biri olarak hatırianmak olacaktı. Dirac'ın Cambridge'deki iş arkadaşlarından kimileri, kader Dirac'a mani olsa hiç de üzülmezlerd i : Giderek artan şöhreti kıskançlığı da beraberinde getirmişti kaçınılmaz olarak. Üniversitede deneysel ve teorik fiziğin önemli liderlerinin isimleri artık Rutherford ve Eddington değil, Rutherford ve Dirac diye veriliyordu . Eddington'ın yıldızı parıltısını kaybediyordu ve bunu o da biliyord u . Bu sırada Cambridge'de fiziğin eski rehberi de acınası derecede kopmuş görünüyord u . Cambridge'in en saygın kürsüsünün, bir zamanlar Newton'a ait olan Lucas matematik profesörlüğü kürsüsünün sahibi gururlu iriandalı Sör Joseph Larmor artık geçmişte yaşamaktaydı, 20 1
görelilik teorisini anlamaktan acizdi ve kuantum mekaniğini hor görüyord u . Arkadaşı J .J . Thomson'la beraber Cambridge sokaklarını arşınlıyor, ikisi de melon şapka, üç parçalı siyah takım elbise ve lekesiz beyaz gömlek giyip, arkalarında birer sapa sallıyorlardı. Miadı çoktan dolmuş bu iki profesör Trinity Sokağı'nda bir dükkan vitrininden içeriye bakarken bir çift penguene benziyorlardı. Bu iki adam, bir zamanlar onlara hayranlık duyan öğrencilerken şimdi fiziği ilerietmekte olan fizikçiler arasında kendi görüşlerinin beş para etmediğini biliyorlardı. Yeni neslin yükselişini Dirac'tan daha kuwetle simgeleyen yoktu, ama Dirac'ın hala kalıcı bir işi yoktu . Arthur Compton'ın teklif ettiği Chicago'daki işi reddetmiş, Manchester Üniversitesi'ndeki uygulamalı matematik profesörlüğü kadrosunu da, "Kendi özel alanım dışında matematik bilgim ve matematiğe olan ilgim [böyle bir görevi layıkıyla yapamayacağım kadar az" diyerek kabul etmemişti. 33 Eğer Manchester'daki reddedilmiş matematikçiler onun bu tevazuunu gülünç bulacak olsalardı, Dirac neye güldüklerini anlamazdı, zira o sadece doğruyu söylüyordu . Mott'un dediği gibi : "Gerçekten düşünmed iv i bir şeyi düşünüyormuş gibi yapmak Dirac'ın pek elinden gelmez.n34 ı 929 Martı'nda Dirac'a yazarak ondan yaz sınavları için kuantum mekaniği sorularını lütfen belirlemesini rica eden Harold Jeffreys'in de resmen kabul ettiği üzere, Dirac ve Fowler orada olmadığı zaman Cambridge Üniversitesi kuantum mekaniği öğretmekte çok zorlanıyordu . Jeffreys ve fakültedeki "cahil ve kültürsüz/1 meslektaşları, "adaylar bizden daha iyi biliyor" diye itiraf etmek zorunda kalmak gibi utanç verici bir durumdaydılar. l3sl Dirac'ın Cambridge'de kalması için seferberliğin öncüsü Fowler oldu ve kısa sürede bazı başarılar elde etti : ı929 Haziranı'nda St John's Koleji, sadece üç yıllık kaynak sağlayarak da olsa, Dirac'a özel bir öğretim görevlisi postu sund u . l36l Dirac'ın Cambridge'e bağlılığı sınanacaktı, hem de defalarca . Dirac birinci önceliği olan denklemiyle ilgili sorunları halletme işinde bir yere varamadığından, başka işlerle uğraşmaya karar verdi. ı 929'un sonunda vaktinin çoğunu kitabının taslağını yazarak ve bir 202
başka araştırma projesi olan ağır atomlar teorisi üstünde çalışarak geçirmekteydi. Fizikte hiç de en sevdiği alan değildi bu, fakat kuantum teoricilerinin, teoriyi karmaşık atom ve moleküllere uygulayan büyük çoğunluğunun çalışmalarına daha yakındı. Oysa Dirac'ın kuantum mekaniğinin başarılı olacağından hiç şüphesi yoktu : Fiziğin büyük kısmının ve kimyanın hepsi nin matemati ksel teorisi için gerekl i olan temel fizi k kanunları böylece tama men bi liniyor; güçlük ya lnızca, bu kanunları n ta m olarak uygulanmasının çözülemeyecek kadar ka rmaşı k denklemler ortaya çı ka rması nda .
Bu sözler, karmaşık şeylerin onları oluşturan bileşenler üzerinden, ta atomlar ve atomların bileşenlerine kadar inerek açıklanabileceğini düşünen indirgemecilerin eylem çağrılarından biri haline geldi. İndirgemeciliği sonuna kadar götürmek, mesela, "Köpek neden havlar?" sorusuyla başlayan baş aşağı duran bir piramidin en dibinde, mesela kuantum mekaniğinin bulunduğunu ima eder. indirgemeci, bu soruyu köpeğin beyninde cereyan eden kimyasal reaksiyonları aniayarak cevaplamaya çalışır, o reaksiyonlar da son kertede kimyasallardaki elektronların etkileşimleriyle açıklanır; elektronların davranışını tanımlayan ise son kertede kuantum mekaniğidir. Pek çok bilim insanı bunu sevse de, yaklaşım, açıklama tabakaları arasındaki bağlantıların nasıl kurulacağını söylemiyor. Dirac makalesinde kuantum mekaniğini karbon atomu gibi birden fazla elektronu olan atarnlara uyguladı. Bu atomları tanımlamak hidrojen atomlarını tanımlamaktan çok daha zor çünkü çok elektronlu bütün atomlarda, elektronlar arasındaki karmaşık, içinden çıkılması güç etkileşimierin hesaba katılması gerekiyor. Dirac bu etkileşimleri ortalama olarak tanımlamanın bir yolunu buldu ve iki elektronun yer değiştirmesi halinde olacakları deneyde takip etmenin mümkün olmadığı bilgisinin ne anlama geldiğini araştırdı. Bu teoriden çıkacak sonuçları bulma işini Dirac her zamanki gibi 203
başka insanlara bıraktı : Minneapolis'te yaşayan Amerikalı teorici John Van Vleck, Dirac'ın fikirlerindeki potansiyeli çabuk fark edip, manyetizmanın, atomların bağ kurup molekül oluşturmalarının çeşitli yollarının ve çok elektronlu atomların yaydığı ışık desenlerinin açıklanmasında bunları kullanarak yıllarca çalıştı. Bu makale, Dirac'ın atom fiziğine adım atmasından kalan temel miras olacaktı, bu konudaki ilk ve son makalesi bu old u . Dirac dönemin sonunda ailesini kısaca ziyaret ettikten sonra bundan böyle gelenek halini alacak olan uzun bir seyahate çıktı yine. 13 Mart Çarşamba gününün dondurucu soğuğunda, yol arkadaşı Henry'yle, yani Isabel Whitehead'in oğluyla beraber S o u t h a m pto n 'd a n Aquitania transatiantik gemısıne bindi. Rıhtımdaki kalabalığın arasında bulunan Florence Dirac artık mesajı almıştı : Tek oğlu evde mümkün olduğunca az vakit geçirmek istiyordu . Korktuğu başına gelmişti, oğlu Cambridge'deki öğretim görevi elverdiği müddetçe yurtdışında olacaktı, Amerika Birleşik Devletleri'ne ilk seyahatine çıkıyordu . Oraya kendisinden önce ünü varmıştı.
204
1 3 . Böl ü m N isa n 19 29 -Ara l • k 19 29 [İ] ngi ltere'de acayiplik kültü gibi bir şey var. [ . . . ] Bi rden fazla Avrupa lının da dediği gibi, bizim [Ameri kalıları n] özelliklerimiz bi reyselden çok ul usa l planda ayırt edilir. GARDN ER L. HARDING, New York Times, 17 Mart 1929
Bilimin her dalında, gündemi belirlemek için teoriciler ile deneyciler birbiriyle yarışır. ı 925 sonbaharında Heisenberg'in çığ ır açıcı makalesi yayımlandığından beri fizikte yolu teoriciler gösteriyordu . Fakat yeni teorik fikirlerden bazılarının temelleri henüz deneysel olarak sınanmamıştı bile: Mesela Schrödinger'in kuantum teorisine göre her madde parçacığının kendisiyle ilişkili bir de dalgası vardı, fakat daha hiçbir deneyci bu fikri kanıtlamayı veya çürütmeyi başaramamıştı. Bu yüzden, ı 927'nin başlarında Amerikalı deneyci Clinton Davisson ve öğrencisi Lester Germer'ın elektronun gerçekten de dalga gibi davranabildiğini gösterdikleri haberi Avrupa'ya ulaştığında kuantum fizikçileri rahatlayıp derin bir oh çektiler. Deneyleri, küçümseyen bir aldırmazlıkla karşıladığı düşünülen Dirac, seyahat takviminin ilk durağı olarak, Davisson'ın Manhattan'ın güneyindeki West Street'te, kasaplar muhitinden birkaç blok ötede bulunan laboratuvarını ziyaret etmeyi ayarlayarak bu şöhretini boşa çıkardı.[!] O sıralar zenginlik saçan, yeni teknolojilerle donanmış New York'u ilk görüşüydü Dirac'ın . Caz Devri, ona adını veren adam olan F. Scott Fitzgerald'a göre "baş döndürücü orta yaşlarını" geride bırakmış olsa da, ABD'liler hala "tarihin en pahalı cümbüşü"nde sefahat sürmekteydi.� İlk başta Amerikan hayatının telaşlı ritmi Dirac'a göre değildi. Yedinci Cadde'deki otel odasında geçirdiği ilk gecede yan odadaki eğlence düşkünleri yüzünden yeni günün ilk 205
saatlerine kadar uyuyamaması bir şekilde Dirac'a uygun bir şeydi.@] Ertesi gün uyanır uyanmaz, yani öğleden sonra saat dörde az kala, Davisson'la randevusunu kaçırmış olduğunu fark etti. Akşamüstü saatlerini boşa harcamaktansa en kalabalık vakitte Manhattan'ın göbeğinde gezindi; her biri ABD'nin giderek a rtan zenginliğinin kuwetli birer göstergesi olan simsiyah arabalar gökdelenlerin çevresinde vızır vızır dolaşıyord u . Ertesi gün Davisson'un laboratuvarında, elektronu dalgalı tabiatını gözler önüne sermeye ikna eden o dahiyane aracı gördü Dirac. Davisson ile Germer elektron demetlerini nikel kristale doğru fırlatmışlar ve farklı açılardan tespit ettikleri elektronların sayılarının yüksek ve alçak noktalarının değişken olduğunu bulmuşlardı. Eğer elektron sıradan bir parçacıktan ibaret olsaydı bu çeşitienmeyi anlamak imkansız olurd u : Tek açıklama, elektronların kristal tarafından bükülen ("kırılan'') dalgalar gibi davranmasıydı, yani bir havuzun yüzeyinde birbiriyle birleşen, birbirlerini destekledikleri zaman yüksek noktalar, birbirlerini götürdükleri zaman çukurluklar oluşturan iki dalga gibi. Elektronun kimi zaman dalga gibi, kimi zaman parçacık gibi (Eddington'ın taktığı isimle "dalçacık" [wavicle] gibi), yani aynen kuantum teorisinin öngördüğü şekilde davrandığı sonucuna varmaktan başka bir seçeneği yoktu fizikçilerin . Dirac ağırlıklı olarak tren yoluyla Kuzey Amerika'yı kat edeceği beş aylık seyahati için çabucak yola koyuldu . Gezisinin kaydını kelimelerle değil sayılarla tuttu : Günlüğünde ne yaşadığına dair hiçbir betimleme yok; bu sadece trende veya gemide eçirdiği geceleri n sayılarının bir araya gelmesinden ibaret bir kayıt. 4 Dirac Princeton ve Chicago'ya kısaca uğradıktan sonra, orta-batı eyaleti Wisconsin'in başkenti Madison'a gitti. Göttingen gibi Madison da ona uygun bir şehirdi; iyi bir üniversitesi, çevresinde de yürüyüş yapmak için bol imkan sunan kırları vardı. Dirac üniversitede öğretim üyeliği görevine yeni gelen John Van Vleck'in ilk yabancı misafiriydi. Dirac'tan biraz daha büyük olan Van Vleck kuantum fiziğini uygulamakta uzmanlaşmıştı, bunun matematiksel temellerine hiç ilgi duymuyordu . İki adam, şehrin çevresindeki dört 206
gölden biri olan Mendata Gölü'ne bakan geniş alanlarda birlikte saatlerce yürüyüş yapıyorlardı. Dirac için Van Vleck mükemmel bir yürüyüş arkadaşıyd ı : Zindeydi, önemsiz konularda konuşmakla ilgilenmiyor, saatler boyunca hiçbir şey söylemeden memnuniyetle takılabiliyord u . Van Vleck tren yollarına olan tutkusundan, bütün Avrupa'daki ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yolcu trenlerinin tarifelerini ezberleme marifetinden bahsetmiştir belki. � O da Dirac gibi teknolojiye, sayılara ve düzene hayrandı. Dirac'ın ev sahipleri onun tuhaflık şöhretinden haberdarlardı ve bu ünü hak etmiş olduğunu, Dirac'ın ölçülülüğünün İngiliz standartlarında bile aşırı olduğunu kısa sürede gördüler. Onlara da birkaç Dirac hikayesi bıraktı, bunların arasında, yayılmasını Niels Bohr'un kıkır kıkır gülerek başlattığı bir Dirac klasiği de vardı. � Hikaye Dirac'ın bir konuşma yapmasıyla başlıyor, o konuşmasını bitirir bitirmez moderatör, sorusu olan var mı diye soruyor. Dinleyicilerden biri, "Tahtanın sağ üst köşesindeki denklemi anlamadım" diyor. Dirac hiçbir şey söylemiyor. Dinleyiciler gerilim içinde kıpırdanıyor, ama o sessizliğini koruyor, kaygısız görünerek vaktini rahat rahat geçiriyor. Sessizliği bozması gerektiğini hisseden moderatör ondan bir cevap rica ediyor, bunun üzerine Dirac diyor ki, "Bu bir soru değildi, bir yorumdu ." Dirac'ın verdiği bütün röportajlar arasında en fazla alıntılananın yapıldığı yer de Madison oldu . Röportajı yapan, geniş bel ölçüsü yüzünden herkesin Roundy [Tombalak-ç.] dediği gazeteci Joseph Coughlin'di!Z] Şehirde iyi tanınan Roundy Wisconsin'in en sevilen köşe yazarlarındandı, grameri çoğu zaman bozuk olsa da acayip bir mizahla her zaman canlı bir dilde, spor ve başka konulardaki basit fikirlerini düzenli miktarlarla çevresine yayıyordu . Dirac dört sayfalık yazının daktilo edilmiş çözümlemesini sakladı, burada Roundy röportaj yaptığı kişinin ağzından bir kerede birden fazla hece çıkarmak için gösterdiği çabayı kelimesi kelimesine aktarıyordu :� Roundy: Profesör, soyadı nızı n önüne epey bi r harf konduğunu görüyorum . Bunlar özel bir şeyi mi gösteriyor?
207
Dirac: Hayı r. Roundy: Ya ni harfleri n devamını istediğim gibi geti rebi l i r miyi m, diyorsunuz? Di ra c: Evet. Roundy: P.A. M .'ni n açılımı Poi nca re Aloysi us Mussolini'dir desem de olur mu? Di ra c: Evet. Roundy: Peki ! Çok güzel anlaşıyoruz! Şi mdi, doktor, ba na bütün araştırmaları nızda n çı kan çı plak sonucu bi rkaç keli meyle a nlatır mısı nız? Dirac: Hayı r. Roundy: iyi . Şöyle desem olur m u : "Profesör Dirac matemati ksel fiziğin bütün problemleri ni çözüyor a ma Ba be Ruth'un [beyzbolcu-ç] vuruş ortalamasını kestirrnek içi n da ha iyi bir yol bula mıyor?" Di ra c: Evet.
Bu diyalog bir sayfa daha devam ediyor. Çözümlerneye göre Roundy'nin röportajı Wisconsin Journal'ın 3 1 Nisan'da (aynen) çıkan "P.A. M . sayısında" yayımlandı. Gelgelelim gazetenin arşivine göre böyle bir sayı yayımlanmamış, dolayısıyla, pek çok antolojiye giren bu yazı aslında bir kandırmaca gibi görünüyor. � Bir ihtimalle bu daktilo çıktısı Madison'daki iş arkadaşlarının üniversite kulübündeki veda yemeği sırasında Dirac'a verdikleri bir pastişti; bu yemek sırasında, Van Vleck'in daha sonra yazdığı üzere, arkadaşları Dirac'ın isimlerinin baş halfleri olan P.A. M .'nin açılımları üzerine zekice bir oyun kurarak Dirac'la eğlenmişlerdi.lıol Roundy röportajı meselesinin aslı ne olursa olsun, Dirac'ın davranışını o kadar iyi yakalamış ki gerçek olmalı dediğimiz, muhtemelen uydurma Dirac hikayelerinden biri bu . Dirac Madison'dan bin 800 Dolar'lık bir çekle ayrıldı, bu meblağ 208
gezisinin geri kalanının masrafını karşılamaya yeter de artardı. lı ıl Haziran'da iş ve keyfi bir araya getirdi, Iowa ve Michigan'da kuantum mekaniği üstüne bir dizi konuşma yaparken, Büyük Kanyon'da gezmeyi, Yosemite M illi Parkı'nda ve Kanada Rocky Dağları'nda yürüyüş yapmayı ihmal etmedi. Böylece tanıştığı Kuzey Amerika coğrafyasını, gelecek yıllarda � acağı birkaç seyahatte de yürüyerek keşfetmeye devam etti. 12 Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nde kaldığı sırada, Pasadena yakınlarındaki, evrene dair yeni bilgilerin açık ara en verimli kaynağı olan, dünyanın en büyük teleskobuna sahip Mount Wilson Gözlemevi'ne giderek, en son deney cihaziarına olan ilgisini bir kez daha gösterdi. Birkaç ay önce Heisenberg, Dirac'a "Avrupa hayatını Amerikan acelesine getirmek" üzere birlikte seyahat etmeyi teklif etmişti. lı3l Ağustos başlarında Old Faithful gayzeri yakınlarındaki otelde buluştuklarında, Dirac'ın en fazla sayıda gayzeri su fışkırtırken görecekleri ratayı planlamış olduğunu görüp şaşırdı Heisenberg . lı41 Dirac'ın doğa gezilerinde bile matematiksel analiz vardı. Heisenberg Japonya'ya birinci mevki seyahat ayarlamıştı, Shinyo Maru gemisinde, deniz manzaralı ferah bir karnarayı paylaşacaklardı. lısl Önde gelen iki teorici pek yakında birlikte birkaç hafta geçireceklerdi, konuşmak için ve belki de içierini kemiren, Dirac denkleminin negatif eneıj i çözümlerinin nasıl yorumlanması gerektiği problemini halletmek için bol bol fırsatları olacaktı. Girişken Heisenberg muhtemelen işbirliğine hevesliydi, ama Dirac değildi. Heisenberg'e hayranlık duyup onu arkadaşı olarak görmekle beraber, Dirac fizikle ilgili herhangi bir fikrini onunla paylaşmaya hiç de mecbur hissetmiyordu kendini. Onun sloganı, "İnsanlar kendi problemleri üstüne çalışmalıdır" idi. lı6l Ağustos ortasında, ikisi de Kaliforniya (Berkeley) Üniversitesi'nde Oppenheimer'ın bölümünde bir dizi konuşma yaptıktan sonra, San Francisco'dan Japonya'ya doğru iki haftalık gemi yolculuğuna başladılar. lı1l Gemide Heisenberg alışıldık hazlar peşindeki turistlerdendi, in on stilini daha da geliştirip, kabarık saçlı kızlarla dans ediyordu . ıs Dirac katılmadan seyrediyordu, herhalde kafası karışmıştı. Dirac'ı akşam balolarından birinde, bir masaya oturmuş, 209
caz müziğiyle dans eden Heisenberg'e merakla bakarken hayal edebiliriz. Heisenberg, Dirac'ın ona, "Neden dans ediyorsun?" diye sorduğunu uzun zaman unutmadı. Heisenberg'in, "Etrafta hoş kızlar olduğu zaman dans etmek keyifli oluyor" şeklindeki epey mantıklı cevabının ardından, düşüneeli görünüyordu Dirac. Yaklaşık beş dakika sessiz kaldıktan sonra, "Heisenberg, kızların hoş olduğunu dans etmeden önce nasıl biliyorsun?" diye sord u . lıgl Gemileri Yokohama'ya yaklaşırken, bir haberci iki ünlü teoriciyle röportaj yapmak istedi. Dirac'ın tipini bilmeyen ama Heisenberg'i bilen haberci, Heisenberg'e, "Bütün gemide Dirac'ı aradım ama bulamadım" dedi. Heisenberg bu durumu nasıl idare edeceğini biliyordu : Gazeteciyle güzel güzel konuştu, şüphesiz istediği haberi verdi ve Dirac'ın da orada yanında oturmakta, başka bir yöne bakmakta olduğundan hiç bahsetmedi. � İki fizikçi Japonya'da kahraman muamelesi gördüler. Japonya'nın önde gelen bilim insanları, kendi yaptıkları bilimin Avrupa ve ABD'dekinin çok gerisinden geldiğini biliyorlardı ve kuantum mekaniğinin genç kurucularından ikisini görmek ve dinlemek için ülkenin her yanından fizikçiler gelmişti. Dirac ile Heisenberg gece gündüz el üstünde tutuldular, çok önemli insan muamelesi görüp, uluslararası şöhreti ilk kez tattılar. Resmi fotoğraflardan Heisenberg'in gezgin saygın şahsiyet rolünü kolayca benimsediği belli oluyor; yakıcı sıcakta serin tutacak ince bir yaz takımı giymiş, kendine güvenli ve rahat görünüyor Heisenberg . Arkadaşı kadar rahat görünmeyen Dirac kıyafetlerinde böyle bir değişikliğe gitmemiş: Cambridge'de kışın en soğuk zamanlarında giydiğ i aynı üç parçalı takımı ve batları giymiş. Gezi programı, ülkeye kısa bir ziyaret ıçın gelen akademisyenlerin her zaman izlediği programd ı : Bir süre Tokyo'da kalıp tarihi imparatorluk şehri Kyoto'yu görmek, Batı tipi takım elbiseler giyip jako kokusuna bulanmış, konuşma salonunu bu ram buram ıtır kokutan saygılı adamlardan olu an tıklım tıkış kalabalık ve sessiz dinleyicilere konuşma yapmak. 21 Konuşma metinleri çabucak Japoncaya tercüme edilerek kuantum mekaniği üzerine 2 10
Doğu'nun ilk yetkin kitabı olarak yayımlandı. Japonya'da sonraki nesil fizikçilerin kutsal kitap saydıkları bu kitabın etkisi muazzam olacaktı. İkisi de yirmi yedi yaşında olan Dirac ve Heisenberg şimdiden kendilerinden sonraki nesli eğitiyorlardı. Japonya seyahatlerinin sonunda Dirac ile Heisenberg'in yolları ayrıldı. Dirac olabilecek en hızlı yoldan, Trans Sibirya Demiryolu'ndan Rusya'yı uçtan uca kat ederek dönmek istiyordu . Aman vermez iklim koşullarında, yerel işgücü onca kıtken ve malzeme tedarik yolları ürkütücü derecede ilkeiken Sibirya'da 9 . 288 kilometre ray döşemek, Brunel' a bile yıldıracak bir mühendislik projesiydi. Tamamlanması yirmi beş yıl almıştı. Dirac trene 24 Eylül'de ülkenin doğu kıyısındaki Vladivostok'tan binip dokuz gün sonra Moskova'ya vardı. Tamm'la buluştu, uzun bir yürüyüş yaparak şehrin gezilecek yerlerini dolaştılar; bunlar arasında, sonradan ülkedeki pek çok din karşıtı müzeden birine dönüştürülen, 1 6 . yüzyıldan kalma Aziz Vasil Katedrali de vardı. lııl Dirac muhtemelen ilk uçak seferi olan Leningrad-Berlin yolculuğunun ardından İngiltere'ye döndü . Bu pek keyifli bir tecrübe olmamıştı herhalde: Gelecek yıllarda havacılık teknolojisine hayranlık duymaya güvenli bir gözlem noktasından, yerden devam etti. Onun yokluğunda ailesi, annesinin ifadesiyle "her zamanki gibi sürünüp gidiyor"d u . lı3l Yılın önemli olayı, haziranda yapılan genel seçimdi. Flo'ya göre yeni teknoloji siyasetin heyecanından çok şey götürmüştü : "Seçim asıl olarak 'telsiz'den [radyo-ç.) yürütülüyor" diye yazdı Dirac'a, "bu yüzden toplantılardan hiç zevk almıyorum.' 24 O ve Charles, Lloyd George'un Liberal Parti'sini destekliyorlardı; parti Bristol'de İşçi Partisi tarafından hezimete uğradı, Ramsay MacDonald'ın yine Downing Sokağı 1 0 nurnarada oturmasını sağlayan ülke çapındaki dalga da aynı yöndeydi. Dirac'ın, sağlığı son yıllarda olduğundan daha iyi olan babası, karısından daha da uzaklaşıyordu, Betty'yle ise eskisinden de yakındı. Charles ve en sevdiği çocuğu bahçede köpekle oynarken, Flo içeride kalıp binlerce kilometre ötedeki en sevdiği çocuğunu hayal ediyordu . Onun Hollywood stüdyolarını dolaştığını, başında bir 211
hasır şapkayla eşek üstünde Büyük Kanyon'u gezdiğini hayal etmişti; ikisini de yapmadığını duyunca hayal kırıklığına uğradı. Oğullarını altı aydır görmemiş olan Flo ile Charles dönem başlamadan onu göreceklerini umuyorlardı ve evi bu ziyarete hazırlamışlardı. Fakat ekim başında Dirac onlara Cambridge'e dönmüş olduğunu bildirdi özensizce, Bristol'e gelmeye dair herhangi bir plandan bahsetmiyordu . lı sl O ve diğer teoriciler negatif eneıj ili elektron meselesinde hakikaten hiçbir ilerleme kaydedememişlerdi. Fizikçilerin çoğu bunlardan kurtulmak istiyordu ya, İsveçli fizikçi Ivar Waller birkaç ay önce bunların teorinin vazgeçilemeyecek bir parçası olduğunu göstermişti. Sabit bir elektron bir foton saçtığı zaman ne olduğunu analiz edince garip bir sonuçta karşılaşmıştı Waller: Dirac'ın teorisi düşük eneıj ilerde başarılı olan klasik öngörüyü ancak ve ancak elektronun negatif eneıj i durumlarına erişimi varsa tekrarlayabiliyord u . Dirac için buradan çıkacak tek bir sonuç vard ı : Denklemi, birisi negatif eneıj ili elektronları anlayabilirse yaşayacaktı sadece. Yeni döneme başlarken, eleştiri korosunun fısıltı kadarken büyüyüp kükremeye döndüğünün farkındaydı Dirac. Koronun en egemen solisti Pauli'ye göre denklemin hastalıu ının tedavisi yoktu ve deneyle uyumlu olması da sırf balındandı. 26 Denklemi kurtarma işi, neredeyse altı ay süren tatilin ardından tazelenmiş olan kaşifine düşmüştü . O da yeniden bu problem üstüne çalışmaya koyuldu . Ekim ayı b iterken, ı 920'1erin sonlarındaki siyasi sükGnete son verip, küresel ekonomik felakete doğru düşüşü başlatan olayın haberi geldi New York'tan . Bir ay önce Dow Jones endeksi tarihi zirvesini görmüştü . Sonra o balon patlayınca panik her yanı sardı. 25 Ekim Cuma günü St John's'un öğretim üyeleri odasındaki bütün gazetelerde krizin büyüklüğünü gözler önüne seren haberler vard ı : Manchester Guardian, "13 .000 .000 hisse senedinin rekor el değiştirmesinde kıyasıya satış"ı yazıyor, The Times "bugün Amerika borsasında tasfiyeler şelale gibi" diye haber veriyordu . Dört gün sonra, "Kara Salı" denen günde Wall Street darmaduman oldu; F. 212
Scott Fitzgerald'ın daha sonra söylediği gibi, benzersiz refah devri "demode olup eceliyle ölmek istemezcesine [ . . . ] gösterişli ölümüne koştu .'� İngiltere kendini artçı şoklara hazırladı. Dirac haberleri takip ediyordu ama asıl olarak negatif eneıj ili elektronların esrarını çözmeye odaklanmıştı. Pozitif eneıj ili bilindik elektronların negatif eneıj i durumlarına sıçradığını gözlemleyen neden olmamıştı? Birkaç hafta sonra buna bir cevap buld u . Evrendeki bütün elektronların, eneıj i durumlarını adım adım daldurduğunu hayal etti : Negatif eneıj ili durumlar en önce dolacaktı, zira bunların eneıj isi daha düşüktü . Ancak bunlar dolduğu zaman, elektronlar pozitif eneıj i hanelerine yerleşmeye başlıyord u . Negatif eneıj i haneleri dolu olduğu için pozitif eneıj i elektronlarının sıçrayabileceği bir yer yoktu . Teoriyi destekleyen bu temel fikrin kaynağı, ironiktir ki Dirac'ı en sert eleştiren kişiden, Pa u li'den geliyord u : Pauli'nin dışlama ilkesine göre her eneıj i durumunda yalnız bir elektron bulunabilir. Elektronların her eneıj i durumuna sonu gelmez bir şekilde doluşmasını engelleyen, bu ilkedir. Teorinin tuhaf neticesi, bütün evrenin sonsuz sayıda negatif eneıj ili elektronla kaplı olması, adeta bunların "deryasında" yüzmesi. Dirac bu denizin her yerde sabit yoğunluğa sahip olduğunu, bu yüzden de deneycilerin sadece bu mükemmel tekdüzelikten sapmaları gözlemleyebildiklerini iddia etti. Eğer bu görüş doğruysa, deneycilerin, bütün ömrünü arka fonda hiç değişmeyen tek bir notayı duyarak geçiren bir kabileden farkı yok: Bu onlara işkence gibi gelmiyor, çünkü insanlar sadece çevrelerindeki değişikliklerin farkına varıyorlar. Dirac'ın denizinde sadece bir düzensizlik, yani bir baloncuğun patlaması gibi bir şey gözlemlenebilir nitelikte olur. Negatif eneıj ili elektronlar denizinde, başka türlü mükemmel olan düzenlilikten ufacık sapmalar yaratacak bazı açık haneler olduğunu öngörürken Dirac'ın canlandırdığı şey tam budur. Dirac bu doldurulmamış hanelere "delik" adını verdi. Bunlar ancak sıradan bir elektronla doldukları zaman gözlemlenebilirler, diye akıl yürüttü : Elektron bu 2 13
geçişi yaparken radyasyon yayacak. Dolayısıyla denizdeki deliğin, pozitif eneıj ili sıradan bir elektron bu deliğe yerieşirken fark edilmesi mümkün olmalı. Ama delikierin ne gibi özellikleri var? Negatif eneıj ili elektronun orada olmadığını belirtiyor delikler. "Eiektron denizi" genel çerçevesinde, negatif eneıj inin yokluğu demek, pozitif enerj i n i n varlığı demek (iki negatif bir pozitif eder: Borç S lira azalıyorsa, zenginlik de bir o kadar artar). Dahası, negatif eneıj ili elektron negatif yüklüdür, dolayısıyla onun yokluğu, pozitif yükün varlığına denktir. Buradan, her deliğin pozitif eneıj isi ve pozitif yükü olduğu sonucu çıkıyor: Bu özellikler de, o zaman bilinen diğer tek atomaltı parçacık olan protanun özellikleri. Böylece Dirac, deliğin proton olduğunu söyleyerek, olabilecek en basit varsayımda bulund u . Açıklayamadığı şey, protanun neden elektrondan neredeyse iki bin kat daha ağır olduğuyd u . Bunun teorinin bir sorunu olduğunu teslim etti, "ciddi bir zayıflık"tı. Delik teorisinin kaynağı tam olarak belli değil. Matematikçi Hermann Weyl ve başkaları protonların negatif eneıj ili elektronlarla bir şekilde ilişkili olduğunu söylediler, ama onların düşünme biçimi Dirac'a fazla bulanık geliyordu . Sonraları, "Bu [delik teorisi] fikr[in]e varmak aslında çok zor değildi" dedi, zira yaptığı, atomların x ışını (yüksek eneıj ili ışık) yaymasına dair teoriyle benzerlik kurmaktan ibaretti. lı sl Bu teoriye göre çekirdeğe yakın olan bir elektron atomdan çıkarılabilir, bıraktığı boşluğa başka bir elektron düşer, bununla birlikte x ışını yayılır. Dirac'ın bu fikrin tohumunu on beş ay önce, Volga Nehri üstünde seyahat ederken edinmiş olması da mümkü n . Rus Kongresi'nde Sovyet teorici Yakov Frenkel'le tanışmıştı : Birisi, geminin güvertesinde fraklarıyla uzanırken fotoğrafını çekmiş onların . Frenkel 1926'da, kristalin düzenli örgü yapısındaki "boş alanların" parçacık gibi davrandığı bir kristal teorisi üretmişti - yine, Dirac'ın delik teorisinin tıpatıp benzeri. Frenkel, Dirac'a teorisinden bahsetmiş, o da bunu daha sonra bilinçaltından tekrar çıkarana kadar unutup gitmiş olabilir. Lakin Dirac'ın böyle bir hatırası yok. � 2 14
Teorinin kökenieri ne olursa olsun, Dirac'ın bu fikri uygulamasındaki cesaretten şüphe yok. Makalenin hiçbir yerinde ara verip de teorinin inanılırlığı hakkında yorum yapmıyordu . Onun için önemli olan, şimdi elinde cazibeli bir denkleme ve sağlam ilkelere dayalı, uygulanabilir bir madde teorisinin ilk parçalarının bulunmasıydı. Evrenin görülmeyen, negatif eneıj ili elektronlarla dolu olduğunu, sonsuz bir negatif elektrik yükü deryası olduğunu kim kabul edecekti? Yine de "Eiektronlar ve Protanlara Dair Bir Teori" ("A Theory of Electrons and Protons'') başlıklı kısa makalesinde, fikrinin kuşkuyla karşılanmasını beklediğini gösteren hiçbir alarnet yok. Makaleyi her zamanki, lafı dağıtmayan üslubuyla ama daha az denklemle, maddi evrene bakmanın yeni bir yolunu teklif eden bir teorinin ilk sunumu için mazur görülebilecek gevelemelerden uzak durarak yazdı. Dirac, delik teorisinin nasıl karşılanacağı konusunda heyecanlı olduğunu hiçbir zaman itiraf etmediyse de, bilimsel cesaretin hizmetçisinin gerilim olduğundan sık sık söz ederdi. l3ol Dolayısıyla, teorisinin utanç verici bir hata içermesinden endişe ediyordu muhtemelen; delik fikrini fısıltı gazetesinden duyan Bohr'dan Kasım sonunda aldığı mektup da bu kaygılarını katmanlandırdı. Bohr'a göre, Dirac'ın elektron teorisinde negatif eneıj i seviyeleri bulunması, eneıj i kavramının tamamına duyulan güveni sarsıyordu; bazı atom çekirdeği türlerinin zaman zaman yüksek eneıj ili bir elektronu kendiliğinden dışarı atmasının, yani radyoaktif beta bozunması diye bilinen olayın açıklamaları da, Bohr'un gözlemine göre, aynı probleme sahipti. Bu olayda eneıj i sanki korunmuyar gibi görünüyordu (bozunmadan önceki eneıj i, bozunma sonrasından daha azdı), eneıj i sanki gaipten gelmiş gibi oluyordu . Ciddi bir durumdu bu : Bohr kuantum mekaniğini, hatta eneıj inin korunumu kanununu sorguluyordu . Dirac hocasının aşırı tepki verdiğini düşünüyordu ve dalaylı yoldan ona sakin olmasını tavsiye etti. Eneıj inin korunumu kanununun ne pahasına olursa olsun korunması gerektiğini düşündüğünü ve onu sabit tutmak için maddenin birbirinden ayrı atomlardan ve elektronlardan oluştuğu fikrinden vazgeçmeye hazırlıklı olduğunu Dirac, Bohr'a zaten 215
söylemişti. Ve Dirac daha ancak dördüncü yaşını kutlamış olan kuantum mekaniği konusunda karamsar davranmak için henüz erken olduğunu düşünüyordu : Maalesef görüşleri nize tam olara k katı lmıyorum . Kuantum mekaniğinin de sı nırlılıkları olduğuna ve ni hayetinde yerini da ha iyi bi r şeye bıra kacağına (ki bu bütün fizi k teorileri için geçerl idir) inanma kla bi rlikte, kuantum mekaniğinin gelişi m i ni n sı nırları na şimdiden vardığını düşünmek için hiçbi r sebep görem iyorum . Esas olarak uygulama yöntemiyle il işkili ola n bi r dizi küçük değişi klik geçi receğini ve şi mdi teori nin karşı laştığı güçlüklerin çoğunun da bu şeki lde aşı lacağını düşünüyorum.@!]
Dirac mektubunu delik teorisine inanma nedenlerini neredeyse kelimesi kelimesine tekrar ederek sonuçlandırdı. Savunması inatçılık gibi görülebilir, fakat teorisinin aşılmasını beklediğini de açıkça belirtmiş; eldeki iş teoriyi varabiieceği en ileri noktaya taşımak. Bohr'un eleştirileri onu biraz olsun sarsmış görünmüyor: Onu bekleyen şüphe ve küçümseme yağmuru karşısında, eleştirilere kulak asmaz bu duruşa ihtiyacı olacak. Bohr'a yazdıktan bir hafta sonra Dirac Paris'te Henri Poincare Enstitüsü'nde delik teorisini ilk kez kamuoyuna sundu . Bu konuşmayı yapmaktan pek keyif almış olmasa gerek, zira sunumu Fransızca yapmayı isteksizce kabul etmişti; bu da babasıyla yemek yemeğe dair korkunç anılarını canlandırırdı. Noel için Bristol'e döndüğünde yine Fransızca konuşmaktan başka şansı yoktu . Orada olmadığı dokuz ayın ardından ailesi onu görmeye ve ona son oyuncakları "gramafon"u (aynen) göstermeye can atıyordu . l3ıl Fakat moral bozucu Bristol rutinine girmenin düşüncesi bile Dirac'ı mahzunlaştırıyordu her zamanki gibi; annesi yine vıcık vıcık üstüne titreyecekti, babasının varlığı hala onu yıldırmaya yetiyordu . Anlaşıldığı kadarıyla Dirac fizikçi arkadaşlarının hiçbirine bundan bahsetmemişti ama bu ev hayatının çocukken onu serseme 2 16
çevirdiğini ve hala da eziyet olduğunu düşünüyordu . Çektiği acının bütün boyutlarını ilk olarak ancak birkaç sene sonra, kendi akademik çevresinden olmayan bir arkadaşıyla paylaşmış gibi görünüyor. Bir mektubu nda, "An nemi babamı görmeye gitmek yazık ki beni çok değiştirecek, kendimi yine çocuk gibi kendi adıma bir şey yapmaktan aciz hissedeceğim" diye yazmıştı. 33 Şimdilik, diğer bütün duyguları gibi çektiği acıları da göstermiyordu .
2 17
14. Böl ü m Oca k 1930-Ara l • k 1930 Duyun bu acı çağrıyı, biz elektronlardan Kurta rın bizi nefretl ik kuantum görüşü boyunduruğundan Onun korkunç bel i rsizl iğinin içi nde kaldık hepi miz Bi r siz va rsınız, efendimiz. Bizi özgür kı lın, size duacıyız! Eskiden rahat geçerdi va kti miz, güzeldi düzeni miz Klasi k denklemler nereyi derse orayaydı yönümüz. Atamda titreşirdik, ışık demeti ni salardı k; Ya pı mız yoktu; sadece kütle, yük ve hızdık. Bi lm iyoruz pa rçacı k mıyız, yoksa phi gibi bi r jöle mi Yoksa dalga mıyız, neredeyiz, ki miz, bunlar gerçek mi Protonlar, eterde delik, böyle dedi Dirac. ANONiM(!]
Bu anonim satırlar, ı 930 civarında Cavendish Laboratuvarı'nda bir ilan panosuna iğnelenen, elektronlar için yazılmış bir kasideden . Şairin duyduğu özlem, ancak en katı düşünen teoricilerin katılmayacağı cinsten . On yıl önce atom fiziği sağduyuya uygun bir konuydu : Elektronlar küçük parçacıklardı sadece, evrendeki her şeyi tanımlayan aynı dümdüz doğa kanunlarının açıkladığı öngörülebilir davranışlarda bulunuyorlardı. Şimdi bu fikirler ne kadar antika geliyordu : Çeyrek binyıl boyunca egemen olan klasik kanunlar atom alanında tedavülden kalkmıştı a rtık; Dirac'ın işaret etmekten hoşlandığı üzere, Jonathan Swift'in Güliver'in Gezileri'nde kullandığı 2 18
fikir (normal şeyler sabit bir oranda büyür veya küçülürse kimsenin bunu fark etmeyeceği fikri) yanlıştı.� Gündelik hayatın kanunları küçük boyutlara uyarlanıp atom alanına uygulanamıyord u : Burada işler başka türlüyd ü . Teoriciler artık elektronu resmetmek için yapılacak her girişimi anlamsız ve dolayısıyla hileli diyerek reddebilirlerdi. Parçacık öngörülebilir şekilde davranmaktan bile uzaktı : Fizikçiler doğanın kurnaz masasına krupiyeleri sürer gibi tuhaf hesaplar yapıyor, gerçek olduğuna kimseciklerin inanmadığı dalgalar kullanıyorlardı. Bunlar yetmiyormuş gibi Dirac da çıkmış, pozitif eneıj ili alelade elektronlardan çok daha fazla sayıda, gözlemlenmesi dahi mümkün olmayan negatif eneıj ili elektron olduğunu iddia etme küstahlığında bulunuyord u . Anonim şiiri yazan kişi, Cavendish'te bir deneyci, delik teorisinden şüphe eden pek çok kişiden biriydi muhtemelen . Teoriyi yalnızca, aralarında Tamm ve Oppenheimer'ın da bulunduğu birkaç teorici ciddiye aldı; onlar bile kısa süre içinde eksik bulmaya başladılar bun u . Şubat 1930'da Oppenheimer, Dirac'ın delik teorisine göre bir atarnun ortalama ömrünün yaklaşık olarak saniyenin milyarda biri kadar olduğunu gösterdi, zira atomik elektron negatif eneıj i denizinde çarçabuk kendi ölümüne koşacaktı. Bunun hemen ardından Tamm ve Dirac da birbirlerinden bağımsız olarak aynı sonuca vardılar. Pauli, daha sonra Pauli'nin ikinci ilkesi diye bilinecek olan şeyi ortaya attı : Bir fizikçi yeni bir teori oluştururken onu önce kendi bedenindeki atarnlara uygulamalıydı.@] Dirac bunun ilk kurbanı olurd u . Pauli'nin esprisi, ı 930'un birinci akademik yarıyılında asıl olarak Rutherford ve arkadaşlarıyla çalışmak üzere Cambridge'de bulunan Gamow'un hoşuna gitti. Gamow'un kesintisiz güler yüzü ve eğlence anlayışı Dirac'ı büyülüyordu : Dirac'a gençliğin i ıskala m ış olduğunu, Gamow kadar gösteren olmadı. Gamow, Dirac'a motosiklete binmeyi öğretti (ve onu motosiklete binerken filme aldı), Conan Doyle'ın dedektif romanlarını sevdirdi ve anlaşılan, iki sene önce Steamboat Willy filmiyle beyazperdede ilk kez boy gösteren Miki Fare'nin şamatasını da o tanıttı. � Dirac, çocukken resimli romanlarda gördüğü karikatürlerin hareketli halefi olan Miki Fare 2 19
çizgi filmlerine bayıldı. Birkaç sene sonra Bostan'da gün boyu süren çizgi film festivaline gitti, ama görüldüğü kadarıyla bu basit keyfini Cambridge'deki entel iş arkadaşlarından gizli tuttu . � Horace Horsecollar'ı ve Pete'i [Disney'in başka karakterleri-ç.] överken fazlaca heyecan gösterirse St John's'un öğretim üyeleri salonunda itibarının artmayacağını bilecek kadar şuur sahibiydi. Hocaların masasında daha çok saygı gören, Dirac'ın eğlenceden gayrı faydası olmayan matematik oyunlarına ve bulmacalara duyduğu meraktı. Bir keresinde, ı 929'da Göttingen'de tanıtılan bir oyunda olağanüstü başarı gösterdi. Amaç, herhangi bir tam sayıyı, 2 rakamını tam dört defa kullanarak ve yalnızca en bilinen matematik işaretlerinden faydalanarak ifade etmekti. İlk birkaç sayı için bunu yapmak kolay: ı
=
(2 + 2)/(2 + 2)
2
=
(2/2) + (2/2)
3
=
(2 X 2) -(2/2)
4
=
2+2+2-2
Fakat oyun kısa zamanda, Göttingen'in en kuwetli matematik kafaları için bile çok daha zor hale geliyor. Giderek a rtan sayılar için bu oyunu saatlerce oynuyorlardı - ta ki Dirac bütün sayıların dört tane 2'yle ve kurallara tamamen uygun olarak ifade edilebilmesini sağlayan basit ve genel bir kural bulana kadar. � Böylece oyunu anlamsız kılmış old u . 2 0 Şubat ı 930'da D i ra c anne-babasına Cambridge'de havanın nasıl olduğunu anlatan on kelimeden oluşan her zamanki haftalık habersiz kartpostalını gönderdi. [Zl Annesi kartı aldığının ertesi günü kütüphaneye gittiğinde, orada bir gazetede oğlunun Kraliyet Cemiyeti'ne üye seçilerek İngiltere'de bilim insanları için olabilecek en büyük şereflerden birine nail olduğunu görünce hayretler içinde kaldı. Heyecan içinde, gururla dolup taşarak, fırlayıp postaneye gitti ve oğluna tebrik telgrafı çekti, gönderdiği kartta bu haberden 220
bahsetmemesinden duyduğu kırgınlığı bastırdı. [j] Dirac "yaramaz çocuk"tu, annesinin iki gün sonra ona yazdığı ve cemiyetin bir kabul töreni yapıp yapmayacağını sorduğu mektupta söylediğine göre. "Bana haber ver" diye yazdı Flo, her kelimenin üstüne kızgınlıkla basa basa . � Dirac artık adının ardına, diğer bütün akademik payeleri lüzumsuz kılan FRS ["Fellow of the Royal Society", Kraliyet Cemiyeti Üyesi-ç.) harflerini ekleyebilirdi. O esnada 447 üyesi bulunan cemiyet bu şerefi genellikle kırklı, eliili yaşlarındaki bilim insanlarına, aday gösterilip üyelikleri birkaç defa görüşüldükten sonra bahşediyordu; dolayısıyla ismi oylamaya ilk sunulduğunda ve henüz yirmi yedi yaşındayken üye seçilmesi sıra dışı bir durumd u . Haber Cambridge'in öğretim üyeleri salonlarında ve yüksek masalarında yayılırken, Dirac'ın kendinden büyük meslektaşlarının hepsinden daha gen yaşta cemiyete üye seçildiği Donların dikkatinden kaçmış olamaz. 1o Cemiyete üyeliğinin ilanı, Dirac'ın anne-babasının onun saygınlığının ne kadar hızla a rttığını fark etmelerini sağlamış gibi görünüyor. Annesi, "Ağacın en tepesine böyle çıkabilmek için kim bilir ne çok çalışmı sındır" yazmış. "Tevekkeli değil tekne yarışlarıyla ilgilenmemişsin .' 1 1 Bu haber, morali bozuk olan Flo'nun memnuniyetle karşıladığı bir teşvik old u . Şimdi kocası emekli olmak üzereyken Flo'yu bekleyen gelecek acınasıyd ı : Daha elli iki yaşında, önünde yalnızca, korkutucu ve nankör biri olarak gördüğü hasta bir adamla eve tıkılı olarak geçecek yıllar vardı, üstelik Flo bu adamın onu yetersiz bir hemşire ve hizmetçi olarak gördüğünü biliyord u . Charles Dirac'ın iş arkadaşları okulda onu kutlamak için kuyruğa girdiler, ayrıca böyle başarılı bir oğul yetiştirdiğinden dolayı onu tebrik eden mektuplar geldi. Paul'ün mühendislik hacası Andrew Robertson, Dirac'ın FRS seçilen ilk Bristol mezunu olduğunu sandığın ı vurguluyordu; Dirac'ı teorik fizik alanında kariyer yapmaya ilk teşvik eden kişi olan Ronald Hasse, Dirac'ın Eylül'de Bristol'de yapacağı ilk konuşmasını nasıl iple çektiğini yazıyordu . Şehir, İngiltere Bilimi Geliştirme Derneği'nin, bilim insanları ile halkın bilimdeki son gelişmeler üzerine bir hafta boyunca devam eden 221
konuşmaları dinlemek üzere bir araya geldiği yıllık toplantısına ev sahipliği yapacaktı. lııl Cotham Sokağı Okulu'nda (eski Tüccar Girişimciler Okulu) haber bir gün tatil verilerek kutlandı. Charles bir sonraki tebrikin nerede ne zaman geleceğini hiç bilemiyord u : Bir keresinde, ders anlatırken, hiç tanımadığı iki kişi sınıfın kapısını çalıp içeri girdi, o lun un elde ettiği büyük başarıdan dolayı ona iltifatlar edip gittiler. 13 Belki de son başarısını kutlamak için, Dirac annesinin öğüdünü dinleyip neredeyse 200 Sterlin harcayarak ilk arabasını, saatte 80 kilometre gibi o devir i in etkileyici bir hıza ulaşabilen bir Morris Oxford Tourer aldı. 14 Ehliyet sınavı yoktu : Satış işlemi tamamlanınca galerinin sahibi Cambridge çevresinde kısa bir tur atarak ona arabanın nasıl kullanılacağını gösterdi, sonra da anahtarları teslim etti. Artık şansını yollarda serbestçe deneyebilirdi. Otoyollar daha da tehlikeli bir hal aldı, sırf Dirac'ın yolda olmasından değil, saatte 30 kilometre hız sınırının o yıl kaldırılmasından dolayı. Bir i arkadaşı gülüyordu, "Dirac'ın arabasının iki vitesi var, ileri ve geri' ıs diyerek. Yalnızca Mott, Dirac'ın arabasına bindiğine dair bir hatıra bıraktı, buzlu bir mart günü Londra'ya iderken, "Dirac bir kamyona yavaşça arkadan çarpıp farını kırdı." 16 Kapitsa gibi Dirac da kötü bir sürücüydü ve bu durum hem aracı idare etmeyi becerememesinden (makinelere duyduğu hayranlık, onları kullanma konusundaki yeteneğinden daha fazlaydı daima) hem de trafik kuralı diye bir şeyin henüz olmamasından kaynaklanıyor gibi. Dirac, rasyonel ve tabii ki herkesin faydasına olduğuna inandığı kurallara uymak konusunda çok titizdi, ama kural olmadığına göre arabasını istediği gibi sürebilirdi. Dirac nihayet rahatlama alametleri gösteriyordu . Serbest zamanlar a rtık sadece pazar gününe mahsus değild i : Öğle tatilinde, günlük işlerinin çoğu bitmişken, basıp Cambridge'den çıkarak Gog Magog tepelerine gidiyordu sık sık, arabasını yüksek bir ağacın önüne park edip üç parçalı takım elbisesiyle ağaca tırmanıyord u . lı71 Hava nasıl olursa olsun, nerede olursa olsun bu takımı giyiyor, onu sadece şehrin kuzeydoğusundaki düzlüklerde Lord Byron'ın 1 25 yıl önce yaptığı gibi Cam Nehri'nin ıssız kıyılarından suya girerken u
222
çıkarıyord u . Ardından koleje veya kürsüsüne döndüğünde yalnızca en hafif işlerle uğraşırdı. Bir matematikçinin ciddi iş yaparak verimli geçirebileceği en uzun sürenin dört saat olduğunu düşünen G. H . Hardy'nin izinden gidiyord u . lısl Cambridge akademik takviminde en rahat ay haziran ayıydı. Sınavların bittiği, öğrencilerin üniversiteden ayrıldığı dönerndi ama önce yaz balosunda kurtları dökmek lazımdı. Müzik ve dansın, su gibi akan şampanyanın, muhteşem tuvaletler ve jilet gibi takım elbiselerin sarhoş edici karışımı, sınav yorgunu öğrencilerin en umutsuzunun bile yüzünü güldürürd ü . Donlar yazlık takımlarını çekip idari görevlerinin kalmadığı, isterlerse uzun ve durgun öğle üzerlerinde şezlonga uzanıp kriket maçı seyretmekten başka bir şey yapmayabilecekleri "uzun tatil''in gevşek havasına girerlerdi. Dirac yirmi iki adamın, sıklıkla berabere biten, adanmış seyircilerin bunu bile heyecan verici bulduğu bir oyunu saatlerce, bazen günlerce aynamasından ibaret bir faaliyette şaşırtıcı bir cazibe görmüyord u . B u oyunun, kriketi saf matematiğe yakın bulan G.H . Hardy'den daha ateşli bir hayranı yoktu : Faydalı bir amacı bulunmayışı oyunu daha bir güzel kılıyordu onun gözünde. Birkaç sene sonra, çalışma odasının başköşesine Avustralyalı kriketçi Donald Bradman'ın bir fotoğrafını astı. Hardy'nin üç büyük kahramanından biriydi Bradman (diğerleri de Einstein ile Lenin'di) . lıgl Hardy muhtemelen Bradman'ın İngiltere topraklarında yapacağı ilk denemeleri iple çekiyordu fakat bu durum Dirac'ı muhtemelen alakadar etmiyordu; yazı, arkadaşlarıyla dağlara tırmanıp yürüyüşler yaparak geçirmeye hazırlanmaktaydı o. Eğer delik teorisindeki sorunları giderip, alaycı Pauli ve teoriye burun kıvırdığını dışarıya bildirmeden özelden yazan Bohr dahil, kendisini eleştireniere cevap verecekse, bir malaya ve taze ilhama ihtiyacı vardı. Yaz sonundaki Bristol toplantısında yapacağı kamuya açık konuşmada meslektaşlarından bazılarının onun negatif eneıj ili elektron meselesini halledip etmediğini görmek için sıraya gireceğini biliyord u . Dirac Sovyetler Birliği'ne yapacağı ikinci ziyarete hazırlanırken İngiliz gazetelerinde Stalin'in hakimiyeti iyiden iyiye eline aldığını, toplu tarım programını zorla uyguladığını, katı bir sanayileşme 223
programına para sağlamak için köylüleri sıkıştırdığını, siyasi muhalifleri ve dini azınlıkları inim inim iniettiğini okuyordu . Bazı gazetelerin Stalin'in suiniyetinden hiç şüphesi yoktu (Daily Telegraph onun "Kanlı Hükümranlığı"ndan ve "dine karşı savaş"ından düzenli olarak bahsediyordu), ama Manchester Guardian da dahil olmak üzere başka azeteler haberlerdeki şüphenin avantajını Stalin'e sunuyord u . 20 New Statesman (İngiltere'nin solcu aydınlarının evinden eksik olmayan, Kapitsa'nın Trinity öğretim üyeleri salonunda okumayı en sevdiği gazete) Stalin'e de adil bir şekilde kulak verilmesi gerektiğini ısrarla söylüyordu . Dirac da bu görüşteydi : Onun bir sohbete katılmasını sağlayacak pek az şeyden biri, Sovyetler Birliği'ne karşı haksız bir düşmanlık içerdiğini düşündüğü yorumlar yapılmasıydı. Rudolf Peierls sonraları şunları hatırlıyacaktı : "Rusya'yla ilgili her şeyin lanetli sayıldığı bir dönemde o her bir konunun neden yanlış sayıldığını tek tek sorguluyor, bu da sık sık hayretle karşılanıyordu.'1ııl Oradaki hayatı kendisi görmek isteyen Dirac annesinin endişelerini bir kez daha duymazdan geld i : "Gerçekten de Rusya'nın emniyetli bir yer olmasını umuyorum. Orası hakkında korkunç hikayeler duyuyoruz.'1ııl Gezisi boyunca Sovyet ordusunun gölgesini üzerinde hissetti Dirac : Harkov'a giderken Sovyet sınırını Tamm'ın onun için almış olduğu vizede belirtilmeyen bir yerden geçmeye kalkınca sınır muhafızları onu sınır kapısında üç gün alıkoydular. lı3l Temmuz başında, Sovyet kanunlarının ülkede bir aydan fazla kalan yabancıların Sovyet parasını da yabancı paraları da ülke dışına çıkarmasını yasakladığını duyd u . Bu yüzden Temmuz sonunda, gelişinin üstünden bir ay geçmeden SSCB'den ayrıldı, Kafkaslar'da dağ yürüyüşleri yapma planlarını da iptal etti. Tatili böylece kısalan Dirac İngiltere'ye erken döndü; pek çok bilim insanının ömürlerinin en büyük basın olayı olarak göreceği şeyleri yaşayacaktı. Eylül'de Hardy, Bradman'ın Ashes'te gösterdiği muazzam performansı övmekte, Bristol ise Bilimi Geliştirme Derneği'nin toplantısına ev sahipliği yapmaya hazırlanmaktaydı. Toplantıya üç bin delege katıldı (aralarında George Bernard Shaw da 224
bulunuyordu) ve her biri bu ayrıcalık için birer sterlin ödediler. lı41 J im Crowther Manchester Guardian okurlarına halk delegelerinin genç ve rahat giyimli olduklarını, kadınların çoğunun ince kumaştan kolsuz, çiçekli elbiseler, adamlarınsa alpaka ceketler ve gri flanel kıyafetler giydiklerini bildiriyordu . Toplantılar neredeyse bir asır önce yapılmaya başlandığından beri bilet fiyatları değişmemişti. O ilk günlerde dernek idarecileri katılımcıları tanımlayacak en uygun kelimeleri seçiyorlardı. "Alim'� "tabiat gözlemcisi" ve "tabiat araştırmacısı" üzerinde durdular ama sonunda "bilim insanı"nda ["scientist'1 karar kıldılar. Kelimeyi 1834'te, John Stuart Mill'in felsefi aleyhtariarından William Whewell uydurmuştu . Bu yeni kelimeden nefret eden çok olduysa da (Michael Faraday bunu neredeyse, ıslıklı üç sesin üst üste geldiği "physicist" [fizikçi-ç.] kadar itici bulmuştu) Dirac ilkokula giderken kelime a rtık yerleşmişti. � Organizatörler, herhalde Dirac'ın halka pek cazip gelmeyecek teknik bir konuşma yapacağından endişe ederek, onun konuşması için üniversitenin, tütün imalatçısı H . H . Wills tarafından yaptırılan yeni fizik laboratuvarlarında mütevazı bir oda verdiler. 8 Eylül Pazartesi sabah ı l'de Dirac kalabalık bir odada "proton" konusunda konuşmak üzere tantanasız bir şekilde kürsüye çıktı. lı 6l Halka açık toplantılarda konuşma yaparken kendine hiçbir zaman güvenemeyen Di ra c bu sefer iyice kaygılıydı muhtemelen : Bu, sıradan insanlardan oluşan bir topluluk karşısına çıkmayı kabul ettiği ve onun gelişimine tanık olan hocalarının birçağuna hitap edeceği ilk konuşmaydı. Eğer Charles oradaysa ki muhtemelen öyleydi, o da herhalde heyecan içindeydi çünkü daha önce oğlunun konuşma yaptığını görmemişti : Paul Dirac'ın bu defa, bilim işlerini babasına da anlatmaktan başka seçeneği yoktu . Dirac Bilim Derneği'nin havasına girdi. Araştırmasını her zamanki doğrudanlığıyla, kıpır kıpır Bristol aksanıyla, Eddington'ın kabiliyetini göstermese de neredeyse gündelik dille anlattı. Hiç fen eğitimi almamış insanların da onu aniayabilmesi için anlatmaya "madde atomlardan oluşur" cümlesiyle başladı, vitesi çabucak yükseltti ve protonun, negatif eneıj ili elektronlar denizinde bir delik olduğu ,..
225
fikrini aktararak konuşmasını tamamladı. Bu demekti ki tek bir temel parçacık vardı, diye vurguladı, bu da elektrond u . Doğada böyle bir ekonomi olmasının "filozofların hayali" olduğunu sözlerine ekledi. Dinleyicilerin pek çoğu için bu, heyecan verici bir aydınlanma olmuş olsa gerek ama salonun en arkasında tahta sıralarda oturmakta olan Gamow ve Landau için değil. Bu ikisi Gamow'un gürültülü motosikletiyle gürültüyle gelmişlerdi Bristol'e; Landau, Gamow'un arkasındaki bagaj taşıma kısmına tünemişti. Toplantı için gelmişlerdi, Bohr'un resmi olmayan temsilcileriydiler biraz da, özellikle Dirac, teorisine dair yeni bir şey söyleyecek mi diye bakıyorlardı. Konuşma boyunca Gamow ile Landau konuşmacıyı görebilmek için boyunlarını uzattılar, Dirac'ın ettiği tek kelimeyi bile kaçırmadılar· Landau her zamanki gibi arada laf sokmadan duramadı. 27 Dirac zaten yayımlam ış olduğu tezleri pekiştirerek, çoğu zaman makalelerinde kullandığı kelimelerin aynını kullanarak yirmi dakikayı geçirdikten sonra sözlerini bağladığında fark ettiler ki yeni hiçbir şey söylememişti. Bristol'e boşu boşuna gelmişlerdi. Dirac'ın negatif eneıj ili elektronlar teorisi yine de gazetelerin dikkatini çekti, İngiltere gazetelerinde hiç olmadığı kadar çok yer buld u . Sunumunun ardından Amerikan Bilim Haberleri Ajansı'nın temsilcisi Washington'a şu telgrafı çekti : "Bu yeni teori, Einstein'ın teorileri kadar önemli ve kamuoyu için bir o kadar ilgi çekici olabilir.'1ı sl New York Times hikayeyi ele aldı, Dirac'ın "takdir toplayan" teorisinin "var olan bütün uzay ve madde kavrayışlarını altüst ettiğini" bildirdi ve "fen bilimleriyle meşgul olan bu insanların hayatları Kristof Kolomb'unkinden daha heyecanlı" diye ekledi. lıgl Ama Dirac'ın meslektaşları bunu beğenmediler. Landau ile Gamow Cambridge'e dönüş yolunda bir postanede durdular. Landau Bohr'a tek kelimeden ibaret bir telgraf çekti : "Zırva.' 30 Telgraf Bohr'un eline Dirac'ın kitabı The Principles of Quantum Mechanics'ten (Kuantum Mekaniğinin ilkeleri) hemen sonra ulaştı. Yazarın adı kapakta yazmasaydı bile Bohr kitabı şöyle bir karıştınnca bunu kimin yazdığını hemen anlard ı : Anlatım süssüz, konu ilk ilkelerden başlayarak mantığa uygun şekilde inşa edilmiş, tarihsel perspektife, felsefi hoşluklara ve açıklayıcı hesaplara hiç yer 226
verilmemiş. Matematik kafası olan bir fizikçinin vizyonuydu bu, mühendisin değil. Dirac'ın meslektaşları kitabın zarafetine ve dilinin yanıltıcı sadeliğine hayran kaldılar, bu dil güzel bir şiir gibi her okumada yeni bir kavrayış sunuyordu sanki. Öğrencilerin pek çoğunun, özellikle de daha kabiliyetsiz olanların kafası karışıyor. aradıklarını bulamıyorlardı, hatta kimi zaman şevkieri kırılıyord u . 3 1 Kitapta okurlarının entelektüel eksiklikleri hiç dikkate alınmamış, en ufak bir duygu emaresine yer verilmemiş, içine hafifletici bir tek benzetme veya mecaz katılmamıştı. Dirac için kuantum alemi insanların tecrübe ettikleri başka hiçbir şeye benzemiyordu, dolayısıyla burada gündelik hayatla karşılaştırmalar yapmak yanıltıcı olurd u . Ampirik gözlemlere ender olarak yer verdi, klasik teorinin atom seviyesinde maddeyi açıklamakta başarısız olduğunu gösteren ve böylece kuantum mekaniğine duyulan gereği vurgulayan bir deneyi anlattığı başlangıç kısmı hariç. 357 sayfalık The Principles of Quantum Mechanics kitabında ne bir tek diyagram vardı, ne dizin, ne kaynak listesi ne de ek okuma önerisi. Bu her şeyden önce kuantum mekaniğine kişisel bir bakıştı, normalde şahıs zamirierinden uzak duran Dirac bu yüzden ondan "[benim] kitabımil d iye ba h sed iyord u . Fizikçiler kitabı derhal klasikler mertebesine çıkardılar. Nature kitabın adı belirtilmeyen bir yarumcu tarafından kaleme alınmış coşkulu bir tanıtımını yayımladı. Belagatine ve açık üslubuna bakılırsa pekala Eddington olabilirdi bunu yazan . Yazar bunun kuantum mekaniğine dair sıradan bir açıklama olmadığını net olarak belirtiyordu : [Dirac] bizi şeylerin ta biatı na dair önya rgılarımızı bi r kena ra bı rakmaya ve resmi ni canlandırmak kabil ol maya n bi r a lt tabakanın va rlığını ka bul etmeye davet ediyor. Bunu "saf düşünceni n" fiziğe uygulanması olarak ta nımlayabi l i riz ve Dirac'ın yöntemini diğer yazarlarınki nden da ha derin kılan da budur.�
Kitap, kuantum mekaniğine dair aşağı yukarı aynı zamanlarda 227
yazılan diğer bütün metinleri (bunların birini Born, bir başkasını da Jordan yazmıştı) gölgede bırakarak ı 930'1arın bu alandaki temel metni old u . Pauli dostça, onu bir başarı olarak övdü ve içindeki soyutlamaların teoriyi deneyden çok uzak göstermesinden ka ı duysa da kitabı "vazgeçilmez bir temel eser" olarak tanımladı. 33 Hayranlardan bir diğeri de, kitabın "kuantum teorisinin mantık bakımından en mükemmel sunumu" olduğunu yazan Einstein'dı. l34l The Principles of Quantum Mechanics daha sonra Einstein'ın başucu kitabı old u : Tatile giderken keyifle okumak için yanına onu alıyor, karşısına çetin bir kuantum problemi çıktığı zaman kendi kendine, "Nerede benim Dirac'ım?" diye mırıldanıyordu . l3sl Gelgelelim Dirac'ın lisans öğrencilerinden bazıları kitabın büyük ölçüde onun derste anlattıklarının yazıya geçirilmiş hali olduğunu görünce pek memnun olmadılar: Madem öyle, diyorlardı, ne diye kalkıp onu dinlemeye idelim? Başka öğrenciler ise dersi benzersiz derecede zor buldular. 36 Dirac amfiye tam zamanında ve tepeden tırnağa akademik kıyafet içinde, cüppe ve kepten müteşekkil geleneksel üniformayla geliyord u . Bunun dışında teatral bir yönü yoktu . Boğazını temizler, sınıfın sessizleşmesini bekler ve başlardı. Dersin büyük bölümünde ayakta sabit duruyor, her kelimeyi açık açık söyleyerek, bir öğrencisinin deyişiyle "görülmeyen kişisel dünyasına" hitaben konuşuyordu . l3 7l Karatahta başında sanatçı gibiydi, sakin sakin ve açık seçik yazıyor, sol üst köşeden başlayarak titizlikle aşağı doğru devam ediyor, her harfi ve sembolü sınıfın en arkasında oturanın açıkça görebileceği şekilde yazıyordu . Dinleyiciler genellikle sessizdi. Olur da bir öğrenci soru sorarsa, büyük bir beyzbolcu gibi az ve öz hareketle onu savuşturup yoluna devam ediyordu, sanki konuşmasının akışı hiç kesilmemiş gibi. Tamı tamına elli beş dakika sonra sunumunu sona erdirir, sonra da törensiz bir şekilde kağıtlarını toplar, çıkar giderdi. ı 930 sonbaharında Dirac'ın dersini seven yeni öğrencilerden biri, daha sonra önde gelen astrofizikçilerden biri olacak olan, ama o sırada Bombay'dan yeni gelmiş, kocaman açılmış gözlerle etrafına bakan Subrahmanyan Chandrasekhar'dı. Onun için bu ders "tı kı tekrar tekrar dinlemek istediğiniz bir müzik eseri gibi"ydi. 38 228
Cambridge'de bulunduğu süre zarfında bütün dersi baştan sona dört defa takip etti. Dirac, Bilim Derneği toplantısında yeni bir şey söylerneyerek meslektaşlarını hayal kırıklığına uğrattığını herhalde biliyord u . Solvay Konferansı'na ikinci defa gitmek üzereydi, onun elektronlar ve protonlar birleşik teorisini pek az fizikçinin ciddiye aldığının farkındaydı; protonların negatif eneıj i denizindeki delikler olduğu fikri sadece inanılırlıktan mahrum görünmekle kalmayıp, savunulamayacak hale gelmeye başlıyordu . Darbelerden biri Bristol toplantısından hemen sonra geldi, Tamm ona Pauli'nin, delikierin kütlesinin elektronunkiyle aynı olduğunu ispatladığını yazıyordu . Deneyciler böyle bir parçacık bulamamışlardı, Tamm da herhalde bu yüzden, halden anlarcasına bir yorum eklemişti : "Pauli'nin yanıldığını duymak beni çok mutlu edecektir.'13 9l Bu Solvay toplantısı daha sonra, teoriciler camiasının liderliğinin Einstein'dan Bohr'a geçtiği toplantı olarak hatırlanacaktı. Einstein, Bohr'la kuantum mekaniği ve bunun anlamı hakkındaki dalaşmalarından birinde onun tarafından alt edileli beri neşesizdi, iletişimini koparmış görünüyord u . Einstein'a göre teori tatmin edici olmaktan uzaktı, zira fiziksel gerçekliği tanımlama iddiası bile yoktu, sadece, gözlemleyen deneyeinin odaklandığı belli bir fiziksel gerçekliğin görünmesine dair olasılıkları verebiliyordu . Böyle bir teori deney sonuçlarını açıklamakta başarılı olabilir ama elbette tamamlanmış değildir, diyordu Einstein . l4ol Hayalleri yıkılan ve meslektaşlarının söylediği şeylerin çoğuyla a rtık pek ilgilenmeyen Einstein teseliiyi yeni dostlarından olan Belçika kraliçesiyle akşam yemeğinden sonra keman düetleri yapmakta aramaktaydı. ı 927'de yapılan bir önceki Solvay Konferansı'nın aksine bu seferkinin atmosferi fiziğin dışındaki dünyaya dair kötü önsezilerin ağırlığını taşıyordu . Ekonomik durgunluk sanayileşmiş ülkelerin çoğunu kırıp geçiriyor, siyaseten uç görüştekilere palazlanmaya verimli ortam oluşturuyordu . Konferanstan bir ay önce Almanya'da Hitler'in nasyonel sosyalistleri [Naziler-ç.] seçimlerde ikinci gelmiş, onların ardından komünistler üçüncü olmuştu . Göttingen şimdi Nazi 229
bayraklarıyla donanmıştı, dükkaniarın birçoğunda üstüne gamalı haç işareti konmuş ürünler satılıyord u . Einstein Berlin'deki Yahudi karşıtlığından b ıkmış, Almanya'nın yükselen liderini ha kir görüyordu : "Aimanya'nın midesi boş olmasa, Hitler bugün geldiği yerde olamazdı.' 41 Dirac siyasi görüşlerini neredeyse tamamen kendine sakladığından, Cambridge'deki iş arkadaşları hatalı olarak, onun siyasetle hiç ilgilenmediğini, projektif geometrinin çizgileri kadar tek boyutlu olduğunu zannediyorlardı. Dirac kendi kendine, Hitler'in yükselişinden korkuyor ve Stalin'in SSCB'deki projesini, özellikle de kitlesel okuryazarlık ve eğitime önem vermesini destekliyordu . Dirac'ın ilgisinin farkında olan Tamm ona, eğitim alanında yapılan radikal bir deneyi, öğrencilerin ders yapılmadan kendi başlarına ve gruplar halinde yoğun olarak çalıştıkları, fakat danışabilecekleri bir öğretmenin yanlarında bulunduğu "takım eğitimi"ni yazdı : Çok sayıda öğrenci nin, bizi mki lerin şi mdi ya ptığı kadar çok ça lışması nın m ümkün olacağını hiç düşünmezd i m . Bizi m (her bi ri beş öğrenciden oluşan ta kımlarımız] lO günden 9'unu [ . . . ] sa bah 9'dan akşam 9) kadar, 2 saat yemek arası vererek [hep bi rlikte iş yapıp ça lışarak geçiriyorlar] (buna, her öğrenci nin elbette kendi başına yürüttüğü araştı rma faa liyetleri de dahil). Dün bir takımla konuştum, ba ktım ki geçen ayın 270 ça lışma saatinin altısı nı "sebepsiz yere kaybetti kleri ne üzül üyorlard ı !�
Dirac Sovyet deneyiyle ilgileniyordu ama teorik fiziğe duyduğu ilgiyle kıyaslayınca bu ancak çok küçük bir ilgi sayılırdı. Sonbaharın sonunda, delik teorisiyle başı fena halde belada olduğu için, kaydettiği ilerlemeden memnun değilse hakkı vardı. Oppenheimer ile Weyl de bağımsız olarak Pauli'yle aynı sonuca, Dirac'ın, deliklerinin proton olduğunu düşünmesi için teorik bir meşruiyet zemini olmadığı sonucuna varmışlardı. Görünen oydu ki teori yanlıştı, Dirac denkleminde bir bozukluk vardı. Fakat Dirac onun 230
doğruluğundan emindi : Gereken, denklemin matematiğini doğru yorumlamaktı. Amerikalı teorisyen Edwin Kemble, Dirac'ın denklemine duyduğu güvene parmak bastı sonradan : "[Dirac] bana her zaman epey mistik görünmüştür [ . . . ] ev er doğru anlaşılırsa her formülün bir nedeni vardır diye düşünür.' 43 Dönem sonuna doğru Dirac Noel partisi davetlerinin pek çoğunu reddetmek şeklindeki yıllık görevini yerine getirdi, Cavendish Fizik Cemiyeti'nin, yemek içmek ve şarkı söylemekle geçen şamatalı yıllık yemeğine arada bir katıldığı olurdu gerçi. l44l Kapitsa Aralık 192 1'de bu yemeğe ilk kez gittikten sonra annesine yazdığı mektupta şaşkınlık içinde, az miktar alkolün dahi İngiliz meslektaşlarının kasıntılıklarını ortadan kaldırmaya yettiğini, yüzlerinin "katılıklarını kaybedip, canlı ve ifadeli bir hal aldı"ğını gördüğünü aktardı. l4 sl Yemeğin sonunda peynir tabağı ve porta şarabı masayı dolaştıktan sonra hava pura dumanlarıyla ağırlaşmış, gürültü patırtının arasında seslerini duyurabilmek için herkes bağıra bağıra konuşmaya başlamış olurd u . Tören henüz bitmemişti : Bir sonraki aşama, yerli yersiz, alaycı kadeh kaldırmalar (bunlardan biri : "Eiektrona içelim ! Hiçbir zaman kimsenin işine yaramasın !"14 61) ve "I Love a Lassie/1 gibi popüler nağmelerin, sözleri laboratuvarda o sene olanlara dair şakalı orumlarla değiştirilmiş bozuk düzenlemelerini icra etmekti. 47 Gecenin zirvesinde cüsseli Rutherford, Thomson ve oradaki herkes sandalyelerine tırmanır, kol kala girip neşeyle bağırarak "Auld Lang Syne"ı � ve son olarak milli marş "Gad Save the King"i ("Tanrı Kralı Korusun"-ç.] söylerlerdi. içki alemi çoğu zaman gece yarısını epey geçe sona erdiğinde ayakta durabilenler zam olmuş meslektaşlarını eve taşırlardı. ı 930'da Di ra c yemeğe katılmamıştı ama o gece dikkatierin Kapitsa üstünde toplandığını herhalde duymuştur. O sırada Kraliyet Cemiyeti'nin başkanı olan Rutherford, en sevgili meslektaşına profesörlük, ona ve laboratuvariarına yeni bir bina yapmak için de kaynak ayarlamıştı. Yedi çeşitten müteşekkil akşam yemeğinin sonunda altmış misafir böreklerini yalayıp yutarken Darwin onlara Kapitsa'nın laboratuvarına girme tecrübesini hatırlattı : "Oraya girmek için, 'uşak' sizi içeri alsın diye zili çalmak lazımdı, karşınızda 23 1
kollarını sıvamış çalışan adamlar değil, masası başındaki Kapitsa'yı bulurdunuz; tıpkı bir dedektif hikayesinin büyük kötü adamı ibi devasa bir deney yapmak için bir tek düğmeye basması yeterdi.' 48 Ka p it sa 'n ı n James Bond'daki kötü adamların öncülü ne benzetildiği bu tasvire atılan kahkahalar herhalde candandı ve meslektaşlar arasında bu durumları bilen bakışların dolaştığını, bu kişilerin çoğunun Kapitsa'nın, laboratuvarın müdürüyle ilişkisini özenerek izlediğini tahmin edebiliriz. Blackett orada değildi. Rutherford'un ufak tefek kıskançlıklarla uğraşmaya vakti yoktu fakat yazd ığ ı The Mysterious Universe (Esrarengiz Evren) kitabı bir ay önce kitapçı vitrinierinde boy gösterdiğinden beri en çok satanlardan olan, yakınlarda emekli olmuş meslektaşı Sör James Jeans'e, üzerini pek de örtemediği bir saldırıda bulunmaktan geri durmadı. Rutherford da her bilim insanı kadar gerçekçi ve züppeydi. Yemeğin katibinin yazdığı üzere: Sör Ernest Rutherford "eskinin ciddi bilim insanlarının, sonradan halkın gizemli olana merakını gidermek üzere popüler kitaplar yazmalarını küçümsedi." l4 9l Cambridge'de yaygın bir kanıydı bu . Birkaç ay sonra, Rutherford'u idolü sayan C.P. Snow (yazar olmak üzere olan bir bilim insanı) fazla kolay bir iş yapıyorlar diye bilimi popülerleştirenlere dudak büküyordu : "Ne sav var ne albeni, sadece tapınan ve tapınılan var." Snow'un ilan ettiğine göre, bunun sonucunda ortaya çıkan, "büyük bir fenalık"tı.lsol Üç yıl içinde Snow, yarı otobiyografik roman The Search'ü (Arayış) yayımladı. Rutherford'un laboratuvarının atmosferini geniş bir okur kitlesine tanıtan ve içinde Paul Dirac'a da yer veren ilk kurgu eserdi bu . lsıl Noel'den bir hafta sonra, Rutherford'a Kraliyet Cemiyeti başkanı olarak beş yıllık görev süresinin ardından asalet unvanı verildi. Fakat bu şerefi n ona verdiği mutluluğa bir aile dramının gölgesi düştü : Kızı ve tek evladı, Fowler'ın eşi, Noel'den iki gün önce doğum yaparken öld ü . Lord Rutherford, altmış yaşına yaklaşır ve yas tutarken, güzel günlerinin sona erdiğini düşünmüş olmalı. Artık kendi başına yaptığı pek bir araştırma da yoktu, dolayısıyla, özlemini duyduğu çığır açıcı başka keşiflere katılma umudu, a rtık "oğlanlar"ının eline kalmıştı. 232
Dirac formunun zirvesindeki genç bir adamda olması beklenecek kendine güvenin zerresini göstermiyordu . Chandrasekhar babasına yazdığı mektupta, Dirac'ın biraz daha afili davranmamasının kendisini hayal kırıklığına uğrattığını yazdı : "[Dirac] sokakta gölge gibi gezen, cılız, silik, mahcup bir genç 'Akademik' (FRS). Duvarlara yakın yürüyor (sanırsın hırsız! ) ve hiç de sağlıklı değil. Bay Fowler'a kıyasla [ . . . ] Dirac soluk benizli, zayıf ve fena halde çok çalışmış gözüküyor.' 5 2 İş, Dirac'ın yegane kaygısı değildi. Annesinin mektuplarını okurken anne-babasının gergin ve istikrarsız ilişkisinin patlama noktasına doğru hızla gittiğini sezmiş olabilir. Emekli olmaktan ödü patlayan Charles Dirac, Bristol'ün eğitim alanındaki yetkili makamlarından işine devam etmek için ricalarda bulunuyor, fakat onlar kabul etmiyorlardı. Şimdi kendine ait bir arabası olan Betty, babasını günde üç kere Cotham Sokağı Okulu'na götürüp getirmekten başka pek bir şey yapmıyordu . Dirac kız kardeşinin de babasının bir diğer uşağı haline gelişini seyrediyordu . B u arada Flo, sadece birkaç ay sonra, hayatının büyük bölümünü evde kocasıyla bir başına geçirmeye ba layacağını biliyordu : "Bunu düşünmek bile dayanılacak gibi değil.' 53
233
ı s . Böl ü m •
193 1 I I kba ha r• - M a rt 193 2 Rus siyaseti, onu ça lışan i nsanların en fantastik rüya ve tahayyülleri ni afyon gibi kışkı rtıyor. E.A. WALKER, İngi ltere Büyükelçi l iği, Moskova, 193 1
Cambridge'de ı 93 ı baharında Dirac yeni ve zengin bir fikir kaynağı yakaladı. Bu fikirler olgunlaşarak onun bilime yaptığı en meşhur katkılardan birini oluşturacaktı. Bu projenin en yoğun döneminde annesinden bir mektup geldi. Şöyle başlıyordu : 27 Nisan 193 1 Sevgili Paul'üm, Ba ba'yla ben dün epey bi r ka pıştı k, sırf ucuz bi rta kı m pulları n üstüne bi raz şara p döküldü diye. Bi rkaç da kika boyunca feci öfkeliydi ve dedi ki benden çekeceğini çekmiş ve onu üzecek bir şey daha yapacak olursa m gidecekm iş. Her zamanki gibi alabi ldiğine a lttan a l ı p özür di ledim a ma tekrar düşününce epey eminim ki ciddi söylüyordu .
Kısa, somut cümlelerle üç sayfada Dirac'a, anlaşılan ilk defa olarak, evliliğinin nasıl bir oyun olduğunu anlattı. Paul bebekken aileyi ziyaret edip akşam yemeğine kalan, sonra da Charles tarafından Bedminster'daki evine kadar bırakılan genç bir kadından bahsetti. Flo bu kadına "bu işin ucunu bırakmasını yaz[mış] ve a rtık hepsi bitti diye düşü n [müş]"tü . Fakat kendini kandırmıştı, zira Bishop Sokağı Okulu'nda Charles'ın Esperanto sergisine gittiğinde, Charles'la birlikte serginin tanıtımını yapan kaplumbağa kabuğu 234
çerçeveli kocaman gözlüklü kadının, on yıllar önce onları ziyarete gelen genç kadın olduğunu fark etti. "Merak ediyorum 29 yıldır görüşüyorlar mıydı?" diye yazıyordu Flo. Bu anlatıma göre babası, ömrünün çoğunu ona bakmakla geçiren kadını uzun zamandır aldatıyordu . Flo'nun vardığı sonuç: "Onun [kadının] onu hoş tutmaktan başka bir şey yapması gerekmiyor, benimse evı temizlemem, onu giydirmem, yıkamam, en kötüsü de onu besieyecek bir şeyler bulmam gerekiyor.'i!] Her zamanki gibi Dirac bu konuda da kimseye, yakın dostlarına bile bir şey söylememiş gibi görünüyor. 193 1'in, teorici arkadaşları için sakin geçen ilk aylarında o, ıliardır aklına gelen en umut verici yeni teori üstünde çalışıyordu . 2 Teori manyetizma alanında çığ ır açtı. Bilirnde yüzyıllardır, mıknatıs kutuplarının sadece, kuzey ve güney diye adlandırılan çiftler halinde bulunduğu fikri kabul ediliyord u : Eğer bir yerde bir kutup varsa, onun zıddı da oralarda bir yerlerde olmalıydı. Dirac kuantum teorisinin tek kutuplu mıknatıslığa imkan verdiğini keşfetti. Kapitsa Kulübü'nde yaptığı bir konuşmada bunlar için "magnon" adını kullandı fakat bu isim bu bağlamda hiç tutmadı; söz konusu arçacıklar manyetik monopal (manyetik tekkutup) adıyla tanındılar. 3 Fikir, Dirac'ın daha sonra söylediğine göre tesadüfen ortaya çıkmıştı, mıknatıslığı değil elektrik yükü anlamaya çalışarak denklemlerle aynarken rast gelmişti. � Amerikalı deneyci Robert M illikan bu yükün sadece ayrı a miktarlarda bulunduğunu ve her birinin tam olarak, genellikle e ile gösterilen elektron yükünün bir tam sayıyla çarpımına eşit olduğunu göstermişti. Yani bir madde parçasının elektrik yükü, elektronun yükünün diyelim ki beş katı olabilir (Se) veya eksi altı katı olabilir ( -6e) ama elektron yükünün 2,5 katı olamaz. Dirac'ın cevaplamak istediği soru şuydu : Elektrik yükü neden sadece ayrık miktarlarda oluyor? Dirac ilk başta geleneksel yollardan çalıştı; kuantum mekaniği ve Maxwell'in elektromanyetizma denklemleriyle. Sonra birbirinin içine geçen iki melodiyi birlikte çalan bir caz müzisyeni gibi, monopole varacak olan müzikal bağa başladı. Bir kuantum parçacığında sona 235
eren manyetik kuwet çizgilerini resmetti; bunlar, bir çubuk mıknatısın kutbunda sona eren ve genellikle, üzerlerinde etki eden manyetik kuwete göre itaatkarca sıralanan demir zerrelerinin oluşturduğu desenlerle gösterilen kuwet çizgilerine çok benzer. Şu soruyu sordu : Eğer kuantum mekaniğinin ve Maxwell'in elektromanyetizma denklemlerinin doğru olduğunu farz edersek, bir kuantum parçacığıyla ilişkili manyetik alan için ne söyleyebiliriz? Soruyu cevaplamak için yenilikçi bir birleşime başvurarak geometrik düşünmeyi Cuzayda ve zamanda olabilecek dalgaları hayal etmeyi) kuwetli bir cebirsel mantıkla bir araya getirdi. Kuantum teorisinin var olan yapısının üstüne, elzem olan temellerinin hiçbirini değiştirmeden ve teorinin yorumlanmasını belirleyen bütün kuralları koruyarak bir şeyler eklemenin yolunu buld u . Eğer kuantum mekaniğini iskarnbil kağıtlarından bir pirarnide benzetecek olursak (birbirine bağlı parçaların arasında hassas bir denge var), Dirac'ın buna birkaç kağıt daha eklediğini, yapıyı yeni bir parçacık türünü kapsayacak şekilde genişletirken dengesini de koruduğunu söyleyebiliriz. Teori, elektrik ve manyetizma arasında yeni bir bağlantı kurdu : Olabilecek en küçük elektrik yükü ile olabilecek en zayıf manyetik yük arasındaki ilişkiyi kuran bir denklem. Bu denklem onun çok şaşırtıcı bazı sonuçlara varmasını sağladı. İlk olarak, bir monopolün manyetik alanının gücü kuantumlanıyordu; yani bu sadece belli bazı değerlerde, minimum miktarın tam sayı katlarında olabiliyordu, bu değer de kolayca hesaplanabiliyord u . Birbirine zıt işarete sahip iki monopolün birbirinden ayrılmasının zor olduğu ortaya çıktı : Bu ikisini birbirine doğru çeken kuwet, elektronu protona bağlayan kuwetin neredeyse beş bin katıydı. � Belki de bu, diyordu Dirac, birbirine zıt işaretiere sahip mıknatıslık kutuplarının hiçbir zaman ayrılamamasının ve dolayısıyla her zaman çift bulunmalarının nedeniydi. Vardığı ikinci sonuç daha da şaşırtıcıyd ı : Evrenin herhangi bir yerinde sadece bir tane tekkutuplu (monopol) mıknatıs görülmesi, elektrik yükün neden kuantumlandığını açıklardı - Dirac da zaten tam bunun peşindeydi. Son hesaplarını da kontrol edip hata 236
bulamayınca iddialı bir sonuca vard ı : Eğer bir deneyci evrenin herhangi bir yerinde tek bir monopole rastlarsa, yeni teori doğanın elektrik yükü neden sadece ayrık miktarlarda dağıtmayı seçtiğini açıklayabilir. Dirac'ın teorisi manapollerin var olduğunu garanti etmiyordu ama doğada görüldükleri takdirde kuantum mekaniğinin bu parçacıkları tanımlamaya kabil olduğunu gösteriyordu . Asırlar önce başka bilim insanları da manapollerin var olabileceği yönünde spekülasyonlarda bulunmuşlardı ama o fikirler mantıklı desteği olmayan hissiyatlardan ibaretti. � Bu tür parçacıkların gözlemlenebileceğine dair net nedenler belirten ilk kişi Dirac'tı. Bu fikrin yanlış olamayacak kadar güzel olduğunu düşünmüş olabilir pekala, fakat vardığı sonucu hafifseyerek sunma teamülünü takip etti : "Doğanın bunu kullanmaması insanı şaşırtırdı." Ve manyetik monopolü kendi teorisinin bir öngörüsü diye ilan etmemeyi, başladığı işi sonuna kadar götürmemeyi tercih etti. Zamanının bütün fizikçileri gibi, deneycilerin sadece iki temel parçacığa (elektron ile proton) ihtiyaç olduğunu bulduklarını, yeni parçacıklar teklif ederek işi karıştırmanın teoricin in işi olmadığını kabul ediyord u . ironik olarak, b u gidişatın tersine giden ilk fizikçi, bir deneyci, ı 920'de atom çekirdeklerinin çoğunun o zamana kadar fark edilmemiş, yaklaşık olarak proton ağırlığında bir parçacık içerdiğini ortaya atan Rutherford oldu . Rutherford bu yeni parçacığına "nötron" adını taktı. Yine de, manapolle ilgili bu makalesinde Dirac ilk defa, yalnızca iki temel parçacık olduğuna a rtık inanmadığını ima etti. Girişte, daha önce proton un, elektronların negatif eneıj i denizinde bir delik olduğunu söylemiş olduğunu bildird i : Oppenheimer ve Weyl bu deliğin elektronla aynı kütleye sahip olması gerektiği konusunda onu ikna etmişlerdi (aynı sonuca Pauli de varmış olduğu halde ondan bahsetmedi). Dolayısıyla Sherlock Holmes'un mantığını takip ediyordu Dirac: "imkansız olan her şeyi elediğiniz zaman elinizde kalan şey ne kadar olanaksız görünse de doğru olmalıdır." IZ] Sonuç, her deliğin, elektronla tıpatıp aynı kütleye sahip, şimdiye kadar keşfedilmemiş türde yeni bir parçacık olduğuyd u : 237
Delik, eğer va rsa, deneysel fiziği n henüz tanı madığı, elektronla aynı kütleye ve zıt yüke sa hip yeni tür bir pa rçacı k ol malıdır. Böyle bi r pa rçacığa anti-elektron diyebi liriz. Elektronlarla yeniden bi rleşme hızlarının yüksek ol uşundan ötürü bu parçacı klarla doğada karşı laşmayı beklememel iyiz, fa kat bunları yüksek va kum ortamında deneysel olara k üretmek m ümkün olursa hayl i kara rl ı ve gözlemlenmeye müsait olaca klardır.
Dirac yine şaşırtıcı derecede sakıngan . Yeni parçacığının özelliklerini bildirip adını bile koymakla beraber, onu bulmanın zorluğundansa varlığının kaçınılmazlığını vurgulamaya o kadar hevesli görünmüyor. Dirac kendine güveniyor olsa, sözünü sakınmadan, "Delik teorisinin bu versiyonuna göre anti-elektronun bulunabilmesi gerekir" gibi bir cümle kurardı ama bundan geri durd u . Fakat bununla çelişkili olarak, protanlara dair büsbütün yeni bir yorumu vurgulad ı : Elektronlarla ilgili değil bunlar, dedi, kendi negatif eneıj i durumları var, "anti-proton olarak görünen, doldurulmamış [bir durum]-" Yirmi satır yazı içinde, anti-elektronun ve anti-protanun varlığını öngörüyordu . Yeni parçacıklar öngörmekte temkinli davransa da, teorik fizik yapmanın yeni bir yolu diyebileceğimiz bir şeyi önerirken hiç de çekingen değildi Dirac. 350 kelimeden oluşan ve hiçbir denklemin yer almadığı iki paragrafta, ilerleme kaydetmen in en iyi yolunun, var olan teorilerle oyalanmak ve il ha mı deneylerde aramak yerine, temel teoriler için hep daha güçlü matematiksel temeller bulmak olduğunu iddia etti. Fen bilimlerinin geleceğini sonu gelmeyen bir dizi devrim olarak görüyordu; bunun başını matematiksel hayal gücü çekecekti, deneycilerin en son duyurularına verilecek fırsatçı usulü cevaplar değil. Yeni bir bilimsel araştırma biçimi demekti bu : Hep daha genel kanunlar bulmaya çalışmak (Descartes'ın, John Stuart Mill'in ve başkalarının önerdiği gibi) ama bunların ipuçlarını asıl olarak deneyden almak yerine, ilham ı matematikte bulmak. Einstein Öklid-dışı geometriyi genel görelilik teorisinin temeli 238
olarak kullanmadan önce, Heisenberg komütatif olmayan cebri kuantum mekaniğinde kullanmadan önce, matematiğin bu dallarının "bütünüyle insan zihninin kurgusu ve mantıkçı düşünürlerin meşgalesi" olduğunu söyleyerek konuya girdi Dirac. Onun çıkarımına göre temel fiziğin en çetin problemlerinin çözümü "muhtemelen, temel kavramlarımızın şimdiye kadar yapılanlardan çok daha büyük bir yenilenmeden geçmesini gerektirecek"ti. Kuwetinin zirvesindeki bir genç bilim insanının göz kamaştırıcı özgüveniyle manifestosunu ilan etti : Büyük ihti mal le, [temel kavramları mızdaki] bu değişi klikler öyle büyük olacaktı r ki, i nsa n zekasının gücü, gereken yeni fi kirleri deney verileri ni matematiksel ifadelerle formülleştirmeye doğrudan gi rişerek bulmaya yetmeyecekti r. Teori k çal ışanlar böylelikle daha dalaylı bir yoldan i lerlemek durumunda kalaca klardır. Şu a nda önerilebilecek en kuwetl i ilerleme yöntemi, teori k fıziğin hal ihazı rdaki temel ini ol uştura n matemati ksel formalizmi mükemmelleştirme ve genelleşti rme girişimleri nde saf matematiğin bütün kayna klarından fayda lanmak ve bu yönde kaydedi len her başa rıdan sonra yeni matemati ksel özel likleri fiziksel va rlı klar cinsi nden yorumlamaya ça lışma ktır . . .
Verdiği mesaj açıktı : Teoriciler çalıştıkları konunun matematiksel temellerine çok daha fazla, laboratuvarlardan gelecek son haber bültenlerine çok daha az yoğunlaşmalı, yani asırlardır devam eden geleneği terk etmelidirler. Tevekkeli değii_Dirac "teoricilerin teoricisi" diye nam saldı. � 193 1 Mayısı başlarında Dirac makalesini yazmaktayken Tamm eşini ve çocuklarını Moskova'da bırakarak St John's Koleji'nde birkaç ay kalmak üzere Cambridge'e geldi. � İngiltere'de çalışmak için izin almak konusunda hiçbir sıkıntısı olmadı, zira Dirac Sovyetler Birliği'nde resmi olarak sevilen bir bilim insanıydı ve üç ay önce SSCB Bilimler Akademisi'ne eş üye seçilmişti. 239
Dirac bir defacık fikirlerini paylaşmaya hevesliydi ve Tamm'a manyetik monopal teorisini anlatarak, ona yeni teoriyi kullanarak monopolün çevresinde bulunan bir elektronu tanımlayan eneıj i değerlerini ve kuantum dalgalarını hesaplamasını önerdi. Tamm, üç buçuk gün boyunca uyumak dışında ara vermeden çalışarak bu işi, Dirac'ın sonuçları (Dirac'ın umduğu kadar heyecan verici değillerdi) makalesine katabileceği vakitte yetiştirdi. Kolejde Donlarla kolayca kaynaştı Tamm, bunların arasında Dirac'ın mesafe kabuğunu kırıp onunla arkadaş olmuş olanlar da vardı. Bu arkadaşların ikisi, matematikçi Max Newman ile Cavendish deneycilerinden John Cockcroft'tu; ikisi de Dirac'tan beş yaş büyüklerdi.lıol Yorkshire doğumlu Cockcroft mühendislik eğitimi almıştı ve doğuştan idareciydi, neredeyse mutlak sessizlik noktasına kadar yoğun bir şekilde odaklanırdı işine; Kapitsa'nın ve diğer meslektaşlarının teknik problemleri çözmede yardımiarına yetişiyordu . "Bilimin angarya işlerinin dahisi gibi bir şey" demişti Crowther onun için. lı ıl Tamm'ın gelişinden sadece dört gün sonra Dirac, Tamm ve klasikçi Martin Charlesworth'le Rusya üzerine konuşmak üzere kendi odasında bir kahvaltı daveti verdi. Muhtemelen domuz pastırması, yağlı ekmek ve yağda yumurta, yanında bir demlik çay, ekmek kızartması ve reçelden oluşan kahvaltıyı, Dirac'ın u ağı getirmiş olsa gerek. Üç adam dört buçuk saat konuştular. 1 2 Dirac Sovyet ekonomisi hakkında bilgi edinmek istiyordu, fakat Tamm'ın Marksist görüşlerini uluorta açma ihtimaline dair herhangi bir işaret gördüğünde tedirgin oluyordu; bunu, Tamm ona Londra'da "Sovyetler Birliği'nde Yüksek Öğrenim" üzerine bir konuşma yapmaya davet edildiğini söylediği zaman da gösterdi. Dirac, Tamm'a konuşmanın siyaset hakkında değil eğitim hakkında olacağını umut ettiğini açıkça söyledi. lı3l Moskova'da kalan karısına yazdığı mektupların tonuna bakılırsa Tamm Cambridge'de Sovyet deneyiyle ilgilenen bu kadar çok Don olmasına şaşırmıştı. On sekiz yıl önce İngiltere'de yaşarken bu üniversite muhafazakarlığıyla meşhurd u . Bu gelişindeyse Marksist Bernal ve iş arkadaşları akademisyenler arasında bir sol görüş ve eylem çekirdek grubu kurmuş bulunuyorlardı. lı41 Dirac'ın da 240
duymuş olacağı üzere, Sovyetler Birliği'nin kaydettiği başarıları övmek ve başarısızlıkları üzerinde durmamak, bir yandan da milyonlarca işsizlik mağduruna, emperyalist savaşlara ve doğru dürüst planlama olsa engelleneceği düşünülen ekonomik kayıplara dikkat çekmek, standart Marksist uygulamalardı. lısl Tamm'ın mektuplarında yaptığı yorumlar, Dirac'ın o sıralar Marksist propagandacıların ilgili bir gözlemcisi olmanın ötesine geçmediği izlenimini veriyor; asıl tutkusu fizikti, fakat artık başka ilgiler için de zaman ayırmak konusunda biraz daha rahat davranıyordu . Öğle yemeğinden sonra Tamm'ı sık sık kırlara gezmeye götürüyordu . Bazen yol kenarında bir ağacın yanında duruyorlar, Tamm ağaç üzerinde Dirac'a kaya tırmanışının esaslarını anlatıp yükseklik korkusunu yenmesine yardım ediyordu, karşılığında Dirac da Tamm'a araba kullanmayı öğretti, hatta uygulamaya yeni başlanan ehliyet sınavını geçmesine bile yardımı old u . Haziran sonunda, Tamm'ın ziyaretinin sonuna yakın, o ve Dirac kuzeye, İskoçya'nın çetin doğasına doğru yola çıktılar, Skye Adası dağlarında tanınmış uluslararası dağcı James Beli'le birlikte bir hafta kaldılar. Huysuz bir endüstriyel kimyager olan ve ağır İskoç aksanıyla konuşan Beli, Tamm'ın Edinburgh'daki üniversite yıllarından arkadaşıydı; Sovyet deneyini yakından takip eden şüpheci bir destekçi olarak, Sovyet propagandası ile İngiliz basınındaki Sovyet karşıtı yazılar arasında ılıman bir çizgi tutturmuştu . lı6l Skye, Dirac'a tam sevdiği gibi manzaralar ve dostluklar sundu, tatili bitirip Bristol'e dönmeyi geciktirmesine bahane old u . O sene Cambridge'de yaz günleri her zamanki gevşekliğinde geçmedi. Rehaveti sekteye uğratan siyasi heyecanın olmadık nedeni, Londra'da, İkinci Uluslararası Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi'ne mekan olan Bilim M üzesi idi. lı71 193 1 Temmuz ayı başında birkaç gün boyunca South Kensington'da [Londra'nın çok merkezi bir semti-ç.] isyan bayrakları dalgalandı. Bu tür toplantılar genellikle hiç ilgi çekmezdi fakat bu seferki özeldi : Bu toplantıya, Ni kolay Buharin'in (eskiden Lenin'in yakın kurmaylarından olan, şimdi de Stalin'le çalışan siyasetçi) ve başta Boris Hessen olmak 24 1
üzere Sovyet bilim camiasının önde gelenlerinden birkaçının da aralarında bulunduğu kuwetli bir Sovyet delegasyonu katılıyordu . Birkaç hafta önce Stalin, Sovyet devleti ile ülkenin aydınları arasındaki siyasi savaşın sona erdiğini ilan etmişti, dolayısıyla bu konferans Sovyetler'in bilim ve teknoloji alanındaki durumunu olumlu açıdan göstermek için fırsat sunuyord u . Buharin Bolşevik Parti'nin gözdelerindendi ama ı 929'da çiftçiliğin zorla kolektifleştirilmesine ve ekonominin hızla sanayileştirilmesine karşı çıkınca itibarsızlaştırılmıştı. Bir sene sonra Pravda gazetesinin editörlüğünden kovuldu, fakat Stalin'e sadık kaldı ve müzedeki dinleyicilere Marksist bilim görüşüne dair çok sağlam bir sunum yaptı. Buharin bilimin tarihsel bağlamını, toplumsal ve ekonomik şartların bilimin gelişmesine etkisini vurgulayarak, Newton ve Darwin gibi sıra dışı başarılar gösteren bireyleri öne çıkaran geleneksel yaklaşımı saf dışı etti. Sovyetler'in doğru ilerlemeye giden yolu bildiği sonucuna vardı Buharin; bilimi, toplumun tamamı için birleşik bir planın parçası olarak geliştirmekti bu : SSCB'de bi limin inşası, bi li msel "üst ya pı ların" bi linçli olara k kurulması şekl i nde işl iyor: Bi li msel ça lışmaları n planı ilk olarak teknik ve ekonomi k planla, teknik ve ekonomi k gelişme yaklaşımlarıyla belirleniyor. Yani böylelikle sadece bi limin sentezi ne değil, bil i m ve uygulama nın sosyal sentezine de ulaşmış ol uyoruz.!!!!
Buharin'in konuşması bittiğinde salona sessizlik hakimdi, ardından öksürmeler ve dalgalanmalar başladı. Fakat konuşma başarılı oldu, birkaç İngiliz gazete ve dergisi bunu haber yaptı ve konuşma, delegelerin çağuna kalıcı görüşler kattı. Desmond Bernal bu toplantı için, "[Bolşevik] Devrim[in]den beri yapılan [ . . . ] en önemli fikir toplantısı" dedi. lıgl Dirac toplantıya katılmadı ama bunları, Highgate Mezarlığı'nda Marx'ın mezarını ziyaret eden Sovyet grubuna eşlik eden Tamm'dan ve Trinity Koleji'nde onların onuruna kahvaltı veren Kapitsa'dan dinlemiş olsa gerek. lı ol İngiltere seyahati boyunca MIS'in [İngiliz iç istihbarat kurumu242
ç.] Buharin'i dikkatle izlemiş olması Kapitsa'yı şaşırtmazdı ama Özel Tim'in Ocak'tan beri kendisine Moskova'dan ve Berlin'den gelen mektupları açtığını, kontrol ettiğini ve kimi zaman kopyaladığını bilse muhakkak ki ağzı açık kalırdı. Muğlak suçlamalardan oluşan raporlarla (hepsi de bilimsel bakımdan kusurlu, kimi zaman cehalet noktasındaydı) dolup taşan dosyaları silah niyetine kuşanan MIS, Kapitsa'nın kritik askeri bilgilere ulaşabildiğini düşünüyor ve "[bunu] yurtdışına gönderiyor olabileceği"nden şüphe ediyord u . lı ı] Araştırmalarından hiçbir sonuç çıkmadı ve Kapitsa'nın mektuplarının incelenmesi için alınan devlet onayı 3 Haziran'da sona erdi. Ama MIS gözlerini ondan ayırmadı. Dirac pek yakında yine bir yürüyüş tatili yapmak ve izin yılını Princeton'da geçirmek üzere Amerika Birleşik Devletleri'ne gidecekti ama önce Bristol'e gitmeye kendini mecbur hissediyordu . Karşılıklı zıtlaşmaktan hoşlanmıyordu, bu yüzden Temmuz sonunda J ulius Sokağı 6 nurnarada bir hafta kalmadan önce kendini hazırlamış olmalı. lııl Annesinin mektuplarından bildiği gibi, onları son gördüğünden beri herkes daha da mutsuzd u . Arabasının masraflarını karşılayamayan Betty onu yok pahasına satmıştı. Emekli olmaya mecbur bırakıldığına içerleyen Charles akşamları arkadaşları Bay ve Bayan Fisher'ın Portishead'deki kır evine giderek teselli bulmaya çalışıyordu . Bayan Fisher'ın da onun metreslerinden biri olduğundan şüphe eden Flo Charles'ın bu kadınla veya Esperanto grubundaki sevgilisiyle yaşamak için evden ayrılmasını umut ediyordu : "Zaten elimden bir şey gelmez, benden b ıktı, gençleri beğeniyor.' 23 Dirac, ailesinin evini utanç verici buluyordu : Bakımsız ve perişan haldeydi, babası eve tadilat yaptırmayı kabul etmiyor, annesi de ev işlerinden her yıl biraz daha usanıyord u . lı41 Flo'ya göre evin içindeki hava zehirli, dargınlıklarla ağırlaşmış haldeydi. Charles'ı hor görüyord u . Charles'ın da ona evlilik problemlerini istismar ederek kendisinin oğluyla arasındaki duvarı daha da kalınlaştırdığı için kızması şaşırtıcı olmazdı. Dirac'ın başını önüne eğip, göstermelik bir ziyaretten sonra oradan uzaklaşmaktan başka bir şey yapması karakterine hiç uymazdı. O da aynen böyle yaptı, birkaç gün 243
kaldıktan sonra konuşma yapmak üzere Cambridge'e döndü . Ama kaçmak o kadar kolay değild i : Seminerden önceki gün annesinden yine sinir bozucu bir mektup geldi. 1 9 Temmuz 193 1 Sevgili Paul'üm, Bu seni şaşı rtır mı bilmiyorum ama baba nla ben ayrı lacağız (tı pkı onun kendi ba bası ile annesi gibi). Bu onun kendi fikri; benden 30 yı ldır nefret ettiğini söylüyor. Onu hiçbi r zaman memnun edemediğimi bi liyordum ama bu kadar da kötü olduğunu bi lmiyordum . Ba na haftada ı Sterli n veya da ha fazlasını verecek (daha fazla ol ması gerekecek) ben de çeki l i p gideceğ i m . Umurumda değil, eğer onu hiç memnun etmediysem. Sen yeni doğduğunda onun hanım arkadaşları ndan bi ri ni evden kovmuştum çünkü her gün gel iyordu, [Charles] onu Bedminster'a evi ne bı rakıyordu ve neredeyse gecenin 12'sinde dönüyordu. [Kadın) o zamanda n beri onunla ilişkisi ne deva m etti ve [Charles] keşke onunla evlenseydim diyor. O şimdi hemşi re ol muş ve sanıyorum gel ip ona [Cha rles'a] ba kaca k. Bunun dışı nda, Portishead'li Baya n Fisher'la Zetland Sokağı'nda bekleme odası nda oturuyor ve o [Baya n Fisher] da buraya sı k sı k geliyor, ya da [Charles] hep dışarı gidiyor. Betty de onunla ka lacağını söylüyor zi ra ikisi de [Charles'ın] parası nın peşi ndeler. [Kardeşi m] Fred'i n tanıdığı bir avukatla konuşmaya gideceği m yarın ve o cuma günü okuldan ayrılana kada r bu işi halledeceğim yoksa da o defalup gider.
244
Yol un üzerinde bi ldiğin, deniz kenarı nda herhangi bi r küçücük kulübe veya kı r evi va r mı? İyi bi r değişikl i k olur ve ben denizi çok severi m . Louie ve Nel l'i n arada bir gelecekleri ni sa nıyorum, tanıdığım ki mseyle görüşmemem gereki r. Ba na herhangi bi r yerde küçücük bi r yer bulsan çok müteşekki r olacağı m . Ben senin işi ne azıcık bile karışmam, sen müsa it olduğun za man beni görmeye gelirsin . Bu konuda kavga etmiyoruz, b u hiç şerefl i olmazdı, dolayısıyla daha erken gel meyi arzu edersen uzak durmana gerek yok. Onlar ki l isedeyken bunu postaya vereceği m . Anneden sevgi lerle�
Dirac çocukluğundan beri peşini bırakmayan bir sahneye şimdi anlam verebiliyordu . O, Felix ve Betty dışarıya, bahçeye kilitlenmişken annesi ile babası mutfakta birbirlerine bağırıp çağırıyorlardı. "30 yıldır benden nefret ediyor" cümlesi herhalde Dirac'ın sürekli sayılarla iş yapan kafasında bir yere oturmuştu : Kendisi henüz yirmi dokuz yaşında olduğuna göre, sevgi dolu bir ilişkiyle büyütülmemiş olması bir tarafa, ona böyle sevgiyle hamile kalmış olmadığını da söylemiş oluyordu annesi. Flo oğlundan bir nasihat gelmesini beklemedi. Dosdoğru avukatına gitti, o da Flo'ya kendisinin başka bir adamla ilişkisi olmadıysa Charles'ın onu yasal olarak evden atamayacağı, aksi halde emekli maaşını kaybedeceği bilgisini verdi. Flo yalnız kalır kalmaz Dirac'a yazdı : "[Charles'la ben] konuşmuyoruz, ama zaten pek konuşmazdık, ama herhalde Betty'den ayrılmamak daha iyi. ikimizin onu [Charles'ı] idare etmemiz lazım." lı 6l Annesinin son gönderdiği mektubu aldıktan on gün sonra, 3 1 Temmuz 193 1'de Dirac Liverpool'dan gemiye binerek, o sırada ekonomik bunalımın baskısının a rttıkça arttığı Kuzey Amerika'ya doğru yola çıktı. Herhalde annesine J ulius Sokağı 6 numaranın sertliğinden 245
uzaklaşma fırsatı yaratmak için, seyahatinin ilk kısmına onu da götürdü (Fio Liverpool'dan hemen eve dönmüş gibi görünüyor). l21l Dirac, Van Vleck'le Glacier M illi Parkı'nda yine uzun bir yürüyüş tatili yaptıktan sonra, o sıralarda yaz tatilinin uyuşukluğundan sıyrılıp hareketlenmeye başlamış olan Princeton'a (New York'a da Philadelphia'ya da arabayla bir buçuk saatten biraz daha fazla mesafededir) vardı. lı sl Oraya aynı sıralarda varan matematikçi Malcolm Robertson, güneş batarken şehirde ilk kez dolaştığında büyülendiğini anlattı sonra : Öm rümde bu kadar büyük yer tutaca k bu göz al ıcı üniversite şehri ni ilk görüşümdü ve sa hiden de neşeli, keyifl i bi r tecrübeydi . O i l k ka rşılaşmayı, yaşlı ağaçlar arasındaki güzelim malikaneleri, eski ve yeni taş bi nalarıyla i htişamlı üniversite kampusünü, uzanıp giden ba kımlı çi menlikleri, hatta bi r göl ve sakin bi r golf a la nı bile olduğunu görünce duyduğum heyecan ve hayranlık hissi ni hiç unutmad ı m .�
Dirac'a, Ağustos sonunda Princeton'a geldikten kısa süre sonra ona üniversitenin matematik bölümünün bulunduğu, kampusün en yeni binası Fine Hall'da şık bir ofis tahsis edildi. Bina büyük ölçüde, tüvit takımlar giyinen Princeton'lı matematikçi Oswald Veblen'in önayak olması sonucu yapılmış, Veblen prizlerin yerlerine varıncaya kadar binanın gösterişli tasarımının her ayrıntısıyla ilgilenmişti. l3ol İç dekarasyana ayrılan bütçenin neredeyse üçte biri, İskoç kadife ipiyle dokunan dikişsiz halılara harcanmıştı. Yeni binanın çeşitli yerlerinde Veblen'in İngiliz hayranlığını yansıtan zevkinin başka emareleri de vard ı : Hall'un Oxford-Cambridge taklidi mimarisi ve mobilyaları, yeni cilalanmış meşe kaplamalı duvarları, hatta akşamüstü çay içme adeti. Özel olaylar için kullanılan öğretim üyeleri odasındaki kocaman taş şöminenin alınlığına Einstein'ın Raftiniert ist der Herr Gott, aber boshaft ist Er nicht (Tanrı kurnazdır, ama kötü niyetli değildir) sözünü Almanca olarak yazdırmıştı Veblen . @!l ı Ekim Çarşamba sabahı, Dirac kent merkezi yakınındaki 246
evinden çıkıp, ağaçlarda kırmızı ve turuncuya dönmüş yaprakların parıltısı arasından, kuru yapraklar ayaklarının altında hışırdayarak Fine Hall'a yürüdü . Birkaç saat sonra, kariyerinde ilk defa bir serninerin eşsunumunu yapacaktı, hem de en olmadık meslektaşla, Wolfgang Pauli'yle. Princeton Üniversitesi'nin, koridordan Hall'a doğru giden fizikçileri ve öğleden sonranın yakıcı sağuğunda kampusü kat ederek gelen diğer öğretim üyeleri için, yeni öğretim dönemine heyecan verici bir başlangıç ve alanın önde gelenlerinin en yeni fikirleri hakkında konuşmalarını izleme fırsatıydı bu . Olaya, Pauli'nin Rudolf Peierls'a yazdığına göre, "ulusal çapta ilk kez bu kadar büyük ilgi" vardı. � İki konuşmacı da yeni bir parçacık öngörüsünde bulunmak diyebileceğimiz birer sunum yapacaktı : Dirac monopolü sundu, Pauli de daha sonra nötrina adı verilecek bir başka varsayımsal parçacığı. Bu olay fizikte yeni bir kültürün doğumunu haber veriyordu : Teori deneyin önünden gidebilirdi. İki konuşmacının tipi ve davranış biçimi arasında komik bir tezat vardı. Dirac sapa gibi incecik, mesafeli ve ağırbaşlıydı, genç bir insanın pürüzsüz ve lekesiz cildine sahipti ama buna hiç uymayan belirgin bir kamburu vardı. Kilolu Pauli Dirac'tan iki yaş küçüktü ama göbeği onu daha büyük gösteriyordu . Otururken, karnının üstünde kavuşturduğu kolları, ritmik bir şekilde ileri geri sallanan armut gibi gövdesiyle, düşüncelere dalmış bir hakim gibi görünüyord u . Seminer sırasında herhalde sıkıntılı ve biraz ağrılı gözüküyordu, zira birkaç ay önce sarhoşken merdivenden düşüp sol omzunu kırmıştı. l33l Dinleyicilerin birçoğu Dirac'ın öngörüsünü okumuş olsa gerek, Pauli'ninki ise henüz akademik bir dergide yayımlanmamıştı ama New York Times'ın dikkatli okurları birkaç ay önce ımianan bir yazıda bunun hakkında da bir şeyler okumuşlardı. 34 Paul i yeni parçacığının varlığını ilk olarak, radyoaktivite uzmanlarının yapacağı bir toplantıya yazdığı özel mektupta öngörmüştü . l3sl Orada, geçici olarak, bu parçacığın varlığının, radyoaktif bir çekirdeğin dışarıya bir elektron verdiği durumlar için, Bohr'un eneıj inin korunumuyla ilişkilendirdiği problemi açıklayabileceğini söylemişti. Bu problemde asıl konu, söz konusu çekirdeklerden çıkan elektronların hepsinin 247
aynı eneıj iye sahip olmaması, bunun yerine devamlı bir eneıj iler yelpazesine sahip olmalarıydı. Pauli bu eneıj iler tayfı için "çaresiz" bir açıklama ortaya artı : Her radyoaktif bozunmada elektron, şimdiye kadar tespit edilmemiş başka bir parçacıkla birlikte atılıyordu, böylece iki parçacık toplam eneıj ilerini bir bozunmadan ötekine değişen oranlarla paylaşıyorlardı. Pauli'nin teorisine göre yeni parçacığın hiç elektrik yükü olmamalı, spini elektronunkiyle aynı, kütlesi de küçücük olmalıydı. Pauli'nin meslektaşlarının pek azı bu fikri tuttu . Wigner'a göre "delice"ydi, Bohr'a göre mantıksız, Dirac'a göre ise sadece yanlıştı. l36l Pauli daha sonra nötrina için "hayatımın krizinin aptal çocuğu" diyerek, sıkıntılı psikolojik durumuna gönderme yaptı. Sorunları, yaşadığı bir dizi trajedinin ardından o yılın başlarında ortaya çıkmıştı. Üç yıl önce annesi intihar etmiş, babası Pauli'nin nefret ettiği bir kadınla evlenmiş, kendisinin kısa süren ilk evliliği de karısının onu vasat bir bilim insanı ("ne kadar sıradan bir kimyacı' için terk etme münasebetsizliğinde bulunmasıyla sona ermişti. 37 Ertesi gün Pauli Avrupa'ya dönmek üzere Princeton'dan ayrıldı, Dirac'sa kuantum mekaniği üstüne altı konuşmadan oluşan ve kendi delik teorisinin sunumuyla biten bir ders vermek üzere orada kaldı. Son birkaç dakikada, kamuya açık olarak ilk defa bu kadar net bir şekilde, anti-elektronların tespit edilmesi gerektiğini söyledi : "[Bunlar] matematiksel kurgu olarak görül memel idir; bunla rı deney yoluyla tespit etmek mümkün olma lıdır � . . .
Dirac, ultra eneıj ili foton çiftlerinin çarpışmasının sağlanacağı deneylerde bu fikrin sınanabileceği önerisini tekrar etti : Eğer teorisi doğruysa bu çarpışmaların bazılarında foton ortadan kaybolup elektron bir anti-elektronla birlikte ortaya çıkardı. Ama karamsardı Dirac. Görebildiği kadarıyla deneycilerin gelecek birkaç sene içinde bu fikri sınamaları mümkün olamazdı. Probleminin çözümünün New York Times satırlarında yattığının farkına varmadı. Dirac bu gazeteyi düzenli olarak takip ediyordu ve 248
kozmik ışınlara bu dikkat çekici ismi ı 925'te vermiş olan Millikan'ın bu ışınlar hakkındaki araştırmalarına dair haberleri görmüş olsa gerekti. Işınlar ı9 ı 2'de keşfedilmişti ama hala esrarlarını koruyorlard ı : Kesin olarak bilinen tek şey, bunların olağanüstü yüksek eneıj iye, tipik olarak Dünya'daki atom çekirdeklerinden fırlatılan Rar acıklardan birkaç kat fazla eneıj iye sahip olduklarıydı. 3 9 Millikan kozmik ışınlara dair d ine dayalı bir teori geliştirmişi, ı 928'de bunların "cennette n yayılan sinyaller, [ . . . ] bebek atomların doğum çığlıkları" olmalarının "hayli kesinn göründüğünü söylüyor, onları ilahi takdisin açık kanıtları sayıyordu . � Dirac yüksek eneıj ili kozmik ışınların Dünya'daki başka parçacıklarla çarpıştıkları zaman anti-elektronların ortaya çıkabileceğini tahmin edebilirdi. Gelgelelim bu parçacıklarla hiçbir zaman fazla ilgilenmemişti; belki de ı 920'1erde Cavendish Laboratuvarı'nda moda olan görüşten etkilenmişti, orada kimse bu ışınları çalışmıyord u . Rutherford'un yardımcısı James Chadwick, M illikan'ın yine kozmik ışınlar üstüne bir makalesine rastlayınca iç çekerek öyle demişti : "Gıdaklamaya devam. Yumurta çıkacak mı acep?' 41 Fakat bu altı sene eweldi ve ı 93 ı sonbaharında Cavendish'te bu ışınlara karşı takınılan tutum değişmekteydi. Cavendish'te bu konunun önemine ilk uyanan bilim insanlarından biri, o sırada kariyerinin dönüm noktalarından birinde olup yeni bir araştırma konusu arayan Blackett'tı. l4 ıl Bağımsız hareket eden Blackett için bu konunun özel bir cazibesi vardı muhtemelen, zira bu onu egosu şiştikçe şişen Rutherford'dan uzak tutacak bir kon uyd u . 2 3 Kasım Pazartesi günü, Millikan'ın, kozmik ışınların Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nde (Caltech) çekilen son fotoğraflarıyla sunum yaptığı özel bir Cavendish seminerinde, dinleyiciler arasında Blackett da vardı. Fotoğrafları çeken Cari Anderson kısa süre öncesine kadar Millikan'ın doktora öğrencisiydi ve henüz yirmi altı yaşında olduğu halde adı şimdiden Amerika Birleşik Devletleri'nin en parlak deneycileri arasında anılıyordu . Üç hafta önce, hocasına yeni fotoğraflarda "elektron ve pozitif parçacığın çok sık olarak aynı anda 249
fırlatıldığı"nın görüldüğüne işaret etmişti. l4 3l Anderson, elektrik yüklü parçacıklar bir su buharı bulutundan geçerken bıraktıkları izierin fotoğrafının çekilmesine imkan veren sis odasını kullanarak, kozmik ışınların ürettiği yüklü parçacıkların fotoğraflarını çekmeye çalışıyordu . Anderson kendi sis odasını kurmuştu ve Millikan'ın önerisiyle, güçlü ve düzenli bir manyetik alanın bütün adayı kaplamasını sağlamıştı, bu manyetik alan onun içinden hızla geçen yüklü parçacıkların yollarını saptıracaktı. Yol izlerinin her birinde çok önemli bilgiler vard ı : Anderson her yol izi boyunca yanlardaki damlacıkların yoğunluğuna bakarak parçacığın elektrik yükünü tayin ediyor, manyetik alanın neden olduğu sapmadan parçacığın momentumunu hesaplıyord u . l44l Anderson'ın fotoğraf çekmesi dahi büyük ustalık istiyordu . Resimlerin çoğu boş çıktı, fakat Kasım başında "çarpıcı ve hiç beklenmedik" birtakım görüntüler elde etti ve bunları Avrupa'da bulunan Millikan'a gönderdi. l4 sl Fotoğraflar onların kullandığı teoriyle hiçbir şey ifade etmiyordu . Anderson, Millikan'a kafa karışıklığı içinde yazdığı mektupta, fotoğrafların çoğunda negatif yüklü elektronun izine pozitif yüklü bir parçacığın eşlik ettiğini, iki parçacığın aynı anda, muhtemelen bir kozmik ışının odada bir atom çekirdeğine çarptığı anda ortaya çıktığını anlatıyord u . M illikan Cavendish'teki seminerinde Anderson'ın açıklaması olmayan atomaltı görüntülerini sununca Blackett bunu çok merak etti. Burada, çok yetenekli olduğu ama yeteneğini tam olarak gerçekleştiremediği herkes tarafından bilinen bir sis odası uzmanı vardı. Burada darmadağın ık halde yeni bir alan vardı. Ve Blackett'ın kendi adını duyurması için mükemmel bir fırsat vardı. M illikan'ın Cavendish'te verdiği semineri dinleyenler arasında, hala Princeton'da olan Dirac yoktu . St John's'tan Martin Charlesworth de dahil olmak üzere pek çok iş arkadaşı onu daha iyi para veren bir Amerikan üniversitesine kaptıracaklarından endişe ediyord u . Charlesworth Dirac'a mektup yazıp onun "nazik ironi"sini ne kadar özlediğini söyledi, "Seni ABD'de kalmaya ikna etmelerine fırsat verme" diye rica etti, "Senin evin burası" dedi. l4 6l 250
Charlesworth endişelerinde haklıydı, zira Veblen büyük bir eneıj iyle Dirac'ı kazanmaya çalışıyordu . Veblen eğitimci Abraham Flexner'la birlikte çalışmaya, daha marangozlar ve dekaratörler Fine Hall'un son rötuşlarını tamamlamazdan ewel başlamıştı. Flexner dünya çapında düşünürlerin dikkatleri dağılmadan huzur içinde çalışabilecekleri bir ileri araştırmalar enstitüsü kurmaya uğraşıyordu . Veblen'le Flexner'ın dilek listelerinin ilk sırasında Einstein bulunmaktaydı, ama bu konuda rakipleri vardı, Caltech'ten açıkgöz M illikan da dahil. � Charlesworth, Dirac'ın eve dönmeyi iple çekmediğinden de endişe edebilirdi. Gazetelerden ve radyo haberlerinden, memleketini zor zamanların beklediğini biliyordu Dirac. 2 1 Eylül'de hükümet sterlini altın standardından ayırmış, parayı borsa oyuncularının ona vereceği fiyatta dengeye oturmak üzere serbest bırakmıştı. Ülke için utanç verici bir durumdu bu . Ekonomi daha beter krize gird i : İşsizlik tırmanmaya devam etti, sterlin kısa sürede yüzde 30 değer kaybetti, böylece Dirac'ın bir dönem kalmak için aldığı 5 . 000 Dolar maaş şimdi göze daha bir yüksek görünüyord u . Kaçınılmaz olan genel seçim istikrarlı bir koalisyon hükümeti getirdi ama ekonomik sıkıntılar devam etti : O sene İngiltere'de her iki sanayi işçisinden biri dört aydan uzun süre işsiz kaldı. Fakat ekonomik bunalım Amerika Birleşik Devletleri'nde daha da beterdi, refah içindeki Princeton'da bile. Üniversitede pek çok öğrenci harçlarını ödemeye çabalıyord u . Kentin sokaklarında avare gençler dolaşıyordu, iş peşinde ülkeyi dolaşan iki milyon insanın arasındaydılar. Otuz milyon Amerikalının, yani nüfusun dörtte birinin hiçbir geliri yoktu . Parası olanların çoğu da onu kaybetmekten o kadar korkuyordu ki dolarlarını yastık altında saklıyor veya bahçeye gömüyorlardı. Sıradan insanların Amerikan hayat tarzına duydukları inancı kaybetmeye başladıkları bunalımın boyutlarını, bunu uzun zamandır inkar eden Başkan Hoover bile fark etti. l4sl Dirac'ın da herhalde bildiği üzere, SSCB'de işsizliğin sıfır olduğu söyleniyordu . Stalin'in Beş Yıllık Plan'ına hayran olanlar arasında, New York Times'ın bunu "dahiyane bir hamle" olarak niteleyen ve 25 1
yaptığı haberlerle gelecek yıl Pulitzer Ödülü alacak olan Moskova muhabiri Walter Duranty de bulunuyordu . l4 9l Gelgelelim Stalin bilime yaklaşımını değiştirip, bilimi kendi başına çalışılmaya değer bir şey olarak görmek yerine, kapitalizmle mücadelede silah gibi görmeye başlayınca Dirac'ın Sovyetler Birliği'ndeki arkadaşları durumdan fena halde mustarip oldular. Tamm ve Kapitsa, en azından kamusal alanda, yeni Sovyet çizgisini destekliyariardı ama hikayenin öbür yüzünü Gamow'dan dinledi Dirac. ı 93 ı baharında Rusya'ya döndüğünde devletin tutumundaki değişiklik Gamow'u çileden çıkardı. Komünist Akademi, Heisenberg'in kuantum mekaniğini antimateryalist, devletin giderek katılaşan Marksist felsefe versiyonuyla uyumsuz ilan etmişti. Gamow, belirsizlik ilkesi hakkında üniversitede yaptığı kamuya açık bir konuşma sırasında, ahlak standartlarını gözetmekten sorumlu bir komiser onun sözünü kesip dinleyicilere salonu boşaltmalarını söyleyince devlet sansürünün gücünü tam olarak görd ü . Bundan bir hafta sonra Gamow'un belirsizlik ilkesi hakkında kamuya açık olarak konuşması yasaklandı. � ı 920'1erin ortalarından beri Gamow ile Landau genç Sovyet teoricilerden oluşan "Caz Orkestrası" lakaplı gayrıresmi grubun iki lideriydiler. lsıl Grup, verilen seminerlerde yeni fizik, Bolşoy balesi, Kipiing şiirleri, Freudyen psikoloji ve canlarının istediği her konu hakkında konuşuyord u . Caz Orkestrası yeni kuantum fiziğinde, nezaket sınırlarını aşmamaya dikkat ederek acımasızca dalga geçtikleri hocalarından ("bizonlar'') çok daha çabuk ustalaştı. Fakat orkestra ı 93 ı'de görelilik üzerine yazılmış, Komünist Parti'nin konu hakkındaki görüşlerine uygun olacak şekilde düzenlenmiş yeni bir ansiklopedi maddesiyle alay edince çizmeyi aştı. Caz Orkestrası'nın maskara ettiği kişi, Moskova'daki Fizik Enstitüsü'nün başkanı olan Boris Hessen'di. Hessen, hükümetin birtakım ortodoks fizik teorilerini soyutlamalardansa somut konulara çok daha büyük öncelik tanıyan Stalinist Marksizmin felsefi temeli olan "diyalektik materyalist" ilkelere uydurma girişimlerinden birkaçını savuşturmuş olan anlayışlı bir Marksistti. Kuantum mekaniğine ve genel göreliliğe dair bilgisi oldukça azdı, dolayısıyla onları Stalin'in memurlarının 252
ideolojik müdahalelerinden koruyabilecek donanıma sahip değildi. ls ıl Bu bilgisizliği, Büyük Sovyet Ansiklopedisi'ne eter hakkında gülünç bir yazı yazmasına neden oldu; Einstein'ın gösterdiğinin aksine, eterin "diğer maddi cisimler gibi objektif bir gerçeklik" olduğunu bildiriyordu . Gamow, Landau ve üç arkadaşları Yoldaş Hessen'e alaycı bir mektup gönderdiler ve Sovyet bilimini sabote etmekten mahkemeye verildiler. Landau'nun Moskova Politeknik'te ders vermesi geçici olarak yasaklandı, ayrıca bu imansızların SSCB'nin en büyük beş şehrinde yaşamasına da yasak getirildi, ancak bu yasak uygulanmadı. Gamow'a göre, sanık fizikçiler, makine atölyesi işçilerinden oluşan bir jüri tarafından suçlu bulunmuştu . Dirac bile, kitabının Rusça çevirisi basıma hazırlanırken yayıncıların onun kuantum mekaniğinin diyalektik materyalizmle çeliştiğini söyleyerek itiraz etmesiyle sansür mağduru oldu . Kitap, yayıncı ile Caz Orkestrası üyesi ve Dirac'ın hızlı Rus arkadaşlarından biri olan editör Dmitri "Dimus" ivanenka arasında geçen çetin pazarlıklardan sonra kitapçı vitrinierinde yerini aldı. Kitabın bir acayip olan ilk sayfalarında pazarlıkların hassasiyetini yansıtan bazı şeyler kolaylıkla fark ediliyor: ivanenka'nun önsözü teamüle uygun şekilde övgülerle dolu, fakat bundan önce "yayınevi"nin özür notu geliyor. Notun zayıf tezine göre kitaptaki malzeme ideolojik bakımdan sağlam olmamakla birlikte, Sovyet bilim insanlarının diyalektik materyalizmi ilerietmek adına bu kitaptaki yöntemleri kullanmaları gerekiyordu . ls3l Ardından, ideolojik bakımdan do u ru bilimin buna "ters akış"ı gelecekti, diye umuyordu yayıncılar. 54 ivanenka ise yapmacık duran sonuç kısmında "Sovyet biliminin samimi bir dostu" olan Dirac'a teşekkür ediyordu . Sansürcüler, bunalımın ekonomideki karmaşayı daha d a beter ettiği Almanya'da da bilimi incelemekteydi. Kir pas içinde gezgin çalgıcılar, kibritçiler ve ayakkabı bağı satıcıları, birisi birkaç peni verir de bir sornun ekmek alırız diye sokakları arşınlıyor. Nazi bürolarının önünde kuyruğa giren on binlerce işsiz, SA'nın b onları bir kase sıcak çorbayla ödüllendirmesini bekliyordu . Born'un fakülte dekanı olduğu, bir zamanların huzurlu Göttingen'i şimdi siyasi gerilimlerle 253
kaynıyordu : Born fizik laboratuvarında komünistleri n bildirilerin i, dışarıda ise Nazilerin topuklarını vurup "Heil Hitler" selamı çakarak gösterişli bir şekilde selamlaştıklarını görüyord u . lssl Yerel yönetirnde ve öğrenci kongresinde çoğunluk partisi olan Naziler, Einstein'ın "Yahudi fiziği"nin yanlış ve zararlı olduğunda ısrar ediyorlardı. Born, göç etmekten başka seçeneği olmadığını düşünmeye başlamıştı. Dirac'ı gören çoğu insan onun dünya işleriyle ancak kurmalı bir robot kadar ilgili olduğunu düşünüyordu . Yakın dostu olmadıkça düşüncelerini başkalarıyla paylaşma ihtiyacı duymayan Dirac başkalarının ne yaşadığını umursamadığı izlenimini veriyordu . Sanki başka insan evlatlarının onun hakkındaki olumlu fikirleri sayesinde kendini iyi hissetmek gibi normal bir ihtiyacı o hiç duymuyor gibiydi. Gıcır gıcır Fine Hall'daki ofisinde çalışırken, o yılın başlarında tavsiye ettiği felsefeyi uygulamaya koyuyor, teorik fizikte uygulama alanı bulacaklarını umarak saf matematiğin ileri konularını çalışıyordu . ls6l Ayrıca, dört yıl önce kurulmasına ortak olduğu alan teorisi konusuna geri dönmüştü . Sıradan değil de sonsuz büyük sayılarda öngörülerde bulunmak bu teori için kaçınılmazdı sanki. Dirac bu fikirleriyle uğraşadursun, Heisenberg ile Pauli elektronlar ile protonların nasıl etkileştiği üzerine tam kapsamlı bir teori geliştirmekteydiler; özel görelilik teorisiyle tutarlı olan, parçacıkların aynı anda ortaya çıkmasını ve bozunmasını açıklayan bir kuantum teorisiydi bu . Heisenberg ile Pauli'nin teorisi de hem kuantum teorisiyle hem de deneylerle uyumluydu ama çirkin ve kullanışsızdı. Oppenheimer daha sonra bunun için "devasa bir hata" diyecekti. ls 71 Bunun doğayı temel düzeyde açıklamak için doğru bir yol olduğuna ikna olmayan Dirac, mantıken anlamlı olan ve her yanından sonsuzluklar fışkırmayan, daha güzel bir tanım bulma arayışına girdi. Dirac, Heisenberg-Pauli teorisini inceledikçe ondan daha bir rahatsız oluyord u . Ona göre bu teori özel görelilik teorisiyle bile uyumlu değildi çünkü uzayın her yanındaki süreçleri tek bir gözlemci tarafından ölçülen zamanı kullanarak tanımlıyord u . Halbuki Einstein, her gözlemci farklı zaman ölçümleri yaptığı için hiçbir zamanın bütün gözlemcileri tek başına kapsayamayacağını öğretmişti. Dirac Fine Hall'da saatlerce Heisenberg-Pauli teorisini 254
inceleyip, alan teorisinin arızasını giderme sorununu kabullenmeye çalıştı. Bu sorun onda ömrü boyunca takıntı olacaktı. Sonbahar sona ererken Dirac'ın izin yılı da bitiyor, sanayileşmiş dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ekonomik krizinin içine düştüğü ve Almanya'da, Japonya'da, İtalya'da ve Orta Avrupa'nın doğu ülkelerinin çoğunda rahatsız edici yeni bir askerileşme (militarizm) geliştiği açıkça belli oluyordu . İngiltere'de herkes yine savaş çıkıp çıkmayacağını konuşuyord u . Dönemin ruhunu yansıtan, Rhapsody in Blue'nun jg tasasız ve hayat dolu marifet gösterisi değil, koşar adım Die Walküre'ye� giden meşum peşrevdi artık. Bristol'de Julius Sokağı 6 nurnarada kasvetli bir sonbahar geçmişti. Dirac'ın annesi mektuplarında babasıyla ettikleri büyük kavgadan sonra topariayıp rutinlerine geri döndüklerini yazdı : Neredeyse tam zamanlı olarak ona bakıyordu, vejetaryen yemeklerini yediriyor, kıyafetlerini yıkıyor, giyinmesine yardımcı olarak saatlerini geçiriyord u . Her pazar günü, Charles'ın ısrarla romatizmasına iyi geldiğini iddia ettiği "doksan derece" [90° Fahrenheit, 32°C ediyor-ç.] banyosunu yaptırıyordu ona, sessizce. Bu banyolardan birinin ardından Charles kalp krizi geçirdi. Bunun üzerine aile doktoru, Flo'ya kocasının "kendi bildiğini yapmaya alışmış bir adam" olduğunu söyledi, "nasihatleri dinlemeyecektir [ . . . ] yirmi yıl yaşayabilir de, küt diye ölebilir de.' ss Eylül'de aile ekonomik krizi iyiden iyiye hissetti : Charles özel ders ücretlerini düşürdü ve arabayı çalıştırmanın a rtık karşılayamayacakları bir masraf olduğunda ısrar etti. Betty bunu ailenin gittiği bankanın müdürüne söylediğinde müdür gülmüştü, dedi Flo oğluna. Flo, Charles hiç para harcamasa da onun zulada dünya kadar parası olduğunu düşünüyordu . Daha önce Flo, altı yıl önce Felix'ten kalan az miktar parayı almak istediğinde yetkililer ona kocasının imzalaması için bir form gönderdiler, zira kanunlara göre fon kocasına ödenecekti. "Formu yırtıp attım" diye yazdı Flo, Dirac'a . � Noel zamanında dönmedi Dirac. Tatilden üç gün önce annesi ona şöyle yazdı : "Bizim basit ve dar hayatımızdan koptuğun için hep 255
şü krediyorum. '16ol Dirac ömrünün en heyecanlı yıllarından birini geçirmek üzereydi. Fizikçiler camiasında dolaşan laflara göre Cavendish Laboratuvarı'nda Chadwick önemli bir iz üzerindeydi. l6 ıl Sıska, ciddi bir adam olan Chadwick genellikle meslektaşlarının çalışmalarını denetleyip, zaten az olan yıllık ekipman bütçesini dağıtmakla meşguld ü . Fakat idari işlerini geçici olarak bir yana bırakmıştı. Noel tatilinin hemen ardından Chadwick, Rutherford'un var olduğunu öngörmüş bulundu u u nötrona çıkacak yol olabileceğini düşündüğü bir makale okudu . 62 Makalede, iki Fransız deneyci (Fn§deric Joliot ve Madame Curie'nin kızı Irene) Paris'teki laboratuvarlarından, kimyasal element berilyumdan oluşan bir hedefe helyum çekirdekleri fırlattıklarını ve buradan elektrik yükü olmayan parçacıklar çıktığını gözlemlediklerini bildiriyorlardı. Onlar bu parçacıkların foton olduğunu iddia ediyordu ama Chadwick onların yanıldığını, bu parçacıkların Rutherford'un bir türlü bulunamayan nötronları olduğunu düşünüyord u . Rutherford da bu fikre katıldı. Kırk yaşına yeni basan Chadwick, adını duyurması, mütehakkim liderinin gölgesinden sıyrılması için bunun son şansı olduğunu hissetmişti belki de. Bu fırsatın üstüne hemen atladı, gece gündüz çalıştı, laboratuvarın her tarafındaki meslektaşlarından alet edevat ve radyoaktif örnekler ödünç aldı, yeni ekipmanlar yaptı, defterini veriler ve hesaplarla doldurd u . Cambridge'de kış ortasının dondurucu sağuğunun farkında bile değildi, meslektaşlarının gördüğü üzere, kendi dünyasında yaşıyordu . Çok yorucu üç haftanın ardından, işte nötronu yakalamıştı. Kendisinin de Rutherford'un da memnun olduğu üzere, elindeki sonuçların tek açıklamasının, gözlemlediği nükleer çarpışmalarda, yükü olmayan ve protonla aşağı yukarı aynı kütleye sahip bir parçacığın açığa çıkmış olması olduğunu ispatladı. Fakat çalışmalarını Nature dergisine haber verirken yazısına "Nötron un Olası Varlığı" gibi temkinli bir isim verdi. ı 7 Şubat'ta Chadwick makalesini Nature'a, gönderdi, onlar da hemen bastılar. Altı gün sonra Trinity Koleji'nde Kapitsa'yla güzel bir akşam yemeği yedikten sonra, bulduğu sonuçları Kapitsa 256
Kulübü'nde meslektaşlarıyla paylaştı. Birkaç kadeh şarap içerek rahatlayıp cesaretlenen Chadwick deneylerini kendine güvenle anlattı, meslektaşlarının katkılarını gerektiği gibi belirtti, son olarak nötronun var olduğu yönündeki güçlü iddialarını sundu . Chadwick'in ve Cavendish Laboratuvarı'nın zaferiydi bu, sonunda Rutherford'un özlediği gibi çığır açıcı bir sonuca, doğaya yeni bir gözle bakılmasını sağlayan ve maddenin doğasına açıklık getiren bir sonuca ulaşmışlardı. Dinleyiciler onu kendiliklerinden alkış yağmuruna tutarak Chadwick'e alışılmadık bir mükafat verdiler. Toplantının ardından Chadwick "kloroform koklayıp iki hafta uyutulmak/1 istediğini söyledi. l63l Bu keşif, yeni atomaltı parçacık türlerinin gözlenmeden önce öngörülebileceği algısını canlandırdı. Doğanın kumaşını oluşturan iplikleri önceden kestirebilmek en büyük bilim insanları için bile önemli bir güçlüktü : Einstein aslında fotonun var olduğunu öngörmüştü ama bu fikri kanıtianmadan ona duyduğu güveni kaybetti, deneyciler deneyeisi Rutherford ise nötronların gerçek olduğuna dair inancından hiç taviz vermeyerek aslında daha tutarlı davranmıştı. Yoksa Dirac'ın anti-elektronu ile Pauli'nin nötrinasunu da ciddiye almak mı lazımdı?
257
1 6. Böl ü m N isa n 193 2-Ara l • k 193 2 Deneysel fizi kçilere, ya ptıkla rı gözlemler teori tarafı nda n onayianmadığı sürece gözlemleri ni kabul etmediğimizi söylersem, onla rı çok fazla şoke etmeyeceğimi umuyorum . SÖR ARTH UR EDDINGTON, l l Eyl ül 1933[!]
Paul Dirac karakteri sahnelerde ilk olarak, Alman edebiyatının Hamlet'i olan Faust'un özel bir uyarlamasında görüld ü . Goethe'nin yazdığı drama, Dirac'ın geceleri yalayıp yuttuğu dümdüz aniatımlı Agatha Christie romanlarının edebi antitezidir. Dirac epik oyunlardan anlamazdı ama herhalde Faust'un bu versiyonunu ilgiyle takip ederdi, zira yirmi bir saatlik oyunun fizikçi eğlencesi olarak yazılmış kırk dakikalık müzikal paradi haliydi bu .� Yazarlar, oyuncular ve izleyiciler Bohr'un Nisan ı 932'deki bahar buluşmasına gelen fizikçilerdi ve Dirac da oradaydı. Enstitünün vahasında fizik yıllardır bu kadar heyecan verici olmamıştı ama şimdi dış dünyanın haliyle korkunç bir tezat içindeydi. Chadwick'in keşfi, ayrıntıları teoriciler için bir muamma olan atom çekirdeğine duyulan ilgiyi yeniden canlandırdı. Çözmeleri gereken bir dolu başka problem de vardı, bunların arasında kuantum alan teorisinin ve öngörülmüş ama henüz tespit edilmemiş, hepsi de tartışmalı olan anti elektronun, monopolün ve nötrinanun durumu da bulunuyord u . Bohr'un severek söylediği üzere, bilim en çabuk olarak problemler ve çelişkiler karşısında gelişir genellikle; hatta Princeton'lı fizikçi John Wheeler bir keresinde, enstitünün ana fikrinin "çeli ki olmadan ilerleme olmaz" olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmiştir. 3 Faust'un enstitüde sahnelenen versiyonu, izin verilen alayları ve münasebetsizlik sınırlarında gezen ama sınırı aşmamaya dikkat eden kişisel alaylarıyla, ofiste Noel partisi geleneğini takip ediyord u . 258
Konferansın bu olayın havasına girip sanat zevkine karşı defalarca işlenen suçlara keyifle ortak olan yirmi küsur delegesi arasında gazeteci Jim Crowther da vardı. � Oyunda Tanrı olarak temsil edilen Bohr salonun en ön sırasının ortasında oturmuş, meslektaşlarından biri onun sıkıntılı konuşma biçimini taklit ederken katıla katıla gülüyord u . Goethe'nin özgün eserinde, sivri dilli Mefistoteles, kendi kısıtlı bilgisinden memnun olmayan Faust'u yoldan çıkarır, ona evrensel aklı ve baştan çıkarıcı bakire Gretchen'in aşkını vaat ederek kandırır. Hikayenin Kopenhag versiyonunun ana konusu nötrinanun öyküsü ve Pauli'nin Ehrenfest'i onun varlığına ikna etme çabalarıydı. Mefistoteles, Pauli'yi (toplantıda yoktu); Faust, Ehrenfest'i, Gretchen de nötrinoyu temsil ediyor, Heisenberg ise Gretchen'in şarkılarına piyanoda eşlik ediyord u . Oyunun özgün versiyonu üç başmeleğin konuşmalarıyla başlar. Kopenhag versiyonu da aynı şekilde başlıyordu, aradaki fark, üçlüyü İngiliz astrofizikçiler Eddington, Jeans ve M ilne'in aynamasından ibaretti; büyük amfinin neredeyse oda kadar olan kürsüsünden evrene dair son teorileri ellerini kollarını sallayarak, uyaklı ama edebi değeri olmayan şiirlerle an latıyorla rd ı. Ehrenfest'le zalimce dalga geçiyorlardı. Yakası paçası dağılmış halde kanepeye uzanmış, bilimin ve hayatın beyhudeliği üzerine düşüncelere dalmış bir karakter olarak canlandırılıyord u . Bu herhalde, Dirac da dahil bazı katılımcılara, gerçeğe fazlasıyla yakın oluşuyla tesir etti : Ehrenfest huysuzdu, fiziğin içinde bulunduğu durumdan son derece rahatsızdı ve ona olan ilgisini kaybediyordu . Toplantıda Darwin bir soru sorarak ona yaklaşmak istediğinde, sadece, "Fizikten sıkıldım ben" diyerek onu tersledi. � Kısa oyunun ikinci perdesinde Dirac sahne alıyord u . Dirac'ın monopolü, acayip ve pek ciddi olmayan bir tip olarak canlandırılan delik teorisinin aksine, şarkı söyleyen, saygılı bir merakla karşılanan bir karakterdi. Dirac karakteri, onun hakkında çok şey söyleyen birkaç satırda, konusunun durumunu şöyle tarif ediyordu : 259
Tuhaf bi r kuş ga kladı . Gakladı da ne getirdi? Kötü talihi ! Teorileri miz beyler, yolda n çıktı da gitti . Dönmemiz gerek 1926'ya; O za mandan beri ne yaptıysa k ancak değer ya kmaya .
