Mizah Zekanın Zekatıdır [2 ed.] 9789944880350


150 92 19MB

Turkish Pages 412 [421] Year 2007

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Table of contents :
a - 0001
a - 0003
a - 0004
a - 0005
a - 0006
a - 0007
a - 0008
a - 0009
a - 0010
a - 0011
a - 0012
a - 0013
a - 0014
a - 0015
a - 0016
a - 0017
a - 0018
a - 0019
a - 0020
a - 0021
a - 0022
a - 0023
a - 0024
a - 0025
a - 0026
a - 0027
a - 0028
a - 0029
a - 0030
a - 0031
a - 0032
a - 0033
a - 0034
a - 0035
a - 0036
a - 0037
a - 0038
a - 0039
a - 0040
a - 0041
a - 0042
a - 0043
a - 0044
a - 0045
a - 0046
a - 0047
a - 0048
a - 0049
a - 0050
a - 0051
a - 0052
a - 0053
a - 0054
a - 0055
a - 0056
a - 0057
a - 0058
a - 0059
a - 0060
a - 0061
a - 0062
a - 0063
a - 0064
a - 0065
a - 0066
a - 0067
a - 0068
a - 0069
a - 0070
a - 0071
a - 0072
a - 0073
a - 0074
a - 0075
a - 0076
a - 0077
a - 0078
a - 0079
a - 0080
a - 0081
a - 0082
a - 0083
a - 0084
a - 0085
a - 0086
a - 0087
a - 0088
a - 0089
a - 0090
a - 0091
a - 0092
a - 0093
a - 0094
a - 0095
a - 0096
a - 0097
a - 0098
a - 0099
a - 0100
a - 0101
a - 0102
a - 0103
a - 0104
a - 0105
a - 0106
a - 0107
a - 0108
a - 0109
a - 0110
a - 0111
a - 0112
a - 0113
a - 0114
a - 0115
a - 0116
a - 0117
a - 0118
a - 0119
a - 0120
a - 0121
a - 0122
a - 0123
a - 0124
a - 0125
a - 0126
a - 0127
a - 0128
a - 0129
a - 0130
a - 0131
a - 0132
a - 0133
a - 0134
a - 0135
a - 0136
a - 0137
a - 0138
a - 0139
a - 0140
a - 0141
a - 0142
a - 0143
a - 0144
a - 0145
a - 0146
a - 0147
a - 0148
a - 0149
a - 0150
a - 0151
a - 0152
a - 0153
a - 0154
a - 0155
a - 0156
a - 0157
a - 0158
a - 0159
a - 0160
a - 0161
a - 0162
a - 0163
a - 0164
a - 0165
a - 0166
a - 0167
a - 0168
a - 0169
a - 0170
a - 0171
a - 0172
a - 0173
a - 0174
a - 0175
a - 0176
a - 0177
a - 0178
a - 0179
a - 0180
a - 0181
a - 0182
a - 0183
a - 0184
a - 0185
a - 0186
a - 0187
a - 0188
a - 0189
a - 0190
a - 0191
a - 0192
a - 0193
a - 0194
a - 0195
a - 0196
a - 0197
a - 0198
a - 0199
a - 0200
a - 0201
a - 0202
a - 0203
a - 0204
a - 0205
a - 0206
a - 0207
a - 0208
a - 0209
a - 0210
a - 0211
a - 0212
a - 0213
a - 0214
a - 0215
a - 0216
a - 0217
a - 0218
a - 0219
a - 0220
a - 0221
a - 0222
a - 0223
a - 0224
a - 0225
a - 0226
a - 0227
a - 0228
a - 0229
a - 0230
a - 0231
a - 0232
a - 0233
a - 0234
a - 0235
a - 0236
a - 0237
a - 0238
a - 0239
a - 0240
a - 0241
a - 0242
a - 0243
a - 0244
a - 0245
a - 0246
a - 0247
a - 0248
a - 0249
a - 0250
a - 0251
a - 0252
a - 0253
a - 0254
a - 0255
a - 0256
a - 0257
a - 0258
a - 0259
a - 0260
a - 0261
a - 0262
a - 0263
a - 0264
a - 0265
a - 0266
a - 0267
a - 0268
a - 0269
a - 0270
a - 0271
a - 0272
a - 0273
a - 0274
a - 0275
a - 0276
a - 0277
a - 0278
a - 0279
a - 0280
a - 0281
a - 0282
a - 0283
a - 0284
a - 0285
a - 0286
a - 0287
a - 0288
a - 0289
a - 0290
a - 0291
a - 0292
a - 0293
a - 0294
a - 0295
a - 0296
a - 0297
a - 0298
a - 0299
a - 0300
a - 0301
a - 0302
a - 0303
a - 0304
a - 0305
a - 0306
a - 0307
a - 0308
a - 0309
a - 0310
a - 0311
a - 0312
a - 0313
a - 0314
a - 0315
a - 0316
a - 0317
a - 0318
a - 0319
a - 0320
a - 0321
a - 0322
a - 0323
a - 0324
a - 0325
a - 0326
a - 0327
a - 0328
a - 0329
a - 0330
a - 0331
a - 0332
a - 0333
a - 0334
a - 0335
a - 0336
a - 0337
a - 0338
a - 0339
a - 0340
a - 0341
a - 0342
a - 0343
a - 0344
a - 0345
a - 0346
a - 0347
a - 0348
a - 0349
a - 0350
a - 0351
a - 0352
a - 0353
a - 0354
a - 0355
a - 0356
a - 0357
a - 0358
a - 0359
a - 0360
a - 0361
a - 0362
a - 0363
a - 0364
a - 0365
a - 0366
a - 0367
a - 0368
a - 0369
a - 0370
a - 0371
a - 0372
a - 0373
a - 0374
a - 0375
a - 0376
a - 0377
a - 0378
a - 0379
a - 0380
a - 0381
a - 0382
a - 0383
a - 0384
a - 0385
a - 0386
a - 0387
a - 0388
a - 0389
a - 0390
a - 0391
a - 0392
a - 0393
a - 0394
a - 0395
a - 0396
a - 0397
a - 0398
a - 0399
a - 0400
a - 0401
a - 0402
a - 0403
a - 0404
a - 0405
a - 0406
a - 0407
a - 0408
a - 0409
a - 0410
a - 0411
a - 0412
a - 0413
a - 0414
a - 0415
a - 0416
a - 0417
a - 0418
a - 0419
a - 0420
a - 0421
z
Recommend Papers

