Hilal ile Haç Arasında Hayatlar: Ortaçağ Akdenizi'nde Ticaret ve Tüccarlar [1 ed.]
 9789750532597

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

AHMET USTA



Hilal ile Haç Arasında Hayatlar

tletişim Yayınları 3117



Tarih Dizisi 159

ISBN-13: 978-975-05-3259-7

© 2022 tletişim Yayıncılık A.Ş. / 1. BASIM 1. Baskı 2022, İstanbul

EDITôR Kerem Ünüvar KAPAK Suat Aysu KAPAK FOTOGRAFI Marino Sanudo Torsello, Biblioteca Apostolica Vaticana, VAT.LAT. 2972C. llv.'den detay (akt. Curzi, Gaetano. "Allegoria dell'embargo e propaganda per le crociate nelle opere di Marin Sanudo il Vecchio."

Storia dell'arte, sayı 89, 1997, s. 9).

UYGULAMA Hüsnü Abbas DÜZELTi ve DlZlN Berkay Üzüm BASKI Sena Ofset . SERTiFiKA NO. 45030 Litros Yolu, 2. Matbaacılar Sitesi, B Blok, 6. Kat, No: 4NB 7-9-11 Topkapı, 34010, İstanbul, Tel: 212.613 38 46

ClLT Güven Mücellit. SERTiFiKA NO. 45003 Mahmutbey Mahallesi, Devekaldırımı Caddesi, Gelincik Sokak, Güven lş Merkezi, No: 6, Bağcılar, İstanbul, Tel: 212.445 00 04

tletişim Yayınlan. SERTiFiKA NO. 40387 Cumhuriyet Caddesi, No. 36, Daire 3, Seyhan Apartmanı, Harbiye Mahallesi, Elmadağ, Şişli 34367 lstanbul Tel: 212.516 22 60-61-62



Faks: 212.516 12 58

e-mail: [email protected]



web: www.iletisim.com.tr

AHMET USTA

Hilal ile Haç Arasında Hayatlar Ortaçağ Akdenizi'nde Ticaret ve Tüccarlar (1260-1291)

�\•lı

-

.

,

iletişim

AHMET USTA Doğu Akdeniz Üniversitesi Tarih Bölümü'nden 2009 yılında bölüm

birincisi olarak yüksek şeref derecesiyle mezun olduktan sonra aynı üniversitenin Doğu Akdeniz Araşurmalan programında yüksek lisansına başladı. Luca Zavagno ve Michael j.K. Walsh danışmanlığında hazırladığı Evidence of the Nature, Impact and Diversity of Slavery in 1 4th Century Famagusta başlıklı tez ile 201 1 yılında bu programı tamamladı. lstanbul Üniversitesi Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı'nda Ebru Altan danışmanlığında çalışmalarını sürdüren Usta, Memluk Sultanlığı'nın Bizans im­ paratorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile Diplomatik ve Ticari ilişkileri: Doğu Akdeniz Ticareti ve Tilccarlanna Yeni Bir Yaklaşım (1260-1291) başlıklı teziyle 2020 yılında doktor unvanını aldı. 2013-2017 tarihleri arasında TDV İslfun Araşurmalan Merkezi (lSAM) tarafından AYP - Araşurmacı Yetiştirme Projesi kapsamında desteklenen Usta, Koç Üniversi­ tesi Suna &: lnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araşurma Merkezi'nde (AKMED) doktora sonrası araştırmacı olarak görev almakta ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Tarih Bölümü'nde öğretim üyesi olarak çalışmalarına devam etmekte­ dir. Ortaçağ Akdeniz tarihi, lsla.m tarihi ( 12.-15. yüzyıllar), Ortaçağ'da ticaret ve dip­ lomasi, Memhlk, Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ilişkileri, Ortaçağ noter sistemi, Ortaçağ Kıbns tarihi, kölelik ve köle ticareti çalışma alanlan arasında yer almaktadır.

Kıymetli annem Nilgül Temür ile sevgili eşim Nada Ezz'e . . .

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR............................................................................................................................. 11

ÖNSÖZ GtRiŞ

\

............................

13

..............................................................................................................................................

21

........................................................ ................................................

Kullanılan kaynaklar isi/im kaynakları Latin kayııakları

........................................................... ............................................

26

............................................ ...................... .............. ................................

26

................................ ................................ ..................................................

Bizans kaynakları

Ermeni ve Süryani kaynakları Araştırma eserleri Yöntem

31

37

...................................... .......................................................................

38

..................................................................................

39

...............................................................................................................

49

................ .......................................................................................................................

Doğu Akdeniz ticaret tarihine dair modern anlayışın oluşmasında belirleyici yaklaşımlar

51

......................

BiRiNCi BÖLÜM

ORTAÇAG DOGU AKDENİZ TiCARETİNİN KAVŞAK NOKTALARI VE MEMLUK SULTANLIGI

69

........................

13. yüzyılda Doğu Akdeniz'in genel durumu:

Ticarete yön veren siyasi gelişmeler

................................................. ...................

Mısır'da Memluk hakimiyetine kadar İslam devletlerinin Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ilişkileri

.............................................................

.70

87

Memluk ülkesinde ticaret merkezleri, şehirler ve limanlar Memluk ülkesinde tüccar grupları.

.........

102

......... . . . . . . . . . . . . . ......... . . . . . . . . . .. . ... . . . . . . . . . .... . ... . ..

110

. .

. . .

ltalyan şehir devletleri ve tüccarları .

. ...... . ...... ....... . . .... . .. . . . . .... . ... 111

.. . . . . . . . . . . . . . . . . . ... .

Bizanslı tüccarlar

.

.

... . . . .. ......... ....... ......

Memluk tüccarları ve Karimiler

..

..

.

.. . . .

.

.

..... . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . .... . . ... ........ ......... ............

.

.... . ....... . . . . . . .

.. .

.

.

.

.

. . . . . . . . . . . . . . . ... . . ...... . . .. . ... .... . . . . . . . . . . . .

Kilikya Ermeni Krallığı ve Bizans İmparatorluğu'ndan Memluk idaresindeki Mısır'a ticaret

.

. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . ...

Kilikya Ermeni Krallığı'nın ticari açıdan Memlukler için önemi Bizans lmparatorluğu'nun ticari açıdan Memlukler için önemi

118 1 21 1 29

.....

130

........

135

iKiNCi BÖLÜM

DOGU AKDENİZ'DE TİCARET-SİYASET İLİŞKİSİ...................... 141 Memlilklerin erken dönem diplomatik ilişkilerine genel bakış

. ..... . . ......... ....... ... ..... . . ..... . . . .... ..... . . . . . . . . . 142

. . . . . .. . .

Memlilklerin Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile diplomatik ilişkileri (1260-1291) Bizans imparatorluğu ile diplomatik ilişkiler

Kilikya Ermeni Krallığı ile diplomatik ilişkiler

Siyasetin bir parçası olarak ambargolar ve Doğu Akdeniz'de korsanlık faaliyetleri... Ambargolar süreci ve ticari yasaklamalar

.

. .

147

. . .

149

...... ... . ..... ... .....

. . . . . . .... . . . . . .......... . . . . . . . .... . . .. .....

. . . . . . ............ . . . .. . . . . . . . ..............

.

... . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . ........

.

. . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . . .. . ..... . . .. . . . .................

Doğu Akdeniz'de korsanlık faaliyetleri ve korsanlar . . .. .

170 171

... ........ ......

178

. . . .. . . . . . . . . . . . . . . ... . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ................... . . . . . . . .... . . . .... . ... . . . . ...................... . . . . ... ......

187

. . . ... ..

.

163

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MEMLÜKLERİN BİZANS İMPARATORLUGU VE KİLİKYA ERMENİ KRALLIGI İLE KARŞILIKLI TİCARETİ: DOGU AKDENİZ TÜCCARLARI ÜZERİNE BİR DEGERLENDİRME

(1260-1291)

Memluk-Bizans ticari ilişkileri ve tüccarlar.

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . .

Kilikya Ermeni Krallığı ile ticari ilişkiler ve tüccarlar Ticareti engelleyen faktörler ve engellerin aşılması . . . .. . . . . . . . .. .. .

. .

. . . .

.. . . . . . ......... . . .. . 188

.

.

....... ...... ..... . .

. . ..

203

. 218

...... ... . . . . . . . . . ..... ... .......... .. ... . . . ...... ... .. . . . . . . . . ...... ...

Belgelerde taşınan ürünlerin gizlenmesi ..

.

. .

... . . ....... . . . .......... 219

....... . . . . . ..... . . . . ........

Belgelerde sevkiyahn nereye yapıldığının gizlenmesi . .

..

.. . ..... . .......... . . . .....

Memlilklerin Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ticaretine dair farklı örnekler: Gemi enkazları ve sikkeler .. . . .. .. .............

. . ..... .

224

. ....................... . . . ...... 231

.......... . ........... ...

Olumsuzluklar ile mücadele: Memluk Sultanlığı'nın ticareti canlı tutmak için aldığı tedbir ve verdiği teşvikler

......... .............................. . . . .................... . . . . . . . . . . . .

233

SONUÇ

............... . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ......... . . . .. . . . . . .. . . . . . . . . . .......... . . . . . . . . ............. . .. . . . ............... . . . . . . ........

239

EK TABLO: Çalışmada Kullanılan, 1274-1289 Tarihlerini Kapsayan, Noter Belgelerinin Yer Aldığı Detaylı Liste ................................................... . . . . . .................... .... . . . . 243

KAYNAKÇA ................ . . ................. . . . .............. .................................. . . .... . ................. . . . . . . ............. 251 DlZlN ............... .......... ...... . . . . . . .............. . . . .......... . . . . . .. . . . . . ... . .... . . . . . ......... . . ............... ... . . . . . .. . .. . . ......... . . 269

KISALTMALAR

A.e.

Aynı eser

ANMED

Anadolu Akdenizi Arkeoloji Haberleri Bülteni

b.

Bin, ibn

bkz.

Bakınız

çev.

Çeviren

DİA

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

ed.

Editör

EI2

Encyclopaedia of Islam, Second Edition

EKEE

fatenıpiç KEv-tpou EmcrnıµovıKv Epeuvv

FdP

Federico di Piazzalunga

G.S.

Gemi sahibi

K.

Kaptan

M.D.

Memluk Dinarı

NDB

Neue Deutsche Biographie

No./no.

Belge numarası

PdB

Pietro di Bargone

ö.

Ölüm tarihi

t.y.

Basım tarihi yok

y.y.

Basım yeri yok

Thk.

Tahkik eden

TSA

Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi

TTK

Türk Tarih Kurumu

vd.

Ve diğerleri

Y.E.D.

Yeni Ermeni daremi/dirhemi -yeni tram 11

ÖNSÖZ

Doğu Akdeniz bölgesinin önemli güçlerinden biri olan Mem­ lük Sultanlığı'nın, 1 3 . yüzyılın ikinci yarısında bölgenin hem iktisadi hem de siyasi açıdan diğer güçleri; Bizans İmparatorlu­ ğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile diplomatik ve ticari ilişkileri­ nin incelendiği bu çalışma, bölgede gerçekleşen ticarete ve bu ticaret ile iştigal eden tüccarlara yeni bir pencere açılması zaru­ retinden ortaya çıkmıştır. Ortaçağ Akdenizi'nde sürdürülen ticaret, modern literatür­ de genel olarak taşınan ürünler üzerinden kendisine yer bul­ muş, bu ticarette faaliyet gösteren tüccarlardan Avrupalılar dı­ şında kalanlara gereken ilgi ve önem verilmemiştir. Yapılan ta­ nımlamalarda İtalyan şehir devletlerinin tüccarları ( Cenovalı, Venedikli, Pisalı, Amalfili vd. ) başı çekerken, Katalan ve Mont­ pellierli tüccarlar onları izlemiştir. Daha sonra Eliyahu Ashtor ve Shelomo D. Goitein'in literatürdeki çalışmaları ile bölgedeki Avrupalı hegemonyası bir nebze zayıflamış, ticari faaliyetlerde Avrupalıların yanına Yahudi tüccarlar da dahil edilmiştir. Ak­ deniz ticareti ve tüccarlarının çeşitliliği sonraki dönem araştır­ malarına da konu olmuş, başta Angeliki E. Laiou çalışmalarıyla 1 3 . yüzyıldan sonra Bizanslı tüccarların bölge ticaretinden bir anda kaybolmadığını, faaliyetlerinin devam ettiğini göstermiş13

tir. Akdeniz ve doğusunda tüccar grupları böyle şekillendirilir­ ken bölgede faaliyet gösteren tüccarlardan belki de en dikkat çekenleri, lslam devletlerinin tüccarlarıdır. Literatürde Mem­ lukler dönemi de dahil bu grubu oluşturan tüccarlardan, bir­ kaç istisna dışında, çok genel bir ifade ile Müslüman tüccarlar olarak bahsedildiği görülmektedir. Bununla birlikte bölgede 1 3 . yüzyılın ikinci yarısından itibaren hakim olan Memluk Sul­ tanlığı sadece bir topluma ya da dini inanca sahip bir toplulu­ ğa hükmetmemiş, otoritesi altında çeşitli inançlara mensup in­ sanlara da yaşama ve çalışma imkanı sunmuştur. Bu bağlamda düşünüldüğünde Müslüman tüccarlar olarak ifade edilen grup üzerine bir tartışma açılarak çalışmaya konu edilen dönemde Akdeniz ve özellikle de doğusunda ticaret gerçekleştiren tüc­ carlar ve faaliyetlerinin yeni bir yaklaşımla değerlendirilme­ si gerekmektedir. Burada bahsi geçen grubun içerisine Mem­ luk reayası gayrimüslimlerin yanı sıra bölgede Memluk Sultan­ lığı'nın sahip olduğu imtiyazlardan yararlanarak her türlü ya­ sak ve ambargoya rağmen Mısır limanları ile faaliyetlerini de­ vam ettirenler de dahil edilmelidir. Bu yeni tanımlamanın ise tek bir kaynak üzerinden yapılması mümkün değildir. Bu du­ rum ise lslam kaynaklarının yanı sıra çalışmaya konu olan dö­ neme ait, Memluk Sultanlığı ile ilişkiler hakkında bilgiler su­ nan Latin, Bizans, Ermeni ve Süryani kaynaklarını da kullan­ mayı gerektirmiştir. Böylece ticaretin devletlerarası ilişkilerde­ ki rolü ile tüccarların kullandıkları devlet imtiyazları üzerin­ den yeni bir tanımlamaya gidilerek Memluk tüccarlan ifadesi bu çalışmayla ortaya konulmuştur. Lisans döneminden itibaren Akdeniz ve özellikle doğusun­ da gerçekleşen ticaret her daim çalışmalarımın merkezinde ol­ du. Özellikle yüksek lisans döneminde bölgeye ve ticarete da­ ir okuduklarım kendimi tahmin ettiğimden daha karmaşık ve kapsamlı bir bölge tarihiyle ilişkilendirmemi sağladı. Ticari iliş­ kiler bağlamında köle ticaretini konu alan araştırmalarım ise il­ gimi daha sonra Doğu Akdeniz'de kölemen bir devlet olarak şe­ killenecek Memluk Sultanlığı'nın bölgedeki ticari faaliyetlerine yönlendirdi. Doktora eğitimim sırasında istifade ettiğim hoca14

lanın ise özellikle bölgedeki ilişkiler bağlamında çalışmalar ya­ pılmasına olan ihtiyacı görmemi sağladı. Bu durum ise araştır­ mamın merkezine İslam-Bizans ilişkileri bağlamında Memluk­ lerin Bizans İmparatorluğu ile diplomatik ve ticari ilişkilerini yerleştirmeme vesile oldu . Ancak ticari ilişkilerin çokyönlü ve merkezli gelişmesinin yanı sıra tedariki sağlanarak ticareti ya­ pılan ürünlerin çeşitliliği, bölgenin doğusunda ticari faaliyetle­ re sağladığı imkanlar ile ön plana çıkan Kilikya Ermeni Krallı­ ğı'nı da konuya dahil etmemi zaruri kıldı. Memluklerin Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile yürüttü­ ğü ticari ilişkiler ile ticari faaliyetlerin devamlılığını merkezi­ ne alan diplomatik girişimler üzerinden Doğu Akdeniz ticareti ve tüccarlarını değerlendirme amacını taşıyan elinizdeki kitap, 2020 yılında İstanbul Üniversitesi Ortaçağ Tarihi Anabilim Da­ lı'nda tamamlanan "Memluk Sultanlığı'nın Bizans İmparator­ luğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile Diplomatik ve Ticari tlişki­ leri: Doğu Akdeniz Ticareti ve Tüccarlarına Yeni Bir Yaklaşım ( 1 260- 1 29 1 ) " başlıklı doktora tezine dayanmaktadır. Oldukça verimli geçen yayıma hazırlık sürecinde tez tekrar gözden ge­ çirilerek gerekli görülen tashihler gerçekleştirildi. Aynca ba­ zı bölümlerde konunun arka planının okuyucu tarafından da­ ha iyi kavranabilmesi adına açıklama içeren eklemeler yapıldı. Bazı alt başlıklarda ise bir tez için zaruri ancak bir yayın açısın­ dan aynı gerekliliği taşımayan kısımlar kaldırıldı. Bazı bölüm­ lerin ise daha genel başlıklar altında toplanmasına gayret edil­ di. Böylece giriş ve sonuç kısımlarının dışında üç ana bölüm­ den oluşan bu kitap ortaya çıktı. Kitabın Giriş kısmında, Ortaçağ'da Anadolu ile Doğu Akde­ niz'in genel siyasi durumu ile Akdeniz ticaretinin bölgeye etki­ si anlatıldıktan sonra çalışmanın sınırlan çizilmiş, hangi boşlu­ ğun doldurulacağı, kapsam ve amaçlan anlatılmıştır. Daha son­ ra araştırmada kullanılan döneme ait birincil kaynaklar ve mü­ ellifleri hakkında bilgiler sunulmuştur. Bu bağlamda İslam, La­ tin, Bizans, Ermeni ve Süryani kaynaklarına yer verilmiş, ardın­ dan sırasıyla hangi ölçüde ve ne şekilde istifade edildiğinden bahsedilmiştir. Konuya dair araştırma eserleri ile bu alanda ya15

pılan çalışmalar incelendikten sonra da bunlann literatüre kat­ kılan veya eksik kalan yanları tartışmaya açılmıştır. Araştırma­ da istifade edilen yöntemden de yine bu kısımda bahsedilerek kaynaklar ve modem literatüre çiair eserler ilgili kuram üzerin­ den değerlendirilmiştir. Çalışmanın Birinci Bölüm'ü , kavramsal bir tartışma oluştur­ mayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda Doğu Akdeniz olarak ta­ nımlanan coğrafyanın sınırları çizilerek 1 3 . yüzyılda bölgede ticarete dair gelişmeler anlatılmıştır. Ayrıca çalışmayı kapsa­ yan döneme kadar lslam devletlerinin Bizans ve Kilikya Erme­ ni Krallığı ile ilişkilerinden bahsedilerek okuyucu için konu­ nun bir arka planı oluşturulmaya çalışılmıştır. Memluk Sultan­ lığı'nın da değerlendirildiği bölümde özellikle devletin ticaret merkezleri ve topraklannda ticari faaliyet gösteren tüccar grup­ tan tanıtılarak bölgedeki hareketlilik ele alınmıştır. İkinci Bölüm'de ise araştırmanın bir ayağını oluşturan diplo­ matik ilişkilere odaklanılmaktadır. Memluk, Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı'nın ticari faaliyetlerinin anlaşılması adına, ba­ zen aralarındaki siyasi mücadelenin, bazen de bölgesel gerek­ lilik ve çıkarlarının etkisiyle imzaladıkları antlaşmalar burada incelenmiştir. Antlaşma metinlerinde yer alan ticari faaliyetle­ re ayn bir pencere açılarak, ticaret ve tüccarlann önemi vurgu­ lanmıştır. Bu bölüme ayrıca siyasetin bir parçası olarak ticare­ te olumsuz etkileri bulunan ambargolar ile korsanlık faaliyetle­ ri de dahil edilmiştir. Çalışmanın Üçüncü Bölümü'nde ise Memluklerin Bizans ve Ermeni Krallığı ile ilişkileri üzerinden Doğu Akdeniz ticaretinde rol alan tüccarlar ve faaliyetleri hakkında bilgi verilmesi hedef­ lenmiş, bu bağlamda her iki devletin de Memlukler ile ticari iliş­ kilerine ayn ayn yer verilmiştir. Daha sonra ticareti engelleyen faktörler belirtilerek dönemin tüccarlannın bu engelleri ve am­ bargolan aşmak için yürüttüğü faaliyetler anlatılmıştır. Ticaretin yazılı kaynaklannın yanı sıra diğer somut kaynaklan olan sikke­ ler ve gemi enkazlan da bu bölümde incelenerek mezkur devlet­ ler arasındaki ticari faaliyetlerin devamlılığı irdelenmiş, bu tica­ ri faaliyetlerde yeri olan Memluk tüccarlanna dikkat çekilmiştir. 16

Kitapta konuların görsellerle zenginleştirilmesi ve anlatılan ticaretin takibinin sağlanabilmesi adına ticaret rotaları ile bölge devletlerine dair dört harita, bazı şehir gravürleri ile ticari faali­ yetlerde adı geçen sikkelere dair görseller kullanılmıştır. Ayrı­ ca istifade edilen noter belgeleri ve içerikleri çalışmanın sonu­ na bir tablo halinde eklenmiştir. Araştırma ve değerlendirme­ lerde miladi takvim esas alınmakla birlikte, zorunlu durumlar­ da hicri tarihler miladi ile kullanılmıştır. Bu çalışmanın hazırlanması ve tamamlanması sürecinde bir­ çok kişi ve kurumun yardımını, teşvikini , maddi ve manevi desteğini gördüm. Onlara bu değerli yardımları ve yol göste­ ren tavsiyeleri için ayrı ayrı şükran ve minnetlerimi sunmak is­ tiyorum. Bu konuyu çalışmaya karar verdiğimde muhtemelen o za­ manlar nasıl zorlu bir sürece girdiğimin farkında değildim. An­ cak arkamda durarak ileri görüşlülükleri ile beni her aşama­ da destekleyen, umutsuzluğa düştüğüm zamanlarda cesaret­ lendiren ve verdikleri tavsiyeler ile bu çalışmanın içeriğinin oluşmasına katkı sağlayan başta değerli danışmanım Ebru Al­ tan'a, kıymetli hocalarım Özlem Çaykent, Casim Avcı ve Mu­ rat Öztürk'e, yayım öncesi son okumayı yapan sevgili dostum Ömer Fatih Parlak'a sonsuz şükranlarımı sunarım. Araştırma­ larım süresince sorularımı usanmadan cevaplayan, bazı birincil kaynaklara ulaşmamda kalpleri kadar büyük imkanlarım hiz­ metime sunan Luca Zavagno, Nicholas Coureas, Michael J.K. Walsh, Kaan Üçsu , merhum Mohamed Tahar Mansouri ile çe­ şitli kaynaklar ve kavramlar hakkında görüşlerine başvurdu­ ğum Koray Durak'a teşekkür ederim. Kitapta kullandığım ha­ ritaları hazırlamak için özenle gayret sarf eden Salih Akın ve S. Onur Geyik'e ayrıca müteşekkirim. İstanbul Üniversitesi Latin Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde derslerine misafir öğrenci olarak girmeme imkan tanıyan, içinden çıkamadığım bazı Latince bel­ gelerde zaman zaman bilgisine başvurduğum kıymetli hocam Ekin Öyken'e ayrıca minnettarım. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nde göreve başladı­ ğım 20 1 5 yılından itibaren kendilerinden akademik çalışma ve 17

disiplin anlamında çok şey öğrenme fırsatı yakaladığım kıy­ metli hocalarım Zekeriya Kurşun, Fahameddin Başar ve Hasip Saygılı'ya, ilgi ve teşviklerini gördüğüm Tarih Bölümü hocala­ rına, aynı odayı paylaşmamız hasebiyle beni dinleme sabrını gösteren, çalışmanın içeriği ile ilgili değerlendirmelerini zaman zaman paylaşan sevgili arkadaşım Ömer Faruk Köse'ye; klasik metinlere dair sorularımı yanıtlayan Sami Arslan'a, yine çalış­ mamın serüvenini dinleme sabrım göstererek desteklerini esir­ gemeyen sevgili arkadaşlarım Ahmet Göksu , İbrahim Gökşin Başer ve Erol Fırtın'a müteşekkirim. Üniversitemiz Tarih Bö­ lümü öğrencilerinden, birtakım Almanca araştırma eserlerinin ilgili bölümlerini benim için tercüme etme zahmetini gösteren Halime lleri'ye aynca teşekkür ederim. Bu çalışmanın hazırlanması süresince kullandığım kaynak­ ların temininin yam sıra sunduğu uygun araştırma ortamı ve maddi desteklerle yanımda olan kişi ve kurumlan da anmak is­ tiyorum. Bu bağlamda Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırma­ ları Merkezi'ne (lSAM) ; başta Başkan Yardımcısı Tuncay Baş­ oğlu olmak üzere idareci ve çalışanlarına, Araştırmacı Yetiştir­ me Projesi'nde (AYP) bursiyer olarak yer aldığım süre zarfın­ da şahsıma tanınan imkanlar için minnetlerimi sunarım. Aynca doktora eğitimimin belirli bir süresinde verdiği burs ile deste­ ğini sağlayan Türkiye Milli Kültür Vakfı (TMKV) ailesine, aynı şekilde farklı bir zaman diliminde desteğini esirgemeyen Türk Petrol Vakfı ve çalışanlarına da teşekkür ederim. Ürdün'deki dil eğitimim sırasında tanıştığım, Memluklere dair elindeki kişisel arşivini benimle paylaşma lütfunu gösteren değerli hocam Amer Melhem'e, dil eğitimi ve kurs olanakların­ dan fazlası ile istifade etmeme imkan tanıyan Qasid Dil Ens­ titüsü'ne , hocalarına ve tüm çalışanlarına , Ürdün Üniversite­ si Kütüphanesi'ne ve çalışanlarına, Ürdün'de kaldığım süre bo­ yunca desteklerini gördüğüm sevgili arkadaşlarım Zeyd Taban, Abdullah Çakır, Mehmet Akif Karaöz, Habibullah Çınar ve Sa­ dık Seymen'e teşekkür ederim. Ayrıca çeşitli vesileler ile ltal­ ya'da bulunduğum dönemlerde bu çalışma için kataloglarından ve kaynaklarından istifade ettiğim, güler yüzlü ve yardımsever 18

çalışanlarını her daim hatırlayacağım, Marciana Ulusal Kütüp­ hanesi'ne (Biblioteca Nazionale Marciana) , Ca'Foscari Üniver­ sitesi Kütüphanesi'ne (BAUM-BEC) ve Padua Üniversitesi Kü­ tüphanesi'ne müteşekkirim. Her daim ihtiyacım olan kitapların ivedilikle tedarikini sağlayarak bu çalışmaya önemli katkı sağ­ layan, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Kütüphanesi'ne ve özverili çalışanlarına da aynca teşekkür etmeyi bir borç bi­ lirim. İçerikte sunduğum sikke görselleri için koleksiyonlarını kullanmama izin veren Kopenhag'daki The David Collection'a ve Ancientarrneniancoins.corn sitesine ayrıca müteşekkirim. Eğitim hayatımın her aşamasında yanımda olan, aldığım ka­ rarlarda beni her zaman destekleyen sevgili annem Nilgül Te­ rnür'e; evde, seyahatte, alışverişte, hatta fakülteye ziyaretime geldiği zaman dilimlerinde dahi bu çalışmanın hemen hemen bütün sürecini dinleme sabrını gösteren , zaman zaman Fran­ sızcadan tercümeler yapmak suretiyle çeşitli kaynakları kul­ lanmamda desteğine başvurduğum, kendisini hayatımın oldu­ ğu kadar bu çalışmanın da ortağı olarak adlandırdığım kıymet­ li eşim Nada Ezz'e; lisansüstü eğitim hayatımın her dönemin­ de aile sıcaklığını hissettiren biricik kardeşim Elif Oğuzkan ve eşi Sezgin Oğuzkan'a teşekkür ederim. Ayrıca varlıklarını her daim hissettiğim hocam Gülseren Turgut'a, Kıbns'tan özlem­ le andığım ablam Ayşe Ernren Aygün, Meryem Yorgancıoğ­ lu ile değerli büyüğüm Cemal Uluçay'a, kardeşlerim Hayri Te­ mür, Alparslan Öztürk ve Cemal Aydın'a sonsuz teşekkürleri­ mi sunanın. Son olarak, bu çalışmanın kitap olarak basımını sağlayan lle­ tişim Yayınları'na, yayın sürecinde içeriğe dair fikir ve öneri­ lerini paylaşan sayın Kerem Ünüvar'a aynca teşekkür ederim. AHMET USTA lstanbul,

2021

19

GİRİŞ

Ortaçağ' da Akdeniz ve doğusu , bölge devletleri için rekabet ve mücadelenin merkezi olmayı sürdürmektedir. Doğu Akde­ niz'de Bizans lmparatorluğu'nun hakimiyeti İslam'ın yükselişiy­ le farklı bir çehreye bürünmüş, art arda kurulan İslam devletle­ ri Bizans ile siyasi ve askeri mücadelenin yanı sıra ticari ve kül­ türel alışverişte de bulunmuştur. 1 1 . yüzyılda Anadolu'da Sel­ çuklular karşısında alınan mağlubiyetler Bizans'ı önemli top­ rak kaybına sokarak Batı Anadolu'nun bir kısmı ile Balkanlar'da sınırlı bir devlet haline getirmiştir. Bu mücadeleden kazanç­ lı çıkan Selçuklular ise Anadolu'da elde ettiği zaferlerin ardın­ dan Biladüşşam bölgesine yönelerek Suriye ile Filistin bölgesini de topraklarına katmış, böylece idare alanını daha da genişlet­ miştir. Ancak Selçuklu Sultanı Melikşah'ın ( 1072-1092) vefatı­ nın ardından yaşanan iç mücadeleler ve iktidar boşluğu Bizans'ı Anadolu'da kaybedilen topraklan geri alma girişimine sokacak, bu amaçla Papalık ile iletişime geçecek olan İmparator Aleksios Komnenos ( 1 08 1 - 1 1 18) bölgenin kaderine etki edecek yeni bir olgunun, Haçlı Seferleri'nin başlamasına sebep olacaktır. 1 Christopher Tyerman, God's War: A New History of the Crusades, England, Penguin Books, 2007, s. 1 2 ; Işın Demirkent, "Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri", Haçlı Seferleri Tarihi: Makaleler - Bildiriler - inceleme­ ler, lstanbul, Dünya Yayıncılık, 2012, s. 4-6. 21

1 1 . yüzyılın sonunda Avrupa'da dini ve siyasi motivasyonlar sonucunda toplumsal askeri bir harekat olarak başlayan Haç­ lı Seferleri, Doğu Akdeniz ve Anadolu'da Antakya Prinkeps­ liği, Urfa Haçlı Kontluğu , Trablus Haçlı Kontluğu ile Kudüs Krallığı'nın kuruluşuna imkan tanıyacaktır. Haçlıların bölgeye yerleşmesinden bir süre sonra Anadolu'nun güneyinde, Kilik­ ya'da bir araya gelen Ermeni toplulukları, 1 1 85 tarihinden iti­ baren Rupen Hanedanlığı'nın altında birleşerek Bizans ile Sel­ çuklular'a karşı mücadele başlatmıştır. Daha sonra Latinlerden alınan destek ile Sis şehri (Kozan) devlet merkezi olacak şekil­ de Kilikya Ermeni Krallığı tesis edilmiştir. 1 3 . yüzyıl, Anadolu tarihi açısından önemli bir dönüm noktasıdır. 1 204 tarihinde gerçekleştirilen iV. Haçlı Seferi ile Bizans'a büyük bir darbe in­ dirilmiş, Haçlıların Marmara ve Ege'de çeşitli krallıklar kurarak imparatorluğun Anadolu'daki topraklarının bir kısmında yer­ leşmesi sağlanmıştır. Bizans başkentinin taşınması da dahil ol­ dukça kötü sonuçlar doğuran bu durum, 1261 yılına kadar de­ vam etmiştir. Bu tarihte Latinlere karşı yürütülen askeri müca­ deleyi kazanan Bizans, İstanbul ve çevresini geri almıştır. Böy­ lece aynı yüzyılın ikinci yarısında Bizans İmparatorluğu tekrar Batı Anadolu ve Balkanlar'da güçlü bir devlet olarak varlık gös­ termeye başlamıştır. 2 Bu dönemin bir diğer hareketliliği 1243 yılında Anadolu Sel­ çuklu Devleti açısından yaşanmaktadır. Bölgeye akınlar dü­ zenleyen Moğollar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya yönelerek Selçuklular'la karşı karşıya gelmiş , Kösedağ galibiyetiyle Sel­ çuklular'ı kendine tabi kılmıştır. 3 Böylece siyasi açıdan daha da çeşitlenen Doğu Akdeniz Bölgesi ve Anadolu'da 1 3 . yüzyı­ lın ikinci yarısına gelindiğinde Bizans İmparatorluğu , Anadolu Selçukluları, Moğollar, Kilikya Ermeni Krallığı, Haçlı Devletle2

3

22

Kilikya Ermeni Krallığı'nın kuruluşu ile Bizans lmparatorluğu'nun 13. yüz­ yılda geçirdiği siyasi dönüşüme, bölgenin diğer güçleriyle yürüttükleri siyasi, diplomatik ve ekonomik ilişkilere daha detaylı olarak çalışmanın Birinci Bö­ lümü'ndeki Doğu Akdeniz'in genel durumu bahsinde değinilmiştir. Reuven Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks: The Mamluk - Ilkhanid War, 1260- 1 281 , Cambridge, Cambridge University Press, 1996, s. 9; Faruk Sümer, "Kösedağ Savaşı", DlA, cilt XXVI, 2002, s. 272-273.

ri, Eyyı1biler ve ardından yönetimi ele alacak Memlukler görü­ lecektir. Tabii ki aynı coğrafyada böylesine farklı güçlerin yer alması kendi aralarında mücadelenin yanı sıra ortak düşmana karşı zaman zaman çeşitli ittifakları da zorunlu kılacak, yürü­ tülen diplomatik ilişkilerle ticari faaliyetlerin önünün açılma­ sı sağlanacaktır. Akdeniz'in doğusunda bahsi geçen devletler arasında yaşa­ nan mücadele ve savaşlar kadar bu dönemde yürütülen tica­ ri ilişkiler de dikkat çekicidir. Haçlı Seferleri'yle Doğu Akde­ niz'de varlıklarını daha da artıran Amalfi, Pisa, Venedik ve Ce­ nova başta olmak üzere İtalyan şehir devletleri, Ege Adaları'na, hatta Karadeniz'in önemli liman şehirlerine kadar geniş bir alanda ticaret yapma fırsatına sahip olmuştur. Bölgenin ham­ madde ve pazar imkanlarından yararlanmak maksadıyla önem­ li adımlar atan bu devletler, Anadolu'da Bizans İmparatorluğu , Moğollar, Anadolu Selçuklu Devleti ve Kilikya Ermeni Krallı­ ğı, Biladüşşam bölgesinde ise Haçlı devletleri ve Memluk Sul­ tanlığı ile antlaşmalar yaparak imtiyazlar elde etmiş, böylece ti­ cari hacimlerini daha da artırmışlardır.4 Geç Ortaçağ'da ticare­ tin önemli meşgale haline gelişi ve yüksek gelir sunması Avru­ pa'dan diğer tüccar grupları ile devletlerini Doğu Akdeniz tica­ retine yönlendirmiştir. Böylece zamanla Avignonlu , Aragonlu , Kastilyalı, Montpellierli, Narbonneli ve Marsilyalı tüccarlar da bölgede görülmüştür. Doğu Akdeniz ve Anadolu'da İslam dev­ letlerinin yanı sıra Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile de tica­ ri ilişkiler geliştiren bu devletler, zamanla bu topraklarda kon­ süller açmış, tüccarlarının mallarını depolayacakları ambarla­ rın yanı sıra konaklayabilecekleri mekanlara da sahip olmuş­ lardır. 5 Avrupalılar dışında Doğu Akdeniz'de ticari faaliyet yü4

5

Davidjacoby, "Byzantine Trade with Egypt from the Mid-Tenth Century to the Fourth Crusade" , Commercial Exchange Across the Mediterranean: Byzanıium, ıhe Crusader Levanı, Egypı and Italy, 1, Büyük Britanya, Ashgate, 2005, s. 4 7-6 1 . David jacoby, "The Supply of War Materials to Egypt in the Crusader Peri­ od" , Commercial Exchange Across the Mediterranean: Byzantium, the Crusader Levanı, Egypt and Italy, il, Ashgate, 2005, s. ll8; Olivia R. Constable, Housing the Stranger in the Mediterranean World: Lodging Trade, and Travel, in laıe An­ tiquity and the Middle Ages, Cambridge, Cambridge University Press, 2003, s. 1 1 2, 1 25, 1 50, 210, 270. 23

rüten diğer güçler ise bölge devletlerinin tüccarlarıdır. Bizans­ lıların, Ermenilerin ve Memluk tüccarlarının aralarında bulun­ duğu bu grupları karşılıklı diplomatik ilişkiler ve sağlanan ko­ laylıklarla Anadolu ve Kuzey Afrika'dan gerçekleştirilen tica­ rette görmek mümkündür. Bu tüccarlar da Avrupalıların sahip olduklarına benzer ticari imtiyazlara ve imkanlara sahip olarak ticari faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.6 Geç Ortaçağ'da Akdeniz ticaretini iki açıdan değerlendirmek mümkündür. Bunlardan ilki Doğu Akdeniz limanlarından Av­ rupa şehirlerine karşılıklı gerçekleştirilen ticarettir. Bu ticaret­ te, aralarında birtakım şifalı bitkilerin, boya maddelerinin, ta­ rım ürünlerinin ve çeşitli baharatların da yer aldığı doğunun emtiaları Avrupa limanlarına taşınırken Avrupa'dan da ku­ maş, hayvan derisi, kürk, demir, bakır, yağ ve sabun gibi ürün­ ler doğu pazarlarına, Anadolu ve Mısır limanlarına getirilmek­ tedir. İkincisi ise Doğu Akdeniz coğrafyasının kendi içinde yü­ rüttüğü bölgesel ticarettir. Burada özellikle Karadeniz ve Ana­ dolu'dan Biladdüşşam sahilleri ile Mısır limanlarına gerçek­ leştirilen karşılıklı ticaret ön plana çıkmaktadır. Doğu Akde­ niz'de gerçekleşen ticarette Anadolu ve Mısır coğrafyası önem­ li bir yere sahiptir. Coğrafi yakınlıklarının yam sıra özellik­ le 13. yüzyılın ikinci yansından itibaren Memlukler açısından stratejik önemi olan köle, kereste ve demirin Bizans ve Kilik­ ya Ermeni Krallığı topraklarından Memluk otoritesindeki Mı­ sır limanlarına, doğrudan veya dolaylı olarak taşınabilmesi bu­ rada önemlidir. 7 Bu önem, Memluklerin bölgede bu devletler­ le ticareti geliştirmek adına çeşitli girişimlerde bulunmasına et­ ki etmektedir. Elinizdeki bu kitapta Akdeniz'in doğusunda, Mısır merkez­ li kurulan Memluk Sultanlığı'mn, bölgede Bizans İmparatorlu­ ğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile denizaşırı ticareti ve bu tica6

7

24

Çalışmanın Birinci Bölümü'nde bu tüccar gruplanndan detaylı bahsedilmiş, sahip olduklan imkanlar, kullandıkları imtiyazlar ve taşıdıklan ürünler anla­ tılmıştır. Akdeniz ve doğusunda karşılıklı taşınan ürünler ile ticaret rotalan hakkında daha detaylı bilgiye Birinci Bölüm' de, MemlOk ülkesindeki tüccar grupları an­ latılırken yer verilmiştir.

reti devam ettirmek için giriştiği diplomatik ilişkileri incelene­ cektir. Bu bağlamda bahsi geçen devletler arasında ticari faali­ yetler yürüten tüccarlar irdelenecektir. Bunların kimler olduğu kaynaklardan okunarak, günümüz literatüründe oluşturulan tanımlamanın dışında nasıl tanımlanmaları gerektiği , kullan­ dıkları imtiyazlar üzerinden yeniden değerlendirilecektir. Ay­ rıca bu tüccarların çeşitli yasaklamalara rağmen ticari faaliyet­ lerini sürdürmek için aldıkları önlemler ve geliştirdikleri yol­ lar anlatılacaktır. Doğu Akdeniz ticaretinde Memluklerle karşılıklı ticaretin yanı sıra, yürüttüğü devletlerarası ilişkilerle kontrolü altında­ ki boğazlardan sultanlığın ihtiyacı olan ürünler ile tüccarların geçişine izin vermesi Bizans lmparatorluğu'nu , çalışmanın bir tarafına koymaktadır. Bölgenin önemli ticaret merkezlerinden biri olan Ayas Limanı'na sahip Kilikya Ermeni Krallığı ise özel­ likle yasaklı ürünlerin Memluk limanlarına taşınmasında oyna­ dığı rol sebebiyle konunun diğer tarafını oluşturmaktadır. Bahsi geçen bu devletlerle Memluk Sultanlığı arasında cere­ yan eden ticari faaliyetlerin tamamının incelenmesi bu araştır­ manın sınırlarını aşacağı için hem tematik hem de dönemsel bir daraltma yapılması uygun görülmüştür. Bu bağlamda tüc­ carlar, faaliyetleri ve ticaret yöntemlerinin takip edilmesi için çeşitli örnekler sunan, Avrupalı devletler ve Papalık tarafından Memluklere satışı yasaklanan köle, kereste ve demir ticareti­ nin çalışmanın merkezine alınması tercih edilmiştir. Araştır­ manın dönem sınırlandırmasında ise yaşanan siyasi mücadele­ lerin ticaret ile ilişkisinin dikkate alınması öncelenmiştir. Böy­ lece bölgede Memluk, Bizans, Ermeni Krallığı, Haçlı devletleri ve Moğollar için sınırların ve idarecilerin değişerek Doğu Ak­ deniz'in yeniden şekillendiği 1 260- 129 1 tarih aralığının ince­ lenmesi kararlaştırılmıştır. Yukarıda bahsedildiği üzere ticari ve diplomatik ilişkiler bağ­ lamında Bizans ve Ermeni Krallığı'nın çalışmaya dahil edilme­ sinde Memluk idaresindeki Mısır limanlarına bahsi geçen ürün­ lerin tedarikindeki katkıları etkili olmuştur. Ayrıca gerek doğ­ rudan bu devletlerin limanlarında tutulan kayıtlar, gerekse tica25

retin güvence altına alınması adına Memluklerin bu devletler ile yürüttüğü diplomatik girişimlere dair belgeler, ticaretin izlen­ mesine imkan tanımakta, hazırlanacak bir çalışma için gerekli kaynak çeşitliliğini ve zenginliğini sunmaktadır. Bu kaynaklar, ticareti yapılan ürünler ve miktarlarının yanı sıra bu faaliyetle­ ri gerçekleştiren tüccarlar hakkında da bilgi sahibi olunması­ na imkan tanımaktadır. Bu minvalde değerlendirildiğinde, Do­ ğu Akdeniz'de ltalyan şehir devletlerine mensup tüccarların dı­ şında kalan grupların daha anlaşılır ve açık şekilde ele alınması adına, Memluk ülkesinde faaliyet gösteren, ancak özellikle gü­ nümüz tarihçilerinin Müslüman tüccarlar olarak genel bir ifade ile ele aldığı gruba açıklık getirilmesi gerekliliği bu çalışma ile tartışmaya açılacaktır. Böylece araştırılan döneme ait mevcut ti­ cari belgeler, devletlerarası antlaşma metinleri ile Papalık çağrı­ ları farklı bir okuma ile birlikte değerlendirilecektir. Dönemin kaynaklarında kullanılan ifadeler öznel bir kimlik oluşturulma­ sı gayreti ile daha kapsayıcı bir terimle, Memluk tüccarlan üze­ rinden yeniden düşünülerek bu çalışmada ele alınacaktır. Ay­ nca ticari faaliyetlerde imtiyazlar ve kişisel çıkarların kimlikler üzerindeki etkisi gösterilecek, Doğu Akdeniz ticaretinin çeşitli­ liği örnekleri ile ortaya konulacaktır. Bu örneklendirmeye bahsi geçen dönemde Bizans ve Ermeni Krallığı'nın tüccarları da da­ hil edilecektir. Bütün bunların yanında 13. yüzyılın ikinci yan­ sında yeni kurulmuş bir devlet olan Memluk Sultanlığı'nın Do­ ğu Akdeniz ticaretine olan etkileri, bu ticarette var olma çabala­ n ile bu bölgeden ihtiyaçların karşılanmasının önündeki engel­ lerin kaldırılması adına bölgede faaliyet gösteren tüccarların at­ tığı adımlar ve aldığı önlemler bu çalışma ile görülebilecektir.

