Kültür Tarihinin Çeşitliliği [1 ed.]
 9786257660600

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

KÜ LTÜR TAR İ H İ N İ N ÇEŞİTLİ Lİ Gİ Peter Burke

DERGAH YAYINLARI 973 Sosyoloji 8 Sertifika No 49170 ISBN 978-625-7660-60-0

1. Baskı Aralık 2022 Original edition published in English by Peter Burke under the title 'Varieties of Cultural History' by © Polity Press. This edition published by arrangement with Polity Press Ltd. Cambridge.

Kitap Editörü

Yusuf Duran

Kapak Tasarımı

Ayşe Nurgül Kabasakal Sayfa Düzeni

E. Gökçe Aksoy Baskı

Ana Basın Yayın Gıda lnş. Tic. A.Ş. Mahmutbey Mah. Devekaldırımı Cad. 2622. Sok. No: 6/13 Bağcılar/lstanbul Tel: (212) 446 05 99 Matbaa Sertifika No 52729

Dergah Yayınları

Mimar Sinan Mah. Selamiali Efendi Cad. No: 13/A 34672 Üsküdar/İstanbul Tel: (216) 391 63 91-93 www.dergah.eom.tr/[email protected] Kültür Tarihinin Ç eş itliliğ i'nin yayın hakları Dergah Yayınları'na aittir.

KÜLTÜR TARİHİNİN ÇEŞİTLİLİGİ Peter Burke

Türkçesi Mesut Düzce Hakan Hemşinli Mustafa Tekpınar Selahattin Polatoğlu

�ERGAH

PETER BURKE 1937'de Londra'da doğdu. Oxford'ta St. John ve St. Antony Cizvit kolejle­ rinde eğitim aldı. 1962-1979 yılları arasında Sussex Üniversitesi'nde dersler verdi ve burada Avrupa Çalışmaları Okulu'nda görev aldı. Daha sonra kültür tarihi profesörü olarak Cambridge Üniversitesi'nde bulundu. Fahri profesör unvanıyla üyesi olduğu Emmanual Koleji'nde kütüphaneci ve arşiv uzmanı olarak görev yaptı. Erken dönem modern Avrupa tarihi üzerine yoğunlaşan Burke, toplumsal, kültürel ve entelektüel tarih alanlarındaki çalışmalarıyla dünya çapında tanındı. Tarih yöntemi, yazıcılığı ve teorileriyle de yakından ilgilenen Burke'ün çalışmaları birçok dile çevrildi. Kitaplarının çoğu, farklı yayınevleri tarafından Türkçeye kazandırıldı.

İÇİNDEKİLER

7

ÖNSÖZ

9

TEŞEKKÜR

11

1. KÜLTÜR TARİHİNİN KÖKENLERİ

14

Dilin ve Edebiyatın Tarihi

16

Sanatçıların, Sanatın ve Müziğin Tarihi

20

Doktrinin Tarihi

23

Disiplinlerin Tarihi

26

Düşünce Tarzlarının Tarihi

29

Kültür Tarihi

36

2. RÜYALARIN KÜLTÜR TARİHİ

37

Rüya Teorileri

42

Tarihte Rüyalar

44

Bireysel Rüyalar

52

Kültür Kalıbı Rüyaları

61

3. TOPLUMSAL HAFIZA OLARAK TARİH

66

Toplumsal Hafızanın Aktarımı

72

Toplumsal Hafızanın Kullanımları

77

Toplumsal Hafıza Kaybının Kullanımları

81

4. ERKEN MODERN İTALYA'DA JESTİN DİLİ

86

Jestlere Yeni Bir İlgi

91

Jest Reformu

98

Jest Yapan İtalyan

101

5. ERKEN MODERN İTALYA'DA KOMEDİNİN SINIRLARI

103

İtalya'da Komedi Sistemi 1350-1550

107

Beffa

114

Sistemdeki Değişimler

117

Beffa'daki Değişimler

6 ;c; ·� ·� ı-

·v;. w u-

z ·:z

·:c ·;x



ı:ı:: :::::>

122 123

Nasıl Seyahat Etmeli?

126

İtalya Manzaraları

131

Milano Manzaraları

139

Ambrosiana Manzaraları

143

7. GEÇ RÖNESANS CENOVASl'NDA KAMUSAL

VE ÖZEL ALANLAR



:::::> ::ı::

6. MİLANO'NUN MÜTEVAZI BÜYÜLEYICİLİGİ: 17. YÜZYILDA İNGİLİZ SEYYAHLAR

160

8. RÖNESANS İTALYASl'NDA ÖGRENİLMİŞ KÜLTÜR

VE PO PÜLER KÜLTÜR 162

Rönesans'ın Popülerleşmesi

166

Rönesans'ta Popüler İlham

175

9. YENİ DÜNYA'DA ŞÖVALYELİK

190

10. KÜLTÜRÜN AK TARIMI: İKİ-ÜÇ DÜNYADA KARNAVAL

192

Avrupa'dan Görünüm

194

Amerikalıların Gariplikleri

197

Afrika'dan Görünüm

203

Karnavalın izleri

206

11. ZİHNİYETLER TARİHİNİN GÜÇLÜ VE ZAYIF YÖNLERİ

222

Zihniyetler ve Menfaatler

223

Paradigmalar ve Şemalar

226

Metaforların Tarihi

231

12. KÜLTÜR TARİHİNDE TEK TIPLİLİK VE ÇEŞİTLİLİK

232

Klasik Kültür Tarihi ve Eleştirileri

241

Antropolojik Tarih

249

Problemler

252

Karşılaşma Modeli

258

Sonuç

267

KAYNAKLAR

303

DiZiN

ÖNSÖZ

Bu on iki denemeden oluşan koleksiyonun amacı, kültür tarihinin bazı temel türlerini tartışmak ve göstermektir. Bu, neyin "klasik" olarak kültür tarihi diye isimlendirilebildiği sorusundan itibaren ve Jacob Burckhardt ile Johan Huizinga'nın çalışmalarında ör­ neklendirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu klasik model, sosyal ve kültürel antropoloji tarafından esinlenen yaklaşımların önemine rağmen yeni herhangi bir ortodoksiyle yer değiştirmemiştir. Bu koleksiyon, konunun kimliği hakkındaki genel soruları soran kültür tarihinin kökenleri ile ilgili bir bölüm ile başlar. Rüyalar ve hafıza hakkındaki bölümler bağımsızdır ; ancak aynı zamanda karşılaştırılabilir olup onlar da kültür tarihinin prati­ ğindeki genel problemlerle ilgilenme yoluna gider. Bunu, 1 96 0'ların ortalarından 1 980'lerin ortalarına kadar araştırmalarımın temel alanını oluşturan erken modern İtalya'nın beş vaka çalışması izler. Bütün bu çalışmalar (son zamanlarda keş­ fedilen alanlar olmaları itibarıyla) kültürel tarihin ve -öğrenilmiş ve popüler kültür arasında, kamusal ve özel alanlar arasında ve ciddiyet ile komiklik arasında- kültürel sınırların üzerinde durur. Daha sonra Yeni Dünya, özellikle (benim sadece on yıl önce keşfettiğim yeni bir dünya olan} Brezilya hakkında iki deneme gelir. Onlar, şövalyelik romanları ve karnaval üzerine yoğunlaşır ;

8

ancak onların asıl ilgisi kültürel "dönüşümün" etimolojik, literal ve metaforik anlamlarına yöneliktir. Buradaki vurgu, özellikle kültürel karşılaşmaların sonuçları -onlar karışım ve bağdaştırma açısından mı yoksa sentez açısından mı tanımlanmalıdır?- üze­ dnedir. Kitap, iki teorik bölüm ile son bulur : Denemelerden biri, zihniyetler üzerine olup hem bu kavramın eleştirisini hem onunla ilişkili yaklaşımın son eleştirilere karşı savunmasını sunar. Diğeri ise kültür tarihinin çeşitliliği hakkında klasik tarzın "yeni" veya "antropolojik" olan ile arasındaki benzerlikleri ve karşıtlıkları ortaya çıkaran ve sözüm ona "yeni" kültür tarihinin parçalanmaya mahkum olup olmadığı sorusunu cevaplamaya girişen genel bir tartışmadır. Burada sunulan fikirler, 16 ve 1 7. yüzyıl kaynakları olan er­ ken dönem tarihçileri (Jacob Burckhardt, Aby Warburg, Marc Bloch, Johan Huizinga) ile Sigmund Freud, Norbert Elias, Mik­ hail Bakhtin'den Michel Foucault, Michel Certeau ve Pierre Bourdieu'ye kadarki çağdaş kültür kuramcıları arasındaki bir tür diyalogdan gelişti. Sonraki denemelerde, birbirine zıt nevzuhur yapısalcılık (gerçeğin kültürel ve söylemsel inşası fikri) ve eski moda "pozitivizm" (dokümanların gerçekleri açığa çıkaraca­ ğından emin deneyselcilik anlamı ile) tehlikelerinden kaçınmaya çalışacağım. Bu kitabı, sevgili eşim ve tarihçi meslektaşım Maria Lıicia Garda Pallares-Burke'e ithaf ediyorum.

TEŞEKKÜR

Bu denemeler üzerine düşünürken adı belirtilen şu kişilerle yıllar boyu süren diyaloglardan çok şey öğrendim : Jim Amelang, An ton Blok,Jan Bremmer, Maria Lıicia Pallares-Burke, Roger Chartier, Bob Darnton, Natalie Davis, Rudolf Dekker, Florike Egmond, Carlo Ginzburg, Eric Hobsbawm, Gabor Klaniczay, Reinhart Koselleck, Giovanni Levi, Eva Osterberg, Krzysztof Pomian, Jacques Revel, Peter Rietbergen, Herman Roodenburg, Joan Pau Rubies i Mirabet, Bob Scribner ve Keith Thomas. Rüyalar üzerine çalışırken Alan Macfarlane, Norman Mackenzie, Anthony Ryle ve Riccardo Steiner bana yardımcı oldu. Gwyn Prins ve Vincent Viaene Afrika tarihindeki yolculuğumu kolaylaştırdı. 6. Bölüm' ün başlığı için Aldo da Maddalena'ya minnettarım. 1. Bölüm, Joan Pittock ve Andrew Wear tarafından editörlüğü yapılan Interpretation in Cultural History [Kültür Tarihinde Yorum] (1991) eserdeki "Reflections on the Origins of Cultural History" [Kültür Tarihinin Kökenleri Üzerine Düşünceler] , s. 5-24'ün Macmillan Press'in izniyle revize edilmiş halidir. 2. Bölüm, "L'histoire sociale des reves" (Rüyaların Sosyal Tarihi] , Economies, Societes, Civilisations 28 (1973), s. 329-342'nin orijinal İngilizce versiyonundan revize edilmiştir. İngilizcede ilk defa basılmaktadır.

10

3. Bölüm, editörlüğü Thomas Butler tarafından yapılan Me­ mory [Hafıza] (1 989) eserdeki "History as Social Memory" [Top­ lumsal Hafıza Olarak Tarih] , s. 97-1 13'ün Blackwell Publishers'ın izniyle revize edilen versiyonudur. 4. Bölüm, editörlüğü Jan Bremmer ve Herman Roodenburg tarafından yapılan A Cultural History ofGesture [Testin Kültür Tarihi] ( 1991) eserdeki "The Language of Gesture in Early Modern Italy" [Erken Modern İtalya'da Jestin Dili] , s. 7 1 -83'ün revize edilmiş halidir. Eserin telif hakkı, Polity Press ve Cornell University Press'in izniyle Peter Burke'e (1991) aittir. 5 . Bölüm, editörlüğü Jan Bremmer ve Herman Roodenburg tarafından yapılan A Cultural History ofHumour [Mizahın Kültür Tarihi] (1 997) eserdeki "Frontiers of the Comic in Early Modern Italy" [Erken Modern İtalya'da Mizahın Sınırları] , s. 6 1 -75 'in Polity Press'in müsaadesiyle revize edilmiş halidir. 9. Bölüm, editörlüğü Sydney Anglo tarafından yapılan Chi­ valry in the Renaissance [Rönesans'ta Şövalyelik] (1 990) eserdeki "Chi­ valry in the New World" [Yeni Dünyada Şövalyelik] s. 253-62'nin Boydell ve Brewer Ltd.'nin müsaadesiyle revize edilmiş halidir. 1 1 . Bölüm, "Strengths and Weaknesses of the History of Mentalities" [Zihniyetler Tarihinin Güçlü ve Zayıf Yönleri] , History of European Ideas 7 (1 986), s. 439-5 l 'in Elsevier Science Ltd.'nin müsaadesiyle revize edilmiş halidir.

1.

KÜ LTÜR TAR İ H İ N İ N KÖKENLERİ

Kültürü neyin oluşturduğu üzerinde bir uzlaşı olmadığı gibi, kültür tarihini neyin oluşturduğu üzerinde de bir uzlaşı yok­ tur. İki Amerikalı bilgin kırk yılı aşkın bir süre önce, terimin İngilizcedeki kullanım çeşitliliğini ortaya çıkarmak için yola koyuldular ve iki yüzden fazla farklı tanım elde ettiler.1 Öteki dilleri ve son kırk yılı da hesaba katarsak çok daha fazlasını elde etmek kolay olacaktı. Bu yüzden konumuzun araştırılmasında varoluşçuların insan tanımlarını uyarlamak ve kültür tarihinin bir öze sahip olmadığını söylemek uygun olabilir. O, sadece kendi tarihi açısından tanımlanabilir. Sabit bir kimliği olmayan bir şeyin tarihi nasıl yazılabilir? Bu, bir kelebek ağı ile bir bulutu yakalamaya çalışmaya benzer. Ancak, farklı yollardan, hem Herbert Butterfıeld hem Michel Faucoult bütün tarihçilerin bu problemle yüz yüze kaldıklarını gösterdiler. Foucault epistemolojik kopuşa vurgu yaparken, Butterfıeld "tarihin Krober & Kluckhon (1952).

12

Whig yorumu" diye isimlendirdiği şeyi, başka bir ifadeyle bugünü gerekçelendirmek için geçmişin kullanımını eleştirmiştir. Kendi niyet, ilgi ve değerlerimizin anakronik yüklemelerinden ölümüne kaçınmak istersek, hiçbir şeyin sürekli tarihini yazamayız. 2 Bir ta­ raftan, "günübirlik anlayışçılık" tehlikesi ile karşı karşıya kalırken, diğer taraftan hiçbir şey yazamama tehlikesi ile karşı karşıya kalırız. Belki burada da orta bir yol vardır, ki bu günübirlik anlayışla ilgili soru soran ; ancak aynı mantıkla cevap vermeyi reddeden, bizatihi kendisi gelenek ile ilgilenen; fakat onların sürekli yeniden yorumlanmasına izin veren ve politik olayların tarihinde olduğu kadar tarih yazıcılığının tarihinde de beklenmeyen sonuçların önemini kaydeden bir yaklaşımdır. Böyle bir yolu takip etmek, son bölümde tartışılan "klasik" periyottan, başka bir ifade ile "kültür" teriminin genel olarak kullanıma girmesinin öncesinden başlamak, kültür tarihi ile ilgili bu bölümün amacıdır.3 Bu durumda günübirlik anlayışın soruları şunlardır : Kültür tarihi kaç yaşındadır? Kültür tarihi kavramları zamanla ne kadar değişti? Kaçınılacak güçlük, bu sorulara eşit ölçüde günübirlik anlayışlı cevaplar vermektir. Problem kaygan bir problemdir. Şimdi adlandırdığımız gibi kültürün bir tarihe sahip olduğunu dünyada fark eden ilk insanlar biz değiliz. "Kültür tarihi" terimi, en azından Almancada, 1 8 . yüzyılın sonlarına kadar gider. Johan Christoph Adelung "insan Irkının Kültürünün Tarihi Hakkında Bir Deneme", Versuch einer Geschichte der Kultur des menschlichen Geschlechts (1 782) eseri yayımladı. Buna karşın, Johan Gottfried Eichhorn farklı sanatlar ve bilimlerin "özel tarihleri"ne (Spezi­ algeschichte) bir giriş olarak sunulan "Kültürün Genel Tarihi"ni, Allgemeine Geschichte der Kultur (1 796-9), yayımladı. Edebiyatın, felsefenin ve sanatın tarihleri olduğu düşüncesi daha eskidir. Bu gelenek hatırlanmayı hak eder. Güçlük, bunu 2 3

Butterfıeld (1931); Foucault (1996). Bruford (1962), bl. 4.

13

geçmişte bu formda bir konu veya alt disiplin olarak tanımladı­ ğımız (ve aslında bazen kuramsallaştırdığımız) şeyi hayal etme hatasına düşmeksizin yapmaktır. Bazı açılardan probleme en tarihsel yaklaşım, hikayeyi bugün­ den geriye doğru anlatmak olacaktır : Huizinga'nın kültür tarihi fikrinin 1 990'larınkinden ne kadar farklı, Burckhardt'ınkinin de Huizinga'nınkinden ne kadar farklı olduğunu göstermek vesaire. Ancak, bu geriye doğru hikaye, süreklilik varsayımından bizi azat etmede, kendi için takip edilen daha genel bir çalışmanın uzun bir süreçte gelişimine katkı yapan (sivil gurur ve öncüllerin araştırılması gibi) pratik, kısmi ve kısa vadeli hedeflerde ve güdü­ lerdeki yolları belirsizleştirecektir. Belki de yazar için yapılacak en iyi şey, anlatı sırasında okuyucu ile güçlükleri paylaşmaktır. Başka bir ifadeyle, bazı çağdaş romancı ve eleştirmenler gibi, bir hikaye anlatmaya çalışacağım ve aynı zamanda onun üzerine düşüneceğim ve hatta belki onun altını deşeceğim. Bir kişi hikayeye başladığında, daha geriden başlamasının daha iyi olacağı tartışılabilir. Bu bölüm, Petrarch'tan itibaren, Rönesans İtalyası'nın hümanistleri ile başlar. Onların ilk olarak "Ortaçağ" diye adlandırdığı çalışmayı telafi etme ve klasik anti­ kitenin edebiyatı ve öğrenimini canlandırma girişimleri, kültürün üç çağı -antik, orta ve modern- görüşünü ima etmiştir. Aslında, hümanistlerin iyi bildiği gibi, bazı Antik Yunanlar ve Romalılar dilin, felsefenin; edebi türlerin bir tarihinin olduğunu ve insan hayatının bir dizi icat ile değiştirildiğini zaten iddia etmişlerdi. Bu tür fikirler, örneğin Aristoteles'in Poetika'sında, Varro'nun dil külliyatında, Cicero'nun hatibin yükselişi ve düşüşü tartışma­ sında ve Lucretius'un eşyanın doğası hakkındaki şiirinde verilen insanın erken tarihinin hikayesinde bulunabilir (Vico ve 1 7. ila 1 8 . yüzyıllardaki diğerleri için çok önemli).4

4

Edelstein ( 196 7).

;:s:: C:• !::j C:• ;o

> ;o ;;:

z :z· ;:s:: O• ;:s:: m z r­ m 12.

14

DİLİN VE EDEBİYATIN TARİHİ

Bununla birlikte, hümanistlerin kendilerinin antik modellerine kıyasla dil ve edebiyat hakkında söyleyecekleri daha dramatik bir hikayesi vardı : Barbar istilaları ve bunun sonucu olarak klasik Latin'in gerilemesi ve yıkılışı, bunu izleyen canlanma ve pek tabii ki, hümanistlerin kendilerinin çalışmasının bir hikayesi. Bir başka deyişle, aydınlık bir çağ "karanlık çağ" tarafından izlenmiş, sonra sırasıyla, bir başka aydınlık çağın şafağıyla devam etmiştir. Bu, erken 15. yüzyılın bazı İtalyan metinlerinden, örneğin, Leonardo Bruni'nin Dante ve Petrarch'ın yaşamları, Sicco Polenton tara­ fından yazılan Latin edebiyatının tarihi veya Lorenzo Valla'nın Latin gramerine Elegantiae, 5 tarihsel girişinden ortaya çıkan bir hikayedir. Edebiyat tarihinin bu yorumu, hümanist hareketin gerekçelendirilmesinin bir kısmını oluşturmaktadır. 15 ve 16. yüzyıllarda bir edebi dil olarak Latince ve İtalyanca­ nın göreceli üstünlükleri ve kullanılacak en iyi İtalyancanın formu hakkındaki tartışmalar Leonardo Bruni, Flavio Biondo ve diğerleri tarafından dil tarihiyle ilgili araştırmalar üretmiştir. Örneğin onlar, eski Romalıların gerçekte Latinceyi mi yoksa İtalyancayı mı konuş­ tuklarını tartıştılar.6 16. yüzyılın başlarında, hümanist kardinal Ad­ riano Castellesi Latincenin tarihini, De Sermone Latino ( 1516), yazdı. Onu, dört döneme ayırdı: En eski, eski, olgunluk (Cicero'nun çağı) ve eksik (o zamandan bu yana). Herhangi bir insan kadar İtalyancayı, gelişimi sırasında belirli bir noktada donduran diğer bir hümanist ve eleştirmen Pietro Bembo, anadil üzerine meşhur diyaloğunda, Prose della volgar lingua ( 1525 ), karakterlerinden birinin dilin "giyim­ kuşamdaki moda, savaş türleri ve öteki tüm davranışlar ve gelenekler gibi" değiştiğini belirtmesine imkan vermiştir (1. kitap, 17. bl.). Bir zamanların taklitçileri ve onların İtalyan öncüllerinin rakipleri olan Kuzey hümanistleri kendi ülkelerinin dil ve edebi gelişmele­ rine dikkati çekerek hikayeyi geliştirdiler. Örneğin Fransa'da iki 5 6

Ferguson (1 948), 20 vd. ; McLaughin (1 988). Grayson (1 959).

ıs

hümanist avukat, Etienne Pasquier Recherches de la France (1566) ve

" C::•

Claude Fauchet Origine de la Langue et Poesie Françoises ( 15 81) isimli eserlerinde, 13. yüzyıldan 1. François ve Pleiade'nın çağına kadar Fransız yazarların başarılarını kayıt altına aldılar ve takdir ettiler. 7 İngiltere'de, George Puttenham'a atfedilen ve 1589 yılında basılan The Art of English Poesie'de İngiliz şiirinin Chaucer'den itibaren bir tartışması bulunabilir. İspanyolcanın tarihi, Del origen y principio de la lengua castellana, Bernardo Aldrete tarafından 1606 yılında yayımlandı. Aynı yıl avukat Duarte Nunes de Leao tarafından benzer bir çalışma, Origem da Lingua Portuguesa, Portekizce için yapıldı. Almanlar eşdeğer bir tarih için 17. yüzyılın sonlarına kadar beklemek zorunda kaldılar, tıpkı Pleaide'nin eşdeğer şiirleri için 17. yüzyılın sonunu beklemek zorunda kaldıkları gibi. Fakat tarih, ortaya çıktığı zaman daha tafsilath ve mukayeseliydi. Bilgin Daniel Morhof, Unterricht von der Teutschen Sprache und Poesie (1 682) eserinde, Alman dilini ve şiirini mukayeseli bir Avrupa çerçevesine yerleştirdi.8 Çok sayıda 1 8 . yüzyıl bilgini, bu temeller üzerine inşa ede­ rek, ulusal edebiyatların ciltlerce tarihlerini ürettiler. Bunlardan dikkate değer olanlar, (Rivet de la Grange başkanlığında Bene­ diktin rahiplerinden oluşan bir araştırma ekibi tarafından yapılan) Fransa'nın ve (tek başına Girolamo Tiraboschi tar� fından derlenen) İtalya'nınkidir. Tiraboschi'nin "edebiyat" nosyonunun genişliği kayda değerdir. 9 Britanya'da hazırlanmakta olan benzer planlar vardı. Alexander Pope "İngiliz şiirinin tarihinin şemasını" yaptı; Thomas Gray de onu şerh etti. Bununla birlikte bu tarih, Thomas Warton tarafından üstlenilmişti. Warton asla 1 7. yüzyılın ötesine geçmedi. Fakat, onun bitmemiş History of English Poetry (4 cilt, 1 77 4-1 778) eseri hala etkileyiciliğini sürdürmektedir. 10

C::• ;o

7 8 9 10

Huppert {1 970). Batts {1 987). Escarpit {1 958) ; Goulemot {1 986) ; Sapegno {1 993). Wellek {1941); Lipking {1970), 352 vd. ; Pittock {1 973), hl. 5 .

!:j

� ;o :c·

�:

z " O• " m z r­ m ::!:!.

16

Belirli edebi türlerin tarihi üzerine monografiler de yazılmıştır. Fransız Protestan bilgin Isaac Casaubon 1 605'te Yunan hicvine dair bir eser yayımladı. Onun örneğini takip eden John Dreyden Discourse Concerning the Original and Progress of Satire (1 693) isimli eseri yazdı. Bu eserde, kendisinin tabiri ile, Antik Roma'ya ait "kaba döküm, yontulmamış" doğaçlama hicivden Romalıların daha iyi beslenmiş olduğu ve denilebilir ki, medeni diyaloğun temel bilgisine girdikleri bir dönemin cilalı üretimlerine kadar­ ki gelişimini ele almıştır. Yine 1 7 ve 1 8 . yüzyıllardaki romanın yükselişine bilgin rahip Pierre-Daniel Huet'in Lettre sur l'origine des romans (1 669) kitabında romanın oryantal ve Ortaçağ'daki köklerinin araştırmaları eşlik etti. Onu, kendi şiir tarihine bir arasöz eklemiş olan Thomas Warton'un On the Origin ofRomantiC Fiction in Europe eseri takip etti. SAN ATÇILARIN , SAN ATIN VE MÜZİGİN TARİHİ

Edebiyatçıların dikkatlerini edebiyat tarihine vermeleri şaşırtıcı değildir. Sanat, Rönesans'ta bile, bir tarihçinin dikkati için daha az açık bir objeydi. Eğitimli insanlar, her zaman sanatı ciddiye almamışlardır. Sanatçılar da tarih araştırması için gerekli hazır­ lık türüne genellikle sahip değillerdi. 1 5 . yüzyıl Floransası'nda heykeltıraş Lorenzo Ghiberti Commentaries adlı otobiyografisinde sanat tarihinin edebi bir taslağını ürettiğinde o, oldukça alışılmadık bir şey yapıyordu. 11 Vasari'yi de hafife almamalıyız. O, kendi döneminde dikkate değer biriydi ; çünkü iki alanda eğitimi vardı. Sadece bir sanatçı­ nın atölyesinde değil, Kardinal Passerini tarafından desteklenen hümanist bir eğitime de sahipti.12 Onun 1 550 yılında ilk baskısı yapılan Lives of the Painters, Sculptors and Architects kitabı, kendi deyimi ile genç sanatçıların büyük öncüllerinin örneklerinden 1 1 Grinten (1 952) ; Tanturli (1976). 1 2 Rubin, (1 995).

17

öğrenebilmeleri ve ayrıca (insanın şüphelenebileceği gibi} ken­ disinin benimsediği şehir olan Floransa'yı ve onun hamileri olan Medicileri yüceltmek için yazılmıştır (nitekim kitap, Büyük Dük'ün matbaası tarafından basılrmştı).13 Bununla birlikte, Vasari'nin kitabı bir propaganda çalışma­ sından çok daha fazlasıdır. Ayrıca pek tabii ki, biyografik bir koleksiyondan öte bir çalışmadır. Çalışmanın bölündüğü üç par­ çanın girişleri antikitedeki sanatın yükselişini, onun Ortaçağ'daki çöküşünü ve İtalya'da -Vasari'nin ustası Michelangelo ile zirve­ ye çıkan- üç dönemdeki canlanışının bilançosunu içerir. Ernst Gombrich, Vasari'nin gelişimsel şemasının Cicero'nun retorik tarihinin izahatından uyarlandığını gösterdi. Vasari'ye Gian­ battista Adriani, Cosimo Bartoli, Vincenzo Borghini, ve Paolo Giovio'dan oluşan bir düşünür çevresi tarafından yardım edildiği gerçeğini kabul etsek bile, Vasari'nin ikili eğitimi olmaksızın, böyle bir uyarlama neredeyse tasavvur edilemezdi.14 Vasari'nin sanatçılardan ziyade sanata olan ilgisi ikinci baskıda (1568} daha fazla vurgulanmıştı. Vasari'nin çalışması bir meydan okuma olarak muamele gördü. İtalya'nın diğer kısımlarındaki sanatçılar ve düşünürler Roma, Venedik, Cenova ve Bologna'nın Floransa'ya önemli rakipler olduğunu göstermek için yerel sanatçıların yaşamlarını derlediler. Ancak onlar, sanattaki genel yönelimlere Vasari'nin yaptığından daha az dikkat etmişlerdi. Aynısı, İtalya dışında Vasari'ye verilen tepkiler için de geçerlidir : Hollanda'da Karel van Mander' in Het Schilderboek (1 604} ve Almanya'da Albrecht Durer'in döneminin kültürel liderliğin Güney Avrupa'dan Kuzey Avrupa'ya kaydığına işaret ettiğini iddia eden Joachim von Sandrart tarafından yazılan Deutsche Akademie (1675-9} gibi. İngiltere'nin Vasari'si olarak görülen Horace Walpole'ın Anecdotes ofPainting eserinin (Walpole 13 Krş. Chastel ( 1961 ) 21 vd. 14 Gobrich (1 960a). ,

18

bu Vasarilik durumu ile dalga geçmiştir) sadece biyografiler için değil, aynı zamanda farklı periyotlarda "resmin durumu" üzerine olan bölümlerde kendine yer bulabilmesi, ancak 1 8 . yüzyılın ortalarında mümkün olmuştu. Bu eser David Hume tarafından yazılmış çağdaş History of England'da bulunan iktisat, toplum ve edebiyat tarihi üzerine olan bölümlere eşdeğerdir. 15 Sanatçıların biyografilerinin tersine, sanat tarihi olarak isim­ lendirilmesi uygun olanın geriye dönük olarak yükselişi, yeterince açık olan bir nedenden dolayı, daha erken klasik antikite çalışmala­ rında gerçekleşmiştir. Pliny tarafından anlatılan (ve Vasari tarafın­ dan uyarlanan) Yunan sanatçılarının ünlü anekdotlarına rağmen, Apelles, Phidias ve ötekiler hakkında çok az şey biliniyordu. Bu, antik sanat çalışmasını bir biyografiler dizisi olarak düzenlemeyi zorlaştırıyordu. Vasari'ye ( 156 7) Lives' ın ikinci baskısında yardımcı olmak amacıyla antik sanatın kısa bir tarihini mektup formunda gönderen Floransalı bilgin Gianbattista Adriani, onu sanatsal ilerleme düşüncesi etrafında düzenleme yoluna gitti. Öteki antik sanat çalışmaları Alman hümanist Franciscus Junius tarafından De pictura veterum'da (1 637) ve Andre Felibien (XIV. Louis'nin yapılar tarihçisi, açıkçası sanat tarihinde ihdas edilmiş ilk görev) tarafından Origine de la peinture'de (1660) yapıldı.16 Adeta historiyografik beğenide daha genel bir değişimi ifade edercesine, Felibien'in resmin kökeni ve Huet' in romantiklerin kö­ keni üzerine olan denemeleri aynı dönemde, 1 660'larda, Fransa'da yazıldı. Aslında Kraliyet Resim Akademisi'nin öğrencileri için ders notları olan, saray ressamı Monier'nin Histoire des arts (1 698) isimli çalışması, Felibien geleneğinin içinde idi. Monier'nin döngüsel yorumu, sanatın antikitedeki yükselişiyle başladı, onun karanlık çağlardaki düşüşü ve 1000 ile 1 600 yılları arasında yeniden canlanı­ şıyla devam etti. Canlanışın göreceli olarak daha erken tarihlendi1 5 Lipking (1 970), 127 vd. 1 6 Lipking (1 970), 23 vd. ; Grinten (1 952).

19

rilmesi, Monier'nin, Pasquier ve Fauchet gibi Fransızlara edebiyat alanında önemli bir rol biçmesine imkan sağlamıştır. Bu alandaki dikkate değer başarı, Johan Joachim Winckel­ mann'ın History ef Ancient Art {1 764) isimli büyük kitabı, yeni bir radikal kopuş olarak değil, yönelimin zirvesine çıkış olarak görülmelidir. Sadece edebiyat tarihlerinin örneği ile değil, aynı zamanda sanat koleksiyonculuğunun, sanat pazarı ve uzmanlığının yükselişinin aralarında bulunduğu birtakım kültürel pratikler tarafından da bu yönelim teşvik edilmiştir.17 Öte yandan, müzik tarihi neredeyse bir 1 8. yüzyıl icadıydı. Vincenzo Galilei (meşhur bilim adamının babası) ve Girolamo Mei gibi bazı 1 7. ve 1 8. yüzyıl bilginleri uzun vadedeki tarz değişimi­ nin gayet farkındaydılar ve aslında onları, sırasıyla 1581 ve 1602 tarihlerinde yayımlanan antik ve modern müzik mukayeselerinde tartıştılar. Ancak onların amacı, basitçe belirli bir tarzı savunmak veya ona hücum etmekti. Öte yandan, 18. yüzyılda müzik tarihine ilgide bir patlama yaşandı. Fransa' da, başat bir çalışma, Histoire de la musique, 1715 yılında Bonnet-Bourdelot ailesi tarafından basıldı. Bir diğeri, meslektaşı Rivet'in edebiyat için yaptığım müzik için yapan ve eğitimli bir Benedikten olan P. J. Caffıaux tarafından yazıldı, ancak yayımlanmadı. İtalya'da Gianbattista Martini antikitenin müziğinin önemli bir çalışması olan Storia della musica {1 757) eserini yayımladı. İsviçre'de, diğer bir Benedikten olan Martin Gerbert, kilise müziğinin tarihine De cantu et musica sacra {1 774) kitabında önemli bir katkıda bulundu. İngiltere'de Charles Burney A General History ef Music (1 776-89) ve John Hawkins General History ef the Science and Practice efMusic ( 1 7 66) kitaplarıyla birbirinin çağdaşı ve rakibiydiler. Almanya'da Göttingen Üniversitesi'nde J. N. Forkel yüzyılın çalışmalarını Allgemeine Geschichte der Musik { 1 788-1801) isimli çalışmasında toplamıştır.18 1 7 Grinten (1 952) ; Alsop (1 982). 1 8 Grove's (1 980), 'Caffiaux' maddesi; Heger (1 932) ; Lipking (1 970), 229 vd., 269 vd.

" o

!:::;

C• ;o

� ;o :c· z:· z:·

" O• " m z r­ m :2.

20

DOKTRİNİN TARİHİ

Dil, edebiyat ve sanat tarihleri Rönesans'ın bir yan etkisi ola­ rak başlamış görünüyor. Reform döneminin de kendi tarihi yan ürünleri vardı. Hümanistler tarih içindeki yerlerini antik, orta ve modern kısımlara bölerek belirledikleri gibi, aynı şekilde, kendi­ lerini Ortaçağ'ın gerisine giden ve Hıristiyan antikiteyi veya kendi deyişleri ile "ilkel kilise"yi canlandıranlar olarak gören reformcu­ lar da aynı şeyi yaptılar. Reform döneminin tarihleri Reform' un kendisi ile başlar. Bunların en meşhurları arasında John Sleiden'ın Commentaries (1555) ve John Foxe'un Acts and Monuments (1563) eserleri vardı. Onlar olayların veya kurumların tarihi olma eği­ limindeydiler; ancak onların bazıları -kendilerinin örnek aldığı ilk Hıristiyanlardan Caesarealı Eusebius'un Ecclesiastical History'si gibi- doktrinlerin tarihi içinde kendilerine yer buldu.19 Doktrindeki değişimlere ilgi, 1 7. yüzyılda daha belirgin bir netlik ile görülebilir. Protestan cenahta, Heinrich Alting'in The­ ologia historica (1 664) eseri, "tarihsel teoloji"yi kilisenin tarihinin sadece olayların hikayesi değil, aynı zamanda dogmaların (dogma­ tum narratio), onların yozlaşmalarının (depravatio) ve reformunun (reparatio, restitutio, reformatio) hikayesi olduğu temelleri üzerinde savundu. Katolik cenahta ise kilise doktrinlerindeki değişim fikrini, "meşhur bir Katolik düşünür tarafından ileri sürülen en uç gelişim teorilerinden biri" olarak adlandırılan teoriyi sunan İspanyol Cizvit Rodriguez de Arriaga (ö. 1 667) örneğine rağmen, kabullenmek daha zordu. Prag'ta bir profesör olan Arriaga, doktrinin kilise ta­ rafından ilan edilmesinin "açık olmayanın ve daha öncesinde örtük olması gerekmeyenin açığa çıkarılması" olduğunu öğretti. 20 Bazı 1 7. yüzyıl Katolik Reform tarihlerinde yapıldığı gibi, sapkınlığın tarihindeki değişimleri kabullenmek daha kolaydı. 19 Headley (1 963) ; Dickens & Tonkin (1 985). Eusebius üzerine, Momigliano (1 963). 20 Chadwick (1957), 20, 45-47.

21

Örneğin Florimond de Raemond'un Histoire de la naissance, progres et decadence de l'heresie de ce siecle (1 623), Louis Maimbourg'un, Histoire du Calvinisme (1682) ve hepsinden ünlüsü Jacques-Benigne Bossuet'in Histoire des variations des eglises protestantes (1 688) isimli eserlerinde olduğu gibi. 21 Bu üç çalışma, tam olarak, kendi hatırına geçmişe dair çalışma örnekleri değildi. Onlar, son derece tartışmalıydı. Maimbourg ve Bossuet'in kitapları, politik bir amaç için yazılmıştı : XIV. Louis'nin Nantes Fermanı'nın İlgası sırasında anti-protestan politikalarını desteklemek. Bununla beraber, doktrinlerin (en azından yanlış doktrinlerin) tarihi olduğu temel fikri, Bossuet tarafından en kapsamlı, ustaca ve yıkıcı bir şekilde açıklanan bir fikir, kendisinin orijinalinde geliştirildiği polemik bağlamın dışında kayda değer bir çekiciliğe sahip olacaktı. Örneğin bu fikir, ortodoksiden uzaklaşan bir müdafi olan Gottfried Arnold tarafından Unpartheyische Kirche -und Ketzer- Historie (1699-1700) eserinde kullanıldı. Arnold için kilise tarihi sapkınlığın tarihinden biraz daha öteydi. Bunun bir kısmı (Luther'inkinde yapıldığı gibi) resmi doktrinin içine girdi ve sadece sonraki nesiller tarafından onlara meydan okunacaktı. 22 Dini doktrinin tarihinden onun sektiler eşdeğerlerine büyük bir adım yokmuş gibi görünür. Ancak, bu alanda (sanat tarihi veya edebiyat ve dil tarihinin aksine) 1 600 yılından önce birkaç önemli gelişmenin mevcut olduğu görülmektedir. Belki de geçmiş başarıları değerlendirmek ihtiyacı, daha önce genellikle isimlendi­ rildiği gibi, "yeni" mekanik felsefenin bir tartışma konusu haline geldiği 1 7. yüzyılın bilimsel devriminin bir yan ürünüydü. Her halükarda 1 7 . yüzyıl, Georg Horn'un Historia philosophiae (1 655) ve Thomas Stanley'in History of Philosophy (1 655) çalışmalarının dahil olduğu çok sayıda felsefe tarihi eserlerine şahitlik etmiştir. 21 Chadwick {1957), 6-10. 22 Seeberg (1 923) ; Meinhold (1 967).

;ıı; C•

!:j

C• xı

);! xı :c· :z· :z·

;ıı; O• ;ıı; m z r­ m ::!2.

22 ;i:3 ':::i ':::i ı­

·v;.

w uz

:� ::ı::

·cı:



c:: •=>

!:i

:::> �

Bu yönelim, 1 8 . yüzyılda A. F. Boureau-Deslande'ın Histoire critique de la philosophie (1 735) ile Jacob Brucker'ın Historia criti­ ca philosophiae (1 767) eserleriyle devam etti.23 Ayrıca, Johannes Jonsonius felsefe tarihinin tarihini 1 7 1 6 yılında yayımlamıştı. Felsefe tarihinin klasik bir örneği M.S. 3. yüzyılda Diogenes Laertius tarafından yazılan Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğreti­ leri idi. Bu modeli, sonraki yüzyılda Eusebius erken Hıristiyan mezhepleri hikayesine uyarladı ve Vasari onu, sanatçıların yaşamı üzerine yazdığı eserinde daha radikal bir biçimde yeniden şekil­ lendirdi. 24 Bu biyografik model, kışkırtıcı bir model olarak kaldı. Ancak, biyografileri toplamanın yanı sıra hikaye etmenin Thomas Burnet'in (Foucault'dan neredeyse üç yüzyıl önce) "felsefi arkeo­ loji" diye adlandırdığının pratiğini yapmanın ve entelektüel tarihi sadece Yunanlar ve Romalılar için değil, Otto Heurn'ün Barbarica philosophia (1 600) ve Christian Kortholt'un Philosophia barbarica (1 660) örneklerinde olduğu gibi, aynı zamanda barbarlarınkini de yazma teşebbüslerinde bulunulmuştu. Bilginler Kaldeliler, Mısırlılar, İranlılar, Kartacalılar, İskitler, Hintler, Japonlar ve Çinlilerin düşüncelerini araştırdılar (Jacob Friedrich Reimann'ın Çin felsefe tarihi 1 727 yılında yayımlandı). Bu tarihlerden bazıları kendisi için yazıldı, diğer bazıları pole­ mik bir niyetle, örneğin bir fılozof ve diğeri arasındaki uyuşmaz­ lıkları vurgulayarak, şüpheciliği teşvik etmek amacıyla yazıldı. Onlar, geleneksel biyografik çerçeveyi felsefe okullarının veya "mezhepler" inin gelişimini Alman düşünür Gerard Voss'un Dephi­ losophorum sectis ( 165 7) eserinde yaptığı gibi tartışarak veya Horn' un yaptığı gibi Yunan düşüncesinin "hamasi", "teolojik veya mitik" ve "felsefi" çağlarını mukayese etmek suretiyle ayırt ederek tadilettiler. "Düşünceler tarihi" ifadesinin Amerikalı filozof Arthur Lo­ vejoy 1 920'lerde John Hopkins Üniversitesi'nde Düşünce Tarihi 23 Rak (1971); Braun (1 973) ; Del Torre (1 976). 24 Momigliano (1 963).

23

Kulübü'nü kurduğunda kullanıma sokulduğuna inanılır. Aslında bu ifade, iki yüzyıl öncesinde historia de ideis'a atıf yapan Jacob Brucker ve New Science kitabında "una storia dell'umane idee" ifa­ desini zikreden Gianbattista Vico tarafından kullanılmıştı. DİSİPLİNLERİN TARİHİ

Felsefe tarihi geleneğinde pek çok spesifik disiplin çalışmaları ortaya çıkmıştır. 25 Sanat cenahında ise retoriğin tarihi ve tarihin tarihi zikredil­ meğe değerdir. Fransız Cizvit Louis de Cresolles, eski sofistlerin retoriğinin dikkate değer bir tarihini, Theatrum veterum rhetorum (1 620) adlı eseri kaleme aldı. Bu kitapta, pek çok konunun yanı sıra, sofistlerin eğitimi, aralarındaki rekabet, gelirleri ve aldıkları payeler üzerinde durdu. 26 Tarihi metinlerin ilk tarihi, senyör de La Popeliniere tarafından L'Histoire des histoires ( 15 99) isimli eserde ele alındı. O, tarih yazıcılığının dört farklı süreçten geçtiğini ileri sürdü : şiir, mit, yıllık ve nihayetinde doğru olmasının yanı sıra, aynı zamanda felsefi olan "mükemmel bir tarih" (histoire accomplie). 27 İleri düzey hukuk disiplini tarihi de gözle görülür bir ilgi çekmiştir. Lorenzo Valla ve Angelo Poliziano gibi 1 5 . yüzyıl hümanistleri, canlandırmaya çalıştıkları eski Roma dünyasının parçası olarak Roma hukukunun tarihi ile ilgilendiler ve kendi zamanlarının avukatlarını bu metinleri yanlış yorumladıkları için eleştirdiler. Valla ve Poliziano bu alanda amatördüler ; ancak on­ ları 16. yüzyılda hem hukuk hem sosyal bilimlerde eğitimli olan Andrea Alciato ve Guillaume Bude gibi bilginler takip etti. Bu hümanist avukatlardan biri olan François Baudouin, "tarihçilerin yasalar ve kurumların gelişimini çalışmasının ; kendilerini ordula­ rın araştırılmasına, savaş kamplarının tarifine, savaş hikayelerine ve ölü bedenlerin sayılmasına adamalarından daha iyi olacağını" 25 Graham v.dğr. (1 983) ; Kelley & Popkin (1 991). 26 Fumaroli (1 980), 299-326. 27 Butterfıeld (1955), 205-06 ; Kelley (1970), 140-4 1 ; Huppert (1 970), 137-38.

;o; C::•

!::j

C::• ;:o

� ;:o :c· :z· :z·

;o; O• ;o; m z r­ m ::!:!.

24 ;� '::::i '::::i ı­

·v;.

w I.> z ·z: ':i: 'ii:



ı:ı:: ;::J

!:::i

•::J �

söyleyecek kadar ileri gitmiştir. Bu, 1 8 . yüzyılda yaygınlaşacak olan "savaş davulları tarihinin" bir tür eleştirisiydi.28 Tıp örneğinde, bazı 1 6 . yüzyıl hekimleri (özellikle Vesalius ve Fernel) içinde yaşadıkları Rönesans veya entelektüel canlanma bağlamında kendi çalışmalarına yer vermek için tarih ile ilgilendi­ ler. Ancak, ilk büyük tıp tarihi çalışması, çok daha sonrasında, 17. yüzyılın sonunda, yayımlandı. Daniel Leclerc'e ait (eleştirmen Jean Leclerc'in kardeşi) bu tıp tarihi, önceki çalışmaların taranmasıyla başlar ve onları biyografi üzerine yoğunlaştıkları için reddeder. O, "tarih yazmak ile hekimlerin biyografilerini yazmak arasında büyük bir fark vardır", " . . . . ve tıbbın tarihini yazmak, bu sanatın kökenini çalışmak ve onun yüzyıldan yüzyıla gelişimine, sistem ve metotlarındaki değişikliklere bakmak . . . işte bu benim üstlendiğim görevdir" diye önsözde belirtmiştir. Leclerc'in eserinin baş sayfası, kendisine örnek almış göründüğü felsefe tarihinin ekollerine olan ilgisine benzer şekilde tıbbi "ekoller"e olan ilgisini de vurgular. Ne yazık ki Leclerc'in çalışması (Martini'nin müzik tarihi gibi) asla klasik antikitenin ötesine geçememiştir. Hikayenin modern kısmı için 1 725'e kadar ve Freind'ın History ofPhysick'in ikinci cildine kadar beklemek icap etti O, hikayeyi Araplardan Linacre'ye kadar (ve bilinçli olarak Paracelsus'ta bırakarak) ele aldı. Onun baş sayfasında övündüğü gibi, Freind "pratik" üstüne yoğunlaşarak Leclerc'ten farklılaştı. Onun ikinci cildi, tıbbın tarihi olduğu kadar, hastalıkların da (özellikle terleme, iskorbüt ve zührevi hastalıklar) tarihidir. O neredeyse bedenin tarihidir. Çoğu diğer disiplinlerin tarih yazımında 18. yüzyıl bir dönüm noktasına işaret eder. Örneğin, astronominin gelişimi üzerine kısa bir tarih Johan Kepler tarafından sunulmasına rağmen bu tarih, Johann Friedrich Weidler (1 740) ve Pierre Esteve (1 755) tarafından çok daha fazla genişletilmiştir.29 Esteve öncüllerini çok 28 Kelley {1 970). 29 Jardine {1 984).

25

sığ olmakla eleştirdi ve kendi deyişiyle astronominin "genel bir tarihini" üretmeye çalıştı. Bunu detaylara odaklanmış "belirli" bir tarihin yanı sıra öteki entelektüel değişimler ile ilişkilendirdi. Volterian bir tarzda o, "bilimlerin tarihinin imparatorlukların devrimlerinden çok daha faydalı olduğunu" açıkladı. Matematiğin tarihinde, Diogenes Laertius örneğinde mate­ matikçilerin hayatlarına dair çalışmalar, 1 8. yüzyılda daha hırslı girişimler ile devam etmiştir. Pierre Remond de Montmort mev­ cut müzik, resim vb. tarihleri model alarak geometrinin tarihini yazmaya niyetlendi. Ancak o, planlarını uygulayamadan 1 7 1 9 yılında yaşamını yitirdi. Diderot halkasının üyelerinden biri olan Jean Etienne Montucla'nın The Histoire des mathematiques (1 758) adlı eseri, tıpkı Leclerc'in tıp için yapmış olduğu gibi, (yukarıda tartışılan) biyografik yaklaşımı eleştirmiştir. Montucla, bunun yerine insan zihninin gelişiminin tarihine bir katkıda bulunmayı amaçlamıştır. Sosyal, politik ve kültürel bağlamda konunun gelişimine yer vermek için kayda değer ölçüde çaba sarf etmiş bir kimya tarihi çalışması olan Geschichte der Chemie (1 797-99)'nin yazarı da öyle yaptı. Bu monografi, Göttingenli J. F. Gmelin tarafından kendi "Rönesansları"ndan (Wiederherstellung) itibaren sanat ve bi­ limlerin tarihinin bir serisine katkı olarak sunuldu. Bu, bir grup eğitimli adamın üzerine çalıştığı bir projeydi. Yeni Göttingen Üniversitesi'nin çevresi kültür tarihine oldukça müsait görünü­ yordu. Gmelin'in kimya tarihi üzerine çalıştığı sırada, Forkel de kendi müzik tarihini yazmaktaydı. 30 Biz disiplinlerin tarihi aracılığıyla, 16. yüzyılın başında İtal­ yan hümanist Polydore Vergil ve onun De inventoribus ( 1 5 00) isimli eserine kadar geri giden icatların tarihini gruplandırabili­ riz. Polydore'un "icat" kavramı modern standartlara göre geniş bir kavramdı. Örneğin, ona göre, İngiliz parlamentosu kral 111. 30 Butterfıeld (1 955), 39-50; Iggers (1 982).

" C•

!:j

C• ;ıı:ı

:;! ;ıı:ı i:' :z· :z· " O• " m z r­ m 2!2.

26 ;a ':::::i ':::::i ı­

·v;. w c.> z ·z: ·:c ·a:



cı:: :::::ı



:::::> ::ıı::

Henry tarafından icat edilmişti.31 Bilginler için değerli olan iki icadın, yazı ve yayımlamanın, 1 7 ve 1 8. yüzyıllarda kendilerine hasredilmiş monografileri vardı. Yazı, Herman Hugo ( 1 6 1 7) ve Bernard Malinckrott (1 638) tarafından ele alındı ve Vico onların çalışmalarını günümüzde meşhur olan söz ve yazına ilişkin dü­ şünceleri için kullanılmıştı. Samuel Palıner' in General History of Printing (1 732) eseri bilgin bir matbaacının çalışması idi. DÜŞÜNCE TARZLARININ TARİHİ

Disiplinler tarihinin bir diğer gelişmesi, düşünce tarzlarının ta­ rihiydi. 32 Bu gelişme bugün vazedilen ve uygulanan bazı "yeni yönelimler" için çarpıcı ve hiç de yanıltıcı olmayan bir benzerlik taşır. Bu noktada 1 8 . yüzyıl zihniyet tarihçilerine, onları Annales dergisi ile bağlantılı Fransız tarihçilerinin kopyalarına döndür­ meden, hak ettikleri itibarı vermek için entelektüel bir cambaz ipi üzerinde yürümek gereklidir. 17. yüzyılda, John Selden kendisinin Masa-Konuşması dinleyi­ cilerine "tüm çağlarda genel olarak inanılan şeyler" in çalışmasını, bunu keşfetmek adına "izlenecek yolun, özel bir kişinin yazılarına değil, ayinlere başvurmak olduğunu" ekleyerek tavsiyede bulun­ muştu. Diğer bir ifade ile ritüeller, zihniyetleri ortaya çıkarır. John Locke, dünyanın çeşitli bölgelerindeki düşünce tarzları arasındaki farkların ciddi bir şekilde bilincindeydi. O, Concerning Human Understanding eserinde, "Eğer siz veya ben Saldanha Körfezi'nde doğmuş olsaydık muhtemelen bizim düşüncelerimiz ve kavra­ malarımız orada yaşayan Hottentotların yabani düşüncelerinin ötesine geçmeyecekti" diye yazdı. Son dönem Afrika hikayeleri ile beslenen bu göreceli argüman, doğuştan gelen fikirlere karşı Locke'un polemiğine açık destek verir. Farklı dönemlere ait düşüncelerdeki çeşitlilikler konusun­ dan farklı mekanlara ait düşüncelerdeki çeşitlilikler konusuna 31 Hay (1952) ; Copenhaver (1 978 ) 32 Crombie (1 994), 1587-633 .