Bu birkaç satır, Dirac'ın kuantum alan teorisinin durumu konusunda duyduğu ümitsizliğini tam olarak yansıtıyor. Kuantum alan teorisinin Heisenberg ve Pauli'nin ürettiği göreli versiyonunun geliştirilmiş bir halini elde etmeye çalışmış, ancak toplantı sırasında görmüştü ki bu teorisinin gelişmiş bir yanı yoktu : Her iki alan teorisi de sonsuzluklarla delik deşikti. Görüldüğü kadarıyla, problemin temeli "tekilliklerde," yani teorinin içindeki, matematiğin kötü tanımlanmış, hatta anlaşılmaz olduğu bazı noktalarda yatıyordu . Kopen hag Faust'unun, Max Delbrück'ün başını çektiği yazarlarının bir son dakika kararıyla, Dirac'ı canlandıran oyuncu sahneyi küçük bir rolü olan bir başkası tarafından kovalanarak terk etti. Bu küçük rol, Tekillik rolüyd ü . Delik teorisiyle alay edilmesi eğlencelerle sınırlı değildi; Dirac toplantı boyunca Bohr'un hasmane sorguianna ve diğer meslektaşlarının sataşmalarına tahammül etmek durumunda kaldı. Anlaşılan Dirac bunların hepsini sineye çekmişti; meslektaşlarından birinin aktardığına göre o haftaki toplantılar boyunca tek kelime etmedi. � Buluşmanın son oturumunda, artık sabrı taşan Bohr onu zor durumda bıraktı : "Söyle bakalım Dirac, bu hikayeye sen sahiden inanıyor musun?" Oda sessizliğe büründü ve Dirac kısa ve öz, on iki kelimelik cevabını verd i : "Buna karşı hiç kimsenin, sonuca varan herhangi bir iddia ortaya attığını zannetmiyorum." Dışarıya karşı, delik teorisine ve anti-elektron iddiasına sadık gibi görünse de, parçacığın ortada olmaması Dirac'ın da inancını eritip bitiriyord u . Sonradan Heisenberg'e söylediğine öre, bir süre sonra kendi delik teorisine kendi bile i nanmaz olmuştu . 7 Kopenhag toplantısının üstünden üç hafta geçmemişti ki Cavendish'ten yine büyük bir deney haberi geld i : Atom 260
parçalanmıştı. Çalışma John Cockcroft'a ve mühendislik ekipmanı konusunda uzman olan dağınık iriandalı Ernest Walton'a aitti. Bu iki adam, Cavendish'te o güne kadar yapılan en büyük makineyi birlikte inşa etmişlerdi. Makine, protonları 1 25 . 000 voltla hıziandırıyor ve metal bir hedefe fırlatıyordu . � Kuantum mekaniği, ivmelenmiş protonların, lityum atomlarının merkezindeki çekirdekleri parçalamaya yetecek eneıj iye sahip olması gerektiğini öngörüyordu fakat bunu ispat etmek çetin bir işti. Cockcroft ile Walton, proton demetlerinin yoğunluğunu, lityum hedefteki atomların bir kısmını parçalama ihtimaline dayanacak kadar a rtırdılar. Sekiz aylık emeğin ardından demet saniyede yüz trilyon proton taşırken, Cockcroft ile Walton'ın karanlık laboratuvarındaki detektörün işaret fişekleri, lityum çekirdeğini ikiye ayırdıklarını gösterdi, çekirdek ikiye bölünüp başka bir elementin çekirdeğinden iki tane olmuş, yani iki tane helyum çekirdeğine dönüşmüştü . Burada, atom ölçeğinde, Cockcroft ile Walton bir element türünü başka bir element türüne dönüştürerek simyacıların rüyasını gerçekleştirmişlerdi. Rutherford üç ayda ikinci defa büyük bir deneyin ilanını idare etmekteydi. Crowther'ın haberleri idare etme becerisi aksaklık gösterip haberin basına sızmasından pek memnun kalmamıştı Rutherford; popüler pazar gazetesi Reynolds's Illustrated News haberi patlatmış, Cavendish'in son araştırma sonuçlarına "Bilimin En Büyük Keşfi" diye alkış tutmuştu . � Bunu hemen diğer gazeteler takip etti, ger in Daily Mirror da dahil: "isterse parçalansın, yeter ki patlamasın .' ıo Keşif ilan edildiği sırada Einstein bir konuşma yapmak üzere Cambridge'deydi. 4 Mayıs'ta, kamuoyunun deneye ilgisi en üst noktadayken, konuyu merak eden Einstein deneyin kendisine de gösterilmesi için Cavendish Laboratuvarı'na özel bir ziyarette bulund u . lııl Cockcroft ve Walton'ın sonuçlarının, kendisinin en meşhur denklemiyle uyumlu olduğunu görünce sevinmiş olsa gerek: Nükleer reaksiyona giren parçacıkların toplam eneıj isi ancak eneıj i ile kütle arasındaki ilişki E mc2 ise korunur. Bu denklemin doğruluğunu ilk ortaya koyan Cockcroft ve Walton old u . Gerçekçi benzetmeler yapmaya her zaman hazır olan Eddington, Cockcroft ile Walton'ın çekirdeği parçalara ayırması ile toplum =
261
içindeki yarılmalar arasında bir bağlantı kurd u . Gözlemlerine göre bir zamanların bölünmez atomunu bölmek ı 932'den beri fizikçilerin sıradan bir işi haline gelmi , dönemin toplumsal çalkantıları sanki atom la ra da yansımıştı. 1 2 ı 932'de Cambridge Üniversitesi'nde siyasetin kütle merkezi keskin bir şekilde sola kaymış bulunuyordu . Daha altı yıl önce öğrencilerin çok büyük çoğunluğu genel grevi kırmak için çalışmıştı; oysa şimdi, Mayıs ı 932'de ise öğrencilerin fikirsel önderi olan Cambridge Sendikası, Detroit'tense Moskova'da daha çok umut gördüklerini bildiren önergeyi destekliyordu . lı3l Öğrenciler yeni bir savaş çıkmasından korkuyor, Locarno Anlaşması ruhunun yaşanan olaylarla yalan olmasına kızıyorlardı. Yine savaş çıkması a rtık kaçınılmaz görünmeye başlıyordu . Cavendish'in başarıları Rutherford'un Cambridge'de deneysel fiziğe ne kadar nitelikli bir şekilde liderlik ettiğini ortaya koydu . Bununla kıyaslandığında üniversitedeki deneyciler üretkenlikten utanç verici derecede uzaktılar: İsmi olup cismi olmayan liderleri Lucas profesörü Sör Joseph Larmor o sırada yetmiş beş yaşındaydı ve pek yakında emekli olacaktı, erkenci olduğu söylenemezdi. Kimseyi şaşırtmayan bir kararla, Temmuz ayında yetkililer Larmor'ın halefinin Dirac olacağını duyurdular. Dirac henüz otuz yaşında bile değildi, Newton'un ı669'da bu göreve geldiği yaştan ancak birkaç ay büyüktü . Üniversite görevin ona verileceğini ilan eder etmez, Dirac tebrik edenlerin yaygarasından kaçmak için Cambridge'den uzaklaştı. � Bu kürsünün, mükafatlandırmanın ötesinde bir anlamı olduğunu biliyordu Dirac : Bu bir güvenoyuydu, ama aynı zamanda çetin bir sınavdı. Ondan, lider olmaya devam etmesi, alanına örnek olması, ardında asırlar boyunca bilim insanlarının üzerine konuşacağı bir miras bırakması bekleniyord u . Lucas kürsüsüne gelenlerin hepsi de bunları yerine getirmiş değildi elbette: William Whiston, John Calson ve Isaac M ilner kimsenin en büyük matematikçiler ya da bilim insanları arasında sayacağı isimler değil. Dirac'ın kanıtlaması gereken çok şey vardı hala. Kuantum mekaniği üzerine erken dönem çalışmalarının kalıcı olacağından emindi, fakat daha sonraki görüşlerinin (alan teorisi, delik teorisi, monopol) günün birinde 262
onurlu başarısızlıklar olarak görüleceğinden korkmak için pek çok sebebi vardı. Daha beteri, özgün teorik fikirler üretmek için fazla yaşlandığından endişe ediyordu : O yılın başlarında Heisenberg'in otuzuncu yaş gününden kısa süre sonra Dirac ona şöyle ded i : "30'unu geçtin, a rtık fizikçi değilsin.' ıs Rutherford Dirac'a bir tebrik mektubu yazarak, "Cavendish'i sık sık ziyaret etmeye devam edeceğinizi umuyorum" dedi, burada laboratuvara ender olarak adım atan Larmor'a taş atıyordu muhtemelen . Dirac'ın bir iş arkadaşı bu taze profesöre "son zamanlarda yapılan profesörlük tayinleri arasından bu kadar popüler olanı duyulmamıştır" diyerek olayın havasını özetledi. lı6l Bir tek Larmor, halefinin tayinine kibirle yaklaştı, daha sonra sinsi sinsi Dirac'ın "Alman okulunun kuklası [ . . . ] ama küçük bir kukla" olduğunu söyleyecekti. lı71 Dirac seçkin bir Cambridge profesörüne hiç benzemiyord u . Mahcup m u mahcup, amfi dışındayken hoca ağırlığı o kadar azdı ki Cambridge sokaklarında görenler onu çaylak bir lisansüstü öğrencisi sanırdı. Kendi yaşındaki kadınların yanındayken geriliyordu, dolayısıyla iş arkadaşlarının çoğu onu eşcinsel sanıyor, bakir olarak öleceğini ve çocuk sahibi olmakla ilgilenmediğini düşünüyorlardı. Ama Kapitsa işin aslını daha iyi biliyord u . Kapitsa'ların evindeki rahat sohbetlerinde Dirac'ı iyi tanımıştı. Aile içi anarşi sınırlarında gezen, gürültülü patırtılı bu sığınakta Dirac huzur buluyor, Rus usulü yemeğin üstüne Kapitsa ve Fare ile sohbet edip, yaramaz iki oğullarıyla satranç ve başka oyunlar oynuyordu . Julius Sokağı 6 numaradaki bozuk aile düzeni ile Kapitsa'ların evinde gördüğü mutluluk arasındaki tezat daha bariz olamazdı. Dirac belki de şimdiden, Kapitsa ve Bohr'un sayesinde gördüğü neşeli aile hayatına, suratsızlığın ve kabalığın olağan değil istisna olduğu bir ortama özlem duyuyordu . İngiliz akademisyenlerin standartlarına göre zengindi Dirac. Lucas kürsüsüne geçince yıllık maaşı belirgin şekilde a rttı, ı s o Sterlin'den ı .200 Sterlin'e yükseldi, buna ek olarak 300 Sterlin yıllık kolej "temettüsü" alıyord u . ı 932'nin sonunda aldığı bu maaşın 263
günümüzdeki karşılığı 256 . 000 Sterlin . Artık onun için fukaralık devri kaRanmış olsa da, tutumluluk Dirac'ın içine işlemiş, hayat tarzı olmuştu . l1sl Kendi adına bütün ihtiyacı bir takımla bir kravattan ibaretti, evde ve dışarıda, güneşte ve yağmurda bunları giyerdi, ta ki bunlar çoğu insanın ancak çöpe atmaya layık göreceği hale gelene kadar. Daha şık giyinmesi için onu durmadan sıkıştıran annesi, kendisine de yeni kıyafetler alma zamanının çoktan geçtiğini düşünerek bunların parasını oğlundan istedi : "Sonbaharda eline sa h iden sa lam bir maaş geçerse, annene bir palto alman mümkün olabilir. ' 1 9 Charles ile Flo şehrin en meşhur bilim insanını yetiştirdikleri için Bristol'ün gururu oldular ama kavgalar eskisi gibi devam etti. Charles'ın kızlarını rahibe yapmayı planladığından endişe eden Flo, Betty'nin üniversitede Fransızca öğrenimi görmesi için ondan para istedi. Charles'ın bunu karşılama ihtimali pek yoktu çünkü yükseköğrenirnin erkeklere has olduğunu düşünüyordu o. Betty bunu sezdi ve ağabeyine bir mektubunda şöyle ded i : "Aslında babamdan maddi destek istemiş değilim ama bu konuyla hiç ilgilenmiyor ve herhangi bir şekilde yardım etmeye istekli de görünmüyor.'12ol Fakat Betty kızgın değild i : Bunu babasının kişiliğinin bir parçası olarak kabullenmişti, hem zaten erkeklerin çağ u böyle düşünüyord u . B u sıralarda Paul'e yazdığı mektuplardan, Betty, Paul'e olağan bir şefkat duyuyor gibi görünüyor, ama ilişkilerine dair somut hiçbir şey bilinmiyor. Fakat Paul'ün Betty'ye karşı olumlu hisleri olduğu sonucuna rahatlıkla va ra biliriz, zira Temmuz ı 932'de cömertçe, kız kardeşinin elecek dört yıldaki harçlarını ve masraflarını karşılamayı teklif etti. 21 Zorunlu olan Latince sınavını geçme engelini başarıyla aşana kadar epey çabaladıysa da, halinden memnun bir öğrenciydi Betty. Ağabeyine yazdığı duygusal bir mektupta onu temin ediyordu : "Verdiğin parayı hak etmek için elimden geleni 'ta acağım ve sanırım ömrü md e ilk kez, samirniyetle çalışıyorum." 22 Onun eğitim serbestliği, a rtık kamburu çıkmış, sendeleyerek yürüyen ve işe yaramayan Charles'ı umutsuzluğa düşürmüş gibi görünüyor. Aile üzerindeki kontrolünü yavaş yavaş kaybediyordu, diye bildirdi Flo u
264
oğluna : Arabanın kullanımı hakkında ev ıçı rutin soğuk sürtüşmelerden birinde, surat asarak bir saat düşündükten sonra arabayı Flo'ya ve Betty'ye vermeyi kızgınlıkla kabul etmişti. Çok önemli bir andı, otuz iki ıllık evliliklerinde Flo ilk defa Charles'ın geri adım attığını görüyord u . 23 Charles hayatının nasıl olup da bu hale düştüğüne şaşıyor olsa gerek. Belki de kendini, George Orwell'in ı 930'1ar banliyö hayatını hicvettiği Daralma'daki ( Coming Up for Air) Fatty Bowling'e yakın hissediyord u . Charles gibi Bowling de şükretmesini bilmeyen ailesinin elinde rehindi, alışkanlıklar ve ekonomik kaygılar onu, hor gördüğü pasaklı bir kadına bağlı kılıyordu . Fakat Bowling'in aksine Charles arkadaşlarıyla görüşmekten ve yaptığı işten keyif alıyordu : Dil öğrencileri hala ondan ders almak için Julius Sokağı 6 nurnaraya takılıyordu, Charles hala muhitinin Esperanto Cemiyeti'nin faal bir üyesiydi. Ağustos başında Charles Cenevre'deki ailesini ziyaret etmeyi planlıyord u . Her zamanki gibi, seyahat planlarından karısına söz etmedi ama neredeyse tamamı Fransızca yazılmış bir mektupta (yalnızca son satırı İngilizceydi) bunları oğluna açtı. Adımlarını d ikkatle atıyordu : 7 Ağustos ı 932 Sevgili Paul'üm Çok meşgul olduğunu tahmin ediyorum, bu yüzden zamanının sadece birkaç dakikasını alara k, büyük başa rından dolayı ne kadar mutl u ve gururl u olduğumu söylemek istiyorum . Ayrıntı ları bütün gazetelerden öğrendik. Bi rkaç arkadaş ve tanıdık seni onla rın na mına tebri k etmem i istediler. Bu yeni görev Rusya'ya gitme pla nları nı değişti recek mi? Ka rar verdiğin za man tari hini bil meyi arzu ediyorum çünkü seyahate dayanaca k kuweti bulur bul maz bazı aile meseleleri ni hal letmek üzere İsviçre'ye gideceği m ve sen buradayken Bristol dışında olmak
265
istemiyorum . . El bette senin de beni mle gel men beni da ha çok memnun eder. En iyi dilekleri mle, Al lah işini rast geti rsi n, . Ba ba�
Fakat hayal kırıklığına uğrayacaktı Charles. Oğlu yine Sovyetler Birliği'nde bir tatil planlıyordu, bu kez Kapitsa'yla Kırım'ın dağlık bir kıyı tatil bölgesi olan Gaspra'ya gidecekti. Stalin döneminde burası bilim seçkinlerinin, köylünün zorunlu göçünden, gıda kesintilerinden, karnelerden ve Beş Yıllık Plan ile Kolektvizasyon'un getirdiği diğer felaketlerden uzaklaşıp mala verdikleri bir yerdi. Dirac seyahatine, elektron ve protonların alan teorisine dair konuşma yaptığı bir konferansta Leningrad'dan başlamıştı. Boris Podolsky (Rus-Yahudi asıllı bir Amerikalı) ve Vladimir Fock ona kendilerinin de aynı problem üstüne çalışmakta olduklarını söyleyince Dirac onlarla birlikte çalışmayı kabul etti. Harkov'da kaldığı sırada Rus meslektaşlarıyla birlikte çalıştı ve uzun süren teknik yazışmaların ardından, Dirac'ın alan teorisinin Heisenberg ve Pauli'ninkilere denk, hem de özel görelilik teorisiyle daha açık bir tutarlılık i inde olduğunu gösteren şaşırtıcı derecede basit bir kanıt üretti ler. 25 Bu proje Dirac'ın artık başkalarından o kadar ayrı durmadığının bir başka alametiyd i : O yılın başlarında Rutherford'un bir öğrencisiyle beraber atom fiziği üstüne mütevazı bir makale yazmıştı, şimdi de burada Sovyet teoricilerle birlikte, onların eşiti olarak kuantum alan teorileri üzerine çalışıyordu . Ama işbirliği yapmak konusunda temkinli kaldı Dirac: Onu önceden tanımayan misafir teoriciler onu uzak, fikirlerini paylaşmakta hiç ilgilenmeyen biri olarak gördüler. lı 6l Bu ziyaretçilerden biri olan Polonyalı genç Leopold Infeld onu dostane ve güler yüzlü buldu, fakat doğrudan bir soru olmayan hiçbir yoruma cevap vermiyordu Dirac. Infeld sadece "Hayır"dan ibaret cevabı iki kere aldıktan sonra Dirac'tan beş kelimelik bir cevap alan teknik bir soru cümlesi kurmayı başardı. Bu beş kelimeyi anlamak Infeld'in iki gününü alacaktı. l21l 266
Dirac Kırım kıyılarında dinlenirken, anti-elektronun hikayesinin onun mümkün olduğunu düşünmeye cüret edemediği bir hızla sonucuna doğru aktığının farkında değildi. Bu garip akıbette rolü olan karakterlerin çoğu, Dirac dahil, ı 932'de fizikçiler arasında Dirac'ın delik teorisini ciddiye alan pek kimse olmadığını ve onun anti-elektron öngörüsünden yarım yamalak da olsa haberdar olanların pek az olduğunu dikkate alsak bile, bugün anlamakta güçlük çekeceğimiz şekilde davranıyorlardı. Hikayenin sonu,Dirac'ın tatilinden kısa süre önce, ı 932 Temmuzu'nun sonunda, Los Angeles Olimpiyat Oyunları'nın yeni başladığı Hollywood Stadyumu'ndan pek uzak olmayan Pasadena'da başladı. Olimpiyat, şehir sakinleri ve milyonlarca radyo dinleyicisi için ekonominin kasvetinden ve yaklaşan başkanlık seçimi öncesi politik manevralardan nefes alacakları bir fırsattı. lı sl Caltech'teki bilim insanlarının birçoğu tatildeydi. Fakat havacılık laboratuvarının üçüncü katında bulunan, güzel bir sıcaklığa sahip odada Cari Anderson kozmik ışınların sis odasındaki etkileri üstüne harıl harıl çalışmaktaydı. Bir pazartesi günü olan ağustosun ilk gününün sonunda, yaptığı son deneylerden elde ettiği tek şey boş fotoğraflardı, ama ertesi gün şansı yaver gitti. lıgl Anderson sadece beş santimetre boyundaki tek bir yol izinin fotoğrafını çekmeyi başarmıştı. İz kıl gibi bir şeydi. İzin etrafındaki kabarcıkların yoğunluğu bunun bir elektron izi olduğuna işaret ediyor fakat yolun eğimi bunun tersini söylüyordu : İz pozitif yüklü bir parçacığa aitti, dolayısıyla bunu bir elektronun bırakmış olması mümkün değildi. Henüz gözlerine inanamayan Anderson mıknatısının kutupları doğru mu, şakacının biri yerlerini değiştirmiş olabilir mi diye bir-iki saat kontrol etti. l3 ol Bir eşek şakasıyla karşı karşıya olmadığından emin olunca çok sevindi ama yine de dondurucu bir panik neşesini soğutuyordu : Acaba bu gerçekten bir keşif miydi yoksa salakça bir hata mıydı?l3ıl Pozitif bir elektronun varlığını sağlama bağlamak için daha fazla kanıta ihtiyacı vardı Anderson'ın, ama ay sonunda bu tuhaf izlerden ancak iki tane daha yakalayabilmişti ve ikisi de ilki kadar açık seçik ve temiz değillerdi. Millikan ikna olmamıştı. Olimpiyat debdebesi bitip Caltech personeli yaz tatilinden 267
döndüğünde Anderson Science dergisine deneyinin kısa bir tanıtımını yazdı. Tıpkı Chadwick'in nötronu keşfettiği zaman yaptığı sunum gibi Anderson'ın anlatımı da temkinliyd i : Bu izin yeni bir parçacığa ait olmaması için akla gelebilecek her türlü sebebi inceledi. Chadwick'ten bile sakıngan davranan Anderson bir keşif yaptığı iddiasını, adını "Kolaylıkla Sapabilir Pozitiflerin Varlığı Görünümü" koyduğu bir makaleyle beyan etti ki bu hiç de dikkat çekici bir ifade değildi. Makaleyi sonuna kadar okuyanların ödülü, bilimsel muhafazakarlığın başyapıtı sayılabilecek şu cümleyd i : "Eiektronunkiyle karşılaştırılabilecek bir kütleye sahip pozitif yüklü bir parçacık olduğunu söylemek gerekli gibi görünmektedir." Bir anlatıma göre, Anderson bu izin başka iyi örneklerini bulamamış olduğu için o kadar endişeliydi ki, makalesini geri çekmek üzere Science'a �zmayı düşünd ü . Fakat geç kalmıştı; makale matbaaya gitmişti bile. � Burada, Anderson'ın burnunun dibinde, Dirac'ın antielektronunun, yani elektronla aynı kütleye ama zıt yüke sahip bir parçacığın apaçık kanıtı duruyord u . Anderson daha önce haftada birkaç akşam Oppenheimer'ın Dirac'ın delik teorisi üzerine verdiği gece dersleriyle boğuşmuştu, dolayısıyla bu teoride anti-elektronun oynadığı rolü biliyor olduğu pratik olarak kesin . l33l Buna rağmen bağiantıyı kuramadı. Muhtemelen, dikkatini neredeyse tamamen hocasının kozmik ışın teorisine vermiş olduğundan ötürü . l34l Anderson makalesini ı Eylül'de gönderdi, makale sekiz gün sonra Amerika Birleşik Devletleri'ndeki fizik bölümlerinin kütüphanelerinde yerini alarak, kayıtsızlık ve inanmazlıkla karşılandı. Bulduğu şey "zırva"ydı, Caltech'teki bir arkadaşının ona söylediğine bakılırsa. M illikan hala Anderson'ın deneyinde bir şeylerin ters olduğunu düşünüyordu, bu yüzden bu sonucu duyurmak için hiçbir şey yapmadı. Ağustos başında bulduğu izin bir benzerini bulamadığı için endişe i inde olan Anderson herkese temkinli olmak gerektiğini söylüyordu . 35 Oppenheimer'ın makaleyi okuyan binlerce fizikçiden biri olduğu neredeyse kesindi, kısa süre sonra erkek kardeşine "An derson'ın pozitif elektronları [ . . . ] konusunda kaygılı" olduğunu yazdı. l36l Ama olayların arasında bağlantı kurup durumun ne 268
olduğunu anlayamadı Oppenheimer. Belki de onun olayı görmesini engelleyen şey, Dirac'ın negatif eneıj ili elektronlar denizinin dar yorumuyd u : Dirac bu denizde bazı delikler olduğundan her zaman emindi, Oppenheimer ise elektron denizinin her zaman tamamen dolu olduğunu varsaydı, böylece delik kavramı lüzumsuz oluyordu . Oppenheimer'ın, Dirac'ın teorisi ile Anderson'ın deneyi arasındaki bağlantıdan ne Dirac'a, ne Anderson'a ne de bir başkasına bahsetmiş olması, inanılacak gibi değil. Fakat anlaşılan aynen böyle old u . Gelgelelim Anderson'ın bulduğu sonucu ciddiye alan bir meslektaşı çıktı. Yetenekli, ama dikkate değer olmayan Harvard mezunu matematikçi Rudolph Langer, hem Dirac'ın anti-elektronla ilgili çalışmasını okumuş hem de Anderson ve Millikan'la yeni kozmik ışı n fotoğrafları üstüne konuşmuştu . Anderson'ın makalesinin Science'ta yayımlandığının ertesi günü Langer dergiye kısa bir makale göndererek yeni gözlemlerle Dirac'ın teorileri arasında bağlantı kurd u . Anderson'ın gösterdiği tereddüde hiç kapılmayan Langer, Anderson'ın Dirac'ın anti-elektronunu gözlemlemiş olduğu sonucuna vardı. Bununla kalmayıp, hayali bir madde tasviri kurdu; protanun sıradan elektronla negatif eneıj ili elektronun birleşimi olduğunu, monopolün bir pozitif bir negatif monopalden oluştuğunu ve protanun "tabii ki" bir nötron bir de pozitif elektron taşıdığını iddia etti. Bu makale bugün etkileyici derecede kuwetli bir hayal gücü sergiliyor ama ı 932'de hiç etki yaratmadı; nedeni de muhtemelen Langer'ın dikkat çekecek kadar saygı görmemesi ve yazının öyle bir iddiayla yazılmış olmamasıydı. Langer'ın kavrayışı Anderson'ın zihninde hiç yer etmedi ve kısa süre sonra unutuld u . Sonbahar başında Anderson'ın "kolaylıkla sapan pozitif"i Caltech'teki fizikçilerin çoğu için önemsiz bir soruya dönmüştü, yanlış olacağı gösterilecek yanıltıcı bir sonuç ya da çözülecek bir bilmeceydi olsa olsa . Cambridge'deyse sanki Anderson'ın deneyinden de Langer'ın yazısından da haberi olan yoktu . Science dergisi Cambridge kütüphanelerine Kasım başında geldi ama görüldüğü kadarıyla onu ne Dirac ne de iş arkadaşlarından herhangi biri okudu . Gelgelelim bu sırada Blackett da Anderson'ın bulduğu 269
izin tam üzerindeydi. Rutherford, Blackett'ın kozmik ışınlar üstüne yeni bir araştırma programı başlatmasını kabul etmişti. Ama Blackert'ın, patronunun despotik üslubuna karşı sabrı kalmamıştı, bir lisansüstü öğrencisi Blackett'ın öfkeden bembeyaz olmuş bir yüzle Rutherford'un ofisinden çıkarken, "Fizik laboratuvarları diktatörlükle yönetilecekse [ . . . ] kendi kendimin diktatörü olurum daha iyi" dediğine tanık olmuştu . l3 7l Blackett Cavendish'te kendine ait bir alan açtı, herkesin "Beppo" adıyla tanıdığı gamsız bohem İtalyan ziyaretçi Giuseppe Occhialini'yle çalışıyord u . l3sl Blacken'tan on yaş küçük olan Occhialini uzman bir deneyciydi, sezgilerine göre davranma eğilimindeydi, durup da bir denklem yazdığı ender olur, akıl yürütme aşamalarını konuşmasına eşlik eden geniş bir el kol işaretleri yelpazesiyle aktarırdı. Occhialini önceki yıl, Temmuz 193 1'de Cambridge'e geldiğinde, kozmik ışınları tespit etmek amacıyla yapılan deneyiere önceden de katılmış olarak, buraya daha yeni gelen Geiger sayaçlarıyla yıllarca çalışmış olmanın tecrübesini Cambridge'e taşıdı. Bu sayaçlar nazik ve güvenilmezdi, diye anlattı Blackett sonradan : "Onu çalıştırmak için teliere Büyük Perhiz'de bir cuma gecesi tükürmeniz lazımdı." l3 9l Occhialini'ye göre Blackett laboratuvarda on parmağında on marifet biriyd i : El lerini hatı rlıyorum, sis odasını ustaca tasa rlayan, her pa rçayı en i nce ayrı ntısına kadar hatasız çizen, hassas bi rta kı m pa rçaları okul çocuğu torna tezgahında sevgiyle şeki l lendiren eller. Bir zanaatkarın, bi r sa natka rın hassas ama güçlü elleriydi bunlar, yaptığı her şeyde bi r güzel lik va rdı . Benim bazı ça baları m ise onun deyişiyle "çok çi rki n kısı mcıklar" ortaya çı karıyordu.�
Occhialini, Blackett'ı sık sık akşamları evinde ziyaret ediyordu . İkisi salonda dinleniyor, limonata içip bisküvi yiyerek o günkü çalışmalarını değerlendiriyorlar, bu arada Blackett çoban köpeğinin kulaklarını okşuyordu . Evdeki ve Cavendish'teki konuşmaları sırasında kozmik ışınlara kendi kendilerinin fotoğrafını çektirrnek için 270
akıllıca bir yol buldular: Yaptıkları numara, sis odasının üstüne bir Geiger sayacı, altına bir Geiger sayacı daha yerleştirmekti, böylece kozmik ışınlar patlak verip hem yukarıdaki hem aşağıdaki sayaca girdiğinde sis odasının deklanşörüne basılmış oluyord u . 1932 sonbaharında Blackett ile Occhialini bu tekniği kullanarak kozmik ışın fotoğraflama sanatını boşa zaman kaybettiren ne çıkarsa bahtına çekim devrinden otomasyon dönemine taşıdılar. Kısa süre içinde Cavendish koridorlarında Angio-İtalyan ikiliden özel bir şeyler çıkmakta olduğu haberi dolaşmaya başladı. Tam bir üst-sınıf İngiliz olan soğuk Blackett bile heyecan içindeydi. Pek yakında Blackett ile Occhialini meslektaşlarına o güne kadar çekilmiş en temiz kozmik ışın fotoğrafları dizisini göstermeye hazırdılar. Seminerlerini dinleyenler arasında Dirac da vardı. Bu kuşkusuz onun beklediği and ı : Dirac'ın, Blackett ile Occhialini'nin anti-elektronu bulmuş ve böylelikle onun delik teorisinin doğruluğunu kanıtlamış olduklarını iddia etmesi gayet makul olurd u . Ama sesini çıkarmadı Dirac. Pozitif elektronların muhtemel varlığından söz edilmesi Kapitsa'yı önde oturan taze Lucas profesörüne dönüp heyecanla, "Şimdi, Dirac, kendi teorinde yerine koy bunu ! Pozitif elektronlar ha ! Pozitif elektronlar!" demeye sevk etti. Kapitsa, Dirac'la saatlerce konuşmuş fakat nihayetinde anti elektronları duymamıştı! Dirac cevap verd i : "Ah ama pozitif elektronlar o teoride çok uzun zamandır var." 41 Elektronlar Cavendish badrumundan yukarı doğru fışkırmıyorsa anti-elektron burada a rtık kendini gösteriyor gibiydi. Yine de Dirac'ın meslektaşları onun teorisine o kadar az güveniyariardı ki hiçbiri bu teorinin yeni parçacıklar öngörebileceğini düşünmeye hazır değildi. Dirac da sanki onları ikna etmek için çok uğraşmadı, belki de meslektaşlarının çektiği fotoğraflardaki her pozitif elektronun bir şekilde bir serap olma ihtimalinin hala bulunduğunu düşündüğü için . Sapkınlık noktasına varmış bir konuşmazlıktı bu . O sırada Dirac delik teorisine değil en sevdiği konulardan birine yoğunlaşmıştı : Kuantum mekaniği klasik mekaniğe benzerlikle nasıl geliştiri lebilir? ı 932 sonbaharında, klasik fiziği n, üzerinde etki eden kuwetlerden bağımsız olarak her türlü nesnenin izlediği yolu hesap 27 1
etme özelliğini genelleştirerek, bu iş için bir başka yol buld u . Aynı işi Newton kanunları da yapıyor ve aynı cevabı veriyordu, ama adını Fransız-İtalyan matematikçi Joseph Louis Lagrange'dan alan bu teknik uygulamada daha kullanışlıydı. Dirac bu yöntemi ilk kez lisansüstü öğrenimi sırasında duymuştu, Fowler'dan aldığı derslerde. Taşların yerine oturması altı sene sürmüştü . l4 ıl Tekniği kullanmak genellikle kolay olsa da, kulağa karışık geliyor. İşin can alıcı noktasında iki nicelik var. Lagrangian adıyla bilinen ilk nicelik, bir nesnenin hareket eneıj isiyle, onun, bulunduğu yerden dolayı sahip olduğu eneıj i arasındaki fark. "Eylem" denen ikinci nicelik ise nesnenin izlediği yolla ilişkili ve yolun başından sonuna kadar bütün Lagrangian değerlerinin toplanmasıyla elde ediliyor. Klasik fizikte belirli bir zaman aralığında herhangi bir nesnenin iki nokta arasında izlediği yol, nesne üzerine etki eden kuwetler ne olursa olsun, "eylem"in en küçük değeri aldığı yoldur. Yani, doğa en az eylemin yolunu seçer. Bu yöntem fizikçilerin her türlü cismin izlediği yolu (parkın bir ucundan bir ucuna atılan futbol topunun, Satürn'ün çevresindeki yörüngesini izleyen bir uydunun veya bacanın içinde yükselen kül zerresinin yolunu) hesap etmesini sağlar ve her defasında sonuç Newton kanunlarının öngördüğü sonuçla aynıdır. Dirac "eylem" kavramının elektronların ve atom çekirdeklerinin kuantum dünyasında da büyük ölçüler aleminde olduğu kadar önemli olabileceğini düşünd ü . Fikri kuantum mekaniğine genelleştirince gördü ki kuantum parçacığının izleyebileceği bir tek yol yok, sonsuz sayıda yol var ve bunlar, kabaca tasvir edersek, klasik mekaniğin öngördüğü yolun çevresinde toplanıyorlar. Parçacığın izleyebileceği bütün yolları hesaba katarak kuantum parçacığının bir yerden bir yere hareket ihtimalini hesap etmek için de bir yol buldu Dirac. Bu yaklaşım göreli kuantum teorilerinde kullanışlı olacaktır, diye düşündü, zira zamanı ve mekanı eşit şekilde dikkate alıyordu, tıpkı göreliliğin istediği gibi. Fikrin alan teorisindeki uygulamalarını da çizdi ama her zamanki gibi, belirli bir örnek vermedi; onun derdi ilkelerdi, hesaplamalar değil. Normalde böyle bir makaleyi bir İngiliz dergisine, mesela Proceedings of the Royal 272
Society'ye gönderirdi fakat bu defa makalesini, alan teorisi üzerine onun da yazarları arasında olduğu bir makaleyi yayımlamak üzere olan, yeni kurulmuş bir Sovyet dergisine göndererek Sovyet fiziğine destek verdiğini göstermek istedi. Dirac bu "küçük makale"sinden epey memnundu ve Kasım başında, Rusya'daki bir meslektaşına şöyle yazdı : "Görünüşe göre klasik [ . . . ] uygulamadaki bütün önemli şeyler, belki tanınması biraz zor halde, kuantum teorisine taşınabilir. ' 43 Eğer Crowther bu fikri kamuoyuna duyurmak istediyse bile bu konuda yazacağı yazıyı Manchester Guardian'da yayımiatmakta güçlük çekecekti : Konu çok teknik, çok soyuttu . "Küçük makale" çoğu fizikçi için bile hayli anlaşılmazdı, böylece yıllarca kütüphane raflarında kaldı, ender olarak okunan, meraklısına özgü bir şey old u . Gelecek neslin genç birkaç fizikçisinin makalenin önemini kavrayıp Dirac'ın tabiata dair en uzun soluklu kavrayışlarından birini içinde taşıdığını fark etmesi için neredeyse on sene geçecekti. ı 932'nin son aylarında Almanya'dan gelen haberler, Hitler'in yaklaşan seçimlerde başbakan seçilme ihtimalinin hayli yüksek olduğunu bildiriyordu : Eğer Dirac'ın Führer hakkında daha sonra söylediği şeylerin bu dönem için biraz geçerliliği varsa, bu ihtimal onu huzursuz etmiştir. Siyasi ortamdan ve Yahudi aleyhtarlığının vahşetinden bunalan Einstein ABD'ye göç edip Princeton'da Abraham Flexner'ın İleri Araştırmalar Enstitüsü'nde çalışmayı kabul ederken, Born Nazilerin en büyük parti olduğu Göttingen'de dayanmaya alışıyordu : Kentteki seçmenierin yarısı Nazileri destekliyordu . 44 SSCB'de Stalin'in akademik özgürlüğe tahammülsüzlüğü a rttıkça artıyordu . ABD'de Franklin D. Roosevelt ayların büyük çoğunluğunu alarak başkan seçilmişti fakat ülkedeki ciddi ekonomik sıkıntı devam ediyord u . İngiltere'de işsizlik beklenmedik düzeylere yükselmiş, ülkenin her yerinde işsizlik tazminatlarıyla ilgili kitlesel gösteriler yapılıyordu . Bristol'ün normalde sakin olan kent merkezinde, Tüccar Girişimciler Yüksek Okulu yakınlarında polis yüzlerce protestocuyu copladı. l4 sl Bir buçuk kilometre ötede, Dirac'ların evi yine savaş 273
alanına dönmüştü . Betty'nin vaktinin çoğunu üniversitede geçirmesi sonucunda annesiyle babası, parçalanmış evliliklerinin her bir kınğın ı incelemek üzere baş başa kaldılar. Flo, Dirac'a, giderek saldırganlaşan babasının hala kendisini evden atmaya çalıştığını söyledi. Charles, Flo'nun ders ücretleri hakkında bir öğrenciye yanlış bilgi verdiğini duyunca çileden çıkıp bir bardak sıcak kakaoyu onun üzerine fırlatmıştı, diye anlatıyordu Flo. Yine de Charles, onu tanıyan pek çok kişiye halinden memnun emekli görüntüsü veriyordu . Cotham Sokağı Okulu'nun ödül töreninde müdür onu oğlunun başarısından dolayı övdü, çay içip kek yerken Dirac'ın Rusya'ya yaptığı son seyahatten bahsettiler. Flo oğluna şöyle yazmış: "İnsanı sadece azarlama tenezzül ettiği evinin dışında, sahiden de epey hoşsohbet biri.' 46 Dirac ailesi cayır cayır geçecek gibi görünen Noel'de bir aradaydı. Fakat Charles ile Flo düşmanlığı bir kenara bıraktılar ve aile, Flo'nun deyişiyle "yıllardır geçirdiğimiz en güzel Noel"i yaşadı. l4 7l Bunun bir nedeni de Dirac'ın keyfinin yerinde olması olabilir, zira on sekiz aydır beklediği haber şimdi gelmişti.
274
1 7 . Böl ü m Oca k 1933 - Ka s • m 1933 Ei nstein enstitüde [i leri Araştırma lar Enstitüsü] kurulaca k b i r başka kürsü içi n olabilecek en iyi seçi m olarak Di rac'ı gördüğünü söylüyor. D[irac]'ı kazanma i hti mal imiz çok düşük olsa bile bunu denediğimizi görmek istiyor. Onu alanda ki herkesten da ha ileride görüyor. Züri h'ten Pa uli'yi de i kincil iğe yerleştiriyor, anlaşılan. OSWALD VEBLEN'den ABRAHAM FLEXN ER'a mektup, 17 Ma rt 1933[!]
Dirac anti-elektronun varlığından ancak ı 932 yılı Aralık ayı ortalarında emin olabilmiş gibi görünüyor. Daha sonra, bu tarihi tam olarak belirleyemeyecek kadar bulanıklaştı hafızalar: Dirac haberi "herhalde" Blackett'tan duyduğunu hatırlıyordu, Blackett'sa yeni parçacığın varlığından ne zaman emin olduğunu kamuoyuna hiç söylemedi. Blackett Amerikalı rakibi Anderson'a bu gözlemi yayımiatan ilk kişi olma itibarını tanımak konusunda her zaman özen gösterdiyse de parçacığı ondan habersiz olarak keşfetmiş olması mümkü n . Sonbaharda Anderson'ın fotoğrafları Blackett ile Occhialini'nin kulağına çalınmıştı herhalde fakat onun "kolaylıkla sapabilir pozitifler" hakkındaki makalesini ancak Ocak'ta, yayımlandıktan üç ay sonra, her gün bir düzine kozmik ışın fotoğrafı çekmekteyken okudu lar. � Cambridge kışının o yılki acı soğuğunda, Blackett ile Occhialini kar, buz ve eriyen karın vıcığı içinde güçlükle yürüyerek Cavendish'in girişine ulaşıyorlardı; içeride, yeni kozmik ışın fotoğraflarının heyecanıyla çalkalanıyordu laboratuvar. Yeni bir başarının yolda olduğu hissediliyordu ama bir mesele vard ı : Görüntülerde tam olarak n e göründüğünden emin olan yoktu . Fotoğraflarda bir kozmik ışın "sağanağı" görülüyordu, tek bir yerden çıkıp hem sağa hem sola dönen izler vardı. Karelerin birkaçında, Blackett ile Occhialini'nin sis odasından hızla geçen, 275
aşağı yukarı aynı kütleye sahip pozitif ve negatif yüklü parçacıklar olduğu açıktı : Bunlar elektronlar ile anti-elektronlardı. Blackett, Dirac'tan verileri yorumlamaya yardım etmesini istedi, böylece Dirac kısa süre içinde laboratuvarda, delik teorisini kullanarak ayrıntılı hesaplar yapar old u . Vardıkları sonuca göre, en makul açıklama, gelen kozmik ışınların çekirdekleri parçaladığı ve bu parçalanmalardan bazılarının çevrelerinde pozitif ve negatif elektron çiftlerinin oluştuğuyd u . Einstein'ın E mc2 denkleminin klasik bir uygulamasıydı bu : Çarpışmanın eneıj isi parçacıkların kütlelerine aktarılıyord u . Dirac'ın hesaplamaları, aşırı temkinli Blackett'ı bu fotoğrafların, aynen Dirac denkleminin öngördüğü gibi davranmakta olan anti-elektronların varlığına güçlü bir kanıt oluşturduğuna ikna etti. Blackett ile Occhialini sonuçlarını kamuya sunmaya hazırlanırken Dirac bir yandan da Berlin'deki olayları okuyordu . Kasım'daki seçimlerde Naziler iki milyondan fazla oy kaybetmiş ve Reichstag'daki temsilleri azaımıştı fakat Hitler ve yandaşlarının haftalar süren hilelerinin ardından, 30 Ocak'ta Hitler başbakan olarak atandı. Ertesi gece Göttingen meşalelerle alev alev oldu, zira üniformalı Nazilerden oluşan tören alayı eski şehrin sokaklarında kıvrıla kıvrıla ilerliyor, Naziler en yüksek perdeden vatanperver şarkılar söylüyor, gamalı haçlarını sallayıp Yahudi düşmanı şakalar yapıyorlardı. Hitler, iktidara gelince politikalarını yumuşatacağı şeklindeki naif umutları yerle bir ederek çabucak diktatörlüğünü kurd u . 6 Mayıs'ta Naziler, üniversitelerin Aryan ırkından olmayan akademisyenlerden arındırılacağını ilan ettiler, dört gün sonra Göttingen ve Berlin dahil olmak üzere Almanya'nın her yanında kitap yakma törenleri yapıldı. Hitler daha iktidara gelmeden Einstein Almanya'dan ayrıımıştı ve geri dönmeyeceğini hemen açıkladı. Yüzlerce Yahudi bilim insanı çaresizce göç etmeye çalışıyordu . Rutherford'un Oxford Üniversitesi'ndeki dengi olan, huysuz ve küçümseyici, züppe Frederick Lindeman n, şoförünün kullandığı Rolls Royce'la Almanya'daki üniversiteleri dolaşıp tehdit altındaki akademisyenlere kendi laboratuvarında güvenli bir sığınak teklif ederek düzinelerce akademisyeni kurtardı. Cambridge Üniversitesi =
276
potansiyel mültecileri açıkça davet etmek yerine onların başvurmasını bekledi : Bilim insanlarından her gün otuz başvuru geliyordu .@] Bu insanlardan biri de, kısa dönemli bir akademik iş ve (kısmen Dirac'ın desteği sonucu) St John's'ta fahri bir görev verilen Max Born'd u . Kasım'da, Born'un iş arkadaşı Pascual Jordan SP\ya katılan üç milyon kişiden biri oldu, kahverengi üniformasını, uzun çizmelerini giydi, gamalı haç pazıbendini gururla taktı. � Heisenberg partiye hiç katılmadı, ama Almanya'da kaldı ve eğer Bohr'un Belçikalı öğrencisi LE§on Rosenfeld'in aktardığı bir hikaye doğruysa, Hitler'in iktidara geldiğine memnun olmuştu . Hitler'in başbakan olmasından kısa süre sonra Bohr, Rosenfeld'e Almanya'daki olayların barış ve huzur getirebileceği yorumunu yaptı, "şu Komünistlerle olan" durumun "tahammül edilemez" olduğunda ısrar ederek. Rosenfeld zorlayınca şöyle dedi Bohr: "Heisenberg'i daha yeni gördüm, görsen ne kadar mutluyd u . Şimdi en azından bir düzen var, çalkantılar bitti, Almanya'yı idare eden kuwetli bir el var ve bu Avrupa'nın da yararına olacak.' s Dirac, Hitler'in göreve gelişinden kendi içinde dehşete düştüyse de, dışa vurduğu tepki o kadar kapalıydı ki, Heisenberg dahil birkaç meslektaşı dışında kimse bunun farkına varmadı : Dirac bir daha asla Almanca konuşmamaya yemin etmişti. � İki yabancı dil öğrenmişti, lakin şimdi ikisini de konuşmak istemiyordu . Dirac'ın dikkatini dağıtan tek mesele uluslararası politika değildi. Ayrıca, muhtemelen heybetli Isabel Whitehead'le konuşmalarının tesiriyle, ahlak felsefesiyle de ilgilenmeye başlıyordu . "Filozofları çok da küçümseme" diye akıl verdi Whitehead, Dirac'ın ziyaretlerinden birinin sonunda; "söylediklerinin çoğu işe yaramaz olabilir ama önemli bir şeylerin peşindeler." [ZJ Bayan Whitehead, Dirac'ın, açıkça hor gördüğü yegane akademik disipline karşı atıp tutmasına maruz kalmıştı. Dirac'ın nefret ettiği insanlardan biri, Trinity Koleji'nin dünyaca sayılan filozofu, pek çok kimsenin Cambridge'in en akıllı akademisyenlerinden saydığı Ludwig Wittgenstein'dı. Onyıllar sonra Dirac onun için, "Felaket biri. Konuşmadan duramazdı" dedi. � Dirac'ın felsefecilere hissettiği inanmazlık bunlardan bazılarının 277
kuantum mekaniği hakkındaki cahilce yorumlarını okumasıyla düşmanlığa dönüştü; bir kitap tanıtımında, sersem felsefecilerin kuantum mekaniğinin devrim niteliğindeki etkilerine ancak Heisenberg belirsizlik ilkesi bulununca aydığını zaten belirtmişti Dirac. � Dirac ve diğer teorik fizikçilerin en az kızdığı filozoflar, bir ifadenin ancak gözlemle doğrulanıyorsa anlamlı olduğunu savunan mantıkçı pozitivistlerdi. lıol Dirac'ın ı 933 Ocak ortasında elle yazdığı üç sayfalık notta bu felsefenin izleri var. Din, inanç ve iman üzerine görüşlerini sayıp döküp netleştirmek isteyen genç bir adamın olgunlaşmamış, iddiasız notları bunlar. lı ıl Kısa süre önce Isabel Whitehead'e "felsefi görüşümde temel rehberim Niels Bohr'dur/1 demişti ama bu notlar ana akım felsefecilerin Dirac'ı, onun farkında olduğundan daha fazla etkilemiş olduğunu gösteriyor. lııl Dirac yazısına inancı ele alarak başlamış. Bir insanın inandığı bazı şeyler, diyor, kanıtiara dayalı değildir, sadece mutluluk, huzur veya ahlaki zenginlik verdikleri için inanılır bunlara. Böyle şeyler bir insanın imanını veya dinini oluşturur. Bu konuyu aydınlatmak için verdiği tek örnekte intiharı ele alıyor, "ona karşı mantıklı bir sebep olmadığı halde" insanların çoğu "bunun iyi bir şey olmadığınall inanır. Dirac hala Felix'in vefatını ve bunun yasını mantığına uyduramamasının tesirindeydi. Hayatın faniliğine odaklanırken önemli bir ahlaki sonuca varıyor Dirac : "Bazı şeyler çerçevesinde, insanın ömrünün sona erdirilmesi, diğerkamlığa mantıklı bir neden sağlamak için gereklidir. [ . . . ] İnsan hayatının bir sonu olduğu gerçeği insanı, kendisi öldükten sonra da kalıcı olacak şeylere ilgi göstermeye sevk eder." Bu, diyor Dirac, katı dinin telkin ettiği ve Dirac'ın insanın bu dünyadaki çıkarlarını öteki dünyadaki çıkarları için feda etmesi olarak gördüğü diğerkamlıktan epey farklıdır. Böyle bir fedakarliğı yanlış bir fikir saymakla beraber, (hiç de huyu olmayan şekilde lütfederek) teslim ediyor ki pek çok emperyalist misyonerin iddia ettiği gibi "katı din, normal olarak geliştiremedikleri gerçek diğerkamlığın öğretilebileceği ilkel bir cemaat için çok münasip olabilir. " 278
Dirac dine inanmayı reddetse de, bunun yerine kanacak başka bir inancın, insan hayatını, çabasını ve sabrını yaşamaya değer kılacak bir şeyin gerekli olduğunu kabul ediyor. Buradan da daha sonra kozmoloji üzerine düşüncelerini de etkileyecek olan kendi amentüsüne varıyor: Benim içi n bu inanç açı klaması insan soyunun sonsuza dek yaşamaya deva m edeceğine, sı nı rsızca gelişeceği ne ve ilerleyeceğine i nanmaktı r. Bu kendi iç huzurum içi n bul unmam gereken bi r va rsayı mdır. Hayat, kişi eğer ilerlemenin bu sonsuz zi nci rine küçük bi r katkı ya pabi l i rse yaşa maya değerdir.
Notlarının sonunda Tanrı'ya inanma konusuna geliyor Dirac. Bu konu o kadar muğlak ve tanımsız ki, diyor, bunu herhangi bir kesinlikle tartışmak zor. Bu konudaki görüşlerini ı 927 Solvay Konferansı'ndaki sert eleştirisinde açıklamıştı; burada da bir u kadar katı tutumlu : "Bu inancın amacı insanı neşelendirmek ve bir talihsizlik veya felaketin ardından gelecekle yüzleşme cesareti vermektir. İnanç bunu, insanı felaketin insanlığın nihai iyiliği için gerekli olduğunu düşünmeye sevk ederek gerçekleştirir." Herhalde Dirac'ın aklında kısmen de olsa, Felix'in ölümünün ardından babasının, çocukluğundaki Katolikliği yeniden keşfetmesi vardı. Dirac'ın kendisinin böyle bir teseliisi yoktu ve bu felaketle hiçbir ruhani sığınağı olmadan başa çıkmaya çalışmak zorundaydı. İyiliksever bir ilahi gücün nasıl olup da doğal felaketleri mümkün kıldığının dini açıklaması saydığı şeyi (bunlar Tanrı'nın tasarısının bir parçasıdır, nihayetinde insanlığın iyiliği içindir) kavrayamayan Dirac, dinin modern hayatta bir yeri olduğu fikrini reddetme sonucuna varıyor: "Kişinin imanından yeri olabilecek bir Tanrı'ya inanmanın getireceği başka her türlü varsayım, modern bilim bakış açısında kabul edilemez ve iyi düzenlenmiş bir toplumda bunlara ihtiyaç olmamalıdır." Bu belgenin tamamı, Dirac'ın ahlak ve din hakkındaki düşüncelerini iki temel derdin kapladığını gözler önüne seriyor: Bu 279
bilgi türleri bilimsel gözlemlerle nasıl bağdaşır ve hayata rehber olarak nasıl kullanılır? John Stuart Mill'in yaklaşımıyla örtüşüyor bu . Dirac'ın, inanılır olmayan sonsuz hayat vaadinin yerine, kişiye iyi gelecek ve herkesin insanlığın ilerlemesine bir şekilde katkıda bulunduğunu hissedeceği bir inancın konmasının bazen gerekli olduğu fikrine Mill de alkış tutardı. Dirac'ın anlatım tarzı yer yer (özellikle "iyi düzenlenmiş toplum"dan bahsederken) M ill'in Fransız meslektaşı ve arkadaşı, pozitivizmin kurucusu Auguste Comte'tan etkilenmiş olabilir. lı3l Bundan daha yüksek ihtimalle, Dirac dinin "toplumların afyon u" olduğunu söyleyen Marksist çizgiyi izliyord u . 16 Şubat Perşembe günü, akşamüstünün hızla azalan ışığında Londra'nın sisleri içinde düzinelerce bilim insanı yol almaktaydı. Kraliyet Cemiyeti'nin Piccadilly'deki büyük merkezine, Burlington House'un Doğu Kanadı'na, bugünkü Kraliyet Sanat Akademisi'nin bulunduğu yere gidiyorlardı. Burası İngiltere'de bilimin can eviydi, Londra'nın en iyi mağaza ve lokantalarına iki adım, West End'deki tiyatrolara ise birkaç dakika yürüme mesafesindeydi. lı41 Aralarında Cockcroft ve Walton'ın da bulunduğu dinleyiciler, dinlemeye geldikleri beş konuşmadan ilkinin, adından daha ilgi çekici olacağını umuyorlardı herhalde: "Tesirli Radyasyon izi Fotoğraflarından Bazı Sonuçlar." Bu gibi resmi sunumlarda alışılmadık olarak, dinleyiciler arasında bir gazeteci heyeti de bulunuyordu (tüyoyu kuşkusuz Crowther'dan almışlardı) ve muhtemelen bunların çoğu vaktimizi boşa mı harcıyoruz diye düşünüyordu . Buradan gerçekten sağlam bir haber çıkacağı varsa, ne diye son dakikaya bu kadar az kala bildirilmişti? Haber avcıları herhalde, salonun ön kısmındaki yakışıklı konuşmacının göründüğünden daha heyecanlı olduğunu da ümit etmişlerdir. Saat dört buçuğu biraz geçe, Blackett ayağa kalktı. Konuşması heyecan vericiydi. lısl Deneyini anlatıp, gezegene yağ ıp duran ama buna rağmen bu deneyler yapılana kadar fotoğraf kağıdına hiçbir kaydı düşmemiş olan yüklü parçacıkların canlı fotoğraflarını gösterdi. Blackett'ın hemen hiç rol kabiliyeti yoktu, ama kozmik ışın sağanaklarının fotoğraflarını ( uzaydan gelip dünyayı bombardımana tutan, şimdiye kadar fark edilmemiş sağanakları ortaya seriyordu bunlar) gösterdiği zaman şaşkınlıktan insanların 280
ağzı bir karış açık kaldı. Elindeki pozitif ve negatif parçacık çiftlerini yorumlarken dikkatli davranmakla beraber, bunların Dirac'ın delik teorisine "olağanüstü iyi" uyduğunu söyledi Blackett. Burada, izleyicilerin gözleri önünde, parçacıkların gaipten ortaya çıkışının ve bu işlemin tam tersinin, elektronlar ile anti-elektronların buluşur buluşmaz birbirlerini yok edişlerinin apaçık kanıtı vardı. Blackett bu yok oluşu elektronlar ile anti-elektronların "ölüm birleşimi" olarak tanımladı. Konuşmadan sonra alkışlar dinerken Blackett gazetecilere röportaj vermeyi kabul etti. Her zaman mükemmel bir beyefendi olan Blackett pozitif elektronu keşfedenin Cari Anderson olduğunu, fotoğrafların en iyi teorik açıklamasını da Dirac'ın sunduğunu vurguladı. O halde neredeydi bu Dirac? Burlington House'un başka bir yerinde bir seminer vermekteydi, yorum yapmak üzere burada bulunamıyord u . � Gazete haberleri brifingin heyecanını yansıtıyordu . Londra'nın bütün gazeteleri içinde hikayeyi en dikkat çekici şekilde veren Daily Herald old u : "Genç Adamın Araştırması Bilimi Sarstı" ve "Yüzyılın En Büyük Atom Keşfi" başlıklarının altında, deneyin soluk kesici bir anlatımı yer alıyord u . Haber Dirac'ın teorisinden hiç bahsetmiyord u . Adı belirtilmeyen yazar, Occhialini'yi hikayeden atmıştı, tıpkı aynı sa b a h Manchester Guardian'a yazan ve keşfi Dirac'ın teorisini kullanarak yorumlayıp, Millikan'ın çekici terimi "kozmik ışınlar"ı kullanan Crowther gibi. New York Times da Cuma günü hikayeye yer verdi ve Rutherford'un ihtiyatlı bir sözünü alıntıladı : "Eiektrona tekabül eden hafif bir pozitif parçacığın varlığına dair kuwetli deliller var gibi görünüyor. Fakat bütün mesele son derece karışık ve üzerine çok çalışılması gerekiyor." Muhabir bu alıntıyı vermekle iyi etmişti, zira Rutherford toplantıya katılmayarak Blackett ile Occhialini'nin Dirac'ın fikirlerini kullanmasına güvenmediğini açıkça göstermişti, Rutherford bu fikirlerin saçma olduğunu düşünüyordu . On ü ç yıl önce Eddington'ın güneş tutulması bildirisinden beri cemiyette yapılan hiçbir konuşma uluslararası basında bu kadar tantana koparmamıştı. Eddington'ın basına karşı becerikli yaklaşımı 281
Einstein'ın uluslararası yıldız olmasını sağlamıştı, ama Blackett'ın sunumu aynı şeyi Dirac için yapmayacaktı. Dirac'ın hiç de ünlü olası yoktu; bunu düşünmekten bile tiksinirdi. Zaten, Rutheıford'un ihtiyatlı yorumlarından sonra, Dirac'ı kabuğundan çıkarmakla uğraşacak çok gazeteci de çıkmazdı. Basın Blackett'ın beyaniarına yer verince Anderson'ın sinirleri yay gibi gerildi. Onun "kolaylıkla sapabilir pozitifler"e dair makalesini fizikçilerin çoğu okumamış, hatta duymamıştı ve Anderson fotoğraflarını mesleki bir dergide yayımlamış değildi henüz. Yeni parçacığa isim bile vermemişti daha . O ve Caltech'teki arkadaşları birkaç aydır "pozitif elektron" terimini "pozitron" olarak kısaltmayı düşünüyorlardı, aynı zamanda sıradan, negatif yüklü elektronun da "negatron" diye yeniden adlandırılmasını teklif ettiler. Başka isimler de çıkıyordu : Londra'da astrofizikçi Herbert Dingle, Yunan mitolojisindeki Elektra'nın Grestes adında bir erkek kardeşi olmasından hareketle, pozitif elektrona da areston denmesini önerdi. Yaptığı keşfe dair uzun bir makaleyi alelacele tamamlayan Anderson, kalıcı olan ismi seçen kişi old u : Pozitron . lı71 Pozitron üstüne tartışmalar aylarca devam etti. Bohr parçacığın gerçek olmayıp, sis odasındaki "hava akımının çekilmesinden" kaynaklanabileceğini düşünd ü . Ancak Heisenberg ve arkadaşları Bohr'la Bavyera'da kayak tatiline çıkıp Anderson'ın sis odası fotoğraflarından birini çekince Bohr pozitronun varlığına inanmaya başladı. Kaliforniya'da Anderson tereddütteydi, Millikan ise elektronlar ile pazitrenların çift olarak ortaya çıktıklarını kabullenemedi, zira gözlemler onun kozmik ışın teorisiyle uyuşmuyordu . Cambridge'de bile mesele birkaç ay boyunca tartışmalı kaldı. Soyut teorinin yeni bir parçacığın varlığını öngörebileceği fikrini benimseyemeyen Rutheıford fiziğin aşağıdan yukarıya ilerlemesini tercih ediyordu : "Teori, deneysel erçekler ortaya konduktan sonra gelse bence daha güzel olurd u .' ıs Dirac'ın delik teorisini pek az teorici kabul etse de, pozitronun bulunmasını çoğunlukla onun yeni bir kişisel zaferi olarak yorumladı, kimisi onunla rekabet etmenin imkansız olmasından yılgınlığa düştü 282
bir kez daha . lıgl Dirac'a Moskova'dan mektup yazan Tamm onu bol bol övdü, hatta Dirac'ın kendisinin de öngörüsünün doğrulanacağından umudu kestiğini ima etti : "[Pozitronun) varlığını öngörmen [ . . . ] o kadar abartılı ve büsbütün yeniydi ki, sen kendin bile onda ısrar etme cüreti gösteremeyip teoriyi bir yana terk etmeyi tercih ettin ." lı ol Tartışmalı teorisinin deneylerle doğrulanmasına kendi kendine sevinen Dirac, dışarıya hiçbir duygusunu yansıtmadı. Otuz sene sonra, tanrısalı aşan bir kopuklukla, onu asıl memnun edenin pazitrenların bulunması değil, özgün denklemleri doğru kurmuş olmak olduğunu söyledi. lııl Dirac kendinden azıcık olsun memnun olacak olsa, Pauli onun ayaklarını yere bastırmaya her zamanki gibi hazırd ı : "Anti-elektron ispat edilse bile sizin 'delik' kavramınıza inanmıyorum ben .'1ııl Kuantum fizikçilerinin çoğu pozitronun var olduğunu, elektron pozitron çiftlerinin Dirac'ın delik teorisinde parçacık henüz bulunmadan önce belirtilen va ku mda oluştuğunu ancak ı 933'ün sonunda kabul ettiler. Yalnızca Millikan, kozmik ışınların "doğum çığlığı" teorisini (kendi teorisini) neredeyse tek başına savunarak çift olarak oluşma fikrine karşı çıktı. lı3l Fakat ı 934'ün başlarında yeni parçacığın kanıtları su götürmez hale geld i : Yılda bulunan pozitron sayısı, asıl olarak Blackett ile Occhialini'nin tekniği sayesinde, önceki yıl bulunan dört pozitrondan, yıllık toplam otuz bin pozitrona yükseldi. lı41 Daha önemlisi, Cavendish ve diğer laboratuvarlarda çalışan deneyciler, pazitrenların sadece dünyaya yağan kozmik ışın sağanaklarının bir sonucu olarak değil, laboratuvar tezgahında radyoaktif kaynaklar kullanılarak isteğe bağlı olarak da üretilebileceğini gösterdiler. lı sl Dirac bir kere daha, teorisinin öngörüleriyle uyuşuyor mu diye deneycilerin sonuçlarını takip etti. Geriye dönüp bakıldığında, fizikçiler Dirac delik teorisini ciddiye almış olsalar pozitronun birkaç ay daha erken bulunacağı açık. Anderson daha sonra, teoriyi olduğu gibi kabul eden ve iyi donanımlı bir laboratuvarda çalışan her deneycinin, radyoaktif kaynaklar kullanarak "pozitronu yarım günde keşfedebileceğini" söyledi. lı 6l Blackett da ona katılıyordu . lı71 Dirac'ın da sanki sonradan fark ettiği gibi, bu durumun sorumluluğunun çoğu ona 283
aitti, zira deneycilerin anti-elektronu aramaları gerektiğini kuwetle savunmayan, ellerinde zaten bulunan aletlerle onu nasıl bulabileceklerini söylemeyen oyd u . Otuz üç sene sonra, neden çıkıp açıkça konuşmadığını ve anti-elektronu öngörmediğini sorduklarında cevabı şu old u : "Salt ödleklikten .'1ı sl Dirac pozitronu öngörmüş olduğunu düşünse ve ı 933'ten itibaren bundan açıkça bahsetse de, bazı yarumcular "öngörme"nin fazla iddialı bir kelime olduğunu söyleyerek itiraz ettiler buna. lıgl Blackett bile ı 969'da, "Dirac pozitronu neredeyse öngörüyordu ama tam da öngöremedi" diye yazdı. Dirac bu sözleri okuduysa herhalde çarpılmıştır. l3ol Fakat bugünkü bilim insanları arasında ortak görüş, pozitronun varlığının önceden bilinmesinde Dirac'ın rolünün, bilirnde kaydedilen en büyük başarılardan biri olduğudur. 2002'de, Dirac'ın yüzüncü doğum gününden kısa süre sonra, teorik fizikçi Kurt Gottfried daha da ileri gitti : "Fizikte daha sonra deneyle doğrulanan başka ileri görüşlü öngörüler de çıktı. Ama Dirac'ın antimaddeyi öngörmesi, gücünü sadece saf teoriye duyulan inançtan almak, verilerden hiçbir ipucu almamak ve yine de doğanın derin ve evrensel bir özelliğini ortaya çıkarmak bakımından tektir.'13ıl Son yedi yılda fizikteki ileriemelerin çoğunun başını teoriciler çekmişti, fakat şimdi deneycilerin öne geçtiğini gösteren (özellikle Cavendish ve Caltech'teki keşiflerden gelen) açık işaretler vardı. Kuantum alan teorisinden ve iki senedir yeni ve sağlam bir fikir saydığı bir şey üretmeden çalışmış olmaktan hayal kırıklığına uğrayan Dirac, Kapitsa'nın laboratuvarına katıldı. Yine olmadık bir eşleşmeydi : En içine kapalı, sırf beyin teorici ile en dışa dönük, pratik düşünen deneyeL Ama oyun oynayan kardeşler gibiydiler. Mond Laboratuvarı'nın en ileri teknoloji ürünü imkanlarını ilk kullananlar arasındaydılar. Bu laboratuvarı Rutherford, Kapitsa için, Cavendish'in bahçesinde, Kraliyet Cemiyeti'nden gelen kaynaklarla yaptırmıştı. ı 933'ün Şubat ayı başında laboratuvarı n açılışı büyük bir olay oldu, fötr şapkalı düzinelerce gazeteci, törene katılanlar geçerken defterlerine hızla notlar alıp, kış ortasının akşamüzerini flaşlarıyla renklendirdiler. Kızıl cüppesiyle Dirac da oradaydı, başkan 284
Ramsay MacDonald'ın yardımcısı ve üniversitenin rektörü olan Stanley Baldwin'in idaresindeki merasimi izliyord u . Törenlerden birinde Kapitsa, laboratuvarın ana girişinde tuğlalar üzerine modernist heykeltıraş ve tipograf Eric Gill tarafından oyularak yapılan timsahı işaret etti. Laboratuvarın fuayesinde Gill'e yaptırılan bir iş daha vardı, Rutherford'un burnunun büyüklüğünü abartarak, Einstein'ın kardeşi gibi görünmesini sağlayan bir alçak kabartma . Cambridge'in sanatta muhafazakar olan bazı yetkilileri Gill'in bu tasvirinden o kadar rahatsız oldular ki onu kaldırtmak için üç ay uğraştılar; kızgınlıkları ancak Bohr bu kabartmayı "son derece mükemmel, hem dü üneeli hem kuwetli bir eser" olarak ilan edince bir nebze azaldı. 32 Bu hengamede Rutherford ilgisiz durdu, kendisinin "sanattan bir şey anlamadığını" belirtmekle yetindi. l33l Dirac'la Kapitsa elektronlarla ışığın nasıl etkileştiğini gösterecek yeni, aydınlatıcı olabilecek bir deney düşündüler. Dirac'ın Davisson'ın Manhattan'daki laboratuvarında bizzat gördüğü üzere, bir elektron demeti kristale çarptığı zaman elektronların izlediği yollar kıvrılarak, onların dalga gibi davranabildiğini ortaya koyar. Yani elektronlar ile ışık, her ikisinin de kimi zaman dalga gibi, kimi zaman parçacık gibi davranması bakımından birbirlerine benzerler. Dirac ile Kapitsa'nın aklına, kristalin yerine ışık koymak geldi. Işığı iki ayna arasında yansıtacaklar, bir ucu sabit tutulup diğer ucundan sallanan ipte oluşan yarım dalgaboylarına benzer şekilde, aynaların arasında ancak tam sayıda yarım dalgaboyu bulunabilecekti. Tıpkı kristalin üç boyutlu olarak düzenli bir şekilde sıralanan atomlardan oluşması gibi, yansıyan ışığın da mümkün olan dalgaboylarından oluşan düzenli bir deseni vardır, dolayısıyla bunların ikisinin de bir elektron demetinin yolunu saptırabilmesi gerekir. Böyle bir deney, hem elektronların hem de ışığın, dalga gibi ve parçacık gibi olan özellikleri üzerine eşsiz bir araştırma olacaktır. Dirac'ın hesapları, elektron demetinin bükülmesini tespit etmenin mümkün olması gerektiğini, fakat bunun ancak yansıyan ışık son derece parlak, eldeki en parlak lambadan daha parlak olursa mümkün olabileceğini gösterdi. Böylece aydınlatma teknolojisinin gelişmişlik düzeyi Dirac ile Kapitsa'nın birlikte deney yapma planlarının ilkini engellemiş 285
old u . Fakat çok geçmeden beraber laboratuvara döneceklerdi. ı 933 ilkbaharında, üniversitedeki işlerin ciddi vakanüvisi Cambridge Review "gençler[in] şimdi [politikayla] eskiden beri olduğundan daha fazla ilgili" olduğunu vurgulayan imzasız bir yazı yayımladı. l34l ı 920'1erin sonlarındaki hazcılık ortadan kalkmaya yüz tutmuş, yerini milli ekonomik çöküntüden ve savaş tehdidinden kaynaklanan teyakkuz haline bırakmıştı. Hitler, Mussolini ve Stalin, siyasi uç görüşler konusundaki umursamazlığı İngilizlerin üstünden silkip atıyorlardı. Siyasetin yabani doğasında Winston Churchill yeniden silahlanmak gerektiği konusunda tekrar tekrar uyarılarda bulundu ama uyarıları göz ardı edildi. Şubat sonunda Cambridge Öğrenci Sendikası'nda, faşist Sör Oswald Moseley'in taşra konserlerine benzeyen çabasına rağmen, "Bu Ocak, Sosyalizmdense Faşizmi Tercih Eder" önergesi ağır bir yenilgiye uğradı; öğrencilerin Stalin'i Hitler'e tercih ettiklerinin bir başka göstergesiydi bu . l3 sl Donlar da sola kayıyorlardı; çoğu, siyasetçilerin toplumsal konulardaki bilimsel olmayan yaklaşımlarından memnun değillerdi, işsiziere uygulanan acımasız muamele onları isyan ettiriyordu . Siyasi bağlılıklara karşı temkinli davranan pek çok bilim insanını ürkütmeden Marksist görüşlerini akıllıca yayan J im Crowther'ın teşvikiyle, akademisyenler arasında birkaç siyasi lider çıktı. Sosyalist liderler olarak belirenlerin tamamı, parlak akademik kariyerlerini eneljik siyasi bağlılıklarla ve bazı durumlarda etkili bir popülerlikle birleştirebilen işkolik erkeklerdi. İçlerinde en sessizi, komünist olmayan ama İşçi Partisi'nin kararlı bir destekçisi olan Blackett'tı. "Liberalizmin ve serbest ticaretin bütün yapısının dünyanın her yerinde çökmekte olduğunu" görmek onu dehşete düşürüyor, "bunca bolluğun ortasında bu kadar çok insanın aç olduğu çelişkili durum"dan çok etkileniyord u . Bilim insanları ve mühendisler, Blackett'a göre "bu duruma yol açan teknik devrimi üretmişti," dolayısıyla "günümüzün büyük siyasi mücadeleleriyle doğrudan ilgilenmek zorunda"ydılar. l3 6l İçlerinde en nüfuzlu olan, iş arkadaşlarından birinin sonradan kullandığı ifadeyle "otuzların bilim ve toplum hareketinin Aziz 286
Pavlus'u' a olan Bernal'dı. l37l Bernal Sovyet deneyinden nasıl ilham aldığını sonradan şöyle hatırlayacaktı : O deneme günlerinde Sovyetler Birl iği'nde amaç ve kazanım ba kımından hata yapmak yoktu. Acı masız a ma hari kaydı . Bizi m İngiltere'de çektiğimiz sı kı ntı lar da ha azdı; onları nkiyse bell i bir hedefe yönel i kti ve da ha güzel bi r gelecek kurmanın i na ncıyla üstlenil mişti . Onları n çektiği sıkıntı ları makul bi r umut telafi ediyordu.�
Dirac, Kapitsa ve Blackett'la siyaset konuşuyordu ve anlaşıldığına göre sosyalist ve komünist bilim insanlarıyla birlikte hareket eden, asla öncü olmayan yoldaşlardan biriydi. Dirac'ın yeni bilgileri bilimin dışında kalan insanlarla paylaşmayı umursamaması siyasi eylemcilerin sabrını taşırmaya başlamıştı : Cambridge Review'da yayımlanan "Kuantum Mekaniği ve Bolşevizm" başlıklı imzasız yazının yazarı, Sovyetler'in "onun çalışmalarının tamamen apolitik olma özelliğinden, günümüz sorunları ve meseleleriyle ilişkisiz, ko uk tonundan" duyduğu memnuniyetsizliği bildiriyordu . 3 9 O yaz Bernal, Dirac'ı, çalışmalarına halkın ulaşabilmesini önemsemeyen, "kişisel bir hayal aleminde takılan" entelektüel "mücrimler" (içlerinde Joyce, Picasso ve Eliot da bulunuyordu) listesine dahil etti. l4ol Dirac bu suçlamayı kabul ederdi herhalde, zira kendi işi olarak temel parçacıklara dair daha iyi teoriler üretmeyi görüyordu, kamuyu bu araştırmalar hakkında bilgilendirmeyi değil. İngiltere Bilimi Geliştirme Derneği'nin Eylül ı 933'teki yıllık toplantısına katılmadıysa da, sonucuyla hemfikird i : Bilim insanlarının kamusal tartışmalara katkıda bulunma görevi vardır ve bilim insanları ülkenin yeniden ayağa kalkması için bilim ve teknolojinin öneminin aniaşılmasına çalışmalıdırlar. l4 ıl Dernek, Dirac ve onun gibi tek başına hareket eden bilim insanlarının seslerini yükseltmeleri için baskı oluşturuyord u . Dirac pozitron başarısını anne-babasına söylemekle uğraşmamış gibi görünüyor. Onların o yıl yaşadıkları ilk heyecan, Betty'nin üniversite eğitimi kapsamında gittiği Paris'e yapılan bahar gezisiydi. 287
Betty annesine yazmıyor ama babasına düzenli olarak mektup gönderiyord u . Onun belki de Cenevre'ye gidebileceğini öğrenince babası öyle heyecaniandı ki her şeyi bırakıp ona katılmaya karar verdi. Betty'nin mektubunun geldiğinin ertesi günü saat sabahın beşini az geçe, Charles ile Flo tramvayla tren istasyonuna gidi orlar; Flo istasyona kocasının ağır bavulunu taşımak için geliyordu . 42 Flo eve dönünce, Dirac'tan, onu Cambridge'de kendisiyle bir gün geçirmeye davet eden bir mektup aldı, sonra da Dirac annesi için Akdeniz'de on günlük bir gemi gezisinin masraflarını karşıladı. "Komik olmaz mı" diye yazıyordu annesi kamarasından, okulu asan bir kız gibi, "ben eve dönsem ve Baba bunu hiç bilmese?' 43 Öyle de oldu : Charles ile Betty Julius Sokağı 6 nurnaraya Eylül'ün ortalarında döndüler, gelmeden önce Flo'ya telgraf çektiler. Bu Flo'nun sekiz haftadır kocasından aldığı ilk haberdi. Bu terk etme tavrı Dirac'ın canını sıkmışa benziyor. En az sekiz yıldır, eve gönderdiği kartlara ebeveyninin ikisinin de adını yazıyordu ama bundan sonrakilere sadece annesinin adını yazdı. l44l Dirac yazı Cambridge'de, fotonlar ve elektronların alan teorisinin her yanını saran sonsuzlukları anlamaya çalışıp geçen sene yaptığı işler üzerine düşünerek geçirmişti. Teorisinin Heisenberg ve Pauli'ninkine denk olduğunu ispatlamış, kuantum mekaniğinde eylem ilkesini keşfetmiş, pozitron öngörüsü doğrulanmış ve Kapitsa'yla umut vaat eden bir laboratuvar projesine başlamıştı. Bu, modern zamanlarda herhangi bir bilim insanının yaşadığı en önemli çalışma yıllarından biriydi ama Dirac hayal kırıklığına uğramıştı. Verimsiz bir dönemden geçtiğinden yakınan Tamm'a şöyle yazdı : "Senin gibi ben de geçen sene yaptığım araştırma işlerinden memnun değilim fakat senin aksine bunu bağlayacağım herhangi bir dış sebep yok.' 45 Dirac'ın tatile ihtiyacı vardı. Norveç'te yürüyüş ve dağcılığın ardından Bohr'un enstitüsünde bir konferansa katılacak, oradan da Birinci Sovyet Nükleer Fizik Konferansı'nın yapılacağı Leningrad'a geçecekti. Burada yıldız gibi ağırlanacağı kesindi. Fakat Dirac'ın bu tezahüratın tadını çıkaracak havada olmadığı görülecekti. 288
1933'te Bohr'un yıllık toplantısında ortam gergin ve huzursuzd u . Almanya'da Yahudi meslektaşlar ülkelerinden dışarı kovalanırken pozitron üzerine neşeli bir konuşmanın veya insanı yenileyen bir pinpan oyununun keyfini sürmek hiç doğru gelmiyord u . Fakat şimdi fizikçilerin çoğu pozitronun var olduğuna kaniydi ve Dirac delik teorisine duyduğu güvenin karşılığını aldığını hissedebilirdi. Bunu görmek üzere orada olma ı istemeyen Pauli toplantıya gelmeyip Güney Fransa'ya tatile gitti. 46 Her zamanki haftalık programı Bohr düzenledi, enstitüdeki konuşmalarla kendi yeni evindeki buluşmaları bir araya getirdi. Evi Kopenhag'ın güneybatısında, Carlsberg bira fabrikası yakınlarında 19. yüzyıl ortalarından kalma bir konaktı. l4 7l Yüzlerce dönüm bakımlı bahçe içinde kurulu bu ikram evi, boş kaldığı zaman, yaşayan en seçkin Danimarkah sayılan kişiye devlet tarafından bir armağan ola ra k teklif ed i liyord u . Toplantıdaki fizikçiler neşeliydiler, ama Ehrenfest'in keyfi yoktu . Tombul suratlı, kilolu, fiziğe hakimiyetini kaybetmekte olan bir adamdı; art arda gelen araştırma raporları onun için a rtık insanın tadını kaçıran bir ayrıntılar yığınıydı. Kendi çalışmalarının da değersiz olduğundan emin olan Ehrenfest trafiğin yavaş akan şeridinden gidebileceği, eni ve daha az göz önünde bulunan bir akademik iş arıyord u . 48 Ama tamamen vazgeçmiş değild i : Tartışmalar sırasında, utangaç olmayan soruşturmacıydı o hala; her konuşmacıyı söylediklerini tam olarak açmaya zorluyor, dikkatleri teferruatlardan uzaklaştırıp yeni fikirlerin önemli noktalarına çekiyordu . Bu toplantıda Dirac'la özellikle kındı, sigara içenlerin dumanından uzaklaşıp saatlerce konuştular. 4 9 Bohr'un evindeki kapanış konuşmalarının ardından, fizikçiler çantalarını evin girişine bırakıp vedalaştılar. lsol Her zamanki acı-tatlı ayrılık anıydı ama misafirlerden biri özellikle neşesiz duruyordu : Dışarıda bekleyen taksiye binrnek üzere olan Ehrenfest telaşlı ve mutsuz görünüyord u . Dirac ona toplantıya katkılarından dolayı teşekkür ettiğinde bir şey diyemedi ve sanki cevap vermekten kaçmak ister gibi, alelacele Bohr'la vedalaşmaya gitti. Döndüğünde, 289
başı önünde, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu Ehrenfest: "Bana söylediğin şeyi, senin gibi genç bir adamdan duymak benim için çok anlamlı, çünkü belki de benim gibi bir adamın yaşamaya gücü yoktur." Ehrenfest'in eve yalnız dönmesine izin vermemek gerek, diye düşündü Dirac, fakat sonra fikrini değiştirdi. İnsanların ne söylüyorlarsa tam olarak onu demek istedikleri şeklindeki her zamanki varsayımını bir yana bırakıp, Ehrenfest'in "belki" değil "bazen" demek istediği sonucuna vard ı : Ehrenfest bazen hayatın yaşamaya değmediğini hissediyordu . Yerinde bir şey söylemeye çalışarak, övgülerinin içten olduğunu söyledi Dirac. Hala ağlamakta olan Ehrenfest, Dirac'ın kolunu tuttu, bir şey söylemeye çalıştı. Ama hiçbir şey diyemed i. Taksiye bindi, araba konağın önündeki çimenlik küçük ada kavşağı hızla dönüp, bahçelerin arasında, Carlsberg binasının kemerinin altından geçip tren istasyonuna doğru devam etti. Birkaç gün sonra Dirac gemiyle Helsinki yolundaydı, iskarnbil oynayıp güneşlenerek Sovyetler Birliği'ne gidiyord u . Hitler iktidara geldiğinden beri Sovyetler Birliği'nin diğer ülkelerden bilim insaniarına karşı yaklaşımı değişmişti : Stalin artık kendi bilim insanlarını yabancı meslektaşlarıyla birlikte çalışmaya teşvik etmiyor, bu gibi ortaklıklar suç sayılıyordu, Dirac ve Sovyetler Birliği'nin dostu olan az sayıda kişiyle yapılanlar hariç. Dirac bir ay önce Bohr'a, elçi gibi yazdığı mektubunda bu durumu hafife almaya özen göstererek, onu "Rus fizikçilerin sıcak karşılaması"ndan temin edip, orada ekonominin o kadar büyük bir bu h ran içinde olmadığını anlatıyordu : "Buradaki ekonomik durum her yerdekinden çok daha farklı." lsıl Kafalanması kolay olan diğer misafirler gibi Dirac'ın da, Beş Yıllık Plan ve Kolektivizasyon programı başladığından beri Sovyetler Birliği'nde yaşanan açlıktan ve ekonomik felaketten haberi yoktu : İnsanlar, küçük bir ihtimal de olsa karşıianna bir sıra çıkar diye ceplerinde filelerle geziyorlardı. ls ıl ı 933'te kesintiler en kötü halindeyd i : Sovyet beslenmesi biraz süt ve meyve ile otuz sene önce yenilen et ve balık miktarının ancak beşte birinden oluşuyord u . Doğru dürüst yemek yiyenler neredeyse sadece devlet görevlileri ile Dirac gibi muteber misafirlerdi. Dirac'ın kolektivizasyon programının 290
maliyetinden bihaber olduğu kesin gibi : Son dört yılda 14,5 milyon insan ölmüştü, Birinci Dünya Savaşı'nda ölenlerin sayısından daha fazla. ls3l Fakat Dirac zor zamanlardan geçildiğini ve temel giyim eşyalarının bile dükkaniarda bulunmadığını biliyordu : Tam m gelecek dondurucu soğuk kış ayları için ihtiyaç duyduğu paltoyu almasının mümkün olmadığını söylediğinde Dirac kendi paltasunu ona verdi ve İngiltere'de o kışı paltosuz geçirdi. ls 41 Bu konferans Dirac'ın kariyerinin önemli bir adımı olacak gibi duruyordu, ta ki Amsterdam'dan feci bir haber alana kadar. Eylül'ün son pazartesi gününde, kentteki Voldelpark'ta o öğle saati, erken sonbaharın herhangi bir hafta içi günündeki gibi geçiyordu : Anneler çocuklarına ördeklere yem atmayı gösteriyor, gezinen yayaların arasından bisikletliler vızır vızır geçip gidiyor, parlak akşamüstü ışıkları azalırken birkaç kişi piknik yapıyordu . Sükuneti birdenbire silah sesleri bozd u . Meraklı birkaç kişi dehşet verici vahşet görüntüsünün başına toplandı : Down sendromlu genç bir oğlan, ölümcül yaralanmış ama hala nefes almakta; elli yaşlarında bir adamın yanında yatıyor. Adam ölmüş, kafasının bir kısmı dağılmış. Adam Paul Ehrenfest'ti. Az önce oğlu Wassik'i vurmuştu, ama onu öldürecek gücü toplayamamıştı. Oğlan iki saat sonra öldü . lssl Yeni kuantum fikirlerine dair kafaların karışık olduğu sayısız seminerde, sapla samanı birbirinden ayırmayı herkesten çok o başarmıştı. Oluşmasına katkıda bulunduğu dalga şimdi onu boğuyordu . Kendi düşüncelerini ve hislerini netleştirme ihtiyacı içindeki Dirac, Bohr'a yazdığı dört sayfalık mektupta Ehrenfest'i son görüşünü anlattı. ls6l Dirac'tan kalan tüm mektuplar içinde bu en uzunlardan biri ve duygusal bakımdan en doğrudan olanı. Burada Dirac bir roman yazarı gibi akıcı şekilde, Ehrenfest'i son görüşüne dair bütün ayrıntıları, duygusal nüanslar konusunda iş arkadaşlarının çoğunun inanamayacağı kadar hassas davranarak anlatıyor. Bayan Bohr'a hüzünle, Ehrenfest'in kendisine söylediği son sözleri, olduğu gibi anlamadığı için (kimsenin Dirac'ın yapabileceğine inanmadığı bir hataydı bu) hayıflanıyor, Bohr'a Ehrenfest'i Kopenhag'da alıkoymasını tavsiye etmediğine yanıyor. Dirac "olan bitenden dolayı kendini suçlamadan duramadığı/1 29 1
sonucuna varıyor. Bayan Bohr ona teselli edici sözlerle cevap veriyor, "Ehrenfest'in buradaki son günlerinde, onu içinde bulunduğu hüzünlü hal elverdiğince mutlu edecek bu kadar çok şey" � tığı için Dirac'a teşekkür ediyor. "O seni çok severdi" diye ekliyor. 5 7 Ehrenfest Kopenhag'daki toplantıdan bir ay önce Bohr, Einstein ve birkaç yakın çalışma arkadaşına daha hitaben bir intihar mektubu yazmıştı ve bu isimler arasında Dirac yoktu . Hayatının "çekilmez" hale geldiğini bildirdikten sonra şu sonuca varıyordu : Son senelerde [fizi kteki] gel işmeleri aniayarak taki p etmek benim için giderek da ha zor ha le geldi . Giderek güçsüzleşip yı pranarak bunu denedikten sonra, nihayet ÇARESiZLİK içinde vazgeçtim . [ . . . ] Bu beni tama men "hayat yorgunu" hal i ne geti rdi . [ . . . ] Asıl ola rak çocukla r için ekonomik kaygılardan dolayı kendimi "yaşamaya devam etmeye ma hkum" hissetti m . [ . . . ] Böylece, gitti kçe daha fazla, i nti ha rı n giderek da ha kesi n ayrıntıları na oda kland ı m . [ . . . ] Benim içi n i nti har etmekten başka hiçbir "uygulana bi l i r" imka n yok, onu da ancak Wassik'i öldürdükten sonra yapabi l i ri m . Beni affedin. �
Ehrenfest bu korkunç mektubu hiç göndermedi. Sağ kalıp birkaç hafta sonra yapılacak Solvay Konferansı'nda yerini alamaması çok acıydı; bu toplantı maddenin en temel seviyesine dair neredeyse on senedir devam eden araştırmaların zirvesi olacaktı. Aslında kuantum mekaniğinin kimyaya uygulanmasına dair olması düşünülen toplantının düzenleyicileri, Temmuz ı 932'de (o yıl yapılan Cavendish keşiflerinin hemen ardından) konuyu atom çekirdeği olarak değiştirmeye karar verdiler. Bu toplantıda küçük dağları yaratan kişinin Rutherford olması bekleniyordu herhalde fakat ı 933 sonbaharında nükleer fizik çok yol almıştı, yeni keşiflerle, yeni fikirlerle, yeni tekniklerle capcanlıydı. Göz önünde olmaktan hiç kaçınmayan Rutherford, ilginin başkalarına kaymasıyla kendini gölgede kalmış hissetmiş olabilir pekala : Gözler şimdi ABD'nin en 292
havalı genç deneyeisi Ernest Lawrence'ın ve onun icat ettiği, bir masanın üstüne sığacak kadar derli toplu, yüksek eneıj ili parçacık hızlandırıcısının; yavaş nötronların bazı çekirdekleri suni olarak radyoaktif bozunmaya sevk edebildiğini keşfeden Enrico Fermi'nin; tipik atom çekirdeğinin, elektronların bulunmadığı, protonlar ile nötronların birleşimi olan yeni bir resmini çizen Heisenberg'in üzerindeydi. Dirac'ın sezgileri bu atomaltı alanda o kadar kuwetli değild i : Heisenberg'in çekirdeğe ilişkin görüşlerine (pek yakında ders kitaplarında yerını alacaktı) katılmıyordu, tıpkı Pauli'nin nötrinasunun varlığına inanmadığı gibi. Dirac'ın en iyi bildiği şey kuantum mekaniğinden çıkan sonuçları açığa kavuşturmaktı, konferansta da yaptığı şey bu oldu ve bu ancak Pauli'nin organizatörlere programda Dirac için bir yer açmaları konusunda baskı yapması sayesinde gerçekleşti. ls gl Bu da Dirac'ın çığır açıcı konuşmalarından olacaktı. Pozitronun keşfinin negatif eneıj ili elektronlardan oluşan denize duyulan ilgiyi canlandırdığına işaret ederek, bu arka plan parçacıkların varlığından dolayı fizikçilerin vakum ve elektrik yükü kavramlarını yeniden düşünmek zorunda olduklarını savund u . Oppenheimer ve bir öğrencisinin de ayrıca önerdiği gibi, vakum tamamen boş değildi, bilakis faaliyet kaynıyordu; saniyenin milyarda biri kadar kesirler içinde çok büyük sayılarda parçacık-antiparçacık çifti gaipten ortaya çıkıp birbirini yok ediyordu . Bu oluş ve yok oluş süreçleri o kadar kısa ki bunları doğrudan tespit etmek mümkün değil, ama bunların varlığı atomik elektronların eneıj ilerinde ölçülebilir değişikliklere neden olmalı. Bunun gibi, sıradan bir pozitif eneıj ili elektronun yükünün de negatif eneıj i denizinden etkilenmesi gerektiğini ortaya attı Dirac: Sıradan bir elektronun elektrik yükü, arka planda hiçbir şey olmasaydı alacağı değerden birazcık daha az olmalı. Ama teori hala sonsuzluklarla dolup taşıyordu . Dirac bununla baş etmek için yollar önerdi, sınanabilir öngörülerde bulunmak için özel matematik teknikleri kullandı. Dinleyenler, aklını beğenmişin tekine ait olsa da bu işin usta işi olduğunu görebilirdi. Pauli bu 293
teoriden umudunu kesti ("çok suni''), Heisenberg için ise "bilgin saçması"ydı bu . l6 ol Dirac muhtemelen Pauli ve Heisenberg'e, belli ettiğinden daha fazla katılıyordu, zira o da herkes kadar biliyordu ki kullandığı tekniklerde sonuç elde etmeye aç mühendislerin memnuniyetle karşılayacağı, fakat kendine saygısı olan her matematikçinin yüzünü kireç gibi bembeyaz edecek işlemler vardı. Dişe dokunur her temel teorinin matematik bakımından mükemmel olması gerektiğinden emin olan Dirac, kuantum alan teorisinden ciddi şekilde soğuyordu . Bu Solvay konuşması, atarnun iç işleyişine ışık tutmak için bu teoriyi son kullanışı olacaktı : Bilime başka temel katkılar sunmaya devam edecekti ama bu sunum, onun yaratıcılığının sekiz yıldır devam eden altın çağının sonuyd u . Cambridge'de güz yarıyılının ortasında, 9 Kasım Perşembe günü Dirac'a, birinci sınıf fizikçilerin çoğunun içten içe de olsa beklediği o telefon geldi. Stockholm'den gelen ses, "atom teorisinin yeni ve üretken biçimlerinin keşfi"nden dolayı ı 933 yılı Nobel ödülünü Schrödinger'le paylaşacağını söylüyordu ona . ı932'nin ertelenen ödülü de Heisenberg'e verilmişti. Dirac kendi ödülüne şaşırdı ama diğer ikisininkine, özellikle de Dirac'ın gözünde kuantum mekaniğinin asıl kaşifi olan Heisenberg'e Nobel ödülü verilmesine şaşırmadı. l6ıl Basının kaçınılmaz ilgisinden gerilen Dirac ödülü reddetmeyi düşündü ama kısa sürede Rutherford'un öğüdünü tuttu : "Reddedersen daha fazla haber olursun ." l6 ıl Dirac ailesi bu haberi ödülün ilan edildiği gün, saat gece onu biraz geçerken, Charles'ın dostu Bayan Fisher'ın yazdığı bir notun kapının mektup gözünden içeri girmesiyle aldı. Nobel Fizik Ödülü ı90 ı'de, ilk olarak, x ışınlarını bulan Alman deneyci Wilhelm Röntgen'e verilerek konuld u . Fizik alanında (ayrıca kimya, edebiyat ve fizyolojide) ödül konması, mirasıyla ödülleri daimi olarak finanse eden İsveçli mucit Alfred Nobel'in fikriydi. Ödüllerin statüsü ilk yılından itibaren giderek artmış ve ı 933'e gelindiğinde bu ödülü kazananların ilanı dünyanın her yerinde gazetelerde yer alır olmuştu . Bu haberlerin bazılarında dikkat çekildiği üzere, ödülü kazananlar arasında Dirac'ın özel bir eri vard ı : Otuz bir yaşında, fizik ödülünü alan en genç teoriciydi. 63 294
İngiliz ulusal gazetelerinin çoğu Dirac'ın ödülünden ilan edildiğinin ertesi günü söz etti.l6 4l Daily Mail "sessiz ünlü"ye verilen ödülü kısa bir haber olarak, "Hitler'in ölen Nazilere saygı duruşu'j üzerine uzun bir yazının yanına sıkıştırdı. Times okurları da Dirac'ın ödül almasıyla ilgili haberi Almanya'dan gelen bir haberin yanında okudular; Hitler'in yardımcısı Rudolf Hess seçimlerin "saygın bir şekilde gerçekleştirilmesini" sağlayacak düzenlemeler çıkarmıştı. Alelacele hazırlanan haberlerin hiçbiri pozitronun keşfinden bahsetmiyor, Dirac'ın kişiliğini yansıtmıyordu; İngiltere'nin en yeni Nobel ödüllüsünün fazla ateşli ama kavrayışlı bir tanıtımını yayımlamak ayın ilerleyen günlerinde Sunday Dispatch'e kalmıştı. Adı belirtilmeyen yazar, "[Dirac] haber olmaktan çok, kadınlardan korkuyor. Onlara hiç ilgi duymuyor, hatta kadınlarla tanıştırıldıktan sonra, güzel olup olmadıklarını bile hatırlamıyor" diyord u . Dirac "ceylan kadar ürkek ve Viktorya döneminin bir genç kızı kadar alçakgönüllü" idi.� Dirac'ın posta kutusuna varan ilk tebrik mektubu Bohr'dan geldi. Dirac mazur görülebilecek bir duygusallıkla cevap verdi : En derin fı ki rleri m i n, herkesten çok sizi nle ya ptığımız konuşmalarda n çok büyük ölçüde ve ol umlu etkilendiğini hissediyorum . Bu etki yazıları mda çok açıkça görülmese bi le, benim bütün a raştı rma girişimleri m i n planını bel i rlemişti r.�
Dirac lehine kendisinin pas geçildiğine kızan Max Born hari Cavendish'te herkes ödül haberlerini memnuniyetle karşıladı.6 7 Cambridge'deki diğer insanlar şehirde yıllardır yaşanan en feci olayla meşguldüler: Ateşkes Günü'nde, Dirac Stockholm'den haber aldıktan üç gün sonra, Sosyalist Topluluk "mücadeleyi yükseltmek, canlandırmak [ . . . ] siyaseti gündeme getirmek ve üniversite sohbetlerine almak; insanları afallatarak, şaşırtarak, şoke ederek ilgi duymalarını sağlamak" amacıyla Cambridge'in merkezinde yüzlerce öğrencinin katıldığı bir yürüyüş düzenledi.l6sl Normal bir Ateşkes Günü yürüyüşünde birkaç yüz lisans öğrencisinden oluşan bir şenlik 295
alayı şehir merkezinden geçer, yakın geçmişteki savaşlarda gazi olanlar için para toplamak ve muharebelerde ölen askerleri anmak için kan kırmızı kağıttan gelincikler satarlardı. Törenin acı yanı çoğu zaman sevincin içinde kaybolur, olayı çarpıtılmaya uygun hale getirirdi. O gri pazar günü Cambridge'de kaldırırnlara dizilen kalabalıklar, yanlarından geçen ve kimi Sosyalist Topluluk'un panka rtını, kimi de üstünü "Emperyalizmin bir daha böyle suçlar işlemesini engellemeye kararlı olanlardan, Dünya Savaşı kurbanlarına" yazan çelengi taşıyan yürüyüşçüleri yuhalıyord u . Polis çelengin üstündeki cümlenin ilk kısmının kaldırılmasında ısrar ediyordu, zira huzurun bozulmasını tahrik edebilirdi bu . Yürüyüşçüler Peterhouse Koleji'nin girişine vardığında, olay çıkması kaçınılmaz hale gelmişti. Kenardan izleyenler öğrencilerin üstüne un ve beyaz tüyler döküp, çürük yumurta, domates ve balık yağmuruna tuttu, öğrenciler de kendilerine eziyet eden bu insanlara bir otomobili koçbaşı gibi kullanarak karşılık verdi. Üniversite yetkilileri korkuya kapıldı. Dışarıya karşı kasım kasım kasılan öğrenciler ve Donlar, baş başa kaldıkları kolejlerde şömine başında toplanıp, yürüyüşçüler anma gününün kutsallığını mı zedeledi, yoksa cıvık bir karnavala dönüşmüş olayın ciddiyetini geri mi getirdiler diye tartışıyorlardı. Olay, Cambridge'deki militan sosyalist öğrenci hareketinin miladı old u . Lucas profesörü muhtemelen, St John's'taki odasından olayları dikkatle izliyor ve duygularını başkalarına nasıl ileteceğini düşünüp duruyordu .
296
18. Böl ü m Ara l 1 k 1933 Bi r oğlanın başına, gerçekten sevgi dol u b i r a nnesi olmasının sonuçları ndan da ha kötüsünü geti recek pek az tal ihsizl i k vardır. W. SOMERSET MAUGHAM, A Writer's Notebook (Bi r Yaza rın Defteri), 1896
Dirac'ın babasından, Nobel ödül törenine katılma davetiyesini ondan esirgeyecek kadar nefret ettiği çok söylenmiştir. [!] Bu hikaye, doğru olabilirmiş gibi dursa da muhtemelen gerçek değildir. Nobel Vakfı ödül kazanan herkesi yalnız bir misafir getirecek şekilde davet ediyordu ama seyahat ve konaklama masraflarını ödülü kazanan kişinin karşılaması şartıyla başka misafir de getirebiliyorlardı.� Heisenberg annesini getirdi, Schrödinger ise karısını getirirken, hamile olan metresini (asistanının karısı) geride bıraktı. Dolayısıyla Dirac'ın sadece annesiyle gitmesi tuhaf değildi. Flo yola çıkmadan birkaç gün öncesine kadar bu seyahatten kocasına söz etmeyerek onu kendi silahıyla vurdu, evde olmadığı zamanın tadını sonuna kadar çıkarmaya kararlıydı. Biliyordu ki sadece on bir gün sonra mutfağa, lavabonun başına geri dönmüş olacaktı, Julius Sokağı 6 numaranın Kül Kedisi. @:l 8 Aralık ı 933 Cuma sabahının erken saatlerinde, Di ra c ve annesi İsveç'in Malmö limanında, onları kahvaltıya yetişecek şekilde Stockholm'e götürecek olan gece trenini bekliyorlardı. Birkaç muhabir Malmö'nün her yerinde onları arayıp nihayet istasyonun kafesinde buldu, böylece burası bir basın toplantısına olmadık bir mekan old u . Gazetecilerin ısrarının mükafatı, ödülün iki tuhaf insanıyla haber olmaya değer bir röportaj oldu : "Çok ma h cup ve sessiz bir oğlan" ile "hayat dolu ve konuşkan bir hanım.' 4 "Nobel ödülü sürpriz oldu mu?" diye sordu bir gazeteci. "Ah 297
hayır, özellikle sürpriz olmadı" diye atladı Dirac'ın annesi, "o ne kadar sıkı çalıştıysa, ben de onun bu ödülü almasını o kadar çok bekledim." Flo İsveç'i o kadar çok merak ediyordu ki muhabirierden biri kendi sorularını sormak yerine onun sorularını cevaplarken buldu kendini : Karşısında, basının ilgisinin keyfini süren bir kadın vardı. Dirac sessiz durmadı, bilakis, Svenska Dagbladet'in muhabiri ona kuantum mekaniğinin günlük hayata nasıl uygulandığını sorunca alışılmadık şekilde konuşkan davrandı, bunun karşılığı da kendi pişmanlıktan uzak kültürsüzlüğüne dair bir dizi fikir vermek oldu : DIRAC: Çal ışmarnın uygulamada bi r önemi yok. GAZETECi: Peki olamaz mı? DIRAC: Onu ben bi lm iyorum . Sa nmıyorum. Her ha lükarda, teori m üzerinde sekiz senedir ça lışıyorum ve şimdi pozitif elektronlarla ilgili bi r teori geliştirmeye başladı m . Edebiyatla ilgi lenmiyorum, tiyatroya gitmem, müzi k di nlemem. Ben sadece atom teorileriyle meşgul üm . GAZETECi: Son sekiz sene içinde kurduğunuz bi li msel dünya gündelik olaylara bakış açı nızı etki liyor mu? DIRAC: O kadar del i değ i l i m . Yahut da, eğer öyle [bi r etkisi olsaydı] o zaman akl ı m ı kaçı rı rd ı m . Dinlenirken, yani ta bi i ki uyurken ve bir de yürüyüş yapa rken veya seya hat ederken, işi mden ve deneyleri mden tama men kopa rım . Bunu ya pma k gerekir ki şurada (Dirac kafası nı gösteriyor) bi r patlama olmasın.
Hikaye, Dirac'lar sabah sekize doğru Stockholm garına vardıklarında gazete bayilerinde yerini almıştı bile. Yarım saat sonra Heisenberg, Schrödinger ve beraberlerindekiler de trenden indiler ve ileri gelenlerden oluşan bir heyet tarafından karşılandılar, heyettekilerin hepsi Dirac ve annesinin ortalarda görünmemesinden dolayı kaygı içindeydiler. Fakat fotoğrafçılar ödül alanlar ve 298
yakınlarından paz istediğinde Dirac ile annesı one çıkıp, hazır bekleyen fotoğraf makinelerinin, flaşların karşısına geçiverdiler. Karşılama komitesi anlaşılan onların nerede kaldıklarını soramayacak kadar afallamıştı, ne olduğunu ancak daha sonra öğrendiler: Dirac'ın dalgın annesi tren istasyona vardığında uyanamayınca kondüktör tarafından trenden çıkarılmış, aynı kondüktör onun kıyafetlerini, saç fırçasını ve tarağını da vagonun penceresinden atmıştı. � Bu lüzumsuz telaşın ardından Dirac'lar ılık bekleme salonuna geçip, görevliler grubundan ayrı bir yere oturdular. Grup salondan ayrılırken Dirac'lar da bir çift ördek gibi peşlerinden gitti, ama tek kelime etmediler. Heisenberg ile Schrödinger basını kırmayıp röportaj verdiler. ama Dirac nezaket elverdiğince çabuk otelden kaçmak istiyordu . 6 Özel arabayla otele götürüldükleri kısa seyahatlerinde onlara, büyük yazarın torun u olan nazik diplomat, Nobel Vakfı ataşesi Kont Tolstoy refakat etti. Tolstoy'un halletmesi gereken ilk iş, SOO adalı, liman manzaralı Grand Hotel'de Dirac'ların konaklama meselesini çözmekti. Otel çalışanları Dirac ve annesini balayı odasına yerleştirerek onlara bir güzellik yaptıklarını düşünmüşlerdi herhalde, fakat Flo böyle şeylere hiç gelemezdi ve kendisine ayrı bir oda talep etti. Dirac (ödül parasını cebine indirmek üzereydi, bugünün parasıyla 200 .000 Sterlin ediyor) bu masrafı üstlendi. Heisenberg ve Schrödinger küvette yorgunluk çıkarırken Dirac annesini de alıp otelden alelacele çıkarak gazetecilerin gürültü patırtısından kaçtı. Böylece, Stockholm'e özgü bir Noel öncesi bayram havasında, Nobel törenleri için en güzel yüzünü takınmış olan soğuk şehirde tanınmadan dolaşabilirlerdi artık. Karanlık çökünce şehir periler ülkesi gibi görünüyordu, köknar ağaçları ve Noel çamları renkli elektrik lambalarıyla aydınlanmış, kalabalığın uğultusuna piyanistlerin çınlayan müziği ve arada sırada, yukarıda uçan martıların bağırtısı eşlik ediyordu . Flo basının ilgisinden uzun süre mahrum kalmayacaktı. Dirac dinienirken o dört gazeteciye garip garip şeyler anlatarak ilgi odağı oldu; onları, oğlu hakkında konuşup onun kendisine aldığı elbiseleri, 299
kürkleri ve mücevherleri göstermek için ayrı ayrı süitine davet etti. M uhabirler onun renkli bir kişilik olduğunu zaten biliyorlardı ama, Svenska Dagbladet'in ifadesiyle "cıva tanelerinin dağılıp gidişi" gibi kelimelerle yağan anaç heves sağanağına hazır değillerdi. Röportajlar sırasında, kafasında ne varsa dışarı boşaltır gibi kopuk kopuk konuşmalar yaparken gözleri hızla dışarı uğruyordu, sanki iki dakika içinde gazetecileri oğlunun Süpermen olduğuna ikna etmesi gerekiyormuş gibi. Hedeflerinden biri de, utanç verici bir şekilde oğluna sadece "Dr. Dirac" diyen Nobel yetkilileriydi, halbuki onun oğlu "dünyanın en iyi profesörü ! " idi. Ev hayatları sorulduğunda Dirac'ın babasına saldırdı Bayan Dirac; "ev zorbası," zamanı boşa harcamaktan nefret eden ve sloganı "çalış, çalış, çalış" olan bir adamdı. Felix'ten hiç söz etmeden, Charles'ın küçük Paul'e çalışsın diye ne kadar ağır ve gereksiz yere baskı yaptığını, onun diğer oğlanlarla oynamasına izin vermediğini anlam Flo: "Eğer çocuk bundan başka bir şeye meyledecek olsa hemen bastırılacaktı. Fakat öyle bastırmaya gerek olmadı. Oğlanın başka hiçbir şeye ilgisi yoktu ." Bunların sonucunda Dirac çocukluğunu hiçbir zaman yaşayamadı. Gazetecilerin hiçbiri Flo'ya bu konuda herhangi bir sorumluluk hissediyor mu diye sormamış gibi görünüyor; hepsi kocasının suçuydu, o öyle düşünüyord u . Bir muhabir Dirac'ın babasının oğlunun başarısından dolayı mutlu olup olmadığını sorduğunda riyakarca cevapladı Flo: "Bence değildir. Babası aşılmış oldu ve bundan hoşlanmaz." Peki ya oğlunun karşı cinse ilgisi nasıldı? "İngiltere'nin en güzel kadınları Cambridge'de olduğu halde [ . . . ] genç kadınlara ilgi duymaz o." Onun önemsediği kadınlar sadece annesi, kız kardeşi ve "belki beyaz saçlı kadınlardır'' (Isabel Whitehead'den bahsediyor olabilir [Whitehead, "beyazbaş" demek ç.]). [ZJ Flo on yıl veya daha fazla zaman önce Felix'in kız arkadaşının onlara gelmesini veto ettiğinden beri Dirac, annesinin genç kadınların ona ilgi göstermesinden korktuğunu biliyordu ve annesinin tavrı değişmemişti. Ertesi gün Stockholm'de gazete satıcıları "Otuz Bir Yaşındaki 300
Profesör Dirac Kızlara Asla Bakmaz" gibi manşetler taşıyan gazeteler sattılar. Pazar akşamının ilk saatlerinde, saçı başı yapılmış yüzlerce adam ve kadın kralın ödülleri vermesine tanık olmak üzere Stockholm Konser Salonu'nu doldurdular. Saat tam beşte, tiz sesli trompet korosu ödüllerin verileceği salona açılan iki kanatlı kocaman kapı açılmadan önce kalabalığı susturd u . Ödül kazananların her biri, İsveçli bir ev sahibinin eşliğinde, kırmızı kadife kaplı, deste deste pembe siklamen, karabaldır ve palmiyelerle süslü platformda kendisine ayrılan koltuğa doğru yürüdü . Ödül alanların ülkelerinin bayrakları, yukarıda İsveç bayrağının yanında asılıydı. Ödül alanların hepsi de teamüle uygun olarak kolalı beyaz gömlek giyip papyon takmış ve smokin giymişlerdi, acınası derecede eski moda bir frak giyerek terzi sersemi ödülünü de kazanan Dirac hariç. Dirac kralı yerlere kadar eğilerek selamladı, madalyasını ve sertifikasını alıp, gürültülü alkışlar içinde kalabalığı da birkaç defa selamladı. Heisenberg'e kıyasla Dirac solgun, hastalıklı görünüyord u : Bir muhabir onun "fazlasıyla zayıf ve sağlıksız" göründüğünden endişe ederek şöyle yazdı : "Bütün anaç hanımlar içtenlikle onun biraz beslenmesini ve idrnan yapıp hayatın tadını çıkaracak zamanı bulmasını ümit ettiler.' s Törenden sonra ödül alanlar, kraliyet salonunun kış bahçesinde resmi Nobel İskandinav kış ortası şölenine katılmak üzere Grand Hotel'e götürüldüler. Burası yemek için Cambridge standartlarına göre bile görkemli bir mekand ı : Gümüş şamdanlı parlak kırmızı yüzlerce mumla aydınlatılmış masalar, odanın merkezindeki çeşmenin çevresinde at nalı şeklinde yerleştirilmişti. Üç yüz davetli vardı, bütün kadınlar en göz alıcı gece elbiseleri, bütün erkekler smokin giymişlerdi, Dirac hariç. � Baş masada oturma düzeni bir kadın, bir erkek şeklinde düzenlenmişti. lıol Bir balkanda üniformalı müzisyenler çalıyor, camdan tavana yakın kafeslerinde cıvıldaşan kanaryalarla yarışıyorlardı. Konuşmaların, Alfred Nobel'in anısına sessızce kadeh kaldırmanın ve İsveç milli marşının söylenmesinin ardından, bir 301
garson ordusu, av eti suyu, midyeli ve karidesli dilbalığı filetosu ve sebzeli enginar dolması yanında tavuk kızartmasından oluşan mönünün başlangıç tabağını dağıtıyord u . Yemeğin zirvesi, şefin en önemli eseri olan tatlıyd ı : Alkale bulanıp ate e verildikten sonra karanlıkta alev alev yanan dondurma topları. ı ı Bunun ardından ödül alan herkesin kısa bir konuşma yapması bekleniyordu, teamüle uygun olarak şükran ve düşüncelilik gösteren, kendini küçük gören nüktelerle süslenmiş birkaç satır. Edebiyat ödülünü alan ivan Bunin'in yaptığı ilk konuşmanın ardından Dirac yerinden kalkarak kürsüye doğru ilerledi ve her zamanki çekingenliğini orada bir yana bıraktı. Ev sahiplerine iltifat ettikten sonra, fizik üstüne konuşmayacağını, bunun yerine bir teorik fizikçinin modern ekonominin problemlerine nasıl yaklaşacağını ana hatlarıyla söylemek istediğini bildirdi. Bu tam da Bernal ve arkadaşlarının Dirac'tan bekledikleri uygulamalı düşünme biçimiydi; yalnız belki, toplumsal ve ekonomik meselelere dair kamuoyuna yaptığı ilk açıklama için daha farklı bir ortam seçmesini beklerlerdi. Dirac kürsüye eğilip, sanayileşmiş dünyanın bütün ekonomik sorunlarının temel bir hatadan kaynaklandığı iddiasını dile getirirken büyük salonda gergin bakışlar birbirini buldu : [İ] ki şey arasında değer eşitl iğini sağlamaya ça lışan bi r ekonomi k sistemimiz var, b u i ki şeyi n eşit değerde ol madığını en baştan kabul etmek daha doğru olur. Bu i ki şey, sonsuza kadar, belli bi r tek seferl i k ödeme a l m a k (diyelim ki 100 Kron) ve düzenli bi r gel ir elde etmek (diyelim ki yı lda 3 Kron) . Yaşana nlar bize sürekl i ola ra k, bunların i ki ncisine ilki nden daha fazla değer veri ldiğini gösteriyor. Dünyanın sı kı ntısını çektiği al ıcı azlığı, kolaylı kla, i nsanların mal mülk edi nmek istememesi olarak değil, i nsa nları n bu mal mülkün yeri ne düzenli gelir getirebilecek ola n başka bi r şeyden vazgeçmek istememeleri olara k anlaşıl ıyor. Sizlerden, düzenli bi r gel iri n herhangi bi r tek seferlik ödemeden karşı laştırı lamayacak kada r daha değerl i olduğunu, hatta matemati ksel açıdan baka rsak sonsuzca daha değerli olduğunu en
302
baştan kabul ettiğimiz zaman bütün karmaşı klıkları n nası l açı kl ığa kavuştuğunu değerlendirmenizi rica edebi lir miyim?
Yaptığı açıklamanın nasıl deneneceği konusunda bir öneri getirmekle uğraşmadan, bilimi halka açanlara karşı Rutheıford'vari bir hamleyle, yemeğe katılanlara bu dediği ödevi yaptıkları zaman "bir fizik teorisinin gerçekiere nasıl temas ettiği konusunda, popüler fizik kitaplarını çalışarak edineceğinizden daha fazla fikir edinmiş�� olacakları sonucunu sundu . lııl Gösterdikleri sabır için dinleyenlere teşekkür ettikten sonra yerine döndü . Birkaç el çırpma sesi düzenli bir alkış halini aldı, yemeğe katılanların çoğu gerilimle gülüyor ve belli ki Dirac'ın konuşmasından ne anlam çıkarmak gerektiğini düşünüyordu . Heisenberg ile Schrödinger onu takip edip ekonomi ve politika üstüne konuşmak yerine, Almanca konuşarak, siyaseten tartışmalı olabilecek herhangi bir laf etmekten uzak durma geleneğine uydular. Dirac'ın sunduğu akıl yürütme Schrödinger'le eşinin kafasını karıştırdı, Anny bunu "komünist propaganda tiradı" diye tarif etti. lı3l Fakat eğer Dirac'ın konuşmasının yazılı kaydı doğruysa ona haksızlık ediyordu : Dirac siyaseti aşan bir ekonomi teorisini ele almıştı. Dirac'ın teorisi hatalıydı da : Teorisi, ancak faiz oranları her zaman düşük olursa aşağı yukarı doğru olur, ama faiz oranları yüksekse ve öyle kalacaksa to lu parayı almanın gayet makul olduğunu hesaba katmamış Dirac. 14 Eğer zahmet edip profesyonel bir ekonomiste, mesela Cambridge'den çalışma arkadaşı olan John Maynard Keynes'e danışmış olsaydı, gelecek kuşakların onun kendi alanı dışına attığı ilk adımda saçma sapan konuşmuş olduğu yorumunu yapmasından kurtulmuş olacaktı. Üstelik de bu saçmalamayı, Nobel'in ışıkları üzerine çevrilmişken yapmıştı. Dirac'ın hatası sanki fark edilmedi ya da en azından yemekten sonraki sohbetler sırasında bunun üzerine konuşulmadı. Heisenberg ile Schrödinger gülerken, diğer misafirlerle şakalaşırken Flo onları dikkatle izledi, bu arada Dirac sohbet etmek için kasıyor ve buharlaşıp gider gibi ara sıra ortadan kayboluyordu . Flo, 303
Schrödinger'in palavralarına aldırış etmiyor ama ondan gözlerini ayırmıyordu : Fizik ödülü alan üçlü n ün açık ara en büyüğü olan Schrödinger kendi liderliğini dayatmak istiyordu ama Heisenberg ile Dirac onu takip etmek istemiyorlardı. Flo ayrıca Schrödinger ile karısının, ödülü onun oğluyla paylaşmak durumunda kalmış olmalarından dolayı "feci kızgın" olduklarını fark etti. Cana yakın Heisenberg ve Dresden'li bir çoban gibi giyinmiş annesi, Flo'ya daha uygun insanlardı. Flo, Heisenberg'i "hiç cakası yok" diye takdir ettiyse de, onu da kendi oğlu gibi "felaket flörtçü" buldu, ikisinin de onlara hayran kadınların peşinde dolanıp sonra "bıkıp usandıkları zaman zavallı, yorgun anne[lerine] koştukları"ndan şikayet ediyord u . lısl Daha önce Dirac'ı ona hayranlık duyan genç kadınların yanında görmemişti ve bu hoşuna gitmed i : Flo fark ettiyse de, etmediyse de, Dirac ondan uzaklaşmaktaydı. Hiçbir masraftan kaçınılmayan misafirperverlik dört gün kesintisiz devam etti. Dirac'a düşen tek iş, Salı öğleden sonra Nobel konuşmasını yapmaktı; geleneksel olarak, ödül kazananların yaptıkları çalışmaları diğer akademisyenlerle paylaşmaları için bir fırsattı bu . Dirac yirmi dakikalık sunumunun çoğunda "Eiektronlar ve Pozitronlar Teorisi"nden bahsetti, kuantum mekaniği ve göreliliğin "pozitronu öngörmeye" nasıl imkan verdiğini anlattı. Pozitron hakkında yaptığı spekülasyondan ilk defa öngörü diye bahsetti ve spekülasyonlarından bir başkasını anlatmaya, her zamankinden daha emin olarak devam etti : "Negatif protonların var olması mümkündür." Son olarak, pozitif ve negatif yük arasındaki gözle görülür simetriye dikkat çektikten sonra, evrenin eşit miktarda madde ve antimaddeden oluşuyor olabileceğinin ipuçlarını verd i : Dünya'nın (ve herhalde bütün Güneş Sistemi'nin) ağırl ı kl ı olara k negatif elektronlar ve pozitif protonlar içermesi ni bi r tesadüf olara k görmel iyiz. Yıldızları n bazı ları içi n bunun ta m tersi olması pekala mümkündür, bu yı ldızla r esas ola rak pozitronlardan ve negatif protonlarda n ol uşuyor ola bi l i r. Hatta her türden yarı yarıya yı ldız olabilir.[!!]
304
Madde ve antimaddenin eşit miktarda bulunduğu bir evrenin kapılarını aralıyordu Dirac ve bu evrende, bilinmeyen bir nedenden dolayı, insan deneyimi neredeyse bütünüyle maddeyle sınırlıydı. Peki ama bu bir spekülasyon muydu yoksa bir öngörü mü? Dinleyiciler bundan emin olamamakta haklıydılar. Dirac hem maddeden hem antimaddeden oluşan bir evreni hayal eden ilk kişi olmadığının farkında değildi anlaşıla n . 1898'in hareketli yaz aylarında, J .J . Thomson elektronu keşfettikten hemen sonra, Manchester Üniversitesi'nden fizikçi Arthur Schuster'in aklına da benzer bir fikir gelmişti. Nature'ın bir yaz sayısında yayımlanan kaygısız bir yazıda Schuster, atomların, antiatom delikiere akan görünmez bir akışkan maddenin kaynağı oldukları şeklinde acayip bir fikre dayanarak, e it miktarda "madde ve antimadde"den oluşan bir evren düşünd ü . 1 7 Lakin Schuster'in bu tuhaf fikrini destekleyen bir mantık veya gözlem yoktu, böylece fikir, onu düşünenin sözüyle bir "tatil hayali" olarak kaldı. On sene geçmeden unutulup gitti. Nobel kutlamalarının ardından, ödül kazananların çoğu eve geri döner. Ama Dirac, Heisenberg ve anneleri, biraz daha kutlamak üzere Kopenhag'a devam ettiler. Herhalde olaya bir yerinden dahil olmak istediğinden, Bohr Cumartesi gecesi konağında onların onuruna büyük bir parti verdi. Bohr'un yakın çevresinden olmayan Schrödinger daveti geri çevirerek birkaç ay önce Almanya'dan kaçarak yerleştiği Oxford'a döndü . İngiltere'deki iş arkadaşları onun özel hayatını yadırgıyorlardı (Schrödinger karısı ve metresiyle beraber yaşıyordu), buna karşılık o da kolejleri "eşcinsellik akademileri" diyerek küçümsüyordu . lısl Dirac'ın annesi Bohr'un çevresindeki hoş hayata dair pek çok hikaye duymuştu ve hayal kırıklığına uğramadı. Bohr "amirane" bir kimseydi, diye gözlemledi Flo, karısı Margrethe'i de çok beğenmişti. Margrethe Bohr'un leopar postu ve sarı boncuklarla süslü yeşil gündüz elbisesi cüretkar bir kıyafetti ve onun hoca havasını hafifletiyordu . lıgl Bohr'ların evi göz kamaştırıcı görünüyordu : Şurada burada insanın karşısına çıkan kış çiçekleri ve eğreltiotları, heykeller, kuyruklu piyanonun üstünde duvara asılı kübist resim, dönümlerce 305
bahçe ve koruya bakan devasa pencereler. Flo'ya göre bu bolluk aileyi hiç şımartmamıştı, hele de Bohr'ların oyunbaz ama terbiyeli beş oğlun u . M isafirlerin evdeki ilk akşamında Bohr evde yoktu ve döndüğünde yatmaya ilk gidenin Dirac olduğunu öğrendi. Değerli vakitlerini kaybetmeyi istemeyen Bohr, Dirac'ın odasına giderek onu aşağı indirdi, konuşmaları ertesi günün ilk saatlerine kadar devam etti. Dirac'ın Bohr'u neden bu kadar candan sevdiğini şimdi aniayabiliyordu Flo: Burada Dirac'tan büyük bir adam vardı, otoriteydi ama otoriter değildi, güçlüydü ama baskıcı değildi, herkesin en iyi yönlerini ortaya çıkarmayı biliyord u . Flo'nun aklından, oğlu için Bohr'un mükemmel bir baba olacağı fikri pekala geçmiş olabilir. Bohr'un partisinin de Nobel Vakfı'nın davetlerinden aşağı kalır yanı yoktu . Konağın ana salonunda kocaman cam tavanın altındaki masalarda oturan üç yüz davetli, ardı arkası kesilmeyen şampanya, bira ve şarap içip, bol ikramlı açık büfeden yemek yediler. Herkes yemeğini yedikten sonra, Bohr salonun ortasına geçip İngilizce bir konuşma yaptı, böylece "genç öğrencileri"nin başaniarına yaptığı katkıyı kimsenin göz ardı etmemesini zekice sağlamış oluyord u . Heisenberg ona Almanca cevap verdi, ama Dirac tek kelime etmedi; konuşmalar boyunca bir sütunun arkasında saklandı. Kadehlerin kaldırılmasının ardından Bohr piyanoyu kabul salonuna getirdi, piyanoda Danimarkalı virtüöz Gertrude Stockman'ın ve kaçınılmaz olarak Heisenberg'in eşlik ettiği, pembe kıyafetli bir Amerikalı şarkıcıdan kabare dinlediler. Dirac bu kutlamaları angarya bir iş gibi görmüş ve ertesi günü tanıdığı insanlarla aile arasında geçen sakin bir pazar günü olarak geçirmekten memnun olmuş olsa gerek. Cambridge'de Dirac'ı hiçbir eğlence anlayışına sahip olmayan bir insan sureti zanneden pek çokları, onu Bohr'ların yuvasında keyfi yerinde, içerideki bir çeşmeden annesinin ve Margrethe'in üstüne su sıçratıp oynarken, onlar da bir yandan gülüp itiraz eder bir yandan da kendilerini damlalardan korumaya boş yere uğraşırken görseler şaşırırlardı. 306
Dirac'ın Cambridge'deki tanıdıkları, onun gününü Bohr'la, Bohr'un oğulları ve Heisenberg'le takılarak, bedminton oynayıp Kopenhag çevresindeki tepelerden aşağı kızakla kayarak geçirmekten memnun olmasını da beklemezlerdi. Gece olunca Dirac her zamanki mesafeli haline dönüyordu : Kimseye iyi geceler dilernekle uğraşmadan erkenden yatağına giriyordu . Fakat Bohr, Dirac'la iş konuşmak istiyor, dolayısıyla onu alt kata indiriveriyordu . Pazartesi günü geç saatlerde Bristol'e dönen Flo'yu istasyonda Betty karşıladı, annesinin "güzel ve harika macerası"nı dinleyerek ertesi günün ilk saatlerine kadar oturd u . Charles ortalıkta yoktu . Dirac nasıl olup da Heisenberg ve Schrödinger'le beraber ödül alabildiğini ömrü boyunca merak etti. Daima gizliliğin piri olan Nobel Vakfı her yılın ödülüne dair bilgileri ancak, elli yıl kilit altında tuttuktan sonra açıklar. Dirac kuantum mekaniği alanındaki ilk ödüllerin ardındaki siyasi dalapiarı hiçbir zaman öğrenemedi; sonunda öğrenebildikleri, kendisini İngiliz kristalograf William Bragg'in aday gösterdiğinden ve Einstein'ın aday göstermediğinden ibaretti. lı ol Dirac'ın ödülü bu kadar genç yaşta almasının şans eseri olduğu ancak onun ölümünden sonra ortaya çıkacaktı. Ödül komitesi, ödülün verildiği ilk otuz yılda, fizik ödüllerinin, muhtemelen Alfred Nobel'in ödüllerin pratik buluş ve keşiflere verilmesi arzusundan dolayı, teorik katkılar aleyhine yan lı bir şekilde verilmiş olduğuna karar vermişti. Teorik fizik konusunda her zaman çok doğru bilgilere sahip olamayan komite, ı 929'da Heisenberg ve Schrödinger'in teorilerinin "daha temel tabiatta bir keşfe henüz yol açmamış" olduklarına dair bir karar aldı. lııl Stockholm'de perde arkasında, yeni teoriye ne zaman ödül verileceği ve bu ödülün kime verileceği üzerine uzun ve canhıraş bir savaş verilmekteydi. ı 932'de Heisenberg ve Schrödinger'i aday gösterenierin sayısı her ay a rtarken vakıf hala bunu tartışmaktaydı. ı933'ün başında kuantum teorisine ödül verilmesi yönünde ezici baskı vardı, ama ödülün nasıl paylaştırılacağına dair anlaşmazlıklar da devam ediyordu . Dirac'ın adı ise komitenin önüne pek az getirilmişti. lııl Komite Eylül ı 933'te toplandığında, yani pozitronun keşfi yaygın 307
kabul gördükten sonra Dirac'ın adı çok daha fazla öne çıkıyord u . İsveçli fizikçi, komitenin en etkin üyesi Cari Oseen, Dirac'ın çalışmalarının kalitesini öğrencisi Ivar Waller'dan duymuştu . Daha önemlisi, pozitronun keşfi "fiili bir hakikat" olarak, Dirac'ın teorisinin yararlılığını ortaya koyan bir gözlem olarak görülüyord u . Toplantının sonunda Heisenberg, Schrödinger ve Dirac'ın, Pauli ve Born da dahil diğer adayların hepsinden fersah fersah ötede oldukları ve Heisenberg'in yeni teoriyi yayımiayan ilk kişi olarak özel bir ilgiyi hak ettiği konusunda fikir birliği oluşmuştu . Komitenin bu kararı bugün hercai görünüyor. Heisenberg ve Schrödinger'e ı 932 ve ı 933'te ayrı ayrı ödül verilmesi, Dirac'ın da kendi başına ödül almak üzere ertesi seneye bırakılması muhtemelen daha adil olacaktı. Böyle bir sonucu Dirac'ın kendisi de çok büyük ihtimalle hakça bulurd u . Aslında bunların hiçbiri önemli değil; Aralık ı933'te Stockholm'de şereflendirilen üç fizikçinin de Nobel statülerini hak ettiğinden bugün hiç kimsenin şüphesi yok. Dirac, Heisenberg ve Schrödinger bugün, ödül kazananlar arasında, bütün Nobel ödüllerine o özel ihtişamı veren en seçkin isimler arasındalar.
