Para delisi


119 36 1MB

Turkish Pages [68] Year 1940

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Table of contents :
Front Cover
Mektepli kızlar (erkek de olabilir) Iki melek ...
(BIRINCI ...
IKINCI PERDE ...
PERDE ...
ÜÇÜNCÜ PERDE ...
Recommend Papers

Para delisi

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

XC8

24029

HALKEVLERİ TEMSİL YAYINLARI UC -NRLF

B 3 184 403

PARA

DELİSİ Komedi 3 Perdo

YUNUS NÖZHET UNAT

LI

L" VE " TY OF CALI

" : {{А

ALI

JA

CÜMHURİYET YENİ

SERİ

HALK PARTIS ! TEMSİL YAYINI

No. 5

YUNUS NÜZHET UNAT

PARA DELISI KOMEDI Üç Perde

ULUSAL Matbaa, ANKARA 1 9 4 0

2 ALIC

G117767 XX

Bu eser herhangi bir dekor ve elbise içinde temsil edilebilir.

( B

şa bislar : Hacı Mestan :

Bir hasis.

Hatice :

Mestan'ın karısı.

Binnaz :

Mestan'ın kızı.

Dr. Mansur :

Mestan'ın kardeşi.

Dr. Kerim ::

Mansur'un arkadaşı

Hakkı :

Bir dalkavuk .

ebilir.

Iki melek Mektepli kızlar ( erkek de olabilir ) ( erkek de olabilir ) - Mestan'ın, Hakkı'nın , Hatice ve Binnaz'ın ruhları - Yolcular.

02433

( BIRINCI PERDE ) (Hacı Mestan'ın evinde bir oda. Sağda ve solda birer kapı

Cephede ådî basma perdelerle kapalı iki pencere. Üzerinde kar. puzlu iki lâmba bulunan bir konsol ve ayna. Sedirler. Divarda çerçeveli iki levha. Levhalarda : « Ya sabur- >

« Garib etme yârab kerem kıl růzu mahşerde «Garib olmak müşküldür kişi iklimi dhárdos ibareleri okunur

Birincl Meclis

Mestan (sonra ), Mektebli kızlar ( Perde açıldığında Mestan minder üzerinde oturmaktadır. Di garıda duyduğu sesler üzerine sinirlenerek asabiyetle tesbihini çek. mekte ve hiddetle kapıya bakmakta iken, kapı açılır; mektepli kız lar ellerinde rozet sepetleri ve para kutularıyle içeriye girerler. Mestanda sinirli bir hareket. Mızıka başlar. Kızlar mızıkaya uygun hareketlerle dansederek Mestanın önünde dönerler. Mestan hid . det ve hayret içinde onlara ve ara sıra da « Bunları başıma kim musallat etti ? » gibilerden kapıya doğru bakar )

Kızlar ( Dansederek ) Bayram bugün bayram bugün Her tarafı şenlik , düğün ; Senin neden solgun yüzün ?

Hacı amca bayram bugün ! (Dansın âhengini değiştirirler ) - 5 -

Sabah kakltık uykumuzdan öptük anne , babamızı, Sonra giydik güle güle bu bayramlık rubamızı. Yoksulları katmak için bu sevinçten doğan paya Koştuk küçük bir yardımcık yapmak için Kızılay'a ... (Mestan'a yaklaşırlar) Sevinçlerin « yardım » kadar var mu ulu bir çiçeği ?

İşte size bu bayramın en kokul ubir çiçeği... (Kızlar, rozet takmak isterler, Mestan sinirli bir hareketle mani olur ; kızlar bu defa raksetmeden onun etrafına dizilirler. )

Bugün bayram , gülmelidir ; fakir, zengin hep beraber Karşılıklı sevinçlerle ruh açılır, gönül güler.

Sevinçlerin « yardım » kadar var mı ulu bir çiçeği ? İşte size bu bayramın en kokulu bir çiçeği... (Kızlar, Mestan'ın istemeyişine rağmen rozet takarlar. Müzik durur. )

yakasına

MESTAN - Istemem , istemem ... Neymiş o öylo ? .

BİR KIZ

Kızılay rozeti amca ! MESTAN — ( Yakasındaki rozeti çıkarmaya çalı şarak ) Ben rozet, mozet istemem !

BİR KIZ - A, amcacığım ; biz herkese takıyoruz ! Size de getirdik . Hani her bayram göğsümüze takıyoruz, ya ! MESTAN

Getiremez olsaydınız ... Innallabe

maasâbîrin ...

BİR BAŞKA KIZ — Geçerken aklıma geldi de, amcama da uğrayalım dedim . MESTAN Hay aklına gelmez olsaydım ! KIZ -Al... Amcacığım !... MESTAN --Bu rozetler evlerde takılmaz ! - 6 -

Ya , takılır, takılır... BİR KIZ - fikin ben babama evde taktım ! (Mütehayyir ) Ona Allah akıl fikir MESTAN KIZLAR

versin !

BİR KIZ

Şimdi kutuya para at da gidelim .

MESTAN

.

BİR KIZ

Para mı ? · Evet.

BİR BAŞKA KIZ - Kaç para istersen bu kutuya at, işte ...

MESTAN — Sen bana baksana, sana buraya gel meyi kim öğretti bakayım ? KIZ Hiç, kendi aklıma geldi! MESTAN -Baban mı yolladı yoksa ? Hayır, kendim geldim , amcacığım ... KIZ MESTAN ( Sinirli) Haydi artık gidin . Geç kal

dınız !

BİR KIZ

Daha para vermedin ki ?

MESTAN — ( Daha sinirli ) Innallab maasâbîrîn ... (Kıza ) Kızım , demin attım ya kutuya ! A ! Atmadınız , atmadınız !

KIZLAR

MESTAN — (Gûya ceplerini araştırarak ) Canım , -

yok işte... Bakın ufaklığım yok !

KIZLAR -- Ufaklık yoksa büyüklük atın !! MESTAN BİR KIZ

Büyüklük mü ? Babam bir lira attı. .

MESTAN — ( Hayretle ) Ne ! Bir lira mı attı ? - Evet, gümüş liralardan ! KIZ MESTAN ( Kendi kendine) O mutlaka aklını kaçırmış olmalı. (Kıza ) Bir lira attı ha ?! Tabiî .. Benim de on kuruşum vardı, bez KIZ kuruşunu attım içine.

MESTAN — Beş kuruşunu attın , öyle mi ? .

KIZ

Attım ya ! 7

Kumbara olsa atmazsınız ama... Yer

MESTAN siniz hemen !

Kumbaralarımız da var, atıyoruz her

KIZLAR zaman ..

tyi iyi, berhudar olun .. Haydi baka

MESTAN

yım artık gidin ... Evlerinize, geç kaldınız ... BİR KIZ

Ama ... Para ? !

MESTAN - Ufaklı yok dedim ya .. Ben de kim sesizler ve fakirler için dualar ederim .. BİR KIZ Aşağıda ablama da taktık , o , babam benim için atar dedi. MESTAN ( Birdenbire hiddetlenerek ) Hay gö

zü kör olsun yezidin ... ( Kızlara ) Eh, canim , ufaklım yok işte ! Bitti..

KIZ --Ya ! Büyüklü atın siz gene .. Bakayım çan tanıza ?..

( Kendi kendine) Muhakkak bunlan

MESTAN

başıma birisi musallat etti.. (Şalvarının cebinden bir ke

se çıkararak kıza) İşte yok . (Keseyi sallar, sonra açar) Bak .. Ha... Şuracıkta kırk para kalmış. (Parayı eline a lır, fakat, saklayarak ) Getir kutuyu , getir ..

BİR KIZ — ( Mestanın parmakları arasındaki pa rayı görerek ) Amca Oo kırk para değil, on para ! MESTAN — Eh, ne yapalım ? O çıktı. ( Parayı ku tuya atar) . KIZ — On paracık mı atacaksınız amcacığım ? -

MESTAN — Yeter yeter, haşka yok şimdi... (Ya C

kasındaki rozeti çıkarmaya çaılşarak ) Hem, al işte bu

nu da geriye... Ben parayı rozetsiz verdim ! KIZLAR — Sizde kalsın .. Biz onu para vemriyen lere de takıyoruz ...

BİR KIZ - Allaha ismarladık amcacığım . (Kızlar çıkmaya davranırlar) . MESTAN Güle güle .. (Parmağını sallayarak ) 8

Bak , bir daha böyle istemem , anladın mı ? Bana rozett sokakta takarsınız ..

KIZ — Ama, amcacığım , siz bayramlarda hiç 80 C

kağa çıkmıyorsunuz ki ?! MESTAN (Kızarak ) Haydi artık , fazla laf iste mem . (Kızlar çıkarlar ).

İkincl Meclis Mestan - Binnaz ( Bir müddet hiddetlle kızların arka sindan baktıktan sonra , sinirli sinirli odada dolaşmaya MESTAN

başlayaark ) Insana evde de rahat yok yhu ... Nerede ise cehenneme gitsen insanı orada da gelip bulacaklar.. Benim neyime bu yaştan sonra rozet ::: (Daha hiddetli)

Lâ havle velâ ... (O sırada Binnaz odaya girer. Mestan onu görünce, birdenbire kızın üzerine yürüyerek ) Bun ları sen mi musallat ettin başıma ?

BINNAZ -

(Korkarak ) Ne münasebet babacı-

ğım , kendileri geldiler.. MESTAN ( Aynı) Yol kapısını kim açtı ? BİNNAZ -Nasılsa aralık kalmış, onlar girmişler .

MESTAN — (Yeni bir hiddetle) Aralık mı kal

mış ? ( Bağırarak) Kim bıraktı açık onu ? BİNNAZ - Komşumuz Hanife Hanım teyze gel-

mişti, o bırakmış olacak ! MESTAN - Bırakamaz olsaydı.. Benim yukarıda

olduğumu kim söyledi, ha ? BİNNAZ Annemin elini öptüler .. Bize de rozet taktılar, sonra yukarıya çıktılar ! MESTAN - Parayı git de babamdan al dediniz değil mi ? BİNNAZ Bizde yok ki verelim babacığım ... 9

MESTAN — Babam evde yok diyemediniz mi ? Bu kadarcık da mi aklınız yoktu ? ( Bu sırada Hatice gi rer) .

Üçüncü Meclis Evvelkiler - Hatice HATICE Gene ne oldu a Efendi ? MESTAN - Ne olacak ? Onları sardınız başıma!! Hâlâ soruyorsunuz , ne olacak ? HATİCE Gelmişler bir defa ... Ne yapalım ?... Kovalım mı ? MESTAN

Evde yok diyeydiniz ... HATICE --A , a... Koskoca kadın , yalan mı söy liyeyim ? MESTAN — Bu bunak kız nelik duruyor ? BINNAZ — Ben mi yalan söyliyeyim baba ? MESTAN - Innallah maasâbîrîn ... Canım , insan .

bir bahane bulur da savar ...

HATICE -- Ne yapalım ? Olmuş bir kere... Ucun ir ölüm yok ya ! Elbette, bugüne bugün Ülkü'nün am casısın , babası sayılırsın . Kızın gönlü istemiş gelmiş ... Ta bü iseni sevdiğinden gelmiş..

MESTAN — Ben öyle sevilmek istemem .., Böyle çingene gibi herkesten zorla para istemiye daha bu yaş ta alıştırılır mı kız ? Bacak kadar boyu ile benden on pa ra aldı!..

HATICE - Bu kadar laf on para için myidi ? MESTAN - Ah , siz kadınlar yok musunuz, siz ... Ne müsrif mahlûklarsınız .

HATİCE ( Adetâ kendi kendine) Ne söyliye cektim şaşırdım kaldım ... Ha, ( Mestana dönerek) De

min şu Ali ağanın Hanife Hanım gelmişti.. 10

MESTAN ( Keserek ) Hem o kadın evden çı karken sokak kapısını açık bırakmış ... Bu ne münase

betsizlik , ne saygısızlık ... HATICE - Ne saygısızlığı efendi ? MESTAN — Kapıyı açık bırakmış, daha ne olsun ?