.

27

geçmek çok zor değildir. Bazı Avrupalıları "kaybettikleri ente­ lektüel dünya"ya ilişkin ayıltan şey, pekala "mekanik felsefe"nin yükselişiyle ilişkili düşüncedeki devrim olabilir. İlginçtir ki 18. yüzyıl bilgini Richard Hurd, Spenser' ın zamanından itibaren aklın yükselişini tartışırken benzer bir ifade kullanır. "Bu devrimlerde elde ettiğimiz şeyin büyük oranda sağduyu olduğu söylenebilir. Kaybettiğimiz ise bir masallar dünyasıdır."33 Her halükarda insan, Fontenelle, Vico, Montesquieu ve 1 8 . yüzyılın başka yerlerinde, özellikle erken edebiyat ve hukukun yabancı özelliklerini anlama çabaları bağlamında, bu farkındalığı bulur. 1 690'larda yazılan, ancak 1 724'te yayımlanan Fontenelle'in De l'origine desfables (yahut " mitler" in kökeni diye adlandırabile­ ceğimiz) denemesi daha az cafcaflı çağlarda (siecles grossiers) felsefe sistemlerinin zorunlu olarak antropomorfık ve büyüsel olduğunu ileri sürdü. Vico, erken dönem insanının "şiirsel mantık"ı diye adlandırdığını daha çok sempati ile ifade ederek, benzer bir so­ nuca bağımsız olarak vardı. Jens Kraft adlı Danimarkalı bir bilgin "vahşi zihin"in veya daha doğrusu vahşi insanların (de Vilde Folk) ve onların "düşünce modları"nın (Taenke-Maade) genel bir tasvirini 1 760 yılında yayımladı. Benzer .bir ifade, De l'esprit des lois (1 744) adlı eserde Ortaçağ çilesinin mantığını yeniden inşa etmeye çalışırken, başka bir deyişle bir insanın kızgın bir demiri yanmadan taşıması vb. şekillerde masumiyetini ortaya koyarken, Montesquieu tarafından kullanılmıştır (Kitap 28, hl. 1 7). Montesquieu bu geleneği "atalarımızın düşünce modları" (la maniere depenser de nosperes) diye isimlendirdiği şeyle açıkladı. Egzotik bir zihniyete aynı türde bir ilgi, Fransız bilginiJean­ Baptiste de La Curne de Sainte-Palaye'nin Ortaçağ romantiklerine ve diğer kaynaklara dayanarak ele aldığı şövalyeliğin tarihine artan ilginin temelini oluşturur.34 Sainte-Palaye'nin Memoires 33 Pittock'tan naklen (1 973), 85. 34 Gossman (1 968).

" C:

!:j

C• ;o

� ;o :c· :z· :z·

" O• " m z r­ m ::!!!.

28

sur l'ancienne chevalerie (1 746-50) eseri, bu denemede atıf yapılan Voltaire, Herder, Horace Walpole ve William Robertson'ın dahil olduğu çok sayıda düşünür tarafından çalışıldı. History of Char­ les V'e (1 769), önsöz olarak yazılan meşhur "toplumun gelişim manzarası"nda Robertson "genellikle şövalyelik her ne kadar vahşi bir kurum, kapris sebebi ve savurganlığın kaynağı olarak görülse de, o dönemde toplumun durumundan doğal olarak ortaya çıktı­ ğını ve Avrupa uluslarının davranışlarını rafine etmede çok ciddi bir etkiye sahip olduğunu" tartıştı. Letters on Chivalry (1 762) adlı eserinde Richard Hurd, Ortaçağ romantiklerini "kahramanca tavırlar"ın "gotik sistemi" diye adlandırdığı ifadeleriyle (ve hatta Faerie Q!feene bile) zaten tartışmıştı. Hurd'ın arkadaşı Thomas Warton benzer ilgilere sahipti. O da Sainte-Palaye'yi okumuştu. Warton'un "romantik kurgu"nun yükselişi üzerine olan denemesi onun, "Avrupa'da yeni ve doğal olmayan bir düşünce modunun meydana geldiği bir zamanda, Doğu ile" başka bir deyişle "Haçlılarla" iletişimimizin başla­ masıyla ortaya çıktığını ileri sürdü. Warton'un Observations on the Faerie Q!feene (1 754) eseri yabancı zihniyetlere oldukça fazla sempati duydu, gerçekte onlarla empati kurdu, günümüzde de onun metot üzerine gözlenılerine olan ilgi hala devam etmektedir. Uzak bir çağda yaşamış bir yazarın çalışmalarını okurken .. . kendimi­ zi onun yerine ve koşullarına koymamız gerekir. Böylece biz, onun düşünce değişiminin ve yazma biçiminin, bizi çevreleyen koşullardan bütünüyle farklı olan, çokça bilinen ve hüküm süren tezahürlerin rengini verdiği üzere nasıl önyargılı ve etkilenmiş olduğunu daha iyi yargılayabilir ve fark edebiliriz.

Konuşulmayan varsayımların ve temsillerin tarihi, sonraki bölüm de tartışılacağı gibi, kültür tarihi girişiminin merkezinde kalmaktadır. Bazı kalem erbabı, her ikisi de 18. yüzyıl sonunda yazmış olan J. C. Adelung ve J. G. Herder'in ilk defa "popüler kültür" (Kultur des Volkes) diye adlandırdığı şeyin tarihine ilgi gösterdi. Azizlerin

29

yaşamlarını yazan bilgin Cizvitlerden bir grup, "insanların küçük gelenekleri" (populares traditiunculae} ifadesini ( 1 75 7 'de) kullan­ dı. Tıpkı Amerikalı antropolog Robert Redfıeld'in 1 930'larda dikkat çektiği "Küçük Gelenek" gibi. 1 800 yılına gelindiğinde, halk hikayelerine ve şarkılarına o kadar çok ilgi vardı ki Avrupa entelektüelleri cenahında popüler kültürün "keşfinden" bahset­ mek makul görünür.35

" C:•

!::j

C:• ;o

� ;o :c· :z· :z· " O• " m z ı­ m

12.

KÜLTÜR TARİHİ

Erken modern dönemde artan sanat ve bilim tarihleri göz önünde bulundurulduğunda, bazı insanların onları bir araya getirmeye teşebbüs ettiğini keşfetmek şaşırtıcı değildir. Örneğin, polemiklere yol açan On the Causes ofthe Corruption ofthe Arts ( 1 53 1 } isimli ese­ rinde İspanyol hümanist Juan Luis Vives, üniversitelerin reformu için bir kampanyaya hizmet etmek üzere, Valla'nın dilin tarihi ile aşağı yukarı aynı çizgide tasarlanmış olan eğitimin tarihini yayım­ ladı. Erasmus'un bu öğrencisi tarafından yozlaşmanın sebepleri arasında sıralananlar "cehalet" ve "savaşlar" idi. Bununla birlikte, erken modern dönemde genel kültür tarihinin başlıca modeli translatio studii, bir başka deyişle ya dünyanın farklı bölgelerinin ya da farklı disiplinlerinin ardışık baskınlığı, olarak tanımlanabilir. Fransız hümanist Louis Le Roy, kendisinin mu­ kayeseli tarihteki kayda değer denemesi olan Vicissitudes'de (1575} "tüm liberal ve mekanik sanatların beraber yükselip alçaldığını" ileri sürdü (taus arts liberaux et mecaniques ant.fieuri ensemble, puis dec­ heu ). Böylece Yunan, Arap, Çin vb. farklı medeniyetlerin kendi doruk ve dipleri vardır. Pek tanınmayan bir Alman hümanist olan Rainer Reineck, Jean Bodin'in aynı isimli meşhur çalışmasından model aldığı Methodfor Reading History (1583} adlı eserinde kendi deyişiyle historia scholastica'yı, bir başka ifadeyle, edebiyat, sanat ve entelektüel disiplinlerin tarihini tartıştı. 35 Burke {1 978), bl. 1 .

30

Francis Bacon, Vives'in külliyatının yanı sıra Le Roy'un çalış­ masına da aşinaydı. Ancak o, en azından niyet olarak, kendisinin Advancement ofLearning'in ( 1 605) ikinci kitabındaki meşhur çağrı­ sında "nedenleri ve halleri ile birlikte antikiteler, bilginin kaynağı ve onların hizipleri, icatları, gelenekleri, farklı sevk ve idareleri, yükselişleri, zıtlıkları, gerilemeleri, depresyonları, ilgisizlikleri ve mertebeleri"ni de içeren adil bir eğitim hikayesi için bir adım öte­ ye gitti. Dönemi için alışılmadık olan, eğitimin sevk ve idaresine yapılan referans, işleri yapana kesinlikle ihanet etmiştir. Bu işler, Bacon'ın böyle bir eğitim tarihi yazmasına engel olmuştur; fakat onun programı, sonraki yüzyılın bazı yazarlarına ilham vermiştir. Voltaire'ın Essay on Manners (175 1) ve Age ofLouis XIV(l 756) isimli eserleri savaşa ve siyasete daha az, "insan zihninin gelişimi­ ne" ise daha fazla yer veren yeni bir tür tarih için manifesto hük­ mündeydiler. Pratikte, Voltaire XIV. Louis'nin savaşlarına, onun sanatlara ve bilimlere hamiliğinden daha fazla yer verdi. Ancak, onun tarihlerinin, edebiyatın yeniden canlanması ve davranışların rafine edilmesi üzerine söyleyecek çok şeyi vardır. D' Alembert Encyclopedie'nin ( 17 5 1 ) önsözünde entelektüel gelişim üzerine benzer bir genel bakışı (Montucla'nın matematik üzerine yaptığı gibi) bazı disiplinlerin tarihlerinden faydalanarak sundu. O, ta­ rihin, politikanın yanı sıra kültürle, "büyük uluslar"ın yanı sıra "büyük dahiler"le, kralların yanı sıra kalem erbabıyla, fatihlerin yanı sıra filozoflarla ilgilenmesi gerektiğini ileri sürdü. Gerileme de ilerleme gibi dikkat çekmiştir ve kültürel doruk ile diplerin sebepleri üzerine önemli bir tartışma yaşanmıştır. Bazı bilginler, despotizmin kültürel gerilemeye yol açtığını ileri sürdüler. Bu, erken 1 5 . yüzyılda hümanist Leonardo Bruni'nin görüşüydü. O, aynı zamanda üç yüzyıl sonraki Shaftesbury kon­ tunun [Anthony Ashley-Cooper. ç.n.] fikriydi. Ötekiler ahlaki sebeplerden ziyade fiziki sebepleri araştırdılar, özellikle de ikli­ mi. Vasari, iklimi Floransa'nın sanatsal başarılarının açıklaması olarak kullanmıştı ve iklim hamilik, servet, davranışlar ve öteki

31

faktörler ile beraber daha sistematik bir biçimde Abbe Jean-Bap­ tiste Dubos'un Re.fiexions critiques sur la poesie et la peinture ( 1 7 1 9) isimli eserde tartışılmıştı. Winckelman da iklimin sanat üzerine etkisiyle ilgilenmişti. Kısacası, bizim "kültür" ve "toplum" diye adlandırdıklarımız arasındaki bağa bir ilgi vardı. Voltaire' ın ünlü Essay on Manners' ı bu anlamda tek eser olmaktan uzaktı. "Kaba" ve "nazik" davranışlar arasındaki farkların çeşitli düşünce modları ile ilişkili olduğu, 18. yüzyıl entelektüelleri tarafından genel olarak varsayılmaktaydı. Bu konunun daha hassas çalışmaları da bu zamanda üretildi. Örneğin Almanya'da, bu bölümün başında da tartışılan Adelung' un denemesi, "manevi kültürü" "sosyal hayat" ve "dav­ ranışların rafine edilmesi" ile ilişkilendirmeye teşebbüs etti ve her devletin hak ettiği kültür seviyesine sahip olduğunu ileri sürdü.36 Britanya'da Horace Walpole'un Anecdotes efPainting ( 1 7 6 1 ) isimli eseri, belirli zamanlarda "İngiliz resminin durumu" ile toplumun durumu arasında çeşitli bağlantılar bulunduğunu ileri sürdü. Geç Ortaçağ üzerine olan ikinci bölümde, örneğin, "mağrur, savaşçı ve vurdumduymaz asaletin" baskınlığı, "lüksten uzak ihtişamlı ve zarafeti olmayan görkemli" yapıtların sorumlusu idi. David Hume'un "sanattaki saflaşma üzerine" adlı denemesi sanat, hürriyet ve lüks arasındaki ilişkiyi ele aldı. Adam Smith'in hayatının sonunda planladığı edebiyat ve felsefe tarihinin benzer bir yaklaşımı benimsemiş olması muhtemeldir. Onun le cose d'ingegno (zihnin problemleri) ve umani costumi (in­ san gelenekleri) diye isimlendirdiklerinin arasındaki ilişkiye dair bir ilgi, İtalyan Cizvit Saverio Bettinelli'nin, 1 000 yılı sonrasında İtalya'nın risorgimento veya "yeniden canlanışı"na dair 1 775 yılında yayımlanmış dikkate değer makalesinde de bulunabilir. Betinelli sanat, edebiyat ve müzikten şövalyelik, ticaret, lüks ve festivallere kadar geniş bir ilgi alanına sahipti. Robert Henry'nin altı ciltlik 36 Garber (1 983), 76-97.

"' C:

!:j

C: ;:c

> ;:c :c· :z· :z· "' O• "' m z r­ m 22.

32

History ofGreat Britain ( 1771-93) isimli eseri çok daha iddialıydı. O, Warton'un, Brucker'in ve Sainte-Palaye'nin (ve daha nicelerinin) çalışmalarından faydalanarak politika, ticaret ve "davranışların" yanı sıra din, eğitim ve sanata dikkatini vererek, Romahların gelişinden VIII. Henry'nin ölümüne kadar, sonradan Britanya'nın "topyekun" tarihi olarak adlandırılacak olan eseri yazmaya teşebbüs etti. Top­ lumdaki değişimler ile sanattaki değişimler arasındaki bağlantılar, Liverpool bankeri William Roscoe'nun Life of Lorenzo de' Medici (1 795) ve İsviçreli tarihçi ]. C. L. S. de Sismondi'nin ana teması hürriyetin yükselişi ve düşüşü olan Histoire des republiques italiennes isimli eserlerinde de ( 1 807- 1 8) vurgulandı. 37 Kültürün bir bütün olduğu veya en azından farklı sanatlar ve disiplinler arasındaki bağlantıların son derece önemli olduğu fikri, aynı zamanda erken dönem modern bilginlerin büyük başarıla­ rından biri olan sahtekarlıkları belirlemek için geliştirdikleri tek­ niklerin altında da yatar. Bu belirleme teknikleri, anakronizmin gittikçe artan keskin farkındalığına bağlıydı. 15. yüzyılın ortasında Lorenzo Valla'nın sözde Donation of Constantine'i ifşasından 1 8 . yüzyılın sonunda "Ossian"ın şiirlerinin reddedilişine kadar belirli bir metnin veya daha nadiren 'Doktor Woodward'ın Kalkan'ı ya da madalyalar gibi sanat eserlerinin sahiciliği üzerine bir dizi uzun tartışma yapıldı.38 Bu tartışmalarda öncüler, kriterlerini gittikçe daha kesin bir biçimde formüle etmeye zorlandılar. Örneğin Valla, Donation'ın stilinde veya ifade tarzındaki (stilus, modus loquendi) anakronizmleri belirtmiştir. Richard Bentley, Dissertation upon the Epistles of Phalaris ( 1 697) isimli eserinde, şu ünlü sahte klasik metnin ifşasında, Yunan tarihi üzerine çok daha fazla detaya girdi ve o mektupların üslup ve deyimlerinin bütün silsile ve renkleri ile kendisine atfedilen yöneticiden bin yıl daha genç olduğunu kaydetti. An Enquiry into the Authenticity ofthe Poems 37 Haskell (1 993). 38 Levine (1 977).

33

attributed to Thomas Rowley (1 782) isimli eserde Thomas Warton kendi kriterlerini Chatterton'un Horace Walpole'a gönderdiği, "Ortaçağ" şiirlerinin ifşasında daha detaylı tartışır. Warton'ın "şiirsel kompozisyonun gelişimi" diye adlandırdığının bilgisini, hem dilde (örneğin, "optik") hem de stilde (15. yüzyılda imkansız olan soyutlamalar ve "karmaşıklaştırmalar") anakronizmi not ederek sahtekarlığı göstermek için kullandı. Kültürün bir bütün oluşturduğu görüşü, bu gibi ispatlarda do­ laylı olan bir görüş, aşamalı olarak daha açık bir biçimde formüle edildi. Fransız bilgin Etienne Pasquier Recherches de la France (1 566, kitap 4, bölüm 1) isimli eserinde "aklı eren herhangi bir insanın" "bir halkın tabiatını eski kanun ve düzenini okuyarak neredeyse hayal edebileceğini" ve tersine onların halkın kanunlarını kendi­ lerinin "yaşam tarzı" na (maniere de vivre) dayanarak ön göreceğini belirttiğinde konuyu açığa kavuşturanların ilklerinden biri oldu. Düşüncenin yayılışı bir halkın ya da dönemin "özellik"i, "tabiat"ı veya "ruh"u gibi terimlerin artan yaygın kullanımı ile belgelenebilir. Geç 1 7. yüzyıl İngilizce metinlerinde, örneğin, biz zamanın "mizacı ve özellikleri" (Stillingfl.eet), "her çağın özelliği" (Dryden) ve "çağların genel nabzı ve tabiatı" (Temple) gibi ifade­ leri buluruz. Fransa'da Montesquieu ve Voltaire döneminde esprit general veya esprit humain yahut genie'deki değişimlere referanslar yaygındır. Aynısı, Hume ve Robertson zamanındaki İskoçlar için de geçerlidir: "ulusun ruhu", "araştırmanın ruhu", "ulusun tabiatı", "hüküm süren mizaç (genius)" ve "hükümetin mizacı" vs. Kültür terimi 1 780'lerde Almanya'da genel kullanıma gir­ diğinde, Geist [ Tin] teriminde olduğu gibi o, Johann Gottfried Herder ve bu ifadeyi kullanan öteki yazarlar (Adelung ve Eichhorn gibi) açısından dil, hukuk, din, sanat ve bilimdeki değişiklikler arasındaki ilişkilerin daha keskin bir farkındalığına işaret etmiş olabilir. Aynı zamanda, bu farkındalık bütünüyle yeni bir şey değildi. Ne de olsa Herder'in Ideas on the Philosophy ef the History

" C:•

!:j

C:• ;o

> ;o :c· z:· z:· " O• " m z r­ m :31.

34

� '::::i '::::i 1-

·v;.

w uz

·z: ·:c ·a:



ı::ı:: :::;)

!::i

:::;) ::.::

ojMankind (1 784-9 1) isimli meşhur eseri Sainte-Palaye ve Goguet gibi erken fikir ve sanat tarihçilerinin çalışmalarından oldukça yararlanmıştı. 39 Almanların kültürden bahsettikleri yerde, Fransızlar les progres de l'esprit humain [insan ruhunun ilerleyişi] ifadesini tercih ettiler. Fontenelle tarafından kullanılan bu ifade, 1 750'lerde Voltaire, (astronomi tarihinde) Esteve ve (matematik tarihinde) Montucla tarafından kullanılmıştı. Bu yüzyılın sonunda bir dünya tarihi için, organize eden kavram haline geldi : Condorcet'nin Esquis­ se d'un tableau historique des progres de l'esprit humain (1 793) eseri, ekonomik kriterlerin yanı sıra kültürel kriterlere göre, yazım, basım ve Descartes felsefesinin de devirleri belirlediği periyotlara bölünmüş bir dünya tarihidir. Başka bir deyişle, Sir Ernst Gombrich'in meşhur dersinde yaptığı gibi, Hegel'in Zeitgeist kavramı 1 9 ve 20. yüzyıllarda her ne kadar etkili olsa da kültür tarihinin "Hegelci temeller" üzerine inşa edildiğini iddia etmek pek doğru değildir.40 Hegel kendi yapısını önceki nesil Alman entelektüellerinin, özellikle Johann Gottfried Herder'in eserlerinin temelleri üzerine inşa etti. Onlar ise Fransızlar vs. üzerine inşa etmişlerdi. Bu dönüş bizi, teleolojik görüşleri, kayda geçmiş ilk Whig tarihçisi olarak ona paye verebilmesine karşın, Poetika eserinde trajedi gibi edebi türlerin iç gelişimini tartışan Aristoteles'e kadar geri götürür. Gelgelelim, kültür tarihinin kökenleri üzerine olan bu denemeyi 1 800 yılı dolaylarında bitirmek uygundur. Kültürün ve toplu­ mun genel tarihi fikri, bu zamana kadar en azından Edinburgh'dan Floransa'ya, Paris'ten Gottingen'e kadar bazı entelektüel çevreler­ de yerleşmişti. Sonraki nesilde bu tarz tarih, erken 19. yüzyılda Leopold von Ranke'nin kendisi ve okuluyla ilişkili belgeye dayalı rivayetçi politik tarihin yükselişiyle marjinalleştirilecekti. 39 Bruford (1 962), hl. 4. 40 Gombrich (1 969).

35

Bu, kültür tarihinin 19. yüzyılda tamamen kaybolduğu anla­ mına gelmez. Jules Michelet'nin tarih kavramı, kültürü içerecek kadar genişti (özellikle Fransız Rönesansı üzerine olan cildinde). Keza Ranke'nin de öyleydi. Onun 17. yüzyıl üzerine yoğunlaşan History ofEngland (1859-68) adlı eseri zamanın yazınının hikayesi için bir yer açmıştır. Kültür üzerine yoğunlaşan çalışmalar, Fran­ sızca ve öteki dillerde birçok baskısı yapılan François Guizot'nun Historie generale de la civilisation en Europe (1 828) ve Histoire de la civilisation en France (1 829-32) adlı eserlerdeki derslerini içerir. Jacob Burckhardt'ın klasik çalışması Die Cultur der Renaissance in Italien (1860) basıldığı zaman göreceli olarak çok az fark edil­ mesine rağmen, 1 9 . yüzyılın sonunda daha fazla takdir edildi. Almanca konuşulan dünyada kültür tarihinin önemi ve onun nasıl bir yolla yazılması gerektiği, tartışmalı konular arasında kalmış­ tır. 1 9 . yüzyılın son unda kültür tarihinin geleneğine bağlılığın yeniden tasdik edilmesinin 1 8 7 1 sonrası rejime muhalefetin ifade edilmesinin bir yolu olduğu ileri sürüldü.41 Bununla birlikte 19. yüzyıl, neredeyse tamamen amatörlere terk edilen kültür tarihi ile gittikçe artan oranda politika, belgeler ve "katı gerçekler"le ilgilenen profesyonel veya "pozitivist" tarih arasında genişleyen bir boşluğa tanıklık etti. Son nesilde gerçek­ leşen değişimlere rağmen -bu değişimlerin arasında "kültürel çalışmaların" akademik saygınlığının yükselişi de vardır- bu boşluğa köprü kurulduğunu ileri sürmek için henüz çok erken olabilir. Böyle bir köprünün kurulmasına katkıda bulunmak, sonraki bölümlerin amaçlarından biridir.

41 Gothein (1 889) ; Schafer (1891); krş. Elias (1 989), 1 1 8, 1 27, 129.

"' C•

!::j

c: ;c



;c

5:'

�: z

"' O•

"' m z r m

::!:!.

2.

RÜYALAR I N KÜ LTÜR TAR İ H İ

Son zamanlarda, insan yaşamının değişmez olduğu düşünülen pek çok sahanın tarihçilerin çalışma alanı olduğu iddia edilmiş­ tir. Örneğin Michel Foucault sayesinde delilik, Philippe Aries sayesinde çocukluk, jestler (ileride bl. 4) ; mizah (hl. 5) ve hatta Alain Corbin ve diğerleri tarafından çalışılan kokular tarih ala­ nına dahil edilmiştir.1 Bu kolonileştirme hareketinde, Reinhart Koselleck ve Jacques Le Goff gibi seçkin istisnalar ile tarihçiler göreceli olarak rüyalara dikkatlerini daha az verdiler.2 Bu dene­ me, bu alanın tarihi bir keşfini sunmaktadır. Kanıt tamamen 1 7. yüzyıldaki İngilizce konuşulan dünyadan alınmaktadır. Ancak bu denemenin esas noktası, rüya görmenin kültür tarihinin imkanını tartışmaktır. İlginç olsa da rüyaların yorumlarının tarihini değil,3 bizzat rüyaların tarihi. 2 3

Foucault (1961); Aries (1 960) ; Corbin (1 982). Koselleck (1 979) ; Le Goff (1971, 1 983, 1984). Price (1986) ; Kagan (1 990), 36-43 .

37

RÜYA TEORİLERİ

Rüyaların bir tarihi olduğu fıkri, Freud ve Jung tarafından ileri sürülen rüyaların "klasik" teorisi olarak isimlendirilebilecek an­ layış tarafından, en azından dolaylı olarak, inkar edilmektedir.4 Onlara göre rüyaların bireysel ve evrensel olmak üzere iki anlam düzeyi vardır. Bireysel düzeyde, Freud, rüyaları rüya görenin bi­ linçsiz arzularının ifadeleri olarak gördü (dumura uğramış kişinin travmatik düşlerini hesaba katmak için onun sonradan modifıye ettiği bir görüş). Kendi alanında,Jung, rüyaların kendi yaşamının tehlikeleri hakkında rüya göreni uyarmak veya onun bilinçli tu­ tumlarını dengelemek gibi çeşitli fonksiyonları icra ettiğini ileri sürdü. Evrensel düzeyde, Freud özellikle rüyaların açık içeriğin­ den örtük içeriğine doğru altını eşmekle ilgileniyordu. Örneğin o, rüyalarda "bütün uzun nesnelerin erkek organını ve tüm kutuların kadın organını simgeleyebileceğini, kralların ve kraliçelerin ise genellikle rüya görenin ebeveynlerini temsil ettiğini" ileri sürdü. O, açık içeriği günün kalıntıları açısından açıkladı, ne var ki bu nokta onun temel ilgisine göre marjinal kalıyordu. Jung, Freud'dan daha fazla rüyaların açık içeriği ile ilgilendi ; ancak o da bazı rüya sembollerine evrensel açıdan yaklaştı. Onun görüşüne göre örneğin Yaşlı Bilge Adam ve Büyük Ana sembolleri "kolektif bilinç altının arketipleriydi". Her ikisi de rüya ve mit arasındaki benzerliğe dikkat çekti, ancak Freud mitleri rüyalar açısından yorumlamaya eğilimli iken Jung rüyaları mitler açı­ sından yorumladı. Öyle yaptıkları için sık sık eleştirilmiş olsalar bile ne Freud ne Jung rüya sembollerine sabitmiş gibi muamele etti. Onlar anlamları bu şekilde dondurmak için bireysel düzey ile çok ilgileniyorlardı. Klasik teorinin eleştiriye en dayanıksız olduğu yer, üçüncü bir anlam düzeyini, bireysel ve evrensel ara­ sında orta seviyede olan kültürel veya sosyal düzeyi, ihmal etmiş olmasındadır. 4

Freud (1 899) ; Jung (1928, 1 930, 1 945).

38

Rüyalara sosyal ve kültürel anlamlar yükleme durumu, ilkin antropologlar, iki kültürde çalışmanın yanı sıra özellikle iki disip­ linde eğitimli olan psikolog antropologlar tarafından gerçekleşti­ rilmiştir. Öncü bir çalışmadaJackson S. Lincoln, her ikisi de sosyal anlamlara sahip iki tür rüyanın ilkel kültürlerde bulunabileceğini ileri sürdü. İlk tür, açık içeriği, kültürü yansıtan ; buna karşın, örtük içeriği evrensel olan spontane veya "bireysel" rüyaydı. O, ikinci türü, her kabilede kültürün oluşturduğu stereotipe uyan "kültür kalıbı" rüyası olarak adlandırdı. Bu durumlarda rüyanın örtük içeriği bile kültürden etkilenmişti. Kısacası, verili bir kül­ türde insan belirli rüya türlerini görmeye eğilimlidir.5 Bunlar güçlü iddialardır, �ncak onları destekleyen kanıt da güçlüdür. Kültür kalıbı rüyasının bilinen en iyi örnekleri Kuzey Amerika yerlilerinden, özellikle günümüzde Michigan ve Ontario olarak bilinen yerlerde yaşayan Ojibwalardan gelir. En azından 1 900'ler ve öncesinde rüyalar, onların kültüründe önemli bir rol oynamıştır. Gençler, rüya orucu denilen şeye katılmadan buluğ çağına eremezlerdi. Onlar, rüyaları beklemek için ıssız bir yere bir hafta veya on günlüğüne gönderilirdi. Ojibwalar, doğaüstü varlıkların onları oruç tutarken gördüklerinde gençlere merhamet edeceğine, onların yardımına geleceğine, onlara öğüt vereceğine ve yaşamları için koruyucu ruhları olacağına inandılar. Bu doğa­ üstü varlıklar, hayvan veya kuş formunda görünecekti. Dikkate değer olan şey, uygun rüyaların ihtiyaç duyulduğunda, açıkça vizyonlara yol açan bir durum olan en azından birkaç günlük açlıktan sonra, ortaya çıkmış görünmesidir. Amerikalı antropolog Paul Radin tarafından kaydedilen bir örnek : Rüyamda bir göl kenarında olduğumu ve bir süre yiyecek hiçbir şeyimin olmadığını gördüm. Yiyecek aramak için epeyce dolaştığım sırada büyük bir kuş gördüm. Bu kuş, bulunduğum yere geldi ve benimle konuştu. Bana kaybolduğumu ve birilerinin beni aradığını 5

Lincoln {1935}; krş. D'Andrade {1961).

39

ve beni kurtarmak yerine gerçekte beni vurmaya niyetlendiklerini söyledi. Sonra kuş, göle doğru uçtu ve yemem için bana bir balık getirdi. Bana avlanma ve balık tutmada şansımın yaver gideceğini; iyi bir yaşlılık dönemi geçireceğimi, tabanca veya tüfekle yaralan­ mayacağımı söyledi. Beni kutsayan bu kuş, birinin nadiren avlaya­ bileceği bir kuş türüydü. O vakitten sonra, dalgıç kuşu koruyucu ruhum oldu.

Bu durumda bilgi veren bir genç değil, gençliğini hatırlayan yaşlı bir adamdı. Ve belki de önemini sonradan kavramak, rüya­ yı aslında olduğundan daha açık hale getirdi. Rüyadaki dileğin yerine getirilme öğesi açık olacaktır. "Onlar bana gerçekten ateş etmeye niyetlendiler" sözü, kendisini ıssız bir yerde oruç tutturan yetişkinlere karşı agresif hislerin bir ifadesi olarak ilginçtir. Bir rüya orucunun bu ilk elden hikayesinin yeterince doğru ve makul olarak tipik olduğu varsayılırsa problem, kültür kalıp rüyasının gerçekte neden meydana geldiğini açıklamak şeklinde kalır. Orucun ve bu tür bir rüyanın kendisini hissettireceği bek­ lentisinin yardım ettiği şüphesizdir. Belirsiz bir rüya da stereotipe uydurulabilir ve kültürel olarak uygun bir biçimde hem anlatıla­ bilir hem hatırlanabilir. Etnografılerde gençlerin, yetişkinlerin ne tür rüyaları işitmek istediğini önceden bulup bulamamaları açık olmamasına karşın, doğru türdeki hiçbir rüyayı göremeyecek kadar şanssız olan gençler muhtemelen uydurmaya başvurdu­ lar. Bazen yanlış türdeki rüyalar meydana gelir ve reddedilirdi. Radin'e atfedilen bir başka hikayede "Çocuğun babası geldi ve nasıl bir rüya görmek istediğini sordu. Çocuk da anlattı ; fakat o, babasının elde etmek istediği şey değildi. Bu yüzden babası, çocuğuna derhal oruç tutmaya gitmesini söyledi".6 Eninde sonun­ da doğru tür rüya, kendisini görünür kıldı ki bu pek de şaşırtıcı değildir. Çünkü babanın duymak istediği şey, kültürün merkez sembolleri hakkında bir rüyaydı. 6

Radin (1 936) ; krş. Hallowell (1 966).

40

Sadece birkaç halkın kültürel pratikleri arasında rüya oruçları bulunur. Ancak başka kültürlerde de rüyalar yerel kültürlerin stereotiplerini takip eder. Bir su yılanı, antropolog Dorothy Eggan tarafından çalışıldığı üzere, Hopi yerlilerinin rüyalarında önemli rol oynamıştır. Örneğin "Ben köyüme doğru gelirim, insanlar korkmuş haldedir. Çocuklar bana doğru koşar ve gölette korkunç bir gürültü çıkaran dört fıt ( 1 . 2 metre) boyunda büyük bir Su Yılanı'nın olduğunu söylerler." Yılanlar ve su yılanları [mitolojik yılanlar] başka kültürlerde de yaygındır. Freud onları erkeğin üreme organının sembolü olarak yorumlamıştır. Bununla birlikte, onun otoriteyi temsil ettiği Hopi mitlerinde Su Yılanı önemli bir rol oynamaktadır. Dramatik ritüeller aracılığıyla görselleştirmeyi kolaylaştıran bu mitler, Hopi çocuklarına öğretilirdi. Bu nedenle, hiçbir kimsenin belirli bir tür rüyayı görmesi gerekli olmadığı halde bu görüntü­ nün Hopi rüyalarında tekrarlandığını görmek hiç şaşırtıcı değildir. Su Yılanı'nın Hopi mitlerinde olduğu gibi Hopi rüyalarında da aynı anlama sahip olduğunu ileri sürmek mümkündür : otorite.7 Rüyaların kültürel anlama sahip olduğu varsayımı Zulu, Ra­ jastan köylüleri, Sao Paulo'daki siyahiler ve Tokyo ile Kentucky öğrencileri üzerine yapılan çalışmalarla teyit edilmiştir.8 Beraber ele alındığında, J. S. Lincoln'un çalışmasının yaptığı gibi, bu çalışmalar rüyaların rüya görenin kültürü tarafından iki yolla şekillendirildiğini ileri sürer. Birincisinde rüya sembolleri verili bir kültürde belirli anlamla­ ra sahip olabilir, tıpkı Hopiler arasında Su Yılanı örneğinde olduğu gibi. Bir kişi bir miti rüyasında gördüğünde,Jung ve takipçilerinin yaptığı gibi, bunun "kolektif bilinç dışının arketipi" olan mitin kendiliğinden bir yeniden yaratma olduğunu sorgulamadan kabul etmemeliyiz. Biz, rüya görenin mitin farkında olup olmadığını 7 8

Eggan (1 966). Carstairs (1957), 89 vd. ; Bastide (1966) ; Griffith v.dğr. (1 958)

41

sorgulayarak işe başlamalıyız. Rüyaların açık içeriğindeki çeşitli­ liklerin önemli olmadığına itiraz edilebilir. Rüyaların sosyolojisi sadece aynı ana temaların veya problemlerin farklı toplumlarda farklı biçimlerde sembolize edildiği sonucuna götürürse yüzeysel­ dir. Rüyaların açık içeriğinin göreceli önemine dair, tarihçilerin karışmaması gereken, bu problem psikologlar arasında tartışmalı bir meseledir. Ancak, özellikle rüya görmenin bir başka dünyayı "görmek" olarak yorumlandığı kültürde, verili bir kültürdeki halk bu kültürün mitlerini rüyalarında görürse, akabinde onların rüya görmesi mitlere inancını pekiştirirse, tarihçilerin bu konuya işaret etmelerine müsaade edilebilir. Mitler rüyaları şekillendirir ; ancak rüyalar da kültürel yeniden üretime ya da sürekliliğe imkan tanıyan bir döngü içerisinde mitleri tasdik eder. İkincisinde, gizli içeriğin de rüya görenin kültürü tarafından kısmen şekillendirildiği iddia edilebilir. Öncekinden daha temel ve daha tartışmalı olan bu tezin kısa bir gerekçelendirilmesi şöyle sürdürülebilir. Rüyalar, rüya görenin stresleri, endişeleri ve çe­ lişkileri ile ilgilidir. Tipik veya tekrarlayan stresler, endişeler ve çelişkiler kültürden kültüre değişir. "Tipik rüyalar"a dair kültür­ ler arası bir çalışma farklı endişe rüyalarının göreceli sıklığının kayda değer biçimde değiştiğini göstermiştir. Örneğin Japonlar saldırıya uğramayı rüyalarında görürken Amerikalılar daha sık randevulara geç kalmayı ve çıplak bulunmayı görmektedir. Bu zıtlık, öteki kanıtların onayladıkları şeyi ileri sürer : Japonlar saldırganlık hakkında daha endişeliyken Amerikalılar dakiklik ve "beden utancı" ile daha çok ilgilidir.9

9

Griffth vd. (1 958).

42

TARİHTE RÜYALAR

Bu bulguların kültür tarihi ile ilgisi nedir? İnsanların geçmişte rüya gördüğü ve bazen onları kaydettiği gerçeği, tarihçilerin onlarla ilgilenmesi için gerekli ; fakat yeterli olmayan bir ko­ şuldu. Eğer rüyalar manasız ise onların daha fazla rüyalar ile ilgilenmesine ihtiyaç yoktur. Eğer rüyaların evrensel anlamı tek anlamları olsaydı, tarihçiler kendi dönemlerinde uçmanın, arayışın veya dişlerin dökülmesine dair rüyaların tekrarlanmasını kayda geçirme konusunda kendilerini sınırlandırabilir ve derhal başka konulara geçebilirlerdi. Bununla birlikte eğer rüyalar, rüya gören kişi hakkında bir şeyler söylerse o zaman tarihçiler onlara daha çok dikkatlerini vermek zorundadır. Freud'un sık sık belirttiği gibi onlar, öteki kaynaklar gibi dikkatle yaklaşılacak potansiyel bir kaynak haline gelir.10 Tarihçiler, kendilerinin rüyanın kendisine değil, en iyi durumda bilinç öncesi veya bilinçli zihin tarafından hatırlama ve yazma sırasında modifıye edilmiş yazılı bir kaydına erişimleri olmadığı gerçeğini daima akıllarında tutmak zorundadır (hafıza problemi için bk. 3. hl.). Ancak böyle "ikincil düşünme" muh­ temelen rüyaların kendisinin yaptığı kadar açıkça rüya görenin karakterini ve problemlerini açığa çıkartır. Tarihçiler de hatırlamak zorundadırlar ki, psikanalistlerin aksine, kendilerinin rüya gören ile rüyanın kendisi arasındaki ilişkilere, analistleri bir mekanik şifre çözmekten sakındıran ve rüya sembollerini rüya gören için ne anlama geldiğini keşfetme­ lerine yardımcı olmalarını sağlayan ilişkilere erişimleri yoktur. Tarihçilerin yapabileceği şey, aynı kişinin bir dizi rüyası ile uğ­ raşmak ve her birini ötekiler açısından yorumlamaktır. Örneğin İsveçli teolog Emmanuel Swedenborg tek bir yılda, 1 7 44'te, yüz elliden fazla rüyayı kayda geçirdi. 11 Bunun gibi tercih edilebilir 10 Freud (1 929). 11 Freud (1 929).

43

durumlarda rüyalar, biyografi yazarlarına başka araçlarla elde edemeyecekleri bir kanıt sağlar. Eğer yukarıda tartıştığımız gibi rüyalar kişisel ve evrensel düzeyin yanı sıra kültürel bir düzeye de sahip ise tarihçiler için daha fazla heyecan verici olasılıklar açığa çıkar. İlk olarak rüyaların açık içeriğindeki değişimler üzerine çalışmalar, zamanında psi­ kolojik olarak etkili olan mitlerde ve görüntülerdeki değişimleri açıklamalıdır (sadece sirkülasyonda olan mitlerin aksine). İkinci olarak rüyalar şakalar gibi (ileride 5 . hl.) yasaklanmış veya bas­ tırılmış olanla dolaylı olarak ilgilenir ve bu periyottan periyoda değişir. Bastırılmış arzular, endişeler ve çatışmaların, dolayısıyla zamanla değişmesi gereken rüyaların örtük içeriğinde ifadesini bulması muhtemeldir ve bunlar baskının tarihinin yeniden inşa­ sında tarihçilere yardımcı olabilir. Bununla birlikte son zamanlara kadar rüyaları kanıt olarak ciddiye almaya hazır tarihçiler pek nadir idi. Örneğin 1 6231 643 yılları arasında otuz kadar rüyayı kaydeden Başpiskopos William Laud vakasını ele alalım. Onun biyografi yazarlarından biri olan W. H. Hutton 1 895'te, Laud'un "kendisi uykudayken ona gelen ilginç -ciddiye alınmayacak- vizyonlar" ı kaydettiği "tuhaf mizac"a atıf yaptı. C. V. Wedgwood, Strafford (1 935) adlı eserinde Laud'un "çok büyük öneme sahipmiş gibi en budalaca rüyaları kaydettiğini" yazarak daha fazla dışlayıcı oldu. Diğer yandan Laud'un en son biyografi yazarı, Başpiskopos' un zihninin durumunun delili olarak rüyaları kullanmaktadır. 12 Ötekilerinde olduğu gibi bu alanda da öncü bir tarihçi olan Antik Yunanların rüyaları hakkında yazan klasik bilgin E. R. Dodds idi. 13 O, rüyaların kendisinden çok Grek rüyasının yo­ rumuyla (örneğin Artemidorus) ilgiliydi. Ancak o, kalıplaşmış rüyaları kültürel açıdan ve ayrıca "istihare"nin, bir başka deyiş12 Carlton (1 987), 56, 144-5, 148-53. 13 Dodds (195 1 ) ; krş. Dodds (1 965) ile Miller (1 994).

44 ;� "::i "::i ı­

·v;. w I..> z

z ·� ·o:



c::

:::J

!::::i

:::J �

le, kutsal bir mekanda rüya görenin ne yapacağını tavsiye eden bir kehanet rüyası görmek için uyumanın kültürel pratiğini, Ojibwaların rüya orucundan farklı olmayan bir pratiği, tartıştı. Ortaçağ tarihçileri arasında Jacques Le Goff, rüya görmeye özel bir ilgi gösterdi.14 Erken modern dönem tarihçileri de aynı yönde hareket eder.15 Tıpkı 1 9 ve 20. yüzyıl tarihçileri gibi. Örneğin Alain Besançon, bir kültürün rüyalarının bir bireyin rüyaları gibi yorumlanabileceği ve yorumlanması gerektiğini tartıştı. Ve o, Puşkin'in Yüzbaşının Kızı'ndaki Grinev'in ve Suç ve Ceza'daki Raskolnikov'un rüyalarındaki gibi, Rus edebiyatında rüyaların analizini takdim etmiştir.16 Şimdi de bazı erken modern dönem örneklerini inceleyelim. 1 6 ve 1 7 . yüzyıl Avrupası'nda, antikite ve Ortaçağ'da olduğu gibi, rüyalar gelecek hakkında açığa kavuşturduğu şeyler için ciddiye alınırlardı. Rüya tabiri el kitapları yaygındı ve istihareye eşdeğer, özellikle mezarlıklarda uyuma ve İncil'i yastığının altı­ na koyarak yatma gibi pratikler vardı. 17 Lincoln'un tasnifi takip edilirse aşağıdaki örnekler iki gruba ayrılır. İlk olarak "bireysel" ve sonra "kültür kalıbı rüyaları". BİREYSEL RÜYALAR

1 1 Kasım 1 689'da Faris Gazette, XIV. Louis'nin rüyasını yorum­ lamak için 20.000 Louis parası ödül teklif etti (Firavun'un huzu­ runa başarılı bir Yusuf'un çıkıp çıkmadığı bilinmemektedir). Bu meydan okumaya cevap vermekten kaçınmak zavallılık olurdu, ancak münferit rüyaları yanlış yorumlama tehlikesi apaçıktır. Rüya dizileri üzerine yoğunlaşmak daha iyidir. 1 7 . yüzyılda rüya dizileri en az üç İngiliz (Elias Ashmole, Ralph Josselin ve William Laud) ve Atlantik'in ötesinde New 14 15 16 17

Le Goff (1 983, 1 984) ; krş. Duttan (1994). Macfarlane (1 970} ; Kagan (1 990}. Besançon (1971 ); Koselleck (1 979} ; Theweleit (1 977). Cardano (1 557), hl. 44.

45

Englandlı Samuel Sewall tarafından kaydedildi.18 Bu dört isim, rüyalarından 120 tanesini kayıt altına aldı (Ashmole 42, Josselin ve Laud 3 1 'er ve Sewall 1 6). Bu örnek, pek tabii ki bütün bir kültürün (veya iki bağlantılı kültürün) rüyalarının analizi için gülünç denecek kadar küçüktür. Ancak en azından yöntemin ana problemlerini aydınlatmak için yeterli olabilir. Rüyaların kültürel anlamlarına dair bir çalışmada başka analiz seviyeleri olduğunu ve bu dört şahsın rüyalarının kendi özel yaşamları ve problemleriyle ilişkili olduğunu unutmamak gerekir. Bu neden­ le birkaç biyografik detay gereklidir. Grubun en yaşlısı İngiliz Kilisesi Başpiskoposu William Laud ( 1 5 73-1 645), 1 623- 1 628 yılları arasında, elli yaşlarında iken, rüyalarının çoğunu kaydetti. Çağdaşları onun iktidarda olduğu zamanki "küstahça gururunu" ; kilise ve devlette otorite, itaat ve disiplindeki ısrarını belirtmiş­ lerdi. Sıradan bir ailenin çocuğu olarak doğduğundan dolayı o, aşağılık kompleksinin klasik bir vakası olarak görülmektedir. O, başarılı bir Readingli kumaş tüccarının çocuğuydu ; ancak bu, kendisinin içine girdiği çevrede siyasi rakiplerinin sık sık dalga geçtiği sıradan bir kökendi. Laud'un iktidarda iken bile kendisini güvensiz hissettiğini bazı rüyaları ileri sürer. Düşmanları onun Kral 1. Charles'a yakın olduğunu düşünürlerdi. Ancak o, "Kral'ın bana gücendiğini, benimle ilişkisini kestiğini ve bana hiçbir ge­ rekçe belirtmediğini rüyamda gördüm" demiştir. Daha canlı bir biçimde, "ben ona bir içecek getirdim; fakat bu onu memnun etmedi. Ona gümüş bir kapta biraz daha getirdim. Bunun üzerine Majesteleri, 'benim daima cam bardaktan içtiğimi biliyorsun"' dedi. Profesyonel bir astrolog olan Elias Ashmole ( 1 6 1 7-1 692) yirmili yaşların sonlarında ve otuzlu yaşların başlarında iken, 1 645 ile 1 650 yılları arasında, rüyalarını kaydetti. 1 647'den itibaren, 1 649'da kendisinin ikinci eşi olacak olan kadın ile çıkıyordu ve pek çok rüyası bu ilişkiyle ilgiliydi. Essexli bir rahip olan Ralph 1 8 Ashmole (1 966) ; Josselin (1 976) ; Laud (1 847-60) ; Sewall (1878).

46 ;� '::::i '::::i ı­

·v;. w

u. z ·:z ·:z: ·a:



ı:ı:: ::::::ı



::::::ı ::.::

Josselin (1 6 1 7- 1 6 83), bu dört kişi arasında seçkin bir kariyere sahip olmayan tek kişiydi. O, çoğu rüyasını 1 650'lerde, otuzlu yaşlarında ve kırklı yaşlarının başında kaydetti. Grubun en genci ve aynı zamanda tek Amerikalısı olan Samuel Sewall (1 652-1730) bir yargıç idi. Kaydettiği on altı rüya, ilk evliliğinden hemen öncesinden başlayarak, 1 6 75- 1 7 1 9 yıllarını kapsayan uzun bir süreye yayılmıştır. Bu yüz yirmi rüyanın açık içeriğini tahlil etmek için kategori­ leri veya temaları ayırt etmek gerekir. İdeal olarak bu kategorilerin sadece tahlil edilen rüyalara uygun olması değil, aynı zamanda öteki kültürlerin rüyaları ile karşılaştırma yapmaya da açık olması gerekir. Bu kategorileri belirlemek kolay değildir. 1 940'ların sonlarında Calvin Hall tarafından yapılan 10.000 Amerikan rüya­ sının içerik analizi, rüyaları 1) ortamlara 2) karakterlere 3) eyleme 4) karakterlerin etkileşimine ve 5) rüya görenin hissettiği duy­ guya göre gruplandırdı. Eğer, analist bir anketten yararlanıyorsa bu mükemmeldir. Ancak, bizim rüya gören dört kişimiz bu beş kategori altındaki bilgiyi genellikle sağlamamaktadır. 19 Buna karşın, Dorothy Eggan'ın Hopi rüyalarının analizinde, aşağıda görüldüğü gibi, daha somut yedi kategoriyi kullandı : 1) güvenlik 2) eziyet ve çatışma 3) fiziksel tehlike 4) heteroseksüel öğeler 5) ekinler ve çiftlik hayvanları 6) su ve 7) din.20 Bunlar, Hopi rüyaları üzerine çalışmak için en faydalı kategoriler olabilir. An­ cak, su ve ekinler, burada rüyalarda göz önünde bulundurulacak tekrarlayan temalar değildir. Kültürler arası bir kategoriler kümesi oluşturuluncaya kadar (Eggan'ınki gibi) en azından incelenen kül­ türlere uygulanacak kategorilerle çalışmak, karşılaştırma yapmayı daha da zorlaştırmak pahasına, en uygunu olarak gözükmektedir. 17. yüzyıl vakalarımızda en sık tekrarlananlar 1) ölüm ve gö­ mülme 2) kilise 3) krallar 4) savaşlar 5) siyaset ve 6) rüya görenin 19 Hail (1951). 20 Eggan (1 952).