Mizah Zekanın Zekatıdır [2 ed.]
 9789944880350

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

ze l.�la11 çucıık Tarık.

Siimıet oldu, erkekliğini ispat etti.

- Etekli misiniz yine?

- Etekliyim. Saçım var, ben de onlarla oynuyorum. Ama oğlan çocuklarının mesanesi şişince onlar evlerine gitmezdi, böyle yıkık bir duvar vard ı . O duvarın yanına gider, taşları ıs­ latırlardı . Günün birinde benim de ihtiyacım oldu, gittim, eteğimi kaldırdım, işedim. Çocuklar bunu görünce peşime ta­ kıldılar. "Oğlanmış, oğlanmış" d iye bağırdılar; nasıl üzüldüm bilemezsin. - Siz de kendinizi kız sanıyordunuz yani . . .

- Felaket, ağlaya ağlaya gittim ben eve. Anneme, " Ben oğlanmışım" dedim. Sarıldı bana " Kısmet bu kadarnıış " dedi. Oturttu, saçla rımı kesti. Sonra o saçla rı mı aldı, kitapların arasına koydu. Beıı doktor oluncaya kadar, onları orada sak­ ladı. Arada sırada a). '''''

.

�:�1€::_:�:��:1: '.: Viicudıı göbeğin alımdan kesilen adanım haberi gazetere manşet oldu.

