Kapitalizm ve Kapitalizmin İktisadı: Eleştirel Bir Tarih [1 ed.]
 9786055541439

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

YORDAM K

İ

TAP

Eserın orijinal adı:

Modern History oj the Aralı Coun tries (Progress Publıshers, Moskova:

1969

SSCB Bı Jimler Akademi sı Asya Halkları Akademisi yayını)

ARAP ÜLKELERİNİN YAKIN TARİHİ 1 6 . Y ü z y ı l d a n 2 0 . Yü z y ı l a

V. B.

Lutskiy

İngilizceden Çeviren Tuı:an Keskin

Yardam Kitap: ISBN

142 •

Arap Ülkelerinin Yakın Tarihi

978-605-5541-43-9 • Çeviri: Turan

Kapak ve İç

Tasarım: Savaş Çekiç

Birinci Basım: Kasım

2011





Keskin





V. B. Lutskiy

Düzeli me:

Yayın YOnetmen i: H ayri Erdoğan

Yardam Kitap Basın ve Yayın Tic. Ltd. Şti. (Sertifika No: Çatalçeşme Sokağı No: T:

0212 528 19 10 F: 0212 528 19 09 W:

Baskı: Pasifik O fset (Sertıfika No:

H araınıdere- İstanbul

Tel

0212 412 17 77

..

10829)

19 Kat: 3 Cağaloğlu 34110 istanbul www. yordamkitap. com

E: info@yordamkitap. com

B aha İş Merkezi

Doğan

Sayfa Düzeni: Gönül Göner

12027)

Ergün

tarih

ARAP ÜLKELERİNİN YAKIN TARİHİ 1 6 . Yüzyıldan 2 0 . Yüzyıla

İÇİNDEKİLER

Sunuş

9

.,,.,

BÖLÜM I

ll

16. Yüzyıldan 18. Yüzyıla Türk Fütuhatı Boyunca Arap Ülkeleri, BÖLÜMII Mısır'a Fransız Seferi (1798-1801) BÖLÜM III ı\lehmet Ali Yönetimi Altında Mısır" BÖLÜM IV

60

19. Yüzyıl Başlarında Filistin, Suriye ve Irak .. BÖLÜM V

/Jı

18. Yüzyılın Sonunda 19. Yüzyılın BaşındaVahhabiler ve Arap Ülkeleri�. BÖLÜMVI ı\lısırlıların Arabistan'ı Fethi

'

81

ı

BÖLÜMV II 89

Doğu Sudan'ın Mehmet Ali tarafından Fethi. Mora Seferi, BÖLCı\! Vlll

98

J\lehmet Ali'nin Suriye ve Filistin için Mücadelesi Mısır'ın Mağlubiyeti BÖLüM IX Tanzimat Döneminde Lübnan, Suriye

ve

Fılistin (1840-70)

,

,,

'

ll -±

BÖLÜı\f X 131

Irak, 1831'den l8711!1'Tanzimat BÖL Cı\! XI 18-±0'tan l870'e Arabistan Clkeleri., BÖLUl\.1 XII

' 143

19. Yüzpl Ortalarında lVIısır (1841-76) BÖLÜI\1 XIII Fransızların Cezayir' i İşgali ve Cezayır Halkının Abdülkadir Önderliğinde Bağımsızlık Savaşb ,

,

156

BÖLÜMXIV Tunus'un Finansal Esareti

ve

Bir Yarı-Sömürgeye

Dönüştürülmesi

170

BÖLÜMXV 176

Mısır'ın Finansal Esareti BÖLÜMXVI Mısır aa Ulusal Bağımsızlık Hareketi (1879-81)

"'"" 186

BÖLÜMXVII Arabi Paşa Ayaklanmash. .....

,

198

. ..... ,.. .

BÖLÜMXV lll Britanya Yönetimi Altında Mısır (1882-1914),

'

"'H

214

BÖLÜMXIX 231

Sudan'da Mehdi Devleti .• , BÖLÜMXX 1870-1914 Yılları Arasında Cezayir BOLÜMXXI Tunus'un Fransız Emperyalizmi Tarafından Zapt Edilmesi, .... ,.,

256

. .

BÖLÜMXXII Fransızların Fas'ı İşgali " BÖLÜMXXIII İtalyanların Libya'yı İşgali



"'