HATICE - Kadıncağızın başı ateşler içinde, unut-. muş olabilir . MESTAN

Onun başının ateşinden

bana ne ?

Başı ateşte olan adam evinde yatar ... Öyle komşu komşu sürtüklük ederek herkesin kapısını açık bırakmaz, anla din mi ?

HATICE

Ama..

( Sözüne devam eder gibi ) Ya bir rüzgârla kapı açılsa , gelen geçen sizi görse ? HATICE - Vah vah kıyamet mi kopar ? MESTAN

MESTAN - ( Yine devam ederek ) Bir hırsız eve girse , kunduralarımı çalsa ... HATİCE (Sinirlenerek ) Allah aşkına sus artık Efendi... Insan hali bu... Sen onun derdini bilsen ... MESTAN — Neme lâzım benim elin derdi ? .

Elin oulr mu ayol ?

HATICE MESTAN

Hanife Hanım benim babamın kızı

değil ya ... Elbette el!

HATICE - Bugüne bugün kapı karşı komşumuz! MESTAN

Hem, sen bana bak ... Ben sana kaç

defa söyledim ki mahallede kimse ile öyle içli dışlı ko nuşmayın diye ... Gene mi başladınız ? (Binnaz çıkar) Dördüncü Meclis

Kalanlar HATİCE

Evde kapanarak , arpacık kumrusu 11

gibi düşünecek değilim ya ... Elbette konu komşu ile iki çift lâkırdı edeceğim ... İstemem ... Ben öyle içli dışlı ahbap MESTAN istemem ... Kızlara yüz verdiniz . Bilmem ; bayram der ge -

lir el öpmeye; bilmem , gelir rozet takmaya ... Ben böy le şımarıklıklardan hoşlanmam ... HATİCE — ( Gittikçe sinirlenerek ) Vallahi Efen di, yani sen çekilir şey değilsin ... Şu evde olduğun gün ler yok mu, başımın etini yyiorsun ... MESTAN — Yirmi beş senedir seni adam edeme dim de ona yanıyorum . ( Bu sırada Binnaz dışanda yak

mış olduğu lâmbayı getirir. Mestan onu görünce yerin den firlar ) .

Beşinci Meclis Evvelkiler - Binnaz ( Haticeye) Nah , işte al sana... Gel de şimdi çileden çıkma... ( Kıza ) A abdalın kızı, sana MESTAN

arapça mi, farisi mi, firenkçe mi, neyce söylemeli ? Ha, neyce söylemeli ? Ben sana kaç kere öyle erken erken

lâmba yakılmaz diye tenbih ettim ! Ha ? Kaç defa söy ledim ?

BINNAZ -- Ne yapayım babacığım ? Karanhk ol-. du da yaktım ! MESTAN

Bir kere saate baksanal.. Ben sana ne

söylemiştim ?..

BİNNAZ - Şimdi kış oldu babacığım , artık erken den karanlık basıyor ! MESTAN — Dinlemem ... Kış geldi diye bizim ge lirimiz artıyor mu ? Patlamazsınız ya, bir parça da ka

ranlıkta oturun ... Bak, hala da elinde tutuyor be ... Ab dal, söndür onu ! 12

BINNAZ

( Söndürür ) şimdi içimi hafakanlar boğa Vallahi HATICE cak ... Zindanda

otur gibi karanlıkta

oturulur mu ?

Yak kız lâmbayı! BİNNAZ ( Bir hareket yapar)

MESTAN — (Telâşla ) Hâlâ elinde tutuyor be ! B1 rak onu yerine... Aç perdeleri ... Aç, çabuk aç !... BINNAZ ( Lâmbayı konsolun üzerine bırakır, perdeleri açar) . Ha, işte, bak nasıl... Bu vakit lamba MESTAN C

yakılır mı hiç ? Bu ne israf !

HATICE - Efendi, senin bu akşam cinlerin başına üşüştü galiba, ne yaptığını bilmiyorsun ... MESTAN - Ben ne yaptığımı biliyorum , ama, si zin münasebetsizlikleriniz beni zıvanadan çıkaracak ...

Yirmi beş senedir seni adam edemedim ; galiba bu kızı da adam edemiyeceğim !

HATICE — Şimdi benim sinirlerimi oynatma... Sen herkesi kendine benzetmiye kalkışırsan şimdiden söyliyeyim ki beyhude uğraşma; çünkü senin bu dünya da bir mislin daha yoktur ... Bulmuşsun abdal karıyı; derdini çektiğine dua et... MESTAN — Hadi hadi, insanı bu mübârek vakit .

te günaha sokma artık .. (Kızına) Yak şu cigarayı kız... BINNAZ - ( Kibriti alarak yakacak olur) . MESTAN ( Haykırarak ) Bırak o kibriti ! ( Ye.

rinden fırlayarak ) Yahu mahsus mu yapıyorsunuz böy le ? Vallahi kız, seni bu yaşa gelmişken bir temiz döve rim . anladın mı ?

BINNAZ - Ne yaptım babacığım ? HATICE — Yarabbi sen bilirsin ... -

MESTAN — Bir sigara yakmak için kibrit mi har -

cıyacaksın ? - 13

BİNNAZ - Başka ne yapayım babacığım ? ( Sert ) Git mutfakta ateşte yakl A

MESTAN

abdalın kızı ! Sana kaç kere söyledim ? ( Binnaz ağlamaklı bir hald esigarayı alarak dışarı çıkar. Mestn sinirli bir hareketle kalkar, konsolun üze

rinde kalan kibriti alarak çekmeceye kilitler ve anahta ri cebine sokar. ) Altıncı Meclis

Kalanlar MESTAN - Bu erkeklerin evleride nasıl oluyor

da bu kadar sabırlı olduklarına şaşıyorum ... Bu kadm milleti, insanı günaha sokmaktan başka bir şeye yara maz !

HATICE

Artık çok oluyorsun ama... Ne bu ?

Komşu ile konuşma, yüzgöz olma, şunu yapma , bunu yapma, karanlıklarda otur . Herkes senin esirin mi ayol ? MESTAN Hesabına aklınız o kadar erer işte...

gelmiyor değil mi ? Sizin

HATICE - Ooof... Vallabi yukarıya ne için geldi.

ğimi, ne söyliyeceğimi şaşırdım ... Sen sabırlar ihsan et yarabbi...

(Bu sırada Binnaz sigarayı yakmış olduğu halde sahneye girer ve sigarayı Babasına verir ).

Yedinci Meclis

Evvelkiler - Binnaz O

MESTAN (Binnaza ) Buraya gel, buraya ... Bak , sana bir kere daha söylüyorum . Artık gelinlik bir kız ol 14

dun . Aklını başına al, anladın mı ? Ben sana ne dedim ? Sigaralarımı ateşte yakacaksın . Lâmbayı ortalık iyice ka . ranlık olmadıkça yakmıyacaksın . Sonra , hergün süpür . ge süpürülmez ; üç günde bir, hftada bir .. Anladın mı ? Başa , çamaşıra üç kere sabun sürülmez. Soda ile çamaşır

yıkanmaz... Öyle her szaman abur cubur yenilmez... Is raf haramdır, anladın mı ? Anladım babacığım ! BINNAZ

MESTAN - Sana demin , çocukların taktığı kâğı di nereye koydun ? BINNAZ - Hangi kâğıdı ? MESTAN - ( Rozeti göstererek ) Bunun gibi kâ ğıdı ? BINNAZ

-

(Gğsünü araştırarak ) Yakamda idi,

düşmüş! (Araştırır ) . MESTAN - Gördün mü ? Gelde şimdi gene kız ma... Git onu bul, çabuk !

HATİCE BINNAZ

Sen sabırlar ihsan et yarabbi!

(Rozeti kapının eşiğinde bulur) işte

guraya düşmüş...

MESTAN — Onu sandığında muhafazalı bir yere sakla .. Bayram olduğu zaman takarsın , sana her bayram rozet mi alacağız ? (Kendisi de yakasındaki rozeti çıka rarak dikkatle defterinin arasına koyar) . E HATICE - ( Gittikçe artmış olan bir hiddetle ) E fendi, yetmez mi artık nasihatın ? MESTAN

Yirmi beş senedir nasihat ediyorum

ama, daha bitiremedim !

HATICE - Sende o yürek varken altmış sene na sihat etsen yine tükenmez !

MESTAN - Tükenmez ya .. Karşımda laftan anlar adam yok ki !

HATICE - Vallahi, sen insanı verem edersin. Şu 15

komşumuz, tahrirat katibi Gâlip Efendi yok mu ; o ada ma bayılıyorum ... MESTAN — Sen mi ? Tahrirat katibine ha ba ?

HATICE - Korkma korkma... Benim başka tür

lü bayılacak halim kalmamış.. Huyuna bayılıyorum hu yuna !.. Adamcağız evinin işlerine hiç karışmaz. Aylığı aldı mı, olduğu gibi getirip karısına verir.. MESTAN — Oh oh, koca abdal ! HATICE - Evin bütün idaresini kadıncağız görü

yor. Bunun için evin ne tuzu eksik ne biberi.. Bal gibi tath tatlı geçiniyorlar ... MESTAN — Davulun sesi uzaktan hoş gelir . A damcağız kimbilir neler çekiyordur !

HATICE — Ben nasıl geçindiklerini biliyorum da söylüyorum. Hani sen de, kendini bu kadar üzeceğine, başından şu fena huyu atarak rahatına baksan fena mi

edersin ? Bak, yetişmiş kızın var ; eh, oğlumuz yok a ma , yarın öbür gün bir damadımız olacak ... Alırız onu bir iç güveyi ...

MESTAN — (Keserek) Iç güveyi mi ? Istemem ,is temem ... Alsın karısını nereye cehennem olursa gitsin..

HATICE - O nasıl lâkırdı öyle ? O bu evden boh ça götürmiyecek , kız götürecek . Ayol.. Ben bir ay kızı görmezsem deli olurum .. MESTAN — ( Yine keserek ) Ha, ay dedin de ak . lıma geldi... Bugün ayı naltısı.. Şu Evkaf kâtibi Zeynul lah hâlâ evin kirasını getirmedi.. Gideyim bu saatte evi ne gelmiştir... ( Davranır ) . HATİCE - A, dur ayol, sana bir şey diyecektim . MESTAN

HATİCE

( Sıkıntıyla) Bir şey mi ? Hani demin Hanife kadının geldiğini

söylemiştim ya ! MESTAN

16

Eee ?

HATICE - Zavallıcık aşağıda ağladı, sızladı ve bana çok rica etti.. MESTAN - Ne için ?

HATICE -· Bilirsin ya bir oğlancığı var, ona Kan tarcının kızını almak istiyor ; ama, elinde avucunda yok ! MESTAN - Bana ne canım elin düğününden ? HATICE Birkaç parça takısı kalmış .. Yalvardı, yakardı; onları bize rehine koyarak elli lira para istedi. MESTAN - ( Birden) Olmaz olmaz, para yok ! C

.

HATICE - Canım Efendi, kadıncağız bizden borg C

para istemiyor ki...

MESTAN - Ben bilirim , o bir daha paaryı ödiye .

bez ...

Odiyemez olur mu hiç ? İstediği para . HATICE ya karşılık bize yüz lira değerindkei takılarını bırakacak . Eblette ileride bir kolaylığı var ki böyle ... Olmaz dedimya, olmaz., MESTAN HATICE -Efendiciğim , bundan hayırlı bir sevap .

işlenmez .. Neden böyle yapıyorsun ? MESTAN — Bırakacağı takıların 100 lira kıyme tinde olduğunu nereden biliyorsun ?