308
1 9 . Böl ü m •
Oca k 1934- 1935 I l kba ha r• Oruç tutmak, çal ışmak ve kadınlara hiç ba kmamak O muhteşem gençliğe düpedüz hıyanet. WILLIAM SHAKESPEARE, Aşkı n Emeği Boşuna, IV. Perde, III. Sa hne
Otuz iki yaşındaki Dirac isteyebileceği her şeye sahipti görünüşte. Sağlığı gayet yerindeydi, dünyanın en iyi fizikçilerinden biri sayılıyordu, bol bol parası vardı, işi de bundan daha iyi olamazdı. Ev hayatına dair kaygılar dışındaki tek derdi, arkadaşlarının hepsinin erkek olmasıydı. Çoğu insan, Dirac'ın ömrünü St John's Koleji'nin sadece erkeklerin kaldığı kulelerinde şımartılarak geçireceğine ve bakir olarak öleceğine kesin gözüyle bakıyordu . Gelecek üç yıl içinde hepsini şaşırtacaktı Dirac. Birkaç teorik fizikçinin de tahmin ettiği üzere, çalıştıkları konu bir altın çağın sonlarına geliyord u . Kuantum mekaniği alet çantası şimdi, atom ve çekirdek üzerine çalışan bilim insanlarının karşılaşabileceği pratik problemierin hemen hepsini çözmek üzere ellerinin altındaydı. Bu alanda teori harika bir şekilde işliyord u . Gelgelelim Dirac ve araştırma alanının diğer önde gelenleri için konu kapanmış olmaktan uzaktı : En acil mesele, sonsuzluklardan arınmış bir elektron, pozitron ve foton alan teorisi (kuantum elektrodinamiği diye bilinen teori) kurmaktı. Kaliforniya'da yaşayan Oppenheimer, Bhagavad Gita � ve bir düzine daha kitaba gömülüp kaybolmadığı zamanlarda çalıştığı bu alanda uluslararası bir liderdi. ı 934 yılı başlarında Oppenheimer ve bir öğrencisi, kuantum alan teorisinin, bir negatif eneıj i denizi olduğunu varsaymadan da anti-elektronların varlığına izin verdiğini kanıtlayarak Dirac'ın delik teorisine sağlam bir darbe indirdiler. Oppenheimer, Dirac'a bu makalesinin bir nüshasını gönderdi ama 309
cevap alamadı. Avrupa'da Pauli ve genç öğrencisi Vicki Weisskopf, spini olmayan parçacıkların da antiparçacıkları bulunduğunu ispat ettiler. Bu, spinsiz parçacıkların antiparçacığı olmaması gerektiği çünkü bunların Pauli dışlama ilkesine uymadığı anlamını taşıyan Dirac teorisiyle düpedüz çelişiyord u . Pauli "anti-Dirac makalesi" dediği çalışmasıyla gurur d uyuyordu ve "eski düşmana, Dirac'ın s in yapan elektron teorisine bir tane daha çakabildiği" için mutluyd u . ı Pauli ile Weisskopf negatif enerji denizi kavramını gereksiz kıldılar, fizikçiler her pozitronun elektron kadar gerçek olduğu fikrine alıştıkça bu kavram tedavülden kalktı : Pozitrona herhangi bir şeyin eksikliği gibi muamele etmeye hiç gerek yoktu . Ama Dirac bunu kabul etmedi : Spinsiz temel parçacık yoktur, dedi inandırıcılıktan uzak olarak, yani Pauli ile Weisskopf'un tezleri akademikti. Bu nedenle Dirac delik teorisini kullanmaya devam etti, bu teori de deniz fikrini kullanmayan teorilerle tamamen aynı sonucu veriyordu . Dirac'ın yetkinliği sayesinde birçok fizikçi onu takip etti ve sadece bulgusal bir araç olarak kalsa bile delik teorisinin kullanımı sürd ü .� Fizikçiler kuantum elektrodinamiğinin hangi versiyonunu kullanırsa kullansın teorinin başının dertte olduğu ortadaydı. Dirac ve fizikçi arkadaşları ne kadar uğraştılarsa sonsuzlukları teoriden çıkarmayı, sağlam hesaplar yapılmasını mümkün kılmayı başaramadılar. Teorik fiziğin "daha kırk fırın ekmek yemesi lazım" diye söyleniyordu Oppenheimer, fakat ya Pauli'nin ya da Dirac'ın gelecek yaza kadar teoriyi kurtarmanın bir yolunu bulacağı konusunda iyimserliğini koruyordu . Eğer bu gerçekleşmezse onlar da teorinin kurtuluşu olmadığını düşüneniere katılmak durumunda ka laca kla rd ı.� Cambridge'e gelen ziyaretçiler, Heisenberg ve Wigner da dahil, Dirac'ın, kuantum alan teorisi üstüne çalışmak yerine Kapitsa'nın yeni laboratuvarında onunla beraber deney yapmakta olduğunu görüyorlardı. Dirac Cavendish'te kimyasal elementlerin saf örneklerine ihtiyacı olan bazı iş arkadaşlarının bu pratik meselesini çözmeye çalışıyord u . Her elementte, elementin her bir atomunda aynı sayıda elektron ve proton olur ama bütün çekirdeklerde aynı 3 10
sayıda nötron yoktur: Çekirdeğin, her biri kendine özgü bir nötron sayısına sahip olan çeşitlerine bir elementin izotopları denir. Mesela hidrojenin üç izotopu vardır: Hidrojen çekirdeklerinin çoğunda hiç nötron yoktur ama bir veya iki nötrona sahip çekirdekler de bulunur. Rutheıford'un meslektaşlarının yapacakları deneyler için bazı izetopların saf örneklerine ihtiyaçları vardı, ama güç bir işti bu, zira doğada bulunan element örneklerinde atomlar farklı izotoplardan, karışık vaziyette bulunur ve birbirlerinden ayrılmaları son derece zordur, çünkü kimyasal reaksiyonlarda neredeyse birbirinin aynı şekilde davranırlar. Dirac iki izotopun karışımından oluşan bir gazı ayrıştırmanın, hareketli hiçbir parçası olmayan aletlerin kullanıldığı temiz bir yolunu buld u . Fikri, yüksek basınçlı bir gaz jetini spiral bir yoldan geçmeye zorlamaktı : Daha ağır, daha hantal moleküller dönen gaz kütlesinin dış kısmında kalmaya meyletmeliydi, daha hafif olanlarıysa içteki yolu dolduracaklardı. Dirac bu "izotop ayrımında jet akış yöntemi" için gereken aygıtı tasarladı, sonra da Kapitsa'nın dükkanından bir kompresör ödünç alıp bizzat işe girişerek aygıtı yaptı. Bir kere daha, mühendislikte şansını deniyord u . Çıkan sonuca şaşırdı. Aygıt izotopları etkin bir şekilde ayrıştırmıyor ama Dirac'ın daha sonra "hokkabazlık numarası gibi bir şey" dediği bir durum ortaya çıkarıyordu . � Dirac sıradan atmosfer basıncının altı katı basınca sahip gazı, küçük bir bakır boruya pompaladığında, gazın spiral harekete geçmesinin ardından, birbirinden çok farklı sıcaklıklarda iki ayrı akıntıya ayrıldığını gördü : Akıntıların biri öbüründen aşağı yukarı 100 santigrat derece daha sıcaktı. Mayıs ı 934'teki bir Cambridge ziyareti sırasında aygıtı gören Wigner, Dirac'a bunun hakkında sorular sordu, fakat Dirac'ın cevapları kısa ve faydasızdı; kibar Wigner'ın alınmasına neden old u . Wigner, Dirac'ın, ne dediğini iyice bilene kadar düzenekten bahsetmek istemediğini ve bilgisizliğin üstünü bir çift nazik sözle örtme teamülünden haberdar olmadığını anladı. Dirac sıcaklık farkının iki gazın akıntıya direnci arasındaki farktan kaynaklandığını düşünüyordu ancak dairesel hareketin daha hızlı gaz moleküllerini yavaş olanlardan ayırmış olması daha mümkünd ü . Lucas 311
profesörünün laboratuvar işlerine bulaşmasının teorik fiziğin iyi yolda olduğuna işaret ettiğini düşünen Rutherford'un takdir eden bakışları altında Dirac, Kapitsa'yla birlikte aylarca çalıştı. � Dirac'la sohbetleri sırasında Kapitsa, Trinity Koleji'nin yüksek masasındaki arkadaşları ve onlarla yaptıkları disiplinlerarası muhabbetlere dair bolca konuşmuş olsa gerek. Kapitsa'nın bilmediği şey, Mart ı 934'ten itibaren, Anna'yla birlikte evlerinde sık sık ağırladıkları bir tanıdığın MIS mu h biri olduğuyd u . "VSO" kod adlı bu iş arkadaşı, "Sovyet yetkililerin gözünde bu ülkedeki değeri, Rusya'daki değerinden daha fazla olmasa, bir Sovyet vatandaşının Rusya'ya habire giriş çıkış yapması[nın] mümkün olamayacağı"ndan emindi. VSO tarafından sunulan, Kapitsa'nın bilimdeki itibarına dair kıskanç yorumların şuraya buraya serpiştirildiği bu raporlarda Kapitsa'nın casus olduğuna dair herhangi bir kanıt yoktu, fakat gizli servisi kıllandıracak miktarda dalaylı kanıt vardı. Neden, bir Sovyet pasaportuna sahip olduğunu arkadaşına dahi söylemeyecek kadar çekingendi Kapitsa? Kırım'da bilim insaniarına ayrılan dinlenme mekanı sadece Komünist Parti üyelerine açıktı, o halde Kapitsa eğer söylediği gibi, partiye üye değilse, onun orada kalmasına nasıl izin veriliyordu?� En şüpheli şey de, Kapitsa'nın, Londra'daki yeni Sovyet büyükel isi ivan Mayski'yle Cambridge çevresinde gizli saklı buluşmalarıydı. 7 Yani Kapitsa, artık MIS'in şüpheiiierin başında geliyordu . Buna rağmen Dirac hiç şüphe çekmemiş gibi görünüyor. Herhalde, pek çok insana apolitik, hayal aleminde yaşayan Don imajının en mükemmel örneği gibi geldiğinden . Eğer VSO şüpheci olduğu kadar dikkatli de olsaydı, Dirac'ın nasıl olup da Kapitsa'yla beraber Kırım'daki dışa kapalı dinlenme rnekanına girebildiğini merak ederdi. Fakat Dirac MIS'in ilgisinin tamamen dışında kalmış gibi duruyor; onun hakkında bir dosya tutulmuşsa bile buna dair kamuya açık hiçbir kayıt yok. Hitler yönetiminin vahşeti a rtık basında yer alan haberlerden açıkça anlaşılıyordu; ama görüldüğü kadarıyla, ı 934 ilkbaharında Dirac'ın kuantum elektrodinamiğinin geleceğiyle ilgilenmesini 3 ı2
sağlamak için, sonuç alamayacağı bir girişimle Cambridge'e gelen Heisenberg bu haberlere kulak asmıyordu . Heisenberg, Born'un evinde kaldı ve onu memleketine dönmeye ikna etmeye çalıştı. � Ev sahibiyle bahçede çıktıkları bir akşamüstü yürüyüşünde ona, Nazi hükümetinin Born'un araştırmalarına devam etmek üzere Almanya'ya dönmesini kabul ettiğinden, ama ders vermesini kabul etmediklerinden bahsetti. Born'la birlikte ailesinin de dönmesine izin verilmeyecekti. Yakın bir aile dostunun böyle bir mesajı iletmeyi düşünebilmesini aklı almayan Born çok öfkelendi ve konuşmayı kesti. Born'un, Heisenberg'in Nazi barbarlıklarının arasında medeni bir vatandaş olarak yaşamaya çalışmanın zorluklarını anlatmasını dinlemeye ancak çok zaman sonra tahammül edebildi. SSCB'de de, Stalinci yola gelmek istemeyen bilim insanları için şartlar daha iyi sayılmazdı. Ortodoks kuantum mekaniğini desteklemesinin sonucunun Sibirya'daki bir toplama kampına gönderilmek olacağından endişe eden George Gamow, ı 933'teki Solvay Konferansı'na davet edilmesini bir kaçış yolu olarak kullandı. Sovyet başbakanı Vyaçeslav Molotov'u ona ve eşi Rho'ya çıkış vizesi vermeye ikna etti, sonra da kaçtı; Sovyet yetkililer mosmor oldular. Gamow'lar Cambridge'e ı 934'ün başlarında geldiler ve kısa sürede sevilen bir çift oldular, dostane canlılıklarıyla onları görenleri mutlu ediyorlardı. Rho son derece çekici, kestane rengi saçlı bir kadındı, bir oda dolusu inatçı Don'u bile neşelendirebilecek, Greta Garbo'vari bir kişiliği vardı. Hepsi de rujuyla uyumlu renklerde olan hoş aksesuvarlarla, şık giyinir, kimi zaman Vogue [bir moda dergisi-ç.] için yapılan bir fotoğraf çekiminden çıkıp da gelmiş gibi görünürd ü . � Sigara üstüne sigara içiyordu ama Dirac bundan rahatsızlık duymuyordu, ona hayrandı. Bu karşılıklı bir duyguydu ve kısa sürede birlikte bir şeyler yapma imkanı buldular, bunlar aynı zamanda baş başa olmalarını da gerektiren şeylerdi : Rho, Dirac'a Rusça öğretecek, karşılığında Dirac da ona araba kullanmayı öğretecekti. Dirac dördüncü dilini hızla öğreniyordu; gelecek aylarda Rho bunu Dirac'ın "hata dizini"ndeki düşüşü gösteren grafiğe kaydedecekti ("hata dizini" tanımlanmamış bir kavramdı, diye belirterneden durarnadı Dirac). lıol Cambridge'de sadece birkaç 3 ı3
hafta kalan Gamow'lar Dirac'ı kederlere salarak Kopenhag yollarına düştüler. Dirac, birkaç sene sonra yaptığı özel yorumlara göre, Rho'ya aşık olmamıştı. lı ıl Yine de sevgi dolu mektupları, bir sevda telaşıyla aylar boyunca Kuzey Denizi'nin bir ucundan bir ucuna yaiiandı. "Lütfen mektuplarımı yalnızken oku" diye rica ediyordu Rho. Dirac'ın Rusça yazdığı mektupları, her birine not verip hataları kırmızı mürekkepli kalemle güzelce düzelterek geri gönderiyordu . Rho, Dirac'ın onun sigarayı azaltmasını takdir etmesini umut ediyor ve günde kaç defa onu düşünmesini isteyeceğini soruyordu Dirac'a; Dirac'sa onun kendisine dair hatıralarının Rho'yu biraz olsun üzmesinden endişe ediyord u . Cilveleşen ergenler gibiydiler, birbirlerini kırmamak için çırpınıp sürekli özürler diliyorlardı. Rho eğer cüretkar davrandıysa affedilmesini dilerken Dirac onu hiç böyle bir rahatsızlık duymadığına temin ediyordu, hem zaten "Rus kadınların İngilizler kadar sıkıcı olmasını beklemiyor"d u . lııl Birbirlerini bir daha görmeyi sabırsızlıkla bekliyorlardı, bu dileklerinin gerçekleşmesi çok sü rmeyecekti. Bu arada Dirac Cambridge'de cuma rtesi sabahları bir saat ders aldığı bir kadın öğretmenden Rusça öğrenmeye devam ediyordu . Öğretmeninin adı Lydia Jackson'dı, St John's'ta hoca olan Meredith Jackson'la yaptığı talihsiz evlilikten önce Elisaveta Fen ismiyle tanınan, Rus göçmeni bir şairdi. Romantik ve sağlam iradeli bu kadın Cambridge'de kendini yersiz hissediyor (burada kuwetli kadına yer yok, diye düşünüyordu) ve memleketinin dilini öğreterek hayatını kazanıyord u . Londra'nın edebiyat çevrelerinin birinin bir buluşmasında George Orwell'i (herhalde sev ililerinden biriydi) ilk karısı olacak olan kadınla o tanıştırmıştı. 13 Jackson, Dirac'la Sovyetler Birliği üstüne konuşmayı seviyor ve kışkırtıcı derecede muğlak anlatımına bakılırsa Jackson, Stalin rejimine Dirac'tan daha şüpheci yaklaşıyordu . lı41 Dirac bilimden nadiren bahsediyordu fakat bir keresinde matematik hakkında bir-iki kelam etti : Jackson matematiğin insan icadı olduğunu düşünüyordu, Dirac ise onun "her zaman var olduğu" ve insanlar tarafından "keşfedildiği" kanısındaydı. "Allah tarafından yaratılmış olduğu anlamına gelmez 3 14
mi bu?" diye sordu Jackson . Dirac güldü ve, "Belki hayvanlar da matematikten biraz anlıyordur' ıs diyerek bunu kabul etti. Jackson'ın Dirac'a aşinalığı ona yazdığı mektuplardan belli. Bunlardan birinde Dirac'ı, hiç de en beğenilen özelliklerinden olmayan gerçekçiliğinden dolayı takdir ediyor: "Senin, bütün profesörlerin ve matematikçilerin olması beklendiği gibi dalgın olmadığını biliyorum : Herhalde içinde hala epey bir mühendislik var." Kışkırtıcı bir şekilde, çıplak yüzdüğü Hampstead Heath'teki bir göletten bahsettikten sonra, Princeton'da geçireceği izin yılı için sağlam nasihatler veriyor ona : Bu arada, ba rbar Ameri ka Bi rleşik Devletleri'nde Rusça nı başlayı p bütün bütün unutmamaya ça lış. Lütfen ara sı ra bi r şeyler okumaya ça lış. [ . . . ] Ve bi r Ameri kal ıyla evlenmemekle ilgili söyledikleri mi sakın unutma : Öl ümcül bi r hata olur! Sert ama anlayışlı bir mizaca sahip bi r İngiliz kızı senin için en uygunu olacaktı r. Ruslara gel ince - onla r zaten bi r elin parmakları nı geçmiyor. [ . . . ]�
Dirac'ın kendisine yazdığı mektupları kimselere okutmamaya kararlı olan Jackson bu mektupları düzenli olarak yakıyordu . Sovyetler Birliği'ne dair görüşleri de, ilişkilerinde fiziksel bir yakınlığın kurulup kurulmadığına dair kanıtlarla birlikte alevlerin içinde kaybolmuş olsa gerek. [!Z] Dirac, John Van Vleck'le bu kez Calorada dağlarında yine bir yürüyüş tatili yaptıktan sonra Eylül sonunda Princeton'a vardı. lısl Arkadaşına yine tuhaflığına dair hikayeler bıraktı. Bir tanesinde, kibarca tanımlanmak istenirse işlevsel giyim denebilecek bir kılıkta Durango'da geceleyin sokakta gezinirken, berduş zannedildi. Amerikalıların Lucas profesörünü sokak serserisi sandıkları son sefer olmayacaktı bu . Princeton'da Dirac, o zamanlar Fine Hall'daki bir dizi ofisten ibaret olan İleri Araştırmalar Enstitüsü'nde çalışıyord u . O ve Fine Hall'daki iş arkadaşları yemeklerini, bir yanında bulunan üniversite 3 15
binalarını diğer yandaki dükkaniardan ayıran Nassau Sokağı'ndaki gösterişsiz lokantalardan birinde yemeyi seviyorlardı. Hocaların favorilerinden biri çevrede Balt adıyla tanınan, düşük fiyatlara doyurucu yemek veren ama sadece beyazlara hizmet sunan Baltimare Dairy Lunch'tı. Dirac'ın yemeğe birlikte gitmeyi tercih ettiği kişilerden biri, yeni meslektaşı, modern kuantum mekaniğini Princeton'a getirme görevindeki nazik Macar Eugene Wigner'dı. Açıklanamayacak şekilde pinti olan Wigner iki adalı dairesine gelen misafirlere, evin mobilyalarının kendisine maliyetinin 25 Dolar'dan az olduğunu gururla ilan ediyordu, sanki belli olmuyormuş gibi. lıgl Dirac'ın Princeton'a geldiğinin ertesi günü öğle yemeğinde ne Wigner ne de Fine Hall'daki diğer iş arkadaşları müsaitti, dolayısıyla Dirac şehir merkezine giden beş dakikalık yola tek başına koyuldu . Muhtemelen Balt olan lokantaya girince Wigner'ın bir kadınla oturduğunu görd ü . lı ol Bakımlı ve Wigner'dan azıcık daha genç görünen, bulaşıcı bir şekilde kıkır kıkır gülen bu kadın Wigner'a epey benziyordu, yüzü onunki gibi uzun ve çıkık kemikliydi. İngilizceyi aynı ağır aksanla, tereddütlü konuşuyordu ama Wigner gibi mesafeli değildi, sigarasını uzun, siyah bir ağızlıkla içiyordu . Kadın, Wigner'ın kardeşi Margit'ti, arkadaşları ve ailesi ona Manci diyord u . Lokantaya giren zayıf, kırılgan görünümlü genç adamın görünüşünden çok etkilendi, daha sonra bu adamın o sırada kayıp, hüzünlü ve mutsuz göründüğünü hatırlayacaktı. "Bu kim?" diye sordu ağabeyine. Wigner ona bu adamın şehirdeki en seçkin misafirlerden ve geçen sene Nobel ödülü alanlardan biri olduğunu söyledi. Ona Dirac'ın tek başına yemek yemeği sevmediğini söyleyince Manci, "O zaman onu bizimle yemeğe davet edelim" dedi. Dirac'ın hayatını değiştiren öğle yemeği işte böyle başladı. Dirac'ın kişiliği ile Manci'ninki birbirine ancak bu kadar zıt olabilird i : Biri ne kadar ketum, ölçülü, nesnel ve soğuksa, öteki de aynen o kadar konuşkan, fevri, öznel ve tutkuluydu; Manci, Dirac'ın sevdiği çeşit dışadönüklerdendi. Arada bir birlikte yemeğe gidiyor, ama resmen çıkmıyorlardı, bu belki biraz da, Princeton'da kalan ve ona güvendiği açık olan kocası tarafından Dirac'a emanet edilmiş 3 16
olan Rho Gamow'un varlığının Dirac'ın dikkatini dağıtmasıyla ilgiliydi. lııl Fakat bu sosyal meseleler Dirac için tali konulard ı : Vaktinin çoğunu Fine Hall'daki ofisinde ve Nassau Sokağı'na yakın ağaçlık caddelerden birinde, büyük bir evde tuttuğu odada çalışarak geçiriyordu . lııl İş arkadaşlarının gördüğü kadarıyla Dirac'ın kadınlara gösterdiği ilgiye bakılırsa, hadım olabilirdi bu adam. Fine Hall'da Dirac'a verilen yer Einstein'ınkiyle aynı koridordaydı, ikisinin ofisleri arasında sadece Wigner'ın ofisi vardı. Einstein kentteki meşhurların en meşhuru, Veblen'den sonra enstitünün ilk hocasıydı. O ve eşi Ekim ı 933'te geldiler ve Einstein'ın "upuzun topuklu pabuçlarının üstünde çıtkırıldım yürüyen yarı tanrıların tuhaf tören köyü" diye tarif ettiği kentin merkezinden beş dakika yürüme mesafesindeki Mercer Sokağı'ndaki mütevazı bir müstakil eve yerleşmeden önce bir apa rtman dairesinde kaldılar. lı3l Sığınacak güvenli bir liman bulduğuna şükredip, "herkes mücadele edip acı çekerken böyle huzurlu bir yerde olduğuna neredeyse utanıyor" olsa da, Einstein yeni yurdunun da ırkçılıktan azade olmadığını görebiliyor, kentin en meşhur eviadı Paul Robeson'la � buluştuğunda belki bundan da bahsediyord u . lı41 O zaman elli dört yaşında olan Einstein daha yaşlı gösteriyordu : Düz renkli yağmurluğu ve yünlü şapkasıyla ayaklarını sürüye sürüye yürüyor, yanından geçen yayalarla göz teması kurmaktan kaçınıyordu, özellikle de onun kim olduğunu anlayanlarla. lısl Fine Hall'a geldiği gün, basın fotoğrafçıları ve yüzlerce kişilik kalabalık, kütüphanenin açık bir penceresinden onu biraz olsun görebilmek için toplanmıştı. Yetkililer onu binanın bir arka ka ısından kaçırırcasına çıkarmak ve içeri almak durumunda kaldılar. 26 Einstein ile Dirac'ın birlikte çalışmasını düşünmek Veblen ve arkadaşlarının ağzının suyunu akıtıyordu ya, bunu ancak rüyalarında görebilecekleri kısa sürede anlaşıldı. Bu iki adam birbirlerine saygı duyuyorlardı, fakat aralarında özel bir yakınlık, işbirliğini tetikleyecek hiçbir kıvılcım yoktu . Aynı konuyu çalışıyorlardı ama yaklaşımları birbirinden epey farklıydı : Dirac kuantum teorisini geliştirmekteydi ve ona atfedilen felsefi zafiyetlere kulaklarını kapatmıştı; Einstein bu teorinin başarısına hayrandı ama ona güvenmiyordu (1935 3 17
baharında kendinden genç araştırmacı arkadaşları Boris Podolsky ve Nathan Rosen'la birlikte yazdıkları, teorinin alışılagelen yorumlama biçimine ciddi şüpheler uyandıran bir makaleyi tamamladılar). l21l Einstein tutucu bir bilim insanıyken, Dirac yerleşik teorilerden, hatta oluşmasına kendisinin de katkıda bulunmuş olduklarından bile vazgeçmeye daima hazırdı. Bir başka engel de dild i : İngilizceyi ancak çat-pat konuşabilen Einstein anadilinde konuşmayı tercih ediyor, Dirac ise bunu güçlükle konuşuyordu (Dirac, Hitler rejiminden kaçan mültecilerin yanındayken, Almanca konuşmama kuralını esnetiyordu). Hem Dirac sigara içenlerden uzak durma eğilimindeydi; gerçi Einstein Kasım sonunda, bu huyunu hiç de beğenmeyen karısına iradesini göstermek adına pipo içmeyi birkaç haftalığına bırakarak bu engeli kısa süreliğine kaldırmıştı. "Bak işten diye şikayet etti bir kom usunda, "artık pipomun kölesi değilim, şo kaaaadının kölesiyim ! ' 28 Dirac izin senesinin çoğunu Kuantum Mekaniğinin İlkeleri'nin ikinci basımı için çalışarak geçirdi, kitabı daha az matematiksel ve daha az korkutucu hale getirdi. Kitabın tamamlanmış hali aslının yapısını koruyordu ve ilk basımdan daha açıktı, fakat en yetenekli öğrenciler hariç herkes için bu kitabı okumak ancak bir heves olabilirdi. Kuantum mekaniğini gerçek hesaplar yapmak için kullanmak isteyenlerin çoğu, konunun altında yatan güzelliğin hiçbir yerde, zaman zaman "modern fiziğin İncil'i" denen bu kitaptakinden daha açık şekilde gösterilmediğinden emin olarak, pratiğe daha fazla önem veren metinlere başvuruyorlardı. lıgl Doğanın temel işleyişlerine dair doğrulara giden asil yolu matematiğin açtığına hala inanan Dirac, Princeton'da vaktinin çoğunu daha fazla matematik öğrenmeye ayırdı. Bunun sonucunda elektron denklemini yazmanın yeni bir yolunu bularak, elektronun davranışını, geometrisi standart Öklid tipinde (üçgenin iç açılarının toplamının yüz seksen derece ettiği tür geometri) değil, Hallandalı matematikçi Wilhelm de Sitter tarafından geliştirilmiş daha egzotik bir geometrisi olan bir uzay-zamanda tanımladı. Belki de bu, elektronun kuantum teorisin in, genel görelilik teorisiyle uyumlu hale getirilmesine imkan verirdi. Sonuç, doğaya dair yeni kavrayışlar 3 18
getiremese de görkemli bir matematik eseri oldu . Dirac bu görüşünün (temel fiziğin umut veren matematikle üretilebileceği fikrinin) verimli olduğunu henüz gösterememişti. Önde gelen diğer teoricilerin hiçbiri bunu pek fazla dikkate almamıştı : Onlar hala faydacı davranıyor, ipuçlarını deneylerden elde edip eldeki en iyi teorilerin zayıflık ve eksikliklerinden ders almaya çalışıyorlardı. Teoriciler için en ilgi çekici konulardan biri, kararsız bir çekirdeğin kendiliğinden, yüksek eneıj ili bir elektron fırlattığı radyoaktif beta bozunmasıydı. ı 934'ün başlarında Fermi, teorici olarak yeteneğini bir kere daha ortaya koydu . Bu kez, beta bozunmasının ilk kuantum alan teorisini oluşturuyor ve nötrinanun rolünün daha açık olarak aniaşılmasını sağlıyordu . Bir atom çekirdeğinin beta bozunmasının nasıl gerçekleştiğine dair açık bir matematiksel tanım sund u : Nötronlardan biri protona dönüşüyor ve çekirdekte kalıyor, bununla aynı anda başka iki parçacık (bir elektron ve kütlesiz bir nötrino) oluşuyor ve fırlatılıyordu . Bu bozunmaya zayıf kuwet neden oluyordu . Daha önce tanınmayan bu kuwet, kütleçekimi ve elektromanyetizma gibi tanıdık kuwetlerin aksine sadece son derece kısa mesafelerde etki ediyord u . Dirac, Fermi'nin teorisine hayranlık duyduysa da onun peşinden gidip çekirdeğe ve çekirdeğin karmaşıklığına dalmadı. Dirac ilerlemenin en iyi yolunun, matematiğin en güzelinden ilham alarak doğanın en basit parçacıkianna odaklanmak olduğu konusunda son derece katıydı. Bu pürizmin doğru olup olmadığını zaman gösterecekti. * * *
Dirac'ın Fine Hall'daki iş arkadaşları, onun ışıne olan fanatik bağlılığının azalmakta olduğunu fark ettiler. Öğleden sonralarını çoğu zaman iki öğretmenler odasında oyun oynayarak geçiriyordu . Her biri Oxford Üniversitesi'nin en şatafatlı öğretim üyesi odalarının üslubunda döşenmiş olan bu odalarda bütün pencereleri pelüş perdeler çevrelemekteydi, yerler uzun tüylü halılarla kaplıydı, geniş deri koltuklar ve antika taklidi masalar vardı. l3 ol Dirac akşamüstü çay adeti sırasında bir şahın, rakibin sekiz piyonunu geçmesinin 3 19
yolunu boş yere arıyor, meslektaşlarının en sevdiği oyun olan ve Fine Hall'a birkaç sene önce kendisinin tanıttığı Wei Chi'de (Go diye de bilini c ) hezimete uğruyord u . l3ıl Entelektüel eneıj isinin bir kısmını bilimin en çetin problemlerinden, kişisel olarak zevk almanın ötesinde bir anlamı olmayan oyunlara aktarabilecek kadar rahatlamıştı. Kuantum elektrodinamiğinin içinden çıkılmaz durumu onun moralini de tüketmiş gibi görünüyor: Ödül alanların Stockholm'den döndükten sonra, en iyi çalışmalarının kalitesini bir daha yakalayamamalarına neden olduğu söylenen "Nobel hastalığı"na yakalandığından da korkmuş olabilir. Beraber sadalı dondurmalar ve ıstakozlu ak am yemekleri yiye yiye, Dirac ile Manci'nin arkadaşlıkları ilerledi. 32 Ma nci hayat dolu, konuşkan ve hoşsohbetti, İngilizce konuşurken doğru kelimeleri çoğu zaman uğraşa uğraşa buluyordu ama Dirac'ın buzlarını eritmek gibi pek az kişide görülen bir kabiliyeti vardı. Uzun (ama adım adım kısalan) sessizliklerinin arasında Dirac ona gençliğinin elemlerini, ağabeyinin intiharını, zorbalığıyla onu bu sessizlik savunmasına ittiğine inandığı babasını anlattı. Manci'nin de paylaşacak pek çok özel mutsuzluğu vardı; istenmeyen bir çocuk olduğunu, kız kardeşi kadar güzel olmadığı gibi ağabeyinden de entelektüel bakımdan kıymetsiz olduğunu anlattı. Asıl olarak anne babasının evinden çıkabilmek için, daha on dokuzundayken evlenmişti. Macar kocası Richard Balazs'ın eğlence düşkünü ve de zampara biri olduğu ortaya çıkmış, evlilikleri, acısı ancak oğlu Gabriel ve kızı J udy'nin doğumuyla hafifleyen sekiz senelik bir eziyet olmuştu . Manci boşanma işlemlerini başlatmak gibi büyük bir karar alıp, Princeton yoluna düşmeden iki sene önce nihayet tekrar bekar olmuştu . l3 3l Balazs'tan sonra Manci'nin hayatında başka erkekler de olmuş ama hiçbir ilişkisi uzun sürmemişti, Manci yalnız ve kendini gerçekleştirememiş bir insandı. l34l Hava değişikliği olsun diye Princeton'da Eugene'le kalmaktaydı, Budapeşte'de dadılarının yanında olan çocuklarına Noel'de evde olacağına söz vermişti. Otuz yaşındaydı ve ömründe kendini hiç bu kadar özgür hissetmemişti. Kendi kendisini "bilimsel bakımdan sıfır" saysa da, Manci'nin uluslararası etik, ahlak ve siyaset konularına samimi bir ilgisi vardı. 320
Bilgisiyle konunun uzmanlarını sık sık şaşırtır, fakat bir yandan da hiç utanmadığı tarafsızlık eksikliğiyle onları gücendirirdi. O bir kere karar verdi mi salt gerçekler bu kararı değiştirmeye nadiren yeterdi; Manci sanki sadece beyniyle değil kalbiyle de düşünüyordu . Din onu özellikle kederlendiriyordu . Kendisinin on bir yaşında olduğu ı 9 1 5 yılına kadar ailesi Musevi inancına pek d e gönülden olmayarak bağlıydı yılda iki kere sinagoga giderlerdi, fakat o tarihten sonra Lüterci d oldular. l3sl Dirac'la tanıştığı sırada a rtık sofu değildi ama bir ilahi varlığa inanmak ister gibi bir hali vardı ve dinin hafife alındığını duymaktan hazzetmezdi. Dirac'ın dininin "dünyanın iyiye gitmesi gerekir" görüşünden ibaret olduğunu duymak Manci'nin hoşuna gitmemiş olsa gerek. l36l Manci sanatı ilgiyle takip ederdi ve Dirac'ı müzikle, edebi romanlarla ve baleyle daha fazla ilgilenmeye teşvik etti. Akşamları, Büyük Buhran sırasında pek çok insanın yaptığı gibi uzun sinema kuyruklarına giriyorlardı, birkaç saatlik zararsız bir kaçış için çeyrek dolar vermeye razıydılar. Hem komedi rollerini hem de (Bristol aksanını tamamen bastırarak) çekici, gerçek Amerikalı centilmeni oynama yeteneğiyle çok yönlü bir aktör olarak hızla yer edinen Hollywood'un yeni yıldızı Cary Grant'in oynadığı birkaç film görmüş olabilirler pekala. 1 934 Noeli'nden aşağı yukarı on gün önce, New York metrosunda seyahat ederken beklenmedik ve tüyler ürpertici bir haber okudu Dirac. l37l On beş ay önce Tamm'a verdiği paltasunun yerine kendine bir palto almak üzere New York'a iniyord u . Manhattan'ın Noel kalabalığından ve kavgalı gürültülü trafiğinden ödü kopuyordu, Manci onunla birlikte gelip arkadaşlık etmeyi teklif ettiğinde tereddüt etmedi. Arabayla Princeton yol ayrımına gidip, Penn Station'a giden treni yakalamak üzere Fine Hall'da buluşmaya karar verdiler. Hall'a önce gelen Manci, Dirac'ın posta kutusuna baktı ve uçakla gönderilmiş bir mektup bulup hemen çantasına attı, sonra da Amerika'nın alışveriş başkentine yapacağı ilk seyahatin heyecanıyla onu unuttu . Midtown dükkaniarı arasından tangırdayarak ve gacırdayarak giden bir metro aracında Dirac'ın yanında otururken, mendil aramak için çantasını açıp zarfı gördü ve 321
Dirac'a verdi. Dirac mektubun Cambridge'de bulunan Anna Kapitsa'dan geldiğini gördü; aile haberlerini aktaran sıradan bir mektup değildi bu . Dirac bir sayfadan biraz daha uzun, daktiloyla yazılmış mektubu okurken onu seyretti Manci. Dirac ona dönüp korkutucu haberi verdi : Sovyet devleti Pyotr Kapitsa'yı Moskova'da alıkoymuştu . Anna çaresizdi. Kocasının tutuklanmasının "onun [Pyotr Kapitsa] için feci bir darbe, belki de hayatında aldığı en ciddi darbe" olduğunu yazıp, Dirac'tan yardım diliyordu : Sana K'nın ve Rusya'nı n bir dostu ola rak yazıyorum, durumun ciddiyetini sen a nlarsın . [ . . . ] insanlar bunu konuşacaktır a ma bası nın bu işe bulaşması en son i steyeceği m şey. [ . . . ] Washi ngton'da ki Rus Büyükelçisi'ne bir mektup yazman mümkün mü? Ya pı labi lecek tek şey bu bence. [ . . . ] �
Daha önce Kapitsa, ülkesinin sınırları boyunca sınırsız ge i ıznı olan tek Sovyet vatandaşı olmakla hava atıyordu . 39 İş arkadaşlarının, her yaz tatil için memlekete dönmekle felakete davetiye çıkardığı yolundaki ikazlarına gülüp geçiyord u . Gamow ve diğer Sovyet bilim insanlarının ülkeden firar etmesine bozulan Stalin'in yetkilileri, ülkenin en parlak zihinlerinin Sovyetler Birliği'nin geleceğinin inşasına yardımcı olmak üzere orada kalmasını sağlamakta kararlıydı. Eylül sonunda karısı ve çocuklarıyla SSCB'ye giden Kapitsa'ya Leningrad'daki görevliler kendisinin öngörülebilir bir süre boyunca Sovyetler Birliği'nde kalmak zorunda olduğunu ama ailesinin isterlerse Cambridge'e dönmekte özgür olduğunu söylediler. Öfkelenen Kapitsa onları ikna etmeye çalıştı, İngiltere'deki meslektaşlarıyla başladığı işleri bırakmasının mümkün olmadığını anlatmak için beyhude dil döktü ve Moskova'ya gönderildi. Metropol Oteli'nde, az eşyalı bir odada yaşıyordu, okumak, Anna'ya umutsuz mektuplar yazmak ve daima gizli servis polisinin gözetimi altında olarak yürüyüşe çıkmaktan başka, yaptığı pek bir şey yoktu . l4 ol Rutherford ve Yabancılar Şubesi, tutukluluk 322
halinin di lomatik yollardan çözülebileceği ümidiyle konuyu gizli tutmuştu . 41 Bunu kimse, hele de gizli servis görevlileri hiç, beklemiyordu : Denemediklerinden değil, MIS onun casus olduğuna dair hiçbir sağlam kanıt bulamamıştı. Dirac Beşinci Cadde üzerindeki havalı mağazalardan biri olan Lord and Taylor'da ceket denerken hala bu haberi kavramaya çalışıyordu . Manci giyim zevkine sahip olmayan Dirac'ı ceket satın alma işini ciddiye almaya ikna etmek için çetin bir mücadele veriyordu . Satıcı, şüphesiz onun bütün gardırobunu yenilernek için fırsat kolluyordu, acaba sör yeni bir takım elbise de almak ister mi diye sordu Manci'ye, ama Manci gülümseyerek başını salladı : Onu ihtiyacından fazlasını satın almaya zorlamak boşunaydı. Aldığı ceketin iyi bir yatırım olduğu anlaşıld ı : Bu ceketi ömrü boyunca kullandı; Kapitsa'nın içinde bulunduğu zor durumdan haberdar olduğu ve ömründe ilk defa siyasi eyleme geçmeye karar verdiği günden bir hatıra . Etkili bir diplomat olmak için gereken kişisel iletişim becerilerine ve inceliğe hiç de sahip olmadığını bilse de, Kapitsa'nın serbest bırakılması için başlatılan ABD merkezli kampanyanın fiili koordinatörü oldu Dirac. Ertesi gün Princeton'da Dirac acilen, sağlam bağlantıları olan Abraham Flexner'a ve yardım etmeyi hemen kabul eden Einstein'a danıştı. Dirac Cambridge'e Anna Kapitsa'yı her şeyin "sonunda yoluna gireceği"nden temin eden mektuplar yazacak kadar kendinden emindi. l4 ıl Noel tatilinden sonra Kapitsa'nın serbest bırakılmasını sağlamak için kampanya yapmaya başlayacaktı fakat önce Florida'da tatil yapmak istiyordu . Tatile kendi başına çıkmayı planlıyordu ama Manci'nin başka fikirleri vard ı : Yeni arkadaşıyla baş başa vakit geçirme fırsatını görünce çocuklarına verdiği sözü tutmayarak Macaristan'a dönüşünü Noel'den sonraya bıraktı. Dirac ile Manci Ocak ayı başlarında buz kesmiş Princeton'dan Florida'nın kuzeydoğu sahillerinde bir tatil yeri olan St Augustine'in ılıman iklimine doğru yola düştüler. Birlikte olduklarını bilen (bir ihtimal Wigner hariç) hiç kimse yoktu . Bu tatil platonik geçmiş gibi görünüyor. Geziden önceki ve sonraki mektuplaşmaları, Dirac ile 323
Manci'nin henüz yakınlaşmadıklarını ve hala birbirlerine farklı gözle baktıklarını gösteriyor: Dirac, Manci'yi sadece birlikte bulunmaktan memnun olduğu bir eşlikçi olarak, Manci ise Dirac'ı potansiyel koca olarak görüyord u . Haftayı yağmur fırtınalarından kaçıp bölgenin turistik yerlerini gezerek geçirdiler, bunların arasında bulunan bir çiftlikte Dirac birkaç dolara yavru bir Amerikan timsahı alı , imzasız olarak, Washington'da bulunan Gamow'lara gönderdi. 43 Rho otel odasında paketi açarken timsah dışarı çıkıp elini ısırd ı : Kocamın o kadar hoş olmayan uygulamalı şakalarından biri daha, diye düşündü . Gamow itiraz ederek bu muziplikle hiçbir ilgisi olmadığını söyledi; hayvanın bir Amerikan timsahı değil de, en sevdiği deneyeinin [Kapitsa, Rutherford'a Timsah lakabını takmıştı-e.] sembollerinden biri olduğunu ve oyunbazlığı sağduyusundan fazla olan biri tarafından gönderilmiş olduğunu düşündü . Bir ay sonra Dirac olayı üstlendi, zavallı timsah ise Gamow'ların küvetinde birkaç ay sonra öld ü . ı 935 ilkbaharında, Kapitsa'nın serbest bırakılması için yapılan kampanya ıyı gitmiyordu . Cambridge'de Anna akbabaların toplanmaya başladığını görüyordu : Kocasının meslektaşlarından birkaçı içten içe, Kapitsa'nın Timsah'a yüzsüzce yaltaklanarak geçirdiği yılların ardından hak ettiğini bulduğunu görmeyi arzu ediyord u . Kapitsa'nın sadece bir mühendis olduğu, deneylerinin hiçbir yere varmadığı ve SSCB için casusluk yapmak karşılığında maddi ödüller almış olduğu fısıltıları dolaşmaya başlamıştı. Anna'nın gönderdiği haberler, Dirac'tan pek de adeti olmayacak ölçüde doğrudan bazı nasihatlerle kar ılı k buldu : "Kimsenin inanmadığı aptalca hikayelere kulak asma.' 44 Kapitsa'nın Marksist arkadaşları kıllarını kıpırdatmazken Rutherford onun serbest bırakılması için gizli bir seferberlik içindeydi. Avrupa'nın her yerindeki meslektaşlarına danışan, Sovyet görevliler ve İngiltere Yabancılar Şubesi'yle yakın çalışan Rutherford vaziyeti kurtaracak bir çözüm arıyordu . Kapitsa'ya istediği yerde çalışma seçeneğinin sunulmasını istiyordu, fakat Bohr'a yazdığı bir mektupta ona Kapitsa'nın Cambridge'e dönmek istediğinden emin olduğunu açtı ve özellikle Sovyet yetkililerin yalancı olduklarını 324
düşündüğünü ekledi. l4 sl Kapitsa'yı ziyaret eden ilk Cambridge'li bilim insanı Bernal oldu, yanında sevgilisi Margaret Gardiner vardı. Kaldıkları süre boyunca akşamüstleri havyar ve ekşi kremalı gözlemeler ve bol şarap eşliğinde onu neşelendirmeye çalıştılar. l4 6l "Aşkla teslim olabilecekken tecavüze uğramış bir kadın gibi hissediyorum kendimi" dedi Kapitsa, küskün bir şekilde. Bu ifadeyi tekrar tekrar kullandı. l4 7l Gardiner Moskova'ya dair karmaşık duygular içindeydi, Stalin'in şehrin her tarafına asılmış devasa resimleri ve yeni erzak geldiği anda dükkaniarın kapısında bir anda yarım kilometrelik kuyruklar olması onu huzursuz ediyordu . Moskova'nın otelleri aynen onun duyduğu kadar kötüydü : Odalar tropik sıcaklıkla ra kadar, cayır cayır ısıtılıyor, pasaklı giyinmiş garsonlar sanki çok aceleleri varmış gibi davranıyor ve çoğu yasak hediyeler dileniyorlardı. Moskovalılar gri, dondurucu şehirlerinde, kalın ceketlerine ve kürk mantelarına sarınmış, ayakkabılarının üstüne mecburen giydikleri lastiklerle dolaşıyorlardı. Gardiner ülkenin umudunun kitlesel eğitimde olduğunu düşünüyordu, İngiliz solu için her zaman cazip bir vizyondu bu . Kollarının altında ders kitaplarıyla Harp Akademisi'ne doğru yürüyen bir bölük genç asker gördüğünü uzun yıllar sonra hatırlıyordu . Tur rehberi şöyle açıklamıştı : "Cehaletlerinden arındırılıyorlar. '14sl Manci'nin ı 935 Ocak ayı ortasında ABD'den ayrılmasının ardından Dirac'ın Princeton'daki rutini değişmedi. Her sabah karların içinde debelenerek Nassau Sokağı'nda kiraladığı evden Fine Hall'daki odasına yürüyor, bütün sabah tek başına çalışıyor, Wigner'la ve Princeton'ın en alışılmadık ziyaretçilerinden olan Belçikalı teorici Abbe Georges Lemaitre'le Newlin's lokantasında yemek yiyordu . Lemaitre oyun yazarı Maliere'le ilgili çalışan bir amatör akademisyen, rüştünü ispatlamış bir Chopin yorumcusu ve fizik bölümünün rahip yakası takan yegane üyesiydi. Dirac onu ilk olarak Ekim ı 923'te, kendisi yeni öğrenci olmuş, Lemaitre de Eddington'ın lisansüstü öğrencilerinden biriyken görmüş ama anlaşılan onunla tanışmamıştı. Dört sene sonra Lemaitre, evrenin küçücük bir yumurtanın, bir "ilk atom"un aniden patiayarak 325
evrendeki bütün maddeyi ortaya çıkardığı fikrini bilime getirmişti. l4 9l Ondan epey habersiz olarak, Rus matematikçi Alexander Friedmann, çalışması sadece Rusça olarak yayımlanıp başta fark edilmediyse de, Einstein'ın genel görelilik teorisini bir bütün olarak evrene uygulamış ve denklemlerin bazı matematiksel çözümlerinin genişiernekte olan bir evreni işaret ettiğini göstermişti. Evrenin doğuşuna dair Friedmann-Lemaitre tasviri Tekvin'le � uyuşmaz görünüyor ama bu durum İncil'in bilimi değil kurtuluşa giden yolu öğrettiğine inanan Lemaitre'i hiç ilgilendirmiyordu . Bilim din tartışması "aslında bilim insaniarına yapılan bir şakadır" ded i : "Bunlar düz anlamlarla düşünen bir tayfadır." l5ol Dirac, Lemaitre'i "sohbet etmesi epey keyifli bir adam" olarak buldu, "bir Abbe'den [manastırın başrahibi-ç.] bekleneceği gibi katı dindar değil." l5ıl Dirac'ın kozmolojiye, yani bütün olarak evrene ve evrenin işleyişine dair çalışmalara olan ilgisini yeniden canlandıran, muhtemelen Princeton lokantalarında Lemaitre'le yaptıkları bu konuşmalardı. Konu kısa süre sonra Dirac'ın temel ilgi alanlarından biri olacaktı. l5 ıl Şimdilik matematik ve kuantum fiziğine konsantre olmuştu, gün boyunca bunları çalışıp akşam da keyif yapıyordu . Akşam yemeğinden sonra Manci'nin önerdiği kitaplardan birini (bunlardan biri de Winnie the Pooh idi) okuyor, bazen dışarı çıkı or, kimi zaman da von Neumann'larla sinemaya gidiyord u . 53 Muhtemelen Ma nci'nin teşviki sonucu, m üzikle çok daha fazla ilgilenir olmuştu : Onun için sömestrin önemli olaylarından biri, yine Hitler Almanyası'ndan kaçan bir Yahudi mülteci olan Avusturyalı virtüöz Artur Schnabel'in Beethoven'ın son piyano sonatı üstüne gerçekleştirdiu i arayış performansını dinlediği üniversite kon seriyd i. 54 Manci Budapeşte'de çocuklarıyla beraberdi. Haftada bir gibi bir sıklıkla, ince ve uzun elleriyle Dirac'a birkaç sayfalık mektuplarda haberleri ve dedikoduları yazıyor, böylelikle onu yakın teması sürdürmeye davet ediyord u . Sıcak ve ilgili mektuplar almaya alışkın olmayan Di ra c cevaplamaya çabalıyord u : "Maalesef ben sana öyle güzel mektuplar yazamayacağım - herhalde duygularım çok zayıf olduğundan ve hayatım asıl olarak duygularla değil somut 326
gerçeklerle ilgili olduğundan dolayı.' 55 Bu beyan yüzünden "çok çok üzgün" olan Manci, eğer Dirac'ta aşkın ilk kuantumunu canlandırmak istiyorsa inisiyatifi ele alması gerektiğini biliyord u . l56l Her zaman içi dışı bir olan Manci, Dirac'a ailesi hakkında yazıyor ve onu Princeton'daki hayatının bütün ayrıntılarına dair soru sağanağına tutuyordu . Dirac'ın cevabı soğuktu : "Beni daha az düşünmen ve kendi hayatınla ve çevrendeki insanlarla daha çok ilgilenmen lazım. Ben senden çok farklıyım. Tek başıma yaşamaya ve çok az insanla görüşmeye çok çabuk alışabildiğimi görüyorum.'15 7l Dirac, Manci'nin İngilizcesine dair düzeltmeler gönderiyor ve sorularını konuşan tartılar kadar kısa ve öz cevaplıyordu . Manci ona kendi resmini gönderdiğinde Dirac hem teşekkür ediyor hem eleştiriyordu : "Bu resmini pek beğenmiyorum. Gözler çok hüzünlü görünüyor ve gülümseyen ağızia uymuyor." l5sl Ma nci, Dirac'ın onun bütün sorularını cevaplamadığından şikayet edince, Dirac onun mektuplarını tekrar okudu, numaralandırdı ve göz ardı ettiği her soruyu tablo yapıp cevaplayarak ona gönderdi, bunlar arasında şunlar da vard ı : Mektup numa rası
ı
Soru
5
Ben (Manci) neden böyle üzgünüm?
5
Başka kimi sevebi l i rdim?
5
Seni görmeyi çok istediğimi bil iyor musun?
l
Nası l
Cevap
ilgilerin yeteri nce çok değil . Benim bu soruyu ceva plamarnı beklememelisin. Ceva plamaya çalışsaydım zalim olduğumu söylerdin. Evet, ama eli mden bi r şey gelmez.
ı
327
6
hissettiğimi bi liyor musun?
Pek değ i l . Çok çabuk değişiyorsun .
6
Bana karşı bir şeyler hissediyor m uydun?
Evet, bazı şeyler.'1sgl
Manci bu listeyi alınca Dirac'ın kendisiyle dalga geçtiğini zannetti, ama sonunda bunun "bayağı komik" olduğuna karar verdi. Dirac'ın söz sanatlı soruları anlamadığını kavramaya başlayarak öfkeli, "Bunların çoğu cevaplanmak üzere sorulmamıştı" dedi. 60 Onu hayal kırıklığının kızgınlığıyla saçlarını yolarken hayal etmek zor değil. Ama Dirac'ın cevapları Manci'ye hislerine dair konuşma fırsatı verdi, o da bunu değerlendirmekten geri durmadı : Kendisinin çok çabuk değiştiğini söylemesi üzerine, Manci de Dirac'a "bir Nobel ödülü daha" alması gerektiğini söyledi, "zalimlik alanında ." Manci güçlüydü, ama Dirac'ın onun kırılgan ve hassas tarafının da farkında olmasını sağlıyordu : "Ben sadece küçük aptal bir kızım." l6ıl Ma nci her mektupta daha da cüretkar bir şekilde Dirac'a kur yapıyordu ama Dirac, kendisinin hedeflendiğini fark edene kadar hiç yorum yapmadı. Sonra da pat diye, "Sana aşık olmadığımı bilmen lazım" dedi. "Aşıkmış gibi yapmam yanlı olur. Hiç aşık olmadığımdan dolayı ince hisleri anlayamıyorum.' 62 Fakat Manci vazgeçecek gibi değildi. Dirac, Manci'nin, yakında çıkacağı Rusya gezisinde ona katılmak konusunda tekrar edip durduğu taleplerini savuşturduysa da Manci yaz bitmeden Dirac'ı görmeye kararlıydı. Kapitsa'nın alıkanmasına dair haber, bir sızıntıyla, ilk olarak British News Chronicle'da 24 Nisan 1935'te yayımlandı. Kısa süre içinde, Kapitsa olayı, İngiliz basınında iyi bilinen bir konu oldu ve gazeteler Kapitsa'nın Cambridge'de yaptığı deneylerle ilgili haberlere geniş yer verdiler. l6 3l Gazetecilere verdiği röportajlarda Anna Kapitsa perişan haldeydi. "Bütün bu mesele hem kocama hem bana ruhsal bakımdan çok acı çektirdi" diye dert yanıyor, bu altüst oluşun asabı son derece bozulmuş olan kocası üzerindeki 328
etkisinden endişe duyduğunu ekliyordu : "Şu anki ruh haliyle ciddi bir iş yapabilecek durumda değil." l6 4l Yine de sözleri Kapitsa'nın yaşadığı sıkıntıyı tam olarak yansıtmıyordu : "Bazen öfkeye kapılıyorum, sa larımı yolup çığlıklar atmak istiyorum" diye yazmıştı Kapitsa ona . 65 Moskova bilim camiasındaki hayat Kapitsa için keder vericiydi, zira buradaki eski dostlarının çoğu, Kapitsa'nın "halk düşmanı" olup olmadığını, Stalin'in görevlilerinden resmen duyana kadar onu dışlıyorlardı. Kapitsa'nın bilirnde gösterdiği başanlara ve sorun çıkarmıyor olmasına ülkesinin verdiği ödül, Anna'ya yazdığına göre, ona "köpek dışkısı muamelesi apmak, bunu da kendi bildikleri gibi şekillendirmeye çalışmak"tı. 66 Yazdığı mektupları önce polisin görüp okuyacağını biliyordu, dolayısıyla mektuplarında kendisini alıkoyanları yerden yere vurdu, onları görevlendiren Sovyet sistemini değil : Hem bütün ka lbimle sadığım hem de [Sovyetler Birl iği'nde] yeni ya pıla nma [pla nlarının] başarısına i nancı m tam . [ . . . ] Uğradığım haka ret bi r yana, ülkenin bütün bu zorl ukları zaferle aşacağını düşünüyorum sa hiden . Bunun, sosyal ist ekonominin en akılcı yol olduğunu ka nıtlamakla ka lmayı p, dünyanın ruhani ve ahlaki talepleri ne ceva p veren bi r devlet de ya ratacağını düşünüyorum . Lakin bi r bil i m insanı olara k benim içi n bu doğum sancı ları sırasında kendime bi r yer bulmak zor.!!!]
Fakat Sovyet devletinin Kapitsa'yı meşgul etme ve ona isteyebileceği her türlü maddi imkanı sunma planları vardı. Devlet yeni bir Fiziki Problemler Enstitüsü kurmaya, Kapitsa'yı buranın kurucu başkanı yapmaya, ona pek çok akademisyene dudak ısırtacak bir maaş vermeye, üstüne de cömertçe ikramiyeler sunmaya karar vermişti ki bunların arasında Moskova'da bir daire, ailesi i in Kırım'da bir yazlık ev ve de yepyeni bir Buick araba vardı. 68 Gelgeli m, gelecek, otel odasındaki koltuğundan Kapitsa'ya öyle karanlık görünüyordu ki intihar etmeyi bile düşündü . Yaşadığı bunalımı yalnızca, tiyatroya ve operaya gitmek, bir de en sevdiği 329
modern resimlerin boş duvarlara astığı renkli kopyalan hafifletiyordu . Ama Cezanne, Gogol ve Şostakoviç'te bulabildiği teselli yetmiyordu : Kapitsa M on d Laboratuvarı'ndaki deneylerine dönmenin, ailesiyle ve Trinity Koleji'ndeki dostlarıyla birlikte olmanın özlemi içindeydi. Kapitsa'nın alıkanma haberinin İngiltere'de duyulduğu ün Dirac Washington'da Gamow'larla beraber dinlenmekteydi. 69 I lık ve güzel bir günde üçü beraber zeplinle şehir üzerinde kırk dakikalık bir geziye çıkıp, ikinci çiçeklenmelerinin en güzel zamanında olan kiraz ağaçlarına ve Franklin D. Roosevelt'in tartışmalı New Deal' f geçirmeye çalıştığı Capital Hill'e [Washington'da Beyaz Saray'ın bulunduğu tepe ve semt-ç.] yukarıdan baktılar. Dirac olmadık bir lobici olarak başkent sokaklarını arşınlamaya başlamak üzereydi; Anna'nın, Dirac'ın ABD'deki ilk Sovyet büyükelçisine, Stalin'in dostu Aleksandr Troyanovski'ye yaklaşması gerektiği şeklindeki önerisini kabul etmişti. Dirac birbiri ardına üç konferansa katılmak üzere resmen Washington'da bulunuyordu . Buradaki vaktinin çoğunu Kapitsa'nın yaşadığı zorlukları duyurmak, onun serbest bırakılması için sunulacak dilekçeye imza toplamakla geçirdi. Dirac'ın imza istediği katılımcıların hepsi bunu kabul etti, içlerinden Lee Szilard'ın, Kapitsa' ı denizaltıyla Rusya'dan kaçırmak üzere dahiyane bir planı vardı. 7 0 Dirac dilekçeyi sunmadan ewel bazı ön hazırlıklar apılması gerekiyordu . Büyükelçiye hitaben, meşhur deneycinin g erkek kardeşi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü başkanı olan Karl Compton tarafından bir mektup yazılmasını ayarladı. Compton, Kapitsa'nın Cambridge'de bulunmayışının "dünyanın her yanındaki bilim insanları tarafından büyük bir felaket addedildiğini" bildiriyor, ama geri dönerse "dünya bilim camiasınca alkışlanacağını" ekliyordu . l7ıl Mektup amacına ulaştı : Troyanovski hem Dirac'la hem M illikan'la görüşmeyi hemen kabul etti. Dirac daha sonra Anna Kapitsa'ya Millikan'ın da kendisine eşlik etmesini neden istediğini şöyle açıkladı : "[O] daha ziyade Sovyet karşıtı olarak bilinir ve bu 330
Sovyet
yanlısı
olarak
bilinmemle
İşte böylece, Nisan ı 935'in son cuma akşamüstü nde, on yıldır asosyal ve uyumsuz, dünya işlerinden kopuk biri olarak görülen Dirac, ABD'nin önde gelen bir bilim insanı/diplomatıyla beraber Sovyet Büyükelçiliği'ne doğru yürür buldu kendini. Beyaz Saray'ın hemen kuzeyinde bulunan elçilik ha ri kulade görünüyordu : Moskova müzeleri, elçiliğin yenilenmesine katkı olarak, antika mobilyalar, resimler ve halılar göndermişlerdi. l73l Dirac ile Millikan, Lenin'in bir heykelinin egemenliği altındaki kabul odasında bekledikten sonra, sıcaklığı ve insanı rahatlatan tavırlarıyla kentin sosyal çevrelerinde popüler olan sivri çeneli Troyanovski'yle el sıkıştılar. Yarım saat süren görüşmeleri samimi ve rahat geçti. Birer fincan çay içerken, büyükelçi Kapitsa'nın durumundan ancak Compton'ın mektubunu okuduğunda haberdar olduğunu itiraf ederek, en değerli vatandaşları yurtdışına çıktıktan sonra memlekete geri dönmediğinde Sovyetler'in duyduğu kırgınlığı anlattı. Millikan ona Kapitsa'nın sağlık durumunun giderek kötüleştiğini söyleyerek, Sovyetler'in kendi kamuoyunun yanında diğer ülke kamuoylarında uyanacak intibayı da dikkate almasını önerdi. Kapitsa'nın tutukluluk halinin devamı Sovyet ve Amerikalı bilim insanları arasındaki ilişkilere ciddi zarar verecekti, diye bağladı Millikan. Görüşmenin sonuna doğru Dirac söz aldı ve Kapitsa'nın serbest bırakılmasını rica etti, ertesi gün Anna Kapitsa'ya yazdığı mektupta aktardığı şu sözlerle: "Kapitsa'yı uzun zamandır çok yakından tanıyorum ve onu tamamen güvenilir ve dürüst bir kimse olarak biliyorum. [ . . . ] Geri dönmeye söz vererek dışarı çıkmasına müsaade edilmesi halinde, sözünü tutacağına güvenilebilir." 1741 Büyükelçi toplantıyı, endişelerini Sovyet devletine taşıyacağından onları temin ederek bitirdi, dolayısıyla görüşmeden umutlu ayrıımıştı Dirac, Anna'ya anlattığına göre. Ama yapılacak işler vardı daha . Görüşmeden sonra M illikan, kendisinin ve Dirac'ın gündeme getirdiği konuları pekiştirrnek üzere büyükelçiye mektup yazarak diplomatik baskıyı a rtırdı. Dirac dilekçedeki altmış imzanın sonuncusunu da topladı, listede 33 1
Einstein'ınki de dahil olmak üzere, ABD'deki en büyük fizikçilerin hemen hepsinin imzası vardı. Flexner Moskova'daki ABD büyükelçisine dilekçenin bir nüshasını gönderecek ve ondan bunu hükümete sunmasını rica edecekti. Dirac, Anna'ya yazdığı mektupta şu sonuca vard ı : "Kendilerine karşı oluşan hissin ne kadar yaygın olduğunu görünce Sovyet hükümetinin bu konuda bir şey yapacağından eminim. Eğer yapmazlarsa, Rusya'ya gittiğimde elimden geleni ardıma koymayıp Kapitsa'yı şu veya bu şekilde dışarı çıkaracağım, güven bana.' 7 5 Birkaç gün sonra, Haziran başında Dirac Princeton'dan ayrıldı. Kopenhag ve Göttingen'de geçirdiği en başarılı dönemlerine kıyasla bu izin yılı bilimsel bakımdan büyük ölçüde fiyasko olmuştu ama bunun güzel nedenleri vardı. Vaktinin bir kısmını Manci'yle ilişkisine ayırmıştı fakat bu Kapitsa'nın serbest bırakılmasını sağlamak için gösterdiği çabayla kıyaslayınca az bir zamandı. Kendi çalışmalarını geciktirmek pahasına bile olsa, kardeş yerine koyduğu insanı yalnız bırakmayacaktı Dirac.
332
20. Böl ü m •
1935 I l kba ha r1 -Ara l 1 k 1936 STALiN : Siz, Sayı n Wells, bel li ki bütün insanları n iyi olduğu va rsayı mında n yola çıkıyorsunuz. Hal buki ben bi rçok kötü i nsa n olduğunu unutmuyorum . "Sta l i n ve [H .G.] Wells arası nda geçen bi r konuşma", New Statesman, 27 Eki m 1934
Dirac'ı yine Moskova çağırıyordu . Gelecek dört ay boyunca Dirac'ın ajandası boştu ve bu vaktin çoğunu Kapitsa'yla beraber geçirmeye kararlıydı. Dirac, Anna Kapitsa'ya yazdığı mektupları gizli servisin okuduğunu ve Moskova'da bulunduğu süre boyunca muhtemelen takip edileceğini biliyord u . Anna'ya, "Ev er Moskova'da beni takip eden olursa uzun uzun yürüyecek" dedi. ı Dirac ve Tamm yazı birlikte Kafkaslar'da yürüyüş ve tırmanış yaparak geçirmeye niyetlenmişlerdi, ayrıca Dirac verimli olduğu söylenen fabrikalardan birini ve Sovyet mühendisliğinin en çok gururlandığı başarılarından biri olan yeni Dinyeper hidroelektrik santralini görmek istiyordu . Ama Anna Kapitsa, Dirac'tan, kocasına destek olmak için gezisini iptal etmesini isteyince Dirac planlarını rafa kaldırdı ve Anna ile kocasının hizmetlerinde olduğunu bildird i : "Her şeye hazırım."� Moskova'ya Berkeley üzerinden gitti, orada Oppenheimer onun fizik konusunda her zamanki gibi ketum olduğunu görd ü . Oppenheimer'ın iki öğrencisi, İngiliz misafirlerinin, kuantum alan teorisi üstüne onların fikirlerini dinleyeceğini duyunca çok sevindiler, bu fikirleri oluştururken Dirac'ın çalışmalarından faydalanmışlardı. On beş dakikalık sunumları boyunca Dirac hiçbir şey söylemedi. Sunumdan sonra öğrenciler kendilerini Dirac'ın kavrayışlı yorumlarını duymaya hazırladılar ama insanı kıvrandıracak kadar uzun bir sessizlik old u . Sessizliği nihayet Dirac bozarak, onlara 333
şunu sordu : "Postane nerede?" Öğrenciler onu postaneye götürmeyi ve Dirac'ın onlara sunumlarına dair ne düşündüğünü söylemesini teklif ettiler. Dirac şöyle ded i : "Aynı anda iki şey birden yapamıyorum.' 3 3 Haziran ı 935 akşamüzeri, Dirac, OR enheimer'a el saliayarak Japon MS Asuma B ura gemisine bindi. 4 Tek kişilik ka marasına yerleşip sisierin arasından (yarısı tamamlanmış Golden Gate Köprüsü'ne bakarak) San Francisco'ya; oradan da Japonya'ya, Çin'e ve SSCB'ye gitmeye hazırlandı. Bu arada Manci Budapeşte'de takılıyor, ilk arabasının, babasının ona aldığı altı silindirli Mercedes Benz otomobilin gelmesini bekliyordu . � Dirac'ı gezisinin sonunda Budapeşte'de kendisini ziyaret etmeye ikna etmişti. Sorularına cevap vermediğinden yakınmasının karşılığı olarak Dirac'tan yine tablo halinde cevaplar ald ı : Güzel Bi r ta ne güzel kızla pinpan oynadı m . Yolcuları n çoğu kızlarla pinpan Japon'du, Japon kızlar pi npan oynamıyor. oynadın mı? Hayı r. Çok küçüktü ( 1 5 yaşı nda) . Ama etseydi m de bunu Flört etti n umursamaman gereki rdi . Senin ba na öğretti klerini en iyi mi? şekilde kul lanmamalı mıyım? Neden böyle saçmaladın?
Özür dileri m, fa kat bazen eli mden bi r şey gel miyor. �
ABD'den denize açıldıktan altı hafta sonra Dirac Moskova garına vardı. Çevresine karşı Gandhi'vari kayıtsızlığına rağmen, Princeton'daki temiz, yaz başı havası ile Sovyet başkentine yayılmış çürük yumurta kokusu arasındaki tezattan Dirac bile etkilenmiş olsa gerek. Burası dört yıl önce gördüğü şehir değildi artık; kokuşmuş, aşırı kalabalık bir metropoldü . Oyun yazarı Eugene Lyons "[Moskova'nın] çirkin olmayan ama inanılmayacak derecede kirli, yamalı ve tekdüze, gübre rengi insanlarının akışkan çamuru; içe işlemiş fakirliğin, taaffün etmiş yığınların, eskimiş kıyafetlerin kokusu 334
ve rengi"ni anlatıyord u . IZ] Dirac burada çok kısa sure kaldı : Zamanının çoğunu, Kapitsa'nın, şehrin S S kilometre güneyindeki Bolşevo köyünde bulunan ve Moskova'dakinden daha hoş bir ortam su n a n daça'sında (yazlık ev) geçirecek şekilde ayariarnıştı işleri. Kapitsa İngiliz dostunu görmeyi iple çekse de, karısına yaptığı yorumların tonu onun Dirac'ın gösterdiği sevginin yoğunluğuna tam olarak karşılık verememiş olduğuna işaret ediyor. Fakat Dirac'ın gelişinden bir gün sonra Kapitsa fikrini değiştirmiş görünüyor. Anna'ya şöyle yazmış: Buraya Tamm'la geldik ve geldiğim izden beri yürüyoruz, sa nda la bi niyoruz, konuşuyoruz. Şi mdiye kadar hiç ki mseyle bu kadar keyifli va kit geçi rmed i m . Dirac bana o kadar sade ve o kada r güzel davra nıyor ki onun ne kadar iyi ve sadık bi r dost olduğunu hissedebil iyorum . Çok çeşitl i şeylerden bahsediyoruz ve bu bana ca n veriyor. [ . . . ] Dirac'ı n gelişi Cambridge'de gördüğüm saygıya ve sa hip olduğum itibara dai r hatıralarımı ca nlandırd ı . [ . . . ]�
İki dost neredeyse üç hafta beraber �atil yaptılar. Sovyet yetkililerin bilinmeyen sebeplerle "Dimus" Ivanenka'yu sürgüne gönderdiğini öğrendiği sıralarda Kapitsa'nın dibe vurmuş moralinde bir toparlanma olmamıştı. � Hiç kimse Stalin'in siyasetini uluorta sorgulamaya cüret edemese de hikaye tanıdıktı. Kapitsa fiziği bırakıp çalışma konusunu fizyolojiye kaydırmayı düşünüyordu, böylece Rusya'nın en önemli bilim insanıyla, yaşlı olsa da hala faal olan ivan Pavlov'la beraber çalışabilirdi. Dirac kendi sözel becerilerinin mütevazı sınırları içerisinde Kapitsa'yı neşelendirmeye çalıştı, buna karşılık Kapitsa da (belli ki Dirac'ın Manci'yle dostluğuna dair hiçbir şey bilmiyordu) tanıştıkları genç bir kızla, güzel, İngilizce bilen bir dil öğrencisiyle Dirac'ın arasını yapmaya çalıştı. Dirac tepki vermedi. Orada kalırken, Trinity Koleji'nden fizyolog Edgar Adrian'la ve Rutherford'un Kapitsa'nın halini ve psikolojik durumunu değerlendirmelerini istediği diğer İngiliz meslektaşlarıyla tanıştı 33S
Dirac. Sovyet hükümeti bu ziyareti destekliyordu, herhalde ne kadar esnek olduklarını göstermek istiyorlardı. Gelgelelim Adrian ve arkadaşları Kapitsa'yla buluştuğu sırada ok yaydan çıkmıştı : Kapitsa'nın Cambridge'e dönmesi yasaklanmıştı, artık yapılabilecek tek şey onun yeni enstitüsünde çalışması için en uygun şartları ayarlamaktı. Dirac Eylül başında Moskova'dan ayrılırken, giriştiği ilk diplomatik savaşta mağlup olduğunu biliyordu; Cambridge'de, en yakın arkadaşı olarak gördüğü adam yanında olmadan çalışmaya alışmak zorunda kalacaktı. Gezisinin son perdesi hayal kırıklığına panzehir oldu : Budapeşte'de Manci'yi ziyaret edecekti. Manci, eskiden Arşidük Friedrich'in � evi olan bir dairede çocuklarıyla birlikte yaşıyordu . Evi, anne-babasının Kont Batthyany Parkı'nın karşısındaki görkemli malikanesine kısa bir yürüyüş mesafesindeydi. Bu bir bolluk dünyasıydı : İyi yemek, zarif kesimli kıyafetler, ilgili hizmetkarlar ve salonda verilen özel konserler. Dirac'ın Bishopston'daki mütevazı kökleri başka bir dünyaya aitti. Manci elindeki maddi rahatlığı kanıksamıştı, fakat mutsuzdu ve anne-babasından uzaklaşmak istiyordu, onlarsa tek kelime Macarca bilmeyen kılıksız bir İngiliz'in kapılarında bitivermesine herhalde hazırlıksız yakalanmışlardı. Onun hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmiyorlardı ve cevval, sıcakkanlı kızlarının böyle pısırık bir adamı seçmesini beklemiyorlardı elbette. Ama onu sevdiler ve birlikte geçirdikleri dokuz günde Manci ile Dirac'ın iyi aniaştığını gördüler. Dirac ile Manci, Manci'nin yeni arabasıyla şehirde gezip dolaşıyor, meşhur kapalı halk hamamlarında yıkanıyorlardı. lıol Cambridge'e dönünce Manci'ye şöyle yazdı Dirac: "Senden ayrılırken kendimi çok üzgün hissettim ve hala da seni çok özlediğimi hissediyorum. Neden böyle olduğunu anlamıyorum, zira insanlardan ayrıldığım zaman genellikle onları özlemem. Herhalde seninle beraberken beni çok şımartıyorsun . '1ııl Manci ilerleme kaydediyordu . Ama üç hafta sonra Dirac'ın gönderdiği son cevaplanmamış sorular tablosundaki en son maddeyi okuyunca yüreği ezildi : "Beni biraz olsun özlüyor musun?/1 sorusunu Dirac "ara sıra" diye cevaplamıştı. lııl 336
Dirac ı 935 sonbaharında İngiltere'ye döndüğünde ülke işsizlik yüzünden dağılmış haldeydi ve Hitler'in saldırgan silahlanmasının, M ussolini'nin Doğu Afrika'daki tehditkar tavırlarının ve Japonya'nın Mançurya'yı işgal etmesinin tedirginliği içindeydi. "Orta Avrupa'daki siyasetçileri öldüresim var" diye köpürdü Manci. lı3l Dirac kısa sürede Cambridge'deki rutinine döndü, ama heyecanını kaybetmişti. Kuantum elektrodinamiğine dair umutları sönmediyse de, hiçbir yere varamıyord u . Dirac bir devrim gerektiğini düşündü ve muhtemelen, şimdi otuz üç yaşında olduğuna göre kendisi bu devrimin liderlerinden biri olmak için a rtık çok mu yaşlanmıştı acaba d iye mera k etti. Rutherford, Kapitsa'nın deney gereçlerinin neredeyse her bir parçasını Fizik Problemleri Enstitüsü'ne göndermek üzere bir anlaşma bağladı, böylece Kapitsa'nın deneylerine orada devam edebilmesini sağlayacaktı. Anna, Dirac'ı Kapitsa'nın oğullarının koruyucusu haline getirdi. Dirac da bu görevi ciddiye alıyor, dökük arabasıyla hafta sonları oğlanları gezmeye çıkarıyordu; ilk havai fişek gösterisini de S Kasım'da onlar için düzenledi. lı41 Bunlar güzel zamanlardı Dirac için ama onu daha da büyük bir yalnızlık bekliyordu : Blackett'lar Londra'ya, Chadwick Liverpool'a, Walton Dublin'e gitmişti, Kapitsa'lar da dönmernek üzere gitmeye hazırlanıyorlardı şimdi. Dirac pek çok insanın sandığı gibi kendi kendine yeten bir münzevi değildi : Yeni dostluklara ihtiyacı vardı ve kendi de bunun farkındaydı. Manci bunu karşılamaya can atıyordu ama Dirac onun doğrudanlığından tedirgin oluyordu . Bunu, Kasım ayında bir gece geç saatte Dirac tmaya hazırlanırken Manci telefon ettiğinde ona da gösterdi. ıs Manci bu beklenmedik telefonun onu sevindireceğini sanmıştı fakat Dirac kızgın ve şaşkındı. Kolejdeki telefon sistemi, aralarındaki cafcaflı konuşmaları kapıcıların da duyabileceği şekilde düzenlenmişti, Dirac'ın Manci'ye yazdığı kaba saha mektupta açıkladığı üzere. Sadece mektupla iletişim kurmak elbette yeterli, diye yazdı, bir vergi müfettişi kadar samimi üslubuyla . Manci çabucak cevaplayıp, Dirac'ın bu gizli saklıcılığına dair kendi fikrini açıkça belirtti : "Saçma.' 16 Böyle şeyler Dirac'ı bozardı : Onun ihtiyaç duyduğu özel hayata 337
bu kadar duyarsız yaklaşan biriyle birlikte yaşayabilir miydi? Anne babasınınki gibi berbat bir evliliğin tarafı olmayı hiç de istememiştir herhalde. Onların evliliğinin tüm sevimsizliğine iki ay önce, yine sırılsıklam yağmurlu bir Bristol ziyaretinde tanık olmuştu . l11l Charles ile Flo, kazanılması imkansız bir son raundda ağız dalaşiarı ve karşılıklı suçlamalarla evlilik anlaşmalarını sonuna kadar tüketiyorlardı. Yeniden doğmuş Katalik Charles için boşanmak söz konusu olamazdı, ama George Bernard Shaw'un Evlilik (Getting Married) kitabını okurken yazarın tavsiyesine katılmış olabilir e kala : "Boşanmak da evlenmek kadar kolay, ucuz ve gizli olsun ." 18 Flo boşanmayı herhalde isterdi, fakat bundan duyacağı utanç ona ağır gelecekti. Böylece ikisi de mutsuz bir şekilde birbirlerine mahkum oldular, evliliklerinden bekleyebilecekleri tek şey bir sonraki kavgaydı. Flo oğluna hayatta keyif aldığı şeylerin çayırlarda uzun yürüyüşlere çıkmak, parklarda tek başına oturmak ve yeni kurulan Bristol Gemiseverler Cemiyeti'nin toplantılarına katılmaktan ibaret olduğunu söyledi. "Hayatımı bir şekilde berbat ettim" di e yazdı, kendisini suçladığını ekleyerek: "Ne ekersen onu biçersin .' 1 9 Dirac'ın annesinin, onun işine ilgisi ancak gelip geçici bir merak düzeyinde görünüyor ama babası onun yaptıklarını anlamak için çok çaba göstermişti. Charles kütüphanedeki dergileri araştırdı; kuantum teorisine dair okunabilir anlatımlar arıyor, zor teknik terimierin geçtiği paragrafiarı kelimesi kelimesine kopya ederek içeriklerini kavrayabilmeyi umuyord u . Bulduğu şeyleri, kapağına beş santimetrelik bir P harfi çizdiği küçük, kırmızı bir deftere kaydediyordu . lı ol Defterdeki birbiriyle ilgisiz kaynaklar ve notlar, anlamayı çok istediği bir konuda hiçbir ilerleme kaydedememiş hevesli ama kafası karışık bir amatörün düştüğü yürek burkan kayıtlar. Charles romatizmalı eliyle oğlu için söylenmiş en övgü dolu cümlelerin bazılarını yazmış, bunların en güzellerinin altını çizmiş: " Dirac çağdaşları arasında özgünlüğüyle öne çıkıyor." Crowther'ın "Yeni Parçacıklar"a dair bir makalesinin özeti hariç, Eddington veya rüştünü ispatlamış başka bir popüler bilim yazarının kaleminden canlı ve açık kuantum mekaniği anlatımlarının hiçbirine ulaşamamış Charles. Oğlu ona hiç ama hiç yardım etmemiş anlaşılan . 338
Bristol'ün yetişkin eğitimindeki köklü geleneği sayesinde kent sakinlerinin bilimdeki yeni gelişmeleri öğrenmesi kolaydı. Dirac'a kuantum teorisini ilk tanıtan kişi olan Arnold Tyndall, üniversitenin düzenlediği, bilim üstüne gece derslerinin sevilen hocalarındandı. Derslerinden birinde bir erkek öğrenci hayat dolu Tyndall'ın dikkatini çekti. Diğer öğrencilerden çok daha yaşlı olan bu öğrenci her zaman ön sırada oturup özenle not tutuyordu . Son dersin sonunda yavaşça Tyndall'a yaklaşıp teşekkür etti. "Bunları diniediğim için çok memnunum. Oğlum fizikçi ama bana fizikle ilgili hiçbir şey anlatmıyor." O öğrenci Charles Dirac'tı. lııl ı 935'in yaz başında Betty Fransızca eğitimini tamamlamış ve sınıf sonuncusu olarak, tıpkı Felix gibi üçüncü derece onur derecesi almıştı. lııl Sekreter olmak ve Bristol'den bir an önce kaçmak istiyordu . Charles artık Bayan Fisher'la ilişkisini saklamıyordu, dedi Flo, Dirac'a : "Keşke gidip onunla yaşasa, arkadaşlar onları sürekli dışarıda birlikte görüp bana söylüyor. [ . . . ] Evlendiğimden beri her zaman birileri oldu : Betty bunun Fransız tarzı olduğunu söylüyor.' 23 Dirac'ın yine bir Akdeniz gemi gezintisine tek başına çıkmak üzere olan annesi, kızının kendisinden uzaklaşmakta olduğunu hissediyord u . Betty birkaç hafta içinde, annesine mektup yazacak ve adres bırakmadan, geçici olarak Londra'ya taşınacaktı. Ama bundan önce Betty babasıyla bir ağustos tatili yaptı, nereye gittiklerini söylemediler. Fransa'nın Pirene Dağları'ndaki Lourdes'e hacca giden bir grup Katalik rahiple beraber seyahat ediyorlardı. Charles orada, ağrılarından kurtulmak için bölgenin mucizeli olduğu söylenen sularında yıkanmış olabilir. Kızının kendisi için dua edeceğini biliyordu, ama karısından ve oğlundan, onun akıbetine kayıtsız kalmalarından iyisini bekleyemezdi. Einstein gibi Dirac da herhalde hiçbir lisansüstü öğrencinin tez hacası olmasa çok memnun olurd u . İlk olarak ancak 1935-36 akademik yılında, profesörlük görevi için Edinburgh'a giden Born'un ardından bıraktığı iki öğrenciyi alarak resmen araştırma danışmanı old u . lı41 Dirac Fowler'da gördüğü, öğrencilerin seviyesine göre 339
doğru olarak ayarlanmış problemler vermek, sıkıntıya düştükleri zamanlarda cesaretlendirrnek ve kariyerlerinin ilk adımlarında onları desteklemek gibi becerilerin hemen hiçbirine sahip değildi. Kendisine düşen görevin öğrenciyi ilgi çekici bir teorik konuya yönlendirmek, ardından onların buna göre üretecekleri çalışmaları gözden geçirmekten ibaret olduğunu zannediyordu; neredeyse bütün inisiyatif öğrenciye kalıyordu . Cambridge'deki yetkililerin bildiği üzere, böyle bir rejimde ancak en akıllı ve en bağımsız düşünen öğrenciler gelişme gösterebilirlerdi. Bunu Dirac da biliyordu ve çırak yetiştirmekle hiç ilgilenmiyord u . Fakat genç zihinlerin en parlaklarından birkaçı onun kendilerine rehber olmasını istediler. Bunların arasından çıkan Hintli matematikçi Harish Chandra ile Pakistanlı teorisyen Abdus Salam, bir eğilimi yansıtıyorlardı : Dirac'ın başarılı öğrencilerinin çoğu yabancıydı. Dirac öğrencilerini teorik fizikteki son yayınları yakından takip etmeye, ayrıca deneycilerin son bulgularını da gözden kaçırmamaya teşvik ediyord u . Fakat yeni deney sonuçlarının doğruluğuna olan inancı, ı 935 sonbaharında başlayan bir olayla fena sarsıldı. Dirac, Chicago'da deneyci Robert Shankland'in, bilimin esaslarına aykırı olarak, eneıj inin kimi zaman korunmadığına dair kanıtlar bulduğunu duyd u : Fotonlar başka parçacıklar tarafından saçıldığı zaman, parçacığın toplam eneıj isinin çarpışma öncesi ile sonrasında aynı olmadığını bulmuştu Shankland . Deneyi değil matematiği izleme tercihini bir yana bırakan Dirac havada devrim kokusu aldı ve Aralık'ta Tamm'a yazarak Shankland'in bulgularından varılacak sonuçları saydı. lı sl Birincisi, nötrina diye bir şeye a rtık gerek olmazdı, çünkü Pauli nötrinanun var olduğuna dair bütün iddialarını eneıj inin korunumu kanununa dayandırmıştı. İkincisi ve daha önemlisi, Shankland'in deneyi ışıkla ilgili olduğuna göre, vardığı sonuçlar parçacıkların ışık hızına yakın hızlarda çarpışmaları halinde eneıj inin korunmadığına dair ipuçları olabilirdi. Eğer böyleyse, Dirac'ın işaret ettiğine göre kuantum mekaniğinin temel teorisini elde tutmak makul olurdu, ancak teorinin göreli uzantılarından, mesela kuantum elektrodinamiğinden vazgeçmek gerekirdi. Birkaç gün sonra, kurucusunun yokluğuna rağmen toplanmaya devam 340
eden Kapitsa Kulübü'nde Shankland'in bulgularından çıkabilecek sonuçlara dair bir konuşma yaptı Dirac. Fizikçilerin çağuna göre deneyler güvenilir görünmüyordu ve sonuçların bağımsız olarak kontrol edilmesini beklemek yerinde olacaktı. l26l Fakat Dirac bekleyemedi : Ocak 1936'da, Nature dergisinde yayımlanan kısa, denklemsiz bir makalede Shankland'in bulgularının sonuçlarını ortaya koyarak yorumlarını bütün bilim camiasına sundu . Eğer Shankland haklıysa, kuantum elektrodinamiğinden vazgeçmek gerekir, dedi Dirac, "Fizikçilerin çoğu bunun sonunun eldiğini görmekten pek memnun olacaktır" diye de ekledi. 2 7 Göreli kuantum mekaniğinin ve alan teorisinin kurucularından birinin ağzından çıkan bu sözler ağır sözlerdi. Heisenberg özelde Dirac'ın görüşlerini "saçma" diyerek savdı. l2sl Einstein ise neşesini gizlemed i : "Gerçek uzmanlardan birinin şimdi şu felaket 'kuantum elektrodinamiu i' nden vazgeçilmesini savunduğuna çok seviniyorum.' 2 9 Kuantum teorisinin alışılmış yorumundan tatmin olmayan Schrödin er de Dirac'ın memnuniyetsizlere katıldığına memnun olmuştu . 30 1924'te, eneıj inin her atomik süreçte korunmuyar olabileceğini söyleyen ilk kişilerden olan Bohr, Shankland'in bulduğu sonuçları kuşkuyla kar ılamakla birlikte kamuoyuna açık olarak daha az eleştirel davrandı. 31 Deneyciler, Londra'daki Blacken da dahil, aleti edevatı bir kenara attılar, planlarını değiştirdiler ve Shankland'in iddialarını araştıracak deney programiarına başladılar. Lakin birkaç ay sonra Shankland'in yanıldığı ve eneıj inin aslında korunuyor olduğu belli oldu . Bu yanlış alarm Dirac üzerinde büyük etki bıraktı. Bir sene sonra pişmanlık içinde Blackett'a şöyle yazdı : "Shankland'den sonra beklenmeyen her türlü deney sonucuna karşı şüphe içindeyim. Deney sonuçlarına bakıp kaygılara kapılmadan önce insan bir sene filan bekleyip daha ileri deneyler geçmiş sonuçlarla çelişiyar mu diye bakmalı." l32l Dirac'ın heyecan verici yeni gözlemlere inanma eğilimi geri dönülmez şekilde kaybolmuştu . Manci ve çocuklarıyla Avusturya ve Macaristan'da geçirilen yine gizli saklı bir Noel tatilinin ardından, evliliğin eli kulağındaydı a rtık. l33l Ama Dirac bağlanmaya cesaret edemiyordu . İçinde nasıl 341
bir kargaşanın olduğunu kimse bilmiyordu; tek gördükleri, her zamanki düşüneeli Dirac'tı, nefsini küllendirmenin piri, sesini çıkarmadan işine bakıyordu işte. Fakat özel hayatında, göründüğü kadar soğuk ve kopuk değildi. Şöminesinin rafında Manci'nin mayolu bir fotoğrafı duruyor ama bunu kimse görmüyordu : Kolejdeki odalarının kapısı çalındı mı fotoğrafı indirip bir çekmeceye saklıyordu . İş arkadaşlarının çoğu onun çalışmakta olduğunu zannederken o kaytarıp M iki Fare çizgi filmleri seyretmeye gidiyor, Kapitsa'nın oğullarını yeni arabasıyla gezmeye çıkarıyor veya T. E . Lawrence'ı n Bilgeliğin Yedi Sütunu 'nu okuyordu . Dirac'ın kendi kendini biraz daha bilmesi, farkında olması için Manci ona Aldous Huxley'in Ses Sese Karşı'sını okumasını tavsiye etmişti, zira Dirac'ın, romandaki Philip Quarles karakterine benzediğini düşünüyordu : Zeki, yalnız, duygusal olarak "yabancı" ve "o sakin, ücra, donuk sessizliğe" mahkGm. l34l Benzerliği göremeyen Dirac, Manci'ye şöyle yazdı : "Philip Quarles'a gerçekten benzediğimden şüphe ediyorum, çünkü onun anne-babası benimkilere pek benzemiyor." Annesi ile babasının kendi kimlik hissi bakımından ne kadar önemli olduğunu (muhtemelen farkında olmadan) vurguluyord u . Dirac, M a nci'ye mektuplarını yatmadan önce yazıyordu : "Seni düşünmek için en güzel zaman." İşinden hiç bahsetmedi, Manci de hiç sormadı, Dirac iş arkadaşlarından da nadiren bahsediyordu, ama Şubat'ta, Bohr ve karısıyla Londra'da buluşmadan kısa süre önce bir istisna yaptı. l3sl Çok geçmeden Manci, Dirac'ın mektup üstüne mektupta ihtiyar arkadaşına övgüler düzmesinden bıktı; "Bohr, Bohr, Bohr" diye sitem etti. Dirac bu şikayetlere şaşırtıcı derecede duyarlı yaklaşarak Manci'nin buluttan nem kapan kıskançlığına özenle muamele etmesi gerektiğini, kendi hayranlık duyduğu meslektaşlarından bahsederken iltifatları hafifletmesi gerektiğini fark ettiğini gösterdi. l36l Manci'nin onu görmeyi ümit ettiği Paskalya tatilinden kısa süre önce Dirac'ın inceliği bir kere daha sınandı. Dirac ona kendisini anne-babasını görmeye mecbur hissettiğini, zira onları birkaç aydır görmediğini açıkladı; mesele, Bristol'e gittikten sonra psikolojik durumunun Manci'yi görmeye elvermeyeceğiyd i : 342
Haki katen, eve gitmek beni çok değiştirecek; kendi mutl uluğum içi n bi r şey ya pmaya korka r olacağı m . Büyük i htimalle seni düşünmeye korkacağı m . [ . . . ] Ne zaman istersem seni düşünebil menin beni mutlu ettiğini hissediyorum. Sen neden aynı şekilde m utlu ola mıyorsun? Hayal gücünü gel iştirmelisin. [ . . . ] Seni bi r-iki günlüğüne görmem hiçbi r işe ya ramaz, çünkü bi l iyorsun seninle buluştuğumuz ilk bir-i ki günde sana ki ba r davrandığı m hiç olmuyor.�
Dirac ondan Julius Sokağı 6 nurnaraya ne zaman ayak bassa kendisini kaplayan felci anlamasını rica etti : "Eğer bunu anlayamazsan beni hiçbir zaman anlayamazsın ." l3 sl Ama Manci hiç anlayış göstermedi; bencildi Dirac, öyle dedi ona. Hayal gücünü geliştirmekle hiç ilgilenmiyordu - dünyaları istemiyordu ki ondan; tek istediği, sevdiği adamı canlı canlı görmekti : H içbir şeye kendi bakış açının dışı nda n bakmıyorsun . Senin i nsanlara ya rdım etmeyi veya onla rı mutl u etmeyi, bunu ya pmanın kolay olduğu tal i hli hal ler dışı nda hiç düşünmemen bakı m ı nda n bi rbiri mizden çok farkl ıyız . . . Senden daha az hoşlanıyorum .�
Manci istediğini aldı. Paskalya'dan kısa süre önce Dirac birkaç günlüğüne Bristol'e gitti ve kendine gelmek için birkaç gün ayırdıktan sonra Manci'yle Budapeşte'de bir tatil ayarladı. "Seninle olduğum zamandan daha mutlu olabileceğimi hayal edemiyorum" diye yazdı Manci ona . Sevincini ifade edecek kelime bulamayan Dirac, Manci'ye bu tatilin üstüne "kadınların arkadaşlığını hiç mi hiç aramadığından" emin olabileceğini yazdı. l4 ol Paskalya'nın ardından Dirac'ın St John's'taki arkadaşları onu bu kadar yanmış görünce aşırdılar, ona nereye gittiğini sorduklarında, "Yugoslavya'ya" dedi. 41 Dirac'ın gizli aşkının ilk zaiyatı, gerçeğe olan tam sadakatiydi. 42 Haziran ı 936'nın ilk haftasında, Dirac sırt çantasını, uyku 343
tulumunu, buz baltasını, ipini ve kramponlarını toplamı , Tamm'la SSCB'de yapacakları tırmanış tatiline hazırlanmaktaydı. 43 Kapitsa'yı ziyaret etmenin yanı sıra, ı 9 Haziran'da Kafkasya'da olup güneş tutulmasını izlemek istiyordu, bunu ilk defa görecekti. Yola çıkmadan önce Manci'ye yazıp ondan kendisine mektup göndermemesini istedi, çünkü eğer Tamm ve Kapitsa "sen le benim birbirimize sık sık yazdığımızı fark ederlerse, o zaman bu haber dünyanın her yanındaki fizikçiler arasında hemen yayılır ve hepsi bizim dedikodumuzu yaparlar.'144l Kapitsa'nın morali daha iyiydi, abone olduğu New Statesman'i okuyor, yeni enstitüsünün inşasına nezaret ediyordu . Binadaki odaların çoğu Mond Laboratuvarı'ndakilerin kopyasıydı ama Kapitsa yeni müdür odasının daha da geniş olmasını sağladı. Kapitsa kendi edevatının her bir parçasının getirilmesini talep edince Rutherford, Mond Laboratuvarı'nın duvarlarındaki boycJiar da kazınmadan Kapitsa'nın memnun olmayacağından yakındı. l4 sl Sovyetler Birliği hala Cambridge'deki öğretim üyeleri odalarının sohbet konuları arasındaydı ve Cambridge Review bu ülkeyle ilgili yazılarla dolup taşıyordu, bunlardan biri de, Crowther'ın Stalinci devletin bilime müdahalesinin asgari düzeyde gösterildiği bir aklama çalışması olan Soviet Science ["Sovyet Bilimi'1 kitabı üzerine şüpheci bir yorumdu . Trinity Koleji öğretim üyesi, daha sonra önemli bir sanat tarihçisi olarak tanınan Anthony Blunt, kibar bir gezginin Rus misafirperverliğinden en fazla nasıl istifade edebileceği üzerine bir makale yazdı : Tahtakuruları olmazsa, şampanya ve havyarla . l4 6l İş arkadaşları bunu bilmiyordu ama Blunt kısa süre önce Sovyet casusu olmuştu . Dirac Rusya yoluna düşmeden az önce annesinden, babasının satlıcan (göğüs zarı iltihabı) olduğunu, durumunun ağır olduğunu duyd u : Aldığı her nefes acı doluydu, nefes aldıkça karınıarına bıçak keser gibi bir ağrı giriyordu . Flo aile doktorunun, kocasına on gün yatak istirahatı verdiğini ama kendisine endişe etmemesini söylediğini yazıyordu; "meraklanmayacakmışım, zaten Baba sırf bana iş çıkarmak için her şeyi en kötü haliyle yaşayan biri." l4 7l 344
Annesinin mektubundaki tondan Dirac babasının ağır hasta olmadığını hissetti; ayrıca, sekreter olmak üzere kalıcı olarak Londra'ya taşınmak üzere olan Betty'nin anne-babasına destek olduğunu biliyord u . l4sl Böylece tatilinden vazgeçmemeye karar verdi ve Cumartesi günü Moskova'ya vardı, ama birkaç saat sonra annesinden, babasının ölmekte olduğunu bildiren bir telgraf aldı. l4 9l Eve dönmeye karar verdi, babasıyla arasını düzelmek için son bir çaba göstermeyi, Felix'le yapamadığı barışı babasıyla yapmayı umut ediyordu belki de. Tırmanış takımlarını Tamm'a bırakarak Moskova'dan sabah 7 uçağına bindi; doğru veda sözlerini bulmak için yirmi dört saati vardı. Charles homurdanarak, evde yatağa bağlı kalmak istemediğini çünkü karısının ona doğru dürüst bakmadığını söylemişti. Böylece doktoru, profesyonel bir hemşirenin Julius Sokağı 6 nurnarada yatılı kalmasını, gündüzleri de Charles'ın bakımına nezaret etmesini ayarladı. Ama bu yetmedi. Birkaç gün sonra Charles yakındaki St Andrew's Parkı'nın çevresinde bir bakımevine geçmek istedi, orada kendine penceresi ilkyazın çiçek tarlalarına bakan rahat bir oda seçti. so Bakımevi personeli karşılarında olmadık bir müşteri bulunduğunu kısa sürede anlad ı : Başhemşire Flo'ya, Charles'ın "son derece huzursuz ve mızmız, sürekli sıkıntı çıkaran" biri olduğunu söyledi, hemşirelere onu tek başına bırakıp yarım saatte bir odasını kontrol etmeleri söylenmişti. Satlıcanla ve zatürree başlangıcıyla mücadele eden Charles birdenbire eve gitmek istediğine karar verdi ama doktoru izin vermedi. Flo ziyaretlerini keserek onu bıçak gibi sapianan göğüs ağrıları, hemşirelerle kavgaları ve geçmiş altmış dokuz yılla hesaplaşmalarıyla baş başa bıraktı. Charles'ın en acı pişmanlıklarından biri, Daily Mirror'ın üç ay önce kullandığı ifadeyle "İkinci Einstein" olan oğluyla arasındaki yabancıiıktı muhakkak. Charles'ın okumuş olduğu neredeyse kesin olan bu yağlama yazısı, okurlara torunlarının torunlarının Noel Coward'ı, Henry Ford'u ve Charlie Chaplin'i unutacaklarını, ama bir gün Dirac'tan bahsedeceklerini anlatarak sona eriyordu . Yazıdaki bir cümle Charles'ı çok şaşırtmış olsa gerek: İsmi belirtilmeyen yazar, Paul Dirac'ın yalnızca sınıfta, spor arabasının direksiyonunda ve 345
"Bristol'deki evinde, babasıyla konuşabildiği yerde" mutlu olduğunu yazmıştı. � Sonunda aileden Charles Dirac'ın yanında kalan tek kişi kızı oldu, o da Londra'ya taşınarak babasının kalbini kırmak üzereydi. Betty'nin işe başlayacağı günde, ı s Haziran Pazartesi günü, Charles öld ü . Son nefesini, oğlunun Bristol'e varmasına birkaç saat kala verdi : Ölüm döşeğinde barışma umudu a rtık kalmamıştı. İki gün sonra, ılık ve bulutlu bir yaz akşamüstü Dirac cenazede yaslıların arasındaydı. Charles Dirac'ın, evin yakınlarında, Egertan Sokağı'nın sonunda bulunan güzel Katalik kilisesi St Bonaventure's'te yapılan cenazesi şehirde büyük bir olay old u . Birkaç saat önce, sabah sekizde, Charles'ın kilisenin mihrabı yakınında açık duran tabutu başında koro, ölü ayini ilahileri söylemişti. Cenaze töreni öğleden sonra saat üçte başlayacaktı. O saate doğru, düzinelerce yaslı insan Sishapston sokaklarından akarak geldiler: Esperanto Cemiyeti'den, Tüccar Girişimciler Teknik Okulu'ndan, Fransızca Çevresi'nden ve Cotham Sokağı Okulu'ndan temsilciler geldi, içlerinde birkaç okul çocuğu da vardı. Bir de ihtiyar Arthur Pickering gelmişti, Dirac'a Riemann geometrisini tanıtan bu adam ömründe gördüğü en ileri öğrenciyi uğraştıracak problemler bulmakta ne kadar güçlük çektiğini hala anlatıyord u . Ölenin ardından yapılan konuşmalar, ağlamalar, ilahiler, Charles'ın tabutunun mezara indirilmesi . . . bunlar bir araya gelince Dirac'ın içinde babasının onun için yaptığı iyi şeyleri hatıriama duygusu uyanmış olabilir. Charles küçük oğlunun mükemmel bir eğitim almasını sağlamış, onu matematik okumaya teşvik etmişti. Ve Cambridge'de okumaya başlamak için çaresizce muhtaç olduğu parayı ona veren de Charles olmuştu . Cenazenin hemen ardından Dirac, Manci'ye yazdığı tek sayfalık mektupta içini döktü . Ömrü boyunca yazdığı en geniş harfli elyazısıyla, bir hafta annesiyle kaldıktan sonra Moskova'ya döneceğini yazdı : "Yeni durumuma en iyi Rusya'da alışabileceğimi sanıyorum." Manci'yi tekrar görmek istiyordu, diye anlattı ama ona kendisiyle temas kurmamasını katı bir şekilde tembihled i : "Bristol'de 346
bulunduğum süre içinde bana telgraf göndermemeni tercih ederim çünkü annem büyük ihtimalle zarfı açar." Dirac mektubunu birkaç sade rahatlama sözüyle bitiriyordu : "Şimdi kendimi çok daha serbest hissedi orum, kendi kendimin efendisi olduğumu hissediyorum.' 52 Charles Dirac vasiyet bırakmamıştı : Muhtemelen karısına fazla bir şey bırakmak istemiyordu ve belki de, onu bir aile babası olarak tanıyan onca insanın onun gerçek dileklerinden haberdar olması fikriyle yüzleşememişti. Flo onun paralarını bir yerde biriktirip sakladığından uzun zamandır şüphe ediyordu ama Charles'ın istiflediği meblağı duyunca o bile kulaklarına inanamadı : Servetinin net değeri, 7. 590 Sterlin, 9 Şilin ve 6 Peni'ydi, yani son aldığı ücretle bir yıllık maaşının yaklaşık on beş katı. Mirasın yarısını Paul ve Betty paylaştı, geri kalanı da Flo'ya gitti. Derhal Manş Adaları'nda bir toparlanma tatiline yollanan Flo oradan oğluna şö le yazdı : "Özgürlüğümü kazandım ve onu elimde tutacağım." 53 Annesinin duyduğu rahatlamayı belli ki yakışıksız bulan Betty Londra'ya taşınıp bir daha asla Bristol'de yaşamadı fakat zaman zaman annesiyle mektuplaştı. Babasına ait belgeleri Flo'nun arka bahçede ateşe verdiğini okuyunca kırıldı Betty; geri kalan evrakı Paul'e vermişti. Babasının aşk mektuplarından birkaç tanesinin bir şekilde günümüze ulaştığını o kalan evraktan biliyoruz. Flo Bristol'e dönünce Charles'ın Canford Mezarlığı'ndaki mezar taşına Paul'ün onun yerine söylediği sözleri yazdırd ı : Aziz Hatı ralarına : Sevgili oğl umuz Reginald Charles Fel ix Di rac, lisans mezunu. *
D . Paskalya Pazar Günü, 1900 t
ö.
5 Mart 1925
Ve sevgili koca m Cha rles Adrien Ladislas Di rac, dil mezunu . 347
Yukarıdaki kişi nin babası *
t
D. 3 1 Temmuz 1866 ö.
ıs Haziran 1936
Dirac babasına dair aile hatıralarında uygunluğun dürüstlükten önce gelmesi konusunda kararlıydı besbeli i. Annesi şöyle yazdı ona : "Birkaç ay sonra fark etmiyor insana . '1s 41 Dirac Rusya gezisine geri dönüşünü, deniz seviyesinden 5 . 640 metre yükseklikte, Kafkaslar'ın en yüksek doruğu ve vahşi bir doğa parçası olan Elbruz Dağı'na tırmanmaya kalkışarak kutladı. lssl Ta mm ve Rus meslektaşlardan ufak bir grupla beraber ormanın içinde yürüyüş yaparak ilk kamp yerlerinden birine vardı, ardından da yaralanma korkusu içinde, gündüzleri sırtından ve güneşten yanan yüzünden ter damlayarak, geceleri de çadırın içinde titreyerek dağın doğu yamacını tırmanmaya başladı. Başarısız olmuş yüzlerce dağcının, kimileri düşüp ölmek pahasına öğrendiği üzere, Elbruz Dağı ödüllerini ancak gönülsüzce sunuyord u . Birkaç gün sonra Dirac ve dağcı arkadaşları Rusya'nın en harikulade buz manzarasını gördüler, bunu görmek uğruna çekilen acının üstüne manzara daha da bir güzel görünüyor olsa gerek. Dirac zirveye kadar zor dayanmıştı; zirveye vardığında canı çıkmış, a au ı iniş yoluna düşmeden önce bir gün dinlenmesi gerekmişti. 56 Bir daha bu kadar iddialı bir tırmanışa kalkışmayacaktı. Dirac kendine geldikten sonra, eski tasasız günlerine dönmüş olan Kapitsa'nın yanına gitti. Enstitünün inşaatı güzel gidiyordu, ekipmanı da Cavendish'ten gelmek üzereydi. Yetkililer ona iyi bakıyorlardı : Sovyetler'in çoğu gıda sıkıntısı çekerken Rutherford, Kapitsa'dan Trinity Koleji "yüksek masasının gurmelerinin bile ağzının suyunu akıtacak" kalitede istiridye, havyar ve füme mersinbalığı yediğini duyuyord u . ls 71 Üç seneden kısa sürede Sovyet makamları Kapitsa'yı kazanmıştı. Dirac keyif gezisinin bir sonraki adımında, en çok görmek istediği insanları ziyaret etti : Manci ve Bohr. Yaşadığı kayıp üstüne birkaç 348
haftadır düşünmüş olan Dirac Budapeşte'de Manci'ye babasına çok benzediğinden duyduğu kaygıları açtı : İkisi de kendilerini işlerine adamış, ikisi de son derece metodik, ikisi de empati kurmaktan aciz insanlardı. Anlaşılan ilk defa olarak, babasının aileye ne tür tarifsiz eziyetler çektirdiğini anlattı. Dirac'ın Budapeşte'den ayrılmasının ardından Manci onu kızgınlıklarını geride bırakmaya çağırd ı : "Anlamaya ve affetmeye çalışmak gerekir." lssl Dirac Eylül sonunda Bohr ve karısının kır evinde kalırken Manci'nin bu tavsiyesini düşünüp taşınacaktı. Bohr'lar da kendi matemlerinden toparlanmaktaydılar, onlarınki Dirac'ınki kadar karmaşık değil ama herhalde çok daha acılıyd ı : En büyük oğulları Christian, iki sene önce, on yedi yaşında, tuhaf bir yat kazasında ölmüştü . Bohr onunla birlikte güvertedeydi ve oğlunun boğulmasını çaresizce seyretmişti .� Dirac, Bohr'un önerisiyle Danimarka'da başta niyetlendiğinden daha uzun kalarak, enstitüde yapılan ve Dirac'ın neredeyse hiçbir şey bilmediği bir bilim dalının özel bir konferansına katıldı. Bu bilim dalı, genetikti. Manci'ye bir mektubunda yazdığına göre, bunun "biyolojinin en temel kısmı" olduğunu ve "ebeveyninin özelliklerinin insana nasıl aktarıldığını belirleyen kurallar" bulunduğunu öğrendi Dirac. Babasının en etik mirasından kaçmasının yolu yoktu : Dirac'ın kanında vardı bu . 60 Dirac Cambridge'e döndüğünde maceracı ruhu kaybolmamıştı, araştırma konusunu kuantum fiziğinden kozmolojiye kaydırdı, hayal gücünün odak konusu santimetrenin milyarda biri ölçüsünden binlerce ışık yılı ölçüsüne geçiyord u . Einstein'ın genel görelilik teorisi modern kozmolojinin sağlam teorik temellerini sağlıyordu fakat alan, güvenilir verının eksikliğini çekiyordu . Bu yüzden teorik kazmalogların ihtiyaç duyduklarından fazla hareket alanı vardı, büyük ölçüde kendi sezgilerine göre davranmak durumunda ka lıyorla rd ı. Tartışmasız en başarılı gözlemci astronom, eski avukat Edwin Hubble'dı. Kırklı yaşlarının ortalarındaki bu İngiltere-sever Amerikalı, konferans ortamlarında, tuhaf bir çarpıklığı olan, 349
Oppenheimer'ınkine yakın bir İngiliz aksanıyla konuşmaya düşkünd ü . Hubble 1929'da galaksilerin (yıldızlar ve başka maddelerden oluşan kümeler) sabit durmayıp sürekli olarak birbirinden uzaklaştığını söyleyerek büyük sansasyon yaratmıştı. "Hubble kanunu" adıyla anılan kuralda, tablolar ve çizelgelerde topladığı verileri kullanarak, bir galaksi Dünya'dan ne kadar uzaksa, o kadar daha hızlı olarak Dünya'dan uzaklaştığını söyledi. Galaksilerin birbirinden kaçtığı bu tasvir, Lemaitre'in evrenin kökenine dair "ilk atom" teorisiyle (günümüzdeki Büyük Patlama teorisinin öncüsü) tutarlıydı. Birkaç aylık fikir hazırlığından sonra Dirac'ın konuya bakış açısı ortaya çıktı. Bu dönemde aynı zamanda hayatının en önemli kararlarından birini de düşünüp taşınıyord u : Ma nci'yle evlenmeli miydi? Karşısında sıcakkanlı, ilgili ve kültürlü bir kadın vardı, onun sevdiği türden dışadönük bir insandı, Dirac'ın içindeki insanlığı dışarı çıkaracak kadar sabrı olan ender kişilerdendi. Diğer yandan, fevri, asabi ve hükmetmeyi seven bir kadındı. Babasının mütehakkim kişiliğinden izler taşıyan bir kadınla mutlu olabilir miydi Dirac? Bunu, kendine rakip istemeyen annesine sormasının anlamsız olacağını biliyord u . Wigner'dan tavsiye isternek de akıl karı olmazdı, zira iki taraf arasında kalacaktı o; hem Wigner'ın başında kendi dertleri vardı. Princeton'da kendisine yeterince değer verilmediğini hisseden Wigner Wisconsin'e, Madison Üniversitesi'ne taşınmış, az sayıdaki kadın kuantum fizikçilerinden olan iş arkadaşı Amelia Frank'la evlenip evlenmemeye karar vermeye çalışıyordu . Wigner, Manci'den kendisini ziyarete gelip kız arkadaşı hakkında değerlendirme yapmasını isteyince, Manci ilk seferini birkaç ay önce yapan dünyanın en lüks gemisi Queen Mary ile Southampton'dan seyahat etme fırsatına balıklama atladı. l6 ıl Manci, Dirac'a denize açılmadan önce Cambridge'de onu ziyaret edip edeme eceğini sorduğunda Dirac önce yan çizdi fakat hemen vazgeçti. 62 Bu ilişkiye bağlanıp bağlanmamak konusunda hala kararsız olan Dirac, Manci'yi Isabel Whitehead'i ziyarete götürdü, bunun üstü kapalı bir soruşturma olduğunu biliyordu Manci. Cambridge'e dönüşte Dirac, Bayan Whitehead'in bazı görüşlerini Manci'ye aktaracak kadar kendinden 350
emın hissediyordu . Manci'yi üzebilecek şeyleri ayıklayarak şöyle ded i : Bayan Whitehead seni sevdiğini söyledi . Çok değişiksin ve sende bi r çocuğun sadeliği var. Sa nırı m senin alımlı olduğunu söylerken bunu kastetti . [ . . . ] Benim ka ra rımı çabuk verme m gerektiğini söyledi, bi r de senle benim geçi nmekte çok zorlanacağımızı çünkü bi rbi ri mizden çok farkl ı olduğumuzu söyledi .�
Fakat Bayan Whitehead'in aklına başka şeyler geliyordu . Dirac'ın, kendisinin elzem gördüğü ruhani bağlılık olmadan evlenme üstüne düşünmesinden endişe duyan Whitehead, Dirac'a uzun ve ıstıraplı bir mektup yazıp, Leydi Bracknell gibi çırpındı : Ruhani işler ha kkı nda gidip Prof. Eddington'la konuşsan bi r işe ya ra r mı acaba? Tanrı'ya i na nmaz görünmek [?] gibi bi r sınırl ı l ığa sahip olduğun için üzül üyorum; ya rdıma i htiyaç duyduğun zaman, ya rdıma i htiyaç duyduğun şeki lde sana ya rdım etmeyi başaramam diye hep korkuyorum .�
Bayan Whitehead kararını "bir havada" olduğu sırada vermesin diye yalvardı Dirac'a, son görüşmelerinde Dirac'ın kullandığı bir ifadeydi bu . Bu tavır Dirac'ı haletiruhiyesine dair ender bir açıksözlülüğe itti. 6 Aralık'ta, Manci New York'tan yola çıkmaya hazırlanırken, Dirac Bayan Whitehead'e, vereceği kararın Tanrı'ya inanıp inanmamasına bağlı olmadığını düşündüğü cevabını yazdı. Whitehead onun karar verirkenki ruh durumuna dair söylediklerini yanlış anlamıştı : ["Bi r havada" derken] sadece, ne yapma m gerektiğine ka ra rımı verdikten sonra, geri dönüşü olmayan bir adım atabilecek kadar cesur bi r havada ol mam gerektiğini kastetti m . Galiba ben rehber olara k mantığı çok fazla, duyguları çok a z dinl iyorum, b u yüzden d e bi l imdeki
351
gibi net mantık yürütmelerle çözülemeyecek problemler ka rşısı nda kendimi ça resiz hissediyorum . [ . . . ] Bi rkaç aydır kendimi [Manci]ye çok meyi l l i hissediyorum, a rada sı rada uzaklaştığım oluyor ama bunlar za man geçtikçe seyrekleşiyor.�
Ama Bayan Whitehead yolundan sapmayacaktı; derhal Dirac'a yazarak "evlilikte sevgi en mükemmel noktasına Tanrı'yı bilen ve seven insanlar arasında varır" diye ısrar etti. l66l Fakat bunlar Dirac'a boş yere söylenen sözlerdi, onun için Tanrı kavramının kesin bir anlamı yoktu . Southampton'da rıhtımdaki kalabalığın arasında Manci'nin gelmesini beklerken a rtık kararını vermişti Dirac. Üstü açılır, spor Triumph kupe arabasıyla Londra'ya doğru yol alırlarken arabayı yolun kenarına çekip sordu Manci'ye: "Benimle evlenir misin?'16 7l O da hemen kabul etti. Annesine haberi verince Flo tahmin edilebileceği üzere şok geçirdi ama kendini topariayıp ona ve Manci'ye mutluluklar diledi, Noel arifesinden önceki gün Londra'ya gelip müstakbel geliniyle tanışmayı teklif etti. Dirac kabul etti, belki de farkında olmadan, annesine onu bekar kalmaya ikna etmesi için son bir şans vermek istiyordu . Manci Bloomsbury'de, Russell Meydanı'na bakan şık Imperial Hotel'de kalıyordu . Birlikte geçirdikleri birkaç saat içinde Flo ile Manci baş başa konuşmaya biraz zaman bulabildiler, bu konuşmalar Manci'nin kafasını karıştırdı. l6sl Flo eve döner dönmez Dirac'a konuşmalarının ayrıntılı bir dökümünü yazıp yolladı : FLO: Pek ya kı nda çift kişilik yatağın olacak. MANCI: Ah hayı r, benim kendime ait bi r adam olma l ı . Dirac'ı n yatak adama gel mesi ne izi n veremem . FLO: O ha lde onunla niye evleniyorsun? MANCI: Ondan çok hoşlanıyorum ve bi r yuva m olsun istiyorum .
352
Flo, Manci'yi düpedüz yerrnekten kaçınacak kadar basiret sahibiydi. "Manci gerçekten çok hoştu" diye yazdı, kaçınılmaz nitelemeden önce: "Seninle sadece 'anlaşmalı bir evlilik' yaptığını sen de biliyorsundur herhalde." l6 9l Annesi oğlunu huzursuz etmeyi iyi biliyord u . Onun mantık ve duygu arasında kurduğu dengeyi yeniden gözden geçirmesini sağlamak için Flo'nun sadece yedi günü vardı.
353
2 1 . Böl ü m Oca k 1936- 1939 Yaz• Pisagor, sayı nın her şeyi n anası olduğunu söyler; muhakkak ki sayıları n ka nunu evrenin sırları nı açaca k ana htardır. PAUL CARUS, Reflections on Magic Squa res (Si hirli Kareler Üstüne Düşünceler), 1906
2 Ocak ı 937 Cumartesi sabahı, Dirac ile Ma nci Londra'nın merkezindeki Holborn Nikah Dairesi'nde evlendiler. Dirac kendi antiparçacığıyla, karakter ve mizaç bakımından kendisinin neredeyse tam tersi olan bir kadınla evlenmişti, tıpkı babasının otuz sekiz sene ewel yaptığı gibi. Onunkinin felaket olduğu, karşılıklı olarak birbirini yok etmeye yakın sonuç verdiği ortadaydı, dolayısıyla Dirac da (en azından zihnin in derinliklerinde) tarihin tekerrür edeceğinden korkmuş olabilir. Bulutlu bir gündü, Noel tatilinin ardından Londra'nın kalabalığı kışın sertliğine göre sarınıp sarmalanmış vaziyette işine gidiyord u . Sade bir resmi nikahla evlendiler, az sayıda davetli arasında Dirac'ın annesi ve kız kardeşi, Blackett'lar, Isabel Whitehead ve kocası vardı. [!] Yakındaki bir lokantada onlarla yemek yedikten sonra çift otele döndü ve Brighton'a doğru yola çıktı. Dirac balayına daha elverişli bir yer seçemezdi : Burası on yıllardır İngiltere'de romantik kaçamaklar için en çok tercih edilen sahil kasabasıydı. Bu kasabanın tuhaf bir gösterişi vardı, denize çıkıntı yapan amirane iki Viktorya dönemi iskelesiyle, Doğu taklidi köşkünün açık yeşil kubbeleriyle, geleceği bildiren robotuyla meşhurdu ve bunlar gibi başka uyduruk ilginçlikleri de vardı. Anlaşılan evlenme merasiminde fotoğraf çekilmemişti, fakat balayında Dirac rulo rulo fotoğraf çekti. En güzelinde yeni evliler çakıllık bir sahilde kocaman gülümserken, mahcup ve aşık 354
görünüyorlar. Dirac üstüne oturmayan üç parçalı takım elbisesiyle sahilde rahatça uzanmış, ceplerinden hala kalemler fışkırıyor. Bazı karelerde Manci'yle ikisinin, başka kimse olmadan kendi kendilerinin resimlerini çekebilmeleri için Dirac'ın geliştirdiği yaylı aleti görmek mümkü n . Balayının ardından Manci, Betty'yle beraber Budapeşte'deyken Dirac Cambridge'de kalıcı bir ev aradı ve Lucas profesörlüğünün getirdiği görevleri bıraktı. Manci'nin İngiltere'den ayrılmasından üç hafta sonra, Dirac'ın St John's'taki camiarına yağmur vururken, Cambridge kışının rüzgarından ve sağuğundan kaçıp odasına sığınan Dirac yalnızlığa büründ ü . Karısına "ömrümde yazdığım ilk aşk mektubu"nu yazdı; "[ . . . ] Başlamak için biraz geç, değil mi?" İki günde yazdığı tutku dolu iki mektupta, neredeyse Byron'vari bir dışavurum vard ı : Zaman geçti kçe giderek anl ıyorum ki benim içi n tek kız sensi n. Evlenmeden önce, evlenmeni n bi r tepkiyi tetikleyeceği nden korkuyordum ama şi mdi seni daha iyi ta nıdıkça ve senin ne kadar sevilesi, tatl ı bi r kız olduğunu gördükçe seni hep da ha da çok sevmeye devam edeceğimi hissediyorum. Sence sen de beni daha da çok sevmeye devam eder misin, yoksa şi mdiki nden daha çok sevemez misin . 2
İşte, aşık olmuştu nihayet. Akşamları Bernard Shaw'un Getting Married'ini (Evlenmek) (babasının kütüphanesinden almıştı onu) ve Manci'nin tavsiye ettiği, içlerinde John Galsworthy'nin iderek ünlenen Forsyte Saga'sının da bulunduğu kitapları okuyordu . 3 Ama vaktinin çoğunu Manci'nin çevresinde dönen bir hayal dünyasında geçiriyordu Dirac, geri gelmesine kaç gün kaldığını sayıyor, yeniayın altında yatakta onu kucaklamayı düşlüyord u . � Bu sefer başkalarının ne düşüneceği konusunda hassas davranma sırası Manci'deyd i : Manci'nin Macaristan sansür komitelerinin onların mektuplarını da inceliyor olabileceği yönündeki kaygılarını bir yana atan Dirac hiç çekinmiyordu : "Çok güzel bir vücudun var, sevgili m, ne kadar 355
yuvarlak ve albenili - hele de hepsinin benim olduğunu düşünmek. Benim aşkım çok mu fiziksel, dersin?' s Tutkusu na denk etkide kelimeler bulmaya çabalayara k devam ediyor: Manci, sevgilim, sen benim ca nımsın. Hayatımı ha ri kulade bi r şekilde değişti rdin. Beni i nsan yaptın . Bundan sonra işimde hiçbir başarı gösteremesem bi le seninle mutl u yaşaya bi l i ri m . [ . . . ] Sadece seni mutlu etsem ve başka hiçbi r şey yapmasa m bile benim içi n hayatı n yaşamaya değer olduğunu hissediyorum .�
Manci de onun kadar büyülenmiş görünüyor: "Eğer herhangi bir nedenle, savaş veya başka bir şey yüzünden seni göremeyecek olsam, asla başka birini sevemem."IZJ O ve Betty Budapeşte'de iyi anlaşmaktaydılar, Moulin Rouge'da, buz pateni alanlarında kayıyor, birkaç kadeh şampanya içtikten sonra dans pistlerinde Çarliston yapıyorlardı. � "Çok çok mutlu um ve sonuna kadar şımartılıyorum/1 diye yazmıştı Betty, Dirac'a. 9 Ama bunalımlıydı, babasının yasını tutuyordu : "Tanıdığım en iyi adamdı" diye dövünüyordu . lıol Betty'ye göre anne-babasının ikisi de kötü bir evliliğin kurbanı olmuşlardı, ikisinin birbirlerinden hoşlanmamalarının bir nedenini söyledi Manci'ye, fakat bu neden Manci'nin kocasına mektupta açıkça dile getiremeyeceği kadar özeldi. lı ıl Manci Betty'nin elinden tutmaya ve ona bir koca bulmaya karar verdi : "Ufak tefek kusurlarına, biraz dağınık olmasına, çok dakik olmamasına [rağmen] ben onu geliştirmeye [ . . . ] çalışacağım ve çok iyi bir eş olacak." lııl Birkaç gün içinde Manci, Macar arkadaşı Joe Teszler'in tam görümeesine göre bir adam olduğuna karar verdi : Kibar, iyi kalpli ve (Betty için olmazsa olmaz bir şart) Roma Katolik. Bu Ma nci'nin en etkili toplum mühendisliği çalışmalarından biri oldu : Kısa bir flört döneminin ardından Betty ı Nisan ı 937'de Londra'da, kendinden altı yaş büyük olan Joe'yla evlendi. Bristol'de Flo şimdi epey yalnızdı. "Kimileri benim biraz ani bir şekilde evlendiğimi söylüyor" diye yazdı Dirac karısına . lı3l Dirac'ın evlenmesine şaşıran Donlardan biri 356
Rutherford'du ve Kapitsa'ya şöyle yazdı : "Son haberimiz, Dirac'ın iki çocuklu dul bir Macar'ın albenisine teslim olması" ve üstü örtük şu sözleri ekledi, "bence ona bakmak için tecrübeli bir dulun marifetleri gerekli.' 14 Birkaç gün sonra Dirac da Kapitsa'ya mektup yazıQ haberi verdi : "Bu tatilde evlendiğimi duymuş muydu n [ . . . ]?' ıs Kapitsa herhalde şaşırmıştı, Dirac'ı iyi tanıdığını sanıyordu ama bir kadınla görüştüğünden bile haberi yoktu . Anna Kapitsa, tanıştırılmayı bile beklemeden hemen Manci'ye mektup yazdı : Sevgili Bayan Dirac (böyle yazı nca çok resmi ol uyor a ma Dirac bize sizi n adı nızı bile yazmadı ! ) . Uma rım ki o ga ri p adamla çok mutl u olursunuz, ga rip olsa da harika bi r mahluktur, biz hepi miz onu çok severiz. Bu yaz bizi ziyarete gel in l ütfen. Sevgi ler, Anna
Brighton'daki ikinci balayının ardından (birincisinin üstünden daha bir ay geçmişti) Dirac, çocuklarını Budapeşte'de bırakan Manci'yle beraber Cambridge'e döndü . 1937'nin Nisan ayı sonunda hala kalıcı bir ev arıyor ve Kapitsa'ların eski evinden kısa bir yürüyüş mesafesinde, Huntingdon Sokağı'nda kiralık bir evde kalıyorlardı. Dirac, Manci'yi üniversitedeki arkadaşlarına tanıştırırken ondan nasıl söz ettiğine dair bir kayıt yok, fakat onu "eşim" diye değil, en sevdiği adiandırma şekli olan "Wigner'ın kız kardeşi" diye tanıtmış olması çok muhtemel (Dirac gibi kelime seçiminde çoğunlukla kılı kırk yaracak kadar titiz davranan biri için -Manci, Wigner'ın küçük kız kardeşiydi- şaşırtıcı bir tercih). lı71 Manci üniversitenin en renkli kadınlarından biri olarak adını hemen duyurdu, Princeton'daki hayata dair coşkulu sohbetlerde bulunarak Donları büyülüyord u . Dirac seyrediyordu, hayranlıkla. Bütün buyurganlığına rağmen Ma nci "çok eski moda bir Viktorya dönemi eviili i" sözüyle anmayı sevdiği ilişkinin tarafı olmaktan memnund u . ıs Kocasının yemeklerinin zamanında hazır olmasını, u
357
giyilmiş kıyafetlerini her gece kirli sepetine atıp ertesi gün için yeni ütülenmiş kıyafetler çıkarmayı kendine görev biliyord u . lıgl Dirac'ın ilişkileri için birkaç temel kural belirlemesine izin verdi, bunlar arasında evlerinde asla Fransızca konuşulmaması üzerine bir anlaşma da vard ı : Dirac babasının dil rejimine dair bütün hatıralarını gömmek istiyordu . Belki de şaşırtıcı olarak, Ma nci ev hayatiarına dair hiçbir şeyin Dirac'ın işine bulaşmamasını kabul etti. Görüldüğü kadarıyla bu durum onlar yalnızken hiçbir sürtüşmeye yol açmadı, ama ilişkilerinin en başında en az bir olayda utanç verici bir dargınlığa neden old u : Dirac akşamüstü çayı na Ma nci'yle beraber arkadaşlara gitmeye tamam demişti, fakat sonra çalışma odasından çıkmadı, zira düşünmeyi bitirmemişti. Manci tek başına gitti, kocasının yerine bahaneler buldu ve ev sahipleri alın anlık gösterdiğinde duruma üzülmemiş gibi yapmak zorunda kaldı. 20 İngiltere'de Manci'ye yönelik mesafeli karşılamaya sert hava koşulları da sıcaklık ve samirniyet katma dı. ı 937'nin ilk ayları, Cambridge'de yıllardır yaşanan en yağmurlu dönem oldu . Manci üniversitede kendini istenilmeyen biri gibi hissediyordu, burası sanki erkeklere ait bir alandı; eşierden hoş süsler olmaları bekleniyordu, güzel duracaksın ama fazla öne çıkmayacaksın . Kolejlerde yemekiere eşierin katılmasına, özel durumlar dışında ızın verilmiyordu, dolayısıyla Dirac haftada en az bir kez kolejde akşam yemeği yerken Manci evde romanları ve dergileriyle baş başa kalıyordu . İş arkadaşlarından bazıları evlenmenin Dirac'ın karakterini aydınlattığını düşündüler, St John's'ta bir akşam yemeğinde onun yanına oturan arkeolog Glyn Daniel'ın da gördüğü üzere, hala eskisi kadar sohbete kapalı olsa da : Çorba sessiz sessiz geldi ve bitti; di lbalığını ya rılamışken bi r adım atma nın farz olduğunu düşündüm, bu sessizl i k kı rılmalıydı . Ama nasıl? Havadan sudan konuşmak ol maz. Politi kada n olmaz. Basit ya klaşı mla ol maz : "Benim adım Da niel . Anıt heykeller üstüne çal ışıyorum . Stonehenge hakkı nda ne düşünüyorsunuz?" Dilba lığının üzeri ndeki üzümleri didiklemekte ola n Di rac'a döndüm . "Geçen hafta tiyatroya
358
veya sinemaya gitti niz mi?" diye sordum bütün masumiyetimle. Durdu, ba na baktı, yüzünde kibar bi r gül ümse ol ması gerektiğini ta hmin ettiğim bir ifadeyle, "Neden bi lmek istedi niz?" diye sordu. Yemeği n geri ka lanını sessiz sessiz yedik.lı ıl
Eylül başında Dirac'lar büyük yeni evlerine, Cavendish Caddesi 7 numarada, kentin güneyine düşen, kırmızı kiremitten, altmış yıllık, müstakil bir eve taşındılar. Ev sessiz bir muhitteydi (kilise çanlarının sesiyle rahatsız olmayacakları bir yer olmasına dikkat etti Dirac), St John's Koleji'ne bisikletle yirmi dakika mesafedeydi ve yaklaşık 2 . 500 metrekarelik "güzel bir bahçesi" vardı. lııl Dirac Mayıs ayında 1 .902 Sterlin 10 Şilin O Peni'lik bir çek yazmıştı, bu da mülkü tek seferde satın almalarına yetti; yeni evli pek çok çiftin aksine Dirac'ların üstünde ipotek yükü olmayacaktı. Evin iç dekorasyonu ı 920'1er sonunun Macar zevkini yansıtıyordu . Ma nci mobilyaların çoğunu Budapeşte'deki dairesinden taşıttı : Ağır, koyu renk ahşap paneller ve dolaplar, oturma odası için geniş sandalyeler, zevksiz, cicili bicili sehpalar. Dirac onun en süslü eşyalarını reddetti. Desenli, uzun tüylü halılar ve geleneksel manzara tabloları da kasvetli dekorasyonu pekiştirdi. Manci'nin çocukları da Cambridge'e yanlarına geldi ve oradaki okullarda okumaya başladılar. Ağır aksanlı, kararsız İngilizceleriyle, diğer öğrencilerin arasına karışmak için çok çabalamaları gerekti. Dirac, J udy ve Gabriel'ı resmen evlat edinmediyse de kendi çocuklarıymış gibi yetiştirdi, onlardan asla üvey evlat diye bahsetmedi. Fakat kendi çocuklarının biyolojik babası olmayı da istiyordu . � Dirac balayından döndükten birkaç gün sonra kozmolojiye ilk katkısını tamamladı. Fizikçiler onun bu konuda çalıştığını bilseler, ondan evrenin yapısına dair şaşırtıcı yeni bir fikir ya da belki de Einstein'ın kütleçekimi teorisine dair taze bir bakış açısı beklerlerdi muhtemelen . Ama bunların ikisini de yapmadı. Nature'a yazdığı 650 kelimelik, neredeyse hiç matematik içermeyen mektupta, en büyük ölçülerde evreni tanımlayan sayılar hakkında basit bir fikir ortaya 359
attı. Bohr mektubu okur okumaz Gamow'un Kopenhag Enstitüsü'ndeki odasına dalıp, "Bak, evlenince ne oluyor insanall dedi. � Dirac'ın kozmoloji konusundaki fikri tamamen özgün değildi, Eddington'dan büyük ölçüde ilham aldığını gösteren izler taşıyordu . Şimdi meslektaşlarının çoğu tarafından kendine fazlaca güvenen bir eksantrik olarak görülen Eddington klasik kozmoloji alanında araştırmayı büyük oranda bırakmış, vaktini bilimdeki en önemli sayıların bazılarını, mesela evrendeki elektron sayısını, sistematik akıl yürütmeyle değil de sadece düşünerek bulmaya çalışmakla geçiriyord u . Einstein da dahil teoricilerin çoğu bunun boş bir iş olduğu görüşündeyd i : Teorik fizik genel ilkeleri bulmak üstüneydi, araştırmalarda çıkan sayıları açıklamak üstüne değil. Rutherford'un sert sözleri le, Eddington "dini bir mistik gibi ve [ . . . ] tam kendinde değil"di. 25 Nature'a yazdığı yazıda Dirac, evreni, bi rbi riyle i l işkisi basit görünen bi rkaç sayı nın ta nımladığına işaret etti . Üç sayıya odaklandı, bunlarda n her biri şunları temsi l ediyordu:
1) Gözlemlenebi lir evrendeki proton sayısı . Deneysel olara k bu sayı aşağı yuka rı 1078 (yani, 10 sayısı nın kendi kendisiyle 77 defa ça rpı mı). 2) Bir elektron ile bir protanun a rası nda ki elektri k kuweti n, araları ndaki kütleçekimi kuwetinin gücüne böl ümü. Bu da aşağı yukarı 10 39 ediyor.
39 Gözlemlenebilen evrenin bir uçtan bir uca mesafesinin, elektronun bir uçta n bir u ca mesafesine ( elektronun basit klasik tasvirine göre) bölümü . Bunun da değeri yaklaşık 1039. Bu sayılarla ilgili dikkat çekici ilk nokta, bilimin başka alanlarında karşımıza çıkanlardan çok daha büyük olmaları : Mesela 1039, bir insan vücudundaki atomların sayısından yüz milyar kat daha fazla . İkinci nokta, tahmin edilen büyük sayının, yani 1078'in, küçük 360
sayının karesi olması. Dirac'a göre bu bir tesadüf olamazdı ve bu sayıların birbiriyle ilişkisi son derece basit denklemlerle ifade edilebilirdi; mesela şöyle: Gözlemlenebilen evrenin b i r uçta n bi r uca mesafesi bölü elektronun bi r uçta n bi r uca mesafesi bağlantı sayısı çarpı ( elektron i le proton arasındaki elektri k kuweti n gücünün, bunları n arasındaki kütleçeki m kuweti nin gücüne böl ümü) =
ve gözlemlenebilen evrendeki proton sayısı başka bi r bağlantı sayısı ça rpı (gözlem lenebilen evrenin bir uçtan bi r uca mesafesi böl ü elektronun bir uçta n bi r uca mesafesi)2 =
Her iki durumda da bağlantı sayısının ı civarında olduğuna dikkat çeken Dirac bir genelierne önerd i : Bu hep böyledir doğadaki çok büyük sayılardan herhangi iki tanesi, birbirine çok basit bir ilişkiyle ve l'e yakın bağlantı sayılarıyla bağlıdır. İşte bu, Dirac'ın büyük sayılar hipotezidir ve evrenin işleyişinin ardındaki kanunların basit olduğuna inanmasının sonucudur. Bu önerinin ilginç bir sonucu var: Gözlemlenebilir evrenin boyutu evren genişledikçe sürekli olarak büyüdüğü için, bu boyutun bir elektronun yarıçapına oranı her zaman şimdiki değerinde, yani 1 0 39 olmuş olamaz; zaman boyunca artarak gelmiş olması gerekir. Eğer bu sayının, elektron ile proton arasındaki elektrik kuweti ile kütleçekimi kuwetinin oranıyla bağlantılı olduğunu ortaya atan Dirac haklıysa, bu kuwetlerin göreli güçlerinin de, Milne'in birkaç sene önce önerdiği gibi, zamanla değişiyor olması gerekir. Dirac bunun bir sonucunun, evren yaşlandıkça kütleçekimi kuwetinin gücünün de sönüp gitmesi olduğunu iddia etti : Evrenin yaşı ikiye katlanınca kütleçekiminin gücü yarıya düşerdi. Dirac'ın bu fikrini böyle kısacık bir makaleyle açıklaması, onun önemli bir yeni ilke yakaladığına inandığını ve bu fikri yayımiatmak 361
konusundan başka birinin kendisinden önce davranmasını istemediğini düşündürüyor. Eğer bu yazısının da makalelerinin çoğu gibi karşılanacağını beklediyse hayal kırıklığına uğramış olsa gerek: Bu seferki gayet soğuk karşılandı. Yine de şüpheyle yaklaşanların hiçbiri eleştirilerini kamuoyuna açmadılar; önemli bir istisna, eksantrik filozof ve astrofizikçi Herbert Dingle hariç. Dingle'a göre teoricinin görevi deneysel ölçümlere dayalı kanunlar bulmaktı, tıpkı Dirac'ın kuantum mekaniğinde yaptığı gibi. Dingle Nature'a yazdığı makalede "omurgasız kozmitolojinin bilim müsveddesi"ni yerden yere vurup, Dirac'ın da "büyük Evren manyaklığının [son] kurbanı" olduğuna üzüldüğünü söylerken, daha ekingen pek çok meslektaşının hislerine tercüman oluyordu . 26 Hemen cevap yetiştirme telaşına düşen Dirac daha önceki akıl yürütme biçimini neredeyse kelimesi kelimesine tekrar ederek, sözlerinin başına bilimin tabiatına dair tartışılmaz bir yorum ekledi : "Bilimin başarılı gelişmesi, gözlemlerden yola çıkarak ilerleme yöntemi ile spekülatif varsayımlardan salt akıl ürütmeyle çıkarım yapma yöntemi arasında doğru bir denge ister.' 2 7 Nature'ın aynı sayısında Dingle, Dirac'a kişisel olarak saldırmadığını vurgulayarak, saldırganlığını sürdürdü : "Prof. Dirac'ın mektubunu bir enfeksiyon kaynağı olarak değil, zehirli bir ortamda gelişebilen bakterilere bir örnek olarak zikrettim; saf bir ortamda bu yazı hiç doğmazdı; eski, benzersiz Dirac'tan vazgeçemeyiz.'12sl Dirac yolundan dönmedi. Fakat hipotezinin anlamını ve sonuçlarını uzun uzadıya açıkladığı bir makaleyi (1 937 Noeli'nden kısa süre sonra) tamamlayıp, kuantum mekaniğine döndü ve sonraki otuz beş yıl boyunca bu hipotezle bir daha ilgilenmedi. Görüşü ı 930'1ar sonunda astronomları etkilediyse de, Dirac'ın meslektaşlarının çoğu Bohr'a katılarak, Dirac'ın Eddington ve M ilne'in yarı mistik kozmolojisine doğru yanlış bir adım attığını düşünüp bunu geçici bir yoldan çıkma olarak gördüler. Dirac'ın statüsü ciddi bir zarar görmedi bundan. Ekim'de, hala dünyanın en iyi teorik fizikçilerini bünyesine katma çabasında olan Princeton'daki İleri Araştırmalar Enstitüsü, kapmaya çalıştıkları bilim insanları listesinin en üst sırasına, Pauli'nin hemen üstüne Dirac'ı 362
yerleştirdi. � Bristol'deyse Charles Dirac ailesine bir sürpriz bırakmıştı ardında : Onun hesaplarını aylarca didik didik inceleyen savcılar, kendisinin seri vergi kaçakçısı olduğunu fark ettiler. l3 ol Yetkililer Flo'dan Charles'ın son altı yıllık borcunu ödemesini talep etti, talep edebilecekleri azami meblağ buydu, bunun için de önce onun bu kaçakçılıktan hiç haberdar olmadığına dair yeminli yazılı ifadesini aldılar. "Baba'nın bu kadar çok kalemde gelir vergisi ödemekten nasıl kaçabildiğini bilen yok" diye yazdı Flo, Betty'nin öğrenim masraflarını kendisi karşılarken babasının Betty'yi üniversitede okutuyorum diye yılda SO Sterlin vergi indirimi aldığını duyan Dirac'a . l3ıl Ama Dirac için bundan daha fenası, Cambridge'e başlamasını sağlayan kaynağın aslında babası tarafından değil, bölgenin eğitim kurumları tarafından ödenmiş olduğunu öğrenmek old u . Charles parayı kendisi denkleştirmiş gibi yapmıştı. Bu küçük ve sevimsiz aldatmaca Dirac için bardağı taşıran son damla old u . Babasının onun kariyerini desteklemek için yaptığı her şey bununla beraber uçtu gitti, perçem düşüp kel görünmüş, Charles'ın gerçek yüzü ortaya çıkmıştı. Paul Dirac, Kurt Hofer da dahil olmak üzere en yakın arkadaşlarına, babasına "hiç ama hiçbir şey" borçlu olmadığını bu yüzden söylüyordu . l3ıl Katı olsa bile anlaşılabilir bir yargıydı bu . Betty evlendikten sonra, Amsterdam'da giderek gelişen bir fotoğraf makinesi dükkanının sahibi ve işletmecisi olan kocası Joe'yla yaşamak üzere İngiltere'den ayrıldı. Bir yıl içinde bir oğulları oldu, fakat mutlulukları Berlin'den gelen haberlerle kısa sürede gölgelendi. Hitler Almanya dışında "yaşam alanı" arıyordu ve Yahudi kanına susamıştı. Teszler'lerin Hitler'in arzularını bütün gücüyle üzerlerinde hissetmelerine az kalmıştı. St John's'un yüksek masasında herkes Alman şansölyesinden ve büyük bir hızla yaklaşan yeni bir dünya savaşından bahsediyordu . O sırada açıkça savaş içinde olan tek Avrupa ülkesi, Hitler'in Franco'nun faşist ordusunu desteklediği İspanya'ydı; İngiliz hükümeti bu savaşta taraf tutmayı reddederek sosyalist kamuoyunu öfkelendirmişti, özellikle de, pek çok idealistin Franco'ya karşı 363
mücadele edenlere katılmak üzere yollara döküldüğü Cambridge'de. Dirac'ın gözü her zamanki gibi Sovyetler Birliği'ndeydi. Ülkenin vicdansızca kanlı bir tasfiyeden geçtiği, İngiltere'deki gazete okurlarının bildiği bir şeydi ama görünüşe göre Dirac (pek çok solcu gibi) haberlerin aba rtılı olduğunu düşünüyord u . Moskova'da Kapitsa, Stalin'in öfkesinin nerelere vardığının farkında değildi; buna rağmen, iş arkadaşlarından birkaçının taciz edildiğini ve eğer bundan yakınacak olursa çalışma kampına gönderileceğini biliyordu, fakat sansür mektuplarında bunlardan soz etmesine ızın vermiyordu . l3 3l ı 937 yazının başlarında Dirac'lar Ma nci'nin ailesini ziyaret etmek için Budapeşte'deyken Manci, Oswald Veblen ve eşine mektup yazdı : "Paul Rusya'ya gitmeyi çok istiyor ama herkes ona gitme diyor.'134l Dirac bu seyahati yapmakta ısrar etti ve ailesini de götürmek istedi, ama Macar yasaları ona sadece Manci'nin eşlik etmesine ızın veriyordu . Kapitsa, Cambridge'e gönderdiği mektupları hala kontrol eden MIS'in de açıp okuduğu bir telgrafta, seyahat düzenlemelerini onayladı. l3 sl Bağucu derecede sıcak bir yazda, Temmuz'un sonunda Dirac'lar, Stalin'in halk düşmanı olduğundan şüphe edilen kişilere işkence yapılmasına izin vermesinden birkaç gün önce Kapitsa'ların yazlığına vardılar. Arabayla kısa bir mesafe ötede Stalin'in köpekleri, kurbanlarının gözlerini oyuyor, hayalarını tekmeliyor, onları dışkı yemeye zorluyordu . Bolşevo çevresindeki yollarda, üstünde "Et" ve "Sebze" yazan bazı kamyon larda, Dirac'ın dürbünle bakıp hayranlık duyduğu şehrin kuzeyindeki ormanlarda vurulup gömülmeye götürülen mahkumlar taşınıyordu gizlice. l3 6l Sovyet halkı, Stalin'in kargaşalı ve vahşi kitlesel sindirme, tutuklama ve cinayet seferberliği Büyük Tasfiye'nin doruğu olan "1 937 yılı"nı yıllar boyunca kasvetle hatırlayacaktı. l37l Yılın sonunda tasfiye dört milyon can almıştı. Kapitsa'nın bildiği üzere, kurbanlardan biri, altı yıl önce Londra'ya ve Trinity Koleji'ne gelen heyetin üyesi olan Boris Hessen'di. Kapitsa'nın misafirlerinden beşi de pek yakında idam edilecekti. Şimdi Stalin'in buyruğu altındaki Sovyetler Birliği'ne hapsolmuş olan Kapitsa Cavendish Laboratuvarı'ndan gelen bütün 364
ekipmanını teslim almış, araştırmalarına dönmüştü . Dirac'lar Bolşevo'da Kapitsa'ların bir çam ormanının göbeğinde, çevresinde olgun yaban çilekleri ve yakınında hızla akan bir nehir olan mütevazı yazlığında üç hafta aylaklık ettiler. Üstü örtülü verandada günlerce tembellik ettiler, müstehcen fıkralar anlattılar, Dirac'lar Timsah'tan ve farklı yerlere dağılan "çocuklar"ından son haberleri verdiler, Kapitsa'lar Stalin idaresinde hayatın nasıl olduğunu fısıldadılar. İki adam, biraz el işçiliği yapmak (eve yakın çalıları temizleyip ağaçları kesmek) ve oğlanlarla oynamak için sabahın serinliğinden istifade ettiler. Daima bir düşes kadar bakımlı olan Manci fiziki egzersiz gerektirecek hiçbir şey yapmak istemiyor, haşlanmış yumurtadan daha karmaşık bir şey pişirmekten kaçınıyord u . Daça'da tuvalet kağıdı da dahil olmak üzere insanın rahatını sağlayan şeylerin noksanlığı karşısında perişan olmuş, ömründe ilk defa dışarıda, çadırda yatmak durumunda kaldığına inanamıyordu . Fakat sızianmayacak kadar kibard ı : Sohbetlerde parlıyor, onun Dirac'ı açmış olduğunu gören Kapitsa'ya karşı galip geliyordu . Kapitsa, Rutherford'a şöyle yazdı : "Dirac'ı evli görmek çok eğlenceli, evlenmek onu çok daha insan yapmış. l3 sl Kapitsa'nın kendisi için yapılan yeni enstitüyü göklere çıkarmış olması neredeyse kesin . Yetkililerle ustaca uğraşıyor, onları şikayet yağmuruna tutuyor ama sürtüşmekten her zaman kaçınıyar ve kudret simsarlarının tarafından ayrılmıyord u . Bunun karşılığında ona, istediği personeli işe almak ve mali kaynakları kendi uygun gördüğü şekilde kullanmak konusunda minimum bürokrasiyle alışılmadık bir rahatlık sağlanmıştı. l3 9l Ertesi sene, Lev Landau Moskova'da tutuklanıp, can korkusuyla Harkov polisinden kaçtıktan sonra onu enstitü e kalıcı kadrolu teorisyen olarak almayı bile becermişti Kapitsa. 40 M on d Laboratuvarı'nda başladığı deneyiere geri dönmüş, geçen şubat ayında helyumu sıvılaştırmayı başarmıştı. Heyecan verici yeni sonuçlar gelmek üzereydi. Kapitsa, Dirac'ı bir sonraki makalesini Bolşevik Devrimi'nin yirminci yılı anısına Sovyet Bilimler Akademisi Bülteni'ne göndererek Rus deneyciliğine destek verdiğini göstermeye ikna etti. Dirac bu 365
makalesinde kayınbiraderi Wigner'ın açtığı yoldan giderek maddenin klasik ve kuantum tasvirleri arasındaki simetriyi araştırıyordu . Bu da incelikli bir çalışmaydı, faydalı bir sonuç üretmese ve Dirac'ın ilhamını kaybettiğine biraz daha delil oluşturur gibi görünse de. Dirac'lar ile Kapitsa'lar çalkantılı bir dönem yaşadıklarını biliyorlardı ama yirmi dokuz yıl boyunca aynı masada birlikte yemek yiyemeyeceklerini hiç tahmin edemezlerdi. 25 Ekim 1937 günü öğle vaktinde Dirac, Westminster Katedrali'nde yaslı iki bin kişinin arasındaydı, muhtemelen, dualara ve ilahilere katılsam mı yoksa sessiz mi kalsam diye bocalıyord u . Rutherford'un cenaze törenindeydi. Dokuz gün ewel, güz döneminin başlamasından iki hafta sonra, geçirdiği kasık fıtığı ameliyatının ardından çıkan komplikasyonlar yüzünden ölmüştü Rutherford : Cambridge'de, ameliyatın kötü yapıldığına dair söylentiler kasvet veriyordu . Devlet görevlileri birkaç gün içinde, Rutherford'un Westminster Katedrali'nin "bilim köşesi"ne, Newton'un, Darwin'in ve Faraday'ın yanına gömülmeye layık olduğuna karar verdiler. Cenaze ülke çapında bir olay oldu; kralın bir temsilcisi, kabine üyeleri, eski başbakan Ramsay MacDonald, Cambrid e'den seksen bilim insanı ve birkaç yabancı misafir törene katıldı. 41 Bohr, Dirac'larda kaldı ve Rutherford ailesinin anmasına katıldı; anma, bir görevlinin büyük deneyeinin küllerinin bulunduğu küçük, ayaklı kabı Newton'un mezarından birkaç santimetre öteye yerleştirmesiyle son buld u . Törenden iki gün sonra Dirac, kısa süre önce kaybettiği annesinin de yasını tutmakta olan Kapitsa'ya bir başsağlığı mektubu yazdı. Kapitsa cevabında Timsah'ın, tam da kendisi en heyecan verici deneyini yapmaktayken öldüğünü söylemed i : Sıvı helyum, yeterince düşük sıcaklıklarda, kendi hareketine hiç direnç göstermeden tam olarak akabiliyord u . Böyle "tam akışkan" helyum, içinde bulunduğu kabın duvarlarına kendiliğinden tırmanabiliyor ve klasik mekaniğin ötesine geçen başka tuhaf davranışlar gösteriyordu ki bunlar daha sonra kuantum mekaniğinin sıvının bileşenlerine uygulanmasıyla açıklanacaktı. Nature aralık 366
sayılarından birinde Kapitsa'nın elde ettiği sonuçları, yine tam akışkanlığın keşfini bildiren iki Mond deneycisinin makalesiyle birlikte yayımlad ı : Kapitsa iki senesini laboratuvar aletleri olmadan geçirdiği halde, alanının öncülerini şimdiden yakalamıştı bile. Onu hakir görenlerin Kapitsa'nın aslında sadece bol bol şişinen eften püften birisi olduğunu söylemesi a rtık o kadar kolay değildi. Cavendish'in geleceğinin tehlikede olduğundan endişe eden Kapitsa, Dirac'a yazarak laboratuvarın geleceğini sağlama almakla fiilen ilgilenmekte kendisine katılmasını istedi ondan : "Bence sen ki şimdi Cambridge'de fiziğin en önde gelen kişisisin, senin bütün dünya için çok önemli olan Cavendish Laboratuvarı'nın büyük geleneklerini yaşatmakla ciddi olarak ilgilenmen lazım.' 42 Fakat bu rol Dirac'ı aşıyordu, hem ayrıca bu iş onu hiç alakadar etmiyordu . Cavendish müdürlüğü kristalograf Sör Lawrence Bragg'e geçti. Bragg, kısmen laboratuvar a rtık Amerika Birleşik Devletleri'nin rekabetine ayak uyduramadığından dolayı, çalışma konularını maddenin en içindeki yapıdan uzaklaştırdı. Rutherford'un vefatıyla Cavendish, deneycilerin olabilecek en iyi sondalarla atomların içini araştırdığı parlak günlerinin sonuna gelmişti ama Bragg laboratuvarın gündemini yine de verimli topraklara yönlendirmişti. Bunun en önemli sonucu da Watson ile Crick'in ı 953'te DNA'nın çifte sarmal yapısını keşfetmeleri old u . ı 937'nin sonunda D i ra c fizikte kendisine benzer ilgilere sahip deneycilerin arkadaşlığından mahrumdu, Cambridge teoricileri arasında en değerli meslektaşlarının birçoğu da güçten düşmekteydi. Geçirdiği felçle yıpranan Fowler'ın sağlığı bozuluyordu ve ı 939'un başlarında, Eddington'a söylediği üzere "sönüp gitmiş"ti. l4 3l Matematik bölümünün kimi zaman muharebe meydanına dönen seminerlerinde Eddington ürkek davranıyor, kendinden genç meslektaşları tarafından rezil edilirken kendini koruyamıyordu . Dirac işine bakıyordu, kendi araştırmaları onu heyecanlandırmıyor, tatmin etmiyordu . Kuantum alan teorisi tam bir duraklama devrindeydi, en parlak zihinler bile ilerleme kaydetmekte zorlanıyorlardı. Dirac on sene önce, kuantum mekaniğinin daha yeni 367
keşfedildiği dönemle şimdi arasındaki tezat üstüne düşünüyordu sık sık: "O günlerde ikinci sınıf her fizikçin in birinci sınıf iş çıkarması çok kolaydı; şimdi ise birinci sınıf fizikçilerin ikinci sınıf bir iş çıkarması bile çok zor.' 44 Bu sözler yankısını, Dirac'tan lisans dersleri almış ve ı 930'1arda gelişmeye açık bir konu bulmaya uğraşmış, Yorkshire'lı bağımsız düşünebilen bir teorici olan Fred Hoyle'da buld u . Hoyle'un fiziğe aşağıdan yukarı yaklaşımı Dirac'ın tarzının antiteziydi, ama iyi anlaştılar: Hoyle'a göre i in sırrı Dirac'a onun size sorduğundan daha az soru sormaktı. 45 Dirac'ın sohbet etmekle ilgili tuhaflıkları Hoyle'un pek hoşuna gidiyordu, ama bir gün idari bir meseleye dair basit bir soru sormak üzere Dirac'ı aradığında aldığı cevap üzerine o bile afallad ı : "Bir dakikalığına telefonu bırakıp düşüneceğim, sonra tekrar konuşacağım." l4 6l Birkaç ay sonra Hoyle'a kendisine bir danışman bulması gerektiği söylendi, Dirac da onu kabul etti, bunun bir nedeni de öğrenci istemeyen bir danışman ile danışman istemeyen bir öğrencinin ilişkisini düşünmenin onun hoşuna gitmesiydi. � Kuantum fiziğindeki pek çok yeni fikre kıyasla, bir elektronun eneıj isi basit bir kavram gibi geliyor ama anlaması hiç de basit değildi. Çünkü bir elektronun sadece var olduğu için sahip olduğu eneıj i (elektronun kendi eneıj isi) sonsuz çıkıyordu . Klasik fiziğe göre bu utanç verici sonucun kaynağı elektronun elektrik alanıydı (bazı bakımlardan bir gezegenin kütleçekimi alanına benzer) : Parçacığın boyutu ne kadar küçükse, yakınındaki alanı o kadar kuwetli, eneıj isi o kadar fazla olur. Yani eğer elektron sonsuzca küçük bir nokta olsa ki genellikle öyle olduğu varsayılır, o zaman elektronun kendi eneıj isinin de sonsuz olması gerekir. Ama bu çok saçma : Tamamen doğal bir niceliğin nasıl olur da ölçülemeyecek kadar yüksek bir değeri olur? Delik teorisine dayanan kuantum elektrodinamiği teorisi de aynı zayıflığa sahipti : Elektronun kendi eneıj isi sonsuz büyüktü . Dirac'a göre bu hatanın en muhtemel sebebi onun kuantum teorisinin dayandığı klasik teoride, yani Maxwell'in klasik elektromanyetizma teorisinde bir hata olmasıydı. Dirac eğer klasik teorideki hataları ortadan kaldırabilirse buradan kendi eneıj isinin sonsuz olması 368
derdinden mustarip olmayan bir elektron kuantum teorisi çıkarabileceğini ümit ediyordu . Tutulan bir görüş değildi bu : Meslektaşlarının çoğu klasik teorinin iyi olduğunu ve meselenin kuantum teorisiyle ilgili sorunları çözmek olduğunu düşünüyorlardı. Ama Dirac her zamanki gibi, popüler görüşlerden etkilenmiyordu, ı 937'nin sonu ı 938'in başında birkaç ay yeni bir klasik teori ortaya koymaya ve boyutu çok küçük olsa da sıfır olmayan bir elektron tanımlayacak denklemleri bulmaya çalıştı. Kusursuz bir teori kurdu, ama teori karşılaştığı ilk engeli aşamadı : Dirac bu teorinin sonsuzluklardan kurtulmuş bir kuantum versiyonunu bulmaya çalışınca çuvalladı. � ilhamımı kaybetmiş olabilir miyim diye düşünüyordu belki de. İşinin yanı sıra şimdi başka öncelikleri olan bir aile babasıydı o: Bir eş, birbiriyle didişen iki çocuk, evde bir aşçı ve birkaç yardımcı çalıştırmak, şimdi altmış yaşında olan, 200 kilometre uzakta telefonsuz yaşayan, bakılması gereken bir anne. Gelgelelim Flo'nun keyfi yerindeyd i : Ufak tefek ev işleriyle oyalanıyor, yatağında şiir yazıyor, arada bir bavulu toplayıp artık sağlıklı olan kendi banka hesabından karşıladığı Akdeniz tatillerine çıkıyordu . l49l Manci Cavendish Caddesi 7 numaralı eve yerleşip alışmakta hala güçlük çekiyordu ve orada hiçbir zaman rahat edemedi. Nedense her zaman, yaz ortasında bile soğuk olan rutubetli bir evdi. Dirac'ın Princeton Üniversitesi'nin teklif ettiği iyi maaşlı profesörlüğü kabul etmemesiyle hayal kırıklığına uğradı. Cambridge'in akademik statüsü hariç Princeton'dan üstün hiçbir yanı olmadığını düşünüyor. ömrünü burada geçirme ihtimalinden korkmaya başlıyord u . so Onun üniversite mezunu olmadığını öğrendikleri anda üstünlük taslamaya başlayan Cambridge'li akademisyenlerin züppeliğinden bıkmıştı. Kapitsa'lar ona göre insanlardı, saygılı, özü sözü bir, hayat dolulardı; fakat onlar da 2 .400 kilometre uzaklıkta, ancak arada bir görüşülebilen arkadaşiard ı. Daima düşüneeli ve cömert bir dost olan Manci, darlıkla baş edebilmeleri için onlara erzak yağdırıyord u . İnce düşüneeli Anna ise ondan sadece İngilizce kitap, çekilmemiş kahve ve kocası için iyi kalite pipo tütünü göndermesini istedi. Manci'yi Cambridge'e daha olumlu yaklaşmaya da teşvik etti : "Neşeli 369
Budapeşte'den uzakta kendini hala yalnız mı hissediyorsun? Öyleyse serserilik ediyorsun, a rtık böyle yapmamalısın, çünkü seni seven ve senle birlikte yaşayan insanları endişelendiriyorsun (Paul'den bahsediyorum tabii ki ! ).'1sıl BBC radyosunun Hitler'in gün geçtikçe daha da belli olan niyetlerine dair giderek kötüleşen haberleri de Manci'nin ruh haline iyi gelmiyordu tabii. ı 938 ilkbaharında Hitler Avusturya'yı ilhak etti, kaz adımlarıyla yürüyerek şehirlere giren askerler çiçekler ve gamalı haçlarla karşılandılar. Mayıs sonunda Dirac'ın Nature'da okuduğu bir haber onu rahatsız etmiş olsa gerek: Arkadaşı Schrödinger Avusturya'daydı ve görünüşe göre Hitler'i tutuyord u . Haberde, Schrödinger'in Mart ı 938'de bir Avusturya gazetesine yazdığı yazıda "vatanımın gerçek iradesini ve doğru kaderini yakın zamanlara kadar yanlış değerlendirmiş" olduğunu söyleyerek, yeni rejime sadakatini "kolaylıkla ve neşeyle" doğruladığı bildiriliyord u . ls ıl Dirac yaz tatilinde Sovyetler Birliği'ne gitmek istiyordu ama bu defa Londra elçiliği, İngiliz hükümetinin Sovyet vatandaşlarına vize vermeyi reddetmesine cevaben, onun ve diğer herkesin vize başvurusunu reddetti. Böylece Dirac daha sade planlar yaptı : Ağustos ı 938'de İngiltere'nin kuzeybatısındaki Göller Bölgesi'ne giderek, arkadaşı James Beli'le ve yaklaşık bir yıl önce, daha evleneli sekiz ay olmuşken eşinin pek hazin bir şekilde erkenden ölmesinden sonra ancak to arlanmakta olan Wigner'la beraber yürüyüş ve tırmanış yaptı. 53 Yazışmaianna bakılırsa Beli ile Wigner Sovyetler Birliği'nde son zamanlarda yapılan yargılamaların göstermelik olduğu üzerinde hemfikirdiler ama bunlar İngilizlerin sömürge Hindistan'da tertiplediklerinden daha kötü değildi Bell'e göre. ls 41 Bu arada Manci çocuklarını ve Dirac'ın annesini alıp Macaristan'a gitti. Orada da Yahudi düşmanlığı Manci'nin anne-babasının hayatını dayanılmaz hale getiriyordu : Artık Macaristan'da bir gelecekleri olmadığını görmeye başlamışlardı. Kısa süre içinde Dirac'ların evi Nazizmden kaçan fizikçiler ve aileleri için popüler bir konukevine döndü . İlk gelenler arasında Schrödinger'ler vardı, daha sonra Schrödinger'in yeni kurulan İleri 370
Araştırmalar Merkezi'nde bir görevi kabul etmesiyle Dublin'e yerleştiler. l55l Onlarda kaldığı sırada Schrödinger Dirac'lara neden Nazilere desteğini bildirmiş olduğunu açıklamış olsa gerek: Kamuoyuna Nazi rejimini desteklediğini bildirmeye zorlanmış ve dediğine öre, bunu da elinden geldiği kadar muğlak biçimde yapmıştı. 56 Dirac bu açıklamayı kabul etmiş ve dostunun dürüstlüğünden bir süre taviz vermiş olma ihtimalini sorgulamamış gibi görünüyor. Eve gelen misafirler içinde Manci'nin nezaketine en çok hayranlık duyduğu kişi, Wolfgang Pauli'ydi. Pauli savaşın büyük bölümünü geçireceği Princeton'daki İleri Araştırmalar Enstitüsü'ne doğru seyahat etmekteydi. Dirac, Kapitsa'ya şöyle ded i : "[Pauli] ikinci evliliğinden sonra çok daha yumuşak başlı olmuş.'15 7l Dirac, Hitler'in orduları Mart ı 936'da Ren bölgesini işgal ettiği zaman İngiliz devletinin onun çaresine bakmadığı için zayıf ve ihmalkar olduğu konusunda sol siyasetçilere katılıyordu . Fakat sol aynı zamanda ordunun yeniden silah altına alınmasına ve savunma harcamalarına da karşı çıkıyordu ve daha sonra bu siyasetten pişmanlık duyacaklardı. ı 937'de Neville Chamberlain İngiltere başbakanı olunca Hitler'i yumuşatmaya çalıştı ve küçümsenen meslektaşı Winston Churchill'in arka sıralardan, Führer'e silahla karşı koymak gerektiği konusunda yaptığı uyanlara kulak asmadı. Cambridge'deki hava, savaştan kaçınılabileceği umudundan çarpışmanın kaçınılmazlığından duyulan korkuya dönüyord u . 58 Chamberlain bu gelgitleri n en ünlüsünü 30 Eylül ı 938'de, Münih'te Hitler, M ussolini ve Fransa Başbakanı Edouard Daladier'le "zamanımızın barışı"nı ilan etmek üzere gittiği toplantı dönüşünde yaşattı : Hitler'in birliklerinin Çekoslovakya'ya girmekte serbest olduğu üzerinde uzlaşmışlardı. Kalabalıklar, bağırmaktan sesleri kısılana kadar kutladılar Chamberlain'in dönüşünü; Çekoslovakya'yı satmış oldukları ortaya çıktıktan sonra bile bütün ülke neşe içindeydi. Ama Churchill anlaşmanın görünenden ibaret olmadığını düşünüyordu : "Alman diktatör tüm yiyecekleri masadan kapmak yerine kendisine sırayla sunuimalarını kabul etti.'15 9l ,
37ı
O bunları söylerken iki Alman kimyacı, Otto Hahn ve Fritz Strassman, tarihin akışını değiştirecek bir buluş yapıyorlardı. Basitçe yaptıkları bir deney anlaşılmaz görünüyordu : Nötronlar uranyum bileşiklerine fırlatıldığında ortaya çıkan yeni kimyasal elementler önceden düşünüldüğünden çok daha hafif oluyordu . Birkaç hafta içinde, Ocak ı 939'un başlarında Ha h n ve Strassman'ın tek tek uranyum çekirdeklerinin parçalanarak iki ayrı çekirdek olduklarını ve sanki bir taş kırılıp aşağı yukarı aynı boyda iki parçaya bölünür gibi, her birinin ilk çekirdeğin kütlesinin yaklaşık yarısına sahip olduğunu gözlemlemiş oldukları anlaşıldı. Biyolojideki hücre bölünmesine benzeyen bu sürece "çekirdek bölünmesi" (nükleer fisyon) dendi. Buradaki en önemli nokta bir çekirdeğin bölünmesi sırasında ortaya çıkan eneıj inin, gazın, kömürün ve diğer fosil yakıtların yanması sırasında atomların eş değiştirmeleriyle ortaya çıkan eneıj iden yaklaşık bir milyon kat daha fazla olmasıyd ı : Bu, olağanüstü bir ölçekte eneıj i salınımı demek. Eddington çekirdeğin eneıj isinden (nükleer eneıj i) faydalanma imkanını uzun zaman önce ön görmüştü ve ı 930'da, eneıj i santralini "kamyonlar dolusu yakıtla" beslerneye gerek kalmayıp, "motorumuzun iştahını kömür ve petrol gibi lezzetlerle doyurmak yerine onu atomaltı eneıj iden ibaret sade bir diyetle çalışmaya teşvik edeceği[mi]z" zamanları iple çekiyordu . l6ol Bundan yaklaşık üç sene sonra İngiliz Cemiyeti'nin ı 933'teki yıllık toplantısında Rutherford bu meslektaşının vizyonuyla "boş laf" diye alay etmişti. Ertesi gün, bu öngörüyü The Times'ta okumuş olan Le6 Szilard Bloomsbury'de bir yaya geçidinden geçerken aklına nükleer eneıj iyi elde etmenin Rutherford'un sandığından daha kolay olabileceği geldi : "Nötronlar tarafından bölünebilecek ve bir nötron alırken iki nötron verecek bir element bulsak, bu elementten yeterince büyük bir kütle bir ara a getirildiğinde zincirleme nükleer reaksiyon gerçekleştirilebilir.' 61 Szilard fisyonun keşfini duyunca, düşündüğü kimyasal elementin uranyum olabileceğini fark etti. Uranyum çekirdeği fisyona girdiğinde birden fazla nötron salıyorsa, o nötronlar başka uranyum çekirdekleriyle fisyona girebilir, onlar da daha fazla nötron salar, bu 372
böyle giderdi. Szilard daha sonra şöyle ded i : "H .G. Wells'in öngördüğü her şey birdenbire gerçek oldu gözümde.'16 ıl Nükleer fisyonun, felaketler getiren bir savaşın arifesinde keşfedilmesi tarihin en trajik tesadüflerinden biridir. Nükleer silah yapılma ihtimalinin Dirac'ı ve bu keşfin ne demek olduğunu anlayan diğer bilim insanlarını korkutmasının nedeni, keşfin Berlin'de, Hitler'in başkentinde yapılmış olmasıydı. Fizikçiler ve kimyacılar, çalışma odalarının ve laboratuvarlarının sükunetinden, savaşın, sırların ve güç oyunlarının dünyasına sürüklenmek üzereydiler. Menfaatler buradakinden daha büyük, bu yeni iş vicdanları için bundan daha rahatsız edici olamazdı. Buldukları sonuçları açıklamayı kendine görev bilen bilim insanları, sonuçların kamuoyuna açıklanama acak kadar hassas olmasıyla endişe içinde buldular kendilerini. 63 Szilard'a göre, eğer uranyum ilke olarak zincirleme nükleer reaksiyonu sürdürme imkanına sahipse, bu sonucun Hitler'in bilim insanlarından gizli tutulması gerekiyordu, Heisenberg ve Jordan dahil. Uranyumun fisyon özellikleri gizli tutulmalı mı tutulmamalı konusunda dönen, kimi zaman sertleşen tartışmaya Bohr, Blackett, Fermi, Joliot-Curie, Szilard, Teller ve Wigner da dahil olmak üzere nükleer alanın önde gelen bilim insanlarının çoğu katıldı. ı 939'un ilkyazında yeni bilim alanını gizli tutma seferberliği başarısız old u . Uranyumun zincirleme nükleer reaksiyona imkan verebileceğini a rtık herkes biliyordu : Nükleer silahlar a rtık uygulanabilir bir ihtimaldi. Dirac bu tartışmalarla kıyısından ilgileniyordu; Wigner ondan, hassas sonuçların sır olarak saklanmasını savunan tarafta olan Blackett'ı desteklemesini rica etmişti. l64l Cambridge'de Chamberlain'in Münih'te yaptığı anlaşmadan duyulan sevinç, ı939 ilkbaharında Hitler Çekoslovakya'nın daha önce işgal etmediği bölgelerini Nazi mandası ve sornurgesi diye aşağılayarak topraklarına katınca artık ümitsizliğe dönüştü . Şimdi savaş kaçınılmaz görünüyord u . ı 939'un o karanlık ilk haftalarında Dirac, felsefeyle şimdiye dek ilgilenmemiş kendince bir bilim felsefecisi olarak ilk dersini hazırladı. En çok hayranlık duyduğu yaşayan iki 373
bilim insanının (Einstein ve Bohr) ikisi de geniş dinleyici kitlelerine bilim üzerine konuşmakta kendilerini ispat etmişler fakat Dirac, Edinburgh Kraliyet Cemiyeti ona Scott Ödülü verip, kendi sevdikleri konu olan bilim felsefesi üzerine, bilimi pek az bilen veya hiç bilmeyen insanlardan oluşan bir dinleyici kitlesine seminer vermeye davet edene kadar, Einstein ile Bohr'un yolunda hiç adım atmamıştı. l6sl ı 939 Şu batı'nın ilk günlerinde bir pazartesi akşamı, "kuralları kendisinin icat ettiği bir oyun oynayan" matematikçi ile "kurallarını doğanın koyduğu bir oyunu oynayan" fizikçi arasındaki ilişki üzerine bir saat konuştu . Dirac'ın ele aldığı konular doğanın birliği ve güzelliğiydi. Modern fizikte üç devrim olduğunu söyledi (görelilik, kuantum mekaniği ve kozmoloji) ve bir gün bunların tek bir çerçeveden aniaşılmasını beklediğine dair ipuçları verdi. John Stuart Mill'den bahsetmediyse d e A System of Logic'te sorulan soruyu cevaplamanın peşindeyd i : "Doğada bulunan bütün tekbiçimliliklerin çıkarımsanabileceği, en az sayıdaki genel ilkeler nelerdir?'166l Mill bir teorinin güzelliğini hiçbir zaman onun başarısının ölçüsü olarak kullanmazken, estetiğin değerini bilmek Dirac'ın aldığı eğitimin bir parçasıydı. Şimdi, doğanın gerçekten temel olan kurallarını matematiksel şekillerde arayan araştırmacıların asıl olarak matematiksel güzelliği yakalamaya çalışmaları gerektiğini söyleyen matematiksel güzellik ilkesini ortaya atarak hislerini dışa vuruyordu . Estetiğin doğasına dair yüzlerce yıllık felsefe geleneğini görmezden gelerek matematiksel güzelliğin sadece matematikçilere özgü bir kavram olduğunu beyan etti : Bu "sanattaki güzellik gibi, tanımlanamayacak [bir niteliktir] ama matematikle ilgili insanlar bunu görmekte hiç güçlük çekmezler.'16 7l Dirac göreliliğin ve kuantum teorisinin başarısının, matematiksel güzellik ilkesinin değerini gösterdiğini söyledi. Her ikisinde de, teoride ortaya konan matematik, bir önceki teorinin matematiğinden daha güzeldi. Hatta matematikle fizik bir gün birleşecek diye bir tahmin yürüttü, "saf matematiğin her dalının fiziksel uygulaması olacak, bunun fizikteki önemi matematikle bağıntısıyla orantılı olacak." Böylece teoricileri kendilerine temel 374
rehber olarak güzelliği almaya davet ediyordu, her ne kadar bu şekilde yeni teori üretme yöntemi "henüz başarıyla uygulanmış değil"se de. Edinburgh'daki dinleyicilerden fizikçi olanları, Dirac'ın evrenin genişiernekte olduğunun keşfinden heyecan duyduğunu gördüler. Dirac bunun "herhalde felsefi bakımdan görelilik ve kuantum teorisinden bile daha devrimci olacağını" söyledi. Evrenin başlangıcından itibaren nasıl geliştiğine odaklanarak, klasik mekaniğin evrenin şimdiki durumunu asla açıklayamayacağını çünkü evrenin ilk başındaki koşulların şimdi gözlemlediğimiz karmaşıklığı açıklamak için fazla basit kaçacağını anlattı. Cevabı belki de kuantum mekaniğinin verebileceğine inanıyordu : Karmaşıklığın kökeni evrenin başlangıcındaki öngörülemez kuantum sıçramaları olabilirdi ve bunlar "bugün doğa olaylarının hesaplanamayan yanını oluşturuyorlar"dı. Kazmaloglar kırk yıl sonra bu fikri tekrar keşfettiler; fikir, evrenin kuantum kökenierinin temellerinden biri old u . Dünya savaş batağına doğru düşerken Dirac yıldızlara bakmaktaydı. Cambridge'de öğrenciler beklenen savaşın getirecekleriyle yüzleşme cesaretini bulamıyorlardı kendilerinde. Nisan ayında öğrencilerin sudan ucuza satılan dergisi Granta, yine çimenierde kroket oynanacak, salatalıklı sandviç, tatlı kırmızıbiberli salata ve soğuk Bollinger boca edilmiş krem brule yiyerek geçecek bir yazı iple çekmekteydi. Sınavlardan sonra gevşemek isteyen öğrenciler için Mozart'ın Idomeneo'sunun icraları ve Disney'in Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'ini izleme fırsatları mevcuttu .l6 sl Üniversitenin kriket takımının kaptanı partinin bitmek üzere olduğunu biliyordu; kriket sezonu bitmeden Hitler'in savaş başlatmamasını istemişti Tanrı'dan . Ama hayal kırıklığına uğradı : Hitler Polanya'yı işgal edince, son oyunlar oynanmadan, 3 Eylül'de Chamberlain savaş ilan etti. On gün önce, ailesiyle Fransız Rivierası'nda tatilde olan Dirac, Stalin'in Hitler'le saldırmazlık anlaşması imzaladığını okumuştu . George Orwell'in "asrın gece yarısı" dediği andı bu . Stalin'in fırsatçılığı Dirac için anlaşılacak gibi bir şey değildi. O hala 375
siyasetçilerin de matematikçiler kadar tutarlı davranmasını bekleme eğilimindeydi ve Dirac'ın siyasetten, siyasetçilerden yana gözü açılmaya bu yaz başlaması herhalde tesadüf değildi. Bundan itibaren kamu işlerinden uzaklaşıp ailesine odaklandı. Aile büyüyecekti : Manci hamileydi.