282

BÖLÜMXXIV 19. Yüzyıl Sonunda Suriye, Filistin ve Irak ,

BÖLÜM XXV Jön Türk Devrimi ve Arap Ülkeleri

. 290

305

BÖLÜMXXVI 1870-1914 Yılları Arasında Arabistan.... BÖLÜMXXVII



I. Dünya Savaş·ı da (1914-18) Arap ÜlkelerL

32l

338

SuNu ş

Sovyetler Birliği$in, Modern Arap tarihinde önde gelen uzmanlarından biri olan tanınmış Arap uzmanı Vladimir Borisovich Lutskiy (1906-1962) tarafından kaleme alınan Arap Ülkelerinin Yakın Tarihi, yazarının ölümün­ den sonra basılmıştır. Lutskiy'nin bu kitabı, Rus ya da Sovyet literatüründe modern dönem­ de, Arapların sistematik bir tarihinin yazılmasına yönelik ilk girişimdir. Lutskiy bağımsız bir tarih disiplini olarak Arap ülkelerinin modern tari­ hi alanındaki eğitimine 1930'larda başladı. Kendisini tamamen konusuna adamış hevesli biri olarak, yeni yollar denemekten h içbir zaman çekinme­ yen yazar, haklı olarak Sovyet Arap tarihçileri Okulunun kurucusu olarak kabul edilir. Devrim öncesinin klasik Rus oryantalistleri modern Arap tarihine bü­ yük bir ilgi göstermemişlerdir. Gazeteciler, diplomatlar ve askeri yetkili­ ler Arap tarihine sadece Şark Meselesi ya da Avrupalı güçlerin sömürgeci politikalarıyla bağlantılı olarak değinınişlerdir Rus ekolündeki önemlerine rağmen K. �1. Bazili'nin Tiirk Hakimiyeti Altmda Suriye ve Filistin (Rusça) ve A. Adamav'un Geçmişinde ve Bugiiniinde Arap Irak'ı ve Basra Vilayeti (Rusça) gibi etkileyici çalışmaları bile Arap ülkelerinin tekil tarihleri üzeri­ ne yazılmış makaleler olmanın ötesine geçemiyordu. Sovyetler döneminde, başta Mısır, Suriye, Sudan ve Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinin tarihiyle alakah birçok ilgi çekici makale ve mo­ nografi yayınlanmıştır. Bununla birlikte, bu çalışmaların hiçbiri 19. yüzyıl dönümünde Arap tarihinin tutarlı ve sistematik bir dökümünü sağlamak için yola çıkmamıştır. Yine bunların hiçbiri Arap dünyasının tarihinin ve gelişiminin, modern zamanlardaki konumunun ve rolünün kapsamlı bir fotoğrafını \'ermez. Rus tarihsel geleneğinin olmayışının, konu üzerine görece sınırlı sayıda literatür bulunmasının ve Arap tarihinin başlıca problemlerinin hem Rus hem de yabancı kaynaklarda çok az çalışılmış olmasının, Lutskiy 'nin ki­ tabında etkisini göstermesi kaçınılmazdı. Kitapta yer alan bazı bölüm ve kısımlar eksiktir. Örneğin, günümüzde dünya tarihinde bir boşluk olarak kalan, Fas'ın sosyal ve ekonomik tarihine ait herhangi bir kısım yoktur.

10

A rap Ülkeler i n i n Yak ı n Ta r i h i

İleri araştırmalar v e somut detaylara ihtiyaç duyulduğunda Lutskiy sa­ dece ana hatları ve nirengi noktalarını verir. Fakat bu, modern Arap tarihi­ ni sistematikleştiren ve genelleştiren ilk girişim olarak onun çalışmasının ehemmiyetini azaltmaz. Lutskiy Marksist-Leninist bir bakış açısıyla yazar. Avrupalı güçlerin ko­ lonyal politikalarını şiddetle eleştirir ve onların Doğu' daki varlıklarını bir şer olarak sayar. Kitabı, Arap halklarına karşı derinden hissedilen sıcak bir şefkat duy­ gusundan, kendilerini Türk paşalardan ve Avrupalı sömürgecilerden kur­ tarmak için verdikleri mücadelelerin coşkusundan ve Arap halklarının geleceğine ve kendi yaşam biçimlerini seçme yeteneklerine duyduğu inanç­ tan esinlenmiştir. Lutskiy 'nin kitabı çok zor ve itinalı bir çalışmanın so­ nucudur. Şimdiki şekli, hazırlanması birkaç yılı alan bir dizi dersten (kon­ i feranstan) ibarettir. 1936' da, Moskova Doğu Araştırmaları Ensti tüs� ncle, Moskova Üniversitesi'nde ve diğer birçok yüksekokulda ders vermeye baş­ ladı. Derslerinin bazıları, Sömürge ve Bağımlı Ülkelerin Modern Tarihi, Moskova, 1940 (Rusça) ders kitabında ayrı bölümler olarak gözükür. Sonrasında Lutskiy üniversite derslerini dikkate değer şekilde arttırmış­ tır. Halihazırdaki kitap, 1949 ve 1953 arasında Moskova ÜniversitesAıde Lutskiy ' den iletilen ders dizisinin var olan geniş baskısının bir versiyonu­ dur.