HATICE – Örtülü çarşıda sormuşlar, kıymeti tam yüz lira imiş. MESTAN — Kim sormuş ?

HATICE - Aliye hanımın gelini için yüz görüm lüğü takılacağı zaman kız tarafı Hanife hanımdaki takı ların eşini istemçiler de gidip sormuşlar ! MESTAN — Kuyumcuların sattığı fiyat o.. Bir ke re alacağı fiyatı sor bakalım , nedir ? Alimallah 25 lira . dan fazlaya almaz. Ben bilmez miyim ? HATİCE - Efendi kadıncağızın hayır duasını a C

lalım ...

MESTAN - Neme lâzım benim , parası olmayan 17

düğün yapmaz .. Ben takıları bir defa görmeden , güven diğim kuyumculara göstermeden , işin aslını faslını anla . madan bir metelik bile vermem . ( Bu sırada doktor Man sur girer ) .

Sekizinci Meclis Evvelkiler Dr. Mansur MANSUR

Hayrola ağabey ? Yine neye canın

sıkılmış ? Hem neye böyle karanlıkta oturuyorsunuz ? MESTAN MANSUR

( Suratlı ) Sebebini çok iyi bilirsin !

- Amma yaptın ha ! Yani sizi şurada kapı ardında dinledim mi demek istiyorsun ? MESTAN -Hadi hadi...

MANSUR - İyi ama, benim bir şey bildiğim yok. MESTAN — Bir sürü kızı başıma musallat edersin , sonra da bir şey bildiğim yok dersin .. Ben anlamadım ms sanıyorsun ? MANSUR

( Haticeye dönerek ) Yenge, kusuru

ma bakma.. Hatırınızı sormaya vakit kalmadan ağabe

yim ağzımı kapadı. Bâri sen anlat allahaşkına, ağabeyi min sözlerinden bir şey anlayamadım hâlâ ... HATICE - Demin sizin Ülkü arkadaşlarıyle gel . C

mişti de... MANSNR - E, neden ?

Gûya haberi yokmuş gibi davrani.

MESTAN

yor hâlâ ... HATICE

- Amcama şey takmaya geldik dedi...

(Kelimeyi araştırır ) MANSUR -- Ne takmaya ? HATICE Şey... Ne derler ona kız ?

BINNAZ - Rozet.. Kızılay rozeti.. 18

Anladım ..

MANSUR

MESTAN — Anladın değil mi ? Çocukları kışkırt, buraya yolla , sonra da... MANSUR - (Keserek ) Aldanıyorsun ağabey, ben çocuklara hiçbir şey söylemedim . ( Hatice'ye döne rek ) Yoksa bir münasebetsizlik mi yaptı ? HATICE İşte o şeylerden... BINNAZ - Rozetlerden .

MESTAN --Zorla insanın yakasına takıb para is

temek , münasebetsizlik değil de nedir ? flahi ağabey, ben de başka bir şey MANSUR sandım .

Çocuğu bu yaşta öyle şeylere alıştır

MESTAN

mak hoşuna gidiyor galiba ! MANSUR Ağabey yanlış düşünüyorsun. O bir hamiyet işidir...

MESTAN - Kızın yüzünün perdesi daha şimdiden yırtılmış ! MANSUR

Canım sen Ulkü'nün amcası değil mi

sin ? Çocuk burasını yabancı tutmadığı için gelmiş. Yok .

sa kapı kapı dolaştığını mı sanıyorsun ? Çocuk bu, sa bahleyin kutuya ilk parayı bana attırdı.

MESTAN — ( Alaylı ) Sen de bir lira attın ! Keşke mümkün olsa da daha falza

MANSUR atsam ...

METSAN — ( Gene alaylı ) Onun için sen de müm kün olmazya!

MANSUR - Allah aşkına kaç lira verdin ki bu C

kadar dokundu sana ? HATICE - Verdiği on para ayol!

MESTAN -- Tabii vermem ya... Hoşlanmadığım ,

istemediğim şeylere kızarım ben... MANSUR

Böyle düşüneceğini bilseydim kıza

tenbih ederdim ... 19 -

HATICE

Kızım amcana bir kahve pişir baka

yım ... Hem yak şu lâmbayı... Teşekkür ederim yengeciğim , zah MANSUR .

met etmeyin .. Daha yemek yemedim . MESTAN işte bunlar böyle, düşünmeden lâf söylerler ... ( Konsolun üzerinde kibriti araştırır,

BINNAZ

göz işaretiyle annesine sorar, Hatice işaretle cevap verir, babasını gösterir ) Baba lâmbayı yakayım mı ? MESTAN

.

BİNNAZ Ama, kibrit ?

( Hiddetle Mansur'a bakarak) Yak ! ( Gene konsolu araştırır gibi yapar)

MANSUR ( Farkına varmıştır ) Kibrit mi ? Al işte benim kibriti... ( Kibritini verir) . BINNAZ (Lâmbayı yakar) . HATICE (Kızına) Git bir defa da tencereye C

bak ...

MESTAN - Burada gevezelik edeceğinize yakar

mısınız yemeği bakalım ! ( Binnaz çıkar, Arkasından Ha tice de çıkar ) .

Dokuzuncu Meclis Kalanlar

(Gülerek ) Ağabey şakayı bırak po ma, sen parayı çok seviyorsun ... MANSUR

MESTAN — Size göre öyle...

MANSUR - Fakat bir hayır cemiyetine on para

vermekle sinirlerini kaybediyor; sonra evde ailene et mediğin eziyeti bırakmıyorsun. Halbuki para her türlü ihtiyaçlarla mübadele edilecek olan bir alış veriş vasita

sıdır. İnsan parayı ne için kazanır ? Kimseye muhtç ola madan insan gibi yaşamak ve çoluk çocuğu ile birlikte 20

mesut olmak için değil mi ? Tabii hal ve vakti olan bie

kimse için memleket işlerini düşünmek bir borçtur. ( Kızgın ) Ben hepsni düşünürüm ... Hem de senin gibi bayramdan bayrama değil, hergün ! günaha sokuyorlar yahu ... MESTAN

MANSUR - Yâni duâ ederek mi ? MESTAN Elbette .. Bizim kudretimiz Allahın

kudretiyle ölçülür mü ? Allaha, kullarını düşünmesi için , sex nin arada vasıta olmana lüzum yoktur! MANSUR

MESTAN — (Gene sinirlenir) Hadi hadi, günaba girme!..

MANSUR — Vakti olan bir kimse için iyilik eta.

mek , her şeyden evvel en büyük vicdan ve gönül ferab lığı veren manevî bir mükâfat değil midir ? MESTAN -Duada öyle ...

( İkna etmek için) Ama, maaleset

MANSUR

duânın cemiyete faydası yoktur...

Tövbe estağfurullah ... Insanı zorla

MESTAN

günaha sokuyorlar yahu !...

MANSUR -- Ağabey, her ay evlerinden , dükkân. larından oldukça mühim bir kira alıyorsun ... Bunun için den bir tek lirasını bir hayır işine sarfetsen ne olur ya . Ri ?

MESTAN

C

( Mansur'u başından savmak istiye

rek ) Ha, aylık dedin de aklıma geldi. Bugün ayın altısı, Evkaf Kâtibi Zeynullah Efendi hâlâ kirayı getirmedi. ( İmalı ) Evin , dükkânın var demek kolay, bir kere bana sor , kiraları alıncaya kadar neler çekiyorum ... işte, işin yoksa böyle her ay günleri say, pelşerine koş dur .. An . ladın mı işi! ( Davranır ) .

MANSUR - Ne o ? Hemen gidiyor musun ? Gidiyorum ... Kiracının elinden para MESTAN 21

.

almak için ayağına kadar gitmek lazımdır . Hem de öyle bir defa değil, beş defa, on defa ! MANSUR Eyi ama, ben seninle bir parça ko nuşmak istiyordum .

MESTAN — ( Korkuyla) Bir saattir beyhude çene çalacağına konuşsaydın ya o konuşacağını... MANSUR - Ağabey bana çok acele 3000 lira là zm .

MESTAN - Ne ? 3000 lira mı ? Ne yapacaksın ?

MANSUR - Röntgen denilen bir âlet var ya ? Ha ni insanların içinin resmini çıkaran âlet.. Bu âlet doktor lara, bilhassa benim gibi bir doktora çok lâzım , hastala rimın dertlerini eyice anlamak için onun yardımına çok ihtiyacım var ...

MESTAN - Ama yaptın ha ... Makine hastalıktan ne anlar ? MANSUR

İçimizde bizim bulamadığımız has

talıkları onunla görmek kabildir ağabey ... MESTAN - Peki bu makine kaç lira , 3000 lira mu ?

MANSUR — Hayır 4500 liraya elden düşme ala cağım ... Bu benim için kaçırılmıyacak bir fırsattır... MESTAN 4500 lira mı ? Sen çıldırdın mı ? Hiç bir makine parçasına 4500 lira verilir mi ? Maazallah bir

kırılsa, ne olur sonra ? . Sen deli misin ? Hastalarını şim diye kadar nasıl bakdıysan bunadn sonra da öyle bak .. Ağabey buna senin aklın ermez.. MANSUR MESTAN — (Gûya alınarak ) Eh, ermezse ne diye bana geldin ? MANSUR — Senden yardım istemeye geldim ! Benim o kadar param yok ki, yar MESTAN edeyim dım ... MANSUR more 22

Ağabey ...

1

( Keserek ) Ya ! Sabahleyin kutuya bir lira atarsın , sonra bana da burada va'z edersin şim di ? Ha ? Anlaşıldı mı, ha ?! MANSUR - (Canı sıkılarak ) Canım o başka, bu MESTAN

başka ... MESTAN — Hiç bile başka değil,, israfın sonu bu dur, gördünmü ? MANSUR - Ağabey ciddi mi söylüyorsun ? MESTAN - Elbette .. Hem , bugün doktorların C

hepsinin binlerce liraları, apartımanları var... Sen benden borç para istemeye sıkılmıyor musun ? Ben işsiz güçsüz bir adam , sen koskoca bir doktor !

MANSUR — Rica ederim , sen benim kardeşim sin , ağabeyimsin ! MESTAN — Kesemiz ayrı ya , sen ona bak ? MANSUR -- Senden böyle bir söz beklemezdim ! MESTAN Paran yok mu senin ? .

MANSUR - Olsaydı tabiî gelmezdim sana..

MESTAN - Peki, babamızın mirasından senin pa yına kalan 1000 lira ne oldu ?

MANSUR - Canım ağabey, bilmiyormuş gibi söy leme... Bir kısmiyle mektepte okuduğumu, bir kısmıyla

da kendime bir muayenehane açtığımı gördün ... MESTAN — Bunlara 1000 lirayı sarfettin ha ? Al lah encamını hayretsin ... MANSUR

Ağabey, paranın batacağından kork

MESTAN

Canım sana yalan mı söyliyeceğim

ina !

koskoca adam ? Görüyorsun ki bende o para ile mal mülk aldım . Onların iradıyle geçiniyorum ... ( Bu sırada Hakkı girer ) - 23 -

Onuncu Meclis

Evvelkiler - Hakkı Akşam şerifler hayırlar olsun ...

HAKKI MESTAN HAKKI

Hayırlar olsun evlâdım ...

Bugün dışarıya çıkmadınız da, acaba

rahatsız mısınz diye yoklamaya geldim ... Hamdolsun bir şeyim yok ... Oh, oh ... Allah âfiyetler ihsan etsin .. Merhaba Mansur bey ağabeyimiz.. MESTAN HAKKI

MANSUR HAKKI

Merhaba..

-Sen de Hacı Efendi'yi yoklamaya ma C

geldin ? MANSUR

Öyle gibi...

MESTAN --Bereket bir âlet almak işi varmış ta ! MANSUR ( Alınarak ) Senden böyle bir söz ü mit etmezdim ağabey ( Çıkmaya davranır ) MESTAN —Ne o kızdın mı ?