376
22. Böl ü m Son ba ha r 1939-Ara l • k 1941 Ben yazarken, son derece medeni insanlar tepemden uçuyor, beni öldürmeye çal ışıyorlar. Kişisel ola rak bana karşı bi r düşma nlıkları yok, ben de onla ra düşmanlık hissetmiyorum . Onla r sadece "görevleri ni ya pıyorlar". [ . . . ] GEORGE ORWELL, Aslan ve Tekboynuz ( The Lion and the Unicorn), 1941
Her ne kadar Cambridge'deki bazı insanlar Almanların böyle güzel bir şehri bombalayabileceğine inanamasa da, havacılık teknolojisindeki ilerlemeler İngiltere'nin havadan bombalanmasını kaçınılmaz kılıyordu . [!] Nükleer silahlar da gazete ve dergilerde tartışılıyordu ama kamuoyunun çoğunluğu ve ülke liderleri bunun farkında değil gibiydi. Nükleer fisyonun potansiyelinin farkında olan Dirac kendisini nelerin beklediğini kestirebiliyordu : Birçok bilim insanı gibi o da pek yakında araştırmalarını bir yana bırakıp dünyanın gelmiş geçmiş en büyük askeri programına katılıp katılmayacağına karar vermek zorunda kalacaktı. Savaş pek yakında Dirac'ın geniş ailesini iki kıtaya dağıtacaktı. Dirac Amsterdam'daki Betty'den her gün haber bekliyordu . Manci Yahudi akrabalarının, özellikle anne-babası ve kız kardeşinin durumundan endişe ediyordu, onlar Budapeşte'den kaçıp Wigner ve yeni eşi Mary'nin yardımlarıyla New York eyaletine yerleşmişlerdi. Savaşı kuwetle desteklese de, yabancı diye şüphe edilmenin acısını biliyordu Manci, çoğu insanın Alman aksanıyla karıştırdığı ağır aksanı karşısında yabancıların gösterdiği ince onaylamazlık işaretleri canını yakıyordu . Üvey ülkesi İngiltere'de kendini "alçak bir yabancı" gibi hissediyord u .� Dirac'lar Ocak ı 940'ın dondurucu gecelerinde Cambridge'in 377
merkezine indiklerinde kentin büyük ölçüde Newton'un zamanındaki gibi göründüğünü fark ediyorlardı. Kentin mimarisi (Kolej Binaları, King's Parade [Cambridge Üniversitesi'nin ana caddelerinden biri ç.], Senato Evi) ay ışığında, hiç olmadığı kadar yüce görünüyord u . � Ancak şehirdeki ruh haline korku giderek daha çok hakim oluyordu : Binlerce insan her an bir saldırı bekliyordu, yeni yapılan bomba sığınakianna kaçmaya hazırlardı. Dirac ve ailesi evde durup, "kara rtma"ya dikkatle uyuyorlar, karanlığa en ufak bir ışık huzmesi karışmasın diye pencerelerini siyah kağıtlarla örtüyorlardı. Her akşam saat altıda şehir, köyde bir pazar sabahı gibi sessiz, saat onda ise sanki terk edilmiş bir yer gibi ıssız oluyordu . � Kilise çanları susturulmuş, sokak lambaları söndürülmüştü . Savaş başlarken kentin nüfusu neredeyse onda bir artarak sekiz bine yükseldi. Eylül 1939 başında, düşman bombardımanına hedef olabileceği düşünülen Londra'dan ve başka şehirlerden trenler dolusu çocuk geldi Cambridge'e. Tahliye edilen çocuklar, çoğunun ev adresleri boyunlarına asılmış bavul fişlerine yazılı olarak, Cambridge'de yaşayan ailelere emanet ediliyor, bu ailelerin çoğu da onları şimdi duygusallıkla hatırlandığı kadar sıcak karşılamıyord u . � Dirac'lar bu çocuklardan hiçbirini evlerine almadılarsa da, gelecek aylarda şehri fiilen çocukların bastığına tanık oldular. � Donlar dahil herkes yanında kötü kokan birer gaz maskesi taşıyordu . En azından şimdilik, cüppeli akademisyenler özel statülerini kaybettiler, savaş hazırlığı yapan binlerce gönüllüden ve yarı zamanlı çalışandan daha önemli değillerdi. Gündelik konuşmaların dokusu değişti : İnsanlar daha yüksek sesle konuşur oldu, herkesin dilindeki, "Ben üzerime düşeni yapıyorum" ve "Haberin yok mu, savaş var!" gibi cümleleri sürekli tekrar edip duruyorlardı. Şehrin her yanına asılan afişler insanları "dikkatsiz konuşmak can alır" diye ikaz ediyordu; ortada eli kulağında bir çatışmaya dair herhangi bir alarnet yokken bu afişler komik bir telaşe gibi duruyordu : Mart 1940 itibariyle, Polanya'nın düşüşünden beri henüz pek bir şey olmamıştı ve huzursuz kamuoyu savaşa Dandik Savaş, kimi zaman da Sıkıcı Savaş adını taktı. Tahliye edilmiş çocukların çoğu evlerine döndüler. 378
Donların birçoğu devlet görevlerinde, silahlı kuwetlerde ve harp araştırma kurumlarında çalışmak üzere üniversiteden ayrıldığından hoca sayısı azaldıysa da üniversitede işler yürüyordu . IZ] Öğrenci sayısı da azaımıştı ama temel eğitim programı devam ediyor, Dirac her zamanki gibi kuantum mekaniği dersini veriyordu . Koleje sık sık gidip geldiği için, ortamın ne kadar değiştiğini görüyordu : Kolejde a rtık sadece öğrenciler ve çalışanlar değil, ordunun, donanmanın ve kraliyet hava kuwetlerinin, savaş başlamadan kısa süre önce tamamlanan binalarda çalışan üniformalı üyeleri de kalıyordu . Kolej, hava kuwetlerinin ülke çapındaki üslerinden biri oldu, harp okulundan yüzlerce öğrenci burada eğitim görüyor, beraber yiyip içtikleri, onlara benzemeyen lisans öğrencileriyle kaynaşmakta güçlük çekiyorlardı. Kolej üyeleri için hazırlanan mönüler şimdi çok daha sadeyd i : Yüksek masada öğretim üyelerinin bekleyebileceği yemek ancak, bir kepçe kuzu haşlama ile kolejin arazisinde yetiştirilen sebzelerdi. Bahçıvanlar çimenlikleri belleyip patates soğan yetiştirmeye başlamışlardı. Evde Dirac'lar da İngiltere'deki çoğu insan gibi yaşıyorlardı. Karne ve yemek kuponu sırasına giriyor, tencere tavalarını eritilip silah yapılsın diye toplama merkezlerine götürüyorlardı. [j] Dirac bahçedeki ağaçlardan birini yakacak olarak kullanmak üzere kesti, yakındaki ufacık bir ekenekte patates ve havuç yetiştirdi ve bodrumda kocaman mantarlar üretti. Fakat hamileliği epey ilerlemiş olan Manci destek istiyordu . Hizmetçilerinden vazgeçecek değildi, birini bile kaybetmeyi düşünmek asabını bozuyordu . Dirac'ın annesi Bristol'de ikinci torununun doğumu için gün sayıyor, bebeğin oğlan olmasını ve anne-babasının ona Paul adını vermesini ümit ediyord u . � Fakat ümitleri boşa çıktı : Bebek kızdı, 9 Şubat 1940'ta Londra'da Great Ormond Street Hastanesi'nde doğdu ve adı Mary old u . lıol Ma nci'nin defterine yazdığına göre Mary "babasının kızı"ydı ve hep öyle kaldı. Dirac kendi sessiz üslubunda, bebeğinin üstüne titreyen bir babaydı; Mary'yi dizlerinde hoplatıyor, bebeğin vaftiz annesi olan Schrödinger'in karısı Anny'nin yolladığı yeni oyuncak bebekle oynatmaya çalışıyordu . İlk kız torununu görmeye can atan Flo koşa koşa bebeği ve 379
annesını görmeye geldi. Flo'nun bebeğe yaklaşımı Manci'nin hiç hoşuna gitmedi, ertesi gün Dirac'a şöyle dert yandı : Benim onun hakkında yazmam çok kötü, sen benim anne-ba bamı asla eleştirmiyorsun. Fakat [Fio'da] ne ka lp ne duygu olduğunu hiç bu kadar çok hissetmemişti m . . . Bebek gibi mini mini bir şeyi nasıl tutacağını hiç bilmiyor ama onu eline aldı. Ben epey fena oldum .[!!]
Dirac bunun kendisine en yakın olan ve ikisi de onun kalbinde ötekinin tuttuğu yeri kıskanan iki kadın arasındaki son sürtüşme olmayacağını hissetmiş olabilir. Fakat onların arasındaki anlaşmazlık, Dirac'ın baba olarak ilk birkaç ayını etkilememiş gibi duruyor. O kadar çok istediği ev hayatına a rtık sahipti. Ama bu hayat, Dirac'ın kaçınabilmeyi ümit ettiği bir şeye dair acil bir talep le altüst oldu : Onun da bilim insanlarının savaş seferberliğine katılması isteniyordu . Rudolf Peierls şimdi Birmingham'daydı, gündüzleri fizikçi, geceleri üniforması, kaskı ve baltasıyla gönüllü itfaiyeciydi. Peierls ı 933'te Nazi Almanya'sından kaçarak, Sovyet fizikçilerin Caz Orkestrası'nın eski bir üyesi olan Rus eşi Genia'yla beraber İngiltere'ye yerleşmişti. Hitler idaresinde yaşamış olan pek çok bilim insanı gibi o da Hitler'in ezilmesini istiyordu ama İngiltere makamları onun yardım tekliflerini kabul etmekte yavaş davranıyorlard ı : Şubat ı 940 başlarında Peierls ve eşi resmi olarak "düşman yabancı" diye sınıflandırılmışlardı. lııl Çiftin vatandaşlığa geçme belgeleri o ayın sonraki günlerinde çıktı, dolayısıyla Peierls'ın gizli projelerde görev alma hakkı vardı, ama yetkililer ona hala şüpheyle yaklaşıyorlardı ve yeni radar teknolojisi üstüne çalışmak için yaptığı teklifi reddettiler. ı 940'ın Şubat ayı başlarında Di ra c yeni doğmuş kızını kucağında sallarken Peierls nükleer silahlar üstüne düşünmekteydi. Tartışmayı takip eden bilim insanlarının çoğu gibi, böyle bir silah yapmanın nihayetinde mümkün olmayacağını düşünüyordu . Niels Bohr ve John Wheeler, yavaş nötronlarla uranyum fisyonunun tamamen, 235 nükleer parçacığa sahip ender bir uranyum izotopu olan 235U'ya 380
dayandığını, uranyumun çok daha fazla rastlanan 238 parçacıklı 238 U izotopuyla aynı şeyin gerçekleşmeyeceğini ispat etmiş görünüyorlardı ve bu tez, nükleer silah yapılamayacağı fikrini destekliyordu . Tipik bir uranyum örneğinin yüzde birinden biraz daha azı 235U, geri kalanın hemen hepsi 238 U'dur. Buradan çıkan sonuç, doğada bulunan uranyumdan atom bombası yapılacak olsa çekirdeklerin çok çok azının fisyona gireceği, dolayısıyla başlayan zincirleme reaksiyonların kısa sürede sönüp gideceğidir. Fakat Peierls'ın Birmingham'daki meslektaşlarından biri olan, fisyona adını veren ve teyzesi Lise Meitner'la beraber onu açıklayan ilk kişi olan Otto Frisch burada bir başka ihtimal görd ü . Frisch, Rudolf ve Genia Peierls'ın evinde kalıp evden biri olan, bulaşık yıkamaya yardım edip karartma gecelerinde onların çocuklarını eğlendiren bekar adamiardandı (evden böyle bir kiracı ayrılınca yerine neredeyse ara vermeden yenisi alınıyordu). Frisch'in sordu ğu kritik soru şuyd u : "Diyelim biri bize bir miktar uranyum 2 3 5 izotopunu saf halde verdi - o zaman ne olacak?/1 Frisch ile Peierls bu hesabı yapınca gereken 235U miktarının yaklaşık 450 gram kadar, yani bir golf topu hacminde olduğunu buldular. Bu ender izotoptan çok miktarda üretmek zor ve pahalı olacaktı ama gereken kaynak savaşa devam etmenin maliyetiyle kıyaslandığında devede kulak kalıyordu . Frisch daha sonra, kendisiyle Peierls'ın safiaştırma işleminin ilke olarak haftalar içinde tamamlanabileceğini fark ettikleri anı, "Birbirimize baktık ve atom bombası prnanın nihayetinde mümkün olabileceğini anladık" diye anlattı. 13 Bundan daha korkuncu, Almanların bu hesabı çoktan yapmış olması, bombayı eline ilk geçiren in Hitler olması ihtimaliydi. Frisch ile Peierls gizli gizli, bir "Süperbomba"nın özelliklerini ve nasıl yapılacağını iki yere daktilo ettiler, vardıkları sonuçları büyük boy altı dosya kağıdına sığdırarak, kendilerine sadece tek bir karbon kopyasını sakladıkları bu mektubu İngiliz hükümetine gönderdiler. lı41 Devlet makamları müteşekkirdi fakat şunun da aniaşılmasını istiyorlardı, Peierls'ın sözleriyle: "Bundan böyle bu işe başkaları devam edecekti; fiili veya eski 'düşman yabancı'lar olarak bize buna dair hiçbir şey söylenmeyecekti." lısl Eğer devlet bilim 381
insanlarının nükleer silah üretmesini istiyorsa, doğadan elde edilen v e 235U 'n u n 238 U ile karışık halde bulunduğu uranyum maden filizinden saf 235U'yu damıtmanın bir yolunu bulmaları gerekecekti. İngiltere'de uranyum izetoplarını ayrıştırma yolunu araştıran birkaç grup kuruldu, bunların arasında Liverpool ve Oxford üniversitelerinde kurulan gruplar da vardı. Bu gruplardaki bilim insanları, Dirac'ın bunu yapmanın bir yolunu bulmuş olduğunu biliyorlard ı : İzotop ayrıştırmada merkezkaç jet akımı yöntemini Dirac ı 934 baharında araştırmış, fakat bu konuda birlikte çalıştığı Kapitsa Sovyetler tarafından alıkonunca o da bu konuda çalışmayı kesmişti. ı 940 sonbaharının sonunda Dirac, uzun zaman önce bir kenara attığı deneyinin sonunda atom bombası yapımında kullanılacak malzeme i elde etmede önemli bir uygulaması olabileceğini duyd u . 16 Pek yakında, bu teknik üstüne çalışmalarına tekrar başlaması için baskı görecekti. Amerika Birleşik Devletleri'nde ise Manci'nin ağabeyi Eugene Wigner'ın yakın dostu Le6 Szilard, hükümeti Almanlardan önce atom bombası yapmaya ikna etmek için kendini paralıyordu . Nükleer silah yapmak pratikte mümkünse bunu yapmaya en yetkin deneyci olan mülteci arkadaşı Enrico Fermi'yle beraber New York'ta, Columbia Üniversitesi'nde çalışıyord u . İş yavaş ilerliyordu, kaynaklar kıttı; bu biraz da devlet yetkililerinin çoğunun Szilard'ın korkutmalarını ciddiye almamasından kaynaklanıyordu . ı 939 yazında Wigner, Szilard ve Teller, Einstein'ı Başkan Roosevelt'e bir mektup yazarak, nükleer silah yapılma ihtimaline ve böyle bir şeyin önce Almanlar tarafından yapılma tehlikesine dikkat çekmeye ikna ettiler. lı71 Uzun bir gecikmeden sonra Roosevelt, Einstein'ı hükümet danışmanları komitesine katılmaya davet etti ama Einstein umursamazca geri çekilerek savaş boyunca Princeton İleri Araştırmalar Enstitüsü'nde oturdu ki orada da Nazilerin hakikaten de bomba üzerinde çalıştığı söylentileri dolaşmaktaydı. ı 940 ilkbaharında Dirac'ın arkadaşları Oswald Veblen ve John von Neumann, müdür Frank Aydelotte'e bir mektup yazarak, zincirleme reaksiyonla ilgili araştırma yapacak kaynak bulmakta acil yardımını dilediler. Mektupta, yakınlarda Hallandalı fiziksel kimyacı Peter 382
Debye'yle aralarında geçen bir konuşmayı aktardılar. Debye Berlin'in en büyük araştırma enstitülerinden birinin başkanıydı, ta ki Alman makamları onun laboratuvarlarını gizli savaş çalışmaları için kullanmak üzere boşaltmak amacıyla kendisini yurtdışına yollayana kadar: Ça lışmalarının özünde uranyum fısyonuyla ilgili olduğunu sa klamad ı . Bu, aynı ağırlıkta ki bilinen her türlü yakıt ve patlayıcıda n o n bi n i la yirmi bi n kat daha fazla eneıj i açığa çı ka rması teori k olarak mümkün ola n, patlayıcı bir nükleer süreçtir. [ . . . ] N azi makamlarının ya çok korkunç bi r patlayıcı ya da çok kompa kt ve kuwetli bi r güç kaynağı üretmeye ça lıştıkları açı ktı r. Debye'nin a nlattıkları ndan, bu enstitüde söz konusu araştırma içi n, Heisenberg de dahil olmak üzere Al man nükleer ve teori k fizikçileri n en iyileri ni bir a raya geti rmiş oldukları a nlaşılmaktadır. Bu durum, genel ola rak nükleer ve teori k fiziğin ve özel olara k Heisenberg'i n şüphe a ltı nda ol ması na, nükleer fiziğin "Yahudi fiziği," Heisenberg'i nse "Beyaz Yahudi" sayı l ması na rağmen gerçekleşmiştir. Teorik fizi kçi ler a rası nda erken bi r tari hte pratik sonuçlar elde edi l i p edilmeyeceği konusunda farklı görüşler vardır. Ancak b u her büyük buluşun tari hi nde geçtiği iyi bi linen bi r aşamadır. Kısmi başarı sağla nsa bi le atom enerjisi kul lanımının muazzam önemi, konunun, hele dünya tari hinin böylesi ne kriti k bi r anında Avrupal ı çeteci lerin el lerine bı rakı l maması gerektiğini ortaya koyma ktadı r.�
Aydelotte buna Szilard'ın kaynak bulmasına yardım ederek cevap verdi. Lakin Aydelotte ve Veblen'in birinci sorumluluğu İleri Araştırmalar Enstitüsü'ydü ve burayı Bohr, Pauli, Schrödinger, Dirac ve hatta Heisenberg gibi en büyük kuantum fizikçileri i in savaş zamanında sığınacak bir yer haline getirmek istiyorlardı. 1 9 Fakat savaş yoğunlaştıkça çoğunun savaştan başka bir şey düşünecek hali kalmadı. Fiziği n temel kurallarına dair arayış bir yana bırakıldı. 383
Nisan ı 940'ta Naziler Norveç ve Danimarka'yı ele geçirdiler, birkaç hafta sonra da Belçika, Lüksemburg ve Hollanda'ya karşı yıldırım harbi başlattılar: Dandik Savaş geride kalmıştı. Dirac'ın kardeşi Betty ve ailesi a rtık işgal altındaki bir ülkede yaşıyordu . Bütün Yahudiler gibi Joe da özgürlüğünü büyük ölçüde kaybetti : Sokağa çıkma yasağına tabiydi, tramvaya ve arabaya binmesi yasaktı ve evinin dışındayken kıyafetinin üstüne sarı bir yıldız takmak zorundaydı. Bir ay önce Alman orduları Danimarka'yı direnişle karşılaşmadan fethetmiş, İngiliz hükümetinin Almanları uzaklaştırmak için başlattığı deniz savaşında onları ezip geçerek Norveç'i işgal etmişti. Chamberlain görevi bırakmaya zorlandı, yerine Churchill geçti. Pek çoklarının kavgaya hazır bir sınıf savaşçısı olarak gördüğü bu adam kısa süre içinde ülkesinin kurtarıcısı ve cesaretin ete kemiğe bürünmüş hali, milli kahraman old u . l2ol Dirac'lar onun yaptığı yayınları ve konuşmalarına dair haberleri dinlemek üzere radyolarının başına toplanıyorlardı. Churchill Downing Sokağı ıo nurnaraya [İngiltere başbakanlık konutunun adresi-ç.] geleli üç gün olmuşken, Avam Kamarası'nda Başbakan sıfatıyla yaptığı ilk konuşmada hedefin "Zafer" olduğunu söyledi : "Ne pahasına olursa olsun zafer, her türlü korkunçluğa rağmen zafer; yolumuz ne kadar uzun ve çetin olursa olsun, zafer; çünkü muzaffer olamazsak, var olamayız." Ma nci ergen bir kız gibi hayran olmuştu ona : Luftwaffe'nin [Alman Hava Kuwetleri-ç.] ı8 Haziran ı940'ta Cambridge'e ilk bombaları yağdırmasından birkaç gün sonra Churchill'in yaptığı bir radyo konuşmasının ardından, Manci ona sadece ü kelimeden oluşan bir mektup yazdı : "Tanrı yardımcın olsun.' 21 O gece saat ı ı :30'da hava bombardımanı sirenieri çalmaya başladı, Dirac'lar sığınak olarak kullandıkları badruma koştu lar. Gece yarısına saniyeler kala bir Heinkel bombardıman uçağının tepelerinden aşağı doğru pike yaptığını duydular ve sağır edici bir ıslık sesinin ardından uçağın yüksek patlayıcı özellikli iki bombayı ı,s kilometre öteye atmasıyla büyük bir patlama old u . On kişi öldü, on iki ki i aralandı, Viktorya döneminden kalma bir sıra ev yerle bir old u . 22 Ertesi gece bombardıman uçakları Bristol'e ilk saldırılarını 384
yaptılar, hedefleri İngiliz Uçak Şirketi'nin Filton'daki fabrikasıydı. Dirac'ın annesi oğluyla konuşmayı çok istiyordu ama telefonu olmadığı için elinden ancak yazmak geliyord u : Korkunç çapulcular her gece bir gece ya rısı ziya reti yapıyor. İl ki, Pazartesi günü ta m bi r şok oldu. Sabahlığımla aşağı koştum, büyük sa nda lyelerden bütün yeşi l yastıkları topladım, mutfak ka pısına üşümeden, ra hatça sı rtımı dayadı m . [ . . . ] Uykumu bölme yüzsüzl üğünü ve de cüreti ni göstermeleri ne ve adamızı bu şeki lde ziyaret etme terbiyesizli klerine o kadar öfkelendi m ki kendim de şaşı rd ı m .�
Komşularının bodrumunda gıdım gıdım viski içip poker oynamayı tercih etmeyen Flo çoğu geceyi tek başına geçiriyor, merdiven altındaki dolapta kıvrılmış, kulaklarına pamuk tıkayarak "hava i fişek" saatlerinde uyumaya çalışıyordu . lı41 Sabahın beşinde sirenler ve rıhtımdaki gemiler "tehlike geçti" düdüklerini çaldığı zaman, Betty'nin odasına uyku açığını kapatmaya çıkıyordu . Flo yalnızdı, romatizma ve gut hastasıydı, ailesini merak ediyordu ve oğlunun mektup yazmak konusunda bu kadar başarısız olmasının hayal kırıklığı içindeyd i : "Eminim çok uğraşırsan birkaç satır yazmak için beş dakika ayırabilirsin.' 25 Ağustos ı 940'ta "Britanya Muharebesi"nin eli kulağındaydı. Luftwaffe Londra'yı bombardıman ediyor, İngiltere semalarında, yeni radar teknolojisi sayesinde gelen erken uyarılardan destek alan [İngiliz] Kraliyet Hava Kuwetleri'yle dalaşıyord u . An meselesi sayılan Nazi işgalinden duyulan yaygın korkuya rağmen İngiltere'de günlük hayat normal seyrediyordu . Gıda ve günlük ihtiyaç malzemeleri dükkaniarda mevcuttu, trenler ve otobüsler çalışıyordu, Rüzgar Gibi Geçti'nin oynadığı sinemaların önünde kuyruklar oluyord u . lı 6l Havanın neredeyse kesintisiz şekilde çok güzel olduğu bir yazdı, hali vakti yerinde İngilizler, Dirac da dahil, yıllık tatillerinden vazgeçme gereği görmüyorlardı. Dirac ile Gabriel Göller Bölgesi'nde, Uliswater'da Max Born ve ailesiyle (Born'un eşi, on dokuz yaşındaki oğlu Gustav, kızı Gritli ve Gritli'nin yeni evlendiği, 385
Liverpool Üniversitesi'nden teorik fizikçi Maurice Pryce) beraber bir yazlık kiralayarak dört hafta tatil yaptılar. � Açık havada yaşamak, ilkel imkanlar ve ortak mutfak kullanımı Manci'ye göre şeyler değildi, Dirac'ın onu Cambridge'de hava bombardımanı tehlikesinin aba rtılı olduğuna temin etmesiyle ("hava bombardımanı ikazları yüzünden endişelenmemelisin canım'') Manci; Judy, Mary bebek ve dadısıyla beraber Cambridge'de kaldı. � Başını kitabından kaldırmayan Gabriel evde kalırken, Dirac ile Pryce bir termos sıcak çay ve paketlenmiş öğle yemeklerini kapıp erkenden dağların yolunu tutuyorlardı. Dirac Pryce ve Gustav Born'la beraber İngiltere'nin en yüksek tepesi olan Scafell Pike'a tırmandı, göllerde kürek çekti, kaya tırmanışları yaptı ve yakındaki Grasmere'de yaşamı Wordsworth'ün de yürümüş olduğu bazı patikaları aşındırdı. 29 Grup, geceleri, havuz gibi durgun olan göle bakan balkanda yiyordu yemeği : Radyoyu açıp da Londra'dan haberleri dinleyene kadar, yaşam mücadelesi veren bir ülkede yaşadıklarına inanılacak gibi değildi. l3ol Dirac tatile gideli daha dört gün olmuştu ki Manci, birkaç hava bombardımanından ilkinin ardından Mary ve Judy'yle beraber bodrumda buldu kendini. "Bu hava bombardımanları sırasında uzakta olduğum için çok özür dilerim" di e yazdı Dirac, karısına, fakat eve dönecek kadar endişeli değildi. 31 Terk edilmiş ve üzgün hisseden Manci ona yazarken her zamanki şefkatli üslubunu bir yana bıraktı : İnsanların sana "yapar mısı n" diyecek olduğu şeyleri hiçbi r zaman ya pmadığını ve yapmayacağını gayet iyi bi liyorum . Dolayısıyla senden bi r şey istemiyorum; bi r sorudan başka bir şey değil bu . Ben burada ol masaydım Cambridge'e döner miydi n? Çünkü eğer "dönmezdim" diyorsan, lütfen eve dönme.�
Her zamanki gibi, Manci'nin hiddeti kısa sürede dindi. Dirac onun feveranlarına alışkındı, bunları sessiz kalarak savuşturuyordu . Kendine özgü bir evlilikti, çoğu insan böyle bir şeyi sürdüremezdi 386
ama onlar bunu yürütüyorlardı. Dirac'ın yürüyüş yoldaşı Maurice Pryce (eskiden Cambridge'de Dirac ve Born'un iş arkadaşıydı), Liverpool ekibiyle izotop ayrıştırma üstüne çalışıyordu ve kısa süre önce Dirac'ın merkezkaç jet akımı yöntemine dair ondan fikir istemişti. l33l Ama anlaşılan Dirac bundan birkaç ay sonrasına kadar, yöntemi geliştirmek üzerine ciddi düşünmedi. Bu şaşırtıcı bir gecikme, zira meslektaşlarının çoğu nükleer silahı Nazilerden önce geliştirme gereğinden aciliyetle bahsediyorlardı. Onun böyle arkadan gelmesinin nedeni kısmen, sürekli birbirleriyle kavga eden ve onun eneıj isini vermek isteyece i nden daha fazla tüketen üvey çocuklarıyla uğraşması olabilir. 34 O sıralar on beş yaşında içedönük bir genç olan Gabriel yetenekli bir matematikçi olarak gelişiyord u . Manci'nin teşvikiyle, üvey babasını kahraman olarak görüp ona büyük saygı duyuyor, ondan nasihat istiyor, hatta büyük D harfine kıvrım eklemesine kadar onun elyazısını taklit ediyord u . Ondan iki yaş küçük olan Judy ise çekici bir genç kadına dönüşüyordu ve ağabeyinden çok farklıydı : Tembeldi, dik kafalıydı, annesini kızdırmaktan hiç korktuğu yoktu . Manci'nin zorbalığı karşısında Dirac bazen telaşlanıp tehlike seziyor, Gabriel'a gizliden onun öfke nöbetlerini fazla ciddiye almamasını söylüyordu . l3 sl Düşman hattının gerisinde kalan kardeşinin ve onun ailesinin durumu Dirac'a ıstırap veriyordu . Betty Kızıl Haç posta servisi aracılığıyla 3 Temmuz'da Amsterdam'dan ona yazarak iyi olduğunu bildirdi ve bu mektubun gelmesi üç ay sürd ü . Bu mektubu aldıktan kısa süre sonra Dirac, İngiliz radyo yayınlarını dinlerken yakalanan Hollanda vatandaşlarına 15 .000 Sterlin tutarında ceza kesileceğini duyd u . Zaman zaman Cambridge'e gelen ama çoğu zaman Julius Sokağı 6 nurnarada tek başına yaşayan, arada bir çarşıya çıkan, sinemaya giden ve acil durum kışla kantininde gönüllü çalışan annesini de merak ediyordu . Londra, Liverpool ve Birmingham'ın ardından, İngiltere'nin en ağır bombardımana uğrayan dördüncü şehriydi Bristol : Hemen her gece uçaklar şehre saldırıyordu ve J ulius Sokağı en kötü saldırılardan üç kilometre kadar uzakta olsa da Flo can korkusu duyuyord u . Erken yatıyor ve yedi saatlik yaylım u
387
ateşi sırasında uyumaya çalı ı ordu, ta ki şafak sökerken "tehlike geçti" sirenieri çalana kadar. 36 Bunlar savaşın en kötü günlerindendi. Birmingham'da Peierls, on dört sene sonra anlattığı üzere, Hitler'e karşı mücadelenin a rtık "umutsuz" olduğuna inanan çok sayıda insandan biriydi. l37l Almanya, Britanya Muharebesi'ni kazanmayı başaramadıysa da savaş onların istediği gibi gidiyordu ve Hitler de bunu gayet iyi biliyordu : Ekim ı 940'ta müttefiki M ussolini'ye savaşı kazandıklarını söyledi. Aralık ortasında Dirac'ın annesi bakımevine alındı, yürüyüş yaparken kafasına taş düşmüştü ve beyin sarsıntısı geçiriyordu . Dirac hemen Bristol'e gitti ve Julius Sokağı'na ziyaretleri arasında, şehrin bombalarla yerle bir olmuş merkezinde dolaştı. Tüccar Girişimciler Okulu'nun, çocukluğundan beri tanıdığı binası toz olup gitmiş, için için yanan moloz yığınlarına dönmüştü . Yürüdüğü yollar üstündeki evierden kimisi bombalanmış, evlerin bir zamanlar özel olan alanları şimdi herkesin görebileceği ölçüde ve utanç verici şekilde açıkta kalmıştı. "Bristol'ün merkezi çok kötü hasar görmüş [ . . . ] en iyi dükkaniarın çoğu harap halde [ . . . ] ve birçok güzel kilise de yok olmuş" diye yazdı Manci'ye. l3sl Manci bunlara üzülemeyecek kadar kızgındı yalnız bırakıldığına : Bi liyorsun ki içi mde kıska nçl ık yok ama gitmen gerekmesine ve orada ka lman gerekmesine bi raz bozuldum. Ni hayetinde 60 yı l, bi r i nsanın a rkadaş edi nmesi ne yetecek kadar uzun bir zaman [ . . . ] i nsanlarla sadece, hakları nda konuşa bileceği kadar ilgi leniyor.�
İstifini bozmayan Dirac annesinin eve dönmesine yardım etti ve o gündelik hayatına dönene kadar onunla kaldı, yeni yıldan kısa süre önce Cambridge'e döndü . Ülkenin her yanında yeni yıl kutlamaları azaltılmıştı, zira İngiltere köşeye sıkışmıştı. İngiltere'de bilim insanlarının çoğu ülkelerinin hizmetindeydi ama Dirac her zamanki gibi sürüden ayrı gidiyord u . Barış zamanında anaakım fizikçilerden biriydi o da, ama her zaman bir 388
adım uzakta duruyordu ki maazallah bireyselliği sıkıntıya düşmesin . Şimdi, askeriye için çalışan fizikçilerle ilişkisi de aynıyd ı : Onları destekliyordu ama ancak kendi günlük rutini ve entelektüel bağımsızlığından taviz vermesi gerekmeyecek kadar. Savaşla ilgili çalışmalara katılmak için Dirac'ın aldığı ilk davet, şaşırtıcı şekilde, silah ve teçhizat işlerinde kullanılan uygulamalı matematiği, "doğru dürüst kişisel amaçları olan birinci sınıf bir adam"a layık olmadığı için küçük gören matematikçi G. H . Hardy'den geldi. l4 ol Mayıs ı 940'ta Dirac'a mektup yazıp, Nazi işgali gerçekleşecek olursa sivil savunmanın St Regis'teki bürolarında mesajları şifreleme ve şifre çözme i i yapacak, on iki matematikçiden oluşan ekibe katılmasını istedi . 41 Dirac anlaşılan bunu kabul etmedi, herhalde Cambridge'den taşınmayı düşünmediği ve ayrıca ekip çalışmalarından nefret ettiği içindir. Gelgelelim, gazeteci Jim Crowther, bu içine kapanık arkadaşını kamu işlerine bulaştırma çabalarından vazgeçmed i : ı 940'ın Kasım ayı ortalarında Dirac'ı uzmanlıkların topluma nasıl faydalı olacağını araştıran akademisyenlerin gayriresmi buluşması olan "Tots and Quots" yemek kulübünün bir toplantısına katılmaya ikna etmeye çalıştı (kulübü n adı, Latince quot homines, tat sententiae cümlesine gönderme yapar: "Ne kadar insan, o kadar fikir''). Kulübü n ı 940 itibariyle yirmi üç üyesine (içlerinde Bernal, Cockroft ve Crowther vardı) misafirler de eşlik ederdi sık sık; Frederick Lindemann, H .G. Wells, filozof A.J . Ayer ve sanat tarihçisi Sör Kenneth Clark gibi. l4 ıl Kulübün gayet solda olan siyasi ağırlık merkezi, çoğunlukla birkaç şişe şarap ve Londra'da Saha'da yenen, ne olduğu fark etmeyen bir yemeğin ardından yapılan tartışmaların sonuçlarına da yansıyordu . Crowther'ın Dirac katıisı n istediği 23 Kasım ı 940 Cumartesi tarihli toplantıda İngiliz-Amerikan bilimsel işbirliği konusu konuşulacak ve toplantı Cambridge'de, Christ's Koleji'nde yapılacaktı. Crowther, Dirac'ı toplantıya katılmaya ikna etmenin en iyi yolunu biliyord u : "Eğer istemezsen, tartışmaya katıimana hiç gerek olmayacak." l4 3l Crowther amacına ulaştı, Dirac gece yarısını biraz geçene kadar devam eden toplantıda Amerikalı bilim insanlarıyla bilimsel işbirliğini geliştirmek üstüne geniş bir tartışma dinledi. Bernal, İngiliz 389
araştırma projelerinin Amerika Birleşik Devletleri'ne taşınması önerisine karşı çıkıyor, ilerlemenin en iyi yolunun İngiliz ve Amerikalı bilim insanları arasında kişisel temasları a rtırmak olduğunu savunuyordu . İngiliz biliminin bağımsızlığını savunmaktan öyle kolay kolay vazgeçmemenin önemini vurguladı. l44l Tots and Quots'un bu özel toplantısına dair notlarda Dirac'ın herhangi bir katkısından bahsedilmiyor. Eldeki kayıtlara göre, savaş sırasında bilim insanlarının başka hiçbir buluşmasına katılmamış Dirac. Aşağı yukarı bu toplantının yapıldığı sıralarda Dirac izotopları ayrıştırmak için geliştirdiği yöntem üstüne yeniden düşünmeye başladı. l4 sl Yedi yıl önce bu tekniğin işe yarayabileceğini göstermişti; şimdiyse 235U ve 238 U'dan oluşan bir karışımı ayrıştırmanın yollarını arayan mühendisiere yardımcı olmak üzere işlemin teorik analizine girişiyord u . İlk fikri, karışımın gaz halindeki jetini geniş bir açı oluşturacak şekilde saptırmaktı, böylece, daha ağır olan ve dolayısıyla daha yavaş hareket eden izotoplar hafif olanlardan daha az sapacaklar, iki öğe birbirinden ayrılmış olacaktı. İzotop karışımlarını bu şekilde ayrıştıracak bütün işlemlerin genel bir teorisini bulmaya çalıştı; amacı, bu teoriden izotop karışımiarı en etkin şekilde ayrıştıracak koşullara ulaşmaktı. Sorunu çözmek için bütün yeteneklerini kullanması gerekiyordu : Matematikçini n analiz becerisi, teoricinin genelierne gücü ve mühendisin işe yarar sonuç elde etme ısrarı. Teoriyi anlattığı ilk yer, kişiye özel yazılmış üç sayfalık bir pusu la . Dirac bunu Peierls ve arkadaşları için, muhtemelen ı 94 ı yılı başlarında, ardı arkası gelmeyen bombardımanlar arasında yazmış ve evde daktilo etmiş. Yazıyı her zamanki az ve öz üslubuyla yazmış ama en önemli sonuçları, karmaşık matematiğe gıcığı olan mühendislerin bile anlayabileceği şekilde vurgulamaya dikkat etmiş. Yazı Dirac'ın kendi jet ayrıştırma yöntemine odaklanmak yerine, sıvı veya gaz bir karışımda izetopların konsantrasyonunda varyasyon yaratarak izotopları ayrıştırmanın akla gelecek her yolunu ele alıyor. Ayrıştırma, faraza karışımı merkezkaç kuwetine tabi tutarak veya kabın farklı yerlerinde ısının değişmesini dikkatle ayarlayarak sağlanabilir. Hesapları kolaylaştırmak için, sıvı karışımın sadece iki 390
izotop içermesi (ve ikisinin de basit atomlar olması) ve daha hafif olanın konsantrasyonunun diğerine göre daha az olması gibi makul varsayımlarda bulunmuş Dirac. Kısa bir hesapla, aygıtın "ayrıştırma gücü"nün formülünü çıkarmış, daha hafif olan izotoptan belli bir miktarı elde etmek için gereken asgari çabayı ölçen bir formül bu . Burada Dirac böyle bir aygıtın her kısmının, nasıl yapıldığına bakılmaksızın, kendine ait bir azami ayrıştırma gücü olduğunu buluyor ve bunun nasıl hesaplanacağını gösteriyor. Dirac sık sık arabasıyla Oxford'a giderek izotopları ayrıştırma yolları geliştiren deneycilerle konuşuyord u . Deneycilerin lideri, yine mülteci bir Alman fizikçi olan cinfikirli Francis Simon'd u . Dirac'ın deneycilerin toplantılarına aktif katılımı ve aygıtlarının tasarımına dair pratik öneriler getirmesi çoğu deneyeiyi şaşırttı. Bu konuşmalar sırasında aklına izotopları ayırmanın birkaç yolu daha geldi, hepsi de ilk düşündüğü merkezkaç jet akışı yöntemine dayanıyord u . Oxford grubu Dirac'ın tasarımlarından birini inşa etti ve aygıt çalıştı fakat bu yöntem onunla yarışan gaz yayılımı tekniği kadar etkili değildi. Söz konusu teknik, dengeli ve aynı eneıj iye sahip iki izotopun ortalama hızlarının farklı olmasından faydalanıyor: Daha hafif ve daha çabuk atomların bir zardan geçerek yayılması, ağır olan atomlarınkinden daha kolay, bu da karışımın ayrıştırılmasına imkan veriyor. Böylece, nükleer eneıj inin gelişiminin bu aşamasında kaynaklar gaz yayılımına ayrıldı, Dirac'ın fikri bir kenara bırakıldı. 9 Mayıs ı 94 ı gecesi geç saatlerde, Dirac'ların evinin çaprazı na bir bomba düştü, iki ev hasar gördü, çıkan ufak tefek yangınları söndüren itfaiyecilere Judy de yardım etti. l4 6l Cambridge'de bombardımanın en kötü yılında Dirac'ların yaşadığı en büyük korku bu oldu, yaşadıkları yer stratejik bir hedef olan tren istasyonuna yakın olduğu için bombardımanın ardı arkası kesilmiyordu . Ama Dirac'ların günlük hayatı savaştan önce nasılsa öyleydi. Bu rutinin bir kısmı da misafir ağırlamaktı; Dirac, babasının aile evini para veren öğrenciler hariç herkese kapatmasını örnek almamakta kararlıydı. Cavendish Caddesi 7 numara a en sık gelen misafirlerden biri, "gazeteci adam" Jim Crowther'dı. 47 Solcu bilim insanlarının 39 ı
faaliyetleri konusunda tek kişilik bir bilgi merkezi gibi olan Crowther, Manci'nin pek sevdiği bir kişiydi, Manci onu ve eşi Franciska'yı, karneler elverdiğince krallar gibi ağırlard ı : Bir-iki fincan çay verebiliyordu ama kurabiye ve kek lükstü . Bir buluşmalarının ardından Crowther, Manci'ye Somerset Maugham'ın Of Human Bondage (Hayatın Esiriyiz) kitabını verdi, İngilizcesini ilerietmesi ve İngilizlerin zaaflarını aniayabilmesi için . Cambridge'de insanların onu yabancı olarak gördükleri endişesini hala taşıyan Manci, kendisinin düşman ajanı olabileceğinden huzursuzluk duyulduğunu dahi hissediyord u . ı94 ı baharında, Sidney Sokağı'nda ikinci el kitap satan masum görünümlü bir Hollandalının casus olduğunun ortaya çıkmasıyla şehirde yabancılardan duyulan şüphe arttı. Ordu istihbaratının onun peşinde olduğunu duyan adam Jesus Green'de [Cambridge'de bir park-ç.] bir hava bombardıman sığınağına dalarak kendini vurd u . l4 sl Dirac'ların Crowther'larla sohbetlerinde Dirac, Crowther'ın hazırladığı, bilim insanlarının savaşla ilgili çabalarına dair haberleri dinliyordu . İçine zekice siyaset işlenerek verilen bu haberler, Crowther'ın daha angaje arkadaşlarla sohbetlerine sakladığı siyasi keskinliği taşımıyordu . Crowther bu zamanın boşa harcanmadığını biliyordu : Di ra c kendini hiçbir zaman solcuların amaçlarına adamayacaktı ama kuwetli bir müttefikti, ondan başka hiçbir fizikçinin onun entelektüel itibarının yanına yaklaşamayacak olması bile yeterdi öyle olmasına . Dirac vaktinin çoğunu savaşla ilgili çalışmalara ayırsa da, kuantum mekaniği üstüne hala düşünüyordu . Projelerden birinde, Eddington'ın Dirac da dahil olmak üzere göreli kuantum mekaniği üstüne uzman kişilerin özel görelilik teorisini ısrarla yanlış kullandıkları şeklindeki suçlamalarını çürütmek amacıyla, Peierls ve Pryce'la birlikte çalıştı. Bu fikir ayrılığı yıllardır devam ediyordu : ı 939 yazında, Sör Joseph Larmor "geçenlerde Eddington Dirac'a saç saça baş başa girişmiş" diye duymuştu . l4 9l Dirac, Pryce ve Peierls, Eddington'ın aklını başına getirmeye çalışmışlardı ama ı 94 ı yazı başlarında sabırları a rtık tükeni Pryce'ın "anti-Eddington yazısı" adını taktığı yazıyı hazırladılar. so Makale bir sene sonra çıktı ve 392
Eddington'ın iddiaları kendisinden başka herkesi tatmin edecek şekilde yerle bir edildi, Eddington ise yenilgiyi asla kabul etmedi. Kraliyet Cemiyeti yılda bir gerçekleştirilen Baker konuşmasını yapma onurunu Dirac'a bahşedince Dirac bu fırsatı kuantum fiziği üzerine son görüşlerini sunarak değerlendirdi. ı 9 Haziran ı 94 ı günü öğleden sonra Dirac Burlington House'a geldiğinde, Londra'nın merkezinin hava saldırılarından şaşılacak kadar az hasar görmüş olduğunu fark etti; asıl zararı kentin City ve East End bölgeleri görmüştü . Bu konuşmanın yapılması yaşanan hayata uygund u : Londralılar her zamanki gibi işlerine bakıyorlardı, bu işin içinde hiçbir pratik önemi olmayan konularla ilgili konuşmalar dinlemek de vardı. Dirac saat 04 :30'da kürsüye çıkarak kuantum mekaniğinin şimdi içinde bulunduğu halden kendisinin neden hiç memnun olmadığını anlattı : Merak ediyordu, acaba neden teorinin Heisenberg ve Schrödinger tarafından kurulan ilk versiyonu o kadar güzelken, göreli versiyonu böylesine marazlıydı?lsıl Görelilik teorisinin anıalarından biri olan negatif eneıj ili fotonları, daha sonra "tanımsız metrik" adı verilen bir teknik araçla ayıklamanın mümkün olduğunu ortaya koydu . Her derde deva olmasa da, bu teknik orada hazır bulunan kuantum fizikçiler kalabalığına Dirac'ın hala liderlerinden biri olduğunu gösterdi. Pauli bile bundan etkilenmişti ve Dirac'a mektup yazarak bunu bildirdi. ls ıl Dirac'ın konuşmasında vardığı sonuç, "şimdiki matematiksel yöntemler[in) nihai olmadığı" ve "çok köklü" iyileştirmelere ihtiyaç olduğuyd u . Fakat en iyi bilim kafalarının ordu için en öncelikli olan projelerde çalıştığı şu dönemde bu gelişmelerin sağlanamayacağını da biliyordu Dirac. Karşı tarafların bilim insanları ancak ender olarak iletişim kuruyarlardı birbirleriyle. Böyle bir karşılaşma, ı94ı'in Eylül ayı sonunda Heisenberg'in, (İngilizler ile Amerikalıların atom bombası yapma projesine dair hiçbir şey bilmeyen) Bohr'u görmek üzere Nazi işgali altındaki Danimarka'ya gitmesiyle oldu . Endişeli geçen bu buluşmayı iki adam çok farklı yorumlayıp farklı hatırlıyorlardı. ls3l Aralarında geçen konuşmayı, oyun yazarı Michael 393
Frayn altmış yıl sonra Kopenhag'da, belirsizlik ilkesinin bir mecazı olarak canlandırd ı : Toplantıya katılanların amaçları ne kadar aniaşılmaya çalışılırsa o kadar muğlak görünüyord u . İki adamın ne söylediklerini tam olarak bilmek asla mümkün olmayacaksa da, buluşmalarının bir sonucu şimdi apaçık ortada : Dostlukları tamiri imkansız zarara uğradı. Bohr'la da Heisenberg'le de teması olmayan Dirac bu buluşmaya dair hiçbir şey bilmiyord u . Buluşma gerçekleştiği sırada o Cambridge'de yeni döneme hazırlanıyor, Nazilerin SSCB'yi işgal etmesine dair haberleri hiç şüphesiz gerilimle okuyordu . İşgal üç ay önce, Hitler'in Stalin'le yaptığı anlaşmayı tek taraflı olarak ihlal etmesiyle başlamıştı. Şimdi Kapitsa da Hitler'in menzilindeydi. 3 Temmuz'da, anlaşmanın bozulup Stalin'in Müttefikler'e katılmasından birkaç gün sonra Kapitsa, Dirac'a bir telgraf gönderdi. Dirac'ın savaş sırasında ondan aldığı pek az haberden biriydi bu : İki ülkemizi n orta k düşmana karşı savaştığı bu gergin dönemde sen [ aynen] dostça bi r kelam etmek isteri m . Bütün bilim i nsa nlarının bi rleşi k gücü, kaba kuwetle Alma nya'da özgürl üğü yok eden ve bi li msel düşünceni n serbestisini yerle bi r eden ve aynı şeyi bütün dünyada ya pmak isteyen hai n düşma na ka rşı zafer kazanıl masına yardım edecektir. Bütün insanlığın özgürl üğü, i ki ülkemiz içi n öylesi ne değerl i olan bilimsel düşünme özgürlüğü için tam zafer kazanma mücadelesinde i rade birl iği içi nde ola n tüm dostla ra selam ederi m .�
Savaşın daha sonraki dönemlerinde Dirac da Kapitsa'ya yazdığı ender mektuplardan birinde böyle büyük laflar etti. İkinci kez Stalin Ödülü alan Kapitsa'ya "yürekten tebrikler"ini sunduktan sonra, "bugün bu dünyayı karartan büyük bela Hitler'in pek yakında ortadan kaldırılacağını" umut ediyordu Dirac. lssl Kapitsa'yı ve yoldaşlarını Flo da düşünüyordu : "O yiğit Ruslar ne büyük bir mücadele veriyorlar!" diye yazdı oğluna . 1941 yazında 394
Bristol bombardımanın en ağır dönemini geride bırakmış gibiydi; yaklaşık ı .200 insan ölmüştü . l56l Flo yaşlanıyordu ve Cavendish Caddesi 7 numarada, (hizmetçi ile aşçının ayrılmasının ardından Manci orada ev işleriyle boğuşmaktaydı) onlarla kalmayı çok istiyordu . Ekim başında Flo bavulunu ve şapka kutusunu aldı geldi, ev işlerine yardım etmek istediğini söyledi; oysa doktoru Dirac'a yazdığı özel mektupta "onun fazladan iş yapmamasını sağlamanızı rica ediyorum" diyordu zira "kalbi yorgun ve kendisi oldukça sağlıksız" durumdaydı. 5 7 Planladığı bir aylık süreden daha uzun kaldı, mutfakta yardımcı ve evde temizlikçi olarak Manci'nin söylediklerini yaptı, uşağa ve Mary'nin bakıcısına yardım etti. 7 Aralık 194 1'de Pearl Harbor'un bombalanmasıyla Amerikalıların savaşa girmesinden kısa süre sonra Flo bir komşusuna, "Paul Japonları düşürmenin iki sene alacağını söylüyor" diye yazdı. Fakat evini özlem iş, Ma nci'ye hadernelik etmekten yorulmuştu : "H akikaten korkuyorum ki burada kalmaya devam edersem epey hasta olacağım. Manci bana çok fazla yükleniyor.' 58 Flo bu mektubu gönderemedi, çünkü Noel'den dört gün önce ona öldürücü bir inme indi. Dirac onun ölümünü neredeyse insanlıktan uzak olan her zamanki metanetiyle karşılad ı : Duyguları ifade eden kelimeler konusunda bir toz zerresi kadar küçük olan dağarcığında, alışıldık yas ifadeleri yer almıyord u . Manci onun hiç ağladığını görmedi. Yine de Dirac, annesinin yaşayamadığı hayatın trajedisini herkesten iyi biliyordu : İlk çocuğunun intiharı; bir oyundan ibaret evliliği ve bu evliliğin feci geçen, adeta bir ayı tarafından eve kapatılmış bir tavşana benzediği son yılları boyunca hizmetçilik etmesi. Di ra c annesinin de kusurları olduğunu biliyordu : Dalgın ve dağınıktı, küçük oğlunu kendine saklamaya bencilce kararlıydı. Ama Dirac, hayatın annesine gün yüzü göstermediğini ve onun en büyük aşkının kendisi [Dirac] olduğunu da biliyord u . Cenaze töreni Noel'den iki gün sonra yapıldı. l5 9l Dirac ona ait eşyaların çoğunu attı, ama onun Manci'ye dair hislerini yazmış olduğu Noel kartını atmadı. O kartı kendi kağıtlarının arasında sakladı. 395
23. Böl ü m Oca k 1942-Ağ ustos 1946 Keyif ya pmaya, nanemol lal ığa, kayta rmaya, aylakl ığa yer yok. Madenler, fabrikalar, rıhtımlar, denizi n tuzl u da lgaları, sürülmüş tarlalar, evler, hasta neler, bil i m i nsanının sanda lyesi, va iz kürsüsü; en yüksek görevden en sı rada n olanına kadar bütün işler aynı derecede onurl u, hepsinin bir rol ü var. WINSTON CHURCH ILL, Kanada Mecl isi'nde konuşma, 30 Aralık 1941, da ha sonra BBC'de yayı nlandı
Dirac'ın komşularına göre savaşın onun hayatı üstünde pek bir etkisi olmamıştı : Sessiz sedasız işine bakan profesörün biriydi işte, sivil savunma görevleri arada bir Cavendish'te itfaiye nöbeti tutmaktan ibaretti. [!] Fakat komşularının hiçbiri, Dirac'ın ı 942 ve ı 943 yıllarının büyük bölümünü nükleer silahlar üstüne çalışarak geçirdiğini bilmiyord u . Manci'nin bile, onun ne yapmakta olduğuna dair ancak muğlak bir fikri vard ı : Manci Cambridge'de tanıdığı insanlara Dirac'ın "şifre çözme" üstüne çalıştığını söylemişti. � Önde gelen bilim insanlarının çoğu, orduyu desteklemek için Dirac'tan daha fazla çalışıyord u . Patrick Blackett, Dirac'ın, hükümetin bilim danışmanlarının en yüksek şurasında yerini alan ve sonu gelmeyen düzinelerce politika belirleme toplantısına katılan birkaç arkadaşından biriydi. Frisch ile Peierls'ın bir bomba yapmak için küçük bir miktar uranyumun yeteceği şeklindeki öngörüsünün sonuçlarını ele almak için kurulan özel komitede, Cavendish'ten meslektaşları Cockcroft ve Chadwick'e katılmıştı Blackett. I3L Dirac'a da sordular, fakat onun bu işe katılmak gibi bir isteği yoktu� Ağustos ı94ı'de Churchill, bu komitenin tavsiyesiyle ve bilim başdanışmanı da olan dostu Frederick Lindemann'ın onaylayıcı 396
yorumlarıyla, bir nükleer silahın yapılmasına izin verdi. � İngiliz hükümeti, bilim insanlarının bombayı yapmaya başlamak ve "Tüp Alaşımları" ("Tu be Alloys '') projesini kurmak için talep ettiği kaynağı sağladı. Projenin adı, meraklı gözlerin ve kulakların dikkatinden kaçacak sıradanlıkta seçilmişti. Komitede farklı görüşteki tek kişi olan Blackett İngilizlerin bombayı tek başlarına yapamayacağını düşünüyordu : Proje ancak, Amerikalılarla işbirliği yaparak yürütülürse başanya ulaşabilirdi. Haklılığı kısa sürede anlaşılacaktı. Blackett hükümetle diğer ilişkilerinde de buradakinden daha memnun değildi. Savaşın idaresine dair kararların, daha sağlıklı olması için (mesela farklı askeri taktiklerin faydaları ve riskleri tartılırken) bilime başvurulmasının öncülerindendi.� "Yöneylem araştırması" denen bu yeni disiplinin katı bir şekilde uygulanması, Blackett ve aralarında Sernal'ın da bulunduğu meslektaşlarını, kafalarını kullandıkları kadar gönüllerine göre de karar vermeyi tercih eden askerler ve siyasetçilerle fikir ayrılığına düşürd ü . Blacken, Churchill'in düşman sivilleri hava bombardımanına tutma siyasetinin (bunu ordu ve kamuoyu da destekliyordu) etkisiz olduğu, bunun düşmanın can alıcı endüstriyel ve askeri hedeflerini belirleyememekten kaynaklanan yanlış bir sonuç olduğu konusunda ısrarlıydı. Bu söylenenlerden hiç etkilenmeyen Lindemann'a, düşmanın denizaltı filosunu bombalamanın daha yerinde olacağını anlattı. Churchill ise izlediği siyasete kararlılıkla devam etti ve bilimsel komitelerle araya mesafe koydu : Ona göre, "bilim insanları el altında bulundurulmalı ama el üstünde tutulmamalı"ydı. [ZJ Pek çok matematikçi gibi Dirac da devletin Bletchley Park'taki araştırma merkezinde çalışmaya çağırıldı. ı 942 Mayıs ayı sonunda, Cambridge'in en sağlam kafalarını savaş çalışmalarına katmakla görevlendirilmiş olan eski çağ tarihçisi Frank Adcock, Dirac'a yanaştı. Adcock, Dirac'a, "Savaşla ilgili, önemli ve sizin ilginizi çekeceğine inandığım bazı işler var. İşin ne olduğunu söylemem mümkün değil" diye yazdı. � Dirac biraz daha bilgi almak isteyince dışişlerinden bir görevli şunları yazarak konuya açıklık getird i : "Bu tam zamanlı bir iştir [günde dokuz saat çalışılır] ve Cambridge'den ayrılmanızı gerektirecektir." � Bu, Ma nci dört aylık hamileyken 397
Dirac'ın gündemine alamayacağı kadar büyük bir değişiklikti, dolayısıyla Max Newman ve onun eski öğrencisi Alan Turing'le birlikte Bletchley Park'taki barakalarda hiç çalışmadı. lıol Eğer işi kabul etmiş olsaydı savaşın en ilginç işbirliklerinden biri doğmuş olacaktı. Dirac Cambridge'de lisansüstü öğrencilere danışmanlık yapıyor ve salı, perşembe ve cuma rtesi sabahları on beş kadar öğrenciye kuantum mekaniği dersleri veriyordu . ı 942'de Dirac'ın sınıfında, o zaman on dokuz ya ında olan, olağandışı bir yeteneğe sahip Freeman Dyson vardı. ı ı Ders Dyson'ı hayal kırıklığına uğrattı : Ona göre bu dersin hiçbir tarihsel perspektifi yoktu ve pratik hesaplarla uğraşmanın öğrencilere hiç faydası olmuyord u . Kendi kendine sessizce azap çeken tiplerden olmayan Dyson, Dirac'ı soru yağmuruna tutarak sınıf arkadaşlarını keyiflendiriyor, kimi zaman onu hazırlıksız yakalıyordu; hatta bir keresinde Dirac'ın doğru dürüst bir cevap hazırlayabilmek için dersi erken bitirmesine sebep old u . lııl Neredeyse yirmi sene önce genç Dirac, Ebenezer Cunningham'ın bir dersinde onu böyle sıkıştırmıştı; şimdi gençliğin keskin kılıcıyla karşı karşıya kalma sırası Dirac'taydı. ı 942'nin başlarında Dirac kuantum mekaniğinden çok teknoloji üzerine düşünmekteydi. Tüp Alaşımları projesinin danışmanıydı ve Rudolf Peierls'la beraber çalışıyord u . Dirac'ın ona yazdığı ilk raporlardan biri, bir izotop karışımını ayrıştırmanın başka bir yolu üstüneydi; karışımın, kendi uzun ekseni üstünde hızla dönen içi boş bir silindirin tabanına enjekte edildiği basit bir yöntem kullanılıyordu burada. Dönmeden kaynaklanan merkezkaç kuweti, daha ağır olan izotopun dış kenara doğru gitmesine, hafif olanınsa merkez eksene yaklaşmasına neden oluyor, böylece ayrışmayı sağlıyor. Dirac Mayıs ı 942'de raporunu Peierls'a gönderirken ona "eski işleri[ni] yazı toparladı"ğını yazdı, bunun nereden çıktığından bahsetmedi. 13 Dirac'ın tüpteki gazların hareketini incelemek, enjekte edilen gazın dönen silindirde ne kadar yükseleceğini görmek istediği yazdıklarından belli oluyor. Dirac klasik mekaniği kullanarak, bu aygıtın sabit bir ayrıştırılmış izotop kaynağı olacağını buldu ve eğer silindirin yarıçapı bir santimetre uzunluğundaysa ve saniyede 398
yaklaşık beş bin kere dönerse, silindirin uzunluğunun seksen santimetre kadar olması gerektiğini hesap etti. Kişiye özel yazılmış, gizliliği ı 946'da kaldırılan bu rapor, merkezkaç kuwetinden faydalanan (santrifüjlü) araçlar tasarlayanlar için çığır açıcı old u . Dirac'ın hesapları, ü ç sene önce Amerikalı bilim insanı Harold Urey'in bulmuş olduğu ters akım merkezkaçın (santrifüjün) teorik dayanağını sağladı. Bu teknik ilk atom bombalarının yapımında kullanılmadıysa da (zira diğer yöntemler bunun kadar külfetli mühendislik istemiyordu), uranyum izetoplarının ayrıştırılmasında özellikle etkin bir yol sunması sayesinde sonraları atom mühendislerinin tercih ettiği seçenek old u . Dirac'ın Peierls ve onun Birmingham'daki grubu için yaptığı diğer iş, bir 235U blokunda nükleer reaksiyon cereyan etmesi halinde maddenin nasıl davranacağının teorik olarak araştırılmasıydı. Yaptığı hesaplar böyle bir madde bloku içinde yaşanan eneıj i değişmelerini ayrıntılı olarak inceliyor ve uranyum bir kabın içine kanacak olsa nötronların çoğalmasında bir değişiklik olup olmayacağını araştırıyordu . Di ra c elde ettiği sonuçların bomba üzerinde çalışan ABD'li bilim insanlarıyla paylaşılmasına memnun oldu . Bu insanlar arasında, ı 942'nin sonunda, daha sonra Manhattan Projesi olarak bilinen işin bilim direktörlüğüne getirilen Oppenheimer da vardı. Oppenheimer Berkeley'de genç teoricilerin yetiştirilmesinde mahirdi, ama General Leslie Groves (Roosevelt tarafından atanmış olan proje direktörü) bombanın yapılması görevını üstlenmeyi Oppenheimer'dan isteyince meslektaşlarının çoğu buna şaşırdılar. Oppenheimer'ın Berkeley'deki iş arkadaşlarından biri, "O bir hamburger standını bile idare edemez ki" diye kıkırdadı. lı41 Yetkililerin bu mevkiye, parlak bir araştırmacı ve hoca olmakla beraber, Komünist Parti'yi takip ettiği iyi bilinen birini getirmesi de bir o kadar şaşırtıcıydı. Dirac asıl olarak çalışma odasında çalışıyordu ve bu oda, Cavendish Caddesi 7 nurnarada anahtarına sadece onun sahip olduğu tek odaydı, içeriye temizlikçilerin girmesine kağıtlarının hiçbirine kesinlikle dokunmamaları şartıyla müsaade ediyord u . Masasına dakunulduğuna dair herhangi bir emare görecek olursa 399
sessiz bir öfkeyle kuduruyord u . Çocuklar artık ele avuca sığmaz olmuşlardı. Dirac ile Manci, Gabriel'ın Cambridge'de matematik öğrenimine başlar başlamaz Komünist Parti'ye üye olmasıyla korkuya kapılmı olabilirler, Gabriel partiye sadece altı ay üye kalmış olsa da . ıs Judy onun kadar okuma meraklısı değildi ve ondan daha isyankard ı : 1943'te, Judy on altı yaşındayken, Manci onu öfkeyle evden attı, kıyafetlerini de odasının penceresinden fırlattı. lı6l Birkaç gün sonra eve dönmesine izin verildiyse de, Judy'nin anne-babasıyla ilişkisi düzelmedi. Her zaman katı disiplin uygulamaya çalışan Manci, Dirac'ın kendisine doğru dürüst destek vermemesine kızıyordu : Çocuklardan biriyle dalaşırken Dirac'ın kendisine arka çıkmasına ihtiyaç duyduğunda o ya sümsük sümsük çalışma odasına çekiliyor ya da bahçeye kaçıyordu . Ormangüllerinin ve gardenyalarının bakımını yapmakla, elma ağaçlarını budamakla, tohum ekmekle ve kileri doldurmaya katkı olsun diye kuşkonmaz, havuç ve patates yetiştirmekle saatler geçiriyord u . Yazları, artık tepesi açılmaya başlayan başını güneşten korumak için dört köşesine birer düğüm atılmış bir mendil kullanıyord u . lı71 Arkadaşları onun bahçeciliği de teorik fizikte yaptığı gibi yukarıdan aşağı yöntemler kullanarak yaptığını, her kararını az sayıda temel ilkeye dayandırmaya çalıştığını fark ettiler. lısl Dirac elmaları olgunlaştırmanın en iyi yolunun onları çizgiler halinde sıralamak ve her bir meyvenin yanındakilerle arasındaki mesafenin tam olarak eşit olmasını sağlamak olduğunu vurguluyord u . Projelerinden birinde, yeni yeşeren filizleri kuşlar yemesin diye bezelye tohumlarını yağla kapiayıp kırmızı kurşun oksit tozuna buladı; bugün olsa sağlık ve güvenlik denetimlerini yapan herkesin yüreğine indirecek bir uygulama ! Dirac'ın gönlü hep kuantum mekaniğindeydi. Temmuz ı 942'de savaşla ilgili çalışmalarına mala verdi, ailesiyle kaldığı evden ayrılıp, Schrödinger'in düzenlediği bir konferansa katılmak üzere Eddington'la beraber Dublin'e gitti; Schrödinger, Dirac'ın da orada onunla beraber çalışması için onun aklını çelmeye çalıştı. Dirac, Manci'ye yazdığı keyifli mektuplardan birinde, "Burada yiyecek bir sürü şey var, jambon, tereyağı, çörek, ne kadar istersen 400
yiyebiliyorsun" diyord u . lıgl Matematik eğitimi almış ve Schrödinger'in İrlanda'ya getirilmesine yardım etmiş olan İrlanda başbakanı Eamon de Valera iki misafirle konferans sırasında tanışıp onları kırlara gezmeye götürd ü . Onu orada, konuşmaları dinleyip dikkatle notlar alırken görmek Dirac'ın çok hoşuna gitti. lı ol 29 Eylül'de, Dirac'ın Nazilerin bombalamaya devam ettiği Cambridge'e dönmesinden altı hafta sonra Manci bir kız bebek doğurd u . Bebeğe Dirac'ın annesinden dolayı Florence adı verildi, ama hep ikinci adı olan Monica kullanıldı. Onun doğumundan iki gün sonra Dirac, Peierls'tan, proje idaresinin isteği üzerine, savaş çalışmalarına tam zamanlı olarak katılmak üzere Cambridge'den ayrılmayı kabul edip etmeyeceğini nezaketle soran bir mektup aldı. lııl Tahmin edileceği gibi Dirac bunu kabul etmedi. Ailesi artık tamamlanmıştı. Oğul sahibi olamadı; Manci'nin daha sonra Dirac'ın hayatının en büyük üzüntülerindendir diye anlattığı bir hayal kırıklığıydı bu . � Dirac Cambridge'de ABD'nin artık savaşta öncü rol oynadığının kanıtlarını görd ü . Üniformalı yüzlerce Amerikan askeri (yakınlardaki hava üslerinden izinli olanlar) Cambridge sokaklarında dolaşıyordu ve harcayacak bol paraları vardı. Beyzbol maçları düzenliyariardı ve Kasım ı 942'de heybetli Eleanor Roosevelt onları ziyaret etti. lı3l Dirac'ın evine, atom bombası yapmak için ABD öncülüğünde gerçekleştirilen deneyiere dair istihbarat raporları geliyordu; yıl sonuna doğru, programın en önemli deneyinin tamamlandığını duyd u . Chicago'da, kullanılmayan bir squash kortunda kurulan derme çatma bir laboratuvarda, Enrico Fermi ve ekibi bir nükleer reaktör kurup, 2 Aralık ı 942'nin öğleden sonra saatlerinde reaktörü ilk kez çalıştırdılar. Kendi kendine devam eden ve yarım watt ene ·i açığa çıkaran bir zincirleme nükleer reaksiyon oluşturdular. 24 Wigner, Fermi'ye bir şişe Chianti [bir tür İtalyan kırmızı şarabı-ç.} verdi, o da bunu ekibiyle birlikte sessizce içti; ekip kutlama yapmakta da, endişe etmekte de haklıyd ı : Tek bildikleri, Hitler'in bilim insanlarının onlardan önde olduğuyd u . Fermi'nin ekibinden Al Wattenberg daha sonra şöyle ded i : "Nazilerin bombayı bizden önce ,
40 ı
yapabileceği fikri, düşünü lerneyecek kadar dehşet vericiydi.'1ı sl Peierls kısa süre önce Dirac'tan, Oppenheimer ve Manhattan Projesi'ndeki arkadaşları tarafından yazılmış, fisyon geçiren uranyum örneğinin patlamasının anlatıldığı bir tomar kağıdı incelemesini istemişti. Ocak ayı başında Dirac bu yazılardaki tutarsızlıklara işaret etti ve nükleer bombanın nasıl yapılabileceğini tartıştı, burada bomba yapmak üzere bir araya getirilebilecek iki uranyum kitlesinin en verimli olacağı şekiliere de yer veriyordu . ı 943'ün bunu izleyen altı ayında Dirac fisyon geçiren bir uranyum blokunda nötronların geçişini teorik olarak araştırdı ve elde ettiği sonuçları iki rapor halinde sundu, raporlardan birini Peierls ve onun Birmingham'daki iki genç meslektaşıyla birlikte hazırlamışlardı. Bu iki genç meslektaştan biri Peierls'ın kiracısı, Bristol'de öğrenim görmüş, Nazi Almanya'sından kaçmış, yirmili yaşlarının başlarında, yeteneksiz ama kibar bir adam olan Klaus Fuchs'tu . O ve Peierls, Dirac'la gizli araştırmaları üzerine konuşmak için Cavendish Caddesi 7 nurnaraya geldiklerinde çevreden kimsenin onları duymamasını sağlama almak üzere hep birlikte arka bahçedeki çimenliğin ortasına geçtiler. lı6l Evde kalması rica edilen Manci bunun ne demek olduğunu biliyordu ve alınd ı : Potansiyel kulak misafiriydi o. Bu açık hava konuşmaları sırasında Dirac ve Peierls, Fuchs'un zaman zaman tuhaf davrandığını fark ettiler. Kendini iyi hissetmediğinden yakınan Fuchs onların yanından ayrılıyor ve geri gelmesi şaşılacak kadar uzun sürüyord u . l21l Dirac ve Peierls'ın Fuchs'un davranışını anlamasına daha yedi yıl vardı. ABD'de bomba üstüne çalışan bilim insanları ve onların İngiltere'deki ortakları arasında işbirliği çalışmaları gerilimli ve güçtü fakat ı 943 yaz sonunda Roosevelt ve Churchill arasında geçen barış sağlama konuşmalarının ardından sorunlar çözülmüş görünüyord u . İngiliz bilim insanlarının pek çoğu na göre, kendilerinin de Manhattan Projesi'ne katılması gerektiği belliydi, böylece yaklaşık yarım düzine İngiliz bilim insanı (buna Peierls, Chadwick, Frisch ve Cockcroft da dahil) New Mexico çölündeki Los Alamos merkez üssünde çalışan Oppenheimer ve ekibine katıldı. lı sl Oppenheimer, Chadwick üzerinden Dirac'tan Manhattan ekibine katılmasını istedi, 402
ama Dirac kabul etmedi. lıgl Bundan bir yıl kadar sonra Dirac atom bombası projesi üstüne çalışmayı bıraktı ve bunun nedenini hiçbir zaman tam olarak açıklamadı. Peierls daha sonra bu konuda, muhtemelen doğru olan şu görüşü öne sürdü : "Bence o atom bombalarıyla anılmak istemeyeceğini hissetmeye başlamıştı, kim onu suçlayabilir ki bunun için?'13ol Dirac Nazilerin atom bombası kullanılmadan yenilgiye uğratılabileceğini düşünmeye başlamış olabilir. Belki de, Manhattan Projesi'nde çalışan Amerikalı bilim insaniarına İngiliz meslektaşlarının yaptığı bütün araştırmalar açık olduğu halde, Amerikalıların buna, tam güvenlik izni verilen yegane İngiliz olan Chadwick hariç, aynı açıklıkla karşılık vermemesinden şikayetçi olan Blackett'tan etkileniyordu Dirac. Blackett bu konudan o kadar rahatsızdı ki, İngiliz meslekta larını Manhattan Projesi'nde yer almamaya ikna etmeye çalıştı. 31 S Kasım ı 943 gecesi Luftwaffe, Cambridge'i son kez bombaladı. Cambridge'de savaşın başından beri bombalama ikazı veren sirenler 424 defa almış, bombardımanlarda otuz kişi ölmüş, elli bir ev yıkılmıştı. 32 Her akşam hava kararırken, Dirac ve ailesi karartma gecelerinin artık biteceğini umut etti, ama yetkililer ertesi senenin Eylül ayına kadar uygulamayı kaldırmadı. l33l O sırada Dirac kardeşi Betty ve ailesi için sürekli endişe ediyord u . Dirac'ın isteği üzerine Heisenberg, Nazi işgal kuwetlerine Betty'nin Yahudi olmadığını bildirdi, ama Joe ve oğulları Roger hala çok ciddi tehlike içindeydi. l3 4l Di ra c onlardan son kez haber aldığında, ı 943'ün Eylül ayı başında, Nazilerin Joe'ya ya kısırlaştırılacağını ya da Polanya'ya çalışma kampına gönderileceğini söylemesinin ardından, Amsterdam'daki evlerinden (ev, Anne Frank'ın gizli sığınağına kısa bir tramvay yolculuğu kadar yakındı) yeni kaçmışlardı. Joe çalışma kampının idam cezasına eş olduğunu biliyordu herhalde ki aile, kısa bir süre sonra Müttefikler tarafından kurtarılacağını ümit ettikleri Budapeşte'nin yolunu tuttu . l3 sl Betty'ye yardım etmekten aciz Dirac, evinde oturup savaşın bitmesini bekledi. Bu dönemde çekilen birkaç aile fotoğrafında, arka 403
bahçede şezlongda oturmuş, Oz Büyücüsü kitabından Mary'ye okumayı öğretirken görülüyor. Mary'nin hatırladığı en eski şeylerden biri, babasının ona D-o-r-o-t-h-y [söz konusu kitabın kahramanı olan küçük kızın adı-ç.] halflerini okuduğ u . l36l Mary ve Monica, İngiliz aile hayatının sloganı olan "Büyükler dururken küçüğe söz düşmez" cümlesine uygun olarak disiplinli yetiştirildiler, ama dini görüşlere maruz kalmadılar. l37l Yine de Dirac d ine en azından saygı göstermiş gibi duruyor, zira o ve Manci geleneğe uyarak kızlarının ikisini de vaftiz ettirdiler. l3 sl M uhtemelen karısının etkisiyle, bu katı tanrıtanımaz biraz yumuşamış. Dirac kolejde kuantum fiziğine konsantre olmaya ne kadar çalışsa da, askeriyenin daimi varlığı ona Hitler'e karşı zafer kazanılacak gibi görünmekle beraber bu zafere kesin gözle bakılamayacağını hatırlatıyord u . Kraliyet Hava Kuwetleri subayları hala kolejin büyük bölümünü işgal etmekteydi ve askeriye saklı tuttuğu amaçlarla kullanmak üzere toplantı odasına el koymuştu . l3 9l St John's hoca ları, Müttefik kuwetlerin 6 Haziran ı 944'te çıka rtma yaptığı Normandiya kıyılarının alçıdan yapılmış devasa bir modelinin bu odada olduğunu ancak çok sonraları öğrendiler. Churchill'in önde gelen generali Montgomery savaşın sonunun yaklaştığını düşünüyor, Almanların daha uzun süre dayanabileceğine inanmıyordu . Yine de Dirac Sighs Köprüsü'nden sorgulanmadan geçemiyordu . Ona, "Gelen kimdir?" diye soran muhafız tek bir cevabı kabul ediyordu : "Dost." Di ra c düşmanın hala devam eden tehdidini çoğu kişiden daha iyi biliyord u . Haziran 1944'ten itibaren zafer kaçınılmaz görünse de Dirac, Heisenberg de dahil Alman bilim insanlarının nükleer silahı çoktan üretmiş olabileceğinin farkındaydı. Bir yıl kadar önce, Norveçli mülteci kimyacı Victor Goldschmidt'ten, Heisenberg'in M üttefiklerin Tüp Alaşımları Projesi'nin Almanya'daki denginde çalışmakta olduğunu duymuştu . Yüzlerce potansiyel kurbanın kaderinin, en yakın Alman arkadaşının bilimdeki başarısına bağlı olduğunu biliyordu Dirac. l4ol Dirac savaşın bitmesini beklerken kitabının yeni baskısı üstünde çalışmaya başladı. Bu seferki asıl yeniliği, ilk olarak savaş patlak vermeden kısa süre önce bulduğu yeni bir gösterim yöntemini 404
tanıtmaktı. Bu simgeler sistemi, kuantum mekaniği formüllerinin özel bir derli toplulukla, kısa ve öz olarak yazılmasına imkan veriyordu : Dirac'ın, Baker'ın çay partilerinde görüp beğendiği türde bir tabioydu bu . Gösterimin temel öğesi, q diye adlandırılan bir kuantum durumu için kullanılan idi; bunların ikisi birlikte gibi matematik ifadeleri oluşturuyor, yani bir parantezi tamamlıyorlardı. Dirac bu doğrusal mantıkla, parantezin [İngilizcesi bracket-ç.] her parçasına, " bracket" kelimesinin ilk üç ve son üç harfini kullanarak "bra" ["sutyen" anlamına gelir-ç.] ve " ket/1 isimlerini taktı. Sözlüklere konması birkaç yıl alan bu yeni kelimeler yüzünden, İngilizce bilmeyen binlerce fizikçi kuantum mekaniğinde bir matematiksel simgeye ne diye bir iç çamaşırının adının verildiği konusunda merakta kaldılar. Afallayan sadece onlar değildi. Bundan on sene sonra, St John's'ta bir akşam yemeğinin ardından Dirac yeni bir kelime icat etmenin ne zevkli olduğundan bahseden Donları dinliyordu, sohbetin bir sessizlik anında şu dört kelimeyi sarf etti : "Ben bra'yı [sutyeni-ç.] icat ettim." Yüzünde gülümsemeden eser yoktu . Donlar merakla birbirlerine baktılar, bir kıkırtı silsilesi koyvermemek için kendilerini zor tutuyorlardı; içlerinden biri Dirac'a sözlerini biraz açabilir mi diye sord u . Ama o başını salladı ve iş arkadaşlarını merakta bırakarak mutadı olan sessizliğe döndü . l4 ıl Avrupa'da savaş, 8 Mayıs ı 945'te zayıf bir şekilde bitti. İngiltere'de, savaşın bitmesinden duyulan rahatlama, sanki bütün ülkenin oh çekmesi gibiydi. Cambridge'in merkezinde binlerce kişi, öğleden sonranın kavurucu güneşi altında Market Square'da [Pazar Meydanı-ç] toplandı, düzinelerce bayrak esintiyle ağır ağır dalgalanıyordu . Belediye başkanının konuşmasının ardından iki banda kentin sokaklarında ayrı ayrı yürüdü, her birinin peşinde yüzlerce insan vardı, onlarca çift sokaklarda yanak yanağa dans etti. St John's Koleji makamları bir günlüğüne bütün formaliteleri bıraktılar: Toplantı Odası sadece hocalarla değil, normalde oraya alınmayan ama şimdi yeni barışa kadeh kaldıran düzinelerce lisans öğrencisiyle doldu taştı. l4 ıl Dirac ve ailesi barışı yakındaki bir sokakta komşularda o anda kuruluveren çay partisinde, sehpalar 405
üstünde sunulan örekleri ve şipşak sandviçleri hapur hupur götürerek kutladılar. 43 Dirac eğer bilimin kısa sürede normale döneceğini düşündüyse yanılıyordu . 1 945 ilkbaharında o ve yedi meslektaşı (içlerinde Blackett ve Bernal da vardı) SSCB Bilimler Akademisi'nin iki yüz yirminci yılı dolayısıyla� Haziran'da yapılacak kutlarnalara gitmek için vize başvurusunda bulundular; Dirac için bu gezi Kapitsa'yı ve diğer Rus dostları tekrar görme fırsatı olacaktı. Fakat Churchill onlara vize verilmesini, daha sonra ortaya çıktığı üzere, Dirac ve meslektaşları savaş sırasında Sovyetler'den gizlenen bazı nükleer sırları Stalin'in bilim insanlarıyla paylaşabilir diye reddetti.l44l Londra'daki Deniz Kuwetleri Bakanlığı binasında bu konu üstüne tartışırken sinirlerine hakim olamayan Blackett, büyük bir gösterişle, horozlanarak binadan çıktı, hükümetin onun sadakatine dil uzatmaya cüret etmesine çok öfkelenmişti. l4 sl Dirac da kızgındı ama bu hissini sadece tamamen sessiz kalarak ve tek başına uzun bir yürüyüşe çıkarak gösterdi. l4 6l Avrupa'da savaşın bitmesinden birkaç hafta sonra, Nazilerin toplama kamplarına dair haberler sızmaya başladı. Manci sadece Almanlardan değil, zulme göz yumduğundan emin olduğu "bu pis Polonyalılar"dan da nefret ediyord u . Crowther'a, Dirac'la ender giriştiği kavgalardan birini ettiğini yazdı, anlaşılan, Manci bu vicdaniara sığmaz zalimliğin ortaya çıkı ına verdiği tepkide Dirac'ı kendine fazlasıyla hakim görmüştü . 47 Dirac'lar Ma nci'nin bazı akrabalarının muhtemelen kamplarda öldürüldüğünü ve Betty'nin kocası Joe'nun da öldürülmüş olabileceğini biliyorlardı. Joe'nun durumuna dair haber Dirac'lara Temmuz başında, Dublin'e Schrödinger'leri ziyarete gitmeye hazırlanırken geldi. l4 sl Joe sağdı. Budapeşte'de Nazilerin eline düşmüş, onlar da onu Avusturya'daki Mauthausen-Gusen toplama kampına göndermişlerdi; Joe orada Wiener Graben taşocağında zorla çalıştırılan binlerce insandan biriydi, kazmayla granit çıkarıp, büyük ta arçalarını tepeye kadar yüz seksen altı basamak yukarı taşıyord u . 4 9 Mahpus arkadaşlarının birçoğu dondurucu soğuğa dayanamayarak veya çalışmaktan canları çıkarak öldüler, kimi de yaralanınca veya yorgunluktan yere 406
yığılınca SS subayları tarafından enselerine sıkılıveren kurşunlarla can verdi. ı 945 yazında kamp kurtarıldığında oradan çıkan Joe ölü gibi görünüyordu; bir lokma yemeğe muhtaç, bir bileği kırık, bir böbreği fena halde iltihaplanmış ve bir parmağı eksilmişti. lsol Fransa'da bir Amerikan askeri konukevinde iyileşmekteyken Betty'den ve oğulları Roger'dan bir haber almak için yanıp tutuşarak Manci'ye, Kapitsa'nın belki Betty'yi bulmaya yardımcı olabileceğini yazdı, zira Macaristan'ı Ruslar almıştı. Merakla beklediği haberi alması çok sürmed i : Eylül başında Manci'den Betty ile Roger'ın iyi olduğu haberini aldı. 6 Ağustos'ta çok korktuğu haberi aldı Dirac: İngiliz hükümetinin zımnen kabul etmesiyle, Amerikalılar Hiroşima'ya atom bombası atıp kırk bin Japon sivili katletmişti. O akşam saat 9'da Dirac salonda radyodan haber bültenini dinliyord u : "Haberleri veriyoruz: Asıl mevzu, Müttefik bilim insanlarının muazzam başarısı, atom bombasının üretimidir. Bir bomba Japon askeri üssüne atıldı bile. Sadece bu bomba, bü ük on tonluk bombalarımızın iki bin katı patlayıcı güce sahipti.' sı Churchill'in ve ABD başkanı Truman'ınkiler de dahil olmak üzere resmi açıklamaları okumanın ardından, BBC spikeri komik sayılacak kadar sıradan bir şekilde haberleri bitird i : "Yurtta tatil güneşli ve fırtınalı geçti; Lords'ta rekor kalabalık Avustralya'nın beş kalede 273 sayı yapmasını seyretti.' 52 İşte yine her şey güzeldi, kriket oyunları tekrar başlamıştı. Ulusal basın, atom bombasının tasarımına katkıda bulunan Cockcroft ve Darwin dahil olmak üzere önde gelen İngiliz bilim insanlarının başarısını övmeye başladı hemen . Kimse Dirac'tan bahsetmedi, o da buna memnun olmuş olsa gerek. "Atom bombası"nın yıkıcılığı karşısında şok geçirmeyen pek az sivilden biri, ı 9 ı 4'te bu kelimeyi ortaya atan ilk kişi olan yetmiş dokuz yaşındaki H .G. Wells'ti. 9 Ağustos'ta ABD başkanı Truman Nagazaki'ye de bir atom bombası atılmasını emrederken, Daily Express onun öngördüğü çağa dair bezginlikle dolu bir kişisel yorumunu yayımladı. ls3l Wells bir yıl sonra öldü . ı 4 Ağustos'ta Japonya'nın teslim olduğu haberi İngiltere'ye 407
geldiğinde halk yine coştu, Cambridge'de Market Hill yine Avrupa'da Zafer Günü'nü kutlayan kalabalıklarla doldu taştı. ls 41 ABD'de basın Oppenheimer'ı övgü yağmuruna tutuyor, onu Zeus'a [Yunan mitolojisinde tanrılar tanrısı-ç.] benzetiyordu . Ete kemiğe bürünmüş fiziğin zaferiydi o. lssl Cambridge'den sadece yirmi kilometre uzakta, Gadmanchester köyü kırsalında kırmızı kiremitten bir George dönemi evi olan Farm Hall'da Heisenberg'in başka dokuz Alman bilim insanıyla beraber hapsedildiğinden Dirac'ın hiç haberi yoktu . ls6l Onlara iyi muamele ediliyord u : Evin idaresi onlara bırakıldı, günlük gazete temin edildi ve çevrede serbestçe dolaşmalarına izin verildi, ama eğer içlerinden kaçmaya kalkan olursa özgürlüklerinin geri alınacağına dair ikaz edildiler. Geldikten birkaç gün sonra Heisenberg yetkililerin onu ve meslektaşlarını neden kimseye duyurmadan hapsettiklerini merak etti : "Belki de İngiliz hükümeti komünist profesörlerden, Dirac'tan filan korkuyor. 'Onların nerede olduğunu Dirac'a, Blackett'a söylersek bunu hemen Rus arkadaşlarına, [mesela] Kapitsa'ya bildirirler' diyorlar.'1s 71 Heisenberg ve meslektaşları ilk atom bombasının atıldığı haberini, haber BBC radyosundan yayınlandıktan kısa süre sonra duyunca hem şaşırdılar hem de inanamadılar. Tutuklulardan Otto Hahn acı acı şu gözlemi yaptı : "Amerikalıların elinde uranyum bombası varsa siz hepiniz ikinci sınıfsınız. Vah gariban Heisenberg . '1ssl İngilizlerin onların konuşmalarını kaydettiğini bilmeyen (bu hiç akla gelecek şey değildi, diye kıkırdayacaktı sonradan Heisenberg) Almanlar ne hissettiklerini rahat rahat konuştular. İngiltere makamları bu konuşma kayıtları üstündeki gizliliği ancak ı 992'de kaldırdı; o zamandan beri, çözümlemelerin üstüne üşüşen tarihçiler çok çeşitli sonuçlara vardılar. Bazı uzmanlar Heisenberg'in atom bombasının nasıl yapıldığını anlamaya hiç yaklaşamadığını düşünüyor, bazıları ise onun da bir atom bombası yapabileceğini, ama Nazilerin eline böyle bir araç geçmesin diye araştırmalarını ağırdan aldığını söylüyor. Fakat Farm Hall'da kaydedilen konuşmalar sırasında Heisenberg'in de arkadaşlarının da Nazi rejimiyle birlikte çalışmaktan dolayı ciddi bir rahatsızlık 408
duyduklarına dair herhangi bir ifade kullanmadıkları ortada . ***
Ekim ı 945'te Dirac'ın Cambridge'deki hayatı neredeyse normale dönmüştü . Birkaç hafta önce, verdiği kuantum mekaniği dersini alan öğrenci sayısının yüksekliğini (öğrencilerin birkaçı hala üniforma giyiyordu) görünce şaşırmıştı. İlk dersin başında sınıfa, "Bu kuantum mekaniği dersidir" diye ilan etti, belli ki öğrencilerin çoğunun yanlış sınıfa geldiğini düşünmüştü . Gruptan kimse sınıftan çıkmayınca duyurusunu daha yüksek sesle tekrar etti. Yine de öğrencilerden hiçbiri çıkıp gitmedi. ls 9l Birkaç hafta sonra Betty ve oğlu Roger, ikisi de aç, travma halinde ve tedirgin halde Joe'yla yeniden bir araya gelene kadar kalmak üzere Cavendish Caddesi 7 nurnaraya geldiler. Betty ve oğlu Budapeşte'de neredeyse açlıktan ölüyariardı ve Betty şehrin kurtanlışının da birçok gazetecinin haberlerinde yansıttığı kadar sevinçli olmadığına tanık olmuştu; ona göre şehri kurtaran Rus birlikleri, kovdukları Nazi ordusundan çok daha vahşiydi. Daha sonraki yıllarda Betty için savaş anıları konuşulamayacak kadar acıydı, ama ailesinin savaştan sağ çıkmasını mucize saydığın ı sık sık söyledi : "Ondan sonraki her şey ikramiye old u ." l6ol En güzeli de kızı Christine'in doğumuydu; Betty ve Joe'nun tekrar bir araya gelmesinin üstünden dokuz aydan biraz fazla zaman geçmişken dünyaya geldi Christine. Betty görüştüğü Macar tanıdıklarının çoğunun onun gözünden düştüğünü Cambridge'de kalırken nezaket gereği söylememiş olabilir. Çift taraflı oynayan, misafirperverlikten uzak Budapeştelilere dair hatıraları, Manci'yle ilişkisinde kapanmayan bir yaraya dönüşecek Dirac da bu ilişkinin mahcup ve etkisiz arabulucusu olacaktı. 61 Üniversitenin ve St John's Koleji'nin tıkır tıkır işleyen düzeni tekrar kuruluyord u . Dirac dikkati dağıtan şeylerden uzak bu hayat tarzını tercih ediyordu ama üzerinden atması gereken birkaç görevi daha vard ı : Savaş sırasında Crowther onu Nazi hattının gerisinde 409
kalan Fransa'daki meslektaşları desteklemek için, kendisinden fazla bir şey talep etmeyen İngiliz-Fransız Bilim Cemiyeti'nin İngiliz başkanlık görevini üstlenip, üyeleri arasında Blackett, Cockcroft ve Sernal'ın bulunduğu gayrıresmi bir komiteyle birlikte çalışmaya ikna etmişti. l6 ıl Savaştan sonra Crowther, savaş sırasında bilirnde yaşanan gelişmelere dair itibarlı bir konuşma dizisiyle cemiyeti canlandırmaya karar verdi ve Dirac'ı ilk konuşma ı "Atom Teorisindeki Gelişmeler" üstüne yapması için ikna etti. 63 Fransız biliminde önemli bir yeri olan bu etkinlik, yedinci bölgede [Paris'in bir mahallesi-ç.] karanlık bir yol üstünde Yunan tapınağı gibi duran halka ait bir bilim merkezi olan Le Palais de la Decouverte'te düzenlendi. 6 Aralık Salı günü günbatımından hemen sonra şehrin önde gelen bilim insanlarından yüzlerce kişi Dirac'ı dinlemek üzere Le Palais'nin yolunu tuttu . Atom bombasının sırlarını dinlemeyi bekleyen iki bin kişi salonda yer bulabilmek için birbiriyle yarıştı. l6 4l Dirac konuşmaya başladıktan birkaç dakika sonra dinleyiciler, nükleer teknolojiye dair son havadisi değil, kuantum mekaniğinin içinde bulunduğu duruma dair bir sunum dinieyecek olduklarını anladılar. Düzinelerce insan salondan ayrılmaya çalıştı ama kaçış yoktu : Konuşmayı hoparlörden dinleyen yüzlerce kişilik aşırı kalabalık, çıkışları da doldurmuştu . Konuya ilgi duyan fizikçileri bir güzellik bekliyordu : Dirac'ın, kendisinin ortaya attığı en tanınmış teknik terimleri ilk kez kullanmasına tanık oldular. Bu terimler, kendisiyle Fermi'nin ı 926'da belirlediği kurallara uyan kuantum parçacıkları için kullandığı "fermion" ile Einstein ve Hintli teorici Satyendra Bose'nin belirlediği kurallara uyan diğer parçacıklar için kullandığı "bozon"d u . Dinleyicilerin çoğu için bu, boşa harcanan bir akşamı n teseliisi olmuyordu : Konuşmanın sonunda bunların birkaçı kapıya doğru ok gibi fırladı. Konuşmadan sonra verilen yemekli davette bu durumdan duyulan utanç hala hissediliyordu şüphesiz, ama Dirac muhtemelen bunun farkında değildi. Bilim için iyi geçmeyen, Dirac'ın da kuantum fiziğindense mühendisliğe katkı yaptığı altı senenin ardından, hayatın normale dönüyor olması onu rahatlatıyordu . Fakat artık otuzunu çoktan aşmış, bir zamanlar teoricinin üretken 410
kariyerinin sonu olduğunu düşündüğü yaşı geçmişti : Köklü bir yenilik getirecek şeyler düşünmek için acaba a rtık çok mu yaşlıydı?
411
24. Böl ü m Eyl ü l 1946- 1 9 50 Amerika'da gençler, kendi lerinden yaşl ı olanları tecrübesizi ikierinden sonuna kadar fayda landı rmaya her zaman hazırdır. OSCAR WILDE, The America n Invasion (Amerika n İşga li), 1887
Eylül ı 946'da, genç kuşağın pençeleri Dirac'a yine değ di. Princeton kampusünden bir kilometre kadar uzaktaki Princeton Lisansüstü Koleji'nde "Atom Biliminin Geleceği" konulu konferanstaydı. Çayırlık bir tepenin üstünde ağaçların arasına yuvalanmış kolej gotik bir manastır gibi görünüyordu, çevredeki kırsal alana kolejin görkemli kulesi hakimdi : İngiliz sükunetinin resmi gibi. Gelenlerin çoğu kolejin yüzyıllardır Princeton'ın simgesi olduğunu zannediyordu, halbuki yapılah daha ancak otuz üç sene olmuştu . Konferans, üniversitenin kuruluşunun iki yüzüncü yıl kutlamaları çerçevesindeki bir dizi uluslararası olayın ilkiydi; sahte samimiyetlerle el sıkmalar, lüks, sefalı yemekler ve renkli gösteriler aylarca sürecekti. [!] Konferansı düzenleyen Eugene Wigner, Manhattan Projesi'ni yeni tamamlamış ve davetliler listesinde, hepsi de savaşı arkalarında bırakıp fizikte yeni bir sayfa açmaya hazır olan Blackett, Fermi, Oppenheimer, Van Vleck ve Joliot-Curie gibi etkileyici isimleri bir araya getirmişti. Konferansın ikinci günü sabah saat dokuz buçukta Dirac'ı, bilirnde ABD'nin en heyecan verici yeteneklerinden biri olan Dick Feynman (Feynman, adını Richard değil Dick diye söylerdi) takdim etti. New York'un banliyösü Far Rockaway'de büyüyen Feynman yirmi sekiz yaşında, endamlı bir adamdı; fikirler ve havalı espriler saçıp duruyordu ama on dört ay önce veremden ölen ilk eşinin yasını tutmaktaydı. Daha sonra itiraf etti ki kendi parlak devrinin 412
çoktan yitip gitmiş olmasından korkuyordu . Feynman, Dirac'ı takdim ederken üstünde kendinden şüphe etmenin ağırlığını taşımaz gibi görünüyordu ama "Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nı elli üçüncü seçim bölgesine takdim eden se im kampanyası çalışanı [mekanik siyasetçi] gibi" hissediyord u . 2 Dirac'ın onu büyülemesini beklemiyordu Feynman : Birkaç hafta önce gördüğü, kahramanına ait elle yazılmış bir metni, geri kalmış, bayat ve "önemsiz" bulmuştu . Dirac temel parçacıkların, en sevdiği matematik aracı olan Hamiltonian kullanılarak nasıl tanımlanabileceğini tartıştı : Dirac'a göre ilerlemenin yegane yolu buydu ve dinleyicilere (çoğu konunun uzmanı değildi) işin teknik ayrıntılarını anlatmaktan sakınmadı. Feynman'ın korktuğu üzere konuşma sıkıcı old u . Daha beteri, Dirac'ın yeni bir fikri yoktu .@] Alkışiardan sonra Feynman dinleyiciler arasındaki sıradan insanlara Dirac'ın neden bahsettiğine dair bir fikir vermeye çalıştı, uğradığı hayal kırıklığını gizlerneyerek Dirac'ın "yanlış iz sürmekte" olduğunu belirtti. Her zamanki şaka kotasını da aşarak, Bohr'un ayağa kalkıp onu [Feynman'ı] süreci biraz daha ciddiye almaya davet etmesine yol açtı. Birkaç saat sonra Feynman konuşma yapılan odanın penceresinden bakıp Dirac'ın kendini konferans programından muaf tuttuğunu, "hiç kimseye ilgi göstermiyor" olduğunu, çimiere uzanmış, dirseğine dayanarak sonbaharın ilk günlerinde gökyüzüne boş boş bakmakta olduğunu görd ü . İşte şimdi Feynman'ın karşısında, dört yıldır kafasını kurcalayan bir konuyu Dirac'la rahat rahat konuşma fırsatı vardı. Feynman lisansüstü öğrencisiyken, Dirac'ın, klasik en az eylem ilkesinin kuantum mekaniğine nasıl uygulanabileceğini, kuantum mekaniğinin, Heisenberg ve Schrödinger'inkinden farklı versiyonunu kurmakta kullanılabileceğini ve yine aynı sonuçların elde edileceğini gösteren "küçük makale"sini çalışmıştı. � Dirac makalesinde anlaşılmaz bir şekilde konuşarak, kritik bir kuantum niceliğinin, klasik eşdeğerine "benzer" olduğunu söylemişti ama Feynman burada kullanılması gereken doğru kelimenin "orantılı" olduğunu düşünüyordu (yani, eğer kuantum niceliği değişirse, klasik nicelik de her zaman onunla orantılı olarak değişir) . Nihayet Feynman Dirac'ın ne kast ettiğini öğrenme fırsatı 413
buluyord u . Feynman derdini Dirac'a anlattı ve sadede geld i : FEYNMAN : Orantı lı olduklarını bi liyor muydunuz? DIRAC: Orantılılar mı? FEYNMAN : Evet orantı lılar. DIRAC: İlgi nç. �
Sonra Dirac kalkıp gitti. Bunun ardından Feynman kuantum mekaniğinin kendi kurduğu yeni versiyonuyla meşhur oldu ama bu payeyi hak etmediğini düşünüyord u . "Küçük makale"yi daha iyi okudukça aslında yeni hiçbir şey yapmadığını görüyord u . Daha sonra tekrar tekrar, "Bütün bu gürültü neden kopu or bilemiyorum; bunların hepsini benden önce Dirac yapmıştı" dedi. 6 Feynman kendisinin büyük bir fizikçi olduğunu göstermek için daha yapması gereken pek çok şey olduğunu biliyord u . Hedefinin büyüklüğünün işaretini, konferans fotoğrafı çekilirken Dirac'ın arkasında durarak vermiş sanki, tıpkı ı 927 Solvay Konferansı'nın fotoğrafında Dirac'ın Einstein'ın tam arkasında durması gibi. Birkaç sene içinde Feynman'ın analiz ve sezgi kuweti onun pek çok insanın gözünde Amerika'nın en iyi teoricisi olmasını sağladı. Wigner da katılı ordu bu görüşe: "Feynman ikinci bir Dirac, fakat bu seferki insan .' 7 Bunu izleyen beş sene içinde, bazı bakımlardan teorik fiziğin elli yılının zirvesi olarak, yeni bir elektron ve foton teorisi doğdu . Bu büyük ölçüde Amerikalılara ait bir başarıydı, savaş sırasında nükleer silahlarla, radarla ve başka projelerle ilgili çalışmak için akademik kariyerlerini askıya alan aç genç bilim insanlarının başarısıydı. � Fizikçiler bol bol kaynak ayrılan amaca yönelik uluslararası ekiplerde çalışmış, Avrupa akademisinin seçkinci geleneklerini bir yana bırakarak Amerika Birleşik Devletleri'nin daha az resmiyetli, bir şey yapabilenin yaptığı sosyal ortamında işbirlikleri yapmışlardı. Şimdi 4 14
bunun meyvesini alma zamanıydı. Capital Hill'de fizikçiler, merak güdümlü araştırmaları desteklemek üzere devletin vergilerle elde ettiği dolarları kendilerine vermesini hak ettiklerini savundu lar. Willy Larnan � ve Orta Amerika'nın ekmek mücadelesi veren diğer işçileri bunu bilselerdi fizikçilerin işine taş koyariardı diye iddia edilebilir; fakat siyasetçiler ikna oldu ve temel fizik alanında araştırma ve eğitime o zamana dek duyulmamış rakamlarda devlet desteği sağladılar. ABD hükümeti ve özel kuruluşlar teorik fiziğe kaynak sağladı. Sam Amca çok büyük masraflara girerek deneycileri maddenin yapısını daha da ayrıntılı olarak araştırabilecekleri aletlerle donattı; deneyciler vakumda ışık hızının ufacık bir dilimi içinde hızlandırılan atomaltı parçacığı demetleri kullanıyorlardı. "Yüksek eneıj i fiziği" araştırmaları da Avrupa'da benzer yollarla gelişmişti, bilimin bu alanında (diğer pek çok alanda olduğu gibi) dünyanın lideri Amerika olsa da. Önde gelen atomaltı fizikçilerinin katılımıyla 1947'nin Haziran ayı başlarında ABD'de gerçekleşen savaş sonrası ilk konferans, gelecek otuz yıl için bu alanın gündemini belirledi. � Dikkatle seçilmiş yirmi üç bilim insanı (hepsi de erkek), alanlarını gözden geçirmek üzere Long Isiand'ın doğu ucu yakınlarında gözden ırak küçük bir yer olan Shelter Adası'nda bir handa toplandılar. Toplantının bundan daha olağanüstü bir açılışı olamazdı : İlk iki sunumda deneyciler Dirac denkleminin, yeni deney sonuçlarıyla uyumlu olmayan öngörülerde bulunduğunu açıkladılar. İlk konuşmacı Willis Lamb'de fizik laboratuvarına dalmış kovboy havası vardı. Fakat görünüş aldatıcıyd ı : Lamb büyük bir düşünür, en iyi teoricilerle aşık atabilecek kendini kanıtlamış bir deneyciydi. Dirac'ın teorisinde ciddi bir hata olduğunu ilan ederek toplantının müthiş bir şekilde başlamasını sağladı : Atomik hidrojenin, teoriye göre aynı eneıj iye sahip olması gereken iki eneıj i seviyesi arasında küçük bir fark vardı. İki eneıj i seviyesi arasında sıçrama yapan hidrojen atomlarının saldığı fotonlar, Lamb ve öğrencisi Robert Retherford tarafından Columbia Işıma Laboratuvarı'nda saptanmıştı. Lamb ve Retherford, savaş sırasında geliştirilen mikrodalga teknolojisinin kullanıldığı ustaca bir deneyde bu fatonları inceleyerek, her bir 415
fotonun, görünür ışığın bir kuantumunun enel]ısının sadece milyanda birine sahip olduğunu göstermişlerdi. New York'taki Columbia Üniversitesi'nden deneyci Isidar Rabi'nin yaptığı ikinci sunumu dinleyenler yine beklenmedik haberler duydular: Elektronun manyetizma gucu Dirac teorisinin öngördüğünden daha zayıftı. Dinleyiciler heyecan içindeyd i : Karşılarında, Dirac'ın güzel teorisinin saltanatına son veren ve onun yerini alması umulan bütün teoriler için hayati sınavlar sunan iki gözlem vardı. Konferansın dümenini Oppenheimer eline aldı, konuşmacıları zekice çapraz sorguya çekiyor, belki gösterişçi ama zarif düzeltme nağmelerini aralara serpiştiriyordu . Toplantının sonunda, asıl meselenin Lamb'in elde ettiği sonucu açıklamak olduğu aşikardı. Ama Dirac'ın bunların hiçbirinden haberi yoktu . Toplantı davetini kabul etmemişti, teorisinin nasıl yara aldığını Princeton'da sonbaharın bir pazar gününde, New York Times'ın ilk sayfasından okudu . [!Q] Shelter Adası Konferansı'ndan sonraki iki sene içinde, Lamb ve Retherford'un elde ettiği sonuçlar, dinleyiciler arasındaki en genç teoricilerin ikisi tarafından açıklandı. Bunlardan biri Feynman, diğeri de bir prensin edasına ve bir boksörün özgüvenine sahip New York'lu yalnız bir adam olan J ulian Schwinger'di. Feynman ile Schwinger yaşıttı ve ikisi de vaktinden ewel gelişen ergenlerken Dirac'ın kitabını okumuş, ikisi de teorilerini Dirac'ın "küçük makale"sine dayandırmışlardı. Gelgelelim iki versiyon birbirinden epey farklıydı : Schwinger'in matematiksel yaklaşımını anlamak zorken Feynman'ın yaklaşımı sezgilere uyuyor ve temel aldığı bilimi, en azından yüzeysel düzeyde görsel olarak canlandırmayı kolaylaştıran özel diyagramlardan faydalanıyord u . İki yöntem aynı sonucu veriyordu ve Schwinger'den başka herkes Feynman'ın yöntemlerinin daha çabuk ve kolay olduğunda hemfikirdi. Aynı sonuçların birkaç sene önce Japon teorici Sin-ltira Tomonaga tarafından elde edildiği ortaya çıktı. O da fikirlerini kuantum alan teorisinin Dirac versiyonu üstüne kurmuştu . Tomonaga öğrenciyken Dirac'ın kitabını hayranlıkla, deli gibi 416
çalışıyordu ve Dirac ile Heisenberg'in ı 929'daki Japonya seyahatleri sırasında Tokyo'daki konuşmalarını dinleyenler arasındaydı. Tomonaga'nın bu öncü çalışması, kendisinin de savaşın sonuna doğru Amerikalıların bombalayıp yerle bir ettiği şehri yeniden inşa etmeye çalışan karnı aç on binlerce kentliden biri olduğu Tokyo'da tamamlanmıştı. lııl Böylece, kuantum elektrodinamiğinin birbirinden farklı görünen ama anlaşıldığı kadarıyla aynı sonuçları veren üç ayrı versiyonu vardı şimdi. Bu üç teorinin, aynı temel teorinin versiyonları olduğunu ilk gösteren kişi Freeman Dyson, yani savaş sırasında Dirac'ın verdiği derslerde ona sataşıp duran öğrenci old u . Fizikçiler nihayet foton ile elektron arasındaki ilişkiyi, gözlemlerle on binde birkaç sayı fark mertebesinde (kabaca, bir kapının eninin uzunluğu içinde bir saç telinin kalınlığı kadar fark) uyuşan bir teoriyle anladıklarını söyleyebiliyorlardı. Kırk yıl sonra, çok daha kesin ölçümler teoriyle hala mükemmel bir uyum gösterirken Feynman bu teoriye "fiziğin pırlantası" diyordu . lııl Feynman'ın sık sık vurguladığı gibi, teorinin temel kavramları Di ra c tarafından, ı 927'de oluşturduğu teoride kurulmuştu : Feynman, Schwinger, Tomonaga ve Dyson aslında dahiyane matematik numaraları kullanarak teoriyi canlı tutmuş ve o utanç verici sonsuzlukların nasıl ayıklanacağını göstermişlerdi. Bu zaferiyle "acısını çıkaran ağır abi" olduğu için kendinden müthiş memnun olan Dyson, Dirac'ın yeni teoriyi nasıl bulduğunu duymaya can atıyordu . Eski hacasından bir-iki tebrik kelamı duymayı beklerken hüsrana uğradı : DYSON : E, Profesör Dirac, kuantum elektrodina miği ndeki bu yeni gelişmelere ne diyorsunuz? DIRAC: Bu kadar çi rki n olmasalar, yeni fikirleri n doğru olduğunu düşünebi lird i m .�
Yeni teorinin Dirac'ın en beğenmediği özelliği, renormalizasyon denen teknikti. 14 Bu teoriye göre, elektronun gözlenen eneıj isi, onun kendi eneıj isiyle ( elektron ile alanı arasındaki etkileşimden 4ı7
doğan enerjiyle), çıplak enel]ının, yani elektronun kendi elektromanyetik alanından tamamen ayrıldığı zaman sahip olacağı söylenen enerjinin toplamıdır. Ama çıplak enerji anlamsız bir kavramdır, çünkü aslında elektron ve alanı arasındaki etkileşimi durdurmak imkansızdır; ölçülebilen tek şey gözlenen enerjidir. Renormalizasyonun marifeti, teoride çıplak enerjiden söz edilen her yerde, bunun yerine, yalnızca gözlenen enerjilere bağlı olan niceliklerin kanabilmesini sağlaması. Bu teknikle teoriciler, deneycilerin ölçmek isteyeceği her türlü niceliğin değerini, her hassasiyet derecesiyle ölçmek için kuantum elektrodinamiğini kullanabilirler. Tekniğin başarısına rağmen Dirac bundan tiksiniyordu; kısmen, burada kullanılan matematiği görsel olarak canlandırmanın bir yolunu göremediği için, ama asıl olarak renormalizasyon işlemini suni bulduğu, teorinin temel sorunlarının üstünü örtrnek için uydurulmuş zarafetten uzak bir yol olarak gördüğü için . Ona göre doğaya dair temel bir teorinin güzel olması gerekir, halbuki renormalizasyon Dirac'ın anladığı güzellikten Arnold Schönberg'in � ahenksizlikleri kadar uzaktır. lısl Kullandıkları matematiğin sağlamlığındansa buldukları sonuçların güvenirliğini önemseyecek şekilde eğitilen mühendislerin renormalizasyon işleminden memnun olması beklenebilir, zira bu işlem, her zaman gözlemlerle çok yüksek bir hassasiyet seviyesiyle uyuşan sonuçlar veriyor. Fakat bunun aksine Dirac, kendisinin söz konusu tekniğe gıcık olmasının temel nedeninin aldığı mühendislik eğitimi olduğunu düşünüyord u . lı6l Tüccar Girişimciler Okulu'nda, mühendislikte, doğru seçilmiş yaklaştırmalar kullanarak gerçek hayatın karmaşık sorunlarını matematiksel olarak analiz edilebilecek şekilde sadeleştirme sanatını öğrenmişti. Di ra c ı 980'de yaptığı "M ühendis ve Fizikçi" konuşmasında bunu konu edinecekti : "M ühendisin temel problemi hangi yaklaştırmayı kullanacağına karar vermektir.'1ı71 İyi mühendisler, denklemlerde göz ardı edebilecekleri matematiksel terimiere dair, çoğu zaman fizik sezgisine dayanan akıllıca seçimler yaparlar: "Göz ardı edilecek terimler küçük olmalı ve göz ardı edilmelerinin sonuca büyük bir etkisi olmamalı. Mühendis küçük olmayan terimleri göz ardı etmemeli.'1ısl 418
Renormalizasyon, Dirac'ın işaret ettiği gibi, kendine mühendis diyen kimsenin kalkışmayacağı bir uygulamayı getirir: Bir denklemde büyük terimleri göz ardı etmek. Bir denklemdeki sonsuz derecede büyük terimleri görmezden gelmek bir mühendis için lanet edilecek bir şeydir. Fizikçilerin çoğunun böyle tereddütleri yoktu, önde gelen teoriciler Dirac'ın bu itirazlarına pek kulak asmadılar. Dyson'ın söylediği gibi, teorinin içerdiği sonsuzluklar giderilmiş olmasa da, bunlar deneycilerin fiilen gözlediği etkileri temsil eden formüllerden epey ayrı duran matematiksel ifadelerin içine çekilerek yalıtılmıştı. Dirac ikna olmadı. O, Schrödinger, Heisenberg, Pauli, Born ve Bohr (Dyson'ın tabiriyle "yaşlı tayfa'') şimdi teorik fiziğin kanatlarında yer alan Einstein'a katılmışlar, ana sahneyi sonraki nesil almıştı. Eski alemden bu alandaki yeni gelişmeleri yakınen takip eden bir tek Pa u li kaldı; geri kalanlar kendi kişisel dünyaianna çekildiler. Dyson ve arkadaşları kendilerinden yaşlı meslektaşlarını hor görüyorlardı : Bi lim tari hi nde devri mci ler ve muhafazaka rlar arasında, havada kocaman şatolar yapanlarla sağlam zemi n üstüne tuğlaları tek tek koymayı tercih edenler a rası nda hep bir geri l i m vardır. Norma lde genç devrimciler ile yaşl ı muhafaza karlar a rası nda geri l i m olur. [ . . . ] 1940'1arın sonunda ve SO'Ierin başları nda devri mci ler yaşl ı, muhafaza karlar gençti .[!il
Dirac bir bakıma teorik fiziğin Troçki'siydi : Çalıştığı konunun bir devrimden diğer devrime gelişme kaydedeceğini, her yeni devrimin öncekinden daha ileriye götüreceğini hayal ediyordu . Ama Dirac'a bakılırsa bu yeni kuantum elektrodinamiği ilerleme değild i : Bu teori onun Bristol'de beyaz yakalı, melek yüzlü bir ilkokul çocuğuyken, kolejde ön lüğü yağ içindeki mühendislik öğrencisiyken (ek iş olarak genel göreliliği çalışırken) ve üniversitede parlamaya başlayan bir matematikçiyken geliştirdiği estetik duyarlılığa aykırıydı. Bu benzersiz estetik tavrın güvenilir bir rehber olup olmadığıysa henüz ortaya çıkmamıştı. 4 19
Dirac gençken insanlara yakın olmakla ilgilenmiyordu ama zamanla bunun değerini öğrendi. Böylece savaştan sonra Cambridge ona hayalet şehir gibi görünmeye başladı : Fowler ve Eddington ölmüş, eski Rutheıford "oğlanları"nın hepsi başka yerlere gitmişti. Manci de gurbet acısı çekiyor, Princeton'daki ağabeyi Wigner'a, "Burası tamamen bambaşka" diye şikayet ediyordu .12ol Fiziğin Amerika'da yükselmesiyle birlikte Cambridge yeni döneme liderlik etmesi için yüzünü Dirac'a döndü, ama nafile. Sadece kendi araştırmalarıyla ve bir gıdım ders vermekle ilgilenen Dirac, Cambridge'deki teorik fizik öğrencilerinin elindeki ilkel imkanları geliştirmek için hiçbir şey yapmadı : Bölümde öğrenciler için hiç ofis yoktu, seminerler için bile programı ayarlamaları gerekiyordu . l2ıl Dirac şimdi, savaş sırasında yaptığı gibi evde çalışmayı tercih ediyord u . Manci çocukların onu rahatsız etmemesini sağlıyordu : Çalışma odasının kapısına vurarak onun dikkatini çekmeye çalışacak olurlarsa kötü şeyler gelirdi başlarına . ı 950'nin sonuna gelindiğinde Gabriel ile Judy artık evden ayrılmışlardı. Gabriel kariyer yapıyordu, Judy ise fırtınalı ergenlik döneminin ardından herhalde sakinleşerek, evlenmişti. Böylece Dirac'lara en küçük iki kızlarını büyütmek kaldı. Manci'ye göre Dirac onlardan "çok uzak duruyor"du Manci onu çocukları öpmeye teşvik etmek durumunda kalıyordu . 22 Mary de Monica da babalarının ünlü veya özel bir adam olduğunu bildiklerini hatırlamıyorlar, onlar Dirac'ı sıra dışı derecede sessiz ve iyi huylu, fakat duygusal olmayan ve kızdırılması son derece zor biri olarak hatırlıyor. Monica'nın aklında, babasının kahkahayla güldüğünü gördüğüne dair bir hatıra yok. Ama Dirac pek çok bakımdan tipik bir babaydı, çocuklarının habileriyle ilgileniyor, ödevlerini yapmalarına yardım ediyor ve onları hayvan beslerneye teşvik ediyordu, her ne kadar eve köpek getirmelerine izin vermese de; zira, Monica'nın anlattığına göre "köpek havlayınca ürkrnekten hazzetmezdi." l23l Hayvanların rahatını da önemsiyordu Dirac: Kızların kedisi için kapıda bir geçiş yeri tasarlarken, kedi delikten geçerken rahatsız olmasın diye bıyıklarının genişliğini ölçmüştü . 420
Dirac'ların evlerine gelen misafirler arasında Esther ve Myer Salaman vardı. Ukrayna'da doğup büyümüş olan Esther ı 920'1erin başlarında Einstein'ın öğrencisi olmuş, ı 925'te Cavendish'te çalışmaya başlamış ve bir sene sonra, fizyolog Myer'la evlenmişti. l24l Dirac'ın hayranlık duyduğu türden düzgün görünümlü, kendinden emin kadınlardı. Dirac onun ı9. yüzyılın önemli Rus romancıları üzerine coşkulu konuşmalarını dikkatle dinlerdi. Bu romancılar arasında, Dirac'ın en sevdiği yazar olan, her kelimesini özümseyerek iki senede bitirdiği Savaş ve Barış'ı yazan Tolstoy da vardı. Dostoyevski'n in Suç ve Ceza'sını da ayrıntılara aynı şekilde dikkat ederek okumuş, kitabı "hoş" bulmakla beraber şuna dikkat çekmişti : "Yazar bir bölümde bir hata yapıyor: Güneşin doğuşunu aynı günde iki defa tasvir ediyor.' 25 Manci hala Cambridge'e ait olmadığını hissediyordu, buranın donuk taşra hayatını hor görüyor, ömrünün geri kalanını şu renksiz İngiltere'de geçirme fikri onu umutsuzluğa düşürüyord u . Her gün, durgun ekonomiye, devam eden karne sistemine ve ürün kıtlığına dair ümit kırıcı haberler veriliyordu; savaş zamanı sıkıntılarının sonunun geldiğini gösteren hiçbir emare yoktu . Bu sıkışıklığı hisseden Manci, Monica'ya, "Eugene dayının temizlikçisine bir haftada verdiği para, babanın bana ev idaresi için bir ayda verdiği paradan fazla" diye yakınıyordu . l26l Zor zamanlardı; görmüş geçirmiş üst düzey memur Bob Morris'in çok doğru özetiedi i üzere "sağcı, sıkı, her türlü kısıtlanmış, vidaları sıkılmış bir toplum.' 2 7 Kolejlerin ve üniversitenin Donların eşierine yaptığı muamele hala Manci'nin canını yakıyordu ama umut verici birkaç işaret görmüştü . ı948'de yetkililer, fahri de olsa tam bir mezun sayılan ilk kadın olarak Kraliçe Elizabeth'i (daha sonra Ana Kraliçe) kaydettiler. l2sl Bundan bir sene sonra bu yasa kapsamında Cambridge'den ilk kadın öğrenciler mezun oldu . Cambridge Üniversitesi'nde kadınlar yavaş yavaş, Manci'nin istediğinden çok daha yavaş, eşitliğe doğru ilerliyorlardı. Yeni gelişen fizikçi kuşağı için Dirac soğuk ve uzak bir yabancıydı ama Heisenberg ve kuantum mekaniğinin öncüsü olan diğer u
42 ı
arkadaşları için ilgili bir dosttu . Savaştan sonra Heisenberg Naziler için nasıl çalışma yaptığını açıklaması gerektiğini biliyordu, ama yıpratıcı bir çabaydı bu : Eski dostu ve öğrencisi Peierls de dahil eski iş arkadaşlarının birkaçı onunla hiçbir şekilde görü rnek istemiyor, Einstein'sa ona aşağılık muamelesi yapıyordu . 2 9 Heisenberg ı 948'de (Dirac'ın orada olmadığı bir sırada) Cambridge'e döndüğünde bitkin ve gergin görünüyordu ama arkadaşlığı mükemmeldi (isteyen herkese dondurma ısmarlıyordu ve kimseyi hakir görmüyord u . Sımsıcak sarılıyordu ve dostça bakışları vardı. İşte o zaman Dirac anladı ki bu adam herkese dost davrandığı için Nazilerle de geçinebilmişti). Bir gece, Beethoven'ın S Numaralı Piyano Konçertosu 'nu (İ m paratar Konçertosu) provasız çalara k ev sahiplerini büyüledi. Onu dinlemeyi kabul eden herkese, asla Nazi olmadığını, Almanya'da meslektaşlarına sadakatinden dolayı ve Hitler'in en kötü niyetlerini hafifletmek için kaldığını dikkatle açıkladı. Cambridge'de iyi bir intiba bırakmakta kararlıydı, hatırianacak bir jest olarak, yakınlardaki Histon'da bulunan bir bitki merkezinden kırk sekiz tane gül fidanı aldı ve bunları Göttingen'deki bahçesine dikeceğinin duyulmasını sağladı. l3ol Dirac, Heisenberg'i savaştan sonra ilk görüşünde onun savaş zamanındaki davranışına dair açıklamasını olduğu gibi kabul etti ve Heisenberg'in son derece güç bir durumda makul şekilde davranmış olduğuna inandı. "Demokraside kahraman olmak kala " diye gözlemleyecekti Dirac, Ma nci onun saflığına gülerken . 31 Ma nci düzenbaz bir kişi olarak gördüğü Heisenberg'i küçümsüyordu : "Şu Naaaaazi.' 32 Heisenberg daha Hitler için çalışırken bile destek çıkıyordu ona Dirac. Max Born, Dirac ondan Heisenberg'in Kraliyet Cemiyeti'nin yabancı üyesi olmasını desteklemesini isteyince dehşete düşmüştü . Dirac, "Heisenberg'in keşfi, Hitler unutulduktan çok sonra bile hatırlanacak" diye yorum yaptı. l33l Dirac, Schrödinger'in isteksiz Kraliyet Cemiyeti'ne üyeliğini kuwetle savund u . Cemiyet yetkilileri arasındaki fikir birliği, içeriden birinin Dirac'a söylediğine göre, "bir büyük adım, ne kadar başarılı ve ne kadar önemli olursa olsun [ . . . ] yeterliliğe dair devam eden kanıtlarla desteklenmesi gerektiği" 422
şeklindeydi. l34l Bu açıklamaya herhalde inanmayan Dirac, Schrödinger meselesini sa h ipiendi ve ı 949'da seçilmesine yardım etti. Ona çok çok teşekkür eden Schrödinger, Dirac'a, "Sen gerçekten aziz sayılacak birisin" dedi. l3sl Mesele eski arkadaşların Nobel ödülü almasını desteklemeye geldiğinde ise böyle bir vicdan göstermedi Dirac: Ödülün güçlü adaylarına (Pauli, Born, Jordan, hatta Dirac'ın Cavendish'ten arkadaşı olan Blackett, Chadwick, Cockcroft ve Walton) hiç destek vermedi. l36l Dirac'ın aday gösterdiği tek fizikçi Kapitsa'ydı. l37l Dirac savaş esnasında Kapitsa'dan pek az haber alabilmişti ama Kapitsa'nın oksij eni sıvılaştırmak için bulduğu yöntemin, preslenmiş çelik üretiminde ve Sovyet kimya endüstrisinin birka kolunda verimliliği çok artırdığını Moscow News'ta okudu . 38 Stalin, Kapitsa'yla hiç tanışmadı fakat onu pek sevdiğine dair her türlü emare vardı; arada bir ona telefon ediyor, onu ödüllere boğuyordu ki bunlar arasında SSCB'de bir sivilin alabilece i en yüksek paye olan "Sosyalist Emek Kahramanı" ödülü de vardı. 3 9 Savaşın sonuna gelindiğinde Kapitsa devletle ve Stalin'le en iyi çalışan bilim insanının kendisi olduğunu ispatlamıştı, Stalin'i yüzsüzce yağlıyordu : "Ülke her zaman [siz ve Lenin gibi] önderleri olması talihine sahiptir.' 40 Amerikalılar Japonya'ya atom bombası attıktan iki hafta sonra Kapitsa'nın talihi çok kötüye döndü; Stalin nükleer teknoloji ve silahlar geliştirmek üzere özel bir komite kurup, başına da Üsteğmen Lavrentiy Beria'yı getirdi. Stalin'in saray erkanı içinde Beria en çok korkulan adamdı; zorba, seri tecavüzcü, rasgele insan öldüren bir katildi, ama tam bir idareciydi, dev bir sanayi kuruluşunu hiç zorlanmadan yönetebilecek türden adamlardandı. Stalin'in isteğiyle Beria Sovyetler'in nükleer projesinin liderliğini üstlendi ve kısa sürede Kapitsa'yla ta kıştı. Kapitsa ı 945 sonbaharında Stalin'e Beria'nın bilim konusundaki cehaletinden ve yetersizliğinden yakındı. l4 ıl Amirini uzaklaştırmasının mümkün olmadığını fark edince bu projeden affın ı rica etti. Stalin bunu kabul etti ve belli ki Kapitsa'nın hayatının tehlikeye girmemesini sağladı ama ona verilen bütün sorumlulukların geri alınması karşısında u
423
hiçbir şey yapmadı. ı 946'nın başlarında Kapitsa'nın itibarı kalmamıştı. Dirac'ın bunların hiçbirinden haberi olmadı : ı949 zına kadar, Kapitsa'nın savaştan sağ çıkıp çıkmadığını bilmiyord u . 42 Eylül ı947'de Dirac'ın son on yıldır geçirdiği en üretken yıl başladı. İzin yılını kullanmak üzere ailesiyle birlikte İleri Araştırmalar Enstitüsü'ne geldi. Enstitü sekiz yıl önce, kırmızı tuğladan, New England kiliseleri gibi sivri kuleli, dört katlı bir bina olan Fuld Hall'a taşınmıştı. Princeton'ın merkezinden yarım saat yurume mesafesin de, yaklaşık ı .600 metrekare çayırlık, ekin lik, ormanlık ve bataklık alan içinde, kristal gibi simetrik bir binaydı. Abraham Flexner'ın birkaç disipline yoğunlaşan, dünya çapında bir akademik kadroya sahip, idarenin ve istenmeyen öğrencilerin bu kadroya ayak bağı olmadığı bir akademik kurum hayalinin gerçekleşmesiydi bu . Enstitü Dirac için "cennet "ti. l4 3l Manci Princeton'da kendini rahat hissediyor, buranın zengin akademik ortamı, Cambridge'e nazaran canlı ve resmiyetten uzak oluşu ona iyi geliyordu . Buradaki camia ona arzu ettiği saygıyı gösteriyordu; sadece Dirac'ın karısı olarak değil, başlı başına parlak bir kadın olarak saygı görüyord u . ı947'de Oppenheimer'ın buraya başkan olması ve Dirac'a ziyaretçi olarak gelmesi için açık davet sunmasıyla enstitü Dirac için daha da cazip hale geldi. Manhattan Projesi'nden henüz çıkmış Oppenheimer "kudretten yanıp tutuşuyor"du, fakat içi rahat değild i : ABD başkanı Truman'a, "EIIerimin kanlı olduğunu hissediyorum" demişti. l44l Dirac ve ailesi için savaş sonrası İngiltere'sinin sıkıntılarından uzak olmak ferahlatıcı oldu, Princeton'dan ayrılırken albümleri anılarla doluyd u : Küçük kızlarının hafta sonları boş çay salonunda koşuşturmaları, enstitünün kilisevari sessizliğini bozan bağrışmaları; Einstein'ın akşamüstü çayına Dirac'lara gelmesi, Manci'ye bir fotoğrafını imzalaması; Van Gogh tablosuyla hava atan Oppenheimer; hafta sonları balta ı omza vurup Veblen'le yollara düşmek, koru da patikalar açmak. 45 Freeman Dyson, ı 948 Eylülü başlarında enstitüde bulundukları sırada Dirac'ları nasıl tanıdığını anlatıyor: 424
Herkes Manci'yi seviyordu : Gerçek bi r ka rakterdi; dai ma hayat dol u, da ima sohbete hazır. Dirac i letişi me Cambridge'deyken olduğundan da ha açı ktı . Onunla konuşmak olağanüstü zor değildi . Ona ciddi bir soru sorduğunuz za man bunu düşünüp ta rtar ve daima kısa ve konuyla doğrudan ilgili bir cevap verirdi .�
Gelgelim, Dirac'ın onu lüzumsuz konularda konuşturmaya çalışan yabancılara ayıracak vakti hala yoktu . Enstitüdeki matematikçilerden birinin eşi olan Louise Morse, Dirac'a Princeton'a alışıp alışamadığını sorduğunda onun sanki dilinin tutulduğunu ve sanki kendisi [Morse] pis su borusunun sızıntısıymış gibi, hızla öte yana döndüğünü anlattı. Şöyle hatırlıyor: "Tek kelime etmeden, sanki bütün bedeniyle, 'Sen ne diye benimle konuşuyorsun ki?' der gibiydi.'147l Dirac enstitüde Fuld Hall'un üçüncü katında, Niels Bohr'unkine bitişik mütevazı bir ofiste çalışıyordu . ı 947- ı 948'de Princeton'da kalırken Dirac'ın asıl projelerinden biri, on altı sene önce aklına düşen manyetik monopal teorisini geliştirmekti. Savaş sırasında böyle bir parçacığın bulunduğuna dair haberler duymuştu ve her ne kadar bu haberler yanlış çıktıysa da onun bu fikre duyduğu ilginin canlanmasını sağiarnıştı muhtemelen . l4 sl Manapollerin elektrik yüklü parçacıklarla nasıl etkileşeceğine dair ineelikle işlenmiş bir teori üretti, ama büyük bir olay olamadı bu teori. Teoriyi yakından takip eden pek az kişiden biri olan Pauli, insanlara taktığı lakaplar arasında daha kibar olanlardan birini Dirac'a yapıştırmadan duramad ı : "Monopolyon .'149l Bir başka projede kuantum alan teorisinin köklerine döndü . Elektronlar ve fotonların yeni teorisinden memnun olmadığından, kuantum teorisin in, elektrik ve manyetik alan gibi uzay-zamanın her bir noktasındaki fiziki durumu tanımlayan niceliklere uygulanışına yeniden baktı. Bu da o sırada yankı uyandırmayan bir araştırma oldu ama sonradan değeri anlaşılacaktı. ı 949'da yazdığı, Einstein'ın özel görelilik teorisinin Hamilton'ın hareket tanımlamasıyla nasıl bir 425
araya getirilebileceğine dair değerlendirme yazısı için de aynı şey geçerli. Yazının yanıltıcı derecede basit sunuşu fizikçilerin çoğunun buna dikkat etmemesine neden oldu, bazılarının pişman olacağı bir hataydı bu . Dirac hala modern kuantum elektrodinamiğinin yanlış olduğunu çünkü temelden hatalı olan klasik elektron teorisine dayandığını düşünüyordu . Böylece ıgs ı'de, on üç yıl önce geliştirdiğinden epey farklı yeni bir teori üretti. Bu kez elindeki klasik teori, sıvı gibi akan devamlı bir elektrik akışını tanımlıyordu; tek tek atomlar ancak klasik teori kuantumlandığı zaman ortaya çıkıyordu . lsol Teori kocaman bir fiyasko oldu . Dirac'ın teknik dehasını kimse tartışmıyordu ama verimli araştırma damarlarını bulma hissini kaybetmişti sanki. Yeni elektron teorisinin bir yan ürünüyle bu durumu bir kere daha ortaya koydu : Çoğu bilim insanının, Einstein'ın çoktan ortadan kaldırdığın ı zannettiği bir kavramı, eteri tekrar piyasaya çıkarıyordu Dirac. Dirac'ın eteri ı 9. yüzyıldakinden epey farklıydı : Ona göre eterin bütün hızları, uzay-zamanın her noktasında eşit ihtimaldedir. lsıl Bu eter diğer maddelere göre kesin bir hıza sahip olmadığı için Einstein'ın görelilik teorisiyle çelişmez. Dirac'ın hayal gücü bu açık noktadan geçerek, vakumda kuantum uyarılmasının arka planı olarak eteri yeni baştan icat etti; sonradan daha da ileri giderek bunun "maddenin ok hafif ve seyrek biçimi" olduğu şeklinde spekülasyon yaptı. 5 2 Basının bilim insanlarından daha çok ilgilendiği bu fikir bir yere varmıyordu : Mantık mükemmeldi ya, doğayla hiçbir bağı yok gibi görünüyord u . ls3l Dirac elli yaşına geldiğinde sanki Einstein'ın yürüdüğü yollardan geçiyor gibiyd i : Ana-akım fizikçilerden yalıtılmaya doğru gidiyord u . Princeton'da Einstein yalnız bir figürdü, son araştırma haberleriyle ilgilenmiyordu, kuantum mekaniğinin en baştan itibaren devreye girmediği bir birleşik alan teorisi bulmaya çalıştığı kendi donkişot projesine gömülmüştü . Siyasette hala aktifti, solcu ve ırkçılık karşıtı birkaç örgütü destekleyerek Federal Araştırma Bürosu (FBI) başkanı J. Edgar Hoover'ın asabın ı bozmaktaydı. Hoover ı 950'de "Einstein'ı almak" için gizli bir seferberlik emri verdi, amacı onu sınırdışı 426
etmekti. ls 41 Einstein izlendiğinden habersiz, çantası koltuğunun altında, enstitü yakınlarındaki Mercer Sokağı'nda bulunan evinden ofisine doğru yürüyor, yere atılmış sigara izmaritlerini alıp bir fırt çekmek için duruyordu sadece. En sevdiği yol olan Battle Yolu'nun düz kısmında, yolun iki yanında yükselen çınar ağaçlarının arasından, şeref kıtasının kılıçları gibi birbirine geçmiş dallarının altından geçiyordu . � Dirac İleri Araştırmalar Enstitüsü'nde siyasetin gündelik, sıradan akışını göz ardı edip rahatça çalışabiliyord u . Fakat bu huzur, enstitü müdürünün geçmişini kurcalamakta olan FBI ajanları ve gazeteciler tarafından bozulmak üzereydi. Oppenheimer'ın geçmişteki komünizm sempatizanlığı (ve Dirac'ınki de) pek yakında karşıianna konacaktı.