Kullanılan kaynaklar lslam kaynakları

Çalışmada kullanılan lslam kaynaklan arasında, yaratılıştan müelliflerin eserlerini tamamladığı zaman dilimine kadar gelişen olaylan kronolojik sıra gözeterek anlatan umumi tarihler, sadece 26

belirli bir hükümdarın dönemini veya bir devletin tarihini anlat­ mak üzere hazırlanan kronikler, biyografi eserleri ve şehir tarih­ leri yer almaktadır. Özellikle Memluk sultanları Baybars ( 1 2601 277) ve Kalavün'un ( 1 279-1290) biyografilerinin yanı sıra dö­ nemlerinde gelişen olaylan anlatan bu eserler, devletin siyasi ta­ rihi, askeri harekatları, diplomatik girişimleri, elçi kabullerinin yanı sıra genel ticari faaliyetleri ve tüccarları hakkında naklettik­ leri bilgilerle araştırmaya büyük fayda sağlamıştır. Aşağıda müel­ liflerinin vefat tarihleri dikkate alınarak oluşturulan sıraya göre çalışmada kullanılan lslam kaynaklarına yer verilmiştir. tık kaynak lzzeddin lbn Şeddad'ın (ö. 684/1 285) Tarihu'l­ Meliki'z-Zahir başlığıyla kaleme aldığı eseridir. Sultan Baybars dönemini ele almaktadır. Sultanın saltanatı sırasında gerçekle­ şen askeri harekatlar, siyasi ve içtimai konuların yanında bölge devletleri ile yürüttüğü mücadelelere de eserde yer verilmek­ tedir. Eserin yalnızca ikinci cildi günümüze ulaşmıştır. Çalış­ mada M. Şerefettin Yaltkaya tarafından yapılan tercümesi kul­ lanılmıştır. 8 lbn Abdüzzahir'in ( ö . 692/1 293) er-Ravzü'z-zahir fi sire­ ti'l-Meliki'z-Zahir ve Teşrifü'l-eyyam ve'l-'usür fi sireti'l-Meli­ ki'l-Mansür başlıklı eserleri ise araştırmada kullanılan kaynak­ lar arasında oluşturuldukları dönem ve müellifinin sarayda­ ki görevleri sebebiyle ön plana çıkmaktadır. Sultan Baybars ve Kalavün döneminde sarayda üstlendiği Sahibu Divani'l-lnşa ve sonrasında Katibü's-Sır'lık görevleri lbn Abdüzzahir'in devlet­ lerarası birçok resmi yazışmada etkin rol almasını, böylece ev­ rakları bizzat kendisinin kaydetmesini sağlamıştır. Dahası bu görevler sayesinde diğer devletlerden gelen mektuplara da ra­ hatlıkla ulaşabilmiştir. Bu iki eser, devletin erken dönemde­ ki önemli olaylarını anlatan kaynaklar olmalarının ötesinde devletlerarası ilişkiler bağlamında; özellikle diplomatik süreç­ ler, elçi ziyaretleri, yapılan antlaşmalar hakkında detaylı bilgi8

lbn Şedda.d, Baypars Tarihi: Al-Melik-Al-Zahir (Baypars) Hakkındaki Tarihin ikinci Cildi, çev. M. Şerefüddin Yaltkaya, Ankara, TTK, 2000. Müellif ve ese­ ri hakkında bkz. Casirn Avcı, "lbn Şedda.d, lzzeddin" , DlA, cilt XX, 1999, s. 374-375. 27

ler vermektedir. Ayrıca müellifin zaman zaman Memluklerin bölge devletleri ile gerçekleştirdiği antlaşmaların tam metinle­ rini de eserlerine aldığı görülmektedir. Böylece Bizans ve Ki­ likya Ermeni Krallığı ile yürütülen diplomatik süreç ve yapılan antlaşmalar hakkında bilgilere ulaşılmaktadır. Araştırmada er­ Ravzü'z-zahir fi sireti'l-Meliki'z-Zahir'in Abdülaziz el-Huveytır tarafından tenkitli neşri yapılan nüshasının yam sıra Fatima Sa­ deque'nin neşrettiği, British Museum'da bulunan eksik nüsha­ sı karşılaştırmalı olarak kullanılmıştır. Teşrifü'l-eyyam başlık­ lı eser için ise Murad Kamil'in tahkikini yaptığı nüsha dikkate alınmıştır. Murad Kamil, Sultan Kalaviln dönemine ait eksikle­ ri lbnü'l-Furat'ın tarihinden yararlanarak esere dahil etmiştir.9 lbnü'l-Fuvati (ö. 723/1323) ise el-Havadisü'l-cami 'a ve't-teca­ ribü'n-nafi 'a fi'l-mi 'eti's-sabi 'a adlı eserinde Baybars dönemin­ de gelişen siyasi ve diplomatik ilişkileri anlatmaktadır. Eserden özellikle Kilikya Ermeni Krallığı ile mücadele ve sonrasında ya­ şanan devletlerarası ilişkiler bağlamında yararlanılmıştır. Bir diğer lslam kaynağı, Baybars el-Mansüri'nin (ö. 725/1325) Zübdetü'l-fikre fi tarihi'l-hicre başlıklı eseridir. Yıllara göre dü­ zenlenmiş bir umumi tarih olmasına rağmen günümüze birçok cildi ulaşmamıştır. Eser özellikle Baybars ve Kalaviln dönemle­ rinde müellifin şahsi gözlemlerine dayanan olayların anlatımı ile zenginlik kazanmakta, çalışmaya konu olan zaman dilimin­ deki siyasi ve diplomatik hayat hakkında bilgiler sunmakta­ dır. Müellifin et-Tuhfetü'l-mülükiyye fi'd-devleti't-Türkiyye isim­ li eseri ise 647-71 1/1 249- 13 1 1 tarihlerini kapsayan bir Memluk Sultanlığı tarihidir. Müellifin Sultan Kalaviln'a ithaf ettiği eser­ de şahıslardan öte olayların merkeze alındığı görülmektedir. 1 0 9

10

28

lbn Abdüzziihir, er-RavZii 'z-zahirfi sireti'l-Meliki'z-Zahir, Thk. Abdülaziz Ha­ vaytir, Riyad, 1986; lbn Abdüzzahir, Teşrifü'l-eyyam ve'l-'usür fi sireti'l-Meli­ ki'l-Mansür, Thk. Murad Kiimil, Vizaretü's-Sekafe ve'l-lrşad, 196 1 . Müellif ve eserleri hakkında bkz. Asri Çubukçu, "lbn Abdüzzahir", DlA, cilt XIX, 1999, s. 289-290. Baybars el-Mansüri, Zübdetü'l-fikre fi tarihi'l-hicre, Thk. Donald S. Richards, Beyrut, Das Arabische Buch, 1998; Baybars el-Mansüri, et-Tuhfetü'l-mülükiy­ ye fi'd-devleti't-Türkiyye, Thk. Abdülhamid Salih Hamdan, Kahire, ed-Darü'l­ Mısriyyetü'l-Lübnaniyye, 1987. Müellif ve eserleri hakkında bkz. Asri Çubuk­ çu, "Baybars", DlA, cilt V, s. 220-22 1 .

Bu eserden de sultanlığın ilgili dönemdeki siyasi ve diplomatik ilişkileri bağlamında istifade edilmiştir. Safedt'nin (ö. 764/1363) A yanü'l- 'asr ve a 'vanü'n-nasr isimli eseri ise biyografi türündedir. Eserde devlet adamları, edipler, ilim adamları ve dönemin diğer önemli şahsiyetlerinin biyog­ rafileri bulunmaktadır. Ayrıca Memluk Sultanlığı'nda faaliyet­ leri bulunan tüccarların da biyografik bilgilerini ihtiva etmek­ tedir. Eserden özellikle Memluk tüccarları bağlamında devle­ tin ihtiyaçları için köle ticareti yapan tacirler hususunda yarar­ lanılmıştır. 1 1 lbnü'l-Furat'ın (ö. 807/1405), Tarihu'd-düvel ve'l-mülük başlı­ ğıyla umumi tarih olarak kaleme aldığı eserinin ilgili bölümleri, Memluk Sultanlığı'nın bölgedeki Haçlılar ve diğer güçlere karşı yürüttüğü mücadeleleri konu etmektedir. Aynca eserde bölge­ nin içtimai ve kültürel hayatı hakkında bilgilere de yer verilmiş­ tir. Olaylan kronolojik sırayı esas alarak anlatan müellifin, özel­ likle çalışmanın kapsadığı dönemde Memluklerin Bizans ve Ki­ likya Ermeni Krallığı ile yürüttüğü diplomatik ilişkiler; elçi zi­ yaretleri, bu bağlamda alınan kararlar ve yaşanan süreçler hak­ kında sunduğu bilgileri dönemin diğer kaynaklarından alındığı anlaşılmaktadır. Eserin Sultan Kalaviin'un ilişkilerinin anlatıldı­ ğı kısımlarında, müellifin ikili diplomatik ilişkiler bağlamında, antlaşma metinlerinin tamamına yer verdiği görülmektedir. Ya­ şadığı dönem ve sunduğu belgelerin içeriği değerlendirildiğin­ de aktardığı bilgiler için lbn Abdüzzahir'in eserlerinden istifade ettiği sonucuna varılmaktadır. Bu kaynaktan lbn Abdüzzahir'in eserleri başta olmak üzere diğer kaynaklar arasında karşılıklı okumalar yapmak ve antlaşma metinlerini karşılaştırmak sure­ tiyle yararlanılmıştır. Aynca eserin Eyyiib i, Memluk ve Haçlıla­ rı konu alan kısımlarının orijinal metin ile beraber verildiği İn­ gilizce çevirisinden de faydalanılmıştır. 1 2 11 12

Safedi, A yanü'l- 'asr ve a 'vanü'n-nasr, Thk. Ali Ebü Zeyd, Mahmud Salim Mu­ hammed vd., cilt 1-V, Dımaşk, Dilrü'l-Fikr, 1998. lbnü'l-Furıit, Tıirihu'd-düvel ve'l-mülüh, Thk. Kostantin Züreyk, cilt Vll, Bey­ rut, Beyrut Amerikan Üniversitesi, t.y.; lbn al-Furat, Tarihh al-duwal wa1-mu­ luh: Ayyubids, Mamluhes and Crusaders, cilt 1, çev. U and M.C. Lyons ve j.S.C. Riley-Smith, Cambridge, W. Heffer and Sons, 197 1 . 29

lbn Haldun'un (ö. 808/1406) Kitabü'l-lber ve Divanü'l-Müb­ tede ve'l-haber fi eyyami'l-Arab ve'l-Acem ve'l-Berber ve men ıisa­ rahüm min zevi's-Sultani'l-Ekber adıyla yazdığı eseri bir dünya tarihi olması hasebiyle umumi tarih kaynakları arasında zikre­ dilmektedir. Müellifin eserinin üçüncü cildinde Memluk siste­ mi, Memluklerin kökenleri ve Memluk Devleti hakkında verdi­ ği bilgilerden bu çalışmada istifade edilmiştir. 1 3 Kalkaşendi'nin (ö. 8 2 1/1418) Subhu'l-a 'şa fi sına 'ati'l-inşa başlığıyla tamamladığı eseri giriş ve sonuç kısımlarının dışında on bölümden oluşmaktadır. Müellif, eserinin merkezine İslam bürokrasisini almıştır. Kalkaşendi'nin hayatının bir bölümün­ de Divanü'l-lnşa'da görev yapması, kitabında yer alan, özellik­ le Memluk Sultanlığı ve devlet sistemine dair bilgileri değer­ li kılmaktadır. 1 4 Ancak eseri, çalışmayı konu alan zaman di­ limi açısından değerlendirildiğinde , Memluk sultanları Bay­ bars ve Kalavün'un komşu devletler ile gerçekleştirdiği diplo­ matik süreç ve antlaşmaları, yaşadığı dönem itibariyle kendin­ den önceki müelliflerden, özellikle de antlaşma metinleri bağ­ lamında, lbnü'l-Furat'ın yaptığı gibi lbn Abdüzzahir'den aldı­ ğı düşünülmektedir. Bu sebeple verdiği bilgiler lbn Abdüzza­ hir ve lbnü'l-Furat'ın eserleri ile mukayese edilerek çalışmaya dahil edilmiştir. Makrizi'nin (ö. 845/1442) es- Sülük li-ma 'rifeti düveli'l-mülük ismini taşıyan eseri Mısır'ı merkeze alarak buraya hakim dev­ letlerden Eyyubiler ve sonrasında Memluklerin tarihini sun­ maktadır. Sultanlara göre bir anlatımın hakim olduğu eserde Baybars ve Kalavün'un hükümdarlıklarında siyasi hayat, müca­ deleler ve şehir hayatı sunulmaktadır. 1 5 Aynı müellif tarafından kaleme alınan el-Mevaiz ve'l-itibıir fi zikri'l-hitat ve'l-asar adını taşıyan eser el-Hıtatü'l-Makriziyye veya el-Hıtat olarak da bilin­ mektedir. Bir şehir tarihi olarak şekillenen eserde Fustat, Kahi13

14 15 30

lbn Haldun, Tdrthu lbn Haldün: Kitdbü'l-lber ve Divanü1-Mübtede ve1-haber ff eyyami'l-Arab ve1-Acem ve'l-Berber ve men asarahum min zevi's-Sultani1-Ekber, cilt Ill, Beyrut, Daru lbn Hazın, 201 1 . Mehmet lpşirli, "Kalkaşendt", DlA, cilt XXIV, s . 1 263- 1 264. Makrizi, es-Sülük li-ma 'rifeti düveli'l-mülük, cilt I-VII, Thk. Muhammed Ab­ dülkadir Ata, Beyrut, Darü'l-kütübü'l-ilmiye, 1997.

re ve lskenderiye'nin topografyalannın yanı sıra Memluk döne­ minde bu şehirlerin yapısı, işkolları ve köle tacirleri hakkında bilgiler yer almaktadır. 1 6 lbn Tağriberdi'nin ( ö . 874/1470) en-Nücümü'z-zahirefi mülü­ ki Mısr ve'l-Kilhire isimli kitabı Mısır'ı konu alan önemli eser­ lerden biridir. Eserden özellikle Memluklerin Mısır liman ve şehirlerine yönelik saldırılardan korunma faaliyetleri hususun­ da istifade edilmiştir. Aynca müellif, Sultan Baybars dönemin­ deki savunma sistemleri, gemiler, limanlar ve şehirleri tehdit eden vakalar hakkında bilgiler sunmaktadır. 1 7 Latin kaynakları

Çalışmaya konu olan dönemle ilgili Latin kaynakları ara­ sında Memluklerle doğrudan ilişkileri bulunan devletlerin li­ manlarında görev yapmış Cenovalı noterlerin kaydettiği bel­ geler önemli yer tutmaktadır. Bu kayıtların dışında bölgede­ ki din adamlarının yazdığı şikayet mektupları ile Latin Kilise­ si'nin aldığı çeşitli konsil ve kilise meclisi kararları da bulun­ maktadır. 13. yüzyılda Akdeniz kıyılarından Ege Adalan'na, oradan da Karadeniz'in önemli liman şehirlerine kadar bölge devletlerin­ den imtiyazlar elde eden İtalyan şehir devletlerinin ticari eği­ limleri, vatandaşlarının bu bölgelere yerleşmesinin önünü aç­ mıştır. Cenovalı, Venedikli ve Pisalı tüccarların başını çektiği gruplar bu bölgelerin hem hammadde hem de pazar imkanla­ rından yararlanmak maksadıyla önemli adımlar atmış, bu du­ rum ise ticari hacimlerini daha da artırmıştır. Böylece ticaretin devlet adına kaydedilmesi gerekliliğinin yanı sıra bahsi geçen dönemde ticaret güvenliğinin sağlanmasını, yasalar ile vatan­ daşlarının haklarının korunmasını ve belirli bir hadisenin kayıt 16

17

Makrizi, el-Mevaiz ve1-itibdrfr zikri'l-hitat ve'l-dsdr, Thk. Eymen Fuad Seyyid, cilt lll, Londra, El-FurkAn, 20 13. Müellif ve eserleri hakkında bkz. s. 13-14; F. Rosenthal, "Al-Makrizi" , EI2, cilt VI, Leiden, Brill, 199 1 , s. 193- 194; Eymen Fuad Seyyid, "Makrizi" , DlA, cilt XXVll, s. 448-449. lbn Tağriberdt, en-Nücilmü'z-zahire fi mülüki Mısr ve'l-Kahire, Thk. Muham­ med Hüseyin Şemseddin, cilt Vll, Beyrut, Dllrü'l-Kütübi'l-llmiyye, 1992. 31

altına alınmasını önceleyen İtalyan noter sistemi bölge şehirle­ rine ulaşmıştır. 18 Aynı yüzyılın ikinci yarısında Kilikya Ermeni Krallığı'nın önemli ticaret merkezi Ayas'ta 19 (Laiazzo modem Yumurta­ lık) Cenova Devleti adına noter olarak görev yapan Federico di Piazzalunga (Federicus de Platea Longa, 1 274) ve Pietro di Bar­ gone (Petrus de Bargone, 1277, 1 279) ile Altın Orda Devleti'nin sınırları içindeki Kefe'de aynı görevi üstlenen Lamberto di Sambuceto'nun (Lambertus de Sambuceto, 1289- 1290) kaleme aldığı belgeler, günümüze ulaşmalarının yanı sıra Bizans İm­ paratorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ilişkiler bağlamında Mısır limanları ile doğrudan ticaretle ilgili bilgiler ihtiva etme­ leri sebebiyle o dönem Karadeniz ve Doğu Akdeniz bölgesin­ de tutulan diğer noter belgelerinden farklılık göstermektedir. 20 -

18

19

20

32

Brenda M. Bolton, "A Matıer of Great Confusion: King Richard 1 and Syria's Vetus de Monte" , Diplomatics in the Eastern Mediterranean 1 000- 1500: Aspe­ cts of Cross - Cultural Communication, ed. Alexander D. Beihammer, Maria G. Parani, Christopher D. Schabel, Leiden, Brill, 2008, s. 1 7 1 ; Ahmet Usta, Sla­ very in Fourteenth Century Famagusta: The Evidence of the Genoese and Veneti­ an Notarial Acts, Saarbrücken, Lambert, 20 12, s. 58. Ayas'ın coğrafi konumu, özellikleri, bölge devletleri ile ilişkileri bağlamında şehrin tarihi için bkz. H. Hellenkemper, F. Hild, "Aigaiai" , Tabula Imperii By­ zantini: Kilikien und Isaurien, ed. Herbert Hunger, cilt 5, Wien, Verlag der Ös­ terreichischen Academie der Wissenschaften, 1990, s. 160- 164. Cenova kolonisi Pera'da 1 280'li yıllarda noterlik yapmış Gabriele di Predono, Simone de Albario ve Castellino di Portovenere'nin belgeleri başta olmak üze­ re Leonardo Marcello'nun 1 278- 1 28 1 yıllan arasında Kandiye'de kaleme aldı­ ğı belgeler ve Lamberto di Sambuceto'nun 1 296- 1 300 tarihleri arasında Ma­ ğusa Limanı'nda tuttuğu kayıtları bahsi geçen dönem için incelenmiş diğer noter belgeleridir. Sadece Sambuceto'nun kayıtlan arasında yer alan 25 Şubat 1 300 tarihli bir belgede Mağusa Limanı'ndan hareket ederek Suriye limanlan­ nı ziyaret eden bir gemi hakkında bilgiye rastlanmıştır. Ancak çalışmanın ko­ nusunun 1 29 1 tarihiyle sınırlı olması sebebiyle bu belgenin kullanılması ter­ cih edilmemiştir. Bahsi geçen dönem ile ilgili noter belgeleri için bkz. Leo­ nardo Marcello, Notaio in Candia, (1 2 78-1281), ed. Mario Chiaudano, Anto­ nino Lombardo, Venezia, il Comitato, 1960; Actes des Notaires Gtnois de Pe­ ra et de Caffa de lafin du Treizieme Siecle (1281 -1290) , ed. G.I. Bratianu, Buca­ rest, Cultura Nationala, 1927, s. 17, 2 1 , 73- 1 73 (Bundan sonra Bratianu, Pera et Caffa 1 281 -1 290 olarak kısaltılarak anılacaktır); Vitalien Laurent, "G. 1. Bra­ tianu, Actes des Notaires Genois de Pera et de Caffa de la fın du XIIle Siecle ( 1 281 - 1 290) " , Revue des Etudes Byzantines, 153, 1929, s. 104- 105; Notai Ge­ novesi in Oltremare: Atti rogati a Cipro da Lamberto di Sambuceto (1 1 Ottobre 1296 - 23 Giugno 1299) , ed. Michel Balard, Genoa, 1983; "Actes passes a Fa-

Kefe Limanı'nda Cenova Devleti adına resmi noterlik göre­ yürüten Lamberto di Sambuceto, 1289- 1290 tarihleri arasın­ da, şehirde yapılan günlük ticaretin yanı sıra şehirdeki mülkiyet, Cenova toplumuna uygulanan kanunlar ve vatandaşların hakla­ rının da yer aldığı 900 üzerinde belge düzenlemiştir. 2 1 Kayıtlan detaylı incelendiğinde belgelerden yalnızca ikisinin Mısır liman­ ları ile doğrudan ticaret hakkında bilgi verdiği görülmüştür. Ay­ rıca bahsi geçen dönem için Suriye'nin konu edildiği az sayıda belgeye de rastlanmaktadır. 22 Denizyolu ile Karadeniz'den başlavi

21 22

magouste, de 1 299 a 1 30 1 , par devant le notaire genois Lamberto di Sambu­ ceto", Archives de l'Orient Latin, ed. Cornelio Desimoni, Genes, 1883, no. 74. Michel Balard, "Gtnes E t La Mer Noire (XIII E -XV E Siecles)", Revue Histo­ rique, 270( 1 ) , 1983, s. 35; Laurent, "G. 1. Bratianu, Actes des Notaires", s. 105. 13. yüzyılın ikinci yansında Ege ve Karadeniz boyunca görev yapmış Cenovalı ve Venedikli noterlerin belgeleri değerlendirildiğinde günümüze ulaşmış noter belgelerinin Mısır ve diğer Memlük limanları ile ticarette sessiz kaldığına şahit olunmuştur. Sambuceto'da Memlük topraklan ile ticaretin örneğini oluşturan az sayıdaki belge, bahsedilen dönemde bu bölgeler ile ticaret yapan tüccarların veya toplumların Sambuceto yerine o dönem şehirde görev yapan başka bir no­ teri de tercih etmiş olabileceği ihtimalini düşündürmektedir. Bu hususta Nicho­ las Coureas'ın aynı dönemlerde ( 1 296- 1307) Mağusa Limanı'nı konu alan no­ ter belgelerini inceleyerek ulaşuğı sonuç ilham vericidir. Coureas'a göre, 1296 yılından itibaren Mağusa'da resmi olarak göreve başlayan Lamberto di Sambu­ ceto'nun Kefe'de geçirdiği dönem ve orada kurduğu ilişkiler, adadan Karadeniz istikametine ticaret yapmak isteyen, Kefe'de ikamet eden Cenovalı tüccar veya ticaretle uğraşan ailelerin eğer daha önce bir memnuniyet oluştu ise Sambuce­ to'yu tercih etmelerinde etkili olmuştur. Nicholas Coureas, "Commercial Rela­ tions between Cyprus and the Genoese Colonies of Pera and Caffa, 1297- 1458", EKEE, 30, Nicosia, 2004, s. 153. Aynı şekilde bir değerlendirme yapmak gere­ kirse bu çalışmayı konu alan dönem için özellikle Mısır limanları ve Memlük topraklan ile ticaret yapan tüccarların da işlemlerini yaptırdığı farklı noterler olabileceği ihtimali ortaya çıkmaktadır. Bu durum aslında neden az sayıda tica­ ri belgeye ulaşıldığı sorusuna cevap olmaktadır. Aynca bu dönem şehirde farklı toplumlara ait noterlerin de bulunduğu bilgisine yukarıda isimleri geçen noter belgelerinde, bazen ticaret yapan taraf bazen de yapılan bir anlaşma ya da oluş­ turulan bir belgede şahit olarak kaydedilmeleri suretiyle ulaşılmıştır. Manuel de Alba, Manuel de Albara, Guillielmus Ardoinus, johaninus Benıardi, Guilli­ elmus Bocacius, Deodatus Bonacursus, Sestinus Cadinus, Georgius de Camu­ lio, Obertus Canata, Daniel de Curta, jachinus de Marrixio, Anthonius Navo­ nis, Benıabas de Porta, Guillielmus Rubeus, johanes de Salario, Guirardus de Sancto Donato, Augustinus de Sancto Matheo ve Conradus Stephanonis burada tespit edilebilenlerden bazılarıdır. Ancak kayıtlan hususunda daha fazla araşur­ maya ihtiyaç vardır. Bahsedilen noterler ve adlarının geçtiği belgeler için bkz. Gtnes et l'Outre-Mer, Tome I: Les actes de Caffa du notaire Lamberto di Sambuceto 1289-1290, ed. M. Balard, Paris, Mouton &: Co., 1973, no. 8, 46, 63, 64, 78, 9 1 , 33

yarak Bizans karasularından Doğu Akdeniz'e ilerleyen tüccarla­ rın, Memluk limanlarına gerçekleştirdiği ticaretlerinin anlatıldı­ ğı bu belgeler, Memlukler ile gerçekleştirilen ticarette Bizans'ın yeri ve önemini göstermesi bakımından örnek teşkil etmektedir. Bahsi geçen dönemde Kilikya Ermeni Krallığı'nın Mısır li­ manları ile ilişkilerinde ise, 1270'lerde Ayas şehrinde görev ya­ pan Federico di Piazzalunga ve Pietro di Bargone'nin belgele­ ri ön plana çıkmaktadır. 23 1274 yılı içerisinde toplam 125 bel­ ge hazırladığı anlaşılan Piazzalunga'mn 1 16 belgesinin Ayas'ta kaleme alındığı görülmüş, 24 bunların 26 tanesinin Mısır'dan, özellikle de önemli liman şehirleri lskenderiye ve Dimyat ile yürütülen ilişkilerden bahsettiği saptanmıştır. Aynı şehirde gö­ rev yapmış Bargone'nin ise 1277 ve 1279 tarihlerinde kayıt et­ tiği toplam 139 belgenin ise yalnızca üçünün Mısır limanla­ rı ile doğrudan ticareti işaret ettiği, birkaç tanesinin de Suri­ ye ile karşılıklı ticaretten bahsettiği anlaşılmıştır. 2 5 Aynca Bar-

23

24

25

34

104, 1 13, 1 16, 1 22, 130, 136, 139,142, 157, 159, 166, 1 68, 169, 1 79, 190, 197, 200, 201 , 207, 227, 228, 229, 235, 246, 248, 250, 259, 265, 270, 272, 279, 284, 287, 297, 298, 3 1 2, 323, 324, 327, 352, 436, 447, 455, 496, 541 , 556, 560, 565, 566, 590, 608, 609, 614, 62 1 , 637, 642, 647, 665, 67 1 , 674, 68 1 , 69 1 , 695, 712, 713, 716, 768, 790, 812, 852, 845, 866, 893 , 895 (Bundan sonra Balard, Caf­ fa 1289-1 290 olarak kısaltılarak anılacaktır); Bratianu, Pera eı Caffa 1281 -1 290, no. 182, 189, 242, 243, 25 1 , 258, 276, 296, 301 , 333, 339, 348, 452, 448. Notai genovesi in Oltremare: Atti rogati a Laiazzo da Federico di Piazzalunga (12 74) e Pietro di Bargone (1 2 77, 1 2 79) , ed. Laura Balletto, Collana storica di fonti e studi, diretta da Geo Pistarino [ CSFS 53 ] , Genova, 1989; Cornelio De­ simoni, "Actes passes en 1 27 1 , 1 274 et 1 279 a L'Aias (Petite Armenie) et a Beyrouth par-devam des notaires genois", Archives de Orient Latin, Tome 1, 188 1 . Bahsi geçen noterlerin belgeleri ilk olarak 188 1 tarihinde Cornelio De­ simoni tarafından yayına hazırlanmıştır. 1989 yılında ise Laura Balletto tara­ fından bu belgeler tekrar incelenmiş, daha önceki baskıda yer almayan belge­ ler ve detaylar da eklenerek tekrar yayımlanmıştır. Bu çalışmada her iki nüsha karşılaştırmalı olarak kullanılmıştır. Adı zikredilen noterler çalışmada bun­ dan sonra FdP ve PdB kısaltmalan ile alıntılanacaktır. Bu belgelerden noterin Ayas'ın ardından Sivas (Savasıo, Sebastia) , Fatsa (Vati­ za) ve Sudak (Soldaia) şehirlerine de giderek buralarda da aynı yıl içinde bel­ ge düzenlediği anlaşılmıştır. Aynca üzerinde tarih ve yer bilgisi yer almayan bir belgesi daha bulunmaktadır. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 109, 1 10, 1 1 1 , 1 1 2, 1 13, 1 14, 1 1 5, 1 16, 1 17. Suriye'nin yer aldığı toplam dört belge bulunmaktadır. Ancak bunlardan iki­ sinde Suriye ile Mısır'ın Dimyat Limanı beraber zikredilmektedir. Notai Geno­ vesi in Olıremare, PdB, CSFS 53, no. 20, 35, 87, 88, 133.

gone'nin kayıtları incelediğinde Piazzalunga'da da yer alan, Memluklere satışı yasaklı kereste ve demirin sevkiyatını gös­ teren çok sayıda belgenin bulunduğu görülmüştür. Ancak Bar­ gone'nin belgelerinde ilginç bir şekilde, bahsi geçen ürünlerin sevkiyatının yapıldığı merkezlerden bahsedilmemiş, belgelerin bu hususta zaman zaman sessiz kalmasının tercih edildiği so­ nucuna varılmıştır. Ticari ilişkiler, tüccarlar, destinasyonlar, ticareti yapılan ürünler ile ödenen meblağlar hususunda detaylı bilgiler su­ nan noter belgeleri, ticari ilişkiler bakımından önemli bilgile­ re ulaşmayı sağlamaktadır. Genel olarak değerlendirildiklerin­ de ise hazırlandıkları şehirlerin halkı, şehirlerde yaşayan diğer toplumlar, meslek grupları, toplumların refah seviyeleri, sa­ hip oldukları mal ve mülkler, kullanılan para birimleri ile şeh­ rin mimari özelliklerine ulaşılmasına imkan tanıyarak sosyal ve ekonomik yapıyı aydınlatmaktadır. 26 Ancak özellikle bu ça­ lışmanın kapsadığı dönem dikkate alındığında, günümüze ula­ şan Kefe ve Ayas limanlarında tutulan belgelerin kısıtlı bir za­ man dilimini kapsaması, hatta bazı aylar ile ilgili belgelere ula­ şılamaması mevzu edilen bölgelerde gerçekleştirilen ticaretin tam anlamıyla takip edilmesini güçleştirmekte, belgeler üzerin­ den kesin sonuçlar çıkararak istatistikler oluşturmayı zorlaştır­ maktadır. 2 7 Noter belgelerinin ardından değerlendirilen diğer kaynak türünü, kilise meclislerinde alınan kararlar ile kilise yasakla­ rı oluşturmaktadır. Bunlardan ilki 125 1 yılına ait Kıbrıs Kral26 27

Usta, S!avery in Fourteenth Century, s. 59. Piazzalunga'nın kayıtları incelendiğinde, 1 274 senesinin ilk beş buçuk ayı için Ayas'ta belge kaydettiği görülmektedir. Bununla birlikte aynı yılın kalan süresinde Ayas şehri hususunda sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Bargone'nin ise 12 77 tarihine ait belgelerinin sadece yılın son beş ayını kapsadığı, 12 79 tarihindeki belgelerinin ise Şubat ile Nisan ayları arasında Ayas şehrinde tu­ tulduğu, Beyrut'taki görevinin ardından da aynı senenin son beş ayında tek­ rar Ayas'ta belge kaydettiği görülmektedir. Notai Genovesi in Oltmnare, FdP, CSFS 53, no. 1 - 1 08, s. 3- 149; Notai Genovesi in Oltremare, PdB, CSFS 53, no. 1 -60, 6 1 - 1 20, 1 24-139, s. 205-359, 364-380; Catherine Otten-Froux, "L'Aias dans le Demier Tiers du Xllle Siecle d'Apres !es Notaires Genois" , Asian and African Studies, 22, 1988, s. 150. 35

lığı'nın başkenti Lefkoşa'da düzenlenen toplantıya ait bir kili­ se yasasıdır. Bu yasa Latin Kilisesi kararlarının yer aldığı Sac­ rorum Conciliorum Nova Amplissima Col lectio başlıklı eserde ]. D. Mansi tarafından neşredilmiştir. Diğer kaynak ise Kıbrıs Latin Kilisesi'nin tam tarihi belirtilmeyen bir meclis kararıdır. 1283 tarihinde gerçekleştiği düşünülen bu sinodda alınan ka­ rarlar ise Acta Alexandri P.P. IV (1 254-1 261 ) adıyla Haluscynsk­ yj ve Wojnar'ın neşrettiği eser içinde on beşinci madde altında yayımlanmıştır. Bu karar daha sonra The Synodicum Nicosien­

se and Other Documents of the Latin Church of Cyprus 1 1 96- 1 3 73 başlığı ile Christopher Schabel tarafından yeniden neşredilen eserin içinde de yer almıştır. 28 Araştırma sırasında her iki kay­ naktan karşılaştırmaları yapılmak suretiyle istifade edilmiştir. Bu bölümdeki son kaynak Gulielmus Adae adındaki Domi­ niken rahibin De Modo Serracenos Extirpandi başlığı ile kaleme aldığı şikayet mektubudur. Bu mektup Recueil des Historiens des Croisades: Documents Armeniens (RHC) başlıklı külliyatın içinde yer almaktadır. 13 17 senesinde Kardinal Raymond de Farges'e yazıldığı düşünülen mektupta Gulielmus, 13. yüzyılın sonu ile 14. yüzyıl başlarındaki bölgeye has gözlemlerini anlat­ maktadır. Özellikle Memlukler ile Doğu Akdeniz'in Hıristiyan devletleri arasındaki ilişkilerden bahseden müellifin ayrıca yü­ rütülen ticari faaliyetlere ve bu faaliyetlerde rol alan tüccarla­ ra da uzun bir bahis açtığı görülmektedir. Böylece Memlukle­ re çalışan tüccarlar, taşıdıkları ürünler ve bu ticari faaliyetler­ de faal olan gemilerin özellikleri hakkında bilgiler edinilmekte­ dir. Müellifin daha önce Mısır'a yapmış olduğu ziyareti, llhan­ lı ve Kilikya Ermeni Krallığı topraklarında bulunması, döneme ait anlatımlarını değerli kılmaktadır. 29 28

29

36

Sacrorum Conciliorum Nova Amplissima Collectio, ed. J.D. Mansi, cilt XXVI , Venezia, 1 784; Acta Alexandri P.P. IV (1 254-1261 ) , ed. Theodosius T. Halus­ cynskyj , Meletius M. Wojnar, cilt iV, Typis Pontifıciae Universitatis Gregori­ anae, 1966; The Synodicum Nicosiense and Other Documents of the Latin Chur­ ch of Cyprus 1 1 96-1373, çev. Christopher Schabel, Nicosia, Cyprus Research Cemre, 200 1 . Gulielmus Adae, "De Modo Sarracenos Extirpandi", Recueil des Historiens des Croisades: Documents Armeniens (RHC) , cilt il, Paris, 1906; L. De Mas latrie, "L'Officium Robarie ou L'Office de la Piraterie a Genes au Moyen Age", Bibli-