1 72

İhsan Ünlüer'in çizgisiyle: " Ya taksim ya ölüm!" Ünlüeı;

o

dönemlerde

Kıbrıs için söylenen ünlü sloganı k ullanarak espri yapmış.

- Hayır. Ama bir sorun var. Yine Amerika Birleşik Devletle­ ri'nde ameliyat edilmiş bir hasta için, çok iyi rehabilitasyon yapılmış. Hayata intibak etmiş adam, ona da bir görev ver­ mişlerdi. Dört yol ağzında kuleler vardı. Trafik ne taraftan çok geliyorsa biri d üğmeye basıyor, kırmızı ışığı yakıyordu ya da yeşile basıyor, yol veriyordu. İşte bu şekilde ameliyat edil­ miş bir adam rehabilite edilmiş. Böyle kulelerden bir tanesi­ nin içine oturtulmuş. Adam görev yapıyor. Yani yaşıyor ve hayatından memnun olduğunu beyan ediyor. Büyük ihtimalle bunun etkisi altında kalarak biz de bu adamı ameliyat edebi­ liriz ve sonra da yeterli rehabilitasyonu sağlarsak Ameri­ ka'daki adam gibi yaşatabiliriz diye düşündük ve hastayı ik­ na ettik. 1 6 Ağustos 1 968 'de ameliyatını yaptık.

- Daha önce de teknik yetersizlikler ve yeterli eğitim alma­ mış kadro yüzünden bir hastanızı kaybetmiş, hazin bir dene­ yim yaşamıştınız. B öyle büyük bir ameliyata kalkışırken korkmadmız mı? - Şimdi bir dakika. Bir tanesini kaybettik ama en az yüz ta­ nesini de yaşattık o hastaların. 1 73

''Ya taksim ya ölüm!" - Demek istediğim böyle büyük bir ameliyata soyunmak için teknik kadronun da Amerika'daki gibi yeterli olması la­ zım değil mi? . . - Teknik kadroyu ben yaratacağım. İşi ben yapacağım. - Alt kadrodan bahsediyorum. - Hayır. Alt kadromun görevi bunu tut derim tutar. Bırak derim bırakır. - R ehabilitasyon aşamasındakini soruyorum . . . - Rehabilitasyon ayrı b i r konu i d i v e b i z b u hastayı ameliyat ettik ve yine yer yerinden oynaek__Gazeteler yazıyor: " Ameliyatla ikiye bölünen adam yaşıyor" " Bir hastanın vü­ cudunun yarısı alınd ı " " Bir adam ameliyatla, göbeğinin al­ tından ikiye ayrıldı" " Yarım adam hayatından memnu n . " Böyle haberler çıkıyor işte. Ameliyattan sonraki dördüncü haftada hasta uyum sağladı, bizimle beraber mutluydu. Jimnastik yapıyordu. Nasıl yapıyordu? Karyolanın baş ta­ rafına asılı bir çengel vardı, l_ şeklinde. O radan bir trapez sarkıyordu onu tutup yukarıya doğru kendisini çekiyor ya­ ni üst adalelerini kullanabi liyordu ve çevresiyle de iyi ilişki­ ler içindeydi. O sırada çekilen bütün fotoğraflar onu mutlu gösteriyordu, bizimle de arası çok iyiydi. O sırada İ hsan Ünlüer olağanüstü güzel bir karikatürle olayı süsledi . Bir ta­ bir vardı " Ya taksim ya ölüm" deniliyordu. Onu kullana­ rak bir karikatür yaptı ve bana gönderdi. Ameliyat masası­ n ı n üstünden adamın alt yarısı sıyrılmış, amel iyathaneden kaçıyor. Güzel bir karikatürdü. Fa kat altı ya da yedinci haf­ tada hasta birden kapandı. Nasıl kapandı. Kiiyünden gelen arkadaşlarından biri ona, " Hacı Davut sen bu halde nasıl abdest alacaksın " demiş ve o günden sonra Davut bize küs­ tü. Her türlü yakınlığı ve bakımı reddetti, maalesef onu se­ k izinci hafta sonunda kaybettik. Ama geriye dö nüp bu va­ kayı kendi kendime değerlendirdiğimde hala dehşet duya1 74