MANSUR - Söylediğin sözün mânasını anladıy san sorma ! MESTAN

Söylediğim yalan mı, ha ?

MANSUR - (Cevap vermez, çıkar ). Onbirinci Meclis Kalanlar MESTAN - Vallahi Hakkı, hani basta değilim de dim ama, evde daha bir saat kalırsam mutlaka deli olacağım . HAKKI

__

Hayrola Hacı Efendi!

MESTAN — Sorma... Hiç sorma. Karının derdi Kızımın derdi para ... Kardeşin derdi para ... Hattâ kom 24

şuların bile derdi para... Hep para, hep benim param ! HAKKI Öyledir Hacı Efendi ! Yani sabahtanberi benimle özden konuşan bir kimse varsa o da sensin ... MESTAN

Teveccühün Hacı efendi... Sizi

HAKKI

baba gibi saydığımı biliyorsunuz... Yâni bugün

bir sizi

kahvede göremeyince içime sinmedi; bir kere yokla maya gideyim dedim ...

MESTAN - Eksik olma oğlum ( Tabakasını çi sarır ). ( Atılarak ) Rica ederim , ben takdim edecektim . Bir görsen Hacı efendi, bir yerden enfes bir tütün elime geçti.. Bir kokusu var ki... MESTAN Ya ! (Mestan,, Hakkının verdiği tütünden alır. Bir sigara sarar. Hakkı da sarar. Mes HAKKI

ta nsigarasını yakacak olur. Hakkı hemen fırlayarak sigarayı lâmbadan yakar ve Mestânın sigarasını da a teşler ) . HAKKI (Mestanın nefes alışlarına bakarak ) Değil m Hacı efendi. Güzel kokuyo rdeğil mi ? Ben de şimdilik bir aylık idare var .. Yarısını size vereyim . MESTAN Eksik olma .. Ha, aylık dedin de

aklıma geldi! Şu Evkaf katibi Zeynullah efendiye gi. decektim..

Onu daha demin acele acele eve glo

HAKKI

derken gördüm ... MESTAN HAKKI

Beraber gidelim mi ona kadar ?

-

Hay hay gidelim . ( Çıkmaya hazırlar

airlarken ) MESTAN

C

Vallahi yok musun Hakkı, dün

yada en çok hoşuma giden ve sevdiğim adam sensin .. (Çıkarlar ) ( Sahne bir müddet boş kaldıktan sonra Mansur, Hatice ve Binnaz konuşarak girerler. ) 25

Onikinci Meclis Mansur - Hatice - Binnaz MANSUR - Inan ki yenge , benim buraya sık C

sik gelmemden bile hoşlanmıyor..

Doğru evlâdım . Ne yaparsın işte,

HATICE

tabiat... Sen onu kusuruna bakma... Ne de olsa ağa beyindir.. MANSUR Ben ona hürmette kusur ettiğim

yok ... Fakat bilmem ki nasıl diyeyim ?.. HATICE — Seninle de konu komşu gibi yüzgöz olmak istemiyor değil mi ? -

Darılmayın ama yenge, ağabeyim çok şey... Yâni, şey... HATICE — Cimri de, para delisi de, ne dersen MANSUR

de !

MANSUR - Çok hasis, parayı çok seviyor...

HATİCE

Çok oğlum, çok... Demin o kadar ağladım , o kadar ağ

BINNAZ ladım ki !... MANSUR

C

BINNAZ -

Neden ?

Lâmbayı erken yakmışım diye bana

söylemediğini bırakmadı,.. MANSUR - Ne fena, ne müziç bir huy... Hamdolsun Allah vermiş ... Ama ,, HATİCE n vermemişte farkı yok ki...

MANSUR - Öyle.. Peki yenge, ağabeyim para C

ları ne yapıyor acaba ? HATICE -Bilmem oğlum . Bu kadar yıllık ka risiyim , hâlâ paraları ne yapar , nereye koyar, bilmem . MANSUR — Ağabeyim paralarını mutlaka bir

yere saklıyor .. Bankaya vermediğine tarafındadır ...

26

göre, evin bir

tarafındadır ...

- Yerini bilmiş olsaydık , hiç olmazsa bu kadar sıkıntı çekmezdik .. BINNAZ

HATICE

Doğru ama kızım , bulabilirsen bul!

MANSUR Sonra , ben o Hakkıyı da pek be ğenmiyorum . HATICE İşte nasılsa o adamla yıldızı pek ba rışık ... Aralarından su sızmaz . MANSUR -- Ben vaziyeti anladım ; ne sinsi şey C

o Hakkı, ne sinsi şey .. Göreceksin yenge, o adam bu eve damad olacak !

BINNAZ HATICE BINNAZ MANSUR

C

.

Allah göstermesin ... Benim de içime doğuyor oğlum ... Ah ah ...

Hem o bu eve

damad

olmakla

kalmıyacak, ağabeyimin paralarını da öyle mükemmel bir sûrette sızdıracak ki! HATICE Doğru oğlum , yemiyenin parasını yerler ... Ahlâksız bir adam olmasa, varsin MANSUR C

yesin .. Ağabeyimin ancak böyle birisi hakkından ge lir. Ama, sizin halinizi düşünüyorum da bayağı üzülü yorum .

BINNAZ

.

Amcacığım , ne olur siz babama yo

luyle anlatsanız ! MANSUR

Yavrum o benim sözlerime kulak

asacak bir adam değil ki.. Ama aklıma bir çâre geli yor!

HATICE Hay Allah senden râzı olsun .. Bizi bu azaptan bâri sen kurtar .,

BİNNAZ MANSUR

Ne gibi bir çare ? Ağabeyimin paralarını saklı bu

lunduğu yeri aramak ! 27

HATICE - Nafile... Ben çok aradım , bütün evi CE

aktardım , bulamadım ... MANSUR Ama, aramanın bir yolunu bulma .

k ... Meselâ ağabeyim eline geçen paraların hepsini sar fetmiyor, öyle umuyorum ki büyük bir kısmını saklı yor...

Öyle ama..

HATICE

MANSUR - Onu sıkı bir göz hapsine almak la -

zim !

BINNAZ Anne benim aklıma bir şey geldi: Babam Hanife hanıma elli lira verecek olursa onu gö zetleriz. Parayı elbet saklı olduğu yerden gidip alacak ! HATICE Ummam ki kızım versin .. Hani ka .

dıncağıza büyük bir iyilik etmiş oluruz ama... MANSUR Ölye bir şey varsa , fena fikir den ğil... Sen onu kandırmaya, acındırmaya çalışırsın yen ge... Eğer verecek olursa bir tecrübe ederiz . HATICE - Bir deneyelim bakalım ama, biç u mudum yok !

BINNAZ - Babam sakladığı paraların belki he sabını bile bilmez , o bir taraftan küpe dolduradursun , biz de öte taraftan boşaltmaya başlarız ! MANSUR Başka çare yok yenge... Yarın ö . bür gün maazallah ona bir emrihak vâki olsa... HATİCE Doğru evlâdım , doğru ... Dünya

bu ... Eh, ne yapalım kaderimiz böyle imiş diye çekiyo ruz ... Yoksa bu adam bir saat bile çekilmez. Bu adam varsa yoksa para ! MANSUR Yengeciğim , bu da bir çeşit has talıktır .

BINNAZ -Bu amcacığım ? MANSUR

hastalık için bir

ilâç yok mu

(Başını uğuşturarak, saçlarını ka

niştırarak odada dolaşır ) Evet bu hastalığın bir ilacı 28

yok mudur ? Bu hastalık tedavi edilemez mi ? Buna

çalışmalı... Bu marazın mikrobu

acaba ruhta midır,

yoksa dimağın içinde midir ? (Bir müddet daha do laşır) . HATICE (Ümitsiz ve mütevekkil bir halde düşünür ) BINNAZ (Amcasına dikkatle bakar). MANSUR (Evvelki sözüne devam eder gibi -

.

söylenir) Hayır, bu ruha yerleşen bir ahtapottur ki kalbin , şefkatin , vicdanın , şuurun , akıl ve iradenin ve

nihayet insanlığın bütün kanını emerek yerlerini bom boş bırakıyor.. Sonra, bu boşluklara yalnız para dol

duruyor.. Evet bu hastalığı ruhtan nasıl söküp atma li ? Nasıl ? (Bir müddet daha odada dolaşır. Hatice ile

Binnaz yine müteessir

bakışlarla onu takip

ederler .

Mansur bir aralık divardaki:

(Garib etme y â r a b kerem kol r û zu mahşerde) ibâresi yazılı buulnan levhanın önünde durur. Onu o kur ve ansızın geriye dönerek haykırır ) Buldum ... Güzel bir

MANSUR

tecrübe bul

dum ... Ama, müthiş bir tecrübe ?! ( Uzun uzun güler) HATICE, BINNAZ - (Her ikisi de hayretle ve şaşkınlıkla Mansura bakarlar) MANSUR

HATICE

-

Evet ama, müthiş bir tecrübe ! (Aynı hayret içinde) Bir tecrübe mi

dedin ?

BINNAZ cacığım ?

(Aynı zamanda) Bir tecrübe mi am

MANSR

(Adeta kendi kendine ) Fakat biraz

tehlikeli!

BINNAZ

Nasıl tehlikeli ?

HATİCE

(Aynı zamanda) O nasıl şey öyle ? 29

MANSUR - Ağabeyimi bu hastalıktan kurtar C

mak ve hem de paralarının yerini onun ağzından öğ renmek için bir tecrübe yapacağım ! HATICE - Buna dünyada imkân yoktur. MANSUR Eyi ya , ben de ahrette öğrenece ğim !

HATICE , BINNAZ - ( İkisi birden ) Ne dedin ? C

Ne dedin ? MANSUR

.

Ahrette öğreneceğim dedim ! (Gü

ler)

( Hayretten kurtulamıyarak ) O na

HATICE sıl söz öyle ?

BINNAZ

A. aa !...

-

MANSUR Düşünüyorum ki, ağabeyimin şöy. le bir parça rahatsız olduğu bir günü kollamak , sonra

uyandığında güya kendisini ölmüş göstermek ... Meselâ, ahrete gitmiş gibi !... HATİCE ( Ağzı bir karış açılarak) Aman ya

onu uyutmak ve

rabb ! Öyle şey olur mu hiç ? BINNAZ

Babam korkudan sahiden ölürse ?

MANSUR — Siz hiç merak etmeyin , işi ben idare -

edeceğim . Hiç bir şey olmaz... HATICE E, sonra ? BINNAZ Ona, öldün mü diyeceğiz ? MANSUR ( Emniyet verici bir eda ile ) Ona -

münasip şekilde söyliyeceğiz .. İşimiz bittikten sonra a ğabeyimi yine uyutacağız ... Uyanınca ... İşte o zaman ne diyeceğiz ? HATICE C

MANSUR

Hiç bir şeyden haberimiz olmaya

cak ! Kendisini rüya görmüş olduğuna inandıracağız.. Sen bilirsin ama, ben korkuyorum . HATICE Peki paraların yerini nasıl ona söy BINNAZ leteceksiniz ? 30

Ahrette olduğuna

MANSUR

inanırsa , itiraf

etmesi çok kolaydır.

HATİCE — flâhi Mansur, bu kimin aklına gelir !? MANSUR - Emin ol yenge, basis kimse ne cemi-. yete ne de kendi nefsine ve ailesine hayrı olmayan a damdır. Parasını bir bankaya verse hiç olmazsa hem kendine hem de devlete bir faydası olur. Onu yapmaz ,

bunu yapmaz, görüyorsunuz ki ne kadar gülünç bir tiynet taşıyor ... Bu ibret dersinden sonra bu fena hu. yundan vaz geçeceğine inanıyorum . ( Dışarıdan kapı vurulur ) BINNAZ

A, kapı vuruldu galiba ? (Dışarıya

koşar ) MANSUR

-

Ağabeyimdir ... Beni görmeden gi

deyim ... Yalnız yenge bu konuştuklarımızı şimdilik siz bile unutacaksınız ... Sakın kimseye ağzınızdan bir şey kaçırayım demeyin !