Bizans kaynakları

Bizans kaynakları bağlamında bir kronik ile bir gezi not­ ları ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki Georges Pachyme­ res'in (ö. 13 10) Syngrafikai Historiai başlığıyla 1261 yılından itibaren İstanbul'daki gözlemlerini anlattığı eseridir. Pachy­ meres, Bizans imparatorları VIII. Mikhail ( 1259- 1282) ve il. Andronikos'un ( 1282- 1328) , 1260- 1308 tarihlerini kapsayan dönemleri için zengin bilgiler sunmaktadır. Müellifin bu ese­ ri Albert Failler'in editörlüğünde Relations Historique başlığı ile yayımlanmıştır. Eserde orijinal metin Vitalien Laurent'in yaptığı Fransızca tercümesi ile birlikte verilmektedir.3 0 Müel­ lifin eserinin ilgili bölümlerinden özellikle 126 1 yılından iti­ baren Memlük Sultanlığı'nın İstanbul merkezli Bizans İmpa­ ratorluğu ile gerçekleştirdiği diplomatik ilişkiler bağlamın­ da yararlanılmıştır. Pachymeres, İstanbul'da Memluk elçile­ rinin kabulü , gerçekleşen seremoniler, hediyeleşmeler ve ya­ pılan antlaşmalar hakkında bilgiler sunmaktadır. Bu sebeple döneme ait yukarıda adı anılan İslam kaynaklarının vermedi­ ği bilgilere ulaşılmasının yanı sıra bu kaynakların ticarete da­ ir verdiği bilgilerin teyidi hususunda müellifin eserinden isti­ fade edilmiştir. Bu alanda ikinci kaynağı, bir devlet ve ilim adamı olan The­ odoros Metochites'in (ö. 1332) İskenderiye'ye gerçekleştirdiği ziyaretindeki gözlemleri oluşturmaktadır. Müellifin Aziz Mik­ hail'in ölümü ve sonrasında İskenderiye'de yaşananları ko­ nu alan De S. Michaele: Martyre Alexandriae başlıklı anlatımı, Acta Sanctorum Novembris adıyla yayımlanan eserin dördün-

30

otheque De !'Eco!e Des Chartes, 53, 1892. Gulielmus Adae hakkında bilgi için bkz. Steven A. Epstein, Purity Lost: Transgressing Boundaries in the Eastem Mediterranean 1 000- 1 400, Baltimore, The johns Hopkins University Press, 2006, s. 1 62- 1 66; ]. Richard, "Adam, Guillaume", Encyclopredia lranica, ed. Ehsan Yarshater, cilt 1/4, Londra, Routledge, 1985, s. 447-448. Georges Pachymeres, Relations Historique, ed. A. Failler, çev. Vitalien Lau­ rent, cilt I, Paris, 1984. Müellif ve eserleri hakkında bkz. Alice-Mary Talbot, "Pachymeres, George", The Oxford Dictionary of Byzantium, ed. Alexander P. Kazhdan, cilt III, New York, Oxford University Press, 199 1 , s. 1 550; Levent Kayapınar, "Pachymeres, Georgios", DIA, cilt XXXIV, s. 139-140. 37

cü cildinde verilmiştir.31 Metochites'in lskenderiye gözlemleri­ nin hakim olduğu ilgili bölümde şehri ziyaret eden Bizans el­ çileri, tüccarları ve gemileri hakkında verdiği bilgiler ikili iliş­ kiler bağlamında değerlendirilerek çalışmaya dahil edilmiştir. Ermeni ve Süryani kaynakları

Bir din adamı olmasının yam sıra Kral i l . Leon'un (Levon, 1270- 1289) sekreterlik görevini de yürüten Raboun Vahram'ın yazdığı Ermeni kroniğinden söz etmek gerekmektedir. Eser ve yazan hakkında pek bilgi bulunmasa da Leon'un hükümdarlığı döneminde yazıldığı düşünülmektedir. The Chronicle of the Ar­ menian Kingdom in Cilicia, during the Time of the Crusades baş­ lığı ile 183 l 'de İngilizceye çevrilen eserde bazı tarihsel hata­ lar bulunduğu fark edilmiştir.32 Ancak özellikle Kilikya Erme­ ni Krallığı'na dair verdiği bilgiler bağlamında, Vahram'ın döne­ min tanıklarından biri olması, eserini değerli kılmaktadır. Ki­ likya Ermeni Krallığı'mn tarihi yanında bölge ve burada hü­ küm süren devletler hakkında bilgiler sunulan kronik, Erme­ ni Krallığı ile Memluk Sultanlığı arasında yaşanan mücadele ve ilişkiler bağlamında çalışmaya katkı sağlamıştır. Gregory Ebu'l-Ferec ve Barhabreus isimleriyle anılan Süryani tarihçi lbnü'l-lbri'nin (ö. 1286) vefatından hemen önce kaleme aldığı eserlerden ikisi çalışmaya kaynak teşkil etmektedir. Bun­ lardan ilki Makhtebhanuth Zabhne adı ile bilinen umumi tarih­ tir. Müellif, eserinde Hz. Adem'den miladi 1286 yılına kadar gelişen olaylan anlatmaktadır. Özellikle diğer lslam devletleri­ nin yam sıra çağdaşı Memluk Sultanlığı hakkında verdiği bilgi­ ler oldukça önemlidir. Bu bağlamda Memluklerin bölge devlet­ lerinden Kilikya Ermeni Krallığı ile yürüttüğü askeri mücadele, 31

32

38

Theodorus Metochites, "De S. Michaele: Martyre Alexandriae" , Acta Sancto­ rum Novembris, cilt iV, ed. Hippolyto Delehaye, Paulo Peeters, Bruxellis, Apud Socios Bollandianos, 1925. Müellif hakkında bkz. Alice-Mary Talbot, "Metoc­ hites, Theodore,", The Oxford Dictionary of Byzantium, cilt II, s. 1357-1358. Vahram, The Chronicle of the Armenian Kingdom in Cilicia, during the Time of the Crusades, çev. Charles F. Neumann, Londra, The Oriental Translation Fund, 1 83 1 .

siyasi girişimler, diplomatik süreç ve ticarete dair bilgilere ula­ şılabilmektedir. Eserin İngilizce ve Türkçe tercümeleri bulun­ maktadır.33 Müellifin diğer eseri, Tii rfhu Muhtasari'd-düvel baş­ lığı ile kaleme alınmıştır. Eser, Maktebhanuth Zabhne'nin kap­ sam açısından biraz daha daraltılmış Arapça çevirisidir.34 Araştırma eserleri

Doğu Akdeniz'in önemli siyasi yapılanmaları arasında yer alan Memluk Sultanlığı'nın bölgenin diğer önemli iki devleti Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile yürüttüğü ilişkiler bağlamında Doğu Akdeniz ticareti ve tüccarlarını anla­ tan müstakil bir çalışma bulunmamaktadır. Ayrıca bu devletler arasındaki ticari ve diplomatik faaliyetler çok az sayıda araştır­ maya doğrudan veya Akdeniz ticareti bağlamında dolaylı ola­ rak konu olmuştur. Bu çalışmalar arasında kitap ve makalele­ rin yam sıra tamamlanmış lisansüstü tezler de bulunmaktadır. Memluk Sultanlığı'mn yürüttüğü diplomatik ilişkiler bağla­ mında hazırlanan çalışmalardan biri Doris Behrens-Abouseifin Practising Diplomacy in the Mamlük Sultanate başlığı ile kale­ me aldığı araştırmadır. Behrens-Abouseif bu araştırmanın mer­ kezinde sultanlığın devletlerarası ilişkilerini bölge devletleri ile yürüttüğü hediyeleşme faaliyetleri ve bu hediyelerin diploma­ sideki yeri ve anlamları üzerinden incelemektedir. Ayrıca hedi­ ye geleneğinde gönderilen eşyaların temin yollarından da bah­ sederek diplomasi ile ticaret arasındaki ilişkiye farklı bir bakış açısı getirmektedir. Memluklerin diplomatik faaliyetlerini in­ celerken İslam geleneğindeki hediyeleşme usulü ile ilişkilerin­ den de bahseden yazar, böylece Memluk Sultanlığı'mn yürüt33

34

Bar Hebraeus, The Chronography of Gregory Abu'l Faraj the Son of Aaron, ıhe Hebrew Physician Commonly Known as Bar Hebraeus, Being the First Part of His Political History of the World, çev. E. A. Wallis Budge, Londra, Oxford Uni­ versity Press, 1932; Gregory Abü'l-Farac, Abü'l-Farac Tarihi, çev. Ömer Rıza Doğrul, cilt 1-II, Ankara, TTK, 1999/1950. Müellif ve eserleri hakkında bkz. Abdülkerim Ôzaydın, "lbnü'l-lbri" , DlA, cilt XXI, s. 92-94. lbnü'l-lbri, Tdrihu Muhtasari'd-düvel, Thk. Antuvan Siilihlini el-Yesüt, Bey­ rut, 1890. 39

tüğü diplomatik faaliyetlerin tarihi arka planım da sunmakta­ dır. 35 Frederic Bauden ile Malika Dekkiche'ın editörlüğünde hazırlanan Mamluk Cairo, A Crossroads for Embassies on Diplo­ macy and Diplomatics adlı kitap ise Memluk Sultanlığı'mn 13 . yüzyıldan 16. yüzyıla kadar yürüttüğü diplomatik ilişkileri ve elçi kabullerinin yer aldığı makalelerden oluşmaktadır. Bu ma­ kalelerde sultanlığın Karadeniz'den Akdeniz'in en doğusuna, Afrika'dan Hindistan'a kadar geniş bir coğrafyada Müslüman ve gayrimüslim devletler ile yürüttüğü diplomatik ilişkileri an­ latılmaktadır. Kitapta " Careers in Diplomacy among Mamluks and Mongols 658-74 1/1260- 134 1" ve "The Golden Horde and the Mamluks: The Birth of a Diplomatic Set-Up (660-5/126 17)" başlıkları ile sunulan, Altın Orda ve tlhanlılar'la ilişkilerin incelendiği makalelerde, Memluklerin Bizans İmparatorluğu ile ilişkilerinin de bağlama dahil edildiği görülmektedir. Ancak çalışmaların bahsi geçen devletler ile yürütülen diplomatik iliş­ kilere odaklanması sebebiyle Bizans ile ilişkilere yönelik anlatı­ mın Karadeniz'e girilirken Bizans sarayının da ziyaret edilmesi bilgisi ile sınırlı kaldığı anlaşılmaktadır.36 Memluk Sultanlığı'mn Bizans İmparatorluğu ile diploma­ tik ilişkilerine yer veren ilk araştırmacı Marius Canard'dır. Bu hususta "Un Traite Entre Byzance et l'Egypte au XIIIe Siecle et les Relations Diplomatiques de Michel VIII Paleologue avec les Sultans Mamlüks Baibars et Qala'iin" ve "Le Traite de 128 1 en­ tre Michel Paleologue et le Sultan Qala'un" başlıkları ile iki ma­ kale kaleme alan Canard, döneme ait lslam kaynakları üzerin­ den Memluk-Bizans diplomatik ilişkilerini değerlendirmekte­ dir. Sultan Baybars dönemi ile başlattığı bu ilişkileri Kalavun dönemini de dahil ederek sunmaktadır. lki devlet arasında yü35 36

40

Doıis Behrens-Abouseif, Practising Diplomacy in the Mamluk Sultanate: Gifts and Material Culture in the Medieval Islamic World, Londra, l.B. Tauıis, 2014. Anne F. Broadbridge, "Careers in Diploınacy among Mamluks and Mongols 658-741/1 260- 1341 ", Mamluk Cairo, a Crossroads for Embassies: Studies on Diplomacy and Diplomatics, ed. Frederic Bauden, Malika Dekkiche, Leiden, Brill, 201 9 , s. 263-30 1 ; Marie Favereau, "The Golden Horde and the Mam­ luks: The Birth of a Diplomatic Set-Up (660-5/1261-7) " , Mamluk Cairo, a Crossroads for Embassies: Studies on Diplomacy and Diplomatics, ed. Frederic Bauden, Malika Dekkiche, Leiden, Brill, 2019, s. 302-326.

rütülen bu faaliyetleri siyasi ve stratejik açıdan değerlendiren araştırmacı, Bizans'ın bölgede düşmanlannın tesirini azaltmak, oluşabilecek ittifaklan önlemek amacıyla ilişkileri sürdürdüğü­ nü, Memluklerin ise ihtiyaç duyduğu ürünlerin Karadeniz'den sağlanmasının önünde oluşabilecek muhtemel engellerin kal­ dırılması adına bu ilişkilere devam ettiğini anlatmaktadır. lki­ li ilişkiler bağlamında Memluklerin gönderdiği elçiler hakkın­ da bilgilerin de verildiği her iki çalışmada, aynca Kalavün dö­ neminde kayıt altına alınan antlaşmaların Fransızca tercüme­ leri de sunulmuştur. 37 Bu alanda hazırlanmış bir diğer çalış­ ma ise Franz Dölger'in "Der Vertrag Sultans Qala ' ün von Agyp­ ten mit dem Kaiser Michael VIII. Palaiologos ( 128 1)" adını ta­ şıyan makalesidir. Dölger, Canard'ın yaptığı gibi bir siyasi ze­ min üzerinden Sultan Kalavün ile İmparator VIII. Mikhail Pala­ iologos arasındaki diplomatik süreci ve imzalanan antlaşmalan konu edinmektedir. Aslına bakılırsa, 1 28 1 tarihli antlaşmanın merkeze alındığı çalışmada Dölger, Canard tarafından Fransız­ caya tercüme edilen antlaşma metinlerinin yanı sıra imparator­ luğun 1 1 1 1- 1324 tarihleri arasında İtalyan şehir devletleri ile imzaladığı antlaşmalardan da yararlanarak imparatorun sulta­ na gönderdiği mektubun muhtemel Grekçesini oluşturma gay­ retini göstermiştir. Makalesinde antlaşmalann merkezine siyasi ilişkileri yerleştiren Dölger, tüccarlar ile ilgili maddeleri sadece Mısırlı ve İtalyan tüccarlar arasında ayrıcalıklar üzerinden bir karşılaştırma yapmak için kullanmış, daha sonra da bölge tica­ retinde ltalyanlann ön planda olduğunu vurgulamıştır.38 Andrew Ehrenkreutz'un "Strategic lmplications of the Slave Trade between Genoa and Mamluk Egypt in the Second Half of the Thirteenth Century" başlıklı makalesi bahsi geçen dev37

38

Marius Canard, "Un Traite Entre Byzance et l'Egypte au XIIIe Siecle et !es Re­ lations Diplomatiques de Michel VIII Paleologue avec !es Sultans Mamliiks Baibars et Qala'iin", Byzance et les Musulmans du Proche Orient, 4, Londra, Va­ riorum, 1973, s. 197-224; Marius Canard, "Le Traite de 1 28 1 entre Michel Paleologue et le Sultan Qala'un", Byzantion, 10/2, 1935, s. 669-680. Franz Dölger, "Der Vertrag Sultans Qalii " iin von Agypten mit dem Kaiser Mic­ hael VIII. Palaiologos ( 1 28 1 ) " , Serta Monacensia Franz Babinger, Leiden, Brill, 1952, s. 60-79. 41

letlerin belirli bir ürün üzerinden ticari ve diplomatik ilişkile­ rini konu alan çalışmalardan biridir. Ehrenkreutz, Cenova ve Cenovalı tüccarları köle ticaretinin merkezine yerleştirmekte­ dir. Memluklerin önemli ihtiyaçları arasında yer alan kölelerin tedariki hususunda sultanlığın gerçekleştirdiği diplomatik gi­ rişimleri de anlatır. Bu bağlamda sultanlığın Bizans ve Cenova ile yaptığı antlaşmalara yer veren yazar, diplomatik faaliyetler ile bölge ticareti arasında bir bağlantı kurmaktadır. Doğu Ak­ deniz'de Haçlı devletleri, tlhanlılar ve Ermeni Krallığı ile yaşa­ nan mücadeleye de yer verilen eserde , mücadeleler sebebiyle Memluklerin alternatif ticaret yollarına yöneldiği, bu durumun da Cenova'ya olan ihtiyacını artırdığı ayrıca vurgulanmaktadır. Ehrenkreutz'un Cenova'nın Memlukler için Karadeniz'den ger­ çekleştirdiği köle ticaretini ve buna etki eden faktörleri anlat­ masına rağmen ticaret hususunda gerekli örneklendirmeyi ya­ pamadığı görülmektedir. Bu hususta sadece bir dipnotunda Ke­ fe'de görev yapan ve bu çalışmanın da kaynakları arasında kul­ lanılan noterin kayıtlarında yer alan köle ticaretine dair belge numaralarını vermekle yetinmiştir. Ancak bu belgeler incelen­ diğinde büyük çoğunluğunun Kefe'de yapılan yerel köle tica­ reti ile alakalı olduğu görülmektedir. Buradaki ticaret örnek­ leri üzerinden lskenderiye ya da Dimyat'a yapılan ticareti iliş­ kilendiremiyor olması çalışmada eksikliğe yol açmıştır. 39 Reu­ ven Amitai, "Diplomacy and Slave Trade in the Eastern Medi­ terranean: A Re-Examination of the Mamluk-Byzantine-Geno­ ese Triangle in the late Thirteenth Century in the Light of the Existing Early Correspondence" adlı çalışmasında Memlukle­ rin Bizans ve Cenovalılar ile yürüttüğü diplomatik ilişkilerin köle ticareti ile ilişkisine dikkat çekmektedir. Ayrıca konunun daha da iyi anlaşılması adına Altın Orda Devleti'nin de ilişki­ lere dahil edilme gerekliliğini anlatmaktadır. Çalışmanın gene­ linden Amitai'nin bu devletlerin yürüttüğü diplomatik ilişki­ ler süreci üzerinden Karadeniz'den yapılan köle ticaretini orta39

42

Andrew Ehrenkreutz, "Strategic Implications of the Slave Trade between Ge­ noa and Mamluk Egypt in the Second Half of the Thirteenth Century" , The ls­ lamic Middle East 700-1 900, ed. A.L. Udovitch, The Darwin Press, 198 1 .

ya koyma gayretinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Bi­ zans ile yürütülen karşılıklı diplomatik ilişkiler ve antlaşmala­ rı bir tablo halinde çalışmaya dahil etmesi konuyu daha anla­ şılır kılmıştır. Bunların yanı sıra, Ehrenkreutz'un araştırması­ nı değerlendirirken bahsi geçen noter belgelerine Amitai'nin de dikkat çektiği görülmektedir. O da Kefe'de tutulan ve genç kö­ lelerin ticaretini anlatan mezkur kayıtların Mısır ile doğrudan bağlantı hakkında bilgi vermediği görüşündedir.40 Oysaki bel­ geler üzerinde detaylı okumalar yapıldığında ve adı geçen tüc­ carlar farklı belge türlerinde de araştırıldığında var olan ticare­ tin örnekleri örtaya çıkacaktır. Karadeniz'den Akdeniz'in do­ ğusuna yapılan köle ticaretini merkezine alan bir diğer çalış­ ma Hannah Barker'in Columbia Üniversitesinde tamamladığı "Egyptian and Italian Merchants in the Black Sea Slave Trade , 1260- 1500" başlıklı tezidir. Barker, kölelik sistemini, kölelerin kullanım alanlarını, köle edinme yöntemlerini paylaştığı araş­ tırmasında Karadeniz'den Cenova , Venedik ve Memluk yöne­ timindeki Mısır'a gerçekleştirilen köle ticaretini ve bu ticaret­ te faaliyet gösteren tüccarları anlatmaktadır. Ayrıca köle ticare­ tinin Memluk askeri sistemi üzerine etkilerinden de bahseden araştırmacı, böylece köle ticareti ile Haçlılara karşı mücadele arasında ilişki kurmaktadır. Barker'in Karadeniz'den Akdeniz'e gerçekleştirilen köle ticaretini tüccar grupları üzerinden anla­ tıyor olması çalışmasını oldukça önemli bir yere koymaktadır. Bahsi geçen ticarette faaliyet gösteren tüccarları değerlendirir­ ken mevcut lslam kaynaklarını esas alarak "Memluk tüccarla­ rı" ifadesini kullanmıştır.41 Ancak Barker'in bu ifadeye coğraf40

41

Reuven Amitai, "Diplomacy and Slave Trade in the Eastem Mediterranean: A Re-Examination of the Mamluk-Byzantine-Genoese Triangle in the !ate Thir­ teenth Century in the Light of the Existing Early Correspondence", Oriente Moderno Nuova Sene, 88(2), 2008. Hannah Barker, "Egyptian and Italian Merchants in the Black Sea Slave Trade, 1 260- 1 500" , Columbia Üniversitesi, Yayımlanmış doktora tezi, 2014; Hannah Barker, That Most Precious Merchandise: The Mediterranean Trade in Black Sea Slaves, 1 260- 1500, Philadelphia, University of Pennsylvania Press, 20 19. Mo­ dem literatürde Akdeniz ve özellikle doğusunda faaliyet gösteren lslam dev­ letlerinin tüccar\anndan bahsedilirken çok genel bir algı oluşturularak Müs­ lüman tüccarlar ifadesinin kullanımının tercih edildiği görülmektedir. Bu hu43

ya üzerinden bir tanımlama yaparak, başka bir ifade ile Mem­ luk topraklarını merkeze alarak ulaştığı anlaşılmaktadır. Bura­ da Memluk tüccarları ifadesinin verdiği mana biraz daha ge­ niş düşünülmeli, Memluk Sultanlığı'nın sahip olduğu imtiyaz­ lardan yararlanan tüccarları kapsayacak şekilde genişletilmeli­ dir. Barker'in yaptığına benzer bir yaklaşımla bölge ve coğraf­ ya üzerinden tüccarların değerlendirildiği birkaç çalışma daha bulunmaktadır. Bu çalışmaların bazılarında kaynaklarda geçen ifadeler, aynı şekilde Memluk tüccarları, Mısır tüccarları veya Mısırlı tüccarlar olarak işlenmiştir.42 Memluk Sultanlığı ile Kilikya Ermeni Krallığı'nın yürüttüğü ilişkilere dair araştırmalar sınırlı sayıdadır. Bunlardan ilki Ric­ hard j . Scott'ın Mamlük-Armenian Relations during the Bahri Pe­ riod: To the Fall of Sis (1 250- 1 3 75) başlığı ile McGill Üniversite­ sinde hazırladığı çalışmadır. Scott, bu çalışmada Sultan Baybars ve Kalavun dönemlerinin yanı sıra 1375 yılında başkent Sis'in fethine giden süreçte yaşanan siyasi gelişmeleri; askeri harekat­ lar, mücadeleler, diplomatik girişimler ve antlaşmaları esas ala-

42

44

susta bkz. Fernand Braudel, The Mediterranean and the Mediterranean World in the Age of Philip Il, çev. Richard Ollard, Londra, BCA, 1992; Peregrine Hor­ den, Nicholas Purcell, The Corrupting Sea: A Study of Mediıerranean History, Oxford, Blackwell, 2000. Kullanılan kaynaklar dönem, coğrafya, siyasi ikti­ darlar ve toplum yapısı birlikte düşünüldüğünde özellikle Memlük otorite­ si altında faaliyet gösterenler için Müslüman tüccar ifadesinin yerine Memlük tüccarlan algısının oluşturularak bu ifadenin kullanımının daha uygun olaca­ ğı düşünülmektedir. Bu konuda bkz. Altan Çetin, "Memltıkler Döneminde Mısır-Anadolu lktisa­ dt Münasebetleri" , Yayımlanmamış ytıksek lisans tezi, Ankara, Gazi Üniver­ sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998, s. 95-104; Altan Çetin, "XIII-XV. Ytız­ yıllarda Yakın Doğu'nun Sosyo-Ekonomik Hayatında Tüccarlar", Türkler, cilt V, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 450-454; Ehrenkreutz, "Strate­ gic Implications" s. 335-345; Dölger, "Der Vertrag Sultans Qala 'ün" , s. 60-79. Bu yaklaşımın dışında, 9. ve 10. ytızyıllarda Yakındoğu'daki 1slam devletleri­ nin Bizans ile Kilikya bölgesindeki ilişkilerinin ve bölgedeki insan hareketli­ liğinin anlatıldığı bir çalışmada aralannda tüccarların da yer aldığı reaya için coğrafya üzerinden bir tanımlamaya giderek Yakındoğulu/Yakındoğu köken­ li terimlerinin tercih edildiği görülmektedir. Bu hususta bkz. Koray Durak, "Traffic across the Cilician Frontier: Movement of People between Byzantium and the Islamic Near East in the Early Middle Ages", Byzantium and ıhe Arab World, Encounter of Civilizations, ed. A. Kralidis, Thessalonica, Aristotle Uni­ versity of Thessaloniki, 20 13, s. 1 4 1 - 1 54.

rak anlatmaktadır. Kilikya Ermeni Krallığı'nın askert ve siya­ si alanda önemine dikkat çekilen çalışmada , müdahale sebe­ bi olarak Ermenilerin bölgede Memluklere karşı oluşan ittifak­ larda yer alması gösterilmektedir. Ayrıca ilişkilerin ticari açı­ dan önemine eldeki antlaşma metinleri üzerinden yaklaşılmak­ tadır. Bu durum da çalışmanın tüccarlar ve ticaretin seyri hak­ kındaki değerlendirmelerini eksik bırakmaktadır.43 Angus Do­ nal Stewart'ın St. Andrews Üniversitesi'nde tamamladığı dok­ tora tezine dayanan The Annenian Kingdom and the Mamluks:

War and Diplomacy during the Reigns of Het'um II (1 289-1307) başlıklı kitabında ise Kral 1 1 . Hetum döneminin siyasi olayla­ rına, o dönem bölgede Memluklere karşı yürütülen mücade­ leye, kurulan ittifaklara odaklanılmıştır. Çalışmanın özellik­ le tariht arka planını vermek amacıyla oluşturulan birinci bö­ lümü çalışmamızın kapsadığı dönem açısından değerlendirile­ bilir. Burada Ermeni Krallığı dışında, bölge devletlerini tek tek tariht süreçleri ile anlatan yazar, daha sonra Memlukler ile mü­ cadele ve sonrasında yürütülen diplomatik ilişkileri Sultan Bay­ bars'tan başlatarak anlatmıştır. Çalışmasını genel olarak bir si­ yasi ve askert tarih niteliğinde şekillendiren Stewart'ın döne­ me ait İsla.m ve Ermeni kaynaklarından istifade ettiği anlaşıl­ maktadır.44 Bu çalışmanın dışında Fatma Akkuş Yiğit'in Erme­ ni Krallığı ile Memluklerin ilişkilerini konu alan "Memluk-Er­ meni Münasebetleri" ve "Memluk Sultanı Kalavun Zamanın­ da Ermeniler" başlıklı iki makalesi bulunmaktadır. Her iki ma­ kalenin siyasi ilişkiler ve asken mücadeleyi merkeze alıp olay­ ları kronolojik sıraya göre derleyerek anlatıyor olması devlet­ ler arasındaki münasebeti görmeye yardımcı olmaktadır. Veri­ len bilgiler İslam kroniklerinden alınarak sunulmuş, bazı bilgi­ lerin teyidi hususunda Ermeni Krallığı'nı ilgilendiren kaynak­ ların İslam kaynakları ile kullanıldığı fark edilmiştir. Her iki ça­ lışmanın merkezine kroniklerin alınmış olması bu devletlerin 43

44

Richard j . Scott, "Mamliik-Arınenian Relations during the Bahri Period: To the Fail of Sis ( 1 250- 1 375) " , Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Montreal, McGill Üniversitesi, 198 1 . Angus Dona! Stewart, The Annenian Kingdom and the Mamluks: War and Dip­ lomacy during the Reigns of Het'um Il (1 289-1 307), Leiden, Brill, 200 1 . 45

ilişkilerinin siyasi ve askeri mücadelelerin dışına çıkamaması­ na neden olmaktadır. Bu durumun ise makalelerde ticari faa­ liyetlerin anlatıldığı bölümleri zayıf bıraktığı görülmektedir.45 Doğu Akdeniz'de faaliyet gösteren devletlerin Kilikya Er­ meni Krallığı ile ticari ilişkilerinin anlatıldığı birkaç çalışma arasından David jacoby'nin "The Supply of War Materials to Egypt in the Crusader Period" ve "The Economy of the Arme­ nian Kingdom of Cilicia: Some Neglected and Overlooked As­ pects" başlıklı makaleleri ön plana çıkmaktadır. jacoby, bu ça­ lışmalarında savaş aletleri yapımında kullanılması sebebiyle za­ man zaman Papalığın ya da Avrupa devletlerinin yasaklama­ ları ile Memluklere satışına izin verilmeyen ürünlerin çeşitle­ rine ve ticaretine değinmektedir. Bu bağlamda her iki çalışma da bölgede gerçekleşen ticaretin devamlılığını göstermesi açı­ sından önem taşımaktadır. Araştırmalarında ticari faaliyetlerin Latin kaynaklan üzerinden okunduğuna değinen yazar, sade­ ce bu kaynaklan kullanmanın araştırmacıları daha çok Ermeni Krallığı'nın Avrupa devletleri ile yürüttüğü ticari faaliyetler hu­ susunda çalışmalar ortaya koyınaya sevk ettiğini dile getirerek kaynak çeşitliliğinin gerekliliğine işaret etmektedir. Her iki ma­ kalede de Ayas şehrinin önemi üzerine durulmaktadır. Bu bağ­ lamda eser, Doğu Akdeniz ticaretinde Kilikya Ermeni Krallı­ ğı'mn ve Ayas'ın rolünü çalışacak araştırmacılar için elzem ha­ line gelmiştir. Bunların yam sıra her iki çalışma krallığın Mem­ luk Sultanlığı ile ilişkileri bağlamında değerlendirildiğinde, ti­ caretin devamlılığı vurgusunu uyandırmak amacıyla ilgili dö­ neme ait az sayıda ticari belgeden yararlanılmış olması, karşı­ laştırmalı okumalar yerine belgedeki bilgilerin daha yüzeysel sunulması gibi sebeplerle genel sonuçlara varılmaya çalışıldı­ ğı anlaşılmaktadır. Böylece çalışmalarda taşınan ürünler ve kıs­ men miktarları hakkında bilgiler verilmesine rağmen bu ticare45

46

Fatma Akkuş Yiğit, "Memlük Ermeni Münasebetleri", Akademik Bakış, 8(16), 20 1 5 , s. 1 7 1 -206; Fatma Akkuş Yiğit, "Memlük Sultanı Kalavun Zamanında Ermeniler" , TSA, 16(3). 201 2 , s. 1 1 -20. Yiğit'in doktora tezinde de iki devlet arasındaki ilişkilerin anlatıldığı görülmektedir. Fatma Akkuş Yiğit, "Memlük­ ler Döneminde Çukurova," Yayımlanmamış doktora tezi, Ankara, Gazi Üni­ versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 201 1 .

ti gerçekleştiren kişi ve tüccarların kimliği, Mısır limanları ile ilişkileri, sevkiyatı yapılan ürünlerin limanlara getiriliş süreç­ leri, malların taşındığı gemiler ile gidiş-dönüş rotaları hakkın­ da bilgilerin değerlendirmeye dahil edilmediği görülmektedir. Bölgenin ticari faaliyetlerinin Memluk Sultanlığı özelinde değerlendirildiği bazı çalışmalar da bulunmaktadır. Bunlar­ dan biri Bahattin Keleş'in "Bahri Memlukler'de İktisadi ve Tica­ ri Hayat ( 1250- 1382) " başlıklı doktora tezidir. Daha sonra ay­ nı başlık ile kitaplaştırılan bu tez ile ilişkili "Memlüklerde Ti­ caret" başlığını taşıyan bir de makale hazırlanmıştır. Keleş ça­ lışmasında Memluk Sultanlığı'nın ilk döneminde gerçekleştiri­ len toprak sistemine , sanayi faaliyetlerine, idari yapıya ve top­ lumu oluşturan unsurlara dair bilgiler sunmaktadır. Ayrıca ti­ caret başlığı altında anlatılan yollar, limanlar, bunların yanı sı­ ra ticareti yapılan ürünlerin fiyat ve ücretlendirilmesine yöne­ lik verilen bilgiler Mısır ve çevresinin iktisadi hareketliliğini anlamayı kolaylaştırarak araştırmasını önemli kılmaktadır. Bu değerlendirmelerin yanında çalışması ticaret ve bu bağlamda­ ki ilişkiler üzerinden ele alındığında ise merkeze İtalyan şehir devletlerinin yanı sıra diğer bölge devletlerinin de dahil edildi­ ği görülecektir. Ancak dış ticaret ve ilişkiler anlamında önemli yere sahip Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile yürütülen diplomatik ve ticari ilişkilere yer verilmemiş olması Karadeniz'den gerçekleşen ticareti ve ticaret sürecini anlamayı, özellikle de bu ticarette faaliyet gösteren tüccarların kavranma­ sını zorlaştırmaktadır.46 Ticaret hususunda hazırlanan bir di­ ğer araştırma Abdullah Mesut Ağır'ın Memlüklarda Ticaret baş­ lıklı eseridir. Bahri ve Burci Memlukler dönemlerini kapsayan geniş çalışmada ticaretin siyasi , sosyal ve ekonomik yönleri­ ne yer verilmiştir. Ayrıca yerel ve devletlerarası ticaret bahis­ lerinin de incelendiği eserde, Keleş'in çalışmasında olduğu gi­ bi, Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ilişkilere yer verilmedi46

Bahattin Keleş, "Bahrt Memlükler'de İktisadi ve Ticari Hayat 1250- 1382" , Ya­ yımlanmış doktora tezi, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti­ tüsü, 1998; Bahattin Keleş, Bahıi Memlükler: İktisadi ve Tıcari Hayat (1 2501 382) , lsıanbul, Siyer Yayınları, 20 18; Bahattin Keleş, "Memlüklerde Ticaret" , Türkler, cilt V, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 43 1-445. 47

ği görülmektedir. Bunların yanı sıra eserde konu bütünlüğü ve çeşitliliği bağlamında Memluk dönemine ait İslam kaynakları kullanılmış olması eseri zenginleştirmektedir. Ancak özellikle Doğu Akdeniz ticaretiyle ilgili bölümde devletin Latin tüccar­ larla olan ticari faaliyetleri ve diplomatik girişimlerinden bah­ sedilirken, dönemin diğer kaynakları kullanılmadan sadece İn­ gilizce literatürden yararlanılmış olması, bu noktada Ağır'ın ça­ lışmasının yalnızca araştırmacıların mevcut görüşlerini iletme­ sine sebep olmaktadır.47 Çalışmaya konu olan devletlerin ilişkileri bağlamında, Mem­ luk sultanları hakkında hazırlanan biyografi ve monografi eser­ leri de ayrıca önemlidir. Örneğin Peter Thorau'nun The Lion of

Egypt: Sultan Baybars I and the Near East in the Thirteenth Cen­ tury başığı ile Halt tarafından İngilizceye tercüme edilen çalış­ ması, Sultan Baybars'ın biyografisi olarak şekillenmiştir. İçeri­ ğinde sultanın kökeni ve gençliği hakkında bilgiler sunan ya­ zar, bölgenin ve Eyyubi Devleti'nin, siyasi alanda, Baybars'ın kimliği üzerine etkilerini de anlatmaktadır. Eserde Baybars'ın sultan olduktan sonra bölge devletleri ile yürüttüğü mücadele ve başarılarına da ayrıca yer verilmektedir. Bu bağlamda diplo­ masi alt başlığı altında, Doğu Akdeniz ve Karadeniz'deki dev­ letler ile yürütülen ikili devletlerarası ilişkiler ve elçi kabulle­ rinden bahsedilmiş, ayrıca Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile devam eden ilişkiler sürecinde devletin siyasi çıkarları ve askeri ihtiyaçlarının ' e tkili olduğu üzerine durulmuştur. 48 Baybars hakkında hazırlanan bir diğer biyografi Abdul-aziz Khowai­ ter'ın kaleme aldığı Baibars the First: His Endeavours and Achi­ evements adlı eserdir. Baybars'ın hayatının yanı sıra oluşturdu­ ğu devlet sisteminin de incelendiği eserde, sultanın siyasi mü­ cadelelerine ve başarılarına ayrı bir bölüm tahsis edildiği görül­ mektedir. Diplomatik ilişkiler bağlamında Bizans ile yürütülen diplomatik ilişkilere siyasi gayeler üzerinden bir değerlendirme getiren yazarın, devletlerin ortak düşman algısının ilişkilerde 47 48 48

Abdullah Mesut Ağır, Memlilklarda Ticaret, Konya, Çizgi Kitabevi, 20 1 5 . Peter Thorau, The Lion of Egypt: Sultan Baybars I and the Near East in the Thir­ teenth Century, çev. P. M. Holt, New York, Longman, 1992.

belirleyici olduğunu savunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca eser­ de Ermeni Krallığı ile yürütülen diplomatik ilişkilere ve antlaş­ malara değinilmediği, onlarla yapılan askeri mücadeleleri an­ latmak ile yetinildiği görülmektedir.49 Bu alanda oluşturulmuş bir diğer çalışma, Unda S. Northrup'un From Slave to Sultan:

The Career ofAl-Mansur Qalawun and the Consolidation of Mam­ luk Rule in Egypt and Syria (678-689 A.H.11 2 79-1 290 A.D.) baş­ lığıyla sunduğu monografidir. Sultan Kalavun'un hayatının ve saltanatının merkeze alındığı çalışmada, sultanın kurduğu dev­ let yapısı, kurumlar, bölgelere göre oluşturulan bürokratik ya­ pı da anlatılmaktadır. Ayrıca ekonomi alanında yapılan düzen­ lemeler; tarım ürünleri ve çeşitleri ile bunların vergilendirilme­ si özelinde anlatılmıştır. Devletlerarası ticari faaliyetlere de bir bölüm ayrılan çalışmada köle ticareti bağlamında Bizans ve Er­ meni Krallığı ile yürütülen diplomatik ilişkilere genel hatları ile değinildiği görülmüştür. llişkilerde Memluk tüccarları ifadesi­ ni kullanan yazar bu tüccarların devletlerarası ticarette faaliyet­ leri olabileceği hususuna dikkat çekmekte, öte yandan Karimi­ leri de bu grup içinde değerlendirmektedir. Eser, bu bağlamda sadece bir sultan monografisi olmanın ötesinde belirli bir dö­ nem için Memluk Devleti'nin sistemi, yapısı, birimleri, iktisadi ve tarımsal faaliyetleri hakkında bilgiler sunmaktadır. 50 Yöntem

Paul Ricreur, her anlatının "eylemde bulunulan ve yaşanılan zamanla olan bağlantı, olay örgüleştirmenin kendine özgü zama­ nıyla olan bağlantı ve okuma zamanıyla olan bağlantı"51 olmak üzere üç mimesis bağlantısı bulunduğundan bahsetmektedir. Bu­ na göre bir eylemin metinleşme sürecinin öncesi, olayın kişi ta49 50

51

Abdul-aziz Khowaiter, Baibars the First: His Endeavours and Achievements, Londra, The Greal Mountain Press, 1978. Unda S. Northrub, From Slave to Sultan: The Career of Al-Mansur Qalawun and the Consolidation of Mamluk Rule in Egypt and Syria (678-689 A.H.11 279- 1290 A.D.), Stullgarl, Franz Steiner Verlag, 1998. Paul Ricreur, Zaman v e Anlatı I : Zaman, Olayörgüsü, Üçlü Mimesis, çev. Meh­ met Rifat, Sema Rifat, lstanbul, Yapı Kredi Yayınlan, 2007, s. 9. 49

rafından idraki ile tasarlanış süreci ilk mimesisi ifade ederken, eylemlerin aynı kişi tarafından bir araya getirilerek zihninde an­ lamlı bir olaylar örgüsü haline getirildikten sonra metinleştiril­ mesi ikinci mimesisi oluşturmaktadır. Üçüncü mimesis ise hazır hale gelen metnin alımlanması, yani bir başkası tarafından okun­ duktan sonra metnin o kişinin dünyası ile kesişme noktasıdır. 5 2 Memluk, Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ilişkileri üzerin­ den Doğu Akdeniz'deki ticarete yeni bir bakış açısı getirme­ si amaçlanan bu çalışmada , bahsi geçen dönemde var olan ti­ carete dair eylemlerin yeniden değerlendirilerek daha açık ifa­ deler ile sunulması amacıyla Ricreur'un bu üçlü mimesis savı­ na benzer şekilde bir kurgulama yapılmıştır. Bu bağlamda Do­ ğu Akdeniz ticaretinde belirli bir döneme ait kaynakların sun­ duğu bilgiler ile olayın zuhur ettiği dönem ve şartlar ilişkilendi­ rilerek eylemler ile kaynaklardaki anlatım sorgulanmıştır. Da­ ha sonra, eylemlerin kurgulanarak birincil kaynakta müellif ta­ rafından nasıl kaydedildiği üzerine durulmuştur. Örneğin La­ tin kaynaklan özelinde, anlatımda kullanılan terim ve ifadele­ rin tüccarları tanımlama, mevcut ticareti yasaklama ve bazı du­ rumlarda gizleme gibi faaliyetler için kullanımı eylem ile terim arasında ilişki kurularak ifade edilmiştir. lslam kaynaklarında yer alan ticaret ve tüccarlar ile ilgili ifadeler ise döneme ait La­ tin, Grek, Ermeni ve Süryani kaynaklan ile de karşılaştırılarak değerlendirilmiş, böylece eylemin ve bu eylemde faaliyet göste­ renlerin tanımlanması sağlanmıştır. Çalışmaya konu olan iliş­ kilerin günümüz literatürüne geçişi ve özellikle Doğu Akdeniz ticareti bağlamında değerlendirilmeleri hususunda ise çağdaş müelliflerin oluşturduğu orijinal kaynakların araştırmacılar ta­ rafından nasıl okunduğu , değerlendirmelerindeki arka planın da etkileri ortaya konularak gösterilmiştir. Çalışmanın konuya yeni bir boyut kazandırması adına, konuyla ilgili daha önce çe­ şitli araştırmalara da temel teşkil etmiş birincil kaynaklara tek­ rar dönülerek üçlü mimesis anlayışı üzerinden eylem ile kay­ nakların ilişkilendirilmesi sağlanmıştır. Burada eylemin müel­ lif tarafından kurgulaması da hesaba katılmıştır. Daha sonra bu 52 50

Ricceur, Zaman ve Anlatı 1, s. 9-10, 1 08- 139.

kaynaklar karşılaştırmalı okunarak çalışmanın kapsadığı dö­ nemde ticaret ve tüccarların farklı bir açıdan gösterilmesi için gayret sarf edilmiştir.