rım. Yaptığım iş bir Frankeştayn cerrahisi idi. Bana deseler ki, geçmişte yaptığın ameliyatlardan hangisini tekrar yap­ mak istemezsin ? İ l k söyleyeceğim ameliyat budur. Hemikor­ poraktomi . Bu bedenin ikiye ayrı lması ameliyatını yaptığı­ ma bin pişmanım. Bir daha da yapmayacağımı çok kez tek­ rarladım .

- Şimdi olsa bu kadar riskli bir kararı bir daha vermezsiniz yani! - Yapmam. Çünkü yarattığım şey bir canavardı. Kendine yetmedi . Mutlu olmadı. Mutlu olmayacaksa bir insan niye bu ameliyatı yapayım. Başlangıçta onu ümitlendirdik. Ağrın geçecek, rahat edeceksin, rahat yaşayacaksın biz sana yar­ dım edeceğiz dedik. Belki hastanede bir iş bulacaktım ona ben. Tekerlekli sandalyede gezdirecektim. Ben de yarattığım bu canavarla sanki iftihar edecektim, ama olmadı yani ne di­ yeceğimi bilmiyorum. Yaşamı uzun sürseydi ben ona hep ar­ kadaşlık edebilecek miydim onu da bilmiyorum. Ama bak bir şey biliyorum. Genç cerrahtan kork çünkü her şeyi ame­ liyatla tedavi etmeye kalkar; yaşlı cerrahtan çekin çünkü her şeyi ameliyatsız tedavi etmeye kalkar; ama yeterince dene­ yim kazanmış orta yaşlı cerrah en iyisidir. Demek ki ben bu­ rada bardağı taşırmışım. Geriye dönüp baktığımda o yaptı­ ğım işten hala üzüntü duyuyorum, keşke yapmasaydım di­ yorum. - Aşırı hırsınıza yenildiğinizi mi diişiiniiyorsımıız? - Bu cerrahi hezeyan olabilir. Meslek hırsı evet. Tipik bir delirium bu. Yani her mesleğin bir sa fh:1S1 nda benzer şey yaşa­ nabilir. Napolyon Rusya 'ya gitti. Çılgın olduğunu belli etti . Napolyon'un Rusya seferi tam bir çılgınlı ktır. Oysaki, gitme­ seydi Avrupa 'nın en büyük imparatoru olacaktı. Sonuçta biz mutlu edemedik Davut'u. Elbette Davut kabul ettiği için yap­ tık biz o ameliyatı ! Ama sanıyorum arkadaşının sorusu, hiç hesaba katmadığımız bir şeyi aydınlığa çıkardı: " Sen bu hal­ de nasıl abdest alacaksın ? " 1 75

Türkiye'de ilk defa yapılan �'41,:ıai bir ameliyatla belden aşağısı alınan

Hürriyet gazetesi habere birinci say(ada yer verdi.

- Onu siz de hesaba katamazdınız ama? - Ben sadece yaşamasını düşündüm. Dini yönden olayın bu seviyeye çıkacağını aklıma bile getirmedim. Ama arkadaşı ona bu soruyu sorunca sanırım çöktü, dışlandı ve fasit daire­ nin içine girdi, hepimize küstü. - Böyle bir ameliyata kalkışmanızda takip ettiğiniz yayınlar da etkili değil mi? Amerikalı doktor şunu yapmış, Ameri­ ka'daki hastanede şu olmuş gibi, kamçılıyordu muydu bu ha­ berler sizi. - Doğru. Belki de ilk defa Ti.irkiye'de yapıldı; Avrupa'da da yapılmadı bu ameliyat. Amerika'da yapıldı. Bu bir mesleki açlık gibi geliyor bana. Sene 1 968 olduğuna göre ben 43 ya­ şındayım, hırsımı belki de frenleyemedim diyeceğim. Belki 55 yaşında olsaydım bunu yapmazdım. - Demin söylediğiniz genç ve yaşlı cerrah katagorisinin tam ortasındaydınız. 1 76