HATICE -- Merak etme oğlum ... Hiç böyle şey söylenir mi ? ( Bu sırada aşağıdan Mestan'ın hiddetli sesi işitilir) MESTANIN SESI

A abdalın kızı, lâmbanın fitili o kadar açılır mı ? Görmüyor musun baca gibi is çıkıyor... Kıs onu !

HATICE - (Mansura ) Duydun mu ? Gene baş-. ladı! Vallabi evlâdım ne olursa olsun . Bu adama had.

dini bildirelim . Artık bu çile canıma tak dedi...

MANSUR - Ben şurada sofada saklanayım , ora . dan giderim ... ( Ayaklarının ucuna basarak çıkar ) HATICE ( Binnazın çıktığı kapıya doğrulur)

1

1

31

IKINCI PERDE Perde açıldığında ... ) SAHNE : Arkaya siyah bi rperde gerilmiştir. Ortada bir yer yatağı. Yatağın içinde Mestan yatmaktadır ; baş ucunda büyük bir sini asılıdır.

Birinci Meclis Mansur - Kerim - Mestan a

(Mansur Mestanın baş ucunda

bulunmaktadır.

Uhrevi bir kıyafette giyinmiş ( yalnız yüzünü örtmek

üzere hazırladığı bir maskeyi yüzünden

sıyırmış ) bir

vaziyettedir. Bir aralık eğilerek Mestanın yüzünü ve nefes alışlarını muayene eder, nabzını yoklar.

Bu sırada Dr. Kerim, Mansurun bulunduğu kıya fatle sahneye girer. O da yüzünü örtmek üzere hazırla dığı maskesini henüz takmamış bir vaziyettedir. KERİM

Nasıl ?

MANSUR - Nerede ise uyanacak ... Arkadaşlar hazırlandılar mı ?

KERİM MANSUR

Hepsi hazır... Hele koroyu sorma ! Aman bir falso

olmasın !

Benim

hareket ve işaretlerime çok dikkat edersiniz emi ? KERİM Vallahi Mansur, hazırladığın bu o

yun o kadar mükemmel bir dekor içinde geçecek ki... Ben bile heyecanlanıyorum ! MANSUR

(Onu elinden tutarak sahnenin ö.

nüne doğru çeker) Sana dediğim gibi, bence bu sade 32

bir oyun değil... Aynı zamanda mesleğimiz için de en teresan bir tecrübe ! Gayet nazik bir ameliyat yap maya hazırlanıyoruz ... KERİM — Bir ruh ameliyatı!

MANSUR — Bu ameliyatta bir insanın iç yüzünü göreceğiz !

Fakat, sana dedim ya, sen bu ameli. KERİM yatı çok tehlikeli bir usulle yapıyorsun .. Yâni içimde o lan bu heyecan ... MANSUR (Sözünü keserek) Biliyorsun ki ame liyatta itidal ve sükûnet lâzımdır . KERİM - Bence bu ameliyat garip olduğu ka .

dar da tehlikeli... Düşün ki dünyada ilk defa yapı lan bir ameliyat ! Ben, ellerin titremediğine emin o

MANSUR

larak sükûnetle yapılan her ameliyatın muvaffakiyetlo biteceğine eminim ... )

KERİM Bu tecrübeden sonra şu adamın deli olmıyacağına o kadar kanisin demek ? MANSUR — Biz ameliyatımızı ruh üzerinde ya . pacağız, dimağ üzerinde değil! KERİM Fakat ruhun dimağla olan alâkasını unutuyorsun ? MANSUR — Ameliyat sırasında ruha öyle bir surette neşter vuracağım ki dimağ üzerinde herhangi tehlikeli bir reaksiyona meydan kalmıyacak . Bu usul .

C

.

sana tehlikeli görünüyor; düşün ki Mestan için bu o kadar tehlikeli değildir. Onun dimağı ve muhakemesi e sasen şimdiye kadar mütemadiyen bu dekorun haya . liyle yuğrulmuştur. MANSUR — ( Gider gene Mestani muayene eder,

sonra) Uyanmak üzere ... Haydi iş başına.. ( Mukabil kapıyı göstererek ) Sen oradan gireckesin ... (Çıkarlar ) .

33

( Sahnede ışıklar değişir ; sahne

kırmızı ışıklarla

dolar. Dışarıda ağır bir müzik başlar ).

Ikincl Mecli ; (Sırtında beyaz gecelik ve başın

MESTAN

da takkesi olduğu halde uykudan uyanır. Bir müddet mahmurluk içinde müziği dinler. Gözleri yarı açık ol duğu halde bir kolunun dirseğiyle yanında bulunan bi

risini dürter gibi hareketler yaparak ) Hışt... Yahu ... Hışt... Karıcığım ... Yahucuğum be ... Hışıt... Bu ne ?

Bu sesler ! ( Yavaş yavaş mahmurluktan uyanır, âni bir korkuyla ) Cin alayı mı geçiyor, yoksa ! ( Hayret ve korkuyla etrafına bakınır, yerinden fırlamak istediği

bir sırada Mansurla Kerim yüzleri maskeli olduğu hal de sahneye girerler. Ellerinde bulunan birer büyük to puzla yatağın baş ucunda asılı olan siniye vura rak yatağın sağında ve solunda mevki alırlar. Müzik durur ) . MESTAN ( Korkuyla ) Bu da ne ? Bunlar da

kim ? Bizimki de meydanda yok... ( Etrafına bakına . rak ) Burası da ne biçim yer ? MANSUR - ( Sesini değiştirip gayet ağır ve mü tehakkim bir tonla ) Ya Mestan binti Havva ! KERİM (Aynı tonla ) Ya Mestan binti Hav va ! MESTAN ( Korkuyla yerinden fırlar ) Selamün kavlen... ( Ve süratle bir dua okuyarak yüzünü sığaz lar. Sonra Mansur ve Kerime doğru üfler ) .

MANSUR MESTAN

.

( Hep aynı sesle ) Ya Mestan !

( Büsbütün artan bir korkuyla ) A. man Allah .. Acaba rüya mi görüyorum ? ( Gözlerini u 34

ğuşturarak bakar ) Siz kimsiniz ? In misiniz , cin misi niz ? MANSUR

Ben Münkirim !

KERIM - Ben de Nekirim ! MESTAN — Ne ? Ne ? MANSUR Sen de bir mevtasın artık ! MESTAN

( Şiddetle) Ne ? Ne ? Aman yarab .

-

bi ne korkunç bir rüya !

MANSUR — Bu gördüğün bir rüya değildir. Bil akis artık dünya uykusundan uyandın ...

KERİM — Sen artık dârı dünyadan diyarı ahre te intikal

ettin !

MESTAN — ( Daha şiddetle ) Ben ha ? Ne dedin , ne dedin ?

Şimdi bize ilk ahret hesabını vere ceksin , hazır ol yâ Mestân ! Tecdidi iyman et ey fâni! KERİM MANSUR

C

CE

MESTAN — ( Karma karışık bir halde) Ben ha??

Ben artık öldüm ha ? Rüya görmüyorum ha ? Eyvah .. Eyvah ... Ya, ben ne zaman öldüm , hiç haberim yok ?! MANSUR Ey fânî, dünyadakilere ölümlerinin

evvelden bildirilmesi mutad değildir. MESTAN ( Ağlayarak) fyi ama, ben daha ön lecek yaşta değildim !

Ömrü beşer yaşa değil,

MANSUR

kaderin

takdirine bağlıdır ! MESTAN

-

( Döğünerek ) Eyvah .. ( Mansura)

Benim daha dünyadaki işlerim bitmemişti ! İnsanların dünyadaki işleri asla bit . MANSUR mez ...

MESTAN - Ah... Ah ... ( Döğünerek ) Parala . rim ! ... Evlerim ! Dükkânlarım ! Incilerim !... Onlar ne o lacak şimdi ? 35

Onların hepsi dünyaya ait şeyler

MANSUR

dir ... Sana burada lüzumu yoktur! MESTAN ( Duymamış gibi) Ah , ah ... Görül

memiş hesaplarım ! Ödenmeyen alacaklarım ! Hepsini kalanlara helâl et ! MESTAN ( Telâşla ) Helâl mi ? Edemem , e demem !... A... Gözümün önünde çatır çatır yesinler paracıklarımı! .. MANSUR Unutma ki artık diyarı ahrete inti MANSUR

kal ettin ya Mestan ! Ruhunu dünya kirinden temizle ... Zira şimdi ilk hesabı vereceksin ... MESTAN Ah, ab... ( Dolaşır) Evkaf kâtibi Zeynullah da ev kirasını getirmemişti... Akşam elceği zimle getireceğim demişti ! MANSUR ( Elindeki topuzla siniye vurur)

Ya Mestan ! Tecdidi iyman , amelini ıslah , tövbe ve is. tiğfar ettin mi ? MESTAN

-

(Yalvararak ) Allah aşkına, yalva .

ririm size... Bu gördüğüm rüyadır değil mi ? Ha ? KERİM - Hayatı ebedîde , lâyık olanların

her muradı irade olunur. Bunun için burada rüya yoktur ! MESTAN Ah, ne korkunç rüya ! Yarabbi, bu rüyadan bir uyanabilsem ... ( Gözlerini uğuşturur. Ken disini uyandırmak için zorlar. Gözlerini açıp kapar. ) MANSUR - ( Gene elindeki topuzla siniye vura rak ) Ya Mestan ! Tecdidi iyman , amelini ıslah , tövbe ve istiğfar ettin mi ? MESTAN

Muhakkak bir rüyadır

bu gördü.

ğüm . Ben ne zaman öldüm ? Yalan ... Yalan... Bak , ( Kalbini dinler ) Yüreğim nasıl çalışıyor? Ellerim nasıl

oynuyor ! .. İşte yatağım ! Geceliğim ?! Yarabbi, bu rü yadan bir uyanabilsem fakir fukaraya sadaka verecem ğim ! 36

( Aynı hareketle ) Ya Mestan ! Tec didi iyman, tövbe ve istiğfar ettin mi ? MESTAN ( Mansura sarılarak) Allah aşkına doğru söyle, ben sahiden öldüm mü ? Burası neresi ? MANSUR

___

Siz kimsiniz ? MANSUR

- Ey fânî! İçinden, fena bir dünya

malı olan şüpheyi at! Öldün artık ! (Ağlar ) Eyvah , neler geldi başı ma !... Demek ben öldüm artık ha ? !.. Ya paralarım ? MESTAN

Dükkânlarım ? Evlerim ? Alacaklarım ?

KERİM

Onları dünyada kalanlara helâl et ! Et

C

ki rûhun sükûnet bulsun .. Edemem... Edemem ... Benim hak .

MESTAN

kım o ! Hakkımı kimseye veremem ! Paracıklarımı ça

tır çatır yesinler öyle mi ? Haram olsun, haram olsun inşallah ! Hele buraya bir gelsinler, yakalarına yapışa cağım ... Alacağım hakkımı....

Ey fânî Yüreğinden hâlâ âdem oğe

MANSUR

lunun huyunu çıkaramadın ! Altın dünya malıdır, bu . rada hiç bir kıymeti yoktur. Altın ! Altınlar ! Kıymetsiz olur mu MESTAN hiç altınlar ? Zümrütler ! Elmaslar- Kıymetsiz olur mu ? MANSUR Altın ve elmas yer yüzünde âdi bir .

taştan , inci de bir hayvan mahsûlünden ibarettir . Bun lara kıymeti veren sizsiniz ey fâniler ! KERİM Ne yazık ki yer yüzünün hakiki mü . cevheratını hâlâ bulamamışsın ! Ona sahip olamamış . sin !... MESTAN

Bulamamış mıyım ? Onlardan daha

kıymetlisi vardı dünyada demek ... Eyvah ben de gör medim ha ?