Doğu Akdeniz ticaret tarihine dair modern anlayışın oluşmasında belirleyici yaklaşımlar Sadece karalar arasında uzanan durgun bir denize ev sahipli­ ği yapmaktan öte yaşayan bir kültüre ve sadık bir hafızaya sa­ hip olan Doğu Akdeniz bölgesi, yaşanan mücadelelerin yam sı­ ra gerçekleştirilen ticari faaliyetler ile de araştırmacıların dikka­ tini çekmiş, onlara geniş bir çalışma alam sunmuştur. Böylece 19. yüzyılın sonlarından itibaren bölgedeki adaların ve kıyı şe­ ridine hakim olan devletlerin ticari ilişkileri, buna bağlı olarak da taşıdıkları ürünler konu edilmeye başlanmıştır. Bu bölüm­ de, Doğu Akdeniz ticaret tarihine dair modern anlayışın oluş­ masında önemli katkıları bulunan, birinci el kaynakları kul­ lanarak ulaştığı sonuçlar sebebiyle birçok araştırmacı tarafın­ dan çalışmasına günümüzde dahi sıkılıkla atıf yapılan Wilhelm Heyd (ö. 1906) ; Akdeniz'in doğusuna odaklanmasının yam sı­ ra muhtemelen dönemindeki Yahudi karşıtlığına tepki olarak Avrupalı tüccarların yanında Yahudilerin de bölge ticaretinde yer aldığını kanıtları ile ortaya koyan Eliyahu Ashtor (ö. 1984) ; Müslüman tüccarlar olarak tanımladığı grubu genel olarak İs­ lam kaynakları merkezli inceleyerek bu alanda ilk örnekler­ den birini oluşturan Subhi Yanni Labib (ö. 1987) ve son ola­ rak farklı dönemlerde Bizans ile Mısır arasındaki ticari ilişkile­ re dikkat çekerek bu alanın zayıf noktalarına temas eden David jacoby (ö. 20 18) ile eserleri hakkında bir incelemeye yer verile­ cektir. Bu incelemenin odak noktasında Doğu Akdeniz ticare­ ti yer almasına rağmen özellikle Bahri Memluk dönemini kap­ sayan bölge ticareti çerçevesinde oluşturulmuş mevcut argü­ man, İtalyan şehir devletleri Cenova ve Venedik'in ticari faali­ yetlerdeki üstünlükleri ile tek elden bu ticareti nasıl yürüttük­ leri üzerine durulacaktır. Ayrıca sözü edilen tarihçilerin Do51

ğu Akdeniz'in diğer ticari figürlerinden birini tanımlamak için kullandıkları Müslüman tüccarlar ifadesine, bu ticareti gerçek­ leştiren tüccarların kimliğine ve ticari faaliyetlerine dair yakla­ şımlarına eserleri üzerinden yapılacak değerlendirmelerle ula­ şılmaya çalışılacaktır. Bunların yanı sıra bahsi geçen araştırma­ cıların ticaret tarihi üzerine yaklaşımları incelenecek, kullan­ dıkları kaynaklar ve genel olarak bu yaklaşımlarına etki eden ekoller ile sahip oldukları arka planın çalışmalarına olan yan­ sımaları üzerine durulacaktır. Hatta bu hususta zaman zaman ortaya konan eleştiriler ile yeni çalışmaların seyri hususundaki temenniler belirtilecek, elinizdeki bu çalışmanın alandaki yeri ile sahaya katkıları anlatılacaktır. Üç semavi dine ev sahipliği yapan Doğu Akdeniz bölgesi, za­ man zaman bu dinler etrafında kurulan devletlerin çeşitli müca­ delelerine, siyasi çekişmelerine, savaşlarına, diplomatik girişim­ lerine ve belki de üzerinde daha az durulan yönüyle ticari ilişki­ lerine ev sahipliği yapmıştır. Haçlı Seferleri ve sonrasında kuru­ lan Haçlı devletleri ile Latin yerleşimleri, özellikle Batı'nın Do­ ğu ile ilişkilerinin ve köklerinin araştırıldığı 19. yüzyıl Avrupa­ sı'nda araştırmacıların dikkatlerini cezbetmiştir. O dönem Al­ manya ve Fransa'nın başını çektiği araştırmalar bölgede yaşamış Latin unsurların varlıkları ve köklerinin incelenmesini, Orta­ çağ'da Doğu ile ilişkilerin ve Doğu'daki etnik Batı üstünlüğünün gösterilmesini amaçlamıştır.53 Bu bağlamda Akdeniz'in doğu­ sunda gerçekleştirilen ticaret konusunda muhtemelen en dik­ kat çekici eser, günümüzde şaşırtıcı bir şekilde birçok çalışmaya kaynaklık eden, Alman tarihçi ve kütüphaneci Wilhelm Heyd'in iki ciltlik Histoire du Commerce du Levant au Moyen-Age başlı­ ğı ile Almancadan Fransızcaya tercüme edilen çalışmasıdır. 54 53

Rivka Feldhay, "The Humanities through the Lens of Migration: Richard Ko­ ebner's Transition from Germany to jerusalem" , Naharaim, 1 1 ( l -2) , 20 17, s. 16; Michael Ann Holly, Pası Looking: Historical lmagination and the Rhetoric of the lmage, U.5.A. , Cornell University Press, 1996, s. 57; Michael Harsgor, "Total History: The Annales School , joumal of Contemporary History, 1 3 ( 1 ) , 1978, s. 1 . Heyd'in asıl başlığı Geschichte Des Levantehandels lm Mittelalter olan bu ese­ ri, Furcy Raynaud tarafından 1885- 1886 tarihlerinde Fransızcaya çevrilmiştir. Günümüzde tarihçilerin sık sık atıf yapmak suretiyle yararlandığı nüsha bu "

54

52

Heyd'in bu çalışmada bölgedeki ticaretin tarihiyle ilgili yakla­ şımı ve değerlendirmeleri, aldığı eğitim ve bahsi geçen dönem­ deki popüler, kaynağa dayalı modem tarihyazımıyla ilişkilidir. 1823 tarihinde Württemberg'de doğan Heyd, teoloji ile baş­ ladığı eğitimine tarih alanında devam etme kararı almış, bu _ alandaki ilk çalışmasını 185 1 yılında Germen kabilelerinin Ba­ tı Roma halkı ile ilişkileri ve etkileşimi üzerine yazmıştır. Da­ ha sonra ltalya'ya bir yolculuk yaparak buradaki birçok kili­ se, galeri, kütüphane ve arşivi ziyaret etmiş, dönemin şartları­ na göre hatırı sayılır ölçüde kaynak toplamıştır. 55 Çalışmaları­ nı Ortaçağ'da İtalyan şehir devletlerinin ticaretlerine yönlen­ diren Heyd, bu bahiste şehir devletlerinden Cenova ve Vene­ dik'in tarihteki başarılarının gereği kadar vurgulanmadığını be­ lirterek bu devletlerin - denizaşırı varlıkları hususundaki boşlu­ ğun doldurulması için ilk adımı 1854 tarihinde atmıştır. "Un­ tersuchungen über die Verfassungsgeschichte Genuas bis zur Einführung des Podestats um das jahr 1200" başlığıyla yayım­ ladığı çalışmasında o zamana kadar Almanya'da Cenova tari­ hi üzerine müstakil bir eser bulunmadığını belirtmiş, ardından da Cenova'nın devlet düzenine nasıl geçtiğini ve yapılanmasını hangi aşamalar ile oluşturduğunu anlatmıştır. 56 Tarihçi olmasının yanı sıra iyi de bir kütüphaneci olması, dö­ neminde birçok belge ve kataloğa erişimini kolaylaştıracaktır. Bu durum, yukarıda da bahsi geçen başyapıtı Histoire du Com­ merce du Levant au Moyen-Age'in hazırlamasını kolaylaştırdığı

55

56

çeviridir. Aynca bu eserin ilk cildi Enver Ziya Kara! tarafından Fransızca nüs­ hasından Türkçeye Yakın-Doğu Ticaret Tarihi başlığı ile çevrilmek suretiyle Türkiye'deki araştırmacıların istifadesine sunulmuştur. Türk Tarih Kurumu tarafından 2000 yılında ikinci baskısı da yapılan çeviri metinde yazım yanlış­ ları sebebiyle redaksiyona ihtiyaç duyulması kitabın Fransızca nüshasına da başvurmayı zorunlu kılmıştır. Bu sebeple çalışmada Fransızca çeviri metin ile Türkçe metnin karşılaştırmalı kullanılması tercih edilmiştir. W. Lang, "Heyd, Wilhelm", Biographisches ]ahrbuch und Deutscher Nekrolog, ed. Anton Bettelheim, cilt XI, Berlin, Druck und Verlag Yon Georg Reimer, 1908, s. 42. Wilhelm Heyd, "Untersuchungen über die Verfassungsgeschichte Genuas his zur Einführung des Podestats um das Jahr 1 200", Zeitschrift für die gesam­ te Staatswissenschaftl]oumal of Institutional and Theoretical Economics, 10( 1 ) , 1854, s . 4-5; Lang, "Heyd, Wilhelm" , s . 42-43. 53

gibi eserde kendinden önceki tarihçilere oranla daha fazla kay­ nak ve bilgi sunmasına imkan tanıyacaktır. Eseri için şehir dev­ letlerinin kayıtlarının yanı sıra Haçlı Seferleri kronikleri, Batı­ lı seyyahların tuttuğu notlar, nümizmatik örnekler, bilinen ba­ zı noter belgeleri ile yine Batılı tüccarların hazırladığı belgeleri kullanan Heyd, yöntem olarak yukarıda belirtilen dönemin asıl kaynaklarından olduğu gibi yararlanmayı tercih etmiştir. 57 Ay­ nca Heyd'in, tarihin gerçek gücü ve öneminin geniş bir bölge­ nin seçilerek çok sayıda kaynağın kullanılmasıyla ortaya çıka­ cağı yönündeki yaklaşımdan da etkilendiği anlaşılmaktadır. 58 Bu sebeple Doğu Akdeniz ticaretini değerlendirirken geniş bir coğrafyayı ele alarak uzun bir dönemde incelemiştir. Bunu ya­ parken de çok fazla kaynağa başvurmuştur. Eserin çağdaşlarına göre günümüzde dahi önemli bir çalışma olarak kabul edilme­ sinin sebebi aslında burada yatmaktadır. Avrupa merkezli kay­ nakların itina ile kullanıldığı eserde, o dönem Batı dillerine çe­ virisi yapılmış az sayıda Arapça çalışmaya da yer verilmiştir. 59 Yakın-Doğu Ticaret Tarihi olarak Türkçeleştirilen eserin ön­ sözünde Heyd, İtalyanların merkezde olacağını "onlar [ İtal­ yanlar] Doğu'da her zaman üstün bir rol oynamışlardır" ifade­ si ile açıklamaktadır. 60 Aynca Doğu'daki diğer tüccar toplum­ ların varlığına da işaret ettikten sonra61 çalışmanın asıl ama­ cının Roma-Germen toplumunun Akdeniz'in doğusundaki ti­ cari varlığını göstermek olarak ifade etmektedir.6 2 Alman top­ lumu ve sisteminin Roma lmparatorluğu'nun bir parçası, hat57

58 59 60 61 62 54

Wilhelm Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, çev. Enver Ziya Kara!, Ankara, TTK, 2000, s. XIV; Wilhelm Heyd, Histoire du Commerce du Levanı au Moyen­ Age, çev. Furcy Raynaud, cilt 1, Leipzig, 1885, s. XII; Wilhelm Heyd, Histoi­ re du Commerce du Levanı au Moyen-Age, çev. Furcy Raynaud, cilt il, Leipzig, 1886, s. 8, 83; Lang, "Heyd, Wilhelm", s. 43-44; Wilhelm Hoffmann, "Heyd, Wilhelm" , NDB, cilt IX, Berlin, Duncker&:Humblot, 1972, s. 63-64. Lang, "Heyd, Wilhelm" , s. 44. Charles Issawi, "Economic History of the Middle East to 19 14", Middle East Studies Association Bulletin, 2(2), 1968, s. 1 . Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, s. XIV. Burada kastedilenlerin ltalyanlann dışında kalan, ancak Doğu Akdeniz'de ti­ cari ilişkiler yürüten diğer Avrupalı tüccarlar olduğu düşünülmektedir. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, s. XIV-XV.

ta kendisi olduğu düşüncesi Heyd'in önceki çalışmalarında ol­ duğu gibi bu eserinin de mahiyetini oluşturmaktadır. Belgele­ rin anlattığına göre Ortaçağ Akdenizi'nde ve özellikle de bölge­ nin doğusunda gerçekleşen ticarette İtalyan şehir devletlerinin üstünlüğünün bulunması onu şehir devletlerine odaklanmaya, bu devletlerin Akdeniz'in doğusundaki ticari ilişkileri ile bura­ da kurdukları kolonilerini anlatmaya yöneltmiştir. Bu bağlam­ da Cenovalı, Venedikli ve Pisalıların bölgenin doğusunda ger­ çekleştirilen ticarete hakim olduklarını ve tekel oluşturdukla­ rını aktarmaktadır. Ayrıca İtalyanların yanında diğer Avrupalı tüccar gruplarının varlığından da bahseden Heyd, genel olarak bu tüccarların ticari bağlantıları ile ticaret yaptıkları devletlere odaklanmakta, onlara bölgede bir ticaret rotası dahi çizmekte­ dir. 63 Fakat daha genel bir çerçevede değerlendirildiğinde, bu­ radaki asıl amacı Roma-Germen dünyasının Akdeniz'in doğu­ su ile ticari ilişkilerini incelemek ve bu hususu vurgulamaktır. Çalıştığı dönem için taşınan ürünler hakkında bilgilerin ol­ dukça sığ olduğunu kabul eden Heyd, Mısır ve Biladüşşam böl­ gesinden Avrupa'ya taşınan ürünlerin yanı sıra bu ürünlerin Av­ rupa'da dağıtımından da genel hatlarıyla bahsetmektedir. Daha sonra Avrupa'nın da Biladüşşam ve Mısır'a ihraç ettiği ürünleri anlatmaktadır.64 Ancak Heyd, Akdeniz ve Karadeniz ticaretin­ de yer alan İtalyanlar ve diğer Avrupalı tüccarlar dışında kalan, özellikle İslam devletlerinin otoritesi altındaki gruplardan tica­ ri ve siyasi rolleri bağlamında bahsetmemektedir. Bu tüccarla­ ra sınıf/grup ya da birey olarak eğilmeyen Heyd'in onların du­ rumlarını, görevlerini ve taşıdıkları ürünlerin önemini çalışma­ sına dahil etmediği görülmektedir. Ancak çalışmasının ilerle­ yen bölümlerinde Müslüman tüccarlar olarak bir ifade kullan­ dığı dikkat çekmektedir. Buradaki ifadede anlattığı tüccarların Doğu'nun ürünlerinin Batı'ya taşınmasında rollerinin olmadığı­ nı belirten Heyd, onların Akdeniz'de Hıristiyanların hakimiye­ tindeki limanlar yerine İslam devletlerinin yer aldığı İspanya, Si63 64

Heyd, Histoire du Commerce, cilt 1, Tarihi, s. 63, 353-354. A.e. , s. XV.

s.

56, 319-320; Heyd, Yakın-Doğu Ticaret

55

cilya ve Afrika kıyılan arasında ticaret yaptıklarını, bu sebeple de toplumlararası ticarette yer almadıklarını iddia etmektedir. Müslümanların rolünden Avrupalıların çıkarları ve kazanımla­ rı boyutunda bahsedilen eserde Müslümanların Akdeniz yeri­ ne Kızıldeniz'de yer aldıkları, Hindistan'dan denizyoluyla Hint­ li tüccarlar tarafından getirilen baharat ve bölgeye özgü ürünle­ ri lskenderiye ve Dimyat'ta bekleyen Avrupalı tüccarlara ulaştır­ dıkları anlatılmıştır.65 Ancak bu hususta da Müslüman tüccar­ lar olarak tanımlanan grup hakkında bilgi vermekten uzak du­ rulduğu dikkatlerden kaçmamalıdır.66 Memluk dönemi ile ilgili olarak ise Memluklerin savaş ve siyaseti ön planda tutan bir po­ litika izleyerek, ticareti ikinci plana attıklarına değinmektedir.67 Ayrıca içinde ticari hükümler de geçen antlaşmaları kastederek, burada Müslümanlar nezdinde yapılmaya çalışılanın muhtemel Hıristiyan bloğunu ve ittifaklarını kırmak olarak yorumlamak­ tadır. Ticaret ile ilgili önemli bir merkez olan Dimyat örneğini veren Heyd, şehrin taşınmasını ve limanının daraltılmasını tica­ rete vurulan bir darbe olarak değerlendirmektedir.68 Ancak göz­ den kaçırdığı husus, bunun askeri ve iktisadi bir hamle olarak güvenlik amacıyla yapıldığıdır.69 Heyd, bölge ticaretinin ve tica­ ri faaliyetlerin Avrupa merkezli olduğunu vurgulamak niyetiy­ le hareket ettiğinden konuyu farklı yorumlamakta, bu ticarette Müslümanları veya lslam devletinin altında ticaret gerçekleşti­ renleri bir aktör olarak değerlendirmemektedir. 65 66

67

68 69 56

Heyd, Histoire du Commem:, cilt I, s. 50, 378-38 1 , 383-384; Heyd, Yakın-Do­ ğu Ticaret Tarihi, s. 56-57; 422-425, 427-429. Burada Heyd'in bahsi geçen döneme ait Arapça kaynaklan kullanamaması ne­ deniyle detaylı bilgi verememiş olma ihtimali de göz önünde bulundurulma­ lıdır. Siyasi faaliyetlerin bir parçası olarak yürütülen diplomatik ilişkilerde ticaretin ön plana alındığı bilgisine ilgili döneme ait antlaşma metinlerinden ulaşılabil­ mektedir. Bu belgelerde Memlukler, bölge ticaretine girme çabalannı bahsi geçen antlaşmalar ve tüccarlara sağladığı çeşitli imtiyazlarla ortaya koymakta­ dır. Bu antlaşmalar ile ticarete dair içeriklerine çalışmanın İkinci ve Üçüncü bölümlerinde detaylı yer verilmiştir. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, s. 475-478; Heyd, Histoire du Commerce, cilt l, s. 424-426. Buradaki hamle ile Dimyat Limanı'nın daraltılması konusu çalışmanın Birinci Bölümü'nde Dimyat alt başlığı altında anlatılmıştır.

Bilindiği üzere tarih, farklı bakış açıları üzerinden yazılabil­ mektedir. Bu bakış açıları ise zaman zaman çeşitli akımlar, dü­ şünce veya duyguların tesirinde olabilmektedir. Genel olarak Heyd'in eserindeki yaklaşım incelendiğinde, döneminin popü­ ler modern tarihyazımını kullanarak yazdığını söylemek yanlış olmasa gerekir.70 Ayrıca döneminin tarihçilerinden farklı ola­ rak siyasi olaylar ve savaşlar üzerinden tarihçilik yapmak ye­ rine , o dönem erişebildiği çeşitli kaynakları da kullanarak Do­ ğu Akdeniz'de Avrupalıların ticari faaliyetlerine yönelmesi, ça­ lışmalarında sunduğu geniş ve kaynağa dayalı bilgiler, Akdeniz ticaretini farklı yönler ve dönemlerde çalışan bazı araştırmacı­ lar için eserini günümüzde dahi popüler ve değerli kılmaktadır. Ortaçağ Doğu Akdeniz bölgesini ve bu bölgede gerçekleştirilen ticareti konu alan çalışmalar Heyd'in ardından ilgi görmüş, bu hususta 20. yüzyılda bahsi geçen konuda çeşitli araştırmalar ya­ pılarak yayımlanmıştır. Bu çalışmalardan biri Eliyahu Ashtor'un kaleme aldığı Levant Trade in the Later Middle Ages başlıklı eser­ dir. 19 14 yılında Viyana'da doğan Ashtor, lise eğitimini tamamla­ dıktan sonra bir yandan lsraelitisch-Theologische Lehranstalt'ta dini eğitim almış, diğer taraftan da Viyana Üniversitesi'nde tarih öğrenimi görmüştür. Aynı üniversitede 1936 senesinde Baibars

al-Mansuri und Ibn al-Furat als Geschichtsquellen für die erste Peri­ ode der Bahrimamluken başlığıyla, Sultan Baybars ve Bahri Mem­ lükler'i konu alan bir doktora tezi hazırlamıştır. Dönemin tanın­ mış bilim insanlarından Samuel Krauss'un derslerine katılması Yahudi tarihi üzerine düşünmesine imkan sağlayacaktır.71 70

71

Eserinde izlediği yol, kaynaklarını değerlendirme biçimi ve Ranke'nin öğren­ cisi Heinrich von Sybel'in çıkardığı Historische Zeitschrift dergisindeki yazıla­ n bu hususta önemli ipuçları sunmaktadır. E. Sreedharan, A Textbook of His­ toriography: 500 BC to AD 2000, New Delhi, Orienı Longman, 2004, s. 184; Wilhelm Heyd'in Historische Zeitschrift'de yayımlanan çalışmaları için bkz. Wilhelm Heyd, "Das Haus der deutschen Kaufleute in Venedig", Historische Zeitschrift, 32(2), 1874, s. 193-220; Wilhelm Heyd, "Geschichte des König­ reichs jerusalem ( 1 100- 1291) by Reinhold Röhricht" , Historische Zeitschrift, 82(3) , 1899, s. 493-496; Wilhelm Heyd, "Die überseeischen Untemehmun­ gen der Welser und ihre Gesellschafter by Konrad Habler" , Historische Zeits­ chrift, 93(3) , 1904, s. 479-481 . Miriam Frenkel, "Eliyahu Ashtor - A Forgotten Pioneer Researcher ofjewish History under the Mamluks" , Muslim-]ewish Relations in the Middle Islamic 57

Döneminde yükselmekte olan Yahudi karşıtlığı sebebiyle 1938 yılında Filistin'e iltica eden ve burada bir süre kütüpha­ necilik yapan Ashtor, Hebrew Üniversitesi'nde7 2 Memluk yö­ netimi altında Mısır ve Suriye Yahudilerini konu alan yeni bir doktora tezi hazırlamıştır. Araştırması Yahudi toplumu üzeri­ ne odaklanmasına rağmen lsla.m devleti hakkında verdiği bil­ giler dikkat çekici olmuştur. Daha sonra Ortadoğu'nun önem­ li kütüphanelerini gezerek topladığı kaynaklar üzerinden The History of the }ews başlıklı bir eser kaleme almıştır.73 Özellik­ le o dönem Avrupa'da Yahudilere karşı gösterilen tavrın Ya­ hudi çalışmalarını tetiklediği görülmüş, bir tepki olarak Ash­ tor'un da çalışmalarında Yahudilerin tarihine odaklanılarak;

72

73

58

Period: ]ews in the Ayyubid and Mamluk Sultanates (1 1 71 - 1 5 1 7) , ed. Paulina Lewicka, Gottingen, Vandenhoeck &: Ruprecht, 201 7 , s. 63; Benjamin Z. Ke­ dar, "in Memoriam Eliyahu Ashtor, 1914-1984" , Asian and African Studies, 19, The lnstitute of Middle Eastern Studies, 1985, s. 1 19. Hebrew Üniversitesi, özellikle ikinci Dünya Savaşı öncesinde ve savaş devam ederken Avrupa'nın çeşitli bölgelerinden Filistin'e göç eden Yahudilerin oluş­ turduğu bir akademidir. Üniversitede görev alan araştırmacılar muhteme­ len yetiştikleri Alman ekolüne karşı tavır olarak Annales Ekolü'ne yaklaşmış, böylece devletler veya bireyler üzerinden siyasi tarih yazmak yerine bölgede varlıklarının ispat edilmesi amacıyla Doğu Akdeniz'de yaşamış Yahudi top­ lumlannın sosyal, kültürel ve ekonomik tarihlerini anlatmayı tercih etmiştir. Bahsi geçen dönemde Hebrew Üniversitesi'nin önemli isimleri arasında dok­ torasını aynı üniversitede tamamlayan ve Haçlı Seferleri alanında özellikle Ri­ chard Koebner'in entelektüel etkisinde kalarak çalışmalarında bunu hissetti­ ren Joshua Prawer ( 1 9 1 7-1990) ile A Medditerranean Society isimli çalışması ile Geniza belgeleri üzerinden Akdeniz'deki Yahudi tüccarları ve toplumunu ticari, ekonomik, kültürel ve sosyal yönlerden anlatan Shelomo Dov Goitein de ( 1 900- 1985) yer almaktadır. Abraham L. Udovitch, "Shelomo Dov Goitein 1900- 1985", Middle East Studies Association Bulletin, 19(2), 1985, s. 306-309; Gary Dickson, "What are the Crusades?", The Crusader World, ed. Adrian j. Boas, Londra, Routledge, 20 16, s. 694; Benjamin Z. Kedar, "Joshua Prawer ( 1 9 1 7-1990) , Historian of the Crusading Kingdom ofjerusalem", Mediterra­ nean Historical Review, 5(2), 1990, s. 107- 1 16. Yaacov Lev, "Eliyahu Ashtor ( 1 9 14-1984) and the History of the Mamluk Sul­ tanate'' , Egypt and Syria in the Fatimid, Ayyubid and Mamluk Eras, ed. U. Ver­ meulen, ] . Van Steenbergen, cilt VII, Paris, Uitgeverij Peeters, 20 1 3 , s. 470; Kedar, "in Memoriam'' , s. 1 19. Ashtor, Yahudiler üzerine odaklanan bir diğer çalışmasında Akdeniz'in batısında, Endülüs Emevt Devleti yönetimi altında­ ki Yahudileri incelemiştir. Bu eser 1960 ve 1966 yıllarında iki cilt olarak ya­ yımlanmış, ardından da lngilizceye tercüme edilmiştir. Bilgi için bkz. Eliyahu Ashtor, The ]ews of Moslem Spain, çev. A. Klein, ]. Machlovitz Klein, cilt 1-II, Philadelphia, 1973- 1984.

o dönem Avrupa toplumunun bir parçası olan Yahudilerin de Akdeniz'in doğusundaki ticarette Avrupalılar ile yer aldığı gös­ terilmeye çalışılmıştır. Ashtor'un en önemli çalışmalarından biri olan ve yukarıda bahsi geçen Levant Trade in the Later Middle Ages te de bu arka plan fark edilebilmektedir. Eserde konu ile alakalı tek bir kay­ nak yerine döneme ait, mevzubahis olan bölgedeki devlet ve­ ya toplumların farklı dillerdeki çeşitli belgeleri de incelenmek­ te ve daha sonra bir değerlendirme yapma çabasına girilmekte­ dir. Çalışmasını Ortaçağ'da Doğu Akdeniz ekonomi ve ticaret tarihi üzerine yoğunlaştıran Ashtor, Yahudi toplumu merkezli öznel yaklaşımlarını da hissettirmektedir.74 Akdeniz'de ve özel­ likle de doğusunda dengelerin tamamen değiştiği 129 1 yılın­ da Akka'nın Memlükler tarafından fethi ile başlayan eser, böl­ gedeki ticari değişimleri 16. yüzyıl başlarına kadar anlatmakta­ dır. Eserinin geneli incelendiğinde Akka'nın fethinin ardından özellikle "Müslüman Yakın Doğu"75 olarak tanımladığı bölgede gerçekleşen uzun süreli ticaret anlatılmaktadır. Kaynaklarının çeşitliliği sebebiyle ticareti sade, yalın bir olgu olmaktan çıkara­ rak adeta canlı bir nesneye çeviren Ashtor, bahsi geçen zaman dilimi içerisindeki ticari mücadeleyi, siyasi ittifakları ve antlaş­ maları, yasaklara rağmen devam eden faaliyetleri, Mısır ile tica­ ret yapan devlet, toplum veya bireysel tüccarları, Doğu'dan Ba­ tı'ya, Batı'dan da Doğu'ya karşılıklı ticareti, ürünlerin miktar ve fiyatlarını, ticarete etki eden çeşitli vergiler ile imtiyazları baş­ ta 14. yüzyıldan itibaren hem bölgede hem de Güney Avrupa ve Memlük idaresi altındaki liman şehirleri ile ticaret merkez­ lerinde tutulan noter belgeleri (Venedik, Cenova, Palermo , Me­ sina, Ankona, Barselona, Girit, Kıbrıs, Tana, Beyrut, lskende'

74

75

Yahudi tüccarlar ve Akdeniz ticaretindeki rolleri için bkz. Eliyahu Ashtor, Levanı Trade in the Later Middle Ages, Princeton, Princeton University Press, 1983, s. 33, 5 1 , 355, 504-505. Ashtor, bu tanımlamasını siyasi zemini dikkate alarak yapmaktadır. Bu se­ beple de bölgede yer alan Müslüman toplumun hayatına, ticaretine, kültürü­ ne yeterince değinmemiştir. Müslüman tüccarlardan genel olarak bahsedilen yerlerde ise onları baharat tüccarı olarak tanımlamakta ve Doğu'nun ürünle­ rinin Batılı tüccarlara satılmasındaki rolleri üzerinden adlarını anmaktadır. 59

riye ve Şam) , Güney Avrupa ülkelerinin resmi belgeleri ve ya­ zışmaları (Venedik Senatosu'nun kayıtları, Misti, Senato Mar ve Secreta) ,76 bireysel veya kurumsal ticaret yapan tüccarların mektupları, ticari amaçla bölgede bulunan görevlilerin rapor­ ları ve ticaret ile ilgili notlarını (Zibaldone da Canal, La Prati­ ca Della Mercatura) kullanarak anlatmıştır. Aynı zamanda dö­ nemin İslam kaynakları bağlamında çeşitli Arapça kronikler­ den de yararlanmıştır. Bu durum da eserinin içeriğini zengin­ leştirdiği gibi Heyd'in bıraktığı yerden yeni bir ticaret haritası çizmesini sağlamıştır. Böylece kullandığı kaynaklar ile ticareti Avrupalı Hıristiyanların hegemonyası savından kurtarmıştır.77 Çalışmada Heyd'in eserini de değerlendiren Ashtor, genel olarak Heyd'in dönemi dikkate alındığında, çalışmasının öne­ mine dikkat çekmektedir. Ancak Heyd'in Akdeniz ticaretinde ön plana çıkan şehirlerin arşivlerini yeterince kullanamaması­ nı bir eksiklik olarak değerlendirmiştir. Kendisinin ise bölge­ deki İtalyan kolonilerinin kayıtları dahil bahsi geçen arşivle­ ri de kullandığını , ayrıca dönemine ait İslam kaynaklarından da istifade ettiğini belirtmektedir.78 Ayrıca çalışmasının sadece Batı'nın Batı'daki ticaretine değil, Müslüman Yakındoğu olarak nitelendirdiği bölgede, Doğu ile karşılıklı ticaretine de değin­ diğini bildiren Ashtor; Batı toplumunun ve Müslümanların ih­ tiyaç duyduğu ürünleri ve bunların miktarlarını , fiyatlarını ve bu ürünlerin taşınma süreçlerini de oluşturduğu tablolar ile de­ taylı anlatmaktadır. Bu durum Heyd'in çalışması ile kıyaslandı­ ğında eserini oldukça farklı bir konuma yerleştirmektedir. An­ cak her iki çalışma da hem kapsadıkları dönem aralığı, hem de odaklandıkları bölge ve kullandıkları kaynaklar açısından ince­ lendiğinde; Heyd'in eseri için Batı'da hakim Ortadoğu ve Doğu Akdeniz algısının ötesine geçemediği, Ashtor'un çalışması için ise bahsi geçen ticaretin İtalyanlar (Avrupalılar) üzerinden, mevzu edilen liman ve şehirlerin kullanılmasıyla gerçekleştiği 76 77 78 60

Bu kayıtların içeriği ve özellikleri hakkında bkz. Eliyahu Ashtor, Levanı Trade, s. XII. Çalışmada kullanılan kaynakların detaylı içeriği hakkında bkz. a.e. , s. XI-XXII. A.e., s. XI-XII.

sonucuna ulaşılmasına imkan tanıdığı söylenebilir. Onun çalış­ masında da Akdeniz ticaretinde bir şekilde kendisine yer bulan küçük veya büyük ölçekli Müslüman tüccarlardan bahsedilme­ sine rağmen bunların sınıf/grup veya birey olarak ticari ve siya­ si rollerinin anlatımı zayıf kalmıştır. Çalışmanın avantajlı yönü olarak nitelendirilebilecek Arapça kaynakların kullanılmasının ise Müslümanlar ile Avrupa devletlerinin Doğu Akdeniz ticare­ tini devam ettirme çabalarının gösterilmesi, bu bağlamda yap­ tıkları antlaşmalardan bahsedilmesi, bazen de Batılı kaynak­ ta geçen bilginin doğrulanması amaçlı olduğu anlaşılmaktadır. Ortaçağ Mısın'nı merkeze alması ile yukarıda değinilen ça­ lışmalardan ayrılan, ancak bölgedeki siyasi ve ticari ilişkiler hakkında bilgiler sunması sebebiyle Doğu Akdeniz ticareti hu­ susunda önemli bir araştırma olarak zikredilebilecek Subhi Y. Labib'in Handelsgeschichte Agyptens im Spıitmittelalter (1 1 71 151 7) başlıklı çalışması da oldukça dikkat çekicidir. Eser, mü­ ellifin 196 1 yılında Hamburg Üniversitesi'nde hazırladığı dok­ tora tezine dayanmaktadır. Bu çalışmasını tamamlamadan önce aldığı burs ile Paris'te bir süre kalmış olması, Annales Ekolü'ne sahip bazı araştırmacılar ile tanışmış olabileceği ihtimalini dü­ şündürmektedir. Bu sebeple de çalışmasının sade bir siyasi ta­ rih, kişi ya da devlet tarihi yazımının ötesinde bir bölgenin ti­ cari tarihini ve ilişkilerini içermesi şaşırtıcı değildir. Bir dönem lskenderiye Üniversitesi'nin katalogları ile ilgilenmiş olması , dönemin lslam kaynaklan üzerine hakimiyetini artırmıştır. 79 Bu durum ise eserin tamamı incelendiğinde kendini fazlasıy­ la hissettirmektedir. Geneli itibariyle eserin, Arapça ya da Batılı dillere tercüme ve şerhleri yapılmış ilgili döneme ait diploma­ tik yazışmalar, ticari vesikalar, nümizmatik kaynaklar, coğrafya kitapları, seyahatnameler, kronikler, tarih kitapları ve biyogra79

Youssef Farag, "Labib, Subhi Yanni", The Coptic Encyclopedia, ed. Aziz Sur­ ya Atiya, cilt V, New York, Macmillan, 199 1 , s. 1423; Bertold Spuler, "Subhi Yanni Labib ( 1924- 1987) " , Der Is lam: Zeitschrift für Geschichte und Kultur des lslamischen Orients, 65, 1988, s. 1-2; "Subhi Yanni Labib," Kid Directory of Scholars, Christian Albrechts University, Kiel, ( Çevrimiçi) https://cau.geleh­ rtenverzeichnis.de/person/94eca l 60-ccde-a6a8-f4ab-5 1 f8c l 6dddd7?1ang=en, 10. 10.2019. 61

filer üzerinden hazırlandığını, birinci el kaynak düzeyinde Ba­ tılı kaynakların eserde yeterince yer almadığını gözlemlemek mümkündür.80 Hatta bu durum Eliyahu Ashtor'un da araların­ da bulunduğu bazı tarihçiler tarafından da dile getirilmekte,81 belki de eser üzerine haklı bir eleştiri ortaya konulmaktadır. Ancak bu hal, çalışmanın önüne geçmemelidir. Çünkü orta­ ya konan eser genel olarak Haçlı Seferleri öncesinden başlamak suretiyle 16. yüzyıla kadar Mısır'daki ticaretin kontrolü ve or­ ganizasyonu hususuna, lslam kaynaklan üzerinden verdiği bil­ gilerle de bölge ticareti tarihinin değerlendirilmesine katkı sağ­ lamaktadır. Mısır'ın Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'ndaki ticaret merkezleri ile ilişkilerinin yanı sıra bölge devletlerine karşı uy­ guladığı politikalar ile diplomatik ilişkilerinin anlatıldığı eser­ de, bölgede baharat ticaretiyle meşgul olan Karimiler hakkın­ da da önemli bilgiler sunulmaktadır. Akdeniz'deki ticaret ise si­ yasi strateji ile ilişkilendirilmiştir. Buna göre Memluklerin böl­ gede barışın tesis edilmesi, korsanlık faaliyetleri ile Haçlı giri­ şimlerinin önlenmesi, stratejik önemi bulunan ürünlerden ke­ reste, demir ve bazı metallerin tedarikinin aksamaması amacıy­ la bölge ticaretine ihtimam gösterdiği üzerinde durulmuştur.82 Özellikle Doğu Akdeniz ticaretinde etkin tüccarlar dikkate alındığında, çalışmada kullanılan İslam kaynaklarının tek ba­ şına bölge ticareti ile detaylarını anlatmada yetersiz kaldığı gö­ rülmektedir. Akdeniz ve doğusu gibi çokdevletli ve kültürlü bir bölgenin ticaret tarihini çalışmak muhakkak kaynak çeşit­ liliğini gerektirmektedir. Bazen edinilen bir bilginin teyit edil80 81

82

62

Subhi Y. Labib, Handelsgeschichte Agyptens im Spatmittelalter (1 1 71 - 1 5 1 7) , Wiesbaden, Franz Steiner Verlag GmbH, 1965, s . 500-529. Georg Christ, Trading Conjlicts: Venetian Merchants and Mamluk Officials in Late Medieval Alexandria, Leiden, Brill, 201 2 , s. 3; Lev, "Eliyahu Ashtor" , s. 4 74; Ira M. Lapidus, "Handelsgeschichte Agyptens im Spatmittelalter ( 1 1 7 1 1 5 1 7) , Subhi Y. Labib" , Speculum: A ]oumal of Medieval Studies, 42(2) , The University of Chicago Press, 1967; Eliyahu Ashtor, Studies on the Levantine Trade in the Middle Ages, Londra, Variorum Reprints, 1978. Labib, Handelsgeschichte, s. 22- 1 2 1 ; R. Naura, "Handelsgeschichte Agyptens im Spatmittelalter ( 1 1 7 1 - 1 5 1 7 ) , Subhi Y. Labib" , Revue Historique, 237(2) , 1967, s. 439; Lapidus, "Handelsgeschichte," s. 384-385; Walter ]. Fischel, "Handelsgeschichte Agyptens im Spatmittelalter ( 1 1 7 1 - 1 5 1 7) , Subhi Y. La­ bib", The American Historical Review, 72(4) , 1967, s. 1 3 7 1 .