Maalesef, bu ders dizisinin kelimesi kelimesine bir kaydı tutulama­

mıştır. Kitap bu yüzden, Lutskiy 'nin kendi arşivi ve öğrenci notlarının özet­ lerine dayanarak, gözden geçirilmiş ve genişletilmiş, önceki }•ıllarda akta­ rılan derslerin kelimesi kelimesine sunumundan derlenmiştir. Fransa'nın Cezayir'i ele geçirmesini ele alan derslerin kelimesi kelimesine kaydı olma­ dığından On üçüncü bölüm Lutski);'illb'i n de katkıda bulunduğu "Sömürge ve Bağımlı Ülkelerin Modern Tarihi" adlı eserin On birinci bölümüne da­ yanmaktadır. Arap Ülkelerinin Modern Tari�in hazırlanışında adı geçen kitabın, özellikle 10. ve 22 .bölümleri başta olmak üzere, diğer bazı bölümle­ rinden de yararlanılmıştır. Bölüm 19 (Doğu Sudan'daki Mehdi Devleti), Bölüm 20 (1870-1914 ara­ sında Cezayir) ve Bölüm 27 (I. Dünya Savaşı"tı.da Arap Ülkeleri 1914-1918) R. G. Landa; Bölüm 4 (19. yüzyılın başında Filistin, Suriye ve Irak), Bölüm 9 (Tanzimat döneminde Lübnan, Suriye ve Filistin) ve Bölüm 24 (19. yüzplın sonlarında Suriye, Filistin ve Irak) ise I. M. Smilyanskaya tarafından yayı­ ma hazırlanmıştır. M. S. Lazarev'in hazırladığı materyaller bölüm 25 ve 27 için kullanılmıştır.

N.

İvanov

BÖ L Ü M I

ı6. Y Ü ZY I L D AN ıS. YÜZYlL A

TÜ R K F Ü T U H AT I B OY U N CA A R A P ÜL K E L E Rİ

1 6 . yüzyılın başlarında, hemen hemen tüm Arap ü lkeleri Türkler tarafından zapt edilmiş ve O smanlı Devlet\'ı'ı e dahil edilmişti . 1 5 14 'te Sultan Selim (Yavuz) Türk ordusunun Kuzey Irak'ı ele geçirmesine ön­ cülük etmişti. 1 5 1 6' da Suriye ve Fi l istin' i M ısır Memluklerinden almış ve bir yıl sonra da Memluk ordusunu bozguna uğratıp bu devleti ortadan kaldırmış, Mısır ve H i caz'ı ele geçirmişti. Arap ülkelerin i n Türkler tarafından fet hi, I . S elim'in halefi, Sultan I. S üleyman ( Kanuni) tarafından da devam ettirilmiştir. 1520' de Türk korsanı Barbaros H ayrettİn kendisini Türk Sultanının vasalı ilan edip , C ezayir'i ele geçirmişti v e 1533 yılından itibaren Sultan ülkeyi yönetme­ si için İstanbul' dan resmi yetkili göndermeye başlamıştı. T ürkler ilk kez 1 53 4'te Tunus'u ele geç irmek için bir girişimde b ulunacaktı. İspanyollar tarafı ndan geri p üskürtülüp 1 574'e kadar da ülkenin tamamının ege ­ menliği n i kazanamamışlardı. Türkler 1 551' de Trablus'u ele geç irmişti . T ürk yayılması A rap Yarı madası na kadar geni şlemi şti. 15 32 'de, Yemen ve K ızıldeniz S omali sahillerini fethetmişlerdi. Musul, G ü ney Ir ak'taki ilerlemeler için bir başlangıç noktası olarak h i zmet edecekti . I rak ü ze­ rinde egemenlik kurmak i çin T ürkler v e İ ran lılar arasındaki çok eskilere dayanan mücadele, Türklerin 1 638' deki zaferiyle sonuçlanmıştı. Irak'tan sonra, Türkler Basra Körfezi kıyılarındaki El H asa'yı ( Ahsa) da ele geçir­ mişti. B u nedenle, yaklaşık bir asır zarfında Fas'ın batısı, iç A rabistan ve Arap Yarımadasfh dğ ü d ü onların çıkada rıyla t aban tabana zıttı . l;akat isyancı güçlere sık sık itimat etmek zorunda kalıyorl ard ı. Hiçbi ri Mehdi'yi desteklemiyordu fakat içlerinden bazıları mülklerinin yeniden dağıt ı l ınasına engel olmak ya da Mehd i'yi kend i ç ı karları adına ku llanmak için onunla u zlaşmış ya da onun s a fında gör ünmüştü. Daha s onrası nda ise Kord a tan'ı n tümü Mehdi'ye katılmış ve bi rçok Av rupalı ve Mısırlı cezai birliğin seteri ger i püskürtüldü. 1881 sonbaha­ rında, artık Kordofan Valisi olan Gigler, Said Muhammed Paşa komu­ tasındaki bir birliği Mehdi'ye karşı gönderd i . Bu birlik de tamamen yok