47

veya onunla ilişkili bir şeyin yaralanması temalarıdır. Bu temalar, Hail tarafından 20. yüzyıl Amerikan rüyalarında bulunan merkezi temalarla güçlü bir karşıtlık içindedir. Her ne kadar dokuz tanesi rüya görenlerin biri olan Elias Ashmole'dan gelse de yüz yirmi örneklemimiz içinde on dokuz tane ölüm ve gömülme rüyası vardır. Üç örnek rüya görenin karı­ sının ölümüne, üç örnek yakın akrabanın (anne, baba ve çocuklar) ölümüne ve dört örnek de rüya görenin kendisinin ölümüne gönderme yapar. Hem Josselin hem Sewall, mahkemeye çıkarıl­ dıklarını ve ölüme mahkum edildiklerini ; buna karşın Ashmole gerçekte başının kesildiğini (bir başka vakada zehirlendiğini) gördü. Enteresandır ki dört kişiden bu tür bir rüya görmemiş tek kişi olan William Laud, gerçek hayatta ölüme mahkum edilmiş ve idam edilmiştir. Ayrıca mezar, türbe, anıt veya gömülmeye atıf yapan beş örnek vardır. Bu kaygının aksine gömülme teması 1 940'larda Hall'un analizinde bahsedilecek kadar önemli değildi. 1 7. yüzyıl İngilizleri 20. yüzyıl Amerikalılarından ölüm hakkında daha en­ dişeliymiş gibi görünüyor. Bu endişe, onların daha düşük yaşam beklentisini yansıtmaktaydı. Eğer 1 7. yüzyıl insanları bizden daha fazla gömülme ve türbeler hakkında rüya görmüşse bu kesinlikle hayatlarına yerleştirilmiş ölümün kamusal ve törensel yönlerindeki daha büyük vurgu ile ilgilidir. İkinci kategorimize gelirsek (sıklık sıralamasını izleyerek), örneklemde on dört kilise rüyası vardır. Altısı kilise veya kilise av­ lusu, sekizi ise din adamları ve öte dünya işleri ile ilgiliydi. Hall'un 20. yüzyıl rüyalarının analizinde kilise ortamı o kadar nadirdir ki (barlarla birlikte) "muhtelif" kategorisine dahil edilmiştir. Bu, iki yüzyıl arasındaki diğer bir karşıtlığı açığa çıkarır. Kilise hakkındaki on dört rüyadan -Ashmole'un Litchfield Minster'da olduğunu rüyasında görmesi hariç- on üçünün iki din adamımız­ dan geldiğini ve kiliseye karşı genel tavırlar hakkında sonuçlar

48

çıkarmada dikkatli olmamız gerektiğini akılda bulundurmak icap eder. Aslında bir insan, kiliseleri din adamlarının işyerleri olarak görebilir. Ancak, Birleşik Devletler'de 1 940'larda birinin, işyerini rüyasında görmesi sıra dışıydı. Bu yüzden, yüzyıllar arasındaki zıtlık devam etmektedir. Bir kurum olarak kiliseye dair sekiz rüyaya gelince, her iki Anglikan din adamının uykularında Roma'nın cazibesine kapıl­ dıkları kaydedilmeye değerdir. Laud kendisini rüyasında "Roma Kilisesi'yle uzlaştığını" ve bunun için suçluluk hissettiğini ve İngiltere Kilisesi' ne af dilemeye gittiğini gördü. Josselin'e gelin­ ce, Papa'yla tanışık olduğunu rüyasında gördü. Pek tabii ki, bu rüyaları yorumlamanın basit bir dilek gerçekleştirilmesinden, ki bu Laud'un örneğinde çok mantıksız değildi, uyanma saatlerinde Roma'ya karşı düşmanlığın telafi edilmesine kadar pek çok yolu vardır. Hem Laud'un hem Josselin'in "klasik" din adamı rüyası olarak adlandırılabilecek şeyin versiyonlarını kaydetmiş oldukla­ rını keşfetmek ilgi çekicidir. Laud bir düğün merasiminde görev yaparken kitabında "evlilik hükmünü bulamadığını" rüyasında gördü. Buna karşın, Josselin ayini yönettiğinde "mezmurları oku­ yamadığını veya söyleyemediğini" yahut İncil'ini bulamadığını rüyasında gördü. Yine Laud, "cübbemi çıkardım ve onu tekrar giymek zorunda kaldığım zaman arayıp bulamadım" şeklinde rüya gördü. Farklı meslekten insanlar arasında bu tür endişe rü­ yalarının bir sosyolojisine girişmek ilginç olabilir. Kiliseyle ilgili on dört rüyanın yanı sıra doğaüstü ile daha fazla ilgili üç rüya vardı. Laud ve Sewall İsa Mesih'i ve ayrıca Sewall göğe yüksel­ diğini rüyasında gördü. Üçüncü kategoriye gelince, sekiz tane (biri 1. James'a, altısı 1. Charles'a ve biri de il. Charles'a ait) kral rüyası buluruz. Pek tabii ki Freud'u takip eden psikanalistler için rüyada bir kralı görmenin rüya görenin babasını sembolize ettiğini iddia etmek yaygındır. Bununla birlikte, hayal gücü zayıf olan bir tarihçi olarak, ben

49

örneklemde, en azından bir seviyede ve bazı durumlarda "kral"ın kral demek olduğuna ikna oldum. Ne de olsa kralı en fazla (dört defa) rüyasında gören Laud, 1. Charles ile görüşmüş ve konuşmuş­ tur. Ashmole 1 945-46'da, bir başka deyişle İç Savaş'ın zirvesinde, üç kez kralı rüyasında gördü. Josselin, il. Charles'ın tahttan in­ dirildiğini rüyasında gördü. Diğer taraftan Sewall, Amerika'dan uzakta, dört kişi arasında bir kral rüyası görmeyen tek kişiydi. Kral hakkındaki bu husus, 1 8 ile 20. yüzyıllar arasındaki daha genel bir zıtlığın özel bir durumudur. Burada çalışılan rüyaların on yedisi (yaklaşık %14'ü) bu kategoriye girmesine karşın, Cal­ vin Hall, derlediği rüyaların sadece % 1 'inin, kendi deyimiyle, "ünlü veya önde gelen halk fıgürlerin"e ait olduğunu bulmuş­ tur. Bir kez daha, dört rüya görenimiz arasındaki farklılıklar açıktır. Halk figürlerinin on yedi rüyasından dokuzunun mü­ sebbibi olan Laud, onların bazılarını çok iyi biliyordu. Örneğin, Buckingham Dükü yakın bir dostu idi ve Lincoln Psikopusu ise kişisel düşmanı idi. Bununla beraber, hiçbir meşhur arkadaşı veya tanıdığı bulunmayan Josselin, II. Charles'ın yanı sıra Papa'yı, Oliver Cromwell'i ve Sekreter Thurlow'u da rüyasında gördü. Benzer şekilde, Sweedenborg, Kral XII. Charles' ı, Prusya kralını, Fransa kralını, Polonya kralını ve Çar'ı rüyasında gördü.21 1 7 . ile 20. yüzyıl arasında benzer bir çelişki, dördüncü kategorideki -savaşlar- sekiz rüyadan ortaya çıkar. Laud bu tür hiçbir rüya kaydetmemiştir. Ancak Ashmole, 1. Charles'ın Oxford'un dışına doğru askeri düzende yürüdüğünü ve kralın kuşatıldığını ;Josse­ lin, yenilen İskoçları, Fransa'da bir İngiliz ordusunu ve iç savaşı ; Sewall Fransızları (iki defa) ve kendi deyimiyle "askeri bir alev"i bir defa rüyasında gördü. Diğer sekiz rüya, siyasetle ilgiliydi. Örneğin, bir keresinde Laud parlamentoyu rüyasında gördü ; buna karşın (bir parlamento üyesi 2 1 Swedenborg {1 744), 1-2 Apr., 1 9-20 Apr., 24-25 Apr., 28-29 Apr., 16-17 Sept., 1 7- 1 8 Sept. , 6-7 Oct., 20-2 1 Oct.

::ıc C:





)> ::ıc

z

" C:

!::j

C: ::ıc



::ıc :c·

50

olmayan) Josselin, onu iki defa rüyasında gördü. Ashmole Negatif Yemin ettiğini ve Sewall, Lord Mayor seçildiğini rüyasında gördü. Bunun aksine, Nazi dönemi sırasında bir Alman rüyaları çalışması, aksi sonuçlara ulaşmış olmasına karşın Hall, kendi örnekleminde rüyaların "hali hazırdaki olaylar hakkında söyleyecek çok az ya da hiçbir şeyi" olmadığını buldu.22 Bu çelişki nasıl açıklanabilir? 1 7. yüzyıldaki savaş ve siyaset ile ilgili on altı rüyadan on biri, insanların politik meseleler hakkında normalden daha endişeli olmalarının beklenebildiği iç savaş ve öteki çatışmalar dönemine tekabül eden 1 642-1 655 arasına tarihlenir. Ancak Hall, örnekle­ miniJaponya'ya atom bombasının atıldığı esnada Amerikalılardan, onların rüyaları üzerine çok etki yapmaksızın, aldı. Onun vardığı sonuç, politik endişenin "ne çok derine indiği ne de bizim için duygusal olarak çok gerekli olduğu" yönündeydi. 1 7. yüzyıl için tam karşıt sonuç uygun görünür. Politik rüyaların göreceli sıklığı politik ilginin derine gittiğini ve aynı zamanda -Hall' un kullanışlı deyimine göre- onun duygusal olarak ilişkili olduğunu gösterir. Onun tam olarak ne kadar derin ve bağlantılı olduğunu söy­ lemek tabii ki mümkün değildir. Belki de 17. yüzyılda bu rüya görenler, kişisel endişelerini sembolize etmek için politik olaylar ve figürlerden yararlanıyorlardı. Açık içeriği gizli içerikten ayırt etme problemine, Laud'un rüyalarındaki "kral"la gerçekte 1 . Charles'ın kastedilip edilmediği problemine, döndük. Ancak, eğer 1 7. yüzyıl rüya görenleri onların kişisel endişelerini politik imajlarla sembolize etmeleri 20. yüzyıldakilerden daha muhtemel idiyse, bu gerçek bize zaten 1 7. yüzyılda politikanın duygusal bağı hakkında bir şeyler söyler. Benzer bir nokta, din için de geçerli olabilir. Bir Kilise veya Mesih rüyası, örtük bir kişisel anlama sahip olsa bile Hıristiyanlığın duygusal bağının delili olarak kalır. Birincisiyle örtüşen altı kategorimizden sonuncusu, örnek­ lemdeki sekiz rüyada meydana gelen rüya görenin rüyalarında 22 Beradt (1 966).

51

yaralanmasına dairdir. Laud iki kez dişlerinin döküldüğünü gördü. Dişlerin kaybına dair rüyalar, antropologların tanıklık ettiği ve Artemidorus'tan itibaren rüya kitapları incelemesinin onaylayaca­ ğı üzere, birçok kültürde yaygındır. Rüya kitapları, genellikle bu rüyanın bir akrabanın kaybına işaret ettiğini söyler. Öte yandan Freud, dişleri üreme organının sembolü olarak kabul etti. Buna karşın, bazı yakın dönem psikanalistleri bu rüyayı saldırganlığa karşı savunmasızlığın bir ifadesi olarak yorumladılar. Her iki durum da güç veya iktidarın bir kaybını ihtiva eder. Yaralanmanın diğer rüyalarına gelince, Ashmole kelleştiğini, ellerinin çürüdüğünü ve kafasının kesildiğini rüyasında gördü. Buna karşın Josselin ve Sewall, zaten ifade edildiği gibi, ölüme mahkum edildiklerini rüyalarında gördüler. Laud eski koleji ve kendisinin kısmen yeniden inşa ettiği Oxford St. John Koleji'nin hasara uğradığını rüyasında gördü. Yaralanma kategorisi, Hall'un analizinde hiçbir şekilde yer bulmaz. Bu yüzden, yapılabilecek tek kıyaslama, oldukça belirsizdir ki bu da iki örnekteki hoş ve nahoş rüyaların orantısıdır. Hall örneklemindeki rüyaların %64'ünün nahoş duygular olduğunu iddia etti : Korku, kızgınlık ve üzüntü baskın duygulardı. 1 7. yüzyıl örnekleminde, rüyaların yarısını "hoş" veya "nahoş" kategorisine yerleştirmek zordur. Kalan rüyalardan yaklaşık %70'i nahoş idi. Örneklemin sınırlı­ lığı göz önüne alınırsa, %70 ile %64 arasındaki fark çok ciddiye alınmamalıdır. Bir başka ifadeyle, bu rüyaların kanıtları endişeleri oldukça farklı olmasına rağmen, 1 7. yüzyıl insanlarının modern insanlardan daha fazla veya daha az endişeli olduklarını göstermek için kullanılamaz.

52

KÜLTÜR KALIBI RÜYALAR!

Yukarıda tartışılan 120 rüya, Lincoln'ün rüya görenin kültürün­ den öğeler taşıyan "bireysel" rüyalar kategorisine aittir. Lincoln'ün Ojibwa erkeklerinin rüyaları kadar stereotipli olan "kültür ka­ lıbı" rüyaları dediği şeyi, erken modern Avrupa'da tanımlamak da mümkün olabilir. Kaydedilmiş çok sayıda rüyanın bu açıdan yorumlanmaları uygundur. Örneğin : 1 525 yılında, Whitsuntide'dan sonra, çarşambayı perşembeye bağ­ layan gece uykumda bu vizyonu gördüm. Gökyüzünden çok sayıda su dökülüyordu ve ilki büyük bir şiddetle ve muazzam bir gürül­ tüyle benden 4 mil (yaklaşık 6.5 km.) uzağa çarptı. Ve tüm araziyi su içinde bıraktı. O kadar korkmuştum ki öteki sular dökülmeden uykudan uyandım.

Metninin yanına "büyük sular"ın bir resmini çizen kişi, Alb­ recht Durer'in ta kendisiydi. Alman Köylü Savaşı sırasında meyda­ na gelen yıkımların bir rüyasıyla karşılaşmak hiç şaşırtıcı değildir. Ne de Hıristiyan geleneği göz önüne alındığında, rüya görenin yıkımı sel ile sembolize ettiğini, özellikle de sağanak yağışlar döneminde, görmek tuhaftır. Almanya'da bu dönemde dolaşımda olan bu tür felaketleri tahmin eden çok sayıda metin vardı. 23 Kültürel olarak stereotipli bir rüyanın ikinci bir canlı örneği, 16. yüzyılın bir başka sanatçısı olan Benvenuto Cellini tarafından tedarik edilmişti. Otobiyografisine göre (hl. 1 , s. 89), Cellini ciddi bir şekilde hasta iken rüyasında "korkunç bir yaşlı adamın yatağımın başında göründüğünü ve beni kocaman teknesine zorla sürüklemeye çalıştığını" gördüğünü söyledi. Cellini direndi ve hastalığından kurtuldu. Hikayenin enteresan bir özelliği anlatıcının yaşlı ada­ mı isimlendirmemesidir. Ancak o, Charon'dan başka kim olabilir ki? Bizim, (Lucian ve onun son dönem taklitçilerine olmasa bile) Dante'ye ve Michelangelo'nun (onun hakkında yazdığı hastalık döneminde olmasa bile, lSSO'de yazdığı vakitlerde var olan) Last 23 Dürer (1 956), 214.

53

judgement'ındaki (Hesap Günü) Charon figürüne aşina olan bir İtal­ yan Rönesans sanatçısına Charon'un görünmesini açıklamak için bir arketipler teorisine başvurma ihtiyacımız yoktur. Erken modern dönem için iyi belgelenmiş ; ancak sık sık ta­ rihçileri şaşırtmış olan iki fenomenin, dini vizyonlar ve cadılar ayininin, kültürel olarak stereotipli rüyalar açısından açıklana­ bileceği de ileri sürülebilir. Bu deneme ilk yayımlandığından beri, tarihçiler vizyonlar üzerine bazı büyüleyici araştırmalar yapmışlardır. 24 Bunlardan bu bölüm ile en çok ilgili olanı David Blackbourn'unkidir. Onun kitabı tek bir hikaye üzerine, Bakire Meryem' in Bismarck zama­ nında Marpingen köyünde bazı çocuklara ve ardından "Alman Lourdes" hacılarına görünmesi üzerine yoğunlaşır. Ancak yazar, 1 789'dan sonra meydana gelen Bakire Meryem "vizyonlarının büyük dalgası"na dair olan, bu hikayeyi çok daha geniş bir bağlama yerleştirmiştir. Blackbourn bu dalgayı sadece dini terimlerle (po­ püler Katoliklik' in "Meryernileştirilmesi" ile) değil, aynı zamanda Bismarck'ın Katolik Kilisesi'nin kampanyası da dahil olmak üzere savaş ve politik çalkantılar ile açıklar. Blackbourn'un vizyonlar ve politik çalkantı arasındaki bağ­ lantıya dair görüşü (o zaman Bohemia Krallığının parçası olan) Silezya'da, Otuz Yıl Savaşlarının bölgede alevlendiği ve dünyanın sonunun çok yakın olduğu inancının alışılmadık biçimde yaygın olduğu bir zaman dilimi olan 1 7. yüzyılın başlarından ortalarına kadar, vizyonlar "epidemik"i olarak adlandırılabilecek şey ta­ rafından tasdik edilmiştir.25 Mikulas Drabic, Christoph Kotter, Christiana Poniatowska ve Stephan Melisch de bu vizyonerlere dahildir. 26 Bu "ilhamlara" dair metinler pek çok dilde ortaya çıktı; 24 Christian (1981); Dinzelbacher (198 1 ) ; Gurevich (1 984) ; Kagan (1 990) ; Sallmann (1 992) ; Blackbourn (1 993). 25 Haase (1 933). 26 Benz (1 969), 300 vd., 460 vd., Kotter üzerine 501 vd., 1 13 vd., 145 vd., 1 7 1 vd., 300 vd., Poniatowska üzerine 599 vd.

54 ;c; '::::i '::::i ı­

·v;. w u. z

:�

:c

·o::



o::: ::::>

!:i

::::> :=.::

ancak muhtemelen en yaygın geçerliliği meşhur Çek bilgin Jan Amos Comenius tarafından yapılan Drabic ve Kotter'in vizyon­ larının Latince çevirilerinin sonucu olarak kazandı. Aşağıdakiler Melisch'e odaklanacaktır. Onun ilhamlarından bir örnek şöyledir : Ben doğudan gelen, her biri büyük bir dişe sahip olan kırmızı tilkiler gördüm. Ve tilkilerin kendisinden dolayı kaçıştıkları altın sarısı bir aslan yeşil bir yerde duruyordu. Ansızın siyah demir bir kıhç ile kızgın bir adam alev gibi geldi ve karşısında güneş gibi parlayan, şimşek gibi bir kılıca sahip bir adam. Bu ikisinin arasında öyle bir kavga oldu ki binlerce insan orada öldü, onlardan ancak birkaçı hayatta kalabildi. İkisinin arasında beyaz bir kartal duruyordu . . . Ben güneş gibi parlayan adamın beyaz kartalın kafasını kestiğini ve kafanın taç ile kuzeye, bedeninin kırmızı bir kartala ve kanatlarının ise doğuya bırakıldığını gördüm. 27

Bu vizyon, 1 65 6 yılına tarihlenir ve temayı, yüklenen yo­ rumlar olmaksızın dahi, Polonyalıların hala "Felaket" (Deluge) olarak tanımladığı bir dönem olan Polonya'nın Rus, İsveç ve Prusya kuvvetleri tarafından 1 654'ten itibaren işgali ve bölünmesi olarak tanımlamak zor değildir. Bu vizyon, tonu itibarıyla apo­ kaliptik olarak tanımlanabilir ve Melisçh'in vizyonlarının çoğu gerçekten Apokalipse'yi yansıtır. "Babil canavarı"na, Kuzu'ya, kitaba, mühürlere, bir zamana, zamanlara ve zamanın çeyreğine referanslar vardır. Vahiyden gelmeyen imajlar Polonya kartalı, İsveç aslanı gibi asil hayvanlardan gelmektedir. Bir başka deyişle, Melisch'in vizyonlarının edebi ve görsel kaynakları vardır ve aynısı yukarıda zikredilen diğer vizyonerler için de geçerlidir. Vizyonların "ikonografisi" diye isimlendirebileceğimiz konu daha detaylı çalışmayı hakkeder.28 Vizyonların tamamının, Francisco de �evedo'nun Suenos ve Johan Kepler' in Somnium'unun 1 7. yüzyıl meşhur örnekleri 27 Melisch (1 659), n. XV; çeviri 2. bs. (1 663), n. 4. 28 Krş. Benz (1969), 3 1 1 -410.

55

olduğu, iyi bilinen edebi bir tür olarak sınıflandırılabilecek bilinçli uydurmalar olduğu sonucuna varmak doğal görünebilir. Vizyon­ ların art arda okunduğunda rüya izlenimi vermedikleri gerçeği bu sonucu destekler. Onlar çok uyumludur. Onlar konuyu veya manzarayı, rüyaların sık sık yaptığı gibi değiştirmezler ve onların politik veya dini anlamı tutarlı ve açıktır. Onlar alegoriler gibi okunur ve bazıları, rüyanın ne anlama geldiğini sorup tamamını açıklatarak, rüya görenin edebi hünerini bile kullanır. Ancak, bu argümanda dolaylı olan, eleştiriye açık bir diko­ tomidir. Varsayım, verilen bir metnin ya bir rüyanın doğru bir transkripti ya da rüya formunda ifade edilen edebi bir taşkınlık olmasıdır. Ancak, kültür kalıbı rüyalarının keşfi bunun yanlış bir dikotomi olduğunu ileri sürer. Melisch ve öteki vizyoner­ ler, vahyi dikkatle incelediler ve vahiy onlar için çok büyük bir anlama sahipti. Fransız Kalvinist pastör Moise Amyraut onların çalışmalarını, kitabi (biblica0 kehanetlerden elde edilen imajların "onların zihinlerinde çizildiğini" {.peintes dans l'esprit) tartışarak ve bu imajları zihinlerinde çizmedikleri zaman gerçek vizyonlara sahip olduklarına ikna ederek, onlara karşı kullandı. 29 Bu, kesin bir yorumdur; fakat "gerçek" bir vizyon ile sahtesi arasındaki keskin bir ayrım sadece teolojik temeller üzerinde gerekçelendirilebilir. St. John Apokalipses'ini okumanın bazı insanlarda apokaliptik rüyalar üretmesi muhtemeldir. Hem Ralph Josselin hem Emma­ nuel Swedenborg bu türün rüyalarını günlüklerinde kaydettiler. Örneğin Josselin kara bir bulutu bir adamın bindiği bir geyik şeklinde rüyasında gördü. Onun karısı gökyüzünün alevlendi­ ğini, "alevlerin korkunç ötesi olduğunu" ve "üç dumanın yer yüzünden sütunlar gibi çıktığını" rüyasında gördü. Uyandığında ayet 1 9/3'ü düşündü.30 Benzer şekilde, Swedenborg bir keresinde büyük bir hayvanın çenesine bir kılıç attığını rüyasında gördü ve 29 Amyraut (1 665). 30 Josselin (1 976).

56 ;c; '::::i '::::i ı-

·ınu. z

:� ::ı::

·a:



c:: :::ı

!:i

:::ı ::.:

"gündüz Apoka lipse 'deki kadın ve ejderha hakkında düşündüğü­ nü" kaydetti.31 Bir Freudcu, şüphesiz, Swedenborg'un rüyasını oldukça farklı bir biçimde yorumlardı ve böyle yaparak haklı da olabilirdi. Ancak bu, rüyanın kültürel bileşenini görmemizi engellememelidir. Tıpkı Hopi ve Ojibva gibi, Swedenborg kendi kültürünün ana mitlerinden birini rüyasında görüyordu. Bu benzetmeler, pek tabii ki doğrulanamaz veya yanlışlanamaz olanı, yani Melisch'in ve ötekilerin "ilhamlar"ının edebi kaynaklar tarafından güdülenen, edebi modeller açısından yorumlanan ve nihayetinde üzerinde düşünülen ve basım için daha uyumlu hale getirilen rüya tecrübeleri olduğunu ileri sürer. Örneğin, John Bunyan'ın Grace Abounding'i gibi bazı 1 7. yüzyıl otobiyografile­ rini bir paralel çizmek aydınlatıcı olabilir. Bu çalışmanın, Aziz Pavlus gibi, edebi kaynakları olduğu ve dönemin pek çok manevi otobiyografisinde bulunabildiği gibi, günahkarlıktan hidayete bir gelişim seyri izlediği gösterilmiştir. Bu yüzden, onu Bunyan'ın hayatının tamamen doğru bir hikayesi olarak kabul etmek akıl­ sızlık olacaktır. Bununla birlikte, metni sadece kurgu olarak kabul etmek aynı ölçüde akılsızlıktır. Onun kültürel şemalar ve stereotipler açısından algılanan ve düzenlenen gerçek tecrübelerin bir hikayesi olması daha muhtemeldir (ileride s. 69). 32 Benzer bir yaklaşım, iyi bilinen daha az bir Ortodoks vizyonlar serisini, "cadılar ayini"ne dair vizyonları, anlamamıza yardımcı olabilir. İyi bilindiği üzere, erken modern Avrupa'da [cadılıkla) suçlananların şeytanın yönettiği gece festivallerine ve danslara uçtuğunu itiraf ettikleri pek çok mahkeme vardı. Bu itirafların yorumu geçmişte olduğu gibi bugün de tartışmalıdır.33 Cadılık üstüne eser yazanlar, cadıların ayinlerine "bedenen" mi yoksa "ruhen" mi gittiklerini detaylıca tartıştılar. iddialardan biri, cadı31 Swedenborg (1 744). 32 Tindall (1 934). 33 Ginzburg (1 990) ; Muchembled (1 990).

57

ların gittiklerini görmeleriydi. Bu iddiayla ilgili problem, İtalyan doktor Girolamo Cardano'nun belirttiği gibi, farklı insanların aynı rüyayı gördüğünün ima edilmesi idi ki bu, tecrübeye aykırı görünüyordu.34 Cardano'nun itirazını antropologlar yanıtladı. Ayin rüyası, eğer bir rüyaysa, Ojibwa ergenlik rüyasından daha fazla stereotipli değildir. Cadıların kullandığı varsayılan kötü üne sahip merhem uyuşturucu içerdiyse, pek çok defa ileri sürüldüğü gibi, bu sözde cadıların uçmayı rüyalarında nasıl gördüğünü açıklardı. 35 Suçlananların, soruşturma sırasında rüyalarını detaylandır­ dıkları veya soruşturmacıların istediğini düşündükleri şekilde yorumlamaları pek tabii ki olası ve hatta kuvvetle muhtemeldir. Soruşturmacıları tatmin etmek için ayinin bütün hikayesini uy­ durmaları daha az olasıdır. Çünkü bazı durumlarda en azından onların hikayesi soruşturmacıların beklentilerine aykırı düşer. Soruşturmacıları şaşırtan itirafların bilinen en iyi örnekleri, Carlo Ginzburg'un Friuli bölgesinden sözde "iyi yürüyüşçüler" veya benandanti hakkındaki meşhur çalışmasında tartışılanlardır.36 Pi­ ero Gasparutto, 1 5 80'de Friuli'deki Cividale şehrinde cadılık şüphesiyle sorgulandığında gülmekten kırılmıştı. O, nasıl cadı olabilirdi ki? O, bir benandante olduğunu ve bunun cadılarla sa­ vaşmak anlamına geldiğini açıkladı. O ve ötekiler yılın belirli gecelerinde rezene çubuklarını kuşanmış olarak savaşmaya gittiler ; düşmanları olan cadılar ise sorgum çubukları taşıyorlardı. "Eğer galip gelirsek" diye belirtti bir başka benandante "bu yıl bolluktur ; ama kaybedersek kıtlık". Bu hayali gece savaşları yerel bir gelenekten öteydi. Ginzburg'un kendisi 1 7 . yüzyıl Livonia'sındaki iyi kurt adam fenomenine bir paralel çizdi. Buna karşın, bir Macar tarihçi 34 Cardano {1 557). 35 Clark {1921); krş. Castaneda (1 968), 43 vd. 36 Ginzburg {1 966).

58

benandante'yi Macar ta/tos veya şaman ile kıyasladı.37 Şamanlara atıf Asya ve Amerika kıtasının çoğuyla karşılaştırmaları önerir. Doğu Afrika'da da benandanti'ye bir benzerlik vardır. Tanganyi­ kalı (o dönem öyleydi) Nyakyusalar arasında 1 95 1 'de her köyde cadıları rüyalarında gören onlarla savaşan ve onları uzaklaştıran savunmacıların [abamanga] olduğu düşünülürdü.38 Ginzburg'un kitabı cadılık çalışmalarına bir katkı olarak çok dikkat çekti. Ancak o, rüyalar ve vizyonların çalışmalarına da bir katkı olarak dikkate şayandır. Aslında cadılık tarihinin ken­ disi, son yıllarda yapıldığı gibi, kolektif muhayyile tarihinin perspektifinden bakılmaya ihtiyaç duyar. Benandanti aktiviteleri kültürel olarak stereotipli rüyaların iyi örneklerini oluşturur. Bu bağlamda, benandantiler tarafından soruşturmacılara aktivitelerini açıklamaları sırasında vurguladıkları iki noktayı göz önünde bulundurmalıyız. ilk nokta, bedenen değil, "ruhen" dışarı çık­ tıklarıdır, böylece ; Eğer şans eseri biz dışardayken birileri bir ışıkla gelir ve bedene uzun bir süre bakarsa, ruh o gece etrafta onu görmek için kimse kalmayıncaya kadar asla bedene geri dönmezdi. Şayet beden ölü gözüküp de gömülürse ruh dünyada bedenin öleceği tayin edilmiş saate kadar başıboş ortalıkta dolaşırdı. 39

İkinci nokta, gece savaşlarına "çağrıldıkları" ve gitmekten başka çareleri bulunmadığı ifadesini veren acemi askerlerin telkine açıklığı hakkındadır. Örneğin Bastiano Menos, Michele'in birinin bir gece ansızın "beni ismimle çağırdı ve bana 'Bastiano, benimle gelmelisin' dedi" ve öyle yaptığını açıkladı.40 Yukarıda tartışılan rüya orucuna tahammül eden Ojibwa gençlerine yapılan daha dolaylı telkinlere çizilen paralellik yeterince açıktır. 37 38 39 40

Klaniczay (1 984). Wilson (195 1). Ginzhurg (1 966), hl. 1 , kısım 1 1 . Ginzhurg (1 966), hl. 4 , kısım 13.

59

Bu deneme, 1 7. yüzyıl rüyalarıyla bazı kabile toplulukları rüyaları arasındaki benzerliklere vurgu yapmaktadır. Ojibwa ve Hopiler arasında, erken modern Avrupa'da olduğu gibi, rüyalar mitler gibi genellikle dinle ilgiliydi ve rüya görenler sık sık do­ ğaüstü varlıklarla irtibata geçerlerdi. Aksine 20. yüzyıl Amerikan rüyalarında doğaüstü öğeler nerdeyse hiç yoktur. Ojibwa ergenlik rüyaları çalışmasında antropolog Paul Radin, geleneksel kültür güçlü kaldığı müddetçe rüyaların mitlerle ilgili olduğuna işaret etti. Geleneksel kültür çözüldüğünde, 1900 civarlarında Ojibwa rüyaları tema olarak kişisel hale geldi. 41 Kamusal sembollerden özel sembollere geçiş süreci, sadece rüyalar tarafından değil, aynı zamanda oyunlar ve hikayelerin değişen konuları tarafından da gösterildiği üzere, 17. yüzyıl ile günümüz arasında Batı'da mey­ dana gelmiş görünüyor. Öyleyse, açık içerik düzeyinde rüyaların kültürel bir yorumu mümkün görülmektedir. Örtük içeriğin daha enteresan olan düzeyinde ise güvenilir bir cevap vermek açıkçası daha zordur. Doğrulanması mümkün olmayan çekici bir hipotez, erken modern dönemde baskının politik ve dini ayartmalarla günümüzdekinden daha çok ilgili olduğu ve cinsel ayartmalarla ise günümüzdekin­ den daha az ilgili olduğudur. Bu, seksin o dönemde veya hatta o dönemin rüyalarında önemsiz olduğu anlamına gelmez. Cinsel problemler, Ashmole'un iki rüyasında (iki kadınla sevişmek iste­ mesi ve hayal kırıklığına uğraması) aşikardır. Laud, Buckingham Dükü'nün yatağına girdiğini rüyasında gördü. Yukarıda bahsedi­ len Swedenborg'un rüyası gibi, rüyaların açık içeriği için burada tartışılan öteki rüyalara cinsel yorumlar yapılabilir. Ancak, başka pek çok rüya, bazı Protestanlar için Katolikliğin bilinçdışı çekiciliği gibi, kamusal problemlere gönderme yapar. İster dini ister politik olsun, burada tartışılan rüyalardaki kamu­ sal temaların yüksek oranı, düşünmek için tarihçilere kaynak 41 Radin (1 936).

sağlamalıdır. En azından kamusal konular hakkında 17. yüzyıl İngilizlerinin 20. yüzyıl Amerikalılarından göründüğünden daha endişeli olduğunu ileri sürmek mümkün görünmektedir. Kla­ sik Alman bilgin Werner Jaeger bir keresinde Antik Yunanların "kamusal bilinci"ne işaret etmişti.42 Onun belirttiği nokta, 17. yüzyıl İngiltere'si için de geçerli görünmektedir.

42 Jaeger (1 933).

3.

TOPLU MSAL HAFIZA OLARAK TAR İ H

Tarih ve hafıza arasındaki ilişkiye dair geleneksel görüş, göreceli olarak basittir. Tarihçinin işlevi, kamusal etkinliklerin hafızasının koruyucusu olmaktır. Onlar, kendilerini meşhur etmek adına aktörlerin yararı için ve örneklerden ders çıkarmak adına soyun yararı için yazıya geçirilmiştir. Tarih, Cicero'nun sürekli alıntı­ lanan bir pasajında yazdığı üzere (De oratore, ii. 36), "hafızanın hayatı"dır (vita memoriae). Heredot, Froissart ve Lord Clarendon gibi çeşitli tarihçilerin tamamı, büyük eylemler ve olayların ha­ fızasını canlı tutmak için yazdıklarını iddia ettiler. İki Bizans tarihçisi, bir nehir olarak zamanın ve tahrif edilebilir metinler olarak eylemlerin geleneksel metaforlarından yararla­ narak önsözlerinde, özellikle önemli bir noktaya temas ettiler. Prokopius kendi Gotik, Pers ve diğer savaşların tarihini "uzun zamanın geçmesinin kayda geçmemekten dolayı münferit önemli eylemleri bastırmaması, böylece onları unutkanlığa terk etmemesi ve tamamen tahrif etmemesi" için yazdığını belirtirken, Prenses

Arına Komnini tarihi, her şeyi "unutmanın derinlikleri" ne taşıyan "zamanın akışına" karşı bir siper olarak tarif etti. Metinler olarak eylemler fikri, "hafıza kitaplarından ismini silme"yi yazan Dante ve Shakespeare tarafından kullanılan "hafıza kitabı" nosyonunda da görülebilir (Henry VI, Kısım 2, Oyun 1 , Sahne 1). Hafızanın gerçekte nelerin olduğunu yansıttığı ve tarihin ise hafızayı yansıttığı, hafıza ve yazılan tarih arasındaki ilişkinin bu geleneksel anlatımı günümüzde çok basit görünür. Gerek tarih gerekse hafıza gittikçe artan oranda problemli gözükmektedir. Geçmişi hatırlamak ve onun hakkında yazmak, artık bir zamanlar yapılan masum etkinlikler olarak görünmemektedir. Ne hafıza ne tarihler artık objektif görünmektedir. Her iki durumda tarihçiler, bilinçli veya bilinçsiz seçimi, yorumu ve saptırmayı hesaba katmayı öğreniyorlar. Her iki durumda da onlar seçim, yorumlama ve saptırma sürecini sosyal gruplar tarafından şartlandırılmış veya en azından etkilenmiş olarak görüyorlar. O, bireylerin tek başına çalışması değildir. Kendi ifadesiyle, "hafızanın toplumsal çerçevesi"nin ilk ciddi kaşifi, 1 920'lerde pek tabii ki Fransız sosyolog veya antropolog Maurice Halbwachs idi. 1 Halbwachs, hafızanın sosyal gruplar tarafından inşa edildiğini ileri sürdü. Literal ve fiziksel anlamda hatırlayan, bireylerdir. Ancak, neyin "hatırlanabilir" olduğunu ve aynı zamanda onun nasıl hatırlanacağını belirleyen ise sosyal gruplardır. Bireyler, kendi gruplarıyla ilgili önemli halk etkinlik­ leriyle kimlik kazanırlar. Onlar, doğrudan tecrübe etmediklerini çokça "hatırlarlar". Örneğin, bir haber, birinin yaşamının parçası olabilir. Böylece hafıza, geçmişin toplumsal bir yeniden inşası olarak tanımlanabilir. Halbwachs, Emile Durkheim'ın sadık bir öğrencisi gibi, ha­ fızanın sosyolojisi hakkındaki argümanlarını aşırı olmasa bile Halbwachs {1 925) ; krş. Halbwachs {194 1 , 1 950) ; Lowenthal {1 985), 192 vd. ; Hutton {1 993}, 73-90.

63

güçlü bir formda ifade etti. Halbwachs sosyal grupların, bireylerin hatırladığı gibi aynı literal anlamda, hatırladıklarını (Cambridgeli psikolog Frederick Bartlett'in, kendisini bir zamanlar iddia et­ mekle suçlasa da) iddia etmedi. 2 Göreceğimiz üzere (ileride s. 215) Durkheim'ın konumunun benzer bir yanlış anlaşılması, Fransız meslektaşları tarafından çalışılan "kolektif zihniyetler" in bireyler tarafından paylaşılmaktansa bireylerin dışında durduğunu iddia eden Britanyalı tarihçiler tarafından gösterilmiştir. Bununla birlikte, Halbwachs büyük Fransız tarihçi Marc Bloch'un daha keskin eleştirilerine karşı daha kırılgandı. Bireysel psikolojiden ödünç terim alıp basitçe "kolektif" sıfatını ekleme­ nin (tıpkı representations collectives, mentalites collectives, conscience collective, ve memoire collective durumlarında olduğu gibi) tehlike­ sine işaret eden Bloch idi. 3 Bu eleştiriye rağmen, Bloch memoire collective ifadesini benimsemeye ve köylü geleneklerini bu inter­ disipliner terimlerle örneğin, geleneğin aktarılmasında büyük anne ve babaların önemini belirterek analiz etmeye hazırlıklıydı (Annales ekolünün sonraki bir tarihçisi bu "büyükbaba yasası"nı, en azından 1 7. yüzyılda, büyükanne ve büyükbabaların nadiren torunlarına öğretecek kadar yeterince uzun yaşamadıkları temeli üzerine eleştirdi. Ancak o, geleneğin sosyal aktarımının önemi üzerine şüphe uyandırmadı).4 Halbwachs, sosyal bir yapı olan kolektif hafıza ile -geleneksel tarzda- objektif olduğunu düşündüğü yazılı tarih arasında keskin bir ayrım yaptı. Ancak, tarih yazıcılığının tarihine ilişkin pek çok son dönem çalışması, Halbwachs'ın hafızaya muamele ettiği gibi, Roma senatörleri, Çin mandarinleri, Benedikten rahipleri, üniversite profesörleri vb. sosyal grupların ürünü olarak onu ele aldı. Farklı yer ve zamanlarda tarihçilerin geçmişin farklı yönlerini 2 3 4

Bartlett (1 932), 296 vd. ; Douglas (1 980), 268. Bloch (1925); krş. Connerton (1 989), 38. Goubert (1 982), 77.

ö ,,

r c

:ıı::



r ::ı:

> .,,

N

> o

> ;o >

"

� ;o :c·

(savaşlar, siyaset, din, ekonomi vs.) hatırlanabilir saydıklarına ve geçmişi çok farklı şekillerde kendi gruplarının bakış açısına göre olaylara veya yapılara, büyük insanlara veya sıradan insanlara odaklanarak sunduklarına işaret etmek sıradanlaşmıştır. Tarihin tarihinin bu görüşünü paylaştığım için bu bölüm "Toplumsal Hafıza Olarak Tarih" diye adlandırılmıştır. Son on yılda kendisini kabul ettiren "toplumsal hafıza" terimi karmaşık seçme ve yorumlama sürecini basit bir formülde özetleyen faydalı bir kısaltma olarak seçilmiş olup geçmişin kaydedilme ve hatır­ lanma biçimleri arasındaki benzerliği vurgulamaktadır.5 Bu ifade, başlangıçta cevaplanmayı gerektiren problemleri açığa çıkarır. Bireysel ve grupsal düşünceler arasındaki benzerlikler, büyüleyici olduğu kadar anlaşılmazdır. Eğer "toplumsal hafıza" gibi terimleri kullanırsak, kavramları somutlaştırma riskini almış oluruz. Öte yandan, bu gibi terimleri kullanmayı reddedersek ait oldukları gruplar tarafından etkilenmiş olan bireylerin fikirlerindeki farklı biçimleri gözden kaçırma tehlikesine düşeriz. Bu girişimde dolaylı olan bir başka ciddi problem, tarihi gö­ recelilik tarafından yöneltilir. Bu argüman geçmişin herhangi bir hikayesinin herhangi bir başkası kadar iyi (güvenilir, makul, anlayışlı vs.) olduğu anlamına gelmez. Bazı araştırmacıların diğer bazılarından daha bilgili veya daha mantıklı oldukları gösterile­ bilir. Mesele, hepimizin günümüze olduğu gibi geçmişe sadece kendi kültürümüzün kategorileri ve şemaları -veya Durkheim'ın dediği gibi "kolektif temsiller"- aracılığıyla erişiminin olmasıdır (1 1 . bölümde tartışılmıştır). Tarihçiler hafıza ile iki farklı açıdan veya olması gerektiği oranda ilgilenirler. ilk etapta onlar, tarihi dokümanları geleneksel eleştiri çizgisinde hatırlamanın güvenirliliğinin bir eleştirisini üretmek için tarihsel bir kaynak olarak hafızayı çalışmak zo­ rundadırlar. Aslında bu girişim, 20. yüzyıl tarihçilerinin "sözlü 5

Connerton (1989) ; Fentress & Wickham (1 992).

65

tarih" in önemini fark ettikleri 1 960'lardan beri devam etmekte­ dir. 6 Daha önceki dönemler üzerine çalışan tarihçilerin bile sözlü tarih akımından öğreneceği bir şeyler vardır. Çünkü onlar, pek çok yazılı kayda gömülü sözlü beyanların ve geleneklerin farkında olmak zorundadırlar. 7 İkinci etapta tarihçiler hafızayla, hatırlamanın toplumsal ta­ rihi olarak adlandırılabilecek olanla, tarihsel bir fenomen olarak ilgilenirler. Toplumsal hafızanın bireysel hafıza gibi seçici olduğu göz önünde bulundurulursa seçme ilkelerini tanımlamak ve on­ ların bir yerden bir yere veya bir gruptan diğerine nasıl çeşitlilik gösterdiğini ve zamanla nasıl değiştiğini not etmek zorundayız. Hatıralar şekillendirilebilirdir ve bu şekillendirilebilirliğin sınırla­ rının yanı sıra onların nasıl ve kimler tarafından şekillendirildiğini anlamak zorundayız. Bunlar her nedense tarihçilerin dikkatini, ancak 1 970'lerin sonlarında çekmiş konulardır. Bu zamandan beri, Halbwachs'ın görüşlerini hafıza ve onun mekansal çerçevesi arasındaki ilişki­ ye doğru geliştiren ve bu bakış açısından Fransız tarihinin bir araştırmasını sunan, editörlüğünü Pierre Nora'nın yaptığı çok ciltli "hafızanın alanları" çalışması dahil bu konular hakkındaki kitaplar, makaleler ve konferanslar çoğalmıştır. 8 Hatırlamanın toplumsal tarihi üç temel soruya bir cevap verme girişimidir. Toplumsal hatıraların aktarılma tarzları nelerdir ve bu tarzlar zamanla nasıl değişmiştir? Bu hatıraların, geçmişin kulla­ nımları nelerdir ve bu kullanımlar nasıl değişmiştir? Öte yandan unutkanlığın kullanımları nelerdir? Bu kapsamlı sorular, burada sadece bir erken modern Avrupa tarihçisinin göreceli olarak dar bakış açısından incelenecektir. 6 7 8

Thompson (1 978). Davis (1 987). Nora (1 984-92) ; krş. Le Goff (1 988); Hutton (1993), özellikle 1 -26; Samuel (1 994).

d ı:ı r­

e 3:

� r:ı::

> ,, r::i > o

> ;o > "

>

:!:!. :ı::

TOPLU MSAL HAFIZANIN AKTARIMI

Hatıralar aktarımın sosyal organizasyonundan ve kullanılan farklı ortamlardan etkilenir. Bir an için bu ortamların aşırı çeşitliliğini, özellikle de beş tanesini, düşünelim. 1 . Jan Vansina'nın meşhur bir çalışmasında bir tarihçinin pen­ ceresinden tartışılan sözlü gelenekler. Bu çalışmanın 1961 'de Fran­ sızca orijinal baskısı ile çokça revize edilen 1 985 tarihli İngilizce versiyonu arasındaki dönüşümler, son kuşakta tarih disiplininde meydana gelen özellikle objektif "gerçekler" in inşa edilmesi umu­ dunun azalması ve anlatının sembolik yönlerine ilginin artması şeklindeki değişimlerin işe yarar göstergeleri olmuştur.9 2. Tarihçinin geleneksel uzmanlık alanı, hatıratlar ve öteki yazılı "kayıtlar" (hatırlamayla ilgili başka bir terim İtalyancadaki "ricordare"). Pek tabii ki bu kayıtların hafızanın masum davranışları olmadığını; fakat daha ziyade, ötekilerin hafızasını ikna etme ve şekillendirme girişimleri olduğunu kendimize hatırlatmamız gerekir. Ayrıca, ta­ rihçilerin daima yapmadığı gibi basiretli bir edebiyat eleştirmeninin uyarısını akılda tutmak zorundayız : "Hatıra yazılarını okurken bizim hatıranın kendisini değil ; ancak onun yazı yoluyla dönüşümünü oku­ duğumuzu unutmak kolaydır."10 Ancak benzer bir nokta, kendine özgü biçimlendirme formlarına sahip olan sözlü gelenek hakkında da söz konusu edilebilir. Bu yüzden, Pierre Nora'nın yaptığı gibi, geleneksel toplumların spontane hafızası ile modern toplumların öz bilinçli "temsil"i arasında keskin bir zıtlığı gerekçelendirmek zordur.11 3. İster resimli ister fotoğrafık ister durgun olsun ister hare­ ketli; imgeler. Klasik antikiteden Rönesans'a kadar sözüm ona "hafıza sanatı"nın uygulayıcıları, kişi her neyi hatırlamak isterse onu çarpıcı imgelerle ilişkilendirmesinin değerini vurguladılar. 12 Bunlar somut değil, aslında soyut imgelerdi. 9 10 11 12

Vansina {1961 ). Owen {1986), 1 1 4 ; krş. Fussell {1 975). Nora {1984-92), c . 1 , xvii-xlii. Yates {1 966) ; krş. Bartlett {1 932), hl. 1 1 .

67

Ancak, maddi imgeler, hatıraları muhafaza etmeye ve aktar­ maya yardımcı olmak için uzun süredir inşa edilmektedir : mezar taşları ve heykeller gibi "anıtlar", madalyalar ve çeşitli türlerdeki "hediyelik eşyalar". Özellikle 1 9 ve 20. yüzyıl tarihçileri son birkaç yıl içinde kamu anıtlarına, artan bir ilgi duymuşlardır ; çünkü bu abideler bilhassa ulusal hafızayı hem ifade etmiş hem şekillendirmiştir . 13 4. Davranışlar ; ustadan çırağa misali, yetenekleri aktardığı gibi hatıraları da aktarır. Onların pek çoğu sonraki tarihçilerin çalışması için hiçbir iz bırakmaz, ancak en azından ritüel davra­ nışlar, "anma" ritüelleri de dahil, sıklıkla kaydedilir : Britanya'da Hatırlama Pazarı, ABD'de Anma Günü, Fransa'da 1 4 Temmuz, Kuzey İrlanda'da 12 Temmuz, Brezilya'da 7 Eylül vb. 14 Bu ritü­ eller geçmişin yeniden canlandırılması ve hafıza hareketleridir. Fakat, onlar aynı zamanda, geçmişin yorumlarını empoze etme, hafızayı şekillendirme ve böylece toplumsal kimliği inşa etme girişimleridir. Onlar, her anlamda kolektif yeniden sunumlardır. 5 . Halbwachs'ın hafızanın sosyal çerçevesine dair çalışmasın­ daki en ilginç gözlemlerden biri, hafızanın aktarılmasında beşinci bir ortamın önemiyle ilgiliydi : mekan. 15 O klasik ve Rönesans hafıza sanatında kapalı olan bir noktayı, birinin hatırlamak iste­ diği imgeleri hafıza sarayları ve hafıza tiyatroları gibi etkileyi­ ci hayali yerlere "yerleştirmesi"nin değerini, açığa kavuşturdu. Böylece fikirlerin çağrışımından faydalanılır. Brezilya'daki bir grup Katolik misyoner, Salezyen rahipler, mekanla hatıratlar arasındaki ilişkinin açıkça farkındaydılar. Bororo Yerlileri'nin din değiştirme stratejilerinden birisi, Claude Levi-Strauss'un bize hatırlattığı gibi, onları evleri daire biçiminde düzenlenmiş geleneksel köylerinden sıra sıra düzenlenmiş yeni evlerine taşımak, 13 Nipperdey (1981); Ozouf (1 984). 14 Warner (1 959); Amalvi (1 984) ; Larsen (1 982). 15 Hutton (1 993), 75-84.

d

" r-

e 3: Vl )> r-

::c )> .., t::i )> o

>

;o )> "

> ;o :c·

68

böylece hafızalarını silip Yerliler'i Hıristiyan mesajı almaya hazır hale getirmek idi.16 Biz Avrupa kuşatma hareketinin sanayileşme için hafızanın silinmesinde (kasıtlı olmasa da) benzer etkilere sahip olup olmadığını kendimize sorabiliriz. Özellikle İsveç'te geleneksel köylerin yıkımı ve sakinlerinin dağıtılması, 1 803 ku­ şatma fermanını takip etti.17 Ancak, belirli durumlarda bir sosyal grup ve onun bazı hatı­ raları yuvasının yıkılmasına direnebilir. Köklerinden sökülmenin ve nakledilmenin uç bir örneği Yeni Dünya'ya taşınan siyahi kölelerin durumudur. Bu kökten sökmeye rağmen, kültürleri­ nin bir kısmına, hatıralarının bazılarına tutunabildiler ve onları Amerikan toprağında yeniden inşa edebildiler. Fransız sosyolog Roger Bastide'e göre Brezilya'da hala yaygın olarak uygulanan Afro-Amerikan candomble ritüelleri, Afrika mekanının sembo­ lik bir yeniden inşa edilmesini, bir ana vatanın kaybının bir tür psikolojik telafisini içerir. Böylece Bastide, Afro-Amerikan dini pratiklerden elde edilen kanıtı Halbwachs'ın fikirlerini eleştirmek ve rafine etmek için kullanır. Yerel köklerin kaybı en azından bir dereceye kadar daha genel Afrika bilinciyle telafi edildi.18 Hatıraların aktarılması bakış açısına göre her ortamın kendine has güçlü ve zayıf tarafları vardır. Ben en fazla vurguyu, sosyal psikolog Frederick Bartlett, kültür tarihçisi Aby Warburg, sanat tarihçisi Ernst Gombrich ve Bosna'daki sözlü şiiri çalışan Slav uzmanı Albert Lord'a kadar varan farklı araştırmacılar tarafından analiz edilmiş pek çok ortam için yaygın olan bir öğe üzerine yapmak istiyorum. 19 Bu yaygın özellik, "şema"dır. Bu şema, verili bir olayı veya kişiyi bir başkası açısından temsil etme -ve bazen hatırlama- eğilimiyle ilişkilidir. 16 17 18 19

Levi-Strauss (1 955), 220- 1 . Pred (1 986). Bastide (1 970). Bartlett (1 932), 204 vd., 299 ; Warburg (1932); Gombrich (1 960b) ; Lord (1 960).

Bu tür şemalar, ileride gelecek olan yazılı örnekler zincirinin ileri sürebileceği gibi, sadece sözlü gelenekle sınırlı değildir. Ame­ rikalı eleştirmen Paul Fussell, Büyük Savaş ve Modern Hafıza [ The Great War and Modern Memory] isimli güzel çalışmasında sadece önceki savaşta mücadele ettikleri daima varsayılan generaller seviyesinde değil, aynı zamanda sıradan katılımcılar seviyesinde de, Birinci Dünya Savaşı'nın İkinci Dünya Savaşı'na baskınlığı olarak tarif ettiği şeyi kayda geçirdi. 20 Böylece Birinci Dünya Savaşı şemalar açısından algılanmıştı. Fussell Bunyan'ın Hacı 'nın İlerleyişi [Pilgrim's Progress] kitabından, özellikle "Umutsuzluk Batağı" [ Slough of Despond] ve "Ölüm Gölgesinin Vadisi" [ Valley ojthe Shadow ojDeath] adlı bölümlerden hatırat ve gazetelerde yer alan siperlerdeki hayatı betimlemelerdeki imgelerin tekrarlanı­ şını kaydetti. 21 Biraz daha geriye gidilirse, otobiyografisi Grace Abounding dahil Bunyan'ın kendi yazıları da şemalardan yarar­ landı (krş. s. 5 6). Örneğin, Bunyan'ın kendi din değiştirmesinin hikayesi, bilinçli ya da bilinçsiz -hangisi olduğunu söylemek zordur- Elçilerin İşleri [Acts ofthe Apostles] 'nde tanımlandığı gibi Aziz Pavlus'un ihtidasından açıkça örnek alınmıştır.22 Erken modern Avrupa'da, çok sayıda insan İncil'i o kadar sık okurdu ki adeta İncil onların bir parçası haline gelmiş ve kıssaları onların algılarını, hafızalarını ve hatta rüyalarını düzenlemiştir (yukarıda 2. bl.). Bu sürecin pek çok örneğine atıfta bulunmak güç değildir. Örneğin, Fransız Protestan topluluğu 16. yüzyıl Din Savaşlarını, Masumlar Katliamı dahil İncil gözlüğünden gördüler. Onlar, 1 9 ve 20. yüzyıllarda Protestan evlerinin 1 5 72'de Aziz Bartholomew Katliamı zamanında Katolikler tarafından kıyım yapmak amacıyla işaretlenişini 'hatırladılar'.23 Daha da geriye gidilirse Johan Kessler ilk nesil İsviçreli bir Protestan idi. Hatı20 21 22 23

Fussell (1975 ), 3 1 7 vd. Fussell (1 975), 137 vd. Tindall (1 934), 22 vd. Joutard (1 976 ) .