mesi, bazen de verilen bir bilginin detayları farklı bir bölgede tutulan farklı dildeki kaynaklardan edinilebilmektedir. Bu se­ beple de her ne kadar bahsi geçen çalışmanın merkezinde Mı­ sır yer alsa da ticari ilişkileri sebebiyle Doğu Akdeniz'den ayrı düşünülemez. Bu durum da özellikle bölgede gerçekleştirilen, bazen istikameti Mısır'ın liman şehirleri bazen de Suriye'nin ti­ caret merkezleri olan ticaretin Latin kaynakları üzerinden de okunmasını gerekli kılmaktadır. Hatta ekonomi ve ticaret ta­ rihi çalışmalarında Latin kaynakları olmadan yaşanacak zorlu­ ğa daha önce de dikkat çekilmiştir.83 Bu bağlamda Doğu Ak­ deniz ticaretine ilişkin, bahsi geçen döneme ait İslam kaynak­ ları ile Latin kaynakları arasında yer alan çeşitli noter kayıtla­ rı, Müslümanlara yönelik ticari ambargolar ya da yasaklamala­ rın yer aldığı Papalık bildirileri ve konsil kararlarının da kar­ şılaştırılarak incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu durum ise hem lslam hem de Latin kaynaklarının beraber kullanılması zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Aslına bakı­ lırsa bu yaklaşım ve gereklilik çok daha önce dile getirilmiş , bu alanda temenniler David jacoby tarafından çeşitli çalışma­ larda ifade edilmiştir. Bir Bizantinist olan ancak Doğu Akdeniz ticareti ile bölge­ nin sosyal ve kültürel ilişkileri üzerine araştırmalarıyla da ta­ nınan David jacoby, Akdeniz'in doğusunun tarihçiler tarafın­ dan nasıl çalışılması gerektiğine dair değerlendirmelerde bu­ lunurken fark ettiği eksiklikleri de anlatmaktadır. 1928 yılın­ da Antwerp'te doğan jacoby, İkinci Dünya Savaşı ve devamın­ da gerçekleşen gelişmelerden dolayı önce İsviçre'ye, oradan da Kıbrıs üzerinden Filistin'e iltica etmek durumunda kalmıştır. 1949 yılında Hebrew Üniversitesi'nde tarih eğitimine başlamış, joshua Prawer'in de desteği ile Bizantinist olmaya karar vermiş­ tir. Aslında Bizans çalışmaları o dönem bir Haçlı Seferleri tarih­ çisi olan Prawer'in üniversitede oluşturmak istediği bir birim­ dir. Bu amaçla jacoby, Paris'e giderek burada doktora eğitimi­ ne başlamıştır. 1958 yılında Sorbonne Üniversitesi'nde döne­ min ünlü Bizantinistlerinden Paul Lemerle'ün danışmanlığın83

Lev, "Eliyahu Ashtor" , s. 474. 63

da "La demographie de la Paysannerie dans l'empire Byzantin Tardif' başlığıyla geç Bizans dönemi köylülük yaşamı ve de­ mografisinin işlendiği bir tez hazırlamıştır. Daha sonra Heb­ rew Üniversitesi'ne dönerek burada çalışmalarına devam etmiş­ tir. 84 jacoby'nin akademik hayatında ve çalışmalarında Lemer­ le ve Prawer'in etkileri hissedilebilmektedir. Özellikle Annales yaklaşımını bir yazım ve değerlendirme biçimi olarak kullanan Lemerle'den85 aldıkları, çalışmalarının Ortaçağ Doğu Akdenizi merkezinde Bizans başta olmak üzere, kurulan Haçlı devletleri ve bölgede hakim İslam devletlerinin karşılıklı ticari ilişkilerine ve kültürel etkileşimlerine odaklanmasını sağlamıştır. Aynca ticarette önemli rolü olan adalar, liman şehirleri ve bu bölgede ticaret yapan İtalyan tüccarlar yine çalışmalarının sıklıkla ko­ nusu olmuştur. Ortaya koyduğu eserlerinde toplumları, sınıf­ ları, zanaatkarları; kısacası insanı işleyen jacoby, aynı zamanda ticari ürünler üzerinden ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilere değinerek değerlendirmeler yapmakta, böylece Annales'in izle­ rini çalışmalarında hissettirmektedir. Derleme çalışmaları ile makalelerinden oluşan Commerci­

al Exchange Across the Mediterranean: Byzantium, the Crusader Levant, Egypt and Italy isimli eserinde 10. yüzyıldan 1 3 . yüz­ yıl başlarına, 1 204'te İstanbul'da Latin hakimiyetine kadar Bi­ zans'ın Mısır ile ticaretini "Byzantine Trade with Egypt from the Mid-Tenth Century to the Fourth Crusade" başlığıyla an­ latan jacoby, yukarıda bahsedilen Heyd ile Ashtor'un yakla­ şımlarının ö tesinde Bizans'ın bölge ile ticaretine bir pence­ re açmaktadır. Böylelikle Doğu Akdeniz ticaretine İtalyan şe84

85

64

Michel Balard, "David Jacoby, un passeur entre Orient et Occident" , Crusa­ ding and Trading between West and East: Studies in honour of David]acoby, ed. Sophia Menache, Benjamin Z. Kedar, Oxon, Routledge, 20 19, s. viii; Michel Balard, "David Jacoby ( 1 928-20 18) " , Comite Français des Etudes Byzantines, http://www .cfeb.org/david-jacoby- 1928-20 18, 15 Mart 2019. Paul Lemerle'ün Annales dergisinde Ortaçağ Doğu Akdenizi ve Bizans lmpa­ ratorluğu'nu konu alan çeşitli çalışmalan yayımlanmıştır. Bahsi geçen eser­ ler için bkz. Paul Lemerle, "Les etudes d'histoire de Byzance et du Moyen Age Oriental" , Annales. Histoire, Sciences Sociales, 10(4) , 1955, s. 543-546; Pa­ ul Lemerle, "Sur le Moyen Age Oriental" , Annales. Histoire, Sciences Sociales, 1 2(4) , 1957, s. 639-641 .

hir devletlerinin dışında , üzerinde çok durulmamış Bizans'ı ve tüccarlarını da dahil etmektedir. Ayrıca bu ticarete dahil olan İtalyan şehir devletlerinin entegrasyon süreçleri ile ticaretin gelişmesine olan katkılarına da yer vermektedir. İtalyan şe­ hir devletlerinden Venedik, Cenova ve Amalfi'ye ait ticari bel­ geler ile kararnameleri, lonca sistemi ve ticaret hakkında bilgi veren Bizans kaynaklarını, lbn Havkal (ö. 9./10. yüzyıl) , Mak­ disi (ö. 9./10. yüzyıl) ve Mesudi (ö. 345/956) gibi Müslüman coğrafyacı ve tarihçilerin Batı dillerine tercüme edilmiş çalış­ maları ile Müslüman ve Yahudi seyyahların notlarını çalışma­ sında kaynak olarak kullanmıştır. Latin, Greeks and Muslims:

Encounters in the Eastern Mediterranean, 1 0th- 1 5th Centuries isimli kitabının içinde yer alan "Byzantine Traders in Mamluk Egypt" başlıklı bölümde ise Bizanslı tüccarların Memluk top­ rakları ile olan ilişkilerinin detay verilmeden, genel hatları ile anlatılmasını bir eksiklik olarak değerlendiren jacoby, bu du­ rumu iki sebebe bağlamaktadır. tlki, döneme ait bilinen kay­ nakların konuyla alakalı sessiz kalışıdır. Bir başka ifade ile ça­ lışmalarda perspektifin Batı ile yapılan ticarete odaklanma­ sı sebebiyle kullanılan kaynakların da o yönde olması, Doğu ile yapılan ticaret hakkında yeterli bilgi sunamamasıdır. Diğe­ ri ise Bizanslı tüccarların Akdeniz'de uzun mesafeli deniz yol­ culuklarına karşı olduklarına dair önyargıdır.86 jacoby, bu ça­ lışmasında bazı antlaşma metinlerinin yanı sıra çeşitli liman­ lara ait noter belgelerini, döneme ait hem Batı hem de Doğu kroniklerini, elçi kabulleri ve seremoniler ile ilgili kaynakla­ rı, Doğulu ve Batılı seyyahların özellikle ticaret rotalarını içe­ ren notlarını kullanarak 15. yüzyıl başlarına kadar Memluk ül­ kesi ile yapılan ticareti ve bu amaçla olan girişimleri bazı ör­ nekler üzerinden anlatmakta, aslında yukarıda bahsedilen ge­ nel anlatımı detaylandırmaktadır.87 Burada üzerine durulma­ sı gereken önemli noktalardan biri kaynakların yetersizliğidir. 86

87

David jacoby, "Byzantine Traders in Mamluk Egypt", Latin, Greeks and Mus­ lims: Encounters in the Eastern Mediterranean, 1 Oth-1 5th Centuries, XI, Eng­ land, Ashgate, 2009, s. 249. A.e. , s. 249-267. 65

Özellikle bölgenin Batı ile yapılan ticaretine yönelik kaynaklar ile kıyaslandığında maalesef Bizans ile yapılan ya da Bizans'ın Memluk limanları ile yaptığı ticaretin yer aldığı kaynaklar ol­ dukça azdır. Bu durumun sebebi olarak özellikle Doğu Akde­ niz bölgesinin bahsi geçen dönemlerde ve sonrasında savaşlar sebebiyle maruz kaldığı tahribat gösterilebileceği gibi, bölgede hakim olan devletlerin bir öncekinin kayıtlarını saklayamama­ sı ve özellikle de Batı'dakine benzer bir arşiv sisteminin maale­ sef Doğu' da sağlanamaması ileri sürülebilir. Üzerine düşünül­ mesi gereken diğer nokta ise mevcut kaynakların tekrar okun­ ması ve değerlendirilmesi gerekliliğidir. Çalışmalarında tek bir kaynak, başka bir ifade ile tek bir perspektif yerine ulaşabildiği çeşitli kaynakları kullanmayı ter­ cih eden jacoby, Doğu Akdeniz tarihçiliği hususunda bölgenin araştırmacılar tarafından nasıl çalışılması gerektiğine dair de­ ğerlendirmelerde bulunmuş ve eksiklikleri dile getirmiştir. Ja­ coby, Müslüman tarihçilerin ilginç bir şekilde Bizans ile yapı­ lan ticareti dikkate almadıklarını, Batılı tarihçilerin yaklaşımı­ m benimseyerek ticareti Doğu ile Batı arasında gerçekleşen çift kutuplu bir olgu olmaktan öteye götüremediklerini belirtmiş­ tir. Ona göre ticaret üç noktada incelenmeli, bölge ticaretine Bizans faktörü de katılmalıdır.88 Bu oldukça doğru bir tespittir. Özellikle Karadeniz üzerinden yapılan ticarette Bizans faktörü­ nü görmezden gelmek, ayrıca Bizans yönetimindeki adalar ve limanlardan Müslümanların ihtiyaç duyduğu ürünlerin tedari­ kinin sağlandığını yeterince anlatamamak önemli bir eksiklik­ tir. jacoby bu eksikliği 1204 yılına kadar olan süreç için gider­ meye çalışmış ve bu probleme işaret etmiştir. jacoby'nin üze­ rine durduğu diğer husus bölge ticareti ve bu ticarette önem­ li yeri olan Ayas üzerine bir değerlendirmede yer almıştır. Bu­ rada ticaretin özellikle Batı kaynakları kullanılarak Batı mer­ kezli olarak değerlendirilmesini eleştiren jacoby, Batı kaynak­ larındaki önyargımn, yaygın Batı merkezli anlayış ile birleşme­ sinin ardından bölgede yer alan şehir ve limanların Batı'ya Do­ ğu'nun ürünlerini taşımada bir tedarikçi olmaktan öte yeri ol88 66

jacoby, "Byzantine Trade", s. 27.

matlığı düşüncesini de tenkit etmektedir. 89 Haklı olarak kay­ nakların tekrar ele alınmasının ihmal edilmiş veya gözden ka­ çırılmış bilgilere ulaşmada önemli olabileceğini dile getiren Ja­ coby, elinizdeki bu çalışma için de ilham verici olmuştur. Bu bağlamda hem genel Batı merkezli yaklaşıma hizmet eden Ba­ tı kaynaklarının hem de Doğu'nun Bizans ve lsla.m kaynakla­ rının beraber kullanımıyla 1 3 . yüzyılın ikinci yarısında Doğu Akdeniz'deki ticaretin mevcut iki yönlü geliştiği, İtalyanlar ve diğer Avrupalılar dışındaki unsurlardan yeterince bahsedilme­ diği yazımın yerine, bölge ticaretinin diğer aktörleri Bizanslı tüccarlar, Ermeni tüccarlar ve Memluk tüccarlarının da incele­ nerek ticari ve diplomatik ilişkilerdeki rollerinin bir çalışmay­ la ortaya konulması önem arz etmektedir. Böylelikle Doğu Ak­ deniz ticareti, sadece Batılı tüccarlar üzerinden değil, kaynakla­ rın el verdiği ölçüde bahsi geçen tüccar gruplarını da kapsaya­ cak şekilde anlatılacak, 1 260- 1 29 1 yıllarını kapsayan dönem­ de Akdeniz'in doğusundaki ticaretin renkliliği delilleri ile or­ taya konulacaktır.

89

Davidjacoby, "The Economy of the Armenian Kingdom of Cilicia: Some Neg­ lected and Overlooked Aspects", La Mtditerrante des Anntniens XIIe-XVe sitc­ le, ed. Claude Mutafian, Paris, Geuther, 2014, s. 261 . 67

B l R l N C l B ÖLÜM

ORTAÇAG DOGU AKDENİZ TİCARETİNİN KAVŞAK NOKTALARI VE MEMLÜK SULTANLIGI

13. yüzyılın ikinci yansında gerçekleştirilen ticaret ile ticare­ te etki eden diplomatik ilişkilerin konu alınacağı bu çalışmada ticari hareketliliğin yoğun olarak yaşandığı Akdeniz'in doğu­ suna odaklanılacaktır. Doğu Akdeniz başlığı altında Mısır'dan Biladüşşam sahillerine, Anadolu'nun güneyi ile batısı boyunca uzanan liman şehirlerine, bu hat üzerinde yer alan adalara ve Bizans hakimiyetindeki İstanbul'a kadar geniş bir coğrafya ele alınarak tüm bu bölgeye kıyısı olan devletlerin bahsi geçen dö­ nemdeki mücadelelerine ticaretle ilişkileri ölçüsünde değini­ lecektir. Konunun sınırlarının ticaret pratiğine sahip devletler üzerinden belirlenecek olması Akdeniz'in doğusunda ticari fa­ aliyetler yürüten İtalyan şehir devletlerinin de bölge devletleri arasında incelenmesine imkan tanıyacaktır. Böylece Doğu Ak­ deniz'deki ilişkileri bağlamında Memluk Sultanlığı'nın bölge­ nin önemli Hıristiyan devletleri; Bizans İmparatorluğu ve Ki­ likya Ermeni Krallığı ile münasebeti konu alınırken İtalyan şe­ hir devletlerinden Cenova, Pisa ve Venedik ile tüccarlarının bu ilişkilerde oynadığı rollerden de bahsedilecektir. Doğu Akdeniz gibi geniş bir coğrafyaya bakmak şüphe­ siz bölgenin sosyopolitik alt yapısını incelemeyi gerektirmek­ tedir. Bu sebeple 13 . yüzyılda bölgenin panoramasının bura69

da faaliyet gösteren devletler üzerinden anlatılması faydalı ola­ caktır. Bu amaçla kitabın bu bölümünde Eyyübiler'in ardından Mısır'da otorite tesis eden Memluk Sultanlığı'nın kuruluşu ile IV. Haçlı Seferi sonrasında Bizans İmparatorluğu'nun geçirdi­ ği siyasi ve askeri süreç anlatılacaktır. Ardından imparatorlu­ ğun İstanbul merkezli olarak yeniden inşasından bahsedilecek­ tir. Daha sonra Kilikya Ermeni Krallığı'nın kuruluşu ile Müs­ lümanlara karşı Moğollar ile kurdukları ittifaklar da konu edi­ lecek, Moğollar'a karşı Memluk Sultanlığı'nın gerçekleştirdiği mücadele ve sonrasında bir müttefik olarak Altın Orda Devle­ ti'nin ortaya çıkışı anlatılacaktır. Diplomatik ilişkiler bağlamın­ da ise sultanlığın bölgenin Hıristiyan devletlerinden Bizans İm­ paratorluğu ile ilişkilerinin anlaşılması adına, Müslümanların Bizans ile ilişkilerinin tarihsel süreci, özellikle Mısır merkez­ li devletler merkeze alınarak açıklanacaktır. Çalışmaya konu olan tarafların ticari ilişkileri bağlamında ise Uzakdoğu ve Do­ ğu Akdeniz ürünlerinin ticaretinin yapıldığı büyük pazarlar ol­ ması sebebiyle Mısır liman ve şehirlerinden bazılarına değini­ lecek, çeşitli devletlere mensup, bölge ticaretinde etkin tüccar gruplarından burada bahsedilecektir. 1 3 . yüzyılda Doğu Akdeniz'in genel durumu: Ticarete yön veren siyasi gelişmeler

Bahri Memlükler'in Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Erme­ ni Krallığı ile ticari ve diplomatik ilişkilerine değinmeden önce 13 . yüzyılın ilk yarısında Doğu Akdeniz'de varlık gösteren dö­ nemin önemli güçleri ve siyasi dengelerinden bahsetmek gere­ kir. 1 Burada ilk sırayı Eyyübiler almaktadır. Sultan Selahaddin­ i Eyyübi'nin ( 1 17 1- 1 193) ardından Mısır ve Suriye'de hakimiyeÇalışmanın ana konusunu teşkil eden ve sonraki bölümlerde detaylı olarak ele alınacak olan Memlük Sultanlığı'nın Bizans imparatorluğu ve Kilikya Er­ meni Krallığı ile ilişkilerine burada yer verilmeyecektir. Ancak bahsi geçen dönemde bölgenin diğer önemli güçleri Moğollar, Latinler ve İtalyan şehir devletlerinden söz edilirken mevcut koşulların daha iyi anlaşılması adına bu devletlerin Memlükler ile ilişkilerine kısmen, konunun önemli hadan vurgu­ lanmak suretiyle temas edilecektir. 70

tini devam ettiren Eyyübi Devleti, bu geniş coğrafyada hanedan mensupları tarafından yönetilen emirlikler kurmuştur. 2 Selahad­ din'in kardeşi el-Melikü'l-Adil ( 1200- 12 18) Mısır'da yönetimi devraldıktan sonra kuzeye yönelmiş, güney Suriye dahil otorite­ sini tesis etmiştir. Ardından oğullarını yönetime dahil ederek on­ lara Suriye bölgesinde emirlikler tahsis etmiştir. Böylelikle oğul­ lan vasıtasıyla devletin önemli bölgelerini kontrolüne almıştır. 3 Bu dönemde Mısır'ın stratejik ve ekonomik öneminin Haçlılar ve bölgedeki Latinler tarafından fark edilmesi el-Adil'i Mısır'ın savunulmasını önceleyen bir politika izlemeye itmiştir. Bu bağ­ lamda Mısır üzerine yapılan bazı Haçlı girişimlerini4 engelleyen sultan, bölgeye hem silah hem de Haçlı ordularının denizyoluy­ la taşınmasında etkin ltalyan şehir devletleriyle antlaşmalar yap­ mıştır. Onlara çeşitli imtiyazlar ve vergi muafiyetleri vererek Mı­ sır'ın güvenliğini sağlamaya çalışmış, bir yandan da ticareti can­ lı tutmayı amaçlamıştır. Onun bu politikaları halefi el-Melikü'l­ Kamil ( 12 18- 1238) tarafından da devam ettirilmiştir.5 Sultan el-Melikü's-Salih Necmeddin Eyyüb ( 1240- 1249) dö­ neminde ise daha önce Mısır merkezli lslam devletlerinin de kullandığı, Memluklerden askeri amaçla istifadeye dayalı sis­ tem daha da geliştirilmiş, Kıpçak ülkesi ve Kafkaslar'dan geti­ rilen, çoğunluğu Türk kökenli6 kölelerden müteşekkil birlik2

3 4

5 6

P. M. Holt, The Age of the Crusades: The Near Eastfrom the Eleventh Century to 151 7, New York, Longman, 1989, s. 60; Seliihaddin-i Eyyübi, Akdeniz'in do­ ğusundaki halkı bir devlet altında birleştirmiş ve bölgedeki Latin devletleri­ nin gücünü kırmıştır. Mısır, onun yönetiminde Doğu Akdeniz'de Haçlılara karşı koyan siyasi bir birim, bir güç haline gelmiştir. lvan Hrbek, "Egypt, Nu­ bia and the Eastern Desert" , The Cambridge Hisıory of Africa: From c. 1 050 !o c. 1 600, ed. Roland Oliver, cilt III, Cambridge, Cambridge University Press, 200 1 , s. 3 1 . A.e. , s. 32-33; Holt, The Age of the Crusades, s. 60-6 1 ; Ramazan Şeşen, "Ey­ yübiler" , DlA, cilt XII, 1995, s. 2 1 -22. 1 204'te İstanbul (Konstantinopolis) için yıkımla sonuçlanan IV. Haçlı Seferi ordularının küçük bir kolu Biliidüşşiim ve Mısır'a ulaşmış, ancak bu girişim başarısız kalmıştır. David Nicolle, The Fourth Crusade 1202-04: The Betrayal of Byzantium, Oxford, Osprey Publishing, 20 1 1 , s. 8 1 -82. Hrbek, "Egypt, Nubia and the Eastern Desert" , s. 33, 35-36; Holt, The Age of the Crusades, s. 62. lsliim kaynaklarında Türk ifadesinin Avrasya steplerinden gelenler için kulla­ nılan oldukça genel bir terim olduğu belirtilmektedir. Detaylı bilgi için bkz. 71

ler oluşturulmuştur. 7 Sultanın 1249'daki vefatının ardından da devlete ve sultanın eşi Şecerüddür'e aynı sadakat ile hizmet eden bu askerler, Haçlılara karşı mücadeleyi sürdürmüştür. 1250 tarihinde Mansure'de cereyan eden savaşta büyük bir za­ fer kazanılmasında önemli rol oynayarak aralarında Kral Lou­ is'in de bulunduğu Haçlı askerlerinin esir alınmasını sağlamış­ lardır. 8 Fakat bu zaferin ardından babası el-Melikü's-Salih'in yerine tahta geçen Türanşah ( 1249) devlete sadakatle hizmet eden Memluklerin gücünü kırmak istemiş, bu sebeple de onları devlet makamlarından uzaklaştırıp yerlerine kendi adamlarını yerleştirmeye, liderlerini görevlerinden azletmeye başlamıştır. Bu duruma karşı çıkan Memlukler, nüfuzlu bir Memluk komu­ tan olan Baybars el-Bundukdari'nin etrafında toplanarak sulta­ nı bir suikast ile öldürmüşlerdir.9 Ardından yaşanan siyasi boş­ luk ve gerilimler çağdaş müelliflerin Türk Devleti (ed-devletü't­ Türkiyye / �jill �_,.lll ) olarak adlandırdığı, 1 0 Memluk Sultanlı­ ğı'nın kurulmasını sağlamıştır. Mısır merkezli tesis edilen dev­ let, sultanlarının geldiği topluma nisbet edilerek Bahri ve Burci (Çerkes) olarak iki dönemde incelenmektedir. Bunlardan Balı-

7

David Ayalan, "The European-Asiatic Steppe: A Major Reservoir of Power for the Islamic World" , The Mamluk Military Society, VIII, londra, Vario­ rum Reprints, 1979, s. 47-48; Çoğunluğu Türkmen, Ermeni, Çerkes, Rum gi­ bi unsurlardan oluşan, Kının Yanmadası, Kafkasya, Kıpçak ülkeleri, Anado­ lu, Türkistan ve Mll.verll.ünnehir bölgelerinden getirilen kölelerin üstün mezi­ yetlerinden dolayı Türk olarak adlandınlması yaygın bir anlayıştı. lsmail Yi­ ğit, Memlühler 648-923/1250-151 7, lstanbul, Kayıhan Yayınlan, 2008, s. 14. Ayrıca lbn Haldün, o dönem Türk ifadesinin genel bir kavram olduğuna işa­ ret eden eserinde Türk olarak adlandınlan Memlüklerin çeşitli etnik kökenle­ rinden bahsetmektedir. bkz. lbn Haldün, Tdrfhu Ibn Haldün, cilt III, s. 2 1 6 1 . lsmail Yiğit, "Memlükler" , DlA , cilt XXIX, 2004, s. 90; Kazım Yaşar Kopraman,"Mısır Memlükleri", Türkler, cilt V, Ankara, Yeni Türkiye Yayın­ lan, 2002, s. 1 00; Cengiz Tomar, "Memlük Devleti'nde Askeri Kölelik Siste­ mi 1 250- 1 5 17", Yayımlanmamış doktora tezi, lstanbul, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmalan Merkezi, 2006, s. 16- 1 7 . P. M. Holt, "The Inauguration of the Mamluk Sultanate 1 249- 1 260" , The Age of the Crusades: The Near East from the Eleventh Century to 151 7, londra, longman, 1986, s. 82; Kopraman, "Mısır Memlükleri", s. 100- 1 0 1 . Yiğit, "Memlükler" , s. 90; Şeşen, "Eyyübtler" , s. 23. Bahri Memlükler döneminin önemli emir, fakih ve tarihçisi Rükneddin Bay­ bars el-Mansüri'nin 7 1 0/1 3 1 0 tarihinde tamamladığı Bahri Memlük tarihini konu alan eserinin adı et-Tuhfetü'l-mülühiyye fı'd-devleti't-Türkiyye'dir. ·

8

9 10

72

ri Memluk Sultanlığı, 1 1 varlığını 1382 yılına kadar devam ettir­ miştir. Ardından Çerkes kökenli Memluklerin yönetimi üstlen­ mesiyle, 1 5 1 7 yılında Osmanlıların Mısır seferine kadar devam edecek Burci Memlukler dönemi başlayacaktır. 1 2 1 3 . yüzyılın ilk yarısında İslam topraklarında durum bu şe­ kilde cereyan ederken kuzeyde , Bizans topraklarında, daha farklı bir hava hakimdi. Amaçlarına ulaşamayan III. Haçlı Se­ feri'nin ( 1 189- 1 192) ardından başlayan yeni sefer hazırlıkları, 1 204 yılında Bizans İmparatorluğu için büyük bir yıkıma dö­ nüşecektir. Rotası Mısır sahilleri iken değiştirilerek Bizans baş­ kentine yönelen bu sefer ile İstanbul (Konstantinopolis) ve çev­ resi Latinler tarafından işgal edilerek yağmalanmıştır. 1 3 Bu ola11

12

13

Kıpçak stepleri ve çevre bölgelerden getirtilen ve Eyyftbi hükümdarı el-Me­ likü's-Salih tarafından Nil'deki Ravza Adası'na yerleştirilen Memluklere "el­ bahriyye" adı verilmiştir. Eyyübi Devleti'nin sona erişiyle Memluk emirle­ rin sultan olarak tahta geçtiği devlet, Bahri Memlük Sultanlığı olarak anılmış­ tır. David Ayalan, "al-Bahriyya", El2, cilt 1, Leiden, Brill, 1986, s. 944; Tomar, "Memlük Devleti'nde" , s. 16- 1 7 . Bahri ve Burci olarak ayrılan b u iki yönetimin saltanat tarihlerinin tarihçiler ara­ sında ihtilaflı olduğu anlaşılmaktadır. Bunun sebebi olarak son Bahri hükümda­ rı Zeyneddin il. Hacci'nin ilk saltanatının bittiği 1382 senesinde tahta Burcile­ rin ilk hükümdarı Berkuk ez-:lahir'in çıkmasıdır. Yaklaşık yedi yıl hüküm sür­ dükten sonra tahtan indirilmiş ve Zeyneddin il. Hace! yeniden sultan olmuştur. Ancak bu durum uzun sürmemiş 1390 senesinde Berkuk ez-Zahir tahtı geri al­ mıştır. 1382- 1389/1390 tarihleri arasında saltanatın Burci ve Bahrilerin arasın­ da gidip gelmesinden dolayı tarihçilerden bazıları Burci döneminin başlangıcı­ nı 1382, bazıları da 1389 olarak almaktadır. Zeyneddin il. Hacci'nin ikinci sal­ tanatının çok kısa süreli olması ve ardından Burci Berkuk'un tekrar yönetimi devralması sebebiyle bu çalışmada tarihsel ayrım yapılırken Bahri Memlük dö­ neminin sonu, Burcilerin başlangıcı olarak 1382 tarihi tercih edilmiştir. Çeşitli araştırma eserlerinde görülebilecek farklı tarihler bu sebeptendir. Farklı tarih­ ler ve değerlendirmeler için bkz. Unda S. Northrup, ''The Bahri Mamluk Sulta­ nate, 1 250- 1390", The Cambridge History of Egypt: lslamic Egypt, 640-151 7, ed. Cari F. Petry, cilt 1, Cambridge, Cambridge University Press, 2006, s. 242-289; Robert Irwin, The Middle East in the Middle Ages: The Early Mamluk Sultanate 1250-1382, Carbondale, Southem lllinois University Press, 1986. Önceleri Mısır üzerine planlanan bu sefer ile Eyyftbi Devleti'nin ekonomi ve ticaret merkezlerinden lskenderiye'nin zapt edilmesi amaçlanmıştır. David Abulafia, Büyük Deniz, çev. Gül Çağalı Güven, lstanbul, Alfa Yayınları, 20 12, s. 374; Bahsi geçen dönemde Mısır üzerine gerçekleştirilecek bir Haçlı seferi­ nin Venedik'in ticari çıkarlarına zarar vereceği düşüncesi hakimdir. Bu sebep­ le doğuda, Müslümanların kontrolündeki pazarları ve elde ettiği imtiyazları kaybetmek istemeyen Venedik, seferin rotasının lstanbul'a çevrilmesinde et­ kin rol oynamıştır. john julius Norwich, Bizans, cilt III, çev. Selen Hırçın Rie73

yı takiben lstanbul'da elli yedi yıl ( 1204- 126 1) sürecek olan Latin hakimiyeti kurulurken imparatorluğun diğer bölgelerin­ de Balkanlar ve Epiros'ta da Latin devletleri tesis edilmiştir.14 iV. Haçlı Seferi'nden en büyük kazancı sağlayan Venedik, ti­ cari açıdan önemli bütün liman ve adalara sahip olarak Akde­ niz'in doğusunda dikkat çekici bir yapılanma oluşturmuştur. 1 5 Böylelikle bölge ticaretinde tekel oluşturarak kısa sürede otori­ te haline gelmiştir. Bununla birlikte sefere katılan şövalyelerin tamamı İstanbul rotasını takip etmemiştir. Birkaç küçük grup Doğu Akdeniz'e; Biladüşşam ve Mısır'a yönelmiş, ancak önem­ li başarılar elde edememişlerdir. 1 6 lstanbul'un Latinler tarafın­ dan işgali büyük yankı uyandırmıştır. lslam dünyasının işgal ve yağmadan haberdar olduğu , gelişmeleri yakından takip etti­ ği çağdaş müelliflerin eserlerinden anlaşılmaktadır. 1 7 iV. Haçlı

14

15

16 17

74

gel, İstanbul, Kabalcı Yayınlan, 20 13, s. 162; Işın Demirkent, "Haçlılar" , DIA, cilt XIV, 1996, s. 538. Kurulan bu Latin Krallıkları: lstanbul Latin imparatorluğu , Baudouin de Flandre'ın (ö. 1 206) ilk imparator olarak taç giydiği bu devlet 57 yıl varlığını sürdürmüştür. Bir diğer Latin devleti Selanik Krallığı'dır. Boniface de Mont­ ferrand (ö. 1 207) tarafından kurulmuş, ancak onun kısa süre sonra ölümü ve ardından gelişen olaylar devlet topraklarının 1224 yılında tekrar Bizans ha­ kimiyetine girmesine sebep olmuştur. Mora Yarımadası'nda kurulan Akha­ ia Prensliği, 1 5 . yüzyılın ilk yansına kadar varlığını sürdürmüştür. Atina Du­ kalığı ise Atina ve Thiva merkezli kurulmuş olup l 450'deki Osmanlı fethi­ ne kadar bölgede hüküm sürmüştür. IV. Haçlı Seferi ve sonrasında kurulan bu Latin devletleri hakkında geniş bilgi için bkz. Stephen W. Reinert, "Frag­ mentation ( 1 204- 1453)", The Oxford Hisıory of Byzanlium, ed. Cyril Mango, New York, Oxford University Press, 2002, s. 248-283; Ebru Altan, "Dördün­ cü Haçlı Seferi'nden Sonra Anadolu", Tarih Dergisi, sayı 42, lstanbul, lstanbul Üniversitesi, 20 12, s. 66; jonathan Phillips, Thc Fourth Crusade and ıhe Sack of Constantinople, New York, Penguin, 2004; The Crusades: An Encyclopedia, ed. Alan V. Murray, cilt I-IV, California, Abc-Clio, 2006. lstanbul'un önemli bir kısmına sahip olan Venedik, Eğriboz Adası (Negropon­ te) , Girit ve Rodos'un da aralarında bulunduğu Ege Adaları'nda, Çanakkale, Tekirdağ, Modon, Koron, Draç, Ragusa gibi limanlarda ve Edirne'de egemen oldu. Işın Demirkent, "Bizans", DIA, cilt VI, 1992, s. 239; Işın Demirkent, "Haçlılar" , DIA, cilt XIV, s. 539; Abulafia, Büyük Deniz, s. 374-375. Doğu Akdeniz ve Biladüşşiim'a yönelen Haçlı kolu ve etkileri hakkında geniş bilgi için bkz. Nicolle, The Fourth Crusade, s. 78-82. lbnü'l-Esir (ö. 630/1233) , Yiik1lt el-Hamevi ( ö . 626/1 229) v e lbn Vasıl ( ö . 697/1 298) eserlerinde b u süreçten bahseden müelliflerden bazılarıdır. Duru­ mun önemine atıfların yapıldığı bu çalışmalarda imparatorluk başkentinin lz­ nik'e taşınması, kurulan Bizans devletleri ile lstanbul'un tekrar Bizans haki-

Seferi önemli bir kınlma noktası olmuş, Karadeniz, Ege ve Do­ ğu Akdeniz ticaretinde kati bir Venedik hakimiyetinin oluşma­ sına imkan tanımıştır. 1204 yılında parçalanan Bizans lmparatorluğu'nun uzantısı olarak, lznik'te ve Epiros bölgesinde iki ayrı devlet kurulmuş­ tur . 1 8 Eski imparator III. Aleksios'un damadı Theodoros Las­ karis'in lznik'te kurduğu devlet 1 9 kısa zamanda büyük bir geliş­ me gösterip Anadolu'da sınırlarını genişlettiği gibi İstanbul La­ tin lmparatorluğu'nu tehdit etmeye başlamıştır. İstanbul Latin Devleti, ticarette Venediklilerin en büyük rakibi Cenovalılann desteklediği Bizans devletlerinin yanı sıra, Balkanların önemli gücü Bulgar Çarlığı ile de mücadele etmekteydi. lstanbul'u La­ tinlerden geri almak için girişimlerde bulunan, ancak başarılı olamayan Bizanslılar, 124 1 yılında Bulgar Çan il. Ivan Asen'in ( 12 18- 124 1) ölümüyle Latin imparatorluğu ile sınır oluşturan Bulgar topraklarını alacak, böylece Latin devletini doğu ve ba­ tıdan kuşatma fırsatı yakalayacaktır. 20

18

19

20

miyetine giriş süreci hakkında bilgiler sunulmaktadır. Nadia Maria El-Che­ ikh, "Byzantium through the Islamic Prism from the Twelfth to the Thirteen­ th Century" , The Crusades from the Perspective of Byzantium and the Muslim World, Washington, Dumbarton Oaks, 200 1 , s. 6 1 -62. Bu olaylarla doğrudan ilişkili olmasa da yine aynı yıllarda Doğu Karadeniz'de Trabzon merkezli bir Rum devleti daha kurulmuştur. Demirkent, "Bizans", s. 239. lznik Bizans lmparatorluğu'nu 1 204- 1261 yıllan arasında doğrudan veya do­ laylı olarak yönetmiş olan Laskaris Hanedanlığında tahta sırasıyla 1. Theodo­ ros Laskaris ( 1 204- 1222), III. loannes Doukas Vatatzes ( 1 222- 1 254) , il. The­ odoros Laskaris ( 1 254- 1 258) ve iV. loannes Laskaris ( 1 258- 1 26 1 ) geçmiştir. Ancak iV. loannes'in küçük yaşta imparatorluğu, Vlll. Mikhail Palaiologos'un himayesini getirmiştir. loannes adına devlet işlerini yürüten Mikhail, 1261 yı­ lında lstanbul'un geri alınmasında etkili olmuş, iV. loannes Laskaris'i tahtan indirip kendini tek imparator ilan etmiştir. Böylelikle tekrar lstanbul merkez­ li tesis edilen ve Fatih Sultan Mehmed'in 1453 yılındaki fethine kadar devam edecek Bizans lmparatorluğu'nda Palaiologoslar dönemi başlamıştır. Detaylı bilgi için bkz. Michael ]. Angold, "john iV Laskaris" , The Oxford Dictionary of Byzantium, cilt il, s. 1048- 1 049; Alice-Mary Talbot, "Michael VIII Palaio­ logos", The Oxford Dictionary of Byzantium, cilt il, s. 1367; Altan, "Dördüncü Haçlı Seferi'nden Sonra Anadolu" , s. 66; lsmail Koçuk, "lznik Bizans Devle­ ti Tarihi. Kuruluş Devri ( 1 204- 1 2 14) " , Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İs­ tanbul, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 20 17. Charles M. Brand, Anthony Cutler, "Latin Empire", The Oxford Dictionary of Byzantium, cilt il, s. 1 184- 1 185. 75

13 . yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde İznik Bizans İmpa­ ratorluğu , İstanbul'un geri alınması için uygun şartları oluş­ turmuştur. III. loannes Dukas Vatatzes'in ( 1 222- 1 254) ölü­ münün ardından tahta çıkan i l . Theodoros Laskaris ( 12541258) kısa süreli hükümdar olmuş , ancak onun erken vefa­ tı Palaiologosların yönetimde söz sahibi olmasını sağlamış­ tır. il. Theodoros'un oğlu iV. loannes Laskaris'in küçük yaşta tahta çıkmış olması dönemin önemli komutanlarından Mik­ hail Palaiologos'un kendisine vekalet etmesinin yolunu aç­ mıştır. Bu sayede otoritesini daha da güçlendiren Mikhail, lo­ annes'in yanında müşterek imparatorluğunu ilan etmiştir. Bir yandan yönetimi eline alırken diğer taraftan da İstanbul'un geri alınması için gayret göstermiştir. Nitekim Cenovalıların da desteğini alarak, komutan Aleksios Strategopoulos'un yar­ dımlarıyla , Temmuz 126 l 'de amacına ulaşmış ve İstanbul'u Latin işgalinden kurtarmıştır. Ardından tek imparator olarak kendisine Patrik Arsenios tarafından taç giydirilmiştir. Böy­ lelikle tekrar İstanbul merkezli bir Bizans İmparatorluğu in­ şa edilmiş ve devletin yıkılışına kadar iktidarı elinde bulun­ duracak olan Palaiologosların dönemi başlamıştır. 2 1 Yeniden boğaz kontrolünü eline alacak olan bu devlet, Karadeniz tica­ retine hakim önemli bir geçiş noktasında yer alması sebebiy­ le hem İtalyan şehir devletleri hem de Memlukler için önem arz edecektir. İmparator Mikhail Palaiologos'un İstanbul'da otoritesini te­ sis ettiği bu dönemde Anadolu'da Kilikya Ermeni Krallığı hem coğrafi konumu hem de kurduğu siyasi ilişkiler ve ticari bağlar ile dikkatleri çekmektedir. 1 1 . yüzyılın ilk yarısında Bizans'ın Armenia topraklarını ilhakı ve aynı yüzyılın ikinci yarısında Selçuklular'ın Anadolu'da ilerleyişi karşısında Ermenilerin ço­ ğu topraklarını terk ederek Anadolu'nun güneyine, Kilikya böl­ gesi ile Suriye'nin kuzeyine yerleşmiş ve bahsi geçen devletle­ rin himayelerinde küçük yönetim alanları oluşturmaya başla­ mıştır. Bu Ermeniler arasında iki aile öne çıkmaktadır; Rupen21 76

Reinert, "Fragmentation ( 1 204- 1453)", 186- 193.