427
25. Böl ü m •
19 50'1 e ri n I l k Yl l la r• - 1 9 5 7 Eski Komünist suçluydu çünkü Sovyetler'i n i nsa nların sömürülmediği ve ma ntı ksız israfı n olmadığı geleceği n sistemini geliştirdiğine gerçekten i nanmıştı . Bu saflık bile [ . . . ] a rtık bir suçl uluk ve utanç kaynağı olmuştu. ARTH UR MİLLER, Ti mebends ("Zamanmenderesi" [ Arthur Mi l ler'ı n otobiyografisi -ç), 1987
"Babamın ağabeyine ne oldu?" diye soruyordu Dirac'ın kızları annelerine. "Şşş! Bundan bahsetmek yok!" derdi Manci, hep aynı cevabı vererek. Dirac, Felix'in intiharı hakkında sadece onunla konuşuyor, o zaman bile ayrıntıya giremiyordu . Onun bu meseleyi hala kapatamadığını biliyordu Manci. Bir keresinde Mary ile Monica ısrar edince Dirac bir çekmeceden küçük, teneke bir kutu çıkarıp kapağını açtı, içinde merhum ağabeyinin bazı fotoğrafları vardı; sonra kapağı hemen kapatıp kutuyu yerine koydu . Felix'in ölümünün üstünden yirmi beş yıldan çok zaman ge mişti ama Dirac onun yüzüne kısacık bakmaya bile zor dayanıyord u . ı Dirac'ın evdeki tavırlarına bakılırsa, babasının onları yetiştirirken yaptığı en büyük hatalar olarak gördüğü davranışlardan kaçınmaya çalışıyordu . Charles'ın aksine Paul, kızlarını arkadaşlarını eve çağırmaya teşvik ediyordu; bilim veya başka bir şey okusunlar diye onları yönlendirmeye çalışmadı, hatta çalışma hayatına dair öğüt de vermedi. Kızlar hayatta çalışmaktan öte şeyler olduğunu biliyorlardı. Aile daima beraber yemek yiyordu, ama yemek saatleri çoğu insanın normal sayacağı gibi değild i : Dirac masanın başında oturur, yemeğini yavaş yavaş yer, bardağından düzenli aralıklarla su içer ve yemeğini sessiz yemek istediğini açıkça belli ederdi. Kızlardan biri onu konuşturmaya çalışacak olursa ağzını gösterir ve gerginlikle 428
"yemek yiyorum" diye homurdanırdı. Yemek konusunda epey seçiciydi (mesela sindirime dokunduğunu söyleyerek turşu yemezdi) ve Manci'nin hiçbir yemeğe bir damla alkol katmasına izin vermezdi, hele de kızların yiyebileceği bir yemekse. Noel tatlısında bir damlacık brendinin kokusunu veya tadını alacak olsa mutfakta mesele çıkarırdı. Mary ile Monica büyüdükçe birbirine taban tabana zıt kişilikler kazanıyorlar, Dirac'ın fark ettiği gibi, bu kişilikler anne babalarınınkilere benziyordu . Mary daha çok babasına benziyordu, sessiz, güven dolu ve düz anlamlarla düşünen biriydi; Monica'nınsa annesine benzer yönleri vardı, kendinden emin, sorgulayıcı ve buyurgan bir insandı. Kızlar iyi anlaşamazd ı : Mary'nin Monica'dan ve annesinden gözü korkuyor, Monica ise Mary'nin onu psikolojik olarak etki altına aldığını hissediyord u . Dirac ile Manci, herhalde Mary'nin kırılganlığını gidermek, gönlünü almak isteyerek ona en sevilen çocuk muamelesi yapıyorlar, Monica'nın kızgın ve kırgın kalmasına yol açıyorlardı. Monica, çocukken anne-babasının kendisi için yalnızca iki defa doğum günü partisi yaptıklarını, halbuki Mary'nin doğum gününü her sene kutladıklarını hiç unutmamış. Bu gerilimlerin kontrolden çıkmasından endişe eden Dirac ve Manci, İngilizlerin klasik yatılı okul kurumunu kullanarak kızları birbirinden ayırdılar; Mary'yi East An lia'da Cromer yakınlarındaki katı ve dindar bir okula gönderdiler. 2 Mary'nin evde olmadığı ilk hafta sonunda Dirac, babasıyla ilişkisinde yeni bir sayfa açılacağını uman Monica'yla Pazar sabahı bisikletle gezmeye çıktı. Fakat Dirac bu kez, Mary de varken hep yaptığı gibi durup sohbet etmedi onunla : Üç saatlik gezilerinde Monica'yla tek kelime konuşmadı. Monica yıkılmıştı. Cambridge'de kimse Dirac ile Manci'yi çok ilgili anne-babalardan saymıyordu : Cambridge eğitim dönemi biter bitmez ikisi hemen yurtdışına tatile gider, çocukları arkadaşlarına bırakırlardı. Ama aile birlikte de tatile gidiyord u . Yazın Dirac iki gün ayırıp, arabayı bir mahalle papazının karikatürü gibi kullanarak onları en sevdikleri yer olan Cornwall'a götürürd ü . Noel tatilinde, yeni yılın hemen ardından 429
ailecek Londra'ya gider, birkaç gün kentin yoğun sısının içinde yaşarlardı.@] Manci alışveriş yapar veya arkadaşlarıyla yemeğe çıkarken Dirac kızları South Kensington'a götürür, Bilim Müzesi'ni gezdirir, kızlar müzenin etkileşimli kısımlarda düğmelere basıp, Sanayi Devrimi'nden kalma eşyalara sırayla bakıp geçerlerdi. Akşamları West End'e eğlenmeye giderlerd i : Mary, The Pajama Game müzikalini ve Çaykovski'nin U uyan Güzel balesini babasının en sevdiği şeyler arasında hatırlıyor. 4 Dirac'ın sanat zevki alışılageldik sınıflandırmalara girecek gibi değildi, yüksek kültür eserlerinden, en ucuz ve uyduruk olanlara kadar çok çeşitli şeyleri beğenirdi. Cumartesi sabahları, en sevdikleri çizgi romanlar olan Dandy ve Seano'nun son sayılarını almak üzere kızları evin kapısına kadar yarıştırır, bunları sanki edebiyat eseriymişler gibi çalışırdı. Serbest zaman faaliyetlerini genellikle tek başına yapardı; Sherlock Holmes hikayeleri okur, radyoda klasik müzik konserlerini sesi sonuna kadar açarak dinler, eve ilk kez kraliçenin taç giyme törenini ailece seyretmek amacıyla kiralanarak giren televizyonun karşısında lakayt otururd u . Ama böyle pırıltılı gösteriler ona göre değildi; yeni çıkan varyete şovları seviyordu o, sıra sıra dizilmiş, tüylere sarınmış genç kadınlar açık saçık danslarında bacaklarını indirip kaldırırken, o da milyonlarca erkek izleyici gibi ekranın karşısında heyecanlanıyordu . Bu pek yakışık almıyordu Manci'ye göre, ama Folies Sergere'in [Paris'te, yarı çıplak kadınların dans etmesiyle meşhur bir müzikhol-ç.] Londra temsiline yapılan en az bir ciddi gezide Manci de Dirac'a memnuniyetle eşlik etti. � Einstein gibi Dirac da bilirnde modernistti ama sanatta değildi. En sevdiği musiki, Mozart, Beethoven ve Schubert'in klasik eserleriydi, çağdaş bestecilerin deneylerine ayıracak vakti yoktu . Soyut sanatın uçların ı da hiç beğenmiyordu : Bir modern sanatçıdan hoşlanmaya en yaklaştığı an, Salvador Dali'nin gerçeküstücülüğünün hoşuna gitmesiydi. Betty ve ailesini ziyarete Amsterdam'a, Ehrenfest'in oğlunu ve kendini öldürdüğü yere iki dakika yürüme mesafesinde bulunan evlerine gittiğinde, sabahları eline pusulasını alır (harita almaz), dokuz kilometre yürüyerek 430
Rij ksmuseum'da� sergilenen Rembrandt resimlerini gormeye giderdi. Cambridge'deki iş arkadaşları onun böyle şeylerle ilgilendiğini bilse ler, ı 950'1erin başında dışarıdan bakana içi kurumuş bir adam gibi görünen, daha ziyade Bertrand Russell'ın kurgu Don karakteri Profesör Driuzdustades'in ön modeline benzeyen Dirac onların gözünde daha ilgi çekici bir adam olabilirdi. � Dirac a rtık matematik bölümüne ait biri gibi görünmüyordu ama hala St John's Koleji'nin sadık öğretim üyelerindendi, kolejin bütün törenlerini hiç şikayet etmeden yerine getiriyordu . Sömestr boyunca her salı gecesi cüppesini geçirip yüksek masada yemek yedi; bu arada, onunla beraber yemeğe katılmasına izin verilmeyen Manci, Monica'yla beraber St John's Sokağı'nda ucuz bir Hint lokantasına gidiyor, samosa� ve körili yemeğini yerken bir yandan da kolejin ona kendini düzenbaz gibi hissettirdiğini söyleyerek dırdır ediyordu . IZ] Üniversitenin artık kocasına en yüksek itibarı göstermediğini hisseden Manci, hak ettiği saygınlığı beklemekte ısrar etmediği için Dirac'ı suçluyord u . Fakat o kendini dayatmayacak kadar geri planda duran biriyd i : Statü olsun diye statü sahibi olmakla hiç ilgilenmiyor, kurumun saçtığı kıymetsiz ödüllere önem vermiyordu . ı930'1arın başlarında Bristol Üniversitesi'nin ona vermek istediği fahri diplamayı kabul etmedi, çünkü mezuniyetin hediye değil nitelik olduğunu düşünüyordu; ondan sonra teklif edilen fahri diplamaları da "maalesef, hayır" diyerek geri çevirdi. � ı 953'te Dirac'ın şövalyelik unvanını geri çevirmesi üzerine küplere bindi Manci, öfkesinin en büyük nedeni, onun bu kararıyla kendisinin Leydi Dirac olma şansını elinden alınmış olmasıydı. � Dirac üniversite dışında insanların ona Sör Paul demesini istemezdi, evdeki telefonu açtığı ender zamanlarda kendisini tanıttığı isimle hitap edilmek istiyordu : "Bay Dirac." Onurlandırmalara ilke olarak karşı değildi, ama bunların layık olanlara verilip, atietiere ve gösteri dünyasının ünlülerine verilmemesi gerektiğini düşünüyord u . Jokey Gordon Richards kraliçe tarafından şövalyelikle mükafatlandırdığında Dirac başını salladı : 43 ı
Temel fizik darmadağın haldeydi, ı 920'1erin başında Bohr'un teorisinin atom fiziğinin çarpık çurpuk çerçevesini oluşturduğu zamanki kadar kötüydü vaziyet. Teorinin kuantum mekaniği ile alaşağı edilmesine tanık olmuş Dirac, şimdi kuantum elektrodinamiğinin yerine başka bir şeyin konması için en azından böyle bir devrim gerektiğini düşünüyordu . Dirac bu işe teoricilerin önayak olmasını istiyordu : Onun çocukluğundan beri fizikte gündemi belirleyen teoriciler olmuştu ama şimdi şoför mahalline deneyciler kurulmuştu . Kozmik ışın projelerinden ve yeni yüksek eneıj ili parçacık hızlandırıcılardan alınan sonuçlar, atomaltı aleminin teoricilerin hepsinin zannettiğinden çok daha karmaşık olduğunu gösterdi. ı 950'1erin ortalarında, atomaltı parçacık çeşitlerinin ikiden çok daha fazla olduğu belliydi a rtık: Düzinelerce, hatta yüzlerce çeşit parçacık vardı, çoğunun ömrü saniyenin milyarda birinden fazla değildi, ömürleri tükenince ayrışıp sabit parçacıklar ortaya çıkarıyorlardı. Bu bozunma süreçlerinin hepsi de kuantum mekaniği ve görelilik kurallarına uyuyordu ama bu kuralları uygulamayı bilen yoktu . Sadece çok kısa mesafeler için, bir atom çekirdeğinin sınırları içinde, bir atarnun boydan boya mesafesinin yaklaşık on binde birinde geçerli olan zayıf etkileşimin ilk teorisini Fermi kurmuştu . Bu tarihe gelindiğinde bir başka etkileşim türü, yine ancak atom çekirdeği ölçeğindeki mesafelerde etki eden güçlü etkileşim tanımlandı. Elektromanyetik kuwetten çok daha büyük olan güçlü etkileşim, atarnun çekirdeğinde protonlar ile nötronları bir arada tutar ve protonların birbirini itmesine engel olur. Bu kuwet olmasaydı atom çekirdeğinin oluşması mümkün olmaz, sıradan madde var olamazdı. Doğa sanki en derinindeki sırları vermek istemiyordu : Deneyciler güçlü etkileşimi incelediklerinde bunu tamamen anlaşılmaz buldular. Ama Dirac da Einstein gibi, bu yeni etkileşimin getirdiği karışıklıkları dert etmedi. Ona göre, elektronlar ile protonlar matematik bakımından savunulabilir bir teori bağlamında doğru düzgün aniaşılana kadar böyle etkileşimlerle çok ilgilenmeye gerek yoktu . 432
Diğerlerinin çoğu ilerlemeye devam ederken Dirac (onların bakış açısına göre) fiziğe dair eskimiş görüşlere saplanıp kaldı, sabitfikirli old u . Oppenheimer da araştırmanın ön saflarından çekilmişti. Nükleer politika alanında Eisenhower idaresinin önde gelen danışmanlarından biriydi, araştırmanın bunca fazla yönünün, milli güvenlik adına gizli tutulmasından rahatsızdı; Bohr'un süpergüçlerin de bilim insanları gibi ellerindeki bilgiyi paylaşmayı ilke edinmeleri gerektiği şeklindeki görüşünü benimsiyordu . Şubat ı 953 tarihli, kavrayışlı bir konuşmasında, Dış İlişkiler Komisyonu'nun kapalı bir toplantısında ABD ile SSCB'yi "bir şişeye konmuş, ikisi de birbirini öldürebilecek, ama bunu ancak kendi hayatını tehlikeye atarak yapabilecek iki akrep"e benzeterek toplantıya katılanları şaşkına çevirdi. lı ıl Süpergüçlerin karşılıklı atıp tutmalarına ve kasım kasım kasılmaianna rağmen mantığın galip geleceğine inanıyordu . ı 4 Nisan ı 954'te gece yarısından hemen önce Dirac Cambridge'deki evine döndü . Bir aydır Viyana'da, üvey oğlu Gabriel'ın yanındaydı. Her öğleden sonra Viktor Frankl Enstitüsü'ne onu ziyarete gitmişti; Gabriel orada, aralarında zulüm kompleksi ve şizofreninin de bulunduğu psikiyatrik rahatsızlıklarından dolayı tedavi görmekteydi. Dirac, Manci'ye yazdığı mektupta doktorların değerlendirmesini aktarıyordu : Gabriel "kötü yetiştirilmiş"ti.lııl O gece eve geldikten hemen sonra Dirac, eşine oğlunun durumunu anlatmış olsa gerek ve Avrupa gazetelerine o gün yansıyan bir haber üstüne de konuşmuş olabilirler: Amerika Birleşik Devletleri hükümeti Oppenheimer'ın gizli bilgi ve rnekanlara erişim iznini geri almıştı. Oppenheimer olayı, ı 950'1erin Amerika'sının komünist karşıtı paranoyasının doruk noktasıydı. Soğuk Savaş'la başlamış ve ı949 yazının sonunda, Sovyetler Birliği'nin ilk nükleer silah denemesini ABD'nin Merkez istihbarat Ajansı'nın (CIA) istihbarat raporlarına dayanarak beklediğinden en az iki yıl daha erken gerçekleştirmesiyle iyice artmıştı. lı3l Teknolojideki öncülüğünü SSCB'ye kaptıracağından ödü kopan ABD, komünistlerin toplumsal 433
hayatta önemli mevkilere gelmesinden korkuyordu . Korkunun ilk kurbanlarından biri Oppenheimer'ın sevilen erkek kardeşi, deneysel fizikçi Frank Oppenheimer oldu : M innesota Üniversitesi onun partiye kayıtlı bir komünist olduğunu fark edince ı949'da işten attı (bundan birkaç hafta sonra Dirac ona Bristol Üniversitesi'nde iş bulmaya çalıştı). � ı 950'nin Şubat ayı başlarında, Klaus Fuchs'un (savaş sırasında Dirac ve Peierls'la birlikte çalışmış, daha sonra Manhattan ekibine katılmıştı) önemli sırları Sovyetler Birliği'ne taşıdığını itiraf etmesiyle kamuoyunda büyük bir patırtı koptu; Sovyetler'in nükleer silahı beklenenden erken yapmasını sağlayan işte bu casusluk hamlesiydi. J. Edgar Hoover, Fuchs'un hıyaneti için "yüzyılın suçu" dedi. lısl Bunun ortaya çıkmasının ardından Dirac ve Peierls, Fuchs'un Cavendish Caddesi 7 numaranın arka bahçesinde onlarla konuşurken neden tuhaf davrandığını anladılar: Konuşmalarına dair notları bir Sovyet aracıya aktarıyordu . Fuchs'un deşifre olmasından on sekiz gün sonra, Wisconsin'in Cumhuriyetçi temsilcisi Joseph McCarthy, Senato kürsüsünde yaptığı altı saatlik konuşmada komünistlerin bütün devlet yapısına sızmış olduğunu iddia ederek basındaki Sovyet karşıtı saldırgan söylemin fitilini ateşledi. Bohr gazetelerdeki sonu gelmez görünen hakaret yağmurundan şikayet edince Dirac ona endişe etmemesini söyledi, bunlar birkaç hafta içinde biterdi, çünkü muhabirler İngilizcenin bütün sövgü dağarcığını o kadar zaman içinde bitirmiş olacaklardı. Bohr inanamayarak başını salladı. lı6l Haziran ı 952'de, ABD'ye vize başvurusunda bulunan herkesin, eskiden ve şimdi üye oldukları bütün örgütleri, kulüpleri ve dernekleri sıralamalarını zorunlu kılan bir Göçmenlik Yasası Senato'dan geçti. Vize verip vermeme kararı genellikle konsoloslara bırakılıyordu, bunların çoğu da haklarında "komünistlere gevşek davranıyor" denmesinin tedirginliği içindeydi. Dirac'ın vize başvurularına dair elimizde hiç kayıt yok. Büyük ihtimalle, Demir Perde'nin ardında, Macaristan'da yakınları olduğunu ve savaştan önce sol eğilimli derneklerle yakınlık kurduğunu Amerikan makamlarından saklamamıştır. İki sene önce, Sernal'ın Moskova'da yaptığı Batı karşıtı sert konuşmanın ardından İngiltere Bilimi 434
Geliştirme Derneği'nden atılmasını kınayan bir imza kampanyasına katılmış oldu undan da bahsetmiş olabilir. l11l O imzayı MIS de kaydetmişti. 18 Oppenheimer, Washington DC'de yağmurlu bir pazartesi günü olan 1 2 Nisan'da duruşması başlar başlamaz, soruşturmaya tabi tutulmadığını, karşısında düzmece bir mahkeme olduğunu anladı. FBI yasadışı olarak avukatıyla arasındaki telefon konuşmalarını gizli bağlantıyla dinlemiş, ertesi günkü duruşmada savcılara destek atmak üzere bu konuşmaların çözümlemelerini onlara servis etmişti. l1 9l Davanın ikinci hafta sonu arası sırasında Oppenheimer, gelecek yazdan itibaren bir seneliğine enstitüye gelmeyi planlayan Dirac'tan karamsar bir mektup aldı. ABD hükümetinin kendisine vize verme ihtimalinin pek az olduğuna inanıyordu Dirac. l2ol Soruşturma S Mayıs'ta bitti ve Oppenheimer yorgun, içi kararmış ve kırılgan halde Princeton'a döndü . Kötü gittiğinin farkındayd ı : Sert çapraz sorgu altında kaçamak, yalan dolan cevaplar vermiş, hatta kimi zaman arkadaşlarına ihanet etmişti. Onu en ağır kötüleyen şahitliklerden biri, Oppenheimer'a onu Manhattan Projesi'nin teori grubunun başkanı yapmadığı ve kendi görüşüne göre, ilk hidrojen bombasını yapmak için geliştirdiği programı ertelediği için kızgın olan Edward Teller'ınkiydi. Teller, "Eğer bu, ı 94S'ten beri sergilenen davranışların gösterdiği gibi, bir akıl ve tartma meselesiyse, o zaman [Oppenheimer'a] gizli bilgilere erişim verilmemesi bence daha akıllıca olacaktır" dedi. Teller şahit kürsüsünden ayrılır ayrılmaz gelip afallamış haldeki Op enheimer'a elini uzattı, o da onun elini sıktı. "Üzgün üm" dedi Teller. 21 Oppenheimer kurulun kararını beklerken Dirac'tan bir mektup ald ı : "ABD'ye ptığım vize başvurusunun reddedildiğini üzülerek bildiriyorum.' 22 Vizenin reddedildiği haberi, 27 Mayıs 19SS'te Atlas Okyanusu'nun iki yakasında da patladı. Haberlerin çoğu, bunun nedeninin Dirac'ın Rusya bağlantıları olduğunu ilan veya ima ediyord u . Cavendish Caddesi 7 nurnaraya telefon eden gazeteciler a rasında, Daily Express'in sağlam bağlantıları olan polis muhabiri Chapman Pincher da vardı. Manci ona, tamamen doğru olmaktansa u
43S
özlülük payı daha yüksek bir ifadeyle, "Kocamın siyasetle hiçbir ilgisi yoktur" dedi ve Pincher gazetede çıkan kısa bir haberde ("ABD'nin almadığı bilim insanı 'Kızıl Değil"') bu cümleye yer verdi.lı3l New York Times'ın bir muhabiri nasıl olduysa Dirac'la röportaj yapmayı başardı, Dirac ona başvurusunun "kesin olarak reddedildiğini/1 söyledi : Amerikan elçiliği ona, 2 1 2A numaralı yasa kapsamında, vize almaya uygun görülmediğini bildirmiş ama bu beş sayfalık yasada sayıp dökülen hangi maddeleri ihlal etmiş olduğunu belirtmemişti. lı41 Dirac mutadı olmayan şekilde kararlıyd ı : İngiltere hükümetinden, kendisini bütün savunma faaliyetlerinden çekmesini isteyerek, izin yılında gideceği yeri değiştirip Sovyetler Birliği'ne gitmek üzere düzenlemeler yapmaya başladı. lı sl Planlarındaki bu değişikliklerin Amerika Birleşik Devletleri makamlarını kışkırtacağı muhakkaktı, bunu Dirac da mutlaka biliyord u . Bir ay sonra, "mahkeme"sinin sonucunu duydu Oppenheimer: Heyet bire karşı iki oyla, onun sadık bir Amerikalı olduğuna, buna rağmen kendisinin bir güvenlik riski olduğuna karar vermişti. Atom Eneıj isi Komisyonu'nda, zaferlerini Oppenheimer'ın gözüne sokmak isteyen düşmanları, Oppenheimer'ın güvenlik iznini vadesinin dolacağı günden bir gün önce iptal ettiler. Oppenheimer darmadağın olmuştu, İngiltere'ye iltica edip Cambridge Üniversitesi'nde fizik öğretim üyesi olmayı düşündü, Dirac'la üzerine konuştuğu bir teklifti bu . lı 6l Duruşma sırasında Oppenheimer lehine en kuwetli ifadelerden birini veren, dehşet sadık karısı alkolik oldu ve ömrü boyunca öyle kaldı. Oppenheimer Karayipler'de, bir Sovyet denizaltısının onu Rusya'ya geri kaçırabileceğinden şüphe eden FBI ajanlarının onu izlediği aile tatilinin ardından enstitüye döndü . Belagati ve işine duyduğu heves azalmamıştı ama iş arkadaşlarının çoğu onun maneviyatının kırıldığını düşünd ü . Göz kamaştırıcı, kendinden emin bilim insanından, Manhattan Projesi'nin başarısının ardından Amerikan kahramanı olan birinden çok, bir bilim şehidine, McCarthy döneminin Galileo'suna benziyord u . New York Times Oppenheimer kararını ilk sayfasının asıl hikayesi olarak verdikten üç gün sonra, Dirac'ın yaşadığı olayla ilgili kısa bir haber yayımlayarak, onu bir suçlu gibi gösteren bir fotoğrafın 436
altında, Dirac'la yapılan bir röportajdan alıntılara yer verdi. Amerika'nın utanç ve kızgınlık içindeki büyük fizikçileri, önde gelen bilim insanları tarafından yapılan ve reddedilen vize başvurularının bu sonuncusunun üstüne düştüler ve bu olay büyük yankı uyandırdı. Haberin yayımlanmasından iki gün sonra John Wheeler ve Princeton'dan iki meslektaşı gazeteye bir mektup yollayarak hükümetin davranışını kınadılar: "Bu davranışın bilim için ve bu ülke için fazlasıyla talihsiz olduğuna inanıyoruz" diyerek, Dirac'a vize verilmemesine yol açan yasa hakkında, "Bize örgütlü bir kültürel intihar biçimi gibi geldi" diye eklediler. lı71 Onlarca fizikçi Dışişleri Bakanlığı'nı ve Amerika'nın Londra elçiliğini sıkıştırdı, kurumlar kararın sonucundan dolayı birbirini suçlarken, dosyanın "kapanmış" olduğunu söylediler gazetecilere. İki hafta içinde, New York Times, Dışişleri Bakanlığı'nın bu engellerneyi yeniden değerlendirmekte olduğunu yazdı; gurur kırıcı bir geri adım atılacağı kesin görünüyordu ve 1 0 Ağustos'ta bu geri adımın atıldığı açıklandı. Ama a rtık çok geçti : Dirac başka düzenlemeler yapmıştı. Dirac'ın yıllık iznini Rusya'da geçirme planları tutmadı, o da çoktandır sürüncemede bıraktığı Hindistan'ı ziyaret davetini kabul etti. 1954 Eylülü'nün sonunda Dirac ve eşi Bombay'a doğru gemiyle yola çıktılar, neredeyse bir yıl sürmesini planladıkları dünya seyahatinin ilk aşamasıydı bu . Dirac'lar arkadaşları Sol ve Dorothy Adler'ın Mary ile Monica'ya bakmak üzere Cavendish Caddesi 7 nurnarada kalmasını ayarlamışlardı. Çocukların ikisi de gergindi, anne-babalarının bu kadar uzun süreliğine uzaklara gidecek olmasından çok korkuyorlardı. O sırada on iki yaşında olan Monica, akıllıca gözlem yaparak anne-babasının uzağa gitmesinin önemli bir nedenini görd ü : Ma nci, Dirac'ın ona biraz fazla ilgi gösteren bir kadın hayranı olduğunu düşünüyordu, bu yüzden de onun Cambridge'den olabildiğince uzun süre uzak kalmasını istiyordu . lı sl Dirac da, kocasından altı yıl sonra, geçen yıl ölen sırdaşı Isabel Whitehead'in şömine başında geçmişi yad ederken anlattığı ülkeyi görmek istemiş olabilir. Dirac'ların dört aylık Hindistan ziyaretini ayarlayan, Dirac'ın Cambridge'den eski iş arkadaşı ve Bombay'daki Tata Enstitüsü'nün 437
kurucu başkanı Hami Bhabha'ydı. lıgl Sıra dışı derecede kültürlü biriydi, sergiler açmış bir ressamdı ve birkaç farklı dilde, şiir konusunda uzmandı. Dirac'ların 13 Ekim'de Hindistan'a vardıkları andan itibaren krallar gibi ağırlanmasını sağladı Bbabha ama Bombay'ın dayanılmaz sıcağına ve nemine karşı yapabileceği bir şey yoktu, bu iklimden dolayı Dirac'lar hemen yakındaki Mahabaleshwar tepelerinin görece serinliğine kaçtılar. 30 Manci'nin hoşlanmadığı, iklimden başka pek çok şey vard ı : Baharatlı yemeklerden ve uçsuz bucaksız, kötü kokulu fakirlik ve sefalet manzaraları içinde özel şoförle seyahat etmekten nefret ediyordu; kocasına eşlik eden ikinci sınıf ünlü muamelesi görmekten de hazzetmiyordu . Yine de bu tecrübe, daha sonra bekleyeceği saygı ve ihtimarnın ilk adımları oldu, sonradan sanki Dirac'ın üstünden akıp gidecek olan bu ihtişamın tadını bir nebze yaşattı. l3 ıl Vadodara yakınlarındaki Baroda'da yapılan Hindistan Bilimler Kongresi kapsamında S Ocak ı 955 gecesi yaptığı halka açık konuşmada Dirac ömründe ilk defa büyük bir kalabalığın kendisine hayranlık duyduğunu hissetti. Baroda kriket sahasının özel olarak ayrılmış bir kısmında, gözlerini kocaman açmış ona bakan binlerce seyirciye hitaben konuşma yaptı, bir ok kişi sunumu alanın dışına konan sinema ekranından izliyordu . 32 Belki Paris'te Le Pa la is'de yaşanan fiyaskodan da bir şeyler öğrenmiş olan Dirac, kuantum fiziği hakkında hiçbir şey bilmeyen ama bir şeyler öğrenmek isteyen insanlara hitaben konuşmanın bir yolunu bulmuştu . Atomaltı alemin tasvirinde benzetmelerden ve görsel canlandırmalardan hoşlanmayışını bir yana bırakıp, sade, denklemlere başvurmayan bir dil kullandı ve sonradan çok kullanılan bir benzetme yaparak, atomaltı parçacıklarını en sevdiği oyunla ilişkilendird i : Elektronla r ve protonlar nedir diye sora rsanız, size bunun işe yarar bi r soru olmadığını ve pek bir anlam taşı madığını söylemem gerekir. Elektronlar ve protonlarla ilgi l i önemli ola n şey ne oldukları değil, nasıl davrandıklarıdır, nası l hareket ettikleridir. Bu durumu, satranç oyunuyla kıyaslayarak a nlatabi l i ri m . Satra nçta elimizde çeşitl i taşla r var; şah, at,
438
piyon, vesai re. Satranç taşı nedir diye sorsanız, cevap, bi r tahta pa rçasıdır, bi r fi ldişi pa rçasıdır, bel ki de sadece kağıt üzeri ne yazı lmış bi r işaretti r, [veya öyle bi r şey] olur. Bunun bir önemi yok. Her satra nç taşı nın kendine özgü bir ha reket şekl i vardır ve o taşla ilgili önemli ola n tek şey budur. Bütün satranç oyunu bunun üstüne, çeşitl i satranç taşlarının ha reket etme şeki lleri üstüne kuruludur. [ . . . ]�
Hem ön sıradaki fizikçiler hem de konunun uzmanı olmayan dinleyiciler, Dirac'ın kuantum mekaniğinin temellerini kırk dakikada özetiernesini memnuniyetle karşıladılar. Dirac popüler bilim alanında Eddington'ın gösterdiği canlılığa hiç sahip değildi ama idari görevlerden tiksinen ve araştırmacı olarak kariyerlerinin zirvesini çoktan geride bırakmış olan bilim insanları için hayati önemde olan şu beceriyi elde ettiği belliyd i : Yaptığı çalışmaları kamuoyuyla paylaşma kabiliyeti. Dirac'ın Hindistan'da tanıştığı politikacıların en önemlisi, ı947'de İngiltere'den bağımsızlığını kazandığından beri Hindistan'ı yöneten karizmatik başbakan Jawaharlal Nehru'yd u . Nehru, basit fikirlere renkli, popülist bir dil katma yeteneğine sahip bir siyasetçi olmasının yanı sıra, tartışmaları Robert Frost şiirlerinden alıntı yaparak yatıştırabilen kültürlü bir düşünürdü de. ı2 Ocak ı 955'te Del h i'de Dirac'la görüşen Nehru ona yeni Hindistan Cumhuriyeti'nin geleceği için tavsiyeleri olup olmadığını sord u . Dirac her zamanki düşünme arasının ardından şu cevabı verdi : "Ortak bir dil, tercihen İngilizce. Pakistan'la barış. Metrik sistem." l3 4l Adamlar, bu konu akıllarında olduğu halde, nükleer silahlar üzerine konuşmadılar anlaşılan . On bir gün önce, Baroda'daki bilim kongresinde Dirac, Nehru'nun yeni silahlar gerçeğiyle ilgili yardım etme gereği üzerine bilim insaniarına yaptığı konuşmayı diniemi ti "Şu anda atom bombalarıyla oynamıyoruz" diyordu Nehru . 35 Daha sonra Nehru'nun desteğiyle Bhabha Hindistan'ın nükleer programı için lanlar yapılmasına önayak olup, ülkesinin Oppenheimer'ı olacaktı. 36 Dirac'ların 2ı Şubat ı 955'te Bombay'dan denize açılmasından 439
iki hafta sonra seyahatleri tatsızlaştı. Sarılık olan Dirac Hong Kong'da sekiz gün hastanede yattı, sonra doktoru, sağlığıyla ilgili tavsiyeler ve ne yiyip içeceğine dair kuralları tekrar tekrar söyleyerek de olsa, ona Vancouver'a doğru seyahate devam etme izni verdi. l37l Manci onun seyahat etmemesi gerektiğini düşünüyordu ama Dirac ısrar etti ve bu inadının bedelini fena ödedi; seyahatin çoğunu yatakta, sarılık yüzünden günde birkaç sefer kusarak, kaşıntıdan kurtulamayarak ve kimi zaman bütün gece uyuyamadan geçirdi. l3sl Nisan ortasında Vancouver'a gelirierken Dirac bitkin ve moralsizdi, rengi açık sarıydı. l3 9l British Columbia Üniversitesi onları iyi seçilmiş bir konağın bir katında ağırlıyordu; Dirac dosdoğru yatağa girdi. İki gün sonra Princeton'dan onu çok üzen bir haber ald ı : Einstein ölmüştü . Manci ilk defa onun ağladığını gördü : Daha önce hiç görmediği bu manzarayı bir daha da görmeyecekti. l4ol Dirac o gözyaşlarını bir dost için değil, bir kahraman için dökmüştü . Yasının bu ilk saatlerinde, teorici olmak için ona ilham veren görelilik teorisiyle ilk tanıştığı Bristol'deki öğrencilik günlerini anmış olabilir. Dirac için asıl önemlisi, Einstein'ın yaptığı bilim, onun bireyselliği, bağnazlığa kulak asmaması ve ömrünün ilerleyen yıllarında gösterdiği, onu eleştirenierin (ki onları sadece mahcubiyet ve korku susturabiliyordu) yuhalamalarını görmezden gelme yeteneğiydi. Einstein'ın küllerinin New Jersey rüzgariarına savrulmasının ardından, teorik fiziğin en meşhur yalnızı olmakta halefi Dirac oldu, kendisinden başka kimsenin pek anlayamadığı, amacından şaşmayan yaşlı bir asiydi. Hasta ve bunalımda olan, ölmekte olduğunu sanan Dirac, Manci'ye bir tek dileği olduğunu söyledi : Oppenheimer'ı görmek. Manci iki dostu Vancouver'daki evde buluşturmayı çarçabuk başardı; ikisi de kırgın, ikisi de dibe vurmuş, ikisi de son görüşmelerinden beri sanki on beş yaş yaşlanmış gibi görünüyorlardı. Aralarındaki konuşmadan kalan bir kayıt yok ama Dirac'ın son isteği davanın sonucundan ve herhalde Teller ve savcıların davranışlarından dolayı Oppenheimer'ın acısını payiaşmaktı muhtemelen . Eski dostlarının çoğu tarafından dışlanan Teller, Dirac'ın hoşlanmadığı ve sadece kendi yakın çevresindekilere 440
karşı da olsa eleştirdiği pek az fizikçiden biri oldu . l4 ıl Oppenheimer alabildiğine düşüneeli davranıyordu : Dirac'a ABD'de tedavi görmesini ve İleri Araştırmalar Enstitüsü'nün dairelerinden birinde birkaç hafta dinlenip kendisini toplamasını tavsiye etti. Enstitüdeki arkadaşları Dirac'ın yürüyüşündeki değişmeyi fark ettiler. Çevik değildi a rtık, ameliyattan kalkmış gibi yavaş ve dikkatle yürüyordu ama kuweti geri geliyordu . Sabahları, yakında Ottawa'da yapılacak toplantı için konuşmalarını hazırlıyor, öğleden sonraları uyuyor, akşamları ise enstitü arazisinin çevresinde uzun, onu iyileştiren yürüyüşlere çıkıyor, bu sırada yanında sincaplar, tav anlar ve ara sıra gördüğü geyiklerden başka kimse olmuyordu . 42 Fakat talihsizlik peşini bırakmadı : O sırada bebek olan kızıyla beraber gelen Judy'nin ziyareti sırasında, sağ a ğının tarak kemiğini kırdı Dirac : Sağlığını yine kaybetmişti işte. 43 Ottawa'da hayatında ilk defa oturarak konuşma tı, elli üç yaşına yaklaşırken, ihtiyar bir adam gibi görünüyord u . 44 Dirac'lar ı 955'in Ağustos sonunda, neredeyse bir seneden sonra kızlarını ilk defa görecekleri Cambridge'e döndüklerinde Manci, Oppenheimer'a minnetle dolu bir teşekkür mektubu yazdı. Mektubunda, ona eziyet çektirenlerle hesabını kapatması için Dirac'ın yaptığı bir öneriyi de aktardı. Dirac, Oppenheimer'a Somerset Maugham'ın yeni romanını, ı s . yüzyılda Floransa'da geçen, Cesare Borgia ile Niceola Machiavelli'nin ilişkisindeki entrikaları ve aldatmacaları konu alan Then and Now'ı (O Zaman ve Şimdi) okumasını tavsiye ediyordu . l4 sl Bir sonraki dönem başında Cambridge'de verdiği ilk derste Dirac öğrencilerine şunu bildird i : "Bu işi yeni bitirdim. Önemli olabilir. Bunu öğrenmenizi istiyorum." Bu, Dirac'ın gidilecek olu herkese duyurarak işaret ettiği son derece ender bir andı. 46 Araştırma yapmaktan duyduğu heyecan tekrar canlanmıştı. Dirac'ın yeni teorisi, evrenin temel düzeyde nokta gibi parçacıklardan değil de, "sicim" adını verdiği tek boyutlu şeylerden oluşuyor olabileceği fikrini ortaya atıyordu . Ana hatlarını ilk olarak Ottawa'da yaptığı konuşmalarda sunduğu bu teori, 44 ı
renormalizasyonun temellerinden biri ve Dirac'ın en hazzetmediği şey olan "çıplak elektron"dan, yani teorinin, çevresinde hiç alanı olmayan kurgusal bir elektron kavrayışı üstüne kurulabileceği fikrinden kurtulan yeni bir kuantum elektrodinamiği yaklaşımıydı. Bu yeni yaklaşımında Dirac, teorinin dayandığı simetrilerden, ayar değişmezliği denen birine odaklanıyordu . Teoricilerin uzun zamandır aşina olduğu bu simetriye göre, elektromanyetik potansiyel denen, elektromanyetik alanla yakından ilgili bir nicelik, uzay-zamanın bütün noktalarında değiştiğinde, ölçülebilen öngörüler değişmiyordu; ama bu sadece, uzay-zamanın her yerindeki değişiklikler ayar dönüşümü denen bir üst formül tarafından düzenlendiği zaman geçerli oluyordu . Dirac kuantum elektrodinamiğini ayarla değişmeyen nicelikler üstüne kurmanın bir yolunu bulmuştu, böylece hesaplarda görülen elektron, alanından ayrılamaz hale geliyordu . Sonuç, renormalizasyon uygulanan versiyonla aynı sonuçları veren bir teoriydi, ama Dirac'a göre bu teori ötekinden üstündü . Dirac çıplak elektron kavramından o kadar rahatsızdı ki "[bunun] sa d ece yasaklı olmayıp, düşünülmesi imkansız olduğu bir teori kurmak" istedi. l4 7l Bunu yapmanın yolunu, kendi teorisinin denklemlerini kullanıp, bunları elektronun elektrik alanını tarif eden ve mıknatısın alan çizgilerine benzeyen kuwet çizgilerine uygulamakta buld u . Elektronun klasik resminde, parçacık, durmadan değişen kuwet çizgileriyle çevrelenmiştir: Her kuwet çizgisi seti, bir bakıma, ötekine sonsuz yakındır. İşte bu, Dirac'ın alanın kuantum versiyonunu hayal etmesini ve elektronu parçacık olarak değil sicim olarak tasvir etmesini sağladı : Kuantum teorisi ne geçerken kuwet çizgi lerinin hepsinin ayrık ve bi rbi rinden ayrı olduğu[nu] fa rz edebi liriz. Her kuwet çizgisi şimdi bel li bi r mikta r elektri k yüküyle i l işkileniyor. Bu yük, kuvvet çizgisinin her i ki ucunda (eğer uçları varsa), bi r uçta pozitif işa retle, diğer uçta negatif işaretle görünecek. Yapılaca k doğal bir va rsayı m, her kuvvet çizgisi için yük miktarı nın aynı ve [elektron yükünün büyüklüğü] kada r olacağıdır.
442
Şi mdi elimizde, temel fizi ksel va rlığın, parçacık değil de, sicime benzer bi r şey olan kuwet çizgisi olduğu bi r model va r. Sici mler kuantum ka nunia rına uygun olarak hareket edecek ve birbirleriyle etki leşime girecekler.�
Dirac aradığı şeyi bulmuştu : "Çıplak bir elektronu düşünmenin mümkün olmadığı bir model, çünkü bir sicim parçasının ucu, sicim olmadan düşünülemez." Fakat bu sadece yeni bir fikrin tohumuydu, tamamlanmış bir yeni teori değildi. Öğrencilerinden birkaçı bunu incelediler ama kısa süre sonra bir yana bıraktılar, onların hemen ardından Dirac da bıraktı. Yıllar sonra, onun bir kez daha zamanının ilerisinde gitmiş olduğu anlaşılacaktı. Dirac kariyerinin en kötü noktasına varmak üzereydi : ı956, savaş zamanı hariç, Dirac'ın araştırma ya maya başladığından beri hiçbir şey yayımlamadığı ilk sene old u . 49 Şimdi fizik camiasından yarı kopmuş olduğundan, en yakın arkadaşlarından birçoğuyla temasını kaybetmişti ve buna Kapitsa da dahild i : Neredeyse yirmi yıldır bir araya gelmemişlerdi. lsol Mart ı 953'te Stalin'in ölümünün hemen ardından başlayan Nikita Kruşçev rejiminde Kapitsa'nın ne alemde olduğunu herhalde bilmek istiyordu Dirac. İngiltere gazeteleri, Kruşçev'in Şubat ı 956'da partinin ası k suratlı ağır toplarına hitaben yaptığı bir konuşmada Stalin'in şahıs kültünü ve onun rejiminin zulmünü yermesiyle ülkenin yeni bir ruh haline büründüğünü haber veriyordu . lsıl Sonbaharın başlarında Moskova'ya varan Dirac, kenti Manci'yle beraber ı937'de gördüğü şehirden bambaşka buldu : Şehir şimdi devrime değil sağiarniaşmaya odaklanıyordu ve ı 930'1arın sonundaki paranoyak, içe dönük milliyetçiliğinin yerini ABD'nin ön alıcı nükleer saldırıda bulunmasından duyulan büyük korku almıştı. Dirac, Kapitsa'yı her zamanki gibi kendinden emin ve yine renkli hikayelerle dolu görd ü : Bu hikayelerden biri, nükleer silahlar üstüne çalışmayı reddedince can düşmanı Beria'nın onu nasıl açığa aldığıydı. Kapitsa "bilim insanlarının gizli savaş çalışmalarına katılması korkunç bir şey" diye düşünüyordu ve bundan herhalde 443
Dirac'a da söz etti, bunun karşısında Dirac en azından kendi içinde geri çekilmiş olabilir. Is ı! Önde gelen diğer Sovyet fizikçilerin çoğu nükleer projeye hizmet ederken Kapitsa gelen nükleer silahları yoğun ışınlar kullanarak yok etmenin yolları (Amerikan Stratejik Savunma Girişimi'nin ["Yıldız Savaşları'1 önceli) üstüne çalışıyordu . Beria'nın köpeklerinden biri tarafından öldürülmekten onu kurtaran, Stalin'in kendisi hakkındaki olumlu görüşü olmuştu, Kapitsa emindi bundan . Stalin ölünce Lev Landau sevinçle dans etti, ama Kapitsa ülkenin bir sonraki lideri Beria olacak olursa canının tehlikede olduğunu biliyord u . ls3l Kruşçev çeşitli taktiklerle Beria'yı yendiyse de, Kapitsa'nın hayatı hala tehlikedeyd i : Kapitsa'nın Dirac'a anlattığına göre, Stalin'in yerini kimin alacağına dair resmi tartışmaların sonuna doğru, sıradan bir yaz günü gibi görünen bir günün sabahında, iki devlet görevlisi küçük laboratuvarında onu ziyarete gelerek kendilerini gezdirmesini istediler. Sordukları sorular bilim üzerine pek bir şey bilmediklerini ve bilimi pek de önemsemediklerini belli ediyordu ama ziyaretlerini doğal süresinin ötesinde uzatmakta ısrar ettiler, ta ki saat öğlen on ikiyi vurana kadar. Kapitsa'nın anlatımına göre bu iki adam, Beria tutuklanıp gözaltına alınırken, gelebilecek bir son dakika misillemesinden onu korumak için (muhtemelen Kruşçev veya yardımcıları tarafından) görevlendirilmişlerdi. ls 41 Birkaç hafta sonra Beria ve yardakçılarından altısı yargılanıp idama mahkum edildiler; Beria, Kruşçev'in üç yıldızlı generallerinden biri tarafından, alnından kurşunlanarak infaz edildi. lssl Kapitsa bu haberi Noel arifesinde aldı, onun için sevinçli bir andı. Dirac, Kapitsa'nın nükleer bomba projesi üstüne çalışmayı reddetmesini öve öve bitiremedi. Kapitsa'nın Dirac'a ve herkese anlattığı hikaye buydu ama bunun doğru olmadığı neredeyse kesin . Kapitsa'nın Stalin'e yazdığı mektuplar (Dirac'ın ölümünden birkaç sene sonra yayımlandı) Kapitsa'nın bu projede çalışmak istediğini açıkça gösteriyor, burada herhangi bir ahlaki kaygı duyduğuna dair hiçbir emare yok; bomba için çalışmaktan vazgeçmesinin tek nedeni Beria'nın altında çalışmak istememesiydi. Meslektaşlarının desteğini alamamış olması da mümkün, zira bazıları onun kendi kozmopolit 444
çevresi dışındaki bilim insanlarını hakir gördüğünü düşünüyord u . ls6l Kapitsa'yı kahraman olarak görmenin bundan çok daha sağlam bir yolu, Landau vakasını örnek vermektir. Stalin'in açıkça düşman olarak gördüğü Landau'yu Kapitsa, çoğu zaman kendi hayatını ciddi tehlikeye atarak defalarca savunmuştu . ls1l Yüz binlerce Rus, Kapitsa'nın gösterdiği bu itaatsiziikten çok daha azını gösterdikleri için infaz edildi. Dirac Ekim ı 956'daki Moskova ziyaretinin çoğunu gezip dalaşmanın (Lenin'in artık mezarını Stalin'le paylaştığını görmüştü) yanı sıra, aralarında Tamm, Fock ve Landau'nun da bulunduğu Rus eski dostlarıyla yeniden kaynaşarak geçirdi. Dirac'ın Tamm'la görüşmesine izin verilmiş olması şaşırtıcı, zira Tamm hidrojen bombası yapmak amacıyla yürütülen gizli projenin başındaydı (Tamm'ın bu çalışmaya katılması, gelecek on yıl içinde Dirac'la arkadaşlıklarının bozulmasının sebeplerinden biri olabilir). lssl Hiç büyümeyen Landau artık teoricilerin önde gelenlerindendi ve hala saygısızlığıyla hava atıyordu : Evinin tuvaletinde, tuvalet kağıdının yerine Stalin'in otobiyografisinden sayfalar koymuştu . ls gl Landau, Dirac'ın Moskova Üniversitesi'ndeki konuşmalarını dinleyenler arasındaydı. Burada bazı misafirlerden fizikteki felsefelerini özetlerneleri rica ediliyordu ve Dirac bu ricayı kırmadı. Karatahtaya şöyle yazdı : FİZİK KANUNLARI MATEMATİKSEL GÜZELLİGE SAHİP OLMALIDIR. � Landau herkesin arasında Dirac'ın estetizmine saygı gösteriyordu ama özel alanda kırıcı konuşuyordu . Bir keresinde, fizikçi Brian Pippard'a, "Dirac yaşaYEn en büyük fizikçi ve ı 930'dan beri önemli bir şey yapmadı" dedi. l6ıl Zalimlik derecesinde abartılı bu ifade tam Landau'ya göreydi. Ama aslında, ı 950'1erin ortalarında önde gelen fizikçilerin çoğunun düşündüğü ama herkesin içinde söylemeye cesaret edemediği şeyleri dile getiriyordu Landau . Gelgelelim, olayların gösterecek olduğu üzere, Dirac'ı hakir görenler onu gözden çıkarmakta acele etmişlerdi.
445
26. Böl ü m 19 58- 1962 Nasıl, kimi ölüp gitti, ki mi beni terk etti, Ki mini de aldılar benden; göçtü gitti hepsi; Hepsi, hepsi kayboldu, eski aşina yüzleri n. CHARLES LAMB, "The Old Fam i l ia r Faces" ("Eski Aşina Yüzler"), 1798 ı 958'in
Aralık ayı başlarında, elli sekizinci doğum günü yaklaşan Pauli solgun ve sağlıksız görünüyord u . S Aralık Cuma günü öğleden sonra, Zürih'te çalıştığı üniversitede ders verirken midesinin ağrıdığından yakınarak, bir taksiye binip eve gitti. Ertesi gün kentteki Kızıl Haç Hastanesi'ne gitti ve test yapılması için hastaneye yattı, ama testlerden bir sonuç çıkmadı. Böylece doktorlar onu ameliyat etmekten başka bir seçenek kalmadığına karar verdiler. Bir hafta sonra bir cerrah Pauli'nin karınıarının tepesini açıp baktığında, gördüğü pankreas tümörü o kadar büyük ve ileriydi ki, alınması mümkün değildi. Ameliyatın üstünden kırk sekiz saat geçmeden Pauli öld ü . [!] Pauli'nin ömrünün son senesi, en mutlu yıllarından olmamıştı : Geliştirmekte oldukları iddialı bir teori üzerine dostu Heisenberg'le tutuştukları tartışmanın tadı kaçmış ve arkadaşlıklarında irinli bir yara açmıştı. Ama Pauli'nin kariyerinin sonu, fiziğe yaptığı en değerli katkılardan birinin test edilip onaylandığın ı da görd ü . ı 956'nın bir ilkyaz sabahında Los Alamos laboratuvarlarındaki iki deneyeiden aldığı telgraf, deneycilerin o parçacığı, Pauli'nin öngördüğü, Dirac ve başkalarının ise su götürür bulduğu nötrinoyu tespit ettiklerini haber veriyordu . Tıpkı Pauli'nin öngördüğü gibi, nötrinanun hiç elektrik yükü yoktur, elektronla aynı spine sahiptir ve anlaşıldığı 446
kadarıyla kütlesiz bir parçacıktır. Yeni keşfedilen parçacık madde ile asıl olarak, son derece hafif olan zayıf etkileşim üzerinden etkileşir: Dünya gezegeni üstünde vızıldayan saniyede on bin trilyon kere trilyon nötrinadan sadece birkaçı hiç kırılmaya uğramadan dümdüz geçıyor. Bu keşif Pauli için büyük bir zafer oldu, ama iki sene sonra, zayıf etkileşime dair sezgilerinin epeyce yanlış olduğunun kanıtlanmasıyla, doğa onu yerine oturttu . Hikaye, ı956'da Brookhaven Milli Laboratuvarı'nda, iki genç Çinli teoricinin, C.N. "Frank" Yang ile T.D. Lee'nin (genelde "TD" diye tanınır), Pauli ve diğer teoricilerinin çoğunun saçma bulduğu şu fikri ortaya atmasıyla başladı : Parçacıklar zayıf şekilde etkileşirken doğa, sol ve sağ arasındaki mükemmel simetriyi, yani sağ-sol simetrisini bozmayı tercih edebilir. Temel düzeyde, kütleçekimi ile elektromanyetizma iki elini eşit kullanabilen insanlar gibidir: Kütleçekimi ve elektromanyetizma gibi etkileşimleri inceleyen deneylerde, deney konusu parçacıkların düzeni soldan sağa, ayna görüntüsünün tersi olacak şekilde değiştirilecek olsa, sonuç yine aynı çıkar. New York'ta Columbia Üniversitesi'nde, zayıf etkileşimlerde de sağ-sol simetrisinin olup olmadığını araştırmak üzere (Lee ve Yang'in önerisiyle) yapılan deneyler iki grup tarafından yürütülüyordu; gruplardan birinin lideri saldırganca kendinden emin, Şangay doğumlu Chien-Shiung Wu, diğerininki ise mizah yeteneğine sahip bir New York'lu olan Leon Lederman'dı. Deneyierin ikisi de ı 957'nin Ocak ayı ortalarında New York'un acı sağuğunda sonuca ulaşarak, Pauli'nin yanıldığını, Lee ve Yang'in şüphelerinde haklı olduklarını gösterdi : Zayıf etkileşimlerde doğa hakikaten de sol ve sağ arasında ayrım yapıyordu . Sonuç büyük ses getirdi, hem sadece fizikçiler arasında değil : New York Times'ın kapağında bü'tük haber olarak verildi. Fakat bu gözlem Dirac için sürpriz olmadı.� Sağ-sol simetrisinin bozulması ihtimalini, ı 949'da yazdığı göreliliği değerlendirme yazısının önsözünde öngörmüştü Dirac. Bu çalışmasında, eğer parçacıkların yeri ayna tersine çevrilecek olsa (sağ-sol değişimi) ve bundan ayrı olarak, zaman ileriye doğru değil geriye doğru aksa, doğanın 447
kuantum tanımlarının aynı kalıp kalmayacağını ele almıştı. Sonuç bölümünde, teknik bir yazıda şahıs zamiri kullanmak gibi alışılmadık bir adım atarak şöyle diyordu : "Her ne kadar şimdiye kadar bilinen bütün kesin doğa kanunları bu değişmezliği gösterse de, [uzaydaki ve zamandaki] bu yansıtmalarda fizik kanunlarının değişmez kalmasını gerektirecek bir şey olduğunu düşünmüyorum." Dirac, kütleçekimi ve elektromanyetizma kanunları sağ-sol simetrisine ve zamanı tersine çevirme simetrisine sahip olsa da, diğer temel etkileşimiere dair kanunların bu özelliklere sahip olmayabileceğini fark etmişti. Önde gelen fizikçiler arasında bu sözleri okuduğunu hatırlayan yoktu, hatta Dirac'ın kendisi bile böyle şeyler yazdığını unutmuştu .@] 1949'dan sonra uzayda ve zamanda kuantum asimetrileri olabileceğinin farkındaydı ama anlaşılan bu konuda bir şey demedi, bir keresinde bir doktora öğrencisinin çapraz sorgusu sırasında söyledikleri hariç. � Birkaç sene sonra, sağ-sol simetrisinin bozulması karşısında yaşadıkları şoku anlatan meslektaşlarını duyduğunda sakin sakin o makalede söylediklerine işaret edecekti. � Ona bu konuyu soran öğrencilerine basitçe, "Kitabımda bu konu hakkında hiçbir şey söylemedim" dedi. � Fakat bu katkısı için pek fazla takdir beklernemesi gerektiğini biliyordu : Bilimdeki "kazanan her şeyi alır" tutumu, bu itibarı sağ-sol simetrisinin kırılmasının önemini tam olarak kavrayan Lee ve Yang'e veriyordu . [Zl Modern çağın büyük keşiflerinden birini yapmışlardı. Pauli'nin ölümüyle, ileri yaştaki teoriciler kardeşliğinden, Dirac'ın hoşlanmadığı bir kişi eksiimiş old u . Birbirleriyle açıkça rekabet halinde olmasalar da, Dirac ile Pauli arasındaki göstermelik uyurnun altında rekabet dalgaları kabarırdı. Teorik fiziğe yaklaşımları farklıydı; Pauli muhafazakar bir çözümleyici, Dirac ise devrimci bir sezgiciydi. Fakat bunun onları ille de birbirlerinden uzaklaştırması gerekmezdi. Pauli'nin arkadaşlarının çoğu onun terbiyesiz sataşmalarını, fikirlerinin yüksek kalitesi için ödenecek küçük bir bedel olarak görüyordu . Ama Dirac bunu kabullenemiyordu; konuşma yaparken dinleyicilerine Pauli'nin "yeni bir fikir ortaya atıldığı zaman çoğunlukla yanlış ata oynadı"ğını, mesela spin fikri ilk ortaya çıktığında onu "tamamen sildi"ğini hatırlatma zahmetinden 448
kaçınmıyord u . � Anlaşılan, Pauli'nin acımasız azarlamalarını da affedememişti Dirac. Pauli onun karşısına dikilip delik teorisini yerden yere vurarak ondan bu fikirden vazgeçmesini talep ettiğinde, Dirac belki de babasının hayaletini görüyordu karşısında, kim bilir? Dirac'ın kızları onun siyasete pek ilgi gösterdiğini görmediler; belki, televizyondan haber seyrettiği ve bir sfenks kadar anlaşılmaz göründüğü anlar hariç. Manci ondan çok farklıydı : Uluslararası haberleri dikkatle takip ederdi ve çağuna dair güçlü fikirleri olur, öğleden sonraları bu konular üstüne arkadaşlarıyla telefonda konuşurd u . Kasım ı 956'da Sovyet tankları ve askerleri Macaristan'da, Moskova'nın kuklası olan hükümete karşı başlayan isyanı ezip yirmi bin Macar'ı öldürürken Manci ve ailesi (ağabeyi Wigner dahil) olayları acı içinde seyretti. Landau, Kruşçev'i ve Politbüro'sunu "adi kasaplar" diye lanetledi. � İngiltere'de genellikle Sovyetler Birliği'ni ılımlı bir şekilde eleştiren New Statesman gazetesi işgali "menfur'� "savunulamaz" ve "affedilemez" diyerek kınadı. lıol Komünist Parti hızla kan kaybetti, Cambridge'deki akademisyenlerin sıkı solcu can damarından geriye etkisiz bir kitle kaldı, bu kitle içinde, komünizm hedefine sadakatini hiç yitirmeyen pek az kişiden biri olan Bernal da vardı. Dirac Macaristan'ın işgali hakkında en yakın dostlarına bile hiçbir şey söylememiş gibi görünüyor: ı 950'1erin ortalarına gelindiğinde, gençliğindeki idealizminin her zerresini kaybetmişti anlaşılan . Duyduğu hoşnutsuzluğu ifade etmek gibi ender bir adımı, Eton [daha ziyade seçkinlerin gittiği ünlü bir İngiliz özel okulu-ç.] mezunu bir muhafazakar olan ve Süveyş Kanalı'nın millileştirilmesinin ardından İngilizlerin Mısır'ı işgal etmesi felaketinin üstüne saf değiştirerek İşçi Partisi'ne katılan Tam Dalyell'la tanıştığı zaman attı. Dirac başına buyruk Dalyell'ın siyasette fikir değiştirmesini memnuniyetle karşıladığını belirtti, fakat kısa ve öz, "politikacılardan hoşlanmam" diye de ekledi. lı ıl Ama Dirac hala Sovyetler Birliği'nden gelen haberleri takip ediyord u . "Sputnik'ler hepimizi çok he ecanlandırıyor" diye yazdı Kapitsa'ya, ı 957 Kasımı'nın sonunda. 1 2 Dirac Bolşevik Devrimi'nin kırkıncı yılı şerefine uzaya yapay bir uydu gönderildiğini ilk olarak S 449
Ekim sabahı duyd u . lı3l O akşam hava kararır kararmaz Dirac ve Monica, yanıp sönen ışığıyla uydunun geceleyin gökyüzünden geçişini görme umuduyla Cavendish Caddesi 7 numaranın arka bahçesine çıktılar. lı41 Dünya'nın çevresini doksan beş dakikada dolanan deniz topu büyüklüğünde bir küre olan "Kızıl Ay"ın yörüngedeki turları bir hafta boyunca manşetlerden inmedi; Dirac bu haberleri yalayıp yutuyordu . lısl Sputnik'in başarısı Batı'nın Sovyet teknolojisine bakışını değiştirdi, yukarıdan alma tavrı yerini korkulu bir hayranlığa bıraktı. Amerikalılar için Sputnik'ler ürkütücü bir uyarı işareti oldu, Aralık başında kendi uydularını uzaya gönderme çalışmaları fiyaskoyla sonuçlanıp, uydu kalkıştan birkaç saniye sonra patladığında iyice rahatsız oldular (dalgacı bir gazeteci, uydunun adının "ıskaputnik" konmasını öneriyordu). lı6l Sputnik çalışmaları, Sovyetler'in kıtalar arası balistik füze geliştirme ve bir insanı uzaya gönderme yolunda olduklarını gösterdi. Uydular medyanın ve politikacıların, çoğu Amerikalının geri kalmış, ziraatçı bir ülke olduğunu sandığı Sovyetler Birliği'nin bilim eğitimi konusunda ABD'den fersah fersah ileride olduğunu düşünüp paniğe kapıimalarına neden old u . Edward Teller televizyona çıkıp, "Amerika Birleşik Devletleri, Pearl Harbor'dan daha önemli ve daha büyük bir savaşı kaybetmiştir" dedi. lı71 Life dergisi, Amerikalı dört lise öğrencisinden üçünün hiç fizik okumadığına işaret etti. Bütün bu baskılar karşısında Başkan Eisenhower okullardaki fen eğitiminin yeniden canlandırılmasını emretti ve 1957 ile 196 1 arasında Kongre, araştırma ve geliştirmeye ayrılan federal bütçeyi iki katına çıkartarak dokuz milyon dolara yükseltti. Kesenin ağzının bu şekilde açılmasından beklenmedik şekilde fayda gören, yüksek eneıj i fiziği oldu : Atomaltı parçacık hızlandırıcılarının yeni nesli, bir bakıma Sputnik'in torunlarıydı. Dirac uzay yolculuğu teknolojisi kadar, bunun bilime getirebileceği faydalarla da ilgiliydi. Uzaya fırlatmaların televizyondan verilen görüntülerini, ilk uçakların havalanışiarını J ulius Sokağı 6 numaranın arka bahçesinden seyrederken duyduğu heyecanla izledi. Fakat şaşırdığı bir şey vard ı : Uzay rnekikieri neden yatay değil de dikey fırlatılıyordu? Gördüğü kadarıyla, bir raketi 450
uzaya göndermek, ağır yüklü bir uçağı havalandırmakla hemen hemen aynı derecede zordu ve dikey kalkışta yakıtın büyük kısmı roket daha fırlatma rampasından uzaklaşmadan önce kullanıldığı için bu son derece verimsiz bir yöntemdi; dolayısıyla raketi yatay olarak, yüksek hızla fırlatmak en iyisi olurd u . Bu mesele Dirac'ı büyüledi. Mayıs ı 96 ı'de, Amerikalılar ( Sovyetler'in bu işi de onlardan önce başarmasının üstünden bir ay geçmeden) uzaya bir astronot gönderdikten hemen sonra Dirac, öğle yemeğinde her zamanki gibi sessiz sessiz oturmak yerine neredeyse bir saat boyunca raketler üzerine aralıksız konuşarak St John's Koleji'nde birlikte yemek yediği iki arkadaşını çok şaşırttı. lısl Gelecek yıllar boyunca Sovyet ve Amerikan uzay programiarına dair raporları okudu, Kraliyet Cemiyeti'nde bunlar hakkında yapılan uzman toplantılarına katıldı. Birkaç uzmanla konuştuktan sonra dahi, raketierin en ekonomik şekilde fırlatıldığına ikna olmadı ve NASA'dan bu konuda bir açıklama isternek gibi alışılmadık bir adım attı. lıgl NASA'nın görevlileri Dirac'a yanıldığını, çünkü atmosferin bir uzay mekiğine uyguladığı "hava direnci"nin etkisinin önemini ve mekiğin motorunun yükseklikle birlikte a rtan performansını hafife aldığını açıkladılar. lı ol Bu mekikler daha hızlı yükselsinler diye dikey olarak fırlatılarak, üzerlerindeki engelleyici aerodinamik basınçların yer seviyesindekinden çok daha az olduğu yüksekliklere çıkarlar. Yükselmeyle birlikte hava seyreldikçe, motorun egzozla dışarı kuwet vererek itici güç kazanması kolaylaşır. Birkaç uzmanın Dirac'a ayrı ayrı izah ettiği üzere bu avantajlar bir araya geldiğinde rnekikieri dik olarak fırlatmak çok daha ekonomik olur; ama anlaşılan Dirac uzmanların bu söylediklerine pek de ikna olmamıştı. Dirac ı 923'te Cambridge'e geldiğinden beri çalışma ortamı hemen hiç değişmemişti. Ama ı9SO'Ierin sonuna doğru, Cambridge'in fen bölümlerinde kendilerini daha etkin idare etme konusunda ortak bir istek oluştu, bunun bir nedeni de diğer uluslararası bilim merkezleriyle ve tabii kendi üniversitelerinin diğer bölümleriyle daha iyi rekabet edebilmek istemeleriydi. Dirac'ın yetki alanında bu talebin başını, Avustralya doğumlu matematikçi George Batchelar çekiyordu . Batchelor'ın taviz vermez tavrı, hedeflerinin ne 4S ı
kadar yüksek olduğu konusunda şüpheye hiç yer bırakmıyordu . O sırada otuzlu yaşlarının sonunda olan Batchelor, uygulamalı matematiğin gaz ve sıvıların akışıyla ilgili kolu olan akışkanlar mekaniğinde uzmandı - Dirac'ın pek vakit ayırmadığı bir konuydu bu, onu teorik fiziğin önemsiz bir uzantısı olarak görüyordu . Zaten Batchelor'ı da sevmiyordu Dirac, içindeki züppeyi uyandırabilen az sayıda insandan biriydi bu adam. İş arkadaşı John Polkinghorne, Dirac'ın bir keresinde, akışkanlar mekaniğinin öncülerinden olan George Stokes için "ikinci sınıf bir Lucas profesörü" diyerek vurdumduymaz Batchelor'ı gücendirdiğini anlatıyor. lııl ı 959'un güz döneminin başından itibaren Dirac resmi olarak Uygulamalı Matematik ve Teorik Fizik Bölümü'nde çalışıyordu ve bölüm başkanı da Batchelor'dı. Polkinghorne, etkin, doğuştan lider bir kimse olarak gördüğü Batchelor'a hayranlık duyuyordu, ama hem Dirac hem de arkadaşı Fred Hoyle (şimdi birinci sınıf bir kozmologdu ve radyoda popüler bir program yapıyordu) yeni bölümde görev almak istemediler; Batchelor'ın yapmak istediği değişikliklerin bir tekini bile beğenmediler. Teklif edilen değişikliklerden biri, umuma daha açık bir araştırma yaklaşımı benimsemekti; yeni sosyal buluşmalara katıldığı nadir zamanlarda, başka bir çağdan gelmiş bir mülteci gibi duran Dirac'a bundan daha ters gelecek bir anlayış olamazdı. Seminerlerde sık sık, uyku açığını kapatıyormuş gibi görünüyordu ama kimi zaman yerinde bir soruyla görünüşün aldatıcı olduğunu düşündürüyordu . Fakat bazen de en yeni araştırma bulgularından, hatta çaylak öğrencilerin bile aşina olduğu yeni parçacıklardan ne kadar da bihaber olduğunu göstererek yaşlı meslektaşlarını utandırıyord u . lııl Dirac itibarından taviz vermeyen biri değildi, ama Batchelar onu yirmi beş yıldır kullandığı odasından çıkartıp birtakım ek dersler vermeye "gönüllü" yapınca içi yandı. Bu gibi birkaç olayda insan yerine konmamanın açtığı yaralar sonucunda, Cavendish'te işgüzar bir otopark görevlisi ona arabasını oraya park etmeye hakkı olmadığını söylediğinde öfkeyle parladı. John Polkinghorne Dirac'ın cevabını hatırlıyor: "Çok kızdı. Görevliye yirmi yıldır oraya park ettiğini söyledi." lı3l Dirac Batchelor'ın idari kararını kabul etti, ama 452
Manci o kadar yumuşak başlı değildi ve rektör yardımcısına sert bir mektup yazdı. Rektör yardımcısı Manci'ye yatıştırıcı bir cevap yazdıktan sonra onu unuttu gitti. lı41 Yetkililer artık kendilerini Dirac'ı mutlu etmeye mecbur hissetmiyordu ve bunu o da biliyord u . Belki kısmen d e işindeki mutsuzluğundan dolayı, Dirac'ın evliliğinde ilk defa sıkıntılar ortaya çıktı. St John's'taki hocalardan birinin karısı bu durumun küçük bir parçasına tanık oldu, zira Woolworth's'ün [bir ucuzluk marketleri zinciri-ç.] önünde karşılaştığı Manci onu durdurup neşeyle şöyle diyord u : "Hadi gel bir kahve içelim - [Dirac] bir haftadır benimle konuşmuyor, çok sıkıldım." lı si Bu gibi hikayeler Dirac'ların Cambridge'deki tanıdıklarını şaşırtmıyordu, birbirinden bu kadar farklı iki insanın nasıl olup da birlikte mutlu olabildiğini hiçbir zaman tam anlayamamışlardı zaten . Ama o mutluluğun bir kısmı oyund u . Evin kapısından girdiklerinde Ma nci'nin Dirac'a karşı tavrı bir uçta n bir u ca savruluyordu : Bir gün kollarını Dirac'ın boynuna dolayıp onu sevip sevmediğini fettanca sorgularken, ertesi gün kızgınlıkla "gidecek yerim olsa giderdimil diyord u . lı6l Dirac bu gibi tehditlere kulak asmıyordu . Anlatılan bir hikayeye göre, bir keresinde Dirac akşam yemeğini yerken Manci'nin ona ters ters, "Seni terk etsem ne yapardın?" diye sormasıyla Dirac, yarım dakikalık sessizliğin ardından, "'Güle güle canım' derdim" diye cevap verdi. l21l Zaman zaman araştırmalarının a rtık sona erdiği izlenimini verse de Dirac hala fizik üstüne çok düşünüyordu . Manci'ye çalışmakta olduğunu işaret ettiği zaman Manci kızlara sessiz olmalarını buyururd u : Monica odasına çekilir, Mary de Oklahoma ! 'nın film müziğini hiç durmadan çalan gramofonu kapatırdı. Şimdi onlu yaşlarında olan kızlar, babalarının seçkin bir bilim insanı olduğunun ve olağandışı ekilde sessiz, kendini öne çıkarmayan biri olduğunun farkındaydılar. 28 "Şansı m vardı" demişti Dirac, Monica'ya . "İyi okullara gittim, mükemmel öğretmenlerim old u . Doğru zamanda doğru yerdeydim.'1ıgl Rahatsızlığı geçen Gabriel üvey babasının statüsünü iyi biliyordu : Soyadı matematikçi meslektaşlarından hayranlık dolu yorumlar 453
topluyor ve bunun ona hiçbir zararı dokunmuyord u . Dirac, Gabriel'a yakındı ve onun kariyerini desteklemek için çaba saıf ediyordu; sık sık yazışıyor, mektuplarında gazetede okudukları satranç problemleri üstüne tartışıyorlardı (G. H . Hardy bu problemleri "saf matematiğin ilahileri" diye anlatıyord u .) l3ol Judy ile ailesi (ı960 yazına gelindiğinde Judy'nin üç çocuğu vardı) daha uzaktı, Judy annesiyle upuzun bir kavganın içindeydi, Manci'nin ona karşı hiç sabrı kalmamıştı. Pek çok aile dostunun doğruladığı üzere, Ma nci bir eş olarak, anne olduğundan çok daha iyiydi, kocasını her zaman destekliyordu, ona hep bağlıydı ama çocuklarına çoğu zaman duyarsız davranıyordu . Anlaşılan, annesinin dilinden en çok çeken Mary'ydi : Manci onu defalarca sindirdi, ona "çirkin" ve ayrıca "tembel" olduğunu söylüyordu ki bu kelimeyi Dirac'ın kardeşi Betty de dahil olmak üzere ailede para kazanmayan herkes için kullanırdı. l3ıl Kimse, hele de Dirac, Manci'ye kendisinin de henüz bir gün olsun para kazanmak için çalışmadığını hatırlatmaya asla cüret edemiyord u . ı 950'1erin sonlarına gelindiğinde, Mary eve dönmüş ve Cambridge'de çalışıyor, göç etmeyi düşünüyordu; Monica ise üniversitede jeoloji okumaya hazırlanıyord u . Kızlar hızla anne babalarından bağımsızlaşıyor, Dirac'lar da kazandıkları bu yeni özgürlüğün tadını en iyi şekilde çıkarmak için daha da çok gezmek istiyorlardı. Bu kadar dost caniısı bir insan için Manci'nin Cambridge'de şaşırtıcı derecede az arkadaşı vardı (bir tek Sör John Cockcroft'un eşi Elizabeth'le yakındı) ve daima, yurtdışındaki ailesini ve arkadaşlarını görmek için geziler planlıyordu, Cambridge'den ne kadar uzağa gitse o kadar iyiydi. Dirac da onun gibi hissediyordu : Kendi bölümünde yabancı gibi olmuştu, Batchelor'ın çevirdiği dalapiara kızıyor, kendi değerinin bilindiği bir yerde olmayı tercih ediyord u . Bunun sonucu olarak, ı969'da emekli olana kadar geçen onu aşkın yılda Dirac'ların Cambridge'de olmadığı süre, orada kaldıkları süreye neredeyse eşitti. Nötrinanun bulunmasının hemen ardından, Dirac'ın aklına parçacığın varlığının Einstein'ın genel görelilik teorisiyle açıklanabileceği geldi. l3ıl Eylül ı 958'te yine Princeton'daki İleri 454
Araştırmalar Enstitüsü'nde bir izin yılına başlarken aklının bir köşesinde bu vardı. Temel teorileri oluşturmakta en sevdiği yoldan, etkileşimleri tanımlamak için Hamiltonian'ları kullanarak, Einstein'ın teorisinin yeni bir versiyonunu geliştirmek istiyordu . Amacı, alanın ana çeşitlerinin ( elektromanyetik alan, kütleçekimi alanı vb.) hepsi için, bunların kuantumlanmalarına zemin oluşturacak genel bir klasik tanım bulmaktı. Projesi başarısız oldu ama genel görelilik teorisini analiz etmekte kullandığı yöntem kütleçekimine dair yeni fikirler verdi. Bu fikirlerden bazılarını, Amerikan Fizik Derneği'nin ı 959 Ocak sonunda, müthiş soğuk bir dönemde New York'ta gerçekleştirdiği yıllık toplantısında yaptığı konuşmada anlattı Dirac. Kalabalık toplantılardan hiçbir zaman hazzetmemiş olan Dirac, Penn Station'dan [New York'ta büyük bir tren istasyonu-ç.] kocaman, aşırı ısıtılan New Yorker oteline doğru iki blok yürürken, çoğu kolalı beyaz gömlekler giyip kravat takmış, kollarını sıvamış olan beş bin delegeye katılmayı hiç de iple çekmiyordu herhalde. Dirac'ın bilimdeki şöhreti olmasa, o da toplantının içinde kaybolup giden herhangi bir adam olacaktı ama adının herkes tarafından bilinmesi yüzünden toplantıya onun da katılıyor oluşu barlarda ve localarda sohbet konularından biri old u . Dinleyicilerin çoğu, kocaman bala salonunda, yerden tavana uzanan taklit İyon sütunları arasında ve adayı ucuz mücevherat gibi süsleyen kocaman üç avizenin altında bir yer bulabilmek için öğle yemeğinden erken döndü . Dirac konuşmasına günün modası olan parçacık fiziği üstüne yorum yapmayacağını, bunun yerine yüzyıllardır bilinen ama hala tam olarak anlaşılamamış olan elektromanyetik ve kütleçekimi etkileşimleri hakkında konuşacağını açıklayarak başladı. Dinleyicilerin hepsi biliyordu ki Maxwell'in elektromanyetik alan teorisi, görünür ışık da dahil olmak üzere elektromanyetik dalgalar bulunduğunu ve alanın eneıj isinin foton adıyla bilinen kuantumlar halinde geldiğini öngörüyord u . Benzer şekilde, Einstein, genel görelilik teorisinin kütleçekimi dalgalarının var olduğunu öngördüğünü göstermişti. Dirac, kütleçekimi alanının eneıj isi üzerine yaptığı çalışmaların, bu eneıj inin ayrı ayrı kuantumlarla 455
taşındığına işaret ettiğini ilan etti. Bu kuantumlar için kullandığı graviton � terimi, ilk olarak çeyrek yüzyıl önce Under the Banner of Marxism (Marksizm Bayrağı Altında dergisinde yayımlanmış, çoktandır göz ardı edilen bir teri md i. 33 Dirac'ın bu ismi tekrar takdir etmesiyle kelime yerleşti. Bu parçacıkların tespit edilmesinin fatonu tespit etmekten çok daha zor olacağına işaret etti Dirac, ama deneyciler vakit kaybetmeden bunları bulma çalışmalarına başlamalıydı. New York Times muhabiri Robert Plumb bunun önemli bir öngörü olduğu izlenimini edindi; ertesi gün Plumb'ın haberi ilk sayfadayd ı : "[Dirac] bugün yaptığı önermenin çeyrek yüzyıl önce pozitif elektronlar hakkındaki önermesiyle aynı kategoride olduğunu düşünüyord u .' 34 Dirac genel görelilik teorisini kuantumlandırmayı başaramadı ama kullandığı Hamiltonian yöntemi bu teoriye yaptığı en etkili katkı old u . l3sl Onun yaklaşımı ve diğer fizikçilerin ondan bağımsız olarak geliştirdiği benzer teknikler, Einstein'ın denklemlerinin, özellikle kütleçekimi alanlarının hızla değiştiği durumlarda, nispeten daha sade bir biçimde rahatlıkla ifade edilebilmesine imkan verdi. Dirac'ın görelilik teorisinde çıktığı bu gezi fizikçilerin çağuna garip geldi. ı 950'1erin sonunda, genel görelilik teorisinin geliştirilmesi, parçacık fiziğinin geldiği endüstri boyutunun yanında çiftlik üretimi gibi kalıyordu . Teoriciler arasında görelilik revaçta olmayan bir konuydu ve Dirac bunu geliştirmeyi, kütleçekimi ve elektromanyetizmayı anlamak için tek bir teorik çerçeve bulmayı önemseyen az sayıda kişiden biriydi. Konferansın ana konusu güçlü etkileşim ve buna tabi olan parçacıklardı, bunların arasında yeni bulunan mezonlar vardı. Bu alanın liderlerinden biri olan Feynman, Dirac'la ı 96 ı sonbaharındaki Solvay toplantısında yine karşılaştı, aralarında yine Pinter'vari bir konuşma geçti : FEYNMAN : Ben Feynma n. DIRAC: Ben Dirac. [Sessizl ik] FEYNMAN (Hayranlıkla) : O denklemi bulan kişi olmak hari ka bi r şey olsa gerek.
456
DIRAC: Uzun süre önceydi . [Duraklama] DIRAC: Ne üzerine çal ışıyorsunuz? FEYNMAN : Mezonlar. DIRAC: Onlara dair bir denklem bulmaya mı çal ışıyorsunuz? FEYNMAN : Bu çok zor. DIRAC (Konuşmayı ka patıyor) : Denemek gereki r. �
Dirac'ın suskunluğu, yanında oturan, eskiden onun lisans öğrencisi olmuş Abdus Salam'ı bile şaşırttı : Bu konuşmadan Salam, Feynman ile Dirac'ın önceden tanışmadığı sonucuna vardı. Dirac'ın, kendi standartlarında bile acayip sayılacak bu tavrının bir açıklaması, Feynman'ı tanımamış olması olabilir: Dirac'ın yüz hafızası olağandışı ölçüde zayıftı, bu yüzden, yalnız bir kere gördüğü fizikçileri hatırladığı enderdi, Feynman gibi akılda kalıcı karakterde olsalar bile. Dirac güçlü etkileşen parçacıkları anlamanın en iyi yolunun, onların davranışını denklemlerle tarif etmek olduğundan emindi; tıpkı kendisinin, elektron denklemini keşfederken yaptığı gibi. Ama şimdi teoricilerin çoğu bu şekilde düşünmüyord u : Kimi yeni alan teorisi türleri arıyordu, kimi de bu parçacıkların hareketini tanımlayan denklem bulma umudunu hepten kaybetmiş, parçacıklar etkileşime girdiği zaman neler olabileceğini ana hatlarıyla tanımlamaya çalışıyorlardı sadece. Bu yaklaşımda, bir "saçılım matrisi;' parçacıkların olabilecek her türlü başlangıç konumu için, olası bütün sonuçların her birine yol açmalarının ne kadar mümkün olduğunu verir. Dirac bunu "dış görünüş" diyerek reddetti. l37l Deneyciler, atomaltı hayvanat bahçesinde güçlü etkileşen parçacıklardan başka bir aile daha buldular. İlk ipucu ı 946'da kozmik ışınlar üstüne deneylerde, Cari Anderson'ın daha sonra muon adını alacak parçacığı fark etmesiyle gelmişti. Parçacık elektrondan iki yüz kat kadar daha ağır ve kararsızdı ama başka 457
bakımlardan elektrona çok benziyordu : Elektronla aynı sp ine sahipti ve güçlü etkileşime tabi değildi. Ama aralarında önemli bir fark vardı : 1962'de, deneyciler muonun kendine özgü bir nötrinoyla ilişkili olduğunu gösterdiler, bu nötrina elektronla ilişkili olan bilindik nötrinadan farklıydı. Parçacıkların dördü de ( elektron, mu on ve bunların nötrinoları) başka bir bileşenden oluşmayan, aynı aileden parçacıklar gibi görünüyord u . Bu ailenin üyeleri daha sonra, Leon Lederman'ın Yunancada küçük ve nazik şeyler için kullanılan leptos kelimesinden tü reterek kullanıma soktuğu lepton adını aldı. Yeni parçacıkların gelişi normal olarak Dirac'ı heyecanlandıracak bir şey değildi; o hala proton ve elektronla hesabını bitirmemişti. Ama 196 1 'in sonlarında Dirac, tabağındaki problemleri bitirmeden yenisini alma ma kuralını bozdu : Belki de elektronun uyarılmış halidir sadece, diye düşündüğü muonu anlamaya çalıştı. Elektronun bir noktasal parçacık olarak tasvir edildiği alışılmış görüntüsünden vazgeçip, onu bir elektromanyetik alan içindeki küresel bir baloncuk olarak resmetti : "Muona, radyal salınımlar tarafından uyarılmış bir elektron olarak bakılabilir" diye önerdi. Dirac baloneuğu görelilik teorisini kullanarak tanımladı, bu teorinin denklemleriyle baloncuğun uzay-zaman içindeki hareketlerini tarif etti. Çalışması muhteşem bir uygulamalı matematik eseriydi ama fizikçilerin çoğu onu görmezden geldi, herhalde elektronu anlatım biçimi böylesine alışılmadık olduğu için : Genelde boyutu olmadığı farz edilen parçacığa dair geometrik bir anlatım sunuyor ve spinini hiç dikkate almıyord u . Teorinin öngörüleri de, ona şüpheyle yaklaşanları kazanacak gibi değild i : Dirac, elektronunun birinci kuantum uyarımının kütlesini, muonun ölçülen kütlesinin ancak dörtte biri olarak hesaplıyordu . Dirac b u "genişletilmiş elektron" teorisini ilk olarak Princeton İleri Araştırmalar Enstitüsü'ndeki meslektaşlarına, 16 Ekim ı 962'de, ılı k bir sonbahar ikindisinde sundu . Oppenheimer en ön sırada oturuyordu, koyu mavi gözleri hala cin gibi ve delici bakıyor, bedeniyse yumurta kabuğu kadar kırılgan görünüyord u . l3sl Soru sormakta hala ustaydı, genellikle konuşmacıyı zora sokan akıllıca yorumlarını yaptıktan sonra bazen arkasına dönüp yorumunu herkes 458
takdir etti mi dinleyicilere bakardı. Ama konuşan Dirac oldu mu Oppenheimer en güzel tavrını takınıyordu . Dirac'ı dinlemeye gelenler dağıldıktan bir saat sonra, akşam saat 06 :30'da ABD başkanı Kennedy acil istihbarat raporlarını görüşmek üzere kurmaylarıyla Beyaz Saray'da toplandı : Sovyetler Küba'da gizli füze üsleri kurmaktaydı, orası Florida'ya sadece ı so kilometre mesafedeydi, dolayısıyla ABD'ye potansiyel tehdit oluşturuyord u . l3 9l Altı gün sonra Kennedy bu İstihbaratı kamuoyuyla paylaşarak, Küba'ya denizden ambargo konduğunu ilan edip, Sovyetler'in füzeleri kaldırmasını talep etti. Kruşçev kızdı, geri adım atmayı reddetti. Oppenheimer'ın akrepleri birbirlerinin tam gözünün içine ba kıyorla rd ı. Gerilim 28 Ekim'de, Sovyetler'in, Amerikalıların bazı tavizler vermesi karşılığında füzeleri kaldırmayı kabul etmesiyle azaldı; krizle ilgili gelişmeleri Princeton'da televizyonundan seyreden ve belki de üçüncü bir dünya savaşı görüp görmeyeceğini düşünen Dirac da dahil pek çok insan, insanlığın verilmiş sadakası varmış dedi. Dr. Strangelove'la b gezegene insaf etmişti sanki. Bohr tam Küba füze krizini görecek kadar yaşadı. Üç hafta sonra, bir pazar günü eşi Margrethe'le evde kahvaltı ettikten sonra biraz uyumak için yukarı çıktı ve kalp yetmezliğinden öld ü . Dirac, Margrethe'e yazdığı başsağlığı mektubunda "en yakın dostlarımdan birinin kaybı"ndan dolayı "son derece üzgün" olduğunu söyleyerek, ı926'da Kopenhag'da ilk kez Bohr'larda kaldığı günleri and ı : "Niels'ın sadece fizikte değil insan düşüncesinin her alanındaki bilgisi beni çok etkilemişti. Tanıdığım en bilgili adamdı ve verdiği bilgilerin bir kısmını öğrenebilmek için elimden geleni yaptım.'14 ol Bu, en yakın iş arkadaşlarının teker teker ölüp gittiğini gören Dirac'ın aldığı bir dizi darbenin sonuncusuyd u . Princeton'da ı957'de von Neumann, ardından ı960'ta Veblen ölmüştü . Bohr'un ölümünden sadece on bir ay önce Dirac Nature'da, Viyana'daki evinde kalp rahatsızlığından ölen Schrödinger'in ardından yazıyordu . Yazdığı yazıda, Schrödinger'in Mayıs ı 938'de Nazilere kucak açar gibi görünmüş olmasına karşı onu savunmaya uğraşıyordu : "Nazi 459
rejimini onayladığını ifade etmeye mecbur edildi ve bunu elinden geldiğince muğlak bir biçimde yaptı." l4 ıl Schrödinger'in "Führer'in iradesi"ne neşeyle destek istediği yazısını okumuş olanların çoğu bu yazıda pek çok muğlaklık olduğunu daha önce fark etmemiş olacaklardı. Ama Heisenberg ve Kapitsa'nın da bildiği gibi Dirac'ın sadakati hiç eksilmezdi. ı 962' ye kadar Dirac, kuantum mekaniğinin ortaya çıkışına dair hatıralarını kamuoyuyla paylaşmakla hiç ilgilenmemişti. Ama o sene altmış yaşına basınca fikrini değiştirdi. Van Vleck'in eski bir öğrencisi olan Amerikalı bilim felsefecisi Thomas Kuhn'un kendisiyle röportaj yapmasını kabul etti. Kuhn, Dirac'ı kuantum fiziğinin tarihi arşivinin oluşturulmasına katkıda bulunmaya ikna etti. Dirac'ın alışık olmadığı yerlerde yabancı insanlarla konuşmaktan rahatsız olduğunu biliyordu Kuhn, bu yüzden ilk röportajı Wigner'ın Princeton'daki evinde yaptı. Röportaj sırasında Wigner da orada bulunarak, araya girip, Dirac'ı deliğinden çıkaracak iyi düşünülmüş sorular sord u . Kırk dakikalık görüşme boyunca Dirac sakin ve açık konuştu, genellikle iddiasız konuşuyordu ve söyleyeceği şeylerle birilerinin ilgileniyor olması hafiften hoşuna gitmişti. Neredeyse kırk senedir Dirac, fizikçi meslektaşlarına kendisinin nasıl yetiştiğine dair üç çift laf etmemişti, ama Kuhn ve Wigner çocukluk anılarının Dirac'ın ağzından taşarcasına dökülmesine tanık oldular, ev hayatına dair ayrıntılar da sel gibi akıyordu . l4 ıl Görüşme başladıktan on dakika kadar sonra Dirac ağabeyi hakkında konuşmaya başladı. Wigner'ın kelimeleri dikkatle seçerek soru sormasından, verdiği cevaplar karşısındaki hafif şaşkınlığından, birbirlerini tanıdıkları otuz beş sene içinde bu iki adamın bu konuda hemen hiç konuşmadığı belli oluyor. Görüşmenin bu kısmında Dirac her zamanki gibi yumuşaklıkla konuşuyordu ama dikkatle dile getirdiği kelimelerin her birinde ağır bir üzüntü ve pişmanlık yüklü gibiydi, özellikle de Wigner'ın Felix'in neden kendi canına kıydığı sorusunu cevaplarken : Sanıyorum sadece çok bunal mıştı . Ve işte . . . hiçbi r sosyal teması mız
460
olmadan büyütüldüğümüz öyle bi r hayat benim için olduğu gibi onun için de çok buna ltıcıydı herhalde ve kendisinden da ha parlak bi r erkek ka rdeşi ol ması da onu epey bunaltmış olma l ı .�
Dirac söylenmemiş çok şey bıraktı ama Kuhn ve Wigner üstelemeyecek kadar bilgeydiler; üstüne gitselerdi çok büyük ihtimalle kabuğuna çekilir, belki de daha sonraki görüşmeleri hiç kabul etmezdi. Ağabeyinin kendini neden öldürdüğü konusunda hiçbir şüphesi yoktu Dirac'ın . Kurt Hofer'a, bu trajediden esas olarak babasının sorumlu olduğunu söyledi : Charles, Felix'i normal şekilde büyürnekten mahrum etmiş, onu istemediği halde Fransızca konuşmaya zorlamış ve tıp doktoru olma isteğini ezip geçmişti. l44l Lakin üstüne onlarca yıl düşündükten sonra bile Dirac, Felix'in intiharından sonra babasının yaşadığı yasın büyüklüğünü idrak edememişti : Babası onun için hala bir gizemdi ve en yakın arkadaşlarına söylediği üzere hayatında "tiksindiği" tek insan, hala babasıydı. � Görüşmeden üç ay sonra Kuhn, Dirac'a yazarak, katılımı için teşekkür etti ve Felix'in ölümüne dair banda kaydedilen paylaşımlarının yayımlanan versiyondan çıkarılacağını "gelecekte kullanılmak üzere ayrı olarak dosyalanacağını" bildirdi. 46 Bu bilgiler ancak Dirac'ın ölümünden sonra açıldı. ı 962'de Dirac Cambridge'deki kariyerinin son safhasına girmek üzereydi. Aile içindeki durum hızla değişiyordu : Kızı Mary ABD'ye göç etmeye hazırlanıyordu; Monica üniversiteye "Beatles'ı keşfetmeye" gitmişti. Evden ayrılmadan kısa süre önce Monica annesi tarafından evden atılmıştı, Manci tıpkı onlu yaşlarındayken kovduğu Judy gibi onu da evden attı. l4 7l Judy ve ailesi şimdi ABD'ye yerleşmişti, Gabriel da akademik kariyerine Avrupa'da devam ediyord u . Dirac ömrünün geri kalanını Cambridge'deki evinde, bahçesiyle uğraşıp çalışma odasında çalışarak geçireceğini düşünüyordu . Ama 461
Manci'nin başka planları vardı.
462
27. Böl ü m 1963 -0ca k 197 1 [Bazı eleştirmenler] sanki Flaubert, ya da Mi lton, ya da Wordsworth sa llana n iskemiesi nde oturan, bayat pudra koka n, sadece geçmişle i lgilenen ve yı llardır yeni hiçbir şey söylememiş sı kıcı bi rer teyzeymiş gibi davra nıyorlar. Tabi i ki ev teyzenin evi ve herkes orada ki ra vermeden kal ıyor; ama yi ne de, el bette ki, işte yani . . . zaman? JULIAN BARNES, Fla ubert's Pa rrat (Fiaubert'in Papağa nı), 1984 ı 960'1arın
ortalarında Dirac haftanın çoğunda evde çalışıyord u . Eskiden yaptığı işlerden dolayı ona hayranlık duyuluyor, tutarlılığından dolayı büyük saygı görüyordu; ama giderek daha fazla, a rtık bu bölüme ait değilmiş gibi duruyordu : "Konu dışı kalıyordu" diye hatırlıyor, genç meslektaşı ve eski öğrencisi John Polkinghorne. [!] Cambridge'deki diğer fizikçilerin çoğu onunla aynı görüşteydi ama bilim insanlarının yazılı olmayan centilmenlik kurallarına uyuyorlardı : Büyük araştırmacılar tohuma kaçıp kendi alanlarındaki modern akımların tersine laflar etmeye başladıkları zaman, özel konuşmalarda görmezden gelinebilirler hatta onlarla dalga geçilebilir, ama insan içindeyken geçmiş başarılarından dolayı canıyürekten övülmelidirler. Dirac üniversite dışında da başka bir çağdan gelmiş uyumsuz kişinin yapayalnız görüntüsünü veriyor, yeni popüler kültür ve bu kültür saygısızlığı, onu huzursuz edi ord u . Ciddi sanat eleştirmenlerinin bir çorba tenekesi resminea anaakım sanat eseri muamelesi yapması, bir neslin şarkılarının çoğunun nota bilmez makam bilmez, işçi sınıfından, yılışık birtakım Liverpool'lular [İngiliz The Beatles grubunu kast ediyor-ç.] tarafından yazılmış olması Dirac'ın aklının alabileceği gibi . eyler değildi. Solistin kendisinin denizasianı olduğunu iddia ettiği b bir gruptan ne anlayacaktı ki 463
zaten?� Dirac yaşlılıktan ve iş arkadaşları tarafından fiilen terk edilme ihtimalinden korkmaya başlamıştı : Bütün işaretler, Batchelor'ın Dirac'ın kanunun öngördüğü sınır olan altmış yedi yaşında Lucas kürsüsünü boşaltmasını mutlaka sağlayacağını gösteriyordu . Bu tehdit sonucu Dirac ı 964 baharında zehirli üniversite siyasetinin ölüler diyarına kısa süreliğine uğrayarak, Batchelor'ın ilk beş yıllık bölüm başkanlığı süresinin ardından bu görevden alınmasını isteyen Hoyle ve diğerlerine katıldı. Batchelor'ın taktikleriyle saf dışı kalıp acıklı bir mağlubiyet aldılar. @] Batchelar imparatorluğunda yer almayı hiç de istemeyen, çocuk bakımı sorumluluğu geride kalan Dirac, Manci'nin de teşvikiyle yeniden gezmeye başladı ve bahçesiyle uğraşmaya eskisinden de çok vakit ayırır oldu; mükemmel çimenliğini biçiyor, gülleri buduyor, Manci'ye kilerde gerekenden çok daha fazla sebze yetiştiriyordu . Kitaplığı bahçecilik dergileri ve kitaplarıyla doldu, çalışma odası sanki araştırma yapan bir fizikçiye değil de bir peyzaj mimarına aitti.� Hala araştırma yapıyordu ama yaşianan bütün teorik fizikçilerin kaderini yaşıyordu : Hayal gücü, hevesine yetişemiyordu . Cambridge'de artık önemsiz biri sayılsa da, ABD'de en sevdiği akademik mekanda ki bar davranıyorlardı Dirac'a. ı 963'te Oppenheimer'ın onun bir fotoğrafını çerçeveletip İleri Araştırmalar Enstitüsü'nün duvarında Einstein'ın resminin yanına astırdığını duyd u : "O duvarda yalnız ikiniz varsınız." � Bu, önde gelen akademisyenlerin verimsiz ileri yaşlarını saygın bir şekilde geçirmesi için alan ayırmaya İngiliz üniversitelerinden çok daha açık olan Amerikan akademik sisteminin eliaçıklığını simgeleyen bir jestti. Asıl olarak bu sebepten ötürü Dirac ABD'de daha fazla zaman geçiriyord u . ı 962'den, emekli olduğu ı 969 yılına kadar Dirac her sene en azından birkaç aylığına, iki defa da neredeyse bütün bir akademik yıl için cı 962-63 ve ı 964-65) Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti.� Kalan zamanın çoğunda Dirac ve Manci Avrupa'ya ve İsrail'e konferansa ya da tatile gidiyorlardı (SSCB artık gezi planlarında yer almıyordu, çünkü göründüğü kadarıyla onlar bile SSCB'den vize alamıyorlardı). Bu yedi sene boyunca Stephen 464
Hawking (Dirac'ın iş arkadaşı ve giderek yükselen bir yıldız) Dirac'ı bölümde hiç görmedi. � Manci Cambridge'den kaçmayı kafasına koymuştu . Dirac değişiklikten hoşlanmıyor ve üniversitesine sadık kalmak istiyordu ama sonunda göç etmeyi, tercihen ABD'ye gitmeyi kabul etti. Dirac yeni bir iş bulma inisiyatifini almıyordu : Bu görev Ma nci'ye düştü, ağzı var dili yok müşterisi adına hareket eden atılgan menajer rolüne soyunan Manci imtiyazlar ve daha yüksek görevler peşinde koşuyor, deniz gören bir yer, manzarası en iyi olan oda onun olsun diye ısrar ediyord u . Dirac onun Elvis'i, Manci de Dirac'ın Calanel Parker'ıydı. jg Ders vermek Dirac'ın en kuwetli yanı old u . Sesi giderek zayıflasa da dinleyicilerin tüm dikkatini kendi üstüne çekmeyi bildiği kesindi, bunu nükte ve mizahla değil, zihin açıklığı ve alçakgönüllülükle yapıyordu . Arnfide dinleyenlerin karşısına geçtiğinde Bristol'lü ihtiyar bir papaz gibi görünüyor ve duyuluyordu ama bir bayram gününde konuşmasını okuyan bir delikanlı kadar da masumdu, sessiz harfleri kısa tutup seslileri üstüne basa basa söylüyordu . Onu dinleyen insanlar böyle mahcup bir adamın nasıl olup da bu kadar akıcı konuştuğuna şaşıyorlardı; Dirac'ın tereddüt edip de "ee'� "ııı" dediği çok enderdi, gramer hatası yapmanın yanından bile geçmiyordu . Konuşmasının en rahatsız edici kendine özgü özelliği, cümlenin ortasında susma eğilimiyd i : Düşünmesi veya doğru kelimeyi seçmesi gerektiği zaman birdenbire konuşmayı keser, genellikle on saniye, bazense bir dakikadan fazla sessiz kaldıktan sonra hiçbir şey demeden kaldığı yerden devam ederdi. Artık daha az uzmanlık konuşması yapıyor, arada sırada misafir öğretim üyesi olarak ders veriyordu; bu derslerden biri, New York'taki Yeshiva Üniversitesi'nde ı 964 ilkbaharında verdiği kuantum alan teorisi dersiydi. Daha sonra klasik olarak kabul gören bu derslerde teoriyi başlangıç noktalarından itibaren mantığa göre ilerleyerek anlattı ve normalde yapmadığı bir şey yaparak, hidrojen atomunun eneıj i sıçrama sı yaptığı öngörüsüne (bu sıçrama ı 946'da Lamb tarafından tespit edilmişti) giden hesapları ayrıntılarıyla 465
gösterdi. Teori ile deney arasında deneysel hatalar düzeyine kadar uyum olmasına rağmen Dirac kendisini dinleyenlerin kuantum elektrodinamiğinin önemli hatalarla dolu olduğundan şüphe etmemesini sağladı : "Eğer araştırmacıysanız, hiçbir şeye fazla inanmamalısınız; uzun zamandır inandığınız çe itli şeylerin bir gün yıkılabileceğine her zaman hazırlıklı almalısınız.' s Bir yıl önce Yeshiva'da "Fizikçinin Doğa Tasvirinin Evrimi" adında bir konuşma yapmış, sonra makale haline getirdiği bu konuşma Scientific American dergisinin Mayıs 1963 sayısında yayımlanmıştı. Bir popüler bilim dergisi için kaleme aldığı tek yazı budur. Konuşmanın üslubu ve içeriği, bunun gibi düzinelerce sunum yapılacağının ön habercisiyd i : Sade, süslemeden uzak bir dille, temel fiziğin neden kriz halinde olduğunu açıklıyor, sık sık basit kaçan bir fizik tarihi anlatımından dersler çıkarıyord u . Makalesinde, pek sevdiği hatıralarından birini ele ald ı : Schrödinger, Schrödinger denkleminin göreli olmayan meşhur versiyonundan birkaç ay önce, bu denklemin matematik bakımından güzel olan göreli bir versiyonunu keşfettiğini ama bu göreli denklemi hidrojen atomu üzerine gözlemleri açıklayamadığı için yayımlamadığını iddia etmişti (burada, denklem ile gözlem arasındaki uyuşmazlık, elektronun spine sahip olduğunun o sırada bilinmiyar olmasından kaynaklanıyor). Schrödinger, denkleminin göreli olmayan halini ancak, verilerle iyi bir uyum içinde olduğundan emin olunca yayımiarnıştı ama eğer daha cesur davranmış olsaydı göreli bir kuantum teorisi yayımiayan ilk kişi o olacaktı. Dirac'a göre bu kıssadan çıkacak hisse şuydu : "Denklem lerde güzellik olması, deneylerle uyumlu olmalarından daha önemlidir." Dirac okurlarına, "Tanrı çok yüksek seviyede bir matematikçidir ve Evren'i inşa ederken çok ileri seviyede matematik kullanmıştır') görüşünü sunuyord u . Tanrı ile güzelliği birbirine bağlama fikriyle ilk olarak kırk yıl önce, iş arkadaşı Sör James Jeans'in yazılarında karşılaştığını belli ki unutmuştu . � Pozitivist olduğu gençlik günlerinde Dirac bu ilişkinin doğrulanamayacağını, dolayısıyla anlamsız olduğunu düşünürdü muhtemelen, ama zihninin nağmeleri değişmişti a rtık: Onlarca yıl boyunca deneye dayalı 466
bilimin sert zemininde yürüdükten sonra, metafizik felsefe denizinde keyif gezileri yapmaya hazırdı. Şimdi Dirac'ın içindeki fizikçi, geçmişi geleceğe tercih ediyord u . Önde gelen genç fizikçilerin yanında rahat edemiyor, eski dostlarıyla geçmişi yad ederken keyfi yerine geliyord u . Almanya'nın güneyinde rahat bir şehir olan Lindau'da üç yılda bir yapılan Nobel ödüllüler buluşmalarının hiçbirini kaçırmadı, burada fizikçilerle ve biraz daha mesafeli olarak, onlara katılmak üzere davet edilen öğrencilerle konuşuyordu . Yeni kurulan İngiliz televizyon kanalı BBC2'nin en önemli bilim programı Horizon, ı 965 toplantısında bir film yaptı. Yapımcı Peter Lo"izos, öğrencilerden en çok kahraman muamelesi gören iki Nobel'linin Dirac ve Heisenberg olduğunu, Hollywood yıldızlarıymış gibi başlarına hayranların üşüştüğünü, bu arbededen uzaktaysa Dirac'ın kahyası gibi Heisenberg'in peşinde gibi dalaştığını görd ü . Lo"izos, Dirac'ı konuşmaya ikna etmenin kolay olmayacağını biliyordu, BBC'nin radyo ve televizyon yapımcılarından birkaçı ondan röportaj istemiş ama kati bir şekilde reddedilmişlerdi. lıol Ama Dirac, Heisenberg'le sohbet ederken filme alınmayı kabul etti, böylece Dirac'ın rahat rahat sohbet ederken görüldüğü eşsiz bir kayıt ortaya çıktı. lı ıl Yüzünde her zaman hoşnut bir gülümseme olan Heisenberg, otuz yıl önce nasılsa öyle şık giyimli ve rahattı ama Dirac daha fazla değişmişti. Komik olacak kadar kötü taranmış saçları, dağınıklıkta rakip tanımama şöhretini devam ettiriyordu . Kendisiyse gençlik haline göre gevşemişti; hem ağzıyla hem gözleriyle sürekli gülümsüyor ve ondan beklenmeyen bir iddiayla konuşuyordu . Görüşmenin en çarpıcı yanı, sohbeti Dirac'ın götürmesiydi, hele de, Schrödinger'in denkleminin göreli versiyonunu vaktinden önce rafa kaldırması hikayesi üzerinden konuyu güzellik meselesine çektikten sonra. Heisenberg güzelliğin deneyle uyum kadar önemli olmadığını (genel görüş) kibarca ifade ettikten sonra Dirac estetizmin bayrağını eline alarak, Heisenberg'i savunmaya çekilmek zorunda bıraktı : H EISEN BERG : Bi r denklem in güzel ol ması nın çok önemli bir nokta
467
olduğuna ve denklem in güzel liğinin başl ı başı na i nsana çok güven verdiğine ben de katı l ıyorum . Öte yandan, uyuyor mu uymuyor mu diye ba kmak lazı m . Anca k doğaya gerçekten uyuyorsa fizi kti r yaptığın. Ama bu çok sonra da a nlaşı la bi l i r. DIRAC: Ve eğer uymuyorsa yayı mla maz mısın? Tıpkı Schrödi nger gibi? H EISEN BERG : Yayı mlar mıydım emin değ i l i m . En az bi r kere, öyle ya pmadığım oldu.
Aziz gibi gülümseyen Heisenberg sanki bunu kabul eder gibiyd i : Otuz yıl önce belki keçi inadıyla ısrar ederdi ama savaş sonrasında yıllarca aşağılanmak onun rekabet etme hevesini zayıflatmıştı. Tartışmayı kazanmaktan pek memnun olan Dirac'ın yüzü, iki sırası da çürümekte olan dişlerini gözler önüne seren kocaman bir gülümsemeyle aydınlandı. Ortaya attığı büyük sayılar hipotezine hala inanıyordu Dirac, Edward Teller'ın ı 948'de bunu yerden yere vuran bir yanlışlamasını yayımlamasından beri pek çok fizikçi tarafından özgeçmişinde bir leke olarak görüldüğünü bilse de. Teller, hipotezin, evren genişiernekte olduğu için, kütleçekim kuwetlerinin milyonlarca yıl önce şimdikinden daha güçlü olduklarını ima ettiğine işaret etmişti. Dirac'ın bu fikrinin, bu gezegende en az SOO milyon yıldır hayat olduğunu ortaya koyan jeolojik kanıtların tersine, Dünya'daki okyanusların 200-300 milyon yıl önce kaynayarak buhar olup uçması anlamına geldiğini göstermişti Teller. iı ıl ı 957'de Amerikalı kazmalog Robert Dicke'nin, büyük sayılar hipotezinin, insan hayatının, yıldızlar oluştuktan sonra ve onlar ölmeden önce başlaması olgusunun bir sonucu olduğunu göstermesiyle bu hipoteze duyulan ilgi yine canlandı. lı3l Eğer hipotez yanlış olsaydı astronomlar da, yaşamın diğer biçimleri de var olamazdı. Dirac, Dicke'nin akıl yürütmesinden etkilenmedi, konumunu dev i tirmedi : Hipotezin önemine "hiç olmadığı kadar çok" inanıyord u . 14 Kasım 468
ı96ı'de Dirac kozmoloji üzerine yirmi iki yıl sonra ilk yorumunu kaleme ald ı : Dicke'nin varsayımına göre yaşa nı la bi l i r gezegenler ancak sı nırl ı bi r süre için va r olabi l i r. Benim varsayı mıma göre gelecekte ne zamana kadar va r olacaklarının sı nırı yoktur ve hayatı n sona ermesi gerekmez. Bu i ki varsayım arası nda kara r vermeyi sağlayacak beli rleyici bi r sav yoktur. Ben sonsuz hayat i hti mal i ne açık olanı terci h ederi m .�
Dirac'ın evrenin kaderine dair görüşü, felsefe notları arasında yer alan, Ocak ı 933 tarihli yazıyla tutarlıyd ı : "İnsan soyu sonsuza kadar yaşamaya devam edecek;" Dirac'ın "kendi iç huzuru için" yapmak zorunda olduğu öznel bir varsayım. lı6l Nihayetinde, teoricilerin en kopuk olanı bile, insanların olmadığı bir evren düşüncesini kaldıramıyord u . Dirac'ın hipotezini zaman ayırmaya değer bulan pek az kazmalogdan biri, damarlarında votka akan dev George Gamow'd u . Gamow, ı 956'da "zihinsel nedenlerle" Rho'dan boşandıktan kısa süre sonra evlendiği yeni e i Barbara'yla beraber ı 965'te izin yılını Cambridge'de geçiriyord u . 1 7 Gamow'lar yeni yapılan Churchill Koleji'nde kalıyorlardı, kolejin ilk başkanı olan Sör John Cockcroft, koleje adını veren başbakan tarafından seçilmişti. lısl Dirac ile Gamow arasındaki tartışma konularından biri, evrenin başlangıcı ve sonu olmadığını, konusu sürekli tekrar eden bir film gibi devam edip gittiğini söyleyen "kararlı hal" teorisinin güzelliğiydi. O yaz bu konu gündemdeydi, çünkü kararlı hal teorisi, on yıllardır yapılmış en bilgilendirici astronomi gözlemlerinden biri ile saf dışı edilmiş gibi görünüyord u . New Jersey'deki Beli Laboratuvarları'ndan iki astronom, arka planda her yere yayılan düşük düzeyli bir radyasyon banyosu olduğunu tespit ettiler. Bu astronomlar, böyle bir radyasyon banyosunun uzun zaman önce Gamow ve diğerleri tarafından, Büyük Patlama teorisi kullanılarak öngörülmüş olduğunu, ancak gözlemlerini yaptıktan sonra duydular. Kazmalogların çağuna göre bu teori, evrenin gelişimine dair, genel 469
görelilik teorisiyle ve bilimdeki bütün diğer büyük teorilerle tutarlı, güzelliği içinde sade bir tanımını sunuyord u . 1949'da BBC için yaptığı radyo programlarından birinde Büyük Patlama (Big Bang) teorisine adını veren Fred Hoyle, kararlı hal teorisinden hala vazgeçmeyen, giderek azalan seslerin en gür olanıydı. lıgl Hoyle Büyük Patlama fikrini zevksiz buluyor, hiçlikten ortaya çıkan evren fikrini pastadan fırlayıveren "parti kızı"yla kıyaslıyordu : "Ne saygın ne de zarifti.' 20 Dirac'la sohbetlerinden birinin ardından Gamow ona yazarak, Kopenhag günlerine dayanır gibi görünen, estetiğin rolüne dair şaka yollu özetten haberdar olup olmadığını sordu (Gamow "zarif'j kelimesini kullanıyor, Dirac buna "güzel" derdi) : Durum I Olağan ifade Zarif bir teori deneyle uyuml uysa endişeye ma hal yoktur. Durum II Heisenberg'i n önermesi Zarif bir teori deneyle uyuşmuyorsa deney yanlış ol ma l ı . Durum III Bohr'un düzeltmesi Zarif bi r teori deneyle uyuşmuyorsa iş bitmiş demek değildir çünkü teori geliştiri l [erek] deneyle uyumlu hale geti rilebilir. Durum IV Benim görüşüm Zarif bir teori deneyle uyuml uysa umutsuz vakadı r.�
Dirac'a göre eğer gözlemler çirkin bir teoriyle (mesela kuantum elektrodinamiği) uyumluysa bu büyük ölçüde tesadüftür. Dirac güzellik konusuna kuwetle bağlıydı, tıpkı Heisenberg'in, parçacık fiziğine dair yeni bir teori üretip Dirac'tan ısrarla "belirtili eleştiri'j istediği zaman gördüğü gibi : Dirac teoriye geçer not vermedi, çünkü teorinin en temel denkleminin "matematiksel güzelliği yetersiz"di. � 470
Dirac'ın güzellik tutkusunu anlayan az sayıda insandan biri Kapitsa'ydı, belki de Cavendish'te ve Trinity Koleji'nde geçen erken dönem konuşmalarında bu görüşün oluşmasına katkıda bulunduğu için . Dirac Cambridge'de Kapitsa'yla bir arada bulunmanın heyecanını bir daha yaşayamayacağından endişe etmiş olabilir ama ı 966 baharında, hem Kapitsa'nın hem de karısının, kısa bir ziyaret için Cambridge'e gelmek için çıkış vizesini kopardıklarını duyd u . Nisan sonunda Kapitsa'ların gelişi yaklaştıkça Dirac ve Manci kraliyet ailesinin ziyaretini bekleyen çocuklar gibi oldular, öyle heyecan içindeydiler ki hazırlıklara zor konsantre oluyorlardı. ı 966'da Kapitsa Sovyetler Birliği'nin en meşhur bilim insanıydı, ülkenin önde gelen sanatçılarının çoğunun adres defterlerinde adı geçen biriydi ve devleti eleştirme iznine sahipti. İngiliz büyükelçisi, Cockcroft'a önceden yazarak onu Kapitsa'nın hala "biraz asi" olduğunu söyleyerek uyardı ve "ziyaretinin halkla ilişkiler kısmı daha ziyade dikkatli bir takip gerektirecektir" diye önerdi. lı3l Ama elçinin endişe duymasına gerek yoktu; saygısızlık etmekle yerinde hareket etmek arasındaki dengeyi hem kurumsallığa yakın hem de son derece bağımsız görünebileceği şekilde ayarlamayı Rutherford'dan öğrenmiş bulunan Kapitsa en iyi şekilde davranıyordu . Verdiği röportajlarda, nükleer silahların geliştirmesine hiçbir katkısı bulunmadığını ve her zamanki gibi vatansever olduğunu vurgulamaya özen gösteriyordu, tıpkı Trinity Koleji salonunda yaptığı "SSCB'de Genç Bilim İnsanının Eğitimi" konulu konuşmasında olduğu gibi .1 241 Kapitsa'lar Dirac'lara öğle yemeğine geldiğinde Manci mutfakta özel çalışmalara girişti, hazırladığı sornon buğulamayı ev yapımı mayonez ve soğuk burgonya şarabıyla servis etti : Mary, anne babasının evde ziyafet vermeye en çok yaklaştığı zamanın bu yemek olduğunu hatırlıyor. lısl Sadece o öğleden sonra için, salon jakuzi kadar sıcaktı - yad ettikleri hatıralar Kapitsa'ların daça'sında geçirdikleri yazdan, Cavendish'teki günlere uzanıyord u . Kapitsa'nın anlattığı ilk gece hikayeleri o kadar açık saçıktı ki Anna odadan kaçtı, Dirac ile Manci hikayelerin sonuna kadar kıkırdadılar. lı 6l 47 ı
Yerini seminer programlarının almasıyla ı 958 baharında ortadan kalkan Kapitsa Kulübü'nden de bahsetmişlerdir herhalde. Kulüp ı o Mayıs'ta, 676. buluşmasını gerçekleştirmek üzere yeniden toplandı, böylece hayatta kalan kulüp üyeleri (içlerinde Dirac ve Cockcroft da var) son bir kez buluşacak ve Kapitsa, kulübü kendisi kapatabilecekti. lı71 Toplantı Gonville and Caius Koleji'nin şık bir odasında yapıldı; katılımcılar bulaşık suyu gibi kahve içtikleri kırk yıl öncenin aksine bu kez kaliteli sek şarap yudumluyorlardı. Bu toplantıda çekilen bir fotoğrafta Kapitsa ve terk edilmiş gibi görünen, sol dirseğini masaya dayayıp sol eliyle başını tutan Dirac görülüyor. Dirac'ın sıkıntıdan patlamış gibi bir hali var. Toplantının en önemli olayı Dirac ile Kapitsa'nın ı 933'te, Kapitsa Sovyetler Birliği'nde alıkanmadan bir yıl önce saptadıkları bir etki üzerine yaptıkları ortak sunumdu : Elektronların ışıkla kınlabileceği (saptırılabileceği) ihtimali üzerine. Bu etkiyi ilk öngördükleri sırada gözlenmesi mümkün değildi, çünkü eldeki ışık kaynakları çok zayıftı, elektron dedektörleri ise hassasiyetten fazlasıyla uzaktı. Ama d ed ektörleri n hassasiyetinin geliştirilmesi ve ı 964'te James Bond fi 1 m i Goldfinger'da yer alması sayesinde herkesin aşina olduğu lazerierin keşfedilmesiyle, bunu saptamak şimdi mümkün görünüyord u . Karatahta ile şövalyenin yanında duba gibi duran Kapitsa, deneycilerin bu etkiyi gözlemlernesinin artık an meselesi olduğunu söyledi; mesele Dirac ile Kapitsa'nın bunu görecek kadar yaşayıp yaşamayacağıydı. � Kapitsa'lar Cambridge'den ayrıldıktan birkaç gün sonra Dirac'ın ilgisi geçmişten geleceğe yöneldi. ı 950'1erin başından beri parçacık fiziği alanındaki en verimli yeni fikirlerin pek çoğunun kaynağı olan Amerikalı teorici M urray Geli-Mann tarafından yapılan, modern parçacık fiziğine dair bir konuşmalar dizisinin tamamına katıldı. O sırada otuz altı yaşında ve iktidarının zirvesinde olan Geii-Mann'ın hayal gücüne ve teknik alandaki dehasına insanlar hayranlık duyuyor ama sivri dilinden korkuyor, egoizminden dolayı ondan hoşlanmıyorlardı ve bunlar Dirac'ın da paylaştığı duygulardı. lıgl ı 960'1arda, Geli-Mann ve diğerleri, güçlü etkileşen parçacıkların matematiksel deseniere göre sınıflandırılması gerektiğini öne 472
sürdüler ve Geli-Mann ı 963'te bunlardan birini kullanarak yeni bir parçacığın var olduğunu öngörd ü . Ertesi sene deneycilerin bu parçacığı tespit etmesi, teorik fiziğin göstereceği başarıların işaretiydi. Geli-Mann ve meslektaşı George Zweig, birbirinden bağımsız yaptıkları çalışmalarda, güçlü etkileşen parçacıkların, yeni bir tür temel parçacığın üç çeşidinin farklı kombinasyonları olabileceğini ortaya attılar. Bu parçacıklara kuark (Geii-Mann bu kelimeyi James Joyce'un Finnegans Wake kitabından almıştı : "Three quarks for muster mark! " - "Mürettebata üç ku ark!'') diyen Geli M ann'ın kendisinin de şüpheleri vard ı : Yaptığı konuşmalarda, kuarkların muhtemelen gerçek parçacıklar değil, güçlü etkileşen parçacıkların özellikleri arasındaki simetrileri açıklamaya yarayan matematiksel yapılar olduğunu söyledi. l3ol Bir sene sonra Geii Mann, Dirac'ın, (Geii-Mann'ın görüşüne göre) "sinir bozucu birçok özelliğe" sahip oldukları halde kuarkları "sevmiş" olmasına şaşırdığın ı anlattı; bu özellikler arasında, kuarkların proton ve nötron gibi güçlü etkileşen parçacıkların içinde görünüşe göre daimi bir mahpusluk hali göstermeleri de var. l3ıl Geii-Mann, Dirac'a neden kuarkları bu kadar "harikulade" bulduğunu sorduğunda, Dirac ona kuarkların elektron, muon ve nötrinoyla aynı spine sahip olduklarını söylemişti. Maddenin bütün temel yapıtaşlarının aynı spine, elektron spinine sahip olma ihtimalini görmüştü Dirac belki de. Ve belki de, güçlü etkileşimleri onun umduğu gibi alan teorisi üzerinden tanımlamanın pek yakında mümkün olabileceğini hissetmişti. Geii-Mann'ın konuşmaları Dirac'a bir ders verd i : Teorik fiziği aşağıdan yukarı yöntemiyle yapmanın (deney gözlemlerinden ilham almak), Dirac'ın uyguladığı ve tavsiye ettiği yukarıdan aşağı yönteminden (ipuçlarını güzel matematikte bulmak) çok daha verimli olduğu görülmeye başlamıştı. Dirac bunu kendi içinde kabul etti, ama yaklaşımını değiştirmek gibi bir niyeti yoktu . l3ıl ı 967'nin Eylül ayı ortalarında Dirac'lar, en yakın arkadaşlarından olan Sör John Cockcroft'un Churchill Koleji'nin başkan lojmanında kalp krizi geçirerek aniden öldüğünü haber aldılar. Arkadaşlarının birkaçı, iki gün önce yaşanan klasik bir Soğuk Savaş melodramı yüzünden Cockcroft'un asabının bozulmasının ölümünü 473
çabuklaştırdığını düşünüyordu : Sovyet Büyükelçiliği çalışanları, Cockcroft'un meslektaşı Vladimir Tkaçenko'yu (Kapitsa'nın kanatlarının altına aldığı bir öğrencisi) Londra'daki Bayswater Sokağı'nda kaçırarak Heathrow Havaalanı'na götürüp, Moskova'ya gidecek bir uçağa bindirdiler. Ama tam uçak havalanmak üzereyken havaalanı polisinin ekip arabaları ve MIS ajanları uçağın çevresini sardı. Ajanlar Tkaçenko'yu hasta görünür, gözleri sulanmış halde buldular, uyuşturulmuştu anlaşıla n . Onu uçaktan zorla indirerek Sovyet yetkilileri çok kızdırdılar. Sovyet yetkililer, İngiliz ajanların şantaj yaptığı, gözdağı verdiği Tkaçenko'nun İngiltere'yi kendi rızasıyla terk etmekte olduğunu söylüyorlardı. Cockcroft bu olayın The Times'ın kapa u ına çıkarak kamuoyu tarafından duyulduğunun ertesi sabahı öldü . 33 Cockcroft'un eşi Elizabeth yeni başkana yer açmak için lojmandan pek yakında çıkması gerektiğini biliyordu ve kolej taşınma konusunda ona yardım etti. Cockcroft'ların çocuklarına göre yetkililer ona hassasiyetle yaklaşmış ve çok cömert davranmışlardı, ama Manci bu görüşte değild i : Onu dinleyen herkese kolejin Le di Cockcroft'u çirkin bir telaşla lojmandan çıkardığını anlatıyord u . 34 Manci'nin Cambridge'e karşı sabrı sonunda tükenmişti, Dirac'ın ileri yaştaki öğretim üyelerine daha iyi davranan bir kuruma geçmesi gerektiği konusunda kararını verdi. Churchill Koleji'nden intikamını alacağına da yemin etti. Dirac ve Manci ABD'ye yerleşme planları yapmaya başladılar. Oradaki üniversitelerden bazılarının Dirac'a öğretim üyeliği görevi vereceği kesindi ve ı 968 yazı na gelindiğinde ikisi de evlenmiş olan Mary ile Monica da a rtık ABD'de yaşıyorlardı. Manci'nin ağabeyi Eugene Wigner da ABD'deydi; Amerikan bilim dünyasının yaşlı devlet adamlarından biriydi, hükümet danışmanıydı ve (Manci'nin çok rahatsız olduğu üzere) siyasette her sene biraz daha sağa kayıyordu . Dirac'lara yazdığı mektuplardan Wigner'ın kendi ailesinin düşüneeli ve ilgili bir üyesi olduğu belli, ama kamuoyu Wigner'ın gösterdiği alçakgönüllülüğü göz boyama sayıyordu : Artık o kadar kendinden vazgeçmiş, kendini önemsemeyen bir duruşu vardı ki onu tanıyan birçok kişi bunu zekice bir dalga geçme biçimi olarak 474
kullandığını düşünüyordu . İdealinde Dirac'lar Princeton'a yerleşmeyi isterdi, ama a rtık böyle bir seçenekleri yoktu : Haziran ı 966'da (gırtlak kanserinden ölmeden yedi ay önce) Oppenheimer'ın emekli olmasının ardından, İleri Araştırmalar Enstitüsü'nün Dirac'a akademik bir yuva sağlaması pek mümkün görünmüyordu, Princeton Üniversitesi'nin de en parlak dönemini bunca geride bırakmış bir fizikçiye yer açması beklenemezdi. Dirac'ın ailesinin iki kolu Avrupa'da kaldı. Betty Amsterdam'da halinden memnun bir ev kadınıydı, BBC Ev Servisi'nin (şimdiki Radio 4) çaldığı şarkılar eşliğinde ev işlerini yapıyor ve bulabildiği en üst düzey Katalik ayinine düzenli olarak gidiyord u . ı 965'te Gabriel, ABD'ye yaptığı vize başvurusu, anlaşılan Cambridge'deyken kısa süreliğine Komünist Parti'ye üye olduğundan dolayı reddedildikten hemen sonra [İngiltere'deki- . Swansea Üniversitesi matematik fakültesinde göreve getirildi. 35 İki sene sonra ailesiyle birlikte Danimarka'daki Aarhus Üniversitesi'ne gitti, Dirac ve Manci yaz tatillerinde onları ziyarete gidiyorlardı. Dirac ile Ma nci bütün çocukları içinde en çok, ı 965'teki sert boşanma sürecinin sonunda çocuklarının velayetini kaybeden Judy için endişeleniyorlardı. Bunun hemen ardından Judy Vermont'a taşındı ve her sene Wigner'ların Elmore Gölü kıyısındaki yazlığında bir başına birkaç ay geçirir old u . Wigner onun ruh sağlığından endişe ediyord u . Manci'ye mektup yazıp J udy'nin anne şefkatine çaresizce ihtiyacı olduğunu söyledi, dertli kızına destek olmasını rica etti ondan . "Onu terk etmemelisin" diye yazdı Manci'ye, Eylül ı 965'te. l36l İki buçuk yıl sonra Judy Elmore Gölü yakınlarında bir otele kapanmıştı, yalnızdı, beş kuruş parası yoktu ve kuruntular içindeydi. Wigner'a göre onun acil olarak psikiyatrik yardım görmesi gerekiyordu, müdahale etmesi için kardeşine yalvardı ama Manci ona, Judy iş bulana kadar onunla görü meyeceğini, Wigner'ın da müdahale etmeyi bırakmasını söyledi. 37 Kızının içinde bulunduğu ciddi durumdan Manci hiçbir şekilde sorumlu değildi, diye yazdı Wigner'a : Al lah aşkı na neden kendimi suçl u hissedeyim? . . Ben üstüme düşeni
475
YAPTlM, ba na ki m taş alabi l i r? J derinden incitmekte ustadır ve bel ki bunu sevdiği insanlara yapıyordur. Öyleyse bunun bir çaresini bulsun.�
Manci'nin kızgınlığı ı 7 Eylül 1968'de aniden darmadağın oldu, ağabeyinden gelen telgrafta şöyle yazıyordu : "JUDY'NİN ARASASI TERK EDİLMİŞ HALDE BULUNDU NEREDE OLDUGUNU BİLİYOR M USUN SEVGiLER." Bu Manci'nin hayatının en kötü günüydü; sonradan böyle söyledi. l3 9l Manci'nin Judy'nin nerede olduğuna dair hiçbir fikri yoktu çünkü a rtık görüşmüyorlardı. Bunu izleyen günlerde Dirac'lar Vermont'tan ve Wigner'lardan hiç haber alamadılar. Manci'nin aklı başından gitti, Judy'nin ortadan kayboluşuna dair birbirinden dünyalar kadar uzak ihtimaller arasında savruluyor, içinde bulunduğu depresyonun onu kendi canına kıymaya sevk ettiğine inanmayı sürekli olarak reddediyordu . Manci'ye göre J udy en büyük ihtimalle cinayete kurban gitmişti. l4 ol Dirac'ın bütün bunlar karşısındaki tepkisini bilen yalnız Manci'ydi, o da görüldüğü kadarıyla bunu hiç kimseye anlatmadı. Dirac'lar Vermont'a gitmemeye, İngiltere'de kalıp olayları buradan takip etmeye karar verdiler: Vermont'taki makamlarla uğraşma işini Wigner'lara bıraktılar. Ekim başında, Judy'nin arabasının bulunduğu yeri (Morrisville, Vermont yakınlarında bir köy yolu) gidip gördükten sonra Wigner ve eşi, çevredeki kırsal alanda ve göllerde onu bulmak için yapılan aramayı ayrıntılarıyla anlattılar. l4 ıl Arama ekipleri hiçbir şey bulamamıştı. Gözü yaşlı, çökmüş Wigner'lar zamanla Judy'yi bir daha asla göremeyeceklerine inandılar ama Dirac'lar en ufak umut kırıntısına sarılıyordu . Üç yıl boyunca Judy'nin birdenbire çıkıp gelivereceği senaryolar hayal etmeye çalıştılar ama ihtimalierin ağırlığı yavaş yavaş, iyimserliklerinden geriye kalan her şeyi ezdi. Judy'nin öldüğünün pratik olarak kesin olduğunu kabullendiler. l4 ıl Mary daha sonra, "yastan aklını oynatan" annesini teselli etmenin mümkün olmadığını anlattı. l4 3l Dirac'lar kayıplarının acısını kendi içlerinde tuttular, ama Dirac'ın daha sonra tanıdığı iki kişi, heykeltıraş Helaine Blumenfeld ve Newsweek muhabiri olan kocası 476
Yorrick onların derinlerdeki hislerine biraz olsun tanık oldular. l44l Blumenfeld'ler, Judy'nin kayboluşundan iki sene sonra Dirac ve Manci'nin ona ne oldu diye düşünmekten hala uykularının kaçtığını ve sürekli olarak bundan bahsettiklerini hatırlıyorlar. Dirac'ın J udy hakkındaki sözlerine bakarak onun Judy'nin öz babası olduğunu düşünmüştü Blumenfeld'ler - kendi kızını kaybetmiş kadar üzgün ve eksikti. ı 969'un ilk haftalarında Dirac'lar Miami'deydi, Cambridge'den sonra hayatın nasıl olacağını tartıyorlardı. Dirac'ı işe almak isteyen Amerikan üniversiteleri içinde en cazip tekliflerden biri, Dirac'ın şimdi Miami Üniversitesi'nde olan eski öğrencısı Behram Kurşunoğlu'ndan gelmişti. Türkiyeli kurnaz bir teorici olan Kurşunoğlu (Stetson şapkası, ceketi ve kravatıyla her daim şıktı) kariyerini Einstein'ın yolunu izleyerek temel etkileşimierin birleşik bir teorisini bulmaya çalışmakla geçirmişti. l4 sl Kurşunoğlu, önde gelen bazı teoricilere ocak ayının en soğuk günlerinde kendi yaşadıkları yerden, güneydeki Florida'nın parlak, ılık güneşi altında birkaç gün geçirmeye gelmek için güzel bir neden sağlayan yıllık Coral Gables konferanslarının kurucusuyd u . Kurşunoğlu, Dirac'ı geçici bir sözleşmeyle üniversitede işe aldı ve kalıcı bir görevi kabul etmesi için çok uğraştı, onu ve Manci'yi aileden birileri gibi rahat hissettirdi, onları çevrede gezilere götürdü ve Dirac'a hindistancevizi, timsah ve egzotik kuşlarla aşinalık kazandırdı. l4 6l Dirac'ın Kurşunoğlu'nun teklifini tartmak için harcadığı süre Manci'ye utanç verdi ama Dirac'ın acele edeceği yoktu : Miami'nin bağucu sıcağından hoşlanmadı ve dinlenmek için yürüyüşe ıkanlara sapkın gözüyle bakılan bu yerde kendini rahatsız hissetti. 47 Kurşunoğlu'yla gittikleri gezmelerin en unutulmazı yılbaşı günündekiydi. Kurşunoğlu ve eşi Dirac'a Stanley Kubrick'in 200 1 : Bir Uzay Macerası filmine beraber gitmeyi teklif ettiler. Film sekiz ay önce gösterime girdiğinden beri sinema eleştirmenleri ve izleyiciler ikiye bölünmüştü : Bu film Steven Spielberg'e ve yeni nesil sinemacılara ilham verdi, ama John Updike'ın Rabbit Angstrom'u � filmi hiç sevmedi, eşi ise uyuyakaldı. l4 sl Kesinlikle Spielberg'in tarafında olan Dirac kendinden geçti : Birçok film görmüştü (en 477
sevdikleri, James Bond serisi ile Disney klasikleriydi) ama bir filmin bu kadar kuwetli bir etkisi olacağı, "rüyalarını görmesine" imkan vereceği hiç aklına gelmemişti, dedi Mary'nin eşi Tony Colleraine'e. Dirac kolay anlaşılır olmayan ve açık uçlu aniatıları sevmezdi, bu y ü zd e n 200 1'i sevmesi beklenmezdi. Ama Kubrick'in Johann Stra u ss'u n Mavi Tu na 'sını kullanmasının ve filmdeki diğer klasik müzik eserlerinin Dirac'ı etkileyeceği, kelimelerdense görsel öğeler kullanılarak anlatılan bir hikayenin Dirac'ın hoşuna gideceği kolayca tahmin edilebilir. Dirac'ın kuantum mekaniğinin büyük kısmının kelimelerle değil, yalnızca matematikle tam olarak ifade edilebileceği görüşü, Kubrick'in 200 1 hakkındaki şu yorumunda yankılanıyordu sanki : "Üstüne çok konu mak hoşuma gitmiyor, çünkü özünde sözel olmayan bir tecrübe bu .' 49 İki gün sonra hala heyecan içinde olan Dirac filmi gündüz gösteriminde Tony Colleraine'le ve ayrıca sinemada iki buçuk saat fısıl fısıl birbirleriyle konuşan Manci ve Mary'yle beraber bir kere daha seyretti. Dirac, Tony'ye filmi "tribün sohbeti olmadan" bir kere daha seyretmeyi teklif etti. Manci'ye haber vermeden sinemada iki seans daha kaldılar, eve döndüklerinde sıcak yemeklerini soğumak üzere masada bırakılmış buldular. Ama Dirac yemeği düşünemeyecek kadar heyecan içindeyd i : Lunaparktaki hız trenine üst üste üç defa binmiş bir çocuk gibiydi. Sahnelerden birkaçı içine işlemişti, özellikle Yıldız Kapıları serisi ve saçları kırlaşmış astronotun 18. yüzyılda bir yatak odasında belirdiği an : "O sahneyi tek başıma seyredemezdim" dedi daha sonra Colleraine'e. lsol Manci ise Dirac'ın "şu tuhaf film" hakkındaki görüşleriyle ilgilenmiyordu; onun iyi filmden anladığı, romantik Doktor Jivago'ydu, en akılda kalıcı karakterin konuşan bir bilgisayar olduğu bir film değil. 200 1 Dirac'ın Apoila uzay programına ilgisini alevlendirdi. 20 Temmuz 1969 akşamı Neil Armstrong Ay'a ayak basmaya hazırlanırken Dirac, Kurşunoğlu ailesinin salonunda oturmuş, televizyonu ağzı açık seyrediyordu . Bu haberi seyretmek için bütün gece oturd u . Kubrick'in filminde görüntüler temiz, müzik netti, ama bu karlı televizyon görüntülerinin ve Ay'a ilk ayak basışın bu boğuk sesinin kendilerine ait çekici bir gerçekliği vardı. Ve eski mühendis 478
Dirac için gerçek en önemli şeydi : Ay üzerindeki ilk adımlar hava ve uzay teknolojisinin zirvesiydi, Dirac'ın küçük bir çocukken başlangıcına tanık olduğu bu teknoloji şimdi insanların Dünya'dan dört yüz bin kilometre uzaktaki bir coğrafyaya ayak basmalarına imkan sağlıyordu . Dirac'ın ömründe gördüğü en etkileyici teknolojik başarıyı kaydetmiş olan Apoila ekibi, onun vaktizamanında mühendisliği değil bilimi tercih ettiği için hafifçe pişmanlık duymasına yol açmış olabilir pekala : Bir bilim devriminin, kendi görüşüne göre çıkmaz bir sokağa varmış bir bilim devriminin liderlerinden biri olmuştu Dirac, Apoila'nun mühendisleri ise, "Görev Tamamlandı" diye ilan edip ilerlemeye devam edebilirlerdi. ı 969 yazında Dirac görevinden ayrılmaya ve Cambridge'de kalan birkaç arkadaşına veda etmeye hazırlanıyord u . Bunlardan biri, ona görelilik teorisini doğru dürüst tanıtan ilk kişi olan felsefeci Charlie Broad'd u . Seksen bir yaşındaki Broad hala Trinity Koleji'nde yaşıyordu ve iki sene sonra orada öld ü . 3 0 Eylül Salı günü, Dirac'ın Cambridge'de, üniversitenin Lucas Profesörü unvanıyla geçirdiği son gün old u . Kürsünün Sör Isaac Newton'dan beri gelmiş geçmiş en seçkin sahibinin emekliliği törensiz oldu; muhtemelen, üniversite yetkilileri Dirac'ın bir veda partisinin ilgi odağı olmaktan rahatsız olacağını düşündükleri için böyle yaptılar. Bu, anlaşılabilir olmakla beraber, bir hatayd ı : Dirac üniversiteye yaptığı katkıların resmi olarak tanınmasını isterdi aslında, zira verdiği izlenirnin aksine ondaki yerinde davranma hissi törenlerden kaçma isteğinden daha kuwetliydi. lsıl Manci'nin midesi bulandı. Ama St John's Koleji'nin gösterdiği duyarlılığa şükran d uyuyordu : Kolej Dirac'ın hocalık statüsünü ömür boyu geçerli kıldı ki ne zaman isterse oraya dönebilsin . Batchelar da cömert olmak istedi, Dirac'a ne zaman o taraftan geçse bölümün bir odasını kullanabileceğini söyledi ama Dirac bu teklifi geri çevirdi. Üniversitedeki asıl yuvası bölümü değil kolejiydi. Dirac'lar iki sene boyunca vakitlerinin bir kısmını İngiltere'de bir kısmını Amerika Birleşik Devletleri'nde geçirdiler. Mart ı 97 ı 'de Manci İngiltere'den, "şu tembel, mümkünsüz ada"dan ayrılmayı bir 479
gün daha bekleyemez haldeydi. l5 ıl İşçi sınıfının savaştan bu yana istikrarlı bir şekilde a rtan huzursuzluğu kritik düzeye gelmişti : Edward Heath hükümetinin ilk senesinde, iş bırakmalarla kaybedilen işgünü sayısı, genel grevin yapıldığı yıldan beri vardığı en yüksek sayıya ulaşmıştı. Posta işçileri greve gitmiş, yedi hafta boyunca ülkede iletişimi yavaşlatmıştı. Rolls Royce bile iflas etti. Dirac'ların taşınacağı ülkede de vaziyet daha iyi değildi. ABD'nin Vietnam'da savaşı sürdürmesi Wigner'ların geniş ailesinde de binlerce ailede olduğu kadar tartışmalı bir konuydu : Güvercin Ma nci "aşağılık bir hükümet için savaşırken yiten binlerce genç Amerikalının canına" yanıp yakılıyor, komünizmin yayılmasını durdurmak için bu savaşın zorunlu olduğunu düşünen şahin ağabeyi Eugene'le atışıyordu .l5 3l Manci FBI'ın kendisi hakkında bir dosya açtığını ve onun devlet aleyhine çalıştığına dair kanıt aradığını bilmiyord u .l54l Dirac'sa eskiden sempati duyduğu politikaların bazı Amerikan kurumlarında tepki toplayacağını biliyordu, Austin'deki Texas Üniversitesi'nden gelen bir daveti, kendisinin bu göreve seçilmesinin teknik olarak uygun olmadığını söyleyerek geri çevirirken de bunu belirtti : "Kuwetli siyasi görüşlere sahip değilim [ . . . ] ancak Sovyet Bilimler Akademisi'ne üyeyim ve böylece [üniversitenin yaptığı] tanıma gore komünist parti üyesi sayılıyorum.' 55 Dirac ı 960'1arın sonu ve ı 970'1erin başında ne zaman ABD'den ayrılsa yetkililerin bu ülkeye tekrar girmesine izin vermeme ihtimaliyle geriliyord u . Herhalde kendisinin de şüphe ettiği üzere, FBI onu hala izlemekteydi. � Amerika'nın Güneydoğu Asya'da izlediği dış politikaya muhalif olan Dirac Amerikan üniversitelerindeki ateşli savaş karşıtlığını gazetelerden ve televizyon haberlerinden takip ediyordu . M iami Üniversitesi en istikrarsız kampuslerden değildi ama öğrenciler hemen her gün yetkilileri sıkıştırıyor, Vietnam Savaşı'nı kınıyor, ücretsiz doğum kontrolü talep ediyor ve vatandaşlık haklarının daha çok desteklenmesini istiyordu . Protestocular sadece üniversitenin rektörü Henry King Stanford'la konuşuyor, Stanford "Kaya"ya 480
(kampusün merkezinde taşa benzer bir yapı) çıkarak öğrencileri yatıştıran konuşmalar yapıyor ve olayların büyümesini engellemeye çalışıyordu . l5 7l Stanford'un bu kalabalıkların kıyısında gördüğü ince, meraklı kişi Dirac'tı. 6 Mayıs ı 970 Çarşamba, öğrencilerin iyice kızgın olduğu bir günd ü . Amerika'nın Kamboçya'yı işgal etmesinden dolayı yapılan bir protesto gösterisi sırasında Ohio Eyaleti Emniyeti'nin Kent Eyalet (Kent State) Üniversitesi'nde österici öğrencilere ateş açmasının üstünden iki gün geçmişti. 58 On üç saniye süren ateş açma sonucu dört öğrenci öldürüldü, dokuzu yaralandı ve ı967'nin Sergeant Pepper� aşk yazının ardından daha yeni serpilmekte olan çiçek gücü � hedonizmi vahşice sekteye uğratıldı. Amerika'nın ruh hali çirkinleşti. Genelde makul olan Princeton Üniversitesi kampusü bile karıştı : Wigner öğrencilerin çoğunun "bencil ve hiççi [nihilist olduğunu, "Hitler gençliği gibi" davrandıklarını düşünüyord u . 5 9 M iami Üniversitesi anarşinin sınırlarında sendeliyordu; çalışanların birçoğu tarafından desteklenen öğrenciler, ülkenin dört bir yanındaki iki yüz elli üniversiteyle beraber dört günlük bir grev yaptılar. Öğle yemeğinden sonra, ılık ikindi saatlerinde Stanford, kollarını kızgınlıkla kavuşturmuş veya "U$[9] G.D. Asya'dan dışarı" gibi sloganlar yazılı dövizler taşıyan binden fazla öğrenciden oluşan kontrolsüz gruba hitaben konuşma yapmak üzere Kaya'ya doğru gitti. Bundan önce kalabalık, gazete kağıtlarından, eski kıyafetlerden ve maytaplardan ABD Başkanı Nixon'un kuklasını yapıp ateşe vermişti. ı 930'1arda Cambridge'de yapılan gösterilerden beri Dirac'ın gördüğü hiçbir şey bu olayların yanına bile yaklaşamazdı. Stanford kalabalığa doğru yürürken kenarda duran yaşlıca bir adam gördü ve bu adamın ona yaklaşmasıyla epey afalladı. Dirac'tı bu, kibarca, "Korkuyor musunuz?" diye sord u . Kalbi göğsünde gümbür gümbür atan Stanford çok yapmacık olarak, öğrencilerle konuşmaya can attığını söyledi. Anlaşılan Dirac rektörün gergin olduğunu görmüş ve ona güven vermenin iyi olacağını düşünmüştü, zira kendisi için alışılmadık bir adım atarak ona öğüt verdi : "Onlara ne düşündüğünüzü söyleyip, onların söyleyeceklerini dinleyin ."
ll
48ı
Stanford'un daha sonra yazdığı üzere, Dirac'ın ses tonu protestocularla "ruhani kardeşlik" içinde olduğu izlenimi veriyordu, belki de Dirac'ın merkezin solundan uç noktalara yaklaştığı günlerden gelen uzak bir yankıyı duyuyordu Stanford . Havayı yumuşatan konuşmasında Kent State'teki olay için "yükseköğrenim tarihinin en acı sayfalarından" dedi ve öğrencilerin ölmesinin ABD'de "mantığın çöküşünü uç noktaya taşıdığını" ekledi. l6ol Konuşmanın ardından protesto olaysız sona erdi, ama üniversite haftalarca patlamaya hazır vaziyette kaldı. Dirac herhalde önünde nasıl bir gelecek olduğunu düşünüyord u . Birkaç hafta sonra Dirac'lar bir ara vererek arabayla Florida'nın eyalet başkenti olan Tallahassee'ye gittiler. Miami'nin gergin, suçun kol gezdiği ortamının ardından burası köy gibi dostane ve emniyetliydi. l6ıl Dirac, fizik bölümüyle değil öğrenci partileriyle ve Amerikan futbolu takımının üstün nitelikleriyle meşhur olan Florida Eyalet Üniversitesi'nin [Fiorida State-ç.) onu kazanmaya çalıştığını biliyord u . Fizik bölümü başkanı olan hırslı Joe Lannutti, kararsızlık içindeki Dirac'ı üniversitede "bağımsız profesör" olmaya, fizik bölümünün "mükemmeliyet merkezi" olma hedefinin simgesi olmaya ikna etmek için bir fırsat görd ü . l6 ıl Lannutti zaten Mart ı969'da Dirac'ları Tallahassee'ye davet etmiş, Dirac'lar girişinde flamalar dalgalanan Holiday Inn otelinde ağırlanmışlar ve bundan birkaç a sonra fizik bölümü Mary'nin kocası Tony'ye kadro vermişti. 63 Dirac'lar için son yıllarını Mary'ye yakın yerde geçirmek cazipti, hem sıcak hava Manci'nin ellerindeki giderek kötüleşen eklem iltihabına da iyi gelirdi fakat Dirac karar vermek için Tallahassee'de sıcağın ve nemin tavan yaptığı günlere ve yürüyüşlerini mahveden havlayan köpeklere dayanıp dayanamayacağını görene kadar beklemek istiyordu . l6 4l Şimdi en sevdiği egzersiz şekli yüzmeydi, boş zamanlarında çevredeki göllere ve obruklara gidiyor, suyun sıcaklığını kontrol etmek üzere genellikle yanında bir termometre bulunduruyordu . Eğer sıcaklık ı s °C'nin üstündeyse suya giriyor, yoksa eve geri dönüyord u . l6 sl Ocak ı 97 ı 'de Florida Eyalet Üniversitesi Dirac'a her sene yenilenmek üzere Seçkin M isafir Öğretim Üyesi görevini resmen 482
teklif etti. l6 6l FBI ne Manci'nin ne de Dirac'ın devlet aleyhtarı olduğuna dair kanıt bulabilmişti, dolayısıyla göçmenliklerinin önünde resmi bir engel olmayacaktı. Dirac bu teklif üzerine beş ay düşünüp öyle kabul etti, bunun hemen ardından Manci'yle beraber kısa süreliğine Cambridge'e dönerek eşyalarını topladılar. Blumenfeld'lerle sohbetlerinden birinde Helaine, Dirac'a Tallahassee'ye taşınacağı için heyecanlı olup olmadığını sordu; Dirac, Manci'yi işaret ederek cevap verdi : "O he ecan duyuyor, bu yüzden gidiyoruz. Ben burada kalmak isterdim.' 6 7
483
28. Böl ü m Şu bat 197 1 - Eyl ü l 1982 Yaşl ıların geneliemelere karşı zaafları ve ya pı ları bi rer bütün olarak görme istekleri ol uyor. Bu yüzden bu kadar çok sayıda yaşl ı bi lim i nsa nı sonrada n felsefeci ol uyor. [ . . . ] EUGENE WIGNER, The Recollections of Eugene P. Wigner (Eugene P. Wigner'ı n Hatıratı), 1992
Ünlülerle röportaj yapmanın duayeni Barbara Walters'ın ı97 ı'de yazd ığ ı How to Talk with Practically Anybody About Practically Anything (Herkesle Her Konuda Nasıl Konuşulur?) kitabında verdiği tavsiyeler, konuşulan kişi Dirac oldu mu pek bir işe yaramıyordu . Yine de, Miami Bilim M üzesi'nin tanıtım müdiresi Dorothy Holcomb, 8 Mart ı 97 ı akşamı Dirac'ın onuruna verilen bir resepsiyon da, onun ağzından lafları ker etenle almaya çalışırken, o kitabı keşke okumuş olsaydım diyord u . ı "Merhaba"sına karşılık olarak kuru bir "selam" aldıktan sonra Holcomb, Dirac'ın bir seferde birkaç kelimeden daha uzun konuşmasını sağlamak için tek yolun, sohbet konusunu onun seçmesini isternek olduğunu anladı. Dirac konu olarak karikatürleri seçti. Birkaç dakika boyunca, şaşırtıcı bir akıcılıkla, ı 930'1ardan beri okumakta olduğu iki çizgi bandın güzelliklerini anlattı. S . yüzyılda geçen maceraperest "Prince Valiant'' ile banliyöde aile hayatı sürmeye başlayan gamsız ve dağınık Fatoş'un hikayesi. Holcomb büyülenmişti. Dirac "Snoopy"deki acayip mizahtan pek bir şey anlamadığını itiraf edince, Holcomb ona Amerikan esprilerini anlamak için biraz daha çaba harcamasını önerdi, o da buna katıldı. Bundan sonra Holcomb, The Principles of Quantum Mechanics'in bir nüshasını, bir tane de "Herkesle Her Konuda Nasıl Konuşulur?" kitabı edinmeye karar verdi. Holcomb'un da, eğer Walters'ın kitabını sonuna kadar okuduysa görmüş olacağı üzere kitap, Dirac'la sohbet edebilmek için boşuna uğraşan pek çok kişi için iyi bir tavsiye ile 484
bitiyordu : "Her zaman başarılı olamazsınız. "� Bu konuşmadan önce Dirac "Doğayı Anlamamızın Evrimi" adında, fiziği n epey dışına da uzanan bir konuşma yapmıştı. 200 1 : Bir Uzay Macerası filminin ilk sahneleri hala kafasında olan Dirac konuya ilk insanların hurafelere dayalı inançlardan gözlemlere dayanan teorilere bağlı fikirlere geçerek tahıl yetiştirmenin mekanizmasını nasıl çözdüklerini anlatarak girdi. Apoila uzay programına harcanan paranın, bunun yerine sosyal programlara yönlendirilmesini isteyenlere karşı çıktı : "İnsanların farklı farklı her faaliyetini paraya eşitleyen kimseler gayet ilkel bir bakış açısıyla bakıyorlar." Toplumsal sorunların çözümünü n, uzay programının ve temel araştırmaların bütçesini kuşa çevirmek değil, "etrafımızdaki müthiş israftan" kaçınmak, özellikle de çalışmak isteyen insanların işsiz kalmasına çare bulmak olduğunu savund u . "Kaliforniya'daki hippilere bakın" dedi, "aylak aylak yatmaktansa orman yangınlarıyla mücadele etmek gibi güç bir işi seve seve yaparlardı.' 3 Dirac'ın konuşmacı olarak başarısı hem kendisinin hem Manci'nin uluslararası geziler yapma hevesini doyuruyordu .� Florida Eyaleti ona mütevazı bir gelirin yanında, seyahat etme özgürlüğünü ve ihtiyacı olan her şeyi veriyordu : Bir ofis, ortam, araştırmaları için mali kaynak ve hepsinden önemlisi, saygı. Üniversite çalışanları ona çoğu zaman dalkavukluğa varıp kabak tadı verecek kadar hürmet ediyor, Manci'yi de onun kraliçesi olarak görüyorlardı. Manci, pek sosyal olan üniversite rektörü Bernie Sliger'ın onun telefonianna her zaman çıkacağını ve her isteğini anlayışla karşılayacağını biliyord u . İkili saatlerce sohbet ediyor, birbirlerine açık saçık fıkralar anlatıyorlardı. Bunların karşılığında üniversite yalnızca, ileri gelen ziyaretçilerine en meşhur profesörlerini tanıtmak istedikleri zaman Dirac'ın buna müsait olmasını talep ediyordu; o da buna uyuyor ve sıkıldığını göstermernek konusunda epey başarı kaydediyordu . Sadece bir kere, programa nasıl olsa uyacağı varsayılırken sabrı tükendi : Kendini evine kapattı, Kurt Hofer onu dışarı çıkmaya ikna etmek durumunda kaldı ve önemli bir ziyaretçiyle buluşmaya ucu ucuna yetiştiler.� 485
Dirac'ın az sayıda doktora öğrencisine danışmanlık yapmak dışında bir öğretim görevi yoktu . Ama 1973'te, genel görelilik teorisi üzerine, temel ilkelerinden başlayarak teoriyi geliştirip mantıksal yapısını ortaya sermeyi amaçlayan bir ders vermeyi kabul etti. Dersi dinleyen fizik öğrencilerinden biri olan Pam Houmere bunu şöyle anımsıyor: İlk derste iğne atsan yere düşmezdi . Konuya o kada r basit bi r yerden girdi ki anlatı la nları müsta hdemler bile aniaya bi lirdi : Konum ne demekti r, zaman deyi nce ne anlıyoruz, vesai re. Sonra bu temeller üzerine adım adım ekleyerek deva m etti, bu adımları n her bi rinin başka türl ü ol ması imka nsız gibi geliyordu. İşi n tuhafı, teoriyi hiçbir zaman deneyle karşı laştırmadı, sadece ne kadar güzel olduğunu vurgulayı p duruyordu. Dersi n sonuna kadar devam eden pek az öğrenci ka ldı, ama sonunu geti renler için unutulmayacak bi r tecrübeydi bu.�
Dirac bu dersleri ı 980'e kadar hemen her sene verdi ve bunları General Theory of Relativity (Genel Görelilik Teorisi) adındaki, teoriyi açıklama bakımından küçük bir klasik olan kısa kitabının temel malzemesi olarak kullandı. Kitapta teoriyi altmış dokuz sayfada, tek bir şekil bile kullanmadan açıklıyordu . Dirac'ların Tallahassee'deki evi, Dirac'ın üniversitenin göbeğindeki Keen binasının üçüncü katında bulunan ofisine yirmi dakikada rahat rahat yürünecek mesafedeydi. Hafta içi her gün kahvaltıdan sonra, ellerini arkadan kavuşturup çimenlerin üzerinden yavaş yavaş yürüyerek ofisine giderdi Dirac; bu yoldan gidince mahallenin köpekleriyle teması asgaride kalıyordu . Yazın, beyzbol şapkasını taktığı zaman tam bir Amerikalı emekli gibi görünüyordu, ama kışın en soğuk günlerinde, neredeyse elli yıl önce Lord and Taylor'dan aldığı ağır paltasunu giydiğinde her haliyle muhterem İngiliz profesörleri gibi görünüyord u . Çoğu zaman elinde kırk yıllık şemsiyesi de olurdu : "Babamındı bu" derdi iş arkadaşlarına. IZ] Ofisine gidince üç saat masa başında çalışır, yerinden ara sıra, 486
kütüphaneye gitmek için kalkardı. Kapısını çalan beklenmedik misafirlere verilecek basit bir mesajı vard ı : "Gidin başımdan ." � Telefon çalarsa genellikle ahize i kaldırıp, arayanın kim olduğuna bile bakmadan geri kapatırdı. 9 Öğle vakti, kesekağıdında evden getirdikleri yemekleri birlikte yemek üzere birkaç iş arkadaşıyla bir araya gelirdi. Dirac genellikle bir şey konuşmaz ama bazen konuşmanın arasına, Amerikan futbolunun anlaşılmazlığı ya da öğrencilerin pek azında kabiliyet varken, hatta kendi konularını çalışmaktan bile zevk almıyorlarken, bu kadar fazla lisans öğrencisine bir şeyler öğretmeye çalışmanın anlamı üzerine bir laf sokuşturuverirdi. Fıkraları severdi, özellikle de bir kelimenin farklı yorumlarına dayananları ve hafif cinsel çağrışımları olanları tutuyordu . En sevdiği fıkralardan biri buyd u : Küçük bi r köyde, yeni gönderi len bi r papaz ki lise cemaati ni evleri nde ziya ret etmeye ka rar verm iş. Çocukla rla dol u fa kirce bi r evde, evin hanı mına kaç çocukla rı olduğunu sormuş. Kadın "on" demiş, "beş i kiz." Papaz sormuş: "Hep i kiziniz mi oldu?" "Hayı r peder" demiş kadın, "bazen de hiçbi r şey ol muyor.'1ı ol
Yemekten sonra koltukta kestirrnek üzere ofisine döner, bazen bir seminer dinlemeye gider, o zaman da serninerin çoğunda uyuklar görünürd ü . Sonra evine dönüp Manci'yle akşamüzeri çayı içerdi. Akşam yemeğinden sonra dinlenirdi. Kimi zaman Manci'yle klasik müzik konserine giderler, kimi zaman roman okur (en sevdikleri; Edgar Alien Poe'nun suç öyküleri, Le Carre'nin gerilimli casus romanları ve Hoyle'un bilimkurgu hikayeleri idi), kimi zaman da J udy'nin bir çocukluk portresinin asılı olduğu oturma odasında Manci'yle televizyon izlerdi. lııl Dirac, Nova bilim belgesellerinin � çoğunu izlerdi, fakat Manci'yle Dirac'ın asıl kaçırmadıkları programlar dönem dizileriyd i : The Forsyte Saga � (Dirac başroldeki kadın oyuncu Nyree Dawn Porter'a hayrandı) ve bir Kral Edward dönemi evinde ev sahipleri ile hizmetkarları arasındaki sınıf çatışmasını konu eden Yukarıdakiler, Aşağıdakiler . Bu dizilerin 487
yayınlandığı akşamlar Dirac'lar arkadaşlarının yemek davetlerini ancak ev sahipleri onlarla beraber konuşmadan dizi izlemeye söz verirlerse kabul ediyorlardı. Bir keresinde akşam hangi kanalın seyredileceği konusundaki bir anlaşmazlık az daha çığırından çıkıyordu, zira Cher'in pazar gecesi şovu (Dirac'lar için haftanın önemli olaylarından biri) ve Manci'nin mutlaka izlemek istediği Oscar ödül töreninin canlı yayını çakışıyordu . Anlaşmazlık ancak birkaç gün sonra çözülebildi ve bunun bir bedeli de oldu : Eve ikinci bir televizyon alındı. lııl Dirac çifti aralarındaki farklılıkları aşarken her zaman bu kadar dostane alamıyordu . Ağustos ı 972'de, kısa süre önce dul kalan Betty'yi, İspanya'nın güneydoğu sahilindeki Alicante'de bulunan evinde ziyaret ettiklerinde, evliliklerinin belki de en zor günlerini yaşadılar. Görümce-yenge ilişkisi zaten uzun zamandır hassastı. Meselenin bir nedeni, Manci'nin Betty'yi boş ve sıkıcı bulduğunu hiç saklamaması, Betty'nin de Manci'nin bitmek tükenmek bilmeyen patranluk taslamalarından alınmasıydı. Evin balkonunda konuşurken, Betty savaşın sonunda Budapeşte'deki Macarların davranışları hakkında ters bir yorum yapınca, Dirac'ın da kız kardeşine arka çıkmasıyla kızgınlıklar alevlendi. Manci bir hışımla şehri terk edip, Dirac'a öfke içinde şöyle yazdı : Ba na ba ktın, sonra da beni i ncitmek, korkutma k, aşağılamak ve beni son derecede uta ndı rmak için el i nden geleni ardına koymadın. [ . . . ] Akıl hastanesi ndekileri n çoğunun kendi leri ni orada bul maları na ai leleri sebep ol uyor. O beşi nci kat bal konunda ne zaman kendi kendime ka ldıysam senin varl ığını ve beni aşağıya atiarnaya zorladığını hissetti m . [ . . . ] Sen za li mce, ha ksızca, umursamazca, bana işkence edenlerle bi r oldun ki ben bunu hak etmemiş, buna neden olacak bi r şey yapmamıştım . Seni mi lyonla rca insanın a nladığı şekilde bir koca olara k görmüyorum . Tamam, sen insan duygularından yoksun ol makta kendi ne bu kada r benzeyen kişiye sada kati ni muhafaza et, ben de bunu önemsememeyi ya da ölmeyi isterneyi öğreneyi m .lı ll
488
Birkaç gün sonra Ma nci ona tekrar yazdı, bu sefer epey farklı bir şekilde: Sevgi dolu özeni n için sa na teşekkür ederi m . Sıcak ve şefkatli aşkı n için. Hastayken veya acı çekerken gösterdiğin özen için. İhtiyaçlarıma di kkat ettiğin için. Söylenmemiş sözcüklerden di leklerini okurnama izi n verdiğin için. Hastayken ya da ca nın sıkkınken yanı nda olmama izi n verdiğin için. Zorluklarımı ve aşı rılıklarımı affettiğin için. Beni hiçbi r za man telaşlandırı p endişelendirmediğin için. Bana eşitin ola ra k, her za man adil ve doğru davra ndığın için. Çevrendeki biz insanları mutl u etmek ve neşelendirmek için el i nden geleni yaptığın için. Sana teşekkür ediyorum .�
Bir ay sonra, Trieste'de, Abdus Salarn'ın Dirac'ın yetmişinci yaşı onuruna düzenlediği bir sempozyumda Heisenberg ve diğer bütün davetliler Dirac'ları en iyi hallerinde, durumlarından memnun örnek yaşlı çift olarak gördüler. Lakin Dirac önceki birkaç haftanın gerginliğini tam olarak geride bırakmak istemiyordu anlaşılan : Manci'nin iki notunu birbirine tutturup ofisindeki belgelerle beraber dosyaladı. Sanki onun bütün saldırılarını ve bunların ardından mutlaka gelen gönül alma hamlelerini, umursamamaya yakın duran bir itidalle karşılıyordu; bu kez diğerlerinden daha fazla acı çekip çekmediğini herhalde asla bilemeyeceğiz, zira anlaşıldığı kadarıyla Manci'nin davranışlarını hiç kimseyle tartışmıyor, hele hele ondan şikayet etmeye hiç kalkmıyordu . Dirac'ları ileri yaşlarında tanıyanlar için Manci tartışmalı bir figürd ü . Onun dostluk becerilerinin Dirac'ın sosyal hayatını zenginleştirdiğinden de, "Küçük Miki Farem" dediği kocasına bağlılığından da kimsenin şüphesi yoktu . İş arkadaşlarının çoğu Manci'nin ona bakmak ve onun düzgün görünmesini sağlamak için gösterdiği çabaya tanıktı. Misafirlerinden biri, Dirac bir akşam eve saçı başı darmadağınık vaziyette döndüğünde Manci'nin onun 489
kılığını kıyafetini düzeltişini görünce çok duygulanmıştı. "Bana öyle iyi bakar ki" demişti Dirac gözleri parlayarak, Manci onun kravatını düzeltirken . lısl O olmasaydı Dirac bütün yetişkin hayatını Charlie B road gibi üniversitede tek başına yaşayarak geçirirdi. Yine de birçok arkadaşı, Manci ona, "Beni dinliyor musun?" diye bağınrken ister istemez ürküyor; Dirac, Manci'nin "zenci" daktariara ve Yahudilere verip veriştirmesine sessizce tahammül ederken acaba nasıl hissediyordur diyorlardı kendi kendilerine (Manci'nin hem Yahudi hem de zaman zaman Yahudi karşıtı olması, kişiliğinin en şaşırtıcı çelişkilerinden biriydi). lı6l Yorrick Blumenfeld, Dirac'ların otuz dört yıllık evliliklerinin kasvetli bir özetini yaptı : "Manci, Dirac'ın başının etini yemekten yorulmuştu, Dirac ise sadece kendi düşler aleminde yaşamak istiyordu ." Helaine Blumenfeld onun Manci'ye nasıl tahammül ettiğine a ıyordu : "O çok tatlı bir adamdı. Manci ise feci biriydi, o kadar." 1 7 Ama Dirac'ların evine sık sık giden aile dostu Lily Harish-Chandra buna katılmıyor: "Manci son derece sıcak ve sadık bir insandı, çok iyi bir dinleyiciydi ve çok ilgili bir kadındı. Paul'le birlikte yaşamanın kolay olması mümkün değil. Evlilikleri yürüyordu, çünkü birbirlerine aradıkları şeyi veriyorlard ı : Paul, Ma nci'ye statü sağladı, Ma nci de Paul'e bir hayat verdi. '1ısl * * *
ı 970'1erin
başında Dirac parçacık fiziği nd eki araştırmaları konusunda kısa bir süre için umutlandı. Tam sayılı spin taşıyan temel parçacıkların davranışlarını açıklamak için bulduğu yeni denklemin özel bir matematiksel güzelliği olduğuna inanıyord u . Daha güzeli, denklem sadece pozitif eneıj ileri tanımlıyordu, rahatsız edici negatif eneıj i sonuçlarına ulaşmıyord u . Lakin denklemi bir parçacığın başka parçacıklarla veya bir alanla nasıl etkileştiğini, yani gerçek hayatta ne olup bittiğini açıklamak için kullanmanın imkansız olduğunu anlayınca Dirac'ın bu heyecanı söndü . Matematiksel güzellik bir kez daha yanıltıcı bir işaret olmuştu . Bundan sonra Dirac temel parçacık teorisi üzerine çalışmalarını azaltıp genel göreliliğe ve hala kanıtlanamayan büyük sayılar hipotezine döndü . Bu hipotezin Einstein'ın teorisi ile bağdaşmadığını 490
biliyordu, zira Newton mekaniğinin dilinden söylersek, genel göreliliğe göre birbirine eşit iki kütle arasındaki çekim kuwetinin, aradaki mesafe değişmediği sürece hep sabit kalması gerekirdi, oysa hipotez bunu sağlamıyord u . Böylece Dirac, İleri Araştırmalar Enstitüsü'nden eski bir meslektaşı olan, teorik fiziğe yaklaşımı da kendisininkine benzeyen Alman matematikçi Hermann Weyl'in ortaya attığı bir fikri kullanarak bu ikisini bağdaştırmaya çalıştı. Weyl bir keresinde şöyle demişti : "Çalışmalarımda her zaman gerçeği güzelle birleştirmeye uğraştım, ama birinden birini seçmek zorunda kaldığımda genellikle güzel olanı seçtim." lıgl ı 922'de Weyl, kütleçekiminin ve elektromanyetizmanın matematiksel açıklamasının bir dizi denklemle nasıl yapılabileceğine dair boş umutlar veren bir teori taslağı üretmişti. Denklemlerin güzelliğine kapılan Dirac, Weyl'in yaklaşımının genel görelilik teorisi ile büyük sayılar hipotezi arasında, kütleçekiminin zaman i inde tedricen zayıfladığı bir bağlantı sağlayabileceğini düşünd ü . 20 Bu projede Dirac'a, ı 974'te, ellinci yaşına basmadan bir yıl önce Tallahassee'ye gelen genel görelilik uzmanı Leopold Halpern yardım ediyord u . Avusturya'da doğup büyüyen Halpern, ı938'de Hitler'in işgali üzerine, on üç yaşındayken ailesiyle birlikte yurtdışına kaçmıştı. Yirmi yedi yıl Avrupa'daki birkaç araştırma kuruluşunda, kısa bir süre de Schrödinger'le çalışan Halpern'la ı 962'de bir konferansta tanışmıştı Dirac. Halpern horneopat ve lisanslı bir Afrika tıbbı uzmanı, ayrıca yıl boyunca açık havada uyuyan, fırında pişmiş patatesleri karate hareketleriyle kesen ve sabunla yıkanmayı reddeden su katılmamış bir eksantrikti. Onunla beraber asansöre binmeyi herkes sevmezdi. Olağan huyları olan iş arkadaşları genellikle onun sıkılganlığını örten aksiliğinden hazzetmiyorlardı. Telefonu çaldığı zaman kulak tırmalayan, aceleci bir "ala" ile açar, arayanın bir arkadaşı olduğunu anlar anlamaz sesi yumuşayıp canlanırdı. Halpern'ın tuhaflıkları ve kaba saba tavırları Manci'nin sinirine dokunuyordu, ama bunlar sayesinde Dirac onu çok sevdi, iki adam çok yakın arkadaş oldular. Haftada en az bir kere, özellikle sularının durgunluğundan dolayı Dirac'ın Tallahassee çevresinde en sevdiği 49 ı
yerlerden ikisi olan Silver Lake ya da Lost Lake'e yüzmeye gidiyorlardı. Dirac motorlu deniz araçlarına yakın yerlerde yüzmeyi hiç sevmezdi, ama yetmiş altı yaşındayken bir gezide bunlardan birine doğru seslenip, sahibine su kayağı yapıp yapamayacağını sord u . Teknenin sahibi bunu kabul etti. Halpern ola ı Manci'ye anlattığında Ma nci dehşete düştü : "Paul hala çok tay! ' 2 1 Hafta sonları çoğunlukla bu iki adam, Halpern'ın Süper Vasvas'una ( üstündeki portbagajda beş metrelik bir kana ve bir çift kürek olurdu atlayıp bir saat uzaklıktaki Wakulla Nehri'ne gidiyorlardı. 22 Kıyıdan açıldıktan birkaç dakika sonra, neredeyse vahşi doğa içinde, Florida'nın en hoş mikroklima alanlarından birinde bir başlarına kalıyorlardı. Yavaş yavaş akan nehirde akıntın ın tersine doğru, üzerinden İspanyol yosunları sallanan kokulu defne ağaçları ve kayın ağaçlarının arasında iki saat kürek çekiyorlardı. Timsahlar pek gürültü çıkarmıyor, sessizliği yalnız küreklerin suya batıp çıkışının ritmik sesi, yukarıda süzülen balık kartalının çığlığı, bir de ara sıra ormanın içinde kıyıların oluşturduğu boşluklarda dolaşan rüzgarın sesi bozuyordu . Dirac ve Halpern öğle yemeklerini Snake Point'te atıştırdıktan sonra soyunup gölde yüzüyor, sonra da tek kelime etmeden kürek çekerek geri dönüyorlardı. Sessiz sakin, özel saatierdi bunlar. Kırk yılda bir, kendilerine katılacak bir misafir davet ediyorlardı, ama bunun da çoğu zaman sessiz olacağına güvenebilecekleri birisi olması gerekiyordu . M isafirlerinden biri olan Kurşunoğlu, yelekli ceketli takım elbisesi, kravatı ve geniş kenarlı şapkasıyla geziye katılmıştı. Yolun yarısında, kanonun içinde ayağa kalkıp hayranlıkla manzaraya bakarken Dirac fırsattan istifade onu suya itip sonrasında da gülrnekten kırılmıştı. Dirac ve Halpern çoğu zaman eve birkaç saat gecikmeli dönüyor, deliye dönmüş Manci'ye meramlarını anlatırken, iki serseri okul çocuğu gibi, utançlarını gönülsüzce bastırıyorlardı. Halpern her hafta Manci'yi Wakulla'daki yaban hayatının hiçbir tehlikesi olmadığına temin ederd i : "Yılanlar ile timsahlara ilişmezsen, onlar da sana hiçbir şey yapmazlar." Hal ern, Manci'nin ne diye bu kadar meraklandığını hiç anlayamıyordu . 23 492
ı970'1erde parçacık fiziğinde devrim denecek gelişmeler old u . On yıllar süren belirsizlikten sonra, fizikçiler evrenin en küçük ölçekte nasıl işlediğini yeni ve açık bir şekilde anladılar: Evrendeki her şey birkaç temel parçacıktan oluşuyor (bir avuç lepton ve kuark, bir de bunların etkileşimlerine aracılık eden az sayıda parçacık), bunlar bir tişörtün üzerine yazılabilecek kadar basit bir kuantum alan teorisiyle açıklanabiliyord u . Dirac denklemi, her biri elektronla aynı spine sahip olan bütün leptonların ve kuarkların arasındaki elektromanyetik etkileşimi tanımlıyord u . lı41 Son elli yılda fizikçiler yeni kavramiarına dikkat çekici epey bir isim de bulmuşlardı, ama zayıf, elektromanyetik ve güçlü etkileşimierin bu tanımına (yani 20. yüzyılın en mükemmel sentezlerinden birine) adların en sıradanını uygun gördüler: Standart Model. Bu fikir birliğinin oluşmasındaki ilk adımlardan birini, Dirac'ın eski öğrencisi Abdus Salarn ile Amerikalı teorici Steven Weinberg attılar. Bunlar, ı 967'de birbirlerinden bağımsız olarak, zayıf ve elektromanyetik etkileşimlerin, temelindeki matematiksel simetri kırılmış olan özel bir tür a r teorisiyle birleşik bir şekilde anlaşılabileceği fikrini önerdiler. 25 Weinberg-Salam teorisi ilk birkaç yıl pek de ciddiye alınmadı, zira bu teorinin her yanını sarmış olan istenmeyen sonsuzlukların sayısı, foton ve elektronların teorisi olan kuantum elektrodinamiğindekinden de fazlaydı. ı 970'1erin başlarında bunların hepsi değişti. Hollanda lı teoriciler Gerard 't Hooft ve Martin Veltman bu teorideki (ve diğer bütün ayar teorilerindeki) sonsuzlukların renormalizasyon yoluyla atılabileceğini kanıtlayınca, Weinberg-Salam teorisi derhal büyük ilgi ve destek topladı. lı 6l Yine aynı zamanlarda, teoricilerin renormalizasyon anlayışı çok gelişip, Dirac'ın hiç beğenmediği "halının altına süpürme" kurnazlığından daha sağlam bir şeye dönüştü . Renormalizasyon a rtık matematiksel fiziğin sağlam, hakkabazlık içermeyen bir kolu olarak genel kabul görüyor, Dirac ise buna hararetle karşı çıkıyord u . Kısa süre sonra fizikçiler güçlü etkileşimler için bir ayar teorisi buldular, kuantum kromodinamiği adındaki bu teori Weinberg Salam teorisiyle aynı temellere dayanıyord u . Ku arklar arasındaki, 493
Geii-Mann'ın gluon adını taktığı kütlesiz parçacıkların aracılık ettiği güçlü etkileşimierin tanımlanabileceği anlaşıldı. Teoriye göre, kuarklar asla izole olarak gözlemlenmezler, çünkü kuarklar birbirlerine yakınken serbestmiş gibi davransalar da, aralarındaki güçlü kuwet birbirlerinden ayrılmalarına engel olur. Dolayısıyla, ilk olarak Chadwick'in otuz yıldan birazcık daha uzun zaman önce gözlemlemiş olduğu nötronlar, kuarklar için müşfik bir hapishane olarak değerlendirilebilir: Kuarklar hapsoldukları yerden çıkamazlar ama içeride özgürdürler. Rutherford'un, elektronların, proton ve nötronlardan oluşan bir çekirdeğin etrafında döndüğünü gösteren tipik atom modeli ("Aibert Hall'da bir sivrisinek'') aşılmıştı. Artık bir atomu anlamanın en temel yolu, göreli kuantum alan teorisi idi : Yörüngede dönen elektronların, elektron alanının kuantum uyarımları olması gibi, çekirdekteki kuarklar da, güçlü etkileşim alanının kuantum uyarımlarıdır. Bir atarnun içinde bulunan her şey bu alanlarla ifade edilebilir. Rutherford bu soyutlamaları duysa yüreğine inerdi, ama bunlar deneyci arkadaşlarının ve onların teorici meslektaşlarının bir asırlık emeğinin, a rtık kaçınılmaz hale gelen sonuçlarıdır. Standart Model birçok soruyu cevapsız bıraktıysa da (mesela parçacıkların kütlesini tam olarak anlayan yoktu) 1970'1erde bunun ortaya atılması bilim tarihinin önemli dönüm noktalarından biriydi. Fakat Di ra c bundan heyecan duymuyordu : Halpern'la Tallahassee'deki mevzilerine rahatça yerleşmiş, yeni keşiflere uzaktan bakıyor, saçılım matrisleri kullanımdan kalkarken başka teoricilerin onun öncülük ettiği alan teorisini kullanarak güçlü etkileşimleri açıklamanın yollarını bulmalarından pek de keyif alıyormuş gibi görünmüyord u . Artık en son fizik dergilerinden gündemi takip etmiyor, kimse bunu ortalıkta söyleme nezaketsizliğini göstermiyorsa da, bilimsel çalışmalarında hatalar yapmaya başlıyordu . lı71 1970'1erin ortalarında Dirac, parçacık fiziğine ilgisini kaybetmişti. Halpern, alan teorisiyle ilgili haberlerdense, kimilerinin Hz. İsa'nın sarıldığı kefen bezi olduğuna inandığı Tarina Kefeni'ne dair büyük kamusal tartışmaların Dirac'ın daha fazla ilgisini çektiğini fark etmişti. lısl 494
Dirac parlak genç parçacık teoricilerini beğeniyar ama yanlış yolda olduklarını düşünüyord u . Konuşmalarında ve arada bir yaptığı yayınlarda onları renormalizasyonun içindeki pislikleri ayıklamaya, onu temizlerneye davet ediyordu, halbuki bu hemen her fizikçinin çoktan yapılmış saydığı bir işti. lıgl Onun aksine, Münih'te Heisenberg, dostu ve eski hacası Max Born'un Göttingen'de ölmesinden altı yıl sonra, ı 976 Şu batı'nda karaciğer kanserinden ölene kadar, yeni teorik gelişmeleri açık fikiriilikle takip etti. l3ol Dirac'ın kuantum mekaniğinin öncülerinden olan arkadaşlarının hiçbiri hayatta değildi artık. Bir zamanlar atom fiziği üzerine tarihsel yaklaşıma önem vermeyen Dirac, şimdi hikayenin kendi gördüğü şeklini tarihçilere ve diğer fizikçilere anlatmaya çok hevesliydi. Bu konuşmalarda kuantum mekaniğinin ilk yıllarında duyulan heyecanı vurgulamaya çok özen gösteriyordu -oysa herkesin söylediğine göre, o yılları yaşarken pek nadir gösterdiği bir duyguydu heyecan . Hatta bilim anılarını yazmaya en çok yaklaştığı anlatımı olan Recollections of an Exciting Era'da (Heyecan verici bir dönemden anılar) kendi duygularından bile bahsediyord u . l3ıl Dirac ı 980 Mayısı'nda, fena bir gripten mustaripken, Fe rm i Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarı'nda parçacık fiziğinin tarihiyle ilgili bir konferansa katılmak üzere Chicago'ya gitti. Burada kuantum alan teorisinin kökenierine dair bir konuşma yaptı. Bir yuvarlak masa oturumunda, konudan saparak, spin ve pozitron fikirleri ilk oluşmaya başladı ı sırada Pauli'nin buna muhalefetinin yarattığı tahribatı eleştirdi. 32 Bir başka oturumda ise, Leon Lederman'ın "Dirac'ın özü" diye hatırladığı şekilde, apaçık, akıcı ve mütevazı bir şekilde konuşarak antimaddenin tarihini kendi versi onuyla sundu : "Fikirler sanki ağzından su gibi dökülüyord u ." 33 Konuşmasını bitirince Vicki Weisskopf, Einstein'ın bir pozitif elektronun varlığından ı 925'te, Dirac'ın öngörüsünden altı yıl önce bahsettiğini söyledi. l34l Ama Dirac hiç istifini bozmadı, hafife alarak elini sallayıp "şansı varmış" dedi ve devam etti. Dirac için bile, mütevazılığın da bir sınırı vardı. u
495
Manci iyi bir ev sahibesiydi, evdeki herkesin kendini özel ve rahat hissetmesini sağlayabiliyordu . Sık sık akşam yemeği partileri veriyor, misafirlerin bardaklarının boşaldığına dikkat edip dolduruyor, en sevdiği yemeklerden bol bol servis yapıyor ve sohbetin akıp gitmesini sağlıyordu . Masanın başında oturan Dirac görünüşe göre akşamın çoğunu uyuklayarak geçiriyordu . Ama yanına yaklaşan kişi genç bir kadın olduğu zaman sohbete katılması mümkün oluyordu, hele de bu kadın arkadaş caniısı ve güzelse. l3sl Ondan sık sık tavsiye soruluyordu, ama genellikle bir şey söylemekten kaçınıyordu; ancak, ısrar edildiği zaman birkaç kelime ettiği de olurd u . En sık verdiği cevap şuydu : "Önce kendini düşü n . Kimseye bir zararı yoksa yap." John Stuart Mill'in bireyin ahlaki sorumluluğu düşüncesinin biraz bencil bir özeti. l3 6l Manci misafirlere Dirac'ın Vatikan'da Papa I l . Jean Paul'le dostça el sıkışırken çekilmiş, pek sevdiği bir fotoğrafını gösterirdi. "Paul ve Papa öyle iyi aniaşıyorlar ki" derdi gözleri parla rak, sanki bu iki adam her hafta buluşup golf oynarmış gibi. 37 Fotoğraf, Papa'ya tarafsız bilimsel tavsiyeler veren seçkin bilim insanlarından oluşan Papalık Akademisi'nde, Papa'nın Dirac'la yaptığı birkaç görüşmeden birinde çekilmişti. Dirac akademiye ı 961'de, kazmalog arkadaşı George Lemaitre'in başkan olduğunun ertesi sene seçilmişti. Dirac'ların arkadaşı Kurt Hofer, Manci'nin eşiyle nasıl gurur duyduğunu anlatıyor: "M isafirlere Papa'yla çekilen fotoğrafı gösterdikten sonra dünyanın her yanından posta pullarının bulunduğu bir paketi açardı, bütün bu pullarda Paul'ün portresi vardı. Paul utanmı ibi dururdu ama hiçbir zaman onu durduracak bir şey yapmadı.' 38 Dirac'ın babasına dair hatıratını beklenmedik bir şekilde ortaya döktüğü o zaman, Hofer'ın Chapel Yolu 223 nurnaraya yaptığı bu haftalık ziyaretlerden biriydi işte. Dirac hatıralarının bu sansürsüz halini ancak çok yakın dostları na güvenip açıyordu, Felix'in ölümüyle ilgili şeylerse hala kimseyle, Manci'yle bile paylaşamayacağı kadar ağırdı onun için. l3 9l Ama Dirac, Felix'in hayatına dair en mutlu anıların ı, Ekim ı 969'da Betty'ye anlattı. Betty Amsterdam'da hastanede yatıyordu, inme ınmış, yedi saat süren bir beyin 496
ameliyatı geçirmiş, komadaydı. l4ol Dirac onun yatağının başucunda, diller dökerek şuurunu geri getirmeye çalışıyor, bunun için çocukluklarından hikayeler anlatıyordu : Felix'le beraber çayırlarda oynamak, üçünün Portishead plajında denize girmeleri, birbirlerinin kitaplarını ve çizgi romanlarını paylaştıkları günler. . . Betty birkaç gün sonra komadan çıktı ve yavaş yavaş, kısmen iyileşti. Hofer, Dirac'ın düzenli dinlerin ilkel ve sosyal olarak yönlendirici "efsaneler" olduğunu düşündüğünü anlatıyor. Bir keresinde kocaman bir çanak anteni olan bir Morman kilisesinin önünden geçerken, kilisenin "Tanrı'yla doğrudan iletişim kurabilsin di e" bu kadar büyük bir anteni olduğunu söyleyerek alay etti. 41 Buna rağmen Dirac bilimle ilgili tartışmalara tanrı kavramını da dahil etmeye şimdi çok daha istekliydi. Haziran 197 1'de Lindau buluşmasında çağdaş fiziğin en önemli beş sorusundan biri olarak, "Tanrı var mıdır?" sorusunu ele alıp, onu dinlemeye gelenleri hayretlere düşürd ü . Soruya bilimsel açıdan yaklaşmanın faydalı olacağını söylüyordu : Fizikçinin, Ta nrı'nın olduğu bi r evren ve Tanrı'nın olmadığı bir evren ifadelerinin ne demek olduğunu anlayarak, sorusunu netleşti rmesi gerekecekti r. İki evren türü arası nda açı k bi r ayrım yaparak va r olan evrene bakacak ve bu evrenin hangi sınıfa ait olduğunu görecekti r.�
Dinleyiciler asabiyetle gülüşüp, Dirac Tanrı'nın varlığını tespit etmenin bir yolunu önerdiği zaman sessizleştiler. Eğer gelecekteki bilim insanları hayatın meydana gelme ihtimalinin cidden çok çok küçük olduğunu gösterecek olursa, o zaman bu, Dirac'ın görüşüne göre, Tanrı'nın var olduğuna kanıt olu turacaktı. O zamana kadar hipotezler kanıtlanmamış sayılmalıydı. 43 Dirac bu spekülasyonları yüzünden basından azar işitti ama yolundan sapacak değildi ve hem kamu içinde hem özelde bu konuya sık sık geri döndü . Tek kurtuluş umudunu kendisinin sunduğunu iddia eden dinlerin hiçbirine iyi gözle bakmıyordu, diye hatırlıyor Hofer: "Paul, herhangi bir insan grubunun gerçeği bir tek kendilerinin bildiğini iddia 497
etmesini küstahlığın tavan yapması olarak görüyord u . Bu gezegende yüzlerce din olduğunu ve içlerinden doğru olan varsa bunun hangisi olduğunu bilmenin mümkün olmadığını sık sık söylerd i. '1441 Dirac'ta "dindarlıktan eser yok"tu, diye yazdı Halpern daha sonra. Dirac'ın özellikle Katolikliğe ve mucizelere yer veren diğer diniere eleştirel yaklaştığını hatırlıyordu Halpern, çünkü Dirac'a göre mucize demek doğanın altında yatan kuralların geçici olarak ihlal edilmesi demekti, oysa Dirac bu kuralların güzelliğini kutsal görüyord u . l4 sl Einstein gibi ve büyük ölçüde filozof Spinoza'nın izinden giderek, evrenin ya Tanrı'yla özdeş ya da Tanrı'nın doğasının bir ifadesi olduğu şeklindeki panteist görüşteydi Dirac, anlaşılan; bu görüş, totolojiye varacak kadar muğlak olmakla beraber, insani meselelere etkisi olan bir tanrı kavramını saf dışı eder gibi duruyor. Dirac'ın panteizmi estetik bir inançtı : Doğanın en temel seviyesi üzerine gözlemler en mükemmel şekilde, matematiksel güzellik bakımından da mükemmel olan teoriler ile tanımlanacaktır. Eğer bir dini varsa o da buyd u . Dirac'ın alçakgönüllülüğü gerçekti ama birazcık kibri de vardı. Önde gelen fizikçilerin portrelerinde ustalaşmış olan Danimarkah heykeltıraş Harald Isenstein, Dirac'ın iki büstünü yaptı, karakteri eksik verse bile ikisi de Dirac'a epey benziyor. ı 939'da yaptığı ilk büstü Dirac evinde sergiliyordu, ikincisi ise otuz iki sene sonra yapıldı. l4 6l Dirac Isenstein'ın yaptığı ilk büstü St John's Koleji'ne vermeyi teklif etti, kolej bunu kabul ederek büstü kütüphaneye yerleştirdi, hala da oradadır. Kolej Dirac'ın yağlıboya bir portresinin de Hall'a konmasını istiyordu, Dirac bu isteği kırmayarak paz verme zahmetine girdi. l4 7l ı 978 yazı başında, İngiltere kraliyet ailesinin ressamı olan ve önceki yıl Frank Sinatra'nın portresini yapan M ichael Noakes'a birkaç defa paz verdi. l4 sl İlk seferde Noakes Dirac'la sohbet ku rm aya çalı ştı : NOAKES: Ne üstüne çal ıştığı nızı sı rada n bir i nsanın a nlaya bileceği şekilde söyleyebi l i r misi niz, Profesör?