- Evet, evet. Gençtim ve o çılgınlığı yaptım. Derken efen­ dim, sene 1 97 1 Tarık yine gazetelerde. Ama bu defa çok se­ vinçli bir haberle: Tam altı gün ızdırap içinde kıvranan genç kızı 15 dakikada iyileştirdi. Kim o? Minkari ... Aslan cerrah! . .

- Aslan Cerrah Minkari'nin vakası b u kez neydi? - Beline iğne saplanmış bir kızı ameliyat etmişler fakat iğneyi bulamamışlar, çok ağrı yapıyormuş. Ama ben kolaycacık buldum. Çünkü çok güzel işaretlemiştim, 15 dakikada iğneyi çıkardık, kız da mutlu oldu, ben de mutlu oldum. Ama demin dediğim gibi her zaman her insanı mutlu edemedim. Efendim, geldik 1 974'e! Malum Kıbrıs Barış Harekatı başladı. Ordu­ mm bana ihtiyacı doğmuş olmalı ki, beni tekrar askere aldı­ lar. Görev yerim Babaeski Sofu Halil, dört yüz yataklı, çadırlı hastane! Trakya tarafında Babaeski'de Sofu Halil denilen yer­ de açık araziye kurulmuş, yüz kadar çadırın bulunduğu yerde beni göreve atadılar. Burada benim görevim ne dedim ? Cep­ hede yaralanıp gelen askerlere, yaralılara hizmet edeceksin, dediler. Yani i lk yardım mı yapacağım? Evet ilk yardım yapa­ caksın dediler, çok gücendim doğrusunu istersen. Profesör ol­ duğum için sanmıştım ki, son yardımı yapacak yere geldim.

Beli11dm yarısı kesilmiş hasta yatağmda giinlerce jimnastik ya/Jtı.

1 77

Bu arada çok ilginç bir şey oldu. Ben orada çadırda yatıp kal­ kıyorum. Bir gün ordu kumandanı geldi; düdükler çalındı, hepimiz sıraya girdik. Doğan Özgöçmen çok zarif bir insandı. Büyük rütbeden başladı, küçük rütbeye doğru herkesin elini s ıkıyor ve o kişiyle bir iki dakika konuşuyordu. Sıra bana gel­ di. " Ben Teğmen Tarık Minkari, cerrah " der demez. ''.İlahi hocam, senin burada işin ne" diye sarıldı bana. Neden sarıl­ dı? Çünkü onun çok yakın bir arkadaşı vardı. Orgeneral Or­ han Yiğit Paşa, onu ameliyat etmiştim, o münasebetle tanış­ mıştım. Beni ilk yardım sırasında görünce şaşırdı ve kucakla­ dı, hissiyatını dile getirdi. "Hocam burada senin yetiştirdiğin öğrenciler hizmet görmeli, senin yerin Gümi.işsuyu Asker Hastanesi" dedi. Ben çok coştum ama içimden, ona belli et­ medim. Herhalde dedim yakında oraya benı_atarlar. Kuman­ danla hakkımda konuştular bir süre. Sonra Doğan Özgöç­ men Paşa helikoptere bindi gitti. Ertesi gün ben Çorlu Asker Hastanesi'ne atandım ve orada görevime başladım.

Tam 6 gün ıstırap içinde kıvranan genç kızın ikinci ameliyatı 15 dakika sürdü c:;;: ;,:=::;; ·:Z: ::;; �:.;.:: ·�..=;::; "'E:.:� ": ;

( :���::m�::

katsiz\l sornıru sırtma saııtanı�. viicudıı!Mla hvhııbı

1 78

iiirnı

,..:,.

Sı/.:11111 içi11de/.:i h