5.

s.

254,255; Norwich, Bizans, cilt III,

İstanbul, tarihi yanmada (Cristoforo Buondelmonte, Map of Constantinople, Bibliotheque Nationale de France, Departement des Cartes et Plans, Ge FF 935 1 Res., fol. 37r., https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Map_of_ Constantinople,_Buondelmonti.jpg).

liler ve Hetumlular. 22 Bölgede yönetimi ele alan ve otoriteleri­ ni güçlendirmeye çalışan bu aileler, 13 . yüzyıl başına kadar re­ kabet içinde olmuştur. Bizans lmparatorluğu'na doğuda komşu olan Kilikya'daki Ermeniler, Kilikya dağlarından Fırat'a kadar uzanan bölgede yerleşmiştir. Ermenilerin 1. Haçlı Seferi ( 1096- 1099) sırasın­ da Müslümanlara karşı Haçlıların yanında yer almaları ve Haç­ lılara her türlü kolaylığı sağlamaları Latinler nezdinde itibar­ larının artmasında etkili olmuştur. Sefere katılan Avrupalıları din kardeşi olarak gören Ermeniler, Bizans ile mücadelelerin­ de onlarla işbirliği yapmaktan da geri durmamıştır. 23 Bölgede Rupen Hanedanı'nın lideri il. Leon'un ( 1 198/1 199- 12 19) oto­ ritesi altında l 185'ten itibaren birleşmeye başlamışlardır. Nite­ kim 1 198/1 199 yılında Leon, Kutsal Roma İmparatoru VI. He­ inrich ve Papa III. Caelestinus'un gönderdiği elçilerin de yer al­ dığı bir törenle taç giymiştir. Böylelikle Anadolu'nun güneyin­ de, Sis şehri başkent olmak üzere, Kilikya Ermeni Krallığı ya da Küçük Ermenistan adıyla bilinen devlet kurulmuştur. 24 Kral Leon, hükümdarlığı döneminde bölgedeki güçler, yani Selçuk­ lular ve Bizans ile mücadele içinde olmuştur. Ayrıca Kudüs ve 22

23

24

78

1 1 . yüzyılda gerçekleşen göçe iştirak eden soylu ailelerden Rupenliler, Kilikya Geçidi'nin (Gülek Boğazı) doğusuna, Hetumlular ise batısına yerleşmiştir. Ar­ dından Büyük Ermenistan'da hakimiyet sahibi olmuş Bagrat Hanedanı soyun­ dan geldikleri iddiasında olan Rupen ailesi, izlediği yayılmacı politikayla ha­ kimiyet alanını Toros Dağlan'ndan güneye, Akdeniz'de Kilikya bölgesinin ti­ caret limanlarına kadar genişletmiştir. Bu durum iki aileyi bölgede ekonomik ve siyasi üstünlük kurma yarışına itmiş ve karşı karşıya getirmiştir. jacob G. Ghazarian, The Amıenian Kingdom in Cilicia during the Crusades: The lntegra­ tion of Cilician Amıenians with the Latins 1 080-1393, Oxon, RoutledgeCurzon, 2000, s. 43; Razmik Panossian, The Amıenians: From Kings and Priests to Mer­ chants and Commissars, Londra, Hurts &: Company, 2006, s. 6 1 , 63. Çağdaş Ermeni tarihçi Urfalı Mateos'un (ö. 1 144) anlattığına göre Papa Gre­ gorius hiçbir toplumun Haçlılara yiyecek, insan gücü, at ve savaş malzemeleri veren Ermeniler kadar yardımcı olmadığını ifade etmiştir. Ayrıca Urfa'da bir Haçlı devleti kurulmasında, Antakya'nın kuşatılması ve zaptında önemli rol oynamışlardır. M. Chahin, The Kingdom of Amıenia: A History, Oxon, Routle­ dgeCurzon, 200 1 , s. 244; Ermeniler ve Haçlılar arasındaki ilişkiler için bkz. Ghazarian, The Amıenian Kingdom, 2000. Panossian, The Amıenians, s. 63; Ghazarian, The Amıenian Kingdom, s. 53; Mehmet Ersan, Selçuklular Zamanında Anadolu'da Emıeniler, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 2007, s. 155-156.

Kıbrıs hükümdarlarının yam sıra çatışma içinde olduğu , lznik Bizans lmpatatoru ile de evlilikler yoluyla bağlar oluşturmuş­ tur. Bütün bunların yam sıra Hospitalier, Teutonik şovalyele­ ri ve İtalyan ticaret komünleriyle önemli ilişkiler kurmuştur. 2 5 Rupenlilerin yönetimi 1 2 1 9 yılında Kral 1. Leon'un ölümüy­ le sonlanmış, ardından yaşanan iç karışıklık ve taht mücadele­ leri kızı Zabel'in taç giymesiyle nihayete kavuşmuştur. Bu dö­ nem saltanat vekili görevini yürüten Konstantinos Lampron'un gayretleri ise oğlu Hetum'un Zabel ile evlenmesini sağlamıştır. Oluşturulan bu evlilik bağıyla Kilikya Ermeni Krallığı'nda yö­ netim ileride Memluk Sultanlığı'nın çağdaşı olacak Hetum Ha­ nedam'na geçmiştir. 26 Kilikya Ermeni Krallığı, 13. yüzyılda bölgede oldukça çetin mücadeleler yaşamıştır. 1. Hetum ( 1226- 1269) yönetimi ele al­ dıktan sonra Anadolu Selçukluları'mn otoritesini tanımak zo­ runda kalmış, sultanın himayesinde saltanatını devam ettirmiş­ tir. Bahsi geçen yüzyılın ilk yarısının sonlarında bölgede baş gösteren Moğol tehdidinin farkına varan Hetum, dış siyase­ ti devletinin çıkarları doğrultusunda kullanmaya gayret etmiş­ tir. Bu bağlamda Moğollar'a yaklaşarak komşusu Müslüman­ lara karşı, daha sonra Moğollar'ın bir kolu olararak varlık sür­ dürecek olan llhanhlar'ın yanında yer almıştır. Selçuklular'la Moğollar'ın karşı karşıya geldiği ve Moğol galibiyetiyle sonuç­ lanan 1243'teki Kösedağ Savaşı'nın ardından Selçuklu Sulta­ m 11. Gıyaseddin Keyhusrev'in annesi ve eşinin de aralarında yer aldığı bazı aile fertlerini Moğollar'a teslim etmiştir. 27 Daha sonra kardeşi Smpad'ı ( 1247- 1250) Moğol hükümdarı Güyük Han'a ( 1246- 1248) göndermiş, ardından da bizzat kendisi Gü­ yük'ün ardılı Mengü Han'ı ( 125 1- 1259) başkent Karakurum'da ziyaret etmiştir. Böylece krallığının tanınması ve güvenliğinin sağlanması hususlarında antlaşmalar yapmıştır. 28 Bu hamleleri25 26 27

28

Stewart, The Annenian Kingdom and the Mamluks, s. 34. A.e. ; Chahin, The Kingdom of Annenia, s. 249. Ersan, Selçuklular Zamanında, s. 186- 187; Stewart, The Annenian Kingdom, s. 34-35; Ali Sevim, "Keyhusrev Il", DlA, cilt XXV, 2002, s. 350; Thorau, The Li­ on of Egypt, s. 59-60. Stewart, The Annenian Kingdom, s. 35; Ersan, Selçuklular Zamanında, s. 192. 79

nin ileride krallığı için tehdit oluşturacak Memluklere karşı gü­ vence oluşturma çabası olduğu görülecektir. Bahsi geçen yüzyılın ikinci yarısında Doğu Akdeniz'de hü­ küm süren bir devlet olan Memluk Sultanlığı'nın bu çalışma­ ya konu olan ticari ve diplomatik ilişkilerinin sadece Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile sınırlı tutulama­ yacağı malumdur. Özellikle bu ilişkilere doğrudan ya da do­ laylı olarak etki edecek önemli siyasi ve askeri oluşumlardan Moğol lmparatorluğu'nu (daha sonra tlhanlılar ve Altın Orda) ve bölgenin önemli ticari yapılanmasını; İtalyan şehir devletle­ rini ve tüccar gruplarım da 13 . yüzyıldaki faaliyetleri ile anlat­ mak gerekir. 13 . yüzyılın başlarında Orta Asya'daki Moğol kabilelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan Moğol İmparatorluğu , kısa sürede Cengiz Han 29 ( 1 206- 1227) idaresinde güçlene­ cek, Asya'mn batısına; Biladüşşam'a ve Avrupa'ya yönelecek­ tir. Hakimiyet alanım genişleten Moğollar, önce Harizmşah­ ları mağlup etmiş; Irak ve lran'ın da içinde bulunduğu coğ­ rafyada otorite sağlamıştır. Cengiz Han'ın torunlarından Batu Han ( 1227- 1256) öncülüğündeki Moğollar 1230 yılından iti­ baren Karadeniz'in kuzeyinden Doğu ve Orta Avrupa'ya iler­ lemeye devam etmiş, 124 1 yılında Polonya, Macaristan ve Al­ man ittifakını mağlubiyete uğratmıştır. Aynı dönemde Ana­ dolu'nun doğu ve güneydoğusu ile Suriye bölgesine yönelen Moğollar, bu coğrafyada Anadolu Selçukluları ile karşı karşı­ ya gelmiştir. Selçuklular'ı daha önce bahsi geçen 1243 tarih­ li Kösedağ Savaşı'nda mağlup ettikten sonra yollarına devam etmişlerdir. 3 0 Sınırlarım Asya'dan Orta Avrupa'ya kadar genişleten böylesi­ ne büyük bir devletin artık tek bir merkezden idaresi zor duru­ ma gelmiş, bu sebeple de Batu Han, Kuzey Kafkaslar, Karade­ niz'in kuzeyindeki stepler ve Doğu Avrupa'yı kapsayan toprak29

30 80

Moğol hükümdan Timuçin'e 1 206 yılında gerçekleştirilen kurultaydan sonra verilen "cihan hükümdan, göklerin oğlu, güçlü, mükemmel savaşçı" anlamla­ rına gelen unvandır. Mustafa Kafalı, "Cengiz Han" , DlA, cilt Vll, 1993, s. 368. Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks, s. 8-9; Stewart, The Annenian Kingdom, s. 39.

lar üzerinde merkezi Saray şehri olan Altın Orda Devleti'ni te­ sis etmiştir. Batu Han'ın ölümünün ardından daha önce lslam'ı kabul eden kardeşi Berke ( 1256- 1266) tahta geçmiş, böylelikle Altın Orda Devleti'nde lslamiyet'in yayılması hız kazanmıştır.31 Cengiz Han'ın bir diğer torunu Mengü (Mönghe, 125 1- 1 259) , Moğol Hanı olduktan sonra kardeşlerinden Kubilay'ı ( 12601294) Çin'e, 1lhan3 2 unvanı taşıyan Hülagu'yu ( 1 256- 1265) ise batıya; İran ve Biladüşşam üzerine göndermiştir. Hülagu ko­ mutasında yönünü Bağdat'a çeviren Moğollar, 1258'de şehre girerek büyük bir vahşetle yağmalamıştır. Şehirdeki Müslüman halkı katletmekte beis görmeyen Hülagu , Abbasi Halifesi Müs­ ta'sım-Billah'ı ( 1242- 1258) ve oğullarını önce hapsetmiş, daha sonra da öldürtmüştür.33 Bu dönemde Moğol istilasından ka­ çan ve Abbasi ailesinden olduğu iddia edilen biri beraberinde­ kilerle Memluklere sığınmıştır. Bu kişi Sultan Baybars tarafın­ dan Kahire'de himaye edilmiş , ardından Müstansır-Billah (ö. 126 1) ismiyle halifeliği ilan edilmiştir. Böylece Abbasi hilafe­ ti, Memluk Sultanlığı'nın himayesinde Mısır'da devam ettiril­ miştir. Bu durum Memluk sultanlarının siyasi iktidarları için manevi zemin oluşturmalarına fırsat sunmuş, aynı zamanda da 31

32

33

Rene Grousset, Stepler lmparatorlugu: Attila, Cengiz Han, Timur, çev. Halil inalcık, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 20 1 1 ; Mehmet Saray, "Altın Orıla Hanlığı", DIA, cilt ll, 1989, s. 539; Mustafa Kafalı, "Batu Han" , DlA, cilt V, 1992, s. 208-209; Enver Konukçu, "Berke Han", DlA, cilt V, s. 506. Amitai-Preiss, Hülagü Han'dan bahsederken Moğol Han'ı Mengü tarafından kardeşi Hülagü'ya hizmetinde olan, tilbf olan han anlamlarına gelen "ilhan" unvanının verildiği iddiasına değinir. Ardından bu unvanın Mengü tarafın­ dan verildiğine dair bir kanıt olmadığını belirten Amitai-Preiss, muhtemelen Hülagü'nun bu unvanı kendisinin seçtiğinden bahseder. ilhan unvanı husu­ sunda farklı görüşler için bkz. Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks, s. 13, 14. Sonraları bu unvan, modem dönem tarihçilerine Hülagü Han'ın otoritesi al­ tındaki Moğollar'ı tanımlamalarında uygun isim olmuştur. A.e. , s. 14. joseph de Somogyi, "A Qasida on the Destruction of Baghdad by the Mon­ gols", Muslims, Mongols and Crusaders: An Anthology of Articles Published in the Bulletin of the School of Oriental and African Studies, ed. G. R. Hawting, Oxon, RoutledgeCurzon, 2005, s. l ; Stewart, The Armenian Kingdom and the Mamluks, s. 39; Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks, s. 16; Abdülkadir Yu­ valı, "Hülagü " , DlA, cilt XVIII, 1 998, s. 473-474; Muhammed Said Güler, "Moğol istilası ve Aynicalüt Savaşı", Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, lstan­ bul, lstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 20 18, s. 68-72. 81

onları hilafetin hamisi yapmıştır.34 Moğol soyundan gelen iki devletten biri olan llhanlılar, Memlukler için büyük bir düş­ man iken, Kafkas stepleri üzerinde hakimiyet kuran Altın Orda Devleti, ilerleyen dönemlerde Memluk Sultanlığı'nın köle ihti­ yacını karşılamada önemli bir kaynak ve müttefik olacaktır.35 Bağdat'ın ele geçirilmesinin ardından Suriye'ye yönelen 11hanlılar, 1260 yılında Kilikya Ermeni Krallığı ve Antakya'da­ ki Latinlerin desteğiyle, Halep ve Dımaşk'ı almıştır.36 Ardından Biladüşşam sahilleri üzerinden Mısır'ı hedefleyen Moğollar'ın, Doğu Akdeniz'de hakimiyet kurma çabasında olduğu düşünül­ mektedir. Ayrıca bölgede siyasi ve içtimai alanda önemli güç ha­ line gelmeye başlayan rakibi Memluk Sultanlığı'na da son ver­ meyi amaçlamaktadır. Nitekim bu iki büyük devlet, bölgenin kaderini etkileyecek 1260 tarihli Aynicalut Savaşı'nda karşı kar­ şıya gelecektir. Memluklerin galibiyetiyle sonuçlanan bu savaş, tarihe Moğol Devleti'nin ilk yenilgisi olarak geçecek, böylece İs­ lam otoritesinin bölgeye tekrar hakim olmasının yolu açılırken Moğollar'a Kuzey Afrika, Mağrib, oradan da lspanya'ya geçerek istila edebilecekleri Batı Avrupa yolu kapanacaktır.37 Moğol tehdidinin atlatılmasının ardından Memluk Sultanlığı bölgedeki Haçlılarla mücadeleye girişmiştir. 1. Haçlı Seferi'nin ardından kurulan Haçlı devletleri38 uzun yıllar bölgedeki lslam devletleri; Selçuklular, Zengiler ve Eyyubiler tarafından yıp­ ratılmış, Haçlıl� ra karşı önemli başarılar kazanılmıştır.39 An34

35 36 37 38

39

82

İsmail Yiğit, "Müstansır-Billah (Ahmed b. Muhammed ) " , DlA, cilt XXXII, 2006, s. 1 19; Hakkı Dursun Yıldız, "Abbasiler" , DlA, cilt I, 1988, s. 38; Yiğit, "Memlükler", s. 90-9 1 . Amitai-Preiss, Mongols and Mamluhs, s. 2. Stewart, The Armenian Kingdom, s. 39. Abdülkerim Özaydın, "Aynicalüt Savaşı" , DlA, cilt IV, 199 1 , s. 276; Güler, "Moğol istilası ve Aynicalüt Savaşı" , s. 199. Seferin ardından Urfa Haçlı Kontluğu ( 1 098- 1 144) , Antakya Prinkepsliği ( 1098- 1 268) , Kud İ:is Krallığı ( 1 099- 1291) ve Trablus Kontluğu ( 1 109- 1289) kurulmuştur. Demirkent, "Haçlılar" , s. 525-546. Bu başanlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz; 1 144 yılında Musul ve Halep Atabeyi lmadüddin Zengt tarafından Urfa'nın Haçlılardan geri alınması, il. Haçlı Seferi'ne ( 1 147- 1 149) katılan Haçlılann Selçuklular tarafından mağlup edilmesi, 1 187 senesinde Sultan Selahaddin'in Kudüs'ü fethi, III. Haçlı Sefe­ ri'ne katılan Aslan Yürekli Richard ve Haçlı ordulannın yine Selahaddin tara-

cak Haçlıların Biladüşşam'dan çıkarılmaları Memlukler döne­ minde gerçekleşecektir. Sultanlık, sırasıyla Antakya Prinkeps­ liği ( 1268) ve Trablus Kontluğu'na ( 1289) son verecek, ardın­ dan Akka üzerine yönelerek ( 129 1) buradaki Haçlıları da orta­ dan kaldıracaktır. Böylece Biladüşşam bölgesindeki Latin haki­ miyeti tamamen sonlandmlacaktır.40 1095 yılında başlayan, 1098'den itibaren Doğu Akdeniz'de Latin yerleşimlerinin oluşmasında etkili olan Haçlı Seferleri, bölgenin siyasi yapısının yam sıra sosyokültürel ve iktisadi ya­ pısını da etkilemiştir. Bu seferler ile Avrupa'mn Doğu Akdeniz limanlarına hakimiyeti sağlanmış, Doğu'nun ürünlerine ulaş­ ması kolaylaşmıştır. Ayrıca bölgedeki İslam devletleriyle doğ­ rudan ticaret yapma yolu açılmıştır. Bu ticaretin en önemli ak­ törü 12. yüzyıldan itibaren İtalyan şehir devletleri olmuştur. Amalfi, Pisa, Venedik ve Cenova'mn başını çektiği bu devlet­ lere mensup tüccarlar, Doğu Akdeniz'de elde ettikleri imtiyaz­ lar ile bölge devletlerinin limanlarında rahatça ticari faaliyetle­ rini sürdürmüştür.41 Özellikle Venedik ve Cenova , kısa bir süre için de Amalfi42

40

41

42

fından başarısızlığa uğratılması. Haçlılara ve kurulan Haçlı devletlerine karşı Müslümanların kazandığı başarılar için bkz. A.e. , s. 525-546. Memluk Sultanlığı Biladüşşam'daki bahsi geçen Haçlı devletleriyle sadece mücadele ve çatışma içinde olmamıştır. Bu devletlerle diplomatik ilişkiler ku­ rularak elçiler ve mektuplar gönderilmiş, ticari, dini ve sosyal hayata dair ant­ laşmalar yapılmıştır. Diplomatik ilişkiler için bkz. P. M. Holt, Early Mamluk Diplomacy (1260-1 290): Treaties of Baybars and Qalawun with Christian Ru­ lers, Leiden, Brill, 1995; Behrens-Abouseif, Practising Diplomacy, in the Mam­ luk Sultanate: Gifts and Material Culture in the Medieval lslamic World, Lond­ ra, l.B. Tauris, 20 14. Bahsi geçen şehir devletleri, Bizans imparatorluğu, Haçlı Devletleri, Moğollar ve lslam devletleriyle antlaşmalar yaparak çeşitli imtiyazlar elde etmişler, böy­ lece bölgede ticaret potansiyellerini artırarak ticaretin sürekliliğini sağlamış­ lardır. ltalyan şehir devletlerinin Bizans imparatorluğu, Memluk Sultanlığı ve Kilikya Ermeni Krallığı ile olan ilişkileri (antlaşmalar ve imtiyazlar) bu çalış­ manın ikinci ve Üçüncü bölümlerinde detaylarıyla ele alınmıştır. Amalfililerin Bizans ile ilk deniz ticaretini gerçekleştiren ltalyan şehir devleti ol­ duğu söylenebilir. 944 yılında lstanbul'da ticaret için yer aldıkları bilinmekte, hatta daha öncesinde de buraya ticaret için geldikleri tahmin edilmektedir. Bazı Amalfililerin 1053 tarihinden önce Bizans başkentine yerleştiği de anlaşılmak­ tadır. Amalfililerin lstanbul'daki imtiyazlı ticari varlığı 1203 yılına (IV. Haçlı Se­ feri öncesine) kadar devam etmiştir; jacoby, "Byzantine Trade", s. 47, 48. 83

ve Pisa43 bölgedeki siyasi dengeleri yakından takip etmiş, ticari yapılanmalarını buna göre şekillendirmiştir. Bu şehir devletleri 1 1 . ve 12. yüzyılda Bizans lmparatorluğu'ndan tüccarları ile ti­ caret gemileri için mali ve ticari imtiyazlar, vergi indirimleri el­ de etmişlerdir.44 Genel olarak 13 . yüzyılın ikinci yarısından iti­ baren Karadeniz, Ege ve Akdeniz üzerinde ticari faaliyetlerini artırmışlardır. İmparatorluk bu devletler ile iyi ilişkiler içinde olmasına rağmen zaman zaman aralarındaki ticari ve siyasi re­ kabetten yararlanmaktan, birine karşı diğerini desteklemekten geri durmamıştır.45 43

44

45

84

1 203 yılına kadar Bizans limanlarında ve Akdeniz'de varlığını sürdüren Pisa, 1 204 yılında gerçekleşen iV. Haçlı Seferi'nin ardından oluşturulan yapılanma­ da ve daha sonra Palaiologoslar döneminde kendine ve tüccarlanna yer bula­ mamış, bu sebeple de 13. yüzyıl bölge ticaretinde Venedik ve Cenova'nın ge­ risine düşmüştür. David jacoby, "Pisan Presence and Trade in Later Byzan­ tium" , Koinotation Doron. Das spcite Byzanz zwischen Machtlosigkeit und kultu­ reller Blüte, 20 16, s. 4 7. lstanbul'da yerleşim alanı elde eden Venedik, 1084 yılından itibaren impara­ torluğun önemli bir bölümünde serbest ticaret hakkına sahip olmuştur. 1 1 1 1 yılında Pisa, Venedik'in imtiyazlarına benzer imtiyazlar elde etmiş olmasına rağmen altın ve gümüş ithalatı dışında kalan diğer ürünler için % 4 oranında vergi ödemektedir. Bahsi geçen dönemde lstanbul'da yerleşim alanına sahip olmayan Cenova ise 1 1 55 yılına kadar ticaretine % 10 vergi ödeyerek devam etmiştir. Ancak imparator Manuel Komnenos'un ( 1 143- 1 180) ltalya siyaseti için destek arayıştan içine girmesi Cenovalılara imtiyazlar vermesinin yolunu açacaktır. lstanbul'da ve diğer Bizans şehirlerinde yerleşim alanlan oluşturma hakkına sahip olacak olan bu devlet, vergi indirimi de kazanarak oranı % 4'e düşürmüştür. ]. K. Fotheringham, "Genoa and the Fourth Crusade", The Eng­ lish Historical Review, 25(97), 1910, s. 26. imparatorluğun kısmi yasaklama­ lanna rağmen Karadeniz'e, oradan da Azak Denizi'ne açılma fırsatı elde eden Cenova 1 192 yılından itibaren imtiyazlannı genişletmiştir. Elde ettiği imtiyaz­ lar sayesinde Karadeniz ve Azak Denizi'ne açılma fırsatı yakalayan Cenova'ya 1 169 yılında, imparator 1. Manuel Komnenos tarafından özellikle Azak Deni­ zi hususunda kısıtlamalar getirilmiştir. Ancak bu durum hem Cenova hem de dönemin önemli ticaret şehir devletlerinden Venedik'in Karadeniz'e açılması­ na engel olmamıştır. Özellikle 1261 yılında Bizans'ın lstanbul'u geri alışının ar­ dından Karadeniz'deki ticaretlerini yoğunlaştırmış, önceki imtiyazlarına yeni­ leri eklenmiştir. ltalyan şehir devletlerine verilen imtiyazlar ve ticari faaliyet­ leri için bkz. David Jacoby, "Byzantium, the Italian Maritime Powers and the Black Sea before 1 204", Byzantinische Zeitschrift, 100, 2008, s. 677-682. 1 1 7 1 yılında imparator Manuel binlerce Venedikliyi hapsederken Venedik'in rakiplerinden Pisa ve Cenova'nın imtiyazlannı artırmıştır. Donald M. Nicol, Bizans ve Venedik: Diplomatik ve Kültürel ilişkiler üzerine, çev. Gül Çağalı Gü­ ven, İstanbul, Sabancı Üniversitesi Yayınlan, 2000, s. 99.

Mısır merkezli lslam devletleri ile ltalyan şehir devletleri­ nin ilişkilerini iki yönlü incelemek mümkündür. llki doğru­ dan gerçekleştirdikleri ticari ilişkilerdir. Sırası ile Fatımiler, Eyyübiler ve Memlukler ile devam ettirilen bu ilişkiler saye­ sinde devletlerin ihtiyaç duydukları ürünler taşınmıştır. Diğe­ ri ise Bizans imparatorluğu ile lslam devletleri arasında ara­ cı konumunda olarak, bu devletlerin ticaretini yönetmek su­ retiyle gerçekleştirdikleri faaliyetlerdir. lslam dünyası ile tica­ ri ilişkilerini de benzer imtiyazlar üzerine şekillendiren İtal­ yan şehir devletleri, 1 1 . ve 12. yüzyıldan itibaren Akdeniz'in Müslümanların kontrolünde olan bölgelerinde funduk46 (fon­ dacoslfunduq) adı ile tüccarlarının konaklayabileceği, malla­ rını depolayabileceği ve güvenliklerini sağlayabileceği tica­ ret mekanlarına sahip olmuştur. 47 Burada , funduklardan so­ rumlu , günlük hadiseler ve adli işlerle de ilgilenen , ülkele­ rinin temsilcisi olarak karşılıklı ilişkileri düzenleyen, kon­ sül unvanlı yetkililer bulundurma hakkını da elde etmişler­ dir. Bu konsüller şehir devletleri tarafından tayin edilebildi46

47

Ortaçağ lslam dünyasında tüccarların, seyyahların ve yabancıların konaklaya­ bildiği, tüccarların mallarını depolayabildikleri, ticaretlerini gerçekleştirdik­ leri mekanlar olarak ortaya çıkan yapı, geç Orıaçağ döneminde yabancı, özel­ likle Avrupa'dan gelen tüccarlar ve mallan için tahsis edilmiştir. Müslüman­ ların kontrolündeki liman ve şehirlere gelen Hıristiyan tüccarlara kalacak yer temin edilerek konaklamaları sağlanmış, bu sayede ticaretlerinin düzene so­ kulması, yerli halk ve tüccarlardan ayrı tutulmaları amaçlanmıştır. Böylelikle hem yabancı tüccarların hem de yerli halkın güvenliği sağlanmış, bir anlam­ da diğer toplumlara Müslüman otoritenin gözetimi altında özerklik tanınmış­ tır. Constable, Housing the Stranger, s. 8, 9, 4 1 ; David jacoby, "Western Mer­ chants, Pilgrims, and Travelers in Alexandria in the Time of Philippe de Me­ zieres (ca. 1 327- 1405)", Philippe de Mtzieres and His Age: Piety and Politics in the Fourteenth Century, Leiden, Brill, 20 12, s. 406. Ancak bu yapının Ortaçağ lslam devletlerinde fakirlere, sufilere ve dini vecibelerini yerine getirmek için seyahat edenlere kalacak yer ve konaklama imkanı sağlayan ribat ile kanştı­ nlmaması gerekir. Ribatlar genellikle vakıfların hayır amaçlı kurduğu ve işlet­ tiği yapılardı. Tüccarların buralarda konaklamasına izin verilmezdi. Consıab­ le, Housing the Stranger, s. 62. 1 1 53'te lskenderiye'de, 1 1 54'te Kahire'de funduk sahibi olan Pisa, 1 1 73 yı­ lında Mısır'da serbest hareket hakkına da sahip olmuştur. 1 1 72'de Venedik, 1 1 56 yılında Mısır ile yapılan, ancak şartlan bilinmeyen antlaşmayı sayınaz­ sak, 1 192- 1 200 yıllan arasında Cenova, Mısır'da funduk edinen başlıca İtal­ yan şehir devletleridir. Jacoby, "Byzantine Trade", s. 55-56, 6 1 -62, 64. 85

ı:ı11,.11 it llA L L 10 1

Akdeniz """"

a

-

�'"ı'' �

13. yüzyılın ikinci yansında Doğu Akdeniz ve Karadeniz bölgesi

(çizim: Salih Akın).

ği gibi, funduk içinde yer alan tüccarlar tarafından da seçile­ bilmektedir.48

13. yüzyılda bahsi geçen İtalyan şehir devletlerinden Vene­ dik ve Cenova'nın Karadeniz ve Doğu Akdeniz ticaretinde üs­ tünlük kurma girişimlerine şahit olunmaktadır. IV. Haçlı Se­ feri'nin ardından Marmara ve Ege'de kurulan Latin krallıkları Venedik'in bölge ticaretine hakim olmasını sağlarken, 1261 ta­ rihinde lstanbul'un Bizanslılar tarafından geri alınması rakibi Cenova'nın bu ticarette yükselmesinin önünü açmıştır. Tam da bu anlamda bu çalışma Doğu Akdeniz'de devletlerin, iktidar­ ların, hesapların, sınırların ve haritaların değiştiği 13. yüzyılın ikinci yarısını (1260-1291) kapsamakta, bölgede lslam hakimi­ yetini sağlamaya çalışan Memluk Sultanlığı'nın Anadolu'daki iki önemli Hıristiyan devlet; Bizans İmparatorluğu ve Kilikya 48 86

Constable, Housing the Stranger, s. 133.

Ermeni Krallığı ile diplomatik ve ticari ilişkilerini incelemek­ tedir. Konunun ticaret boyutunun bulunması dönemin iki ti­ caret gücü Cenova ve Venedik ile tüccarlarını da dolaylı olarak konuya dahil etme durumunu ortaya çıkarmaktadır. Bahsi ge­ çen devletler arasındaki aracı konumları ve bu devletlerin tica­ retinde oynadıkları roller, Cenova ve Venedik'i Bizans, Kilikya Ermeni Krallığı ve Memluk limanları ile ticaret şehirlerinde et­ kin konuma getirmiştir.

Mısır'da Memlfık hakimiyetine kadar İslam devletlerinin Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ilişkileri Ticaret ürünlerinin yanı sıra kültürlerin ve inançların Doğu ile Batı arasında karşılıklı taşındığı bir alan olan Akdeniz, eski çağ­ lardan itibaren üstlendiği, ticaretin kavşak noktası olma görevi­ ni Ortaçağ'da da devam ettirmiştir. Arapların önemli güç haline gelmeye başladığı 7. yüzyıla kadar Bizans hakimiyetinde olan bu sular, Müslümanların denizcilik ve deniz ticaretine yönel­ mesiyle İslam-Bizans siyasetine, devletlerarası ilişkilerine ve ti­ caretine sahne olmuştur.49 Mısır'ın fethinin ardından bölgenin Hıristiyan tersanecilerini ve denizcilerini istihdam eden Müslü­ manlar, Akdeniz'de Bizans ile rekabet edebilecek güce ulaşın­ caya kadar onların tecrübelerinden yararlanmış, büyük savaş ve ticaret gemileri inşa ettirmiştir. 50 Ortaçağ Müslümanlarının Akdeniz'de, devletlerarası ilişkiler ve ticarette önem kazanmalarını ilk dönem lslam devletlerinin Bizans lmparatorluğu'na karşı denizlerde gerçekleştirdiği seferler ve deniz savaşlarıyla ilişkilendirmek mümkündür. Tüm bu harekatlar Müslümanların Akdeniz'e yerleşerek otori­ te oluşturmalarına imkan tanımıştır. Böylelikle Akdeniz'i daha iyi tanıyan ve denizcilik tecrübesi edinen Müslümanlar, zamanla Akdeniz ticaretinde varlık göstermeye başlamıştır. Bu anlamda ticari faaliyetlerini Bizans topraklarında denizyoluyla da gerçekleştirme imkanı bulmuşlardır. llk dönem lslam Dev­ letlerinin Bizans imparatorluğu ile siyasi ilişkileri ve deniz seferleri için bkz. Hassan 5. Khalilieh, Admirary and Maritime Laws in the Mediterranean Sea, Le­ iden, Brill, 2006; aynca diplomatik ilişkiler için bkz. Casim Avcı, lsliim-Bizans ilişkileri, Ankara, TTK, 20 16. 50 John J . Norwich, The Middle Sea, Londra, Vintage, 2007, s. 76; ayrıca lslam devletinin kendi sistemini oturtuncaya kadar, Akdeniz'in doğusunda, özellik-

49

87

Avrupa'da tarımın öncelikli meşgale olması sebebiyle Rum­ ların yam sıra önceleri Emevi, ardından da Fatımi tüccarlarının görüldüğü Akdeniz ticaretinde, sadece Bizans ve Biladüşşam'ın ürünleri değil, aynı zamanda Çin, Hint Okyanusu ve Arap Yarı­ madası'ndan çeşitli mallar da taşınmıştır.51 lslamiyet'in yükseli­ şi bölgedeki Bizanslıların ticaretini tamamen olumsuz etkileme­ miş, aksine bu devlete yeni bir ticaret ortağı, doğunun pazarla­ rına ve ürünlerine ulaşmak için bir aracı kazandırmıştır. Böyle­ likle ürünlerin doğrudan ya da Mısır ve Suriye pazarları üzerin­ den dolaylı olarak Bizans topraklarına taşınması sağlanmıştır. Hz. Peygamber'in dine davet mektupları ile başlayan lslam­ Bizans ilişkileri, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmed'in başkent lstanbul'u fethi ile yeni bir evreye girecektir. 5 2 Yaklaşık do­ kuz yüzyıl kadar devam eden süreçte ilişkilerin lslam dünyası­ nı temsil eden tarafını Arabistan, Biladüşşam, Irak, Mısır, Ana­ dolu ve Endülüs gibi bölgelerde kurulan devletler üstlenmiş­ tir. Bu devletlerin kurdukları ilişkilerin burada detayları ile an­ latılması mümkün olamayacağı için Memlüklere kadar lslam­ Bizans ilişkilerinin tarihsel sürecinin şekillenişi Mısır merkezli devletler; Fatımiler ve Eyyübiler üzerinden aktarılacaktır. An­ cak, ilişkilerin başlangıcı ile geçirdiği tarihsel sürecin genel hat­ larıyla anlaşılması adına Doğu Akdeniz'de İslam-Bizans ilişki­ lerine kronolojik olarak değinmekte fayda görülmektedir. Fa­ kat Kilikya'daki Ermeni Baronluğu'nun53 ( 1080- 1 198) 12. yüz­ yıl sonlarında krallık haline gelmesi sebebiyle Memlükler ön-

51

52

53 88

le Suriye ve Mısır'da, Bizans devlet geleneği, mali kurumlan ve mimarisini ör­ nek aldığı ve kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirerek değiştirdiği hususunda bkz. Constable, Housing the Stranger, s. 40-67. David jacoby, "Byzantine Trade" , s . 3 2 . B u dönemin önemli ticaret ürünleri arasında baharatlar, gıda ve tekstil ürünleri ile papirüsler gelmektedir. Subhi Labib, "Egyptian Commercial Policy in the Middle Ages" , Studies in the Eco­ nomic History of the Middle East, ed. M. A. Cook, Londra, Oxford University Press, 1970, s. 63. lstanbul'un fethinin ardından Bizans'ın bir süre daha Balkanlar'da devam et­ tiğine dair bilgiler için bkz. !hor Sevcenko, "Byzantium and the Eastern Slavs After 1453" , Harvard Ukrainian Studies, 2 ( 1 ) , 1978, s. 5-25. Baronluk dönemi hakkında geniş bilgi için bkz. Mehlika Aktok Kaşgarh, Ki­ likya Tabi Ermeni Baronluğu Tarihi, Ankara, KÖK Yayınları, 1990.

cesi İslam devletleriyle ilişkilerine sadece Eyyübiler üzerinden yer verilecektir. lslam-Bizans ilişkilerinin mahiyetini dini, siyasi, askeri, kül­ türel ve ticari ilişkiler bağlamında değerlendirmek mümkün­ dür. Hz. Peygamber'in Mekke müşrikleri ile imzaladığı Hudey­ biye Antlaşması'ndan (6/628) sonra Bizans İmparatoru Herakle­ ios'a (6 10-64 1) Dihye b. Halife el-Kelbi aracılığı ile gönderdiği İslam'a davet mektubunun54 lslam-Bizans ilişkilerinde ilk diplo­ matik faaliyet olması bakımından önemli yeri bulunmaktadır.55 Bunu takiben Hulefa-yi Raşidin döneminde de ilişkiler, İslam fetihleri ekseninde, daha çok askeri ve siyasi alanda olmuştur. Bu dönemde Yermük Savaşı'nın ( 12 Receb 15/20 Ağustos 636) ardından Suriye ve Kudüs bölgesi Müslümanların kontrolü­ ne girmiş, ardından da Mısır fethedilmiştir.56 Yine bu dönemde gerçekleştirilen birtakım diplomatik ilişkiler söz konusudur. 57 Hulefa-yi Raşidin döneminin ardından Muaviye b. Ehi Süf­ yan'ın halifeliği üstlenmesi ile yönetimi ele alan Emeviler (66 1750) , Bizans İmparatorluğu ile siyasi ilişkileri ve askeri müca­ deleyi devam ettirmiştir. Bu dönemde Rodos Adası fethedilmiş, Kıbrıs Adası'nın da bir bölümü alınarak Bizans ile adanın yö­ netimi ve vergilerinin paylaşılması hususunda kondominyum (condominium)58 oluşturulmuştur.59 Bizans başkenti İstanbul'u 54 55 56 57 58

59

Avcı, lsldm-Bizans llişkileıi, s. 5 1 . Hz. Peygamber'in gönderdiği lslam'a davet mektubu ile ilgili çeşitli görüş ve değerlendirmeler için bkz. a.e. , s. 54-56. A.e. , s . 6 1 . A.e. , s . 62-67. Bizans yönetimi altındaki Kıbns Adası'nda tahminen ilk Arap akınlannın ar­ dından başlayan (649/653), adanın hem Bizans hem de Emevilerin yöneticile­ ri tarafından idare edildiği, gelirlerin ve vergilerin toplanarak iki taraf arasın­ da bölüşüldüğü yönetim şeklidir. Bu uygulama Kıbns'taki lslilm otoritesinin sonlandınlarak adanın tamamında Bizans'ın tekrar hakimiyet kurduğu 953 yılına kadar devam etmiştir. Bu zaman zarfında şehir yaşamında düşüşün ol­ duğu, yönetimde istikrann sağlanamadığı ve ekonomik sıkıntılann yaşandığı ifade edilmektedir. Luca Zavagno, "Two Hegemonies, one Island: Cypnıs as a 'Middle Ground' between the Byzantines and Arabs (650-850 A.D.)", Reti Me­ dievali Rivista, 14, 2, Firenze University Press, 2013, s. 2-3, 20. Hamilton A.R. Gibb, "Arab-Byzantine Relations under the Umayyad Calipha­ te" , Dumbarton Oaks Papers, 12, 1958, s. 222. 89