498
DIRAC: Evet. Ya ratım . NOAKES: Vay! Biraz daha a nlatı n. DIRAC: Yaratı m tek ve büyük bir patlamadır. Ka rarlı ha lden ba hsetmek saçmalıktı r. NOAKES: Ama eğer daha önce hiçbi r şey yoksa ne patladı? DIRAC: Bu anla mlı bi r soru değil .
Dirac başka bir şey demedi. Noakes, Dirac'ın sessizliğinden ve bariz ilgisizliğinden rahatsız olduysa da Dirac'ın sonsuzluğa bakan bakışını soyutlamayı başardı; Dirac beş yaşındaki bir çocuk kadar masum ve bir kahin kadar kopuk görünüyord u . l49l Bu portre ile Dirac'ın ilk portresini c ı 933'te, Ehrenfest'in intihar ettiğini duyduktan kısa süre sonra, arkadaşı Yakov Frenkel tarafından yapılmıştı) karşılaştırınca, aradaki kırk beş yılda Dirac'ın kendine güveninin nasıl akıp gittiği gözle görülüyor. Kişiliğini en iyi yansıtan, ı 963'te Robert Tollast tarafından yapılan resmidir herhalde; bu portrede Tollast, Dirac'ın çocuk masumiyetini ustaca yakalamış. O kadar yetkin olmayan ama yine de başarılı bir çizim de, iki sene sonra Feynman'ın yaptığı ve ona duyduğu büyük saygının izlerini taşıyan Dirac portresi (Feynman sık sık, "Dirac değilim ki" derdi). lsol Dirac bu çizimi dosya dolabında muhafaza etti. Dirac şövalyeliği reddettikten yirmi yıl sonra, onurların en muteberini kabul edip Liyakat Nişanı sahiplerine katıldı; bu onur ona "Bay Dirac"tan başka bir şey denmesini gerektirmiyordu .lsıl Liyakat Nişanı sahipleri sınıfı, Britanya ve İngiliz Milletler Topluluğu'nun, hükümdar tarafından seçilen, üstün hizmette bulunmuş yirmi dört üyesinden ibarettir (Dirac'tan önceki üyeler arasında Florence Nightingale, Winston Churchill ve William Walton vardı) . Manci, kocasının Cambridge'de kendi neslinden bilim insanları arasında bu onurun verildiği son kişi olmasını kınıyordu J .J . Thomson, Eddington, Rutherford, Cockcroft ve Blackett bu sınıfa çoktan alınmışlardı. ls ıl Dirac bu on urlandırma için ilk olarak ı 944'te aday -
499
gösterilmiş, ardından neredeyse otuz yıl boyunca es geçilmişti. Haziran ı 973'te Dirac'lar onun ödülünü alması için İngiltere'ye döndüler. Bir özel şoför Rolls Royce'la onları alıp Suckingham Sarayı'na götürdü, burada Dirac kraliçeyle birkaç dakika baş başa kalarak ödülünü alırken Manci ön salonda bekledi. Birkaç hafta sonra Dirac, kraliçeyle genç bir bilim kadınının, hele de küçük çocukları varsa, karşılaşabileceği zorluklar üzerine yaptıkları konuşmayı Esther ve Myer Salaman'la paylaştı : Ben bi r kadının kariyeri ve ai lesi a rası nda seçi m yapması nın zor olduğunu ve ci nsiyetler a rası nda gerçek bir eşitl i k olamayacağını söyledi m . Kra liçe cinsiyetler arası eşitli k konusunda ısra rcı olmadığını söyledi .�
ABD'ye döndüğünde Tallahassee'deki iş arkadaşları Dirac'ı kraliçeyi nasıl bulduğuna dair soru yağmuruna tuttularsa da Dirac pek bir e demedi. Kraliçeyi tasvir edişi iki kelimeden ibaretti : "Çok küçük.' 54 O yaz Dirac Cenevre'ye, protonların eneıj isini Cockcroft ile Walton'ın cihazının verdiğinden elli bin kat fazlasına çıkartabilen CERN'deki yeni parçacık hızlandırıcıya bakmaya gitti. Gezisi sırasında, göl kıyısında, gara yakın bir ara sokak olan Winkelried Sokağı'na yürüyüp, ı920'1ere kadar babaannesine ait olan ve kendisinin de ı 905'te ailesiyle birlikte gelip kaldığı evi görd ü . Yakındaki Rousseau heykelinin oralarda dolaşırken belki de, göl kenarındaki parkta Felix'le koşuşturdukları, babasını, bebek Betty'yi kucağına almış annesini izlediği zamanları düşünüyordu Dirac. Birçok davete rağmen, o zamandan beri İsviçre'ye gelmemişti. Bu ülke ve babası arasındaki bağ ona o kadar acı veriyordu ki Dirac yetmiş yaşına gelene kadar kendinde buraya gelecek gücü bulamamıştı. Einstein'ın doğumunun yüzüncü yılı olan ı 979'da Dirac kendini zayıf ve bitkin hissediyord u . Ama Einstein'ın doğum gününü kutlamak için yapılacak toplantıların katılabildiği kadarına katılıp soo
konuşma yapmakta kararlıydı, böylece, Halpern'ın anlattığına göre, "Einstein'ın ne kadar büyük bir bilim insanı olduğunu gösterecek"ti. l55l O sene Dirac çok istediği bir şeyi gerçekleştirdi : Atlas Okyanusu'nu, sesten hızlı giden ilk yolcu uçağı olan Concorde'la aştı. ı 960'1arda İngiliz-Fransız işbirliğiyle geliştirilen uçak gürültülüydü, derya gibi benzin tüketiyordu ve umutsuzca yüksek maliyetliydi ama çağdaş mühendisliğin vardığı en yüksek, en heyecan verici noktayı simgeliyordu . Concorde Dirac'ın doğduğu şehrin havacılık sanayiinin de zirvesi old u : Bristol Aeroplane Company, uçak üstüne çalışacak ilk İngiliz tasarım ekibinin öncüsü olmuş ve İngiliz üretimi ilk uça ı Filton'da, yani Julius Sokağı'ndan birkaç kilometre ötede yapmıştı. 56 Manci her nasılsa UNESCO'yu, kurumun Paris'te yaptığı Einstein kutlamasına Dirac'ın onur konuğu olarak katılması için onu ve kendisini o nus ötesine taşıyacak bu uçak biletini karşılamaya ikna etti. 5 7 Dirac ve Ma nci S Mayıs ı 979'da uçağa bindiler, yaklaşık ı8 bin kilometre yüksekte uçtular: Dirac'ın uzaya en yakın olduğu andı. Uçaktayken, New York Times'ın baş sayfasından, Margaret Thatcher'ın İngiltere Başbakanı olduğunu okumuş olsa gerek. l5sl Belki Dirac, annesinin bir kadının başbakan olmasına dair korkularının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği üstüne düşünmüştür. Acaba Bayan Thatcher, Flo'nun sözleriyle "kadınlık haliyle bocalayacak," böylece "onu destekleyenler bir sola bir sağa savrulacak" mıydı?l5 9l ı 982 baharında Dirac ile Kapitsa seyahatten bıkmışken o yaz görüşmeleri için üç fırsat çıktı ve bunları değerlendirdiler. 60 Eşleri de yanlarında olarak, önce Haziran sonundaki Lindau toplantısında buluştular. Kapitsa bu toplantıya katılmaya ancak ı 978'de, Dirac'ın onun için kırk sene lobi yapmasının ardından Nobel Fizik Ödülü'nü almasıyla layık görüld ü . Bu zaman zarfında Dirac, Rutherford'un "oğlanlar"ından en yetenekli olanların hemen hepsinin (Biackett, Chadwick, Cockcroft ve Walton) bu şerefe nail olduğunu gördü; ı 920'1er ve ı 930'1arda kuantum mekaniğine öncülük edenlerin hepsi de ödülü aldılar, aralarında Born, Fermi, Landau, Pauli, Tamm ve Van Vleck vardı, ama Jordan yoktu, onun Nazi geçmişi ödülü u
so ı
alarnamasına malolmuştu . Lindau toplantısında Dirac, öğrenciler ve Nobel ödülü sahiplerinden oluşan iki yüz dinleyicinin önünde renormalizasyona karşı son saldırılarından birine girişti. l6ıl Kesme camdan bir biblo kadar kırılgan görünen Dirac elli yıla yakın zamandır yaptığı konuşmalarla neredeyse tıpatıp aynı bir konuşma yaptı; Standart Model'i veya parçacık fiziğinin başka herhangi bir başarısını övecek değildi. Mikrofonun yükselttiği titreyen sesiyle ağzından çıkan her "s" harfine, ağzına iyi oturmayan takma dişlerinden gelen bir ıslık eşlik ediyordu . Eldeki teoriler için "bir dizi çalışma kuralından ibaretil dedi; fizikçiler işin temellerine dönmeli ve doğanın, sonsuzluklardan azade, Hamilton'cı bir tanımını bulmalılardı. "Bir gün" dedi, yumuşak ve yorgun bir cüretle, "insanlar doğru Hamiltonian'ı bulacaktır." Ama kayıp bir davayı savunmaktayd ı : Fizikçiler a rtık temel parçacıklara dair tanımlamalarını Hamiltonian'lara dayandırmıyorlardı, çok daha kullanışlı başka yöntemler vardı. Fakat salondakiler Dirac'ın yirmi beş dakikalık konuşmasını saygıyla dinlediler, belki kısmen de, bu yalnız sesin yakında kesileceğini tahmin etmenin hüznünü duyuyorlardı. Karşılarında, tıpkı Einstein gibi, zamanın eğilimlerine karşı çıkmaktan korkmayan ve olduğu gibi davranarak bunun sonuçlarına katianan bir insan vardı. Dirac'lar ve Kapitsa'lar birkaç gün sonra Göttingen'de buluştular. Kapitsa'nın bu kente dair güzel anıları vardı, Dirac'ın da öyle: Burası ona göre kuantum mekaniğinin doğum yeriydi, Born ve grubuyla ilk tanıştığı, Oppenheimer'la arkadaş olduğu ve muhtemelen, üniformalı bir Nazi'yi ilk gördüğü yerdi. Dirac'lar, Dirac'ın elli beş yıl önce Kopenhag'dan gelirken bu şehre ilk ayak bastığı yer olan Göttingen tren istasyonuna bakan Gebhard's Oteli'nde kaldılar. l6 ıl O zaman tren istasyonundan Cario'ların evine yüklerini elinde taşıyarak meşakkatle yürümüştü Dirac; şimdiyse o ve Manci bir karşılama komitesi tarafından taksiye bindirilerek şehrin en lüks konaklama yerine taşınıveriyorlardı. Kapitsa ile Dirac'ın otelin bahçesinde bir masanın başında otururken çekilmiş fotoğrafları var; bitkin ve biraz umutsuz 502
görünüyorlar. Bir zamanlar sohbetlerinin ana konularından biri olan fizik, Kapitsa'nın asıl derdi olan uluslararası ilişkilerden çok daha önemsizdi artık. Kapitsa'nın Dirac'la, General Galtieri liderliğindeki Aıj antin ve Thatcher yönetimindeki Britanya arasında çıkan, Atlas Okyanusu'nun güney sularındaki tartışmalı adalarda yaşanan ve yakınlarda sona ermiş olan Falkland Savaşı hakkında konuştuğu kesin gibidir. Dirac'ın Thatcher'a dair iki farklı görüşü vard ı : Onun radikalizminin İngiltere'de eğitim ve bilim üzerindeki etkisinden korkuyordu ama Falkland Adalıların İngiltere'ye bağlı kalmak istemesini korumakta gösterdiği kararlılığa yakınlık duyuyordu . Fakat bu anlaşmaılığın görüşmelerle çözülmesi gerektiğini düşünüyordu Dirac: Savaşın başlarında, savaşta ölecek insanların muhtemel sayısının, İngiliz vatandaşlığı korunacak olan insanların sayısını aşacak olması ona çok saçma geliyordu . l63l Belki fizikte değil ama siyasette a rtık faydacıydı Dirac. Faiktand Savaşı, Dirac ile Kapitsa'nın birkaç hafta sonra, fizikçi Antonina Zichichi tarafından Sicilya'da düzenlenen Erice yaz okulundaki buluşmalarında uzun uzadıya konuşacakları nükleer silahların yaygınlaşması konusuna kıyasla önemsiz bir meseleydi. Dirac orada yaptığı konuşmada tartıştığı konuyla risk ald ı : Önceki yaz "Savaşın Beyhudeliği" üzerine, pek az insanın itiraz edebileceği bir sava dair karmaşık olmayan beyanlarda bulunduğu bir sunum yapmıştı. l64l 1982 yazında ise Dirac, devletleri savunmayla ilgili konularda daha az bilgi saklamaya (Bohr'un en sevdiği konulardan biri), nükleer silahların yayılmasını önlemeye ve nükleer olmayan güçlerin kendilerini daha güvende hissetmelerine yardımcı olmaya davet eden tek sayfalık "Erice Bildirgesi"nin yazımında Kapitsa ve Zichichi'yle işbirliği yaptı. l6sl Daha sonra on bin bilim insanı tarafından imzalanan bu belgede kullanılan iyi niyetli dil o kadar hafifti ki Erice toplantısındaki ilk imzacılar arasında sadece nükleer silah karşıtları değil, sağcı Eugene Wigner ve silahianma yarışını kızıştırmak için neredeyse en çok uğraşan Amerikalı olan azılı nükleer yanlısı Edward Teller bile vardı. Dirac'lar ı 982'deki Avrupa gezilerinin son ayağında Amsterdam'da Betty'yi ve Aarhus'ta Gabriel'ı ziyaret ettikten sonra 503
Cambridge'e gittiler. Dirac, gezısının hemen ardından kolejin müdürüne dediği gibi "hayatı[n]ın merkezi ve kendisi için bir yuva olan" St John's Koleji'ne dönmüştü . l66l O yaz Birleşim Odası'nın temel sohbet konusu, koleje pek yakında adım atacak olan ilk kadın lisans öğrencileriyd i : Cambridge'in yalnızca erkeklere ait olan kalelerinden biri daha düşmek üzereydi. Bundan önce, teorik fizikçi Peter Goddard, Dirac'a kadın öğrencilerin koleje kabul edilip edilmemesi konusundaki düşüncesini sormuş, Dirac da uzun süre sessiz kaldıktan sonra, "Daha az erkek almamız gerekmemesi kaydıyla, edilmeli" diye cevap vermişti. l6 7l Dirac St John's'tan çıkmadan önce cüppesini, neredeyse altmış dokuz yıl önce öğrenci olarak ilk kez kayıt yaptırdığı Porters' Lodge'a bıraktı. Üstüne bir not koydu : "Profesör Dirac'ın Cüppesi. Lütfen başkana götürerek, Cambridge'e sonraki gelişime kadar saklamasını rica ediniz." Ancak bu şehri bir daha göremeyecekti.
504
29 . Böl ü m 1982 Son ba ha r• -Te m m uz 200 2 Söylüyorum, çünkü fiti l ve yağ tükendi Ve boş ve mutsuz kal bi min, içerik ve mutluluğu Bronz kalıba dökülmüş veya büyüleyici görünen mermerden, Güzel likten alacağı Ka n yol ları doldu, Görünüyorlar ama biz yoksak onlar da yok yi ne, Ya lnızl ığımız onla r içi n bi r görüntüden Da ha önemsiz. Ah kal bi m, yaşlandık biz; Yaşaya n güzel lik bizden genç ada mlar içi n : Biz ona gözyaşları nda n saygıyı gösteremeyiz. W. B. YEATS, "The Livi ng Bea uty" (Yaşaya n Güzel lik), 1919
Dirac'ın fizikten bahsederken sergilediği özgüvenin ardında umutsuzluk saklıydı ve bunu görüldüğü kadarıyla sadece bir defa, pek az tanıdığı birine, Gainesville'deki Florida Üniversitesi'nden teorik fizikçi Pierre Ramond'a açtı. [!] Nazik ve açıksözlü bir adam olan Ramond, aksanı Fransa'da doğup büyüdüğünü daima belli eden, derinlikli, müzikal bir sese sahip bir Amerikalıydı. 1983 yılı baharı başlarında bir çarşamba günü öğle yemeğinden sonra arabasıyla Gainesville'den yola çıkıp, Florida Eyalet Üniversitesi'nde bir toplantıda konuşma yapmaya gidiyor, dinleyiciler arasında "kahramanı ve yoluna rehber olan ışığı" Dirac'ın da bulunacağını umuyord u . Ramand yedinci katta bulunan, kampuse yukarıdan bakan seminer odasına vardığında, dinleyiciler arasında, gündüz 505
düşleri içindeki küçücük bir peri kadar belirsiz Dirac'ı gördü elbette. Spekülatif ama emin bir sunum yapan Ramond, temel teorileri dört boyutlu alışıldık uzay-zaman yerine daha fazla boyutla ortaya koyma imkanlarını tartışıyordu .� Dirac sunum boyunca kestiriyor gibi göründü ve sunumun ardından sorular sorulurken de hiçbir şey söylemedi. Ama seminer bittikten sonra (alışılmadık şekilde) oyalanarak, konuşmacıyla yalnız kalıp, kapılar kapanana kadar orada kaldı. Ramond, Dirac'la daha önce iki defa bir arada bulunmuş ama onunla normal bir konuşmaya şöyle veya böyle benzeyen bir sohbet kurmayı başaramamıştı. "Dirac'ı konuşturmanın tek yolunun ona, doğrudan bir cevap isteyen, gündelik olmayan bir soru sormak olduğunu duymuştum" diye anlatıyor Ramond . Böylece Dirac'a doğrudan, sunumundan bahsettiği gibi çok boyutlu alan teorilerini araştırmanın iyi bir fikir olup olmayacağını sord u . Ramand kendini uzun sürecek bir sessizliğe hazırlarnıştı ama Dirac pat diye, duygudaş bir "Hayır!" cevabını yapıştırdı ve tedirginlik içinde uzaklara baktı. İki adam da kıpırdamadı, ikisi de göz teması kurmaya çalışmadı; sessiz, durdukları gibi kalakaldılar. Birkaç dakika böyle geçti. Sessizliği, gönüllü olarak taviz veren Di ra c bozdu : "Bizi çok boyuta yönlendiren güzel matematikse bunları çalışmak faydalı olabilir." Cesaret bulan Ramand fırsatı yakalad ı : Anlayışlı görünmek için elinden geleni yaparak Dirac'ı ne zaman isterse kendi görüşlerini anlatmak üzere Gainesville'e davet etti, onu oraya kendi arabasıyla götürüp getirmekten memnuniyet duyacağını da ekleyerek. Dirac anında cevap verdi : "Hayır! Aniatacağım bir şey yok benim. Hayatım bir hataydı ! " Dirac beyzbol sopasıyla onun kafasını kırsa bu kadar afallamazdı Ramond . Dirac kendini duygusuzca anlatmıştı : Bir zamanlar vaatlerle dolu olan kuantum mekaniği nihayetinde bir elektron ile bir protanun etkileşimi kadar basit bir şeyi bile doğru dürüst açıklayamıyordu işte; hesaplar sonsuzluklarla dolu anlamsız sonuçlar veriyordu . Sanki otomatiğe bağlanmış gibi, renormalizasyona karşı kırk yıldır sürdürdüğü polemikte devam etti konuşmaya . Ramand 506
kafasını topariayıp da onu dinleyemeyecek kadar şok içindeydi. Dirac'ın sözlerini bitirip sessizleşmesini bekleyerek, sonsuzlukların olmadığı teorilerin kabataslak hallerinin ortaya çıkmış olduğuna işaret etti. Ama Dirac ilgilenmiyordu : Hayal kırıklığı gururunu ve inancını ezip geçmişti. Dirac veda etti, yürüdü gitti, lakayt görünüyordu; Ramand ise darmadağın olmuştu . Asansörle zemin kata indi, akşamın salan ışıkları altında arabasına doğru tek başına yürüdü . Yirmi beş sene sonra, o gün ne kadar üzüldüğünü hala unutmamıştı : "Bu kadar büyük bir adamın dönüp hayatına hata diye bakmasını aklım almıyord u . O böyleyse biz ne alacaktık?" Ramond, doğanın temel düzeyde nokta gibi parçacıklardan değil, küçücük iplik parçalarından oluştuğu fikrinden Dirac'a açıkça bahsedip bahsetmediğini hatırlamıyor. ı 970'1erin sonu ve ı 980'1erin başında Ramond, o zamanlar teorik fiziğin durgun bir alanında kalan bu fikir üstüne çalışan küçük bir ekibin içinde yer alıyord u . Dirac ı 955'te elektronlar ve diğer kuantumların parçacık değil çizgi biçiminde tasvir edilebileceği fikrini önermişti ama Dirac'ın fikrinin matematiksel biçimi, hala ancak cenin aşamasında olan modern sicim teorisininkinden tamamen farklıydı. Fakat teori Dirac'ın ı 950'1erin sonunda ve ı 960'1arın başında yaptığı katkılardan faydalanıyordu, bunların arasında Dirac'ın iki ve üç boyutlu cisimleri hem kuantum mekaniğiyle hem de özel görelilik teorisiyle tutarlı olacak şekilde tarif etmekte kullandığı yöntemler de vardı. Dirac'ın küçük bir küreyi (kendi muon modelini) tanımlamakta kullandığı matematik başka bir bağlamda, uzay ve zaman içinde hareket eden bir sicimin hareketini tanımlamakta hayat buluyord u . Yeni sicim teorisinin umut verici özelliklerinden biri, alışıldık alan teorilerinde, mesela elektron ve fotonların eldeki en iyi tanımı olan kuantum elektrodinamiğinde bulunan sonsuzlukların, memnuniyet verici noksanlığıydı. En etkileyicisi, sicim teorisi kütleçekiminin varlığını kaçınılmaz kılıyordu : Eğer bu teori doğruysa kütleçekimi de mutlaka vardır. Sicim teorisinin diğer alan teorilerine tercih edilmesi için herhangi bir deney kanıtı yoktu ama bu teoriyi destekleyenler 507
için teori tamamen yanlış olamayacak kadar güzeldi. Dirac'ın Florida Eyalet Üniversitesi'ndeki seminerlerde bu teoriyi duymuş olması gerekir, ama bir inanılırlık payı vermedi ona - merakı bitmiş tükenmişti. Sekseninci yaşından birkaç ay sonra, yerel gazeteci Andy Lindstrom onu "acıklı derecede sıska, [ . . . ] kamburu çıkmış ve kırılgan bir adam" olarak görd ü . Bir zamanlar siyah olan saçları "şakaklarının kenarlarına kadar açılmış, çember gibi bir tutarn kalmış, sanki kafasının içinde olgunlaşan büyük fikirlerle yıpranmış gibi . . . Na ri n, yalnız yüzünü kaplayan çizik çiz ik kırışık ağı, e bediyen soru sorar gibi bakan gözlerini öne çıkarıyor.' 3 ı 980'in sonlarına doğru sindirim sorununu aştığından beri Dirac sağlığı konusunda daha rahat davranıyordu ama üç yıl sonra, gece terlemeleri ve arada bir ateşinin çıkması gibi birbiriyle alakasız görünen dertlerden mustarip olunca yine evhamlanmaya başladı. Oralı bir doktor ve halktan bir vaiz olan, insanın içini rahatlatan sakin ses tonu güneyiiierin kelimeleri uzata uzata konuştuğu o güzel üslupla birleşince daha da güven veren Hanseli Watt'a danıştı. Dirac ona güveniyordu ve Manci'ye göre de daktorun hata yapması mümkün değildi. Watt, Dirac'ın sağlık sorunlarının nedenini sağ böbreğinde buldu, röntgen filmleri böbreğin verem geçirdiğini gösteriyordu, muhtemelen çocukluğunda geçirmişti bun u . Bu haber, verem geçirebileceğini hiç aklına getirmeyen Dirac'ı şaşırttı, annesi onu temin etmişti çünkü : "Verem aileden gelir ve bizim ailemizde katiyen yoktur.' 4 Doktor Watt Dirac'a veremli böbreğinin alınmasını tavsiye ettiğinde Halpern küplere bindi.� Cerrahi müdahalelere şüpheyle yaklaşan ve sadece bitkisel çarelere başvurmayı tercih eden Halpern, Watt'ın stratejisine karşı çıktı ve (Manci'yi öfkelendirerek) bu yönteme başvurulmaması için elinden geleni ardına koymadı. Halpern'ın Dirac'ı etkilemesine karşı yaralı yavrusunu koruyan bir kaplan gibi mücadele eden Manci, ameliyat için Tallahassee Memorial Hastanesi'nden 29 Haziran ı 983'e, yani Dirac'ın ömrünün son konuşmasından bir ay sonrasına gün aldığında Halpern'a bunu haber vermedi. � Cerrah Dirac'ın vücudunda, hokey diski büyüklüğünde bir kist taşıyan sağ böbrekten kalan son parçaları 508
bulabildi ancak. [Z] Ameliyat teknik olarak başarılıydı ama Dirac'ı malul bıraktı. Zayıf düşen, moralsiz Dirac yazı evde nekahette geçirdi; televizyon seyredip Wei Chi ve diğer masa üstü oyunları oynuyor, ama ciddi işler yapamıyord u . Birkaç hafta sonra birkaç adım yürüyebilmeye başladı ama klimalı evinden çıkıp dışarıdaki sıcak ve nemle karşılaşacak takati yoktu . On yıllardır ilk defa, yazın kırlarda dolaşamıyordu . Bu, hele Wordsworth'ün dolaştığı yaklaşık 290 bin kilometre toplam mesafe le kıyaslanabilecek kadar yol tepmiş bir insan için, tam zulümd ü . s Dirac'ı ziyarete en sık gelenlerden biri Halpern'dı, haftada birkaç defa gelip Dirac'ın başucunda oturuyor, yaptıkları işlerden bahsediyor, Dirac'la ikisi canlarının istediği konudan sohbet ediyorlardı, politika da dahil. Dirac, politikalarının çağuna katılmasa bile Başkan Reagan'ı elinde olmadan sevdiğini söyledi; Dirac hep liberal kaldı ama Demokratlara veya başka bir siyasi topluluğa herhangi bir bağlılığı olmadı. Halpern ile Manci'nin arası her hafta daha da geriliyord u . Halpern, Manci'nin bitmek tükenmek bilmeyen dırdırı olarak algıladığı durum karşısında sıklıkla Dirac'ların evinden kıpkırmızı bir yüzle, kızgınlıkla dudaklarını ısırır halde çıkıyordu . Halpern'ın anlattığına göre, Dirac ne zaman Tallahassee'nin bağucu yaz ikliminden duyduğu rahatsızlığı dile getirecek olsa, Manci en sevdiği cevabı yapıştırıyordu : "Cambridge'den iyidir." � Ma nci ise kendi adına Halpern'ı kaba, her işe maydanoz, işgüzar, arkadaşının çaresizliğinden istifade ederek ona çakma ilaçlar kakalayan biri olarak görüyordu . Manci'nin düşmanlığının farkında olan Halpern tek umudunun hile yapmak olduğuna kani old u . Manci alışverişe gittiği sırada Halpern gizli bir homeopatik tedavi programı uyguluyor, hemşire başka tarafa bakarken Dirac'ın içme suyuna bitkisel esanslar damlatıyordu sinsice. lıol Halpern'a göre bu sayede Dirac'ın gücü ıspanak yiyen Temel Reis gibi yerine geldi. Manci bu "bitkisel komplo"nun farkına varır varmaz Dirac'ı her zamanki beslenme programına geri döndürdü, bunun üzerine Dirac yine uyuşuk ve kayıtsız haline döndü, eğer Halpern'ın anlatımı doğruysa. 509
Dirac uyumadığı zamanların çoğunu tekerlekli sandalyede geçiriyor, ziyarete gelenlerle konuşuyordu . Ziyarete gelenler arasında kızı Mary ile onun atik yeni kocası Peter Tilley de vardı. Birkaç ay sonra Dirac, en son lisansüstü öğrencisi Bruce Hellman'a danışmanlık etmek ve son yayınını yönetmek üzere arada bir Florida Eyalet Üniversitesi'ndeki ofisine gidecek kadar sağlıklıydı. "Kuantum Alan Teorisinin Yetersizlikleri" makalesinin müsveddesini Dirac için Halpern hazırladı. Dirac yayımlanan son sözleriyle, bilime yaptığı en büyük katkılardan birinden doğan tekniği, yani renormalizasyonu lanetlernek istiyordu . lııl Feynman'ın ona 1946'da işaret etmiş olduğu üzere, "yanlış iz üzerinde" olduğunu son kez reddetti. Feynman'ın tavsiyesinin bir trene raydan çıkmasını tavsiye etmekten farkı yoktu . 1984 Nisan ayının başında Dirac, Kapitsa'nın öldüğünü duyd u . Sovyetler Birliği, vatandaşlarının en sadıklarından birini kaybettiğini biliyordu : Bütün Politbüro ve ülkede bilimin liderlerinden birçoğu, Pravda'da yayımlanan ölüm ilanına isimlerini yazdırdı. Dirac en yakın dostunu, kardeşi saydığı insanı kaybetmişti ama yansıttığı yalnızca kabullenişti. Birkaç hafta sonra başka acı haberler geld i : Dirac'ların oğlu Gabriel hızla yayılan bir cilt kanserine yakalanmıştı ve doktorlar ancak birkaç aylık ömrü kaldığını söylüyordu . Haziran'da Manci oğlunu görmek üzere Avrupa'ya uçtu, Dirac'ı dostların bakımına emanet etti. O döndükten birkaç hafta sonra Gabriel 20 Temmuz'da, elli dokuz yaşında öld ü . Üç gün sonra Dirac yataktan çıkamayacak kadar hasta düştü . lııl Halpern Avrupa'daydı, böylece Manci kocasıyla bir başına kalıp onun giderek çöken morali ve güçlenen inadıyla tek başına uğraşmak durumunda kaldı. lı3l Dirac'ların morali, Gabriel'ın kızı, pırıl pırıl çekici bir genç kadın ve Dirac'lar için çok özel bir yeri olan Barbara'nın ziyaretiyle düzeldi ("Ch er'e benziyorsun" demişti Dirac ona, birkaç yıl öne 14 ). Halpern'ın tam aksine, Barbara'nın Manci hakkındaki görüşü onun duyarlı ve insancıl bir hemşire olduğuydu - Manci ile Dirac'ın arada sırada atıştıkları oluyordu ama çabucak, şefkatle el ele tutuşarak barışıyorlardı. Dirac'ın gücü tamamen tükenmişti Barbara'nın gözlemine göre ama fizik aşkı hala sönmemişti : Kağıtlarının başına 5 10
dönüyor ve azimle "yapacak işlerim var" diye fısıldıyord u . lısl En büyük korkusu, yani aklını kaybetmek, hiçbir zaman gerçekleşmedi. 1984'ün Ekim ayı başlarken, Barbara'nın Avrupa'ya dönmesinin ardından Manci günün her saatinde Dirac'ın başında olacak hemşireler tuttu : Dirac hayatın son pamuk ipliğine tutunmaktaydı. Ama yine de arada sırada ziyaretçileri oluyordu, Mary'nin eşi, Dirac'ın başında çoğunlukla sessiz sessiz, saatlerce oturan Peter Tilley de bunlardan biriydi. Tilley'in anlattığına göre, en son ziyaretinde Dirac ona doğru eğilerek kesin bir şekilde, hayatın gerçeklerinden bahseder bir sesle şöyle ded i : "Hayatımın en büyük hatası, sürekli evden çıkmak isteyen bir kadınla evlenmek old u ." lı6l Dirac ne kızgın ne de pişmandı, diye hatırlıyor Tilley, sadece tartışmaya yer bırakmayan bir gerçeği dile getiriyordu . Belki de Dirac, Manci'nin ona tanışmalarından kısa süre sonra söylediği bir şeyi -ilk eşiyle evienirken tek amacının anne-babasının evinden çıkmak olduğunu- ve annesinin kırk yedi yıl önce onu Manci'yle evlenmek konusunda üstü kapalı olarak uyardığını düşünerek söylüyordu bun u . Manci ile Halpern arasındaki irade savaşı yeniden başladı. Halpern, Manci'nin evde olmadığını bildiği zamanlarda eve sızıp kuwet veren bitkilerini Dirac'ın içme suyuna katıyordu . Hemşire Dirac'ın yemek yemek istemesini sağlamaya çalışmaktan neredeyse vazgeçmiş, yemeğini bebek gibi yiyen arkadaşını besleme işi Halpern'a kalmıştı. Dirac'ın tek istediği Kapitsa'dan bahsetmekti. Bilincinin açık olduğu son saatlerinin çoğunu, dostunun renkli hayatına dair en sevdiği hikayeleri yeniden yeniden anlatarak geçirdi, Kapitsa'nın bomba üstüne çalışmayı nasıl da reddettiğini, böyle bir duruş sergileyecek ahlaki cesarete sahip olmayan daha düşük seviyeli fanilerden nasıl da apayrı durduğunu tekrar tekrar anlattı. Hayaller çalan bozuk bir plak gibiydi. 18 Ekim Perşembe günü Halpern, Dirac'ların evinden çıkarken Manci'yle burun buruna geldi. Arkadaşını ziyaret ettiği için azarlanmayı bekliyordu ama Manci bundan bahsetmedi; ona sükunet içinde az önce cenaze levazımatçısına giderek Dirac için bir 511
mezar yeri ayırttığını söyledi. Ama ertesi gün Halpern'a haftalardır beklediği telefon geldi : Manci onun bu eve bir daha adım atmasını yasaklıyordu; Doktor Watt ona Dirac'ın yakın aile üyeleri dışında kimseyi göremeyecek kadar zayıf düştüğünü söylemişti, diyordu Manci. Kızgın, kırgın ve gözü yaşlı Halpern, dört gün sonrasına kadar hiçbir haber alamadı. O zaman, Ta Ilahassee Democrat 'ın kapağında şu haberi okudu : "FSU'Iu fizikçi 82 yaşında öld ü ." Cumartesi gecesi, başında Manci ve hemşireler beklerken Dirac'ın kalbi tekiemiş ve saat on bire beş kala son kez atmıştı. lı1l "At gibi uyutulmak istiyorum" dedi Manci, Doktor Watt'a. Ama herkese karşı her zamanki canlılığını ve güçlü duruşunu sergiliyor, dost ve akrabalara Dirac'ın vefat haberini adeta profesyonel bir sükGnetle veri or ve cenaze düzenlemelerinin her ayrıntısıyla ilgileniyord u . ıs Dirac'ın onun [Manci'nin] istediği şekilde hatırlanması için çok uğraştı : ölümünün ertesi günü arkadaşlara Dirac'ın "çok dindar bir adam" olduğunu ve kendisine Episkopalyen bir cenaze töreni yapılmasını isteyeceğini söyledi. lıgl Cenaze töreni 24 Ekim günü Tallahassee'deki Roselawn Mezarlığı'nda, açık havada yapıldı. Hava kapalı, yağacak gibiydi. Törene katılacaklar sabah saat ı l'den az önce oraya vardıklarında Dirac'ın tabutunun yeni kazılmış mezarının yanında, dört tahta direğin tuttuğu parlak mavi, çadıra benzeyen bir çatının altında, rüzgarda hafif hafif sallanan çam ağaçlarının gölgesinde, bir kaide üzerinde durduğunu gördüler. Yaslı insanların arasında bulunan, Dirac'ın bir zamanlar sırrını açtığı Pierre Ramand cenaze törenine gelen grubu görünce şaşırd ı : "Ne kadar meşhur bir insan olduğu düşünülürse orada çok az insan vardı." lıol Yaklaşık doksan kişi gelmişti, Florida Eyalet Üniversitesi'nden onlarca insan vardı ama Manci'nin de içi acıyarak fark ettiği üzere Cambridge'den kimse yoktu . Toplananlardan birkaçı, yalnız olmadıklarını görünce huzursuz oldular: Not tutan gazeteciler ve bir sürü televizyon ekibi de onlara katılmıştı. Manci eşinin televizyon kameralarının kuşatıcı seyri altında gömülmesi gerektiğine karar vermişti. lııl Rektör Dr W. Robert Abstein, Manci'nin ısrarla istediği metni, 5 12
Anglikan ineili'nin eldeki en eski versiyonunu yavaş yavaş okudu . Manci, Halpern'ın konuşmasını yasaklamıştı, ölenin ardından methiye düzülmedi. Yarım saat sonra, gökyüzü aydınlanırken, Abstein ta butun üzerine toprak attı ve toprağın üzerine haç işaretini çizdi. Dirac'ın gömüldüğü yere birkaç hafta sonra düzgün, beyaz mermerden bir taş kondu; üstünde Dirac'ın kullandığı, Manci'nin seçtiği kelimeler yazılıyd ı : "Çünkü Tanrı böyle buyurdu." Dirac'ın cenaze töreninden birkaç hafta sonra Manci bir darbeye daha dayanmak zorunda kaldı. Vermont polisinden, a rtık Judy'nin öldüğünü kabul ettiklerini ve onu bulmak için başlatılan aramayı kapattıklarını haber aldı. l22l Ma nci'nin çektiği acı korkunçtu : Sadece dört ay içinde, Rusya'daki en yakın dostunu, çocuklarından ikisini ve kocasını kaybetmenin yasıyla yıkılmıştı. Artık hayat ona pek az şey vaat ediyordu ama o tam bir savaşçıydı. "Dirac militan bir dinsizdi" diye itiraz etti Westminster başrahibi, Edward Carpenter, kendisine Dirac'ın katedralin bilim köşesinde anılıp anılamayacağı sorulduğunda. l23l Oxford Üniversitesi'nden fizikçi Dick Dalitz, Dirac'ın Newton ve Rutherford'un yanına kanacak bir ibareyle hatırlanması için baskı yapmaya başlayan bir grubun başını çekiyordu . Bir insana böyle bir mekanda yer ayrıiabilmesi için katedral yetkililerinin bu kişinin Hıristiyan olduğundan (ya da en azından dine düşman olmadığından) ve on sene geçtikten sonra kişinin "bin yılda bir rastlanacak bir önem" arz ettiğinden emin olmaları gerekiyordu . 1241 Carpenter Dirac'ın statüsü ne hemen ikna oldu ama Dalitz, Dirac'ın din sınavını da geçtiğini göstermekte zorlandı, hele de başrahip, Pauli'nin, "Tanrı yoktur ve Dirac onun peygamberidir" yorumunu duyduktan sonra. İkisi de ölmüşken bile Pauli, Dirac için işleri zorlaştırabiliyordu . Pat durumu esnasında Dalitz yapılan itirazlara karşılık vermenin sorgu lanamayacak bir yolunu buldu : Eğer Dirac'ın anne-babası onu vaftiz ettirdiyse, o zaman, din hakkında ne gibi alaycı orumlarda bulunduysa bulunsun, resmi olarak Hıristiyan sayılırdı. 25 Dirac olsa bu işin saçmalığıyla eğlenirdi. 1980'1erin sonunda Dalitz Bristol'deki mahalle kilise kayıtlarını haftalarca eşeledi ama Charles ve Flo 5 13
Dirac'ın çocuklarını vaftiz ettirmiş olduklarına dair hiçbir kanıt bulamadı, bu araştırma alanından sonuç çıkmıyordu . Fakat kilise yetkilileri, Dirac'ın Papalık Akademisi'ne üye olduğunu ve akademinin toplantıları sırasında din karşıtı hiçbir yorumda bulunmadığını duyunca bundan pek etkilendiler. Dalitz ve arkadaşları yetkililere baskı yapmaya devam ettiler ve ı 990'ın başlarında, altı sene lobi çalışmasının ardından, Westminster'ın yeni başrahibi onların amacına dair "büyük duygudaşlık" içinde olduğunu beyan etti. Amaçlarına nihayet ı 995 yılı başlarında ulaştılar. lı 6l Anma merasimi ı3 Kasım ı995 Pazartesi günü Westminster Katedrali'nde, saat 5'te yapılan akşam duasıyla başladı. Basında asla onun kadar yer almamakla beraber tören elli sekiz sene önce Rutherford için yapılan tören kadar büyük ölçekliydi. Katedral muhteşem görünüyordu, koronun sesi muazzamdı ve cemaat de ilahilere katılırken sesini duyuruyord u . Dirac'ın yaptığı bilimsel çalışmaları konu alan övgüler okunduktan sonra, Kraliyet Cemiyeti Başkanı Sör Michael Atiyah, kilisenin ana koridorunda, Newton'un mezar taşının yanına, Darwin'inkinden birkaç adım öteye yerleştirilen anma taşının üstündeki örtüyü kaldırdı. Cambridge'in taş ustaları, Göller Bölgesi'ndeki taşacaklarından çıka rtılmış bir parça yeşil Burlington kayağantaşı kullanarak dokuz desimetrekare alanında kalın bir taş levha üzerine "P. A. M . Dirac OM [ Order of M erit, Liyakat Nişanı sahibi-ç.] fizikçi ı 902-84" yazısını ve Dirac'ın denklemini işlediler. lı71 Son konuşmayı, katedralin antika seslenme sisteminden kendi ses sentezcisini kullanarak konuşan Stephen Hawking yaptı. lı sl Sözlerine her zamanki, dinleyeni kendine bağlayan berraklığı ve mizah anlayışıyla başladı : Mil letin onun muhtemelen Newton'dan beri gel miş geçmiş e n büyük İngiliz teorici olduğunu a nlaması ve geci kmeli olara k onun adına Westm inster Katedra li'ne bir levha koyması on bi r sene aldı . Bunun nedenini açıklamak benim görevi m . Yani, onun neden böyle önemli bi r adam olduğunu açıklamak, yoksa bu işi n neden bu kadar vakit aldığını
5 ı4
değil.�
Son sözleri yine iğneleyiciyd i : "Bunun bu kadar uzun sürmesi tam bir skandal." Dalitz organizatör arkadaşlarına tedirgin bakışlar attı; belli ki Hawking bir insanın anılması için ölümünün üstünden en az on sene geçmesi gerektiğini bilmiyordu - Dirac için yapılan tören en fazla bir sene gecikmiştli.l3ll Konuşmanın ardından Dalitz kilise yetkililerini bulup özür diledi. 31 . . Kilise orguyla Bach'ın La Majör Prelüdü ve Füg'ü çalındıktan sonra, Dirac'ın kızı Monica ve iki çocuğu anma levhasının üstüne çiçekler bıraktı, ardından cemaat "Lord of Beauty, Thine the Splendour" ["Güzelliğin Efendisi, İhtişam Senindir" anlamına geliyor-ç.) ilahisini söyledi. Müzik iyi seçilmişti. Westminster Katedrali'nin Dirac'ın anılmaya uygun olup olmadığını sorgulamasına kızan Manci törene katılmad ı : "İngilizler ikiyüzlü" dedi burnundan soluyarak. "Lord B ran katedrale gömüldü [ve] yüzyılın en büyük üçkağıtçısıydı." 32 Dirac'ın ölümünün ardından Manci onun şöhretinin koruyucusu oldu; kocasının hayatını anlatan insanlar arasından Dirac'ın bilimin azizi olduğu şeklindeki kendi görüşüne herhan i bir gölge düşürenlere kırıcı mektuplar gönderip duruyord u . 33 Abraham Pa is, Ma nci'den Dirac'ın dinsiz olmadığında ısrar eden bir mektup alınca şaşkına döndü . "Kaç kere şapelde yan ana diz çöktük, dua ettik. Hepimiz biliyoruz ki o riyakar değildi." 34 Dirac'ın agnosti a olduğundan emin olan arkadaşlarının kafası karıştı : Kibarlığından dolayı Dirac, Manci'ye dua ederken eşlik mi etmişti? Ya da Dirac arkadaşlarıyla beraberken alaya aldığı bir dine yalnızken iman mı ediyordu? Yoksa Manci hayal mi görüyordu? Dirac'ın ölümünü kabullendikten sonra Manci on sene boyunca canlı ve faal yaşadı, Avrupa'yı ve ABD'yi gezdi ve Lily Harish Chandra, Leon Lederman ve eşi Ellen, Wigner'ın kızı Erika Zimmermann gibi nice isimdenl oluşan neredeyse aralıksız trafik halinde misafirlerini ağırladı. 3sl Manci yalnızken onun için mükemmel bir gün, alışveriş yaparak, köpeğiyle oynayarak, Florida 5 15
State'in yüksek mevkideki görevlileriyle muhabbet ederek, yatırımlarını gözden geçirerek ve arkadaşlarını alıp arabayla Marriott Oteli'ne gidip bir yandan dedikodu yaRarken bir yandan peynirli puf börekleri atıştırarak geçen günd ü . l36l Kızlarıyla yakın temas içindeydi, ona yakın bir yerde yaşayan ve akıl sağlığı çoğu zaman pek iyi olmayan Mary için sürekli endişe ediyordu . Akşamları televizyonun karşısına geçip bir kadeh şeri içerken kamu hizmeti belgeselleri ve en sevdiği yarışma programları olan Jeopardy! [Riziko-ç.] ile The Price Is Right'ı seyrediyordu . Mektuplar ve bitmek tükenmek bilmeyen telefon görüşmeleriyle Amerika ve Avrupa'nın dört yanına dağılmış dost ve akrabalarıyla temasını sürdürüyordu, 199 1 'de ölen görümeesi Betty hariç. Elizabeth Cockcroft'a çok kötü muamele ettiğini düşündüğü Churchill Koleji'ne hala kızgın olan Manci, Dirac'ın arşivini kolejden geri çekerek intikam aldı. Arşivin Florida Eyalet Üniversitesi'ne taşınmasını sağladı; arşiv halen orada, Ma nci'nin Aralık ı 989'da resmen açılışını yaptığı Dirac Bilim Kütüphanesi'nde bulunuyor. l37l Kütüphanenin dışına yerleştirilen, Macar heykeltıraş Gabriella Bollobas tarafından yapılmış, Dirac'ı ihtiyarlığında Kuantum Mekaniğinin İlkeleri'ni okurken gösteren heykelin üstündeki örtüyü de Manci kaldırdı. Bu heykelin tuhaf bir cansıziiğı var, Dirac'ın böyle büyük bir insan olmasına yol açan eneıj iden ve hayal gücünden eser yok onda . Manci hiçbir zaman yumuşamadı : Kötü ruhlu bir insandan bir anda bir iyiliksevere dönüveriyordu . Bütün sabah Halpern'dan şikayet edip, öğleden sonra Florida State makamlarıyla tatlı tatlı konuşarak onları Halpern'a fizik bölümünde daimi kadro ayarlamaya ikna etmeye uğraşıyordu . l3sl Alzheimer hastalığından mustarip ağabeyi Eugene'e karşı tutumu da bundan daha tutarlı değild i : Herkesin içinde ona hayrandı ama yalnız kaldıklarında "üçüncü sınıf bir fizikçi" gibi kıncı, herkesi susturan bir ifade kullanıyord u . l3 9l Telefonda onunla aile meseleleri hakkında saatlerce kavga ediyor, siyasi duruşundan ve "Moonie"lerle� bir olduğundan dolayı nutuklar atarak azarlıyordu onu . 1995 yılbaşında Leon ve Ellen Lederman'ı Wigner'ın ölümünden saatler sonra arayarak sırayla ikisine de şöyle 5 16
ded i : "Tanrı'ya şükür canavar öldü.'14ol Manci doksanlı ve yüzlü yaşlarında dahi haberleri yakından takip etti. ı 989'un sonunda, Berlin Duvarı'nın yıkılmasının ardından Sovyet destekli Macaristan İşçi Partisi iktidar tekelini bırakıp serbest seçim yapılmasını kabul ettiğinde sevinçten uçuyordu Manci. Bundan kısa süre sonra Baba George Bush'un başkanlığı sırasında ABD vatandaşlığına geçmeyi düşündü, Bush'un tekrar aday. . olması halinde ona karşı oy verebilmek için . Bill Clinton başkanlığı ilk defa kazandığında buna çok memnun olan Manci 1995'in sonunda Hillary Rodham Clinton'a bir destek mektubu gönderdi, Hillary Clinton da ona Beyaz Saray antetli kağıda yazılmış kibar bir cevap yazdı ("Sevgili Bayan Dirac [ . . . ]''). l4 ıl Ma nci'ye ömründe en fazla keyif veren mektup bu oldu . Son birkaç senesini eklem iltihaplanmalarının ıstırabı ve ona çok acı çektiren astımla boğuşarak geçirdi. Dostları ve ailesi ona bir bakımevine yerleşmesini tavsiye ediyor, ama o bu konuda tek kelime duymak istemiyordu : Yirmi dört saat evde bakım almak ne kadar maliyetli olursa olsun son günlerini evinde geçirecekti. 2002 yılının başlarında köpeğine takılarak düşüp kalça kemiğini kınnca hastaneye gitmekten başka şansı kalmadı, birkaç gün sonra hastanede öld ü . Mary ile Monica onu ortak bir mezar taşıyla Dirac'ın yanına gömdürdüler; Dirac'ın yazıtı değişmedi, Manci'ninki "Cömert ruhu huzur içinde olsun"d u .
5 17
30. Böl ü m Di rac'1 n Beyn i ve Kişi l iğ i Üstüne Sonra bana b u resmi gösterdi © onun "mutl u" demek olduğunu bi l iyordum, Apoi la uzay görevi hakkında bi r şeyler okurken veya sa bahın üçünde, dördünde ha la uyanık olup sokakta bir o yana bi r bu ya na dolaşa rak dünyada ki tek i nsa n benmişi m gibi ya ptığım zaman olduğum gibi . CH RISTOPH ER BOONE, Mark Haddon'ı n The Curious Ineide nt of the Dog in the Night Time (Geceleyi n Köpeği n Başı ndan Geçen Meraklı Olay) kita bı nda ki a nlatıcı, 2003
Bristol kenti Dirac'ı hiçbir zaman gönülden benimsemedi. Bugün bu şehrin Dirac'la ilgisini hatırlatan pek az şey arasında, pek fark edilmeyen bir soyut heykel, kasvetli bir devlet binasına verilen ad ve birkaç levha va r. Son beş sene içinde defalarca gittiğim Bristol'de üniversite dışında, onun adını duymuş ancak beş-altı kişiyle karşılaştım. Mayıs 2003'te Bristol Kayıt Bürosu'nun ön kapısından içeri ilk defa girdikten birkaç dakika sonra, canlı bir özgüvene sahip görevliye elinde Paul Dirac'la ilgili belge olup olmadığını sordum; yüzü me merakla baktı ve sordu : "O kim?" Kayıt Bürosu'nda Dirac'ın okuldaki ilk senelerine dair bir şeyler bulmanın en iyi yolu, Bishop Sokağı İlkokulu'ndan dönem arkadaşı Cary Grant'e ait, bolca ellenmiş belgeleri istemek. Yerel gazeteciler ve televizyon ekipleri Grant'in şehre her gelişini kaydetmeye daima hazırdı; oysa böyle bir ihtimal ziyaretlerinde hiç dikkat çekmeyen Dirac'ı korkutup kaçırırdı. Fakat Dirac, ı 970'1erde bölge milletvekili William Waldegrave öncülüğünde, şehrin onunla bağını kutlamak için yapılan kampanyayı memnuniyetle karşıladı, bu girişim sonucunda yörenin ortaokullarında bir matematik ödülü verilmeye 5 18
başlandı. lı6l Waldegrave, Dirac Bristol'lüler tarafından pek tanınmazken, kent halkının mühendis Isambard Kingdam Brunel'le bağlarından gurur duyduğunu fark etmişti, halbuki Brunel ne bu şehirde doğmuş ne de burada yaşamıştı. 2006'da, Bristol'ün Brunel'e duyduğu hürmet, doğumunun iki yüzüncü yılının beş ay süren kutlamalarla anılmasıyla açıkça ortaya çıktı. Yerel işletmeler ve kültür dernekleri işbirliğine giderek, sekiz ay süren bir sergi, tiyatro, konser, sanat yerleştirme ve şiir okuma festivali olan "Brunel 200"ü hazırladı.� Nisan'da yapılan açılış hafta sonuna, pek çoğu Bristol ve havalisinden olan kırk bin kişi katıldı. Dört sene önce Dirac'ın doğumunun yüzüncü yılı Bristol'de daha mütevazı anılmıştı. Üniversitenin fizik bölümü tarafından düzenlenen esas olay Dirac'ın hayatını ve mirasını kutlamak amacıyla hazırlanan ve bir öğleden sonra süren konuşmalardı, ardından Brunel'in SS Great Britain gemisinde resmi bir yemek yendi. Radio 4'teki Start the Week programının Dirac denklemiyle ilgili bir röportaj yapmasının ardından, organizatörlerden biri beni arayarak Dirac'ın hayatı ve eserleriyle ilgili bir konuşma yapmamı istedi. Bu benim için özel bir andı, çünkü ilk gençliğimden beri Dirac'ın hayranıydım. Adını ilk kez duyduğumda kenar mahallede bir evin kapısındaydım; Güneydoğu Londra'nın bir kenar mahallesi olan Orpington'da Liberal Parti yararına yapılan haftalık piyangoya birilerini yazdırmak için dolaşıyordum. ı 968'in bir bahar akşamında bu kayıtlardan birini bağlarken yeni müşterim (John Bendali adında dalgın, tuhaf bir şekilde merak uyandıran bir adam) laf arasında teorik fizikçi olduğunu söyledi. Arkadaş olduk ve onun evinin salonunda yaptığımız birkaç pazar sabahı sohbetiyle onun Dirac hayranı olduğunu anladım: Bendali beş dakikadan uzun süren her konuşmaya bir yolunu bulup mutlaka kahramanın adını sıkıştırıyordu .@] Bendali'Iarın ayağımızın dibinde bebekleriyle oynayan küçük kızının adının Paula olmasının tesadüf olmadığını fark ettim. Bendali her Noel gününde mutfaktan bir tabak börek alıp koltuğuna kurulur, bir kadeh şeri içerken Kuantum Mekaniğinin İlkeleri'ni okurdu, her cümlesinin tadını çıkararak. Onun kitabını karıştırmaya başladıktan birkaç dakika sonra anladım ki benim de 5 19
istediğim teorik fizikçi almaktı. Birkaç ay sonra dank etti ki Dirac küçük bir çocukken benim Bristol doğumlu babaannem Amelia ("Mill'') Jones'un evinden sadece birkaç kilometre ötede oturuyord u . Babaannem bana hayatının o dönemini, bir korse fabrikasında çalıştığı günleri aniatmayı severdi. Hafta sonları nişanlısı Charley'le (daha sonra benim dedem olacak olan tersane işçisi) şehir merkezinde kol kala gezerlermiş; babaannemin upuzun eteği neredeyse yerlere değermiş, dedemin bıyığıysa özenle şekillendirilmiş. "Acaba Amerikal'a göçmeden Cary Grant'i gördük müydü ki?" diye sorduğunu hatırlarım. Şehirde onunla pekala göz göze gelmiş olabilir, belki de babaannemin dolanmayı en sevdiği yerlerden olan Hippodrome'da. Babaannem ile dedemin Charles Dirac'ın saygın şöhretini duymuş olmaları da pekala mümkü n . Dirac ailesinden en azından bazılarını görmüş oldukları ise kesin sayılır, belki de birlikte yürüyen ve Fransızca konuşan iki erkek kardeşi görmüşlerdir. Dirac orta yaşlarında bu şehre birkaç defa geldi. ı 956'da, annesinin memleketi Cornwall'da yaz tatili yaptıktan sonra ailesiyle beraber eve dönerken Bristol'den geçti ve Julius Sokağı 6 numaranın önünde durup kızları Mary ve Monica'ya on yaşından itibaren yaşadığı evi gösterdi.� Ama orada geçirdiği yirmi beş yıla dair hiçbir hatıra anlatmadı. Bristol ziyaretlerim sırasında, hiç dikkat çekmeyen bu evin dışında birkaç defa dolandım, içeriye nasıl edip de gireceğimi düşünüp durdum ama bir yol bulamadım. 2004 ilkyazındaki bir gezim sırasında bu sorunum çözüldü, evin sahibi beni cömertçe içeri davet etti ve Dirac'ın en travmalı anılarının geçtiği yere girmeme izin verdi.� Ön bahçeye bakan, Charles'ın minicik çalışma odası, vergi müfettişlerinin gözlerinden uzakta özel dersler verdiği yer. Merdivenlerin altı, Alman bombardımanı sırasında Flo'nun kulaklarına pamuk tıkayıp saklandığı yer. Üst kattaki küçük oda, Felix kendini öldürdükten birkaç ay sonra Dirac'ın Heisenberg'in yazdığı çığır açıcı makaleyi ilk okuduğu ve kuantum fiziğinin anahtarının burada olduğunu fark ettiği oda. Felix'in yıllar boyunca 520
türbe gibi kalan odasına şimdi burada yaşayan çocukların oyuncakları dağılmış. Flo'nun küçücük mutfağı, Dirac'ın gökteki yıldızlara baktığı, İngiliz yapımı ilk uçakların kalkışını seyrettiği ve Birinci Dünya Savaşı sırasında bahçeciliği öğrendiği arka bahçeye bakıyor. Bu kenar mahalle evinin, Dirac'ı Ma nci'nin ifadesiyle "du u sa katı" bırakan olaylara sahne olmuş olması inanılacak gibi değil. 6 Manci'nin sözleri zalim gelebilir kulağa, ama Dirac olsa bu sözlerin doğru olduğunu kabul ederdi muhtemelen . Dirac uç noktalara varan suskunluğunu ve güdük kalmış duygularını her zaman babasının disiplinci tutumuna bağlıyordu; ama bundan başka, bundan epey farklı bir açıklama daha var, o da Dirac'ın otistik olduğ u . Dirac'ın kendinden genç iki ayrı meslektaşı bana böyle bir sonuca varmış olduklarını bir sır olarak söyledi, ikisi de bunu açarken fısıldayarak konuşuyorlardı, sanki utanç verici bir sırrı su yüzüne vurur gibi. İkisi de sözlerini aktarmamı kabul etmediler. Ancak bu teşhisi koyarken çok dikkatli olmak gerekir: İnsanlar fazlasıyla sık olarak, olağandışı derecede sessiz, odaklı ve asosyal olmaları dışında pek az kanıt varken otistik olarak etiketleniyorlar. Ayrıca ölmüş birini psikanalize tabi tutmak da kolay değil. Dirac'ın otistik olduğuna dair sağlam iddialar olup olmadığını tartışmadan önce, bunun nasıl bir durum olduğunu iyi anlamak önemli. Bir insana otistik diye teşhis kanabilmesi için, aşağıdaki özelliklerin üçünü de, çocukluğunun ilk dönemlerinden itibaren taşıması gerekiyor: ı. Sosyal beceri leri, okuma ve matemati k gibi diğer "okul"
beceri lerinin gelişi m i ne kıyasla az gel işmişti r. 2. Sözel ve sözel ol maya n iletişi m becerileri, diğer "okul" beceri lerinin gelişi m i ne kıyasla zayıftır. Tekrarlayan veya ka lıplaşmış ha reketler, dil gelişiminde geci kme; haya le dayalı, çeşitli l i k gösteren ve kendiliğinden oynanan oyunların eksikliği gibi davranışsal işaretler verir.
521
3 . Anormal derecede yoğun olan faa liyet ve ilgi lerden ol uşa n, al ışılmadık derecede dar bi r repertuva r.[ZI ı 933'te
Nobel ödül töreninden birkaç gün önce Flo gazetecilere Dirac'ın yaşından büyük davranan, çalı kan ve alışılmadık derecede sessiz bir çocuk olduğunu söylemişti. S Flo'nun yaptığı yorumlarda veya Dirac'ın davranışiarına dair okulda tutulmuş kayıtlarda onun daha o zamandan otistik olduğunu göstermeye yaklaşacak kadar bile ayrıntı yok. Fakat yetişkinken gösterdiği davranışlar, neredeyse bütün otistik insanların bir dereceye kadar sergilediği özelliklerin hepsini taşıyor: Suskunluk, pasiflik, uzaklık, hayal gücünün olmayışı - düz gerçekçi düşünme, kesin faaliyet düzen leri, fiziki kabiliyetsizlik, kendine odaklılık ve en önemlisi, ilgi alanlarının darlığı ve başka insanları anlamakta, duygudaşlık kurmakta belirgin bir yetersizlik. Dirac hakkında, fizikçilerin onlarca yıldır birbirlerine anlatıp durdukları hikayelerin hemen hepsinin temelindeki mizah, bu özelliklerin vardığı uç noktalara dayanıyordu : Bu "Dirac hikayeleri"nin hemen hepsine "otizm hikayeleri" de denebilir. "Kendi" anlamına gelen Yunanca autos kelimesinden türeyen otizm, zeka geriliği olan insanlardan, Dirac gibi kendi uzmanlık alanlarında özel yeteneğe sahip ve çoğu kez "yüksek işlevli" diye tanımlananlara kadar geniş bir durum yelpazesini kapsıyor. Dustin Hoffman'ın otistik karakter Raymond Babbitt'i canlandırdığı Hollywood filmi Yağmur Adam , çok daha alışılmadık bir durumu anlatıyor. Buradaki karakter, dahiyane matematik kabiliyeti ve beyzbol istatistikleriyle telefon numaralarını hatırlamak konusundaki olağanüstü hafızasının işaret ettiği, çok daha ender bir durum olan Savant Sendromu'na sahip. Doktorlar İngiltere'de yarım milyondan birazcık fazla sayıda insanın bir derecede otistik olduğunu düşünüyor, yani yaklaşık yüz insandan biri otistik ve bunların büyük bölümü erkek. İstatistik çalışmaları, depresyonun otistikler arasında özellikle yaygın olduğunu ve bu özelliğe sahip çocukların yaklaşık yüzde yirmisinin günde beş kelimeden az konuştuğunu da gösteriyor. � Yaklaşık on 522
otistikten biri özel bir yeteneğe sahip, mesela resim, bilgisayarla çalışma veya ezbere-hatırlamaya dayalı öğrenme konusunda. Bir diğer özellik de, oranları henüz doğru düzgün saptanmamış olmakla beraber, otistik gençlerin kendilerine verilen yemeği yemek konusunda sıra dışı derecede huysuz olmaları. lıol Günümüzde otizmin modern çağın salgını olduğuna dair bolca spekülasyon var, özellikle de, 2007'de Nature'ın işaret ettiği üzere, bu durumun, "bağış toplama yöntemlerinin altın çocuğu" olduğu ABD'de. lııl Fakat otistik sayısının birdenbire arttığını söylemenin sağlam bir dayanağı muhtemelen yok, çünkü teşhisler sıklıkla bir doktordan ötekine değişiyor ve bunun sonucunda veriler büyük belirsizlik taşıyor. lııl Bu konuda güvenilir bilgi sadece, yüksek kalitede ampirik çalışmaların başladığı ı 960'1arın ortalarından itibaren mevcut. Bu çalışmalar, Baltimore'daki [ABD-ç.] Johns Hopkins Üniversitesi'nden Avusturya doğumlu çocuk psikiyatristi Leo Kanner'ın bu durumu ilk olarak tespit edip adlandırdığı 1943'ten çok sonra başladı. Durumun tespitinden bir sene sonra Viyanalı psikiyatrist Hans Asperger, Kanner'dan bağımsız olarak, bugün Asperger Sendromu olarak bilinen ve otistik davranış yelpazesinin bir bölümünü oluşturan bir durumu tanımladı. lı3l Otizm üstüne çalışmalar hızla gelişse de aslında hala emekleme aşamasında . Tıpkı 1920'1erin başında atom fiziği için olduğu gibi, bu duruma dair gözleme dayalı bol miktarda bilgi var ama uzmanlar bu veriyi ancak bölük pörçük olarak aniayabildiklerini biliyorlar. Yine de bazı kesin sonuçlar bulund u . Bilim insanları otizmin beynin bazı anormallikleriyle ilişkili olduğunu ortaya koydular. lı41 Modern beyin görüntüleme teknikleri (buna pozitron salımlı tomografi de dahil) kullanan doktorlar, otistik insanların beyninde "başka insanların zihnini okumak"la ilişkili alanların diğer insanlarınkinde olduğundan belirgin ölçüde daha az aktif olduğunu gösterdiler. Otizm hakkındaki en verimli araştırmaların bir bölümü bugün Cambridge'de, Otizm Araştırma Merkezi'nde yapılıyor. Merkezin müdürü Simon Baron-Cohen, otizmin uç noktada eril beynin bir belirtisi olduğu fikrinin öncülerinden : Otistik kişi, tipik bir dişil özellik 523
ola n empati (kend i n i başkasının yerine koya bilme, d uyg udaşlık) kon usunda n ispeten zayıf a ma tipik bir eril özellik olan sistemleştirme (mesela meka n ik araçların nasıl ça lıştığ ı n ı a n la mak, matematik bulmaca la rı çözmek, lig tabloları n ı incelemek veya CD'Ieri dosya la mak) kon usu nda güçl ü . lı sl Ba ran-Cohen'in a raştırma projelerinden birinde o ve arkadaşları önde gelen matematikçilerin ve bilim insa n ları n ı n davra n ışları n ı inceliyorla r; kimilerine göre Newton ve Einstein da dahil olmak üzere, bu insa n la rın pek çoğ u otizmin en azından bazı belirtilerin i gösteriyor. lı6l En iyi matematikçilerin ve fen bilimcilerin büyü k çoğ u n luğ u erkektir şü phesiz; bu d u ru m erkek beyn i n i n bir yatkı n l ığ ına işa ret edebilir a ma eleştiriler bu n u n çocukla rı cinsiyet kalıpla rı n ı pekiştirecek şekilde yetiştirmenin son ucu da ola bileceğ ine d ikkat çekiyor. Ba ran-Cohen'le Trin ity Koleji'ndeki odalarından birinde görüşü rken, Dirac için özellikle geçerli g ibi görü nen iki ifadesi ben i çok etkiled i . Birincisi, Ba ron-Cohen yabancı bir eşle istikrarlı bir evlilik yü rüten otistik erkek ora n ı n ı n yü ksek old uğ u n u fark etmişti, bu n u n neden i m u htemelen kad ı n la rın, ya ba ncı bir kü ltü rden ola n erkeklerin alışılmad ık davran ışia rına kendi kü ltü rlerinden ola n la rı n kinden daha fazla ta hammül edebilmesi . Ba ron-Cohen, Dirac'ın neredeyse elli yıl bir Macar'la evl i ka ld ığ ı n ı h iç d uymamıştı . Bu elbette bir tesadüf olabilird i . Fa kat birkaç dakika son ra söyled iğ i başka bir şeye ben yine çok şaşırd ı m . Otizm özellikleri n i g üçlü bir biçimde taşıya n insa n lar d iğer insa n ların çoğ u ndan kopuk görü nseler de, bir dostla rının haksızlığa uğ rad ığ ı n ı d ü şü nd ü kleri zama n çoğ u kez o kadar içerlerler ki, d iyord u Ba ron-Cohen, neredeyse h iç şaşmaya n g ü n l ü k rutin leri n i boza rak veya tamamen terk ederek bu haksızlığ ı g idermek için çalışırla r. lı71 Ba ron-Cohen, Dirac'ın u lusla rarası siyaset alan ına g i rerek birkaç ayı n ı Ka pitsa'yı Sovyetler Birliğ i'nde alıkan ma kta n ku rtarmak için ka mpanya yapmakla geçird iğ i n i de h iç bilmiyord u . Savaşta n son ra eski iş a rkadaşları n ı n çoğ u n u n silip attığ ı Heisen berg'in, Dirac'ı en sad ık dostla rından biri ola rak görmesine birçok sebep va rd ı . B u n lar da yine tesad üf ola bilir. Ama
Baron-Cohen
genç
Dirac'ın 5 24
ı 920'1er Ca mbridge'inde
serpilip gelişmesin in tesad üf olmad ığ ı n ı savu n uyor:
Ca mbridge onun tuhafl ığının hoş görüleceği, beceri lerinin değer bulacağı bir l imand ı . Kolej hayatı ona düzenli bir gündel ik hayat sağlıyor ve i htiyaç duyduğu her şeyi veriyordu . Yatağı ya pı lıyor, yemeği pişi ril iyordu. Kolej i n Yüksek Masası ona istediği takdirde sosyal temas kurma olanağı veriyordu ve kuralları ve rutiniyle bu sosyal teması n büyük ölçüde öngörülebi l i r sı nırlar içinde ka lmasını sağlıyordu. Matematik bölümünde istediği gibi davra nabi l i rdi, çevresi nde onun gibi düşünen insanlar vardı ve sosyalleşrnek içi n hiç baskı görmezdi . Böyle bi r ortam Dirac gibi bi ri içi n olabi lecek en iyi orta mdı r.� Otizme dair verimli bir görüş kaynağı, ABD'li işletme yöneticisi ve öğ retmen, kend i n i "yü ksek işlevli bir otistik" ola rak ta nımlaya n Temple Grandin . lıgl Gra n d i n kita p ve ma kalelerinde, kişiliğ i n in, d iğer otistik insa n ların çoğ uyla paylaştığ ı iki yön ü n ü vu rg u luyor; b u n ların ikisi de Dirac'ın da taşıd ığ ı özellikler. Birincisi, Grandin a n i sesiere karşı aşırı hassas; insa n ı n aklına Dirac'ın ça n sesleriyle ve mahallen in köpeklerin i n birden bağ ırma la rıyla rahatsız ed ilmemek için her za man gösterd iğ i büyü k özen geliyor. İkincisi, görsel olara k d üşü n d üğ ü n ü ve kend i beyn inin, tan ıd ığ ı insa n la rın çoğ u ndan birkaç ba kımdan fa rklı çalıştığ ı n ı söylüyor.
Benim beyni m şöyle çal ışıyor: Görselleri taraya n Google arama motoru gibi . Mesela bana "sevgi" [İngilizcesi love-ç.] kel i mesi ni söylediği nizde beyni min içi ndeki i nternette sörf ya pıyorum . Sonra kafa mda bir dizi görüntü bel iriyor. Göreceği m şey, mesela bir anne beygir i le tayının resmidir veya akl ı ma Herbie the Lovebug [ Aşk Böceği Herbie]� gelir, Love Story( Aşk H i kayesi) fi lminden sahneler gel ir veya Beatles'ın şarkısı . . . "All You Need is Love" ["Tek i htiyacı n Sevgi"] .� Tıpkı Temple Grandin g ibi Dirac da kendi zih n i n in "özü nde 525
geometrik bir zih i n " old u ğ u ndan emin d i . lı ıl Cebirsel fizik yaklaşımla rı ve hayalinde resmedemed iğ i her tü rlü matematiksel işlem on u da ima ted irg in ed iyord u : Renormalizasyondan bu kadar ra hatsız olması n ı n neden lerinden biri buyd u . Bir kere daha, otistik özellikler ve Dirac'ın davran ışla rı a rasındaki bu doğ rusa l ilişki de yine bir tesad üf olabilir, a ma benzer başka doğ rusal ilişkiler ışığ ında, hepsi n i n tesad üf olması pek mü mkü n görü n müyor. Dirac'ın bir otistik ola rak davra n ış özelliklerinin, ya n i matematik ve fizik hakkındaki bilg ileri sistemli b i r şekilde d üzen leyebilmesinin, görsel haya l g ücü n ü n, ben merkezciliğ i n i n , konsantrasyon u n ve ka rarlılığ ı n ın, teorik fizikçi ola rak başarısı bakımından hayati old u ğ u na kesin gözüyle ba kıyoru m . Bu özellikler elbette Dirac'ın ka biliyetin i açıkla maya yetmiyor ama on u n d ü nyaya benzersiz ba kışına dair biraz fikir veriyor. Otizmin gerçek tabiatına dair en büyü k ipuçlarından biri, d u ru m u n genetik bir yön ü olması : Aileden gelen bir özellik bu . Bu kuwetli bir teori olmakla birlikte, özelliklerin çoğ u n u n nesilden nesile, hele de birkaç genle birden ilişkili ola n otizm g ibi d u ru mla r için nasıl aktarıld ığ ı n ı bir fizik teorisin i n kesin l iğ iyle öngöremiyor. Gözlemsel ça lışmalar bir a i lede birden fazla otistik çocuk olması n ı n ender old u ğ u n u gösteriyor ama b i r çocu k otistikse ikincisi n in de otistik olma ihtimali yirmide bir, ya n i normal ihtimalin neredeyse sekiz katı . Bu da ka rşımıza Felix Dirac otistik miyd i sorusu n u getiriyor. Öyleyd i veya değ ild i demek yine mümkü n değ il çü n kü elimizde on u n kişiliğ ine dair pek az bilg i va r. La kin a ilen in soykütü kçüsü Gisela Dirac'ı ziya ret ettiğ im bir akşam, d u ru p b u n u d üşü n mek d u ru mu nda ka ld ı m . Gisela Dirac aile ağacın ı incelerken şöyle ded i : "Bu ailede bu kadar çok insanda a kut depresyon olması çok şaşırtıcı . Ve bu kadar çok insa n ı n ken d i n i öld ü rmesi ." Rica m üzerine ba na bu tü r olayla rın gösterilmiş old u ğ u bir aile ağacı hazırlayıp gönderd i : Geçen yüzyılda en az altı va ka olmuştu . Charles Dirac da otistik davra n ış ema releri gösteriyord u . İş a rkadaşları ve öğ rencilerinin ona dair ifadelerin i n çoğ u nda on u n ben merkezciliğ inden, ışıne ada n mışlığ ından ve katı öğ retim 5 26
yöntemlerinden söz ed iliyor. Oğ lu Pa u l g ibi Cha rles da başka insa n la rın d uyg u ları n ı a n lama k kon usunda kıt bir ka biliyete sah i pti, a n laşıla n ; ama Pau l'ü n empati eksikliğ i uzak d u rmakta kend i n i gösterirken, Cha rles'ta bu eksiklik insan bu ldozeriymiş g ibi davra n ma eğ ilimi olara k ortaya çıkıyord u san ki . Bu adamla rın ikisi de birlikte yaşa ması kolay kocalar asla olamazd ı : Flo'n u n kütü pha nede ta n ıştığ ı yakışıklı İsviçreli adama d uyd uğ u gençlik sevdası yıkıcı ölçüde mutsuz bir birliktelikle son uçlandı; Manci ise pek çok kad ı n ın ka bu l ed ilebilir bir eş olara k bir a n için bile d üşü n meyeceğ i bir ada mla istikrarlı bir hayat ku rman ın yol u n u bir şekilde bu ld u . Dirac bazı bakımlardan babasına benzed iğ in i n fa rkındayd ı . Charles'ın Haziran ı 936'da ölü m ü nden ü ç ay son ra M a nci, Pau l'e bu benzerlikler üstü ne çok fazla d üşü n üyor olabileceğ i n i, belki de babası n ı n bazı h uylarına fa rkında olmadan özen iyor olabileceğ i n i söylemişti . lııl Kısa sü re son ra Pau l, Boh r'u n genetikle ilg ili konfera nsına katılıp genetik özellikler ve bun ların nesilden nesile a kta rımı kon usu nda ayrıntılı bilg iler d i n lemesin in ard ından, babası n ı n biyolojik mirası üstü ne d ü şü nd ü . Boh r'u n Kopen hag'daki enstitüsü nde, amfi n in ta hta sıra la rında otu ru p kon u şmaları d i n leyen Dirac, bu a kta rılabilir özel liklerin hangileri n i n kend i gen lerine de yazılmış old uğ u n u d üşü n müş ola bilir peka la . Genetik profilleri nasıl olu rsa olsu n, Dirac ve ba bası n ı n birbiriyle uyuşa mad ığ ına şü phe yok. İnsa n ı n için i bu rkan bu nca sofra h ikayesi d i n led ikten son ra, J u lius Sokağ ı 6 n u mara n ın arka ba hçeye bakan kara n lık yemek odasına g i rd iğ imde ü rperd iğimi h issettim . Orij inal şömine hala orada . Flo'n u n yemek odasın ı mutfa kta n ayıran d uvardaki delikten d u ma n ı üzerinde lapayla dolu kaseleri geçirip, end işe verici derecede zayıf olan Pa u l'e sakın bir g ıd ı m yemeğ i bile ta bağ ında bıra kma ması n ı tembih ettiğ i n i kolaylıkla haya l edebiliyord u m . İşta h ı a z old u ğ u ve bu veremin bel i rtilerinden biri old uğu ha lde, a n ne-babası an laşılan on u n verem old uğ u ndan şüphe etmemişler, dolayısıyla ona yemek isted iğ inden çok daha fazla yemek ed irrnek ıçın baskı altında tutmaktan çekin memişlerd i . 23 5 27
İ htiyar Dirac bu yemek odasın ı bir işkence yeri ola rak hatırlıyord u . Babası n ın on u sessiz ve tutu k bir ömre ma h ku m ettiğ i yerin b u rası old uğ u n u birçok defa söyled i - Fransızca kon uşmaya zorlanan küçük Dirac, babasının acımasızca ceza landıracağ ı hata lar yapmaktansa h iç kon u şmamayı daha kolay bulmuştu . Ailede bu yemek saatlerine dair ard ında herha ng i bir a n latım bıra kmış olan kimse yok, dolayısıyla aba rtıp aba rtmad ığ ı n ı herhalde h iç öğ renemeyeceğ iz. An ne-ba bası n ı n , hem yaşın ı n ilerisinde zeki hem de d uyg usa l olara k içe kapan ı k bir çocuğu yetiştirirken yaşa nan soru n lar hakkında nasıl h issettiğ i n i de öğ renemeyeceğ iz m u htemelen .12 41 Modern ba kış açısında n, Charles ile Flo çetin bir işle cebelleşiyorla rd ı ama böyle bir d u ru mda old u kla rından ha berleri yoktu ; üstelik bu zorlu k evliliklerindeki soru n ları daha da ağırlaştırmış olabilecek bir zorl u ktu . Bristol'de bug ü n yaşıyor olsa la r, kent konseyi, İngiltere'deki yerel yetkililerin çoğ u g ibi, on lara destek olaca k ve çocu kla rın ı n özel bir oku la g itmesine imkan sağ layaca ktı . Ben kend i adıma Pau l Dirac ve an nesi n i n , Cha rles Dirac'ın zorba ve d uyarsız bir baba old uğu yön ü ndeki ta n ıklıkianna inan ıyoru m a ma oğ l u n u zorba lığ ıyla sessizliğe ittiğ i n i d üşü n müyoru m . Ba na çok daha mü mkü n görü nen i, Pau l ile Charles'ın ilişkisin i n doya rken değ i l doğa rken bozu lmuş old uğ u : Küçü k Dirac anca k birkaç kelime kon uşaca k ve en yakın a ile üyeleri dahil herhangi bir insa n la empati ku rmakta n acıklı derecede aciz bir çocu k olara k d ü nyaya gelmişti . Başka neden lerle de ba basından hoşla n ma ma kla birlikte, bu d u ru mu n u n bütü n suçu n u babasına attı, hem de d uyd uğ u kızg ı n lığ ı n boyutu n u gören pek a z insa n ı (ara la rında Ku rt Hofer da var) şaşırtacak bir acılıkla . "Pa u l neden bu kadar kızg ındı, babasına neden bu kadar takmıştı?" d iye d üşü nd ü Hofer, on u n bu kon udaki patla masına ta n ı k old u ktan son ra . Belki de bu n u n asıl nedeni, Dirac'ın sadece kendi kend isi olmad ığ ı n ı, kaçınılmaz ola rak babası n ı n oğ lu old u ğ u n u içten içe bilmesiyd i .
5 28
3 1 . Böl ü m M i ras• Dirac fizik öğrencileri ne denklemleri n anlamını kafalarına takmamaları nı, sadece güzel liğini önemsemeleri ni söylerdi . Bu sadece, saf matematiksel güzel lik algısı yolunu aydı nlataca k kada r keski n olanların işi ne yarayaca k bi r nasihatti . Böyle pek fazla fizi kçi yoktur belki de sadece Dirac'ı n kendisi böyledi r. STEVEN WEIN BERG, Dirac'ı n Yüzüncü Yıl ı Toplantısı, Bristol Üniversitesi, 8 Ağustos 2002[!] Bilim ba kımından, bütü n bilim insa n la rında n, en büyü klerinden bile, vazgeçilebilir. ilham bulan insa n lar bilimi kısa vadede etkileyebilir, ama bu insa n la rın h içbiri olmasa da uzu n vadede bilim bakımından pek bir şey değ işmez. Marie Curie ve Alexander Fleming h iç doğ masayd ı bile, radyu m ve pen isilin, kita plarda yaza n keşif tarih lerinden kısa sü re son ra keşfed ilird i yine. Ama her bilim insa n ı, gelecek kuşakla rın on u n doğ a n ı n sırla rın ı çözmekte çoğ u insa na d ü şenden daha fazla payı old uğ u n u d üşü n mesin i u m ut edebilir. B u n u ölçü alırsa k Dirac'ın büyü k bir bilim insa n ı old u ğ u na şü phe yok, modern fiziğ in tapınağında Einstein'ın hemen a ltında yer a lmayı hak eden pek az insa ndan biri o. Heisen berg, Jordan, Pa u l i, Sch röd i nger ve Born'la birlikte, kua ntu m meka n iğ i n i keşfeden teoriciler g ru bu nda yer alıyord u Dirac . Ama on u n katkısı n ı n özel bir yeri va rd ı . En parlak dönemi ola n ı 925- ı 933 arasında, bilimin yen i bir kol u n u n gelişi m i n i eşsiz bir şekilde ayd ı n lattı : O sıra lar doğa sa n ki sırları n ı ona açıyord u . Dirac'ın ça lışma ları n ı n neden bu kadar fa rklı old uğ u n u Freeman Dyson özetliyor:
Diğer kuantum öncülerinin büyük maka leleri Dirac'ı nki lerden daha 5 29
dağınıktı, onun çal ışmaları kadar mükemmel şeki l lendirilmemişlerd i . Dirac'ı n büyük keşifl eri, birbi ri a rdına gökten i nen, i neelikle işlenmiş mermer heykeller gi biyd i . O sanki saf düşünceden doğa kanunları nı çı ka rtabil iyordu - onu benzersiz kı lan da işte bu saflıktı .� Dirac'ın kitabı Kuantu m Meka n iğ i n in İlkeleri de bu heykellerden biriyd i, d iye a n latıyor Dyson : "O kuantu m meka n iğ i n i bir sa nat eseri ola rak su n uyor, ta mamla n mış, cila la n mış bir eser olara k." Baskıları asla d u rmaya n bu kitap hala kua ntu m meka n iğ ine en önsezili ve en üsl u p sa hibi g irişi su nan kita ptır ve genç teorik fizikçilerin en kabiliyetlileri için hala kuwetli bir ilham kaynağ ıd ır. Kon uyu çalışa n la rın başvu rd uğu bütü n ders kitapla rı arasında teoriyi böylesine za rafetle ve bu kadar sa rsılmaz bir ma ntıkla su nan bir başkası yoktu r; bu, Dirac'ın Rudolf Peierls ta rafından ı 972'de vu rg u lanan bir özelliğ id ir: "Dirac'ın olayı, hepimizin eğ riler çizmeye meyledeceğ imiz yerlerde on u n düz bir çizg iyi takip eden [ . . . ] bir mantıkla d ü şü n me biçimine sa h i p olması . On u n çalışma la rı n ı bu kadar kişilikli kılan beklen med ik yolla rdan kesin likle d ü md üz d üşü n me biçimid ir. ' 3 Gelgelelim, genç fizikçilerin çoğ u kuantu m meka n iğ i n in kend i içindeki ma ntığ ıyla değ il, bu teoriyi ku llanara k çabuk ve g üven ilir son uçla r elde etmekle ilg i len iyor. Son uç olara k bu teori bilim insa n ia rına atom ve molekü l d ü nyası n ı ta n ımlamak için tamamen g üven ilir pratik araçlar sağ lıyor. M i kroelektron ik end üstrisinde her g ü n yüz bin lerce araştırmacı Dirac ve meslektaşları n ı n geliştird iğ i tekn ikleri rutin olara k ku llan ıyor: Açıklık getirilmesi yıllar alan fikirler şimd i, bir zama n la r on la rı akıl eden lerin çektikleri baş ağ rıla rı h iç d üşü n ü lmeden ku llan ılıyor. Modern küçü ltme modası kuantu m meka n iğ i n i daha da önemli hale getiriyor. Genellikle nanoteknoloji (Yunanca nanos, yan i "cüce" kelimesinden gelir) denen, g iderek gelişmekte ola n u ltra-minyatü r teknoloji alan ında kua ntu m meka n iğ i, klasik meka n i k Bru nel için nasıl vazgeçilmezd iyse öyle vazgeçilmez. Bu yen i teknoloj i n i n bir dalı ola n spintron ikte (spine dayalı elektron iğ in kısa adı) mü hend isler 530
sadece elektron yü klerin i n a kışın ı kontrol etmeye (a lışıld ı k cihaziarın çalışma biçimine) daya n makla ka lmayıp, elektron ların spin leri n i n a kışın ı d a kontrol eden yen i cihazlar geliştirmeye çalışıyorla r. Spin ler bir d u ru mdan ötekine yü klerin yer değ iştirmesinden çok daha h ızlı geçirilebild iğ i için, spintron ik cihazla r sırada n cihazla rdan çok daha h ızlı işlem ya pa bilecek ve daha az ısı ü retecek. Eğer mü hend isler u mut ettikleri g ibi hafıza ve mantık devrelerinde sıradan tra nsistörlerin yerin i a laca k spine dayalı tra nsistörler ü retmeyi başara bilirlerse, şu anda mü mkü n ola n lardan çok daha kompakt bilg isaya rlar ü retme yol u na deva m ed ilebilecek. Belki de, Dirac'ın elektron spi n i n i kua ntu m meka n iğ i n i n mantık yapısına sokmasından bir asırdan az fazla za ma n geçmişken, Dirac den klemi (ki bir zama n la r g ü ndelik hayatta h içbir şey ifade etmeyen matematik h iyerog lifi gibi görü lüyord u) milyarlarca dolarlık bir sanayi n in teorik temeli n i oluştu racak. Büyü k d ü şü n ü rler daima ömü rleri n i n ard ından da ü retirler. Bu ölçüyle bakıld ığ ında Dirac tü m zaman la rın en büyü k bilim insa n la rından birid ir: On u n ü rettiğ i kavramla rın birçoğ u hala geliştirilmeye deva m ed iyor, hala modern d üşü n üşü n a raçları olara k ku llan ılıyor. Mesela Dirac den klemi, i l k olara k b u den klemde ortaya çıkan matematik nesneleri olan spinorlardan gözleri ka maşan matematikçiler için hala bereketli bir fikir kaynağ ı . Sör M ichael Atiya h'ın görüşü ne göre :
Spi norla rı tam ola rak a nlayan yok. Bunlarla ilgili cebir resm i olara k anlaşıldı a m a geometri k önemleri gizemini koruyor. Bi r anla mda geometri nin "ka rekökünü" ta nımlıyorlar ve -l'i n ka rekökü kavramının anlaşıl ması nasıl yüzyıllar aldıysa, spi norlar için de aynı şey geçerli olabilir. � Dirac'ın etkisi n i en çok h isseden ler evren in en küçük ya pıtaşla rın ı çalışan bilim insa n la rı . Deneyciler a rtık parçacıkla rı o kadar yü ksek eneıj ilerle birbirine çarpabiliyorla r ki Rutherford bile hayra n kalırd ı b u na : CERN'deki devasa parçacık h ızla n d ı rıcısı Büyü k Hadran 53 1
Ça rpıştırıcısı'nda, za ma n ı n başlangıcındaki san iyen in milyanda birinin milyanda birinde evrenin koşu lla rı yen iden yaratılabiliyor. Bu ve d iğer h ızla n d ı rıcılarda ü retilen atomaltı çarpışmalarında deneyciler atomaltı parçacıkların oluşu m u na ve yok oluşu na rutin ola rak ta n ı k oluyorlar, b u n lar sadece göreli kuantu m a la n teorisi ku llan ılara k açıkla nabilen sü reçler. Bu teorin i n her yerinde Dirac'ın parmak izleri var: Bu teoriyi keşfeden lerden biri oyd u ve bug ü n a la n la rı a n lama n ın çok önemli bir kısmını oluştu ran kuantu m meka n iğ in i n eylem ilkesi formü lasyon u n u o yazd ı . Son yirmi-yirmi beş yılda, parçacık h ızla nd ırıcıların u laşabild iğ i eneıj ilerle son teorileri test etmek için u laşılması gereken eneıj iler a rasındaki uçuru m korkutucu derecede gen işled i . H ızlandırıcı inşa etmek; b u n lara kaynak sağ la mak ve çalıştırmak için ihtiyaç d uyu la n u luslara rası işbirlikleri için g iderek daha zor ve daha pahalı oluyor, dolayısıyla yen i cihazlar a nca k yavaş yavaş ku llan ıma su n u l uyor. B u n u n bir son ucu ola rak, atomaltı parçacıkla r teorisi, deneyierin veri sağ la masından önde g itti, Dirac'ın 193 1 'de teorik fiziğ in başı n ı deneyin değ il matematiğ in çekeceğ i n i öngörd üğ ü önemli makalesindeki senaryo gerçek old u . Bu fikrin geleceğ i görmek old u ğ u n u d üşü nen fizikçilerden biri C . N . Yang'd i : ı 979'da Princeton'da ikisi n i n de katıld ığ ı bir toplantıda Ya ng, Dirac'ın bu fikri ü retirken "büyü k bir gerçeğ i" yaka lad ığ ı n ı söyled i . � Ayn ı 1 93 1 makalesinde Dirac anti-elektron ve a nti-protan u n var old uğ u n u öngörmüş ve nesiller boyu nca teoricileri etkileyecek bir geometrik yaklaşımla ma nyetik monopaller için bir kuantu m teorisi geliştirmişti . Deneyciler monopal leri tespit edemed ikçe Dirac bu projeyi de bir hayal kırıklığı olara k görmeye başladı, manapollerin doğada b u l u n ması n ın pek mü mkü n olmad ığ ı n ı za nnederek öld ü . � Ama bug ü n pek çok fizikçi başka tü rlü d üşü n üyor, zira Sta nd a rt Model'in bazı basit genellerneleri ile monopal öngörü lüyor ("modern /1 monopol, Dirac'ı n ki n i n matematiksel olara k daha iyi ta n ımlan mış bir a kra bası) . [ZJ Da hası, kozmolog la ra göre, Büyü k Patlama sırasında çok büyü k miktarda monopal oluşmuş olmalı ve bu n la r şimd i de tespit ed ilebilmeli; monopolü n tespit ed ilemiyar oluşu na bug ü n "monopol soru n u " den iyor. 532
Dirac'ın monopolü bulu n u rsa ortaya bir sanal tarih sorusu çıkacak: Monopal eğer pozitron u n ilk gözlemlend iğ i sıralarda tespit ed ilmiş olsayd ı bu n u n Dirac'ın itiba rına etkisi nasıl olu rd u ? Böyle bir çifte başarı on u n meslektaşlar a rasındaki şöh retin i iyice a rtırır ve kamuoyu nda çok daha iyi ta nınan bir isim olması n ı peka la sağ layabilird i . Ama Dirac'ın Lucas kü rsüsü ndeki son ha lefi Stephen Hawking g ibi medyatik bir şöh ret olması n ı n imka n ı yoktu : Popü ler bir kitap yazmak an laşıla n Dirac'ın h iç aklına gelmemişti, Hawking'in yaptığ ı g ibi medya n ı n spot ışıkla rın ı doğ ru ltacağı ad ımla r atmak da Dirac'ın d üşü neceğ i bir şey değ ild i; Hawking gibi Uzay Yolu 'na veya Simpson la r'a çıkmaz, Londra'da bir gece ku l ü bü n ü n dans pistinde boy göstermezd i . � Ama Dirac bu g ibi cesu rca ha reketlere, pek çok meslektaşının bild iğ inden daha çok hayran lık d uyuyord u . Dirac kua ntu m meka n iğ inden başka birkaç a la nda daha iz bıraktı . Pek tipik olmayan katkılarından biri, bir kimyasa l elementin fa rklı izetopla rı n ı ayrıştırmak kon usu nda buld u ğ u yen i yold u . Bu yöntemi İkinci Dü nya Savaşı sırasında geliştirmişti ama fikrin uyg u la n ması pratik değ il gibi görü nd ü ; kısa sü re son ra u n utu lan bu yol otuz sene son ra, Alma nya ve Güney Afrika'da bundan habersiz mü hend isler tarafından bir daha keşfed ild i . � Dirac'ın yöntemi ekonomik ba kımdan hala a n lamlı görü n müyor ama yen i ve çok dayan ıklı malzemelerin geliştirilmesi yöntemin n ü kleer sanayide ku llan ılma kapısı n ı açık bıra kıyor. Dirac'ın daha az kara kteristik çalışmalarından biri de ı 933'te Kapitsa'yla bera ber elektron la rın dalga ve pa rçacık tabiatın ı incelemesiyd i . Lazer teknolojisindeki yen i gelişmeler Kapitsa-Dirac etkisi n i n va rlığ ı n ı, yan i sağ lam bir ışık dalgasının ince bir elektron demetin i saçtığ ı n ı (kırd ığ ı n ı) doğ ru lama k için taze imka n la r su nd u . Kapitsa ve Dirac'ın kendileri de Kapitsa Ku l ü bü'n ü n ı 966'daki son buluşmasında bu yen i imka n ları tartışmışlard ı . Birkaç fa rklı g ru p bu etkiyi göstermeye çalıştı ama 200 ı 'in ilkbaharına kadar başarılı olan olmad ı . Bu tarihte, Nebraska Ü n iversitesi'nden bir ekip yü ksek g üçte lazer ve ince bir elektron demetiyle yemek masasına sığacak boyda bir cihaz ku llanara k bu etkiyi gözlemled i . lıol Kapitsa-Dirac etkisi şimd i hem elektron la rın hem de ışığ ın dalga gibi ve pa rçacık 533
g ibi davra n ışları n ı n zekice bir incelemesi olara k ku lla n ılıyor. Dirac, yeteneğ iyle boy ölçüşecek n itelikte olmasa da, genel görelilik a la n ında da bir miras bıraktı . Oppen heimer ve a rkadaşları ta rafından ı 939'da yapılan, Einstein'ın teorisin i n kara delikierin var old uğ u n u , ya n i ışığ ın bile kaçamayacağı kadar kuwetli kütleçekim a la n ına sah ip nesneler bu l u n d uğ u n u öngörd ü ğ ü şeklindeki keşfe Dirac'ın neden bu kadar az ilgi gösterd iğ i bir muamma . Dirac görelilik teorisine ya ptığ ı en önemli katkıda, görelilik teorisi n i kua ntu m meka n iğ ine ait e n sevd iğ i Hamilton ian versiyon u na benzer şekilde ku rd u ve bir d izi ta ma mlayıcı matematik tekn iğ i geliştird i (başka fizikçiler d e aşağı yu ka rı ayn ı zaman la rda benzer işler yaptılar) . lı ıl Bu yöntemler, birbirine yakın d u ran ve dönen nötron yıld ızı çiftleri (bun la ra genelde pu lsar den ir) üstü ne çalışan astronomların işine yarad ı . Pu lsarlar birbirleri n in etrafında dönerek yavaş yavaş eneıj i kaybed iyorlar. Bu ted rici eneıj i kaybı Einstein'ın genel görelilik teorisiyle kolayca açıklanabiliyor, özellikle Dirac'ın da keşfine orta k old uğu yöntemler ku llan ıla rak yoru mla nd ığ ı zaman : Pu lsa rla r, ivme kazanan elektron ların elektromanyetik radyasyon yaymasına çok benzeyen bir şekilde kütleçekimsel radyasyon yayıyorla r. Kütleçekimi dalgaları bug ü n astronomi n i n en pa rla k çalışma kon u larından biri . Dirac'ın evrenin e n büyü k ölçü lerde nasıl işled iğ ine dair sezg ileri, atama odakla ndığ ında sah ip old uğ u kuwetin yan ına bile yaklaşamıyord u . Fa kat bu kon u daha emekleme çağ ındayken, İkinci Dü nya Savaşı patla madan hemen önce ya ptığ ı Scott kon uşmasında kozmoloj i n i n d u ru m u n u değerlend irirken gösterd iğ i uzak görüşl ü l ü k i n kar ed ilemez. Laf arasında söyled iğ i isa betli sözlerden birinde, çevremizdeki her şeyin karmaşık yapısı n ı n köken inde, evrenin başla ng ıç halindeki bir kuantu m dalga la n masının b u l u n d u ğ u şeklinde, esin verici bir ta hmin yü rütmüştü . "Yeni kozmoloji," Dirac'ın görüşüne göre "felsefi bakımdan mu htemelen, göreiiiikten ve kua ntu m teorisinden bile daha devrimci olacak"tı; Dirac herhalde, kozmolojide yaşanan, bug ü n evrendeki en uzak nesnelerden bazıla rına dair kesin gözlemlerin, gerçeğ in tabiatına, madden in tabiatına ve en ileri kua ntu m teorilerine ışık tuttuğ u 534
bereketi sa bırsızlıkla bekliyord u . Dyson'ın İleri Araştırma la r Enstitüsü'nden iş arkadaşı Nathan Seiberg'e göre "bu kon u şma, kapaktaki tarih ı 939 değ i l ı 999 olsayd ı da yine ayn ı ölçüde ilg i çekici olu rd u . '1ı ıl
Dirac her ne kadar ömrü n ü n son u na doğ ru büyü k sayıla r h ipotezi kon usu nda savu n maya çekiid iyse de, daima bu n u n doğ ru lu ğ u na inand ı . lı3l On la rca yıl Dirac'ı büyü leyen büyü k sayılara dair modern görüşe göre, bu sayıla rdan yaln ızca biri esra rı n ı koruyor: Elektron ile proton a rasındaki elektrik kuweti gücü n ü n , ayn ı yerdeki kütleçekimi kuwetin in g ücüne ora n ı ( ı 039) . Temel mesele, kütleçekimi kuwetin in d iğer temel kuwetlere ora n la neden bu kadar zayıf old uğ u n u a n la mak. lı41 Dirac'ın kafası n ı ku rcalaya n d iğer devasa sayıla rın hepsi bug ü n sta nda rt kozmoloji teorisinden çıkıyor, dolayısıyla bu n la rın a rasında bağ lantılar tah min etmeye gerek yok: Dirac'ın saptad ığ ı tesad üfler yan ılsamaymış. lı sl
Dirac kütleçekimi kuwetin i n gücü n ü n zaman ın başla ng ıcından bu yana azalmış old uğ u ndan emind i ve son yılları n ın birçoğ u n u b u n u kan ıtla maya ça lışa rak geçird i ama astronomla rın Güneş Sistemi'ndeki yakın gezegen ler üstü ne gözlemleri bug ü n böyle bir d u ru ma h iç ihtimal vermiyor. Dirac'ın sezg isinin doğ ru old uğ u n u d üşü n mek azıcık mü mkü n olsa d a kon u bug ü n ü n a raştırma g ü ndeminde pek yer almıyor. Dirac'ın haklı old u ğ u na iliklerine kadar inanan bir bilim insa n ı, 2004'te Florida Eyalet Ü n iversitesi'nden ayrıla n Leopold Halpern'd ı . Halpern, Einstein'ın genel görelilik teorisin i n hen üz doğ ru lan ma mış bazı öngörü leri n i sına mayı a maçlayan, NASA ve Stanford Ü n iversitesi tarafından yü rütü len uyd uya dayalı gözlem prog ramının kad rolu teoricisi old u . lı6l Halpern, Dirac'ın teorisin i n öngörü leri n i uyd u n u n verileriyle karşılaştırmayı u muyord u ama çalışmasın ı tamamlayamadan, Haziran 2006'da kanserden öld ü . lı1l
Dirac'ın kütleçekimi kuwetine dair öngörü leri gelecekte ne kadar iş ya pa r belli olmaz ama adı daima evrenin başlangıcında a ntimadden in oynad ığ ı rolle hatırla nacak. Modern Büyü k Patla ma teorisine göre, ya klaşık ı 3 milya r 700 milyon yıl önce evren in ilk 535
başla ng ıcında ta m olara k eşit mikta rda madde ve antimadde oluştu . Çok kısa bir sü re son ra, kua rklar ve antikua rklardan oluşan ağ ır parçacıkla rdan bazıları n ı n bozu n ması, madden in antimaddeden bir miktar daha fazla olmasına yol açtı . M ilyarda bir kadar ola n bu miktar azd ı, ama çok önemliyd i . Bu farkı ayrıntılı ola rak analiz eden ilk bilim insa n ı olan, Tamm'ın öğ rencisi And rey Sakha rov (daha son ra Sovyetler Birliğ i'nde cesu r bir insan hakla rı savu n ucusu old u) ı 967'de, fazla n ın nasıl ortaya çıktığ ı n ı ve evrende nasıl olu p da madden in çok büyü k çoğ u n lu k haline geld iğ i n i ele a ld ı . Eğer bu dengesizlik olmasayd ı, zaman ın başlangıcında oluşan madde ve a ntimadde derhal birbiri n i yok edecek, dolayısıyla bütü n evren sadece kısacık bir yü ksek eneıj ili ışık ba nyosu ndan ibaret ka laca ktı . O d u ru mda madde, a ntimaddeyi keşfetme imka n ı n ı h iç b u la mamış ola ca ktı . [!j]
Evrenin başlangıcında madden in a ntimaddeden fazla oluşu hala a n laşılamad ı ve bin lerce fizikçi b u n u a n la mak için ça lışıyor. Fizikçilerin asıl deneysel bilg i kaynağ ı, parçacık h ızla n d ı rıcıları . B u rada sıradan pa rçacıkla r birbirine çarpıla rak a ntimadde ü retiliyor ve hemen bir kenara "ayrılıyor" ki madde on u yok etmesin . Deneyciler, parçacıkların bozu n maları n ı her birinin ken d i a ntiparçacığ ının bozu n masıyla karşılaştırara k madde-a ntimadde dengesizliğ i n i n özü ne u laşmaya ça lışıyorla r.
Bug ü n pa rçacık h ızla n d ı rıcılar her g ü n yüz trilyon pozitron ve beş trilyon anti-proton oluştu ruyor - hepsi n i n topla mı, bir g ramın ka baca milya rda biri kadar. Bu çok küçücük bir miktar olsa da bu n u ü retebiliyor olma k homo sapiens'in bug ü n, tü rü müzü n evrimleşmesinden bir milyon yıl son ra, antimaddeyi bir alet ola rak ku llanabild iğ i n i gösteriyor. Bug ü n pozitronlar d ü nya n ı n her yerinde kitlesel olara k ü retilen aletlerde rutin olara k oluştu ru luyor: Doktorla r a meliyata gerek olmadan hasta ları n ı n beyn i n in ve kalbinin içi n i görmek için pozitron sa lımlı tomog rafi (positron emıssıon tomog ra phy, PET) ku lla n ıyorla r. Basit bir tekn ik bu : Kendiliğ i nden pozitron yayan özel bir radyoaktif kimyasaldan azıcık bir miktar, hastaya enjekte ed iliyor. Kimyasa lın yayd ığ ı pozitronlar, kimyasa l madden in yerleştiğ i dokudaki elektronlarla etkileşiyorla r. Elde ed ilen 536
fotoğ raf, elektron la r ile pozitronlar birbiri n i yok ederken salınan radyasyon u n kayd ı . Pozitron bilim insa n la rı ta rafından tu haf b i r yen ilik g ibi görü lü rken, yaln ızca birkaç on yıl içinde, herhangi bir atomaltı kua ntu m çeşid i olara k görü lmeye başlad ı . Kamuoyu da, mesela Uzay Yolu 'nda ve Da n Brown'ın Melekler ve Şeyta n la r kita bında ku rg usal olara k ele a l ı n ışın ı görd üğ ü antimaddeye aşina old u . Ama a ntimadden in h ikayesin i n çarpıcı ya n ı, insan lığ ı n on u görerek, koklayara k, tadara k veya doku n a ra k değ il de, Dirac'ın kafasındaki bütü n üyle teorik a kıl yü rütme sayesinde ilk kez a n lamış olması . * * *
Tıpkı Einstein g ibi Dirac da daima genellemeler peşinde, yan i evren hakkında g iderek daha fazla şeyi, g iderek daha a z ilkeyle açıklaya n teoriler a rayışındayd ı . İki adam da, bu amaca u laşma n ı n e n iyi yol u n u n güzel den klemlerle ifade ed ilen teorilerden geçtiğ ine i n a n ıyord u . lıgl Bir fizikçi olara k Dirac matematiğ in çok faydası n ı görd ü ; 1975'te yazd ığ ı alışılmad ık derecede iyimser bir pa rag rafta b u n u şöyle an latmış:
İyi di nler ve ona hürmet ederseniz, matemati k elinizden tutacak, size yol gösterecekti r. Kaç defa, ne zaman kaybolduysam, nası l devam edeceğimi bilemediysem, sadece [bunun ol ması nı] beklernem yetti . Bu beni beklenmedik yol lardan geçirdi, yeni görüş açılarının açı ldığı, yeni alanlara çı kan, i nsanın işlemler içi n bi r temel kura bileceği ve çevresine ba kı p gelecekteki i lerlemeleri planlayabileceği yol lara çıkardı .� B u n u h içbir za man kamuoyu na teslim etmed iyse de, g üzelliğ in yol gösterici eli Dirac'ı sadece yen i ve zeng in araştırma bölgelerine değ il, h iç meyve vermeyen çöllere de götü rd ü . Yaptığ ı kon uşmalarda matematiksel g üzelliği övü p savu n uyor, bu özelliğe sah ip teorilerin zaferleri n i tekrar tekra r vu rg u luyord u ama h islerine g üzel gelen matematik ku llanarak doğayı tan ımlama k için boş yere u ğ raşa rak harcad ığ ı yıllardan ba hsetmiyord u . Matematiksel g üzellik 537
ilkesin i, en iyi ça lışma ları n ı ya ptıkta n birkaç yıl son ra ortaya koyması çarpıcıd ır, bu d u ru mda en büyü k keşiflerine dair kend isi n in (bu n la rı genellikle bu tü r bir estetiğ in başa rısı olara k gösterd iği) bazı a n latımla rının, bu ilkeye d uyd uğ u inanç ışığ ında yen iden yoru mlan mış old u ğ u ndan şü phelen memiz gerekir. Kua ntu m meka n iğ i üstü ne çığ ır açıcı ma ka lelerinde, reh beri n i n g üzellik old u ğ u ndan açıkça ba hsetmiyord u h içbir zaman ; bu n u n değeri n i, daha az verimli geçen yılla rı n ı n sü ku netinde hatırlad ı . lı ıl Dirac matematiksel g üzellik ilkesin i ku lla n d ığ ı n ı ilk ola rak ı 940'1a rın son u nda, foton ve elektron u n renormalizasyon teorisi n i çok çirkin old uğ u ndan dolayı reddederken açıkça bel i rtti . Ama ilkesin i yapıcı bir şekilde, yen i teoriler oluştu rmakta ku lla namıyord u . Dolayısıyla Dirac'ın g üzellik tutkusu n u n bir yan ıyla yıkıcı old uğ u söylenebilir, ama Dirac başka bir yol ta nımıyord u : Elektron ve foton u n çirkin leştirici sonsuzlu klar ba rındırmaya n , gerçekten g üzel bir teorisi n i bu lana kadar pa rçacık fiziğ inde başka herhang i bir kon uya oda klan ması mizacı gereğ i m ü m kü n değ ild i .
Kuantu m a lan teorisinde görd üğ ü b u hatadan ku rtu lma n ı n bir yol u, trajik olara k, Dirac'a yetişmeyecek kadar geç geld i : Özellikle u mut verici, sonsuzlu kla rdan azade bir elektron ve foton teorisi, teoriciler a rasında ı 984 son baharında, Dirac ölü m döşeğ indeyken kon uşu lmaya başland ı . Londra Ü n iversitesi'nden M ichael Green ve Ca ltech'ten Joh n Schwarz, sicim teorisinin birleşik bir temel etkileşimler teorisine zemin oluştu ra bileceğ i n i gösteren çok önemli bir makale yazmışlard ı . lııl B u ndan önce teori, deneyden gelen kan ıtlarla ters ola rak, zayıf etkileşimlerde m ü kemmel sağ-sol ayna simetrisi b u l u n ması gerektiğ i n i söyler g ibi görü n üyord u . Teorin in bu simetrin i n kırılması n ı doğal ola rak ta nımiayabiid iğ i n i ispat eden ve teoride bulunan utanç verici başka a norma llikleri çözen Green ile Schwarz bir devrimi başlattılar. Birkaç hafta içinde sicim teorisi teorik fiziğ in en hareketli kon u su haline geld i . Teori tamamlan mış olmaktan uza ktı (aslında, hepsi de geliştirilmesi gereken, başlan g ıç aşa masındaki kavra mlardan oluşa n bir toplama halindeyd i) a ma bütü n temel etkileşimierin bileşik bir açıklamasın ı oluştu rmak için, Standart Model'i ve Einstein'ın genel göreliliğ i n i de kapsayan 538
heyecan verici yen i bir çerçeven in toh u m la rı n ı taşıd ığ ına dair kuwetli ema reler gösteriyord u . B u yen i teori doğayı nokta benzeri parçacıkla r üzerinden değ i l de sicim parça la rı üzerinden ta nımlıyor. Bu sicim pa rça la rı o kadar küçük ki, uç uca eklenecek olsalar, bir tek atom çekirdeğ i n i n çevresin i sarmaları için trilya r ta ne iplikçik gerekiyor. Evrenin temel yapıtaşları n ı n bu tasvirinde yaln ızca bir temel va rlık va r, o da sicim . Elektron ve foton da dahil olmak üzere her tü rlü pa rçacık, sicimin bir uyarılmasından iba ret, tıpkı ses çata l ı n ı n (d iyapazon) bir titreşim mod u g ib i . lı 3l Teorin i n korkutucu bir matematiğ i va r, ama bu karışıklıkla rın altında Joh n Stua rt M ill'in temel fizik için a rzu edeceğ i şeyin modern hali yatıyor: Bütü n temel etkileşimierin birleşik tan ım ı . Dirac'ı mutlaka heyeca n la nd ırırd ı d iyeceğ imiz şey, modern sicim teorisinde on u tiksindiren sonsuzl u kların h içbiri n i n olmayışı . Dirac olsa bu teori n i n matematiksel g üzelliğ ine bayılırd ı, burada ki matematik sadece on u ku llanan fizikçilerin değ il, yen i kavramlar bu lmak için bu teoriyi eşeleyip d u ra n pek çok matematikçin in de beğenisi n i kaza n ıyor. Sicim teorisin in de tıpkı Dirac den klemi g ibi, sadece doğayı a n la makta ku lla n ılan araçlar olara k değ il kend i başla rına da değerli olan saf matematik fikirleri bakımından bereketli bir kayna k old u ğ u an laşıld ı . Dirac kend isinden son ra gelen lerin on u n güzel a ma kısır görü nen matematik fikirlerin i n fizikte uyg u lama la rı old uğ u n u bu ld u kları n ı görse çok mem n u n olu rd u . B u n ların b i r örneğ i, sicim teorisi ile kuantu m alan teorisi a rasında old u ğ u d üşü n ü len, AdS/CFT ikiliği d iye bilinen ve ilk ola rak Dirac'ın ı 963'te (ve ı 936'da yazd ığ ı, ilgili bir ma ka lede) ku rd uğ u matematiğe yer veren bağ . Bu yer verme, ikiliğ i ı 997'de ilk kez ortaya atan Aıj a nti n li teorici J uan Maldacena'yı şaşırtıyor: " ı 963 makalesinde, ikilik için çok önemli olan bir gözlem var. Hatta o makale AdS/CFT fikrinin bir nevi öncelid ir. ' 24 Sicim teorisi n i ayd ı n latmak kon usunda İleri Araştırma la r Enstitüsü'nden matematiksel fizikçi Edward Witten'dan daha fazla katkısı ola n yok. Witten ı 98 ı 'de otuz yaşındayken ve Erice yaz oku lu nda kon u şmacıyken Dirac'la kısa bir sü re bir a rada bu lu n muş 539
ve herkesin bild iğ i üzere renorma lizasyon u aşağ ılad ığ ı n ı d uym uş a ma on u n öğ üd ü n ü ta kip etmemeyi tercih etmişti . Dirac, Witten'ın çalışmaları n ı takip etti ve ı 982'de, titreyen elleriyle Pa pa lık Akademisi'ne mektu p yaza rak Witten'ın özel bir öd ü le ad aylı ını destekled i, yaptığ ı matematik ça lışmaları için "çok parlak" ded i . 25 ı 980'1erin başından itibaren, sic im teoricileri arasında Witten'ın şöh reti, yarım asır önce Dirac'ın kuantu m teoricileri a rasındaki şöh retiyle kıyaslanabilir d üzeydeyd i . u
Witten, sicim teorisinin, renorma lizasyona gerek kalmayacak şekilde sonsuzlu kla rdan azade yen i bir teori oluştu rma k için bir devrim gerektiğ i n i söyleyen Dirac'ın a klındaki g ibi bir teori old uğ u n u d üşü n üyor:
Dirac'ı n renormalizasyona gösterdiği tepki bazı ba kımlardan haklı çı ktı çünkü onun istediğini söylediği daha iyi teori ler, sici m teorisinin i lerleti l mesiyle beraber nihayet geliştiri ldL Ama yeni teori yol unda açı k ara en büyük ilerlemeyi, renormalizasyonu kullanan ve bunun üzerine ça lışan fizikçiler kaydetti . Ya ni Dirac içi n zamanın geti rdiği sonuca acı tatl ı demek lazı m : Kısmen haklıydı ama yaklaşımı tamamen fayda lı değildi.� Dirac'ın renormalizasyona karşı ilkeli ama verimlilikten uzak yaklaşımına dair ineelikle ifade ed ilmiş bu yarg ıya katılma ma k zor. Eğer saf matematik öğ rencisi olara k öğ rend iğ i, kuwetli matematikte ısra r etme dersinden biraz taviz verebilseyd i ve mü hend is olmak üzere eğ itim alırken öğ rend iğ i faydacılığ ı biraz daha koruya bilseyd i, büyü k ihtimalle çok daha büyü k başarılar elde edecekti . Eğer Dirac kua ntu m alan teorisi kon usu nda daha a ktif olsayd ı bu teori m u htemelen daha h ızlı gelişecek ve modern sicim teorisi daha çabuk ortaya çıkaca ktı . Sicim teorisi birleşik bir temel etkileşimler teorisi olma n ı n yega ne g üçlü adayı olmakla beraber, bütü n teoricilerin b u n u n değerine ikna old u ğ u n u söylemek h iç m ü m kü n değ i l . Hatırı sayılır sayıda fizikçi, 540
teorin i n sadece uzay-za man ı n dörtten fazla boyutu nda a n lamlı olmasından dolayı (teori en kolay, on hatta on bir boyut için formü le ed iliyor) kayg ı d uyuyor. Da ha end işe verici ola n ı ise, bu teori n i n deneyden pek a z destek b u l m u ş olması : Sicim teorisi hen üz deneycilerin test edebileceğ i kesin bir öngörüde b u l u n a mad ı . Birkaç fizikçinin idd ia ettiğ ine göre bu n la r, bu teoriye saçma bir şekilde aşırı değer biçild iğ i n i ve başka yollar denemen in daha iyi olacağ ı n ı gösteren büyü k işa retler arasında . Şüpheleri n i e n kuwetle d i le getiren lerden biri, Standa rt Model savu n ucu larından M a rtin Veltma n : "Sic im teorisi a b u k su buk bir şeyd ir. Deneyle h içbir alakası yoktu r. ' 2 7 Ama Dirac'ın teorik fiziğ in nasıl ya pılacağı kon usu ndaki kon uşmala rında tekrar tekra r söyled iğ i yoru mlara göre, on u n bu eleştirilere katılmayacağ ı besbelli : Dirac olsayd ı sicim teoricilerine teorin i n g üzelliğ inin reh berliğ ine teslim olmaları n ı, deney desteğ i n i n olmamasından dolayı end işe etmemelerin i ve eğer birkaç gözlem b u teoriyi çü rütüyor g ibi görü n üyorsa bu yüzden ondan vazgeçmemelerin i söyleyerek avutu rd u . Bir ya ndan da sicim teoricileri n i mütevazı olmaları için, açık fikirli olmaları için ve temel fiziğ in son u n u a rtık görebild i kleri n i h içbir za ma n d üşü n memeleri için uya rırd ı . Eğer geçmiş tecrü belerin biraz olsu n a n lamı varsa, bu n u n a rd ından yine bir devrim illa ki gelecektir. İşte, olağa n ü stü d uyg usuz bu ada mın, meslektaşla rına tavsiyesi buyd u : Reh berin iz, her şeyin ötesinde, d uyg u la rı n ız olsu n .
54 1
•
RESIMLER
542
Dirac ailesi, 3 Eyl ül 1907
543
Paul Dirac, 17 Ağustos 1907
544
Solda n sağa : Fel ix, Betty ve Pa ul Dirac Paul'ün kucağında bi r Fransızca gramer kitabı duruyor
545
�ı
Paul Dirac ta rafında n Sishop Sokağı İlkokul u'nda yapılan teknik çizim (Bristol, 9 Aralık 1913).
546
Bristol Üniversitesi Mühendisl i k Topluluğu'nun Messrs Douglas' Works fa brikası na gezisi (Ki ngswood, l l Ma rt 1919). Dirac ön sı rada, sağda n dördüncü.
547
Charles Di ra c, ı 933
548
Fel ix Dirac, 192 1
549
Juli us Sokağı 6 numara, Bristol . Dirac'ın Nisan 1913'ten 1923'te Cambridge'e gidene kadar ai lesiyle birlikte yaşadığı ev. Bu eve düzenl i ola ra k gidip geldi ve kuantum meka niği üzeri ne ça lışmaları na buradaki odasında başladı .
550
Max Born (ortada oturan) genç meslektaşları ndan bi rkaçıyla Göni ngen'deki evi nde, 1926 i l kbaharı . Dirac her zamanki gibi meşgul . Oppenheimer arka sı rada soldan dördüncü .
551
Kapitsa Kulübü'nün bazı üyeleri, 1925. Bir toplantı nın a rdında n Peter Ka pitsa'nın odasında, Tri nity Kolej i, Ca mbridge . Ka pitsa çizim sehpasındaki timsah çizi minin ta m a ltı nda duruyor.
552
Patrick Blackett ve Paul Ehrenfest, 1925
553
Isabel Whitehead ile kocası Henry ve oğulları Henry, ı 922
5 54
Dirac (kapıya ya kı n duruyor) Rusya'da, Kazan'da bir toplantıda, 12 Eki m 1928
555
Solda n sağa : Heisenberg'i n a nnesi, Schrödi nger'i n eşi, Flo Di rac, Dirac, Heisenberg ve Schrödi nger. Nobel ödül törenleri içi n Stockhol m ga rına henüz gelmişler, 9 Ara l ı k 1933.
556
� �' �.
"li-lı., y r'
r ...,
�lff.. _._ "
�
,.
·"" �
� t.,. -tt..
; ��.,... �
._
14-. L -;;.,.r �
..u. 'lı �
1' ıt Wı;,ı •
...... "" ı!.. ı,.-..;.. � � t...c ...... .......
'\.wWr;.,.'., �u�}
.... .... ... ... ....., l� l
4.,. ...dıl � tıM.
�.,... � 4:....:
�-
- .j}. l""" �· � t..... .......: ,...... .,......
..'L..-.;;,.
� ...
�'
... .... 1
J;4 N tJ«ı. �r,y' �
� ......ı... � ı.. .. - r .., . ,
a..ı: r" � ....... t..;..·
·� V'" ·fk...t w �
t
$ut t;ı,.. ?
�- � ,. � r- -�
� � � .... l-" 411A.o1
.. ,.;,..
.1#
--. -...ı;;
�-
'lı.o·
'r- {...,.., - -r- � )- ..ı..4">4(; � - � - .ıt.;,
�l!fO.ı, � � ...... � - �·t"
"'-!. .
�-
"1" � ' a; � .... '?' · � � � WJ.".ı;_
� -ı ..ııı. · � � ... �
· �· - · ·
� �t-. t....
� ..-'(fi>�J 1'-
Di rac'tan a rkadaşı Manci Balazs'a mektup, 9 Mayıs 1935 [s. 263'te bu mektubu vermiş, son satı rı hariç. O satırı n tercümesi : Mektup no : 6 Soru : Mektupla rı nı neden özleyeyim? Cevap : Çünkü çok (fazla?) sık yazıyorum .]
557
Dirac ile Manci balayında, Brighton, Ocak ı 937
558
Dirac a ilesi Ca mbridge'deki evlerinin bahçesi nde, 1946. Solda n sağa : Dirac, Monica, Manci, Gabriel, Mary ve Judy.
5 59
Dirac ile Ma nci (sol başta) SS America gem isiyle Atianti k Okya nusu'nu geçerken veri len bi r partide, 2 Nisan 1963 .
560
Dirac ve Richard Feynman görelilik üzeri ne bir konfera nsta, Varşova, Temmuz 1962
561
Dirac İleri Araştı rmalar Enstitüsü'nde, Pri nceton, 1958
562
Dirac'ları n Tal lahassee'deki evi, Cha pel Yolu 223 numara
563
Kapitsa ile Dirac Bad Schachen Oteli'nde, Lindau, 1982 yazı
564
Dirac'ın son fotoğrafları ndan, 1983
565
N otla rd a ki K1sa ltma la r AHQP Arch ives for the H istory of Qua ntu m Physics [Kuantu m Fiziğ i Ta rih i Arşivi] , çeşitli yerler, temin eden Niels Boh r Library & Arch ives [Niels Boh r Kütü pha nesi ve Arşivi] , America n Institute of Physics [Amerikan Fizik Enstitüsü], College Pa rk, Maryland, AB D (http ://www.amph ilsoc .org/ library/g u ides/ahqp/) AlP America n Institute of Physics [Amerika n Fizik Enstitüsü] , Center for the H istory of Physics [ Fizik Ta rih i Merkezi] , Niels Boh r Library [Niels Boh r Kütü pha nesi] , Maryland, ABD APS American Philosoph ica l Derneğ i] a rşivi, Philadelphia, ABD
Society
[Amerika
Felsefe
BOD Bod leian Libra ry, Oxford Ü n iversitesi, İng iltere BRISTU Bristol Ün iversitesi arşivi, İng iltere BRISTRO Bristol Kayıt B ü rosu, İngiltere CALTECH Ca liforn ia Institute of Tech nology [Kaliforn iya Teknoloji Enstitüsü] , arşiv, ABD CH RIST'S Old Libra ry, Ch rist's Koleji, Cambridge Ü n iversitesi, İng iltere CH U RCHILL Ch u rchill Arşiv Ca mbridge Ü n iversitesi, İng iltere
Merkezi,
Ch u rchill
College,
DDOCS Dirac'ın mektu pları ve yazıları, Mon ica Dirac'a ait EANGLIA Tots and Quots arşivi, East Ang lia Ü n iversitesi, Norwich, İ n g iltere FSU Pau l A. M . Dirac Belgeleri, Florida Eya let Ü n iversitesi arşivi, Tallahassee, Florida, ABD. Dirac'a a n nesinin gönderd iğ i bütü n mektu plar b u a rşivde. IAS Institute for Adva nced Study, arşivi, ABD KING'S King's Kolej i, yayımla n mamış yazıları
Ca mbridge;
566
J.M.
Keynes'in
I . C Kon g re Kütü pha nesi, Elyazmalar Bölümü Koleksiyon u LINDAU Lindau topla ntıla rı a rşivi, Alma nya NBA Niels Boh r Arşivi, Niels Boh r Enstitüsü, Kopen hag PRINCETON Eugene Wig ner Belgeleri, Elyazmaları Bölü mü, Nad ir Kita pla r ve Özel Koleksiyon lar Kısmı, Princeton Ü n iversitesi Kütü phanesi, ABD ROYSOC Kraliyet Cemiyeti Arşivleri, Londra, İ n g iltere RSAS İsveç Kraliyet Bilim Akademisi, Bilim Ta rih i Merkezi, Stockholm SOLVAY Solvay Konfera nsla rı Arşivi, Brü ksel Free Ü n iversitesi, Belçika STJOH N St Joh n's Koleji a rşivi, Ca mbridge, Ing iltere SUSSEX Crowther arşıvı, Sussex Ü n iversitesi Özel Koleksiyon la rı, İngiltere (a rşivin telif hakları ü n iversiteye a ittir) TALLA Dirac Kütü phanesi'ndeki Dirac a rşivi, Florida Eyalet Ün iversitesi (Fiorida State Un iversity), ABD, http : / / pepper.cpb .fsu.edu/dirac/diracFA(HTM L)_O l l . htm UCAM Cambridge Ü n iversitesi a rşivi, İ n g iltere UKNATARCHI İng iltere M illi Arşivleri, Kew WISC Mad ison Ün iversitesi, Wisconsin, arşiv, ABD 185 1 COM M 185 1 Kraliyet College, Lond ra, İng iltere
567
Komisyon u
Arşivi,
Imperia l
Notl a r GİRİŞ (Sayfa 1 -6)
Dirac'ı n çok sevdiği, "Di nlemektense konuşmayı terci h edenler daha çoktur" cümlesi nin bi r versiyonu da Mehra'da ( 1973 : 8 19) Eugene Wigner ta rafından veri liyor. Dirac, "Ta nrı matemati kçidir" ifadesi ni Scientific American'da � Mayıs 1963'te yayınlana n maka lesinde kullandı . Darwin'den yapılan alıntı otobiyografisinin biri nci bölümünden � a l ı nd ı . Bu sözler ı Mayıs 1881'de yazı l mıştı . r:ı Shakespea re'le ilgili a l ı ntı nın sahibi merhum Joe Lannutti, Dirac � geldiği sı rada Florida Eyalet Üniversitesi Fizi k Böl üm ü'nün önemli üyeleri nden biriyd i . Alı ntı nın kaynağı Peggy Lannutti, görüşme 25 Şubat 2004. Lannutti bu hi kayeyi J. La nnutti ( 1987) "Eulogy of Pa ul A. M. Di rac"ta da anlatıyor, Taylor ( 1987 : 44-5) içinde. Bu anlatı m Kutt Hofer ile 2 1 Şubat 2004 ve 25 Şubat 2006'da �5 ya pı lan görüşmelere ve ardından yazdığım e-posta lara dayanıyor. Anlatı m, 22 Eyl ül 2007 tari hli e-postalarla ayrı ntı lı olarak kontrol edi ldi . Hofer'ı n hatı rladıkları; Dirac'ın Salaman ve Salama n'a ( 1986) a nlattıkları, AHQP'ya verdiği röportaj (1 Nisa n 1962, s. 5-6) ve a rkadaşları Leopold Halpern ve Nandar Balazs'a çocukl uğu hakkı nda söyledi kleri ile bütün ayrıntıları nda örtüşüyor. Dirac'ın bu eski meslektaşlarıyla, sı rasıyla 18 Şubat 2003 ve 24 Temmuz 2002 tari hleri nde görüştüm . Dirac'ı n eşi, onun yemek masası hatıraları na dair kendi hatırladıkları nı Rudolf Peierls'a yazdığı 8 Temmuz 1986 tari hli mektupta yazmış, Peierls arşivi, ek belgeler; D23 (BOD) .
[!]
568
1 . BÖLÜ M 19 14 AGUSTOSU'NA KADAR (Sayfa 7- 19)
Andre Mercier'i n Dirac ve eşine mektubu, 27 Ağustos 1963, Dirac Belgeleri 2/5/ 10 (FSU) . Dirac'la röportaj, AHQP, ı Nisa n 1962, s. 5 . Dirac Belgeleri 1/ 1/5 (FSU), ayrıca BRISTRO'da Merchant � Venturers' School kayıtları na ba kı nız. Mesela bkz. Jones (2000 : 5. Böl üm). � Pratten ( 199 1 : 8-14) . r::ı Flo, Cornwall'da çok kısa süre kaldığı ha lde, İngiliz � değil Cornwal l'l ı olduğunu ısrarla söyleyecekti . Kaynak: Christine Teszler ile görüşme, 22 Ocak 2004. Flo Di rac, Ma nci Di rac'a gönderdiği, 1940'ı n Şubat ayı başları nda � yazı lmış tari hsiz bir mektupta bundan bahsediyor (DDOCS) . 1889'da, Richa rd Halten elli yaşı ndayken 547 tonluk Augusta gemisinin kapta nıydı . Richa rd Holten, resmi belgelerde hane reisi olara k çoğu za man �8 ka rısı nın adının geçtiğini bi liyordu. Ona a it denizcilik kayıtları Ken ve Megan Edwards, "They Sa iled Out of the 'Mouth"'da mevcut, mi krofiş 200 1, BRISTRO, FCI/CL/2/3 . Ayrıca, Halten'ın Londra, Greenwich'teki Ul usa l Denizci lik Müzesi a rşivi nde buluna n ustalık sertifikalarını da görebi l i rsiniz. Charles ile Flo'nun bi rlikte ilk za manları na da ir ayrı ntı lar � Charles'ın yazı larında mevcut, Dirac Belgeleri 1/ 1/8 (FSU) . Louis Dirac, yeni dul kalmış Annette Vieux'nün evlilik dışı Q l!!!ı çocuğuydu, a nnesi ona evlenmeden önceki kendi soyadı olan Giroud soyadını verdi . Bebek a nca k a nne-babası birl i kte yaşa maya başlayı nca babasının Dirac soyadını a ldı; öyle olmasaydı fızi kçi torununun adı Paul Dirac değil Paul Gi roud olacaktı . Kaynak: Sai nt Maurice, İsviçre'deki vatandaşl ı k kayıtla rı . Louis Dirac'ı n Al pler'in kı rl ıkları nın güzel l iğine düzdüğü övgüleri n baskı ları hala mevcut, a ncak pek okunmuyor. Şi irler Bioley'de bası lmış ( 1903). Dal itz ve Peierls ( 1986 : 140) . [!!] Ça m koza laklarının a rdında mavi fon, leopar ve yoncanın 12 gümüş rengi fon va r rdında (http ://www.dirac.ch/di racwa ppen.html). Di ra c ai lesinin ilk
[!]