KERİM

Hakiki altın ...

37 -

1

MANSUR

Fazilettir

C

KERİM - Hakiki inci... .

MANSUR

Şefkat ve hamiyettir!

-

KERİM

Hakiki elmas...

MANSUR — Temiz kalplilik ve doğruluktur! KERİM - Hakiki pırlanta ... MANSUR - Vicdandır !

MESTAN -Ne, ne ? C

İşte dünyanın en kıymetli ziynetleri

MANSUR bunlardır !

MESTAN — Aman yarabbi... Dünyada hiç kıy ___

met verilmiyen şeylerden bahsediyorsunuz ! MANSUR

( Bir işaret yapar. Dışarıda

koro

başlar. Mestanda yeni bir korku. ) Safa geldin Hacı Mestan safa geldin aramıza : Çok rahatsın sen de girdin artık bizim sıramıza !

Burda yoktur zu dünyanın sinirleri, tasaları: Israf için yaradılan kadınları... Kasaları... Burda yoktur öyle âdet, ne alacak, ne verecek :

Ne giyecek ,ne satacak , ne içecek ne yiyecek ! Safa geldin aramıza ,safa geldin hacı Mestan,

Kimse senden borç istemez, burda kaçma sakın dosttan !

(Koro biter) MESTAN MANSUR MESTAN

Bu da ne ? Bunlar da kim ?

Ahret arkadaşların ! Eyvah, ben hakikaten öldüm ha ?

Yalvarırım size beni bırakınız gideyim... Daha işlerim bitmedi... Görülecek işlerim , alacaklarım var ... Daha vasiyet bile edemedim ! MANSUR

geriye döndü ? 38

CC

Buraya gelenlerin hangisi bir daha

Ama benim görülecek işlerim , ala

MESTAN

caklarım ? Hesaplarım ?

MANSUR — Buraya gelenlerin hangisi dünya ile tekmil hesaplarını kesti de göçtü ? MESTAN ( Ağlar ) Eyvah ! Eyvah ! MANSUR ( Bir işaret yapar. Sahneye korkunç ve çirkin bir mahlûk girer) .

.

Üçüncü Meclis Evvelkiler- Mestanın ruhu ve diğer ruhlar MESTAN - ( Korkuyla) Bu da ne ? Bu da kim ? Aman aman !

MANSUR - Korkma ey Mestan , bu gördüğün senin dünyadaki ruhundur ! ( Sırıtarak, sinsi sinsi ve muhteris bir eda ile gülerke sahneden geçer ) KERIM - Taşıdığın rûhu gördün ya ! MESTANIN RUHU

MESTAN — Ne korkunç şeymişim yarabbi! Ya, C

karımın ruhu kimbilir nasıldır .. O müsrif mahlûkun rûe

hu kimbilir nebiçim, ne korkunçtur ! ( Bir işaret daha yapar. Bir arap sahneye girer. Sinsi ve mürâi gülüşlerle etrafına siri tarak çıkar ) MESTAN ( Yeni bir korkuyla) Bu da, bu a MANSUR

.

rap da kim ?

MANSUR — Bu da kendine dünyada dâmnat yap mak istediğin Hakkının ruhu ! .

MESTAN — Bu da mi öyle ? O en çok sevdiğim

adamın da iç yüzü kapkara ha ? Anlaşıldı, dünyadaki tekmil insanlar bu çeşittirler... Ne fena ruhlarımız var.

mış meğerse! Hele kadınlar, kimbilir nasıl şeylerdir ? 39

MANSUR

.

( Bir işaret daha yapar. Hatice ve

Binnaz beyaz tüller içinde sahneye girerler ve sessiz . adırlarla geçerler ) MESTAN ( Hayret ve sevinçle) Hatice ! Bin . naz ! Haticeciğim ! Kızım ! ( Koşmak, onları tutmak is

ter )

( Mâni olarak ) Ey mevta ! Bu rublar henüz yaşıyorlar, sen dokunamazsın ! MANSUR

MESTAN — Eyvah ! Eyvah !..

KERİM - Karının ve kızının ruhlarını gördün mü ya Mestan ?!

MESTAN — (Şaşkın) Nasıl olur ? Burada her şey

tersine mi yoksa ? Bu ziyankâr, bu müsrif mahlûkların ruhları ?! Yanlış ... Yanlış ! MANSUR Çünkü onlar temiz birer duygu taşı

yorlar... Senin bütün eza ve cefâlarına saburla tahammül ediyorlar ... Senin kocalık ve baba sıfatına hörmet edi yorlar...

Ah... Ben ne yaptım ? Hep onla MESTAN —Ah, Ab rin eyilikleri için nesayada bulundum... MANSUR

( Elindeki topuzla siniye vurur ) Ya

Mestan ! Vakit geldi, dünya hesabını vermeye hazırlan ! KERİM — Tecdidi iyman, islahı amel, tövbe ve is tiğfar et...

MESTAN - Benden ne istiyorsunuz ? - Dünyadaki günahlarının hesabını ver MANSUR -

meden önce burada onları işlediğinden nedamet getir diğini ikrar et !

KERİM — İşlediğin günahları burada ikrar eder. sen günahların tahfif olunur .

MESTAN — Ben hiç günah işlemedim ki ? KERİM - Unutma ki burada yalan söylenmez ! MANSUR biliriz ! 40

Ve unutma ki biz senin her âmâlini

MESTAN — Ne için soruyorsunuz öyle ise ? MANSUR — Onları doğru olarak ikrar edip kusur . larını itiraf edersen âmâlini ıslah ve günahlarını tahfif eto miş olursun ...

Benim ne günahım var , bilmiyorum ki ?.. Ben Allah kabûl etsin, bütün borçlarımı vaktinde MESTAN

edâ ettim ...

MANSUR — Heyhat yâ Mestan , bunlar seni güm nahâr olmakdan kurtaramaz !

MESTAN - Ben günah bir füil işlediğimi bilmiyo.. num !

MANSUR - Hepsini bilirsin ... .

Iki gözüm kör olsun bilmiyorum ! Öyle ise şimdi hatırlarsın ! ( Bir işa ret yapar. Yukarıdan büyük kefeli bir terazi iner) MESTAN MANSUR

MESTAN

Ay, ay, buda ne ? Bu da ne ?

- Günah ve sevapların mizanı! MESTAN - Eyvah ... Eyvah ! ( Döğünür) MANSUR - Hangisinin çok olduğunu gözünle gö ..

KERİM

receksin . MESTAN

Ah, ah.... ( Duâ eder gibi hareketler

yapar ) Tövbe yârabbi tövbe... Sen müşfiksin . Sen adil. sin ... Sen garuurrahimsin ... Sen ... MANSUR - ( Kerime bir işaret yapar ) KERİM ( Elindeki topuzla siniye vurur) Ya : Mestan ! Sevaplarni çekiyorum ! ( Gûya Mestan'ın sağ o muzundan avucu ile bir şeyler alır, teraziye koyar. Tera zi hafifçe sallanır, fakat muvazenesi bozulmaz ) . MESTAN (Korkuyla bakar ) Ne o ? Terazi boo zuk mu yoksa ? MANSUR Maalesef gayet hassastır ! MESTAN Hani ya sevaplarım ? MANSUR

Içinde! 41

MESTAN — Ben bir şey göremiyorum . .

KERİM

Onlar acaba bize görünür, sana ayân ol.

maz !

Şimdi ben de günahlarını çekeceğim . ( Döğünür ) Eyvah, eyvah ! MANSUR — ( Eliyle Mestan'ın sol omuzundan gů . MANSUR

-

MESTAN

.

ya bir şeyler alır ve terazinin diğer gözüne koyar Ay ni hareketi birkaç defa tekrarlar. Her koyuşunda terazi nin o tarafı aşağıya doğru çöker. Nihayet terazi tama men muvazenesini kaybeder ) . Gördün mü yâ Mestan ? MESTAN ( Yüzünü kapayarak ) Aman yarab

bi ! Bunlar hep günah mı ? Şimdi ben ne yapacağım ? Demek o kadar dualar... O kadar oruçlar .... Hü, hü ... (Ağlar )

(Bir işaret verir. Terazi yavaş yavaş

MANSUR

yukarıya çıkarak kaybolur. ) MESTAN ( Döğünür) Şimdi ben ne yapacağım ?

KERIM - Yâ Mestan ! Yaptığın iyi ve hayırlı iş leri say ki, kaybettiğin vicdanını, ruhunun faziletini ve ahlakını bulasın ... MESTAN -

Yaptığı miyilikler ini ? Onları nasıl

sayayım ? Hangisini sayayım ? ( Bir şey bulmak için ken disini zorladığı belli olur ) .

KERİM — Seni şimdi kurtaracak olan şey , dünya da işlediğin hayırlı ef'âlindir. Onları say !

MESTAN — Eyvah ! Ne söyliyeyim bilmem ki ? ( Dolaşır, ağlar ) Ha ! Bir dane aklıma geldi... Daha ge

çenlerde bir bayram günü hayır işleri için yardım ettim ! MANSUR )

( Ellerini vurur, içeriye iki melek

girer )

Dördüncü Meclis

evvelkiler - İki melek MANSUR

42

( Mestana ) Hangi bayramda ?

MESTAN

Ne bileyim ? Nisan ayında idi... ( Meleklere ) Bana safer ayının def .

-

MANSUR

terini getirin .

MELEKLER - Lebbeyk ya Münkir ! ( Eğilerek çı karlar. Az sonra beraber taşıdıkları büyük bir defteri i çeriye getirirler ) . MESTAN — (Yine korku ve hayretle ) O da ne ? amal! KERİM —· Defteri âmâl MANSUR ( Meleklere) Bulun bakalım o bay . ram gününü... MELEKLER

BİR MELEK

C

( Ararlar) . Buldum ya Münkir !

MESTAN — ( Ağlayarak, kendi kendine) Eyvah ,

şimdi bulacaklar... On para vermiştim . Keşke bira lira verseydim !

MANSUR — ( Meleğe Meleğe)) Amâli Amáli sâliha salih sahifesinde a rayın . ( Melekler ararlar ) BİR MELEK - Öyle bir kayıt yok ya Münkir! Ne ? Yok mu ? Gördünüz mü, yazma . MESTAN

yi unutmuşlar! ( Döğünür) Eyvah , ne talisiz başım var mış ... Yaptığım en büyük sevaplardan biri de deftere kaydolunmamış... Tevekkelli değil terazi sallanmadı! MANSUR - Ya Mestan ! Unutma ki burası ahiret . tir . Burada haksızlık olmaz !

MESTAN

Görmüyor musunuz, defterde kaydı

MANSUR

Şimdi bulacağız. (Meleklere) Bir de.

yok ?

fa da günahı sagair sahifesine bakın ... MELEKLER ( Ararlar ) MESTAN — Sakın o da üstüme günah olarak geç mesin ?

BİR MELEK - Buldum yâ Münkir ! MESTAN —- Eyvah gördün mü şimdi ? 43 -

MANSUR — ( Meleklerin yanına giderek defteri o kumaya başlar ) Bir cemiyeti hayriye için, kendûsundan beklenilen bir nişanei hamiyeti esirgedüğünden ve önün

deki sabi sübyanın rûhu saflarına fikri mekruha zerk ve telkih ile def-i belâ kabîlinden vermiş olduğu on pare yi dahi helâl etmemekle ... MESTAN ( Keserek ) Helâl olsun... Yüz bin kere helâl olsun .. Allah aşkına siliniz onu defterden ! MANSUR - Defteri âmâle yazılan silinmez ...