70

ralarında, kendi ifadesiyle, "Martin Luther benimle Wittenberg yolunda buluştu"nun hikayesini anlattı. O bir öğrenciyken, o ve bir arkadaşı, geceyi Jena'daki Black Bear'de geçirdi. Burada bir şövalye gibi giyinmiş ; ancak -İbranice Mezmurlar olduğu ortaya çıkan- bir kitap okuyan ve teoloji hakkında konuşmaya meraklı bir adamla aynı masayı paylaştı. "Biz 'Bayım, Dr. Martin Luther'in şu an Wittenberg'te veya başka bir yerde olup olmadığını söyleye­ bilir misiniz?' diye sorduk. O, 'Ben onun şu an Wittenberg'te ol­ madığından eminim'. . . şeklinde cevapladı. 'Evlatlarım, Bu Luther hakkında İsviçre'de ne düşünüyorlar?' diye sordu." Öğrenciler, ev sahibi bir ipucu verinceye kadar anlamamışlardır.24 Ancak benim asıl meselem, bilinçli veya bilinçsiz, Kessler'in kendi hikayesini İncilvari bir prototip üzerine, bu durumda Emmaus'ta Mesih ile buluşan havarinin hikayesi üzerine, inşa etmesidir. Örnekler zinciri çok daha geriye doğru uzatılabilir. Çünkü İncil'in kendisi şemalarla doludur ve onda nakledilen bazı olaylar, öncekilerin yeniden sahnelenmesi olarak sunulmuştur.25 Ne var ki zaten ve­ rilmiş örnekler hatırlanan geçmişin kendisi ile mite dönüştüğü sürecin bazı özelliklerini ileri sürmeye yeterlidir. Kaygan "mit" teriminin burada pozitivist "yanlış tarih" anlamında değil; an­ cak ister kahraman ister kötü adam olsun, hayattan daha büyük karakterler içeren sembolik anlamlar taşıyan bir hikayenin daha zengin ve daha pozitif anlamında kullanıldığı vurgulanmalıdır.26 Bu hikayeler, bazen "temalar" olarak bilinen, genellikle stereotipli olaylar dizisinden oluşturulur. 27 Bu noktada, bir tarihçinin soracağı apaçık bir soru vardır. Mitler niçin kendilerini (yaşayan veya ölü) bazı bireylerle irti­ batlandırıp bazılarıyla irtibatlandırmaz? Sadece birkaç Avrupalı hükümdar popüler hafızada kahraman oldu veya en azından kah24 25 26 27

Kessler (1 540), 23 vd. Trompf (1 979). Burke (1 996). Lord (1 960).

71

ranıan olarak uzun bir süre kaldı : Örneğin Fransa'da iV. Henri, Prusya'da Büyük Friedrich, Portekiz'de Sebastian, Britanya'da (Özellikle Kuzey İrlanda'da) III. William ve Macaristan'da hak­ kında "Matthias öldü, adalet bitti" denilen Matthias Corvinus. Yine de her kutsal adam veya kadın resmi veya gayr-i resmi aziz olmaz. Başarıyı belirleyen şey nedir? Şemaların varlığı onların niçin belirli bireylerle irtibatlandırıl­ dığını, niçin bazı insanların ötekilerden daha çok, diyelim ki "mi­ toj enik" olduğunu açıklamaz. Literal zihinli tarihçinin genellikle yaptığını yapmak ve başarılı hükümdarların veya azizlerin gerçek başarılarını tanımlamak, her ne kadar kayda değer olsa da, yeterli bir cevap değildir ; çünkü mit, onların sahip olduğuna dair hiçbir kanıt bulanmayan nitelikleri onlara sık sık yükler.28 Soğuk ve silik (renksiz) III. William'ın popüler Protestan idolü "Kral Billy"ye dönüşmesi sadece kendi kişiliği açısından güçlükle açıklanabilir. Kanaatimce, bu mitogenesisin açıklamasında ana öğe, bir veya birkaç açıdan belirli bir birey ile bir kahraman veya kötü adamın -hükümdar, aziz, haydut, cadı vs.- mevcut stereotipi arasındaki bir "uygunluk" (bilinçli veya bilinçsiz) algısıdır. Bu "uygunluk", insanların imgelemini sarsar. Bu birey hakkındaki hikayeler, ilk oluşunda sözlü olarak, dolaşmaya başlar. Bu sözlü dolaşım sıra­ sında sosyal psikologlar tarafından çalışılan, "seviyelendirme" ve "keskinleştirme" gibi, sıradan çarpıtma mekanizmaları dev­ reye girer.29 Daha spekülatif olarak Freud tarafından Rüyaların Yorumu'nda tanımlanan yoğunlaştırma ve yer değiştirme gibi süreçlerin bu kolektif rüyalarda veya yarı-rüyalarda bulunduğunu da insan ileri sürebilir. Bu süreçler belirli bireyin yaşamının verili bir kültürde toplumsal hafızada mevcut repertuardan belirli bir stereotipe asimilasyonuna yardımcı olur.30 "Kristalleşme" diye 28 Burke (1 982, 1 984). 29 Allport & Postman (1945). 30 Freud (1 899) ; krş. Allport & Postman (1 945).

ô "C E 3:

� ı:ı::

)> ,,

N

)> o

> ;:o )> "

);! ;:o i:"

adlandırılabilecek bir süreç meydana gelir. Bu süreçte serbest dolaşan geleneksel hikayeler yeni kahramanla ilişkilendirilir. Böylece haydutlar (örneğinJesse James), zenginden çalıp fakire dağıtan Robin Hood'lara dönüşür. Hükümdarlar (Harun Reşid, Fransa'dan iV. Henri, İngiltere'den V. Henry vb.) tebaasının durumunu öğrenmek için tebdil-i kıyafet geziyor olarak algılan­ mıştır. Modern bir azizin yaşamı, daha önceki birinin yaşamının yeniden canlandırılması olarak hatırlanabilir : Aziz Carlo Borro­ meo ikinci bir Ambrose olarak ve Limalı Azize Rose ikinci bir Sienalı Caterina olarak algılanmıştır. Benzer şekilde imparator V. Karl (bu süreçte ismi yardım eden) ikinci bir Charlemagne olarak algılanmıştır ; buna karşın, İngiltere'den 111. William ikinci bir Fatih William olarak ve Büyük Friedrich yeni bir "İmparator Friedrich" olarak algılanmıştır. Ortam açısından kahraman yapma sürecinin izahatları pek tabii ki kendi içerisinde yetersizdir. Onları bu şekilde sunmak, siyasi olarak naif olacaktır. Toplumsal hafızanın fonksiyonlarını veya kullanımlarını göz önünde bulundurmak eşit oranda gereklidir. TOPLU MSAL HAFIZANIN KULLANIMLARI

Toplumsal hafızanın işlevleri nelerdir? Böyle büyük bir soruya tatmin edici bir cevap vermek zordur. Bir avukat dahi gelenek ve teamülün önemini, geçmişe referans yapan şimdiki davranışların gerekçelendirilmesini veya meşrulaştırılmasını, mahkemelerde şahitlerin hafızalarının yerini, "kadim zaman kavramı"nı, bir başka deyişle "insan hafızasının tersine işlemediği zaman"ı ve okur yazarlık ile yazılı kayıtların yaygınlaşmasının sonucunda hafıza kanıtına karşı tavrın değişmesini tartışabilir. Aslında ge­ lenek, yukarıda atıf yapılan Bloch'un memoire collective üzerine olan makalesinde tartışıldı ve birkaç Ortaçağ uzmanı bu soruların ardına düştü.31 3 1 Guenee (1976-7) ; Clanchy (1 979) ; Wickham (1 985).

73

Yukarıda tartışılan popüler kahramanlar olarak hükümdar­ ların örnekleri kolektif hatıraların toplumsal kullanımlarını da gösterir. Hikayelerde felaketler kahramanın ölümünün veya or­ tadan kayboluşunun ardından gelir. Ancak, bu durumu tersine çevirmenin ve hükümranlığını yabancı istilasından vergilerin hızla yükselişine kadar çeşitli felaketlerin izlediği hükümdarın bir kahramana dönüşmesinin iyi bir şansı olduğunu ileri sürmenin bir örneği vardır. Çünkü insanlar onun hükümdarlığındaki güzel eski günlere nostaljiyle bakacaktır. Örneğin, Matthias'ın ölümünden bir nesil sonra meydana gelen Osmanlıların 1 526'daki Macaristan istilası ve Sebastian'ın ölümünün hemen sonrasında İspanyolların Portekiz yönetimini devraldığı, bu iki kralın ölümünden sonraki şöhretleri için iyiydi. Benzer biçimde iV. Henri sadece din savaşları kargaşasının ardın­ dan geldiği için değil, aynı zamanda oğlu ve halefi XIII. Louis'nin dönemi vergilerdeki keskin bir artışla anıldığı için Fransa halkına bir kahraman gibi görünmüş olabilir. Bu tür hatıraların yardımına başvurmak, her halükarda geleneksel toplumlarda, isyanların ana ideolojik kaynaklarından biridir. Böylece comuneros , 1 520'lerin İspanyol isyanları son Kral Ferdinand'ın hatırasına başvurdu. Buna karşın 1 639'da XIII. Louis'ye karşı başkaldıran Normanlar, insanlara vergi yüklemek zorunda kaldığı her seferinde ağladığı söylenen Xll. Louis'nin "altın çağı"na dönme isteklerini ifade ettiler.32 Toplumsal hafızanın kullanımlarına ilişkin başka bir yaklaşım, niçin bazı kültürlerin başkalarından daha fazla kendi geçmişlerini hatırlamaya ilgili göründüklerini sorgulamaktır. Çinlilerin geç­ mişlerine geleneksel ilgisini Hintlilerin geçmişlerine geleneksel ilgisizliğiyle karşılaştırmak olağandır. Avrupa'da da bu tür kar­ şılaştırmalar aşikardır. Geleneğe saygılarına ve "ulusal miras"a ilgilerine rağmen İngilizlerin toplumsal hafızası göreceli olarak 32 Foisil (1 970), 1 88-94; krş. Fentress & Wickham (1 992), 109.

b "C

r­ e: 3:

� r::ı::

)>

"Ti

N

)> o

!i: ::o

)>

"'

> ::o :c·

74 iCi '::J

� tı,

'iij.

� :�



·� :::::> �

kısadır. Aynı konuya, Amerikalılar hakkında da, özellikle etkili bir Fransız gözlemci Alexis de Tocqueville de işaret etmiştir.33 Öte yandan İrlandalılar ve Polonyalıların göreceli olarak uzun toplumsal hafızaları vardır. Kuzey İrlanda'da 111. William'ın at sırtındaki portrelerini, duvara " 1 690'ı hatırla" yazılarının nakşedildiğini görmek mümkündür.34 İrlanda'nın güneyinde insanlar Cromwell'in zamanında İngilizlerin kendilerine yaptıklarına dün olmuş gibi içerlenirler.35 Amerikalı Piskopos Fulton Sheen'in bir keresinde söylediği gibi "İngilizler asla hatırlamaz, İrlandalılar ise asla unutmaz".36 Polonya'da, Napolyon ordusunda Polonya Lejyonu hakkındaki 1 904 tarihli klasik bir romanın sinema dili­ ne çevrilmiş olan Andrzej Wajda'nın Küller (Ashes) filmi (1 965), Wajda'nın Lejyon'un nafile kahramanlığı olarak sunduğu hakkında ulusal bir tartışmanın fitilini ateşledi. 37 Diğer yandan İngiltere'de, hemen hemen aynı zamanda Tony Richardson'ın Hafif Tümenin Görevi (The Charge of the Light Brigade) filmi (1 968), sıradan bir filmden biraz daha fazlası olarak görüldü. İngilizler unutmayı tercih eder görünürler. Onlar "yapısal hafıza kaybı" olarak adlan­ dırılmış olanın ızdırabını çekiyor veya tadını çıkarıyorlar.38 Çünkü yapısal hafıza kaybı, "toplumsal hafıza" kavramının tamamlayıcı karşıtı olduğundan dolayı bundan sonrasında onu "toplumsal hafıza kaybı" olarak ifade edeceğim. Neden farklı kültürlerde geçmişe karşı tavırlarda bu kadar keskin bir zıtlık vardır. Tarihin galipler tarafından yazıldığı sıklıkla söylenir. Tarihin galipler tarafından unutulduğu da söylenebilir. Onlar unutmayı kabullenebilirler; buna karşın mağluplar ne oldu­ ğunu kabullenemezler ve onun üstüne kara kara düşünmeye, onu 33 34 35 36 37 38

Schudson (1 992), 60. Krş. Larsen (1 982), 280. Macdonagh (1 983), hl. 1 Q!!oted Levinson (1 972), 129; krş. Buckley (1 989). Michalek (1 973), krş. 1 1 . Barnes (1 947), 5 2 ; Watt & Goody (1962-3).

yeniden yaşamaya ve onun nasıl farklı olabileceğini düşünmeye mahkumdurlar. Bir başka açıklama kültürel kökenler açısından verilebilir. Bu kökenlere sahip olduğunuz zaman, onları önem­ sememe lüksüne sahip olabilirsiniz. Ancak, onları yitirdiğinizde onları arama ihtiyacı hissedersiniz. İrlandalılar ve Polonyalılar köklerinden edilmiş ve ülkeleri parçalanmıştır. Geçmişlerini ka­ faya takıyor görünmeleri şaşırtıcı değildir. Halbwachs'ın favori temasına geri döndük : mekan ile hafıza arasındaki ilişki. İrlandalılar ve Polonyalılar kimliği belirlemek için geçmişin, toplumsal hafızanın ve mitin kullanımının özellikle açık örneklerini sunarlar. 1690'ı (belirgin bir tarzda) hatırlamanın veya 12 Temmuz'u yeniden canlandırmanın veya Dublin'deki Nelson Sütunu'nu ha­ vaya uçurmanın -1966'da IRA'nın yaptığı gibi- veya Almanların havaya uçurmaları sonrasında Varşova'nın eski merkezini yeniden inşa etmenin -PolonyaWarın 1 945 sonrasında yaptığı gibi- tüm bunların asıl noktası kesinlikle "biz"im kim olduğumuzu söylemek ve 'biz'i onlardan ayırt etmektir. Bu tür örnekler çoğaltılabilirdi. Avrupa örneğinde 19. yüzyılda onların bulunması özellikle kolaydır. Geç 1 9. yüzyıl, provokatif bir şekilde Eric Hobsbawm tarafın­ dan "geleneğin icadı" çağı olarak tanımlanmıştır.39 O kesinlikle, ulusal tarihe Avrupa okullarında öncesinden daha önemli bir yer verilirken veya bu önem devam ederken, içinde ulusal anıtların inşa edildiği ve (Bastille Günü gibi) ulusal ritüellerin icat edildiği ulusal gelenekler için bir araştırma çağıydı. İster İtalya ve Almanya gibi yeni uluslar örneğinde, ister ulusal sadakatin hala yaratılmak ve köylülerin bir Fransız insanına dönüştürülmek zorunda olduğu Fransa gibi eski uluslarda olsun, tüm bunların amacı temelde ulus devletin varlığını gerekçelendirmek veya "meşrulaştırmak" idi.40 Emile Durkheim'ın sosyolojisi toplum, uzlaşı ve uyum üzerine vurgusuyla bu dönemin mührünü taşır. Durkheim ve öğrencisi 39 Hobsbawm & Ranger (1 983). 40 Weber (1 976), özlellikle 336 vd.

76

Halbwachs'ı bu bakımdan çok yakından takip etmek ve toplumsal hafızanın sosyal fonksiyonunu çatışma ve uyuşmazlık yokmuş gibi tartışmak akılsızca olacaktır. Kuzey İrlanda zaten defalarca kendi­ sini göstermişti ve bölge, tek örnek olmaktan uzak olsa da, hem çatışmanın hafızalarının hem de hafızanın çatışmalarının klasik bir örneğini sunar. 1 7. yüzyıl Londonderry ("Derry") Kuşatması ve Boyne Savaşı kendilerini galiplerle özdeşleştiren ve geçmişin (örneğin "Teslim olmak yok! ") ifadelerini günümüzün olaylarına uygulayan Protestanlar tarafından her yıl yeniden tekrar edilir.41 İrlanda'nın güneyinde Britanyalılara karşı 1 798 ayaklanmasının hatırası hala çok canlıdır. Fransız bir paralellik için insan, Batı Fransa'ya, özellikle Vendee'nin hatırasının hala tartışmalı ve canlı kaldığı Anjou'ya, 1790'ların köylü ayaklanmasına dönebilir. Öyle ki bir yakın dönem tarihçisi durumu "hafıza üzerine bir savaş" olarak tanımlamıştır.42 Sosyal kimliklerin çeşitliliği çatışan hatıraların ve alternatif hatıraların (aile hatıraları, yerel hatıralar, sınıf hatıraları, ulusal hatıralar vs.) birlikte varlığı göz önünde bulundurulduğunda neyin önemli veya "hafıza için değerli" olduğu hakkında farklı görüşlere sahip olabilen çeşitli sosyal gruplarca hatıraların kullanı­ mı hakkında çoğulcu terimlerle düşünmek verimlidir. 43 Amerikalı edebiyat eleştirmeni Stanley Fish, metinlerin yorumları üzerine uyuşmazlıkları analiz etmek için "yorumlama cemaatleri" tabirini icat etti. Benzer şekilde verili bir toplum içinde farklı "hafıza cemaatleri" açısından düşünmek faydalı olabilir. Kim, kimin neyi, niçin hatırlamak istediği sorusunu sormak önemlidir. Kimin geçmiş versiyonu kaydedilmeli ve hatırlanmalıdır? Geçmişin çatışan hikayelerini sunan tarihçiler arasındaki tar­ tışmalar bazen daha geniş ve daha derin sosyal çatışmaları yansıtır. Açık bir örnek, aşağıda tarihin önemi hakkında bir keresinde 1 8 . 4 1 Larsen {1 982) ; Bell {1986) ; B uckley {1 989). 42 Martin {1 987), bl. 9. 43 Wickham {1 985) ; krş. Fentress & Wickham {1 992), 87-143.

77

yüzyıl köylü lideri Pugachev hakkında yazmak istediğini Çar'a söyleyen, şair olduğu kadar tarihçi olan Aleksandr Pushkin'e ka­ dar en azından geriye giden güncel bir tartışmadır. Çar'ın cevabı acımasızca basittir : "Böyle bir adamın tarihi yoktur. " Geçmişin resmi ve gayr-i resmi hatıraları keskin bir şekilde farklılaşabilir ve göreceli olarak daha az çalışılmış olan gayr-i resmi hatıralar bazen bizatihi tarihsel güçlerdir : 1 525 Alman Köylü Savaşı'ndaki "Eski Güzel Yasa", İngiliz Devrimi'ndeki "Norman Boyunduruğu" ve benzeri. Toplumsal hafızanın bu türlerini canlandırmaksızın muhalefet ve protestonun coğraf­ yasını, örneğin, bazı Kalabria köylerinin asırlarca farklı protesto hareketlerinde yer alması ; buna karşın komşularının katılmaması gerçeğini açıklamak zor olacaktır. Devrimlerin ortak bir özelliği olan belgelerin sistematik yok edilmesi -1381 'deki İngiliz köylülerini, 1 525 'teki Alman köylü­ lerini, 1 789'daki Fransız köylülerini vs. düşünün- kayıtların du­ rumu çarpıttığı, onların yönetici sınıfın lehine önyargılı olduğu ; buna karşın sıradan insanların gerçekte ne olduğunu hatırladığı inancının ifadesi olarak yorumlanabilir. Bu yok etme eylemleri bu bölümün son temasını açar : unutkanlığın veya toplumsal hafıza kaybının kullanımları. TOPLU MSAL HAFIZA KAYBININ KULLANIMLARI

Problemlere arkadan yaklaşmak, onları tersyüz etmek genel­ likle aydınlatıcıdır. Toplumsal hafıza işleyişlerini anlamak için unutmanın toplumsal organizasyonu, dışlama kuralları, zulüm veya baskı ve kim kime neyi niçin unutturmak istediği sorusu araştırmaya değer olabilir. Tek bir ifadeyle toplumsal hafıza kay­ bı. Hafıza kaybı "affetmek"le, neyin "unutma eylemleri" olarak adlandırıldığı ve sosyal uyum yararına çatışma hatıralarının resmi olarak silinmesi ile ilgilidir. Geçmişin resmi olarak sansürlenmesi oldukça iyi bilinir ve Sovyet Ansiklopedisi'nin Troçki üzerine madde bulunup bulun-

d "'O E

3: (/) )> ı­ ::ı:

)>

"Ti

N

)> o ı­ )> ;o )>

"'

>

;o :c·

78 ;a '::::i '::::i 1-

·v;.

w v z

·z: 3: ·01



c:: :::>

!::::i

:::> :ıı:::

madığı çeşitli revizyonları hakkında konuşmaya çok az ihtiyaç vardır. Pek çok devrimci ve karşı devrimci rejimler sokak isimle­ rini değiştirerek, özellikle de bu isimler önemli olayların tarihine atıf yaptığı zaman, geçmişle bağlantılarını kesmeyi sembolize etmeyi severler. 1 960'ların ortalarında Bulgaristan'ı ziyaret etti­ ğimde yanımda olan tek seyahat rehberim 1 938'in Guide Bleu'sü idi. Sağladığı yararlı sokak haritalarına karşın ve bu nedenle 12 Kasım Caddesi'ni veya her ne ise, nasıl bulacağımı yoldan geçen­ lere sormak zorunda kaldım. Kimse şaşırmış görünmedi, kimse gülümsemedi, basitçe yolu gösterdiler ; ancak vardığım zaman 1 2 Kasım Caddesi'nin 1 Mayıs Caddesi olduğu ortaya çıktı ve benzeri. Diğer bir deyişle, ben bilmeden faşist rejimle ilişkili tarihleri söylüyordum. Bu olay, gayri resmi hafızaların gücünün ve hatta günümüzün sözde "totaliter" rejimler altında olsa bile onları silmenin zorluğunun bir hatırlatması olarak alınabilir. Aslında "Sovyet Ansiklopedisi Sendromu" olarak adlandırıla­ bilecek şey, Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin bir icadı değildi. Erken modern Avrupa'da da olaylar, en azından resmi olarak, yok hükmünde olabilirdi. Kral XIV. Louis ve onun danışmanları bizim "kamu imajı" diye adlandırdığımız şey ile çokça ilgiliydi. Hüküm­ ranlığın büyük olaylarını hatırlamak için madalyalar basıldı. Bu madalyalar, 1 693'te Heidelberg şehrinin yıkımına dair, üzerinde HEIDELBERGA DELETA yazılı olan bir madalyayı içerir. Ancak, madalyalar hükümranlığının bir "metalik tarih"ini oluşturmak için toplandığında bu belirgin madalya katalogdan kayboldu. Louis' nin Heidelberg'in yıkımının kendi ününe ve yüceliğine bir şey kat­ madığını fark etmiş olduğu görünüyor ve bu yüzden, olay resmi olarak bastırılmış ve hafıza kitabından da silinmiştir.44 "Organize unutma" olarak adlandırılan utanç verici hatıraların resmi sansürlenmesi oldukça iyi bilinmektedir. 45 Daha fazla araş44 Burke {1 992), 1 1 0-L 45 Connerton (1 989), 14.

79

tırılmaya ihtiyaç duyulan şey onların Nazi sonrası Almanya'da, Vichy sonrası Fransa'da, Franco'nun İspanya'sında vs. gayri resmi zulüm veya baskı görmesidir.46 Bu husus, bir kere daha bireysel ve kolektif hafıza arasındaki analojiye dair tuhaf bir soruyu gündeme getirir. Freud'un her birey içinde bulunan meşhur "sansür" meta­ foru pek tabii ki Habsburg İmparatorluğunun resmi sansüründen türetilmiştir. Benzer biçimde bir sosyal psikolog olan Peter Berger, hepimizin daima biyografılerimizi Sovyet Ansiklopedisi tarzında yeniden yazdığımızı ileri sürmüştür.47 Fakat bu iki sansür arasın­ da, kamusal ve özel, üçüncü bir türe yer vardır : kolektif ancak gayri resmi. Gruplar bireyler gibi hatırlanması uygun olmayanı bastırabilirler mi? Eğer öyleyse, bunu nasıl yapıyorlar?48 Antropolog Jack Goody tarafından kaydedilmiş aşağıdaki hikayeyi düşünelim. Kuzey Gana'daki Gonja'nın bölgesel ayrış­ masının kökeninin krallığı oğulları arasında bölüştüren kurucu Jakpa'nın eylemine dayandığı söylenir. Yüzyılımızın başlarında bu hikayenin detayları ilk kez kaydedildiği zaman, Britanyalıların bölge üzerindeki kontrollerini genişlettiği zamanda, Jakpa'nın yedi oğul babası olduğu söylenirdi. Bu, bölüm­ lerin sayısına karşılık gelir . . . Ancak, Britanyalıların ulaştığı aynı zamanda yedi bölümden ikisi kayboldu . . . Altmış yıl sonra devlet miti yeniden kaydedildiğinde Jakpa'ya sadece beş oğul atfedildi. 49

Bu, günümüzü meşrulaştırmak için geçmişin kullanılmasının, antropolog Bronislaw Malinowski'nin mitin kurumların "tüzük"ü olarak işlev görmesi şeklinde tanımladığı şeyin klasik bir örneğidir (tüzük [charter] terimi Ortaçağ tarihçilerinden ödünç alınmıştır). Geçmişin günümüze uyarlanmasının sadece yazısız toplum­ larda bulunduğu iddiasını umursamayacağım. Aslında belirli bir sosyal grubun üyeleri tarafından paylaşılan geçmiş imajı ile bu 46 47 48 49

Rousso (1 987). Krş. Erikson (1 968), özl. 701 vd. Reik (1 920). Watt & Goody (1962-3), 3 10.

d

"O r c: 3:



r ::c )> "T1

N

)> o r )>

� " �

;o :c·

geçmişin hayatta kalan kayıtları arasında büyük tutarsızlıkları göstermek oldukça kolaydır. Tekrarlanan bir mit (bugün kendi toplumumuzda pek çok biçimde bulunan) "kurucu babalar"dır : Protestan Kilisesi'ni kuran Martin Luther'in, Sosyoloji'yi kuran Emile Durkheim (veya Max Weber) vesairin hikayesi. Genel olarak konuşursak bu mitler örneğinde olan şey geçmiş ve gü­ nümüz arasındaki farklılıkların görmezden gelinmesi ve kasıtsız sonuçların bilinçli amaçlara dönüştürülmesidir. Sanki bu geçmiş kahramanların asıl amacı günümüze sebep olmalarıymış gibi. Yazmak ve yayımlamak bu tür mitlerin yayılmasını durdur­ mak için yeterince güçlü değildir. Ancak onların yapabileceği, mitlerle uyumsuz olan ve onların altını oyan geçmişin kayıtlarını muhafaza etmektir; bilmeleri kendileri için daha iyi olsa bile, şu ya da bu nedenden insanların bilmek istemediği tuhaf ve utandırıcı olan bir geçmişin kayıtları. Örneğin o, geçmişin kahramanlar ve kötü adamlar, iyi ve kötü, doğru ve yanlış arasında basit bir mücadele olarak görülebildiği tehlikeli illüzyondan onları azat edebilir. Mitler hakir görülmemelidir ; ancak onları literal olarak okumak da tavsiye edilmez. Bu yüzden, yazmak ve yayımlamak hafızanın manipülasyona karşı direnişine yardımcı olur.50 Tarihçiler de bu direniş sürecinde oynayacak bir role sahip­ tir. Herodot tarihçileri hatıranın, yüce iyiliklerin hatırasının, muhafızları olarak düşünmüştür. Ben, tarihçileri toplumsal ha­ fıza dolabında iskeletlerin, büyük veya pek de büyük olmayan teorilerdeki zayıflıkları açığa çıkaran ; bilim tarihçisi Thomas Kuhn'un ifadesiyle "anomaliler"in muhafızları olarak görmeyi tercih ederim. 51 Geçmişte "Hatırlatıcı" diye adlandırılan bir görev­ li vardı. Unvan, aslında tahsildar için edebi bir ifadeydi. Görevlinin işi, insanlara unutmak istediklerini hatırlatmaktı. Tarihçinin en önemli fonksiyonlarından biri bir hatırlatıcı olmaktır. 50 Schudson (1 992), 206. 51 Kuhn (1 962), 52-3.

4. ERKEN MODERN İTALYA' DA J EST İ N D İ L İ

Jestlerin bilgisi tarihçi için elzemdir. Bonifacio, L 'arte dei cenni (1616)

Bu bölüm, İtalya'ya özel referansla, jestlerin tarihinin yazımı ile veya, daha da iyisi, jestleri tarihe bütünleştirmeyle ilgili problemleri tartışacaktır. Kavramsallaştırma problemi, bilinçli ve bilinçsiz olanı ayrıştırma, ritüelleştirilmiş ve spontane jestler, kaynaklar (yazılının yanı sıra görsel), bölgesel ve sosyal çeşitlilikler ve hepsinin üstünde zamanla değişimler, Baldassare Castiglione ve Carlo Borromeo kadar farklı yazarların kitaplarında tavsiye edilen özellikle de bedensel disiplin veya özdenetim üstüne artan vurgu ile ilgili olacaktır. Bu vurgunun önemi neydi? Günlük hayatta ne tür bir fark oluşturdu? Bu kontrolü kimin ve hangi durumlarda göstermesi gerekiyordu? Bu disiplin hangi biçimleri aldı? Çılgınca jestler yapan İtalyan yabancı gezgin stereotipi ile onun hangi muhtemel ilişkisi olabilir? Yukarıda 2 . bölümde belirtildiği gibi, geçen jenerasyonda tarihçinin alanı, jest de dahil olmak üzere, beden tarihi gibi pek

82

çok yeni konuyu içine alarak genişledi. 1 Başka pek çok yerde olduğu gibi, burada da Jacques Le Goff öncüler arasında olmuş­ tur. 2 Sıklıkla adlandırıldığı gibi, bu "yeni tarih" in muhalifleri bu ekolün tarihçilerinin geçmişi bayağılaştırdığını ileri sürerler. Bu suçlamaya üç cevap uygun görünür. Bunlardan ilki, çevreleyen kültürle herhangi bir ilişkilendirme girişimi olmaksızın bu ko­ nulardan birinin ardına her ne zaman kendi hatırına düşülürse bayağılaştırmanın son derece gerçek tehlikesini takdir etmektir. Bu yaklaşımın bir örneği için insan Camara Cascudo'nun Brezilya jestlerinin tarihsel sözlüğüne, ilmi ve büyüleyici bir kitaba (ve gelecekteki çalışma için iyi bir temel) fakat sorular yöneltmeksizin bilgi toplayan bir çalışmaya, atıf yapabilir.3 İkinci bir cevap, "bayağı" fikrinin problemleştirilme ve göre­ celileştirilmeye ihtiyaç duyduğunu ve daha özel olarak jestlerin erken modern Avrupa'da hafife alınmadığını ileri sürmek olabilir. İngiltere'de Q!! akerlar "şapka onuru" diye adlandırdıkları şeye, bir başka deyişle toplumsal seçkinlere şapka çıkarma geleneğine, riayet etmeyi reddettiler. Rusya'da kutsama eyleminin iki mi yoksa üç parmakla mı yapılması gerektiği meselesi 17. yüzyılın ortalarında Ortodoks Kilisesi'nde hizipleşmeye yol açan konu­ lardan biriydi. Erken modern İtalya, bu tür jestler üzerine büyük tartışmalardan yoksun olabilir. Gelgelelim Cenevizli bir asilzade ve kaybolan cumhuriyetçi eşitlik fikrinin bir savaşçısı (ileride s. 155) olan Andrea Spinola, odaya gururla girip şansölye önünde dimdik duramaması gibi gesti del corpo'sundan dolayı kendisinin haksız olarak hapsedildiğini iddia etti. 4 Bu jestler Ceneviz hü­ kümeti tarafından, Britanya ordusunda hala geçerli bir ifade ve en azından bazı bölgelerde j est kurallarının ciddiye alınmaya

2 3 4

Barasch (1 987) ; Schmitt (198 1 , 1 990) ; Bremmer & Roodenburg (1991). Le Goff (1 982, 1 985). Camara Cascudo (ykl. 1 974) Spinola (198 1), 126.

83

devam ettiğini gösteren bir hatırlatma olan "aptal küstahlık"ın bir biçimi olarak görüldü. Üçüncü cevap, Sherlock Holmes, Sigmund Freud ve Giovanni Morelli'yi -bunlara ilaveten ilk defa üçünü birbirine bağlayan Carlo Ginzburg'u- takip etmekle ve bayağının önemini, daha önemli olana sıklıkla ipucu sağladığı zemininde, değerlendirmek olabilir.5 Antropologlar ve psikologlar gibi tarihçiler de "kültür" diye adlandırdığımız daha geniş iletişim sistemi içerisinde bir alt sistem olarak jestleri çalışabilir. Bu varsayım, birçok toplum ve kültür tarihçisi tarafından günümüzde paylaşılır, hatta apaçık gö­ rülebilir. Bu yüzden, çalışmasında " çıplak maymun" un jestlerinin evrenselleştirilmiş zoolojik açıklamaları ile kültürel coğrafyasının haritasını çıkarma girişimleri arasındaki çözülmemiş gerilime rağmen, Desmond Morris'in meşhur kitaplarında yeniden doğmuş olan jestlere " cihanşümul" bir yaklaşımın varlığını okuyucuya bu noktada hatırlatmak faydalı olabilir.6 Zıt yöne işaret eden daha titiz bir analiz örneği olarak yü­ rüme tarzları gibi bilinçsiz j estlerin bile doğal değil, öğrenil­ miş olduğu ve bir kültürden ötekine çokça değiştiğine dair Ray Birdwhistell'ın meşhur gösterisine atıf yapabiliriz. Yürüdükleri zaman ellerinin pozisyonunu gözlemleyerek, hangi Fransız ka­ dınının manastır okullarında eğitildiğini ayırt edebildiğini iddia eden antropolog Marcel Mauss'un 1 930'larda meşhur bir maka­ lesinde aynı noktaya işaret edilmişti. 7 Burada takip edilecek olan yaklaşım, özelikle geçmişte ve şimdijestlerin dilinin -en azından kuzeyi ziyaret edenlere göre- belagatli olduğu bir toplum olan İtalya örneğinde, bu kültürcü yaklaşımdır. Bu yolu sonuna kadar takip etmek için ilk olarak İtalya kültü­ ründe mevcut tüm jest repertuarını, kişiliklerine ve sosyal rollerine 5 6 7

Ginzburg (1 990), 96-125. Morris (1977, 1979). Birdwhistell (1970) ; krş. Mauss (1 935).

m ;o " m z 3: o o m ;o z

�­ !:(

):'!

� L..

m in -ı :z· 52. !:.

göre bireylerin kişisel "konuşma"larında seçtikleri 'dil' i, yeniden inşa etmek gerekecekti. Böylece yol, bu repertuar ile kamusal ve özel, kutsal ve profan, uygun ve uygun olmayan, spontane ve kontrollü davranış, erkek ve kadın nezaketi vb. yerel zıtlıklar dahil kültürün öteki yönleri arasındaki ilişki hakkında genel bir tartışma için açık olacaktı. Günümüze ulaşan kaynaklar, herhangi bir erken modern tarihçinin umut etme hakkı olduğu kadar oldukça zengin ol­ malarına rağmen, kaçınılmaz olarak bu görev için yetersizdir. Bunlar avukat Giovanni Bonifacio 'nun The Art of Gesture ( 1 6 1 6) adlı eseri gibi çağdaş jest ansiklopedilerini ve dönemin sonunda kendi zamanında klasik vazolar ve heykellerin delilini Napoli sokaklarında görülebilenlerle kıyaslayan Andrea di Jorio 'nun The Imitation of the Ancients Investigated in the Gestures of the Neapolitans (1 832) adlı eserini içerir.8 Daha hırslı olanı 1 625'te basılmış olan Scipione Chiaramonti'nin bir kitabı, jestleri işaretlerin veya kendi ifadesiyle "göstergebilim"in genel bir incelemesinin bir parçası olarak tartıştı. Ayrıca Chiaramonti birkaç sayfayı İtalyanların özelliklerine adadı. 9 Bu sistematik derlemelere çok sayıda yabancı gezginin üstünkö­ rü ama canlı ve direkt olan gözlemleri eklenebilir. Hem Verona'dan geçen Katolik Montaigne hem Padua'dan geçen Protestan Philip Skippon kilisede İtalyanların saygıda kusur göstermeleri, ayin sıra­ sında konuşmaları, şapkalıyken ve sırtları mihraba dönükken ayakta durmaları veya 'kendi aralarında konuşmaları ve gülüşmeleri'nden etkilenmişlerdi.10 Venedik'te John Evelyn yukarıda bahsedilen iki leksikografın gözden kaşırmış göründüğü en azından bir hakaret jestini, kendi parmağını ısırmayı (muhtemelen rakibinin penisinin sembolü olarak), kaydetti. Shakespeare, İtalyan bir bağlamda ele 8 Bonifacio ( 1 6 1 6) ; Jorio (1832) ; krş. Knowlson 1 965) ; Chastel (1 986). 9 Chiaramonti (1 625), 70 vd 1 0 Montaigne ( 1 992), 64 ; Skippon {1 732), 534.

85

aldığı, bu hakarete zaten aşinaydı : "Ben onlara karşı başparmağımı ısıracağım, eğer tahammül ederlerse, bu onlar için bir utançtır." (Romeo vejuliet, Perde 1, sahne 1 ). İtalyan mahkeme arşivleri diğer bir önemli kaynaktır. Mah­ kemeler sıklıkla rakibine dik dik bakmak, bravando (tahrikkar bir tarzda kasılarak yürümek) ve tabii ki "boynuz yapmak" gibi hakaretlerde bulunmak, kişinin mahrem yerlerini alenen gös­ termesi vs. de dahil saldırı ve dövme olaylarına yol açan jestleri kayda geçirirler. Diğer şeyler arasında arşivler, Evelyn tarafından zikredilen parmak ısırmajestinin mittendosi la dita in bocca varlığını teyit eder. 11 Engizisyon arşivleri özellikle değerlidir, çünkü sor­ gucular ve katiplere suçlananınjestlerini dikkatle gözlemlemeleri ve kaydetmeleri öğretilmişti.12 Örneğin, Bonifacio ve Jorio'nun her ikisinde de olmayan bir başka j esti, sağ elin işaret parmağını göğe doğru işaret ederek Hıristiyanlığın reddini, kaydeden engi­ zisyon idi. 13 Çizilen jestler ile onların günlük hayattaki eşdeğer­ leri arasındaki mesafeyi ölçmenin zorluğuna rağmen, döneınin sanatından da kaynak olarak yararlanılabilir. Birkaç sanat tarihçisi saygı, itaat, selamlama, ibadet, sükunet, ikaz, umutsuzluk, gurur, saldırganlık vs. jestlerin temsilleri üzerine yorum yapmışlardır. 14 İtalyan jestlerinin tüm repertuarını yeniden inşa etme göre­ vi kısa bir bölüm için açıkçası çok iddialıdır. Makul bir şekilde yapılabilecek şeylerin tamamı, 1500-1 800 tarihleri arasında sis­ temde temel değişimler olarak ortaya çıkanı tartışmaktır. Konu üzerine önceki çalışmaların aksine Papa'nın ayağını öpmek, tören yürüyüşü vs. jestlerden ziyade günlük hayata odaklanacaktır. 15 11 Evelyn {1 955), c. 2, 1 73 ; Rome, Archivio di Stato, Tribunale del Governatore, Processi Crirninali, '600, busta 50. 1 2 Masini {1621), 1 57. 13 Bennassar & Bennassar {1 989), 3 1 3 . 14 Baxandall {1 972), 56 vd. ; Heinz {1 972) ; Chastel (1 986) ; Barasch (1987) ; Spicer (1991); Fermor (1 993). 15 Trexler (1 980), 87-94, 99-1 1 1 , vb. ; Muir (1981).

m xı "' m z 3: o c m xı z

�· � >.

� '­

m

!!!

:z· c

E:

86

Kaynakların önyargısı hesaba katılırsa orantısız dikkatin üst sı­ nıflara ve dahi erkeklere adanmasından sakınmak zor olacaktır. Çünkü kültürün bir kuralı, saygın kadınların jest yapmadığı en azından çok yapmadığı idi. Burada vurgulanacak değişimler üç hipotezde özetlenebilir. İlki, sadece İtalya'da değil, daha genel olarak Avrupa'da bu dö­ nemde jestlere olan ilginin artışına dairdir. İkinci hipotez, bu özbilinçliliğin Reform döneminde hem Katolik hem Protestan Avrupa'da ortaya çıkan bir ''jest reformu" akımı tarafından teşvik edilmesiydi. Üçüncü ve sonuncu hipotez, bu reformu kuzeyli jesti yapan İtalyan stereotipinin yükselişine bağlama girişiminde bulunur. JESTLERE YENİ BİR İLGİ

Fransız tarihçi Jean-Claude Schmitt, 12. yüzyılda jestlere yeni bir ilgiden bahsetmiştir. Schmitt'in de kabul ettiği üzere, benzer bir noktaya, erken modern dönemde özellikle 1 7. yüzyılda Batı Avrupa hakkında da işaret edilebilir. 16 Mesela İngiltere örneğinde, bu ilgi Francis Bacon'ın yazılarında, John Bulwer'in "bu jestlerin mevcut mizacı ve zihin ile iradesinin durumunu açığa çıkardığını" ileri sürdüğü el jestleri rehberi olan Chirologia'sında ( 1 644) ve John Evelyn, Thomas Coryate ve Philip Skippon dahil olmak üzere dışarıya seyahat edenlerin gözlemlerinde görülebilir. Fransa örneğinde, jestin nüfuz eden analizleri Montaigne, Pascal, La Bruyere, La Rochefoucauld ve Saint-Simon'un yazıla­ rında ve Charles Lebrun sanat teorisinde dahi bulunabilir. Jestin ve duruşun tarihi, bilginlerin ve Last Supper (Son Akşam Yemeği) tablosunda eski Romalıların yemek yerken yaslanma geleneğine dair kendi farkındalığını gösteren Nicolas Poussin gibi sanatçı­ ların dikkatini çekmiştir. Daha pratik bir öneri okuyucularına ayak ayak üstüne atmamalarını veya konuşurken "elle büyük 16 Schmitt (1990), 362-3.

87

jest" yapmamalarını söyleyen Antoine Courtin'in Nouveau traite de la civilite ( 1 6 7 1 ) eserinde sunulmuştur. Bu arada, ayak ayak üstüne atmanın çeşitli anlamları vardır. Bazı bağlamlarda onlar güce işaret ederken ötekiler itibarın eksikliğine işaret etmiştir. Bu duruş, kadınlara yasaklanmış idi ; ancak erkekler için de her zaman serbest değildi.17 Baldassare Castiglione Courtier (2. kitap, 3 7. bl.) adlı eserinde belirttiği İspanyol ağırlığı ile Fransız şen şakraklığı arasında­ ki tezat, 1 7. yüzyılda yaygın hale gelmiştir. Örneğin, Carlos Garda'nın Fransızlar ve İspanyollar arasındaki "antipati" üzerine olan 1 6 1 7 tarihli eseri onların yürümede, yemede veya ellerini kullanmadaki farklı tarzlara dikkat çekmiştir. Garcfa'ya göre Fransız erkeği elleri kılıcının topuzunda ve pelerini tek omuzunda olduğu halde yürürken, İspanyollar adımlarını horoz gibi atar ve bıyıklarını bükerdi. "Fransızlar sokakta grup halinde yürürken güler, zıplar, konuşur ve öyle bir gürültü koparırlar ki sesleri bir fersah uzaktan işitilebilir. Aksine İspanyollar dimdik, ağır ve serinkanlılıkla, konuşmaksızın veya herhangi bir hayasız yahut abartılı davranış içine girmeksizin yürürlerdi."18 Garcfa'nın çalışması İtalya'yla alakasız değildi. Gerçekten İngilizce ve Almancaya çevrilmiş olmasının yanı sıra 1 636 ile 1 702 tarihleri arasında İtalyanca on üç baskı yapmıştır. Fransa ve İspanya'nın Avrupa'nın lider güçleri oldukları bir zamanda kitap politik bir ilgiye sahipti. Garda'nın etkisi veya en azından onun alışılmadık canlılık ve detayla değerlendirdiği sıradan şey­ lerin etkisi, geç 17. yüzyılda yazılmış olan Venedik Cumhuriyeti hikayesinin bir anonim metninde de görülebilir, bu eser önde gelen yüz politikacıyı "vakur İspanyol dehası"na (genio spagnuolo) sahip olanlarla daha canlı Fransız dehasına sahip olanlar şeklinde ayırmıştır. 19 1 7 . yüzyıl ortaları Roma'sında Fransız ve İspanyol 1 7 Barasch (1 987), 1 80- 1 . 1 8 Garsfa ( 1 6 1 7), hl. 1 4 . 1 9 Yenice, Biblioteca Marciana, yazma Gradenigo 1 5 .

m ::c " m z 3: o o m ::c z

�­

!:( �



'­ m vı -ı z:· s:!. c.

tarzları arasında benzer bir çatışma vardı. Örneğin Mimar Fran­ cesco Borromini, İspanyol elbisesi giyerdi (maalesef onun jestleri kaydedilmemiştir).20 İngiliz Richard Lassels, "İtalyan mizacı"nı "çok fazla Fransız mizacı ve çok az İspanyol mizacı arasında vasat bir mizaç" olarak tanımlaması şaşırtıcı değildir.2 1 Dilbilimsel delil, aynı yönlere işaret eder. İlki, jesti tanım­ lamak için zengin ve incelikli bir dilin gelişimi tarafından açığa çıkarılan, jestlere artan bir ilgiye yöneliktir. İkincisi, etichetta, complimento, crianza (iyi davranışlar), disinvoltura (ihmalkarlık) ve sussiego (ciddiyet ve sükunet) gibi İspanyolca terimlerden ödünç alınarak erken modern İtalya'da geliştirilen jestlerin dili için bir İspanyol modeline yöneliktir. 22 Rönesans'tan itibaren (diğer ülkelerden yaklaşık bir asır önce) jestleri tartışan İtalyanca metinlerin çoğalması, konuya artan ilgi izlenimini teyit eder. Ahlak ve davranış literatürü erkeklerin yanı sıra kadınlar için de uygun jestler üzerine pek çok ilgili gözlemi içerir. Örneğin, Latince başlığına karşın mahalli bir metin olan anonim Decorpuellarum ( 14 71 ), kızlara başlarını öne eğmelerini, ağır başlılıkla yemek yemelerini ve konuşmalarını, sağ eli sol elinin üzerine koyarak yürümelerini ve durmalarını, ayaklarını bitişik halde tutmalarını ve böylece Venedik fahişeleri gibi gö­ rünmemelerini söyler. Elleri birbirine kenetleme jesti, örneğin, Giotto'nun kadın figürlerinin bazılarında bulunan bir itaatkarlık formülü idi.23 Castiglione'nin Courtier (1 528) adlı eseri de hem kadınlar hem erkekler için uygun duruş (lo stare) ve jestler (i mo­ vimenti) üzerine, kadınlar için "üstün zarafet" ihtiyacını ve ayrıca mütevazılığı açığa çıkaran çekingenliğin bir türünü vurgulayarak yorum yapar.24 20 21 22 23 24

Wittkower (1 967). Lassels (1654), 150. Beccaria (1 968), 1 6 1 -207. Barasch (1 987), 42, 46. Burke (1995), 29-30.

89

Alessandro Piccolomini'nin La Rafaella ( 1 5 3 9) adlı diyalo­ ğu, Castiglione ayak izlerini takip eder. Ancak o, hareketleri ve tavırları (portatura) da dahil bilhassa kadınların eğitimiyle ilgili­ dir. Kadınlara yavaşça yürümeleri ; fakat "cilveden kaçınmaları" ve Castiglione'nin meşhur sprezzatura'sının (üzerinde çalışılmış aldırış etmezlik) yakın akrabası olan "belli bir ihmalkarlık ve umursamazlık göstermeleri" [ mostrar un certo disprezzo e un certo non molto pensdre] söylenir.25 Angelo Firenzuola'nın Delle bellezze delle donne (1541) diyaloğu güzelliğin yanı sıra zarafetle de ilgi­ lidir. Konuşmacılar, "şıklığı" (leggiadria) zarafet, tevazu, asalet, ölçü ve iyi davranışlar açısından tanımlanmasını tavsiye ederler. Ayrıca onlar, güzel bir kadının "hava"sını ve "ihtişamla oturan, ağırbaşlılıkla konuşan, tevazuyla gülümseyen ve kraliçe gibi dav­ ranan" bir kadının "görkem" ini överler. Giovanni Della Casa'nın Galateo'su (1 558) ve Stefano Guazzo'nun Civile conversatione'si de ( 15 74) uygunjestler ve bedenin anlatım gücü hakkında çok sayıda noktaya işaret eder. Aynı şekilde dans literatürü de öyledir : sadece çeşitli adını türlerini ele alan değil, aynı zamanda erkeklere pele­ rin ve kılıçlarıyla nasıl meşgul olacakları, nasıl uygun bir şekilde eğileceklerini, bir kadının elini nasıl tutacaklarını vs. söyleyen Fabrizio Caroso'nun Il ballarino (1581) adlı eseri. 17. yüzyılda, gördüğümüz üzere, Veronalı avukat Giovanni Bonifacio, ilk jest ansiklopedisini ortaya koydu. Bonifacio te­ melde İncil'e ve klasik yazarlara dayandı. Bu, kendisini İtalyan toplumsal tarihi için bir kaynak olarak olabileceğinden daha az faydalı kılmıştır. Bununla birlikte, onun kitabı konuya çağdaş bir ilgiye anlamlı bir tanıklığı yüklenir. Aynı şekilde bu dönemde görünmeye başlayan tiyatro hakkındaki kitaplar da öyledir. G. D. Ottonelli'nin The Christian Moderation ojthe Theatre (1 652) ve A. Perrucci'nin Art of Representation (1 699) adlı eserlerinin her ikisi de jestlerin "sanat"ı veya "kurallar"ı diye adlandırdıklarıyla 25 Piccolomini (1 539), 56-7.

m � "' m z 3: o c m � z

�·

!:;;:

>.