569
ferdi Sa int Maurice kasa bası nda vata ndaşlı k kazanınca, İsviçre ka nunla rı onun a rdında n gelen nesi l lere de aynı vatandaşl ık hakları nı ta nıdı . Bu mektubu Flo Charles'a 27 Ağustos 1897'de yazmıştı . Bu ve Q � a ralarındaki yazışmalarda n bugüne kalan diğer mektuplar içi n, Dirac Belgeleri 1/ 1/8 (FSU) . E-postanın Brita nya kamuoyunun kullanımına açılmasının yaklaşı k tari hini 1995 olarak al ıyorum . Fel ix'i n tam adı Regi nald Charles Fel ix'ti . Annesi onun adını her ı.:ı � za man İngil izce telaffuz ederdi, ben de burada o versiyonu kullanıyorum . Dirac'ları n adresi, 15 Monk Sokağı, Bishopston, Bristol idi . Ev Q � hala duruyor. Dirac'ları n taşı nma tari hi içi n, UKNATARCH I H0/ 1 44/ 1509/374920. Dirac'ı n doğumuna dai r ayrıntılar Flo'nun Pa ul i le Manci'ye ı.::ı � yazdığı mektupta var, 18 Ara l ı k 1939, Dirac Belgeleri, 1/5/ 1 (FSU). Dirac'ı n "bi raz ufa kça" diye a nlatıl ması ve gözleri nin rengi "Pa ul" şi i ri nden, Dirac Belgeleri, 1/2/ 12 (FSU) . Charles çocuklarına kendi a nnesinin a ilesi Pottier'leri n isi mleri ni verdi . Çocuklarının adlarının kökenieri şöyle : Reginald Charles Fel ix, babası Charles'ın ve onun dedesi olan Fel ix Jea n Adrien Pottier'nin adını taşıyor; Paul Adrien Maurice'i n i kinci adı Cha rles'ı n anne tarafı ndan dedesi olan Ponier'den, Maurice ise muhtemelen Charles'ı n memleketi olan Sai nt Ma urice'den gel iyor; Beatrice Isa belle Marguerite Wal la'nın son ismi Charles'ı n annesi Julie Antoinette Walla Pottier'nin adı, ilk adı ise muhtemelen, Flo'nun kız kardeşi Beatrice'den gel iyor. Dirac'a a nnesi nden mektup, 18 Aralık 1939, Dirac Belgeleri, [!i] 1/4/9 (FSU) . Sunday Dispatch, 19 Kası m 1933 (s. 17) . � 16 Mayıs 1856'da, Bristol Ti mes and Mi rror gazetesi bu 19 ölgeye "ha lkın pa rkı" adını verdi . Kısa süre sonra, 1860'1arın başı nda kent konseyi ha lkçı bi r adım ata ra k bu alanı, a ralarında Tüccar Girişi mci ler Cemiyeti'nin de bul unduğu sa hi plerinden satı n aldı . � Mehra ve Rechenberg ( 1982 : 7n) . Yazarlar, Dirac'ı n, 20 çocukl uğuna dai r verdikleri bilgileri kontrol ettiğini bel i rtiyorlar. Dirac Belgeleri, 1/ 1/12 (FSU) . 570
Dirac Belgeleri, 1/ 1/9 (FSU) . Bu kartposta lları n bi r tanesi Dirac aile arşivi nde 23 uruyor, Cha rles Dirac a rkası na 3 Eylül 1907 tarihini düşmüş, bu tari h fotoğrafı n çekildiği tari h ol malı (DDOCS) . Bu a rkadaşlar Esther ve Myer Salaman'dı; bkz. Sa laman ve � � Salaman ( 1986 : 69) . Sa laman'lar Dirac'ı n kendi a nılarına dair onların anlatı mını okuduğunu ve doğruladığını bi ldiriyorlar. Da ha önce AHQP'ye verdiği 4 Nisan 1962 tari hli röportaj için, s. 6'ya ba kı nız. Dirac'la görüşme, AHQP, 4 Nisa n 1962; Salaman ve Sa laman � [g ( 1986) . � Dirac, kızı Mary'ye a nne-babası nın sofrada bir ba rdak su � içmesine asla izin vermediğini a niatmıştı : Mary Dirac'la görüşme, 2 1 Şubat 2003 . Dirac'tan Ma nci Balazs'a mektup, 7 Mart 1936 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci Balazs'a mektup, 9 Nisa n 1935 (DDOCS) . Beş yaşı nda okula başlamak 1870 Eğiti m Yasası'yla 29 eldi . Dirac'ın annesi İngiltere'de zorunlu eğitimden faydalanan ilk kuşaktandı . Woodhead ( 1989 : 5). Ka hva ltı nın geç sunulması na dair ayrıntı Manci Di rac'ta n Gisela � ı!Qı Di rac'a, Ağustos 1988'de Caslano, Tici no'da . Ma ry Dirac'la görüşme, 2 1 Şubat 2003 . � Bu dönemde Sishop Sokağı İl kokulu'na ait ayrıntılar BRISTRO ı!!ı a rşivi nde okul m üdürünün ra porları nda mevcut: "Bishop Road School Log Book" (2 1 13 1/SC/BIR/L/2/ 1). Bu yorumların kaynağı, Dirac ka rdeşlere ait aile fotoğrafl arı i le h:J � oğlanlar okula giderken alınan boy ölçümleridir (Felix'in Dirac Belgeleri'ndeki kayıtlarına bakı nız, 1/6/ 1, FSU) . Kası m 19 14'te Felix'in boyu 162,5 santi metre, ağırlığı ise 49,9 ki loyken, Paul'ün boyu 147,3 santimetre, ağırlığı da 30, 1 ki loydu. İki sene önce, Felix, Paul'ün 19 14'ün sonunda geldiği yaştayken Felix ka rdeşiyle aynı boyda ama ondan 9 ki lo daha ağırdı . Felix'i n ka rneleri ( 1908-12) Di ra c Belgeleri'nde, 1/6/ 1 (FSU) . � Dirac'ı n "neşeli bi r okul çocuğu" ola rak tasvi ri, annesi nin "Pa ul" 571
dlı şi iri nde, Dirac Belgeleri, 1/2/ 12 (FSU) . Bkz. "karneler", Dirac Belgeleri, 1/ 10/2 (FSU). Aktaran Wel ls ( 1982 : 344) . Dirac yetişki nliğinde 36 ile biten keli meleri n sonuna I. eklemiyordu, fakat mesela "universe" (evren) keli mesini telaffuzu nda, tüm Bristol'l üler gibi R'yi yumuşak bir şeki lde vurgulama a lışka nlığını taşıyordu. Dirac'ı n karneleri Dirac Belgeleri'nde, 1/ 10/2 (FSU). � Mary Dirac'la görüşme, 2 1 Şubat 2003 . Flo Dirac'la görüşme, Svenska Dagbladet, 10 Aralık 39 933 . Q Mühendisl iğe uygulanan bu teknik, Rönesa ns Flora nsa'sında @ı popüler ol muştu . Mimar "Pi po" Brunel leschi, bu çizimieri kul lanarak müşterilerinin bi naları ve eserleri zihinleri nde canlandırmaları nı sağladığı gibi yardımcı larının kendisi yokken de işleri ni yapmaya deva m etmelerine olana k veren tal i matla rı yi ne bu çizi mler a racı lığıyla veriyordu. 1853'te, Sör Henry Cole'un Uygulama lı Sanat Böl üm ü'nün ilk r:-:ı ı!!ı raporu, öğretmenleri n, öğrenci leri ne, "içinde çizginin, oranın ve si metri nin za rafeti gibi güzelliğin en seçki n öğelerini bul unduran" egzersizler yaptırmaları nı istiyordu (Eğiti m Konseyi Komitesi tuta nakları [ 1852-3], H MSO, s. 24-6) . Bu gibi esteti k tavsiyeler eğiti m rapor ve rehberleri nde onyı llarca azal madan deva m etti . 1905'te Devlet Eğiti m Kurulu ilkokul öğretmenleri ne, "Öğrencilere biçi m i n ve rengi n güzelliğine dai r kavrayış ve beğeni öğreti lmelidir. Güzellik a nlayışına değer verilmeli ve ciddi bi r eğiti m konusu olarak ele a l ı nmalıdır" diyordu. Bakı nız, Boa rd of Education ( 1905) . Gaunt ( 1945 : Böl üm ı ve 2) . Esteti k Ha reketi Britanya kültür r::J � hayatı nda güzelliğin öneminin ilk açılımı değildi . Mesela, 18. yüzyı lda zevk sahibi insanları n kültürlü ve entelektüel ba kımdan seçki n olduklarını göstermek için güzellik kavra m ı nda n söz etmeleri öneml iydi . Bakınız Jones ( 1998) . 1835'te Ga utier estetizmi n özünü romanları nda n birinin önsözünde şöyle tanımlamıştı : "Faydasız olmayan hiçbir şey güzel değildir; fayda lı olan her şey çi rkindir çünkü bi r i htiyacı ifade eder ve bi r adamın i htiyaçları göz a rdı edilebi l i r ve iğrenç şeylerdir, tı pkı ada mın kendisinin zava l l ı ve zayıf doğası gibi . Evi n en faydalı yeri tuvalettir." Aktaran Lambourne 3
572
( ı996 : ıo) . Hayward ( ı909 : 226-7) . Dirac'ı n ilk teknik resi mlerinden örnekler Dirac 44 elgeleri'nde, ı/ ı0/2 (FSU) . Çizi mlerden biri nde küçük bi r binanın ideal leştiri lmiş görüntüsünü sunuyor, binanın dört dik yüzeyinin i kisi ni göstermiş ve bu kez perspektifi bütünüyle di kkate almış. Dirac i ki yandaki pa ralel çizgileri n hepsi nin uzakta tek bi r noktada bi rleştiği ni göstererek perspektif anlayışını vurgulamış. Devlet Eğitim Kurulu şu tavsiyede bul unm uştu : "H içbi r eği k yazı Q � sistemi öğreti lmemel i, okunakl ı lığı ve makul bi r hızı bir güzellik a nlayışına feda eden bütün sistemlerden uzak durul malıdır," Eğiti m Kurulu ( ı905 : 69) . ıo-ı2 Şubat ı9 ı4 ta rihli teftişe da ir devlet ra poru, Sishop 46 � Sokağı İl kokulu kayıt defteri, BRISTRO: "Bishop Rtıad School Log Book" (2 ı ı3 ı/SC/BIR/L/2/ ı ) . Westfa ll ( ı993 : ı3). Betty Coliseum alanında paten kaydığından Di rac'a yazdığı 4 9 Oca k ı937 tari hli mektubunda n ba hsediyor (DDOCS) . "Paul," a nnesi nin yazdığı şii r, Dirac Belgeleri, ı/2/ ı2 (FSU) . İlgili Q � dizeler: "Sekiz yaşı nda sessiz kuytuda 1 Yal nız başı na, aklı kita bı nda 1 Masa boyunda, gür ve tatl ı sesiyle 1 Uzun şi irler okur ezbere." Flo Dirac'la röportaj, Svenska Dagbladet, ıo Ara l ı k ı933 . � "Recol lections of the Merchant Venturers", 5 Kası m ı980, 51 irac Belgeleri 2/ ı6/4 (FSU) . Sa laman ve Salaman ( ı986: 69) . Dirac'ı n aldığı bursla r gittiği bi r sonra ki okulda ki 53 asraflarını ka rşıladı, ilk yı lda ( ı9 ı4-ıs) aldığı 8 Sterlin, son yı lında ( ı9 ı7-ı8) ı s Sterl in'e yükseldi . BRISTRO, Bi shop Sokağı İl kokulu kayıtları, 2 ı ı3ı/EC/Mgt/Sch/ ı/ l . � Wi nstone ( ı972) içinde Bristol'ün ı900-ı4 dönemine ait � düzi nelerce fotoğraf var. Mary Dirac'la görüşme, ı 4 Şubat 2004. � Dirac Belgeleri, ı/ ı0/6 (FSU) . Dersler Dirac'ı n daha sonra 56 kuyacağı Tüccar Girişimciler Teknik Yüksek Okulu'nda veri ldi . 573
1907'den 19 12'ye kada r Sishop Sokağı İlkokul u'nda okuyan H .C. � Pratt'ı n 1980'1eri n orta ları nda Richard Dallm'e akta rdığı tanıklığı . 57
574
2. BÖLÜ M AGU STOS 19 14- KASIM 19 18 (Sayfa 2 1 - 30)
Güfte H . D. Hami lton'a ait (School Ca ptai n, 19 1 1-13). Bu, ı şa rkının i ki nci kıtasıdır. Lyes (n.d . : 5). Pratten ( 199 1 : 13). Bu ve izleyen hatıra lar Richa rd Dal itz'e anlatı lanlardır. r:ı � Lesl ie Phi llips 191 5'ten 19 19'a kadar Tüccar Gi rişi mci ler Okulu'nda okudu . Charles'ın bazı kodları Dirac Belgeleri içi nde günümüze gel miş, 1/ 1/5 (FSU) . 1980'de Dirac ba bası nınn şöhreti ni a nlatmıştı, Dirac Belgeleri, 2/ 16/4 (FSU). Mary Dirac'la görüşme, 7 Şubat 2003 . Adını "penny sti nker"dan ("kuruşl uk kokutucu," ucuz ve r::ı � dandik bir siga ra) alan bu çizgi romanlar ilk ola rak 1860'1arda popüler oldu ve Dirac'ı n gençliğinde hala popülerdi . Ciddiyetsizi ikieri nden ötürü genel likle tasvi p edil mezlerd i . Mary Dirac'la görüşme, 2 1 Şubat 2003 . Bryder ( 1988 : ı ve 23) . Ayrıca bkz. Bryder ( 1992 : 73) . � Mary Dirac'la görüşme, 2 6 Şubat 2004. Dirac'ı n Tücca r Girişi mciler Okulu'nda aldığı ı arneler Dirac Belgeleri'nde, 1/ 10/7 (FSU). Örnek olarak ba kınız, Devlet Bi lim ve Sanat Böl ümü raporları, � l!!ı 1854'ten başlaya rak, Londra : Her Majesty's Stationery Office . Stone ve Wells ( 1920: 335-6) . [gl Stone ve Wells ( 1920: 357) . Stone ve Wel ls ( 1920: 151). Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs 1963, s. ı . Dirac'ın ki mya dersi nde sınıf a rkadaşı J . L. ıG riffi n'in Richard Dal itz'e a ktardığı ta nıklığı. Dai ly Hera ld, 17 Şubat 1933, s. ı . Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs 1963, s. 2 . Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs 1963, s . 2 .
[!]
575
Dirac, "Tabiatın temel meseleleri çok i lgimi çekiyordu. Sadece @ bunları n üstüne düşünerek epey vakit geçi riyordum" demişti . Bakı nız, Di rac'la röportaj, AHQP, ı Nisan 1962, s. 2. Dirac ( 1977 : l l); Di rac'la röportaj, AHQP, ı Nisan 1962, s. 2-3 . � � Wells ( 1895 : 4) . Mesela bkz. Monica Dirac, "My Father", Baer ve 23 elyaev (2003) içinde. Pratten ( 199 1 : 24) . Dirac ( 1977 : 1 12) . Leslie Ray Phi l l i ps'i n (Tücca r Gi rişi mci ler Okul u'nda 26 i rac'la birlikte öğrenci ol muş, 19 1 5-19 dönemi) 1980'1erde Richard Da litz'e a ktardığı hatı ra . Dirac Belgeleri, 2/ 16/4 (FSU) . Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs 1963, s . 2 . Dirac daha sonra Tüccar Gi rişimci ler Okul u'nda hediye 29 larak başka pek çok kita p kazandı; bunları n a rası nda Dünyanın Beli rleyici Savaşları ile Jules Verne'in Çarl ık Rusya'sı nda geçen macera romanı Michael Strogoff da vardı . Dirac'ı n Tüccar Girişimciler Okulu'ndan hediye ola ra k kazandığı kitapla rdan bazıları Florida Eya let Üniversitesi ndeki Dirac Kütüphanesi'nde saklanıyor. Dirac'ı n okuma seçi mleri ne dair diğer bilgi lerin kaynağı, yeğeni Christine Teszler. � Edith Wil liams'tan Di rac'a mektup, 15 Kası m 19S2, Dirac ı!Qı Belgeleri, 2 14/8 (FSU). Tüccar Girişi mci ler Okulu yı l l ı klarından, 1919, BRISTRO 40659, h:l �
ı!!ı ı .
Stone ve Wells ( 1920: 360) . 192 1 ba ha rı nda Dirac, Jul i us Sokağı 6 numaradaki evin 33 ahçesinin geometri k çizi mi gibi görünen bi r evrak üzeri nde sebze dikimini planladı, burada babası nın notları da var. 24 Nisan 192 1 tari hli bu plan Dirac Belgelerinde, 1/8/24 (FSU) . h":l Bishopston'l u Narman Jones 1980'1eri n ortaları nda Richard � Dal itz'e, Charles'a dai r en canlı hatı rası nın, "onu elinde hep bi r şemsiyeyle, yokuş yuka rı zor bela tırmanırken, çoğu za man ya nı nda 576
çok sevdiği kızıyla bi rlikte görmek" olduğunu söylemişti; Richard Dal i ız'le görüşmeler, kişisel bağlantı . � Dirac'la röportaj, AHQP, ı Nisan 1962. Fel ix'i n Tüccar � Girişi mciler Okul u'nda a ldığı ka rneler Dirac Belgeleri'nde, 1/6/4 (FSU) . Akta ran Hol royd ( 1988 : 8 1-3) . Monica Di rac'la görüşme, 7 Şubat 2003; Leopold Halpern'la 37 örüşme, 18 Şubat 2003 . Tesisleri gündüzleri Tüccar Girişi mciler Okulu, akşamları da � � yüksekokul (kolej) kullanıyordu. Dirac Belgeleri'nde Felix'in üniversite yazıları na ba kınız, 1/6/8 � � (FSU); bursla r ise BRISTRO'ya kayıtl ı, 2 1 13 1/EC/Mgt/Sch/ 1/ 1 . Dirac Bristol Üniversitesi giriş sınavları na, buraya başvuranların Q @ı çoğundan üç yıl daha erken olara k 1917'de gird i . Ardından bi r sene i leri matemati k okuya rak, sonunda "fizik, kimya, mekanik, geometri k ve mekanik çizim ve ek matemati k" a lanlarında yeterl ilik verdi, bu da onun her türlü teknik konuda mezuniyet derecesi almasına yetiyordu. Bkz. Dirac Belgeleri, 1/ 10/13 (FSU); Dirac'ın a ldığı dersleri n ayrıntıları, arkadaşı Herbert Wi ltshi re'ı n ona gönderdiği 10 Şubat 1952 tari hli mektupta da mevcut, Dirac Belgeleri, 2 14/7 (FSU). Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs 1963, s. 7. Flo Dirac'la görüşme, Svenska Dagbladet, lO Ara l ı k 1933. � 0 Biri nci Dünya Savaşı başı nda İngiliz Savaş Baka nı olan � Lord Kitchener, "arkadaş taburları" [ pal s batta lions] uygula ması nı başlattı . Buna göre aynı şehirden, mahalleden, işyerinden birbiriyle tanıdık olarak başvuran kişi lerin orduda aynı taburlar içinde teşkilatiandıniması sağlandı . Böylece birbi ri ni tanıya n kişi ler orduda ki nizami biri i kiere dağıtı lmayaca k, bel li bir şehrin ismini alan taburlar içi nde bi rl i kte savaşabileceklerdi . Aynı za manda gönüllü akışı nı sağlamak içi n büyük bir resmi ve sivi l ka mpa nya başlatı ldı . Bu sistem büyük bi r gönüllü a kınına neden olmuşsa da savaşın sonraki dönemlerinde sakı ncaları ortaya çı kmış ve 1917'den itibaren bu uygulamaya son veri lmiş, mevcut birl i kler de nizami bi ri i kiere dağıtı l maya başlanmıştı r. Bu bi rliklerden bazıları (örneği n Dubl in Si la hendazları, Lancashire Si la hendazları, Munster 577
Silahendazları) 19 1 5'te Çana kkale'ye çıkarma yapan birl i kler a rası ndadır - e. n.
578
3 . BÖLÜ M KASIM 19 18- 19 2 1 YAZI (Sayfa 3 1-49)
Stone ve Wells ( 1920: 371 -2) . Bristol Ti mes and Mirror, 12 Kası m 1918, s. 3 . "Recol lections of Bristol University", Dirac Belgeleri, � 2/ 16/3 (FSU). Lyes (n.d . : 29) . Mesela Dol phni Street si neması nda gösterilen � The Butcher Boy'da Fatty Arbuckle başroldeyd i . Akta ran, Si ndair ( 1986) . Dirac Belgeleri, 2 1 16/3 (FSU) . � � Dirac'ı n mühendislik öğrencisi olarak okuduğu ı.!ı kitapların listesi Dirac Belgeleri'nde, 1/1 0/ 13 ve 1/ 1 2 1 1 (FSU). BRISTU, Charles Frank'a a it belgeler. "[E] n ufak fikri yok': �8 elektrik mühendisl iği nde ders veren Bay S. Holmes'ın, G. H . Rawcl iffe a ktardığı bir görüş, o da bunu 3 Mayıs 1973'te Cha rles Fra nk'a akta rdı . �9 Sör Charles Fra nk'a ait belgeler BRISTU. "Mühendisl ik öğrencisiyken bile çok zaman fizik la boratuva rı nda bir şeyler okuyordu" diye yazmış Frank, 1973 ta rihli bir notta . Q Okulda, hafta içi günlere ek olarak cumartesi sa ba hla rı da ders l!!!ı ya pı lıyordu (gelenek olduğu üzere, çarşamba öğleden sonraları spor faal iyetleri içi n genel likle boş bı rakılırdı). Tücca r Gi rişi mci ler Okulu'nda Di rac'la ilgili bi lgiler okulun yı llıkları nda (BRISTRO 40659/1). Dirac'ı n öğrenci numa rası 1429'du. Dirac'a Wiltshire'dan mektup, 4 Mayıs 1952, Dirac Belgeleri, Q l!!ı 2/4/7 (FSU) . Çoğu i nsanın Charlie dediği Wi ltshire'ı n ilk i ki adı Herbert Cha rles idi . Dirac Belgeleri, 2/ 16/3 (FSU) . Dirac Belgeleri, 2 1 16/3 (FSU) . Leslie Wa rne'la görüşme, 30 Kasım 2004. Tücca r Girişimciler Teknik Yüksek Okulu 1 ayıtla rı, BRISTRO. Üniversite Mühendisl ik Toplul uğu'nun Messrs. Douglas' Works'a
[!]
579
düzenlediği gezı nın fotoğrafı, Ki ngswood, l l Ma rt 19 19, Dirac Belgeleri, 1/ 10/13 (FSU) . "Miscel la neous cal leetion [çeşitl i koleksiyon-ç.], FH Dirac': Eylül � l!Zı 1915, Dirac Belgeleri, 1/2/2 (FSU). 19 18'den 1925'e kada r Charles'la birlikte öğretmenl ik ya pan Q @ E.B. Cook'un Richa rd Da litz'e a ktardığı tanıklığı. 1925'te Cotham Sokağı Okulu kadrosuna katılıp daha sonra Q � Fra nsızca Böl üm Başka nl ığı'nda Charles'ın selefi ola n W. H . Bul lock'un Richard Dal itz'e akta rdığı tanıklığı . Charles Dirac'ı n Michelet ( 1988 : 93) içinde bası lan mektubu. � Charles Dirac'ı n vata ndaşlı k belgelerine bakı nız, Dirac 21 elgeleri, 1/ 1/3 (FSU) . Cha rles Dirac'ı n Britanya vata ndaşlığına UKNATARCH I'da, yazışmalar ilgili başvurusuyla H0/ 1 44/ 1509/374920. Mary Dirac'la görüşme, 21 Şubat 2003 . Dirac'la röportaj, AHQP, ı Nisa n 1962, s. 6. Wi ltshire'ı n Dirac'a mektubu, 10 Şubat 1952, Dirac 24 elgeleri, 2/4/7 (FSU) . Dirac ( 1977 : 1 10) . � Spansel (2002 : 463). Di ra c ( ı 977 : ı 10) . Dr E. L. Slosson'un Easy Lessons i n Ei nstein 2 Einstein teorisi nde kolay dersler] kitabı 5 Şil in'e (25 Peni), Viscount Halda ne'in The Reign of Relativity [Görelilik Devri] kitabı ise ı Gi ne'ye ( 1,05 Sterl in) satıl ıyordu. Eddi ngton ( 1918: 35-9). Dirac Belgeleri, 1/ 10/ 14 (FSU) . Dr J . L. Griffi n, Dr Leslie Ray Phi l l i ps ve E.G. 31 rmstead'i n Richard Dal itz'e akta rdığı tanıklıkları . Dirac'a annesi nden mektup, ta rihsiz fa kat Dirac'ın Rugby'de h:J � bul unduğu dönemin başı nda yazılmış, ı Ağustos 1920, Dirac Belgeleri, 1/3/ 1 (FSU) . 580
Rugby a nd Kineton Advertiser, 20 Ağustos 1920. Dirac'a annesi nden mektuplar, Ağustos ve Eyl ül 1920, 34 · zel likle 30 Ağustos ve ıs Eyl ül (FSU). Dirac'la röportaj, AHQP, ı Nisa n 1962, s. 7. Bristol'de elektri k mühendisliği profesörü ola n G. H . 36 awcl iffe'ten, Profesör Fra nk'a mektup, Mayıs 1973 . BRISTU, Charles Frank arşivi . Broad ( 1923 : 3). Dirac'la röportaj, AHQP, ı Nisa n 1962, s. 4 ve 7. � Schilpp ( 1959 : 54-5) . Broad ( 1923 : 154) . B u kitap Broad'un Dirac ve 40 ınıf a rkadaşlarına verdiği ders dizisine dayanıyor. Broad bütün derslerini titizlikle hazı rlar ve önceden yazardı, böylece bunları yayı mlaması da daha kolay oluyordu. Dolayısıyla bu kita pta okuduklarınız, muhtemelen Broad'un Dirac'a a nlattığı ders ma lzemesidir. Broad ( 1923 : 486) . Broad ( 1923 : 3 1 ) . Dirac ( 1977: 120) . Dirac ( 1977: l l l) . Schultz (2003 : 1 8 . ve 1 9 . böl ümler) . � Ga lison (2003 : 238) . Skorupski ( 1988) . Mill Bilimin ( 1892) . 48 ogasına d aır en önemli görüşleri, İkinci ve Üçüncü Kita p'tadır. (2 1 . Böl üm). Dirac ( 1977 : l l l) . Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs 1963, s. 6. Bkz. http://www. uh.edu/engines/epi426.htm (erişim 51 a ri hi 27 Mayıs 2008). Nahin ( 1987: 27, n. 23) . Heaviside otobiyografisini V
•
581
[g tamamlamad ı .
Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs 1963, s . 4. Mühendisleri n ullandığı ve Dirac'ı n da bir m ühendisl ik öğrencisi olarak okuduğu bi r diğer mühendisl i k kestirme numarası da, ders kitapları ndan birinin eki nde mevcut (Thomalen, 1907) . Dirac'ı n gerilim diyagramları nı çalıştığı i ki kita p Popplewell � � ( 1907) (özel likle 5. Böl üm'e bkz.) ve Morley ( 19 19) (özellikle 6. Böl üm'e bkz.) idi . � Dirac ( 1977 : 1 13). "Oyunboza n" 1920 sonba harı nda Dirac'ın hacası olmuştu. 56 irac'ı n ka rneleri Dirac Belgeleri'nde, 1/ 10/16 (FSU) . Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs 1963, s. 13. Dirac'ın Latince � � yeterl iği olmaması Cam bridge'e lisansüstü öğreni m içi n kabul edi lmesine engel değildi, fakat orada lisans öğrencisi ol ması na engel olurdu. Warwick (2003 : 406 n.); Vi nt ( 1956) . � Charles Di rac'tan mektup, 7 Şubat 192 1, STJOH N . Dirac sı nava 1 6 Hazi ran 1921'de girdi . Sı nav kağıtları 60 i ra c Belgeleri'nde, 1/ 10/ 1 1 (FSU) . Dirac'tan St John's Kolej i yetkilileri ne mektup, 13 Ağustos 192 1, � � STJOH N . ı.:-:J Boys Smith ( 1983 : 23) . Ca mbridge'de öğrenci olara k yaşamanın � maliyeti içi n çok daha yüksek bi r rakam Howatth ( 1978 : 66) tarafı ndan veril miş: Yaklaşı k 300 Sterl in. Charles Dirac'tan mektup, 22 Eyl ül 192 1, STJOH N . � St John's Koleji'nden Cha rles Di rac'a imzasız mektup, 27 64 ylül 192 1, STJOH N . Gönderen kişi mektubunu şöyle biti rmiş: "[Ne yapacağınıza] ka ra r vermeden önce oğl unuzun eline geçecek toplam meblağı bana bi ldirme nezaketinde bulunursa nız ne yapabi leceği konusunda daha faydalı tavsiyeler verebi liri m . " Bi rleşi k Krallık bayrağı . İngi ltere, İskoçya ve İrlanda'nın kutsal � azizleri George, Andrew ve Patrick'i n si mgesi olan üç ayrı haç işareti nin bi rleşti ri l miş hal idir. 1801 yıl ı nda n iti ba ren kullanılmaktadır - e. n . 53
582
� b
ıg
Adı "H ükmet Britanya" a nlamına gelen, 1740'ta bestelenmiş askeri marş; orduyla, özel likle donanmayla ilişki lendiri l i r - ç. n. İngiltere kökenli bi r Protesta n tari katı ve mensupla rı . Bi rçok Qua ker bağnaz ol mamakla, açı k görüşlü, bili mden yana ol makla övünür - ç. n.
583
4. BÖLÜ M EYLÜ L 1921-EYLÜ L 1923 (Sayfa 5 1 -58)
Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs ı963, s. 9 . Dirac'ı n matemati k sınıfı nda ki ilk dönemine dair anılar, E.G. r:J � Armstead'i n Richard Dal itt'e mektupla gönderdiği hatıraları ndan. Söz konusu öğretim üyesi Horace Todd idi . Dirac ( ı977 : ı ı3); Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs ı963, s . ıo. Dirac'la röportaj, AHQP, ı Nisa n ı962, s. 3 . � � Dirac bu konuyu muhtemelen G.B. Matthews'un � Projective Geometry ( ı9 ı4) kita bı nda n öğrendi, yayı miayan Longmans, Green a nd Co. Bu kita p bel l i ki onun için çok değerl iydi, zi ra gençliğinde a l ı p ölene kadar sa kladığı az sayıda kita bı nda n bi riyd i . Kul landığı nüsha kendi özel kütüphanesi nde sa klanıyor, Dirac Kütüpha nesi, Florida Eyalet Üniversitesi . Di ra c dört tane saf matematik dersi aldı : "Koni k şeki l ler 6 � geometrisi; düzlem eği kliklerinin difera nsiyel geometrisi", "Cebi r ve trigonometri; diferansiyel ve integra l kal kül üs", "Koni k şeki ller a nal iti k projektif geometrisi" ve "Diferansiyel denklemler, uzay geometri ." Bristol Üniversitesi'nin ı922-23 dönemi müfredatı na bakı nız, BRISTU . Di ra c dört tane uygulama lı matemati k dersi aldı : "Parçacıkların 7 � ve katı cisim leri n temel dinamikleri", "Grafi k ve a nalitik statik; hidrostati k", "Parçacıkların ve katı cisimleri n dinamikleri" ve "Temel potansiyel teorisi ve elektrik ve ma nyetizma a lanında ki uygulamaları ." Bristol Üniversitesi'nin ı922-23 dönemi müfredatı na bakı nız, BRISTU . Narman Jones'un ( ı92ı'den ı925'e kadar Tüccar Gi rişi mci ler �8 Okulu'nda okudu) Richa rd Dal itz'e ı980'1erde aktardığı ta nıklığı . Dal itz'le özel i letişi m . Dirac'la röportaj, AHQP, ı Nisan ı962, s. 8 ve 6 Mayıs ı963, s. � ı o. Q Özel görelil iğe da ir dersler yapıldığı sı nav soruları arasında bu l!!!ı konunun da yer al ması ndan çıka rılabi l i r. Bkz. Dirac Belgeleri, ı/ ıO/ ı S ve ı/ ıO/ıSA (FSU) . "Komütatif olmayan (İietmez)" [" non-commuti ng"] teri mi
[!]
584
1920'1eri n sonra ki kısmı nda Dirac tarafı ndan ortaya atıldı. Ca han ( 1989 : 10-24); Farmelo (2002a : 7-12) . Hasse'den Cunni ngham'a mektup, 22 Ma rt 1923, STJOH N . Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs 1963, s . 14. Dirac 14 ambridge'e ilk gidişi nde Cunni ngham'la ta nışmıştı . Warwick (2003 : 466, 467, 468, 493 ve 495). Stanley (2007: 148); ayrıca bkz. Cunningha m ( 1970: 70), 16 TJOH N . Ebenezer Cunningham'ın Ronald Hasse'ye mektubu, 16 Mayıs � l!!ı 1923 ve Dirac'ın James Wordie'ye mektubu, 2 1 Temmuz 1923, STJOH N . Devlet Bi l imsel ve Endüstriyel Araştı rmalar Dai resi'nin verdiği burs teknik olara k, a raştırmaya devam bursuydu. Dirac'ın Cambridge'deki ilk yı lları nda Wordie onun danışmanı oldu. Dirac'tan a nne-babası na ka rtpostal, 25 Ekim 1926 (DDOCS) . Dirac yakın arkadaşlarının babası nın bu jesti nin önemi nden pek Q @ çok kez söz etti . Buna ta nık olanlarda n bazıları, Kurt H afer, 2 1 Şubat 2004 ta rihli görüşmede; Leopold Halpern, Şubat 2006'da bi r görüşmede ve Nandar Bal izs 24 Temmuz 2002'deki görüşmede. Her ki lisenin kendi kendini yönetmesini savunan Protestan � mezhebi mensubu - ç.n .
585
S . BÖLÜ M E KİM 1923 - KASIM 1924 (Sayfa 59-8 1)
[!]
�
�7
Gray ( ı925 : ı84-5) . Boys Smith ( ı983 : ıo) . � Cambridge öğrenci lerinin dergisi The Granta'nın o � dönem çı kan sayıları na bakınız; mesela "The Proctor on the Granta" şi iri, ı9 Eki m ı923. Boys Smith ( ı983 : 20) . Dirac öğrenciyken kaldığı izbe yerlere ait ki ra makbuzları nı � � sa klamış. Ba kınız, Dirac Papers, ı/9/ ıO (FSU) . Dirac'ı n Victoria Sokağı 7 numaradaki ev sahi besi Miss Josephi ne Brown idi, Ekim ı923'ten Ma rt ı924'e kada r onda kaldı . ı924'ün Nisan-Hazi ran ayla rı a rasında Mi lton Sokağı ı nurna rada i ka met etti . Lisa nsüstü öğreniminin son yıl ı nda ise Alpha Sokağı 55 nurna rada oturdu. Kolej kayıtları yemekleri ni burada yediğini gösteriyor: Kolejdeki biri nci dönemi nde yemek faturası 8 Sterlin ı7 Şi lin ıo Sent; ya ni orada yemek yiyen diğer öğrenci lerle aşağı yukarı aynıydı (STJOH N) . Miss Brown'ı n makbuzla rında "yemek pişi rme" veya "gıda temini" içi n herhangi bi r ücret görünmüyor. STJOH N belgeleri nden, ı8 Aralık ı920'de verilen şu öğün, Di rac'a sunulan mönüye ti pi k bi r örnek: "Yaba ni tavşan çorbası 1 Haşlanmış koyun eti 1 Patates, şalgam ezmesi, tereyağlı havuç 1 Krep 1 Zencefi lli çörek 1 Sıcak ve soğuk turta 1 Hamsi yumurtası ." Aç kal mış olmasa gerek. Monica Di rac'la görüşme, 7 Şubat 2003 . Mary Dirac'la görüşme, 2 ı Şubat2003 . Dirac'ı n kullandığı �9 keli meler "kendime cesaret vermek." John Crook'la görüşme, ı Mayıs 2003 . Boys Sm ith ( ı 983 : 7) . [!!] Cambridge öğrenci leri dergisi The Granta'nın o 12 a rnanki sayı ları na bakı nız. Werskey ( ı978 : 23) . Snow ( ı960: 245). Ayrıca bakı nız Dirac ( ı977 : ı ı7) . � Needham ( ı976 : 34) . 586
Sta nley (2007: Bölüm 3), özel likle s. 121 -3; arman and Glymour ( 1980 : 84-5) . Hoyle ( 1994: 146) . de Bruyne, N . ; Hendry içinde ( 1984 : 87) . � Bu tanım özel likle Snow ( 1960) ve Cathcart'tan 19 2004 : 223) a l ı ndı . Wi lson ( 1983 : 573). � Oli phant ( 1972 : 38) . Mott ( 1986: 20-2); Hendry ( 1984 : 126) . � � Ol iphant ( 1972 : 52-3). Cari Gustav Jung, "extrovert" (dışa dönük) 24 e "i ntrovert" (içine ka pa nık) keli meleri ni İngiliz dil ine 1923 yı lında kaza ndı rdı . "Naval diary, 19 14-18. Midshipman" ("Donanma günlüğü, 19 14� � ı 918. Deniz yarsubayı"), Patrick Blackett, s. 80- ı . Meti n Giovanna Blackett tarafı nda n nezaketle temin edi ldi . Nye (2004: 18, 24-5) . Boag ve diğerleri ( 1990 : 36-7); Shoenberg ( 1985 : 328-9). Boag ve diğ. ( 1990: 34) . � Çukovski'nin ilk kitabı ola n Ti msa h 19 17'de 29 ayı mland ı . Bu bi lgi için Aleksey Kojevni kov'a m üteşekki rim . Chadwick, Ka pitsa'nın bu laka ba dair ilk açı kla ması nı daha sonra şöyle anlattı : Rutherford'ta çal ışmaları üstüne konuşurken Kapitsa her zaman kafasının ısırı l ı p kopa nlacağından korkuyordu (Chadwick belgeleri, II 2 1 1 CHURCH ILL) . Chadwick diğer açı klamaları kabul etmedi (örn . Boag ve diğ., 1990 : l l) . Keynes'ten eşi Lydia'ya mektup, 3 1 Eki m 1925, Keynes arşivi, � JMK/PP/45/ 190/3/ 14'ten JMK/PP/45/ 190/3/ 16'ya (KING'S © 2008) . h:l Spruch ( 1979 : 37-8); Ga rdiner ( 1988 : 240) . Ayrıca bkz. The ı!!ı Cambridge Review, 7 Mart 1942; Boag ve diğ. ( 1990: 30-7) . � Pa rry ( 1968 : 1 13). Ka pitsa'nın V. M. Molotov'a mektubu, 7 Mayıs 1935, çevirisi Boag 16
587
e diğ . içi nde ( 1990: 322) . Bkz. H ughes (2003), Kısı m ı . Chi lds, W., Scotland Yard, Başkomiser 35 ambridge, Mayıs 1923, KV2/777, UKNATARCH I . Werskey ( 1978 : 92); Brown (2005 : 26, 40) . Ka pitsa ta rafından ida re edilen Kapitsa Kul übü'nün 37 oplantı ları na da ir 1933'e ve 1934'ün ilk i ki dönemine ait anıları için Ma urice Goldha ber'a teşekkür ederi m . Blackett ( 1955) . Dirac'tan kartposta l, 16 Ağustos 1925 (DDOCS) . Mesela bakınız, annesinden Di rac'a mektuplar, 26 40 ki m ve 16 Kasım 1925, 2 Hazira n 1926, 7 Nisan 1927 : Dirac Belgeleri, 1/3/5 ve 1/3/6 (FSU) . r:-:ı Ra msay MacDona ld'ı n İşçi Partisi hükümeti bi r azı nlık ı!!ı hükümetiydi, varlığı diğer i ki parti nin en azı nda n bi rinin desteğini almasına bağlıydı . Hükümetin ılımlı tutum unu bu durum kısmen açıklıyor. Dirac'a annesi nden mektup, 9 Şubat 1924, Dirac Belgeleri, � 1/3/3 (FSU) . 1924 dolayları nda bi r mektupta Felix, 2 Sterlin 10 Şi lin haftalık Q � ücret istiyor. Dirac Belgeleri, 1/6/3 (FSU) . r:-:ı Mürşidin ismi ta m olarak bel l i deği l . Fel ix'e yazdığı 25 Eyl ül 1923 � tari hli mektup ve 2 1 Eyl ül ta rihli bi r başkası, Dirac Belgeleri, 1/6/6 (FSU) içi nde . Felix'in mektuplaştığı kişi nin teasafisi üzeri ne nasi hatleri nden dolayı Peter Ha rvey'e ve Doğu felsefesini takip eden birinin gözünden mürşidin mektuplarının tonuna işaret ettiği içi n Russel l Webb'e teşekkür ederi m . Dirac i l e röportaj, AHQP, ı Nisan 1962, s . 5-6. � Cunni ngham ( 1970 : 65-6) . Compton heti mlemesi, "Compton Sees a New Epoch 47 n Science" başl ı klı yazıda n, New York Ti mes, 13 Mart 1932 . Ei nstein ( 1949), Schilpp ( 1949 : 47) içi nde . 33
588
Hodge ( 1956: 53) . Dirac'ı n Cambridge'de matemati k ve il irnde etkilendiği ilk şeylere dair ayrı ntı lar Da rrigol, ( 1992) son böl üm ünde. Cunni ngha m, E., "Obituary of Henry Ba ker", The Eagle, 57: 8 1 . � � Dirac ( 1977: 1 15-16) . Edinburgh Mathematica l Notes, 4 1 , Mayıs 1957. Akta ran Darrigol ( 1992 : 299-300) . ıg Moore ( 1903 : 201); Baldwi n ( 1990: 129-30) . 53 oore'nin sa natı n a hiakla i l işkili rolüne dai r kavrayışı daha önce Hegel ta rafından, a rdında n da onun halefieri nce tasarlanmıştı . Moore bu konumu Vi ktorya dönemi düşünürü Henry Sidgwick'ten aldığı faydacı şemaya uyarlar. John Stuart Mi l l, "da ha yüce" hazların büyük değeri kavramıyla Moore'u öncel er. Budd'un, Ka nt'ı n güzelliği tecrübe ettiği kavramı ta rifine göre � � bu, "haya l gücüyle anlağın, bi rbi rleriyle gösterdikleri ahenkle çift tarafl ı olarak hızlanan (ve böylece keyifli hale gelen) oyunudur" (2002 : 32) . Boag ve diğ. ( 1990 : 133). Ei nstein'da n Hei nrich Zangger'e mektup, 26 Kası m 19 15. � Bu ve Dirac'ı n 1948'e kada r yaptığı bütün yayınların 57 eniden basımı Da litz ( 1995) . Dirac'la röportaj, AHQP, 7 Mayıs 1963, s. 7. � Orwell ( 1946: 10) . Evelyn Wa ugh ( 1903-1966) Ca mbridge Üniversitesi'ne 0 � çok benzeyen Oxford Üniversitesi'nden mezun önemli bi r İngiliz romancı . Brideshead Revisited romanında genç üniversite öğrenci lerinin hayatı üzeri nden, yuka rıda adı geçen ka rakterlerden Cha rles Ryder'ın gözünden Roma Katol ikl iği'ni işler ç. n. Sağlam bi r i nsa nda bir hastalığın bel i rti leri ni ortaya çıka racak �b maddelerin çok düşük dozlarda veril mesiyle hastalıkları n tedavi edi lmesi esası na dayanan a lternatif tıp yöntemi - ç. n. İngiliz kari katürcü William Heath Robi nson ( 1872-1944) . ıg Türkiye'deki Zi hni Si nir karikatürleri ne benzer son derece basit 49
c
589
r:;ı
ı!!ı
� e
sonuçlar almak üzere tasa rlanmış ka rmaşı k maki nelerle ilgili ka rikatürleriyle ta nınır - e. n. İskoç ası l l ı ABD'l i Wil bur Gunn'ın ( 1859-1920) 1906 yıl ı nda İngiltere'de kurduğu lüks otomobi l şirketi ve markası . 1947 yıl ı nda Aston Manin ta rafından satın a l ı ndı - e. n. Ukrayna ası l l ı ABD'l i Mada m Blatavtsky ( 183 1-189 1) ta rafından kurulmuş ola n teasafi akı m ı na bağl ı insanları ifade eden teri m (Batı teosofisi). Hareket nokta ları H i nt mistisizmi, okültizm ve ezoterik bilgi lerdir. Tüm di nleri n amacının ilahi olana ulaşmak olduğunu, dolayısıyla her dinin, ha kikati n bi r parçasına sahip olduğuna i nanırlar - e. n.
590
6. BÖLÜ M ARALIK 1924-KASIM 1925 (Sayfa 83- 100)
Cunni ngha m'ı n Dirac içi n yazdığı refera ns, Nisan 1925. Dirac'ın üstün öğrenci lik [senior studentshi p] başvurusunda bul unması için temin edilmiş, 185 1COMM. Annesinden Di rac'a tarihsiz mektup, Mayıs 1924 dolayları . � Dirac, Mikail Yortusu (güz) döneminde New Court'un bi rinci � katında H 7'de ka lıyordu. Da ha sonra başka odalara taşındı : 1925'i n Lent (kış) ve Paskalya dönemlerinde New Court E12 numaralı odada; 1927'nin Mikail Yortusu döneminden 1930'un Paska lya dönemine kada r New Court A4 numaralı odada; 1930 Mikail Yortusu döneminde Second Court C4'te; 1936 Mikail Yortusu'ndan 1937 Mikail Yortusu'na kadar ise New Court IlO'da ka ldı . Dirac'tan Max Newma n'a mektup, 13 Ocak 1935, Newman � a rşivi, STJOH N . Annesinden Di rac'a mektup, ta rihsiz, Kasım 1924 dolayları, � Dirac Belgeleri, 1/3/3 (FSU) . W&T Avery Ltd . "Teknik Müdür"ün (ismi veri l memiş) mektubu, � 10 Ocak 1925, Dirac Belgeleri, 1/6/3 (FSU) . Dirac'la röportaj, AHQP, ı Nisan 1962, s. 5; Salaman ve �7 Salaman ( 1986 : 69) . Fel ix'i n mezartaşındaki ölüm ta rihi olan 5 Ma rt 1925 tarihinin doğru olduğunu fa rz ediyorum; ölüm belgesi nde ölüm ta ri hi bunun bir gün sonrası ola ra k yazı l mış. Nell teyzesinden Di rac'a mektup, 9 Mart 1925, Dirac Belgeleri, � 2/ 1/ 1 (FSU) . Express a nd Sta r (Much Wenlock'ta yerel gazete), 9 Ma rt 1925; � Bristol Evening News, 27 Mart 1925. Q Mary Di rac'la görüşme, 2 1 Şubat 2003; Monica Di rac'la l!!!ı görüşme, 7 Şubat 2003 . Leopold Halpern ile 18 Şubat 2003 ta rihli görüşmede Halpern Dirac'ın Felix'in i nti ha rı ndan çok canı yandığı içi n bunun üstüne konuşamadığı yorumunu ya ptı . Bristol Evening News, 9 Ma rt 1925 . [!!] [gl Bristol Evening News, 10 Mart 1925. Dirac bunu sı k sık söylerdi . Bu hisleri Sa laman ve
[!]1
59 1
Salaman ( 1986 : 69) içinde kayıtlı . Ya kı n dostu Leopold Halpern da bundan oldukça ha bersiz ola ra k Dirac'ı n ona bunu söylediğini anlattı ( 18 Şubat 2002 tari hli görüşme) . Annesinden Dirac'a mektup, 4 Mayıs 1925, Dirac Belgeleri, � � 1/3/4 (FSU) . Dirac dostları na içi ni döktüğü zaman bunda n hep bahsetti, hatta çocukları na da anlattı . Q Flo, "In Memoria m . To Fel ix" ("Felix Anısı na") şi iri ni 5 Mart � 1938'de yazdı . Şi ir Dirac Belgeleri'nde, 1/2 1 12 (FSU) . Dirac'a annesi nden mektup, 22 Mart 1925, Dirac Belgeleri, � 1/3/4 (FSU) . Felix Dirac'ı n ölüm belgesi, kayıt tari hi 30 Mart 1925. � Leopold Hal pern'la görüşme, 18 Şubat 2003 . Christi ne Teszler'le görüşme, 22 Ocak 2004. Dirac'ı n ele a ldığı problem şuydu: Eğer ışık 20 ompton'ın dediği gibi fotonla rdan ol uşuyorsa, bu dola nan yüzeyinde Güneş'i n parçacıklar elektronlarla çarpışma lardan nası l etkilenecekti r? Mehra ve Rechenberg ( 1982 : 96) . � Dirac ( 1977 : 1 18) . C.F. Weizsi icher; French ve Kennedy ( 1985 : 183-4) 23 çı n d e . Pa is ( 1967 : 222) . Pa is, Bohr'un tuhaf konuşma sanatının ca nlı � � bir tasviri ni sunup, "Bohr'un, insan asla düşündüğünden daha açık konuşmama lı kuralı"na di kkat çekiyor. Bohr'dan Rutherford'a mektuplar, 24 Mart 1924 ve 12 Temmuz � � 1924, UCAM Rutherford arşivi . Elsasser ( 1978 : 40-1). � ı Nisa n 1962 tarihli bu AHQP röportaj ında (s. 9) ve 26 27 azi ran 196 1'deki röportajda (Van der Waerden 1968 : 41), Dirac orada ol madığını söylüyor, ama başka yerde orada olduğunu söylemiş (Dirac 1977: 1 19). � Heisenberg, BBC Horizon programı "Li ndau"da Kapitsa @ Kul übü'nde yaşadıkları nı ve Fowler'la rda ka ldığını a nlatıyor, refera ns 72/2 15/6025. Kayıt 28 Hazi ran 1965'te, Dirac'ı n yanında .
592
ya pı lmış. Başvuru ı85ıCOMM'da kayıtl ı . Dirac'a a nnesi nden mektup, babasının da katkısıyla, 30 azi ran ı925, Dirac Belgeleri, ı/3/4 (FSU) . Annesinin söylediğine göre başvuru ilanı Times H igher Education Supplements'ta yayımlanmış. Bu ispatlı nüsha Di ra c calgeleri'nde, 2 ı ı 4/ ı (FSU). Bu maka lenin İngil izce çevi risi, kua ntum mekaniğinin erken 32 önem tari hinin diğer önemli makaleleriyle bi rlikte Van der Waerden'de ( ı967) tekra r bası ldı . Dirac ( ı977 : ı ı9) . Flo Dirac i le röportaj, Stockhol ms Dagblad, ı O Ara l ı k ı933. � Darrigol ( ı992 : 29 ı-7) . Dirac ( ı977: ı2ı). Albert Einstei n'dan Pa ul Ehrenfest'e 37 ektup, 20 Eylül ı925, Mehra ve Rechenberg içi nde ( ı982 : 276) . Di ra c ( ı977 : ı2ı -5) . Dirac ( ı977 : ı22) . Burada ki X ve Y, kısmi difera nsiyel denen türün 40 atemati ksel ifadeleri . Burada önemli olan, Poisson parantezi nin biçimi ile AB - BA çı karma işlemi a rası nda ki yüzeysel benzerli k. Eddi ngton ( ı928 : 2 ı0) . Elsasser ( ı978 : 4ı). Fowler'ın Nisan ı925'te ı85ı Fua rı Kraliyet 43 omisyonu'na hita ben Dirac için yazdığı referans, ı85ıCOMM. Dal itt ve Peierls ( ı986: ı47) . Öğrenci, Si r Joseph Larmor i le � doktora yapa n Robert Schlapp'tı . Va n der Waerden ( ı960) . � Oppenheimer'dan Fra ncis Fergusson'a mektuplar, ı Kası m 593
ve 1 5 Kası m 1925; Smith ve Wei ner ( 1980 : 86-9) içinde. Bi rd ve Sherwi n (2005 : 44) . Dirac'a annesi nden mektup, 16 Kası m 1925 ("buz küpü" 4 asviri ni 24 Kası m'da Di rac'a yazdığı başka bi r mektupta tekra r ediyor), Dirac Belgeleri, 1/3/4 (FSU) . Heisenberg daha sonra, Dirac'ı n kuantum mekaniği üzerine ilk Q � makalesi ni okuduğunda, bunu yazanın önde gelen bi r matemati kçi olduğunu düşündüğünü anlattı (BBC Horizon programı, "Li nda u", refera ns 72 1215/6025) . � Frenket ( 1966: 93) . � Born ( 1978 : 226) . Dirac'a Heisenberg'den mektup, 23 Kası m 1925, Dirac 52 elgeleri, 2 1 1/1 (FSU) . � Heisenberg'in Dirac'a yazdığı mektupların hepsi şi mdi Dirac � Belgeleri'nde, 2 1 1/ 1 (FSU) . Beller ( 1999 : Bölüm 1); ayrıca ba kınız Farmelo (2002a : 25-6) . � Çevi ren : Özdemi r Nutku, İş Kültür Yayınları . � r.J Bell i bir süre çal ışm ış olan üniversite öğreti m � üyeleri ne veri len ücretl i seya hat izni, sabbatica l . Genel likle bi r yıl sürer ve başka bir üniversitede a raştırma ya pa ra k değerlendirilmesi beklenir - ç.n.
594
7 . BÖLÜ M ARALIK 1925-EYLÜ L 1926 (Sayfa 1 0 1 - 1 13)
Ei nstein'da n Michel Besso'ya mektup, 25 Aralık ı925, a ktaran Mehra ve Rechenberg ( ı982 : 276) . Ei nstein'da n Ehrenfest'e mektup, ı2 Şubat ı926, aktaran Mehra � ve Rechenberg ( ı982 : 276) . Bokulich (2004) . Dirac ( ı977 : ı29) . � Slater ( ı975 : 42) . Jeffreys ( ı 987) . Bird ve Sherwin (2005 : 46) . Oppenheimer'la röportaj, AHQP, ı8 � Kasım ı963, s. ı8. "The Cambridge Review" ve "Topics of the Week': ı 4 Mart ve � ı2 Mayıs ı926. Dirac'a annesi nden mektuplar, ı6 Mart ı926 ve 5 Mayıs ı926, 10 [!Q] Dirac Belgeleri, ı/3/5 (FSU) . Morga n ve diğ. (2007 : 83); Annan ( ı992 : ı79-80); Brown 11 [!!] (2005 : 40 ve Bölüm 6); Werskey ( ı978 : 93-5). Akta ran Brown (2005 : 75) . � Wi lson ( ı983 : 564-5) . Morga n ve diğ . (2007: 84) . Morgan ve diğ . (2007 : 80-90) . Di ra c Belgeleri, 2 ı ı2 (FSU) . Bu tarif, Kapitsa'nın üç sene önceki 17 endi doktora mezuniyet töreni ne dair anlatı m ı nı takip ediyor, törenin işleyişi değişmem işti . Bkz. Boag ve diğ . ( ı990: ı68-9) . Dirac'a a nnesinden mektup, 28 Hazi ran ı926, Dirac Belgeleri, � ı/3/5 (FSU) . Q Ca mbridge gazeteleri Temmuz'da arka a rkaya gelen sıca ktan � ölümleri haber veriyordu. Bkz. Cambridge Da ily News, ıs Ağustos ı926, şehirde son üç yı lın en sıca k günü.
[!]
595
Dirac, ışıma tayfı nın Kal küta'da öğrenci olan ve o zamana kada r � tanınmaya n Satyendra Bose tarafı ndan üreti len bi r türevi ni di kkatle ça lışmıştı . Bu türevin neden işlediğini pek anlayan yoktu . Einstein, Bose'nin fi kirleri ni gel iştirerek şimdi i kisi nin adıyla a nılan bi r teori üretti . Dirac'tan a nne-babası na kartposta l, 27 Temmuz 1926, DDOCS. Fermi'den Di rac'a mektup, Dirac Belgeleri 2/ 1/3 (FSU) . � Greenspan (2005: 135) ; Schücking ( 1999 : 26) . � Di rac'a a nnesinden mektup, 2 Eki m 1926, Dirac 2 elgeleri 1/3/6. Mott ( 1986: 42) . 20
596
8. BÖLÜ M EYLÜ L 19 26-0CAK 1927 (Sayfa 1 15 - 1 29)
[!]1 � @]
�
Wheeler ( 1998 : 128-9). 24 Nisa n 1932'de, Jim Crowther da bi r a kşamüstü çayı sı rası nda Bohr'dan buna benzer bi r fıkra duyduğunu yazmıştı (Crowther'ı n Bohr'la buluşması na dair notlarının bi ri nci kitabı, s. 99-100 [SUSSEX]) . Crowther'i n Bohr'la bul uşmasına dair notlarının biri nci kitabı, 24 Nisan 1932, s. 96-101, SUSSEX. Ayrıca John Chara p'ı n Di ra c hakkı ndaki yazısı na bakı nız, The Listener, 14 Eylül 1972, s. 33 1-2 . Crowther'ı n Bohr'la bul uşması na dai r notlarının bi rinci kita bı, s. 99, SUSSEX. Dirac ( 1977 : 134) . Bohr'un sözleri (Nicht um zu kritisieren aber nur um zu � � lernen), Dirac tarafı nda n akta rılmış ( 1977 : 136) . Dirac'tan ebeveynine mektup, ı Eki m 1926 (DDOCS) . � Dirac'tan Ja mes Wordie'ye mektup, 10 Aralık 1926, ı.!ı STJOH N; Dirac ( 1977: 139) . "Kendi sesinin tınısı nı severdi" ifadesi, John Slater'ı n John Van Vleck'e yazdığı 27 Temmuz 1924 ta rihli mektuptan a l ı ndı, John Cla rke Slater belgeleri APS. Ayrıca bkz. Cassidy ( 1992 : 109). Crowther notları, s. 99, SUSSEX. Dalga, matemati kte ka rmaşı k fonksiyon ola ra k geçiyor, 10 a ni herhangi bi r noktada dalga nın i ki kısmı var, bi ri gerçek, diğeri sana l . Herhangi bi r noktada, dalga nın i ki kısı mla da i lişki l i olan "büyüklüğüne" dalga nın katsayısı (modülü) deniyor. Born'a göre kuantumu belli bir noktanın yakınındaki küçücük bi r bölgede bul ma i hti mali, da lganın katsayısı nın karesiyle i lgil i . Pa is ( 1986 : 260-1). Heisenberg ( 1967: 103-4) . Oppenheimer'la röportaj, AHQP, 20 Kası m 1963 . � Weisskopf ( 1990: 71). Dirac i le röportaj, AHQP, 14 Mayıs 1963, s. Garff (2005 : 308-16, 428-3 1). 597
Monica Dirac'la görüşme, 3 Mayıs 2006. Aktaran Garff (2005 : 3 1 1); Dirac'la röportaj, AHQP, 14 18 ayıs 1963, s. 9. Mai ler ( 1963). Dirac Eddi ngton'ın The Mathematica l Theory of Relativity 20 Matemati ksel Görelilik Teorisi) ( 1923) kita bı nı çalışı rken de bu fonksiyona ihtiyaç hissetmişti . ı 90. sayfada Eddington kuwetsiz matemati k kul lanmış ve bu duruma bi r dipnotla di kkat çekmiş, Dirac da bu dipnotu okumuştu. Başka türl ü matematik bakı mında n anlaşı l maz olan bir bi li msel denklemin anlam kazanması için delta fonksiyonunun gerekl i olduğu durumlardan biriydi bu. Dirac'la röportaj, AHQP, 14 Mayıs 1963, s. 4. Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs 1963, s. 4. Heaviside ( 1899 : 238-42. kısı mlar) . � Lützen (2003 : 473, 479-8 1). Heisenberg'le röportaj, AHQP, 19 Şubat 1963, s.
[!Z]
� ı.eı
62.
Di ra c ( 1962), Macarista n Bi limler Akademisi Raporu, KFKI-1977-
Ei nstein'da n Paul Ehrenfest'e mektup, 23 Ağustos 1926; bkz. � Pais ( 1982 : 441). Dirac bunu Florida Eya let Üniversitesi'nin 24 Kasım 1970'te � � yayı mladığı bi r bası n açı klamasında söyledi; Dirac Belgeleri, 2/6/9 (FSU) . Dirac'a a nnesi nden mektuplar, 19 Kası m, 26 Kası m, 2 Ara l ı k, 9 � @ Aralık 1926, Dirac Belgeleri, 1/3/6 (FSU). � Charles, Di rac'a başka mektupla r da yazmış olabilir. Eğer � öyleyse, Dirac bunları saklamamış: Bu da sı ra dışı bir durum, zira ailesiyle yazışmalarının büyük bölümünü saklamış gibi görünüyor. Dahası, Dirac'ın annesi nin sı k sı k yazdığı mektuplar ba basından mesajlar da taşıyor, bu da babanın oğl uyla anne üzeri nden iletişim kurduğuna işaret ediyor; bu türden aile yazışmaları nda sı kça ya pı lan bi r şey. Dirac'a babası nda n mektup, 22 Aralık 1926, Dirac Belgeleri, � 1/ 1/7 ( FSU) . �
598
Dirac'a a nnesi nden mektup, 25 Ara l ı k 1926, Dirac Belgeleri, /3/6 (FSU) . Mehra ( 1973 : 428-9). Dirac'ı n ebeveyni ne gönderdiği ka rtpostal, 10 Ocak 1927, 33 DOCS. Slater ( 1975 : 135). Elsasser ( 1978 : 91). � Born (2005 : 88) . "En deri n düşünür": Dirac ( 1977: 134) . � "En olağanüstü bi lim kafası . . . ": Crowther 38 otları, s. 2 1, SUSSEX. "Ma ntık dahisi" yorum u, Bohr'la röportajda n, AHQP, 17 Kası m 1962, s . 10. İki a l ı ntı da Crowther notları ndan, s. 97, SUSSEX. "PAM Dirac a nd the Discovery of Quantum Mecha nics", 40 arneli kolokyumu, 20 Ocak 2003, http : / / arxiv.org/ PS_cache/qua nt-ph/pdf/0302/030204 ı vl .pdf (erişi m tarihi 24 Eylül 2007) . 1969-1974 yı lları arasında BBC ka na lında Monty Python's Flyi ng Circus adlı komedi dizisi yapan, derin izler bıra kmış İngiliz komedi grubu - ç. n. 31
0
�
599
9 . BÖLÜ M OCAK 1927- 1927 İLKBAHAR! (Sayfa 1 3 1141)
Bi rd ve Sherwi n (2005 : 62) . Bernstei n (2004: 23) . Bird ve Sherwi n (2005 : 65) . Cario'ları n ev adresi Giesmarlandstrasse ı idi . r:ı � Bkz. Oppenhei mer'la röportaj, AHQP, 20 Kası m 1963, s. 4. Michal ka ve Niedhart ( 1980: 1 18). � Frenkel ( 1966 : 93) . Gustav Born'la röportaj, 6 Nisa n 2005. � Frenkel ( 1966 : 93) . Weisskopf ( 1990 : 40) . Bi rd ve Sherwin (2005: 56, 58) . Mensur Götti ngen'deki 11 l ışkanlığına gönderme ya pan Frenkel'a ( 1966: 94) bakı nız. Ayrıca Peierls'a ( 1985 : 148) bakı nız. Opponhehner'la röportaj, AHQP, 20 Kası m 1963, s. 6. Oppenheimcr'la röportaj, AHQP, 20 Kası m 1963, s. l l . � Del brück, M . ( 1972) "Homo Scientifıcus According to 14 eckett" http ://www. ini. unizh.ch/ IVtobi/fun/max/ del bruckHomeScientificusBE s. 135 (erişim tari hi 13 Mayıs 2008) . Greenspan (2005 : 144-6) . Elsasser ( 1978 : 71-2) . Raymond Birge'den John Van Vleck'e mektup, 10 Ma rt 17 927, APS. Elsasser ( 1978 : 51). � Frenkel ( 1966 : 96) . Del brück ( 1972 : 135). 1
600
Wigner ( 1992 : 88) . Mill'in yorumu Mill'de ( 1873 : Bölüm 2) . Oppenheimer'la röportaj, AHQP, 20 23 asım 1963, s. l l . � Göttingen'de bul unduğu dönemde Dirac, anlaşılan Bohr'la � ya ptı kla rı konuşmalar üzeri ne teorisi ni, atomları n kuantum sıçramaları ya pa rken yaydıkları ışığa başarıyla uyguladı . Bkz. Weisskopf ( 1990: 42-4) . Pa uli'den Heisenberg'e mektup, 19 Eki m 1926, yeniden bası mı 25 � Herma nn ve diğ. ( 1979). Ayrıca bkz. Beller ( 1999 : 65-6); Cassidy ( 1992 : 226-46) . Heisenberg ( 1971 : 62-3). Heisenberg bu ilkeni n enerji ve zaman ile teknik olarak 2ı ka nonik eşleni k değişkenler" diye bi linen diğer nicelik çiftleri için de geçerl i olduğunu gösterdi . � Öğrencileri n sevdiği bir yürüyüş yol uydu bu. Mesela bkz. Frenkel @ ( 1966: 92) . 5 Nisan 1927'de Dirac anne-ba basına bu yolun bi r ka rtposta lını göndererek yürüyüşten söz etti (DDOCS) . Dirac ta rafından yapılan konuşma, 20 Eki m 1976, "Heisenberg's 29 � Infl uence on Physics" ["Heisenberg'i n Fiziğe Etkisi") : Dirac Belgeleri, 2129 1 19 (FSU); ayrıca ba kınız, Dirac'la röportaj, AHQP, 14 Mayıs 1963, s. 10. French ve Kennedy'de ( 1985) ta mamlayıcı l ı k üzeri ne yazıya � ı!Qı bakı nız, örn. Jones, R.V. "Complementa rity as a Way of Life': s. 320-4; ayrıca Bohr'un aile arması nın çizi mine bakı nız, s. 224. Dirac'la röportaj, AHQP, 10 Mayıs 1969, s. 9. @!] Eddi ngton ( 1928 : 2 1 1). Bu kita p, fizi kteki son görüşler 32 · zerine 1927'nin Oca k ayından Mart ayına kadar verdiği bi r dizi derse dayanan bi r derleme . Eddi ngton ( 1928 : 209-10) . Dirac ( 1977 : 1 14) . Dirac Belgeleri, 2/28/35 (FSU) . Seminer 30 Eki m 35 972'de yapıldı . Bkz. Farmelo (2005 : 323) . 60 1
10. BÖ LÜ M 1927 İLKBAHARI- E KİM 1927 (Sayfa 1431 5 2)
Oppenheimer'la röportaj, AHQP, 20 Kası m ı963, s. 5 . � Greenspan (2005 : ı37) . Goodchild ( ı985 : 20) . Bu sözleri Dirac yazmış ol masa hı � bile, buradaki hissi paylaşıyordu; bkz. von Weizsacher'la röportaj, AHQP, 9 Haziran ı963, s. ı9. Dirac ( ı977 : ı39); Greenspan (2005: ı4ı). r;ı Greenspan (2005 : ı42) ve von Meyenn ve Schücki ng (200ı : � 46) . Söz konusu öğrenci Otto Heckmann'd ı . Boys Smith'in yorumu, St John's Koleji, Cambridge'den eski bir arkadaşı olan Peter Godda rd'la ya ptığı sohbetten, 5 Temmuz 2006. Bursla ilgi l i bilginin kaynağı Angela Kenny, arşivci, ı85ı Fua rı � Kral iyet Komisyonu (e-posta, ı o Aralık 2007) . Dirac'tan Ja mes Wordie'ye mektup, 28 Şubat ı927, STJOH N . � Dirac'a a nnesinden mektup, 28 Hazi ran ı928, Dirac � Belgeleri, ı/3/8 (FSU) . Greenspan (2005 : ı45) . [!Q] Greenspan (2005 : ı46) . Dirac'a annesi nden mektup, 7 Nisa n ı927, Dirac 11 el gel eri, ı ı3/7 (FSU) . Dirac'a a nnesi nden mektup, 20 Mayıs ı927, Dirac Belgeleri, [gl ı ı3/7 (FSU). Dirac'a annesinden mektup, 6 Ocak ı 927, Di ra c Belgeleri, ı/3/7 Q � (FSU) . Dirac'a annesi nden mektup, ıo Şubat ı927, Dirac Belgeleri, � ı/3/7 (FSU) . Dirac'a a nnesi nden mektup, 20 Mayıs ı927, Dirac Belgeleri, � ı/3/7 (FSU) . Dirac'a annesi nden mektup, c. 26 Mart ı927, Dirac Belgeleri, � ı/3/7 (FSU) . Flo bu sı nıflardan tanıdığı bi rkaç ada mla a rkadaşl ık ermekten � l!!ı hoşlanıyordu, hatta bunlarda n bi ri olan Alma nca konuşan sigorta 602
memuru Bay Montgomery'yi ("Monty") Dirac'la da tanıştı rd ı . Dirac'a a nnesinden mektup, 18 Mart 1927, Dirac Belgeleri, 1/3/7 (FSU) . Bu hatı ralar 1980'1erde Richa rd Da litz'e aktarılm ıştı . Dirac'tan Ma nci Balazs'a mektup, 7 Nisa n 1935, DDOCS. Dirac'tan Manci Ba lazs'a mektup, 17 Hazira n 1936, 20 DOCS. Adresleri Hunti ngdon Sokağı 173 numa raydı . Fen ( 1976 : 161); � � Boag ve diğ. ( 1990: 78) . Konferans L'l nstitut de Physiology Solvay au Parc Leopold'da, � � 24-29 Ekim ı 927'de yapıldı . John Lennard-Jones'tan (Bristol Üniversitesi) Cha rles Lefubure'e � � (Solvay görevl isi) mektup, 9 Mart 1928, SOLVAY. Bkz. http ://www. maxborn. net/index.php?page=filmnews � � (erişi m ta rihi 13 Mayıs 2008). � Heisenberg ( 1971 : 828); Heisenberg'le röportaj, AHQP, 27 � Şubat 1963, s. 9. Otelin yeri, konfera ns idarecisi nin Dirac'a yazdığı mektupta bel i rti lmiş, 3 Eki m 1927: Dirac Belgeleri, 2 1 1 1 5 (FSU) . � Dirac ( 1982a : 84) . Heisenberg'le röportaj, AHQP, 27 Şubat 1963, s. 9. � Heisenberg ( 1971 : 85-6) . 1850'1eri n başları nda Punch dergisinin sivri dilli 29 aza rı Douglas Jerrold, tartışı lan feminist yaza r Ha rriet Ma rti neau'ya dokunduruyordu: "Tanrı yoktur, Harriet Marti nea u onun [dişi] peygamberidir." Bkz. A. N . Wi lson (2002), The Victorians, Londra : H utchinson, s . 167. Dirac Belgeleri, 2/26/3 (FSU) . @!] Dirac ( 1977 : 140) . Dirac ( 1977: 141).
603
1 1 . BÖLÜ M KASIM 1927- 1928 İLKBAHAR! (Sayfa 153161)
�4
[Zl
Mönü, Kolej kayıtlarından, STJOH N . Crowther ( ı970: 39) ve Cha ra p ( ı972) . � Dirac'la röportaj lar, AHQP, ı Nisan ı962, s. ı5; 7 � Mayıs ı963, s. 7-8. Dirac o zama nki amacı na dair çel işkili a nlatımlar sundu. Bi r a nlatımında, "Eiektrona dair tatmi n edici bi r görel i l i k teorisi nası l elde edi l i r?" sorusuna cevap a radığını söyledi (Dirac ı977: ı4 ı). Başka bir anlatı m ı nda ise, "Ağır basan amacım ola bi lecek en basit türden parçacığa, tahmin edi lebi leceği üzere spinsiz ci nsten bi r parçacığa da ir tatmin edici bi r görel ilik teorisi elde etmekti" dedi . Dirac bu ikinci sözleri "Sommeıfeld Atomba u un Spektralinen II 539. ı8" başl ı klı tek sayfa l ı k bi r yazıya kaydetmişti, Di ra c Belgeleri içi nde, 2ı22 ı ı5 (FSU). ı977 a nlatımını kullanmayı tercih ediyorum çünkü bu Dirac'ı n düşünüşüne dair kendisi tarafı ndan sağlanmış, dikkatle hazı rlanmış bi r ta ri hçeye elimizde buluna n en ya kı n şey. Fa rmelo (2002a : ı33). Dirac'ı n ı970'1er ve ı980'1erde verdiği dersler için aldığı � notla ra bakınız: 2ı28/ ı8-2 ı29/52 (FSU) . H uxley'i n İngiltere Bi limi Gelişti rme Derneği ı870 başkanlık konuşması, H uxley ( ı894) içinde . Dirac da benzer ifadeler kullanıyor: "Yeni bi r fikri ortaya atan kişi her za man, bu fi kri ortadan kaldıracak gel işmeler olması nda n bi raz korka r" ( ı977 : ı43). Dirac'la röportaj, AHQP, 7 Mayıs ı963, s. ı4; Dirac ( ı977 : ı43). Darwin'den Bohr'a mektup, 26 Ara l ı k ı927 (AHQP) . Rosenfeld'le röportaj, AHQP, ı Temmuz ı963, s. 22-3 . [!!] Mehra ( ı973 : 320) . Yetenekl i genç fizikçi Rudolf Peierls, 12 enklemi bi rkaç gün çal ıştı ktan sonra bi le, "Neyle ilgili olduğuna da ir bi r şeyler sezmeye başladım, ama tek kelimesi ni a nlaya mıyordum" diyor. Peierls'ta n Hans Bethe'e mektup, 4 Mayıs ı924, a ktaran Lee (2007b : 33-4) . 604
Florida State University Bul letin, 3 (3), ı Şubat ı978. � Slater ( ı975 : ı45) . Darwin'den Di rac'a kartpostal, 30 Eki m ı929, Dirac 15 elgeleri, 2 ı ı ı9 (FSU) . Dirac ı927-28'in Mikail yortusu ve Lent dönemlerinde kuantum ı.::ı � mekaniği dersleri verdi ve bunlar içi n ıoo Sterli n ücret aldı : Sekreterl i kten Matemati k Fa kültesi'ne yazılan mektuba bakı nız, ı6 Hazi ran ı927, Dirac Belgeleri, 2 ı ı ı4 (FSU). Crowther daha sonra, ı9SO'ye geli ndiğinde Komünist Pa rti'den � l!!ı ayrılmış olduğunu doğruladı, fakat ne za man ayrıldığı açı k değ i l . Bu bilgi içi n Alan Jones'a teşekkür ederi m . Q Cl i ppi ng, a l ı ntı layan Cha rles Dirac, Dirac Belgeleri, ı ı ı2ıs � (FSU) . The Ti mes, 5 Eki m ı93 ı, s. 2 1 . Bu özlü yazı, Di rac'ı çal ışmaları Q � hakkı nda konuşmaya i kna etmeyi başardığı anlaşı lan bi r gazeteci tarafı ndan yazı lmış. "Mul ling over the Universe with Pa ul Dirac", Andy Lindstrom � @ tarafı ndan ya pı lan röportaj, Ta I la hassee Democrat, ıs Mayıs ı983. Dirac'a annesinden mektup, 26 Ocak ı 928, Di ra c Belgeleri, � � ı ı3/8 (FSU) . Ayrıca bakı nız, Di rac'ta n a nne-ba bası na ka rt, ı Şubat ı928 (DDOCS) . Crockford'un Clerical Dictiona ry'si nde [Din Adamları Sözlüğü] � � ( ı947) Piskopos Whitehead maddesi ne ba kı nız, s. ı4ı6. Ayrıca bkz. Bil l ington Harper (2000: ı ıs-26, ı29-33, 293-5) . Bayan Whitehead'le ilgili alıntılanan tarif s. ı4S'te. Isabel Whitehead'in evinin ta rifi ne da ir bi lgi içi n Isabel Whitehead'in torunları Ol iver Whitehead ve merhum David Whitehead'e teşekkür ederi m . Oxford ve Cambridge üniversiteleri nde, öğretim üyelerinin � yemek yediği salonun adı, high table - ç. n. Sessizli k yemini etmeyen ancak gerekmedi kçe konuşmayı uygun � bul maya n ve Nursialı Benedi kt'in ( 480-547) "çalış ve dua et" d üsturuna göre yaşayan bir Katal ik tari kat - e.n.
605
1 2 . BÖLÜ M NİSAN 1 9 28-MART 1 929 (Sayfa 1 63 - 1 74)
[!]
Kojevni kov ( ı993 : 7-8) . � Peierls ( ı98S : 62-3). Kojevnikov (2004: 64-S) . r:ı Ta mm'dan eşine mektup, 4 Ma rt ı928, � Kojevni kov içi nde ( ı993 : 7) . "Bütün lale tarlaları çiçeklenmiş": Di rac'ta n ebeveyni ne ka rt, 29 � Nisan ı928 (DDOCS) . [Leiden] deniz seviyesi nin altında ve kanallar neredeyse sokaklar kadar çok": Di rac'ta n ebeveyni ne ka rt, 29 Hazi ran ı927 (DDOCS) . Ta mm'dan eşine mektup, ta rihsiz, Kojevni kov ( ı993 : 8) . � Casimir ( ı983 : 72-3). Brown ve Rechenberg ( ı987: ı28). r:J Heisenberg'den Pa uli'ye mektup, 3 ı Temmuz � ı928, Kronig ve Weisskopf içi nde ( ı964) . Peierls ( ı987: 3S). Bu aniatı mda Peierls tiyatroya girmişler diye Q l!!!ı hatırl ıyor fakat Di rac'a yazdığı ı4 Eyl ül ı928'de yazdığı mektuptan (Lee [2007 : SO]) operaya gitti kleri anlaşı l ıyor 20. yüzyı l başı Prusya nezaket kuralları na da ir yorumları için Profesör Olaf Breidbach'a teşekkür ederi m . Born ( ı978 : 240) ve Greenspan (200S : ı s ı -3) . [!!] [gl Schücki ng ( ı999 : 27) . Bohr Ga mow'a Western filmierindeki kovboyla rın 13 · ta nda rt ismi nden dolayı "Joe" adını taktı, Bohr bu fi lmleri pek severdi (Igor Ga mow'la görüşme, 3 Mayıs 2004) . Ayrıca bkz. Reines ( ı972 : 289-99; s. 280'e bakınız); Mott ( ı986 : 28) . ı.:ı Yegane istisna, Dirac'ı n Rutherford'un öğrencisi J.W. Hardi ng'le � birlikte yazdığı makaledir "Photoelectric Absorption i n Hydrogen Li ke Atoms", Ocak ı932. � Gamow ( ı970: ı4) . � Wigner ( ı992 : 9-ıs). Ga briel Dirac'ı n Ma nci Di rac'a mektubu, S Eyl ül ı940 : 606
Herkesi n (Prof [Max) Born, Morris [Pryce) ve Ba ba m [Paul Dirac)) Johnny von Neumann'ı n dünyanın en iyi matemati kçisi olduğunu söylemesi ilgi ni çekebi l i r" (DDOCS) . Fermi ( 1968 : 53-9). Wigner ( 1992 : 37-43) . Pat Wigner'la görüşme, 12 Temmuz 2005. Dirac 18 Temmuz 1928'de anne-babasına şöyle 21 azmış: "Burada orman geceleri ateşböcekleriyle dol u. Harz Dağları'nın zi rvesi ne çı ktı m" (DDOCS) . Dirac'ı n eşi ona da ha sonra şöyle yazacaktı : "Güzel ma nzara � � seni, güzel bir kitabın beni etki lediği gibi etki liyor sanki", 12 Ağustos 1938 (DDOCS) . Dirac'a a nnesinden mektup, 12 Temmuz 1928, Dirac Belgeleri, � 1/3/8 (FSU) . � Si ndair ( 1986: 32-3). Dirac'tan Tamm'a mektup, 4 Ekim 1928, Kojevnikov ( 1993 : � �l O) . Konfera ns 5 Ağustos'ta n 20 Ağustos'a kada r deva m etti . Brendan (2000: 24 1). Sa laman ve Sa laman ( 1986: 69) . Bu yazıda Dirac'ı n bu 27 ecrübenin tari hi olara k 1927'yi verdiği akta rıl ıyor; bu mümkün değil zi ra o yı l Rusya'ya gitmedi . Önce gem iyle Konstanti nopol is'e (ertesi sene adı [resmi olarak � @ e .] İstanbul olarak değişti ri ldi) gitti, orada n Ati na ve Na pal i üzeri nden Ma rsilya'ya geçti, sonra da Fra nsa'yı kat ederek eve döndü. Bristol'e 10 Eyl ül Pazartesi günü va rmayı planl ıyordu (Dirac'ta n anne-ba basına mektup, 8 Eyl ül 1928, DDOCS) . Dirac'a a nnesi nden mektup, 28 Ekim 1928, Dirac Belgeleri, � � 1/3/8 (FSU) . Konuşmanın bi r nüshası a rşivin bu dosyası nda . Ara l ı k ortası nda Dirac Klei n'ı n yazdığı bi r makaleyi okudu. Klein, � ı!Qı Dirac denklem inin bi r elektron demeti nin bir engele fı rlatı lması halinde, gönderi len demetteki elektron sayısından daha fazlasının ya nsıtılacağını öngördüğünü gösteriyordu . Ya ni, tenis topu tenisçinin raketine çarptı ktan sonra raketten bi r değil birkaç topun dönmesi gibi ol uyordu. 11
607
Howarth ( 1978 : 156) . Ca mbridge Review, 29 Kası m 1929, s. 1 53-4. Ayrıca, Ti mes 32 iterary Supplement'taki coşkul u değerlendi rmeye bakınız, 24 Ekim 1929 . L.J. Mordeli'ın Dirac'a yazdığı mektup taslağı, 4 Temmuz ı 928, � � Dirac Belgeleri, 2/ 1(7 (FSU) . � Mott ( 1986: 42-3). Jeffreys'ten Di rac'a mektup, 14 Ma rt 1929, Dirac Belgeleri, 35 /1/8 (FSU) . St John's Di rac'ı matematiksel fizi kte öğretim görevl iliğiyle � � ödül lendirdi, bu konum onun, verdiği dersi n sunum u dışı nda bütün va kti ni a raştırmaya ayırmasına imkan veriyordu. Demosthenes (MÖ 384-322) : Anti k Atina kenti nin önemli bi r � devlet adamı . H itabet sanatındaki üstün başa rısıyla meşhurdur ç. n. a
608
1 3 . BÖLÜ M N İSAN 1929-ARALIK 1929 (Sayfa 175- 185)
Dirac'tan Oswa ld Veblen'e mektup, 2 1 Mart 1929, LC, Veblen a rşivi . Scott Fitggerald ( 193 1 : 459) . Dirac'tan Veblen'e mektup, 2 1 Mart 1929, LC, Veblen arşivi . � Dirac'ı n günl ükleri (DDOCS) . Fellows ( 1985); gi rişe ve sonuca bakı nız. �6 Bohr'un Crowther'a yaptığı yorum, Crowther tarafı nda n 24 Nisa n 1932'de kaydedilmiş, Crowther arşıvı, SUSSEX, defterlerin Il. cildi, s. 96-7. Bu hatıranın pek çok yeniden a nlatımından biri içi n ba kınız, Infeld ( 1941 : 171). Roundy'nin ölümünün ertesi günü Wisconsi n State Journa l'da � onun hakkında çı kan yazıya ba kı nız, lO Ara l ı k 197 1 . Maka lenin tamamı Kragh'da ( 1990: 72-3) yeniden yayımlandı . � Orij i nali Dirac Belgeleri'nde, 2/30/ 1 (FSU) . Wisconsin State Journal'ın mi krofil m kayıtla rı i nceleni nce yazının � ı Nisa n ile 29 Mayıs 1929 arası nda yayı mianmadığı ortaya çıkıyor (30 Mayıs'a a it mi krofi lm kayıp) . Va n Vleck ( 1972 : 7-16; ba kı nız s. 10- 1 1) . "Fizik dersi vermek, Nisa n ve Mayıs 1929" karşı lığı Dirac'a 11 a pılan ödemeleri n kaydı WISC'de. Ziyareti nin başla ngıcı nda, 10-16 Nisan'da Di ra c neredeyse bi r haftası nı Iowa Üniversitesi'nde geçi rdi . Dirac Madison'dan 27 Mayıs'ta ayrı lıp, Minnea polis, Ka nsas City Q � ve Winslow, Arizona üzerinden Büyük Ka nyon'a gitti . Akta ran Brown ve Rechenberg ( 1987 : 134) . Bu yazı Dirac ve Q � Heisenberg'i n 1929'daki geziye hazırl ıkları na ve gezinin kendisi ne dair pek çok ayrıntı içeriyor. � Mehra ( 1973 : 8 16) . Brown ve Rechenberg ( 1987: 136-7) . Leopold Hal pern'la görüşme, 18 Şubat 2003 . Brown ve Rechenberg ( 1987: 139-41).
[!]1
609
[!!]
1
Heisenberg 1929 gezisinde n döndüğünde ua ntum camiasının en ıyı pinponcusu ol muştu, von Weiszicher'le röportaj, AHQP, 9
Temmuz 1963, s. l l . Mehra ( 1973 : 8 16) . Mehra ( 1972 : 17-59). Jako o dönemde Japonya'da kıyafetlere koku vermek 21 çi n yaygı n olarak kullanıl ıyordu. Hea rn ( 1896: 3 1n). � Dirac takvimini Ta mm'a yazdığı 12 Eyl ül 1929 tari hli � mektubunda anlatıyor, Kojevnikov ( 1993 : 29); Brendan (2000: 234) . Dirac'a a nnesinden mektup, 6 Temmuz 1929, Dirac Belgeleri, � 1/3/ 1 1 (FSU). Dirac'a a nnesinden mektup, 6 Mayıs 1929, Dirac Belgeleri, � 1/3/ 10 (FSU). Dirac'tan a nne-babası na kartposta llar, 1929 sonbaharı, DDOCS. Oppenheimer'la röportaj, 20 Kasım 1963, s. 23 (AHQP) . � � Fitzgera ld (193 1 : 459). Dirac ( 1977: 144) . Kojevni kov (2004 : 56-9) . Pais, A. ( 1998 : 36) . � Di rac'tan Bohr'a mektup, 9 31 ra lık 1929, NBA. Dirac'a a nnesi nden mektup, l l Ekim 1929, Dirac Belgeleri, � � 1/3/ 10 (FSU). İmla Flo Dirac tarafı nda n kullanı ldığı hal iyle verildi . Dirac 19 Aralı k'ta evde ol mayı planlıyordu (Dirac'ta n ebeveyni ne ka rtposta l, 27 Kası m 1929, DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 26 Şubat 1936 (DDOCS) . � 0 Isambard Ki ngdam Brunel ( 1806-1859) : Bi r İngiliz � mühendisi . Ülkeni n ilk büyük demi ryol u olan Büyük Batı Demi ryol u ve ilk pervanel i transatianti k gemi de da hil ol mak üzere, köprüler, tüneller, rıhtımlar gibi çok sayıda önemli mühendislik projesi gerçekleşti rerek, kökl ü pek çok mühendisl ik 610
problemi ne yeni likçi çözümler üretti - ç. n.
611
14. BÖLÜ M OCAK 1930-ARALIK 1930 (Sayfa 187- 200)
[!] �2
�5
Cavendish Laboratuvarı Arşivi, UCAM . Şi iri n elektrona bi r sevgililer günü kartı olarak yazıldığı anlaşıl ıyor. Dirac, "Symmetry i n the Atomic World", Ocak 1955. Bu benzerliğe yer veren m üsvedde Dirac Belgeleri'nde, 2127/ 13 (FSU). Al ı ntılayan Kragh ( 1990 : 101). Ga mow ( 1970: 70); Di rac'ta n Tamm'a mektup, 20 Ma rt r:ı � 1930, Kojevnikov içinde ( 1993 : 39) . 16 Şubat 1935 Cumartesi günü, Va n Vleck Di rac'ı Bostan'da bi r si nemaya "Disney Günü"ne götürdü. Van Vleck'i n "Dirac Miki Fa re'ye bayı ldı" yorumunu taşıyan belgeler, AMS'deki Van Vleck evrakı içi nde. Dirac'ı n formülü n =
- loy2 [log2
( z F: ( "V ;... ;
· � ) )]
·vF: ;.. ; .. . v 2 .
·
1
burada ( . . . ) parantezi n defa karekök alınacağını ifade ediyor. H i kayeyi akta ran Casimir ( 1984 : 74-75), Dirac'ı n sadece üç tane 2 kullanarak oyununun bütün tadını kaçırdığını anlatıyor. Formüldeki si mgelerin hepsi matematikte yaygı n kullanılan simgeler, dolayısıyla Dirac'ın formülü oyunun kurallarına gayet uygun. Dirac'tan a nne-babası na mektup, 20 Şubat 1930 (DDOCS) . Dirac'a annesinden telgraf, 22 Şubat 1930, Dirac Belgeleri, � 1/3/ 12 (FSU) . Dirac'a annesi nden mektup, 24 Şubat 1930, Dirac Belgeleri, � 1/3/ 12 (FSU). Dirac'ı n Kra liyet Cemiyeti'ne üyelik sertifikası cemiyeti n i nternet Q l!!!ı sitesi nde mevcut. 3 1 Ara l ı k 1929'de cemiyete kayıtlı buluna n 447 üyenin isi mleri, Kraliyet Cemiyeti 193 1 Yıl l ığı'nda veri lmiş. Dirac'a annesi nden mektup, 24 Şubat 1930, Dirac Belgeleri, [!!] 1/3/ 12 (FSU). Hasse'den Di rac'a mektup, 28 Şubat 1930, Dirac Belgeleri, [gl 2/2/ 1 (FSU) . Arnold H itchings'ten Bristol Eveni ng Post'a mektup, 14 Aralık Q � 1979 . 612
ı935'te Dirac a ra basını değiştirdi . Dirac Belgeleri, ı/8/2 (FSU) . John Crook'la görüşme, ı Mayıs 2003 . � � Mott ( ı986: 42) . Dirac'ı n bu adeti iyi bi linir. Tı rmanış hacası 11 amm'ın, ka rısı na yazdığı 27 Mayıs ı93 ı tari hli mektupta açıkça a nlatılmış, Kojevnikov ( ı993 : 55) . Aynca bkz. Mott ( ı972 : 2). Monica Dirac'la görüşme, 7 Şubat 2003; ayrıca bkz. M . Dirac � (2003 : 42). Taylor Sen'den mektup ( ı986: 80) . Howarth ( ı978 : ı04) . � Mesela bkz. Dai ly Telegraph , ı2 Şubat ı930, Manchester 20 uardian, ı2-ı8 Şubat ı930. Peierls ( ı987: 36) . Dirac'a a nnesinden mektup, ı2 Hazi ran ı930, Dirac 22 elgeleri, ı/3/ ı2 (FSU). � Kojevni kov ( ı993 : 40), Di rac'ta n Tamm'a mektup üzerine not, 6 � Temmuz ı930. The Gua rdian, "World Conference of Scientists': 3 Eyl ül ı930. � � Bu ha beri m uhtemelen Crowther yazm ış. � Ross ( ı962) . � Konuşmanın yeri ve saati İngiltere Bil i m i Geliştirme Derneği �{ British Association for the Advancement of Science) kayıtları nda, BOD. Del brück ( ı 972 : 280-ı). Science News Service raporu Dirac Belgeleri'nde, 2/26/8 28 FSU) . New York Times, ı o Eyl ül ı932. A 1 m a n ca quatsch kelimesini "cra p" ("zı rva") olarak 30 evird i m . Bu hatı ranın benzer bi r başka versiyonu Guido Beck röportaj ı nda a nlatı lıyor, AHQP, 22 Nisa n ı967, s. 23. � Dirac'ı n konuşmalarından memnun kal maya n en yetenekl i ı!!ı öğrencilerden biri, Freeman Dyson, şöyle diyor: "Kua ntum meka niği öğreneceğim i uma rak Dirac'ı n kitabını okudum ama hiç tatmin edici 613
bulmadım." Dyson'da n e-posta, 19 Ağustos 2006. Nature, Ci lt 127, 9 Mayıs 193 1, s. 699. Pa ul i'nin yorumu Kronig ve Weisskopf'ta ( 1964 : 1,397-8). � Ei nstein ( 193 1 : 73) . Keyif okumalığı hi kayesi : Woolf ( 1980: 261); 3 Nerede benim Dirac'ı m?" hatırası Ta llahasse Democrat'tan, 29 Kası m 1970. Hoyle ( 1994: 238) . Freeman ( 199 1 : 136-7) . � Aktaran Chara p ( 1972 : 33 1). Ta mm'dan Di rac'a mektup, 13 Eylül 1930, 39 ojevni kov içi nde ( 1993 : 43) . Ei nstein ( 193 1 : 73) . Ei nstein'ı n New York'a gel i nce yaptığı yorum, l l Aralık 41 930, LA Ti mes ha beri, 12 Ara l ı k 1930, s. 1 . Dirac'tan Ta mm'a mektup, 29 Ara l ı k 1930, Kojevnikov ( 1993 : r::J � 48-9) . Kemble'dan Garrett Bi rkhoff'a mektup, 3 Mart 1933 (AHQP) . � Dirac 17 Ara l ı k 1932'deki yemeğe katı ldı, Dirac Belgeleri, 44 /79/6 (FSU) . Q Ka pitsa'dan annesine mektup, 16 Ara l ı k 192 1, Boag ve diğ . � içi nde ( 1990 : 138-9). Da Costa Andrade ( 1964: 48) . � Da Costa Andrade ( 1964: 162). Cavendish yemek kayıtla rı (CAV 7/ 1) 1930, s. 10 48 UCAM) . Cavendish yemek kayıtları (CAV 7/ 1) 1930, s. 10 (UCAM) . � Snow ( 193 1). Snow ( 1934) . Dirac kitapta yer a lıyor onun 51 örüşleri nden bazı ları da kayna k bel i rtil meden akta rıl ıyor. Bkz. Snow ( 1934 : 97-8 ve 178-83) . 6 14
Chandrasekhar'da n babası na mektup, 10 Ekim 1930, a ktaran � Mi ller (2005 : 96) . Dirac'a a nnesi nden mektup, 8 Kası m 1930, Dirac Belgeleri, � 1/3/ 13 (FSU). İngil izce konuşulan ülkelerde, özel likle bi r şeyin bitiminde sı kça r;ı � söylenen, İskoçça eski bir şa rkı . İsmi "eski za manlar hatırı na" a nlamına geliyor - ç. n. �
615
1 5 . BÖ LÜ M 193 1 İLKBAHARI- MART 1932 (Sayfa 20 1221)
Dirac'a annesinden mektup, 2 7 Nisan ı93 ı, Dirac Belgeleri, ı/4/ ı (FSU) . Dirac'ı n Bristol'den ıs Nisan'da ayrıldığı anlaşı l ıyor (Dirac'ta n anne-ba basına mektup, ıs Nisa n ı93 ı, DDOCS) . Dirac'tan Van Vleck'e mektup, 24 Nisa n ı93 ı, AHQS. Ka pitsa Kul übü, 2 ı Temmuz ı93 1 . Kapitsa Kul übü defterine � bakı nız, CHURCH ILL. Dirac ( ı982 : 604); Dirac ( ı978) . Mili metreni n m ilyanda biriyle (ya klaşı k olara k, bi r hidrojen r;ı � atarnundaki elektron i le proton a rası nda ki mesafe kada r) birbi rinden ayrılan, bi rbi rini çeken i ki monopal a rası nda ki kuwet, orta boy bi r elmanın ağırl ığının aşağı yuka rı on bi n katı kada rdır. Heilbron ( ı979 : 87-96) . Sherlock Hol mes The Adventure of the Bla nched Soldier hı ı.!ı ("Beyazla mış Asker Macerası", ı926) romanında bu sözleri, başka birkaç hi kayede de bunun çok benzerleri ni kullandı . "Teorici leri n teoricisi" sözü Dirac için çok kul lanı l ı r. Mesela bkz. � Gal ison (2000) . Ta mm Ca mbridge'e 9 Mayıs'ta gelip 2S Haziran'da gitti . [!Q] Fen ( ı976: ı8 ı). Crowther ( ı970: ı03) . Ta mm'dan eşine mektup, tarihsiz, y. Mayıs 12 93 ı, Kojevni kov içinde ( ı993 : S4) . Dirac'tan Tamm'a mektup, ı8 Mayıs ı93 ı, Kojevni kov içi nde � ( ı993 : S4-S) . � Werskey ( ı978 : 92) . � Annan ( ı992 : ı8 ı). James Beli( ı896-ı 97S) İskoçya'nın önde gelen 16 ı rmanışçı larından bi riydi ve Sovyetler Birl iği'ne hayra ndı . Di rac'la görüşmeye onyı llar boyunca devam etti ler. Wersley ( ı978 : ı38-49) .
[!]1
616
[!Z] �
Bukha rin ( 193 1). � Brown (2005: 107) . Di rac'a Tamm'da n mektup, l l Temmuz 20 93 1,Dirac Belgeleri, 2/2/4 (FSU) . Ev ve işyeri arama izni 408 1, 27 Ocak 193 1, KV 2 1777, � � UKNATARCHI. Dirac'tan a nne-babası na mektup, 13 Temmuz 193 1 (DDOCS) . Dirac'a annesi nden mekRip, 8 Temmuz 193 1, Dirac 23 elgeleri, 2/2/4 (FSU) . Bu konuda Di rac'tan gelen en doğruda n yorum u, a nnesinin � � Aralık 1933'te Stockhol m'den Betty'ye gönderdiği mektuptan okuyoruz: "[Dirac] bunun çok kötü olduğunu, durumu düzeltme va kti nin geldiğini söylüyor." Annesi Dirac'a yazdığı mektuplarda a ilenin evinin bakı msızl ığından sık sı k ba hsediyor. Dirac'a a nnesinden mektup, 19 Temmuz 193 1, Dirac Belgeleri, � 2/2/4 (FSU) . Dirac'a a nnesinden mektup, 20 Temmuz 193 1, Dirac Belgeleri, � 2/2/4 (FSU) . Flo'dan Betty Di rac'a ka rtposta l, ı Ağustos 193 1 : "Paul'le gemi � � seyahatindeyiz. Hava iyi, gezi güzel . Pazar saba h 06: 35'te dönüyorum . Umarı m birbiri nize iyi ba kıyorsunuzdur" (DDOCS) . � Bölgeye Buzullar Milli Parkı (Giacier Milli Pa rkı) adı e rtesi sene � verildi . Robertson ( 1985) . Mobi lya bütçesi 26.000 Dolar, halılara ayrı lan bütçe 8000 30 olar'dı . Batterson (2007: 6 12). Fi ne Hall'un şimdiki adı Jones Hall. Jacobson, N ., "Recol lections of Princeton", Robertson içi nde � � ( 1985). Pa uli'den Peierls'a mektukp, 29 Eylül 193 1, Hermann ve diğ . h:J � içi nde ( 1979). � Enz (2002 : 224-5) . New York Times, 17 Hazi ra n 193 1 . 617
Pa is ( 1986 : 3 13-17) . Brown ( 1978) . � Enz (2002 : 2 1 1). "Lectures on Quantum Mecha nics", 38 ri nceton Üniversitesi, Eki m 193 1, Dirac Belgeleri, 2)26/15 (FSU) . Notlar Banesh Hoffman ta rafından kaydedi l i p Dirac ta rafından kontrol edildi . "Dr Millikan Gets Meda l", New York Times, 5 Eyl ül 1928 . Kevles ( 197 1 : 180); Galison ( 1987 : Chapter 3, s. 86-7) . � Robert Oppenhei mer'la röportaj, AHQP, 18 Kası m 41 963, s. 16. De Maria ve Russo ( 1985 : 247, 251 -6) . Anderson'dan Millikan'a mektup, 3 Kası m 193 1, akta ra n De 43 aria ve Russo ( 1985 : 243). Bu mektupta Anderson son "az sayıda gün" içi nde elde edilen veri leri anlatıyor. Ca ri Anderson'la görüşme, l l Oca k 1979, s. 34, şurada mevcut: � � http ://oralhistories. li bra ry.ca ltech.edu/89 (erişi m tari hi 13 Mayıs 2008), s. 34. De Maria ve Russo ( 1985 : 243). Dirac'a Marti n Cha rlesworth'ten mektup, 16 Eki m 193 1, 46 irac Belgeleri, 2)2)4 (FSU) . Charlesworth Dirac'ı n lisa nsüstü yı lları nda onun kişisel danışmanıydı (tutar) ve bel li ki onu seviyordu . Daha sonra, 19 Ma rt 1935'te, "sevgi lerimi [sevgileri ni] göndermek" içi n ona mektup yazdı : O kültür dönemi içi n oldukça açık seçik bir ifade, Dirac Papers, 2)3/ 1 (FSU) . Batterson (2006 : Chapter 5) . � Brendan (2000: Chapter 4). New York Times, 14 Hazi ran 193 1 . Gamow'da n Di rac'a mektup, Hazira n 1965'te 50 azmış, Dirac Belgeleri, 2/5/ 13 (FSU) . Ayrıca bkz. Gamow ( 1970: 99) . Gorelik ve Frenkel ( 1994: 20-2) . Ayrıca bkz. Kojevni kov (2004 : � � 76) . 618
Gorelik ve Frenkel ( ı994: 50-ı). Gamow otobiyografısi nde bu � olayın kısmen tutarsız bi r a nlatımını sunuyor ( ı970) . ilk Sovyet bası mı Da litz ( ı995) içinde ayrı ntılarıyla tartışıl ıyor, � � burada kita ba yazılan önsözlerin [İngilizceye-ç.] tercümesi de var. ivanenka kita bı n değişti ril meden tercüme edil mesi taahhüdünü � � almıştı, fakat Rusça basımda kuantum mekaniğinin pratik problemlere uygula nmasına da ir bi r ek böl üm mevcut. Bu böl ümü ideolojik baskı lar sonucu Dirac'ı n mı ekiediği bel li değil . � Greenspan (2005 : ı6ı). Dirac'tan Ta mm'a mektup, 2 ı Oca k ı932, Kojevnikov içi nde 56 ı993 : 60) . Dirac matematiğin grup teorisi ve diferansiyel geometri adlı dallarını öğrenmekteydi . Oppenheimer'la röportaj, AHQP, 20 Kası m ı963, s . ı . Dirac'a a nnesi nden mektup, 9 Eki m ı93 ı, Dirac Belgeleri, 5 /2/4 (FSU) . Dirac'a a nnesinden mektup, 28/3 ı Eylül ı93 ı diye tarih atılmış, � � Dirac Belgeleri, 2/2/4 (FSU) . Dirac'a a nnesi nden mektup, 22 Aralık ı93 ı, Dirac Belgeleri, � 2/2/4 (FSU) . Brown ( ı997: 6. Böl üm). � � Cathcart (2004: 2ı0-ı2); Chadwick ( ı984 : 42-5) . Brown ( ı997: ı06) . Nicel ikleri temsi l eden sayı lar arası nda süreklilik 0 � yoksa matemati kte bunlara ayrı k sayı lar ( discrete numbers) deni r. Yani, bi r nicelik, mesela ı,oı, ı, ı ı, ı,2 gibi değil de ya lnızca ı, 2, 3 diye ifade edilebil iyorsa, ı i le 2 a rası nda başka değer alamıyorsa, bu ayrı k bir niceliktir -ç. n. Sturmabteil ung (Fı rtı na Böl üğü) : Nazi ler'i n yüksel işinde önemli � bir rol sa hibi ola n paramiliter örgüt. Mensupla rı kahverengi gömlek giydiği için "Kahverengi Gömlekliler" de deni rdi - e. n . ABD'l i meşhur m üzisyen George Gershwin'e ait, ı920'1eri n çok ıg popüler bir caz eseri - ç. n. Q Va lküreler, Richa rd Wagner'in meşhur opera eseri, Nibel ung l!!ı Yüzüğü e pi k dörtl üsünün iki nci kısm ı . Wagner ( ı8 ı3-ı883) �
6 19
müzisyenl iğinin ya nı sıra ı rkçı l ığı ve Yahudi aleyhtarl ığıyla, çağdaşı ola n Yahudi besteci lere karşı saldırılarıyla da tanınır. H itler'i n Wagner'e hayra n olduğu ve onun eserlerinde kendi haya l i ndeki Alman topl um unu bulduğu bi linir - ç. n.
620
16. BÖLÜ M N İSAN 1932-ARALIK 1932 (Sayfa 223-237)
[!] �2
Eddi ngton bu ifadeyi Leicester'da, İngiltere Bil i m i Geliştirme Derneği'nin yıl l ı k toplantısı nda kul land ı : "Sta r Birth Sudden Lemaitre Asserts", New York Times, ı2 Eylül ı933 . Oyunun Ga mow'un eşi Ba rbara tarafı nda n yapı lan İngilizce tercümesi, Gamow ( ı966: ı65-2 ı8) içinde. Prodüksiyona dair yorumlar içi n : von Meyenn ( ı985 : 308-ı3). Wheeler ( ı985 : 224) . Crowther ( ı970: ıOO) . Darwin'den Goudsmit'e mektup, ı2 Aralık ı932, APS. rwck'le röportaj, AHQP, 22 Nisa n ı967, s. 23. � Klein'la röportaj, AHQP, 28 Şubat ı963, s. � � ı8. Klein şöyle hatı rlıyor: "Heisenberg bi r keresinde ba na, birkaç sene sonra ( ı933'te) Dirac Nobel Ödülü aldığında Di rac'a kendi teorisine kendisinin i nanıp i nanmadığını sorduğunu anlatm ıştı . Dirac ona kendi son derece kesi n üslubuyla, pozitif elektronun bulunmasından bi r sene önce teoriye inanmayı bı raktığını söylemiş" (Kiein i le röportaj, AHQP, 28 Şubat ı963, s. ı8) . Cathcart (2004: ı2. ve ı3. Bölüm). Reynolds's Il lustrated News, ı Mayıs ı 932. Dai ly Mi rror, 3 Mayıs ı932 . Cathca rt (2004: 252) . Einstei n'ı n konuşması 6 11 ayıs'taydı; bkz. Ca mbridge Review, ı3 Mayıs ı 932, s. 382. Howarth ( ı978 : ı87) . Howarth ( ı978 : 224) . Sunday Dispatch'ın ı9 Kası m ı933 ta rihli haberi . � von Weizsacher'le röportaj, AHQP, 9 Hazi ra n i963, s. ı9. P. H . Wi nfield'ın Di rac'a notu, Dirac Belgeleri, 2ı2ı5 (FSU) . Sör Joseph Larmor'da n klasi kçi ve tari hçi Terrat Reaveley lover'a ( ı869-ı943) mektup, 20 Şubat ı934, STJOH N . 62 1
Infeld ( 1941 : 170) . Di rac'a annesi nden mektup, 27 Temmuz 1932, 19 i rac Belgeleri, 2/2/6 (FSU) . Dirac'a kardeşi nden mektup, 14 Ekim 1932, Dirac Belgeleri, � 2/2/6 (FSU) . Dirac'a kardeşi nden mektup, l l Temmuz 1932, Dirac Belgeleri, � 2/2/6 (FSU) . Dirac'a kardeşi nden mektup, ıs Ekim 1932, Dirac Belgeleri, � 2/2/6 (FSU) . Dirac'a annesi nden mektup, 2 1 Nisan 1932, Dirac Belgeleri, � � 2/2/6 (FSU) . Aynca, ı Hazi ra n 1932 tari hli mektubuna bakı nız. Dirac'a babasından mektup, Dirac Belgeleri, 1/ 1/ 10 (FSU) . � Maka le bi rkaç pa rçanın birleşi miydi, bi ri ni ağırlıklı olarak 25 irac, diğeri ni ağırl ı klı ola ra k Fock ve Podolsky yazmıştı, bi r parça da maka lenin yazı m süreci nde üç yazar a rası nda ki yazışmalarla gelişti . İşbi rliğinin bi r resmi, Podolsky'nin Dirac'a Harkov'dan yazdığı 16 Kası m 1932 ta rihli mektupta, Dirac Belgeleri, 2/2/6 (FSU) . Bu bilgi içi n Aleksey Kojevnikov'a teşekkür ederi m . Weisskopf ( 1990: 72-3). � Infeld ( 1941 : 172) . Los Angeles Times'da yayı mlana n, Harry Ca rr'a ait 28 azı, 30 Temmuz 1932. Anti-elektronun keşfi ne da ir daha fazla ayrıntı içi n bakı nız, �9 Anderson ( 1983 : 139-40) ve Darrow ( 1934) . Charles Weiner tarafı ndan Louis Alvarez'le ya pı lan röportaj, 14� ı!Qı ı s Şubat 1967, Ameri ka n Fizik Enstitüsü, s. 10. Von Ka rman ( 1967 : lSO) . @!] Von Ka rman ( 1967: lSO) . � Cari Anderson'la röportaj, l l Oca k 1979, internette 33 evcut, http://ora lhistories.li brary.caltech .edu/89 (erişi m ta ri hi 13 Mayıs 2008). Galison ( 1987: 90) . New York Times, 2 Eki m 1932. 622
�
Robert Oppenheimer'da n Frank Oppenheimer'a ektup, 1932 sonbaharı, Smith ve Weiner içi nde ( 1980 : 1 59) . Nye (2004: 54) . Blackett'ı n öğrencisi Frank Cha mpion'ı n anlattığı � � olay muhtemelen 193 1-32 akademik yı lında yaşand ı . Bu bi lgi için Mary Jo Nye'a müteşekkiri m . Bkz. http ://www.aps-pub.com/proceedings/ 1462/207. pdf � � (erişi m ta rihi 13 Mayıs 2008). De Maria ve Russo ( 1985 : 254) . Lord Blacken içi n ya pı lan anma toplantısı na Occhia lini'nin 40 atkısı, Notes and Records of the Roya l Society, 29 (2) ( 1975) . Dal itz ve Peierls ( 1986 : 167) . anekdotun kaynağı Maurice Pryce . Dirac'ı n Fowler'ı n "Anal iti k Dinamik" dersinde tuttuğu notla r 42 irac Belgeleri'nde, 2/32/ 1 (FSU). Q Dirac'tan Fock'a mektup, l l Kası m 1932, bana Aleksey � Kojevnikov tarafı nda n ulaştı rıldı . � Greenspan (2005 : 170) . Bristol Evening Post, 28 Eki m 1932. Dirac'a a nnesinden mektup, 26 Eki m 1932, Dirac 46 elgeleri, 2/2/7 (FSU) . Dirac'a annesinden mektup, 9 Ocak 1933, Dirac Belgeleri, 2/2/8 � � (FSU) .
623
1 7 . BÖLÜ M OCAK 1933- KASIM 1933 (Sayfa 239- 258)
IAS Arşivleri Fakülte Dizisi, Kutu 32, Dosya : "Veblen, 1933 ." De Ma ria ve Russo ( 1985 : 266 ve 266 n.). Anderson'un r:J � makalesi üniversite kütüphanesi nde 1932 sonbaha r ortasından itibaren mevcuttu . Archie Clow, Radio 3'ün Science a nd Society i n the Thi rties � (Otuzlarda Bi lim ve Toplum) progra m ı na katkı ( 1965) . Bant çözümlemesi Tri nity Koleji kütüpha nesinde, Ca mbridge . Schücki ng ( 1999 : 27) . Leon Rosenfeld'le röportaj, AHQP, 22 Temmuz 1963, s. 8. � Halpern ( 1988 : 467) . � Di rac'a Isabel Whitehead'den mektup, 20 � Temmuz 1932, Dirac Belgeleri, 2/2/6 (FSU) . Taylor Sen ( 1986) . D i rac, Cambridge Review'da yayı mlanan kitap tanıtım ı, 6 � Şubat 193 1 . von Weizsacher'le röportaj, A HQP, 9 Hazi ra n 1963, s. 19. Mary Dirac'ın kişisel belgeleri . Dirac notları 17 Ocak 1933'te 11 azmış. Dirac'tan Isa bel Whitehead'e mektup, 6 Ara l ı k 1936, STJOH N . Compte, "O ha lde e n büyük problem, topl umsa l duyuyu 13 uni çabayla, doğal durumun bencil duyuyla geldiği noktaya taşı maktır" demişti . Bkz. http ://www.bl upete.com/Literature/Biographies/Philosophy/Comte . (erişi m ta rihi 14 Mayıs 2008). Kra liyet Cemiyeti'nin genel merkezi Burl ington House'taydı . Dirac'ı n eski öğrencisi ve meslektaşı Bertha Swi rles, Dirac'ın 15 eslektaşı Douglas H a rtree'ye yazdığı 20 Şubat 1933'te bu konuşma içi n "heyecan verici" diye yazmıştı . Hartree arşivi, 1 57, CH RIST'S. Londra Matemati k Cemiyeti'nde, Kral iyet Astronomi Cemiyeti'nin ı.::ı � Burl ington House'taki yerinde, en sevdiği konu ola n "Klasik Mekanik ve Kua ntum Mekaniği Arasındaki ilişki" hakkı nda teknik bi r
[!]
624
konuşma yaptı, Dirac Belgeleri, 2/26/ ı8 (FSU) . Kel i me Physica l Review'un ı s Ma rt sayısı nda kul lanı l mıştı . ı8, � l!Zı Aktaran Pa is ( ı986: 363). Akta ran Pais ( ı986 : 363). � von Weizsacher'le röportaj, 9 Temmuz ı963, s. ı4. � Tamm'dan Dirac'a mektup, 5 Hazi ran ı933, 20 ojevnikov içinde ( ı996 : 64-5) . Dirac'la röportaj, AHQP, ı4 Mayıs ı963, s. 3 1 . Pauli'den Di rac'a mektup, ı Mayıs ı933, bakı nız Pais ( ı986 : 2 60) . Galison ( ı994: 96) . Darrow ( ı934: ı4) . � Roque ( ı997: 89-9 ı). Brown ve Hoddeson ( ı983 : ı4 ı). � Blacketi ( ı955: ı6) . � Geli-Ma nn ( ı994 : ı79) . Dirac'ı n 27 Eyl ül ı933'te 29 eningrad'da verdiği derse (Dal itz ı995: 72 ı), Ara l ı k ı933'te Dirac'ın Nobel ödülü konuşması na ve bundan sonra Dirac'ı n pozitron hakkı ndaki konuşmalarının çağuna bakınız. Blackett ( ı969 : xxxvii). @!] Gottfried (2002 : ı ı7) . Bohr'un yardımını isteyen Kapitsa'ydı . Kedrov'un 32 ktardığı yazışmaya ba kınız ( ı984 : 63-7) . Rutherford'da n yapılan a l ı ntı, Kapitsa'nın Bohr'a yazdığı ıo Ma rt � � ı933 ta rihli mektuptan, akta ra n Kedrov ( ı984 : 63-4) . h":l Anan., "Conservatism and the Young", Ca mbridge Review, 28 � Nisan ı933, s. 353-4. � Tanışma 2 ı Şubat ı933'te yapıldı ve e rtesi gün Ca mbridge � Evening News'ta ha ber oldu. Ayrıca bakınız Howarth ( ı978 : 224-5) . Anan ( ı935); Blackett'a ait deneme (Ma rt ı934'teki bi r radyo 625
� yayı nına dayalı), s. ı29-44, bkz. s. @il Werskey ( ı978 : ı68) .
ı30.
Werskey ( ı978 : ı48) . Cambridge Review, 20 Ocak ı933 . Yazı 39 ambridge Üniversitesi camiası nı, Dirac'ın kitabının Rusça çevi risinin çevi rmenleri nin ifade ettiği çeki nceler ha kkı nda ikaz ediyor. Anan. ( ı933), "The End of a Pol itica l Del usion", Ca mbridge Left, � ı ( ı ) : ıo-ıs; s. ı2. Dai ly Hera ld, ıs Eyl ül ı933, s. ıo. McGucken ( ı984: 40-ı). l!!l Dirac'a annesi nden mektuplar, 20 Temmuz ve 22 Temmuz r:-:J �1933, Dirac Belgeleri, ı/4/3 (FSU). Dirac'a annesinden mektup, 8 Ağustos ı933, Dirac Belgeleri � ı/4/3 (FSU) . r:-:ı Dirac'tan annesi ne kartpostallar, Eylül ı933'ten iti ba ren � (DDOCS) . Dirac'tan Ta mm'a mektup, ı9 Haziran ı933, Kojevnikov ( ı993 : � � 67) içi nde; ayrıca bkz. Ta mm'dan Dirac'a 5 Hazira n ı933 tari hli mektup (Kojevnikov ı993 : 64) . Beck'le röportaj, AHQP, 2 2 Nisan ı967, APS, s . 23 . Konak Ara l ı k ı93 ı'de Bohr'a verildi, Bohr ve ai lesi buraya 47 932 yazı nda taşı ndılar. Bohr'un yatı l ı ilk m isafi rleri ı2 Eyl ül ile 22 Eyl ül ı932 a rasında orada ka lan Ernest Rutherford ve eşiydi . Bu bi lgi için Finn Aaserud ve Fel icity Pors'a teşekkür ederi m . Pa rry ( ı968 : ı ı7) . Casimir ( ı983 : 73-4) . Dirac'ı n Margrethe Bohr'a mektubu, 49 4 Eyl ül ı933, N BA. Dirac'ı n Margrethe Bohr'a mektubu, 24 Eylül ı933, NBA. Dirac'ı n Bohr'a mektubu, 20 Ağustos ı933, N BA. ıg Fitzpatrick ( ı999 : 40-ı). Conq u e st ( ı 986 : Sonsöz) . � M . Dirac ( ı987 : 4) . 626
Anne Kox, "Een kwi kkolom i n de Amsterdamse estertoren: De natuurkunde in de jaren dertig", mevcut: http : / / soliton.science.uva.nli nternette kox/jaa rboek.htm l ( 14 Mayıs 2008) . Dirac'tan Bohr'a mektup, 28 Eylül 1933, N BA. Margrethe Bohr'dan Di rac'a mektup, 3 Eki m 1933, N BA. Ehrenfest'i n Bohr, Einstein ve James Franck, Gustave 58 ergloc, Abra m Joffe, Phi l i pp Kohnstamm ve Richard Tol man adlı fızi kçi lere mektubu, 14 Ağustos 1933, N BA. Ehrenfest'i n kendini öldürmeden bir gün önce yazdığı bi r başka i nti har mektubu 2008'de ortaya çı ktı : Bkz. Physics Taday, Hazi ran 2008, s. 26-7. Roque ( 1997: 101 -2) . Heisenberg'den Pa uli'ye mektup, 6 Şubat 1934, Hermann 60 e diğ . ( 1979) içi nde. Dirac şaşkı nl ığını Dai ly Mi rror'dan bi r muhabire söyledi . 13 61 li!] Kası m 1933 tarihli ha bere bakı nız. Taylor ( 1987: 37) . Ödülü alan en genç deneyci, yi rmi beş yaşındayken onu 63 azanan Lawrence Bragg'di, hala da öyle. Dirac'ı n ödülü alan en genç teorici olma rekoru (üç ayl ı k farkla) 1957'de T. D. Le tarafı ndan kı rı ldı . 10 Kası m 1933 ta rihinde ha ber Dai ly Mai l, Dai ly Telegraph ve ı.:-:J � Manchester Guardian'da çı ktı; Da ily Mirror ha beri ertesi gün verdi . Sunday Dispatch, 19 Kası m 1933. � Dirac'tan Bohr'a mektup, 28 Kası m 1933, NBA. � Greenspan (2005 : 242). Ma urice Goldhaber, Dirac'ı n 67 · dül al masının "hari ka bir haber" olduğunu söylediği nde Born'un surat astığını anlatıyor. Maurice Goldhaber'le görüşme, 5 Temmuz 2006. � Ca mbridge Review, 17 Kası m 1933; Brown (2005 : 120) . Ayrıca � bkz. Stansky ve Abra hams ( 1966: 2 10-13). Yürüyüşten bi rkaç gün önce sosyal istler ve pasifistler Cambridge'deki Tivol i Sineması'nda suarede vata nsever fi lm Savaşa n Donanmamız'dan (Our Fighti ng 627
� a
Navy) çı kan seyirci lerle çatışmışlardı . Bu kavga şehrin ana sohbet konusu olarak, Ateşkes Günü yürüyüşüne ilgi duyul ması nı garanti ledi . Hz. İsa'nın Havari leri nden ol mamakla beraber H ıristiyanlığı ka bul etti kten sonra yayıl ması için en çok ça ba gösteren aziz - ç. n.
628
18. BÖLÜ M ARALIK 1933 (Sayfa 259-268)
Dal itz ve Peierls ( 1986 : 146) . RSAS'ten bilgi, 14 Eyl ül 2004. � Bu bölümdeki ma lzemeni n temel kaynakları Dirac � � Belgeleri'nde (FSU) : Di rac'a annesi nden mektup, 2 1 Kası m 1933 (2/2/9) . Florence Dirac'ın geziye dair a nlatımı "My visit to Stockhol m"de ( 1/2/9) ve Beny'ye yazdığı uzun ve tasvi rli bi r mektupta (2/2/9) . Svenska Dagbldat ve Dagens Nyheter'de haberler, i kisi de 9 f4l � Aralık 1933 ta ri hl i . Bu, Dirac'ı n dalgın a nnesine dair en sevdiği hikayelerden biriydi . � Kurşunoğl u ( 1987 : 18) güzel a ktarıyor. Stockholm gazetelerinden ha berler, Nya Dagligt Allehanda, 9 � Aralık 1933 ve Stockhol ms Dagblad, lO Ara l ı k 1933 . Stockholm gazetelerinden ha berler, Nya Dagligt Allehanda, 9 � Aralık 1933 ve Stockhol ms Dagblad, lO Ara l ı k 1933 . Dagens Nyheter'de haber, ı ı Ara l ı k 1933. Dagens Nyheter, l l Aralık 1933; Svenska Dagbladet, l l rgı � Ara l ı k 1933 . Q Kadın misafirler davete ilk olarak 1909'da, İsveçl i kadın yaza r l!!!ı Sel ma Lagerlöf'ün Nobel Edebiyat Ödül ü'nü a lmasıyla çağrı ldılar. Q Dagens Nyheter, l l Aralık 1933; Svenska Dagbladet, l l Aralık l!!ı 1933; Stockhol ms Tidni ngen, l l Aralık 1933 . Q Bkz.
[!]
� http : / / nobelprize.org / physics/ la ureates/ 1933/ dirac
speech.htm l (erişi m ta rihi 14 Mayıs 2008).
Annemarie Schrödi nger: "Stockhol m 1933", AHQS. � Schrödinger'den Di rac'a mektup, 24 Ara l ı k 1933 . ı.:ı Bu hatayı fark eden ve açı klayan Profesör Sör Partha � Dasgupta'ya müteşekki rim . Flo Dirac, Dirac Belgeleri, 1/2/9 (FSU) ve 2/2/9 (FSU). � Bkz. ı.:J
629
http : / / nobelprize.org / nobel_prizes/ physics/ lau reates/ 193 lecture.htm l (erişi m ta rihi 14 Mayıs 2008).
Schuster ( 1898a : 367); ayrıca bkz. Schuster'ı n devam makalesi ( 1898b) . Q Born ( 1978 : 270) . Ayrıca bkz. "Ea mon de Va lera, Erwin @ Schrödinger and the Dubl i n Institute" (McCrea 1987) . Flo Dirac, Dirac Belgeleri, 1/2/9 (FSU) ve 2/2/9 (FSU). � Dirac, Abraham Pa is'i n Subtle is the Lord (Zekidir Tanrı) 20 itabını okudu ve, "Nobel Komisyonu'nun nası l ça lıştığını aydı nlattığı içi n çok i lginç" dedi, Dirac Belgeleri, 2/32/ 12 (FSU) . Kita p, Einstei n'ı n Di rac'ı Nobel ödülüne aday göstermediğini yazıyor. Nobel Komisyonu belgeleri, 1929 RSAS. Bragg'den başka 1933'te Dirac'ı aday gösteren tek kişi, 22 ispeten az ta nınan Polonya lı fızi kçi Czeslaw Bialobrzeski'ydi . Önde gelen başka hiçbi r teorici onu aday göstermemişti . � �
630
19. BÖLÜ M OCAK 1934- 1935 İLKBAHAR! (Sayfa 269290)
Pa uli'den Heisenberg'e mektup, 14 Haziran 1934, yeniden bası m Hermann ve diğ. ( 1979) . Schweber ( 1994 : 128-9). Oppenheimer'dan George Uhlenbeck'e, Ma rt 1934 ve Frank hı � Oppenhei mer'a, 4 Haziran 1934 tarihli mektuplar, Kimbali Smith ve Wei ner ( 1980: 175, 181) içi nde . Dirac'la röportaj, AHQP, 6 Mayıs 1963, s. 8; Sa larn ve Wigner � ( 1972 : 3-4) . Ayrıca bkz. Peierls ( 1985 : 1 12-13). Rutherford'da n Fermi'ye mektup, AHQP, 23 Nisa n 1934. "Peter Kapitsa", 22 Hazira n 34, KV 2/777, UKNATARCHI. � hı "Yüzbaşı Liddell ile Bi li msel ve Endüstriyel ı.!ı Araştı rmalar Dai resi'nden Sör Frank Smith a rası nda ki görüşme üstüne not, Old Queen Street': 26 Eyl ül 1934, KV 2/777. Jeffrey H ughes, "VSO"nun Rus göçmeni İ.P. Şi rov olabileceği spekülasyonunda bul unuyor (H ughes, 2003). Born (1 978 : 269-70) . � r:ı Evde çekilmiş fil miere ulaşmamı sağlayan İgor Ga mow'a � teşekkür ederi m . 1920'1erde çeki len bu fi l mlerdeki annesi de böyle giyi nmiş. Dirac ve Rho Gamow arasındaki mektuplaşma Dirac Q l!!!ı Belgeleri'nde, 2/ 13/6 (FSU) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 9 Nisan 1935 (DDOCS) . Dirac'tan Rho Ga mow'a mektup, Dirac Belgeleri, 212/10 12 FSU) . Q Lydia Jackson'ı n vasisi Rosemary Davidson'la konuşma, 8 Ocak � 2006. ı.:ı Dirac'a Lydia Jackson'dan mektup, 20 Ma rt 1934, Dirac � Belgeleri, 2/2/ 10 (FSU). � Fen ( 1976: 182). Dirac'a Lydia Jackson'dan mektup, 25 Hazi ra n 1934, Dirac 16 elgeleri, 2/2/ 10 (FSU).
[!]
63 1
Dirac'a Lydia Jackson'dan mektup, 5 Şubat 1936, Dirac l!!ı Belgeleri, 2/3/3 (FSU) . Va n Vleck ( 1972 : 12-14) . � Ziyaretçi, kız kardeşi Ma nci'yd i . M . Dirac ( 1987: 3-8; bkz. s. 19 ). Dirac'ı n Manci'yle flörtünün ilk dönemine a it anlatı m ası l olarak � @ M . Dirac ( 1987) kaynağında n al ındı . Dirac'a Va n Vleck'ten mektup, Hazi ran 1936, Dirac Belgeleri, � 2/2/ 1 1 (FSU). Dirac Morven Sokağı 8 nurna rada oturuyordu. IAS'deki Dirac � � a rşivi ne bakı nız ( 1935) . Akta ran Jerome ve Taylor (2005 : l l) . � Jerome ve Taylor (2005: 2. ve 5. böl ümler) . � � Blackwood ( 1997: l l) . Malcol m Robertson ve Robert Wal ker'ın 26 anıklıkları, "The Princeton Mathematics Community ı 930s", the in http ://www34. homepage.vi llanova .edu/robert.jantzen/pri nceton_m adresi nde mevcut (erişi m tari hi 14 Mayıs 2008) . M a ka l e The Physical Review'a 25 Mart 1935'te ulaştı : Pa is � ( 1982 : 454-7) . � Blackwood ( 1997 : 1 5-16). � Infeld ( 1941 : 170) . Bkz. "The Princeton Mathematics Community in the 30 930s", özellikle Merri li Flood, Robert Wa lker ve Wi lliam Duren, Nathan Jacobson ve Edward McShane'le yapılan görüşmeler. Dirac'tan Max Newman'a mektup, 17 Mart 1935, Newman arşivi h:l � STJOH N . Dirac Manci'yle sadal ı dondurma ve ısta koz yeme hatıraları nı, � � ona yazdığı 2 Mayıs ve 25 Mayıs 1935 tarihli mektupları nda yad ediyor (DDOCS) . Manci, Richard Ba lazs'ta n 20 Eyl ül 1932'de boşa ndı . Buda peşte �
632
evlilikler arşivi ne ba kı nız, mi krofil m depo no ASSS, Dosya no 9643, Rulo no 155. Bu belgeler bize Ma nci'nin Balazs'la 27 Şubat 1924'te evlendiğini gösteriyor. � Manci arkadaşı Lily Harish-Chandra'ya bu ilişki lerden � bahsetmişti . Lily Harish-Chandra'yla görüşme, 4 Ağustos 2006. Wigner ( 1992 : 34, 38-9). � Manci'den Di rac'a mektup, 2 Eyl ül 1936 (DDOCS) . M . Dirac ( 1987: 4-5) . @il Anna Kapitsa'da n Di rac'a mektup, 1937 Aralık 3 aşı tarihli, kopyası Aleksey Kojevni kov'da . Hendry ( 1984: 130) . Ka pitsa'nın alıkanması na dair ayrı ntı lı bi r anlatım, şurada : 40 ahili MIS iç yazışması, GML i mzalı, l l Eki m 3KV 2/777 (UKNATARCH I) . Ayrıca bakı nız Ka pitsa'dan ka rısı na mektupla r, Boag ve diğ. içi nde ( 1990: 4. Bölüm). r:-:ı Rutherford'un Kapitsa'nın serbest bıra kıl ması için ya ptığı ı!!ı ka mpa nyanın tam anlatı mı için ba kıruz, Badash ( 1985), özel likle 2. Böl üm . Ayrıca bkz. Kojevnikov (2004: 5. Bölüm). Dirac'tan Anna Ka pitsa'ya mektup, 19 Aralık 1934, kopyası � � Aleksey Kojevnikov'da . Dirac bu tati li, Manci'den bahsetmeden, 13 Ocak 1935 ta rihli � � mektubunda Max Newman'a a nlattı (Newman a rşivi, STJOH N). Gamow'un Ni-Niliç adını taktığı ti msahın hikayesi, Dirac'tan Ma nci'ye 2 Şubat, 29 Mart, 22 Nisan ve 2 Mayıs ı 935, Ma nci'den Di rac'a 5 Nisan 1935 ta rihli mektupla rda a nlatılmış (DDOCS) . Ayrıca bkz. Ga mow'dan Di rac'a mektup, 25 Ma rt 1935, Dirac Belgeleri, 2/3/ 1 (FSU) . Dirac'tan Anna Ka pitsa'ya mektup, 14 Ma rt 1935, Aleksey r:-:ı � Kojevnikov'da . Rutherford'da n Bohr'a mektup, 28 Ocak 1935, Rutherford arşivi, Q � UCAM . � Gardiner ( 1988 : 240-8) . Ga rdiner ( 1988 : 24 1). Ga rdiner ( 1988 : 242) . 633
Kragh ( ı996 : 2 . Böl üm). � � "Lemaltre Fol lows Two Paths to Truth", 50 ew York Ti mes, ı9 Şubat ı933. Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 2 Şubat ı935 (DDOCS) . Dirac Lemaitre'in Kapitsa Kul übü'nde konuşması nı ı930 52 olayları nda dinlemişti . Dirac ı Eylül ı97ı'de yazdığı bir notta bunun üstüne yorum ya ptı : "Kuantum mekaniğinin bel irsizliğine dair çok ta rtışma va rdı . Lemaitre, tanrının atomik olayların nedenini doğrudan etki lemediğine i nandığını vurguladı": Dirac Belgeleri, 2/79/2 (FSU) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 2 Ma rt ı935 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 2 Mayıs ı935 (DDOCS) . 54 · chna bel bu konseri 7 Mart ı935'te verdi . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, ıo Mart ı935 (DDOCS) . Manci'den Di rac'a mektup, 28 Mart ı935 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 29 Mart ı935 (DDOCS) . Di rac'ta n Ma nci'ye mektup, 2 Mayıs ı935 58 DDOCS). Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 9 Mayıs ı935 (DDOCS) . Manci'den Di rac'a mektup, 30 Mayıs ı935 (DDOCS) . (DDOCS) .
61
Ma nci'den
Dirac'a
mektu p,
4
M a rt
ı 935
Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 9 Nisan ı935 (DDOCS) . � Badash ( ı935 : 29) . Badash ( ı935 : 3 ı ) . Kapitsa'dan karısına mektup, ı3 Nisan ı 935, 65 ktara n Boag ve diğ . ( ı990 : 235) . Ka pitsa'dan ka rısı na mektup, 23 Şubat ı935, aktara n Boag ve � � diğ . ( ı990: 225) . Ka pitsa'dan ka rısı na mektup, 23 Şubat ı935, aktara n Boag ve 67 � diğ . ( ı990: 225, 226) . Kojevni kov (2004 : ı07) . 634
Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 2 Mayıs 1935 (DDOCS) . � � La mouette ( 1992 : 15 1); ayrıca bkz. Di rac'ta n Anna 70 apitsa'ya mektup, 3 1 Mayıs 1935, kopyası Aleksey Kojevnikov'da . K.T. Compton'dan Sovyet Büyükelçisi'ne mektup, 24 Nisan 1935, h:l ı.!!ı kopyası Aleksey Kojevni kov'da . Dirac'tan Anna Kapitsa'ya mektup, 27 Nisan 1935, kopyası h:J � Aleksey Kojevnikov'da . "Embassy Occupied by Troyanovsky': New York Ti mes, 7 Nisan h:J � 1934. Dirac'tan Kapitsa'ya mektup, 27 Nisan 1935, kopyası Aleksey � � Kojevnikov'da . Dirac'tan Anna Ka pitsa'ya mektup, 27 Nisa n 1935. Sa nskritçe yazı lmış çok eski bi r destan olan 0 � Mahabharata'nın 700 dizelik bir bölümü, H i ndularca "aydı nlatılmış meti n" kabul edi lir - ç. n. Pa ul Robeson ( 1898-1976) : Olağanüstü bi r bas bariton sese � sa hip Ameri kalı şa rkıcı, oyuncu ve i nsan hakları savunucusu, operacı, ABD'de : baroya kabul edilen ilk zenci avukat. Zenci ha lk şa rkıları yorumlamış, Nazı m H ikmet'i n serbest bı rakı l ması içi n onun şi i rleri ni bestelemiş, ı rkçıl ı kla mücadele etmişti - ç. n. İyi ve kötüyü temsi l eden beyaz ve siyah renklerde i ki takı m ı n, ıg ka rel i bir tahta üzerinde birbirleri nin taşları nı çevreleyip yutma k ve en fazla boş alana sahip olmak içi n uğraştığı bir Uzakdoğu oyunu ç. n. Protestan reform hareketi sonucu ortaya çı kmış, Al man din �d bilgini Ma rti n Luther'i izleyen H ı ristiyanlık mezhebi - ç.n . Ya ratıl ış Kitabı; Kutsal Kita p'ın ilk böl ümü. Yer ile gök ve ışı kla � ka ranl ı ktan başlamak üzere Dünya'nı n Ta nrı ta rafından bi r haftada ya ratı ldığını anlatı r - ç. n. Ekonomide 1920'1eri n sonunda yaşa nan Büyük Buhra n'ın �f a rdından, fa ki r ve işsizierin durumunu düzeltmek, ekonomiyi topariayı p normale döndürmek ve buhranın tekra rla ması nı engellemek içi n mali sistemde reform ya pmayı amaçlayan progra m . Cumhuriyetçileri n iş dünyasına düşman, i lerlemenin c
635
� 9
önünde engel olara k gördüğü progra m, o sırada yeni yeni güç kazanan sendikaları n ve etnik azınlıkları n desteğini kaza ndı, Demokratları n güçlenerek uzun zaman i ktidarda kal ması nı sağladı ç. n. ABD'l i fızi kçi Arthur Compton kast edil iyor. Arthur Compton, elektromanyeti k ışı manın "pa rçacı k" özel l iğini ortaya koyan Compton etkisi ni keşfederek 1927 Nobel Fizi k Ödül ü'nü aldı. Atom bombasını gelişti ren ve bunun Ja pon kentlerine atı lmasını tavsiye eden bil i m i nsanları nda n bi riydi - ç. n.
636
20. BÖ LÜ M 1935 İLKBAHARI-ARALIK 1936 (Sayfa 29 1308)
[!]
Dirac'tan Anna Ka pitsa'ya mektup, İl leri Araştırma lar ı Enstitüsü'nde yazılmış, Princeton, ı4 Mayıs ı935. Mektubun kopyası Aleksey Kojevnikov'da . Dirac'tan Anna Kapitsa'ya mektup, Pasadena'da yazı l mış, 3 ı � Mayıs ı935, kopyası Aleksey Kojevnikov'da . Crease ve Ma nn ( ı986 : ı06); Serber ( ı998 : 35-6) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 4 Hazi ran ı935 ve ıo Hazi ran r:ı l!l ı935 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, ı Ağustos ı935 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 22 Hazi ra n ı935 (DDOCS) . Aktaran Brendan (2000 : 24ı). [Zl � Kapitsa'dan ka rısı na mektup, 30 Temmuz ı935, � a ktara n Boag ve diğ . ( ı990 : 2S ı). Dirac'tan Ma nci'ye mektup, ı7 Ağustos ı935 (DDOCS) . Manci'den Di rac'a mektup, 30 Eyl ül ı935 (DDOCS) . Ayrıca ıo kz . Dirac, M . ( ı987: 6) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 22 Eyl ül ı935 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 23 Eki m ı935 (DDOCS) . Manci'den Di rac'a mektup, 9 Eki m ı935 (DDOCS) . Di rac'ta n Manci'ye mektuplar, 3 Ekim ı935 ve 8 ı ası m ı935 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, ı7 Kasım ı935 (DDOCS) . Manci'den Di rac'a mektup, 22 Kası m ı935 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 3 Eki m ı935 (DDOCS) . Dirac'ı n Manci'ye yazdığı 6 Şubat ı937 ta rihli ı s ektupta Dirac babası nda Shaw'un oyunla rının kita bının bul unduğundan söz ediyor. Dirac'a a nnesinden mektup, ıs Temmuz ı934, Dirac Belgeleri, [!!] ı/4/4 (FSU) . 637
Dirac'ı n babasının defterleri Dirac Belgeleri'nde, ı/ ı/ ıO (FSU) . @ Charles yazdığı i l k yazı nın tari hini Eyl ül ı933 diye atmış. Verdiği son tari h 4 Kası m ı935, demek ki not toplamayı ı936 başlarında bırakmış olma l ı . Dal ita ve Peierls ( ı986: ı46) . � Dirac'a annesi nden mektup, 4 Ağustos ı935, Dirac 22 elgeleri, ı/4/5 (FSU) . Dirac'a a nnesinden mektup, 4 Ağustos ı935, Dirac Belgeleri, � ı/4/5 (FSU) . Dalini ve Peierls ( ı986 : ı ss-7) . Dirac'tan Tamm'a mektup, 6 Ara l ı k ı935, Kojevnikov'da 25 ı996 : 35-6) . Dirac'ı n Shankland'i n bulduğu sonuçlarda n aşırı heyecana � � ka pı ldığını düşünen fizikçilerden bi ri, Rudolf Peierls'a yazdığı ı Ağustos ı936 tarihli mektubunda, "Ne oldu ona?" diye yazan Hans Bethe'ydi, Lee (2007b: ıs2) . Dirac ( ı936 : 804) . Heisenberg'den Pa uli'ye mektup, 23 Mayıs ı936, c. II, s. 28 42. Ei nstein'da n Schrödi nger'e mektup, 23 Ma n ı936, AHQS. Schrödi nger'den Di rac'a mektup, 29 Nisa n ı936, Dirac 30 elgeleri, 2/3/3 (FSU) . Bohr'dan Kramers'a mektup, ı4 Mart ı936, NBA. Dirac'tan Blackett'a mektup, ı2 Şubat ı 937, Blackett arşivi 32 OYSOC. Dirac'tan Manci'ye mektup, ıs Oca k ı936. Bu paragrafta yer � � alan diğer ayrı ntı lar Manci'ye yazdığı 25 Oca k ı936, 2 Şubat ı936 ve ıo Şubat ı936 tari hli mektupla rdan (DDOCS) . H uxley ( ı928 : 9 ı) ("Duygusal olarak, yabancı bi riydi") ve s. 230 34 � ("mistik, i nsa ncı l ve ayrıca kibirl i bir merdümgi riz") . Ayrıca bkz. H uxley ( ı928 : 90, 92-6) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 2 Şubat ı936 (DDOCS) . Manci'den Di rac'a mektup, 23 Şubat ı936 (DDOCS) . �
638
Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 7 Ma rt ı936 (DDOCS) . Di rac'ta n Manci'ye mektup, 7 Ma rt ı936 38 DDOCS). Manci'den Di rac'a mektup, ı3 Mart ı936 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 23 Mart ı936 ve 29 Nisan ı936 40 e Di rac'a Manci'den mektup, 24 Nisan ı936 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 5 Mayıs ı936 (DDOCS) . Dirac önceki sene Kapitsa'ya da ya lan atmıştı . Dirac bunu 42 anci'ye mektubunda açı kça söylüyor, 23 Hazi ra n ı936 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 9 Haziran ı936 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 5 Haziran ı936 (DDOCS) . � Si ndair ( ı986: 55) . A. Bl unt, "A Gentleman i n Russia" ve Crowther'in 46 oviet Science eseri üstüne Charles Waddington ta rafından yazılmış eleşti ri, i kisi de Ca mbridge Review'da, 5 Hazi ran ı936. Dirac'a a nnesinden mektup, 7 Hazira n ı936, Dirac Belgeleri, �!!] ı/4/6 (FSU) . Dirac'a ka rdeşi nden mektuplar, 6 Hazira n, 8 Hazira n ve 9 Q � Hazi ran ı936, Dirac Belgeleri, ı/7/ı (FSU) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, ı7 Hazi ra n ı936 (DDOCS) . Dirac'a a nnesinden mektup, ı ı Hazi ran ı936, Di ra c 50 elgeleri, ı/4/6 (FSU) . � Dai ly Mirror, 2 ı Mayıs ı934, s. ı4. Yazı şu sonuca va rıyor: � "Dirac. Chapli n'ler, Ford'lar, Coward'lar ve Cantar'lar unutulup gitmişken torunlarımızın torunları bu adı tekrarlıyor olacak." Cantor, ABD'l i yazar ve komedyen Eddie Cantor. Dirac'tan Ma nci'ye mektup, ı7 Hazi ra n ı936 (DDOCS) . ıg Dirac'a a nnesinden mektup, Temmuz ı936, Dirac Belgeleri, 53 /4/6 (FSU) . Dirac'a a nnesi nden mektup, 27 Ağustos ı936, Dirac Belgeleri, � ı/4/6 (FSU) . 639
Feinberg ( 1987 : 97) . Dal itz ve Peierls ( 1986 : 151). Ka pitsa'dan Rutherford'a mektup, 26 Nisan 1936, 57 ktaran Badash ( 1985 : 1 10) . Manci'den Di rac'a mektup, 2 Eyl ül 1936 (DDOCS) . � Pa is ( 199 1 : 41 1). Önceki i ki a l ı ntı da Di rac'ta n Manci'ye mektuptan, 7 60 ki m 1936 (DDOCS) . Dirac konferansa spansor olan Rockefeller Vakfı'ndan bir yetkil iye "samimiyetle heyecanlı" olduğunu söyledi, a ktaran Aaserud ( 1990 : 223). ı.:-:ı Dirac, M . ( 1987), Ma nci Queen Mary'nin ilk seyahati nde ı!!ı bul unduğunu a nlatıyor. Anca k o tarihte kendisi Buda peşte'deydi . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 19 Eki m 1936 (DDOCS) . � Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 17 Kasım 1936 (DDOCS) . Dirac'a Isa bel Whitehead'den mektup, 29 Kası m 1936, � �bi rac Belgeleri, 2/3/4 (FSU) . Dirac'tan Isa bel Whitehead'e mekmp, 6 Ara l ı k 1936, STJOH N . Dirac'a Isabel Whitehead'den mektup, 9 Aralık 1936, Dirac 66 elgeleri, 2/3/4 (FSU) . Monica Di rac'la görüşme, 7 Şubat 2003 . Dirac'ın ona nası l � ı!!ı evlenm tekl if ettiğini Manci sık sı k anlatırdı . Ara banın tasviri Di rac'ta n Manci'ye mektupta, 17 Kası m 1935 (DDOCS) . Manci'den Di rac'a mektup, 29 Ocak 1937 (DDOCS) . Dirac'a a nnesi nden mektup, 24 Ara l ı k 1936, Dirac Belgeleri, 69 /4/6 (FSU) . Habsburg Haneda nı'ndan, Bi rinci Dünya Savaşı'nda Avusturya� Macarista n ordusunun başkumandanı - ç. n .
640
2 1 . BÖLÜ M OCAK 1936- 1939 YAZI (Sayfa 309-328)
Dirac, M . ( 1987 : 4) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 18 Şubat 1937 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 6 Şubat 1937 (DDOCS) . r:ı Di rac'ta n Manci'ye mektup, 20 Şubat 1937 � (DDOCS). Dirac şöyle yazmış: "Yeni ay doğduktan ne kada r sonra sevdiğimle baş başa kalacağım, onu kolları ma alacağım [ . . . ] ." Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 19 Şubat 1937 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 20 Şubat 1937 (DDOCS) . Manci'den Di rac'a mektup, 16 Şubat 1937 (DDOCS) . Di rac'a Manci'den mektuplar, 25 Ocak ve 16 � Şubat 1937 (DDOCS) . Dirac'a Betty'den mektup, 29 Oca k 1937 (DDOCS) . Manci'den Di rac'a mektup, 29 Ocak 1937 (DDOCS) . Manci'nin Di rac'a yazdığı 16 Şubat 1937 ta rihli 11 ektubundaki şifreli yorumları n bi r okuması, Dirac'ın a nne-babası nın arasında ci nsel yönden uyuşmazl ık olduğudur (DDOCS) : "Betty bana bugün anne-baba nın muhtemelen neden bi rbiri nden hoşla nmadığını söyledi . Ba banın elinde olan bi r şey değilmiş, onu suçlama canım, ne de [aynen] a nneni ." Manci'den Di rac'a mektup, 18 Şubat 1937 (DDOCS) . Manci'den Dirac'a mektup, 28 Oca k 1937 (DDOCS) . Dirac'ın 1 beklenmedik" evl i l iği Cambridge Dai ly News'ta yer aldı, 7 Ocak 1937. Rutherford'da n Kapitsa'ya mektup, 20 Oca k 1937, Boag ve diğ . ı.:ı � içi nde ( 1990 : 300) . Dirac'tan Ka pitsa'ya mektup, 29 Ocak 1937, Dirac Belgeleri � 2/3/5 (FSU) . ı.::ı Manci'ye Anna Kapitsa'da n mektup, 17 Şubat 1937, Dirac � belgeleri, 2/3/5 (FSU) . Dirac'ı n "Wigner'ın ka rdeşi" ifadesi ni kullanması camiada [!Z] meşhur oldu. Dirac'ı n kızlarının i kisi de bu ta nıtma ifadesi ni
[!]
64 1
kullandığını doğruluyorlar. Manci bu ifadeyi sık sı k kul lanırdı . Mesela bkz. Dirac ( 1987 : 7) . Monica Dirac ile görüşme, 7 Şubat 2003 . Sa laman ve Salaman ( 1996: 66-70); bkz. s. 67. � [!!] Daniel ( 1986: 95-6) . Di rac'ta n Manci'ye mektup, 19 Şubat 1937 22 DDOCS) . � Dirac'ı n çocuk sahibi olma di leği, Manci'nin da ha sonra ki � hamilelik ha berleri ne verdiği sevi nçl i tepkiden açıkça bel l i . � Gamow ( 1967: 767) . Christianson ( 1995 : 257) . � Dingle ( 1937a). Nature dergisinin başl ı ksız eki, c. 139, 12 27 azira n 1937, s. 1001 -2; s. 100 1 . Dingle ( 1937b) . İleri Araştı rmalar Enstitüsü'ne sunulan Teori k Fizik Ra poru, 29 3 Eki m 1937, IAS Arşivleri Genel Dizi ni nde, 52, "Fizi k . . . Charles Dirac'tan kalan mal va rlığı listesi, Gwynn, Onslow 30 � & Soa rs ta rafından hazı rla nan belge, 7 Ekim 1936 (DDOCS) . Dirac'a a nnesi nden mektup, 2 1 Ocak 1937, Dirac belgeleri, 31 @!] 1/4/7 (FSU). Ayrıca, a rşivi n aynı dosyası nda bulunan ı Şubat 1937 tari hli mektuba bakınız. Kurt Hofer'la görüşme, 21 Şubat 2004. � Kojevni kov (2004: 1 19). � Manci Di rac'ta n Veblen'lere kartposta l, 17 Hazi ran �1937, LC Veblen arşivi . � Ka pitsa'dan Di rac'a telgraf, 4 Hazi ran 1937, KV 2/777, � UKNATARCHI. � Service (2003 : 223). Fitzpatrick ( 1999 : 194) . Ka pitsa'dan Rutherford'a mektup, 13 Eylül 1937, Boag 642
ve diğ. içi nde ( 1990: 305-6) . Kojevni kov (2004: 1 16) . Landa u Harkov'dan kaçmada n önce Ukrayna Fizikoteknik 40 nstitüsünde ça lışmıştı . 28 Nisa n 1938'de Moskova'da tutuklandı, Kapitsa onun sal ıveril mesi için Stal in'e mektup yazdı . Mektubu David Holloway ta rafından a ktarı lıyor ( 1994 : 43) . Dirac'tan Kapitsa'ya mektup, 27 Ekim 1937, Dirac Belgeleri, [!!] 2/3/6 (FSU) . Dirac'a Ka pitsa'dan mektup, 7 Kasım 1937, Dirac Belgeleri, � 2/3/6 (FSU) . Fowler'dan Dirac'a mektup, 25 Oca k 1939, Dirac belgeleri, 2/3/8 � � (FSU) . Bu Dirac'ı n en sevdiği gözlemlerdendi . Bkz. R. Dal ia, Nature, cilt r:-:ı � 19, s. 278, (Nisan) 1979 . � Hoyle ( 1992 : 186) . Hoyle ( 1994: 131). Hoyle ( 1994: 133). Di rac'ta n Bohr'a mektup, 5 Aralık 1938, N BA. Flo'nun en az i ki şıı rı gazetelerde 49 ayımlandı . "Ca mbridge" 23 Temmuz 1938 Cumartesi günü Observer'da çı ktı, "Brandon H i ll" ise yerel Western Da ily Press gazetesinde 12 Mart 1938 Cumartesi günü yer aldı. 2 Şubat 1938'de Pri nceton Üniversitesi Di rac'a yı llık 12.000 � � Dolar maaş i le ı Ekim 1938'de başlamak üzere iş teklif etti, Dirac belgeleri, 2 13/7 (FSU). Anna Kapitsa'dan Manci Di rac'a mektup, 9 Mart 1938, Dirac r;:ı � Belgeleri, 1/8/ 18 (FSU). Nature, 2 1 Mayıs 1938, No. 3577, s. 929. Schrödi nger'i n çok ıg tanınan mektubu Graz Tagepost'ta, 30 Mart 1938'de yayımlanmıştı . Bkz. Moore ( 1989 : 337-8) . Dirac'ı n Ma nci'ye yazdığı Ağustos 1938 tari hli mektupla r � � (DDOCS) . Wigner 23 Aralık 1936'da Madison'da Amelia Fra nk'la evlendi, Amelia Frank 16 Ağustos 1937'de öldü. Ma rgaret Upton 643
(kişisel bağlantı) tarafı ndan hazırlanan "The Ei nhorn Family''ye ba kı nız. Beli 1 5 Mart 1938'de Dirac'a şöyle yazdı : "Bi r-i ki senedir Sovyet � � ya rgı lamalarının muhtemelen göstermel ik olduğu sonucuna va rmıştı m zaten. Nihayeti nde yeni bi r şey değil bu. 19 18'de Kal iforniya'da Tom Maaney davasında da böyle oldu ve mağdur o za mandan beri hapiste [ . . . ] Sacco & Va nzetti davası da böyle . Dahası, biz kendimiz d e H i ndista n'da büyük ölçüde aynı şeyi ya pıyoruz sa nki . Gelgelel i m 'iti raf tekniği' Rusla ra has bi r şey, en azından şimdiki boyutuyla böyle ." Di rac'a J.H . Beli'den mektup, Dirac Belgeleri, 2/3/7 (FSU) . Moore ( 1989 : 347); Schrödi nger'den Di rac'a mektup, 27 Kasım � � 1938, Dirac Belgeleri, 2/3/7 (FSU). � Dirac Schrödi nger'i n ardından Nature'a yazdığı yazıda bu � nedenleri gösteriyor, 4 Şubat 1961, 189, s. 355-6. Dirac'tan Ka pitsa'ya mektup, 22 Ma rt 1938, Dirac Belgeleri, � 2/3/7 (FSU) . � Howarth ( 1978 : 234-5) . The Ti mes, 6 Ekim 1938 . "Eddi ngton Predicts Science Wi l l Free Vast Energy 60 rom Atom", New York Ti mes, 24 Hazi ra n 1930. Eddi ngton Dünya Enerji Konfera nsı'nda konuşmuştu . Böyle bir enerjinin, parçacıkları n yok olmasını sağlayarak veya hidrojen çeki rdeklerinin helyum çeki rdeği ol uşturacak şekilde füzyon ya pmasını sağlayara k açığa çı karı labi leceğini önerdi . Rhodes ( 1986: 28) . Wea rt ve Weiss Szi lard ( 1978 : 53) . Wea rt ve Weiss Szi lard ( 1978 : Il. Böl üm). Wea rt ve Weiss Szilard ( 1978 : 7 1 -2) . Seminer, cemiyeti n George Sokağı 24 65 uma rada adresi ndeki yeri nde, saat 04: 30'da başlad ı . Max Born da oradaydı . Mill ( 1892 : 2 . Kita p, 12. Böl üm). Bu a l ı ntı konuşma metninden, Proceedi ngs of the Royal 644
Society (Edi nburgh), 59 ( 1938-9 : 122-9); s. 123 . Gra nta, 48 ( 1 ) : 100, 19Nisan 1939 .