235

236

A rap 0 / k e/e r i rı i n Ya k m Ta r i h i

edilecekti . Mart 1882' de Yusuf Paşa Şelali kumutasında 6.000 k işilik bir kolordu H ar tum'dan Kordofa n'a doğru yola çıktı. Ayn ı yılın Haziran'ına gelindiğinde bu ordu da tamamen bozguna u ğr atılacaktı. Eylül 1882' de mehdiciler K ordofan'ın başkenti El- Obeid'i k u şattılar. Şehir 18 Şubat 1 883'te d üşecek ve Kordofan'ın fethiyle sonuçlanacaktı. İs yan b uradan Sudan'ı n tüm diğer bölgelerine doğru yayılacaktı. 1 883 senesi mehdicilerin kesin zaferler edindiği yıl oldu. Ayn ı y ı l ı n baharında, İ ng iliz General H icks'in komutasındaki geni ş b i r İ ng i l iz­ Mısır gücü Kordot�n'a varm ı şt ı . Bu ordu bölgede sekiz ay operasyon­ larda bulunduktan sonra bütünüyle yen i l g iye u ğratıldı. İ syancılar, Hicks'e karşı savaşlarında, yak ı l m ı ş tarla taktiğini (düşmana fayda­ lı olabilecek her şeyi ortad a n kaldı rma -ç ev.) yeğleyecekti. S ığ ı rları uz aklaştırmış, barınakları ateşe ver miş

ve

kuyu ları doldurınuşlard ı . 5

Kasım 1 88 3 günü EI- Obeid'i n ku zeyindeki bir ç a r pışmanın sonu c u n ­ da H i cks'in zaten bitk in o l a n ordusu bozguna uğrat ıldı ve H ic k s d e üldü rüldü. H icks'in birl ik leri n i n içinde, ya ln ızca bi r y ı l önce ( 1 882) Arabi'n i n ordusunda İngil i zlere k a r ş ı nu belirtmekte fayda

v a r.

sav a ş m ı ş M ı s ı r t ı l a r ı n

da olduğu­

Bu a skerler bir ceza landı rma biç imi olarak

Sudan\� sefe rberl iğe gönde r i l mişlerd i . Poli t i k

b a k ış a ç ı s ın d a n

ise bu

gücün cezai bir operasyon için elver işsiz olduğu a ş i kardı ve Cromer'in kendisi de bu

a skerler i n sav a ş

alanında " Oh Efend i m i z Arabi! Tevfi k 'in

bizi i ç ine ittiği konu ımı b i r bilsen ! " diye nasıl bağ ı rd ı ğını ve sil a h l a rını att ı klarını bet iml iyord u. Ağustos 1 88 3'te isya n, mehdicilerin General Ba ker komutasındaki i ngiliz-M ısır güçlerini bir dizi ağır yen ilgiye uğrattığı Kızıl D en i z i l le­ rine d e sıçrad ı. 1 883 yılı i tibariyle Sud an'ın t ü m bölgeleri isyancıların eline geçm işti. Aralık 1 883'ıe Da rfur Valisi Selat i n Paşa direnişe bir son verd i. 1 884 başlangıcında Bah rül Gazal Va lisi Lupton da teslim oldu. Böylece, Nil Vad isi.:nde İngiliz-M ısır kontrolünde kalan dar bir k ı yı şe­ ridi hariç bütün ül ke, Ni l'in doğu ve batı ya kası, Mehdll"nin kontrolüne geç ti. Burada da durum oldukça ü m i tsizdi, çünkü M ehdiciler isted ikleri anda vad iyi tecrit edebi l i r ve M ısı r'la iletişimi n i koparabil irdi. Bu esna­ da M ısır'daki Bri tanya otoriteleri yeni manevra lar için haz ırl ık yapıyor­ du. i syanlar doğrudan M ısırl ılara karşı olduğundan, Sudan'ın Mı sır'dan bağı m sız bir ülke olduğunu ilan ettiler fakat ayn ı zamanda da Sudan 'ın genel va l i si olarak İn giliz G ordon'u atadılar. D i ğer bir deyişle, Mehdiyle anlaşmaya varıp onun da desteğiyle Sudan'ı bir Britanya sömürgesi ola­ rak yönetme niyeti ndeydiler.

S u d a n 'da M e h d i D e v l e t i

18 Şubat 1 884'te Gordon, yardımcısı Stewart i le birlikte, b u yeni poli tikay ı yü rütebilecekleri H ar tum'a vardı . Üstelik varır varmaz Sudan'ı n , M ısır'dan bağımsızlığını ilan etti. A kı l lı ca davranarak genel vali göre v i ni kendisi için ayı r ı p Mehdi'yi de Kordofan Sultanı olarak atadı . Dahası, G ordon tüm geç miş borçları kaldırdı v e bu yüzden ha­ piste ola n l a r ı affetti. Çünkü vergiler i n i ödeyemediği iç in hapse atılmış önemli s ayıda köylü bulunmaktayd ı . İ şte G ordon, bu köylüleri serbest bırakacaktı. Bu sayede Mehdi'yle bir u zl aşıya varabileceğ i n i u muyor­ du, fak at mehdiciler bu dümene i nan mayacak t ı . Sudan'ın B r itanya kontrolüne geçmesine izi n vermeye h i ç de n iyetleri yok tu ve M a r t 1 884'te G ordon'un teklifi ne cevap olarak H a r t u m'u kuşatm ış lardı. ı 884