..... m



:z· c

E:

90

ilgiliydi. Sahnede ve sahne dışında olanlar arasındaki ilişki basit bir ilişki değildir. Ancak, yabancı ziyaretçilere en azından aktörlerin kendi kültürlerindeki mevcut jestleri stilize ettikleri ve belki de abarttıkları görünür. Kendi farklı yollarında yukarıda bahsedilen metinler, gizli duyguların dışadönük işareti olarak sadece jestlerin psikolojisine değil, aynı zamanda onların "sosyoloji"si olarak adlandırabilece­ ğimize de -asıl inovasyon budur- kayda değer bir ilgiyi ortaya koymuştur. Jestlerin evrensel bir dil oluşturduğu sık sık iddia edilmiştir ; ancak bu "evrenselci" pozisyona "kültürcü" pozisyon tarafından karşı çıkılmıştır. Çok sayıda yazar, j estlerin çeşitli "alanlar''ı (aile, mahkeme, kilise vs.) olarak isimlendirilebilen şeye ve ayrıca aktörlere -genç veya yaşlı, erkek veya kadın, saygın veya utanmaz, asil veya sıradan, alaylı yahut mektepli- göre jestlerin değişme biçimleriyle veya nasıl değişmesi gerektiğiyle ilgilenmiş­ lerdir. Bu nedenle, erken modern metinlerin sadece Bonifacio'nun sözlüğüyle örneklendiği, kelime dağarcığına değil, aynı zamanda doğru ifadeler için kurallar anlamında "gramer"ine de son ola­ rak onun çeşitli "lehçeler" ine de (Jorio'nu terimini kullanırsak) veya modern dilbilimcilerin ifade ettiği gibi "toplukluk dili"ne de (sociolects) artan bir ilgiye şahitlik ettiğini insan söyleyebilir.26 Jestlere olan bu ilgiyle dil ve kıyafetlerdeki sosyal değişimlere veya daha genel olarak sözde "gözlem çağı"nda insan ve hayvan araştırmasına karşı çağdaş ilgiler arasındaki bağlantılar vurgu­ lanmaya değerdir. Bu bilginin pratik değerinin bir örneği için İtalya'ya seyahat etmiş olan İngiliz Fynes Morison'a bakabiliriz. Morison Roma'da Cardinal Bellarmine'yi görmek istedi ve İtal­ yan gibi giyinmiş ve kendisinin bir İngiliz Protestanı olduğunu ele verebilecek tuhaf bir jest sergilememeye dikkat ederek onu ziyaret etti. 27 26 Jorio (1 832), xxii ; krş. Bremmer & Roodenburg (199 1), 3, 36. 27 M

1!:1

108

Gelgelelim, İtalya'da, özellikle de Floransa'da bu tür mizah "la capitale de la beffa" üzerine yapılan açıkça sıra dışı bir vurgu vardır. 18 Boccaccio'nun Decameron'u bu türün çalışması için açık bir başlangıç noktasını oluşturur. Yirmi yedi hikayenin tama­ mında hileler vardır ve beffa , beffare ve beffatore terimleri seksen defa kullanılır.19 Yüzyılın sonlarında beffe Francesco Sacchetti'nin hikayelerinde tekrarlanır. 1 5 . yüzyılda onlar, Masuccio Salerni­ tano ve Sabadino degli Arienti'nin hikayelerinde bulunabilir.20 Ayrıca, mimar Filippo Brunelleschi tarafından şişman bir maran­ goza yapılmış bir şakanın anonim 1 5 . yüzyıl hikayesi vardır. Bu örnek daha enteresandır. Çünkü o, Burckhardt'ın bireysellik çağı olarak tanımladığı bir dönemde kimlik fikriyle oynar.21 1 6 . yüzyıl novellasında beffeye gelince, insan onları her yer­ de bulur. Antonfrancesco Grazzini (ö. 1 5 84), hikayelerinde bir Fransız eleştirmenin belirttiği gibi on sekiz hikayede geçen "beffa anahtardır".22 Matteo Bandello'da 2 1 4 novellede geçen 70 bejfe ile çok daha önemlidir.23 1 6 . yüzyıl materyali Machiavelli'nin Mandragola'sı ve içinde Mantua Dükü'nün sarayında ahır beyine dükün kendisinden evlenmesini istediği hususunda haberdar edildiği bir karnaval eğlencesi olan Pietro Aretino'nun Il Ma­ rescalco'sunu da içerir. Kendisi için kötü haber, onun ilgisi karşı cinse değildi; ancak o, sadece "gelin"in bir içoğlanı olduğunu keşfetmek için seremoniye katılır. Hadise oyunda bir "burla" olarak tasvir edilir (Oyun 5, Sahne 1 1).24 Bu kanıtı özetlemek ve onu mukayeseli bir perspektife yer­ leştirmek için Amerikalı halkbilimci Stith Thompson'un dünya 18 19 20 21 22 23 24

Rochon {1972}, 28. Krş. Mazzotti {1 986). Rochon {1 975}, 65-1 70. Varese {1 955), 767-802 ; Rochon {1972), 2 1 1-376. Rochon {1 972), 45-9 8 ; krş. Rodini {1970), 153-6. Rochon {1 972), 1 2 1 -66. Rochon {1 972}, 99-1 10.

109

halk öyküleri araştırmasını D. P. Rotunda'nın İtalyan novella'sı­ nın özelleşmiş bir motif endeksiyle karşılaştırabiliriz. Örneğin kategori X 0-99, "Rahatsızlık Mizahı" için Thompson dört, Rotunda ise yirmi örnek verir. Kategori K 1200-99, "Alçaltıcı Bir Pozisyona Düşürme" örneğinde Thompson yirmi yedi örnek verirken (Boccaccio'dan alınan sekiz örnek de dahil), Rotunda yetmiş ikiden daha az örnek vermezdi. 25 İtalyanlar daha doğrusu Toskanalılar, bu temada açık bir şekilde takıntılıdır. Belirtmeye hacet yoktur ki böyle edebi kanıtların üstesinden gelmekte bir kültür tarihçisi için problemler vardır. Hikayeler stilize edilmiştir ve aslında onlar sözlü ve yazılı iki ortamda dola­ şırken ikili stilizasyona tabi tutulmuştur. Onlar topoilerle doludur. Aynı hikayelerin farklı kahramanları vardır. Kurgu, pek tabii ki fantezinin, kolektif tasavvurun iyi bir kanıtıdır. Ancak biz, bu kanıttan toplumsal hayata dair sonuçlar çıkarabilir miyiz? Bejfa sosyal bir gelenek miydi yoksa sadece bir edebi oyun muydu? Pratik şakaların Rönesans İtalyası'nda bazı saraylarda, örneğin, Sforza hakimiyeti altındaki Milano'da veya Este hakimiyeti al­ tındaki Ferrara'da, yapıldığı bilinir. 26 Başka bir kanıt, insanları gücendiren ve bu nedenle yasal işlemlere yol açan şaka yapmayla ilgili mahkeme kayıtlarından gelir. Bu kayıtlar tıpkı 13 l S 'te Lio Maggiore'nin köyünde belli bir Furlinfan'a yapılan hile örneğinde olduğu gibi, tavernaların beffe için favori bir mekan olduğunu ileri sürer.27 Ayrıca, onlar yedi Yahudinin, Hıristiyanlarınki değil, kendi karnavalları (Purim) sırasında, bir Napoliliyi tutuklamış numarası yaptığı Roma'da 1 5 5 1 'deki esrarengiz halat makarası olayına şahit olarak karnavalın beffe için favori zaman olduğunu ileri sürer. Bu "olay" bir novella içerisinde görülebilir.28 25 26 27 28

Thompson (1 955-8) ; Rotunda (1942). Malaguzzi Valeri (191 3-23), c. 1, 560 vd. ; Prandi {1 990), 78. Ortalli (1 993), 67. Cohen (1 988).

110

Maddi kültürde de şaka yapmanın kanıtı mevcuttur. Bir an için, ev sahibinin bir işaretiyle harekete geçip misafirleri şaşkına uğratan ve onları baştan aşağı ıslatan gizli fıskiyelerin olduğu Rönesans bahçelerini düşünelim. Bejfa'nın bu zarif formu, aris­ tokrat çevrelerinde geçerliydi ve örneğin, Vignola tarafından Farnese için Caprarola'da belgelenmiş, bunun yanı sıra, 1. Fran­ cesco de' Medid için Buontalenti tarafından tasarlanmış olan, burada Montaigne'in kurbanları arasında olduğu Pratolino'da belgelenebilir.29 O, karnavallarda yaygın İtalyan su püskürtme geleneğinden farklı değildi. Yukarıda atıf yapılan bazı örnekler, şakanın limitleri, göreceli olarak zararsız veya ilgisiz aldatma ve daha ciddi hilebazlık ya da saldırganlık arasındaki sınır problemini ortaya çıkarır. 16. yüzyılda Kuzey İtalya'da dare la burla sahte evlilik vaadini tanımlamak için kullanılan standart bir ifadeydi.30 Yine şakaların sık sık hakareta­ miz olduğu ve hakaretlerin bazen şaka formuna büründüğü bir çağda, insanın alışılagelmiş sınırları aşması ve bazı durumların mahkemede bitmesi kaçınılmazdı. Şakanın sınırlarını belirleme­ nin zorluğu bu kayıtlarda açıktır. 1 6 . yüzyıl Bologna' sında sözlü (bir sone aracılığıyla) saldırının bir kurbanı mahkemeye şikayette bulundu ; ancak onlar, sözcüğü karalayıcı değil, sadece "gülünç bir şeyler içeren bir şaka" olarak gördüler. 31 Öte yandan, başına iş açmakta yetenekli olan ressam Michelangelo di Caravaggio (diğer ressamlarla birlikte), 1 603'te Roma Hükümet Mahkemesi'nin huzuruna meslektaşları Baglioni'nin ifadesiyle "utanç verici di­ zelerle" suçlanarak çağırıldı. 32 Dünya siyasetine dönecek olursak, Cesare Borgia'yı ve Sinigaglia'da düşmanlarına oynadığı meşhur oyunu, (Al Capone 29 30 31 32

Robertson (1992), 128 ; Lazzaro (1 990), 65-8. Muir & Ruggiero (1 990), 35 1 . Evangelisti (1 992), 221 . Friedlaender (1 955), 271-2.

111

zamanında İtalyan-Amerikan gangsterlerin adlandırdığı gibi) bir "torpedo"yu düşünelim. Hikaye, Machiavelli tarafından kendisi­ nin meşhur "Dük Valentino (Cesare)'ın Vitelozzo Vitelli'ye nasıl suikast düzenlediğinin tasvirinde", Vitelozzo'yu ve arkadaşlarını kendi konağına silahsız davet etmesi ve onları orada boğdurması anlatılır. Machiavelli soğukkanlı, duygusuz biçimde yazmış ; an­ cak başka yerde Cesare için büyük hayranlığını dile getirmiştir. Onun politikasıyla be.ffe arasında bir bağ ileri sürmek, konudan çok uzak olmayabilir. Onun Mandragola oyunu tuzaklara olan ilgisi yönüyle Makyavelcidir ; buna karşın onun Floransa tarihi dramatik sözcüklerle sunulmuştur. Beş detaylı yorum beffa 'yı daha sağlam biçimde kendi kültürel bağlamına yerleştirebilir. ( 1 ) Beffa genellikle Burckhardt'ın Rönesans görüşüne uy­ gun olarak bir "sanat eseri" olarak sunulmuştur. Daha açık olan Schadenfreude'nin yanı sıra estetik zevk vermesi beklenirdi ve o, bazen bella olarak tanımlanmıştı. Hikaye başlıları, örneğin Ban­ dello 'nunkiler bir "giocosa astuzia"ya (2. kitap, no 45), veya bir piacevole e ridicolo inganno'ya (2. kitap, no 4 7) atıfta bulunur. Hoş, yani şaka yapanın veya seyircinin ve okuyucunun bakış açısından hoş, olanın alınması teşvik edilirdi. Pek tabii ki kurban, masaları saldırgan üzerine devirmedikçe ; çünkü "il contracambio" olarak adlandırılandan, bir başka deyişle beffatore beffato 'nun temasından, ava gidip avlanandan özel zevk alınır (örneğin Bandello, 1 . kitap, no 3). (2) Beffa aynı zamanda, bir "hile kültürü" olarak adlandırılabi­ lecek rekabetçi bir kültürde şaka yapmanın uygun bir formuydu ; bu kültürde yöneticiler askerlerden ziyade, genellikle sivil ya da Makyavelci dilde aslanlardan ziyade tilkiydiler. Bugün bile İtalyan­ lar, kurnaz lfurbo) insanları açıkça onaylar. Küçük oğluna defalarca "Sei furbo?" [Kurnaz mısın?] diye soran bir babayı tanımlayan bir Britanyalı antropolog tarafından 1 970'lerde İtalya'nın güneyinde

m ;o " m z 3: o o m ;o z

�· !


::!:!

112

küçük bir kasabadaki günlük hayat hikayesine şahitlik edelim. İstediği, beklediği ve ödüllendirdiği cevap, tabii ki "evet" idi.33 (3) Beffa genellikle salt bir eğlenceden ibaret değildi. O, aynı zamanda rakipleri ve düşmanları aşağılamanın, utandırmanın ve aslında sosyal olarak yok etmenin bir aracıydı. Bu, içinde onu­ run ve utanmanın başlıca değerler olduğu bir kültürdü. Bazı hikayelerin başlıkları, Sabadino degli Arienti örneğinde olduğu gibi, bu algıyı güçlendirirdi. Bu hikayede tekrarlanan ifadeler şunlardır : "se trova vergognato" (no 1), "remase vergognato" (no 1 6), veya "resta vergognato" (no 3 1 ve 35). Rönesans İtalyası'nın kültürü, Floransa'da çok canlı biçimde örneklenmiş olan agnos­ tik bir kültürdü.34 İntikam (bazen söylendiği gibi bella vendetta), novelle'de tekrarlanan bir motifti (Bandello, kitap 4, no 6 ; Grazzini, kitap 2, no 9 vs.). Aynı şekilde boynuzlanma da. Saldırganlık ve sadizm de, örneğin çok eğlenceli olması beklenen şeyin kurbanın hadım edilmesi olduğu iki meşhur hikayede tekrarlanır (Bandello, kitap 2, no 20 ; Grazzini, kitap 1 , no 2). Bu örnekler, Bakhtin'in şölen saldırganlığının meşhur tartışmasının unutmuş göründü­ ğü, şakaların herkes için eğlendirici olmadığı, izleyicilerin veya dinleyicilerin yanı sıra kurbanların da var olduğu bir noktanın altını çizer. (4) Bu, bizi Bakhtin'in adlandırdığı "düşük kitlesel katman"a götürür. Sabadino tarafından anlatılan bir hikayede (no 1 6), bir zanaatkar tıraş olmak için berbere gider ve berberin ayakkabı­ larının çok büyük olduğunu görür. O, onlara işeme dürtüsü hissetti ve öyle yaptı. Bandello'nun bir hikayesinde (kitap 1, no 35) Madonna Cassandra'nın bir keşişle bir ilişkisi vardır. Kocası bunu keşfeder, bir keşiş kılığında müshil hapı alır ve yatağında onun üzerine pisler. Okuyucular hikayeyi muhtemelen oldukça tiksindirici bulurlar. Bu, tam olarak onun neden burada alın33 Davis (1 973), 23 ; krş. Brandes (1 980), 1 1 5 vd. ; Herzfeld (1 985), 148. 34 Burckhardt (1 860), 2. bl.

113

tılandığının sebebidir : 1 6 . yüzyıl İtalyası'nın ötekiliğini bize hatırlatmak için kendi kültürümüzde kabul edilebilirin sınırlarını aşmanın bedeli. (5) Kültürel mesafe duygusu, son hikayenin sadece bir hanıme­ fendiden bahsetmediği, aynı zamanda Trent Konseyi zamanında bir rahip tarafından bir diğer hanımefendi olan Paola Gonzaga'ya ithaf edildiği gerçeğini hatırlarsak, çok daha büyük hale gelir. Gü­ nümüzde bizler en azından halk arasında rahipleri ciddi veya hatta heybetli insanlar olarak düşünmeye yatkınız. Ancak, 1 5 . yüzyıl Toskanalıları kırsal bölge kilisesi rahibi olan Arlotto Mainardi'ye atfettikleri jestlerden hoşlanıyorlardı ve gördüğümüz gibi Fra Mariano, Papa X. Leo'nun sarayının soytarılığını yapmıştır. Yine biz, Mantualı Isabella d'Este ve Toskanalı lsabella 1. Cosimo gibi Rönesans yöneticilerinin sanki her zaman ciddilermiş gibi düşünmeye eğilimliyiz. Buna karşın onların, nüktedanlıktan ve cücelerle soytarıların maskaralıklarından hoşlandıkları bilinir. 35 En azından 1350-1 550 arası dönemde altı çizilmesi gereken nokta, prenseslerin ve köylülerin, erkek ve kadınların, din adamlarının ve sıradan insanların, genç ve yaşlıların -hem şakacı hem kurban olarak- geniş çaplı katılımlarıdır. Arşiv kanıtı, bu bağlamda kur­ gunun şahitliğini teyit eder. Örneğin, 1492'de Milano sarayında Prenses Beatrice d'Este, vahşi hayvanların onun tavuklarını öl­ dürüp bahçesini istila etmesine sebep olan bir oyunu, devletin yöneticisi Beatrice'in kocası Lodovico Sforza'nın keyfi için Fer­ rara elçisine oynadı. 36 Bu durum devam etmeyecekti. Değişime dönmenin zamanıdır.

35 Luzio & Renier (1891). 36 Malaguzzi Valeri (191 3-23), c . 1 , 560- 1 .

m ;ı;:ı "' m z 3: o c m ;ı;:ı z

�­ !:(

>.

� 6

3: m Q. z z:· !!! � ;ı;:ı



:!:!

114

SİSTEMDEKİ DEGİŞİMLER

Öyleyse, İtalyanlar arasında şakaya ilişkin tutumlarda sistemdeki temel değişiklikler nelerdi? 1520'lere kadar, daha öncesinde değil­ se de, bir değişim algılanabilir olmasına rağmen 1550- 1650 arasın­ daki dönemde değişim daha açıktır. Bu değişim, Enid Welsford'un 1 7 . yüzyılda "saray soytarısının düşüşü" hakkındaki görüşünü ve Bakhtin'in aynı dönemde "halk güldürüsünün bütünlüğünü kaybetmesi" hakkındaki değerlendirmesini destekler.37 Kendisinin İtalyan Karşı-Reform versiyonu olarak düşünülen bir Avrupa otokontrol hareketi olan (daha net bir şekilde "özsınırlamaya doğru sosyal sınırlama"), Norbert Elias'ın "uygarlık süreci" diye adlandırdığının, dini ve seküler yönleri arasındaki ayrım faydalı olabilir. Erasmus'un karnaval üzerine olanından İsviçreli reformist Oecolampadius'un Paskalya güldürüsü üzerine olanına kadar, yabancı din adamları tarafından zaten eleştirilmiş olan bazı ge­ leneksel şaka formları, o vakitler İtalyanlar tarafından dini ya da ahlaki gerekçelerle kınanmaktaydı. Aretino, (İtalya'da derlen­ miş olmasına rağmen bütün kilise için bağlayıcı) Yasak Kitaplar Listesi'nde Luther ve Calvin'e katıldı. İlkin 1 5 1 6 veya dolaylarında yayımlanan Şakacı Rahip Arlotto'nun hikayeleri, 1565'ten itiba­ ren sorgucuya "çok serbest göründüğü" için şakaların kaldırıl­ ması gerektiğini açıklayan bir giriş notu ile sansürlendi. Bandello hikayelerini tam da zamanında 1554'te yayımladı. Buna karşın Floransalı yazar Antonfrancesco Grazzini'nin 1 580 civarlarında yazılmış hikayeleri 1 8 . yüzyıla kadar yayımlanmamış olarak kal­ dı. Sözlü hikayeler kolaylıkla sansürlenemezdi ; ne var ki hikaye anlatıcısı Straparola bir keresinde Venedik Engizisyon huzuruna çağrılmıştı. Basılı be.ffe , artan bir biçimde ahlaki bir değere işaret etmek için "tedaviler", "dersler" ve "cezalar" gibi metaforlar aracılı37 Welsford (1 935), 182-96 ; Bakhtin (1 965).

115

ğıyla altı çizilerek düzeltilmiştir. Arlotto, birini mihraba yakın tükürme kötü alışkanlığını tedavi eden ve çabucak bir avcı duası isteyen gençlere bir ders veren olarak tanımlamıştı (no 5 ve 6). Okuyucular, bu ahlaki paketlemeyi pek inandırıcı bulmasa da Bandello kendi hikayelerinin etik anlamlarına dikkat çekmişti ( 1 . Kitap, no 3, 35 vd.). Editör Ludovico Domenichi, hümanist Angelo Poliziano tarafından derlenen 'facezie "nin 1 548 baskısın­ da kısaltmalara gitti ve 1562 baskısı için başlığı daha ciddi olan Detti eJatti ifadesine dönüştürerek dine hakaretleri ve din karşıtı ibareleri kaldırarak ve her şakaya ahlaki değerler ekleyerek bu baskıyı revize etti.38 Floransa Dükü Cosimo de' Medici, Konsey'e cezanın er­ telenmesi için yalvarmak üzere bir elçi göndermemiş olsaydı, Boccaccio'nun hikayeleri Trent Konseyi tarafından tamamen yasaklanmış olabilirdi. Hikayeler 1 5 82'de sansürlenmiş formda yeniden çıktı. Bir sorgucunun riyakarlığına dair bir hikaye, ko­ leksiyondan tamamen çıkarılmıştı ; buna karşın din adamlarıyla alay eden öteki hikayeler ciddi revizyona uğramıştı. "Keşiş" ve "başmelek" gibi tabirler, bir hikayeyi tamamen anlamsız hale getirme pahasına -Venedikli dindar bir kadını kandırmak için başmelek Cebrail numarası yapan Keşiş Alberto'nun hikayesi­ çıkarılmıştı.39 Castiglione'nin Courtier'inin 2. kitabındaki şakalar, 1 5 84'teki sansürlü baskısında benzer muameleye tabi tutuldu.40 Karşı Reform, ruhban sınıfı bir "kültürel saldırı"ya, şakaları bütünüyle yasaklamayıp, ancak etki alanını kısıtlamaya girişti. Şakalar, davranışları ağırbaşlılıkla (gravitas) bilinmesi gereken ruh­ ban sınıfı tarafından veya kutsal bir yer olması sebebiyle kilisede yahut kutsal nesneler üzerine anlatılmışsa, gittikçe artan bir şekilde nahoş görülmüştü. Şakacı rahipler, Arlotto ve Fra Mariano'nun '

38 Richardson (1 994), 135. 39 Sorrentino (1935) ; Brown (1 967). 40 Cian (1 887).

m ;c "' m z 3: o c m ;c z

�· !:(

>.

� 6 3: m c

�:

z vı

z ii

>



116

kariyerleri nahoş ve daha sonra neredeyse hayal edilemez olarak görülmeye başlandı. 1565'teki bölgesel konseyinde San Carlo Borromeo, Paskalya oyunlarını gülmeyi kışkırttığı için kınadı. O, ritüel güldürü hak­ kında Vladimir Propp ile aynı fikirde olmayacaktı. Borromeo'nun gördüğü üzere İsa ve azizlerin yaşamlarını temsil eden dindar gelenek ; skandal, güldürü ve kibir ile sonuçlanan insan sapkınlığı tarafından yozlaştırılmıştı. O, ayrıca rahiplere eğlenceli hikayeler anlatmamalarını emretti.4 1 Papa V. Pius kilisede "ölçüsüz" gül­ dürüye karşı bir ferman yayınladı. 42 Seleflerinden daha katı olan V. Sixtus Listesi (1590), iddiaları ahlakçı olmasına rağmen, Do­ menichi ve Guicciardini tarafından düzeltilmiş olan Jacezie ko­ leksiyonunu içerdi. 43 Karşı-Reformun önde gelen diğer isimlerinden biri olan Ro­ bert Bellarmine, 1 608 tarihli bir mektupta, azizlerin yaşamları hakkında terbiye etme yerine güldürüyü teşvik eden ayrıntıları ortaya çıkarmaya olan muhalefetini dile getirdi (quae risum potius quam aedifi.cationem pariant). Belki de o, Kutsal Ruh tarafından aldatılan Aziz Joseph'in geleneksel imajını düşünüyordu. Bu dini saldırı, sanattaki klasizmin yükselişinden popüler kültüre katılımdan çekilmeye kadar uzanan daha geniş kapsamlı bir hareketin veya en azından tutumlardaki (üst sınıflar arasında herhangi bir oranda) daha geniş kapsamlı bir değişimin -Elias'ın artan otokontrol veya "uygarlık" açısından tanımladığı bir de­ ğişim- bir parçası olarak görülmek zorundadır.44 Örneğin, (daha çok oyun yazarı olarak bilinen) Gianbattista Giraldi Cinthio'ya ait Discourses on What is Appropriatefar a Young Noble who Serves a Great Prince [Büyük Prense Hizmet Eden Genç Bir Asilzade için Neyin Uygun Olduğuna Dair Söylevler] adlı eser (1565) prens 41 42 43 44

Bernardi (1 990), 256, 259 ; Taviani (1 969) ; Borromeo (1 758), 44. Azpilcueta (1582), 42-3. Reusch (1 886), 48 1 . Elias (1939); Burke (1 978), 270-80.

117

için saygısızlık anlamına gelebileceği için okuyucularına şakayı yapanların ilki olmamalarını söyledi. Cenovalı aristokrat Ansaldo Ceba mekana, zamana ve kişilere uyarlanması ile bir beyefendi için yakışıksız olmaması noktasında şakalarda ölçülü olma ge­ rekliliğini vurguladı (ehe non disdicano ad huom libero e costumato).45 BEFFA'DAKİ DEGİŞİMLER

"Bejfa "ya geri dönelim. "Uygarlık" açısından bakıldığında, gör­ düğümüz üzere, bejfa eleştirmenleri arasında kayıt defterleri meşhur olan iki yazarın olması kesinlikle önemlidir : Baldas­ sare Castiglione'nin Cortegiano'su ve Giovanni Della Casa'nın Galateo'su. Castiglione'nin sözcüleri bejfe'yi sözlü şakaları pratik şakalara tercih ederek, ahlaki temeller üzerine eleştiri yaparlar. Buna karşın yazar, eserinin üçüncü taslak versiyonunda ken­ di şakalarından bazılarını sansürlemişti. Eleştiriler günümüzde yatıştırıcı görünebilir ; ancak erken 1 6 . yüzyıl bağlamında on­ lar neredeyse püriten veya devrimci görünür.46 Karşı devrim ahlakçısı Della Casa'ya gelince o, bu !ani dünyadaki yaşamın bir tür avuntuya (sollazzo) ihtiyaç duyması sebebiyle insanların birbirlerine oyunlar oynama gerekliliğini kabul etmiş ; ancak bazı bejfa türlerini de eleştirmiştir.47 Bir başka kanıt ise standartlarının daha keskin tanımına ve kamusal olarak müsaade edilebilir alandaki daralmaya işaret eder. Siena'nın aristokratlara özgü bir drama topluluğu olan Intronati, artık "b u rle "leriyle hanımefendilerin iffetini rencide etmemeye dikkat ediyordu. Grazzini tarafından anlatılan bejfe örneğinde, muhtemelen 1580'lerde, son dönemdeki bir eleştirmen tarafından şakacıdan kurbana doğru bir perspektif değişiminin var olduğu iddia edilmiştir.48 İtalyan yazını üzerine diğer bir son dönem 45 46 47 48

Ceba ( 1 6 1 7), krş. 43. Grudin (1 974) ; Rochon (1 975), 1 7 1-2 10. Della Casa (1554), hl. 11, 1 9 . Plaisance (1972), 46.

118 ;i!j '::::i '::::i ı­

·v;. w ı...> z ·:z ·:c 'iX



cı:: ::::>

!::::i

::::> ı.::

yazarı, 1 7 . yüzyılda "beffa"nın "kriz" ine ve düşüşüne işaret etti.49 En azından o, saflaştırılmıştı. Geleneksel beffa'nın yerini ne almıştır? Tipik yeni mizah rejimi, içinde kadının evine vardığında büyük bir su şişesi ve sıcak külün aşığın kafasına dökülmesinin bulunduğu Girolamo Parabosco'nun nisbeten hafif be.ffa'sıdır. Giulio Cesare Croce tarafından yazılan j estlerin geç 1 6 . yüzyıl döneminin kahramanı olan Bertoldo tarafından oynanan oyunlar şiddet içerir ; ancak müstehcenliği (scatology) değil. Nükte ve sözlü mizah yönünde üst sınıflar ara­ sında da bir değişimin olduğu görülebilir. Bu değişim, 16 ve 1 7. yüzyılın İtalyan şehirlerindeki üst sınıf sosyalleşebilmenin giderek artan önemli formu olan akademilerin yaşamı üzerinden gösteri­ lebilir. Erken Rönesans'a kadar geriye giden bu tartışma grupları, saygın bir biçimde artık gittikçe resmi ve eğlenceli hale geldi. Bu değişim, üyeler ve bizatihi akademiler için, neredeyse de rigueur haline gelen mizahi isimler üzerinden gösterilebilir -"Uykucular" (Addormentati), "Şaşkınlar" ( Confusi), "Donuklar" ( Gelati), "Ol­ mamışlar" (Immaturi), "Patavatsızlar" ( Spensierati), "Bedeviler" (Incolti) vs-. Bunların yanı sıra, geniş ölçüde programlarında ifade edilen sahte dersler ve parodiler üzerinden gösterilebilir. Bunların bazıları, Gianfrancesco Loredan'nın Bizarrie academiche ( 1 63 8) adlı eserinde yeniden üretilmiştir. 50 1 7 . yüzyılın bir retorikçisi (günümüz dilinde edebiyat teo­ risyeni olarak tanımlanabilecek olan) Emanuele Tesauro, yeni bir zarafet fikrini "popüler şakalar"ı lfacetime popolari) dışlayarak ifade etti. O beffa'yı tamamen reddetmedi ama o pratik şakalar­ dan ziyade, sözlü şakalarla daha fazla ilgiliydi.51 Bu bağlamda o, şimdi "barok" diye adlandırdığımız kültürel akımın tipik bir temsilcisiydi. Barokun kelime oyunu takıntısının psikolojik bir 49 Rochon {1 972), 1 79-202. 50 Q);!ondam {1 982), 823-98. 51 Tesauro {1 654), 38, 223, 583 vd., 682.

119

telafi etme biçimi, komiğin daralan alanına bir tepki olduğunu ileri sürmek mantıksız görünmüyor. Diğer bir telafi etme biçimi, 1 7. yüzyıl ortalarının başında Carracci ve Bernini çevrelerinde icat edilmiş olan, karikatürün yükselişiydi. Bir başka deyişle o, klasisizmleriyle meşhur sanatçıların çalışmasıydı. Bu önceki ko­ mik teselli formları, şimdi kendileri tarafından inkar edilirken, onları idealleştirmekten biraz soluklanmaya ihtiyaç duyduklarını ileri sürerdi. 52 Elias'ın otokontrol ve "uygarlık"ın yükselişi hakkındaki tezi çok basit bir tarzda açık bir şekilde ifade edilmemelidir. Yönelim ani değil, aşamalıydı ; direnişi kışkırttı ve değişken ölçeklerde, farklı yerlerde, farklı anlarda, farklı gruplar arasında veya hatta farklı türdeki durumlarda başarılıydı. Örneğin, bir Benedikten rahibi olan Adriano Banchieri, 1 7. yüzyılda müstear isimle de olsa komik çalışmalar yayımladı. Böylece, Karşı-Reform tabusunu yıkmayı da ortaya çıkardı. Floransalı patrik Niccolo Strozzi 17. yüzyıl ortalarında kurbanın bütün gece Piazza della Signori'da bırakıldığı bir beffa hikayesi anlattı. 53 Pratolino 'da, 1 7. yüzyılda hatta daha sonrasında (pek çoğunda olduğu gibi) iki İngiliz gez­ ginin şahitlik ettiği gibi, çeşmeler hala faal durumdaydı. 1 645'te orayı ziyaret eden John Evelyn, kendisi ve arkadaşları adına "merakımızdan ötürü iyice yıkandık" der. 54 Richard Lassels, "oturağa oturunca çok miktarda suyun yüzüne fırlatıldığı Cupid Çeşmesi'ni" ziyaret ettiğini kaydetmiştir.55 1 8 . yüzyılda Rönesans'a bir dönüş buluruz, ancak bir farkla. 1 6 . yüzyıla ait çok sayıda komik metinler bu zamanda yeniden ortaya çıktı ; ne var ki gözden geçirilmiş formlarda. Örneğin yirmi eğitimli insan tarafından alegorilerle şiir formunda yeni52 53 54 55

Kris (1 953), 6 ve 7 hl. ; Lavin (1 983). Woodhouse (1 982). Evelyn (1 955), c. 2, 4 1 8 . Lassels (1670), 134.

m ;o " m z 3: o c m ;o z

�· !:(

>.

� 6 3: m c

:z· :z· vı z Xi

>

:!!

120

den yazılmış olan Bertoldo, 1 736'da tekrar basıldı. G. C. Becelli Ortaçağ'ın ünlü şakacısının maceralarını Il Gonnella olarak ye­ niden yazdı ( 1 739). Grazzini'nin yaklaşık 1 580'de yazılmış olan bejfe'si ilk defa 1 756'da basıldı. Ünlü bir şakacı rahip olan Arlotto Mainardi'nin hayatı Venedik'te 1 763'te yayımlandı. Böylece, 1 8 . yüzyıl Rönesans canlanmasına bir tür kültürel ayrım eşlik etti -ve belki de ona bağlıydı. Bu ayrım temasını takip etmek için, romancı Vasco Pratolini tarafından The Girls of San Frediano (1 949) isimli romanında an­ latılan 20. yüzyıl ortaların ait bir hikayeye, il. Dünya Savaşı'nı takip eden yıllarda geleneksel işçi sınıfı kültürünün bir hatırlat­ masına, bakabiliriz. Yerel Don Giovanni olan Bob'un her birini ayrı ayrı ayartmaya çalıştığı altı kızdan oluşan bir çete tarafından cezalandırılması, Floransa geleneğinde bir bejfa formu alır. Bu gelenekte o, bağlanmış ve cinsel organları açıkta olacak şekilde sokakta dolaştırılmıştır. Pratolini kendisini sadece yüksek edebi bir geleneğe değil, aynı zamanda içinden çıktığı ve tüm çalışma­ ları boyunca övdüğü popüler bir geleneğe, Floransalı işçi sınıfı kültürüne, yerleştirmektedir. Pratolini'yi Pratolino'den ayıran 400 senede veya hatta onu Boccaccio'dan ayıran 600 senede çok fazla ileriye gitmemiş görünüyoruz. Çete veya brigata her iki ör­ nekte de merkezdir. Bununla birlikte, komedinin sosyal sınırları değişmektedir. 14. yüzyılda genel bir sosyal gelenek olarak temsil edilen şey, şimdi işçi sınıfının genç yetişkinleriyle ilişkilendirilir. Bu noktada, Darnton'un ötekilik hakkındaki yorumlarına gitmek faydalı olabilir. Onun ileri sürdüğü gibi, bizler daha az zalim ve daha çok medenileşmiş miyiz? Bir kedi katliamı bugün imkansız mıdır? 1 9 90'ların başında Cambridge Evening News 'te kız arkadaşıyla kavga eden genç bir adamın intikam almak için kız arkadaşının kedisini mikrodalga fırına koyduğu bir olay kay­ dedilmişti. Bu örnek, sosyal geleneklerde, oyunun kurallarında ve komikliğin sınırlarındaki değişimlerde olduğu gibi, insan psi-

121

kolojisinde çok da derin olmayan bir değişimden bahsetmenin mantıklı olabileceğini öne sürer. Seks gibi güldürünün de tama­ men bastırılması imkansızdır. 1 6 . yüzyılın sonlarından itibaren mizahın geleneksel formlarının "düşüş" ü hakkında konuşmaktan ziyade, Bakhtin' in daha kesin "çözülme" terimini kullanabiliriz. Özellikle, 1550-1650 döneminde bulduklarımız din adamlarının, kadınların veya centilmenlerin belirli tür şakalara toplu katılım­ larında artan sınırlama ; komik alanların, durumların ve lokallerin bir azalışı, bir eşik yükselişi, sınırların denetlenmesinde bir artıştır.

6.

M İ LANO' N U N M ÜTEVAZ I BÜYÜ LEYİ C İ L İ G İ : 1 7. YÜZYI LDA İ NG İ L İ Z SEYYA H LAR

Şayet onları sadece nasıl kullanacağımızı öğrenebilirsek, gezi notları kültür tarihi için en beliğ kaynaklar arasında olacaktır. "Gezi notları" ile, genellikle yabancı bir ülkede, bir seyyah tara­ fından tutulan, bir günlüğü veya onun izlenimlerini tasvir eden bir dizi mektubu kastediyorum. Öteki okuyucularda olduğu gibi tarihçilerin de yanılgısı, yazarların gözüyle bakarak ve kulağıyla dinleyerek kendimizi hayal etmek ve böylece şimdilerde uzak olan bir kültürü eskide olduğu gibi algılamaktır. Bu yanılgıya yenik düşmememizin nedeni, bu seyyahların farklılığı değildir. Çünkü bir hikayeyi diğeriyle karşılaştırmak, göreceli olarak kolaydır. Vurgulanacak nokta, onların tanımlarının retorik yönü, özellikle de basmakalıplar ve şemaların önemidir. Tıpkı otobiyografilerin bireysel yaşama dair spontane ve objektif kayıtlar olmaması gibi bu metinler de yeni deneyimlerin spon­ tane ve objektif tasvirleri değildir (yukarıda s. 55). Çünkü bu

123

tasvirlerin bazıları, basılması düşünülerek yazılmıştır ve tamamı belirli gelenekleri takip eder. Diğerleri, basit bir şekilde seyyahlar kendi ülkesini terk etmeden önce literal anlamda oluşan fikirler­ deki, bu fikirler ister diyalogların ister okumaların sonucu olsun, önyargıları yansıtır. "İnsan yeme mit"ine dair antropolojik bir çalışma, seyyahların kültürel olarak uzak bir toplumun sakinlerini yamyamlar olarak algılamasının ne kadar yaygın olduğunu belirtir. "Yamyam sıfa­ tı, bir dönemden diğerine birileri tarafından her insan grubuna yapıştırılmıştır. " Uzakdoğu'daki Avrupalılar örneğinde daha dik­ katle çalışılmış olan iyi bilinen diğer bir önyargı örneği, "tembel yerli mit"i adlandırmasıdır. Zaman zaman Avrupalılar Malaylar, Filipinliler, Cavalılar ve benzerlerinin "tembellik", "miskinlik" veya "işe eğilimli olmama"ları üzerine yorum yaparlar. 1 Yine Herodot döneminden itibaren dünyanın tersine döndüğü gö­ rüşü, egzotik mekanlar olarak gördükleri yerleri gözlemlerini düzenlemenin bir yolu olarak ifade etmekte seyyahlara cazip gelmiştir. E. M. Forster'ın romanlarında birden çok karakter, yabancı bölgeleri kendi ülkelerinin tersyüz olmuş hali olarak görürler. Hem İtalya'da geçen A Room with a View'de (1 908), hem A Passage to India'da (1 924), birileri mahremiyetin korkunç yokluğu hakkında şikayet eder. N ASIL SEYAHAT ETMELİ?

Ayrıca, çok sayıda gezi notunun "seyahat sanatı"na dair kitaplarda verilmiş tarifleri izlediği ortaya çıkar. Nasıl seyahat edilmesine dair kılavuzlar, 17. yüzyıla gelindiğinde oturmuş bir edebi tür idi. Bazen "apodemik sanat" -bir başka deyişle metodolojik yolculuk- olarak adlandırılan şeye katkılar, Hieronymus Turler'in De peregrinatione (1574), Hilarius Pyrckmair'in De arte apodemica'sı (1577), Theodor Zwinger' in Methodus apodemica'sı (15 77), Justus Lipsius'un De ratione Arens (1979), 1 3 ; Alatas (1 977).

3:

çz·

o z c: z 3: C:: -t m

� !:::!

c:ı

C:• -< C:• r­ m -< ('i'

;=·

��

124

peregrinandi'si (1578), Albert Meier'in Methodus'u (1587), Salomon Neugebauer'in De peregrinatione'si (1 605) ve Henrik Rantzau'nun Methodus peregrinandi'sini ( 1 608) içerir. 2 Bu tür metinlerde, gezmeye niyetli seyyahlara ziyaret ettikleri her yerde anıt mezarları, resimleri ; resmi ve özel, dini ve seküler yapıları ; kaleleri, çeşmeleri, siyasi yapıyı, sakinlerin davranışlarını ve geleneklerini gözlemlemeleri tavsiye edilirdi. Ayrıca, onlara rehber kitap taşımalarını ve gördükleri üzerine not tutmaları öğütlenirdi. Latince okuyamayan İngilizler Turler'in (1575'te İngilizceye çevrilen), Meier'in (1 589'da çevrilen), Lipsius'un (1 592'de çevrilen) metinlerine, bunlara ilaveten ilkin 1 6 1 2'de basılan Francis Bacon'ın "Of Travel" isimli denemesine erişimleri vardı. Bazı seyyahların, özellikle Michel de Montaigne'in orijinal hikayeler üretmek için gözlerini ve kulaklarını kullanmalarına karşın pek çok seyahat günlüğünün yazarı, bu "apodemik" metin­ lerde verilmiş öğütleri, basitçe damak tadına göre bir kategoriyi ötekisine önceleyerek, takip etmiştir. Böylece, İngiliz Thomas Coryat kendisinin çok sayıda kitabeleri kopyalayan ve hükümet biçimleri hakkında çok az şey söyleyen bir "mezar taşı seyyahı" olduğuna ilişkin eleştiriyi, kendisinin bir "devletçi" değil, "sıra­ dan" bir insan olduğu savunmasıyla beklemiştir.3 Bazen şüphecilik ifadelerine rağmen, seyyahlar da erken dönem seyyahları tarafından yayımlanan kitaplardaki, 17. yüzyılda artan sayıda yayımlanmış olan yabancı ülkelere dair rehber kitaplar da dahil, değerlendirmeleri takip etmişlerdir. Sonuç olarak, onların çoğunun tasvirleri kalıpsal bir niteliğe sahiptir. Örneğin Cenova'ya dair onların göreceli olarak kısa notlarında bir İngiliz şehrin "krala yakışır ihtişam"ından ve bir başkası da "krala yakışır lüks"ten bahse­ der (krş. 7. hl.)� Bu tanımlarda ihtişam, aşın kullanılan bir kelimeydi. 4 2 3 4

Stagl (1 980, 1 990); Rubies (1 995). Coryat ( 1 6 1 1), 1 1 -12. Moryson ( 1 6 1 7), 1 6 7 ; Raymond (1 648), 13.

125

Sadece kısa formüller değil, aynı zamanda konular veya tema­ lar tekrar tekrar ortaya çıkar. 5 Onlar, geçiş törenlerini (özellikle kendini kırbaçlayanlarınki) ve Protestan ziyaretçilerini büyüleyen Katolik "batıl inanç" işaretleri olan adak sunmalarını içerir. Ayrıca onlar, şiddet, intikam, erkekleri tarafından kadınların korunmasını ve "lazzaroni"yi içerir. 1 7, 1 8 ve 19. yüzyıllarda İngiliz, Fransız ve Alman seyyahlar tarafından yazılan İtalya hikayeleri, Napoli'nin lazzaroni'lerine, güneş altında uzanıp hiçbir şey yapmayan takati yerinde erkeklere dair tekrarlanan tasvirlerdeki tembel yerliler mitinin Avrupai bir versiyonunu, kuzeylilerin gördüğü üzere, İtalyan dolce v ita 'sının ayrılmaz bir parçası olan dolce far niente, sunar.6 İngiliz Samuel Sharp, sokaklarda yatan ve "saray du­ varlarının dibinde gününün büyük bir kısmını güneşin altında geçiren" 6.000 lazzaroni hakkında yazmıştır. Onunla aynı ülkeden olan biri, "doğanın istekleri burada öyle kolayca tatmin edilir ki, insanların alt tabakası çalışırlar ; ama az : Onların büyük zevkleri güneşte uzanıp hiçbir şey yapmamaktır" diye iddia ederek onun fikirlerini genişletti. 7 Fransız ve Alman yazarlar -kuzeyin güney stereotipinin bir örneği olması düşüncesini reddeden Goethe hariç- aynı noktaya değindiler.8 Bu tanımlar, zorunlu olarak tamamen intihal değildir. Muhte­ meldir ki seyyahlar, gerçekten güneşte uzanan insanları, iş sonrası dinlenip dinlenmediklerine bakmaksızın, onları lazzaroni şeklinde yorumlayarak görmüşlerdir. Çünkü onlar, ya kitaplar ya da sözlü gelenek tarafından oluşturulan beklentileri yerine getirmişti. 1 8 . yüzyıla gelindiğinde (daha öncesinde olmasa bile) seyyahlar "resmedilmeye değer" olanı, gündelik hayatı eski ustaların gözlü5 6 7 8

Lord (1 960). Crouzet (1 982}, 1 1 2, 1 14 ; Burke (1 987}, 15-1 9 ; krş. Comparato (1 979} ; De' Seta (1981). Sharp (1 766}, 24. Mektup; Martyn (1 787), 264 ; krş. Croce (1 895) ; Michea (1 939). Goethe (195 1), 28 Mayıs 1 787.

3:

�z·

o z c

z 3: C• -1 m



!::! to C• -< C• r



i"i"

r=·

�!

126

� �

·� ·v;. �

·� � � o::

'5 o �

ğüyle görme alışkanlığını açığa çıkaran yeni ve moda bir kelimeyi arıyordu. Bir süre sonra 1 8 1 4'te İngiliz Şair Samuel Rogers, "bir kadın figürünün P. Veronese ve Tintoret'teki gibi daima bakmakta olduğu" Milano'daki balkonları betimledi.9 Yukarıda 2. bölümde tartışılan resimlerin gerçeklik algılarını değiştirme gücüne sahip olması, sadece vizyon görenler örneğinde söz konusu değildir. Her durumda, yabancı veya yarı yabancı bir kültürün içerisine girmek seyyahı bir izleyiciye, bir röntgenciye değilse de bir gözlemciye dönüştürür. Henry James, Italian Hours (1 877) adlı eserinde belirttiği üzere "Seyahat etmek, eskiden olduğu gibi, bir oyuna gitmektir". Bunca eleştirel gözlemden sonra, okuyucu bu seyahat an­ latılarını bir çöp kutusuna atmamı veya yazarlarının İtalyası'nı bütünüyle "icat" olarak tanımlamamı bekleyebilir. Ancak, bu bölümde başka yerlerde olduğu gibi, pozitivizm ve yapısalcılığın aksi tehlikelerinden kaçınmaya çalışacağım. Anlatılar, burada tavırların veya zihniyetlerin tarihi için kaynaklar olarak analiz edilecektir.10 Onlar, hem kültürel mesafe algısını hem onunla uzlaşma veya onu daha bilindik bir şeye "tercüme etme" girişi­ mini açığa çıkaran kültürel karşılaşmaların değerli belgeleridir. İTALYA MANZARALAR!

Böyle mesafe algısının somut örnekleri için Kuzey Avrupa ör­ neğine, özellikle daha fazla erken modern İtalya'daki Britanya­ lı seyyahlara dönebiliriz. 1 1 Erken modern dönemde kuzeyliler İtalya'yı Öteki olarak görmeye zaten eğilimliydiler. Bu kültürel mesafeyi dini terimler açısından Reform' un sonucu olarak açıkla­ mak cazip, ancak yüzeyseldir. Çok yüzeyseldir, çünkü Reform'u bu kültürel mesafe açısından açıklamak gerekçelendirilebilir. İki öncü reformcu olan Erasmus ve Luther İtalya'yı ziyaret etmiştir 9 Rogers (1 956), 165. 10 Harbsmeier (1 982). 11 Stoye (1952) ; Sells (1 964) ; Comparato (1 979) ; De' Seta (1981).

127

ve Erasmus, Siena'da 1 509'da şahitlik ettiği ve karnaval gibi bazı İtalyan geleneklerine dair hoşnutsuzluğunu kaydetmiştir. Re­ form'daki imajlar, ritüeller, azizler ve benzerlerinin reddedilmesi, kuzey Protestan seyyahların tecrübe ettiği İtalyan kültürüne olan mesafeyi arttırmış olabilir. Onların Katolikliği (veya onların ifadesiyle "Papalık") aşağı­ laması veya ondan korkmalarına rağmen, kayda değer sayıda üst sınıf Britanyalı, İtalyan kültürüne canlı bir şekilde ilgi gösterdiler. Philip Sidney, William Harvey,John Milton, John Evelyn, Joseph Addison ve Tobias Smollett erken modern dönemde İtalya'da vakit geçiren pek çok İngilizin en çok bilinenleridir. İtalyan sanatı ve mimarisi, sadece Rönesans'ın değil, aynı zamanda Caracci, Guido Reni, Guercino ve Salvator Rosa gibi 1 7. yüzyıl sanatçılarının çalışmaları, Britanya'da oldukça iyi bilinirdi. 12 Venedik'te elçi olarak yıllarını geçiren Sir Henry Wotton, İtalyan kültürüyle kendi memleketlileri arasında önemli bir aracı idi. Aynı şekilde, lnigo Jones'u 1 6 1 3 'te beraberinde İtalya'ya götüren ünlü uzman Arundel kontu Thomas Howard da öyleydi. Otuz yıldan faz­ la bir süre sonra 1 646'da kont, İtalya'da görülebileceklere dair "hatıralar"ı Evelyn'e aktardı. 13 1 8 . yüzyılda Fransızca tarafından alt edilen İtalyanca, bu dönemde İngilizlerin muhtemelen en iyi bildikleri yabancı dil idi. İtalyan edebiyatı özellikle de Petrarch, Ariosto ve (Jerusalem Delivered isimli eserinin 1 600'de Edward Fairfax tarafından bir İngilizce tercümesi yayımlanan) Tasso'nun şairlik yönleri çokça beğenilmişti. 1 7. yüzyıl İtalyan yazarlarının, Paolo Sarpi'nin History of the Council of Trent'i (1 620), Virgilio Malvezzi'nin Ro­ mulus and Tarquin'i ve David Persecuted'i (her ikisi de 1637), Enrico Davila'nın History of the Civil Wcırs in France'ı ( 1 647), Traiano B occalini'nin Advertisementsfrom Parnassus'u (1 656) ve Galileo'nun 12 Hale (1 954), 65-75 . 13 Hervey (1921); White (1 995).

3:

;:::·

> z o z c: z 3: c:: -ı m



!:::! o:ı C:: -< c:: r­ m -
z > ;o

148

İspanya'nın bir uydusu olmuştu. İnsan, aynı ailelerin (Grimaldi, Pallavicino, Spinola vs.) hem askeri hem finansal operasyonlara karıştığı anlamında Ceneviz "askeri finansal kompleksi" hakkın­ da konuşabilir. Erken 1 7. yüzyılda Çukur Ülkeler'de [Belçika, Hollanda, Lüksemburg] İspanyol ordusuna kumandanlık eden Ambrogio Spinola'nın askeri başarısı kısmen askeri birliklerine düzenli ödeme yapmasında ve kendi parasını bunun için harca­ yabilmesinden dolayıydı. 1 528'den (Cenevizlilerin söylediği gibi '28 'den) sonraki yıl­ larda, ekonomik ve politik değişikliklerin yanı sıra kültürel de­ ğişiklikler ile işaretlenmişti. Venedik Rönesans'ı bazen "rötarlı" olarak tanımlanır ; ancak Cenevizliler alana çok daha sonra girdi­ ler. Sanat ve mimari üzerine belirgin tüketim İspanyol bağlantısı çağında başladı. Andrea kendisi için Fassolo'da muhteşem bir villa inşa etmiş olmasına karşın ; halk, San Matteo Meydanı'nda Andrea Doria için bir saray inşa etti.13 Raphael'in öğrencisi Pe­ rino del Vaga tarafından yapılan Doria Sarayı'nın dekorasyonu Michelangelo'dan geri kalmayan bir eleştirmen tarafından övüldü. Ancak, gerçek dönüm noktası 1550'lerde Strada Nuova'nın, büyük finansal hanedanlara ait bir saraylar caddesinin, inşasıyla geldi.14 İngiliz Richard Lassels'a göre Strada Nuova, "güzellikte ve inşada şimdiye kadar gördüğüm bütün Avrupa caddelerini geçti ve biraz daha uzun süre böyle kalırsa o, dünya caddelerinin kraliçesi olarak adlandırılabilir".15 Cadde şimdilerde Garibaldi Bulvarı olarak bilinir ; ancak saraylar hala vardır; d' America e d'Italia Bankası gibi finansal organizasyonların sahipliğinde varlığını sürdürmektedir. Aynı aileler şehrin dışında kendileri için muhteşem villalar inşa ettiler.16 Resime gelince, Giulio Romano'nun bir takipçisi olan, do13 14 15 16

Grendi (1 987), 139-72. Poleggi (1 968). Lassels (1 654), 156. Poleggi (1 969).