KERİM - Ef'al işlenmiştir. Unutma ki bütün ef'ali memnua ve mekruhayı ancak buradaki itirafatı sâfiyane ile tahfif edeceksin ...

MESTAN -- Ah ... Ah ... Nasıl anlatacağım , nasıl ? MANSUR -- ( Meleklere ) Başka sahifeler açın . ba kalım !

MELEKLER -- Lebbek yâ Münkir !

(Açarlar.

Mansur bakar ) MANSUR

( Deftere bakarak ) Durun ! MESTAN — Sevaplar sahifesinde mi ? MANSUR -Günahlar sahifesinde !

( Döğünür ) Eyvah , eyvay !... MANSUR ( Okuyarak ) Bir pâre kıymetinde ola mayan bir kibrit çöpü için öz zerrei hayatı olan kızına MESTAN

türlü işkenceler reva görüp, biçârenin rûhu afifini renci de etmeğle ...

MESTAN - ( Keserek ) Hep ben haksız,, hep ben haksız ! Hem israf günah dersiniz... Hem de...

MANSUR — ( Elini kaldırır) İsraf, sonu düşünül .

meden yapılan masraflara denilir ! ( Deftere bakar ve bir sahife açar ) işte bir daha ! MESTAN MANSUR

Ne ? Bir daha mı ?

( Okuyarak ) Mahdumunu bir afife ile akdı nikâh edebilmek için şiddeti muzayikası hase 44

biyle mücevheratını terhine sitab ile kendûsunden yar . dım isteyen komşusu Hanife kadına ... MESTAN — Beni sahte elmaslarla aldatmak isti. yordu !

KERİM — Bir muzayikanın iztirabını sarmak , ve bir ruhu dilgiri memnun ve şad eylemek, ruhta saklı o lan baha biçilmez elmasların mahfazasını açar !..

MESTAN -Ah ah, neler söylüyorsunuz ? Dünya hâlini bilseniz bana hak verirdiniz !

( Defteri karıştırarak) İşte bir kayıt

MANSUR daha !

MESTAN — Allah aşkına artık yeter, kimbilir bu -

da nelerden bahsediyor ?

MANSUR - ( Okuyarak ) Refikai hayatının dû-. çar olduğu illeti şedide ile harab ve perişan olan evkaf ketebesinden Zeynullaha, ev kirasını tediye etmedüğün den nâşi revâ gördüğü ....

( Ağlayarak ) Hü hü... O da mi gü

MESTAN

nah ? Ev kirasını... Kendi evimde oturan adamdan, hak kım olan ev krasını istemek de mi günah ?

( Bir sahife daha açar) İşte bir ka yıt daha ! ( Okur ) Cemiyeti beşeriyeye bir hizmeti müfi. de olmak üzere iştirâ edeceği âleti tedavi için ihtiyacatı MANSUR

-

şedidesi olan 3000 lirayı nukudu meknuzesi olduğu hal de biraderi Mansur'a vermediğinden ... MESTAN

( Bağırıp döğünerek ) Vallahi bura

daki haksızlık dünyadan daha büyük ! Ne olduğu belir . siz olan bir gâvur icadına sarfedeceği para israf değil midir ? Bu yanlış... Yanlış yazılmıştır. Rica ederim sili niz !

KERİM — Sükût et ya Mestân ! Günahları üzerine tevcih etme! MESTAN

Zaten

kâinatın

tekmil günahları 45

benim başıma üşüşmüşler! (Hemen aklına bir şey gel miş gibi bir hareketle ) Ha ! Arkasını okutmaya meydan bırakmadım ; bu okuduğun şey ef'ali hasene sahifesine

mi yazılmış yoksa ? MANSUR

Günahlar sahifesine !

MESTAN ( Döğünerek ) Bunun hak ve adalet neresinde ?

Gördünüz mü şimdi ?

KERİM - ( Elindeki topuzla siniye vurur ) Yâ Mestan ! Ef'âline itidal, ihtiraslarına nihayet ver ; akıl ve C

iradenin evamirine muti ol !

MANSUR — Ve kendini dünyevî hislerden tecrid eyle ... KERİM

İtirafı cürüm et ki işlediğin bunca gü

nahlardan halâs olasın !

MESTAN - Ah... Ah ... Ne korkunç yarabbi!! Bu

rördüğümün bir rüya olduğuna bir kere inanabilsem ! MANSUR - İtiraf edecek misin, yoksa defteri o kumakta devam edeyim mi ? ( Meleklere dönerek) Def.

teri âmâlin günahı kebâir cildini getiriniz... MELEKLER - Lebbeyk yâ Münkir ! MESTAN — ( Atılıp mâni olarak ) Allah aşkına...

Istemem . İçinden kimbiilr neler çıkacak ? İstemem ... MANSUR - İtiraf etmediğin cürümler burada sa na beyan olunacakdır... KERİM - Tâ sinni büluğdan başlayarak ... MANSUR — Peder ve validenin hengâmı hayat larında ... MESTAN

( Ağlar) Hü... Hü...

KERİM - ( Devam ederek) ve, vefatlarından son ra !...

(Telâşla ) Ah, susun, susun... Kork . tuğum başıma geldi... Siz hepsini biliyorsunuz değil mi ? MANSUR , KERİM - ( İkisi birden) Bizim için MESTAN

46

meçhul yoktur! MESTAN - Peki... Mademki cezalarım tahfif olu-.

nacaktır, söyliyeyim ... Ama... Pederimin ruhu acaba buralarda mı ?

MANSUR - Arzu edersen çağırtalım ! ( Telaşla ) Istemem, istemem... Onu mümkün olduğu kadar uzaklara gönderin ... O duyma MESTAN

sin ...

MANSUR — Bizim iznimiz olmadıkça duymaya

caktır yâ Mestan ! ( Meleklere bir işaret yapar, melekler çıkarlar )

Beşinci ineclis Kalanlar MESTAN — Bunu siz biliyorsunuz, ama ! MANSUR, KERİM

C

( Birlikte ) Biliyoruz !

Acaba onun için mi ef'alim günahs

MESTAN

kebâir sahifesine geçti ?

Evet, sen ondan sonra Allahın sev

MANSUR

mediği kullardan biri oldun ! ( Kerime dönerek, alçak ses le ) Galiba mühim bir itiraf önündeyiz ! ( Kıvranır, sözlerine başlangıç bula mıyarak ) Ne yaparsın işte cahillik ! MESTAN

MANSUR - Seni dinliyoruz! Hani babam öleceği zaman beni o MESTAN

dasına çağırmıştı! MANSUR

-

( Kerime göz işareti yapar) Evet ma

lûm !

MESTAN

.

( Terlerini siler) Annemin ölmüş ol.

ması ve kardeşlerimin de daha küçük yaşta bulunması dolayısile babam vasiyetini bana etmişti... 47

(Yine Kerime göz atarak) Malûm ! KERİM Tasdik ederek ) Doğru ! ( MESTAN — Babam bana demişti ki ( oğlum , ben MANSUR

galiba öleceğim... Bütün servetim sana emanet... Sandık . ta 3000 lira var... Ayrıca, bir küpte de ( yutkunur) on bin altın lira gömülüdür ... MANSUR - ( Kendini unutarak ) Eee,, sonra ? MESTAN ( Ansızın şüphelenerek ) Ne o ? Yok . sa sen bilmiyor musun ?

( Kendine gelerek ) Biliyorum , bili

MANSUR yorum ...

( Ağlar ) ( Kerime alçak sesle) Gördün mü meydana ne işler çıkyor! ( Mestana ) Haydi anlat baka . MESTAN

MANSUR

lim ...

(Ağlayarak devam eder) Babam,

MESTAN

( ben ölünce bu paraları alarak kardeşlerine taksim et, ve

geriye kalan mal ve mülkü de aranızda paylaşın ) demiş. ti !

MANSUR - Ey Mestan baban ölünce sen ne yap • • tin ?

MESTAN - (Tereddütle ) Paraları babamın vasi

yeti gibi kardeşlerimle bölüştüm ! MANSUR — ( Bağırarak ) Yalan ! MESTAN

( Ağlar ) Hü... Hü...

MANSUR — Burada yalan söylemenin ne demek olduğunu hâlâ anlıyamadın mı ? -

MESTAN — Siz biliyorsunuz ya ne yaptığımı! MANSUR - 3000 lirayı kardeşlerinle pay ettin ... Geriye kalanları ? -

48

MESTAN - Vallahi gömülü olduğu yerden çıkar. madım ! Olduğu gibi sakladım ... Hattâ üstüne ekledim de sarfetmedim ! MANSUR MESTAN

-

KERİM daha var galiba ?

MANSUR

-

Malûm , malúm ... Başka ? Ötekisini de bilirsiniz, ama ?...

( Mansura yavaş sesle ) Başka bir şey

( Kerime evet işaretini verir. Mesta

na ) Sen bizim bildiğimizi düşünme! KERIM - Farzet ki biz bilmiyoruz! MESTAN Hani şu hacılık mes'elesini anlatmak istemiştim de !... KERİM (Mansura göz atarak ) Malûm , fakat

anlat ! MESTAN

- O zamanlar gençtim , kanım kaynı

yordu ... Biliyorsunuz ya ...

MANSUR , KERİM

( İkisi birden ) Biliyoruz, bi

liyoruz ! MESTAN

Hatice ile evil idim ama... Iste genç

lik bu ... Nefs, huzuzatı dünyeviyeye mağlớp olur değil

mi ? İşte bu gençlik ateşi sâikasıyle cengi Binnaza vurul muştum hani!

MANSUR — ( Gülerek ) Malûm ! MESTAN —- Bu âteşi aşktan ciğerim kebap oldu. Dayanamadım . Binnazla anlaşarak, hacca gidiyormuş gi bi davranıp Bursa kaplıcalarına gittim .... MANSUR - Karını aldattın !

KERİM

Hem de nasıl aldattım l...

49

MESTAN

( Ağlayarak ) Ne yaparsınız cahillik

bu işte... O da herkes gibi beni hacca gidiyorum sanmigo ta !...

Altıncı

Meclis

evvelkiler - Hatice ( Bu sırada dışarıda bir gürültü olur) HATICE

( Sinirleri boşanmış bir halde sahneye

girmek ister. İki melek onu kollarından tutarak geriye çekerler ve ağzını kaparlar) HATICE

( Bulduğu fırsatta bağırır ) Seni gidi

atamaz, hayasız seni! ( İki melek Haticeyi çekerek sah neden çıkarırlar ) KERİM — (Mansurla aynı zamanda) Dışarıya çı karın ... Biraz oyalayın onu !...

MESTAN — ( Gürültü üzerine ağlamayı unutarak )

Ne o, ne o ? İçeriye birisi mi girmek istedi ? MANSUR - Evet... Babanın ruhu gazaba gel miş ... Buraya girmek istedi, bırakmadık ... MESTAN ( Daha fazla korkuyla ağlayarak ) Hü, hü... Gördünüz mü başıma geleni... Siz buradan gi

dince gene gelir mi, ha ? MANSUR — Merak etme... Onu buraya bırakma yiz ...

MESTAN — Ateşi aşkın sâikasiyle yapılan bu ef” . al de günahı kebâir defterine mi kayıtlı ? MANSUR - Evet yâ Mestan ! 50—

MESTAN - Fakat ateşi aşk ? Bunu hayatta iken karına itiraf ede

MANSUR

cektin ... Onun gönlünü alacaktın ... Halbuki sen ! ... ( Ağlayarak ) Nasıl ederim . Kolay

MESTAN

mi o ? Binnaz o kadar aklıma girmişti ki, bir yıl sonra bir başka yere gidince az kalsın çıldıracaktım . O zaman kızım doğmuştu ... Onun ateşi aşkından kızımın adını da MANSUR - (Kerime bakarak ) Binnaz koydun !