645
. .
. .
22. BOLU M SO N BAHAR. 1939-ARALIK 1941 (Sayfa 3 29-345)
Bowyer ( 1986: 5 1 ) . Bu, İngil izleri n ona nası l davrandığına dai r Manci'nin en çok r:J � kullandığı ifadelerden bi riyd i . > Mary Dirac'la görüşme, 21 Şubat 2003 . Boys Smith ( 1983 : 44) . Ca mbridge Da ily News, 2 Eylül 1939, s . 5. r;ı Cambridge Dai ly News, ı Eyl ül 1939, s. 3 . Tahl iye � edilen mutsuz bir çocuk olara k anılarını ve savaş za manına dair diğer tecrübelerini a nlatan annem Joyce Fa rmelo'ya müteşekkiri m . Mary Dirac'tan e-posta, 5 2006. hı "Ca mbridge During the War; the Town", Ca mbridge ı.!ı Review, 27 Ekim 1945; "Cambridge Duri ng the War; St John's Co l l e g e ", Ca mbridge Review, 27 Nisa n 1946. Ayrıca bkz. "Thoughts Upon War Thought", Cambridge Review, l l Eki m 1940. Ba rham ( 1977 : 32-3). Dirac'a annesinden mektup, 26 Ocak 1940, Dirac Belgeleri, � 1/4/ 10 (FSU) . Manci ha mileliğinin son aylarını Londra'daki Mountfield Ba kı m Q l!!!ı Merkezi'nde geçi rdi . Mary'nin doğumuna da ir bi lgiler bebekl ik defterinden . Daha ayrı ntı l ı açı klamalar Ma ry Dirac'ın 16 Ocak 2006 tari hli e-pastasından . Manci'den Di rac'a mektup, 20 Şubat 1940 (DDOCS) . Ma nci'nin ı.:ı l!!ı kendisinin kullandığı cümle gra mer olarak hatalı : "Dünkü kada r onda ne kal p ne duygu filan olduğunu a nladığım olmad ı . " Peierls ( 1985 : ıso, 155). [gl � Rhodes ( 1986: 323). Günl ükleri n tı pkı basımları Hennessy'de (2007 : 24-30) . � Peierls ( 1985 : 1 55) . Bu konuda elimizdeki en eski mektup, 16 eierls'ı n Dirac'a yazdığı 2 6 Eki m 1940 tari hli 646
mektup, ABı/63 ı/257889, UKNATARCHI. Rhodes ( ı986: 303-7); Fölsi ng ( ı997: 7ıO-ı4) . Aydelotte'e Veblen ve von Neuma nn'da n mektup, 23 Ma rt 18 940, IAS Arşivleri Fakülte Dizini, Kutu 33, dosya : "VeblenAydelone Correspondence ı932-47." Burada yer veril meyen, parantezle gösteril miş yerdeki kelimeler şöyle : Joachimsthal, Bohemia'da ve Ka nada'da hatırı sayı lır uranyum yata kları mevcuttur." Q Aydelotte'ye Veblen'den mektup, ıs Ma rt ı940 : IAS Arşivleri � Genel Dizini, Kutu 67, dosya : "Theoretica l Physics ı940 Proposals." � Ca nnadine ( ı994 : ı6ı-2). Manci'den Crowther'a mektup, 28 Hazi ran ı94ı, SUSSEX. Barham ( ı977 : 54); Bowyer ( ı986: sı). � Di rac'a a nnesinden mektup, 27 Hazira n ı940, 23 i rac Belgeleri, ı/4/ ıO (FSU) . Dirac'a a nnesi nden mektuplar, ı6 Ağustos ve 3 ı Ağustos ı940, � � Dirac Belgeleri, ı/4/ ıO (FSU) . Dirac'a a nnesi nden mektup, ı2 Mayıs ı940, Dirac Belgeleri, � ı/4/ ıO (FSU). Dirac'a a nnesinden mektup, 2 ı Hazi ran ı940, Dirac Belgeleri, � ı/4/ ıO (FSU). Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 27 Ağustos ı940 (DDOCS) . � Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 23 Ağustos ı 940. Dört gün 28· onra Di ra c şöyle yazdı : "Bu günlerde senden uzakta olduğum için özür di lerim, fakat Ca mbridge'de gerçek bi r tehlike içi nde olduğunu düşünme" (DDOCS) . Gustav Born da ha sonra Dirac'ı n bu tatil sı rası nda "gözleri ni � � kı rpıştıra n, nazik, uza k bi r adam" olduğunu, en çok tek başı nayken mutlu olduğunu anlattı . Gustav Born'la görüşme, ı2 Şubat 2005. � "Yemeği hanımlar pişiriyor, erkekler de sı rayla bulaşık yı kıyor" ı!Qı diyor Dirac Manci'ye : Mektup, 23 Ağustos ı940 (DDOCS) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 2 Eyl ül ı940 (DDOCS). @!] Manci'den Di rac'a mektup, 8 Eyl ül ı940 (DDOCS) . 647
Pryce'ta n Dirac'a mektup, ı8 Temmuz ı940, Dirac elgeleri, 2/3/ ıO (FSU) . Dirac'tan Ma nci'ye mektup, 2 ı Ocak ı940 (DDOCS) . Ga briel'da n Dirac'a mektup, 30 Ağustos ı94S ve aynı ay 35 çinde yazı lmış tarihsiz bir başka mektup, Dirac Belgeleri, ı/8/ ı2 (FSU) . Dirac'a a nnesi nden mektup, 3 ı Ağustos ı940, Dirac Belgeleri, � ı ı4/ ıO (FSU) . � Peierls'ta n Oppenheimer'a mektup, ı6 Nisan ı9S4, LC, ı!!l Oppenhei mer arşivi . Bu alıntının ilk böl ümü Dirac'ın Manci'ye ı8 Aralık ı940'ta � � yazdığı mektupta n; i ki nci ve üçüncü kısımlar ona ertesi gün yazdığı mektupta n. Manci'den Di rac'a mektup, 22 Ara l ı k ı940 (DDOCS) . � Werskey ( ı978 : 23); ayrıca bkz. C. P. Snow'un Ha rdy'ye 40 · nsözü ( ı940: S0-3). Dirac'a Ha rdy'den mektup, Mayıs ı940, Dirac Belgeleri, 2/3/ ıO r:-:ı � (FSU) . Tots and Quots'un ı940 deva m kayıtları, Zucherman arşivi, � � savaş dönemi belgeleri, SZ/TQ, EANGLIA. Crowther'dan Di rac'a mektup, ıs Kasım ı940, Dirac Belgeleri, � 2/3/ ıO (FSU). Brown (200S: Böl üm 9). � Dirac'a savaş ça lışmalarıyla ilgili ilk mektup, Peierls 45 arafı ndan 26 Eki m ı940'ta yazı lm ış, UKNATARCHI. � Bowyer ( ı986: ı8 ı). Ma nci Judy'nin yangı n söndürme � çalışmaları nda katkısından sı k sı k söz ederdi (Mary Di rac'ta n e posta, 23 Nisa n 2006) . Ma nci, Crowther'a ı7 Şubat ı94ı'de yazdığı mektupta, ıs Şubat ı94 ı'de yaşa nan daha eski bi r kıl payı kurtul mada n söz ediyor, SUSSEX. Dirac Crowther'dan sı k sı k "gazeteci" diye ba hsederdi . Mesela � ı!!ı bkz. Di rac'ta n Manci'ye mektup, 4 Mayıs ı939 (DDOCS) . Casus Ja n Wi llen der Braak'tı . "The Spy Who Died Out i n the Q � Cold", Cambridge Eveni ng News, 30 Oca k ı97S. 33
648
Harold Bri ndley'den mektup, 7 Ağustos 1939, STJOH N; irac Peierls'a yazdığı 16 Temmuz 1939 tari hli mektupta Eddi ngton'la konuşmaları nı sa kin saki n anlatıyor, 16 Temmuz 1939, Peierls a rşivi (BOD) . Pryce'ta n Di rac'a mektup, l l Hazi ran 1941, Dirac Belgeleri, � 2/3/ 1 1 (FSU). � Konuşmanın saati Kra liyet Cem iyeti'nin Toplantı Duyurulan'nda � kayıtlı . Akşam üstü çayı 03 :45'te başladı . Dirac'a Pauli'den mektup (Pauli o sırada İleri Araşnrmalar � � Enstitüsü'nde), 6 Mayıs 1942, Dirac Belgeleri, 2/3/ 12 (FSU) . � Bohr'un, 1943 sonbaha rında işgal altı ndaki Danima rka'dan � kaçana kadar bu projeden haberi olmadı : Bkz. Bohr ( 1950) . Dirac'a Ka pitsa'dan telgraf, 3 Temmuz 1941, Dirac Belgeleri, � 2/3/ 1 1 (FSU). Dirac'tan Ka pitsa'ya mektup, 27 Nisan 1943, Dirac Belgeleri, � 2/ 14/12A (FSU) . Penny (2006 : "Fatal ities i n the Greater Bristol Area") . Dirac'a Dr. Strover'dan mektup, 2 Ekim 1941, Dirac 57 elgeleri, 2/3/ 1 1 (FSU). Flo Di rac'ta n komşusu Bayan Ada m'a mektup, 1941 Noel'inden � � kısa süre önce yazı l mış, Dirac Belgeleri, 1/2/ 1 (FSU) . � Flo Borough Mezarl ığı'na (bugünkü Kent Meza rlığı) 7283 59 numaralı meza ra gömüldü. 49
649
23. BÖ LÜ M OCAK 1942-AGUSTOS 1946 (Sayfa 347360)
La nnutti'nin yazısı, Taylor ( 1987: 4S) içi nde . Monica Dirac ile görüşme, ı Mayıs 2006. Komitenin adı MAUD idi, muhtemelen Ministry of hı � Aircraft Production Ura ni um Development Committee'nin (Hava Araçları Üreti m Bakanlığı Uranyum Geliştirme Komitesi) kısa ltması : Gowing ( 1964: 2. Bölüm). Gowing ( 1964: S3n.). � Nye (2004: 73-4) . Nye (2004: 7S-8S) . Alı ntı Churchill'den ( 196S : Sonsöz) . Di rac'a F. E. Adcoek'tan mektup, 24 Mayıs � � 1942, Dirac Belgeleri, 2/3/ 12 (FSU) . Dirac'a Londra'da ki Yabancılar Şubesi'nden Nigel de Grey'den � mektup, ı Hazi ran 1940, Dirac Belgeleri, 2/3/ 10 (FSU) . Copeland (2006: 14. Böl üm). [!Q] Dirac'ı n dersinde Dyson'ı n sı nıf arkadaşları nda n bi ri ola n Si r 11 enys Wi l kinson'da n mektup, ı s Ocak 2004; ayrıca telefon görüşmesi, 16 Ocak 2004. "Dirac'ı n 1942/3'te Cam bridge'de verdiği derslere gird i m . Bizden bir yaş küçük a ma yaşı nda n çok daha ileri ola n Freeman Dyson da bu sınıftayd ı . Çok di kkat dağıtıyordu çünkü soru sorardı . Dirac'ı n bu soruları cevaplaması daima uzun za man isterdi ve bi r keresinde doğru dürüst bir cevap hazı rlayabil mek için dersi erken kesti (görüşme, ı s Ocak 2004) . Si r Denys Wi l kinson, mektup, ıs Ocak 2004; telefon konuşması, ı.:J � 16 Ocak 2004. Dirac'tan Peierls'a mektup, ll Mayıs 1942, UKNATARCHI. Thorp ve Shapin'e bakı nız (2000: S64) . � Wigner'dan ABD Uluslararası ilişki ler Birimi'ne 15 ektup, 1 Eylül 196S, Wigner arşivi, PRINCETON . Monica Dirac'la 7 Şubat 2003 ve ı Mayıs 2006; Mary Di rac'la 2 1 ı.::ı � Şubat 2003 ta rihli görüşmelerden anekdotlar. 650
Hoyle ( ı987: ı87) . Dirac, M . (2003 : 4ı). Q Dirac'tan Manci'ye mektup, ı3 Temmuz ı942 �{ DDOCS) . Her za manki sadeleşti ri ci ifadesiyle Di ra c Ma nci'ye şöyle yazdı : � @ "Bu son derece uzman işi konuşmaları bir başbakanın da dinlemesi biraz tuhaf gel iyor. Buna nasıl olup da za man bulduğunu merak ediyorum ." Dirac'tan Ma nci'ye mekrup, ı7 Temmuz ı942, DDOCS. Peierls'tan Dirac'a mektup, 30 Eyl ül ı942, ABı/63 ı/257889. � Manci'den Di rac'a ve "Anna''ya mektup, ıs Eki m ı986, igner arşivi, PRINCETON . "Mrs Roosevelt's Vi iiage Hall Lunch", Cambridge Da ily News, 5 � � Kası m ı942. Wattenberg ( ı984) . Al Wattenburg'la görüşme, 30 Eki m ı992 . � Buluşmaları ndan bi ri muhtemelen 3 ı Temmuz ı943'te 26 erçekleşmişti, zi ra Dirac ı9 Ağustos ı943'te Fuchs'a yazdığı mektupta bul uşma ta rihi olarak bugünü teklif ediyordu (BOD) . Dirac ı Eylül ı943'te Fuchs'a bi r mektup daha yazdı (BOD) . Peierls ( ı985 : ı63-4) . Szasz ( ı992 : xix ve ı48-S ı). � Gowing ( ı964: 26 ı). Peierls, "Address to Dirac Memorial Meeti ng, 30 ambridge", Taylor ( ı987: 37) içinde. Brown ( ı997: 250) . Ca mbridge'de bundan başka yetm iş kişi yaralandı ve 1 .27ı 32 v hasa r gördü (Barha m ı977: 53) . � "Ca mbridge Streets Light-Up at Last!", Cambridge Dai ly News, � 26 Eyl ül ı944. Joe ai lesinin "tehdit altında bul unduğunu" Heisenberg'e yazdığı � � 25 Mart ı943 ta rihli mektupta anlattı ve ondan yardım istedi . Dört ay sonra Heisenberg özel bi r yardı mda bul unmanın elinden 65 1
gelmediğini ama daha sonra Hollanda'ya gittiğinde Joe ile temas kurmayı umut ettiğini yazdığı bir cevap gönderdi (bu bul uşma gerçekleşmiş gibi görül üyor) . Joe, Heisenberg'e 2 Şubat 1944'te Buda peşte'den yaza rak Betty'ni n Aryan kökenierinin acilen doğrulanması nı istedi . Bkz. Brown ve Rechenberg ( 1987 : 1 56) . � Betty'den Di rac'a mekrup, 20 Temmuz 1946, Dirac Belgeleri, � 1/7/2A (FSU). Mary Dirac'la görüşme, 2 1 Şubat 2003 . Ga briel daha sonra Dirac'ın, "Tanrı yoktur ve Cennet ve 37 ehennem de yoktur" dediğini anlattı . Gabriel Dirac'tan Dirac'lara mektup, 18 Ocak 1972, Dirac Belgeleri, 1/8/ 14 (FSU) . � Mary Dirac'tan e-posta, 17 Şubat 2006. Monica iki kızın da vaftiz � edi ldiğini doğrul uyor. Boys Smith ( 1983 : 44) . � Lew Kowarski'den James Chadwick'e mekrup, 12 Nisan 40 943 (CH URCH ILL). Merhum John Crook'la görüşme, ı Mayıs 2003 . Dirac bunu r:-:ı ı!!ı söylediğinde Profesör Crook oradaydı . "Happy Crowds Celebrate VE-Day", Cambridge Da ily News, 9 � Mayıs 1945 . Monica Di rac'la görüşme, ı Mayıs 2006. Pi ncher ( 1948 : l l l) . Bu olayı n Chapman Pi ncher ta rafından 44 nlatımı Dirac'ı n ya lan söylediğini ima ediyordu. Pi ncher şöyle söylüyor: "Çalışmaya katı lan bi lim i nsanları nda n biri ola n Dr. PAM Dirac bana o sırada hayati önemdeki savaş a raştı rmala rıyla ilgili olmadığını söyledi . Fakat atom enerj isi üzerine İngiliz Beyaz Belgesi'nin bi ldirdiği üzere, zincirleme reaksiyonlar üzeri ne teorik a raştırma lar yaparak İngi ltere'nin atom bombası projesine ya rdım ediyordu." Pincher, Dirac'ı n düz anlama dayalı düşünme biçimine pay bı rakmamış. Brown (2005: 266) . Leopold Hal pern'la goruşme, 26 Şubat 2006. Dirac, 46 alpern'a İngiliz hükümetinin davra nışlarının onu hayal kı rıklığına uğrattığını ve öfkesi ni yatıştı rmak içi n tek başı na 652
uzun yürüyüşlere çı ktığını söyledi . Dirac çı kış vizesi isteğinin reddedildiğini İçişleri Baka nl ığı görevl isi C. D.C. Robi nson'dan öğrendi (Di rac'a mektup, ı3 Hazi ra n ı945, Dirac Belgeleri, 2/3/ ıS [FSU]) . İki gün sonra, Nevi l i Mott, Di rac'a mektup yazara k bundan dolayı hayal kı rı klığı içi nde olan bi lim i nsa nları tarafı nda n yapı lacak ola n protestoları ona haber verdi . Mott, Dirac'ın protestocular grubunun aktif bi r üyesi ol ması nı beklemediğini açı kça bel i rtiyor (Dirac'a Mott'tan mektup, Dirac Belgeleri, 2/3/ ı S [FSU]). Ma nci Dirac'tan Crowther'a mektup, ı8 Mayıs ı 945, SUSSEX. Joe Teszler'den Dirac'lara telgraf, ı Temmuz ı945, Dirac 48 elgeleri, ı/7/5 (FSU) . Christi ne Teszler'le görüşme, 22 Ocak 2004. Joe Teszler'den Ma nci'ye mektuplar, ı9 Temmuz, 2 50 ğustos, 23 Ağustos, 3 ı Ağustos, 6 Eylül ve 27 Eylül ı945, Dirac Belgeleri, ı/7/5 (FSU). Cornwel l (2003 : 396) . Lord's'ta oynayan takı m Avustralya'nın resmi takımı değildi 52 ma "Avustralya'nın H izmetkarları Takımı" adını taşıyordu. Smith ( ı986: 478) . "How Cambridge Hea rd the Great Victory News", 54 ambridge Da ily News, ı s Ağustos ı945 . Mesela bkz. Ti me, 20 Ağustos ı945, s. 35. � Cornwel l (2003 : 394-400) . � Anan . ( ı993 : 36) . � Anan . ( ı993 : 7ı). Dal itz ( ı987a : 69-70) . Ayrıca, Dal itz'le 59 örüşme, 9 Nisan 2003 . Christi ne Teszler'le görüşme, 22 Ocak 2004. Betty'den Di rac'a mektup, 20 Temmuz ı 946, Dirac 61 elgeleri, ı/7/2A (FSU) . Brown (2005: ı73). Crowther ( ı970: 264) . 653
Konuşma ha kkı nda ki resmi rapor UKNATARCHI'de (Dirac � Belgeleri . BW83/2/257889) . Za manı nın ünlü düşünür ve bi lim adamı Leibniz'i n önerisiyle � Büyük Petro tarafı ndan 1724 yı lında Petersburg'da kuruldu ve her rej i m değişi minde ismini değişti rerek deva m etti . Halen Moskova'da faa liyet göstermektedi r ve adı Rusya Bil i mler Akademisi'dir - e . n . ı.:-:ı
654
24. BÖLÜ M EYLÜ L 1946- 1950 (Sayfa 361-374)
Osgood ( 195 1 : 149, 208-1 1). r:J Feynman ile Cha rles Weiner tarafında n yapılan görüşme, 5 � Mart 1966, 27 Mart 1966, AlS. Lew Kowarski ile Cha rles Weiner tarafında n yapılan görüşme, 3 Mayıs 1970, AlS. � Dirac'ı n konuşması nın dakti loyla yazı lmış metni Mudd Kütüphanesi'nde, PRINCETON . Feynman'ı n teorisi ne göre, bi r kuantumun, mesela elektronun �4 uzay-za manın bir noktasından bi r noktası na geçiş ya pma ihtimali, i ki nokta arasında hareket etme eylemiyle ilgi l i, i kisi nin a rası nda ki olası bütün rota ları özetleyen bi r matemati k ifadeden hesaplanabi l i r. Charles Wei ner'ı n Richard Feynman'la ya ptığı görüşme, 27 � Hazi ran 1966 (CALTECH ) . Ayrıca, Feynman'ı n Nobel Konuşması ile Gleick'e ( 1992 : 226) ve kaynakçasına ba kı nız. �6 Freeman Dyson'la görüşme, 27 Haziran 2005. Dyson Feynma n'ın bundan tekrar tekrar söz ettiğine dikkat çekti . Akta ran Oppenhei mer, Smith ve Weiner ( 1980: 269) içinde. �7 Wigner Feynma n'ın doktora tezini inceleyenlerden biriydi; diğeri de Wheeler'dı . Sözlü sınav 3 Hazi ran 1942'de yapıldı, inceleme komitesinin ra poru Mudd Kütüphanesi'nde, PRINCETON . Ba kı nız Kevles ( 1971 : 12. Böl üm) ve Schweber ( 1994: 3 . Kısı m). Schweber ( 1994: 4. Böl üm); Pais ( 1986 : 450-1); Dyson � (2005). La mb ( 1983 : 326) . "Rada r Waves Fi nd New Force i n Atom': Q l!!!ı New York Ti mes, 2 1 Eylül 1947. ıto ( 1995 : 171 -82) . [!!] [gl Feynman ( 1985 : 8) . Dyson ( 1992 : 306) . Dyson'la görüşme, 27 Hazi ran 13 005 . Dyson'ı n kendisi içi n "acısını çı karan ağır a bi" dediği Schweber'de ( 1994 : 550) . Dyson (2005: 48) . Dirac soyut resi mden de Schönberg'i n müziğinden de hiç 15 eyif al mazdı ve her i kisini de güzel bulmuyordu.
[!]
655
"The Engineer and the Physicist': 2 Ocak 1980, Dirac elgeleri, 2/9/34 (FSU) . Dirac Belgeleri, 2/29/34 (FSU) . Dirac Belgeleri, 2/29/34 (FSU) . � Dyson (2006: 2 16) . Manci'den Wigner'a mektup, 20 Şubat 1949, 20 RINCETON. Richa rd Eden'la görüşme, 14 Mayıs 2003 . � M . Dirac ( 1987 : 6) . M . Dirac (2003 : 41). Salaman'ları n kızı Nina Wedderburn'e, ba na 24 nne-ba bası na ait biyografı k bilgiyi verdiği için teşekkür ederi m . Fen ( 1976: 375) . Gamow ( 1966: 122); Salaman ve Salaman ( 1986: 69) . Monica Dirac'la görüşme, 7 Şubat 2003 . Aktaran Hennesey (2006: 5) . � Cambridge Üniversitesi'nde kadın öğrenci lerin 28 rkeklerle eşitl ikleri ni kazanma ları yüzyı llar aldı . Cambridge'deki ilk kadın kolej leri olan Gi rton ve Newnham kolej leri sı rasıyla 1869 ve 1871'de kuruldu. 188 1'den itibaren kadınların tripos [Cambridge bir öğrencinin sı nıf geçmesi içi n kendi a lanında vermesi gereken sı nav-ç.] sınaviarı na girmeleri ne izi n verildi ama bu sı navları geçtikleri zaman üniversite tarafı ndan onlara herhangi bi r resm i vasıf veri l miyordu. 1882'den itibaren kadı nları n sı nav sonuçları da erkeklerinki lerle beraber ilan edi lmeye başlandı, fa kat onları nki ayrı listede ası lıyordu. 192 1'de kadı nları n tam ha klarla kabulünü öneren bir ra por reddedildi . Kadı nları n üniversiteye tam üyeliğinin kabul üne imka n veren tüzük nihayet Mayıs 1948'de Kral iyet Ol uru aldı ve o yı lın Ekim ayı nda, Cambridge'den mezun ola n ilk kadın, Ana Kra liçe oldu. Bu yasa ka psa mında kadın öğrenci ler Ca mbridge'den ilk ola ra k Ocak ı 949'da mezun oldular. Heisenberg'in savaş sonrası bunal ıma gi rmesi nin nedenleri ni 29 � Cassidy ortaya atıyor ( 1992 : 528) . 16
656
R. Eden, yayımlanmamış hatı rat, Mayıs 2003, s. 7a . Dirac Heisenberg'le savaştan sonra ilk defa ı958'de 31 örüştü. "Kahra man" alıntısı Antonina Zichichi'yle görüşmeden, 2 Ekim 2005 . Monica Di rac'la görüşme, 7 Şubat 2003 . Greenspan (2005 : 253, 263-4) . Dirac Heisenberg'in 33 dayl ığına destek verdi, onun Kraliyet Cemiyeti'ne yaba ncı üye olara k katı l ımının Pauli'ninkinden da ha öncelikl i olması gerektiğini daha önce söylemişti . Cockcroft ı s Şubat ta rihli mektubunda Dirac'a, "[Heisenberg]'i n Pa uli'den daha önde geldiğine katı l ıyorum" diye yazdı, Dirac Belgeleri, 2/4/7 (FSU) . Dirac'a Douglas H a rtree'den mektup, 22 Ara l ı k ı947, Dirac h":l � Belgeleri, 2/4/2 (FSU) . Dirac'a Schrödi nger'den mektup, ı8 Mayıs ı949, Dirac Belgeleri, � 2/4/4 (FSU) . Blackett ı947'de ödülü aldıktan hemen sonra Dirac ona h-::1 � "gönülden tebri kler" göndererek, "Senin bunu çok önceden almış olman gerekirdi" dedi : Dirac'tan Blackett'a mektup, 7 Kası m ı948, Blackett arşivi, ROYSOC. Ancak Dirac onu aday göstermemişti . Dirac Kapitsa'yı ı953'ten önce iki defa, ı6 Ocak ı946 ve 25 � ı!!l Ocak ı9SO'de aday göstermişti . Dirac'ı n kayıtlarından onun Kapitsa'yı daha sonra bi rkaç kez daha aday gösterdiği açıkça belli (RSAS) . Dirac'tan Kapitsa'ya mektup, 4 Kasım ı945, Dirac Belgeleri, � � 2/4/ ı2 (FSU); Ayrıca bkz. Kapitsa'da n Sta li n'e mektup, ı3 Ekim ı944, yeniden bası mı Boag ve diğ. ( ı990: 36 ı-3). Boag ve diğ. ( ı990 : 378) . � Ka pitsa'dan Sta l i n'e mektup, ıo Ma rt ı945, a ktaran 40 ojevnikov, A. ( ı99 ı), H istarica l Studies i n the Physical Sciences, 22, ı, s. ı3ı -64. Ka pitsa'dan Sta l i n'e mektuplar, 3 Ekim ı945 ve 25 Kası m ı945, r:-:ı ı!!ı yeniden bası mı Boag ve diğ. ( ı990: 368-70, 372-8) . Manci'den Di rac'a mektup, ı2 Temmuz ı949 (DDOCS) . � Ta llahassee Democrat, 29 Kası m ı970. 657
Bird ve Sherwi n (2005 : 332) . Anlatımları n kayna kları : "Küçük kızlarının etrafta 4 oşturması", Freeman Dyson'la görüşme, 27 Hazira n 2005; "Ei nstei n'ı paza r günü çaya çağırması': Monica Dirac'la görüşme, 7 Şubat 2003; Mary Dirac'la görüşme, 2 1 Şubat 2003; "akşamüstü içkili pa rti ler", Oppenheimer'ın müdürl üğü döneminde enstitünün sosyal törenlerinden bi ri; "amatör oduncular", Morton White'la görüşme, 24 Temmuz 2004. Freeman Dyson'la görüşme, 27 Hazi ran 2005 . Dyson'dan e46 � posta, 23 Ekim 2006. Louise Morse'la görüşme, ı 9 Temmuz 2006. Dirac Avusturya-Macaristanlı bağımsız a raştırmacı Fel ix 48 hrenhaft'tan ta leplerle dol u bi rkaç mektup aldı, Ehrenhaft elinde ma nyetik monopolün varl ığına dai r del i ller olduğunu bel i rtiyordu, Dirac Belgeleri, 2/ 13/ 1 and 2/ 13/2 (FSU) . Pa uli'den Hans Bethe'ye mektup, 8 Mart 1949, Herma nn ve diğ . � � ( 1979). Yeni teori pek bi r etki yaratmadıysa da, televizyon setieri ndeki � � elektron demetleri üzeri ne çal ışa n bil i m i nsa nlarının ( Londra'da ki Imperial Col lege'da n Dennis Gabar dahil) i lgisi ni çekti . Dirac ve Gabar arası ndaki yazışmalar ( 1951) Imperial College, Londra'da buluna n Ga bar arşivi nde. � Dirac ( 1954) . Dirac ( 1954) . "Eteri n Hayaleti" ("The Ghost of the Ether") 53 a nehester Gua rdian'da 19 Ocak 19. 52'de yayı mlanan yazıda yer aldı; New York Times "Briton Says Space Is Full of Ether" (İngil iz'e Göre Uzay Eterle Dol u) diye yazdı, 4 Şubat 1952 . Dirac 197 1 Li nda u toplantısı nda (Nobel ödülü almış i nsanların topla ntısı) yaptığı konuşmada eterin kuantum mekaniği a lanında işe yarar görünmediğini söylediyse de kavra mın bi r gün işe yarama i hti malini çizi p atmadı . Jerome (2002 : 12. Bölüm, 278-82) . Ei nstein'ı n ta nıdığı Gillett Griffen'la 20 Kası m 2005, Louise 658
� �
Morse'la 19 Temmuz 2006 ta rihli görüşmeler. Ei nstei n'ın siga ra izmaritlerini toplayı p içtiğine dair anlatım Kahler, A. ( 1985), My Years of Friendship with Albert Einstein'dan (Aibert Ei nstei n'la Dostl uk Ettiğim Yı llar), IX, 4, s. 7. Arthur Miller'ı n 1949 tari hli Satıcının Öl ümü adlı oyununun baş ka rakteri olan 63 yaşı ndaki satıcı . Yı llardır aynı fi rmada ça lışan Larnan'ı n önce ücreti düşürülür sonra da işten kovulur. Yaşl ı ve yenilmiş Lama n, kendi ne hayali bi r dünya yaratı r - e.n. ( 1874-195 1) Avusturya-Maca ristanlı önemli bi r besteci . Müzikte dışavurumcu akı mda, atanal eserler verdi . Nazi lerin yükselişi sı rası nda eserleri caz müziği gibi "yaz müzik" sayıl ıyordu - ç. n.
659
25. BÖLÜ M 1950'LERİN İLK YILLARI- 1957 (Sayfa 375390)
Bu kısımdaki bi lgiler asıl olara k Monica Dirac (7 ve 8 Şubat 2002) ve Mary Di rac'la (2 1 Şubat 2002 ve 17 Şubat 2006) yapılan görüşmelere dayanıyor. Ayrıca bkz. M. Dirac (2003 : 39-42) . Dirac ve Betty üzerine bi lgi ler Christi ne Teszler'le 22 Ocak 2004 tari hli görüşmeden. Yatı l ı okul, Cromer ya kı nlarında ki West Runton'da bul unan �2 Beeston Hall Okulu'ydu. Mary Di rac'ta n e-posta, 30 Eki m 2006. Dirac'lar sı k sı k Kensington'da ki Ba rkston Ga rdens Oteli'nde bi r1]1 � i ki hafta kal ı rlard ı . Mary Dirac'la görüşme, 2 1 Şubat 2003 . Manci'den Di rac'a mektup, 5 Eylül 1949 (DDOCS) : "Folies r;ı � Sergere'i n Paris'teki temsilin tamamını oynadığı Londra'da sessiz bir hafta sonu geçi rebi liriz." Profesör Drieadustades Russell'ı n 1954 ta rihli kısa hi kayesi � "Zahatopolk"ta karşı mıza çıka r (Russell 1972 : 82-ı 10) . Manci ve Monica sı klıkla, St John's Sokağı'ndaki Koh-1-Noor 7 [Zl loka ntası nda yemek yerlerdi . Monica Dirac'la görüşme, 7 Şubat 2003 . Dal itz ( 1987b : 17) . Monica Dirac'la görüşme, 7 Şubat 2003 . Tony Col lera ine'le görüşme, ı s Temmuz 2004. [!Q] Bird ve Sherwi n (2005 : 463-5) . [!!] Di rac'ta n Ma nci'ye mektup, tari hsiz, 12 954'ün Mart sonu (DDOCS) . Szasz ( 1992 : 95) . Dirac'tan Oppenheimer'a mektup, l l Kasım 1949, LC 14 ppenhei mer arşivi . Szasz ( 1992 : 86,95) . Pa is bu hikayeyi sı k sı k anlattı . Mesela bkz. Pais (2000: 70) . Dirac da ha 195 1 gibi erken bi r tari hte, Ma nci'nin acar vatandaşl ığında n dolayı bir konfera nsa
[!]
660
a l ı nmamıştı . Cha rles Weiner tarafı nda n Lew Kowarski'yle ya pı lan görüşmeye bakınız, 3 Mayıs 1970, AlP, s. 203-4. 23 Mart 1950 tari hli imza kampanyasıyla ilgili belgeler Sernal Q @ Belgeleri içi nde, KV 2/ 1813, UKNATARCHI. McMillan (2005 : 12, 199) . � Dirac'ı n Oppenhei mer'a yazdığı 17 Nisan tarihli bu mektup 20 ünümüze ka lmış gibi görünm üyor. Fa kat İleri Araştı rmalar Enstitüsü'nden Ruth Ba rnett 28 Nisan 1954'te Di rac'a yazdığı mektupta bundan bahsediyor, Dirac Belgeleri, 2/4/ 10 (FSU). McMillan (2005 : 2 14) . Dirac'tan Oppenhei mer'a mektup, 24 Nisan 1954, IAS Dirac 22 rşivi . "US-Ba rred Scientist 'Not Red"', Dai ly Express, 28 Mayıs 1954. "US Study Visa Barred to Nobel Prize Physicist", New York 2 imes, 27 Mayıs 1954. � SSCB ile Kültürel İl işki ler Derneği Sekreteri Christopher � Freeman'dan Di rac'a mektup, 26 Nisan 1954, Dirac Belgeleri, 2/ 16/9 (FSU). Pa is ( 1998 : 33). Wheeler, Wa lker Bleakney ve Mi lton White'tan New York 27 imes'a mektup, gazetede 3 Hazi ran 1954'te yayımlandı . Kadının adı kesi n olarak bi linmiyor. Monica Di rac'la görüşme, 7 �8 Şubat 2003 . Dirac Belgeleri, 2/ 14/5 (FSU) . � Dirac'lar Maha baleshwar'da ka ldıkta n sonra, 15 Aralı k'a 30 adar ka lmak üzere Bombay'daki Tata Enstitüsü'ne döndüler. Ardında n Madras'a gidip 20 Aralık'ta Ba nga lore'a doğru yola çı ktı lar ve Noel'i orada geçirdi ler. Yeni yıl arifesi nde Bombay'a dönerek, 5 Ocak'ta H indista n Bi lim Kongresi içi n Ba roda'ya gitti ler. Dört gün sonra Del hi'ye geçerek bundan kısa süre sonra Tae Mahal'i gördüler. Dirac'lar 18 Ocak - 23 Oca k arası nda Ka lküta'da ka la rak, birkaç günlüğüne Delhi'ye ve sonra ni hayet Tata Enstitüsü'ne döndüler. 2 1 Şubat 1955'te Bombay'da n denize açılarak H i ndistan'dan ayrıldılar. 66 1
George Suda rshan'la görüşme, ıs Şubat 200S. ı9SS'te ı!!ı Suda rshan Tata Enstitüsü'nde araştı rma görevl isiyd i . Dirac'ı n bu konuşma ya pma davetini heyecanla kabul etmesi, Dr � � Basu'ya yazdığı mektupta, 23 Haziran ı9S4, Dirac Belgeleri, 2/4/ ıO (FSU) . Konuşmanın Dirac tarafı nda n düzelti lmiş elyazması metni Dirac � � Belgeleri'nde, 2/ ı4/S (FSU) . Bu sunumun bası lı versiyonunda n, Dirac'ı n en i nce rötuşlarının bi rçoğu çı ka rı l mış (Journal of Scientific a nd Industria l Resea rch, Delhi, Aı4, s. ıs3-6S). Sa laman ve Salaman ( ı996: 68) . � Science and Culture, ci lt 20, Sayı 8, s. 380-ı, s. 380. Perkovich ( ı999 : S9). H i ndista n, Bha bha'nın bi r uçak 36 azası nda ölmesinden sekiz sene sonra, ı 974'te nükleer güç oldu. Oppenheimer'a G . M . Shrum'dan mektup, 4 Nisa n ı9SS � ı!!l (Oppenhei mer a rşivi, Dirac Belgeleri, LC) . Dirac bu sarı l ı k türünü (homolog serum sarılığı) Ara l ı k ı9S4'te muayene olurken kirl i bi r enjektörden ka pmış olabi l i r, Dirac Belgeleri, ı/9/3 (FSU) . Manci'den Oppenheimer'a not, Di rac'ta n Oppenhei mer'a mektup � � içi nde, 2S Eyl ül ı9S4 (LC, Oppenheimer a rşivi, Dirac Belgeleri). Dirac'lar ı6 Nisa n'da Vancouver'a gitmek üzere denize açıldılar. � � Manci'den Oppenheimer'a mektuplar, ıs Nisan ı9SS, 22 Nisan ı9SS ve aşağı yukarı aynı zamanlarda yazılmış diğer mektuplar (LC, Oppenhei mer arşivi) . � Manci kocasını ağlarken gördüğü yegane a nda n sık sık @ı sözederdi . Mesela bkz. Science News, 20 Hazira n ı98 ı, s. 394. Tony Col lera ine'le görüşme, 22 Temmuz 2004. Manci'den Oppenhei mer'a mektup, 29 Ağustos ı9SS, 42 ppenhei mer arşivi, Dirac Belgeleri, LC. 28 Ma rt ı9SS tari hli doktor raporu, Dirac Belgeleri, ı/9/3 (FSU) . � Dirac'lar 22 Mayıs 30 Hazi ra n ı9SS a rası nda 44 ri nceton'daydılar, ı Temmuz'da Ottawa'ya uçtular. Q Manci'den Oppenhei mer'a mektup, 29 Ağustos ı9SS (LC, � Oppenhei mer arşivi) . h:l
662
Jeffrey Goldstone ile görüşme, 2 Mayıs 2006. Dirac'ı n Li nda u Konferansı'nda "Eiektronla r ve Va kum" 47 · zerine konuşması . Dirac'ı n üzerine notla r aldığı elyazması (Hazi ran 1956) Dirac Belgeleri'nde, 2/27/ 14 (FSU) . "Eiectrons and the Vacuum", s. 7-8. Dirac bu senenin büyük bölümünü The Principles of 49 ua ntum Mecha nics'i n dördüncü basımı üstüne ça lışarak geçi rdi, kitap ertesi yı l, 1957'de yayı mland ı . � Ka pitsa'nın 1937-49 arası faal iyetlerinin bi r a nlatı mı için bakı nız, � Kojevnikov (2004: 5-8 . Bölüm). Ta ubman (2003 : l l . Böl üm). � Al ı ntı Dirac'ı n Bohr'a yazdığı bi r mektupta n, ta rihsiz, N BI. 52 onuşma bu ziya retten sonra sade bi r şeki lde yazıldı . Dorozynski ( 1965 : 61). Boag ve diğ . ( 1990: 368) . Ayrıca bkz. Knight ( 1993 : 9. ve � �10. böl ümler) . Ta ubman (2003 : 256) . Fitzpatrick (2005 : 227) . Dorozynski ( ı 965 : 60- ı ) . Feinberg ( 1987: 185 ve 197) . � Weisskopf ( 1990 : 194) . Dirac'ın elyazısı ka ratahta üzeri nde 60 a" 1 a" d uruyor. La nda u bu ifadeyi 1957'de Moskova'da bu konferansta kul landı . ı.:-:ı ı!!ı Sör Brian Pi ppard'la görüşme, 29 Nisa n 2004. Amsterdam'da, önemli pek çok ressa mın eserlerinin bul unduğu � çok büyük bi r resim müzesi - ç. n . Sebze, koyun veya tavuk eti gibi bi r harcı n hamur işi küçük � bohça lara konup kızartı ldığı bi r H i nt yemeği - ç. n .
663
26. BÖLÜ M 1958- 1962 (Sayfa 39 1 -405)
[!]
Enz (2002 : 533). r:J Dirac bu ha beri muhtemelen Cambridge'in fısı ltı � gazetesi nden, haber yayı mia nmadan önce öğrenmişti r. Deneye dair ilk yazı lardan bi ri 17 Ocak 1957'de Guardian'da yayımlandı . Shanmugadhasan ( 1987 : 56) . Dirac kua ntum mekaniğinde sol-sağ simetrisi meselesi ni �4 1948'de K.J. Le Couteur'ün doktora tez j ürisinde gündeme getirdi, bkz. Dal itt ve Peierls ( 1986: 159) . 25 Ağustos 1970'te Dirac fizi kçi Iva n Waller'a üstünde şu notun �5 yazı lı olduğu bi r kağıt pa rçası verd i : "benim P ve T değişmezliğine i na ndığım ifadesi Rev Mod Phys ci lt 2 1 sayı 393'da ( 1949) geçiyor. Bunun devamını hiç geti rmedi m . PAM Dirac." Wa ller arşivi, RSAS. Ayrıca bakınız Pa is ( 1986 : 25-6) . Palki nghome ( 1987: 229). � Yedi yı l sonra, 1964'te, Pri nceton Üniversitesi'nde i ki ı.!ı deneyci zayıf etki leşimin içinde bulunduğu bazı kuantum süreçlerinin zaman tersine çevrildiğinde si metri k olmadığını gösterdiğinde fizi kçileri n çoğu bi r kere daha şoke oldular. Ama Dirac şaşı rmadı : 1949 görel ilik makalesi ndeki o i ki pa ragrafta bu i hti mali de öngörmüşrü . "Yanlış at" alıntısı Mayıs 1980'deki Fermilab Sempozyumu'nda �8 bir yuva rlak masa topla ntısından, Brown ve Horldeson ( 1983 : 268) . "Ta mamen sildi" a l ı ntısı ise Dirac'ı n spi n üzeri ne Argonne Sempozyum u'nda yaptığı konuşmada n, 26 Temmuz 1974, bkz. "An H istarica l Perspective on Spi n", Konuşma notla rı, s. 3, Dirac belgeleri, 2/29/3 (FSU). Ta ubman (2003 : 302) . "The Soviet Crime in H ungary': New Statesman, 10 Kasım 10 956, s. 574. Q Tam Da lyell'la görüşme, 9 Oca k 2005 . Da lyell Dirac'la l!!ı görüşmesinin ya 1971'de ya 1972'de geçtiğini söylüyor. [gl Dirac'tan Ka pitsa'ya mektup, Kası m 1957, Dirac belgeleri, 2 14/ 12 (FSU) . 664
Yı ldönümüyle bağla ntıya New Statesma n'de 26 Eki m ve 9 Kasım � 1957'de di kkat çekildi . Monica Di rac'la görüşme, ı Mayıs 2006. Dirac kızı Maryye Ay'a gitmek istediğini sı k sı k söylerdi . 15 ary Dirac'la görüşme, 10 Nisan 2006. Newhouse ( 1989 : 1 18) . Newhouse ( 1989 : 1 18) . Dirac'la öğle yemeği yiyen diğer fizikçiler Peter 18 andshoff ve John Nuttall'dı . Peter Landshoff'la görüşme, 6 Nisan 2006. Dirac'tan Walter Kaprya n'a mektup, 19 Temmuz 1974, Dirac Q � Belgeleri, 2/7/6 (FSU) . Uzay rneki kieri nin neden yatay değil dik olarak fırlatı ldığının 20 � nedenleri konusundaki tavsiyeleri içi n Bob Parki nson ve Doug Millard'a teşekkür ederi m . Muhterem Sör John Polki nghorne'la görüşme, ı ı Temmuz 2003 . Muhterem Sör John Pol ki nghome'la görüşme, l l Temmuz 2 003 . Dirac bir keresinde, "Rho mezonu nedi r?" diye sormuştu, bu parçacığı o sı rada hemen her parçacı k fizi kçisi bil iyordu. Muhterem Sör John Polki nghome'la görüşme, ı ı Temmuz 2003 . Monica Di rac'la görüşme, 7 Şubat 2003 . 1967'de Dirac'ın 24 ark etme ha kkı biraz daha sınırlandırı ldı ve Ma nci bir kere daha küplere bi nd i . R. E. Macpherson'dan Di rac'a mektup, 2 Kası m 1967, Dirac Belgeleri, 2/6/3 (FSU) . John Crook'la görüşme, ı Mayıs 2003 . 1959'daki Noel tati linin ardından Gabriel, annesine, onla rın 26 · nünde Dirac'a "seni terk edeceğim" demeyi kesmesi ni söyledi . Gabriel'dan Dirac'lara mektup, 1 3 Oca k 1960, Dirac Belgeleri, 1/8/ 12 (FSU). Stanley Deser'la görüşme, 5 Temmuz 2006. � Manci'den Di rac'a mektup, 10 Nisa n 1954 (DDOCS) . Monica Di rac'la görüşme, 7 Şubat 2003 . Hardy ( 1940 : 87) . Mesela bkz. Di rac'a Gabriel'dan 13
665
ektupla r, 22 Eyl ül ı957 ve 8 Ekim ı957, Barba ra Dirac-Svejstrus'a ait. Mary Dirac'la görüşme, 2ı Şubat 2003 . Dirac ı96ı'de Gamow'a genel görel i l i k üstüne çal ışmaya bu 3 eori ile nötri nalar a rası nda bir bağlantı bul mak amacıyla başladığını, ama bu projesinin başarısız olduğunu söyledi . Di rac'ta n Ga mow'a mektup, ı o Ocak ı96ı, LC, Gamow arşivi . "Graviton" kel imesi basıl ı olarak ilk kez Sovyet fizikçi D.İ. � tarafı nda n Under the Banner of Marxism (Pod � Blokhi ntsev znamenem marxisma) dergisi nde kul lanılmış gibi görünüyor: Blokhi ntsev ( ı934) . Bkz. Gorelik ve Frenkel ( ı994 : 96) . "Physicists Offer New Theorics on Gravity Waves and Atomic 3 4 � Particles", New York Times, 3ı Ocak ı959. Deser (2003). Dirac'ı n genel görelil iğe katkısı konusunda ki 35 � tavsiyelerinden dolayı Sör Roger Penrose (görüşme 20 Hazi ran 2006) ve Sta nley Deser'a (görüşme 5 Temmuz 2006) teşekkür ederim . Pa is ( ı986 : 23) ve Sa larn ( ı987: 92) . Dirac 8 Ekim ı970 tari hi nde ya ptığı "Görel ilik Kuantum 37 ekaniğine Karşı" başl ıklı konuşması nda teoriyi bu şekilde a nlatıyor, Dirac Belgeleri, 2/28/ ı9 (FSU). Ayrıca bkz. Dirac ( ı970) . � Oppenheimer'a da ir bu tarif Stephen Spender'ın Journa ls ı939� 83'te yaptığı ta rife daya l ı . Ayrıca bakı nız Bernstei n (2004: ı94) . � Anan. (200 ı : ıo9-34) . Dirac'tan Ma rgrethe Bohr'a mektup, 20 Kası m ı962, N BA. 40 argrethe'in ı9 Ara l ı k ı962 tari hli ceva bı Dirac Belgeleri'nde, 2/5/9 (FSU) . Nature, 4 Şubat ı96ı, s. 355-6; bakı nız s. 356. Dirac'la görüşme, AHQP, ı Nisan ı962, s. 5-7. � Dirac'la görüşme, AHQP, ı Nisan ı962, s. 5 (meti n 43 rij i nal bant kaydından). Kurt Hofer'la görüşme, 2ı Şubat 2004. Leopold Halpern ve Nandar Balazs'la sı rasıyla ı8 Şubat 2003 ve 3
666
4 Temmuz 2002 ta rihli görüşmeleri mde i kisi de Dirac'ı n babasından "ti ksi ndiğini" söylediğine dikkat çekti ler. Dirac içi n son derece kuwetl i bir kel i me. Kuhn'da n Di rac'a mektup, 3 Temmuz 1962, Dirac Belgeleri, � � 2/5/9 (FSU) . Dirac bunun ardında n Kuhn'a Cavendish Caddesi 7 numara, Ca mbridge'de, 6, 7, 10 ve 14 Mayıs 1963'te dört mülakat daha verdi . Monica Di rac'la görüşme, 30 Nisan 2006. İngil izce "gravity" ve Batı dilleri ndeki benzer kelimeler 0 � "kütleçeki mi" a nlamına gel ir - ç. n . Stanley Kubrick'in 1964 tari hli fi lmi, orijina l adı Dr. Stra ngelove � or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb (Dr. Gari paşk veya Endişe Etmeyi Bırakıp Bombayı Sevmeyi Nası l Öğrendim) ola n fi lmi . ABD istihbarat ve genel kurmayındaki bi r grup i nsanın birta kım ya nlışlıklarla i nsanlığı atom savaşına nası l sürüklediğini anlatı r -ç.n. 4
667
27. BÖLÜ M 1963-0CAK 197 1 (Sayfa 407-425)
Muhterem Sör John Polki nghorne'la görüşme, ı ı Temmuz 2003 . Mary Dirac'la görüşme, 2 1 Şubat 2003 . � Dirac Batchelor'ı n Uygula malı Matematik ve Teorik � � Fizi k Böl ümü başkanlığında n azli içi n ya pı lan kampa nya kapsa mında 27 Nisa n 1964 ta rihinde Profesör H . Davenport'a gönderi len mektubun imzacı larından bi riydi, UCAM, Hoyle a rşivi . Yorrick ve Hela ine Bl umenfeld'le görüşme, lO Ocak 2004. Dirac'a Oppenhei mer'dan mektup, 2 1 Nisan 1963, Dirac � � Belgeleri, 2/5/ 10 (FSU). Dirac'lar 1962 ve 1963'te ABD'delerdi ( 1962'nin Nisan sonuna �6 kada r, daha sonra 1962'nin Eylül sonundan 1963'ün Nisan başı na kada r Pri nceton'da, İleri Araştırma lar Enstitüsü'ndelerdi); 1964 ve 1965'te de, ası l olara k İleri Araştırma lar Enstitüsü'nde, Eyl ül 1964'ten 1965 ilkbaharına kadar ka ldılar; 1966'un Mart ve Nisan'ında Stony Brook, New York'ta; 1967'nin ilkbaha rında Stony Brook'ta, Kası m ve Ara l ı k aylarında Austin'de Texas Üniversitesi'nde; 1968 ve 1969'da, Aralık 1968'de Noel'den sonrası na kada r Stony Brook'ta, oradan da 1969'da ilkba harı na kada r Miami Üniversitesi'nde kaldılar. Goddard ( 1998 : xiv) . Dirac ( 1966: 8) . Bu konuşmaların konuları ndan bi ri, Dirac'ın � � va rdığı, Schrödi nger'i n kuantum meka niği tasviri nin alan teorisi ne uygulandığında savunulabi l i r olmadığı ve sadece Heisenberg tasvi ri nin tatmi n edici olduğu şekli ndeki sonuçtu. Dirac ( 1963 : 53) . Dirac'ı n BBC radyo ve televizyon programiarı na çıkmayı 10 eddettiği bi rkaç sefer en di kkat çekici ola rak Scientific American'da ki makalesiyle ilgili ola ra k kendisiyle röportaj ya pı lması isteğini geri çevirmesi, Florida Eyalet Üniversitesi'ndeki Dirac a rşivinde kayıtl ı (BBC radyo yapı mcısı David Edge'den Dirac'a mektup, l l Haziran 1963, Dirac Belgeleri, 2/5/ 10 [FSU]) . BBC Horizon progra mı "Lindau", referans 72/2/5/6025. Kayıt 28 Q l!!ı Hazi ran 1965'te ya pı lıp l l Ağustos 1965'te yayımlandı .
[!]
668
Ba rrow (2002 : ıo5-ı2). Ancak Tel ler hesa plarda ki deneysel � bel irsizli kleri n hipotezi n yanlış olduğunu kesin olarak söyleyemeyecek kadar büyük olduğunu da bel i rtti . � Ba rrow (2002 : ı07) . Dirac'tan Gamow'a mektup, ıo Oca k ı96ı, Ga mow arşivi 14 ı.:J
c.
Akta ran Barrow (2002 : ı08). Mary Dirac'ın özel belgeleri . Dirac notları ı7 Ocak ı933'te 16 azdı . Dirac'a Ga mow'dan mektup, 26 Eki m ı957, Dirac Belgeleri, [!il 2/5/4 (FSU) . John Douglas Cockcroft, Biographical Memoirs of Fel lows of the Q @ Roya l Society ( ı968) : ı3988; bkz. s. ı85. � Mitton (2005: ı27-9) . Overbye ( ı99 ı : 39) . Gamow'da n Di rac'a mektup, Haziran ı965 (tari hsiz), 21 i rac Belgeleri, 2/5/ ı3 (FSU) . Heisenberg'den Di rac'a mektup, 2 Mart ı967, Dirac Belgeleri, � � 2/ ı4/ ı (FSU) . Di rac'tan Heisenberg'e mektup, 6 Mart ı967, akta ran Brown ve Rechenberg ( ı987: ı48) . � İngi ltere'nin Moskova Büyükelçisi Geoffrey Ha rrison'dan Sör � John Cockcroft'a mektup, ı9 Nisan ı966, Cockcroft a rşivi, CKFT 20/ı7 (CH URCH ILL) . � Ka pitsa bu konuşmayı ı6 Mayıs Paza rtesi günü akşamüstü saat � 5'te yaptı . Kaynak: Cambridge University Reporter, 27 Nisan ı 966, s. ı, 649 . Manci'den Barbara Ga mow'a mektup, ı2 Mayıs ı966, LC � � (Gamow a rşivi) . Diğer bi lgi ler Mary Dirac'la ya pı lan bi r görüşmeden, 2 ı Şubat 2003 . Manci'den Rudolf Peierls'a mektup, 8 Temmuz ı986, Peierls � � a rşivi, ek belgeler, D23 (BOD) . Boag ve diğ. ( ı990 : 43-4) . � Batelaan, H . (2007) Reviews of Modern Physics, 79, s. 929669
42. Dirac Geii-Mann'ı n fizikçi olarak yeteneğine büyük hayranlık � � duyuyor, ama sosyal ortamlarda onunla karşı laşmamaya özen gösteriyordu. Kaynak: Leopold Halpern'la görüşme, 26 Şubat 2006. � Geli-Mann ( 1967: 699). Gei i-Ma nn'ın kua rkların varlığından ilk ı!Qı başta şüphe ettiğine dai r diğer örnekler içi n bakı nız Johnson (2000 : l l . Böl üm). @!] Geli-Mann ( 1967: 693) . "Methods in Theoretical Physics", 12 Nisa n 1967, Dirac 32 elgeleri, 2/28/5 (FSU). Tkachenko 18 Eylül'de tekrar Sovyet elçiliğine tesl i m edildi . � � İngiltere makamlarının anlattığı hi kaye, Tkachenko'nun Rusya'ya dönme isteği ni "özgürce ifade ettiği" idi, ama asl ında kendi gözaltıları sırasında öleceği nden korkuyorla rdı . Bkz. The Ti mes, 18 Hazi ran 1967, s. 1; New York Ti mes, 16 Eylül 1967, s. ı. Ayrıca bakı nız John Cockcroft'un ardından Churchill Koleji'nin başkan ya rdı mcısı Kenneth McQui llen'ı n yazdığı yazı . Kolej hocaları ndan Mark Goldie'ye ba na bu olayı bi ldirdiği içi n teşekkür ederi m . Chris Cockcroft'tan e-posta, 17 Mayıs 2007. Ayrıca bakı nız Oakes h":l � (2000 : 82) . Anlatı mlar Ma ry ve Monica Dirac ta rafından doğruland ı . � Wigner'dan Ulusla rarası İl işki ler Bürosu'na mektup, ı Eyl ül 1965, � PRINCETON, Wigner a rşivi . Mesela bkz. Wigner'dan Manci'ye mektup, 2 Eyl ül 1965 (FSU, h-::1 � Wigner mektupları, Dirac Belgeleri'ne ek) . � Wigner'larda n mektuplar, 6 ve 13 Mayıs ve 14 Eylül 1968 (FSU, ı!!l Wigner mektupları, Dirac Belgeleri'ne ek) . Manci'den Wigner'a mektup, 10 Şubat 1968, Wigner arşivi � � (Margit Dirac dosyası), PRINCETON . � Telgraf 17 Eyl ül 1968 (FSU, Wigner mektupları, Dirac � Belgeleri'ne ek); Mary Dirac'la görüşme, 26 Şubat 2006. Mary Dirac'la görüşme, 26 Şubat 2006. Mary Wigner'dan Di rac'la ra mektup, 7 Eki m 1968, Dirac 41 elgeleri, 2/6/6 (FSU) . Wigner'larda n Di rac'la ra mektupla r, 20 ve 25 Eylül ve 9 Ekim 670
1968 ( FSU, Wigner mektupla rı, D i rac Belgeleri 'ne ek) . Ma ry Di rac'la görüşme, 26 Şubat 2006 ve e-posta 7 H azira n 2006. Mary D i rac'la görüşme, 26 Şubat 2006 ve e-posta 7 H azi ra n � 2006 . �
H e l a i ne ve Yorrick Bl umenfeld'le görüşme, lO Oca k 2004. Phi l i p Mannhei m'la görüşme, 8 H azira n 2006. Ayrıca ba kı nız urşunoğl u ha kkı nda ki m a ka l e, "The La unch i ng of La Bel le Epoq ue of H ig h Energy Physics a nd Cosmology", Curtright ve diğ . içi nde (2004 : 427-46) . 45
D i rac'ı n M i a m i Üniversitesi'nde geçi rd i ğ i döneme a it bir anlatı m, � Kurşunoğl u'nun eşi ta rafı nda n a kta rı l ıyor, Kurşunoğ l u ve Wig ner ( 1987 : 9-28) . r:-::ı
Ma nci 4 Şubat 1969'da Ga mow'un eşi ne mektup yaza ra k D i rac'ı n Üniversitesi'n i n tekl ifi ni reddettiği nden şi kayet etti : "Bu yüzden kend i m i çok kötü hissed iyorum" ( LC, Ga mow a rşivi, Ma nci D i rac dosyası ) .
47 � Miami
Ra bbit ve Ja nice Angstrom'un 2002'e tepkisi Ra bbit Redux, ı . Böl üm'de ( Fawcett Crest Book ka rton ka pa kl ı bası mda s. 58 ve 74 ).
48 � 1971,
LoBrutto ( 1997 : 277) . O sı rada Ma ry'n i n eşi ola n Tony Col lera i ne'e, D i rac'ı n 200 1 : i r Uzay Desta nı'nı i l k seyrettiği seferlere da i r hatı ra l a rı nı a nlattığ ı içi n teşekkür ederi m, görüşme 1 5 Tem m uz 2004 ve e posta l a r 26 Eyl ül ve 22 Eki m 2004 . 50
Monica Di rac'la görüşme, 7 Şubat 2003 . sı
Ma nci'den Ba rba ra a mow a rşıvı . . LC .
Ga mow'a
mektup,
16
Ma rt 1971,
Ma nci'den Wigner'a meksa p, 10 Şubat 1968, PRINCETON, � Wigner a rşivi . �
Bu FBI belgeleri 1986'da ka m uoyuna açı kla ndı . Bi lgi Edi nme � Özgürl üğü 1 Özel H ayat Yasa l a rı ka psa m ı nda bu belgeleri n kopya l a rı n ı sağ laya n Bob Ketchum'a teşekkür ederi m . �
Di rac'ta n Alfred Shi ld'e mektup, 29 Ağustos 1966 (nüsha La ne
�5 H ug hston'd a ) .
67 1
Mesela ba kı nız, Austi n Texas Üniversitesi genel sekreteri nden � Göçmenl i k ve Vata ndaşl ı k İşleri 'ne mektup, 8 Ara l ı k 1967, 1960'1 a r ve 1970'1erde D i rac hakkı nda tutulan CIA dosyası n ı n bi r pa rçası . Bu belgeleri sağlaya n Robert Ketchum'a teşekkür ederi m . �
Tebea u ( 1976 : 1 5 1 -7 1 ve 2 19-3 5 ) . Sta nford ( 1987 : 54-5) . � Henry Ki ng Sta nford'la görüşme, 3 Tem m uz 2006. �
�
Wicker ( 1990) . Wigner'da n Ma nci Di rac'a mektup, 9 Eki m 1968 ( FSU, igner mektupları, D i rac Belgeleri 'ne ek) . Mia m i H era ld, 7 Mayıs 1970, s . ı . Morris'e göre ( 1972), 1970'de Ta l l a hassee'n i n 2 . 000'd i . Aynı yı l M i a m i 'n i n toplam nüfusu 3 3 5 . 000'd i .
6 ı.:-:J
�
nüfusu
Florida Eya let Üniversitesi Fizi k Böl ü m ü kısa süre önce Ul usa l Bi l i m Va kfı'nda n, m ü kemmel iyet merkezi olma a macı na ulaşması içi n Mükem mel iyet Merkezi H i besi a l m ıştı . Col lera i ne'den Di rac'a mektup, 2 Şubat 1970, D i rac Belgeleri,
� 2/6/9 ( FSU) . �
Ta l l a hassee Democrat, 29 Kası m 1970. 65
Peter Ti l l ey'le görüşme, 2 Ağustos 2005; Leopold H a l pern'la örüşme, 26 Şubat 2006.
Narman H eydenburg'dan ( FSU fizi k böl üm başka nı ) Di rac'a � mektup, 4 Oca k 1971, D i rac Belgeleri, 2/6/ 1 1 ( FSU) . ı.:-::ı
H e l a i ne ve Yorrick Bl umentha l'le görüşme, 1 0 Oca k 2004. Pop Art sa nat a kı m ı n ı n en öne m l i temsi lcisi ABD'l i sa natçı � Andy Wa rhol'un ( 1928- 1987) 1968'de ya ptığ ı Ca mpbel l 's So up a d l ı , Ca m pbel l's marka l ı çorba konservesi resm i nden söz ediyor - ç. n . 0
�
The Beatles'ı n, sözleri sol i st John Lennon'a a it I a m the Wa l rus ( Ben Denizasla nıyı m) a d ı nda bi r şa rkısı va r ( 1967) - ç. n .
ıg
Calanel Tom Pa rker ( 1909- 1997) : Elvis Presley'i şöhreti n doruğ una çı ka ra n ve kendisi de bunda n fazlasıyla istifade eden menajeriyd i - ç. n .
�
U pd i ke'ı n Ra bbit, Run (Tavşa n, Koş; 1960) kita bı n ı n eski bir basketbolcu olan ve orta sı nıf hayatı nda buna l a n a na ka ra kteri -ç. n .
c
d
672
Tüm za m a n l a rı n en iyi a l büm leri nden sayı l a n, The � Beatles'ı n Sgt. Pepper's Lonely H e a rts Cl ub Ba nd a l bümü - ç. n . 0
�
( İ n g . ) Flower-power. 1965 yı l ı nda Al ien Gi nsberg ta rafı ndan kul l a n ı l a n bu teri m, ABD'deki Vietna m Savaşı m uha lefetinden doğd u . Gi nsberg, bu m uha lefeti n m üspet bi r tavra dönüşmesi gerektiğ i ni i leri sürüyordu . H i ppiler, en çok kendi leri ne hita p eden bu teri m i sa h i plendi ler, el biseleri ne çiçekler işledi ler, saçi a rı na çiçekler ta ktı l a r, gösteri lerde ha l ka ve pol ise çiçekler sund ular ve "çiçek çocukl a rı " olara k a n ı l maya başladı l a r. N iteki m za manla, bu isi m le ta n ı m l a n ı r oldular - e . n .
�
ABD'n i n ing i l izeesi olan US kısa ltması, dol a r işa retiyle yazı l m ı ş ç. n .
f
673
28. BÖLÜ M ŞU BAT 197 1 - EYLÜ L 1982 (Sayfa 427-444)
[!]
Dorothy Turner H olcom b'un bası n bülteni, "Ba rba ra Wa lters . . . I need you !" ["Ba rba ra Wa lters, ba na sen lazı msı n ! "], 9 Ma rt 1971, Di ra c Belgeleri, 2/6/ 1 ı ( FSU) . Wa lters, 1970 : 173 . "The Eval utian of our Understa nd i ng of Nature" notla rı, 8 � Ma rt 1971, D i rac Belgeleri, 2/28/2 1 ( FSU) içi nde . �
�
1969'da n 1983'e kadar D i rac ya klaşık yüz kı rk konuşma ya ptı, bu da yı lda orta l a ma on konuşma eder. ABD'de seksen sekiz civa rı nda, denizaşırı ü l kelerde ise e l l i i ki konuşma ya ptı, bunl a rı n çoğu Avrupa'daydı ama a ra sı ra daha d a uza kla ra, mesela 1975'te Avustra lya ve Yeni Zel a nda'ya da g itti . Di ra c Belgeleri, 2/52/8'e ba kı nız ( FSU) . Kurt H ofer'la görüşme, 2 1 Şubat 2004. Pa m H oumere'le görüşme, 25 Şubat 2003 . H a ns Plend l 'dan e-posta, 5 ı.!ı Moulton'dan e-posta, 5 Ma rt 2008 . �
Ma rt
2008;
Bi l l
�8
Kurt Hofer'la görüşme, 2 1 Şubat 2004. Hofer, D i rac'ı n, kovduğu i nsa n ı n aslı nda bi r a rkadaşı olduğunu anlayınca çok üzüldüğ ünü a nlatıyor.
�9
H ofer'la görüşme . Leopold H a l pern da D i rac'ı n telefonda konuşma huyl a rı na da i r bu a nlatı m ı Hofer'dan bağı msız olara k doğrulad ı .
Pa is, 1997 : 2 1 1 . Florida Eya let Üniversitesi 'nde Steve Edwa rds l!!!ı (görüşme, 27 Şubat 2004) ve Michael Kasha (görüşme, 18 Şubat 2003) da da h i l D i rac'ı n pek çok iş a rkadaşı bu fı krayı a nlatm a kta n d uyd uğu hazzı n ta n ı ğ ı d ı r. Q
[!!]
M . Di rac, 2003 : 39.
[gl
Ba rba ra Di rac-Svejstrup'la görüşme, 5 Mayıs 2003 . 13
Ma nci'den Di rac'a mektup, ta ri hsiz, Ağustos 1972, i ra c Belgeleri 2/7/2 ( FSU) .
Ma nci'den Di rac'a mektup, 18 Ağ ustos 1972, D i rac Belgeleri
� 2/7/2 ( FSU) .
Ken va n Assenderp'le görüşme, 25 Şubat 2003 .
674
H e l a i ne ve Yorrick Bl umenfeld'le görüşme, 10 Oca k 2004 . ela i ne Blumenfeld şöyle hatı rl ıyor: "İki nci oğ luma ha m i leyken Ma nci durumu kontrol etmek içi n beni sürekl i a rıyordu ." Baya n Blumenfeld'i n Addenbrooke's Hasta nesi 'ndeki ra ndevu l a rı ndan biri nden kısa süre önce Ma nci ona şöyle bir tavsiye verdi : "Bil iyorsun orada bi r sürü siya h doktor va r. Sa na dokunma l a rı na sa kı n izi n verme, hepsi ki rl i onla rı n ." Monica D i rac annesi içi n "ta n ı d ı ğ ı m en a ntisem itist i nsa n" diyor, Ma nci'n i n kend isi n i n de Ya hudi olduğunu düşününce bu çok tuhaf. Monica kendi Ya hudi kökeni nden yi rm i bir yaşı ndayken ha berdar old u . Monica Di rac'la görüşmeler, 7 Şubat 2003 ve 3 Mayıs 2006. 16
Yorrick ve Hela i ne Bl umenfeld'le görüşme, 10 Oca k 2004.
�
Li ly H a rish-Cha ndra'yla görüşme, 12 Tem m uz 2007. Akta ra n Cha ndrasekha r, 1987 : 65. D i rac'ı n son yı l l a rı nda ki a raştı rma günde m i n i n n açı k a nlatı m ı Kasım 1974'te Joe La nnutti'ye yazd ığı özetti r, D i rac Belgeleri, 2 1 7/9 ( FSU) .
20
H a l pern, 2003 : 2 5 . Leopold H a l pern'la görüşme, 18 Şubat 2003 .
�
H a l pern 2003 : 24-5.
Leopold H a l pern 26 Şubat 2006'da beni de aynı ezi ntiye çı ka rdı . Bu gezi sı rası nda ve daha önceki görüşmeleri m izde, neh i rde ya ptı kla rı gezileri ve Ma nci 'n i n onları evde nası l ka rşı ladığını anlattı . 2 7 Şubat 2004'teki ayrı bi r görüşmede Steve Edwa rds, D i rac'ı n Kurşunoğl u'nu Wa kul la Nehri'ne ittiğ i meşhur olayı anlattı . 23
Wei nberg, 2002 . Aya r teorisi n i n özel biçi m i i l k olara k Ya ng ve bi rl i kte ça l ı ştığı obert Mills ta rafı nda n 1954'te yazı ldı . Ya ng bu teori içi n, "Maxwe l l denklem i n i n bi raz açı k sözl ü bi r genel lemesi " dem işti (a kta ra n Woolf 1980 : 502) . 25
Crease ve Ma nn, 1986 : Böl ü m 16. 1970'1eri n sonl a rı nda D i rac evre n i n opa kl ı ğ ı nı ya n l ı ş a na l iz tti, bu hatası Ka pitsa - D i rac etkisi ni ya nlış değerlend i rmesi nden kayna kla nıyord u ( M a rti n Rees'ten e posta, 27 Kası m 2006) . Bir başka hatası Dal itz ve Peierls, 1986 : 27
675
1 75'te gösteri l m i ştir. Leopold H a l pern'la görüşme, 18 Şubat 2002 . H a l pern, D i rac'ı n � bu keşfı ciddiye a ld ı ğ ı n ı ve a n l a m aya ça l ı ştığ ı nı hatı rl ıyor. D i rac bi rkaç defa, "İsa'n ı n bu portresi ni nası l açı klaya b i l i rsi n? Böyle bi r şey nası l olabi l i r?" demişti . ( Kefenin sa hte olduğu daha sonra ka nıtl a ndı . ) �
D i rac'ı n modern renorm a l izasyon teorisine i l g i gösterd i ğ i ni � gösteren hiçbir kayıt yok. Anca k bu teori üzeri ne ça l ışa n fizi kçi leri n çok pa rl a k old ukl a rı nı tesl i m ed iyordu, bunları n a rası nda ödü l lere aday olara k gösterd i ğ i Abd us Sa lam, Gera rd't Hooft ve Edwa rd Wi rten da va rd ı . Bu adayi ı kiara da i r ka nıtl a r Ta l l a hassee a rşivi nde mevcunur. �
Rechenberg'le görüşme, 3 H azi ra n 2003 .
@!]
D i rac 1977 . Brown ve H oddeson, 1983 : 266-8 . Lederma n'la görüşme, 18 H azi ra n 2002 .
Lederma n'la görüşme, 18 H azi ra n 2002 . a rmelo 2002 b : 48'e ba kı nız. Ei nste i n 1925 ta ri h l i "Eiectron a nd Genera l Relativity" ["Eiektron ve Genel Göre l i l i k"] a d l ı m a ka lesinde pozitronun va rl ığ ı nı öngörmeye çok ya klaşmıştı, Fölsing 1997 : 563-5'e ba kı nız. 34
Ta nıdığı pek çok kad ı n D i rac'ı n bu konuda ki davranışi a rı na özel l i kle Li ly Ha rish-Cha nd ra, Rae Roeder, Hela i ne Blumenfeld ve Col leen Taylor Sen .
35 � ta n ı kl ı k ediyor,
Kurşunoğl u ve Wigner ( 1987 : 26) . Bkz. M i l l ( 1869), özel l i kle 3 .
36 � Böl üm, "Of Individual ity, a s One of the Elements of Wei i -Be i ng . "
Kurt H ofer'la görüşme, 2 1 Şubat 2004. Kurt H ofer'dan e-posta, 6 Ma rt 2004. 39
Ma nci'den Rudolf Peierls'a mektup, 23 Ara l ı k 1985, eierls a rşivi, ek belgeler, D23 ( BOD) .
Christi ne Teszler'le görüşme, 22 Oca k 2004 ve bi r e-posta, 27 � Ma rt 2004. �
Bu olay 1978'de D i rac ve Hofer Sta d i u m Drive, Ta l l a hassee'deki ki l i sesi n i n önünden geçerken yaşa ndı . H ofer'la görüşme,
41 [!!] Morman
676
2 1 Şubat 2004. "Funda menta l Problems of Physics" konuşması, 29 H azi ra n 1971 � (ses kayd ı LIN DAU'da n) . Bkz. D i rac Belgeleri, 2/28/23 ( FSU) . �
Bu konuşmada Di rac, Ta nrı ol maksızın hayatı n meyda na � gel mesi ni büyük ölçüde ola na ksız gördüğü bir i hti m a l den söz etti : Gogol d iye de bi l i nen 1 0 10'de bir i hti m a l d i bu. �
Kurt H ofer'dan e-posta, 28 Ağ ustos 2006 . H a l pern ( 1988 : 466 n .) . Ayrıca ba kı nız D i rac'ı n "A Scientist's ttitude to Rel i g i on" (Bir Bi l i m İnsa n ı n ı n D i ne Ya klaşı m ı ) başl ı kl ı konuşmasına a ld ı ğ ı not, c . 1975, D i rac Belgeleri, 2/32/ 1 lA ( FSU) . 45
Isenstei n Di rac'la Bohr'un evi nde ta nıştı kta n sonra onunla temas � kurd u : Isenstei n'da n Di rac'a mektubu, 2 9 H azi ra n 1939, D i rac Belgeleri, 2 1 3/9 ( FSU) . Isenstei n Di rac'la 1969'da tekra r temas kurdu, bkz. Isenstein'da n Di rac'a mektup, 29 H azira n 1969, D i rac Belgeleri, 2/6/7 ( FSU) . �
Büstle i l g i l i yazışma l a r içi n, 197 1 yazı nda ki yazışm a l a ra ba kı nız, ı!!ı Di ra c Belgeleri, 2/6/ 1 ı ( FSU) . �
D i rac'ı n kendi portresi içi n paz vermesi konusunda ki yoru m l a rı � içi n Michael Noa kes'a teşekkür ederi m (görüşme, 3 Tem m uz 2006) . Noa kes, Fra nk Si natra'n ı n kend i portresi içi n paz vermed iğini, fa kat sonuçta n çok memnun ka l d ı ğ ı nı ve ça l ışma odası n ı n d uva rı na astığını bel i rtiyor. Q
Di ra c resm i sevd i, ama bi razcı k söylendi : "Beni biraz yaşl ı � göstermiş." D i rac'ı n burnunun sol ya nı nda ki izle i l g i l i bi r hassasiyeti va rdı . Bu iz 1977 yazı nda a l ı na n, ka nser öncesi aşa mada ki bir kisti n iziydi . Bu nedenle N aa kes'ı n ya ptığı Di ra c resm i yüzünün sadece sağ ya n ı n ı gösteriyor. D i rac M i l l i Portre Ga lerisi'n i n 1980'de Howa rd Morgan'a ya ptı rd ı ğ ı i ki tebeşi r çizi m i nde daha azi m l i görünüyor. Q
Feynma n'ı n çizi m i Kurşunoğ l u ve Wig ner'ı n kita b ı n ı n ka pağ ı nda � kula n ı l m ı ş ( 1987) . Feynman'ı n, " D i rac değ i l i m ki ben" demesi n i n bi r örneğ i, Cha rles Wei ner'ı n Richard Feynma n'la görüşmesi nde, 28 H azi ra n 1966, s. 187 (CALTECH ) . �
Lord Wa ldeg rave, "Öd ül büyük ölçüde Victor Rothschi ld'ı n, � merhum Lord Rothschi ld'ı n m üdaha lesi sonucu veri ldi, Lord Rothschi l d o za m a n Başba ka n Edwa rd H eath'i n Merkezi Pol iti ka �
677
Gözden Geçi rme Eki bi'n i n başka nı ola ra k başba ka n l ı k m üsteşa rl ığı g i bi iyi bir konumdayd ı " diyor ( Lord Wa ldeg rave'le görüşme, 2 H azi ra n 2004) . Ma nci'den Ba rba ra Ga mow'a mektup, ı Mayıs ı973, LC. Sa l a m a n ve Sa l a m a n ( ı986 : 70) . D i rac bu konuyu kızı onica 'n ı n yaşa m ı üzeri nden açtı, Monica "jeoloj i okum uştu a ma bebeği ne ba kma k içi n bundan vazgeçti . "
53
Mary D i rac'la görüşme, 2 ı Şubat 2003 . Leopold H a l pern'la görüşme, ı8 Şubat 2003 . Projeni n İngi ltere'ye d üşen kısm ı, ı962'de i mza l a na n i r a nlaşm a n ı n a rd ı ndan İng i ltere Havacı l ı k Şi rketi 'n i n Fra nsız şi rketi Sud Aviation'la ya ptığı işbi rl i ğ i sonucunda gerçekleşti ri ld i . İng i ltere H avacı l ı k Şi rketi ı960'ta Bristol Uça k Şi rketi ve diğer havacı l ı k şi rketleri n i n bi rleşti ri lmesiyle kurul m uştu . Bu konuda ki tavsiyeleri nden dolayı And rew Nahum'a teşekkür ederi m . 56
D i rac'l a r 5 Mayıs ı979'da D u l les'ta n Pa ris'e uçtul a r ( D DOCS) . Bi l i m Genel Sekreter Ya rdı mcısı Abdui-Razza k Kaddoura 'n ı n Di rac'a gönderdiği 29 Ma rt ı979 ta ri h l i mektup D i rac Belgeleri 'nde, 2/9/3 ( FSU) .
57 � U N ESCO
New York Ti mes, 5 Mayıs ı979 .
�
Konuşm a n ı n bi r kopyası D i rac Belgeleri 'nde, ı/3/8 ( FSU) . Ka pitsa Di rac'a ı 8 Şubat ı982'de, "Se n i n de ideceğ i n i bi lmek beni g itmeye m uha kka k teşvi k edecekti r" d iye yazd ı, D i rac Belgeleri, 2/ ı0/6 ( FSU ) .
60
D i rac'ı n ı982'de Li nda u toplantısı nda ya ptığ ı konuşma "The ı!!ı Requ i rements of a Basic Physica l Theory"n i n ( ı Tem m uz ı982) kaydı ve diğer ayrı ntı l a r LIN DAU'da . ı.:-:ı
Kona kla maya a it ayrı ntı l a rı D i rac Belgeleri'nde, 2/ ı0/7 ( FSU ) . 63
�
Kurt H ofer'la görüşme, 2 ı Şubat 2004; Leopold H a l pern'la örüşme, 26 Şubat 2006.
D i rac bu konuşmayı ı s Ağ ustos ı98 ı 'de ya ptı, D i rac Belgeleri, 2/29/45 ( FSU) . Erice Bi l d i rgesi i nternette mevcuttur.
678
7 Ara l ı k 1982'de D i rac, 27 Ara l ı k'ta D i rac'ı n sekseni nci yaş ününde onun sağ l ı ğ ı na içmek içi n ya p ı l a n bul uşmaya katı la mayacağı içi n özür di lemek içi n St John's başka n ı na mektup yazdı : "Kolej, e l l i dokuz yı l boyunca hayatı m ı n merkezi nde yer a ld ı ve bana bi r yuva oldu" (STJOH N) . 66
Peter Goddard'la görüşme, 7 H azi ra n 2006 . 1974'te başlayı p halen deva m eden, bi rçok ödül kaza n m ı ş
� belgesel progra m ı - e . n � b
1906- 192 1 yı l l a rı a rası nda John Ga lsworthy'ni n yazdığı beş kita p l ı k rom a n d izisi nden esi nlenerek BBC ta rafı nda n çeki len 26 böl ü m l ük televizyon dizisi - e . n .
679
. .
. .
29 . BOLU M 1982 SON BAHARI-TEM M UZ 2002 (Sayfa 445-456)
[!]
Ra mand'un Di rac'la ka rşı laşması na d a i r a n latı m 18 Şubat 2006'da Ra mand'la ya pı l a n görüşme ve a rd ı ndan gelen e posta l a rda n . Ka rşı laşm a n ı n burada veri len ta ri h i n i n h i kaye n i n da ha erken bi r versiyonunda n ( Pa i s 1998 : 36-7) daha geç olduğuna d i kkat edi n; Ra mand böl üm kayıtla rı n ı kontrol etti kten sonra burada a kta rı l a n ta ri hi doğruladı . Bul uşma nın kesi n ta ri hini vermek m ü m kün değ i l . Pierre Ra mand'dan e-posta, 22 Ara l ı k 2003 .
�
Ta l l a hasse Democrat, 1 5 Mayıs 1983, sayfa G l . D i rac ve Ma nci'ye D i rac'ı n a n nesi nden mektup, 8 � N i sa n 1940, D i rac Belgeleri, 1/4/ 1 0 ( FSU) . r:ı
Dr Watt'la telefon görüşmesi, 1 9 Tem m uz 2004. D i rac'ı n son konuşması, "The Future of Atomic Physics", � New Orlea ns, 26 Mayıs 1983 : D i rac Belgeleri, 2/29/52 ( FSU) . r::ı
[Zl
Di rac'ı amel iyat eden cerra h Dr David M i les'tı . Ba na a mel iyat sonrası ra poru teda ri k eden Dr Ha nk Wa n'a teşekkür ederi m . Sol n it (200 1 : 104) . H a l pern ( 1985 ) . H a l pern'la görüşme, 24 Şubat 2006. 10
H a l pern'ı n kul l a ndığı esa nsl a r eki nezya, şevketi bosta n e gi nsengd i : H a l pern'la görüşme, 24 Şubat 2006 .
D i rac ( 1987 : 194-8 ) . 12
Ma nci Di rac'ta n Li ly Ha rish-Cha ndra 'ya mektup, 30 Eyl ül 984 ( Baya n H a rish-Cha nd ra'ya a it) .
Ma nci Di rac'ta n Lily Ha rish-Cha nd ra 'ya mektup, 1 6 Ma rt 1984 � ( Baya n Ha rish-Cha nd ra 'ya a it) . Q
Ba rba ra Di rac-Svejstrup'la görüşme, 5 Mayıs 2003 . Ba rba ra Di rac-Svejstrup'la görüşme, 5 Mayıs 2003 .
�
Peter Ti l l ey'le görüşme, 2 Ağ ustos 2005 . D i rac'ı n ölüm belgesi nde sol unum etmez l i ğ i nden öldüğü yazıyor. İncelerneyi ya pa n görevl i, ölüm ünün n i ha i nede n i n i n böbrek
17
680
yetmezl iği değ i l tı ka n m ış d a m a rlar olduğunu tespit etm iş. Bkz. D i rac Belgeleri, 1/9/ 1 7 ( FSU) . H a nsel i Watt'la telefon görüşmesi, ı 9 Tem m uz 2004 . Ma nci Episkopa lyen töreni seçti çünkü Ameri ka 'da ki ngl i ka n Ki l isesi Ameri ka n Episkopa l Ki l isesi 'd i r ve bu ki l ise Ca nterbury Başpiskoposu'na bağl ı Ang l i ka n Cemaati 'n i n bi r kol udur. Bi lgi kaynağı Steve Edwa rds, görüşme, 1 6 Şubat 2006. 19
Pierre Ra mand'dan e-posta, 23 Şubat 2006. Cenazeye da i r hatı rla d ı kl a rı n ı a nlata n Mary Di rac, Steve dwa rds, Ridi Hofer ve Pierre Ra mond'a teşekkür ederi m .
21
Judy'yle i l g i l i dosya n ı n ayrı ntı l a rı Mercer İlçesi Veka let � Bürosu'nda n . Judith Thom pson dosyası nı ka pata n belgeleri n ta ri hi 29 Eki m 1984. �
Dick Da l itt'ten Peter Godda rd'a mektup, 3 Kası m 1986 � (STJOH N ; bu mektupta n a l ı ntı ya pma izni Da l itt'ten, 9 N i sa n 2003'te kendisiyle ya p ı l a n görüşmeden) . �
Peter Goddard'dan St John's Kolej i Başka n ı 'na mektup, 26 Mayıs
� 1990, STJOH N .
Richa rd Dal itt'le görüşme, 9 N isa n 2003 . 26
·
Michael Mayne'den Richard Dal itz'e mektup, 20 Mayıs 1990, TJOH N .
H atı ra taşı Ca m bridge'deki Ca rdozo Kindersley � ta rafı ndan tasa rla n ı p işlendi, bkz. Godda rd ( 1998 : xi i ) . �
� �
atölyesi
Dal itt'ten Gisela Di rac'a mektup, 30 Kası m 1995, Gisela Di rac'a a "t ı . Goddard ( 1998 : xi i i ) . Richa rd Da l itz'le görüşme, 9 N i sa n 2003 . 31
Dal itz'ten Gisela Di rac'a mektup, 30 Kası m 1995, ıse ı a o·ı rac,a aı·t . .
Ma nci'den Gisela Di rac'a mektup, 4 Tem m uz 1992, Gisela � Di rac'a a it. Ma nci, Byron'ı n cenazesi konusunda ya n ı l ıyord u . Byron'ı n kül leri İng i ltere'ye götürüldüğ ünde katedra l e göm ülmesi ka bul edi l mem iş, H uckna l l 'da toprağa veri l m işti . Bunun a rd ı ndan katedra lde onun a d ı na bi r hatı ra taşı kocası içi n üç başa rısız g i rişi m �
68 1
oldu, bunları n sonuncusu ı924'te ya p ı l m ış, g i rişi m i destekleyen mektup H a rdy, Ki p i i ng ve üç eski başba ka n ( Balfour, Asquith ve Lloyd George) ta rafı ndan i mza l a n m ıştı . Şa i rler Köşesi 'nde onun a d ı na bi r plaket konması izni a nca k ı969'da veri ldi . Mesela ba kı nız, Ma nci'n i n Scientific America n'ı n � yazdığı mektup, Ağustos ı993, s. 6 . �
editörüne
Ma nci'den Abra ha m Pa is'e mektup, 2S Kası m ı99S, Goddard � ( ı998 : 29) içi nde . h":l
Lederma n'l a r D i rac'ı n pa rçacı k fizi ğ i n i n ta ri hi üstüne konfera nsa Li ly H a rish-Cha ndra D i rac'ı n iş a rkadaşı ola n matemati kçi H a rish Cha ndra'yla evl iyd i ; Eri ka Zi m m erma n ise Wig ner'ı n ı920'1eri n sonunda Götti ngen'deki bi r i l işkisi nden o l a n kızıyd ı .
35 � katı ldığı Mayıs ı980'den iti ba ren D i rac'l a rla a rkadaşl ı k kurd u l a r.
Peggy La nnuti'yle görüşme, 2 S Şubat 2004 . Ma nci gerçekten de D i rac'ı n Nobel mada lyası n ı n ve ertifi kası n ı n St John's Kolej i 'ne iade edi l mesi ni sağladı ( Ma nci'den "Anna"ya mektup, ı s Eki m ı986, Wigner a rşivi PRI NC ETO N ) . Eliza beth Cockcroft'un Churchi l l Kolej i 'nden kovulduğu iddiası n ı n D i rac versiyonu Oa kes (2000 : 82) içi nde a nlatı l ıyor. 37
� �
Ma nci'den "Anna"ya mektup, ı s Eki m ı986, Wigner a rşivi PRINCETO N .
Kurt H ofer'la görüşme, 2 ı Şubat 2004; Leopold H a l pern'la � görüşme, 26 Şubat 2006. �
Lederma n'l a rla görüşme, 30 Eki m 2003 . H i l l a ry Rod ha m Cli nton'dan Ma nci'ye mektup, ı2 Şubat 996 ( D DOCS) . Baya n Rodham Cl i nton şöyle yazmış: "Bütün Ameri ka l ı l a r ıçı n daha bi r hayat vizyonunu paylaşa n ki mselerden mektup a l m a k b i r zevkti r. B u vizyona ulaşma n ı n her za man kolay ol mayaca ğ ı n ı n fa rkı nda olan i nsa nlarda n ha ber a l ma k ise da ha da özeldir." Monica D i rac'la görüşme, ı Mayıs 2006. 41
� a
Di nde ta nrı n ı n va r olup ol mad ı ğ ı n ı n, bi l i rnde evreni n nası l ol uştuğunun bi l i nmesi n i n m ü m kün olmadığını savunan, b i l i nemezci - ç. n . Moon ta ri katı üyeleri ne ta kı l a n a d . Kore l i ra h i p Sun Myun
rı;ı � Maan'un İsa 'n ı n başladığı işi ta m a m layaca ğ ı na i na n ı r, onun 682
l iderl i ğ i nde bi r d i n devleti konuşması nı savunurl a r - ç. n .
683
kurul ması nı
ve
herkesi n
Korece
30. BÖLÜ M DIRAC'IN BEYN i VE KİŞİLİGİ ÜSTÜ N E (Sayfa 457-466)
[!]1
Ödülün fonu Rol l s Royce ve British Aerospace ta rafı ndan sağ l a nd ı . Wi l l i a m Wa ldeg rave D i rac'ı n bu ödü l ü destekled i ğ i ni ve onda n okul öğ reni m i ne başladığı Sishop Sokağı İl kokul u'nun fotoğrafl a rı n ı istedi ğ i ni anlatıyor.
�
Brunel 200'den teşekkür ederi m .
�
Bu ayrı ntı l a r ve bu pa rag rafta yer a l a n diğerleri John Bend a l i 'Ia ya pı l a n bi r telefon görüşmesi nde doğrulandı, ı8 Eki m 2007.
3
La ura
Thorne'a
prog ra m ı n
ayrı ntı l a rı
içi n
Mary D i rac'la görüşme, ı o Ağustos 2006. r;ı
�
Bu ziya ret 22 H azira n 2004'te gerçekleşti . Bristol ta ri hçisi Don Ca rieton bu görüşmeyi aya rlama neza ketinde bulund u .
�6
Ma nci'den "Anna"ya mektup, ı s Eki m Wigner a rşivi (Marg it D i rac dosyası ) .
[Zl
Bu üç cüm le, otizm uzmanı Uta Frith'i n d uruma d a i r tasvi ri g i rişi nde verd i ğ i daha katı ta n ı m i a ra daya nıyor (2003 : 8-9) . Fi rth'i n beya nla rı Ameri ka n Psi kiyatri Derneği 'n i n Diag nostic a nd Statistica l Manua l 'ı nda (Teşhis ve İstatisti k El kitabı) ta n ı m la na n en ayrı ntı l ı ve en ya kı n ta ri h l i şema (2000), Dördüncü Bası m, Washi ngton DC; Dünya Sağ l ı k Örg ütü'nün yayı m ladığı benzer bi r şe ma "The ICD- ı o Classifıcation of Menta l a nd Behavioura l Disorders : Cl i nica l Descri ptions a nd Diagnostic Guide l i nes"le ( ı992) tuta rl ı d ı r.
7
ı986,
PRINCETON,
Stockholms Dagblad, ıo Ara l ı k ı933 . Wa lenski ve diğ . (2006 : ı 75); depresyonla i l g i l i veri ler içi n
rgı l.!l ba kı nız s. 9 .
Wi ng ( ı996 : 47, 65 ve ı 23) . 11
Anan. (2007) "Autism Speaks: The United States Pays Up': ature, 448 : 628-9; bkz. s. 628 .
Frith (2003 : 4. Böl ü m ) . Otisti kleri n a ksine Asperger Send ro m l u i nsa n l a r ne üçükl ükleri nde d i l beceri leri n i kaza nmada ne de entelektüel gelişi m i n d iğer aşa m a l a rı nda geci kme gösteri rler. Ama Asperger Sendrom u'na sa h i p i nsa nl a r da yaşla rı i leriediği nde 13
684
otisti klere benzer sosya l engeller yaşa rla r. Bkz. Frith (2003 : l l) . Frith (2003 : 182 ) . ıs
Si mon Ba ran-Cohen'le görüşme, 9 Tem m uz 2003; Ba ron ohen (2003 : 3. ve 5. böl ü m ler) .
Fitzgera ld (2004 : ı . Böl ü m ) .
[!Z]
Frith (2003 : 1 12 ) . Si mon Ba ran-Cohen'den e-posta 25 Ara l ı k 2006.
[!!]
Gra nd i n ( 1995 : 1 37) .
Pa rk ( 1992 : 250-9); Tem ple Gra nd i n'den l ı ntı Morn i ng Ed ition'da n, US Nationa l Publ ic Radio, ı4 Ağustos 2006. Bkz. http ://www. npr.org/tem plates/story/story. php?storyld = 5628476 (erişi m ta ri hi 16 Ağustos 2006) . 20
D i rac ( 1977 : 140) . Ma nci'den Di rac'a mektup, 2 Eyl ül 1936, D DOCS. "Vere m l i bi rçok hasta yorgunluk, halsizl i k, işta hsızl ı k, ayıtl ı k ve ki lo kaybı g i bi genel bel i rti ler gösteri rler": Seaton ve d i ğ . (2000 : 5 1 6) .
23
Guni l l a Geria nd'ı n hatı ratı A Rea l Person : Life on the Outside'da � (Gerçek Bir İnsa n : Dışa rıda Hayat, çevi ren Joa n Tate) otisti k çocukla rı n çocukl uğuna d a i r bi lgiler va r. Gerla nd, a n ne-ba basıyla, özel l i kle de ba basıyla erken dönem i l i şkisi ndeki ya n l ı ş a nl a rn a l a ra d a i r kendi a lgısını güçl ü bir şeki lde yazmış. "Ki msenin i htiyaçla rı na saygısı yoktu . [ . . . ] Ba ba m ı n ha reketleri n i n sonucu saf sadizmdi, her ne kada r asl ı nda sadist ol masa da . Ben i m küçük d üşmemden keyif a l m ıyordu; bunu haya l bile etm iyord u" (Gerl a nd 1996) . Ayrıca bkz. Gra n d i n ( 1984) . �
�
Kendi başına ha reket eden, i nsa n g i bi kişi l i k sa h i bi, H erbie a d ı nda bir Vosvos'u konu a l a n bi r fi l m - ç. n .
685
3 1 . BÖLÜ M M İRASI (Sayfa 467-478)
[!]1
Wei nberg ben i m Yüzüncü Yı l Toplantısı 'nda sesl i olara k okuma m içi n bu sözleri yazd ı . Wei nberg ta rafı nda n kontrol ed ilen meti n, 22 Tem m uz 2007 (e-posta) . Freeman Dyson'la görüşme, 2 7 Hazi ra n 2005 . Akta ra n Cha ra p ( 1972 : 332) .
�
Sör Michael Atiya h'dan e-posta, ı s Tem m uz 2007.
�
Woolf ( 1980 : 502) . Di rac'ta n Abd us Sa l a m 'a mektup, l l Kası m � 198 1, yeniden bası m ı Cra i g i e ve d i ğ . ( 1983 : iii). r::ı
't H ooft ( 1997 : 1 4 . Böl ü m ) . Stephen H awki ng Uzay Yol u 'nun 2 1 Hazira n 1993'te i l k kez � yayı nlana n bi r böl ü m ünde ve Sim psonl a r'ı n 9 Mayıs 1999 ve ı �
Mayıs 2005'te i l k kez yayı nlanan böl ümlerinde yer a l d ı .
�9
N icolas Kurti 'den New Scientist'e mektup, 65 ( 1975), s. 533; E.C. Stern'den ( 1975) Science'a mektup, 189, s. 25 1 . Ayrıca ba kı nız Dal itz'i n "Another Side to Pa ul D i rac" yazısı nda ki yoru m l a rı, Kurşunoğl u ve Wig ner ( 1987 : 87-8) içi nde .
Fre i m und ve d i ğ . (200 1 ) . Ka ptiza-Dirac etkisi 1986'da ato m l a r l!!!ı üzeri nde gözlenmiş a ma elektronla r üzeri nde gözlenmemişti (Gould ve d i ğ ., 1986) . Bu etkiyle i l g i l i modern deneyler konusunda ki tavsiyesi içi n H erma n Betelaa n'a teşekkür ederi m . Q
[!!]
Deser (2003 : 102) . 12
Natha n Sei berg'le görüşme, 26 Tem m uz 2007; e-posta, 20 ğustos 2007.
Leopold H a l pern görüşmeleri nde D i rac içi n büyük sayı l a r � hi potezi n i n ne kadar öne m l i olduğunu sı k sı k vurg uladı (görüşme H a l pern'la, 26 Şubat 2006) . Q
Al ışı l d ı k ölçülerle kütleçeki m i kuweti, bir sonra ki en yüksek � temel kuwet olan zayıf etki leşi m i n gücünün m i lya rda bi ri n i n m i lya rda biri n i n m i lya rda biri n i n m i lyanda biri kadar. ı.:ı
Rees (2003 ) . D i rac'ı n büyük sayı l a r hi potezi n i n d urum u � konusundaki tavsiyeleri nden dolayı Ma rti n Rees'e teşekkür ederi m . ı.;ı
686
James Overdui n'den e-posta l a r, 20-2 Tem m uz 2006 .
[!il
Overd u i n ve Plendl (2007) . Anti madde konusunda ki deneysel a raştı rma l a rı n i m d i ki d urum u na da i r uzman ya rd ı m ı içi n CERN'den Rolf La ndua'ya teşekkür ederi m .
18
Bkz. Ya ng ( 1980 : 39) . 27 Kası m 1975'te yazı l m ı ş bu sözler D i rac içi n özeldi, nlaşı l a n . Bun l a rı tek bir dosya kağ ı d ı na yaza ra k ders notla rı a rası nda dosya la m ış: D i rac Belgeleri 2 1 29/ 17 ( FSU) . [ Bunun olması n ı ] diye kısa ltı l a n yerde "matematiğ i n e l i mden tuttuğ unu hissetmeyi " kel i m eleri yer a l ıyor. 20
D i rac'ı n makaleleri nden güzel l i kten söz ed ilen i l ki, 1933'te � Ka pitsa'yla birl i kte yazdığı "The Retleetion of Electrons from Sta nd i ng Lig ht Waves" m a ka l esi g i bi görünüyor, burada Gabriel Li ppma nn'ı n bulduğu renkl i fotoğrafı n güze l l i ğ i nden ba hsediyorla r. �
Green ve Schwa rz'ı n maka l esi 1 0 Eyl ül 1984'te a kadem i k dergi � Physics Letters B'ye ulaştı ve 13 Ara l ı k'ta yayı m la ndı . � � [g
�
Modern sici m teorisi n i n popüler bi r a nlatı m ı içi n ba kı nız Greene ( 1999 ) . Kişisel i l işki, Jua n Maldacena, 18 Eyl ül 2009 . 25
D i rac'ı n notla rı nda Wi rten'ı n "matemati ksel fıziğ i n bir kısı m roblemleri ne pa rl a k çözümler" bulduğu yer a l ıyor, D i rac Belgeleri, 2 1 14/9 ( FSU) .
Edwa rd Witten'la görüşme, 8 Tem m uz 2005; e-posta, 30 � Ağustos 2006. �
Veltm a n'dan e-posta, 20 Oca k 2008 . Sici m teorisi n i n özel olara k � değerlendi rmesi içi n ba kı nız W o it (2006), özel l i kle 13- ı 9. böl üm ler. �
687
Kayna kça .. .. .. SOYKUTUGU Dirac a i lesi n i soykütüğü http: / /www.dirac.ch internet sitesinde veriliyor. Siten in yönetimi Gisela Dirac-Wa h ren burg'a ait. KAYNAKLAR
Metinde normal olarak Dirac'ın tekn ik makalelerin i kaynak olara k göstermed i m . B u n lar Dalitt ( ı995) ve Kragh'da ( ı 990) tam ola rak listelen miştir. Aaserud, F. cı 990) Red irecting Science : Niels Boh r, Ph ilanth ropy, and the Rise of Nuclear Physics, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press. An nan, N . ( ı 992) Ou r Age : Portra it of a Generation , Lond ra : Weidenfeld a nd Nicolson . An on c ı 993) The Frustration of Science, ön söz F. Soddy, New York: W.W. Norton . Anan . ( ı 993) Operation Epsilon : The Form Hall Tra nscripts , Bristol, Institute of Physics Pu blishing . Anan . (200 ı ) The Cu ba n M issile Crisis: Selected Foreig n Policy Docu ments from the Ad ministration of Joh n F. Ken ned y, Ocak ı 9 6 ı -Kastm ı 962, Lond ra : The Stationery Office, s. ı o934 . An on . (2007) "Autism Spea ks: The U n ited States Pays U p'� Natu re, 448 : 628-9 . Badash, L. c ı 985) Ka pitsa, Rutherford a nd the Kremlin , New Haven, Con n . : Ya le U n iversity Press. Baer, H . ve Belyaev, A. (ed .) (2003) Proceed ings of the Dirac Centen n ial Symposiu m, Lond ra : World Scientific. Ba ldwin,
T.
( ı 990) G.E. Moore, Lond ra ve New York: 688
Routledge. Ba rha m, J . Bird's Farm .
( ı977) Cambridgesh ire at War, Cambridge :
Ba ron-Cohen, S . (2003) The Essentia l Difference, New York: Basic Books. Ba rrow, J . (2002) The Consta nts of Natu re, New York: Pa ntheon Books. Batterson, S . (2006) Pu rsu it of Gen i us, Weilesley, Mass. : A. K. Peters Ltd . (2007) "The Vision, Insig ht, and Influence of Oswald Veblen ", Notices of the AMS, 54 (5) : 606 ı 8 . Beller, M . ( ı 999) Qua ntu m Dialog u e : The Making ofa Revolution, Ch icago, l l l . : U n iversity of Ch icago Press. Bernstein, J . (2004) Oppen heimer: Portra it of an E n ig ma , Lond ra : Duckworth . Billi ngton Ha rper S. (2000) In the Shadow of the Mahatma, Rich mond : Cu rzon . Bioley, H . ( ı 903) Les Poetes d u Valais Romand , Lozan : Imprimerie J . Couchoud . Bird, K. ve Sherwin, M .J . (2005) American Prometheus: The Triu mph and Tragedy of J . Robert Oppen heimer , New York: Vintage. Blacken, s. M . S . cı 955) "Rutherford Memorial Lectu re ı 954", Physical Society Yea rbook ı 955 . ( ı969) "The Old Days of the Cavendish '� Rivista del Cimento, ı (special ed ition) : xxxv i i . ___
Blackwood , J . R. ( ı 997) "Einstein in a Rear-View M irror'� Princeton H istory, ı4 : 9-2 5 . Blokh intsev D. l . ve Gal'perin F. M . ( ı 934) "Gipoteza neutrino I zakon sokh ra nen iya energ ii'� Pod znamenem marxisma , 6 : 689
ı47-5 7 . Boag, J .W., Ru binin, P. E . ve Shoen berg, D . (ed .) ( ı 990) Ka pitsa in Ca mbridge and Moscow, Amsterda m : North Holland . Board of Ed ucation c ı 905) Suggestions for the Consideration of Teachers and Others Concerned with Pu blic Elementa ry Schools, Lond ra : Her Majesty's Stationery Office. Boh r N . c ı 950) Open Letter to the U n ited Kopen hag : J . H . Sch u ltz Forlag .
Nations,
( ı 972) The Collected Works of Niels Boh r, Amsterdam : No rı h H olla nd . Boku lich, A. (2004) "Open or Closed ? Dirac, Heisen berg, and the Relation Between Classica l and Qua ntu m Mechan ics'� Stud ies in the H istory a nd Philosophy of Modern Physics, 3 5 : 377-9 6 . Born, M . c ı 978) M y Life Recollections of a Nobel La u reate, Lond ra : Taylor & Francis. (2005) The Born-Einstein Basingstoke : Macmilla n (ilk basımı ı97 ı ) .
Letters
ı 9 ı 6-55,
Bowyer, M .J . F. ( ı 986) Air Ra id ! The Enemy Air Offensive Against East Ang lia, Welling borough : Patrick Stephens. Boys Smith, J . S . ( ı983) Memories of St Joh n's College ı 9 ı969, Ca mbridge : St Joh n's College. Brendon, s. (2000) The Da rk Valley: A Panora ma of the ı 930s, New York: Alfred A. Knopf. Broad, C. D. ( ı923) Scientific Thoug ht, Bristol : Routledge. Yen iden basımı ı 993, Thoemmes Press, Bristol . Brown, A. ( ı 997) The Neutron and the Bomb, Oxford : Oxford U n iversity Press. (2005) J . D. Bernal : The Sage of Science, Oxford : Oxford U n iversity Press. ___
690
Brown, L. M . c ı 978) "The Idea of the Neutrino'� Physics Taday, Eylü 1, s. 23-8 . Brown, L. M . ve Rechen berg, H . ( ı 987) "Pa u l Dirac and Werner Heisen berg : A Partnersh ip in Science'� B . M . Ku rşu noğ lu ve E . P. Wig ner (ed), Reminiscences about a Great Physicist : Pau l Ad rien M a u rice Dirac, Ca mbridge : Ca mbridge Un iversity Press, s. ı ı 7- ı 6 2 . Brown, L. M . ve Hoddeson, L. ( ı983) The B i rth of Particle Physics, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press. Bryder, L. ( ı988) Below the Magic Mountain : A Social H istory of Tu bercu losis in Twentieth Centu ry Brita i n , Oxford : Ciarendon Press. ( ı992) "Wonderla nds of Buttercu p, Ciaver and Daisies'� R. Cooter (ed .), In the Na me of the Child : Health and Welfare ı 880- ı 940 içinde, Lond ra ve New York: Routledge, s. 72-95 . Budd, M . (2002) The Aesthetic Appreciation of Natu re, Oxford : Ciarendon Press. B u kharin, N . ( ı93 ı ) "Theory and Practice from the Sta nd point of Dialectical Materia lism'� http ://www. ma rxists.org/a rch ive/bu kharin/works/ ı93 ı/d ia mat (erişim tari h i 22 Mayıs 2008) . Ca han, D. ( ı989) An Institute for a n Empire, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press. Ca n nadine, D. ( ı 994) Aspects of Aristocracy, New Haven, Con n . : Ya le U n iversity Press. Cassidy, D.C. ( ı 992) U ncerta inty: The Life a nd Science of Werner Heisen berg, New York: W. H . Freeman and Co. Cathcart, B . Peng u i n Books.
(2004) The Fly in the Cathed ra l, Lond ra :
Chadwick, J . ( ı 984) "Same Personal Notes on the Discovery 69 ı
of the Neutron'� J . Hen d ry (ed .), Cambridge Physics in the Th i rties içinde, Bristol : Ada m H i lger, s. 42-5 . Cha n d rasekhar, S . ( 1 987) Truth a nd Bea uty: Aesthetic Motivations in Science, Ch icago, lll . : Un iversity of Ch icago Press. Chara p, J . ( 1972) "In Pra ise of Pa u l Dirac'� The Listener, 14 Eylü l, s. 33 1 -2 . Ch ristia nsen, G . E . ( 1995) Edwin H u bble : Mariner of the Nebu lae, Bristol : Institute of Physics Pu blishing . Ch u rchill, Ra ndolph ( 1 965) Twenty-One Years , Lond ra : Weidenfeld a nd Nicholson . Conq uest, R. ( 1986) Ha rvest of Sorrow : Soviet Collectivization a nd the Terror-Fa mine , New York: Oxford Un iversity Press. Copeland, B .J . (2006) Colossus: The Secrets of Bietch ley Park's Codebrea king Computers, Oxford : Oxford Un iversity Press. Cornwell, Books.
J.
(2003) H itler's Scientists, Lond ra : Peng u i n
Cra ig ie, N . S ., Goddard, P. ve Na h m, W. (ed .) ( 1 983) Monopoles in Qua ntu m Field Theory, Singapur: World Scientific. Crease, R. P. ve M a n n , C.C. ( 1986) The Second Creation : Makers of the Revolution ofT wentieth Centu ry Physics, New Bru nswick, NJ : Rutgers U n iversity Press. Crowther, J .G. ( 1 970) Fifty Years with Science , Lond ra : Ba rrie & Jen kins. Cu n n ing ham, E. (1 970) "Ebenezer: Recollections of Ebenezer Cu n n ing ha m'� yayımla n mamış, St Joh n's Koleji arşivi, Ca mbridge. Cu n n ing ham, E. (1 956) "Obituary of Henry Baker'� The Eag le, 57, s. 8 1 . 692
Cu n rig ht, T., M intz, S . ve Perlmutter, A. (ed) (2004) Proceed ings of the 32nd Cora l Ga bles Conference, Lond ra : World Scientific . Da Costa And rade, E . N . ( ı 964) Rutherford and the Natu re of the Atom, New York: Anehor Books. Dalitz, R. H . ( ı 987a) "Another Side to Pa u l Dirac'� B . M . Ku rşu noğ l u ve E . P. Wig ner (ed), Reminiscences about a Great Physicist : Pa u l Ad rien Mau rice Dirac içinde, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press, s. 69-9 2 . ( ı987 b) "A Biog ra p h ical Sketch of the Life of P.A. M . Dirac'� J .G. Taylor (ed .), Tributes to Pa u l Dirac içinde, Bristol : Ada m H i lger, s. 3-28 . (ed .) ( ı995) The Collected Works of P.A. M . Dirac ı 924- ı 948, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press. ___
Dalitz, R. H . ve Peierls, R. ( ı 986) "Pa u l Ad rien Mau rice Dirac", Biog ra ph ical Memoi rs of the Roya l Society, 3 2 : ı 38-85 . Dan iel, G. ( ı 986) Same Sma i l Ha rvest, Lond ra : Tha mes and H ud son . Darrigol, O. c ı 992) From c-Nu m bers Berkeley, Ca lif. : U n iversity of Californ ia Press.
to
q-Numbers,
Darrow, K. K. ( ı934) "Discovery and Ea rly H istory of the Positive Electron ", Scientific Month ly, 38 (1) : 5 - ı 4 . De Maria, M . ve Russo, A. ( ı 985) "The Discovery of the Positron ", Rivista d i Storia della Scienza, 2 (2) : 237-86 . Delbrück, M . ( ı972) "Out of this World '� F. Reines (ed .), Cosmology, Fusion and Other Matters: George Gamow Memoria l Vol u me içinde, Bou lder, Cal . : Calorada Associated U n iversity Press, s. 280-8 . Deser, D. (2003) "P.A. M . Dirac and the Development of Modern Genera l Relativity'� H . Baer ve A. Belyaev (ed .) (2003), Proceed ings of the Di ra c Centen n ial Symposiu m içinde, Lond ra : 693
World Scientific, s. 99- ı o s . Ding le, H . c ı 937a) "Modem Aristotlelia n ism", Natu re, 8 M ay. - ( ı937b) "Ded uctive and I nd uctive Methods in Science : A Reply", Natu re eki, ı 2 Haziran, s. ı ,oo ı -2 . Dirac, M . ( ı 987) "Th i n king of My Darling Pau l'� B . M . Ku rşu noğ l u ve E . P. Wig ner (ed), Reminiscences about a Great Physicist : Pa u l Ad rien Mau rice Dirac içinde, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press, s. 3-8 . Dirac, M . (2003) "My Father'� H . Baer ve A. Belyaev (ed) (2003) Proceed ings of the Dirac Centen n ia l Symposiu m içinde, Lond ra : World Scientific, s. 39ca 2 . Dirac, P.A. M . ( ı 936) "Does Conservation of Energy Hold in Atomic Processes?", Natu re, 22 Şu bat, s. 803-4 . c ı 954) "Qua ntu m Mechan ics and the Ether'� Scientific Month ly, 78 : ı42-6 . ( ı963) The Evalutian of the Physicist's Pictu re of Natu re, Scientific America n, Mayıs, c. 208, no. S , s. 45-53 . ___
( ı 966) Lectu res on Quantu m Field Theory, New York, Belfer Grad uate School of Science, Yesh iva U n iversity. ( ı 970) "Ca n Eq uations of Matian Be Used in H ig h Energy Physics?", Physics Taday, Nisan, s . 29-3 ı . ___
( ı 977) "Recollections of a n Exciting Era'� C.Weiner (ed . ) , H istory of Twentieth Centu ry Physics içinde, New York: Academic Press, s. ı o9-46 . ___
( ı 978) "The Monopole Concept'� International Jou rna l of Physics, ı7 (4) : 235-47 . c ı 982) "Pretty Mathematics'� International Jou rnal of Physics, 2ı : 603-5 . ___
( ı 982a) "The early yea rs of relativity'� G. Halton ve Elkana (ed), Albert Einstein : H istarica l a nd Cu ltu ral
___
Y.
694
Perspectives içinde, Princeton : Princeton Un iversity Press, s. 7990 . c ı 987) "The Inadeq uacies of Quantu m Field Theory'� B . M . Ku rşu noğ lu ve E . P. Wig ner (ed), Remin iscences about a Great Physicist : Pau l Ad rien Mau rice Dirac içinde, Ca mbridge: Cambridge U n iversity Press, s. ı 94-8 . Dorozynski, A. ( ı965) The Man They Wou ld n't Let Die, New York: Macmilla n . Dyson, F. c ı 992) "From Eros to Ga ia'� Pantheon Books, New York. (2005) "Ha ns Bethe and Quanta Electrodynamics'� Physics Taday, Ekim, s. 48-5 0 . ___
(2006) The Scientist as Rebel, New York: New York Review of Books. ___
Ea rma n, J . ve Glymou r, C. ( ı 980) "Relativity a nd Eclipses: the British Eclipse Exped itions of ı 9 ı9 a nd Their Predecessors'� H istarical Stud ies in the Physical Sciences, ı ı : 49-85 . Eddington, A. c ı 9 ı 8) "Report on the Meeting of the Association Held on Wed nesday November 27 ı 9 ı 8 at Sion College, Victoria Emba n kment, E.C.'� Jou rnal of the British Astronomica l Association, 29 : 35-9 . c ı 928) The Natu re of the Ca mbridge: Cambridge U n iversity Press.
Physical
World ,
Einstein, A. ( ı 93 ı ) James Clerk Maxwell : A Commemorative Vol u me ı 83 ı - ı 93 ı içinde, Cambridge : Cambridge Un iversity Press. Elsasser, W. ( ı 978) Memoi rs of a Physicist in the Atomic Age, Lond ra : Adam H üger. Enz, C . P. (2002) No Time to Be Brief: A Scientific Biog raphy of Wolfgang Pa u li, Oxford : Oxford U n iversity Press. Farmelo, G. (ed .) (2002a) It M u st Be Beautifu l : Great 695
Eq uations of Modern Science, Lond ra : Granta . (2002b) "Pipped to the Positron'� New Scientist, 1 0 Ağ ustos, s. 48-9 . ___
___
323 .
(2005) "Dirac's H idden Geometry'� Natu re, 437, s.
Fein berg, E . L. (ed .) Ta mm, Moskova : Na u ka .
( 1 987) Reminiscences about I . E .
Fellows, F. H . ( 1 985) "J . H . Van Vleck: The Early Life a nd Work of a �athematical Physicist'� yayımla n mamış doktora tezi, M in nesota U n iversitesi . Fen, E . ( 1 976) A Russian's Eng la n d , Warwick: Pa u l Gordon Books. Fermi, L. (1 968) "IIIustrious Immig ra nts: The Intellectua l M ig ratian from Europe 1930-4 1 '� Ch icago, lll . : U n iversity of Ch icago Press. Feyn man, R. P. ( 1 985) QED : The Stra nge Theory of Lig ht and Matter, Lond ra : Pen g u i n Books. Fingera ld, M . (2004) Autism and Creativity, New York: Bru n ner-Routledge. Fitzpatrick, S . ( 1 999) Everyday Stalin ism, Oxford : Oxford Un iversity Press. (2005) Tear Off the Masks! , Princeton, NJ : Princeton U n iversity Press. Fölsing, A. ( 1 997) Albert Einstein : A Biog ra phy, New York: Vi king . Freema n, J . ( 1 99 1 ) A Passian for Physics, Lond ra : Institute of Physics Pu blish ing . Freimund, D. L., Aflatoon i, K., ve Batelaan, H . (200 1 ) "Observation of the Ka pitsa-Dirac Effect", Natu re, 4 1 3 : 142-3 . French, A. P, ve Ken nedy, P.J . (ed) ( 1 985) Niels Boh r: A 696
Centena ry Vol u me, Cambridge, Mass. : Ha rvard U n iversity Press. Frenkel, V.Y. ( 1 966) "Ya kov I lich Fren kel : H is Life, Work and Letters", Bostan, Mass. : Birkhauser Verlag . Frith, U . (2003) Autism : Explaining the En ig ma, İkinci Basım, Oxford : BlackwelL Ga lison, S. (1 987) How Experiments E nd, Ch icago, l ll . : Un iversity of Ch icago. (2000) "The Suppressed Drawing : Pa u l Dirac's H id den Geometry", Representations, son bahar sayısı, s. ı 45-66 . - (2003) Einstein's Clocks, Poincare's Maps, Lond ra : Sceptre. Ga mow, G. ( 1 966) Th irty Yea rs that Shook Physics , Dou bleday & Co, New York. ( 1 967) "H istory of the U n iverse'� Science, 1 5 8 (3802) : 766-9 . - ( 1970) My World Line : An I nformal Autobiog raphy, New York: Viking Press. Ga rd iner, M . ( 1 988) A Seatter of Memories, Lond ra : Free Association Books. Ga rd ner M . (2004) The Colossal Book of Mathematics, W. W. Norton & Co, New York. Ga rff, J . (2000) S0ren Kierkegaard, çev. B . H . Kirmmse, Princeton, NJ : Princeton Un iversity Press. (2005) S0ren Kierkegaard : A Biog ra phy, çev. Kirın mse, Princeton, NJ : Princeton U n iversity Press. Ga u nt, W. Jonathan Cape.
( 1 945) The Aesthetic Adventu re,
B.H.
Lond ra :
Gell-Man n, M . ( 1 967) "Present Status of the Fu ndamental Interactions'� A. Zich ichi (ed .), Hadrons and Their Interactions : Cu rrent a nd Field Algebra, Soft Pions, Su perm u ltiplets, and Related Topics, New York: Academic Press. 697
___
Brown & Co.
( ı 994) The Quark and the Jag uar, Lond ra : Little,
Gerland, G. ( ı 996) A Rea l Person : Life on the Outside, çev. Joa n Tate, Lond ra : Souven ir Press. Gleick, J . ( ı 992) Richard Feyn man and Modern Physics, Lond ra : Little, Brown . Goddard, P. (ed . ) ( ı 998) Pa u l Dirac : The Man and H is Work, Ca mbridge: Cambridge U n iversity Press. Goodch ild, P. ( ı 985) J . Robert Oppenheimer: Shatterer of World s, New York: Fromm Internationa l . Go re lik G. E. ve Fren kel, V. Y. ( ı 994) Matvei Petrovich Bronstein and Soviet Theoretical Physics in the Th i rties, Bostan, Mass. : Birkhauser Verlag . Gottfried, K . (2002) "Matter All i n the M i nd'� Natu re, 4 ı 9 , s. ı ı7. 30 .
Gou ld, P. ve d iğ . ( ı986) Physica l Review Letters, 56 : 827Gowing, M . ( ı 964) Brita in and Atomic Energy ı 939-45, Basingstoke : Macmilla n . Grandin, T. c ı 984) "My Experiences as a n Autistic Child and Review of Selected Literatu re'� Jou rnal of Orthomolecu lar Psych iatry, ı 3 : ı44-74 . - ( ı995) "How People with Autism Th in k'� E. Schopler ve G. B . Mesibov (ed), Learn ing a nd Cog n ition in Autism içinde, New York: Plen u m Press: ı 37-5 6 . Gray, A . ( ı 925) The Town of Cambridge , Ca mbridge: W. Heffers & Son s Ltd . Greene, B . ( ı 999) The Elegant U n iverse, New York: W.W. Norton & Co. Greenspan, N .T. (2005) The E nd of the U ncerta in World : 698
The Life a nd Science of Max Born, Ch ichester: Joh n Wiley & Sons Ltd . Halpern L. ( 1 988) "Observations of Two of Ou r Brig htest Sta rs'� K. Bleu ler ve M . Werner (ed), Proceed ings of the NATO Adva nced Research Workshop and the 1 6th Internationa l Conference on Differential Geometrical Methods in Theoretical Physics içinde, Bostan, Mass. : Kluwer s. 463-70 . (2003) "From Remi n iscences to Outlook'� H . Baer ve A. Belyaev (ed), Proceed ings of the Dirac Centen n ial Sym posiu m, Lond ra : World Scientific, s. 23-3 7 . ___
Hara p, J . ( 1 972) "In Pra ise of Pau l Dirac'� The Listener, 14 Eylü l, s. 33 1 -2 . Hardy, G. H . ( 1 940) A Mathematicia n's Apology, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press. Hayward, F. H . (ed .) ( 1 909) The Prima ry Cu rricu l u m, Lond ra : Ra lph, Halland & Co. Hea rn, L. ( 1 896) Kokoro: H i nts and Echoes of Japa nese In ner Life, Lond ra : Osgood & Co. Heaviside, O. ( 1 899) Electromag netic Theory, c. II, Lond ra : Office of "The Electricia n . " Heilbron, J . ( 1 979) Electricity i n the 1 7th a nd Centu ries, Berkeley, Ca lif. : U n iversity of Ca liforn ia Press.
1 8th
Heisen berg, W. ( 1 967) "Qua nta Theory and its Interpretation'� S . Rozental (ed .), Niels Boh r: H is Life a nd Work As Seen by H is Friends a nd Colleag ues, New York: Wiley, s. 94- 1 08 . ___
&
U nwi n .
( 1 97 1 ) Physics and Beyond, Lond ra : George Alien
Hend ry, J . (ed .) ( 1984) Ca mbridge Physics in the Th i rties, Bristol : Ada m H i lger Ltd . Hen nessey, s. (2006) Having It So Good , Lond ra : Alien Lan e. 699
(2007) Ca binets and the Bom b, Oxford : Oxford Un iversity Press. Herma n n , A., v. Meyenn, K. ve Weisskopf, V. F. (ed) ( 1 979), Wolfgang Pa u li : Scientific Correspondence with Boh r, Einstein, Heisen berg, 3 ci lt, Berlin : Springer. Hodge, W.V. D. ( 1956) "Hen ry Frederick Ba ker'� Biog ra p h ical Memoirs of Fellows of the Roya l Society, c . II, Kasım, s. 49-68 . Holloway, D. ( 1 994) Stalin a nd the Bomb, New Haven, Yale Un iversity Press. Holroyd, M . ( 1 988) Bernard Shaw, c. I : 1 856-98, New York: Ra ndam House. 't Hooft, G. (1 997) In Search of the U ltimate B u i ld ing Blocks, Ca mbridge: Cambridge U n iversity Press. Howa rth, T. E . B . Lond ra : Collins.
( 1 978) Cambridge Between Two Wars ,
Hoyle, F. ( 1 987) "The Ach ievement of Di ra c'� Notes and Records of the Roya l Society of London, 43 ( 1 ) : 1 83-7 . ( 1 994) Home is Where the Wind Blows, M ill Va lley, Ca l if. : Un iversity Science Books. ___
H ug hes, J . (2003) Th i n ker, Toiler, Scientist, Spy? Peter Ka pitsa and the British Secu rity Su ite, Ma nchester: U n iversity of Manchester. H uxley, A. ( 1928) Poi nt Cou nterpoint, New York, Randam House. H uxley, T. H . ( 1 894) Biogenesis a nd Abiogenesis: Collected Essays, 1 893 - 1 894 : Discou rses, Biolog ica l and Geolog ical, c. 8, Basingstoke : Macmilla n . Infeld, I . ( 194 1 ) Quest : The Evalutian of a Scientist, Lond ra : The Scientific Book Clu b . Ito D . ( 1995) "The B i rth place of Renorma lization Theory'� M . 700
Matsu i (ed .), Sin itiro Tomonaga : Life of a Japa nese Physicist içinde, Tokyo : MYU, s. ı 7 ı -82 . Jeffreys, B . c ı 987) "Remin iscences at the Din ner held at St Joh n's College'� J .G. Taylor (ed .), Tributes to Pau l Dirac içinde, Bristol : Ada m H i lger s. 38-9 . Jerome, F. (2002) The Einstein File, New York: St M a rtin's Griffin . Jerome, F. ve Taylor, R. (2005) Einstein on Race and Racism, New Bru nswick, NJ : Rutgers U n iversity Press. Joh nson, G. (2000) Stra nge Beauty, Lond ra, Jonathan Cape. Jones, D . (2000) Bristol Past, Ch ichester: Phillimore. Jones, R. cı 998) Gender and the Formatian of Taste in Eig hteenth-Centu ry Britain, Cambridge : Ca mbridge Un iversity Press. Ked rov, F. B . ( ı984) Kapitsa : Life a nd Discoveries, Moskova : M ir Publishers. Kevles, D J . ( ı 97 ı ) The Physicists: The H istory of a Scientific Comm u n ity in Modern America, New York: Alfred A. Knopf. Khalatn ikov, I . M . (ed .) ( ı 989) Lan h n u : the Physicist and the Man, çev. B .J . Sykes, Oxford : Pergamon Press. Kn ig ht, A. c ı 993) Beria : Stalin's First Lieutenant, Princeton, NJ : Princeton U n iversity Press. Kojevn ikov, A. ( ı 993) Pau l Dirac a nd Igor Tamm Carrespanden ce Part ı : ı 928-ı 933 , M ü nih, Max Planck Institute for Physics. ( ı 996) Pau l Dirac and Igor Ta mm Correspondence Pa rt II : ı933-36, M ü n i h , Max Pla nck Institute for Physics. ___
(2004) Stalin's Great Science : The Times and Adventu res of Soviet Physicists, Lond ra : Imperia l College Press. Kragh, H . ( ı 990) Dirac : A Scientific Biog ra phy, Cambridge : 70 ı
Ca mbridge U n iversity Press. ( ı 996) Cosmology and Controversy, Princeton, NJ : Princeton U n iversity Press. ___
Kronig, R. ve Weisskopf, V. F. (ed) ( ı964) Collected Scientific Papers by Wolfgang Pau l i , c . II, New York: Interscience Pu blishers. Ku rşu noğ l u , B . N . ve Wig ner, E . P. (ed) ( ı 987) Remin iscences About a Great Physicist : Pa u l Ad rien M a u rice Dirac, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press. Ku rşu noğ l u , S . A. ( ı 987) "Dirac in Coral Gables'� B . M . Ku rşu noğ l u ve E . P. Wig ner (ed), Reminiscences about a Great Physicist : Pa u l Ad rien Mau rice Dirac içinde, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press, s. 9-28 . Lamb, W. ( ı 983) "The Fine Structu re of Hyd rogen'� L. M . Brown ve L. Hoddeson (ed) c ı 983), The B i rth of Pa rticle Physics içinde, Ca mbridge: Cambridge U n iversity Press, s. 3 ı ı -28 . Lambou rne, L . ( ı 996) The Aesthetic Movement, Lond ra : Phaidon Press. Lanouetre, W. ( ı992) Gen ius in the Shadows: A Biog raphy of Leo Szilard, New York: Scribner's. Lee, S. (ed .) (2007a) Sir Rudolf Peierls: Selected Private and Scientific Correspondence, c . I, Lond ra : World Scientific. (ed .) (2007b) The Bethe-Peierls Correspondence, Lond ra : World Scientific. ___
LoBru no, V. ( ı 997) Stan ley Ku brick: A Biog raphy, Lond ra : Faber & Faber. Lützen, J . (2003) "The Concept of the Fu nction in Mathematica l Ana lysis'� M J . Nye (ed .), The Cambridge H istory of Science, Vol . V: The Modern Physica l and Mathematica l Sciences içinde, Ca mbridge : Cambridge U n iversity Press, s. 468-87 . 702
Lyes, J . (n . d .) "Bristol ı 9 ı4- ı 9 '� Bristol Bra nch of the H istarical Association ( tarihsiz a ma ı 920 civa rı görü n üyor) . ,
McCrea, W. H . ( ı 987) "Ea mon de Va lera, Erwin Sch röd inger and the Dublin Institute'� C.W. Kilmister (ed .), Sch röd inger: Centena ry Celebration of a Polymath içinde, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press, s. ı ı 9-34 . McGucken, W. c ı 984) Scientists, Society and Colu mbus, Oh io: Oh io State U n iversity Press, s. 40- ı .
State,
McM illan, s. J . (200S) The Ru in of J . Robert Oppen heimer and the B i rth ofthe Modern Arms Race, New York: Pen g u in . Matthews, G. B . ( ı 9 ı4) Projective Long mans, Green & Co.
Geometry,
Lond ra :
Matsui, M . ( ı 995) Sin-ltira Tomonaga : Life of a Japanese Physicist, Tokyo: MYU . Meh ra,J . (ed .) ( ı 973) The Physicists Canception of Natu re, Bostan, Mass. : D . Reidel . Meh ra, J . ve Rechen berg, H . ( ı 982) The H istarical Development of Quantu m Theory, c. IV, New York: Springer Verlag . M icha lka, W. ve Nied ha rt, G . (ed) ( ı 980) Die u ngeliebte Republik, M ü n i h : DlV. M ichelet, H . ( ı988) Les Echos de Sa int-Mau rice içinde, Sa int-Ma u rice, Ed ition s Saint-Aug u stin, s. 9 ı - ı oo . M ill, J . S . ( ı 869) On Liberty, Lond ra : Pen g u i n Books. ___
( ı 873) Autobiog ra phy.
- ( ı 892) A System of Log ic, Lond ra : George Routledge and Son . M iller, A.l . (2005) Empire of the Sta rs, Lond ra : Little, Brown . M itron, S . (2005) Fred Hoyle : A Life in Science, Lond ra : Au ru m Press. 703
Mold in, S.O. ve Ru benstein, J . L. R. (ed) (2006) Understa nd ing Autism : from Basic Neu roscience to Treatment , New York: Taylor & Francis. M0ller, C. cı 963) "Nog le erindringer fra livet pa Boh rs institute I sidste halvdel af tyverne [Same memories from life at Boh r's institute in the Iate ı 920sj'� Niels Boh r, et M indeskrift [Niels Boh r, a Memoria l Vol u me] içinde, Kopen hag : Gjelleru p, s. 54-64 . Moore, G . E . c ı 903) Principia Eth ica, Cambridge : Cambridge Un iversity Press. Moore, W. c ı 989) Sch röd inger: Ca mbridge: Cambridge U n iversity Press.
life
a nd
Thoug ht,
Morgan, K., Cohen, G. ve Flin, A. (2007) Commu n ists and British Society ı 920-9 ı , Lond ra : Rivers Oram Press. Morley, A. ( ı 9 ı9) Strength of Materia ls, Lond ra : Longma n s, Green and Co. Morrell, G.W. c ı 990) "B rita in Confronts the Stalin Revolution : The Metro-Vickers Tria l and Ang io-Soviet Relations, ı 933", doktora tezi, M ich iga n State Ü n iversitesi . Morris, A. ( ı 972) The Florida Hand book Ta llahassee, Fla . : Pen insu la r Pu blishing Compa ny. , Mott, Francis.
N . F.
ı 97 ı -72,
( ı 986) A Life in Science, Lond ra : Taylor &
Na h in, S .J . ( ı 987) Oliver Heaviside : Sage in Sol itude, New York: IEEE Press. Need ham, J . ( ı 976) Mou lds of U nderstanding, Lond ra : George, Alien & U nwin . Newhouse, J . ( ı 989) War a nd Peace in the Nuclea r Age , New York: Knopf. Nye, M J . (ed .) (2003) The Ca mbridge H istory of Science, Vol . V: The Modern Physical a nd Mathematical Sciences , 704
Ca mbridge: Cambridge U n iversity Press. (2004) Blackett : Physics, War, and Politics in the Twentieth Centu ry, Ca mbridge, Mass. : Harva rd U n iversity Press. ___
Oakes, B . B . (2000) "The Persona l Pa pers of Pa u l A. M . Dirac : Their H istory a nd Preservation at the Florida State U n iversity'� yayımla n mamış doktora tezi, Florida State U n iversity. Olipha nt, M . ( 1 972) Rutherford : Recaileetion s of the Ca mbridge Days, Amsterdam : Elsevier Publish ing Company. Orwell, G. (2004) Why I Write, Lond ra : Peng u i n . Osgood C. ( 195 1 ) Lig hts in Nassa u H a l l . A Book of the Bicenten n ial 1 746- 1 946, Princeton, NJ : Princeton Un iversity Press. Overbye, D. ( 199 1 ) Lonely Hea rts of the Cosmos, New York: Harper Callin s. Overd u in, J . M . ve Plend l, H . S . (2007) "Leopold Ernst Halpern and the Generalizatian of General Relativity'� H . Kleinert, R.T. Jantten ve R. Ruffin i (ed), The Proceed ings of the Eleventh Mareel Grossma n n Meeting on Genera l Relativity içinde, Singapur: World Scientific . Pa is, A. ( 1 967) "Remin iscences from the Post-Wa r Yea rs'� S . Rozenta l (ed .), Niels Boh r: H is Life a nd Work a s Seen by H is Friends a nd Colleag ues içinde, New York: Wiley, s. 2 1 5-26. ( 1 982) Su btle Un iversity Press. Press.
is the Lord,
Oxford :
Oxford
( 1 986) Inwa rd Bou nd, Oxford : Oxford Un iversity
- ( 199 1 ) Niels Boh r's Times, in Physics, Ph ilosophy and Polity, Oxford : Cia rendon Press. ( 1 997) A Ta le of Two Continents: A Physicist's Life in a Tu rbu lent World, Princeton, NJ : Princeton U n iversity Press. ___
705
( 1 998) "Pa u l Dirac : Aspects of H is Life and Work'� P. Goddard (ed .), Pa u l Dirac : The Man a nd H is Work içinde, Ca mbridge: Cambridge U n iversity Press, s. ı -45 . ___
(2000) The GceiusofScience, Oxford : Un iversity Press.
Oxford
Pa rk, C. ( 1 992) "Autism into .Art: a Hand ica p Transfig u red '� E. Schopler ve G. B . Mesibov (ed), H ig h -Fu nction ing I n d ivid uals with Autism içinde, New York: Plen u m Press, s. 250-9 . Pa rry, A . ( 1968) Peter Ka pitsa on Life a n d Science , Basingtoke : Macmilla n . Peierls, R. ( 1 985) Bird of Passage, Princeton, NJ : Princeton Un iversity Press. ( 1 987) "Add ress to Dirac Memorial Meeting, Ca mbridge'� J .G. Taylor (ed .), Tributes to Pau l Dirac içinde, Bristol : Ada m rylger, s. 35-7 . Pen ny, J . (2006) "Bristol D u ring World Wa r Two : the Attackers a nd Defenders", yayımla n mamış. Perkovich, G. (1 999) I n d ia Nuclear Bom b, Berkeley, Ca lif. : U n iversity of Ca liforn ia Press. Pincher, C. ( 1 948) Into the Atomic Age, Lond ra : H utchinson a nd Co. Polkinghome, J .C. ( 1 987) "At the Feet of Dirac'� B . M . Ku rşu noğ l u ve E . S . Wig ner (ed), Reminiscences about a Great Physicist : Pa u l Ad rien Mau rice Dirac içinde, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press, s. 227-9 . Popplewell, W. C. Oliver and Boyd .
( 1 907) Strength of Materials, Lond ra :
Pratten, D.G. ( 199 1 ) Trad ition and Cha nge : The Story of Cotha m School, Bristol : B u rleig h Press Ltd . Raymond, J . (ed .) ( 1 960) The Ba ldwin Age, Lond ra : Eyre and Spottiswoode. 706
Rees, M . (2003) "Nu merical Coincidences and 'Tu n ing' in Cosmology", Astrophysics and Space Sciences, 285 (2) : 375-88 . Reines, F. ( 1 972) (ed .) Cosmology, Fusion a nd Other Matters: George Ga mow Memoriel Vol u me, Bou lder, Cal . : Calorada Associated U n iversity Press. Rhodes, R. ( 1 986) The Making of the Atomic Bomb, Lond ra : Simon a nd Sch u ster. Robertson, M . ( 1985) "Recollections of Princeton : The Princeton Mathematics Comm u n ity in the ı 930s'� http :/www. princeton .ed u/ mudd/finding_aids/mathoral/pm02 . t (erişim tari h i 22 Mayıs 2008) . rv
Roq ue, X. ( 1 997) "The Man ufactu re of the Positron '� Stud ies in the Ph ilosophy and H istory of Modern Physics, 28 ( 1 ) : 731 29 . Ross, S. ( 1 962) "Scientist : The Story of the Word '� An nals of Science, 1 8 (Haziran) : 65-85 . Rowlands, P. ve Wilson, J . P. ( 1 994) Oliver Lodge and the Invention of Rad io, Liverpool : PD Publications. Rozenta l, S. (ed .) ( 1 967) Niels Boh r: H is Life a nd Work as Seen by H is Friend and Colleagues, New York: Wiley. Russell, B . ( 1972) The Collected Stories, Lond ra, George Alien & U nwin . Sachs R.G. (ed .) ( 1 984) The Nuclear Chain Reaction : Forty Years Later, Ch icago, l l l . : U n iversity of Ch icago Press. Sa la m, A. ( 1 987) "Dirac and Fin ite Field Theories'� J .G. Taylor (ed .), Tributes to Pau l Dirac , Bristol : Adam H ilger, s. 8495 . Sa la m, A., ve Wig ner, E . P. (ed) ( 1 972) Aspects of Quantu m Theory, Cambridge: Cambridge U n iversity Press. Sa la ma n, E. ve M . ( 1986) "Remembering Pau l Dirac'� Encou nter, 66 (5) : 66-7 0 . 707
Sch ilpp, S. A. ( ı 959) (ed .) The Philosophy of C . D. Broad , New York: Tudor Publish ing Company. c ı 970), Albert Einstein : Philosopher-Scientist, Libra ry of Living Philosophers, c. VI, La Sa lle, lll . : Open Cou rt Pu blishing Compa ny. Schücking, E. c ı 999) "Jordan, Pa u li, Politics, Brecht, and a Va ria ble Gravitational Constant", Physics Taday, E A m, s. 26-3 6 . Sch u ltz, B . (2003) Gravity from the Grou nd U p, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press. Sch u ster, A. ( ı 898a) "Potentia l Matter: A Holiday Drea m'� Natu re, ı 8 Ağ ustos, s. 367 . 6 ı 8- ı 9 .
( ı 898b) "Potentia l Matter'� Natu re, 27 Ekim, s.
Schweber, S . S . c ı 994) QED and the Men Who M ade It : Dyson, Feyn ma n, Schwinger and Tomonaga , Princeton, NJ : Princeton Uasversity Press. Scott Fitzgera ld, F. c ı 93 ı ) "Echoes of the Jazz Age'� Scribner's Magazine, Kasım, s. 459-65 . Seaton, A., Seaton, D. ve Leitch, A.G. (2000) Crofton and Douglas's Respiratory Diseases, c. II, Oxford : BlackwelL Serber, R. ( ı 998) Peace and Wa r, New York: Colu m bia Un iversity Press. Service, R. (2003) A H istory of Modern Russia, Ca mbridge, Mass. : Harva rd U n iversity Press. Shan mugad hasan, S . c ı 987) "Dirac as Resea rch Su pervisor and Other Remem bra nces'� J .G. Taylor (ed .), Tributes to Pa u l Dirac, Bristol : Adam H i lger, s . 48-5 7 . Shoen berg, D . c ı 985) "Piotr Leon idovich Ka pitsa'� Biog ra p h ical Memoirs of Fellow of the Roya l Society, 3 ı : 32674 . 708
Sincia ir, A. ( 1 986) The Red and the Blue : Intelligence, Treason a nd the U n iversities, Lond ra : Weidenfeld and Nicolson . Skoru pski, J . ( 1 988) "J oh n Stua rt M ill'� E. Cra ig (ed .), Routledge Encyclopaed ia of Philosophy içinde, Lond ra : Routledge. Slater, J . (1 975) Sol id-State and Malecu la r Theory: A Scientific Biog raphy, New York: Joh n Wiley and Sons. Smith, A. K. ve Weiner, C. (eds) ( 1 980) Robert Oppen heimer: Letters a nd Recollections, Stanford, Ca l if. : Sta nford U n iversity Press. Snow, C. s. ( 193 1 ) "A Use for Pop u la r Scientists", Cambridge Review, 10 Haziran, s. 492-3 . ___
( 1934) The Search, Lond ra : Victor Gollancz.
( 1 960) "Rutherford in the Cavend ish '� J . Raymond (ed .), The Baldwin Age içinde, Lond ra : Eyre & Spottiswoode, s. 235-48 . ___
Soln it, R. (200 1 ) Wanderlust : A H istory of Wa lking , New York: Pen g u in Books. Sponsel, A. (2002) "Constructing a 'Revolution in Science': The Campa ig n to Promote a Favou ra ble Reception for the 1 9 1 9 Sala r Elipse Experiments'� British Jou rnal of the H istory of Science, 35 (4) : 439-6 7 . Spruch, G. M . ( 1 979) "Pyotr Kapitsa, Dissident", Physics Taday, Eylü 1, s. 34-4 ı .
Octogena ria n
Sta nford, H . K. ( 1 987) "Dirac at the Un iversity of M ia mi'� B . M . Ku rşu noğ l u ve E . P. Wig ner (ed), Remi n iscences about a Great Physicist : Pau l Ad rien M a u rice Dirac, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press, s. 53-6 . Sta n ley, M . (2007) "Practical Mystic : Relig ion, Science and A. S . Edd i ngton ", Ch icago, III . : Un iversity of Ch icago Press. Sta nsky, P. ve Abra ha ms, W. ( 1966) Jou rney to the Frontier: 709
J u lian Beli a nd Joh n Cornford : Their Lives a nd the 1 930s, Lond ra : Constable. Stoke, H . ve Green, V. (2005) A Dictionary of Bristle, İkinci Basım, Bristol : Broadcast Books. Stone, G . F. ve Wells, C. (ed) ( 1 920) Bristol and the Great Wa r 1 9 14-19, Bristol : J .W. Arrowsmith Ltd . Szasz, F. M . ( 1992) British Scientists a nd the Man hattan Project, Lond ra : Macmillan . Tam m, I . E . ( 1 933) "On the Work of Marxist Ph ilosophers in the Field of Physics'� Pod znamenem marxizma (U nder the Ba n ner of Marxism), 2 : 220-3 1 . Ta u bma n, W. (2003) Kh rushchev, Lond ra : Free Press. Taylor, J .G. (ed .) ( 1 987) Tributes to Pau l Dirac , Bristol : Adam H ilger. Taylor Sen, C. ( 1 986) 'Remem bering Pa u l Di ra c� Encou nter, 67 (2) : 80 . Tebea u, C.W. ( 1 976) The U n iversity of M iami -a Golden An n iversa ry H istory 1926-1 976, Cora l Gables, Fla . : Un iversity of M iami Press. Thomalen, A. ( 1 907), çev. George How, Lond ra : Edwa rd Arnold & Co. Thorp, C. ve Shapin, S. (2000) "Who was J . Roben Oppen heimer?", Social Stud ies of Science, Ağ ustos. Va n der Waerden, B . L. ( 1 960) "Exclusion Principle and Spin'� M . Fierz ve VF. Weiskopff (ed), Theoretica l Physics in the Twentieth Centu ry içinde, Lond ra : Interscience Pu blishers Ltd, s. 1 99-244 . ___
York: Dover.
(ed .) ( 1 967) Sou rces of Qua ntu m Mechan ics, New
Va n Vleck, J . ( 1 972) "Travels with Dirac in the Rockies'� A. 7 10
Sa la rn ve E . P. Wig ner (ed), Aspects of Quantu m Theory içinde, Ca mbridge: Cambridge U n iversity Press, s. 7 - 1 6 . Vi nt, J . ( 1 956) "Hen ry Ronald Hasse'� Jou rnal of the London Mathematica l Society, 3 1 : 25 2-5 . Von Ka rma n, T. (Ed son, L. ile) ( 1 967) The W i nd and Beyan d, Bostan, Mass. : Little, Brown a nd Company. von Meyenn, K. ( 1 985) "Die Faustparod ie'� K. von Meyen n, K. Soltten burg ve R. U . Sexl (ed), Niels Boh r 1 885-1 962 : Der Kopenhagener Geist in der Physik içinde, Bru nswick: Vieweg, s. 308-42 . von Meyen n, K. ve Schücking E . (200 1 ), "Wolfgang Pa u li'� Physics Taday, Şu bat, s. 46 . Wa lenski, M ., Tager-Fiusberg, H . ve U llman, M .T. (2006) "Lang uage a nd Autism'� S.O. Mald in ve J . L. R. Ru benstein (ed), Understa nd ing Autism : From Basic Neu roscience to Treatment içinde, New York: Taylor & Francis, s. 1 7 5 -204 . Wa li, K.C. ( 1 99 1 ) Chan d ra : A Biog raphy of Cha n d rasekhar, Ch icago, lll . : Un iversity of Ch icago Press.
S.
Wa lters, B . ( 1 970) How to Talk with Practica lly Anybody About Practica lly Anyth ing, New York: Dou bleday & Co. , Ine. Wa rwick, A. (2003) Masters of Theory: Cambridge and the Rise of Mathematica i Physics, Ch icago, lll . : Un iversity of Ch icago Press. Watson,J . D. ( 1 980) The Dou ble Helix, ed . G . S . Stent, New York: W.W. Norton & Co. Watten berg, A. ( 1984) "December 2, 1 942 : The Event and the People'� R.G. Sachs (ed .), The Nuclea r Chain Reaction : Forty Years Later içinde, Ch icago, lll . : U n iversity of Ch icago Press, s. 43-5 3 . Weart, S . ve Weiss Szilard, G. (ed) ( 1 978) Leo Szilard : H is Version of the Facts, Cambridge, Mass. : MIT Press. 711
Wein berg, S . (2002) "How Great Eq uations Su rvive'� G. Farmelo (ed .), It M ust Be Beautifu l : Great Eq uations of Modern Science içinde, Lond ra : Gra nta, s. 253-7 . Weiner, C . ( 1977) H istory of Twentieth Centu ry Physics , New York: Academic Press. Weisskopf, V. ( 1 990) The Joy of Insig ht, New York: Basic Books. Wells, H .G. (2005) The Time Mach ine, Lond ra : Peng u in . Wells, J .C. ( 1 982) Accents of Eng lish 2, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press. Werskey, G. ( 1978) The Visible College, Lond ra : Alien Lane. Westfall, R.S . (1 993) The Life of Isaac Newton, Cambridge : Ca mbridge U n iversity Press. Wheeler, J .A. ( 1985) "Physics in Copen hagen in 1934 and 1935'� A. P. French ve S.G. Kennedy (ed), Niels Boh r: A Centennary Vol u me içinde, Ca mbridge, Mass. : Harvard Un iversity Press, > s. 22 1 -6 . ( 1 998) Geons, Black Holes, a n d Quantu m Foam , New York: W.W. Norton & Co. Wicker, W. K. ( 1 990) "Of Time and Place : The Presidential Odyssey .. of Dr Henry King Sta nford'� eğ itim doktoru tezi, Georg ia U n iversitesi . Wig ner, E . P. ( 1992) The Recollections of Eugene P. Wig ner as Told to And rew Szanton, New York: Plen u m Press. Wilson, A. N . (2002) The Victorians, Lond ra : H utchinson . Wilson, D. ( 1 983) Rutherford : Simple Hadder and Stoug hton .
Gen ius,
Lond ra :
Wing, L. ( 1 996) The Autistic Spectru m, Lond ra : Robinson . Winstone, R. ( 1 972) Bristol as It Was 19 14- 1 92 0 , Bristol : Yazarın yayı n ı . 712
Woit, P. (2006) Not Even Wrong : The Fa i l u re of String Theory and the Conti n u ing Cha llenge to U n ify the Laws of Physics, Londra :Jonathan Ca pe. Wood head, M . ( 1 989) "School Starts at Five . . . or Fou r Yea rs Old ", Jou rna l of Ed ucation Policy, 4-. ı -2 1 . Woolf, H . (ed .) ( 1 980) Same Strangeness in the Proportion : A Centen n ia l Symposiu m to Celebrate the Ach ievements of Albert Einstein, Read ing, Mass. : Add ison-Wesley. Yang, C . N . ( 1 980) "Beauty and Theoretica l Physics'� D.W. Cu rtin (ed .), The Aesthetic Dimension of Science içinde, New York: Ph ilosoph ical Libra ry, s. 25-40 .
7 13