149

ğuştan Cenovalı olan ilk önemli Rönesans sanatçısı Luca Caınbia'nın çalışmasına başladığı tarih 1550'lerdi. Yerel edebiyata karşı bir ilgi gösterildi. Şair Torquato Tasso, Cenova'ya ders vermek üzere davet edildi ve yerel seçkinler şiir yayımladılar : Özellikle 1563 civarında ilki kaydedilen Addormentati akademisi çevresinde. Ayrıca, hümanist avukat Oberto Foglietta, Repubblica di Geno­ va'sını yayımladığı 1559 yılından Ansaldo Ceba'nın kendi oyun­ larını yayımladığı 1 620'lere kadar siyasi literatürde bir yükseliş vardı. Bu literatür siyasi düşünce tarihinde Cenova'nın dışında şimdiye dek kendisine verilmiş olandan daha geniş yer hak eder. 17 Siyasi düşünce, terimin katı anlamında siyasi teoriyle çok sıklıkla özdeşleştirilir. Siyasi düşüncenin "total bir tarih"i için tarihçilerin ağlarını daha geniş atmaya ihtiyaçları vardır. Genel olarak konuşursak, yayımlanmış olan şey en önemli şey­ dir. Ancak, geç Rönesans Cenovası'ndaki şeylerin tam tersi olduğu tartışılabilir. Yayımlanmış olan şey, genellikle (daima olmasa da) yatıştırıcıydı. Öte yandan, hükümet eleştirileri, elyazmalarında, bazen çok sayıda kopyada, -bir tür semizdat [Sovyet bloğu ülke­ lerindeki kaçak yayımlar ve bu yayımların illegal yollarla dağıtıl­ ması]- dolaştı. Çalışmalar genellikle anonimdi. Bazıları, "Rüya" veya "Charon'un Diyalogları" gibi başlıklarla Lukianos tarzında hümanist diyaloglar formunu aldı. 18 Ötekiler, Venedikli elçiler tarafından öncülük edilmiş ; ancak başka yerlerde yaygın bir şekilde taklit edilen, bazen yergiciler tarafından kendi şehirlerinin dışın­ daymış gibi tanımlayan bir tür Relationi formunu aldı. 19 Bunlardan 1 7 Costantini (1 978), hl. 7 ; krş. Savelli (198 1), 40 vd., Sogno üzerine. 18 'Dialoghi di Caronte', Archivo Storico del Comune di Genova (bundan sonra ASCG), yazma 164; 'Sogno', ASCG, fondo Brignole Sale, 104 A21. 19 Goffredo Lomellino, 'Relatione della repubblica di Genova' (1575), ASCG, yazma 120; 'Relazione dello stato politico ed economico della serenissima repubblica di Genova' (1597), Genoa, University Library, yazma B. VI. 23 ; (Giacomo Mancini] , 'Relazione di Genova' (1 626), Florence, Biblioteca Nazionale, fondo G. Capponi, c. 8 1 , n. 4.

G"I m -n ::c O• z m (/) )> z (/) n m z o

);: !!! z

� � 3: c

� r < m O• N m r )> r )> z

>

::c

150

biri olan Discordie, Sallust'un Conspiracy ef Catiline'ni hatırlatan, gruplaşmanın kötülüklerini vurgulayan ve interessi ile contrapeso terimleriyle karmaşık bir analiz sunan tarih çalışmasıdır.20 Metinlerden birden çoğunun dili, Machiavelli'nin fikirlerini Cenova ile oradaki gruplaşmaların analizine uygulayarak ve bir diyalog kendisini ismen zikrederek hatırlatır. 21 Basılı metinlerden ender olanlarından biri beyitler şeklindedir : Bir diyalektte Roma Cumhuriyeti'ni tasvir eden, ancak açıkçası günümüzü düşünerek söylenmiş bir dizi sone : "Q!!ell antiga Repubrica Romanna." Bu metinlerin bazıları 19 ve 20. yüzyıllarda basıldı ; ancak diğerleri Cenova'nın arşiv ve kütüphanelerindeki elyazmalarında kalmıştır. Onlar, siyasi düşünce tarihçilerinin nokta-i nazarından şimdiye dek elde ettiklerinden daha fazla detaylı bir analizi hak eder. Her halükarda onlar, bu bölümün temelini oluşturur. Siyaset literatürü, Venedik'in kardeş cumhuriyetinde üretilen, tarihçilerin şimdilerde "Venedik miti" olarak tanımladığı bir dizi sistem methiyesi olan ile çelişir.22 "Cenova miti" yoktu ; ancak tersine onun anti-miti vardı. Cenevizli seçkinler, kendi siyasi sistemlerini sürekli olarak eleştirirlerdi. Bu siyasi literatürde üç ana tema vardı. ilk tema, "eski" asil aileler ile yeni aileler, yani vecchi ve nu­ ovi arasındaki çatışmaydı. Bankacılıktan zengin olan ve Strada Nuova'da saraylar inşa edenler, vecchiler. Ancak, yüzyılın ortasında 1400 kadar nuoviye kıyasla sadece 700 kadar erkek vecchi vardı. Vecchiler 1 5 4 7'de karara bağlandığı üzere, iki grup arasında bir denkliğin olması gerektiğine inanırlardı. Nuoviler ise bireysel an­ lamda devlet dairesine erişimin eşit olması gerektiğini savunmaya devam ediyorlardı. İnsan, iki rakip eşitlik kavramından söz edebi20 Lercari (1579). 21 Lercari (1579) ; [Mancini] , 'Relazione di Genova' ; 'Dialoghi di Caronte', devamındaki 9. beyit. 22 Gaeta (196 1 ) ; Haitsma Mulier ( 1980).

151

lir. Çatışma, erkeklerin yanı sıra kadın eski asillerin, yenileri sosyal ilişkilerden (conversazionifamigliari) dışlaması gerçeği ile ağırlaştı. Napoli'de olduğu gibi, asillerin belirli localarda veya revaklarda (portico) siyaseti ve öteki konuları tartışmak için düzenli olarak buluşma geleneği vardı. Vecchilerin hareketi nuovileri şehrin bir başka kısmında kendi buluşma mekanlarını oluşturmaya zorladı. 23 Eski ile yeni arasındaki çatışma, 1 5 75 'te genç nuovi erkekleri popüler bir yer olan Ponticello Meydanı'nda bir karnaval turu organize ettiklerinde, böylece vecchilerle denklik iddialarını ve "popular" ile bağlantılarını dramatik bir jestte ifade ederek patlak verdi. Vecchiler kendi rakiplerinin hali hazırdaki ticari kökenlerine atıf yaparak hor görme ve yergi ile tepkilerini ortaya koydular. Sosyal düşmanlıktan kaynaklanan bu hareket beş yıl sonrasında Romans'ta (Dauphine'de küçük bir kasaba) sahnelenen ve birkaç yıl öncesinde Emmanuel Le Roy Ladurie'nin meşhur ettiği şehir karnavalını hatırlatır. 24 Cenova örneğinde neredeyse bir iç savaş vardı. Sokaklarda barikatlar dikildi, vecchiler köylü marabalarını silah altına çağır­ dılar. Gelgelelim onlar, eski ve yeni arasındaki ayrımın resmi olarak yürürlükten kaldırılmasını kabul etmeye zorlandılar. 25 Vecchilerin yazılı olarak (1559'da Roma'da basılmış bir kitapta) eleştirdiği ve daha çok popolaritıin seçkinliğe kabul edilmesi gerek­ tiğini öne sürme cüretinde bulunduğu için sürgüne gönderilmiş olan hümanist Oberto Foglietta'nın sadece geri dönmesine izin vermekle kalınmadı ; kendisi aynı zamanda şehrin resmi tarihçisi olarak atandı. 26 İkinci ana siyasi tema, vecchiler nuovilerden daha fazla İspanya'yla içli dışlı olduklarından, ilk tema ile bağlantılı olan 23 Lercari (1579), 1 6 ; krş. Lomellino, "Relatione", 130-1 ; "Relazione dello stato politico". 24 Le Roy Ladurie (1 979). 25 Costantini (1 978), 101-22; Savelli (198 1), bl. 1 . 2 6 Foglietta (1559); krş. Costantini (1 978), 6 6 vd.

� m o ::o O• z m

� z

vı n m z o

;;;

!!! :i

� �

3: c

� r-

< m O: N m r>

> z > ::o

152

İspanya korkusuydu. Aslında, 75 'te (Cenevizlilerin söylediği şekilde) vecchilerin şehri İspanya'ya teslim etmek istediklerine dair bir söylenti vardır.27 İspanyollar, �evedo'nun Don Dinero adlı acı şiirinde zikre­ dilen Cenevizlilerin ekonomik tahakkümünden nefret ederdi. Nace en las Indias honrada Donde el mundo le acompaiia, Vien a morir en Espaiia Y es en Genoa enterrada.*

Cenevizliler, en azından bir kısmı, İspanyolların siyasi ha­ kimiyetinden korkmuştu. Onlar İspanyol İmparatorluğu'nun kendilerini yutmasından korkuyordu. Bu tehdit, onların bazı­ larına bir "kuşatma mantığı" olarak tanımlanabilecek şeyi ver­ miştir.28 Yaklaşık 1 574'teki bir diyalog, Alba Dükü' nü Cenova'yı ele geçirme olasılığı hakkındaki il. Philip ile olan konuşmasını sunar. Alba, kralı zorluklar konusunda uyarır ve bağımsızlığına müsaade etmeye karşın, Cenova'dan faydalanmanın daha karlı olacağını ileri sürer. Öte yandan Philip, ele geçirmenin daha kolay olacağını ; çünkü Cenovalıların kamusal işlerden çok özel işlerle ilgili olduklarını, 'il ben proprio'yu liberta'dan daha çok sevdiklerini, ileri sürer. 29 İspanyol arabuluculuğu 15 7 6 'daki barış için önemliydi. 1 5 80'lerde İspanya ile başka bir tartışma vardı. Çünkü İspanyollar, cumhuriyete Serenissima unvanını vermeyi reddettiler. İspanya muhalifleri, kendilerini "özgürlük tutkun­ ları" olarak gördüler. 30 27 [Mancini] , 'Relazione di Genova', hl. 10. * Onurlu Hint Adaları'nda doğar Kendisine dünyanın eşlik ettiği İspanya'da son nefesini vermeye gelir Ve Cenova'da defnedilir. 28 Spinola (198 1), 43 ; krş. a .g. e . , 87, 98, 1 00, 1 1 4, 1 89. 29 "Dialogo", Florence, Biblioteca Nazionale, fondo Capponi, 109.c.6. 30 Pallavicino (1 975), 158, 1 92.

153

Bu literatürde üçüncü ana tema ve bu katkının merkezinde olanı, sivil ruha dairdir. Tıpkı Hans Baron'a göre neredeyse iki yüzyıl önce Milano'dan gelen tehdidin Floransa'da "sivil hüma­ nizmanın" yükselişini cesaretlendirdiği gibi ben de İspanya'dan gelen (1 528'de var olan ama 1 5 70'lerden 1 620'lere kadar şid­ detlenen) tehdidin bazı Cenevizli seçkinlerin sivil bilincini veya sivil vatanseverliğini uyandırdığını ileri sürmek istiyorum. Ger­ çekten sivil "hümanizma" ifadesinin kendisi, en azından iki vakıaya uygun düşer ; çünkü Ansaldo Ceba ve arkadaşı Andrea Spinola'nın düşüncesi klasikler tarafından, özellikle (erken 1 7. yüzyılda tahmin edebileceği gibi) Seneca ve Tacitus tarafından beslenmişti. 31 Bununla birlikte, Baron'a göre, Floransa'nın aksine sivil vatan­ severliğin yükselişi sadece siyasi tehdide değil, ekonomik olana da lüksün artışına da bir tepki olarak görünür. "Fasto, splendore, grandezza ve lusso"nun -veya Veblen'in izinden giderek, "dik­ kat çekici tüketim" olarak söyleyebileceğimiz şeyin- yükselişi olarak algılanan şey, 1 6 . yüzyılın ortalarından itibaren ciddi bir meşgale haline geldi (Floransa'da bu yüzyılın başında Guicciar­ dini kendi Discorso di Logrogno 'sunda benzer bir meşgaleyi zaten göstermişti).32 Belirli kişilerin şaşası, sivil özgürlüğe, özellikle de Paolo Foglietta'nın (Oberto'nun kardeşi) n Barro oyununda bir tehdit olarak eleştirildi. Bu zamanda ismen eleştirilen bireyler arasında, örneğin yarı kralvari davranışları gücenmeye sebep olan Derebeyi Giambattista Lercari ve lakabı il monarca olan Salerno Prensi vardı. 1 5 75 tarihli bir metin, debdebenin arttığını ve pa­ halı yapılar, elbiselerin ve lüks yiyeceklerin Cenova'ya girdiğini, kaydetti ve bunu "la grandezza privata"yı kamu yararına tercih eden vecchilerin kamusal işlerden çekilmesine bağlar.33 1 579'a 31 Burke (1991). 32 Pocock {1 975), 135-6. 33 Lomellino, "Relatione", 1 73-6.

cı m -o ;ıo Q: z m Vl > z Vl n m z o



!:!! z

� � 3:

c



r< m O: N m r>

> z > ;ıo

154 ;c; :::i :::i '

ı­

'

'iij. w c.> z

z :c 'iX

i:!

ıx :::ı

!:::i

·::ı ::..::

ait bir metin, eskisinden çok daha zengin olan vecchilerin sivil yaşam tarzlarını (modi civili) terk ettiklerini "kralvari süslemeli muhteşem saraylar inşa ettiklerini ve sivil itidalin [la modestia civile] çok uzağında emsalsiz görkem ve ihtişama sahip evlerde yaşadıklarını" ileri sürer. 1 5 83'e ait bir diyalog, "özel kişilerin kaldığı yerler olmaktan ziyade, prenslerin yeriymiş gibi gözüken saraylara" gönderme yapar.34 Bu trendin sadece zenginliği izleyen ahlaki yozlaşmayı değil, aynı zamanda kendilerini yeni asillerden farklılaştıran eski ailele­ rin bir girişimin örneklediğine dair bir ipucu mevcuttur. Benzer biçimde, eski ailelerin kendilerini vecchi diye adlandırdıkları ve kendileriyle nuoviler arasındaki "farkı açığa çıkarmak için (far palese la differenza)" ikili isimler kullandıkları söylenirdi. Bu insanların Veblen'lerinin yanı sıra Bourdieu'lerini de bildikleri görülür.35 Bu kriz döneminde sivil değerlerin en açık ve en düşünceli ifadeleri, erken 1 7 . yüzyılda geldi. Onlar her ikisi de hem küçük seçkin hem Addormentati akademisinin üyeleri olan iki arkadaşın çalışmasıydı. Ansaldo Ceba (y. 1 565-1 623) İtalyan literatürü ta­ rihlerinde küçük olsa da güvenilir bir yere sahiptir. O, Padua'da Sperone Speroni ile çalıştı, şair Gabriele Chiabrera bir arkadaşıydı ve de kendisi bir destan La reina Esther'i ( 1 6 1 5) ve bir dizi oyun yazdı. Esther kurtuluş teması üzerinde yoğunlaşır ve onun amacı (önsöze göre) okurların kalbinde büyük teşebbüslerin aşkını tu­ tuşturmaktı. Alcippo trajedisi (1 622), eşit ölçüde siyasidir ; ancak taraftarları tarafından mütevazı alışkanlıkları olan bir adam olarak tarif edilmesine rağmen, "kraliyet gururu" (Doge Lercari gibi) ve özgür şehrin düşmanı olmakla suçlanan asil bir Spartalı ile ilgildir. Ceba, arkadaşı Gioffredo Lomellino'ya bir mektubunda senatör ailesinin daha az asil olana göre daha mütevazı yaşaması gerektiğini ve senatörün kendisinin bir özgürlük öncüsü olması 34 Lercari (1579), 1 7 ; Paschetti (1583), 6. 35 Lercari (1 579), 17; (Mancini] , "Relazione di Genova", hl. 8.

155

gerektiğini ve zorluk zamanında zihnin istikrarı için çaba sar­ fetmesi gerektiğini ileri sürer.36 Bu bölümün amaçları için daha da önemlisi, Ceba' nın Il cittadino di repubblica ( 1 6 1 7) adlı külli­ yatıdır. 37 Bu külliyatın büyük bölümü yeterince geleneksel ve rahatlatıcıdır ; ancak tamamı değil. Özgür bir şehirdeki genç bir adam için yazılmış ve Plutarhos, Sallustius ve Seneca'ya düzenli atıflarda bulunan Il cittadino okurlarına Tacitus'u çalışmalarını ve hem otoriteden hem de lüksten şüphe duymalarını tavsiye eder.38 Ceba'ya göre ihtiyaç duyulan şey, "sivil disiplin"in (dis­ ciplina civile) Scipio'nun (aynı yazarın Silandra adlı eserinde de yer alan) itidali üzerine tefekkür yoluyla cesaretlendirilmesi ve Sansürcü Cato'nun inkar edilmesidir.39 Tutkuların kontrol edil­ mesine yönelik benzer tutumlar onun Esther adlı eserinde ifade edilir. Öte yandan Andrea Spinola (1 562- 1 63 1), düşüncelerini yayımlamadı ve neredeyse birkaç yıl öncesine kadar Cenova'da bile neredeyse unutulmuştu. O, bir Spinola olmasına rağmen, zengin olmaktan ziyade, hali vakti yerindeydi.4° Kendisini ikinci sınıf seçkinlerin sözcüsü yaptı ve 1 6 1 6'da çok serbest konuştuğu için azarlandı ve üç yıl son­ rasında ofisteki meslektaşlarını eleştirdiği için bir kere hapse­ dildi. Spinola'nın lakabı il.filosofo [filozof] idi. O, "Yolsuzluk", "Disiplin", "Eşitlik" gibi temalar üzerine olan alfabetik sırayla düzenlenmiş düşüncelerinden oluşan, onun Capricci, Dizionario, veya Ricordi politici gibi çeşitli şekillerde bilinen bir metinde dü­ şüncülerini yazdı. Metin, sıradan bir politik kitaptı. 41 36 37 38 39 40 41

Ceba {1 623), 49 vd. Ceba { 1 6 1 7). Onun üzerine, Costantini v.dğr. {1 976), 75-1 14. Ceha { 1 6 1 7), 35. Ceba ( 1 6 1 7), 69. Bitossi, (1 976) 1 58n. Burada alıntılanan yazmalar, ASCG'dir, fondo Brignole Sale, 106 B3 ve 106 B l l - 1 2 (bundan sonra B3 ve B l l - 1 2). Yazar Fenzi üzerine (1 966) ; Bitossi (1 976).

Gl m

r< m O• N m r>

> z r­ > ::o

158

Spinola bir Venedik hayranıydı : "Dünyada gelmiş geçmiş en ölçülü rejim. "57 Tabii ki, neredeyse zayıf asillerin sözcüsü haline gelen önder bir asilzade olan Renier Zen' in hareketinin doruğa ulaştığı zamanda Venedik'te benzer bir yönelim vardı.58 Devam etmeyen bir hareket. Benzer bir şekilde, Cenova'da geleneksel cumhuriyetçi de­ ğerlere ilişkin Ceba ve Spinola'nın söylemi ihmal edildi. Onların görüşlerinin kaç kişi tarafından paylaşıldığını söylemek imkan­ sızdır. Yukarıda alıntılan 1 6 . yüzyıl metinleri, onların bütünüyle tek başına olmadıklarını ve elyazmalarındaki Spinola'nın düşün­ celerinin dolaşımının kendisinin fikirlerine sempati uyandırdığını gösterir. Öte yandan iki arkadaş, sistem üzerinde fazla etkide bulunamadı. Bir sonraki nesilde, en büyük edebi ve entelektüel figür oldukça etkin bir seçkin olan Anton Giulio Brignole Sale idi; bir diğeri, Tacitus'a muhalif olarak yazan Addormentati'nin bir üyesi muhteşem bir saray inşa etti ve kendisini Cizvitlere ka­ tılmadan önce kendisini at sırtında Van Dyck'e resmettirmiştir. İngilizce ziyaretçiler, Strada Nuova'nın "kralvari ihtişam"ından ve Cenevizlilerin "kralvari lüks" ünden etkilendiler.59 Bu lüks, 16. yüzyılın başlarında şehri ziyaret eden Joseph Addison'ı "çok sayıda üyesinin aşırı derecede zengin olmasına rağmen, Cenova'nın du­ rumunun çok perişan halde olduğu, bu nedenle, insanın özellikle belli bireylerin evlerinin halka ait evlerden çok daha şatafatlı ve ihtişamlı olduğunu gözlemleyebilir" şeklindeki Sallustiusvari sonuca götürür.60 Özel alanın geleneksel baskınlığını -private sphere, publice egestas- kırmak çok güçtü. Aslında, 1 7. yüzyılda Cenevizli bir yazar, Spinola'yı ters yüz ederek ve Bernard Mandeville'den 57 58 59 60

Spinola (198 1 ), 8 1 , 83, 1 1 1 , 1 22, 129, 1 65, 2 1 4 ; Bl 1 - 1 2, "Venetia" md. Cozzi (1 958), 243-88. Moryson ( 1 6 1 7), 167; Raymond (1 648), 1 3 . Addison (1 705), 363.

159

önce davranarak kötü alışkanlıkların gizliğinin kamu yararına olduğunu savundu : ehe e danno e vizio delprivato risulta in qualche maniera in grandezza e gloria del pubblico. 61 1 7 . yüzyıl ortalarında yaşamış Felemenk işadamı ve siyasi yazar Pieter de la Court'un Politike Weegschaal isimli eserinde ( 1 6 6 1 ) Cenova'yı "şahane ve takdire değer" (verwonderens en aanmerkenswaardig) ve hatta Fele­ menk Cumhuriyeti için Venedik'ten daha iyi bir model olarak tanımladığını görmek şaşırtıcı değildir.62

cı m o(') ;c O• z

�z

en n m z o

� !!! :i

� �

3: c en )> ,.... < m O• N m ,.... )>

> z

,.... )> ;c

61 "Özelin kusuru ve zararı bir şekilde kamunun büyüklüğü ve ihtişamı ile sonuçlanır. " Casoni, "Costumi", ASCG fondo Brignole Sale, 1 10 E 1 4, f. 2 recto. 62 �oted in Haitsma Mulier (1 980), 153.

8.

RÖN ESANS İTALYASl ' N DA ÖGRE N İ LM İ Ş KÜ LT Ü R VE POPÜLER KÜ LTÜR

İtalyan Rönesansı çalışması zenginleşmeye devam etmektedir. Popüler kültürün tarihi, genişlemeyi sürdürmektedir. Son dönem popüler kültür çalışmaları, mantıksal olarak, öğrenilmiş kültür ve popüler kültür arasındaki etkileşimleri çalışmanın onları neyi ayırdığını tanımlama girişiminden daha verimli olduğunu ileri sürmüştür.1 Gelgelelim, İtalyan Rönesans çalışmalarının popüler kültür hakkında söyleyecek çok az şeyi vardır ve İtalyan popüler kültür çalışmalarının Rönesans hakkında söyleyeceği çok daha az şeyi vardır.2 Bu boşluğun doldurulup doldurulmayacağını ve nasıl doldurulabileceğini göz önünde bulundurmak, bu bölümün amacıdır. Bu iki kültürün ayrı çalışılması gerektiği anlaşılabilirdir, çünkü çok sayıda bariyer sıradan insanları Rönesans sanat ve edebiyatı 2

Kaplan (1 984) ; Chartier (1987). Burke (1 972), 29-3 1 ; Burke (1 978), 271-2; krş. Cohn (1 988).

161

dünyasından dışlamıştır. İlk olarak, dil bariyeri vardı. Yüksek kültürün çoğu Latin kültürüydü ; ancak nüfusun büyük çoğun­ luğu Latince bilmemekteydi. Sıradan insanlar, kendi bölgesel lehçelerini konuşurdu ve Toskana'nın dışında sadece üst sınıflar standart edebi İtalyanca olma yolunda ilerleyen reforme edilmiş Toskana dilini bilirdi. İkinci olarak, okur-yazarlık bariyeri var­ dı. Okuma ve yazma, nüfusun sadece azınlığının sahip olduğu yeteneklerdi, bunlar şehir erkekleri örneğinde geniş bir azınlık olsa bile. Üçüncü olarak, sıradan insanları kitap ve tablolar satın almaktan alıkoyan ekonomik bariyer vardı. Bununla beraber, tüm bu engellerin üstesinden gelinebilirdi. Bu dönemdeki son İtalyan eğitim tarihine göre, "neredeyse bütün yerel dilli okullar Latince gramerinin temel bilgilerini öğretirdi. "3 Toskana dilinin lehçesi, özellikle Floransa lehçesi onların edebi dile erişimlerini sağladı. Venedik, Floransa, Roma ve Milano gibi büyük şehirlerin sakinleri göreceli olarak okullara ve dahi kamusal alanlarda gösterilen sanat çalışmalarına -kiliselerdeki freskler, meydanlardaki heykeller vs.- kolayca ulaşabiliyorlardı. Bu dönemdeki İtalyan kültür tarihçileri, bu nedenle, çift yönlü bir süreç ile ilgilenmek zorundaydılar. Bir tarafta, Rönesans'ın biçimlerinin ve fikirlerinin, coğrafi yayılmanın yanı sıra, sosyal yayılmasının elitlerden halka doğru olması. Kolaylık için -basit bir mekansal metafor kullanılacak olursa- bu harekete "aşağı doğru" diyebiliriz. Öte taraftan, İtalyan sanatçılarının ve yazarlarının po­ püler kültür mirası yararlandığı "yukarı doğru" bir hareket vardı. Bu yüzden, bu bölüm iki kısma ayrılacaktır ; ancak onun ortak bir teması vardır. Etkileşimin iki tarafında sadece benimsemeyi değil, aynı zamanda alımlamayı ve asimilasyonu da aramalıyız. Örneğin Ariosto, okuduğu geleneksel şövalye romantizmini ton ve ruh olarak çok farklı bir şeye dönüştürdü. Öte yandan, uzun süredir unutulan ve Carlo Ginzburg tarafından yeniden 3

Grendler (1988),

50.

;o O• z m

� z vı

�� !
z (/)

�· !:(

> !!! z



O:

"'' ;o m z r=· 3: .(ii' " C:

!:j ;o

C:

164 ;� ::::i ::::i ' '

ı­

·u:;.

w

z

·:z ·:c 'ii:



o:: •::::>



:::::ı �

çesi vb. Joseph Addison'un Remarks on Several Parts ofItaly ( 1 705) isimli eseri "bu ülkenin sıradan insanlarının Tasso'dan dörtlükler okuma" geleneğini kayda geçirdi. Bu nokta, Venedikli gondol­ cular örneğinde Rousseau ve Goethe tarafından tekrarlanacaktı. İnsan pek tabii ki bu vakalar hakkında daha çok bilgi sahibi olmak ister: Köylüler, hikaye anlatıcıları ve gondolcular metinlere ne kadar sadık kalarak hatırladılar ve daha da önemlisi Ariosto ve Tasso'nun destanları onlar için hangi anlama gelmekteydi. Benim hipotezim sıradan insanların Orlando Furioso ve Gerusa­ lemme liberata'nın şövalye romantizminin -veya onların deyişiyle "savaş kitapları" (libri di battagie)- örnekleri olarak okudukları veya duydukları olacaktır. Bu kitaplar, 16. yüzyıl İtalyası'nda cep kitabı formunda yaygın olarak mevcuttu ve ilk okullarda çocuk­ ları okumaya teşvik etmek için bazen kullanılırdı. Değirmenci Menocchio da bu tür edebiyattan hoşlanırdı. 10 Görsel sanatlar örneğinde, öğrenilmiş ile popüler olan ara­ sındaki ilişki çok daha karmaşıktır, çünkü İtalyan Rönesansı'nın "yüksek" sanatı eğitimli ve sanatkar statüsüne sahip insanlar ta­ rafından üretilmiştir. Onlar, teoloji çalışma fırsatı bulmadan dini resimler ve Grekçe bir tarafa, Latince bile okuyamadan klasik mitoloji sahnelerini ürettiler. Botticelli'nin Primavera'sı veya Ne­ oplatonik fikirlere müracaat ettiği görünen Titian'ın Sacred and Profane Love'ı gibi eserlerin öğrenilmiş ile popüler kültür arasın­ daki karmaşık bir meditasyon sürecinin ürünü olması gerektiği sonucu ortaya çıkar. Bu süreçte katılımcılar, sadece sanatçılar ve patronları değil, Angelo Poliziano ve Marsilio Ficino gibi hümanistler ve Venedikli profesyonel yazarları veya poligra.fi gibi popülerleştirenleri içerir . 1 1 Konusu itibarıyla seküler olan b u tür resimler, Rönesans sı­ rasında yaygın olarak görülmezdi. Onlar, "kamusal" çevreden 10 Grendler (1 988) ; krş. Lucchi ( 1 982) ; Ginzburg (1976), kısım 14. 11 Panofsky (1 939), 1 29-69; Ginzburg (1 978).

ziyade, "özel" çevreye aitti.12 Bununla birlikte, daha geniş bir kitle için onların bazılarının grafik versiyonlarını, özellikle Mar­ cantonio Raimondi tarafından Raffaello'nun ardından yapılan mezar taşı oymalarını görmek mümkündü. Sanat çalışması zaten mekanik yeniden üretim çağına girmişti. Matbaacılık gibi mezar taşı oymacılığı da, en azından çok daha fazla kişinin ve muhte­ melen daha fazla insan çeşidinin de imajları görmesine müsaade etmesi anlamında, büyük bir popülerleştiriciydi. Seramikler, hammadde ucuz olduğundan dolayı, imajları daha geniş ölçüde yaymanın bir başka aracını sunmuştu. Faenza, Urbino, Deruta ve başka yerlerde üretilen majolika [İtalyan çinisi] tabaklar ve sürahiler sıklıkla klasik mitoloji ve antik tarihten sah­ neler ile dekore edilmişti. Bazıları, Raimondi'nin Raffaello için yaptırdığı mezar taşı oymalarına dayanmaktaydı. Bazı seramikler, zengin patronlar için yapılmışken ; diğerleri, eczacı dükkanları için yapılan basit ilaç kaplarıydı.13 Floransa'da Della Robbia aile atölyesi tarafından üretilen boyanmış terakota imajları, fakir adam heykelleri olarak görülebilir. Bu atölye kiliseler için bazı büyük pahalı mihrap parçaları üretti ; fakat aynı zamanda, yol kenarın­ daki türbeler veya özel kişiler için küçük imajlar da üretti. "Seri üretim"den bahsetmek abartı olacaktı; ancak aceleye getirilmiş çalışma işaretleri bulunabilirdi ve belirli bir imajın (bir Adorasyon veya diyelim ki bir Meryem Ana ile Çocuk) sekiz, dokuz, on ve hatta yirmi neredeyse özdeş kopyalarının varlığını sürdürmesi sıra dışı değildi. 14 Pek tabii ki problem bir kültür elitinin üyesi olmayan insanla­ rın bu objeleri nasıl algıladıklarını ve özellikle onların hikayelerin yanı sıra tarzlarla da ilgilenip ilgilenmediklerini keşfetmektir. En azından Floransa örneğinde bir sofistike popüler görsel kül12 Ginzburg (1 978) 79, akt. Burke (1 972), 144, 158. 13 Rackham (1 952). 14 Marquand (1922), n. 1 22-42, 1 5 7-67, 302-9, 3 1 2-20.

165 ;o O• z m

� z (/)

�­ !

!:i

•=> �

tarihinin tökezlediği problemdir; bir sistemden diğerine geçişin tarzları ve nedenleri hakkındadır". 34 Bir zihniyet ile diğeri (örneğin, "geleneksel" ve "modern") arasındaki zıtlık ne kadar keskin ise de­ ğişimin nasıl gerçekleştiğini açıklamak da o kadar zordur. Buradaki hayati düşünce inançların bir "sistem" ine, tüm sistemi yanlışlamaya dayanıklı yapan (filozof Karl Popper'ın ifadesiyle bir "kapalı sis­ tem"), her parçanın birbirini desteklediği ve kalanlar tarafından desteklendiği bir düşünce döngüsüne, dair olduğu görülecekti. 35 Döngüselliğin özellikle açık bir örneği, Fransa ve İngiltere hükümdarlarının deri hastalığını hastayı dokunma yoluyla tedavi etme gücüne sahip olduğu ve "kral sana dokunur, tanrı seni iyileş­ tirir" tarifiyle ifade edilen inancı hakkındaki kitabında Marc Bloch tarafından çalışılmıştı. Bloch, aynı hastaların bir başka etkinlikte kral tarafından dokunulmak üzere bazen geri geldiklerine işaret etti ki bu davranış hem ritüelin işe yaramadığını hem de hastanın tedaviye olan inancını yıkmadığını gösterir.36 Başka bir canlı ör­ nek, Evans-Pritchard tarafından anlatılan Zande zehir kahinleri inancına dair paralel hikayedir. "Bu inanç ağında, her iplik öteki her ipliğe bağlıdır ve bir Zande onun örgüsünün dışına çıkamaz ; çünkü o, bildiği tek dünyadır" diye yazar.37 Bu inançlar sistemine dair bu nosyon, tarihçiler için hem bir kolaylık hem bir engeldir. Eğer onu kullanmazsak, garip empirik kanıta rağmen, nesiller boyunca fikirferin nasıl sürdüğünü açıklayamayız ; ancak onu kullanırsak, değişimi anlamayı kendimiz için zorlaştırmış oluruz. Diğer bir deyişle, zihniyetleri somutlaştırmak, -Fernand Braudel'in meşhur metaforunda- onları bireylerin kaçamayacağı "hapishaneler" olarak algılamak hepten çok kolaydır.38 Pratikte akut olan bu tehlikenin zihniyet tarihçilerinin kaçınılmaz olarak 34 35 36 37 38

Chartier (1 988), 1 9-52. Popper (1 934). Bloch (1 924). Evans-Pritchard (1 937), 1 94. Vovelle (1 982) ; krş. Gismondi (1 985), 21 1 vd.

219

yenik düşeceği bir tehlike olmadığı vurgulanmaya değerdir. Mesela, İtalya örneğinde 1 3 . ila 17. yüzyıllar arasında hususi muhasebe kitaplarının yanı sıra, nüfus sayımlarının yaygınlaşması ve detay­ landırılması gibi, pratiklerde açığa çıkan "numaralandırma zihni­ yeti" diye anılan şeyin aşamalı yükselişini görmek büyüleyicidir.39 Göreceli olarak kısa vadede bir grup entelektüelin zihniyetindeki değişimin bir örneği için insan, 17. yüzyıl ortasının güya "bilimsel devrimi"ne özellikle de -içinde dünyanın canlı olarak görüldüğü görüşten kozmosun büyük bir makine olarak görüldüğü görü­ şe kaymanın nedensellik hakkında düşünceler ve varsayımlarda­ ki büyük bir değişimle ilişkilendirildiği- güya "dünya resminin mekanizasyonu"na işaret edebilir.40 Neredeyse aynı zamanda ve aynı gruptan insanların bazıları arasında yargılan otoritelerden alıntı yaparak gerekçelendirmekten onları tecrübe ile gerekçelendirmeye doğru (düşünüldüğünden daha az hızlı ve derin olsa bile) algılanabilir bir kayma vardı.41 Yine, antropologlar Ernest Gellner ve Robin Horton -Evans-Pritchard ve Popper'dan aldıkları düşünceleri de­ taylandırarak- teoriler arasındaki rekabetin ve verili bir entelektüel sisteme alternatiflerin farkındalığımn önemini vurgulayarak düşünce tarzlarındaki değişimin genel bir resmini çizdiler.42 Kısaca, önceki zihniyet tarihçilerinin uygulamasına yönelik bu itirazın gücüne rağmen o, cevaplanabilir ve cevaplanmıştır. (3) Zihniyetler tarihine bir başka ciddi itiraz, inanç sistemlerine özerk olarak muamele etmesidir. Bir başka deyişle o, bir inancın bir başkasıyla ilişkisi, inançlar ve toplumlar arasındaki ilişkinin dışlaması ile ilgilidir. İtiraz abartılmamalıdır. Ne Bloch'un Royal Touch'ı ne meslektaşı Febvre'in (her tür düşünceyi her zamanda düşünmenin imkansızlığını vurgulayan) Problem oJUnbelief ı inanç sistemlerine tamamen toplumdan bağımsız olarak muamele etti. 39 40 41 42

Burckhardt (1 860) ; Murray (1 978), 180 vd. Dijksterhuis (1 950) ; Blumenberg (1 960). Dear (1 985). Gellner (1 974), krş. 8; Horton (1 967, 1 982).

N :c· z

::;:·

m -ı r­ m ;o

� ;o :c·

:z· :z· GI c: o(") r­ e: < m N



,,

-< Q: z r­ m 22.

220 ;a ':::i ':::i ı­

·v;. w uz ·:z ·:c ·a:



o:: :::;)

!:::i

:::;) ::.::

Düşüncenin tarihine iki yaklaşım arasındaki vurguda temel bir fark kalmaya devam eder. İdeoloji tarihçileri düşüncenin sosyal güçler tarafından (belirlenmiş olmasa da) biçimlendirilmiş olarak görürler ve onlar, belirli bir dünya görüşünün doğal -aslında sadece mümkün olanı- olarak sunulduğu (bilinçli veya bilinçsiz) kurnazlığa vurgu yaparlar. Zihniyet tarihçileri, aksine, inanç sistemlerini göreceli olarak masum ve özerk görürler. Bu iki yaklaşım kesişir ; ancak tam örtüşmez. 43 (4) Zihniyetler yaklaşımına çok daha ciddi bir itiraz, onun evrimcilik ve daha spesifik olarak Lucien Levy Bruhl tarafından oluşturulmuş olan, temelleri daha sonraki araştırmalar tarafından altı oyulmuş mantıksal ve mantık öncesi düşünce arasında zıtlık üzerine inşa edilmiş olmasıdır. Erken 20. yüzyılın entelektüel tarihinde Levy Bruhl'un önemi hala uygun bir değerlendirmeyi beklemektedir. Onun, empatinin basit nosyonuna dair eleştirisi değerli bir eleştiriydi ve onun kendi "mantık öncesi" düşünce nosyonu, onun eleştirmenlerinin bazılarının fark ettiğinden daha inceydi.44 Ernst Cassirer, Jane Harrison, Johan Huizinga ve Lud­ wik Fleck kadar çeşitli düşünürleri etkiledi. Yukarıda belirtildiği üzere, mentalite (zihniyet) terimini Fransızcada 1 920'lerde başla­ tan Levy-Bruhl idi (İngiltere'de "zihniyet" teriminin kullanımı, yeterince ironik olarak antropolog Bronislaw Malinowski'nin J. G. Farzer'e Durkheim'ın "kolektif bilinç" nosyonunu eleştiren bir mektubunda, 1 9 13'e kadar geri gider).45 Ancak, yaşamının sonunda Levy Bruhl "mantık öncesi" ve "mantıksal" zihniyetler arasındaki meşhur ayrımından vazgeçti. Her halükarda Evans­ Pritchard ve Levi-Strauss gibi çeşitli antropologlar, bir parçasını oluşturduğu evrimci şema ile birlikte onu reddetmekte anlaştılar. 46 43 44 45 46

Vovelle (1 982). Evans-Prtchard (1 965), 78-99. Ackerman (1 987), 267. Levy-Bruhl (1 949).

221

Gelgelelim, iki zihniyet arasındaki Levy-Bruhl'u andıran ol­ dukça basit bir tezat, sadece Febvre'nin çalışmasında (ve daha az ölçekte ikisinden daima en dikkatlisi olan Bloch'unkinde) değil, aynı zamanda Jean Delumeau ve Robert Muchembled gibi on­ ların haleflerinin bazılarının çalışmalarında da bulunabilir. Son iki tarihçi, erken modern Avrupa'da köylü dininin neredeyse tamamen negatif terimlerle, başarısızlık, endişe, zor bir ortamın kısıtlamaları açısından açıklama girişiminden dolayı eleştirilmiş­ lerdir. Ne de olsa, (Wittgenstein'ın Frazer'e atıfta bulunarak bir keresinde belirttiği gibi) bir dünya görüşünün tamamına bir hata olarak muamele etmek oldukça mantıkdışı görünür.47 Yabancı bir inanç sistemini bir başarısızlık olarak tanımlamak etno-sent­ rizmin kaba bir formudur. Başarı ve başarısızlığın kriteri, eğer konuşmacının kendi kültüründen gelmezse nereden gelir? Etno­ sentrizm, zihniyetlerin "geleneksel" ve "modern" ("ilkel" ve ,, . ,, ve " mantı ksal"dan dah a az o1mayan " medenı, , " mantık oncesı .. ) olarak tanımlanmasıyla teşvik edilir ; çünkü bu dikotomiler Biz ve Onlar arasındaki zıtlığa kayma eğilimindedir. Dikotomiler, diyelim ki Çin mandarinleri, Rönesans hümanistleri ve Breton köylüleri arasındaki farklılıkları yutar. Bunların inançlarının tamamı, bizimkiler gibi olmadıklarından dolayı "geleneksel" olarak tanımlanmak zorundadır. Bu yaklaşımın dört eleştirisinin tamamı, bazı zihniyet tarih­ çilerinin çalışmasının ötekilerden daha etkin olarak altını oyan, az ya da çok ikna edici, farklı formlarda gelir. Bununla birlikte, onların tamamı itirazlara cevap vermek için bu yaklaşımın ye­ niden formüle etme ihtiyacını öne sürerler. Bu bölümün geri kalanı yeniden formüle etmek için üç öneri tartışır : menfaatlere, kategorilere ve metaforlara büyük bir ilgi.

47 Clark (1 983), 75-6.

N :c· z :::( m -ı ı­ m ::o

'

� ::o :c· :z· :z· C'l c: -o r­ e: < m N

:!(

:;; -< Q: z ı­ m :!:!.

222

ZİHNİYETLER VE MEN FAATLER

Bloch ve Febvre zamanlarında Marksist tarihçiler, zihniyetler tarihine dair güvenilir bir alternatife sahip değillerdi. Çünkü onlar, fikirleri sadece "üst yapı" (veya indirgemeci anlamda "ideoloji") olarak reddettiler ve dikkatlerini ekonomik tarihe adadılar. Edward Thompson ve Raymond Williams gibi son­ raki Marksistler, "üst yapı" fikrini sorguladılar, ideoloji fikrini rafine ettiler, kültürel "hegomonya" gibi alternatif kavramları yeniden canlandırdılar. Bu yollarla onlar, zihniyet fikrine daha da yaklaştılar. Lucien Febvre, Williams'ın "duygu yapıları"na ilgisini kendisinin hislerin tarihine ilgi duymasına benzer şekilde tanıyacaktı. 48 Marksist yaklaşımda ayırt edici olarak kalan şey, zihniyetlerin klasik tarihinin yoksun olduğu, menfaatlere ilgidir. Marc Bloch'un kraliyet dokunuşu üzerine olan büyük kitabına yetmiş yılı aşkın süre sonra bakılırsa, kralların doğaüstü güçlerinin varlığını sür­ dürmesi gerektiğine dair inancın kimin çıkarına olduğunu onun tartışmaması tuhaf görünmeye başlamıştır. Soru, erken modern dönem için, Fransız ve İngiliz iç savaşlarında monarşinin saldı­ rı altında olduğu ve bilhassa 1 7. yüzyılın sonlarında, özellikle önemlidir. il. Charles ve XIV. Louis kendi zamanlarının "yeni bilim" fikirlerine aşinaydılar ve kralların dokunuşunun faziletlerine onların inanmış olmaları ihtimal dışıdır. Yine de onlar, geleneksel uygulamayı sürdürdüler ; çünkü şüphesiz onlar, öyle yapmanın kendi menfaatlerine olduğunu düşündüler. Daha genel olarak, (diyelim ki) filozof Louis Althusser gibi, aynı özgüvenli tarzda problemlerle uğraşmasalar bile, zihniyet tarihçileri ideoloji araştırmacıları tarafından ortaya konan prob­ lemleri göz ardı edemezler. Kendilerini zihniyet tarihçileri olarak tanımlayan bazı bilginler, özellikle Georges Duby ve Michel 48 Vovelle (1 982).

223

Vovelle kendilerini bu menfaatler, meşruiyet vs. ile 1 970'lerde ve 1 980'lerin başlarında meşgul etmeye başladılar. 49 Düşüncenin "masum" ve "sinik" görüşleri olarak tanımlanabilecek olanı bir­ leştirmek kolay değildir� Ancak bir sentez, menfaatler fikirlerinin bilinçsiz olarak ahenkli hale getirme çalışması şeklinde mümkün olabilir. Menfaat çatışmaları bilinçsiz olanı bilinçli, gizli olanı açık hale getirir ve bu şekilde değişime yol açar. PARADİG MALAR YE ŞEMALAR

Zihniyetler tarihinin reformu için ikinci öneri kategoriler, şe­ malar, formüller, stereotipler veya paradigmalara daha büyük bir ilgidir (terminolojinin çeşitliliği benzer problemlerin ve içgörü­ lerin farklı alan ve disiplinlerde meydana gelmesinin ölçüsünü açığa çıkarır). Bu alanda Aby Warburg ve Ernst Gombrich'in sanat üzerine ; Thomas Kuhn'un bilim üzerine ; Michel Foucault'nun çeşitli konular üzerine çalışmalarını konumlandırabiliriz. Bu bil­ ginler arasındaki disipliner ve ulusal zıtlıklar okuyucuları bir an için duraksatabilir. Ancak, öteki farklılıkları her ne olursa olsun, onların dördü de sadece tekrarlanan temalar ve motifler anlamında değil, aynı zamanda düşüncenin yapılandırılmasında da katego­ rilere ve 'şemalar'a bir ilgi göstermektedir.50 Yeri gelmişken, bu dört bilgin psikolojinin şu ya da bu formundan ilham almışlardır. Bloch ve Febvre gibi Warburg da kendi çöküntüsü ve ardından Ludwig Binswanger'in tedavi etmesinin öncesinde bile, tarihsel psikolojiyle ilgiliydi. Ancak, Foucault'nun psikiyatri çalışmaları daha iyi bilinirken ; Gombrich ve Kuhn, Gestalt psikolojisine borçlu olduklarını kabul ettiler. Eğer zihniyetler tarihi için büyük engel, daha önce ileri sü­ rüldüğü üzere, "bir sistemden ötekisine geçişin modaliteleri ve sebepleri ise" o zaman Kuhn'un bir entelektüel gelenek düşün49 Duby (1 979) ; Vovelle (1 982). 50 Warburg ( 1 932) ; Gombrich (1960b) ; Kuhn (1 962) ; Foucault (1966).

N :c z =

;c

:c· :z· :z·

el C• -n r­ e: < m N



:;; -< O• z r­ m ::!:!.

228

� ::::i ::::i

"

ı-

"

"ifi' I.> z

:� :c

·a::



cı:: :::>

!::::i

:::> :..:

metaforu ile büyülenmişlerdi. Onlar, doğanın yasaları ve yar­ gıçları, avukatları vs. ile birlikte, göksel "mahkemeler" hakkında konuştular ve yazdılar. Hatta bazen onlar, metaforu yasalaştırdılar. Örneğin, pek çoğu zamanının en muteber ailelerinden gelen Jansenistler, İsa'ya sunakta yazılı niyazlar bırakma alışkanlığına sahiptiler. " 1 679'da bir rahibe elleri arasında Risen Saviour'a [Göğe Yükselen Kurtarıcı'ya] bir appel [niyaz] ile gömüldü ve uygun hukuki zaman dilimi öyle olduğundan dolayı, kırk gün sonra mezarına bir relief d'appel indirildi. "62 Ayrıca, metaforda bir düşüşün, ona karşı bir tepkinin, daha somuttan daha soyut (sözel ve sayısal okuryazarlıkla ilişkili) dü­ şünce tarzına aşamalı bir geçisin ; metinler, resimler ve olayların sembolik yorumundan ziyade, literal yorumuna daha büyük bir ilgiyle, "literal fıkirlilik"in yükselişi ile, birlikte var olup olmadığını sormak gereklidir. Diğer pek çok tarihçi gibi, ben de bu tür bir değişimin meydana geldiğine ve -en azından Batı Avrupa elitleri arasında- 1 7. yüzyılın ortalarına kadar gittiğine inanıyorum. Bununla birlikte olan şey yeniden daha iyi tanım­ lanabilir : Metaforun düşüşü ya da terk edilişi değilse de metafor kavramındaki bir değişim olarak, objektif "karşılıklılık"tan salt sübjektif " analoji"ye doğru. 63 Bu yeniden tanımlama, günümüzde tehlikeli metaforların yardımı olmaksızın düşünme illüzyonundan kaçınmak için gerek­ lidir. 64 Tarihçilerin kendileri genellikle kabul ettiklerinden daha fazla metaforlardan çok daha fazla yararlanırlar : hastalık-sağlık, gençlik-yaşlılık, nehirler (zamanın "akış"ı), yapılar, tiyatrolar vs. metaforları.65 Metaforun gücü sadece dilbilimciler, felsefeciler ve edebiyat eleştirmenleri tarafından değil, aynı zamanda onun 62 Knox (1 950), 20 1 . 6 3 Hollander (196 1), sonuç ; Harris (1966) ; Vickers (1 984) ; krş. Burke (1 993, 1 997). 64 Blumenberg (1 960) ; Lakoff & Johnson (1 980). 65 White (1 973) ; Demandt (1 978).

229

sosyal yaşamdaki yerini çalışan sosyal antropologlar tarafından da ciddiye alınmaya başlanmıştır.66 Gündelik düzeyde düşünceyi de çalışan zihin tarihçilerinin, onların örnekliğini takip ederek kazanacakları bazı önemli şeyler vardır. Tipik bir örnek, kanlarını sıradan insanlarla evlenerek kirletmeyi reddeden asiller, kilise­ lerini "safi.aştırmak" isteyen muhalif Hıristiyanlar veya cadıları yakan yahut dışardan gelenleri "etnik" temizleme kampanyalarıyla kovan topluluklar tarafından uygulandığı gibi safi.ık metaforu örneğidir. Son birkaç sayfada tartışılan üç noktadan metaforlar üzerine olan sonuncusu, zihniyetlerin bir "dahili" tarihiyle, başka bir deyişle, inançların birbiriyle bağlantısı ile alakalı olduğu belir­ tilecektir. Menfaatler üzerine olan ilki, bir "harici" tarihiyle, inançların toplumla bağlantısıyla alakalıdır. Kategoriler hakkında olan ikinci nokta, her ikisiyle ilgilidir. Kategoriler ve şemalar düşünceyi yapılandırmanın yollarıdır. Ancak, onlar nötr değil­ dir. Onlar, "etiketleme" teorisi diye adlandırılan şeyi geliştiren sosyologların ileri sürdüğü üzere, menfaatlerle ve bazı grupların ötekileri kontrol etme girişimleriyle ilişkilendirilebilir. Bir cadıya kötü bir isim tak ve onu yak. Dahili ve harici yaklaşımlarının içgörüsünü birleştirmek yeniden biçimlendirilmiş veya yeniden formüle edilmiş herhangi bir zihniyetler tarihi için esastır. 1 970'ler ve 1 980'lerdeki zihniyetler tarihi, diğer gelenek­ lerden alınan kavramların benimsenmesi ve içine katılması yo­ luyla yenilenmesine rağmen, Fransa'da bile ona karşı çıkılmıştır. Dışarıdan bir eleştirmen olan Geoffrey Lloyd'un Demystifying Mentalities'i ( 1 990) çabucak Fransızcaya tercüme edildi ve bu yaklaşımı "sonlandırmak" için zamanın geldiğini ileri süren daha radikal bir başlıkla Pour en.finir avec les mentalites bezenmiştir. Gü­ nümüzde Jacques Le Goff'tan Roger Chartier'e kadar, Annales grubu tarihçilerinin ya representations hakkında veya l'imaginaire 66 Douglas (1 970) ; Sapir & Crocker (1 977).

N s:· z ::;;:·

� r­

m ;c

> ;c s:· :z· :z· G') C:• o(') r­ e: < m N

!!