güz ünde, Mısır fatih i G eneral Wolseley ko mutasında 7. 000 k i ş i l i k

bir ordu G ordon'un imdadına yetişrnek için yola ç ıktı fakat Har tum'a erişeme d i . 23 Ocak ı 885'te etrafı çev r i lmiş H a r t um' daki dire n i ş sona erdi ve mehdici ler şehri ele geçirdi. Ta arruz sır a s ın da berabe r i ndeki diğer İngi l i zlerle birlikte G ordon da öldürüldü. Wolseley ve ordusu ise Mısır'a geri çekild i . 1 885'in geriye kalan g ü n lerinde mehdiciler N il Vad isi'ı1in tamamının fet h i n i gerçe kleştirecekti. Böylece dört y ı l gibi bir sürede Doğu Sudan'ın tamamını kapsayan (Dongola'nın kuzeyindeki küçük bir bölge ve Ekvatoral Bölge h a riç) Mehdi Devleti ku rulmuştu.

Mehdi Devleti'nin Dahili Düzeni H a r tu m'un fethinden k ısa bir süre sonra Mehdi öldü ve onun yeri­ ne sağ kolu olan ve halife u nvanını üstlenen Abdullah geçti. Her şeye rağmen 1898'e kadar varl ığını 1 3 yıl boyunca s ürdüren bu yeni doğmuş devlet her tarafından düşmanlada çevrelenmişti. Bu yüzden savunma örg ütlenmesi oluşturmak Mehdi Devleti'nin yegane görevi haline geld i . H a l i fe Abdullah basit cephanelikler, fabrikala r v e tersaneler i n ş a ettirdi. Ayrıca M ı sırl ılardan kalan gemileri onardı v e hatta b i r matbaa k u rdur­ du. Tutsak Avrupalıları ordunun ve savaş sanayi s i nin düzenle nmesinde uzman olarak kullanmıştı. K aldı ki, hizmetindeki Avrupalılar arasında Selatin, Romola Gessi ve L upton da bulunmaktaydı . Selatİn yaptı k ları sabotaj eylemlerini, i h malkarl ı klarını, gemi tamiratlarını nasıl s ürünce­ mede bıraktı klarını ve sa va ş fabrikalarındaki eki prnanları nasıl bozduk­ larını açıkça anlaıın ı ştı.

238

A rap Ulkele r i n i n Ya k ı n Ta r i h i

Dört ta rafından düşman gü çleriyle sarılmı ş ( içerideki düşmanları saymazsak) devlet, hainlere karşı sürekli bir şiddet ku llanmak zorunda kaldı. B u da, Abdullah ve Mehdi Devleti'lfiin e n önemli i kinci i şleviydi. Fakat başlarda devletin bazı demokratik özell ikleri yok değildi . Ordu, köylü lerden, göçerlerden ve kölelerden oluşuyordu. Komutanların büyük çoğunluğu mütevazı ailelerden geliyordu. Vergiler kayda değer ölçüde azaltıldı, s ubaylar ve devlet memurları asketik bir yaşam tarzını benim­ sedi. Mehdi Devlet�in baş kadısı ayda k ı rk taler ( bi r çeşit gümüş para -çev.) alıyordu k i bu bir zanaatkarınkine eşitti. D iğer subaylar d a ayda

yirmi ila otuz taler kazanıyordu. Mehdiciler bireysel zenginl iğe karşıydılar ve evrensel bir eşitlik ar­ zusundaydılar. Hatta yağmacı ve soyguncular b u anlayıştan ötürü katı bir şekilde cezalandırılıyordu. Mehdi, takipçilerine ata binmeyi ya sak­ l anııştı ve t ü m müminlere Allah'ın rızasın ı kazanmak için yürüyerek gezinmeleri tavsiyesinde bulunmuştu. Al t ın ve mücevherat eşyalarının, Sudan'ın ekonomik yaşam ı n ı düzenleyen Beytülma l'a ( H azine) teslim edilmesi emri de verildi. Bir düğün töreninde en fazla bir koyun kesil­ mesine izin verilirken, gel i ne ödenen para ( K a l i m [Başlık Parası - çe v.]) b i r k ı z i ç i n o n , d u l içinse b e ş talere indirilmişti. Tüm b u düzenlemelere ve d emokratik eği l i m iere rağmen bu hare ­ ketin köylü b i r doğa sı vardı v e b u sebeple Sudan'da halihazırd aki feo ­ d a l i l i ş k i ler i tasfiye edemeye cekti. Ta r ihte b i l i nen b irçok köylü h areke­ ti mevcuttur ve birçok köylü h a reketinin karakteristik doğası kendi öz sonuçların ı doğurmu�t ur. Fakat bunlar genellikle, kendi spantan ka­ rakterlerinden, kesin hatl ı prog ram yoksu nluğundan, amaçların açık­ ça belirlenmemesinden, takti k leri n d i kkati ice ol u ş tu rulamamasında n ve benzeri nedenlerden ötürü yeni lgiyle sonuçlanmıştır. Sudan'daki köylü h areketi kazanan taraftayd ı, fa kat sava ştığı feodal ilişkileri tasfi­ ye etmekten de acizdi. Engels Sudan mehdic i l iğinin bu yönünü açıkça vurgulamıştı. Mehdic iliğin, Orta Çağ'da A frika'daki di nsel halk hareketleriyle bağ­ lantısına işaret etmişti. Bu tür hareketleri yoksul göçebelerle, zengin "şehirliler" a rasındaki çatışmalar olarak d ikkate a l ı rdı. "Şehirliler" di­ yordu Engels "zenginleşir, konforlu yaşar ve "yasaya" (ahka m ı d i n iye V. L) umursamaz davranır. B edeviler de zayıf ve bundan kaynaklı katı