üç defa kuşatan Müslümanlar,60 diplomatik girişimlerden de geri durmamıştır. Emevi Halifesi Muaviye b. Ehi Süfyan'ın ba­ şarısız İstanbul kuşatmasının (674-678) ardından barış girişi­ mi imparator nezdinde olumlu karşılanmış, iki devlet arasında otuz yıl süreli bir antlaşma yapılmıştır. 61 Akdeniz'in doğusunda, Biladüşşam bölgesini merkez edinen Emeviler, Bizans'ın şehir altyapısı ve sistemini kullanmaya de­ vam etmiştir. Hatta Bizans döneminde Suriye ve Mısır'da etkin rol almış yöneticilerle ilişkileri sürdürmüşlerdir. Yapı projeleri ve vergi reformlarının yanı sıra 8. yüzyıl başlarında sikkelerde değişikliğe gidilerek bir takım iktisadi ve idari yenilikler de ya­ pılmıştır. 6 2 Bu dönem lslam-Bizans ilişkileri değerlendirildiğin­ de İslam devletinin girişimlerde bulunmak suretiyle aktif rol al­ dığı, Bizans'ın ise mevcut durumu değerlendirdiği ve tepkisel davrandığı söylenebilir.63 Örneğin Abdülmelik b. Mervan'ın hi­ lafetinden ( 685- 705) önce iç karışıkları destekleyen ve hilafet mücadelesini körükleyen Bizans, Kuzey Afrika'da çıkan prob­ lemleri kullanmaktan geri durmamıştır. Bölgedeki Berberiler ile anlaşarak Emevi otoritesini zayıflatmaya çalışmıştır. Hat­ ta bu bölgede önemli başarılar da elde etmiştir. Ancak Abdül­ melik b. Mervan'ın yerinde siyaseti Mısır'da hakimiyetin tek­ rar kurulmasında etkili olmuştur.64 Bizans'ın tepkisel siyaseti­ ni askeri mücadelenin dışında kültürel anlamda işbirliği ve yar­ dımlaşma ile de sürdürdüğü görülmektedir. Bu dönemde hali­ fenin imparatordan Medine ve Şam'daki bazı mescitlerin onan60

61 62 63 64 90

Müslümanların lstanbul kuşatmaları için bkz. lsmail Yiğit, "Emevtler Zama­ nında Gerçekleşen lstanbul Seferleri", II. Uluslararası Istanbul'un Fethi Konfe­ ransı: 30-31 Mayıs, 1 Haziran 1 997, lstanbul, lstanbul Büyükşehir Belediye­ si Kültür işleri Daire Başkanlığı Yayınları, 1997; lbrahim Sarıçam, "Arapların lstanbul Kuşatmaları", 550. Yılında Fetih ve Istanbul-The Conquest and Istan­ bul in 550th Anniversary, Ankara, TTK, 2007; Casim Avcı, "Müslüman Arap­ lar Tarafından Bizans Başkenti lstanbul'a Düzenlenen Askeri Seferler" , Byzan­ tion'dan Constantinopolis'e Istanbul Kuşatmalan, ed. Murat Arslan, Turhan Ka­ çar, lstanbul, lstanbul Araştırmaları Enstitüsü, 20 1 7 . Antlaşmanın detayları ve Emevt sarayından Bizans elçisine verilen hediyeler hakkında bkz. Avcı, Isliim-Bizans Ilişkileri, s. 7 1 -72. Constable, Housing the Stranger, s. 40. Avcı, Isliim-Bizans ilişkileri, s. 69-70. Hakkı Dursun Yıldız, "Abdülmelik b. Mervan", DIA, cilt 1, 1988, s. 269.

mı için yardım talebinde bulunduğu , bunun üzerine de impa­ ratorun maddi kaynak, malzeme ve işgücü sağlayarak bu tale­ be cevap verdiği anlatılmaktadır. 65 Bunların yanı sıra Emeviler döneminde Bizans imparatorları ile çeşitli hediyelerin karşılık­ lı olarak gönderildiği de rivayet edilmektedir.66 Emevileri yıkarak iktidara gelen Abbasiler döneminde de çe­ şitli ilişkiler gerçekleşmiştir. Ebu Ca'fer el-Mansur (754-775) dönemiyle birlikte ilişkilerde bir hareketlilik yaşandığı görül­ mektedir. Karşılıklı elçilerin gönderilmesi suretiyle arz ve talep­ lerin dile getirildiği bu dönemde, yine karşılıklı hediyeleşmeler de yapılmıştır. Bizans elçilerini diplomatik sınırlar içinde ağır­ layan halifenin bazı hususlarda elçilerin görüşlerini aldığı ve İs­ lam dünyasının yeni başkenti Bağdat'ı görmelerine ehemmiyet verdiği bildirilmektedir. Yine karşılıklı gönderilen elçiler aracı­ lığı ile Yunan bilimine ait önemli eserlerin yanı sıra Mısır'a dair bazı kitapların hediye olarak gönderildiği de malumdur.67 Ab­ basiler döneminde imparatorluk ile ilişkilerin önemli bir ayağı­ nı da askeri seferler ve dine davet mektupları oluşturmaktadır. Ayrıca başta esir değişimi ile fidyeyi konu alan çeşitli antlaşma­ lar da yapılmıştır.68 Müslümanlar ile Bizanslıların ticareti husu­ sunda 10. yüzyıl müellifleri Muhammed b. Yusuf el-Kindi (ö. 350/96 1), İbn Zülak (ö. 387/997) , İbn Havkal (9./10. yüzyıl) ve Mes'üdi'nin (ö. 345/956) eserlerinde gemilerin izlediği rotalar, muhtemel durak noktaları ile destinasyonlarının bilgileri yer al­ maktadır. Ayrıca bahsi geçen dönemde hem Bizans'ın hem de İslam devletinin tüccarları ve elçileri için tahsis edilen özel ko­ naklama alanları olan funduk ve mitatonlar69 hakkında da bil65 66 67 68 69

Gibb, "Arab-Byzantine Relations", s. 225. Hediyeleşme süreci hakkında bkz. Avcı, lsldm-Bizans llişkileri, s. 73-74. A.e. , s. 88-9 1 . Abb:!stler döneminde gerçekleştirilen askeri seferler, esir takasları ve Bizans'la kurulan ilişkiler için bkz. a.e. , s. 92- 102. Funduk ile benzer fonksiyonları ve şekil özellikleri bulunan mitaton, Bizans lmparatorluğu'nun hakimiyeti altındaki şehir ve ticaret merkezlerinde, içinde Müslüman tüccarların dini vecibelerini yerine getirebilmeleri için bir cami de bulunan konaklama ve mallarını depolama alanlarıdır. Constable, Housing the Stranger, s. 147-1 50. 91

gi verilmektedir.70 13 . yüzyılın ikinci yarısında Moğollar tara­ fından Bağdat'taki Abbasi hilafetine son verilmesinin ardından hilafet, Memluk Sultanlığı'nın himayesinde dini ve içtimai açı­ dan varlığını Mısır'da devam ettirecektir. Bu bağlamda Abbasile­ rin tarihi süreçte Bizans ile ilişkilerini bilmek, Memluklerin Bi­ zans imparatorluğu ile ilişkilerini anlamaya katkı sağlayacaktır. Bizans lmparatorluğu'nun lslam dünyası ile ilişkileri sadece Sünni devletler üzerinden devam etmemiştir. 10. yüzyıl başla­ rından itibaren Mısır ve Suriye'de hakimiyet kuran Şii Fatımi­ ler ile bölgede yeni bir sürece geçilmiştir. Böylece hem kara­ da hem de denizde savaşan imparatorluk, bu devletle diploma­ tik görüşmeler ve yazışmalar gerçekleştirmiştir. Ayrıca iki dev­ let arasında karşılıklı ticari faaliyetler de yürütülmüştür. 71 Bu bağlamda Bizans-Fatımi ilişkilerine siyasi, diplomatik, ticari ve kültürel ilişkiler üzerinden temas etmek de faydalı olacaktır. Akdeniz'de hakimiyet çabasında olan her iki devlet bahsi ge­ çen dönemde gerçekleşen deniz savaşları ile karşı karşıya gel­ miştir. 7 2 Fatımi baskınlarına ve taarruzuna karşı tedbir alma gereği duyan imparatorluk, çeşitli antlaşmalar ile vergi öde­ meyi kabul etmiştir. Böylelikle dış politikada Fatımiler ile ba­ rış ortamı oluşturulmuştur.73 Tam bir denge siyasetinin sürdü70

71 72

73

92

jacoby, "Byzantine Trade" , s. 3 1 -35. Aynca Bizans topraklarını, özellikle ls­ tanbul'u, ziyaret eden Müslüman tüccarlar hakkında bkz. Stephen W. Rei­ nert, "Muslim Presence in Constantinople" , Studies on the Intemal Diaspora of the Byzantine Empire, ed. Helene Ahrweiler ve Angeliki E. l..ai ou, Washington, Dumbarton Oaks, 1998, s. 125-150; G. D. Anderson, "Islamic Spaces and Dip­ lomacy in Constantinople" , Medieval Encounters, 15, Brill, 2009, s. 86- 1 13. Diplomacy in the Early Islamic World: A Tenth-Century Treatise on Arab-Byzan­ tine Relations, çev. Maria Vaiou, Londra, l.B. Tauris, 20 15, s. 209. Örneğin 3 1 1/923-394 senesinde Fatımiler Bizans toprağı olan Sicilya'ya se­ fer düzenlemiş, 3 1 5/927-928 senesinde ise bir deniz savaşında Bizans donan­ ması ile karşı karşıya gelmiştir. Bizans ile Fatımi Devleti'nin deniz mücadele­ si için bkz. Yaacov Lev, "A Mediterranean Encounter: The Fatimids and Eu­ rope, Tenth to Twelfth Cenıuries", Shipping, Trade and Crusade in the Medie­ val Mediterranean, ed. Ruthy Gertwagen ve Elizabeth Jeffreys, England, Ash­ gate, 20 12, s. 1 3 1 - 155. A.e. , s. 1 34; 10. yüzyıl sonlarında Bizans ile diplomatik ilişkilerin bir örneği olarak Fatımi halifesi Aztz-Billah (976-996) , Bizans'ın elinde bulunan Müslü­ man esirlerin iadesi, ihtiyaç duyulan ürünlerin tedarikinin sağlanması ve ls­ tanbul'daki camide, Cuma namazlarında adının zikredilmesi şartlarını içeren

ğü bu dönemde Bizans, Fatımiler'in güçlenmesini tehdit ola­ rak gördüğü zamanlarda Selçuklular ve Hamdaniler gibi diğer Müslüman devletler ile ilişkilerini iyi tutmuştur. Fatımiler ise Bizans'a karşı bölgedeki lslam devletleri ile ittifak kurmaktan geri durmamıştır.74 Ayrıca bahsi geçen dönemde aralarındaki mücadelenin bir sonucu olarak Bizans'ın denizcileri, tüccarları ya da tüccar kılığındaki casusları karşı taraf aleyhine istihbarat toplamak için kullandığı da bildirilmektedir.75 1 1 . yüzyılda batıda Normanlara karşı ltalya'mn güneyinde­ ki topraklarını kaybeden imparatorluk diğer taraftan Asya'dan Anadolu'ya akınlar düzenleyen Selçuklular ile de çatışmaktay­ dı. lçinde bulunduğu bu durum imparatorluğu Fatımiler ile tekrar ittifak kurmaya yönlendirmiş, bu sebeple 39 1/100 1 ve 405/10 14- 1015 tarihlerinde Bizans elçileri Kahire'yi ziyaret et­ miştir. Muhtemelen aralarındaki mücadelenin sonlandırılması ve iyi ilişkiler temennilerinin iletilmesini içeren bu ziyaretlerin ardından halifenin de imparatora hediyeler ile cevap verdiği be­ lirtilmektedir. Bu yüzyılda imparatorluğun durumunu değer­ lendiren Fatımi Halifesi ez-Zahir Lii'zazidinillah ( 10 2 1- 1036) yeni bir antlaşma ile Kutsal Kabir Kilisesi'nin (The Holy Sepul­ chre) onarımı ve yeniden dekorasyonu hususunda Bizans im­ paratoruna izin verilmesi karşılığında lstanbul'da yer alan ca­ minin onarımında benzer haklara sahip olmuştur. Ardından da

74

75

bir antlaşma yapmıştır. Yaacov Lev, State and Society in Fatimid Egypt, Leiden, Brill, 199 1 , s. 23-24; Hasan İbrahim Hasan, "Fatımi-Bizans llişkileri", Siyasi­ Dini-Kültürel-Sosyal lslam Tarihi, çev. lsmail Yiğit v. dğr., cilt IJI-IV, İstanbul, Kayıhan Yayınlan, 1985, s. 1 6 1 - 1 62. Lev, "A Mediterranean Encounter" , s. 134. 1 1 . yüzyılda Fatımiler'i zayıflatma­ ya çalışan Selçuklular Bizans ile Mısır'a buğday gönderilmesinin durdurulma­ sını esas alan bir antlaşma yapmıştır. Eymen Fuad Seyyid, "Fatımiler" , DlA, cilt XII, 1995, s. 23 1 ; Lev, State and Society, s. 24-25. İstihbarat sağlamak amacıyla Nikephoros Phokas (963-969) gerginlik ve as­ keri mücadele dönemlerinde Müslümanlann kontrolündeki topraklara tüccar­ lar göndererek bilgi alma girişiminde bulunmuştur. Aynca 10. yüzyıl Arap coğ­ rafyacı lbn Havkal, Müslümanlann ha.kim olduğu limanlarda Bizans gemilerine ve tüccarlarına izin verilmesi suretiyle onların gizlice bilgi toplama faaliyetleri­ ne göz yumulduğundan duyduğu endişeyi dile getirmiştir. Davidjacoby, "Dip­ lomacy, Trade, Shipping and Espionage between Byzantium and Egyptin the Twelfth Century", I..atins, Greeks and Muslims: Encounters in the Eastem Medi­ terranean 1 0th-1 5th Centuries, il, İngiltere, Ashgate, 2009, s. 83-84. 93

lstanbul'da hutbenin kendi adına okutulmasını sağlaınıştır. 76 Ardılı Müstansır-Billah ( 1036- 1094) döneminde de iyi ilişki­ ler devam ettirilmiş, Kahire-İstanbul arasında karşılıklı olarak değerli hediyeler taşıyan elçilik heyetleri gönderilmiştir. Böy­ lece hediye gönderen taraf gücünü ve cömertliğini karşı tara­ fa sunmuştur. Aralarındaki antlaşmaların devam ettiği bu yüz­ yılda Akdeniz, ticari anlamda bu iki devletin kontrolü altında olmuştur.77 lki devlet arasındaki ticari ilişkilerin mevcut siya­ si durum ve anlaşmazlıklardan pek etkilenmediği, ticaretin her iki devletin tüccarları tarafından devam ettirildiğine dair delil­ ler kaynaklarda yer almaktadır. Örneğin; 10. yüzyıla ait bir Ge­ niza belgesinde eski Kahire'de bir Rum pazarının olduğuna de­ ğinilmektedir. 78 Ayrıca aynı dönemde lstanbul'da Müslüman tüccarların bulunduğu ve şehri düzenli ziyaret ettikleri belir­ tilmektedir. Bu durum imparator VI. Leon (886-9 12) ve 1. Ro­ manos Lakapenos'un (920-944) Mısır ve Suriye yöneticileri ile yaptığı antlaşmalarda da yer almakta, Müslüman tüccarlara Mı­ sır'daki Bizanslı tüccarların funduklarına benzer bir mitaton tahsis edildiğinden bahsedilmektedir.79 Fatımiler döneminde Rum tüccarlar tarafından Anadolu'dan Mısır'a taşınarak ticareti yapılan ürünler arasında tütsü , ilaç ve parfüm yapımında kullanılan sığla reçinesi , peynir, Rus keteni,80 çeşitli şifalı bitkiler ile kereste yer almaktadır.81 Ke­ restenin Müslümanlar için özellikle tersanelerde gemi yapı­ mında kullanılan oldukça önemli bir ürün olduğu düşünüldü76 77

78

79 80

81 94

Lev, State anıl Society, s. 40. K. E. F. Thomson, "Relations between the Fatimid and Byzantine Empires du­ ring the Reign of the Caliph al-Mustansir bi'llah, 1036- 1094/427-487" , Byzan­ tine and Modem Greek Studies, 32( 1 ) , 2008, s. 54. Burada bahsi geçen pazarın muhtemelen bir çeşit funduk olduğu, lstan­ bul'dan ya da imparatorluğun çeşitli şehirlerinden gelen Rum tüccarların hem ikametlerini gerçekleştirdikleri hem de yerel otoritenin kontrolü alunda tica­ retlerini yaptıkları belirtilmektedir. Jacoby, "Byzantine Trade", s. 34. A.e. , s. 35. Bizanslı tüccarların muhtemelen lstanbul üzerinden Mısır'a taşıdığı, Karade­ niz'den Mısır'a ticari aracılıklarını gösteren bir ürün olması sebebiyle ticari ürünler arasında Rus keteninden de bahsetmekte fayda vardır. A.e. , s. 45.46. A.e. , s. 35, 45-46.

ğünde 10. yüzyılın sonlarında İbn Havkal'ın İskenderun Kör­ fezi'nden Mısır'a kereste ticaretinden bahsetmesi şaşırtıcı de­ ğildir. Bu dönemde keresteler doğrudan Anadolu sahillerinden ya da İstanbul'dan hareket eden gemiler ile Fustat'ın kuzeyin­ de yer alan, Fatımiler'in gemi inşası için kullandığı tersanele­ re taşınmaktaydı.82 Bu ticaret Bizanslılar ve Müslümanlar tara­ fından gerçekleştirilmekteydi. Ancak 1 1 . yüzyılın ikinci yan­ sından itibaren İtalyan şehir devletlerinin bu ticarete iki devle­ tin ürünlerini ve tüccarlarını taşımak suretiyle dahil oldukları görülmektedir. 83 İtalyan şehir devletlerinin sahneye çıkışı, Doğu Akdeniz ti­ caretinin farklı bir çehreye bürünmesine sebebiyet vermiş­ tir. 1 1 . yüzyılın sonunda başlayan Haçlı Seferleri'nin ardından Biladüşşam ve Güney Anadolu'da kurulan Haçlı devletleri, İtal­ yan şehir devletlerinin Doğu Akdeniz ticaretindeki gücünü ar­ tıracaktır.84 Böylelikle bölgede taşımacılık ve ticaret önemli öl­ çüde Amalfili, Pisalı, Venedikli ve Cenovalı tüccarlar tarafın­ dan yürütülmeye başlanacaktır.85 Müslümanlann yanı sıra Bi­ zanslılarla da ticaret ilişkilerini geliştiren bu devletler, zaman­ la imtiyazlar elde edecek; konsül açacak, mal depolayacakları ambarlar, kendi toplumlan ve tüccarlarının hem konaklayabi82

83 84

85

A.e. , s. 35-36; İskenderun körfezi sadece Fatımiler için değil, Mısır'da kuru­ lan diğer devlet, Memluk Sultanlığı için de oldukça önemli bir ithalat merke­ zidir. Özellikle körfezde yer alan Ayas Limanı'ndan Memluk idaresindeki Mı­ sır'ın liman şehirlerine yapılan kereste ticareti ilerleyen bölümlerde ayrıntıla­ rı ile anlatılacaktır. A.e. , s. 46-47; Jacoby, "Diplomacy, Trade, Shipping", s. 84-85. Haçlı Seferleri'yle Akdeniz'in doğusunda görülmeye başlanan şehir devletle­ rinden Cenova, l. Sefer'de Antakya kuşatması esnasında Latinlere erzak teda­ rikinde bulunmuş, ayrıca Kudüs kuşatması sırasında da hücum kuleleri ve merdivenleri yapılması için malzeme taşımıştır. Ehrenkreutz, "Strategic Imp­ lications" , s. 339. Jacoby, "Byzantine Trade" , s. 25; Angeliki E. Laiou, "Byzantine Trade with Christian and Muslims and the Crusades" , The Crusades from the Perspective of Byzantium and the Muslim World, ed. Angeliki E. Laiou, Roy Parviz Mot­ tahedeh, Washington, Dumbarton Oaks, 200 1 , s. 160; Haçlı Seferleri ve Do­ ğu Akdeniz ticaretinin yeniden şekillenmesine etkileri hakkında geniş bilgi için bkz. Işın Demirkent, "Haçlı Seferleri Döneminde Doğu Akdeniz'de De­ niz Hakimiyeti", Haçlı Seferleri Tarihi, İstanbul, Dünya Yayıncılık, 20 12, s. 221 -247. 95

leceği hem de dini vecibelerini yerine getirebilecekleri funduk ve emboloslara sahip olacaklardır.86 Bizans ile Fatımi Devleti arasındaki ilişkiler her zaman iki devletin doğrudan ilişkileri olarak şekillenmemiştir. Aleyh­ te durumlarda imparatorluk üçüncü bir devleti çıkarları doğ­ rultusunda kullanmaktan geri durmamıştır. Örneğin bölgenin önemli ticari güçlerinden Venedik, bu iki devlet arasındaki iliş­ kilerde rol almıştır.87 Venediklilerin Fatımi limanlarına taşıdı­ ğı, özellikle Müslümanların gemi yapımı başta olmak üzere de­ nizcilik faaliyetleri ve çeşitli silahlar için kullandığı kerestenin ticaretine son verilmesi için Bizans İmparatoru Ioannes Çimis­ kes'in Venedik dojunu (doge) uyardığı ve açıkça Venedik ge­ milerini batırmakla tehdit ettiği bilinmektedir. Bunun üzerine Venedik yönetimi bir karar ile Müslümanlara savaş aletleri ve­ ya gemi yapımında kullanılmak üzere kereste taşınmasına am­ bargo getirmiştir.88 İtalyan şehir devletlerinin Akdeniz ticaretine girişi Bizans ile Müslümanlar arasındaki ticaretin aniden kesildiği algısını uyandırmamalıdır. İstanbul için ürün tedarikine devam eden Bizanslı tüccarlar, imparatorluk sınırlarının dışında da ticaret­ lerini sürdürmüştür. Hatta Bizans'ın ihraç ettiği ürünler arasın­ da yer alan değerli madeni eşyalar, ipek, köle ve kereste Arap 86

87

88

96

Paul Magdalino, Ortaçağda lstanbul, çev. Banş Cezar, İstanbul, Koç Üniversi­ tesi Yayınlan, 20 12, s. 132-138; Constable, Housing the Stranger, s. 1 1 2- 1 13. Bahsi geçen şehir devletlerinden Pisa 1 1 53'den önce, Venedik 1 1 72 senesin­ de, Cenova ise 1 192- 1 200 yılları arasında Mısır'da funduk sahibi olmuştur. Ancak lstanbul'da, Mısır'dakine oranla daha erken ticaret imkiinına sahip olan bu devletler, Müslümanların kullandığı konaklama ve ticaret alanı mita­ ton yerine Avrupalılara tahsis edilen embolos adında, içinde özel konutların, dükkiinların, depoların ve diğer faaliyet alanlarının da yer aldığı mekiinlar el­ de etmişlerdir. A.e. , s. 152- 1 53 ; Jacoby, "Byzanıine Trade" , s. 55-56. Mısır ile Bizans arasındaki ilişkilerde rol alan tek şehir devleti Venedik değil­ dir. Özellikle ticari ilişkiler bağlamında Amalfi ve Cenova'da öne çıkmaktadır. Amalfi'nin bir önemi ise 10. yüzyılda Tunus'ta hiikim Fiitımiler'in Mısır'ı fethi sırasında onlara denizde sağladıkları yardımdır. 12. yüzyıldan itibaren Amal­ fi'nin yanı sıra bu yardımlarda özellikle Mısır'a kereste tedariki sağlayan Ce­ nova da görülmektedir. A.e. , s. 47. S. M. Stem, •An Original Document from the Fatimid Chancery Conceming Italian Merchants", Studi Orientalistici in Onore di Giorgio Levi della Vida, 2, Roma, lnstituto per L'Oriente, 1956, s. 537-538.

edebiyatında kendine yer bulmuştur.89 1 2. yüzyılda ise İstan­ bul dünyanın bütün ülkelerinden tüccarların ziyaret ettiği bü­ yük bir iş ve alışveriş merkezi olarak tanımlanmaktadır. Tica­ retin teşviki ve güvenliği için çeşitli devletler ile antlaşmalar yapan ve imtiyazlar veren imparatorluk, Mısır ile de yakınlaş­ maktan geri durmamıştır. 90 1 2 . yüzyılın ikinci yansı hem Mısır hem de Anadolu'nun gü­ neyi için güç değişimine sahne olacaktır. Bu dönem Fatımi Dev­ leti'nin yaşadığı iç karışıklıkları değerlendiren Suriye hükümda­ rı Nureddin Mahmud Zengi, kumandanı Şirkuh ve onun yeğeni Selahaddin'in kumandasındaki bir orduyu Mısır'a göndermiştir. Şirkuh, 8 Ocak 1 1 69'da Kahire'ye hakim olduktan iki ay sonra ölünce Fatımi veziri olan Selahaddin idareyi ele alarak özellikle Şii tebaayı görevden uzaklaştırmıştır. 1 1 7 1 yılından itibaren ar­ tık Mısır'da hutbe Abbasi halifesinin adı ile okunmaya başlan­ mıştır. Nureddin Mahmud'un ölümünün ( 1 1 74) ardından ikti­ dar mücadelesini kazanan Sultan Selahaddin, 1 1 83 yılında Ha­ leb'e de hakim olarak Mısır ve Suriye'yi kendi otoritesi altında birleştirmiştir.91 Doğu Akdeniz'deki bu siyasi değişiklik hiç şüp­ hesiz bölgede daha önce Fatımiler ile ticari ve diplomatik faali­ yetler yürüten Bizanslılar başta olmak üzere İtalyan şehir dev­ letleri ve Haçlı devletlerini de etkileyecektir. Aynca bahsi edilen dönemde Anadolu'nun güneyinde Sis şehri ve çevresinde kuru­ lan Kilikya Ermeni Krallığı, bölge ticaretinde önemli bir merkez haline gelecek, kısa sürede bölge ticaretinde İtalyan tüccarların kullandığı bir liman olarak aktif rol alacaktır. 89

90

91

Angeliki E. Laiou, Cecile Morrisson, The Byz.antine Economy, Cambridge, Cambridge University Press, 2007, s. 84; 10. yüzyıl lslil.m-Bizans ticari ilişki­ leri ile bu ilişkilerin mahiyeti hususunda çağdaş müelliflerin değerlendirme­ leri için bkz. jacoby, "Byzantine Trade" , s. 3 1 -34. Tudelalı Benjamin, Ratisbonlu Petachia, Ortaçağ'da lki Yahudi Seyyahın Avru­ pa, Asya ve Afrika Gôz.lemleri, çev. Nuh Arslantaş, lstanbul, Kaknüs Yayınla­ n, 200 1 , s. 4 l ; joseph De Somogyi, A Short History of Oriental Trade, Alman­ ya, Georg Olrns, 1968, s. 40. Şeşen, "Eyyübiler", s. 20; C. Cahen, "Ayyubids" , EI2, cilt 1, Leiden, Brill, 1986, s. 797; Ebru Altan "Haçlılara Karşı Mücadelenin Önde Gelen Liderlerinden Ntlreddin Mahmud b. Zengt ( 1 146- 1 1 74)", Prof Dr. Abdülkadir Donuk Arma­ ğanı, lstanbul, Ötüken Neşriyat, 20 17, s. 225-244. 97

Bahsi geçen dönemde Bizans lmparatorluğu'nu Komnenos Hanedanı yönetmektedir. Bu bağlamda Eyyübi-Bizans ilişkile­ rinin Komnenoslar ile başlayıp daha sonra Angeloslar ile devam ettiğini söylemek mümkündür. Ancak 1 204 yılındaki Latin işga­ li, Eyyübi-Bizans ilişkilerinde farklı bir döneme kapı aralayacak­ tır. Bundan böyle Laskarisler'in rol alacağı ilişkilerde Bizans'ın önemi, eski başkent ve Karadeniz ticaretinde etkin bir boğaza sahip olan lstanbul'un Latinlerin kontrolüne geçmesi sebebiy­ le azalacaktır. Bu bağlamda gerçekleşen siyasi, diplomatik ve ti­ cari ilişkiler 1 204 öncesi ve sonrası olarak değerlendirilmelidir. lslam-Bizans ilişkilerinin genel özelliklerinden elçilik he­ yetleri ile karşılıklı mektuplaşmalar ve hediyeleşmeler, Eyyübi sultanı ile Bizans imparatorları arasında da yaşanmıştır.9 2 Bu dönem lslam-Bizans ilişkilerini siyasi ve ticari olarak iki açıdan değerlendirmek mümkündür. Bunlardan ilki, gerçekleştirilen Haçlı Seferleri'nin açtığı tahribattan oldukça zarar gören her iki devletin ortak düşman, Haçlı devletleri ve Avrupalılardan kur­ tulma, böylece bölgelerinde otoritelerini güçlendirme adına it­ tifak kurma girişimleridir. ikincisi ise Eyyübi Devleti'nin tüc­ carlarına imtiyazlar tanınarak Bizans ülkesinde ticarete teşvik edilmeleri, Bizanslı tüccarların da Eyyübi kontrolünde bulunan liman ve pazarlarda ticaret yapmasının kolaylaştırılmasıdır. Eyyübiler ile Bizans arasındaki siyasi ve diplomatik ilişkiler İmparator Manuel Komnenos'un ( 1 143- 1 1 80) hükümdarlığın­ da başlamıştır. l l 70'lerde elçi heyetleri Mısır'dan Venedik, Pi­ sa ve Cenova'ya ait gemilerle lstanbul'a götürülmüş ve sultanın mektubununu imparatora ulaştırmıştır. 93 1 1 1 . Haçlı Seferi'nin 92

93

98

Eyyfibi Sultanı Selahaddin-i Eyyfibi ( 1 171-1 193) ile Bizans imparatoru 1. And­ ronikos Komnenos ( 1 183- 1 185) ve il. lsaakios Angelos ( 1 185- 1 195) arasında yazışmalar olduğu, iki devlet arasındaki ticaretin ve bu ticarette yer alan tüccar­ ların durumunun da mevzubahis edildiği çeşitli antlaşmaların yapıldığı, elçi he­ yetlerinin gönderildiği ve bu heyetlerde tüccarların da yer aldığı bilinmektedir. Eyyfibi Devleti ile Bizans imparatorluğu arasındaki ilişkiler için bkz. Charles M. Brand, "The Byzantines and Saladin", 1 185- 1 192: Opponents of the Third Cru­ sade", Speculum, 37(2), 1962, s. 167- 1 8 1 ; Laiou, "Byzantine Trade", s. 157- 196. ltalyan şehir devletleri elçi heyetlerini taşıyarak iki hükümdara da iyi niyet­ lerini göstermekte, böylelikle çeşitli imtiyazlar elde etmeyi ummaktadır. ja­ coby, "Diplomacy, Trade, Shipping", s. 90-92.

arifesinde imparatorluk bölgede kurulan Haçlı devletleri ve La­ tin yerleşimlerinden duyduğu rahatsızlık sebebiyle Sultan Sela­ haddin ile iyi ilişkiler kurmaya yönelmiştir. İmparator Andro­ nikos Komnenos ( 1 183 - 1 185) ile devam eden yakınlaşma ve anlaşma ortamı,94 II. Isaakios Angelos ( 1 185- 1 195) dönemin­ de de ortak düşman Haçlılara karşı sürdürülmüştür.95 Sultan, zaman zaman Bizans'ın desteğini bölgedeki Haçlılara karşı kul­ lanmış ve başarılar elde etmiştir. 96 Hatta Isaakios Angelos ile sürdürülen ortamın Kudüs'ün fethini kolaylaştırdığı, kısa süre sonra da Akka 'mn alınmasına imkan sağladığı ifade edilmek­ tedir.97 Ayrıca Isaakios ile Selahaddin arasındaki ittifakın bir neticesi olarak fethedilen bölgelerdeki Latin kiliselerinde ar­ tık Ortodoks ritüeline göre ibadet edilmesi kararlaştırılmıştır.98 Sultan ile imparator İslam-Bizans ilişkilerinin genel mahiye­ ti içinde yer alan karşılıklı hediyeleşme protokolünü de sergi­ lemiştir.99 Bu dönemde imparator tarafından gönderilen üç ki94

95

96 97

98 99

Haziran 1 1 85'te imparator Andronikos, Sultan Selahaddin'e bir heyet gönde­ rerek eski dostluklarının devam etmesini ve bir ittifak oluşturmayı teklif et­ miştir. Antlaşma halinde Filistin alınarak iki devlet arasında paylaşılacak, As­ kalan dışındaki diğer sahil şehirleri ile Kudüs Bizans'ın olacaktı. Anadolu'da başarılar elde edilmesi durumunda ise Antakya ve Kilikya'daki topraklar yi­ ne imparatorluğa bırakılacaktı. Bizans da Suriye bölgesindeki Latinlere karşı Selahaddin'e destek sağlamayı taahhüt ediyordu. Selahaddin'in bu teklife ver­ diği cevap bilinmemektedir. Zaten Selahaddin'in yanıtı lstanbul'a ulaşmadan Andronikos tahtan indirilmiştir. Brand, "The Byzantines and Saladin" , s. 168. A.e. , s. 167. imparator ve sultan arasında başlayan diplomatik süreç ve karşı­ lıklı elçi ziyaretleri için bkz. Ebru Altan, "Haçlı Ordularının Anadolu'da Sel­ çuklu Topraklarına Son Girişi: imparator Friedrich Barbarossa'nın Haçlı Sefe­ ri ( 1 189- 1 190)" , Tarih Dergisi, 68(2), İstanbul, 20 18, s. 1 7-18. Bizans'ın Selilhaddtn'e siyasi ve askeri desteği için bkz. Brand, "The Byzanti­ nes and Saladin", s. 167- 1 8 1 . iyi ilişkilerin göstergesi olarak Akka'nın fethinden sonra lsaakios'un kardeşi Aleksios Angelos'un esaretine son verilmiş ve lstanbul'a gönderilmiştir. A.e. , s. 1 69-1 70. A.e. , s. 1 70, l 72; jacoby, "Diplomacy, Trade, Shipping", s. 96. Selahaddin, zaferlerin ardından aralarında bir fil, Türk eyeri ve yayları, bal­ sam, Bizanslı savaş esirleri, Türk atlan ve çeşitli baharatların bulunduğu hedi­ yeler ile bir heyeti lstanbul'a göndermiştir. imparator bu hediyeleri ve habe­ ri memnuniyetle karşılamış, aynı şekilde aralarında çeşitli savaş aletleri (zırh, mızrak, kılıç) , ipekli kumaşlar ve elbiselerin yer aldığı hediyeleri hazırlatmış­ tır. Brand, "The Byzantines and Saladin", s. 1 70- 1 7 1 . imparatorluğun gönder­ diği objelerin metal ağırlıklı olması ve çoğunlukla savaşlarda kullanılan alet99

şilik heyette Constantius adında, Arapça bilen bir tercüman da bulunmaktadır. Anlatıldığı üzere bu heyet sultana altın bir taç ile imparatordan bir bildiri taşımaktadır. 1 00 İstanbul'daki Müs­ lüman tüccarların durumuyla da yakından ilgilenen sultan, Bi­ zans hükümdarının izni ile orada yeni bir cami inşasına niyet­ lenmiştir. Şehre bir elçi ile yeni bir minberin yanı sıra araların­ da müezzinlerin de bulunduğu bir heyet göndererek hutbenin Abbasi halifesi adına okutulmasını sağlamıştır. 1 0 1 İmparator ve sultan arasında yürütülen devletlerarası iyi ilişkiler böylece de­ vam etmiş , Akdeniz bu dönemde karşılıklı elçi ve heyetlerin trafiğine sahne olmuştur. 1 02 Özellikle ticari alanda Eyyübi-Bizans ilişkileri, Sultan Sela­ haddin'den sonra el-Melikü'l-Adil ( 1 200- 1 2 1 8) ve ardılı el-Me­ likü'l-Kamil'in ( 1 2 1 8- 1 238) ikili ticaret antlaşmaları ile devam ettirilmiştir. 1 03 Ancak iV. Haçlı Seferi sadece Bizans İmparator-

100

101

102

103 1 00

!eri içermesi o dönem için Mısır ve çevresinde lslam devletinin gereksinimle­ ri hakkında bilgi vermektedir. A.e. , s. 1 7 1 . Bizans elçilerine eşlik eden bu tercüman örneğinde oluğu gibi devletlerarası ilişkilerde yetenekli tercümanların kullanılması farklı diller ko­ nuşan, bu diller üzerinden yazışmalarda bulunan devletler için önemli bir ge­ reksinimdir. Bu sebeple tercümanlar ve aldıkları eğitim, sarayla ilişkileri dü­ şünülmesi ve değerlendirilmesi gereken bir husustur. Ancak bu çalışmanın sı­ nırları böyle bir araştırmaya izin vermemektedir. Yine de daha sonra yapıla­ cak araştırmalarda bu konunun değerlendirilmesi İ slam-Bizans ilişkileri üze­ rinden yürütülen araştırmalara önemli katkı sağlayacaktır. Sultanın daha önce gönderdiği minbere Cenovalılar tarafından el konulmuş, Eyyftbt-Bizans yakınlaşmasının bir delili olarak Sür şehrine götürülmüştür. Bu sebeple imparator, ikinci bir minber ile dini görevlilerin gönderilmesi hususun­ da teşvik edici olmuştur. Brand, "The Byzantines and Saladin", s. 1 72, 1 74; Ja­ coby, "Diplomacy, Trade, Shipping", s. 96; Reinert, "Muslim Presence" , s. 1 4 1 . 1 192 yılında, I l l . Haçlı Seferi devam ederken, Mısır'dan lstanbul'a Bizans hü­ kümdarının elçilerini, Sultan Se!Ahaddtn'in heyetini ve imparator için hediye­ lerini taşıyan, içinde aynca Rum ve Suriyeli tüccarların da bulunduğu bir Ve­ nedik gemisi, Rodos Adası yakınlarında Pisa ve Cenova gemileri tarafından yağmalanmıştır. l.aiou, "Byzantine Trade", s. 157; Bahsi geçen örnek, ls!Am­ Bizans ticari ve diplomatik ilişkilerinde İtalyan şehir devletlerinin rolü açısın­ dan önemlidir. Çünkü bu devletlere ait gemiler ile Akdeniz'de elçi heyetleri­ nin yanı sıra farklı toplumlara mensup tüccarlar da taşınmaktadır. Yağmala­ nan bu gemi konuya dair iyi bir örnektir. Bu bağlamda buradaki örnek ve ben­ zerlerinin .tarihsel süreç içinde araştınlması, lslam-Bizans ilişkileri kapsamın­ da Memlük-Bizans ilişkilerine de çeşitli veriler sunabilir. Şeşen, "Eyyftbiler", s. 29.

luğu için değil, İstanbul'daki Müslümanlar ve yaşadıkları bölge için de bir yıkımdır. Şehirdeki Müslümanların mallan ve mes­ citleri Latinler tarafından yağmalanarak ateşe verilmiştir. 1 04 Bi­ zans'ın İstanbul'dan İznik'e taşınmasının ardından, l..askaris­ ler döneminde, Eyyübi-Bizans ilişkileri 1 204 öncesi kadar ha­ reketli olamamıştır. 1 204'ten İstanbul'un tekrar Bizans hakimi­ yetine girdiği 1 26 1 yılına kadar geçen sürede Mısır ile ticaret­ te Bizans İmparatorluğu'nun yerini başta Venedik olmak üze­ re diğer şehir devletleri alacaktır. 1 0 5 Bu durum Bizans ve İslam devletlerinin doğrudan ticaretini zayıflatmış olsa da İtalyan şe­ hir devletleri aracılığıyla yapılan ticaret, imparatorluk başken­ tinin fethedildiği 1 5 . yüzyıla kadar devam edecektir. Anadolu'nun güneyinde kurulan Kilikya Ermeni Krallığı'nın İslam devletleri ile ilişkisi Anadolu Selçukluları ve Eyyübiler dönemine rastlamaktadır. Bulunduğu coğrafyanın imkanları­ nı değerlendiren krallık, Bizans-Eyyübi ikili ilişkilerinin geliş­ tiği 1 2 . yüzyılın sonunda bu devletlere karşı kurulan Haçlı itti­ faklarına katılarak kendini göstermiştir. 1 06 Rumlara ve Müslü­ manlara karşı Avrupa devletleri ve Papalık ile ittifakı amaçla­ yan krallık, toprak bütünlüğünün korunmasını ve meşruiyeti­ ni sağlamayı hedeflemiş, bu bağlamda bölgedeki Haçlı devlet­ lerine ve lll. Haçlı Seferi sırasında Alman İmparatoru Friedri­ ch Barbarossa'nın ordusuna lojistik destek vermiştir. 1 07 Papalı­ ğın Kudüs'ün fethinden sonra Eyyübiler'e karşı taleplerini dik­ kate almış, özellikle bu devlete karşı yürütülen harekatlar için Haçlılara mali destek ve askeri yardımda da bulunmuştur. 1 08 Eyyübiler'in Doğu Akdeniz'deki fetih hareketlerinden rahatsız 104 Reinert, "Muslim Presence", s. 143. 105 jacoby, "Byzantine Trade" , s. 74. 106 Kilikya Ermeni Krallığı orduları Akld kuşatmasında ve Kıbrıs'ın Aslan Yürek­ li Richard tarafından alınmasında yardım sağlamıştır. Sirarpie Der Nersessian, "The Kingdom of Cilician Armenia", A History of Crusades: The Later Crusa­ des, 1 1 89-1 3 1 1 , ed. Robert Lee Wolff ve Harry W. Hazard, XVIII, Wisconsin, The University of Wisconsin Press, l 969, s. 646. 107 John Armenia, Annenian Cilicia: Dawn, Splendor and Twightlight ofa Christian Kingdom during the Crusades, Create Space Independent Publishing Platform, 20 10, s. 67. 1 08 Nersessian, "The Kingdom of Cilician Armenia", s. 644, 645. 1 01

olduğu anlaşılan krallığın genel olarak siyasi ve askeri alanda bölgede kurulan ittifaklara ortak olmak sureti ile dolaylı ola­ rak Eyyübiler ile karşı karşıya geldiği ve ilişki kurduğu anla­ şılmaktadır.