Yedinci Meclis ( Dışarıda yine bir gürültü olur) BINNAZ

( Sinirli bir halde sahneye girmek is

ter. Iki melek onun da girmesine mani olurlar ve bağır maması için ağzını kaparlar ) Bir orospu adını bana koy dun öyle mi ?

MANSUR — ((Büyük bir telaşla ) Aman yabu, fe .

na bir falso olacak ... Susturun şunları! MESTAN — Ne oluyor gene ?

MANSUR -- Babanın ruhunu zaptedememişler,, yine buraya girmek istedi !.. MESTAN

( Ağlayarak ) o, o kadar kuvvetli

değildi!... MANSUR

Burada kuvvet, hiddetin derecesiyle

mütenasiptir ! MESTAN - (Ağlar)

MANSUR ( Elindeki topuzla siniye vurur ) EP . alin zâhir oldu ya Mestan ! Sen de gördün ki yer yüzün 51

de, yurduna, milletine, insanlığa, komşularına, hattâ bi sim , akraba ve çoluk çocuğuna karşı hiç bir muhabbet ve şefkat göstermemişsin ... Yalnız parayı

sevmişsin ...

Şimdi söyle yâ Mestan ! Bu ef'aline karşı cennete mi git mek istersin yoksa cehenneme mi ? Hangisine lâyıksın ? MESTAN Ah, ah ... ( Ağlar ) Daha dünyadaki işlerim bitmemşiti... Beni dünyaya gönderin !

MANSUR - - O geçti !.. Daha vasiyetimi bile yapamamıştım . Paralarım , evlerim ... Dükkânlarım ne olacak ? (Döğü MESTAN

nür) Kendime bir mezar yaptıracaktım ... Şimdi bana kimler mezar yapacak ?

MANSUR - Yâ Mestan ! Evlerin ,

dükkânların ,

karının ve kızınındır. Korkma başkasına kalmaz... Ya, paralarım , altınlarım ? MESTAN MANSUR

Onları nereye sakladın ?

MESTAN

(Şüphe ile ) Siz bilmiyor musunuz ?

MANSUR — Biliyoruz, fakat yine soruyoruz ! KERIM --Adetimiz böyle ! MESTAN

Ah, ah... Paraları saklamak da mi

günah ?

MANSUR - Hem de günahı kebairden ! MESTAN

Neden , niçin ?

MANSUR - Paran olduğu halde ailen efradını bin bir mihnet ve ihtiyaç içinde kıvrandırdığın , onları dünya nimetlerinden mahrum ettiğin , sana sevab ve vicdan hu

zuru verecek olan hayır işlerine kulak asmadığın için .. 52 }

MESTAN —Ah, Ab ah ...

Şimdi o paralar ne olacak ?

MANSUR

MESTAN - Ah, ah ... Paralarım , altınlarım ... Onları nereye sakladın ?

MANSUR

MESTAN - Ne olacak ? Söylesem ne faydası var ? Buradaki ikrarın biiznillah

MANSUR

karının

ve kızının kulağına gidecek ... Paralarının yeri onlara malûm olacaktır ...

MESTAN — Ah, paralarım ... Onlar alacaklar, har -

vurup harman savuracaklar ! MANSUR

- Haydi vakit geçiyor, söyle!

MESTAN — Ah ... Nasıl söyliyeyim ? Bu gördükle rim bir rüya ise ? Ya uyku içinde sayıklarsam ? ... Karım duyarsa ? ... Sonra ? ! MANSUR

Haydi yâ Mestan , dünyada yapama

dığın sevabı âhirette yap ! KERIM - ( Elindeki topuzla siniye vurarak ) Hay . di yâ Mestan ! MESTAN -- ( Alğar ) Ah , ah ... Altınlarım !!

MANSUR , KERİM

( İkisi birden) Nerede söy

le ?

MESTAN -- ( Onlara dikkatle bakar ) Nerede ola

cak ? Siz biliyorsunuz ya ! Hani... Bahçedeki!.. MANSUR, KERIM - ( İkisi birden ) Evet, malûm ! MESTAN - ( Birden artan bir hayret ve şüpheyle ) Incir ağacının altında ? !... 53

MANSUR -Tam on bin altın mı ?

MESTAN — Daha fazal, daha fazla ... Ben de üs

tüne koydum ya ?! ( Ağlar, dolaşır ) Yarabbi, bu rüya dan bir uyanabilsem ... Fakir fukarayı sevindireceğim !

( Dışarıya bir işaret yapar. Bir melek içeriye girer ve elinde küçük bir hokka içinde bir içki ge MANSUR

.

tirir. Mansur Mestana dönereh ) Yâ Mestan ! En büyük

günahlarını kalbinin safiyetiyle itiraf ettin . Bunlarla öte kileri de itiraf etmiş oldun !..

KERIM - Artık huzur ve sükûn içinde uyuyabilir sin ! Yarın cehennemde yerin hazırlanacaktır !...

MESTAN - Eyvah , eyvah ... Şimdi ben ne yapa cağım ? Nereye gideceğim ? KERİM — Artık uhrevilere karıştın ...

MANSUR - iç bakalım ilk ahiret içkisinil (Melek ten kadehi alır, Mestana uzatır)

MESTAN — Ben içki kullanmam , haramdır ! MANSUR - Bu dünya içkisi değil, ahiret içkisidir . KERİM

Kevser, kevser ...

MESTAN — Mutlaka içmek lâzım mı ? MANSUR - Haydi nûş et yâ Mestan ! MESTAN

(Korkarak alır, titreye titreye içer)

Oh... Acımtırak , ama tatlı !.. Ağzımın içini, gırtlağımı ta karnıma kadar olan yolu yakarak gitti.. Ne güzel şey miş... Ne güzel ! MANSUR Haydi artık yâ Mestan ! Uzan rahat yerine... 5.4

MESTAN - ( Bitkin bir teslimiyetle yatağa uza nir ) Oh... Ab ... Paralarım ... Altınlarım ...

MANSUR -- ( Elindeki topuzla siniye vurur ) ( Aynı hareketi tekrarlar )

KERİM MANSUR tamam !

( Kerimi kenara çekerek) Ameliyat

KERİM - Hakikaten benim tahmin ettiğim gibi ve korktuğum kadar olmadı...

MANSUR - Umit ediyorum ki hastalığı bu ruh tan söküp attım ! (Mestanı muayene eder) Uyudu bile...

Sekizinci Meclis

evvelkiler-Hatice-Binnaz ve iki melek ( Bu sırada Hatice, Binnaz ve iki melek tabii kiya . fetleriyle sahneye girerler)

HATİCE -- ( Ağlayarak Mansura ) Ah yavrum ah !... Artık bu nemrut adamı gözüm görmek istemiyor... -

BINNAZ ( O da ağlayarak ) Bana bir orospu ka dının adını koymuş! MANSUR

Yooo, bu sahifeleri artık kapıyoruz.

Bunlar gelip geçen şeyler... Artık ağabeyim eski Mestan olmıyacak ... Haydi şimdi paraları bulmaya ! ( İki meleğe dönerek) Siz de ahret sahnesini değiştirin ...

( Mansur, Kerim, Hatice, Binnaz çıkarlar) . - 55 -

Dokuzuncu M : clis kalanlar (Müzik bir parça çalar. Iki melek sahnedeki siyah perdeyi açarlar ve siniyi kaldırırlar. Perdenin arkasın

dan Mestanın evindeki oda (birinci sahne ) me; dına çıkar. Sahnede ışıklar değişir, sahne beyaz ışıklarla do lar. Dışarıda horoz sesleri işitilir. Nihayet )

Onuncu Meclis

evvelkiler- Mansur-Kerim - Binnaz- Hatice ( Mansur, Kerim, Hatice ve Binnaz sahneye girer ler ) .

MANSUR — (şaşkın ) Gördünüz mü başımıza ge lenleri ? Bize paranın yerini yanlış söyledi! KERİM - ( Gülerek ) Desene ameliyat hafif geçti ! PERDE

56

1

1

ÜÇÜNCÜ PERDE ( Bir sokak. Gelip geçenler. Uzaktan uzağa mızıka sesleri. Bir bayram günü olduğu bellidir. Küçük kızlar gelip geçenlere rozetler takarlar. )

Birinci

Meclis

Mansur - Kerim (Mansurla Kerim sahneye girerler)

MANSUR - ( Yürürlerken ) .Bana kalsa, bu neti. cede en fazla bizim ameliyatın hissesi var. KERİM - Sen hâlâ muvaffak olamadık demiye di

lin varmıyor. Bence onu bu huyundan vazgeçiren biricik sebep geçenki büyük yangındır. Malının yarısı yandıktan sonra onun ruhunda bu büyük inkılâp oldu...

- İyi söyledin ya, bu inkılâbın sebebi bizim ameliyattır. Kendisine rüyada malûm olduğunu, fakat buna rağmen islahı nefs etmediği için yangın fela MANSUR

ketinin başına geldiğini zannediyor. (Sahneden çıkarlar)

MESTAN — ( Arkalarından sahneye girer. Bir az

daha ihtiyarlamış, saçı ve sakalı ağarmıştır. Bakışları da ha muti. Titrek elinde bir baston ağır ağır ilerler. Göğ.

sü baştanbaşa rozetlerle doldurulmuştur. Önünde, o si rada sahneye giren küçük kızları görünce gözleri sevinç

le parlar ve gülerek, titreyerek onlara yaklaşır) Gelin 57

yavrularım ... Gelin , bana da takın !... KIZLAR - A ! Bey amca , sana birçok takmışlar .

ya ! MESTAN

.

Siz de takın ... Daha takın ...

KIZLAR — (Gülüşürler ve Mestanın etrafında bir

halka çevirirler, müzik başlar. Kızlar dans ederek şarkı söylerler )

Bayram günü olmaz keder Genç ihtiyar oynar, güler, Tarih oldu kara günler; Hacı amca bayram bugün ...

Sabah kalktık uykumuzdan öptük anne babamızı , Sonra giydik güle güle bu bayramlık rubamızı.

Yoksulları katmak için bu sevinçten gelen paya Koştuk küçük bir yardımcık yapmak için Kızılaya .. Sevinçlerin « yardım » kadar var mı ulu bir çiçeği

İşte size bu bayramın en kokulu bir çiçeği.. (Kızlar Mestana rozet takarlar. Mestanın bakışlan sevinç ve gözyaşlarıyle parlar ).

MESTAN — (Kızlar ayrı ayrı okşıyarak ) Yoksul. ların olsun neyim varsa , yoğum varım . Siz de takın çocuklarım , siz de takın çocuklarım ...

Yavrularım ... Çocuklart 1... Çocuklarım ... Yavrula rim ... (Kesesinden bir lira çıkararak kutuya atar) .

KIZLAR — (Gülüşerek , oynagarak çıkarlar ) ( 58

MESTAN — (Sahnenin önüne doğru gelir, c : sü rür, gözlerinin nemini siler, titrek bir sesle )

takmışla

Yoksulların olsun , neyim varsa, bütün yoğum , varim

...

Siz de takır, çocuklarım , siz de takın çocuklarım ... fında bir

rek sarla

pamizi,

nizi.

(Arkas:adan perde kapanır. Mestan geriye dönüp perdenin kapa:.dığını görünce biraz şaşalar. Sonra se yircilere dönerek )

Yolum kapanmış .... Kapanmış ama, artık aranız dan geçebilirim ... Artık aranıza , cemiyete girebilirim ... ( Sahneden iner. Seyircilerin arasında, titrek adımlarla

bastonuna dayanarak yürür ) .Paralarım yandı, kayboldu ma, vicdanımı, faziletimi, insanlığımı buldum... (Salo nun tam ortasında durarak belini doğrultur daha yüksek

bir sesle ) Insanlığı buldum ! (Aynı adımlarla salondan çıkar ).

ya

Jaya... r

PERDE

şlar

sul

C

59 C