ahlaklarıyla bu zenginliğe ve keyfe haset ve aç gözlü lükle ba kar. Sonra bu mürtetleri c ezalandırmak, r itüellerin ve imanın gözetimini yeniden sağla mak ve dönekierin hazinelerini yeniden tanzim etmek için bir ne bi,

S u d a n 'da l'viehdi D e v l e t i

bir Mehdi etrafında toplanırlar. Tabiatıyla, yüz yıl k adar ınürtetlerle ayn ı konuında kalırlar: sonra tekrardan d insel bir a r ı nmaya i htiyaç duyul ur, yeni bir Mehdi çıkar ve oyu n en baştan tekrar b aşlar. Bu tam olarak, A frika Mu rabıtlarının fet i h seferleri nden, ! spanya' daki Muvah hi tlere ve en son olarak da İngilizlere başarıyla karşı gelen Hartum Mehdisine teza lı ür eden durumdu . . . Tüm bu h areketlerin örtüsü dindir, fakat as­ l ında kaynakları iktisadi nedenlere dayanmaktadır, h al böyleyken göçe­ beler, zafe r kazandıklarında bile eski ekonomik s isteme dokunmamak ta ısrarcı davranırlar. Böylece eski durum değişmeden kalır ve çatışmalar periyodik olarak tekerrür eder." ( K . Marx ve F. Engels, Dün Üzerine, Moskova s . 282) Bu açıklama, Mehdi devletinde her şeyin neden eskisi gibi kaldığını kavramamızcia anahtar bir i şlev görür. Yüzyıl dan çok daha az bir sü­ renin geç me sinden sonra h areketin 1 iderlerinin de jenerasyonu gerçek­ leşecekti. Feodal yozlaşma oldukça çabuk başladı ve Hartum'un ele ge­ çirilmesinden yalnızca beş yıl sonra, esasında asket ik bir derviş h ayatı yaşayan baş yargıç, muazzam büyüklükte mülkiere ve çok sayıda köleye sahip oldu. Mehdi devletinin köleliği kaldırmaması da tipik bir özel l ik ti. Köle ticaretine sınırlamalar getiren bir dizi önlemden fazlası gerç ekleşti­ rilmem işti. Erkek köle ticareti yasaklanmıştı. Ayrıca esir alınan erkekler de satılaın ıyor, fakat halifenin ve yardı mcılarının m ül klerinde ç al ıştı­ rıl ıyordu . Aynı şekilde hal i fe , tutsakları ait olduğu diğer kabilelere köle olarak verebil iyordu. Oysa kad ı n köle ticareti devam ediyor ve köleliğin kendisi bir kurum olarak muhafaza edil iyordu. Mehdiciler, özgürlük umuduyla ha rekete dahil olan kölelerin bu u mudunu boşa çıkarmış ve böylece Mehdi devlet i ne karşı çok sayıda köle ayaklanması patlak ver­ m işti. Meh d i c i ler. savaşla rd a n gal i p ayrıldıkça ahlaki ve politik yüksel­ me kabileler arasındaki bağlılığı ileriye taşıya bi liyordu, faka� zafer dönem i nden sonra aralarında uy uşmazlık i ş a retleri baş gösteriyor­ du. Özel likle H ali fe Abdullah 'ın ait olduğu bazı K ordofan kabileleri ayrıc alıklı bir konuma sahi pken, Muhammed A h med'in gel di ği N i l Va d i si kabi leleri oldukça yoksuldu. Ganimetierin büyük çoğunluğu­ n a Kordofan kabileleri e l koyuyordu. Nil kabi leleri i se bu durumdan oldu kça m e ın n u n iyetsizdiler ve bu yüzden ayrıcalıklılara karşı bir mü­ cadele y ü r ütüyorlard ı . Mehd in i n akrabaları, şer itler, Hartum'da bir ayakl anma çıkaracaktı. Nil Vadisi kabileleri, mar angozlar ve Sudan N il t� l'osundaki denizcile-

"'

'

240

A rap (}lke/er i n i n Ya k ı n Ta r i h i

ri n ayaklanması, hareketteki demokrat ik unsurların yoz feodal l iderlere karşı duru şuydu. İçsel olarak kabileler ve sınıfl a r arası mücadeleden za­ yıf düşen Mehdi Devleti diğer taraftan da dış düşmanların sür ekli saldı­ rılarını kar şılamak zorundaydı .