;o

272

[Bromley, William] (1 692) Remarks made in Travels through France and Italy, yeni bs. London 1 693. [Bromley, William] (1 702) Several Years' Travels, London. Bronzini, Giovanni Battista (1 966) Tradizione di stile aedico dai cantari al Furioso, Florence. Brown, Horatio, ed. ( 1 864) Calendar of State Papers, Venetian, 14 cilt, London. Brown, Peter (1 975) 'Society and the Supernatural', Daedalus, Spring, 133-47. ( 1 967) 'Aims and Methods of the Second Rassettatura of the Decameron', Studi Secenteschi 8, 3-40. Bruford, W. H. (1 962) Culture and Society in Classical Weimar, Cambridge. Buarque de Holanda, Sergio (1 959) Visôes de Parafso, Rio de Janeiro. Buckley, Anthony (1 989) 'We're Trying to Find our Identity : Uses of History among Ulster Protestants', History and Ethnicity, ed. Elizabeth Tonkin v.dğr., New York, 1 83-97. Burckhardt, Jacob (1 860) Civilization ofthe Renaissance in Italy, İng. çev. 1 878, en son bs. Harmondsworth 1 990 [İtalya'da Rönesans Kültürü, 2 cilt, çev. Bekir Sıtkı Baysal, İstanbul : Maarif Vekaleti, 1957-58.] . Burke, Peter (1972) Culture and Society in Renaissance Italy, London. (1 978) Popular Culture in Early Modern Europe, 2. bs. Aldershot 1 994 [ Yeniçağ Başında Avrupa Halk Kültürü, çev. Göktuğ Aksan, Ankara : İmge, 1 996] . (1 982) 'Le roi comme heros populaire', History ofEuropean Ideas 3, 267-7 1 . (1984) 'How t o b e a Counter-Reformation Saint', Religion and Society in Early Modern Europe, ed. Kaspar von Greyerz, London, 45-55, yeni bs. Burke (1 987) içinde, 48-62. (1 987) Historical Anthropology of Early Modern Italy: Essays on Per­ ception and Communication, Cambridge. (1991) 'Tacitism, Scepticism and Reason of State', The Cambridge History of Political Thought 1 450-1 700, ed. James H. Burns, Camb­ ridge. (1 992) The Fabrication of Louis XIV, New Haven. (1 993) 'The Rise of Literal-Mindedness', Common Knowledge 2, 1 08-2 1 . (1 995) The Fortunes of the Courtier, Cambridge.

__

__

__

__

__

__

__

__

__

273

(1 996) 'The Myth of 1453 : Notes and Reflections', Q!jerdenken: Dissens und Toleranz im Wandel der Geschichte: Festschrift Hans Guggis­ berg, ed. Michael Erbe v.dğr., Mannheim, 23-30. (1 997) 'The Demise of Royal Mythologies', Iconography, Propaganda and Legitimation, ed. Allan Ellenius, Oxford, 245-54. Burnet, Gilbert (1 686) Some Letters, Amsterdam. Burns, Robert 1. (1 977) 'Mudejar History Today', Viator 8, 1 27-43. Butterfıeld, Herbert ( 1 931) The Whig Interpretation ofHistory, London. (1 955) Man on his Past, Cambridge. Camara Cascudo, Luis de (c. 1 974) Hist6ria dos nossos gestos, Sao Paulo. Camporesi, Piero (1 976) La maschera di Bertoldo, Turin. Canguilhem, Georges (1 955) Laformation du concept de rijlexe aux 1 7e et 18e siecles, Paris. Caraffa, Ferrante (1880), 'Memorie', Archivio Storicoper le Provincie Napolesane 5, 242-6 1 . Cardano, Girolamo (1557) De rerum varietate, Basle. Carlton, Charles ( 1 987) Archbishop William Laud, London. Carneiro da Cunha, Manuela (1 985) Negros, estrangeiros: os escravos libertos e sua volta a Africa, Sao Paulo. Carstairs, G. Morris (1 957) The Twice-Born, London. Carvajal, Gaspar de (1 955) Relaciôn del nuevo descubrimento delfamoso rfo Grande de las Amazonas, ed. J. Hernandez Millares, Mexico City & Buenos Aires. Castaneda, Carlos ( 1968) The Teachings ofDonJuan: a Yaqui Way ofKnow­ ledge, yeni bs. Harmondsworth 1970 [DonJuan'ın Öğretileri: Yaqui Kı­ zılderililerinin Bilgi Yönetimi, çev. Nevzat Erkmen, İstanbul: Yol, 1982] . Castro, Americo (1 948) The Structure of Spanish History, İng. çev. Prin­ ceton 1 954. Cavalcanti, Maria Laura Viveiros de Castro (1994) Carnaval Carioca, Rio de Janeiro. Ceba, Ansaldo ( 1 6 1 7) Il cittadino di repubblica, Genoa. (1 623) Lettere, Genoa. Certeau, Michel de (1 980) The Practice ofEveryday Life, İng. çev. Berke­ ley 1 984 [Gündelik Hayatın Ke§fi,, 2 cilt, çev. Lale Arslan Özcan (c. 1), Erkan Ataçay - Çağrı Eroğlu (c. 2), Ankara : Dost, 2009-20 1 0] . Chadwick, W. Owen ( 1 95 7) From Bossuet to Newman, 2 . bs. Cambridge 1 987. __

__

__

__



z > " r> ;o

Chambers, David & Brian Pullan, ed. ( 1 992) A Documentary History of Venice, Oxford. Chaney, Edward ( 1 985 ) The Grand Tour and the Great Rebellion, Geneva. Chartier, Roger ( 1 987) The Cultural Uses ofPrint in Early Modern France, Princeton. ( 1 988) Cultural History between Practices and Representations, Camb­ ridge. Chastel, Andre ( 1961 ) Art et humanisme a Florence au temps de Laurent le Magnifıque, Paris. ( 1 986) 'Gesture in Painting : Problems of Semiology', Renaissance and Reformation 10, 1-22. Chevalier, Maxime ( 1 976) Lectura y lectores en la Espafia de los siglos xvi y xvii, Madrid. Chiaramonti, Scipione ( 1625 ) De conjectandis cuiusque moribus et latitantibus animi ajfectibus semiotike moralis, seu de signis, Venice. Christian, William ( 1 9 8 1 ) Apparitions in Late Medieval Spain, Princeton. Cian, Vittorio ( 1 887) 'Un episodio della storia della censura in Italia nel secolo xvi : l'edizione spurgata del Cortegiano', Archivio Storico Lombardo 14, 661 -727. Clanchy, Michael T. ( 1 979 ) From Memory to Written Record, London. Clark, Alfred J. ( 1 92 1 ) Margaret Murray'e ek olarak, The Witch-Cult in Western Europe, Oxford. Clark, Stuart ( 1 983 ) 'French Historians and Early Modern Popular Culture', Past and Present 1 00, 62-99. ( 1 997) Thinking with Demons, Oxford. Clarke, John v.dğr. ( 1 975 ) 'Subcultures, Culture and Class', Resistance Through Rituals, ed. S. Hall &TonyJefferson, yeni bs. London 1 976, 9-74. Clarke, Michael ( 1 97 4) 'On the Concept of Sub-culture', BritishJournal ojSociology 25, 428-4 1 . Clendinnen, Inga ( 1 992) Aztecs, Cambridge. Cohen, Tom V. ( 1 988 ) 'The Case of the Mysterious Coil of Rope', Sixteenth-CenturyJournal 1 9 , 209-2 1 . Cohn, Norman ( 1 975 ) Europe's Inner Demons, London . . Cohn, Samuel K. ( 1 988) Death and Property in Siena, Baltimore. Comparato, Vittorio L ( 1 979 ) 'Viaggatori inglesi in Italia', Qjaderni Storici 42, 850-86. __

__

__

275

Connerton, Paul (1 989) How Societies Remember, Cambridge [ Toplumlar Nasıl Anımsar?, çev. Alaeddin Şenel, İstanbul : Ayrıntı, 1 999] . Copenhaver, Brian ( 1 978) 'The Historiography of Discovery in the Renaissance : the Sources and Composition of Polydore Vergil's De Inventoribus Rerum', Journal of the YVarburg and Courtauld lnstitutes 4 1 , 1 92-214. Corbin, Alain ( 1 982) The Foul and the Fragrant, İng. çev. Leamington 1 986 [Kokunun Tarihi, çev. Pınar Güzelyürek Çelik - Mehmet Emin Özcan - Lale Arslan Özcan, Ankara : Dost, 2007] . Coryat, Thomas ( 1 6 1 1) Crudities, London 1 978 içinde. Costantini, Claudio (1 978) La Repubblica di Genova nell'eta moderna, Turin. Costantini, Claudio v.dğr. (1 976) Dibattitopolitico eproblemi di go verno a Genova nella prima meta del seicento, Florence. Cozzi, Gaetano (1 958) n doge Niccolo Contarini, Venice & Rome. Crick, Malcolm (1 976) Explorations in Language and Meaning, London. Croce, Benedetto (1 895) 'I Lazzari', yeni bs. Aneddoti içinde, c. 3, Bari 1 954, 1 98-2 1 1 . Crocker, Jon C . (1 977) 'My Brother the Parrot', The Social Use of Me­ taphor, ed. James D. Sapir & J. C. Crocker, Philadelphia. Croix, Alain (1981) La Bretagne aux 1 6e et 1 7e siecles, 2 cilt, The Hague. Crombie, Alistair C. (1 994) Styles of Thinking in the European Tradition, 3 cilt, London. Crouzet, Michel (1 982) Stendhal et l'italianite: essai de mythologie roman­ tique, Paris. Crummey, Robert O. (1 970) The Old Believers and the World ofAntichrist, Madison. Cunha, Euclides da (1902) R.evolt in the Backlands, İng. çev. Chicago 1944. Curtius, Ernst R. (1 948) European Literature and the Latin Middle Ages, İng. çev. New York 1953. Da Matta, Roberto (1978) Carnaval, malandros e herois, Rio de Janeiro. D'Andrade, Roy (1961) 'Anthropological Studies of Dreams', Psycho­ logical Anthropology, ed. Francis L. K. Hsu, Homewood, 296-307. Darnton, Robert (1971) 'The Social History of Ideas', The Kiss of La­ mourette içinde, London 1 990, 2 1 9-52. (1984) The Great Cat Massacre, New York [Büyük Kedi Katliamı : Aydınlanma Fransa'sında Düşünceler, İnanışlar, çev. Mustafa Yılmazer, İstanbul : Koç Üniversitesi, 201 5 ] .

__

�z )>

"

> ;c

Darnton, Robert ( 1 995 ) The Forbidden Best-Sellers of Pre-revolutionary France, New York. Davis, John ( 1 973 ) Land and Family in Pisticci, London. Davis, Natalie Z. ( 1 975 ) 'Women on Top', Society and Culture in Early Modern France içinde, Cambridge 1 987, 124-5 1 . ( 1 987) Fiction in the Archives, Cambridge. Dear, Peter ( 1 985 ) 'Totius in Verba : Rhetoric and Authority in the Early Royal Society', Isis 76, 145-6 1 . Della Casa, Giovanni ( 1558 ) Il Galateo, Florence. Del Torre, Michelangelo ( 1 976) Le origini moderne della storiogra.fia .filo­ sefi,ca, Florence. Demandt, Alexander ( 1 978) , Metaphernfur Geschichte, Munich. De' Seta, Cesare ( 1981 ) 'L'Italia nello specchio del Grand Tour', Arc­ hitettura ambiente e societa a Napoli nel '700 içinde, Turin, 127-263. Diacon, Todd A. ( 1 9 9 1 ) Millenarian Vision, Capitalist Reality: Brazil's Contestado Rebellion, 1912-6, Durham N.C. Dickens, A. Geoffrey & John Tonkin ( 1985 ) The Reformation in Historical Thought, Cambridge, Mass. Dijksterhuis, Eduard J. ( 1 950) The Mechanization of the World Picture, İng. çev. Oxford 1 9 6 1 . Dinzelbacher, Peter ( 1 9 8 1 ) Vision u n d Visionslitteratur i m Mittelalter, Stuttgart. Dodds, Eric R. ( 1 95 1 ) The Greeks and the Irrational, Berkeley and Los Angeles. ( 1 965 ) The Age ofAnxiety, Cambridge. Douglas, Mary ( 1 970) Natura[ Symbols, London [Doğal Semboller: Koz­ moloji Keşifleri, çev. Yavuz Alagon, İstanbul : İthaki, 201 8 ] . ( 1 980) 'Maurice Halbwachs', yeni bs. In the Active Voice içinde, London 1 982, 255-7 1 . Dresden, Sem ( 1975 ) 'The Profile of the Reception of the Italian Rena­ issance in France', Itinerarium Italicum, ed. Heiko Oberman &Thomas A. Brady, Leiden, 1 1 9-89. Drewal, Margaret Thompson ( 1 989) 'Dancing for Ogun in Yorubaland and in Brazil', Aftica's Ogun: Old World and New, ed. Sandra T. Barnes, Bloomington, 1 99-234. Duby, Georges ( 1 979) The Three Orders, İng. çev. Chicago 1 980. Durer, Albrecht ( 1 956) Schriftliche Nachlass, c. 1, ed. Hans Rupprich, Berlin. __

__

__

Dupront, Alphonse (1966) L'acculturazione, Turin. Durand, Gilbert ( 1948) Les structures anthropologiques de l'imaginaire, Paris. Durkheirn, Emile (1912) The Elementary Forms of the Religious Life, İng. çev. 1915, yeni bs. New York 1961 [Dini Hayatın İlkel Biçimleri, çev. Fuat Aydın, İstanbul: Ataç, 2005 ; Dini Hayatın İlk Şekilleri, çev. İzzet Er, Ankara : Türkiye Diyanet Vakfı, 2009; Dinsel Yaşamın nk Biçimleri, çev. Özer Ozankaya, İstanbul : Cem, 2010) . Dutton, Paul (1 994) The Politics of Dreaming in Carolingian Europe, Lin­ coln, Nebraska. Edelstein, Leon ( 196 7) The Idea ofProgress in Classical Antiquity, Baltimore. Edmondson, Munro S. (1 955-6) 'Carnival in New Orleans', Caribbean Q!!arterly 4, 233-45 . Eggan, Dorothy (1 952) 'The Manifest Content of Dreams', American Anthropologist 54, 469-85. Eggan, Dorothy (1 966) 'Hopi Dreams in Cultural Perspective', The Dream and Human Societies, ed. Gustave E. von Grunebaum & Roger Caillois, Berkeley & Los Angeles, 237-66. Eisenstein, Elizabeth E. (1 979) The Printing Press as an Agent of Change, Cambridge. Elias, Norbert (1 939) The Civilizing Process, İng. çev. Oxford 1 994 [ Uygarlık Süreci: Sosyo-oluşumsal ve Psiko-oluşumsal İncelemeler, 2 cilt., çev. Ender Ateşman (c. 1) - Erol Özbek (c.2), İstanbul : İletişim, 2000-2002] . Elkanah, Yehuda (1981) 'A Programmatic Attempt at an Anthropology of Knowledge', Sciences and Cultures, ed. Everett Mendelsohn & Y. Elkanah, Dordrecht, 1-76. Entwistle, William J. (1 939) European Balladry, Oxford. Erikson, Erik H. (1 968) 'in Search of Gandhi', Daedalus 695-729. Escarpit, Robert (1 958) 'Histoire de l'histoire de la litterature', Histoire des litteratures, ed. Raymond Q!!e neau, c. 3, Paris, 1 749-8 13. Evangelisti, Claudia (1992) 'Libelli famosi : processi per scritte infamanti nella Bologna di fıne '500', Annali della Fondazione Einaudi 26, 81-23 7. Evans-Pritchard, Edward E. (193 7) Witchcraft, Oracles and Magic among the Azande, Oxford. Evans-Pritchard, Edward E. (1 940) The Nuer, Oxford. (1 956) Nuer Religion, Oxford [İlkellerde Din, çev. Hüsen Portakal, Ankara : Öteki, 1 998) .

__

(1 965) Theories ef Primitive Religion, Oxford. Evelyn, John (1 955) Diary, ed. E. S. de Beer, 5 cilt, Oxford. Febvre, Lucien (1 938) 'History and Psychology', çeviri içinde : A New Kind efHistory, ed. Peter Burke, London 1 973, bl. 1 . Fentress, James & Chris Wickham (1 992) Social Memory, Oxford. Fenzi, E. (1 966) 'Una falsa lettera del Ceba e il Dizionario Politico­ Filosofıco di Andrea Spinola', Miscellanea di Storia Ligura 4, 1 1 1-65. Ferguson, Wallace K. (1 948) The Renaissance in Historical Thought, Camb­ ridge, Mass. Fermor, Shar

;ıı::

> ;ı;ı

280

Garda, Carlos ( 1 6 1 7) La oposici6n y conjunci6n de fos dos grandes luminares de la tierra, o la antipatia defranceses y espafioles, ed. M. Bareau, Ed­ monton 1 979. Garları, Yvon & Claude Nieres, ed. (1 975) Les revoltes bretonnes de 1675, Paris. Gay, Peter (1 959) The Party ofHumanity, New York. Geertz, Clifford (1 973) The Interpretation of Cultures, New York [Kültür­ lerin Yorumlanması, çev. Hakan Gür, Ankara : Dost, 20 1 0] . Gellner, Ernest (1 974) Legitimation of Belief, Cambridge. Gernet, Jacques (1 982) China and the Christian Impact, İng. çev. Camb­ ridge 1 985. Gilbert, Felix (1990) History: Politics or Culture? Princeton. Gilman, Stephen (1 960-3) 'Bernal Dfaz del Castillo and Amadfs de Ga­ ula', Studia Philologica, Homenaje a Damas Alonso, 3 cilt, Madrid, c. 2, 99-1 14. Ginzburg, Carlo (1 966) The Night Battles, İng. çev. London 1983. (1 976) Cheese and Worms, İng. çev. London 1981 [Peynir ve Kurt­ lar: Bir 1 6. Yüzyıl Değirmencisinin Evreni, çev. Ayşen Gür, İstanbul : Metis, 1 996] . (1978) 'Titian, Ovid and Sixteenth-Century Codes for Erotic Illustration', yeni bs. Myths, Emblems, Clues içinde, London 1 990, 77-95 [Efianeler Amblemler İzler: Morfoloji ve Tarih, çev. Mehmet Moralı, İstanbul : Kırmızı, 2007] . (1 990) 'Deciphering the Sabbath', Early Modern European Witchcraft, ed. Bengt Ankarloo & Gustav Henningsen, Oxford, 1 2 1-38. Gismondi, Michael A. (1 985) 'The Gift of Theory', Social History 1 0, 2 1 1-30. Glick, Thomas F. (1 979) Islamic and Christian Spain in the Early Middle Ages, Princeton. G6es, Fred de (1 982), O pafs do Carnaval Eletrico, Sao Paulo. Goethe, Johan Wolfgang von (1951) Italienische Reise, ed. H. von Einem, Hamburg [İtalya Seyahati, çev. Senin Badri Gökdil, Ankara : Milli Eğitim Bakanlığı, 1 953 ; İtalya Seyahati, çev. Gürsel Aytaç, İstanbul : İletişim, 201 4] . Goldwasser, Maria Julia ( 1 975), O Palıfcio do Samba, Rio de Janeiro. Gombrich, Ernst H. (1 960a) 'Vasari's Lives and Cicero's Brutus',journal of the Warburg and Courtauld lnstitutes 23, 309-2 1 . __

__

__

281

Gombrich, Ernst H. ( 1960b) Art and nlusion, London [Sanat ve Yanılsama: Resim Yoluyla Betimlemenin Psikolojisi, çev. Ahmet Cemal, İstanbul : Remzi, 1 992] . (1969) 'in Search of Cultural History', yeni bs. Ideals and Idols içinde, London 1 979, 25-59. ( 1 984) 'Architecture and Rhetoric in Giulio Romano's Palazzo del Te', New Light on Old Masters içinde, Oxford 1 986, 161-70. Goody, Jack ( 1 9 77) The Domestication of the Savage Mind, Cambrid­ ge [ Yaban Aklın Evcilleştirilmesi, çev. Koray Değirmenci, İstanbul : Pinhan, 201 1 ] . Gorak, Jan (1991) The Making of the Modern Canan: Genesis and Crisis of a Literary Idea, London. Gossman, Lionel (1 968) Medievalism and the Ideologies ofthe Enlightenment, Baltimore. Gothein, Eberhard (1 889) Die Aufgaben der Kulturgeschichte, Leipzig. Goubert, Pierre (1 982) The French Peasantry in the Seventeenth Century, İng. çev. Cambridge 1 986. Goulemot, Jean-Marie (1 986) 'Histoire litteraire et memoire nationale', History and Anthropology 2, hl. 2, 225-35. Goytisolo, Juan (1 986) 'Mudejarism Today', İng. çev. Saracen Chronicles içinde, London 1 992, hl. 1 . Graf, Arturo ( 1 9 1 6) 'Un buffone di Leone X', Attraverso il '500 içinde, Turin, 365-90. Graham, Loren & Wolf Lepenies & Peter Weingart (1 983) Functions and Uses of Disciplinary Histories, Dordrecht. Graham, Sandra L. (1 988) House and Street: the Domestic World of Servants and Masters in Nineteenth-Century Rio deJaneiro, Cambridge. Granet, Marcel (1 934) La pensee chinoise, Faris. Gray, Richard ( 1991) Black Christians and White Missionaries, New Haven. Grayson, Cecil (1 959) A Renaissance Controversy, Latin or Italian ? Oxford Greenblatt, Stephen ( 1 988a) Shakespearean Negotiations: the Circulation of Social Energy in Renaissance England, Oxford [ Shakespeare ve Kültür Birikimi: Rönesans İngilteresi'nde Toplumsal Enerjinin Dolaşımı, çev. Nilgül Pelit, Ankara : Dost, 200 1 ] . ed. (1988b) Representing the English Renaissance, Berkeley & LA. Grendi, Edoardo (1 987) La repubblica dei genovesi, Bologna. Grendler, Paul (1 969) Critics of the Italian World, Madison. __

__

__

(1977) The Roman Inquisition and the Venetian Press, 1540-1605, Princeton. (1 988) Schooling in Renaissance Italy: Literacy and Learning 13001600, Baltimore. Griffith, Richard & Otoya Miyagi & Akira Tago (1 958) 'Typical Dre­ ams', American Anthropologist 60, 1 1 73-9. Grinten, Evert van der (1 952) Enquiries into the History ofArt-Historical Writing, Delft. Grove's Dictionary of Music and Musicians ( 1 980) ed. S. Sadie, 20 cilt, London. Grudin, Robert (1 974) 'The Jests in Castiglione's n Cortegiano', Neop­ hilologus 58, 1 99-204. Gruzinski, Serge (1 988) The Conquest of Mexico, İng. çev. Cambridge 1 993. Guazzo, Stefano (1574) La civil conversazione, ed. Amedeo �ondam, 2 cilt, Modena 1 993. Guenee, Bernard (1976-7) 'Temps de l'histoire et temps de la memoire au Moyen Age', yeni bs. Politique et histoire au Moyen Age içinde, Paris 1 9 8 1 , 253-63. Guerri, Domenico ( 1 93 1 ) La corrente popolare nel Rinascimento, Florence Gundersheimer, Werner (1 966) Louis Le Roy, Geneva. Gurevich, Aaron Y. (1 984) 'Two Peasant Visions', yeni bs. Historical Anthropology of the Middle Ages içinde, Cambridge 1 992, 50-64. Haase, Roland (1 933) Das Problem des Chiliasmus und der Dreissig-Jiihrigen Krieg, Leipzig. Habermas,Jürgen (1 962) The Structural Transformation ofthe Public Sphere, İng. çev. Cambridge 1 989 [Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, çev. Tanıl Bora - Mithat Sancar, İstanbul : İletişim, 1 997] . Haitsma Mulier, Eco O. G. (1 980) The Myth of Venice, Assen. Halbwachs, Maurice ( 1 925) Les cadres sociaux de la memoire, Paris [Hafıza­ nın Toplumsal Çerçeveleri, çev. Büşra Uçar, Ankara : Heretik, 2016]. ( 1 941) La topographie legendaire des evangiles en terre sainte: etude de memoire collective, Paris. (1 950) The Collective Memory, İng. çev. New York 1 980 [Kolektif Hafıza, Banu Barış, Ankara : Heretik, 201 7 ; Kolektif Bellek, Zuhal Karagöz, İstanbul : Pinhan, 201 9] . Hale, John R . (1 954) England and the Italian Renaissance, 2 . bs. London 1 963. __

__

__

__

283

Hail, Calvin S. ( 1951) 'What People Dream About', Scientifıc American, May, 60-9. Hali, Stuart (1 980) 'Cultural Studies : Two Paradigms', yeni bs. Storey içinde (1 996), 3 1 -48. Hallowell, A. lrving (1 966) 'The Role of Dreams in Ojibwa Culture', The Dream and Human Societies, ed. Gustav E. von Grunebaum & Roger Caillois, Berkeley & Los Angeles. Hallpike, Christopher R. (1 979) The Foundations of Primitive Thought, Oxford. Hanlon, Gregory (1 993) Confession and Community in Seventeenth-Century France, Philadelphia. Hannerz, Ulf (1 987) 'The World in Creolization', Africa 57, 546-59. __ (1992) Cultural Complexity, New York. Harbsmeier, Michael (1 982) 'Reisebeschreibungen als mentalitatsges­ chichtliche Q!! ellen', Reiseberichte als Q!!ellen europiiischer Kulturgesc­ hichte, ed. Antoni M;ıczak & Hans Jürgen Teuteberg, Wolfenbüttel, 1-32. Harley, George W. ( 1 950) Masks as Agents ofSocial Control in North-East Liberia, Cambridge, Mass. Harris, Victor ( 1 966) 'Allegory to Analogy in the Interpretation of Scriptures', Philological Q!!arterly 45, 1-23. Haskell, Francis (1 993) History and its Images, New Haven. Hasluck, Frederick W. (1 929) Christianity and Islam under the Sultans, 2 cilt, Oxford [Sultanlar Zamanında Hıristiyanlık ve İslam, 2 cilt, çev. Timuçin Binder, İstanbul : Ayrıntı, 2012-13.] . Hauser, Arnold (1951) The Social History ofArt, 2 cilt, London (Sanatın Toplumsal Tarihi, çev. Yıldız Gölönü, İstanbul : Remzi, 1 984] . Hay, Denys (1 952) Polydore Vergi!, Oxford. Headley, John M. (1 963) Luther's View of Church History, New Haven. Hebdige, Dick (1979) Subculture: the Meaning ofStyle, London [Altkültür: Tarzın Anlamı, çev. Sinan Nişancı, İstanbul : Babil, 2004] . Heers, Jacques (1961) Genes au xve siecle: activite economique et problemes sociaux, Paris. Heesterman, Johannes C. (1 985) The Inner Con.fiict of Traditions, Chicago. Heger, E. (1 932) Die Anfiinge der neueren Musikgeschichtschreibung um 1 770 bei Gerbert, Burney und Hawkins, yeni bs. Baden-Baden 197� . Heikamp, Detlev (1 969) 'Les merveilles de Pratolino', L'Oeuil 1 7 1 , 1 6-27.

�z

>

"

> ;ı::ı

284 iC> '::::i '::::i ı­

·v;.

w (..> z ·:z ·:c '02



ı:ı:: ::::ı

!::i

::::ı ::.::

Heinz, Günther ( 1 972) 'Realismus und Rhetorik im Werk des Barto­ lomeo Passarotti', Jahrbuch Kunsthistorisches Sammlung in Wien 68, 1 53-69. Herskovits, Melville J. (1 937) 'African Gods and Catholic Saints in New World Negro Belief', American Anthropologist 39, 635-43. (1 938) Acculturation: a Study of Culture Contact, New York. Hervey, Mary ( 1921) The Life, Correspondence and Collections of Thomas Howard, Earl of Arundel, Cambridge. Herzfeld, Michael (1985) The Poetics ofManhood: Contest and Identity in a Cretan Mountain Village, Princeton. Hill, Errol {1972) The Trinidad Carnival, Austin. Hilton, Anne (1 985) The Kingdom of Kongo, Oxford. Hobsbawm, Eric J. (1 959) Primitive Rebels, Manchester [İlkel Asiler: 19. ve 20. Yüzyıllarda Toplumsal Hareketin Arkaik Biçimleri Üzerine İncelemeler, çev. Uygur Kocabaşoğlu, İstanbul : İletişim, 20 12] . & Terence O. Ranger, ed. ( 1983) The Invention of Tradition, Cambridge [Geleneğin İcadı, çev. Mehmet Murat Şahin, İstanbul: Agora, 2006] . Hofmann, Christine ( 1 985) Das Spanische Hofzeremoniell von 1500-1 700, Frankfurt. Hollander, John ( 1 961) The Untuning ofthe Sky, Princeton. Hollinger, David A. ( 1 980) 'T. S. Kuhn's Theory of Science and its Implications for History', Paradigms and Revolutions, ed. Gary Gut­ ting, Notre Dame, 1 95-222. Horton, Robin (1967) 'African Traditional Thought and Western Sci­ ence', Ajrica, 1 5 5-86. (1 982) 'Tradition and Modernity Revisited', Rationality and Re­ lativism, ed. Martin Hollis & Steven Lukes, Oxford, 201-60. Howard, Deborah (1 975) Jacopo Sansovino: Architecture and Patronage in Renaissance Venice, New Haven. Huizinga, Johan ( 1 9 1 9) Autumn of the Middle Ages, İng. çev. Chicago 1995 [ Ortaçağın Günbatımı, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Ankara : İmge, 1 997; Ortaçağın Sonbaharı, çev. Orhan Düz, İstanbul : Alfa, 20 19]. (1 929) 'The Task of Cultural History', İng. çev. Men and Ideas, New York 1 960, 1 7-76. (1 938) Homo Ludens, İng. çev. London 1 970 [Homo Ludens: Oyu­ nun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, İstanbul : Ayrıntı, 1 995 ; Homo Ludens: Oyunun Kültür İçindeki Yeri Üzerine Bir İnceleme, çev. Orhan Düz, İstanbul : Alfa, 2018]. __

__

__

__

__

285

Hulme, Peter (1 987) Colonial Encounters, London. (1 994) 'Tales of Distinction', Implicit Understandings, ed. Stuart B. Schwartz, Cambridge, 1 5 7-97. Hunt, Lynn, ed. (1 989) The New Cultural History, Berkeley. Huntington, Archer M, ed. ( 1 905 ) Catalogue ofthe Library ofF. Colum­ bus, New York. Huppert, George (1 970) The Idea of Perfect History, Urbana. Hutton, Patrick H. (1 993) History as an Art ofMemory, Hanover & Lon­ don. Ife, Barry W. ( 1 985) Reading and Fiction in Golden Age Spain, Cambridge. Iggers, Georg G. (1 982) 'The University of Göttingen 1 760-1 800 and the Transformation of Historical Scholarship', Storia della Storiografıa 2, 1 1-36. Impey, Oliver & Arthur Macgregor, ed. (1 985) The Origins ofMuseums: the Cabinet of Curiosities in Sixteenth- and Seventeenth-Century Europe, Oxford. Inalcik, Halil (1973) The Ottoman Empire: the Classical Age, 1300-1 600, London [Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (13 00-1600), çev. Ruşen Sezer, İstanbul: Yapı Kredi, 2003.J . Irving, Washington (1 824) Tales ofa Traveller, 2 cilt, Paris. Jaeger, Werner (1 933) Paideia, c. 1 , İng. çev. Oxford 1939. Jameson, Fredric (1972) The Prison-House of Language, Princeton [Dil Hapishanesi: Yapısalcılığın ve Rus Biçimciliğinin Eleştirel ôyküsü, çev. Mehmet H. Doğan, İstanbul : Yapı Kredi, 2002) . Jardine, Nicholas (1 984) The Birth of History and Philosophy of Science, Cambridge. Jauss, Hans-Robert (1974) Toward an Aesthetic of Reception, İng. çev. Minneapolis 1 982. Javitch, Daniel ( 1991) Proclaiming a Classic: the Canonization ofthe Orlando Furioso, Princeton. Jorio, Andrea di (1 832) La mimica degli antichi investigata ne/ gestire napo­ letano, yeni bs. Naples 1 964. Josselin, Ralph (1976) Diary, ed. Alan D. Macfarlane, London. Joutard, Philippe (1 976) La Sainte-Barthelemy: ou les resonances d'un mas­ sacre, Neuchatel. Jung, Carl Gustav ( 1 928) 'General Aspects of Dream Psychology', Collected Works içinde, c. 8, London 1 960, 237-80 [Rüyalar, çev. Aylin Kayapalı, İstanbul : Pinhan, 2015, kısım 2, bl. 1 J . __



z )> "'

> ;o

(1 930) 'Dream-Analysis in its Practical Application', Modern Man in Search ofa Soul içinde, London 1 933, 1-3 1 [Rüyalar, çev. Aylin Kayapalı, İstanbul : Pinhan, 20 15, kısım 3] . (1 945) 'On the Nature of Dreams', Collected Works içinde, c. 8, London 1 960, 2 8 1 -300 [Rüyalar, çev. Aylin Kayapalı, İstanbul : Pinhan, 20 15, kısım 2, bl. 2] . Kagan, Richard L. (1 990) Lucrecia's Dreams: Politics and Prophecy in Six­ teenth-Century Spain, Berkeley. Kamrnen, Michael ( 1984) 'Extending the Reach of American Cultural History', yeni bs. Selvages and Biases içinde, Ithaca 1 987, 1 1 8-53. Kantorowicz, Ernst H. (1957) The King's Two Bodies, Princeton [Kralın İki Bedeni: Ortaçağ Siyaset Teolojisi Çalışması, çev. Ümit Hüsrev Yolsal, Ankara : BilgeSu, 20 1 8] . Kaplan, Steven L., ed. (1 984) Understanding Popular Culture, Berlin. Kelley, Donald R. (1970) Foundations of Modern Historical Scholarship: Language, Law and History in the French Renaissance, New York. & Richard H. Popkin, ed. ( 1991) The Shapes ofKnowledgeJrom the Renaissance to the Enlightenment, Dordrecht. Kessler, Johan (1 540) Sabbata, ed. T. Schiess, Leipzig 1 9 1 1 . Kidder, Daniel (1 845) Sketches of Residence and Travels in Brazil, 2 cilt, New York. Kinser, Samuel ( 1990) Carnival American Style: Mardi Gras at New Orleans and Mobile, Chicago. Klaniczay, Gabor (1 984) 'Shamanistic Elements in Central European Witchcraft', yeni bs. The Uses of Supernatural Power içinde, Camb­ ridge 1990, 1 5 1-67. Klingender, Francis ( 1 94 7) Art and the Industrial Revolution, London. Knowlson, James R. (1 965) 'The Idea of Gesture as a Universal Lan­ guage', Journal of the History of Ideas 26, 495-508. Knox, Dilwyn (1 989) 'On Imrnobility', Begetting Images, ed. Mary B. Campbell & Mark Rollins, New York, 71-87. (1 990) 'Ideas on Gesture and Universal Languages c. 1 550-1 650', New Perspectives on Renaissance Thought, ed ..John Henry & Sarah Hutton, London, 101-36. (1 995) 'Erasmus' De Civilitate and the Religious Origins of Civility in Protestant Europe', Archivfur Reformationsgeschichte 86, 7-4 7. Knox, Ronald (1 950) Enthusiasm, Oxford. __

__

__

__

__

287

Kohl, Benjamin G. & Ronald G. Witt, ed. (1 978) The Earthly Republic: Italian Humanists on Government and Society, Philadelphia. Koselleck, Reinhart (1 972) 'Begriffsgeschichte and Social History', yeni bs. Futures Past içinde, 1979, İng. çev. Carnbridge, Mass. 1985, 73-9 1 . (1 979) 'Terror and Dream', Futures Past içinde, İng. çev. Camb­ ridge, Mass. 1 985, 213-30. Kris, Ernst (1 953) Psychoanalytic Explorations in Art, London. Kroeber, Alfred L. & Clyde Kluckhohn (1 952) Culture: a Critical Review of Concepts and De.finitions, yeni bs. New York 1 963. Kuhn, Thomas S. (1 962) The Structure of Scientific Revolutions, Chicago [Bilimsel Devrimlerin Yapısı, çev. Nilüfer Kuyaş, İstanbul : Alan, 1982] . Kula, Witold (1 962) Economic Theory ofthe Feudal System, İng. çev. Lon­ don 1 976 [Feodalizmin Ekonomik Teorisi, çev. Oğuz Esen, Ankara: Birey ve Toplum, 1 985] . Lafaye, Jacques ( 197 4) Q!!etzlc6atl and Guadalupe: the Formation ofMexican National Consciousness, 1531-1 813, İng. çev. Chicago 1 976. Lakatos, Imre & A. Musgrave, ed. ( 1 9 70) Criticism and the Growth of Knowledge, London [Bi�inin Gelişimi ve Bi�inin Gelişimiyle ngili Teo­ rilerin Eleştirisi, çev. Hüsamettin Arslan, İstanbul : Paradigma, 1992] . Lakoff, George & MarkJohnson (1 980) Metaphors We Live By, Chicago [Metaforlar: Hayat, Anlam ve Dil, çev. Gökhan Yavuz Demir, İstanbul : Paradigma, 2005]. Landes, Ruth (1947) The City of Women, yeni bs. New York 1 996. Lanza, Maria ( 1 931) 'Un rifacitore popolare di leggende cavalleresche', Il Folklore Italiano 6, 134-45 . Larivaille, Paul (1 980) Pietro Aretinofra Rinascimento e Manierismo, Rome. Larsen, Sidsel S. (1 982) 'The Glorious Twelfth: the Politics of Legiti­ mation in Kilbroney', Belonging, ed. Anthony P. Cohen, London, 278-9 1 . Lassels, Richard (1 654) 'Description of ltaly', Chaney (1 985), 1 4 7-23 1 . (1670) A Vııyage of Italy, yeni bs. London 1698. Laud, William (1 847-60) Works, 7 cilt, Oxford. Lavin, Irving (1 983) 'Bernini and the Art of Social Satire', History of European Ideas 4, 365-78. Lazard, Sylvie (1993) 'Code de comportement de la jeune femme en Italie au 14e siecle', Traites de savoir-vivre italien, ed. Alain Montan­ don, Clermont, 7-23. __

__

�z > "

>

;o

Lazzaro, Claudia (1990) The Italian Renaissance Garden, New Haven. Le Braz, Anatole (1922) La Iegende de la mort, 4. bs., Paris. Lefebvre, Georges (1 932) The Great Fear, İng. çev. London 1973 [Fransız Devrimi, çev. Heval Bucak, İstanbul : Hil, 2015] . Le Goff, Jacques (1971) 'Dreams in the Culture and Collective Psycho­ logy of the Medieval West', İng. çev. Time, Work and Culture in the Middle Ages, Chicago 1 980, 201-4. ( 1974) 'Mentalities', İng. çev. Constructing the Past, ed. Jacques Le Goff & Pierre Nora, Cambridge 1 985, 1 66-80. (1 982) 'Les gestes de St Louis', Melanges Jacques Stiennon, Paris, 445-59. (1 983) 'Christianity and Dreams', İng. çev. The Medieval Imagi­ nation içinde, Chicago 1 988, 1 93-23 1 . (1984) 'The Dreams o f Helmbrecht the Elder', The Medieval Imagination içinde, Chicago 1 988, 232-42. (1 985) 'Gestures in Purgatory', İng. çev. The Medieval Imagination içinde, Chicago 1 988, 86-92. ( 1 988) Histoire et memoire, Paris. Leiris, Michel (1958) La possession et ses aspects theatraux chez les Ethiopiens de Gondar, Paris. Leonard, lrving A. (1 933) Romances of Chivalry in the Spanish Indies, Berkeley. (1 949) Books of the Brave, Cambridge, Mass. Leopoldi,Jose Savio (1 978) Escola da Samba, ritual e sociedade, Rio deJaneiro. Lercari, Giovanni Battista ( 1 5 79) Le discordie e guerre civili dei genovesi nell'anno 1575, Genoa 1 857. Le Roy Ladurie, Emmanuel (1 979) Carnival, İng. çev. London 1 980 [Romans Karnavalı : Mumlar Bayramı 'dan Küller Çarşambası 'na, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Ankara : İmge, 2002] . Levine, Joseph M. (1977) Dr Woodward's Shield, Berkeley. Levine, Robert M. (1 992) Vale of Tears: Revisiting the Canudos Massacre in North-East Brazil, 1 893-7, Berkeley and Los Angeles. Levinson, Leonard L. (1 972) Bartlett's Unfamiliar Q!;ıotations, London. Levi-Strauss, Claude (1 955) Tristes tropiques, İng. çev. London 1 973 [Hü­ zünlü Dönenceler, çev. Ömer Bozkurt, İstanbul : Yapı Kredi, 1 994] . Levy-Bruhl, Lucien (1 927) La mentalite primitive, Paris ["İbtidai Zih­ niyet", 1-V, çev. Halil Nimetullah [Öztürk] , Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası, 1 927-28] . __

__

__

__

__

__

__

289

(1 949) Notebooks, İng. çev. Oxford 1 975. Lewis, Bernard (1995) Cultures in Conflict: Christians, Muslims andJews in the Age ofDiscovery, New York [ Çatışan Kültürler: Keşifler Çağında Hıristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler, çev. Nurettin Hüseyni, İstanbul: Tarih Vakfı, 1 996] . Lincoln, Jackson S. (1 935) The Dream in Primitive Cultures, London. Linger, Daniel Touro (1 992) Dangerous Encounters: Meanings of Violence in a Brazilian City, Stanford. Lipking, Lawrence ( 1970) The Ordering of the Arts, Princeton. Lippe, Rudolf zu (1974) Naturbeherrschung am Menschen, Frankfurt. Llosa, Mario Vargas (1 969) 'Carta de batalla por Tirant 1 0 Blanc', yeni bs. Tirant 10 Blanc'a giriş olarak, Madrid 1 970, 9-4 1 . Lloyd, Geoffrey (1 990) Demystifying Mentalities, Cambridge. Lockhart, James ( 1 994) 'Sightings : lnitial Nahua Reactions to Spanish Culture', Implicit Understandings, ed. Stuart Schwartz, Cambridge, 21 8-48. Lopez, Roberto (1 952) 'Economie et architecture medievales', Annales: Economies, Societes, Civilisations 7, 433-8. Lord, Albert B. (1960) The Singer of Tales, Cambridge, Mass. Lotman, Jurij M. (1984) 'The Poetics of Everyday Behaviour in Eigh­ teenth-Century Russia', The Semiotics of Russian Culture, ed. Ann Shukman, Ann Arbor, 23 1-56. Lovejoy, Arthur O. (1 936) The Great Chain ofBeing, Cambridge, Mass. Lowenthal, David (1 985) The Past is a Foreign Country, Cambridge. Lucchi, Piero ( 1 982) 'Leggere scrivere e abbaco', Scienze, credenze occulte, livelli di cultura, ed. Paola Zambelli, Florence, 10 1-20. Luck, Georg (1 958) ' Vir Facetus : a Renaissance Ideal', Studies in Philology 55, 107-2 1 . Luzio, Alessandro & Rodolfo Renier (1891) 'Buffoni, nani e schiavi dei Gonzaga ai tempi d'Isabella d'Este', Nuova Antologia 1 1 8, 6 1 8-50 ; 1 1 9, 1 1 2-46. Lyons, Francis S. L. (1979) Culture and Anarchy in Ireland, 1 890-1939, Oxford. Lyotard, Jean-François (1 979) The Post-Modern Condition, İng. çev. Manchester 1984 [Postmodern Durum: Postmodernizm, çev. Ahmet Çiğdem, İstanbul : Ara, 1990; Postmodern Durum, çev. İsmet Birkan, Ankara : BilgeSu, 20 13] . __

�z )>

"

> ;:cı

290 ;a :::i :::i 1-

c:;;. ·w u­ z z ·:c 'ii

j:;!;

cı:: :::::>

!:i

:::::> ::.::

Macdonagh, Oliver (1 983) States ofMind, London. Macfarlane, Alan D. (1970) The Family Life ofRalphJosselin, Cambridge. Mac Gaffey, Wyatt (1986) Religion and Society in Central Africa, Chicago. (1994) 'Dialogues of the Deaf: Europeans on the Atlantic Coast of Africa', Implicit Understandings, ed. Stuart B. Schwartz, Cambridge, 249-67. MacKay, Angus (1976) 'The Ballad and the Frontier in Late Medieval Spain', Bulletin of Hispanic Studies 52, 1 5-33. (1977) Spain in the Middle Ages: From Frontier to Empire, London. MacKenney, Richard (1987) Tradesman and Traders: the World ofthe Guilds in Venice and Europe, c. 1250-c. 1 650, London. McLaughlin, Martin (1988) 'Histories ofLiterature in the Q!!attrocento', The Languages ofLiterature in Renaissance Italy, ed. Peter Hainsworth v.dğr., Oxford, 63-80. M�czak, Antoni (1 978) Travel in Early Modern Europe, İng. çev. Camb­ ridge 1995. & Hans Teuteberg, ed. ( 1982) Reiseberichte als Q!! ellen europiiischer Kulturgeschichte, Wolfenbüttel. Malaguzzi Valeri, Francesco ( 1 9 13-23) La corte di Lodovico il Moro, 4 cilt, Milan. Malinowski, Bronislaw ( 19 3 1) 'Culture', Encyclopaedia ofthe Social Sciences, c. 4, yeni bs. New York 1 948, 621-45. Mandelbaum, JonnaLynn K. (1 989) The Miss ionary as a Cultural Interp­ reter, New York. Mankowski, Tadeusz (1959) Orient w Polskiej Kulturze Artystycznej, Wroclaw. Mann, Vivian v.dğr, ed. (1992) Convivencia:Jews, Muslims and Christians in Medieval Spain, New York. Mannheim, Karl (1 927) Conservatism: a Contribution to the Sociology of Knowledge, İng. çev. London 1986. Marfn, Francisco Rodriguez ( 1 9 1 1) Franciso Pacheco Maestro de Velazquez, Madrid. Marquand, Allan (1 922) Andrea della Robbia and his Atelier, 2 cilt, Princeton. Mars, Louis (1 946) La erise de possession dans le Vaudou, Port-au-Prince. Martin, Jean-Clement (1 987) La Vendee et la France, Paris. Martin, John ( 1987) 'Popular Culture and the Shaping of Popular Heresy in Renaissance Yenice', Inquisition and Society in Early Modern Europe, ed. Stephen Haliczer, London, 1 1 5-28. __

__

__

291

[Martyn, Thomas] (1 787) The Gentleman's Guide in his Tour through Italy, London. Marwick, Max (1 964) 'Witchcraft as a Social Strain-Gauge', Australian Journal of Science 26, 263-8. Masini, Eliseo (1621) n Sacro Arsenale, yeni bs. Rome 1 665. Mauss, Marcel (1 935) 'The Techniques of the Body', İng. çev. Economy and Society 2 (1 973), 70-88. Maxwell, Gavin (1 956) God Protect Mefrom My Friends, London. Mazzotti, Giuseppe (1 986) The World at Play in Boccaccio's 'Decameron', Princeton. Meinhold, Peter ( 196 7) Geschichte der kirchlichen Historiographie, Freiburg & Munich. Melisch, Stephan (1 659) Visiones Nocturnae, İng. çev. Twelve Visions, London 1 663. Meyer, Marlyse (1 993) Caminhos do Imaginario no Brasil, Sao Paulo. Michalek, Boleslaw (1973) The Modern Cinema ofPoland, Bloomington. Michea, Rene (1 939) 'Goethe au pays des lazaroni', Melangesjules Legras, Paris, 47-62. Miller, Patricia Cox (1 994) Dreams in Late Antiquity, Princeton [Geç Antikçağda Düş Görme: Antik Kültürün Düş Gücüne nişkin Araştırmalar, çev. Medet Yolal, İstanbul : Kabalcı, 20 15]. Molmenti, Pompeo (1 879) Storia della Vımezia nella vita privata, 3 cilt, yeni bs. Bergamo 1 927-9. Momigliano, Arnaldo D. (1 963) 'Pagan and Christian Historiography in the Fourth Century', yeni bs. Essays in Ancient and Modern Histo­ riography içinde, Oxford 1 977, 1 07-26. ( 197 5) Alien Wisdom: the Limits of Hellenism, Cambridge. Montaigne, Michel de ( 1 992) Journal, ed. François Rigolot, Paris [ Yol Günlüğü, çev. Ömer Bozkurt, İstanbul : Yapı Kredi, 2012] . Montandon, Alain, ed. (1 995) Les espaces de la civilite, Mont-de-Marsan. Monteiro, Duglas Teixeira (1974) Os errantes do novo seculo, Sao Paulo. Monter, E. William (1 969) Calvin's Geneva, New York. Moore, John ( 1 781) A View of Society and Manners in Italy, Dublin. Morgan, Edmund S. (1 988) Inventing the People, New York. Morris, Colin (1 975) 'Judicium Dei', Church, Society and Politics, ed. Derek Baker, Oxford, 95-1 1 1 . Morris, Desmond (1 977) Manwatching: a Field Guide to Human Behaviour, London. __



z

>

"

ç:

::o

292

v.dğr. (1 979) Gestures: Their Origins and Distribution, London. Moryson, Fynes ( 1 6 1 7) An Itinerary, yeni bs. Amsterdam 1971. Muchembled, Robert ( 1 9 90) 'Satanic Myths and Cultural Reality', Early Modern European Witchcraft, ed. Bengt Ankarloo & Gustav Henningsen, Oxford, 1 3 9-60. Muir, Edward (1981) Civic Ritual in Renaissance Venice, Princeton. __ & Guido Ruggiero, ed. (1 990) Sex and Gender, Baltimore. Mulkay, Michael (1 988) On Humour, Cambridge. Murray, Alexander ( 1 978) Reason and Society in the Middle Ages, Oxford. Niedermann, Joseph (1941) Kultur: Werden und Wandlungen des Begriffi von Cicero bis Herder, Florence. Nipperdey, Thomas ( 1 9 8 1) 'Der Kölner Dom als Nationaldenkmal', yeni bs. Nachdenken über die deutsche Geschichte içinde, Munich 1 986, 1 56-7 1 . Nora, Pierre, ed. (1984-92), Les lieux de memoire, 7 cilt, Paris [P. Nora'mn makaleleri için bk. Hafıza Mekanları, çev. Mehmet Emin Özcan. Ankara : Dost, 2006] . Norton, Frederick J. & Edward Wilson ( 1 969) Two Spanish Chap-books, Cambridge. Obeyesekere, Gananath (1 992) The Apotheosis of Captain Cook, Princeton. Österberg, Eva ( 1991) Mentalities and Other Realities, Lund. Omari, Mikelle Smith (1994) 'Candomble', Religion in Africa, ed. Thomas D. Blakeley v.dğr., London, 135-59. Ortalli, Gherardo ( 1 993) 'il giudice e la taverna', Gioco egiustizia neli'Italia di Comune, ed. Gherardo Ortalli, Treviso & Rome, 49-70. Ortiz, Fernando (1 940) Cuban Counterpoint: Tobacco and Sugar, İng. çev. New York 1 947. __ (1 952) 'La transculturaci6n blanca de los tambores de los negros', yeni bs. Estudios etnosociol6gicos içinde, Havana 1 9 9 1 , 1 76-201 . __ ( 1 954) 'Los viejos carnavales habaneros', yeni bs. Estudios etnosociol6gicos içinde, Havana 1 9 9 1 , 202-1 1 . Ottenberg, Simon (1 959) 'Ibo Receptivity to Change', Continuity and Change in Ajrican Cultures, ed. William Bascom & Melville J. Hers­ kovits, Chicago, 130-43. Owen, Stephen (1 986) Remembrances, Cambridge, Mass. Ozouf, Mona (1 984) 'Le Pantheon', Nora, c. 1, 1 39-66. Pallares-Burke, Maria Lucia (1996) N{sia Floresta, O Carapuceiro e Outras Ensaios de Traduçiio Cultural, Sao Paulo. __

293

Pallavicino, Giulio (1 975) Inventione di scriver tutte le cose accadute alli tempi suoi (1583-1589), ed. Edoardo Grendi, Genoa. Palsson, Gfsli ( 1 993) Beyond Boundaries: Understanding, Translation and Anthropological Discourse, Oxford. Panofsky, Erwin ( 1 939) Studies in Iconology, New York [İkonoloji Araştır­ maları : Rönesans Sanatında İnsancıl Temalar, çev. Orhan Düz, İstanbul : Pinhan, 2012] . Paoli, Ugo E. ( 1 959) n latino maccheronico, Padua. Parker, Richard G. (1991) Bodies, Pleasures and Passions, Boston. Paschetti, Bartolommeo ( 1 583) Le bellezze di Genova, Genoa. Pearse, Andrew (1955-6) 'Carnival in Nineteenth-Century Trinidad', Caribbean Q!!arterly 4, 1 75-93. Peloso, Silvano (1 984) Medioevo nel sertao, Rome. Pereira, Leonardo Affonso de Miranda (1 994) O Carnaval das Letras, Rio de Janeiro. Phillips, Henry (1 980) The Theatre and its Critics in Seventeenth-Century France, Oxford. Piccolomini, Alessandro (1 539) La Rafaella, yeni bs. Milan 1 969. Pike, Kenneth L. ( 1 9 54) Language in Relation to a Uni.fied Theory of the Structure of Human Behaviour, gözden geçirilmiş bs. The Hague & Paris 1 967. Pittock, Joan H. (1 973) The Ascendancy of Taste, London. Pittock, Murray ( 1 991) The Invention of Scotland, London. Plaisance, Michel (1972) 'La structure de la beffa dans le Cene d'A. F. Grazzini', Rochon, 45-98. Pocock, John G. A. (1 972) Politics, Language and Time, London. __ (1 975) The Machiavellian Moment, Princeton. Poleggi, Ennio (1 968) Strada Nuova, Genoa. __ (1 969) 'Genova e l'architettura di villa nel secolo xvi', Bollettino Centro Andrea Palladio 1 1 , 23 1-40. Popper, Kari ( 1 934) The Logic of Scienti.fic Discovery, İng. çev. London 1959 [Bilimsel Araştırmanın Mantığı, çev. İbrahim Turan - İlknur Aka, İstanbul : Yapı Kredi, 1 998] . Portilla, Miguel Le6n- (1 959) Visiôn de los vencidos, Mexico City [Kırık Mızraklar: Azteklerin Anlatımıyla Meksika'nın Fethi, çev. Yurdakul Gündoğdu, İstanbul : Aykırı, 2004] . Prandi, Stefano (1990) n cortegianofe"arese, Florence.



z )> "

s;: ::c

Pratt, Mary Louise (1 992) Imperial Eyes: Travel Writing and Transcultu­ ration, London. Pred, Alan (1 986) Place, Practice and Structure, Cambridge. Price, Simon R. F. ( 1 986) 'The Future of Dreams : From Freud to Artemidorus', Past and Present 1 1 3, 3-37. Prins, Gwyn (1980) The Hidden Hippopotamus, Cambridge. Propp, Vladimir (1 976) 'Ritual Laughter in Folklore', Theory and His­ tory of Folklore içinde, Manchester 1 984 [Folklor: Teori ve Tarih, çev. Necdet Hasgül - Tolga Tanyel, İstanbul : Avesta, 1 998] . Pye, Michael (1 993) Syncretism v Synthesis, Cardiff. Q!!eiroz, Maria Isaura Pereira de (1978), 'Evolution du Carnaval Latino­ Americain', Diogene 1 04, 53-69. __ ( 1 992) Carnaval brasileiro, Sao Paulo. Q!!ondam, Amedeo (1982) 'L'accademia', Letteratura Italiana, ed. Alberto Asor Rosa, Turin, c. 1 , 823-98. Rackham, Bernard (1 952) Italian Maiolica, 2. bs. London 1 963. Radding, Charles M. (1 978) 'The Evolution of Medieval Mentalities', American Historical Review 83, 577-97. __ (1 979) 'Superstition to Science', American Historical Review 84, 945-69. Radin, Paul (1 936) 'Ojibwa and Ottawa Puberty Dreams', Essays in Anthropology Presented to Aljred L . Kroeber, ed. Robert H. Lowie, Berkeley, 233-64. Rajna, Pio (1 872) Ricerche intorno ai Reali di Francia, Bologna. Rak, Michele ( 1 9 7 1 ) La parte istorica : storia della filoso.fia e libertinismo erudito, Naples. Ranger, Terence O. (1 975) Dance and Society in Eastern Africa 1890-1970: the Beni Ngoma, London. Rassem, Mohammed & Justin Stagl, ed. (1980) Statistik und Staatsbesc­ hreibung in der Neuzeit, Paderborn. Ray, John ( 1 6 73) Observations Topographical, Moral and Physiological, London. Raymond, John (1 648) An Itinerary, London. Real, Katarina (1 967) O Folclore no Carnaval de Recife, 2. bs. Recife 1 990. Rebora, Piero (1 936) 'Milano in Shakespeare e negli scrittori inglesi del suo tempo', Civilta italiana e civilta inglese, Florence, 209-27. Reik, Theodor (1 920) 'Uber kollektives Vergessen', International Zeitsc­ hriftJür Psychanalyse 6, 202- 1 5 .