Batılı Güçlerin Mehdi Devleti'ne Karşı Mücadelesi Mehdi D evleti dış düşmaniarına karşı sürekli b i r mücadele yürütmek zorundaydı. Suakin ve Vad i H a l fa bölgelerini tutan İ ngiliz-M ısır ordu­ suyla yapılan savaş 1885'den 1 886'ya kadar devam etti. 1887 ve 1889 ara­ sında mehdiciler doğuda Etiyopya Necaşi'sine ( h ükümdarı) batı da ise Darfur Sulta n ı n a karşı savaştılar. 1 89l'de K ı zıldeniz k ıyısında İ n giliz­ Mısır ordusuyla ve Kordofan ve D arfur'da ise isyancılarla savaşm ak zo­ nında kal dılar. 1896 yılında Mehdi Devleti'nin Av rupalı g üçlere karşı savaşı oldukça kritik bir evreye girdi. Mısır'ı zapt eden Britanya pamuk plantasyan larını genişletme işine girişti; doksan larda Asvan ya kınlarında devasa bir de,po inşaatı ç a l ı şma­ ları başladı. Bu bağlamda İ ngi l i zlerin Nil kayn akları tı zerinde ayaklarını basacakları bir zemin kazanma ve Mehdi Devleti'ni tüm kıyı boyundan süpür nıe kararı alacaktı. Ayrıca hansa da Nil kaynakları üzeri nde bir egemenlik kurmanın yollarını arıyor ve bu da A fri ka'n ın bölüşi" ılmesinde İngiliz-han sız re­ kabetini şiddctlendi riyordu. hansa bir yandan, yeni Necaşi, Menelik üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu Etiyopya'daki konu munu güç ­ lendirmek istiyor (Mavi Nil kaynakları üzerinde), ö te yandan da Batı ve Orta Sudan'a uzanan bir basamak kazan ın ışken nüfuzunu Doğu Suda n'a kadar -Beyaz Nil kayn akla rına- yay ma amacı güdüyord u. Doğu ve Batı A fri ka' daki Fransız yayılması, Sudan seterini hızland ı r­ maları hususunda İngil izleri zorl uyordu. B ritanya, Fransa'ya karşı mü­ cadelesinde d iğer güçleri de kullanınaktan i ıntina etıneyecekti. Öyle ki, Fransızların Etiyopya' daki yay ı l ın a larma karşı lık, o esnada güçlü ol ma­ yan ve B r itanya için bir tehdit te ş � i l edemeyecek İtalyanları destekleme kararı alarak İtalya- F ransa ihtilarından faydalandı. Ayrıca, Fra nsa'nın Beyaz Nil kaynaklarındaki bölgesi n i dengelemek için B elçika yayılması­ nı da ( Kongo yönünden) teşvi k e t t i. l H 93 -94 aras ı nda İtalyanlar Eri tre'de (K ızılden iz kıyısında) bir tutunma noktası edinerek Sudan'ı işga l etti ve K assa la'yı tamamen ele geç i rd i .

S u d a n ' d a J\lfc h d i

TJ c v leti

1895 yılında İtalya, Etiyopya'ya karşı, bölgede büyük bir vatansever dalga yarataca k bir savaş başlattı. Halk İtalya nları geri püskürtrnek i ç i n t ü m g ü c ü n ü topladı ve 1 M a r t 1 8 9ô'da Adua yak ın larında zafer kazandı. B u savaşta Etiyopya'ya, Rusya ve özellikle savaş sonrasında bölgedek i nü­ fuzunu artıran Fransa yardı m etmişti. 1 894'te Britanya, Beyaz Nil'in üst k ısımlarındaki etki alanlarını b el i rlemek için B el çika ile bir anlaşmaya vardı. Sonra da Sudan'ın Ekv:atoral Bölgesi'ndek i L ado yerleşim merke­

zini Belçik a l ı " Kongo Birligi� e k iraya verdi. Bu b ölge, 1910 yılında ye­ niden İ ngiliz- Mısır Sudan'ına d a h i l edilene kadar Belçikalıların elinde

kalacaktı. Ü s teli k 1 894'te b uraya yerleşen Belç ika, Mehdi Devletini i şgale girişti ve bu y üzden k ıyı şeridinde İtalyanlada savaşan mehdieder artık güneyde de Belçikalılada savaşıyordu. Adua s avaşından sonra Fransa, Sudan'a karşı bir sefer başlatmak için E tiyopya'daki güçlendi r i l m i ş konumundan faydalanma k a ra r ı aldı. B u a r a d a Fransa, Ci buti'den Addis-Abba'ya bi r demiryolu i n ş a imtiyazı d a al mıştı. Demiryolu h a t t ı Etiyopya s ı n ı rlarının ötesine taşı­ yor v e A fri ka'yı, H i nt Okyanu s u�ndan Atlanti k 'e , b oydan boya geçiyor­ du. Eş zamanlı olarak, A frika' d a k i Fransız Komutan Al bay Marchand ordusunu, Orta Sudan' dan Nil'in y ukarı k ı yılarına doğru kayd ı r ma ta­ l i matı verd i . Britanya'ya gel i nce, o d a Mart 1 89ô'da, K itchener komu­ tası ndaki bir İngiliz-Mısır ordusunu Doğu Sudan'a toplamıştı. B öylece

Britanya ve Fransa, 1896 yılında Mehdi D evleti'ne karşı doğr udan h a­ rekete geç miş oluyord u. K itchener'in emri altındaki Britanya birli kleri kuzeyden, Marchand komutasındaki Fran s ızlar ise batıdan i lerliyor­ du.

lO

Temmuz 1898'de M a rchand Fashoda'ya vardı ve orada d u rd u.

K itchener ise Nil'in d iğer tara fında Har tum'un k arşısında b u lu nan ve Mehdi Devleti'nin başkenti olan Omdurman'a 2 Eylül'de ulaşab i l ­ d i . Burada, mehdieder v e İ ng i l i z-M ısır ordus u arasında olduk ç a sert çarpış malar yaşandı. Bu savaşta K itchener yen i silahı makineli t ü feği kullanacaktı. Mehdiciler ise ellerin deki tari h i geç miş tüfekler, m ız­ ra klar ve h a n çerlerle ölüme meydan okuyarak gövdeleri n i siper ettiler. K i tc h e ıı e r ' i n ma kineli tüfeği s ayesinde 20.000' den fazla meh d i c i zail oldu . Bu, mehdici ordusunun b ütünüyle yen ildiği anlamına geliyordu, sa ğ kalan lar ise batıya Kordofan'a çekildi. K it ch ener o esnada peşlerin­ d e n gitmedi fakat birli klerini h ızlıca g üneye k aydırdı v e 1 9 Eyl ü l 'de Faslıoda'ya (şimdi Kodok ) vard ı .

241

242

Amp

O l k c l c r i ıı ill

Yakııı 'f'a r i lti

Faslıoda Faslıoda' d a Britanya ken d i n i Fransızlada y ü z y ü ze bul muştu . Bu karş ı l aşma ü n l ü fashoda K r i z i'n i doğuran olay dı. Len i n güneesine Brit anya'nı n " Fra nsa ile savaşın eşiğine gel d i ğ ini" yazaca k t ı ( Le n i n , Toplu Eserler, C i l t 39, s. 686). Fransa Etiyopya Necaşi'si Menel i k ' t e n y a r d ı m b e kliyordu . Fakat söz vermiş olmasına rağmen Necaşi t a k viye güç göndermem i ş ve Fransa M a rchand'a çek i l mesi i ç i n emir gön d er m i ş­ tL

Mesele y a l n ı zc a A fr i ka' d a k i güç dengeleriyle a l a k a l ı değildi, a ks i n e

u l u slararası b i r boyut \aşıyordu. Çün k ü o sıralar, Brita ny a A l m a nya i le bir ittifak içindeydi ve han sa i k i taraflı bir savaş kor k usundan ö t ü rü,

Britanya'ya k a r ş ı herhangi bir eylemi göze a l a ma d ı . 4 Kasım 1 89 8 ' deki u zu n görüşmelerden sonra Bri t a nya ve Fransa, A fr i ka'daki et k i a la­ n ı sın ı rla r ı n ı b e l i rlemek i ç i n bir aniaşamaya v a r d ı ve buna göre Doğu S ud a n t a m a me n Britanya'n ı n etk i a l a n ı n a b ı r a k ı l d ı . Ay rıca bu a n l a ş m a A frika'nı n bölüşü l mesi ü z e r i n e ası rla rd ı r s ü r e n B ritanya-ha nsa m ü ­ cadelesine bir s o n verd i . i ngi l i z- Fr a n s ı z zıt l ı ğ ı Fashoda'da donı ğa ç ı k­ tı. Fakat b u a nlaşma ay n ı zam a n da, itilaf Anlaşmasfin a dek va racak bir Britanya- Fransa yen iden yak ı n la şması n ı da i ş a ret ed iyord u . Yen i bir ra­ k i b i n ( A l m a nya) h ızlı y ü k selişi de bu yak ı nlaşm a n ı n d i ğer bir neden iyd i . İ ngiliz-Mısır Kondoıninyuın�� Britanya Doğu Sudan'da b i r s ıç r a ma noktası k a :t,a n d ı ktan sonra, ger i ­ ye ya l n ızca ü l ke n i n fet h i i ç i n geçerl i bir bahane b u l m a k k a l m ı ş t ı . D o ğ u S u d a n , res m i ola rak M ısır'ın ve M ı s ı r d a ha t l. O s m a n lı i mparatorluğu'nu n bir parçası olduğu ndan, n i hayet i nde 11