295

Reusch, Franz H., ed. (1 886) Die 'indices librorum prohibitorum' des sechszehnten Jahrhunderts, Tübingen. Rey, Abel (1 930) La science orientale avant les grecs, Paris. Richardson, Brian ( 1 994) Print Culture in Renaissance Italy, Cambridge. Ricoeur, Paul ( 1981) Hermeneutics and the Human Sciences, Cambridge, 1 82-93. Riserio, Ant6nio ( 1981 ) , Carnaval Ijexa, Salvador. Robertson, Clare (1 992) 'Il Gran Cardinale': Alessandro Farnese, Patron of the Arts, New Haven & London. Rochon, Andre, ed . . ( 1 972) Formes et signifıcations de la bejfa, Paris. __ ed. (1 975) Formes et signifıcations de la bejfa, c. 2, Paris. Rodini, Robert J. (1970) A. F. Grazzini, Madison. Rogers, Samuel (1956) Italian Journal, ed. John R. Hale, London. Rosa, Joao Guimaraes (1 956) Grande Sertao: Veredas, Sao Paulo. Roth, Michael S., ed. (1 994a) 'Performing History : Modernist Contex­ tuahsm in Carl Schorske's Fin-de-Siecle Vienna', American Historical Review 99, 729-45 . Roth, Michael S., ed. ( 1 994b) Rediscovering History, Stanford. Rotunda, Dominic P. (1 942) Motif-Index of the Italian Novella in Prose, Bloomington. Rousso, Henry (1987) The Vichy Syndrome, İng. çev. Cambridge, Mass. 1991. Rubies, Joan Pau (1 995) 'Instructions for Travellers', History and Ant­ hropology, 1-5 1 . Rubin, Patricia L . (1 995) Giorgio Vasari: Art and History, New Haven. Ruggiero, Guido (1 993) Binding Passions: Tales of Magic, Marriage and Power at the End of the Renaissance, New York. Sahhns, Marshall ( 1 98 1) Historical Metaphors and Mythical Realities, Arın Arbor [ Tarihsel Metafarlar ve Mitsel Gerçeklikler: Sandwich Adaları Krallığı 'nın Erken Dönem Tarihinde Yapı, çev. Taylan Doğan, İstan­ bul : Bgst, 2014] . (1985) Islands of History, Chicago [ Tarih Adaları, çev. C. Hakan Arslan, Ankara: Dost, 1 998] . (1 995) How 'Natives' Think, Chicago. Said, Edward (1978) Orientalism, London [Oryantalizm (Doğubilim) : Sömürgeciliğin Keşif Yolu, çev. Nezih Uzel. İstanbul : Pınar, 1982; Şarkiyatçılık: Batı 'nın Şark Anlayışları, çev. Berna Ülner, İstanbul : Metis, 1 999) .

__

__

"

:?< z

> r> ;:o "

(1 993) Culture and lmperialism, 2. bs. New York 1 994 (Kültür ve Emperyalizm, çev. Necmiye Alpay, İstanbul : Hil, 1 995] . Sallmann, Jean-Michel, ed. (1 992) Visions indiennes, visions baroques: !es mhissages de l'inconscient, Paris. Samuel, Raphael (1 994) Theatres of Memory, London. San Carlo e il suo tempo (1 986), Rome. Sanchez, Alberto (1 958) 'Los libros de caballerfas en la conquista de America', Ana/es Cervantinos 7, 237-60. Sapegno, Maria Serena (1 993) 'Storia della letteratura italiana di Gi­ rolamo Tiraboschi', Letteratura ltaliana: Le Opere, ed. Alberto Asor Rosa, c. 2, Turin, 1 1 6 1-95. Sapir,James D. &Jon C. Crocker, ed. (1 977) The Social Use ofMetaphor, Philadelphia. Savelli, Rodolfo (1981) La repubblica oligarchica: legislazione, istituzioni e ceti a Genova ne! '500, Milan. Scaraffıa, Lucetta (1 993) Rinnegati: per una storia dell'identita occidentale, Rome & Bari. Schafer, Dietrich (1 891) Geschichte und Kulturgeschichte, Jena. Schama, Simon ( 1 987) The Embarrassment of Riches, London. Schmitt, Jean-Claude (1981) 'Gestus/Gesticulatio', La lexicographie du !atin mediival, Paris, 377-90. __ (1990) La raison des gestes dans l'occident medieval, Paris. Schneider, Harold K. (1 959) 'Pakot Resistance to Change', Continuity and Change in African Cultures, ed. William Bascom & Melville J. Herskovits, Chicago, 144-6 7. Schorske, Carl E. ( 1 980) Fin-de-Siecle Vienna: Politics and Culture, Camb­ ridge. Schudson, Michael (1992) Watergate: How We Remember, Forget and Re­ construct the Past, karton kapaklı bs. New York 1 993. Schwartz, Benjamin (1959) 'Some Polarities in Confucian Thought', Confucianism in A�tion, ed. David S. Nivison & Arthur F. Wright, Stanford, 50-62. Scott, James C. (1976) The Moral Economy of the Peasant: Rebellion and Subsistence in South East Asia, New Haven. Screech, Michael M. (1979) Rabelais, London. Seeberg, Erich (1 923) Gottfried Arnold, Meerane. Seidensticker, Edward (1983) Low City, High City: Tokyofrom Edo to the Earthquake, 1 867-1923, Harmondsworth. __

297

Seigel, Jerrold E. ( 1 968) Rhetoric and Philosophy in Renaissance Humanism, Princeton. Selis, A. Lytton (1 964} The Paradise of Travellers, London. Sennett, Richard (1 977} The Fall of Public Man, Cambridge [Kamusal İnsanın Çöküşü, çev. Serpil Durak - Abdullah Yılmaz, İslanbul : Ayrıntı, 1 996] . Sewall, Samuel (1 878), Diary, Boston. Seznec,Jean (1940} The Survival ofthe Pagan Gods, İng. çev. New York 1953. Sharp, Cecil (1 907} English Folksong, London. Sharp, Samuel (1 766} Travels, London. Shumway, Nicolas (1991} The Invention ofArgentina, Berkeley. Sieber, Roy (1 962} 'Masks as Agents of Social Control', yeni bs. The Many Faces of Primitive Art, ed. Douglas Fraser, Englewood Cliffs 1 966, 257-62. Simson, Olga Rodrigues de Moraes von (1991-2} 'Mulher e Carnaval : mito e realidade', Revista de Historia 1 25-6, 7-32. Singer, Milton (1 968} 'The Concept of Culture', International Encyclo­ paedia of the Social Sciences, ed. D. L. Sills, New York, c. 3, 527-43. Skippon, Philip (1 732} 'An Account of aJourney', A Collection of Voya­ ges, ed. A. Churchill & J. Churchill, 6 cilt, London, c. 6, 485-694. Slater, Candace (1 982} Stories on a String: the Brazilian Literatura de Cordel, Berkeley. Smith, Bernard (1 960} European Vision and the South Pacifıc, 2. bs. New Haven 1 985. Smith, Henry N. (1950} Virgin Land, Cambridge, Mass. Snyders, Georges (1 964} La pedagogie en France aux 1 7e et 18e siecles, Paris. Sodre, Nelson Werneck ( 1 966} Historia da imprensa no Brasil, Sao Paulo. Soihet, Raquel (1 993} 'Subversao pelo Riso : Reflexöes sobre Resistencia e Circularidade Cultural no Carnaval Carioca (1 890-1 945)', Tese de Prof. Titular, UFF, Rio de Janeiro. Sorrentino, Andrea (1 935} La letteratura italiana e il Sant' Ufficio, Naples. Spence, Jonathan (1990) The Q:!estion of Hu, London. Spicer, Joaneath ( 1991) 'The Renaissance Elbow', Bremmer and Rooden­ burg içine, 84-128. Spinola, Andrea ( 1981) Scritti scelti, ed. Carlo Bitossi, Genoa. Stagl, Justin (1 980} 'Die Apodemik oder 'Reisekunst' als Methodik der Sozialforschung vom Humanismus his zur Aufklarung', Rassem and Stagl içinde, 1 3 1 -202.



z )>

"

> ;c

( 1990) 'The Methodizing of Travel in the Sixteenth Century : a Tale of Three Cities', History and Anthropology 4, 303-38. Starkey, David ( 1 977) 'Representation through Intimacy', Symbols and Sentiments, ed. Ioan M. Lewis, London & New York, bl. 10. Stern, Samuel M., ed. ( 1 953) Les chansons mozarabes, Palermo. Stewart, Charles, ed. (1994) Syncretismlanti-Syncretism, London. Storey, John, ed. (1 996) What is Cultural Studies? London. Stoye, John W. (1 952) English Travellers A broad 1 604-67, gözden geçi­ rilmiş bs. New Haven 1 989. Swedenborg, Emmanuel (1 744)Journal ofDreams, İng. çev. Bryn Athyn 1 9 1 8. Tacchella, Lorenzo (1 966) La riforma tridentina nella diocesi di Tortona, Genoa. Tafuri, Manfredo ( 196 9)Jacopo Sansovino e l'architettura del '500 a Venezia, Padua. Tanturli, Giuliano ( 1 976) 'Le biografıe d'artisti prima del Vasari', Il Vasari storiografo e artista, Florence [ Giorgio Vasari, Sanatçıların Hayat Hikayeleri, çev. Elif Gökteke, İstanbul : Sel, 2020] . Taviani, Francesco ( 1 969) La commedia dell'arte e la societa barocca, Rome. Terrasse, Henri (1 932) L'art hispano-mauresque des origines au 13e siecle, Paris. __ ( 1 958) Islam d'Espagne: une rencontre de L, Orient et de l'Occident, Paris. Tesauro, Emmanuele (1654) n cannocchiale aristotelico, yeni bs. Turin 1670. Theweleit, Klaus (1977) Male Fantasies, İng. çev., 2 cilt, Cambridge 1 987-9. Thomas, Henry ( 1 920) Spanish and Portuguese Romances of Chivalry, Cambridge. Thomas, Keith V. (1977) 'The Place of Laughter in Tudor and Stuart England', Times Literary Supplement, 21 Jan. Thompson, Edward P. (1 963) The Making of the English Working Class, London [İngiliz İşçi Sınıfının Oluşumu, çev. Uygur Kocabaşoğlu, İstanbul : Birikim, 2004] . __ (1971) 'The Moral Economy of the English Crowd', yeni bs. Thompson (1991) içinde, 1 85-258. __ (1991) Customs in Common, 2. bs. Harmondsworth 1 993 [Avam ve Görenek: İngiltere'de Geleneksel Popüler Kültür Üzerine Araştırmalar, çev. Uygur Kocabaşoğlu, İstanbul : Birikim, 2006) . __

299

Thompson, Paul (1 978) The Voice ofthe Past, 2. bs. Oxford 1988 [Geçmişin Sesi: Sözlü Tarih, çev. Şehnaz Layıkel, İstanbul: Tarih Vakfı, 1 999] . Thompson, Stith ( 1 955-8 ) Motif-Index of Folk Literature, 6 cilt, Copenhagen. Thornton, John K. (1 983) The Kingdom ofthe Kongo, Madison. Tillyard, Eustace M. W. (1 943) The Elizabethan World Picture, London. Tindall, William Y. (1934)]ohn Bunyan, Mechanick Preacher, New York. Tomalin, Margaret ( 1982) The Fortunes of the Warrior Maiden in Italian Literature, Ravenna. Trexler, Richard (1 980) Public Life in Renaissance Florence, New York. Trompf, Garry W. ( 1 979) The Idea of Historical Recurrence in Western ThoughtJrom Antiquity to the Reformation, Berkeley. Turler, Hieronymus (1574) De arteperegrinandi, yeni bs. Nuremberg 1591 ; İng. çev. The Traveller, 1 5 75, yeni bs. Gainesville 1 95 1 . Turner, Graeme ( 1 990) British Cultural Studies, 2 . bs. London 1 996 [İngiliz Kültürel Çalışmaları, çev. Deniz Özçetin-Burak Özçetin, Ankara : Heretik, 201 6 ] . Turner, Victor (1 983), 'Carnaval in Rio', The Celebration of Society, ed. F. E. Manning & Bowling Green, 1 03-24. Vansina,Jan (1961) Oral Tradition, İng. çev. London 1 965 ; yeni bs., Oral Tradition as History, Madison 1 985. Varese, Claudio, ed. (1 955) Prosatori volgari del Qjattrocento, Milan & Naples. Verger, Pierre (1 969) 'Trance and Convention in Nago-Yoruba Spirit Mediumship', Spirit Mediumship and Society in Africa, ed. John Beattie & John Middleton, London, 50-66. Veryard, Ellis (1701) An Account ofa Journey, London. Vickers, Brian (1 984) 'Analogy v Identity', Occult and Scientifıc Mentalities in the Renaissance, ed. Brian Vickers, Cambridge, 95-163. Vovelle, Michel ( 1982) Ideologies and Mentalities, İng. çev. Cambridge 1 990. Wachtel, Nathan (1971) The Vision ofthe Vanquished, İng. çev. Hassocks 1 977. Wafer, Jim ( 1 991) The Taste of Blood: Spirit Possession in Brazilian Can­ domble, Philadelphia. Wagner, Roy (1 975) The Invention of Culture, 2. bs. Chicago 1 98 1 . Walzer, Michael (1 965) The Revolution of the Saints, Cambridge, Mass.

�z )>

"

> ::o

300

� "::::i ::::i ı­

v;. w l> z

z ·:;: ·a:



cı:: :::::>

!:i

o ::.:

Warburg, Aby (1 932) Gesammelte Schriften, 2 cilt, Leipzig & Berlin. Warner, W. Lloyd (1 959) The Living and the Dead, New Haven. Watt, lan & Jack Goody (1 962-3) 'The Consequences of Literacy', Comparative Studies in Society and History 5, 304-45. Weber, Eugen (1976) Peasants into Frenchmen, London (Köylülerden Fran­ sızlara: Fransa Kırsalının Modernleşmesi 1870-1914, çev. Çağdaş Sümer, Ankara: Heretik, 201 7] . Wellek, Rene ( 1 941) The Rise of English Literary History, Chapel Hill. Welsford, Enid (1 935) The Fool, London. White, Christopher (1 995) Thomas Howard, Bari ofArundel, Malibu. White, Hayden V. (1 973) Metahistory, Baltimore [Metatarih: Ondokuzuncu Yüzyıl Avrupası 'nda Tarihsel İmgelem, çev. Mehmet Küçük, Ankara : Dost, 2008] . White, Lynn (1 962) Medieval Technology and Social Change, Oxford. Whorf, Benjamin L. ( 19 5 6) Language, Thought and Reality, Cambridge, Mass. Wickham, Chris J. (1 985) 'Lawyer's Time : History and Memory in Tenth -and Eleventh-Century Italy', Studies in Medieval History Presented to R. H. C. Davis, ed. Henry Mayr-Harting & Robert 1. Moore, London, 53-7 1 . Wiener, Martin J . ( 1 98 1) English Culture and the Decline of the Industrial Spirit, 1 850-1980, Cambridge. Williams, Raymond ( 195 8) Culture and Society, London [Kültür ve Toplum (1 780-1950), çev. Uygur Kocabaşoğlu, İstanbul : İletişim, 20 1 7] . __ (1961) The Long Revolution, London. __ (1 977) Marxism and Literature, Oxford [Marksizm ve Edebiyat, çev. Esen Tarım, İstanbul : Adam, 1 990] . __ (1981) Culture, London (Kültür, çev. Ertuğrul Başer, İstanbul : İletişim, 1 993 ; Kültür, çev. Suavi Aydın, İstanbul : İmge, 1 993] . Wilson, Monica Hunter (1951) 'Witch-Beliefs and Social Structure', yeni bs. Witchcraft and Sorcery içinde, ed. Max Marwick, Harmond­ sworth 1 970, 252-63. Wind, Edgar (1 958) Pagan Mysteries in the Renaissance, Oxford. Witte, Johannes (1 928)]apan zwischen zwei Kulturen, Leipzig. Wittkower, Rudolf (1 942) 'Marvels of the East : a Study in the History of Monsters', yeni bs. Allegory and the Migration of Symbols içinde, London 1 977, 45-74.

301

(1 967) 'Francesco Borromini, his Character and Life', yeni bs. Studies in the Italian Baroque içinde, London 1 975, 1 53-66. Wolf, Eric (1 956) 'Aspects of Group Relations in a Complex Society : Mexico', American Anthropologist 58, 1065-78. Woodhouse, John, ed. (1 982) 'Avvertimenti necessari per i cortegiani', Studi Secenteschi 23, 141-6 1 . Wotton, Henry (1 907) Letters and Papers, ed. Logan P. Smith, Oxford. Yates, Frances (1 966) The Art of Memory, London [Hafiza Sanatı, çe.v Ayşe Deniz Temiz, İstanbul : Metis, 2020] . Yinger, John M. (1 960) 'Contraculture and Subculture', American So­ ciological Review 25, 625-35. Young, Robert]. C. (1 995) Colonial Desire: Hybridity in Theory, Culture and Race, London. Zaluar, Alba ( 1 978) 'O Cl6vis ou a Criatividade Popular num Carnaval Massifıcado', Cadernos do CERU, Rio de Janeiro, 50-63. __

�z > "' r> ;o

DİZİN

Andrade, Mario da (Brezilyalı yazar)

A

Acton (İngiliz seyyah) 133, 13 7-139 Addison (İngiliz yazar) 96, 1 27 , 1 2 8 , 1 3 0 , 1 3 3 , 1 3 4 , 1 3 6 - 1 40 , 158, 1 64 Adelung (Alınan kültür tarihçisi) 12, 28, 3 1 , 33 Adriani (Floransalı bilgin) 1 7, 1 8 Afrika 9, 26, 5 8 , 6 8 , 107, 1 78, 1 94, 1 9 7-202, 205, 238, 253, 254, 260, 262, 265 Agrippa (Alınan hümanist) 95, 96 akademiler 1 1 8 alımlama 237, 239, 246 Althusser (Fransız filozof) 222, 230, 245 Alting (Alınan ilahiyatçı) 20 altkültürler 1 68, 205 , 25 1 , 25 7, 265 Amado (Brezilyalı romancı) 1 72 , 1 84, 1 9 1

191 Andrade, Oswald d e (Brezilyalı ya­ zar) 182 Antal (Macar sanat tarihçisi) 234, 236, 241 antropoloji 7, 1 02, 1 9 1 , 207, 208, 2 1 1 , 2 1 5 , 235, 241 , 243 Arcimboldo (Milanolu ressam) 105 Aretino (Toskanalı yazar) 1 04, 1 08, 1 14, 1 69, 1 72-1 74 Ariosto (İtalyan şair} 1 00, 127, 1 6 1 1 64, 1 69, 1 7 1 , 1 72, 1 80, 1 84 Arlotto (Toskanalı rahip ve şakacı) 1 04, 1 13-1 1 5 , 120 Arnold, Gottfried (Alınan kilise ta­ rihçisi) 2 1 Arnold, Matthew (İngiliz eleştirmen) 232, 245

Amazonlar 1 80, 225

Arriaga (İspanyol ilahiyatçı) 20

anakronizm 32, 33, 2 1 5

Arundel (İngiliz kont, seyyah) 127,

Anderson 248

133, 135

Ashmole (İngiliz astrolog) 44, 45, 47, 49-5 1 , 59 astronomi tarihi 34 ayak ayak üstüne atma 87 azizler 28, 71, 1 1 6, 127, 255, 260

Bisaccioni (İtalyan yazar) 130 Blackbourn (Britanyalı tarihçi) 53 Bloch (Fransız tarihçi) 8, 63, 72, 206, 209, 2 1 7-2 1 9, 221-223 Boas (Alman antropolog) 259, 260 Boboli bahçeleri (Floransa'da) 1 05 ,

B Bacon (İngiliz filozof) 30, 86, 1 24, 136, 2 1 6 bahçeler 146 Bakhtin (Rus kültür kuramcısı) 8 , 1 0 1 , 1 02, 1 1 2, 1 1 4, 1 2 1 , 1 2 9 , 1 66-168, 1 70, 264, 265 Banchieri (İtalyan rahip ve yazar) 1 1 9 Bandello (Lombard yazar) 1 03, 108, 1 1 1 , 1 12, 1 1 4, 1 1 5, 1 70 Barbaro (Venedikli patrik ve hümanist) 92

barok (kültürel akım) 1 1 8 , 1 3 7 Baron (Amerikalı tarihçi) 145, 153 Barros (Portekizli hümanist) 1 7 8 , 1 83 Bartlett (İngiliz psikolog) 6 3 , 6 6 , 68, 211 Bastide (Fransız antropolog) 40, 68, 200 Battisti (İtalyan sanat tarihçisi) 105, 168, 1 69 Baudouin (Fransız hümanist) 23

168 Boccaccio (Floransalı yazar) 1 03 , 107-109, 1 15, 120, 162, 169-171 Boccalini (İtalyan siyaset kuramcısı) 96, 127 Bomarzo 105, 1 68 Bonifacio (Veronalı avukat) 8 1 , 84, 85, 89, 90 Borgia (İtalyan prens) 1 1 0 Bororo Yerlileri (Bororolar) 67 Borromeo (Carlo Milano'nun başpiskoposu) 72, 8 1 , 9 1 , 1 00, 1 1 6, 132, 139 Borromini (İtalyan mimar) 88 Bossuet (Fransız rahip) 2 1 Bourdieu (Fransız antropolog) 8, 9 1 , 1 54, 239, 244, 245, 258 Braudel (Fransız tarihçi) 2 1 8 , 226, 258, 259 Brezilya 7, 67, 68, 82, 1 72, 175, 1 8 1 1 84, 1 86-205, 248, 260, 262 Bromley (İngiliz seyyah) 133, 134, 136-141

Bedeli (İngiliz seyyah) 99, 1 00

Brunelleschi (Floransalı mimar) 108

Bellarmine (İtalyan Cizvit) 90, 1 1 6

Bruni (Toskanalı hümanist) 14, 30

Bembo (Venedikli hümanist) 14, 1 73

Bunyan (İngiliz dini yazarı) 56, 69

benandanti 57, 58

Burckhardt (İsviçreli tarihçi) 7, 8, 13,

Bentley (İngiliz bilgin) 32

35, 103, 108, 1 1 1 , 1 12, 209, 2 1 9,

Berger (sosyal psikolog) 79, 178

232-236, 238, 244, 248-250

Besançon (Fransız tarihçi) 44 Bettinelli (İtalyan bilgin) 3 1 bilim tarihi 207, 208, 2 1 1 , 224 Birdwhistell 83, 98

Burnet (İskoç piskopos ve seyyah) 22, 100, 129, 130, 133, 134, 136, 137, 139-142 Burney (İngiliz müzik tarihçisi) 1 9

305

Butterfıeld (İngiliz tarihçi) 1 1 , 1 2 ,

Coryat (İngiliz seyyah) 86, 99, 124, 130, 1 32, 133, 135-139

23, 25, 2 1 5

C- Ç cadılar 53, 56-58, 229 Cambia (Cenovalı ressam) 149 Camöes (Portekizli şair) 178 canavar ırkların geleneksel mitleri 180 Caravaggio (Lombard ressam) 9 5 , 1 10

Courtin (Görgü konularında Fransız yazar) 87 Craxi (İtalyan devlet başkanı) 1 93 Creoleler 260 Cresolles (Fransız Cizvit) 23 Croce (Bolonyalı şair) 1 1 8, 125, 1 62 çoğulculuk (kültürel çoğulculuk) 262

Cardano (İtalyan hekim) 44, 5 7, 273

D

Cam (Fransız fılm yönetmeni) 1 90

Da Matta (Brezilyalı) 187, 1 9 1 , 1 92,

Casaubon (Fransız bilgin) 1 6 Castellesi (Romalı hümanist) 1 4 Castiglione (Lombard yazar) 8 1 , 87, 8 8 , 8 9 , 93, 95, 1 06, 1 07, 1 1 5 , 1 1 7, 145, 1 73

1 97, 200, 205, 275 dans 5 5 , 89, 9 1 , 94, 95, 1 95 , 1 96, 1 9 8-200 Darnton (Amerikalı tarihçi) 9, 1 0 1 , 1 03, 1 20, 2 1 0, 243

casuslar 133, 135

Dekker (İngiliz drama yazan) 9, 132

Ceb (Cenovalı aristokrat) 1 1 7

Della Casa (İtalyan yazar) 89, 93, 95,

Cellini (Floransalı heykeltraş) 52 Cenova 17, 1 1 7, 124, 132, 143, 145147, 149-153, 1 5 5 , 1 57-1 5 9 Certeau (Fransız Cizvit antropolog) 8, 239, 246 Charlemagne 72, 175, 1 82, 1 84, 188 Charles 1 (İngiltere kralı) 49

Charles il (İngiltere kralı) 48, 49, 222 Chartier (Fransız tarihçi) 9, 160, 209, 2 1 7, 2 1 8 , 229, 242, 254 Chiaramonti (İtalyan göstergebi­

limci) 84

Cicero (Romalı hatip ve siyasetçi) 13, 14, 1 7 , 6 1 , 92, 94, 1 62 Comenius (Komensky), Jan Amos (Çek bilgin) 54 Comnena (Bizans prensesi) 62 Conselheiro 1 8 7 Cook (İngiliz denizci) 253, 254 Cortese (Romalı hümanist) 93

1 06, 1 1 7 Della Porta 93 Delumeau (Fransız tarihçi) 221 Diaz (İspanyol asker ve kronikçi) 1 79

dil tarihi 2 1 Disiplinler tarihi 2 6 Dodds (Britanyalı klasik bilgin) 43 Domenichi (İtalyan editör) 1 1 5, 1 1 6 Doria (Cenevizli aristokrat ve amiral) 97, 1 46-148 Doria (Napolili asilzade) 97, 146-148 Dryden (İngiliz şair) 33 Duby (Fransız tarihçi) 209, 222, 223, 248 Dürer (German artist) 52 Durkheim (Fransız sosyolog) 62-64, 75, 80, 1 9 1 , 207, 209, 220, 229, 236, 239, 250 düşünceler tarihi 22, 209

c j:;j' :z·

306

E

Foglietta (Cenevizli hümanist) 149, 1 5 1 , 1 53, 157

Edward Thompson 222, 234 Eggan (Amerikalı antropolog) 40, 46

Folengo (İtalyan şair) 169- 1 7 1

Eichhorn (Alman kültür tarihçi) 12,

Fontenelle (Fransız bilgin) 2 7 , 34

33

Forkel (Alman müzik tarihçisi) 1 9 , 25

ele geçirme kültleri 1 99, 200 Elias (Alman sosyolog) 8, 3 5 , 44,

formüle (formüle etme) 3 2 , 33, 93,

45, 4� 9� 1 0 1 , 1 1 4, 1 1 � 1 1 � 128, 133

22 1 , 229 Forster (İngiliz romancı) 1 23

emik 243, 26 1 , 262

Foucault, Michel (Fransız kuramcı) 8

engizisyon 85, 1 14, 1 34, 135

Fransa 14, 1 5 , 18, 19, 33, 49, 67, 71-

Erasmus (Hollandalı hümanist) 29,

73, 75, 76, 79, 86, 87, 96, 9 9 ,

98, 1 1 4, 1 26, 127, 260

1 2 8 , 1 47, 1 77 , 1 8 6 , 1 88 , 1 93 ,

Esteve (Fransız bilgin) 24, 34

202, 206, 209, 2 14, 2 1 7, 2 1 8 ,

Estienne (Fransız Kalvinist ressam) 99

229, 247, 256, 258

etik 1 1 5, 1 57, 243

Frazer (Britanyalı antropolog) 221

Evans-Pritchard 207, 2 1 2, 2 1 8-220,

Freind (İngiliz bilgin) 24

243

Freud 8, 37, 40, 42, 48, 5 1 , 56, 7 1 ,

Evelyn (İngiliz virtüöz) 84-86, 1 1 9, 127, 1 33-140

79, 83, 1 02, 25 1 Freyre (Brezilyalı tarihçi) 1 95, 260, 263

F façades (dış cepheler yurdu olarak İtalya) 129, 1 4 1

Frye (Kanadalı eleştirnen) 1 8 5 Fussell (Amerikalı eleştirnen) 66, 6 9

Fauchet (Fransız hümanist) 1 5 , 1 9

G

Febvre (Fransız tarihçi) 208, 209,

Galbraith, John Kenneth (Amerikalı

2 1 5 , 2 1 7, 2 1 9 , 221-223, 226 Felibien (Fransız bilgin) 1 8 felsefe tarihi 2 1 -24, 3 1 Firenzuola (İtalyan yazar) 89, 93 Fischer (Amerikalı tarilıçi) 25 7 Fish (Amerikalı edebiyat eleştirme­ ni) 76 Fleck (Polonyalı mikrobiyolog) 208, 220 Floransa 1 6- 1 8, 30, 1 04, 1 05, 1 08,

iktisatçı) 1 46 Galbraith, Vivian Hunter (İngiliz tarihçi) 2 1 5 Gama (Brezilyalı rahip ve gazeteci) 203 Garcfa (İspanyol yazar) 87, 195, 280 Geertz (Amerikalı antropolog) 1 9 1 , 244 geleneğin icadı 75 gelenek 1 2 , 66, 72, 1 09, 1 1 6 , 1 20,

1 1 2, 1 1 4, 1 1 5 , 1 1 9, 1 20, 1 3 1 ,

1 25, 1 75 , 1 89, 1 93, 2 1 2, 223,

1 3 2 , 144- 1 46, 1 53, 1 5 7 , 1 6 1 ,

224, 234, 235, 237, 238, 240,

163, 1 65, 166, 1 68, 193, 236, 255

245

307

Gerbert (İsviçreli müzik tarihçisi) 1 9

Henry (Britanyalı tarihçi) 26, 3 1 ,

Ghiberti (Floransalı heykeltraş) 1 6

32, 62, 7 1 , 72, 1 26, 1 27, 1 9 5 ,

Giberti (Verona piskoposu) 9 1

202

Gil (Brezilyalı besteci ve şarkıcı) 1 9 1 ,

H erbert (İngiliz seyyah) 1 1 , 1 3 2 , 215

200 Ginzburg (İtalyan tarihçi) 9, 56-58,

Herder (Alman düşünür) 2 8 , 3 3 , 34

83, 1 6 1 , 162, 164, 165, 206, 2 1 7,

Hobsbawm (Britanyalı tarihçi) 9, 75, 1 88, 238, 24 1 , 247

247, 249 Giraldi Cinthio (İtalyan yazar) 1 1 6

Hopi (Hopiler Hopi yerlileri) 40, 46, 56, 59

Gmelin (Alınan bilgin) 25 Gombrich (sanat tarihçisi) 1 7, 34, 68, 105, 223, 224, 236

Huet (Fransız bilgin) 16, 1 8 Huizinga (Hollandalı tarihçi) 7, 8 , 13, 209, 213, 217, 220, 232-236,

Gonja 79

243, 244, 248-250

Goody (Britanyalı sosyal antropolog) 74, 79, 226, 238 görecelilik (tarihsel) 64, 24 1 , 244 göstergebilim (semiyoloji) 84, 242, 246 Grazzini (Floransalı yazar) 1 07, 108, 1 1 2, 1 1 4, 1 1 7, 1 20, 166, 1 70 Guazzo (İtalyan yazar) 89, 94, 96 Guizot (Fransız siyasetçi ve tarihçi) 35

Hurd (İngiliz bilgin) 27, 28

1-1 Ignatius Loyola (İspanyol aziz) 1 77 Irving (Amerikalı yazar) 100, 1 8 1 icat 1 3 , 25, 26, 30, 75-78, 1 1 9, 126, 1 92, 238, 247, 249, 250 ideoloji 220, 222 iki kültürlü 1 67, 236, 264 İrlanda 67, 7 1 , 74-76, 134, 245, 25 1

H

işkenceli yargılama (ordeal) 2 1 1

Habermas (Alman sosyal kuramcı)

İspanya 7 9 , 8 7 , 9 6 , 9 7 , 1 3 5 , 1 3 8 ,

144 habitus 9 1 , 245 hafıza 7, 10, 42, 6 1 -80, 237 hafıza kaybı (yapısal veya toplumsal) 74, 77 Halbwachs (Fransız sosyolog) 62, 63, 65, 67, 68, 75, 76, 250 hareketler 92 Hawaii 254 Hawkins (İngiliz müzik tarihçisi) 1 9 Hegel (Alman filozof) 34, 2 1 6 Heidelberg 78 Henri III (Fransa kralı) 1 62

1 4 8 , 1 5 1 - 1 53 , 1 5 6 , 1 76-1 78, 181, 1 93, 255 İsviçre 19, 32, 69, 70, 1 1 4, 156 İtalya 7, 10, 13, 15, 17, 1 9, 3 1 , 75, 8 1 -8 3 , 85-9 1 , 93-95, 97, 991 0 1 , 1 03 , 1 05- 1 1 5 , 1 1 7, 1 1 9 , 1 2 1 , 1 23 , 1 2 5- 1 3 1 , 1 3 3 , 1 3 7 , 1 3 8 , 1 40, 1 4 1 , 1 4 5 , 1 60-1 65 , 1 67, 1 69, 1 7 1 , 1 73 , 1 7� 1 80, 1 93 , 2 1 9, 232, 237, 256 İtalya miti 130

c r::r :z·

308 � "::::i "::::i

J

kültürel aktarım 243, 246, 247

Jaeger (Alınan klasik bilgin) 60

kültürel birlik 235, 250

v;. w l> z

James (Amerikalı romancı) 48, 72,

kültürel çalışmalar 35, 23 1 , 237,

z ·:c ·;x

Japonya 50, 98, 2 3 7 , 246





o:: ::::::>

!::i

::::::> �

126, 1 34, 1 4 1 , 1 9 7 j est 8 1 -84, 8 6 , 89-9 1 , 93, 9 5 , 9 799, 1 07 Jorio (Napolili bilgin) 84, 85, 90

239, 240 kültürel dönüş 23 1 kültürel düzen 254, 258 kültürel görecelilik 244 kültürel karşılaşmalar 8, 126, 252,

Josselin (İngiliz papaz) 44-5 1 , 55 Jung (İsviçreli psikolog) 37, 40 Junius (Hollandalı hümanist) 1 8

258, 263 kültürel mesafe 1 1 3, 126, 128, 134, 137, 240, 243

K

kültürel ödünç alma 254, 2 6 1

kadınlar 86-89, 92, 93, 95, 1 1 3, 1 2 1 ,

kültürel yeniden üretim 4 1

1 2 5 , 1 80, 1 9 1 , 1 92, 1 94- 1 96 ,

kültürlenme 203, 259, 260, 261

198-202, 236, 250, 260, 265

kültürlerin kaynaşması (transcultu-

kahramanlık 74, 1 8 9 Kaliforniya 1 79, 1 80, 229 kamusal alan 143-146, 157, 1 6 1 kanon (büyük kabuller) 239, 240 karikatür 1 19 karnaval 7, 1 0 1 , 107-1 10, 1 1 4, 127, 1 5 1 , 1 73 , 186, 1 90-205 karnavalesk 166, 1 70, 1 98, 199 Kessler (İsviçreli Protestan papaz) 69, 70 kimlik 62, 76, 1 08, 253, 262

Kimya tarihi 25 kırmalaşma (creolization) 263, 264 Kolomb 157, 1 79, 1 80, 253, 260 Kongo 1 97, 1 98, 202 Koselleck (Alman tarihçi) 9, 36, 44, 207 Kraft (Danimarkalı bilgin) 27 kristalleşme (kültürel kristalleşme) 7 1 , 249, 259 Kuhn (Amerikalı bilim tarihçisi) 80, 223, 225 Kula (Polonyalı tarihçi) 2 1 1 kültür kavramı 261

ration) 260 L

La Curne de Sainte-Palaye (Fransız bilgin) 27 La Popeliniere (Fransız tarihçi) 23 Lassels (İngiliz seyyah) 88, 1 1 9, 128, 129, 133, 134, 137-141 , 148 Laud (Canterbury başpiskoposu) 4345, 47-5 1 , 59 lazzaroni 125 Le Goff (Fransız tarihçi) 36, 44, 65, 82, 206, 209, 2 1 7, 229, 248 Le Roy Ladurie, Emrnanuel (Fransız tarihçi) 1 5 1 Le Roy, Louis (Fransız hümanist) 29 Leclerc (Fransız bilgin) 24, 25 Leonard (Amerikalı bilgin) 1 76, 1 77, 1 79, 1 8 1 Levi-Strauss (Fransız antropolog) 6 7, 68, 220, 242, 288 Levy-Bruhlyan (Fransız filozof) 221 Lincoln (Amerikalı antropolog) 38, 40, 44, 49, 52

309

Lipsius (Hollandalı hümanist} 1 23 ,

melezleşme (kültürlerin melezleşmesi} 260, 2 6 1 , 263

124, 1 2 8 Lloyd (Britanyalı bilgin) 214, 229

Melisch (Silezyalı vizyoner) 53-56

Locke (İngiliz filozof) 26

meşrulaştırma 75, 79, 1 97, 240

Lopez (Amerikalı tarihçi) 145, 146

metafor 6 1 , 79, 1 1 4, 1 6 1 , 206, 212, 2 1 8 , 22 1 , 226-229, 234

Lord (Slav uzmanı} 50, 6 1 , 68, 70, 125, 132, 1 89 Loredan (Venedikli aristokrat yazar)

Michelet (Fransız tarihçi) 35 Milano 96, 1 00, 105, 106, 109, 1 1 3, 1 22, 1 2 3 , 1 25-127, 129, 1 3 1 -

104, 1 1 8

1 39, 1 4 1 , 145, 147, 1 53, 1 6 1

Louis XII (Fransa kralı) 73 Louis XIII (Fransa kralı) 73

Milton, John (İngiliz şair} 127

Louis XIV (Fransa kralı) 30

Momigliano (İtalyan tarihçi} 20, 22, 255

Lovejoy (Amerikalı düşünceler tarihçisi) 22, 2 1 2

Montaigne (Fransız deneme yazan) 84, 86, 1 1 0, 1 24, 1 63

Lucian (Yunan hiciv ustası) 5 2 , 1 49, 1 73

Montesquieu (Fransız kuramcı) 27, 211

lüks 3 1 , 75, 1 24, 153, 155, 156, 1 5 8 Luther 2 1 , 70, 80, 1 1 4, 126, 238

Montucla (Fransız bilgin) 25, 30, 34

Lyons (İrlandalı tarihçi) 245

Moore (Britanyalı seyyah} 100, 1 63 Morhof (Alman bilgin) 1 5

M Machiavelli 108, 1 1 1 , 150 mahremiyet 123, 250 Maimbourg (Fransız tarihçi} 21 Mainardi (Toskanalı rahip ve şakacı) 1 04, 1 1 3, 1 20 Malinowski (Polonyalı sosyal antro­ polog) 79, 220, 235, 244 Mander (Hollandalı ressam-yazar) 1 7 Mannheim (Macaristanlı sosyolog) 207, 208 Marksizm 242, 250 Martini (İtalyan müzik tarihçisi} 1 9 , 24 Massinger (İngiliz drama yazan) 132

Morison (İngiliz seyyah) 9 0 , 1 3 0 , 1 32, 133, 135, 136, 138 Morris (İngiliz iktisatçı} 83, 2 1 1 Muchembled (Fransız tarihçi} 5 6 , 22 1 , 249 Mundy (İngiliz seyyah) 133, 138 müzik 19, 24, 25, 31, 183, 1 97, 200, 233, 25 1 , 252 müzik tarihi 19, 24, 25 N Napoli 84, 96, 97, 1 00, 1 25 , 1 3 1 , 1 32, 1 40, 1 5 1 , 1 63 Nora (Fransız tarihçi) 65, 66 Nyakyusalar 58

matematik tarihi 34

0-Ö

Matthias Corvinus (Macaristan kra­

Ojibwalar 38, 44

lı) 71 Mauss (Fransız antropolog) 83, 91

Ortiz (Kübalı sosyolog} 1 96, 20 1 203, 260

o

;::r :z·

310

Österberg (İsveçli tarihçi) 2 1 0

Raymond (İngiliz seyyah) 1 24, 132, 1 3 3 , 136- 1 3 9 , 1 5 8 , 222, 234,

ötekilik 1 20, 243

239, 241

p

Palla vicino (Cenevizli asilzade) 14 7 Panofsky (Alman sanat tarihçisi) 1 64, 236 parmak ısırma 85 Pasquier (Fransız hümanist hukukçu) 1 5 , 1 9 , 33

retorik tarihi 1 7 R.ey (bilim tarihçisi) 7 1 , 208 R.ichardson {İngiliz film yönetmeni) 74, 1 1 5 ritüeller 26, 40, 67, 68, 75, 97, 1 06, 1 27, 144, 195, 1 97, 1 98, 242 R.obertson (İskoç tarihçi) 28, 33, 1 1 0

Philip II (İspanya kralı) 152

Rogers (İngiliz şair) 126

Piaget (Fransız psikolog) 2 1 0

Romano (İtalyan sanatçı) 105, 146,

Piccolomini (Sienalı yazar) 89

148, 1 74

Pike (Amerikalı dilbilimci) 225 , 243

Rosa (Brezilyalı yazar) 127, 1 84

Polonya 49, 54, 74, 75, 1 00, 1 2 8 ,

Rusya 82, 130

208, 2 1 1 , 255

rüyalar 7, 9, 36-53, 5 5 , 57-59, 69,

Pope (İngiliz şair) 1 5 Portekiz 1 5 , 7 1 , 7 3 , 1 78, 1 82, 1 8 8 , 1 92, 1 93 Pozitivizm (tarihsel) 8, 126 Pratolini (İtalyan romancı) 120 Procopios (Bizanslı tarihçi) 6 1 Propp (R.us halkbilinıci) 102, 107, 1 1 6 Pushkin (Rus yazar) 7 7

71, 1 02

S -Ş Sahlins (Amerikalı antropolog) 253, 254, 258 sahtekarlık 32, 33 Sallust (Romalı tarihçi) 1 4 6 , 1 5 0 , 1 55, 156, 1 5 8 sanat tarihi 1 6 , 18, 2 1 , 207

Q

Sandrart (Alman ressam-yazar) 1 7

�akerlar 82

sansür 7 9 , 1 1 5, 1 4 1 , 155

�eiroz (Brezilyalı sosyolog) 1 92,

Sarpi (Venedikli keşiş-tarihçi) 127

203, 204 �evedo (İspanyol şair) 54, 152

Schama (Britanyalı tarihçi) 249, 250, 25 1 Schmitt (Fransız tarihçi) 82, 86, 99

R

Rabelais (Fransız yazar) 1 0 1 , 1 6 6 , 1 67, 1 69, 1 70 R.adin (Amerikalı antropolog) 3 8 , 39, 59 Raimondi (İtalyan oymacı) 165 R.anke (Alman tarihçi) 34, 35, 238

Schorske (Amerikalı tarihçi) 2 5 1 Sebastian (Portekiz kralı) 7 1 , 7 3 , 1 78, 188 Selden (İngiliz bilgin) 26 semboller 37, 39, 40, 42, 5 9 , 206, 227, 233, 24 1

R.ay (İngiliz bitkibilimci ve seyyah)

senkretizm 198, 202, 259-262, 264

8 3 , 1 28 , 1 2 9 , 1 3 1 , 1 3 3 , 1 3 4 ,

Sennett (Amerikalı sosyolog) 143, 144

136-141

Settala (Lombard virtüöz) 139

311

Sewall (Yeni İngiltereli yargıç) 45-5 1

şema 1 5 , 1 7, 5 6 , 64, 68-7 1 , 122,

seyyahlar 1 22- 1 2 9 , 1 3 1 - 1 3 5 , 1 40,

220, 223-226 , 229, 237, 247, 248, 253

1 4 1 , 1 79, 247 Shakespeare 62, 84, 1 02, 166

şövalyelik 7, 1 0, 28, 3 1 , 1 70, 1 7 1 , 1 75, 1 77-1 79, 1 8 1 - 1 87, 189

Sharp (İngiliz seyyah) 125, 1 87 Sheen (Amerikalı piskopos) 74 Sicilya 1 8 6 sivil ruh 146, 153

T tarihsel psikoloji 208, 223 Tasso (İtalyan şair) 127, 149, 1 63 ,

Sıruf (sosyal) 76, 93, 97, 1 02, 1 1 8 ,

1 64, 1 8 0

1 2 � 1 5 5 , 1 9 1 , 1 93 , 1 94, 205,

tembel yerli miti 130

236, 237, 247, 250

Teresa of Avila (İspanyol aziz) 177

sınırlar 7, 10, 65, 1 0 1 , 103, 105, 106, 107, 1 0 9 - 1 1 1 , 1 1 3 , 1 1 5 , 1 1 7,

Tesauro (İtalyan hatip) 1 1 8 Thomas (Britanyalı tarihçi) 9 , 10, 15, 1 6, 2 1 , 22, 28, 33, 80, 86, 99,

1 1 9- 1 2 1 , 227, 232, 253-255

1 0 1 , 1 24, 127, 130, 132, 133,

Skippon (İngiliz seyyah) 84, 86, 100,

1 76, 195, 223, 225

1 3 1 , 133, 1 34, 1 40, 1 4 1 Sovyet Ansiklopedisi 77-7 9

Tiraboschi (İtalyan bilgin) 1 5

sözlü gelenek 6 6 , 6 9 , 1 2 5 , 169

tiyatro 67, 89, 143, 186, 196, 199, 228

sözlü şiir 68

tıp tarihi 24

sözlü tarih 64, 65

Toledo (Napoli'nin İspanyol valisi)

Sparta 154, 1 5 6 Spinola, Ambrogio (Cenevizli asilza­ de ve asker) 82, 146, 148, 1 52,

96 Toynbee (İngiliz tarihçi) 235 Trexler (Amerikalı tarihçi) 85, 1 44, 157

153, 155-158, 270, 278, 297 Spinola, Andrea (Cenevizli asilzade) 1 53, 155 Stendhal (Henri Beyle) (Fransız ya­ zar) 1 00 stereotip 38-40, 52, 53, 56-58, 70, 7 1 , 8 1 , 86, 9 8 , 1 00, 1 2 5 , 1 29 , 1 3 1 , 1 80, 223-225, 237 Swedenborg (İsveçli ilahiyatçı) 42, 49, 55, 56, 59

v

Yalla (Romalı tarihçi) 14, 23, 29, 32 Vansina (Belçikalı antropolog tarihçi) 66 Vargas Llosa (Perulu romancı) 1 77, 186; 1 8 7 Vasari (Toskanalı sanatçı v e yazar) 1 6- 1 8, 22, 30, 94, 166 Vegio (İtalyan hümanist) 92

Symonds (İngiliz seyyah) 133

Vendee (köylü ayaklanması) 76, 290

Şahat miti 248

Venedik 1 7, 84, 87, 88, 95, 96, 99,

şakalar 43, 1 0 1 - 1 04, 1 06, 107, 1 09,

1 1 4, 1 1 5 , 1 20, 1 27, 128, 1 30-

1 1 0, 1 1 2, 1 1 4, 1 1 5 , 1 1 7, 1 1 8,

1 34, 1 40, 144- 1 5 0 , 1 58 , 1 5 9,

121, 1 68

1 6 1 - 1 64, 1 70, 1 94, 205

c

N" :z·

312

Venedik miti 1 5 0

Wedgwood (İngiliz tarihçi) 43

vergi 7 3 , 1 88, 1 93, 2 1 4

William III (İngiltere kralı) 71, 72, 74

Vergil (İtalyan hümanist) 2 5

Williams (Britanyalı eleştirmen) 222, 234, 239, 24 1 , 246

Veryard (İngiliz seyyah) 1 28 , 1 29, 133, 136, 137, 140

Winckelmann (Alman sanat tarih­ çisi) 1 9

Vico (Napolili tarih felsefecisi) 1 3 , 23, 26, 27, 97, 2 1 5 Vives (İspanyol hümanist) 29, 30, 1 76

Wind (Alman sanat tarihçisi) 260 Wotton (İngiliz diplomat) 127, 134, 135

vizyonlar 38, 43, 53-56, 5 8 Voltaire (Fransız filozof) 28, 3 0 , 3 1 , 33, 34

Wundt (Alman sosyolog) 209

y yamyamlar 123

w

Wajda (Polonyalı film yönetmeni) 74 Walpole (İngiliz virtüöz) 1 7, 1 8 , 28, 31, 33 Warburg (Alman kültür tarihçisi) 8, 68, 223-225, 237, 243, 247, 253 Warton (İngiliz bilgin) 1 5 , 16, 28, 32, 33

yapısalcılık 8 yeniden canlandırma 75, 1 02 z

Zande (Afrikalı bir halk) 2 1 8 Zeitgeist 3 4 , 2 1 6, 235, 25 1 zihniyetler tarihi (zihniyetler) 206, 209, 210, 2 1 7, 2 1 9, 223