Memlfık ülkesinde ticaret merkezleri, şehirler ve limanlar 13. yüzyıl Doğu Akdenizi'nde Latin devletleri, Mısır merkez­ li Müslümanların tehdidi altındaydı. Bu sebeple Mısır'ın alın­ masını bir gereklilik olarak gören Haçlılar, buraya iki sefer ( 1 2 1 8 , 1 249) düzenlemişti . 1 09 Latinlerin Doğu Akdeniz algı­ sında önemli role sahip olan Mısır, Haçlı Seferleri'nin taşıdı­ ğı anlam ve amaca da etki etmiştir. 1 1 0 Mısır'ın ticari ve coğrafi önemi, başta lskenderiye, Dimyat, Kahire ve Fustat olmak üze­ re şehirlerinin zenginliği, Avrupalı ticaret komünleri tarafın­ dan bilinmekte , 1 1 1 bu sebeple düzenlenen seferlerin başarıy­ la sonuçlanacağını düşünen ve bunu fırsata dönüştürmek is­ teyen devletler, seferlere lojistik ve mali destekte bulunmakta­ dır. 1 1 2 13. yüzyılın ikinci yarısında Memluklerin kontrolü al109 David Ayalon, "Egypt as a Dominant Factor in Syria and Palestine during the Islamic Period", Outsiders in the Laruls of Islam: Mamluks, Mongols and Eunu­ chs, ll, Londra, Variorum Reprints, 1988, s. 3 1 , 32. 1 10 Bu seferlerin ilkinde (V. Haçlı Seferi, 1 2 1 7- 1 22 1 ) , Dimyat Haçlılar tarafından kuşatıldığında Sultan el-Kamil Mısır'ı terk etmeleri karşılığında Kudüs'ü on­ lara vermeyi teklif ettiyse de bütün Mısır'a hakim olmayı planlayan Haçlılar bu teklifi kabul etmemiştir. Bunu takiben Haçlılar Kasım 1 2 1 9'da Dimyat'ı ele geçirdilerse de daha sonra mağlup olarak Mısır'ı terk etmek zorunda kalmıştır (8 Eylül 1 2 2 1 ) . Bu sefer ve yaklaşık otuz yıl sonra gerçekleşecek VII. Haçlı Se­ feri'nde ( 1 248- 1 252) yine Mısır'ın hedef alınması artık seferlerin dini duygu ve motivasyondan çok maddi çıkar ve kolonyal yayılmacılığın etkisinde oldu­ ğunu kanıtlar niteliktedir. Shelomo D. Goitein, A Mediterranean Society: The ]ewish Communities of the Arab World as Portrayed in the Documents of the Ca­ iro Geniza, cilt 1, Berkeley, University of Califomia Press, 1999, s. 37. 1 1 1 Mısır'ın alınması Kızıldeniz ticaretini de kontrol altına almalarını sağlayacak­ tı. Böylelikle İtalyan şehir devletlerinin tüccarları giremedikleri Mısır şehirle­ rine de girebilecek, hatta Kızıldeniz'den Hint Okyanusu'na açılan ticarette de söz sahibi olabilecekti. 1 1 2 Cenova, Mısır üzerine gerçekleştirilen 1 2 18- 1 2 1 9 ve 1 249- 1 250 yıllarındaki Haçlı Seferleri'ne katılmış, Dimyat kuşatmasında da yer almıştır. 1 250 yılın­ da Haçlıların Kahire'yi ele geçirme girişimi başarısızlıkla sonuçlanınca Ceno1 02

tındaki Suriye-Filistin bölgesinde Şam, Halep ve Trablus-Şam gibi önemli şehirler de yer almaktadır. Ancak burada çalışma­ nın sınırları dikkate alınarak Mısır bölgesinde yer alan, yuka­ rıda bahsi geçen önemli ticaret merkezleri ile limanlar hakkın­ da bilgi verilecek, ardından da bu merkezlerin ticari durumu ile bölgedeki tüccarlar anlatılacaktır. Mısır ve Akdeniz denilince akla gelen şehirlerden biri şüp­ hesiz lskenderiye'dir. Nil deltasının batı ucunda , sahil boyun­ ca uzanan şehir, Memlukler döneminde de Akdeniz'in ticaret merkezlerinden biri olmayı sürdürmüştür. 1 1 3 Bu sebeple geç Ortaçağ'da lskenderiye'de başta İtalyan şehir devletleri Amal­ fi, Ankona, Pisa, Cenova ve Venedik ile Kastilya, Katalonya , Marsilya, Montpellier ve Narbonne'nin tüccar ve vatandaşla­ rını görmek mümkündür. 1 3 . yüzyılda Eyyftbiler ve ardılları Memlukler ile çeşitli antlaşmalar yapan bu devletler, lsla.m top­ raklarında tüccarları için elde ettikleri imtiyazların yanı sıra ls­ kenderiye şehrinde konsül ve funduk'a da sahip olmuş, böyle­ ce Akdeniz boyunca diplomatik ve ticari ilişkilerini sürdürme fırsatını yakalamışlardır. 1 14 Bu dönemde lskenderiye'de ticaret­ le ilgilenen grubun içinde sadece yabancı tüccarlar değil, yerli tüccarlar,1 1 5 sarraflar, denizciler, simsarlar, tercümanlar ve açık va temsilcileri, diğer lıalyan şehir devletlerinin tüccarları ile Dimyat'ın Müs­ lümanlara geri verilmesine şiddetle karşı çıkmıştır. Ehrenkreuız, "Strategic Implications" , s. 340. 1 1 3 Eymen Fuad Seyyid, "lskenderiye", DlA, cilt XXII, 2000, s. 574, 575; Mısır'ın kuzeyinde, Akdeniz'e açılan ikinci önemli liman şehri, aşağıda detayları ile anlatılacak olan Dimyat'tır. 1 14 Constable, Housing the Stranger, s. 1 1 1 - 1 1 2 , 1 1 5 ; Jacoby, "Western Merc­ hants", s. 405-406; lıalyan şehir devletlerinden Venedik, 1 208- 1 254 tarihleri arasında Eyyübiler ve ardından Memlükler ile dört antlaşmaya vakıf olurken, Pisa 1 208- 1 2 1 5 arasında iki antlaşma yapmış, Cenova ise 1 290 tarihinde bir antlaşma gerçekleştirmiştir. Pierre Moukarzel, "Venetian Merchants in Thir­ teenth-Century Alexandria and the Sultans of Egypt: an Analysis of Treaties, Privileges and Intercultural Relations", Al-Masaq: ]ornal of the Medieval Medi­ terranean, 28(2) , Routledge, 2016, s. 187. 1 1 5 Burada çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu, Kızıldeniz ve ön Asya üze­ rinden baharat ve köle ticareti yapan Karimi Tüccarları ile Akdeniz ticaretin­ de faaliyet gösteren devletin reayaları kastedilmektedir. Karimilerin Mısır'ın çeşitli şehirlerinin yanı sıra lskenderiye'de de bir fundukları bulunmaktadır. Kllrimilerin fundukları için bkz. Walter ]. Fischel, "The Spice Trade in Marn1 03

lskenderiye ve limana yaklaşan gemiler (Georg Braun, Franz Hogenberg, Civitates Orbis Terramm: De Praecipuis Totius Universi Urbibus, il, Biblioteca de la Universidad de Sevilla, 1575, s. 56, https://archive.org/details/ARes73 1 1 2/ ARes73 1 1 2/page/n7/mode/2up).

arttırma işiyle uğraşanlar da yer almaktadır. Bu meslek erbap­ ları şehirde yüksek gelir elde etmekte ve bu oranda vergi öde­ mektedir. 1 1 6 Papalığın yasaklamasına rağmen 13. ve 14. yüzyıllarda Vene­ dikli, Pisalı ve Cenovalı tüccarların Memluklerin silah ve gemi yapımında kullandığı keresteyi karşıladıkları bilinmektedir. 1 1 7 Bu ticaret için özellikle Mısır'ın kuzeyindeki liman şehirleri ls­ kenderiye ve Dimyat kullanılmıştır. lskenderiye , İstanbul ile doğrudan ticaret yapabilen önemli bir limandır. Gemiler, ku­ zey yönüne lstanbul'a giderken genellikle güçlü meltem rüz­ garlarının etkin olduğu mayıs-eylül ayları arasında hareket et­ mekte, sadece belirli bir toplumun tüccarlarını değil, farklı etluk Egypt: A Contribution to the Economic History of Medieval Islam" , ]our­ nal of the Economic and Social History of the Orient, 1 (2), 1958, s. 163. 1 16 Subhi l.abib, "al-Iskandariyya", EI2, cilt iV, Leiden, Brill, 1997, s. 134. 1 1 7 Constable, Housing ıhe Stranger, s. 1 14- 1 15. 1 04

nik unsurları ve tüccarları da taşımaktaydı. Örneğin 1 2 . yüzyı­ lın sonlarında lskenderiye'den lstanbul'a hareket eden bir Ve­ nedik gemisinde Sultan Selahaddin'in Bizans imparatoruna gönderdiği elçiler de bulunmaktaydı. Aynca 1 3 . yüzyılda ls­ kenderiye'de Bizanslı tüccarların olduğu , burada ticaretlerini gerçekleştirerek Cenovalılara ait gemiler ile lstanbul'a taşındık­ larından da bahsedilmektedir. 1 1 8 EyyO.biler ve Memlukler dö­ neminde Hıristiyan tüccarların lskenderiye başta olmak üzere Dimyat ve Reşid (Rosetta) gibi bölgenin diğer limanlarında da funduk sahibi olmalarına izin verilmiştir. Ancak bu tüccarların Akdeniz sınırlarındaki pazarların dışına çıkarak Mısır'ın iç böl­ gelerine ulaşmalarına imkan tanınmamıştır. 1 1 9 Böylece Latinle­ rin ticarette Akdeniz'deki limanlarla sınırlı kalması sağlanmış, bu tüccarların Kahire içlerinde ticaret yapmalarının önüne ge­ çilmiştir. 1 20 Bu durumun nedeni olarak Kızıldeniz yoluyla Mı­ sır üzerinden gerçekleştirilen ticaretin devlet kontrolünde kal­ ması ve tüccar gruplarının Mısır içlerinde gelişigüzel hareketi­ nin önlenmesi ileri sürülebilir. lskenderiye sadece devlet mer­ kezi Kahire'nin kuzeyinde , Akdeniz'e açılan bir liman değil, transit baharat ticaretinde de önemli bir merkez olmuştur. La­ tin devletlerin tüccar grupları doğunun baharatlarına, aromala­ rına ve tekstilde kullandıkları boya maddelerine bu önemli pa­ zardan ulaşabilmekteydi. Ticari ve coğrafi öneminden dolayı Kahire ile yakın ilişkisi bulunmakta ve onun den.etimi altınday­ dı. 1 2 1 Kızıldeniz yoluyla Hindistan ve Çin'den getirilen ürünler Kahire'ye götürülüyor, oradan da Nil üzerinden lskenderiye'ye taşınıyordu . 1 22 Özellikle tedavide yaygın olarak kullanılan ha1 1 8 jacoby, "Byzantine Traders in Mamluk Egypt" , s. 250; jacoby, "Diplomacy, Trade, Shipping", s. 85, 9 1 , 1 0 1 . 1 1 9 B u tüccarların i ç bölgelerde sadece Kahire'de belli bir yere kadar ulaşmalan­ na izin verilmekteydi. Constable, Housing the Stranger, s. 1 18- 1 19; lrwin, The Middle East, s. 73. 1 20 Labib, "Egyptian Commercial Policy", s. 7 1 . 1 2 1 Georg Christ, "The Venetian Consul and the Cosmopolitan Mercantile Com­ munity of Alexandria at the Beginning of the Nintlı/Fifteenth Century" , Al­ Masaq, 26( 1 ) , 20 14, s. 66; Jacoby, "Westem Merchants", s. 403-404. 122 Gaston Wiet, Cairo: City of Art and Commerce, çev. Seymour Feiler, Amerika Birleşk Devletleri, Greenwood Press, 1983, s. 6 1 . 1 05

haratlar ile Mısır şapına olan ihtiyaç, Avrupa'nın bu ürünlerin tedarikine verdiği önemi artırmakta, bu durum da lskenderi­ ye'yi Ortaçağ'da Avrupalıların nazarında daha da önemli konu­ ma getirmekteydi. Tüccarlar şehre gelirken Müslümanların ih­ tiyaç duyduğu , özellikle gemi yapımı ve askeri amaçlarla kulla­ nılan kereste, katran ve köleleri taşımakta, şehirden ayrılırken de bahsi geçen Mısır şapının yanı sıra, Mısır'ın şeker ve pamu­ ğunu gemilerine yüklemekteydi. 1 23 Aşağı Mısır'da Nil'in doğu kolu üzerinde yer alan diğer önem­ li liman ve ticaret merkezi Dimyat, konumu ve Mısır için öne­ mi sebebiyle kuşatmalara maruz kalmış, özellikle Haçlı Seferle­ ri'nin devam ettiği 1 3 . yüzyılda, V. ve VII. Haçlı Seferleri sıra­ sında, kısa süreli de olsa Latin işgalini yaşamıştır. 1 24 Venedikli bir devlet adamı ve coğrafyacı olan Marino Sanudo Torsello'nun belirttiğine göre şehrin denize doğru her milde su derinliği sa­ dece 1 passus ( 1 ,75 metre) yükselmekteydi. Oldukça sığ alanla­ ra sahip olan Dimyat, bu durumunu zaman zaman işgallere kar­ şı avantaja da çevirmekteydi. 1 2 5 Eyyübiler döneminde şehrin ve Mısır'ın güvenliğinin sağlanması için Sultan Selahaddin, Dim­ yat Limanı'na zincir taktırmıştır. Aynca Dimyat başta olmak üzere Tinnis ve Süveyş'e surlar inşa ettirmiştir. Memlükler dö­ neminde ise Sultan Baybars Nil'in Dimyat'a açılan kısmına en­ geller koydurmak suretiyle gemilerin serbestçe iç bölgelere ge­ çişini engelleme, böylelikle askeri ve iktisadi güvenliği sağlama gayreti göstermiştir. 1 26 Ortaçağ'da lslam devletlerinin Haçlılara 1 23 Jacoby, "Westem Merchants", s. 403-404. 1 24 Daha önceki dönemlerde Dimyat üzerine yapılan saldırılar, kuşatma ve işgal­ ler için bkz. E. Ashtor, A Social and Economic History of the Near East in the Middle Ages, Berkeley, University of Califomia Press, 1976, s. 103. 125 Örneğin 1 249 senesinde Aziz Louis'in büyük nakliye gemisi, derinliği 3 met­ reyi geçmeyen Dimyat'ın sığ kum sahilleri sebebiyle karaya yaklaşamamıştır. John Pryor, Geography, Technology and War: Studies in the Maritime History of the Mediterranean 649-1 571 , Cambridge, Cambridge University Press, 1992, s. 22, 23. 1 26 Atilla Çetin, "Dimyat", DlA, cilt IX, 1994, s. 309; P. M. Holt, "Dimyat'' , EI2 cilt Il, Brill, Leiden, 199 1 , s. 292; A. S. Ehrenkreutz, "The Place of Saladin in the Naval History of the Mediterranean Sea in the Middle Ages" ,joumal of the American Oriental Society, 75(2), 1955, s. 108. 1 06

karşı bölgede bir çeşit savaş stratejisi olarak kullandığı, liman ve şehirlerin düşman tarafından kullanımının önlenmesi için, tah­ rip ederek geri çekilme taktiğinden zaman zaman Dimyat da et­ kilenmiştir. Ancak Memluklerin Avrupa ile ticaretinde önemli merkezlerden biri olması sebebiyle geri alındıktan sonra onarıl­ mış, özellikle Kahire'den Nil yoluyla taşınan ürünlerin Batı'dan gelen tüccarlara ulaştırılmasında ve pazarlanmasında lskenderi­ ye ile önemli rol oynamıştır. 1 27 Memlukler döneminde lskende­ riye'de olduğu gibi Dimyat'ta da Avrupalı tüccarlar için funduk­ lar tahsis edilerek konaklamaları ve mallarını depolamaları sağ­ lanmıştır. Bu grubun önde gelenlerinden Pisalı ve Cenovalı bazı tüccarlar funduk hayatının dışına çıkarak kendilerine ait evlere sahip olmuş ve hatta Memluk Sultanlığı için çeşitli görevlerde de bulunmuştur. 1 28 Şehir, muhtemelen Haçlı devletleri ile ya­ kın coğrafi konumu nedeniyle Akka'dan yola çıkan Pisalı, Flo­ ransalı ve San Gimignanolu tüccarların uğrak yeri olmuştur. Bu tüccarlar Dimyat'ı ve lskenderiye'yi ziyaretleri sırasında Pisa va­ tandaşı olduklarını iddia ederek Memluk Sultanlığı'nın sundu­ ğu imtiyazlardan da yararlanmıştır. 1 29 Aynca Anadolu'nun gü­ neyindeki limanlardan hareket eden Cenova ve Venedik gemi­ leri de şehre uğramakta ve Memluklerin ihtiyaç duyduğu keres­ te başta olmak üzere çeşitli ürünleri sağlamaktadır. 1 30 Bu bilgi­ lerin yanı sıra Dimyat, Tinnis ile Aşağı Mısır'ın önemli keten ve tekstil üretim merkezlerinden biridir. 1 3 1 Şehirde pamuk üreli127 Kızıldeniz yoluyla Uzakdoğu ve Hindistan'dan getirilen ürünler, Kahire'ye, buradan da Nil yoluyla lskenderiye ve Dimyat'a taşınmaktaydı. Bu şehirler­ deki Avrupalı tüccarlar tarafından alınarak gemilere yüklenen mallar Avru­ pa'ya ve çeşitli Akdeniz limanlarına nakledilmekteydi. Ayalon, "Egypt as a Dominant Factor" , s. 36; Wiet, Cairo, s. 6 1 -62; Dimyat, Memlükler dönemin­ de onarılmış, ancak tekrar bir Haçlı kuşatması olabileceği ihtimalinden dola­ yı eski askeri tahkimatları yapılmamıştır. Holt, "Dimyat" , s. 292. 1 28 1285 tarihinde Pisalı tüccar Sigerio Malpilio, şehirde kendisine ait bir eve sa­ hip olmuştur. 14. yüzyıl başlarında da bazı Cenovalıların Memlük sarayı için çalıştığı bildirilmektedir. Constable, Housing the Stranger, s. 268-269. 1 29 Ashtor, Levanı Trade, s. 14- 1 5 . 1 30 jacoby, "The Supply o f War Materials", s. 120. Dimyat'ın Anadolu ile ticare­ ti ve taşınan ürünler, Killikya Ermeni Krallığı ile ilişkilerin anlatıldığı Üçüncü Bölüm'de detaylan ile verilmiştir. 1 3 1 Ashtor, A Social and Economic History, s. 95. 1 07

mi de yapılmakta olup, elde edilen ürünlerin işlenmesiyle beyaz kumaş ve çeşitli giysiler üretilmiştir. 1 3 2 Mısır'ın bir diğer önemli şehri Kahire'dir. 10. yüzyıldan itiba­ ren önce Fatımiler'e, ardından Eyyübiler'e devlet merkezliği ya­ pan Kahire, bu görevini 1 250 yılından itibaren Memlük Sultan­ lığı için yerine getirecektir. 969-970 yılında Fatımi Halifesi Mu­ iz-Lidinillah (953-975) döneminde Fustat şehrinin yakınında kurulan Kahire, zamanla Fustat'ın da bir bölümünü içine alacak şekilde genişlemiştir. 1 33 Eyyübiler zamanında büyümeye devam eden şehre sur ve kule eklemeleri yapılmıştır. Ayrıca, önemli bir tersanesi de bulunan şehirde birçok gemi inşa edilerek Nil üze­ rinden Küs şehrine nakledilmiştir. 1 34 Memlükler döneminde Nil üzerindeki Bulak bölgesinde Sultan Baybars, Akdeniz ile Mı­ sır'ın iç bölgeleri arasında ticareti kolaylaştıracak bir liman in­ şa ettirmiştir. 1 35 Memlükler burada Sultan Selahaddin dönemin­ de yaptırılan ve Eyyübi hanedanı mensuplarının yaşadığı kale­ yi (Kal'atü'l-cebel) aynen korumuş ve kullanmıştır. 1 36 Üç devlet için önemli tarihe ve kültüre sahip olan Kahire, 1 37 Memlükler döneminde siyasi, askeri, adli ve Abbasi hilafetinin de devam et­ tirilmesiyle dini bir merkez olmuştur. Aynca Kızıldeniz ve Ak132 Keleş, "Bahri Memlükler'de İktisadi ve Ticari Hayat" , s. 75, 76; bkz. Bahattin Keleş, Bahrı Memlukler: iktisadı ve Ticar! Hayat (1250- 1 382), İstanbul, Siyer Yayınları, 20 18. 133 ]. Jomier, "al-Kahira", EI2, cilt iV, Leiden, Brill, 1997, s. 424; Elinoar Bareket, Fustat on the Nile: The]ewish Elite in Medieval Egypt, Leiden, Brill, 1999, s. l ; Asri Çubukçu, "Muiz-Lidtnillah" , DlA, cilt XXXI, 2006, s. 97. 134 Ayrıca Küs'ta da gemiler yapılmakta, ardından da parçalara ayrılarak develer ile el-Kuseyr şehrine taşınmaktaydı. Li Guo, Commerce, Culture, and Commu­ nity in a Red Sea Port in the Thirteenth Cenıury: The Arabic Documents from Qu­ seir, Leiden, Brill, 2004, s. 42. Bu suretle Kahire'den Küs'a gönderilmek üzere yapılan gemilerin şehre ulaşmasının ardından parçalanarak Kızıldeniz'e taşın­ mış olabileceği ihtimali ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda Kahire'de Kızıldeniz için gemi inşasının varlığı, üzerinde durulması ve araştınlması gereken bir ko­ nudur. Ancak bu konu üzerine daha detaylı bir araştırma gerekmektedir. 135 John P. Cooper, The Medieval Nile: Rouıe, Navigation, and Landscape in Islamic Egypt, New York, The American University in Cairo Press, 2014, s. 192-193. 1 36 Wiet, Cairo, s. 4. Daha önce bahsedildiği üzere Memlüklerde sultan olmanın önemli şartlarından biri Kahire'deki bu kaleye çıkmaktı. 137 Şehrin kültürü, imar faaliyetleri ve ilmi hayatı için bkz. Eyınen Fuad Seyyid, "Kahire: Kuruluşu ve Osmanlı Öncesi", DlA, cilt XXIV, 200 1 , s. 1 73- 1 75. 1 08

deniz ticaretinin kavşak noktasında olması sebebiyle de iktisa­ di ve lojistik anlamda önem arz edecektir. Bu suretle Çin ve Gü­ neydoğu Asya'dan Mısır'a uzanan deniz ticareti ve iletişim ağı Arap Yarımadası'nın güneyindeki Aden limanları üzerinden Kı­ zıldeniz'e erişmekte, buradan da Nubiya sahillerine ulaşmak­ taydı. Burada karaya çıkarılan doğunun çeşitli ürünleri kervan­ lar ile Küs şehrine taşınmakta, ardından da gemiler ile Nil üze­ rinden Kahire'ye getirilmekteydi. 1 38 Kahire'nin bir diğer Kızıl­ deniz ticaret bağlantısını, bir anlamda Küs şehrine yakınlığı se­ bebiyle bu şehrin limanı olarak da adlandırılabilecek, el-Kuseyr oluşturmaktaydı. El-Kuseyr Limanı'nda indirilen mallar ker­ vanlardaki develere yüklenerek Küs şehrine iletilmekte ve ar­ dından yine Nil yolu kullanılarak, devletin ve bir anlamda da ti­ caretin merkezi Kahire'ye taşınmaktaydı. 139 Ticaret merkezi Ka­ hire' de çok sayıda dükkan ve pazaryeri mevcuttu. Her ürün için ayn pazar yeri (sük) bulunmaktaydı. "Demirciler çarşısı, boya­ cılar çarşısı, ekmekçiler çarşısı, av kuşları çarşısı, urgancılar çar­ şısı, hasırcılar çarşısı, taşçılar çarşısı, kürkçüler çarşısı, mani­ faturacılar çarşısı, halıcılar çarşısı, iplikçiler çarşısı, oduncular çarşısı, buğday pazarı, arpa pazarı, pirinç pazarı, meyve çarşısı, karpuz çarşısı, bakliyat çarşısı, mercimek pazarı, peynir pazarı, sarraflar pazarı ve silah malzemesi satan çarşılar" 140 bunlardan bazılarıydı. Ayrıca sebze pazarları olan darü't-tüffah veya darü'l­ fak i he de Şam'dan getirilen sebze ve meyveler satılmaktaydı. 141 Şehirde tüccarların konaklaması ve mallarını depolayabilmele­ ri için lskenderiye ve Dimyat şehirlerindekine benzer funduklar mevcuttu. Ancak hu mekanlar Hint Okyanusu ve Kızıldeniz ti­ caretinde önemli rolü olan Karimi tüccarlarına aitti ve birçoğu '

138 Northrup, "The Bahri Mamluk Sultanate" , s. 282. 139 Guo, Commerce, Culture, and Community, s. 58; Fischel, "The Spice Trade" , s. 162; Kahire, sadece ticari ürünlerde değil, yolcu taşımacılığında da önemli bir konumdaydı. Bu sebeple el-Kuseyr'den Kahire'ye ulaşan yol iki taraflı kulla­ nılmaktaydı. Özellikle Kutsal Topraklar'ı ziyaret etmek isteyen Müslümanlar Kahire'den yola çıkıyor, Nil boyunca seyahat ederek Küs'a ulaşıyorlardı. Ar­ dından kervanlarla el-Kuseyr'e geçiyorlardı. Li Guo, Commerce, Culture, and Community, s. 58-59. 140 Keleş, "Bahıi Memlukler' de İktisadi ve Ticari Hayat" , s. 205. 141 Keleş, "Memlüklerde Ticaret" , s. 43 1 . 1 09

da Kiirimiler tarafından vakıf olarak kurulmuş, içine de bir ca­ mi inşa ettirilmişti. 142 Ticaretin dışında yün, ipek, pamuk, keten dokumacılığı ile maden işlemeciliği, halıcılık, camcılık ve deri­ cilik şehirde gerçekleştirilen önemli el zanaatlan arasında yer al­ mıştır. Sultan Baybars döneminde şehirdeki sanattan Venedik'in etkilendiği ve İslami tarzın Venedik mozaiklerinde görülmeye başladığı da ifade edilmektedir. 143

MemlUk ülkesinde tüccar grupları Memluk ülkesinde ve genel olarak Akdeniz'de ticari ilişkiler yürüten tüccar grupları oldukça çeşitliydi. Bunlar arasında Ce­ novalılar, Venedikliler ve Pisalılar başta olmak üzere Ankona, Messina ve Amalfi'den tüccarların da aralarında olduğu İtalyan şehir devletleri önemli yer tutmaktaydı. Ayrıca Katalan, Fran­ sız, Bizanslı ve Yahudi tüccarlar da bulunmaktaydı. 144 Ancak bu çalışmanın sınırları dikkate alındığında bahsi geçen tüccar­ lardan Memluk ülkesi ile ticaretleri doğrultusunda bir grup­ lama yapma gereği duyulmuş, ticari hacimleri ve konu kapsa­ mındaki rolleri dikkate alınarak iki kısımda incelenmeleri uy­ gun görülmüştür. Bu bağlamda çeşitli ticari imtiyazlara sahip İtalyan şehir devletleri ilk sırada yer alacak, ikinci olarak Mem­ luk topraklarım ziyaret eden Bizanslı tüccarlar anlatılacaktır. Bu gruplandırmanın dışında ayrı bir başlık altında ise Hint ve Kızıldeniz ticaretini yürüterek Memluk liman ve şehirlerine mal taşıyan Karimi tüccarları ile Akdeniz'in doğusunda Mem­ luk ülkesi ile bölge limanları arasında karşılıklı ticari faaliyetle­ ri bulunan, kendilerinden çeşitli belgelerde söz edilen Memluk tüccarlarından bahsedilecektir . 145 142 Fischel, ''The Spice Trade'' , s. 163. 143 Maria P. Pedani, "Mamluk Lions and Venetian Lions 1 260- 1261", E]OS, No: 21, 2004, s. l; Cengiz Tomar, "Mısır" , DlA, cilt XXIX, 2004, s. 576. 144 David Abulafia, "The Levant Trade of the Minor Cities in the Thirteenth and Fourteenth Centuries: Strengths and Weaknesses" , Asian and African Studies, 22, 1988, s. 184, 196- 197. 145 Karimi tüccarlarının Memluk Sultanlığı öncesinde de bölgede ticari ilişkile­ ri bulunan bir grup olmaları, önceki lslam devletlerine de aynı şı;kilde hizmet 110

ltalyan şehir devletleri ve tüccarları

Ortaçağ Akdenizi'nde 10. yüzyıl önemli gelişmelere sahne ol­ muştur. Filtımi merkezinin Afrika sahilindeki Tunus'tan Mı­ sır'ın iç bölgelerine taşınmasıyla Müslümanların elinde bulunan Akdeniz'deki güç, yavaşça kuzeydeki Hıristyanların eline geç­ miş, zamanla Bizans'ın rolünün de azalmasıyla, başım Pisa, An­ cona, Floransa, Cenova ve Venedik'in çektiği ltalyan şehir dev­ letleri ortaya çıkmıştır. Ardından serbest ticaret yapılmaya baş­ lanmış, bu durum da ticaretle uğraşan bir sınıfın ortaya çıkma­ sını sağlamıştır. 146 Bölgede ticaret yapan bu sınıf, kısa zamanda Akdeniz ile Karadeniz boyunca uzanan limanları kapsayan ge­ niş bir ticaret ağı oluşturmuştur. 147 Böylece 1 3 . yüzyılda ticari ağları iyice genişleyen ve birer ticaret merkezi haline dönüşen şehir devletleri Memluk pazarlarında boy göstermiştir. Tüccar­ ları aracılığıyla tslilm topraklarından çeşitli baharatlar, 148 koku­ lu şifalı bitkiler, boya maddeleri, doğuya özgü ticari mallar, ka­ liteli Memluk tekstili ile doğunun tarım ürünlerini alıp Avru­ pa'ya ve Bizans'a götürürken, karşılığında da Avrupa ve Anado­ lu'dan Memluklerin ihtiyaç duyduğu kereste, köle, kumaş, hay­ van derisi, kürk, inci, demir, bakır, yağ, sabun ve büyük miktar­ da altın ile gümüş getirmişlerdir. 1 49 İtalyan şehir devletlerinin

146 14 7

148 149

etmeleri ve kendilerini tanımlamak için "Karimi" nisbesini kullanmalan sebe­ biyle burada doğrudan Memlılk tüccarları olarak tanımlanmaları tercih edil­ memiş, bu tüccarların ayn bir grup olarak incelenmesi tercih edilmiştir. Goitein, A Mediıerranean Society, s. 29. Bireysel ticaret yapan tüccarların yanı sıra Spinola, Bardi, Doria ve Peruzzi gi­ bi ticaret şirketlerinin de yer aldığı bu grup, özellikle Papalık ambargolarının devam ettiği dönemlerde, Memlüklerin ihtiyacı olan malları bölgedeki Hıristi­ yan devletlerinin liman ve karasularından taşımıştır. Bölgede aktif şirketler ve tüccar gruplan için bkz. Stefan K. Stantchev, Spiritual Rationality: Papal Em­ bargo as Cultural Practice, Oxford, Oxford University Press, 20 14, s. 130, 196; Gino Luzzatto, An Economic History of ltaly: From The Fail of the Roman Em­ pire to the Beginning of the 1 6th Century, Londra, Routledge, 2006, s. 144. Tarçın, sansabır (aloe vera), çin tarçını, kasnı ve zencefil bu baharatlardan ba­ zılandır. jacoby, "The Economy", s. 265. Maria P. Pedani, "Bahr-i Mamluk-Venetian Commercial Agreements", Türk­ ler, cilt il, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 298; Tarek Torky, "Cen­ tre of the Spice Trade Between East and West" , Mamluk Art: The Splendour and Magic of the Sultans, Spain, Museum with No Frontiers, 200 1 , s. 196; Eh111

bahsi geçen ticarette öne çıkmaları ile Haçlı Seferleri arasında bağlantı kurmak mümkündür. tık Haçlı seferinin başarısının ar­ dından Akdeniz'in doğusunda kurulan Latin devletleri ve kom­ şu lsla.m devletleri ile gelişen ticaret potansiyeli şehir devletleri­ ni Akdeniz için yeni gemiler tasarlamaya yöneltmiştir. Böylece daha büyük ve kullanışlı gemiler inşa edilerek ticaret ve taşıma­ cılık geliştirilmiştir. 1 50 Bu gemiler ile doğu ile batı arasında sür­ dürülen seferler için bahar mevsimini tercih eden şehir devlet­ leri, mart ayının son haftaları ya da nisan başlarında, dört ila al­ tı hafta sürecek yolculuklara başlamaktaydı. Geri dönüşler için gerekli hazırlıklar ise iki ila üç hafta sürebilmekte, bu sebeple de giden bir gemi nisan sonu ya da mayıs başında limandan ay­ nlabilmekteydi. 1 51 Dönüş seferleri için en geç ekim sonuna ka­ dar beklenebilir, bunun için de geminin gideceği yere eylülün son haftası ulaşması gerekirdi. Ardından ivedilikle dönüş hazır­ lıkları yapılır ve gemi limandan ayrılırdı. Bu ticarette gemilerin takip ettiği ana rotalar; lskenderiye'den Sür ya da Beyrut'a geç­ mek, oradan da kuzeye, Antakya'ya, sonra batı yönünde Likya (Lycia modem Antalya'nın batı sahilleri) sahillerine ulaşmak şeklindeydi. Bunun dışında batıya, Kıbrıs Adası'nın güney sahil­ lerine seyreden gemiler de mevcuttu. Bu iki rota takip edilerek Rodos, Karpathos ve daha sonra Girit Adası'nın güney sahilleri­ ne ulaşılıyordu . Ardından da lyonya Denizi yönünde yollarına devam eden gemiler, buradaki adalan da geçmek suretiyle Sicil-

renkreutz, "Strategic Implications" , s. 336, 337; Moukarzel, "Venetian Mer­ chants", s. 194. 1 50 Daha büyük gemilerin inşasında doğu ile batı arasında sürdürülen karşılık­ lı ticaretteki artışın yanı sıra Kutsal Topraklar'a hac vazifesi için gerçekleş­ tirilen ziyaretlerde yaşanan artış da etkili olmuştur. Hatta bu gelişmeler, 1 7 . yüzyıla kadar denize egemen olacak tipik Akdeniz kadırgasının d a son şek­ lini almasına yardımcı olacaktır. Emle Bradford, Akdeniz: Bir Denizin Portre­ si, çev. Ahmet Fethi, İstanbul, Türkiye lş Bankası Kültür Yayınlan, 2004, s. 272, 273-274. 1 5 1 Pryor, Geography, Technology and War, s. 3, 4. Gerekli hazırlıkların yapılıp yüklenecek malların belirlendiğini, yüklendiğini ve demir alma öncesindeki son kontrollerin yapıldığını düşündüğümüzde, burada bahsedilen iki ya da üç haftalık süre, aynı yüzyılda lstanbul'dan ya da Ayas Limanı'ndan lskenderiye veya Dimyat'a ya da tam ters istikamete hareket eden gemilerin de benzer sü­ rede hazırlanarak demir aldığını düşündürmektedir. 112

ya'nın doğu sahillerine vanyordu . Daha sonra rotalan doğrul­ tusunda kuzey yönünde çeşitli istikametlere yöneliyordu . Ak­ deniz'de uzun mesafeli ticaret rotası olarak adlandırabilecek bu hareketlilik havanın açık, rüzgarların uygun ve yumuşak, de­ nizin durgun olduğu , bahsi geçen mart ile ekim ayları arasın­ da tercih edilmekteydi. 1 52 Bununla birlikte özellikle kısa mesa­ feli ticari hareketliliklerde Akdeniz'in kuzeyinin sunduğu avan­ tajlardan yararlanılmaktaydı. Buna göre kuzey sahillerinde bu­ lunan birçok körfez ve ada fırtınalı havalarda sığınma imkanı ta­ nıyor, deniz seviyesinde yaşanan değişimler ve derin kıyı suları kıyıya oldukça yakın olunmasına rağmen güneye oranla kürekli ve yelkenli gemiler için güvenli seyir imkanı sunuyordu. 1 53 Ku­ zeyin bu önemli artıları Cenova ve Venedik gemileri ile tüccar­ lannın 13. ve 14. yüzyıllarda neden Kilikya Erme:p.i Krallığı'nın bir limanı olan Ayas'ı tercih ettiklerini açıklamaktadır. 1 54 Bu­ nunla birlikte Ege Adalan ve sahillerinin avantajını da kullanan bu devletler, hem lstanbul'a hem de çeşitli Karadeniz limanlan­ na rahatlıkla ulaşmış, çeşitli şehirler ve lokasyonlarda noterler 152 A.e. , s. 7, 12. 153 A.e. , s. 12, 2 1 . 154 Akdeniz'de Memlukler ile Hıristiyanlar arasındaki ticarette ltalyan şehir dev­ letlerinin izledikleri rotaları uzun ve kısa mesafe olarak ikiye ayırarak değer­ lendirebiliriz. Peki, bu durum, çalışmanın önemli kaynaklan olan noter bel­ gelerinde de geçen Ayas Limanı ve bu liman üzerinden Memluk toprakları­ na yapılan ticareti hangi kategoriye koyacaktır? Yukarıda uzun mesafeli sefer­ lerin yapıldığı dönemlerden bahsedilirken mart-ekim aylarının tercih edildi­ ği belirtilmişti. Ancak bu seferler için tercih edilmeyen kış aylarında da Ayas­ lskenderiye ve Dimyat arasında ticari faaliyetlerin belgelerde yer alması bu se­ ferlerin kısa mesafeli ticaret olarak değerlendirmesini olanaklı kılmaktadır. Hatta bu belgeler seferlerin yapıldığı dönemler ile birlikte incelenir ve değer­ lendirilirse, uzun mesafeli ve çokduraklı ticaretin yanı sıra müstakil seferlerin de yapıldığı, hatta Akdeniz'de ticaretin durmadığını, diğer dönemlere oranla azalarak da olsa kış mevsiminde kısa mesafe olarak devam ettiğini göstermek­ tedir. Bu bilgilerden hareketle Cenovalı ve Venediklilerin kış mevsiminde kısa mesafeli ticaret olarak, bahar ve yaz mevsimlerinde ise hem kısa hem de uzun mesafeli ticaretin bir bir parçası olarak Ayas Limanı'nı kullandıkları ihtima­ li ortaya çıkmaktadır. Kış mevsiminde lskenderiye ve Dimyat üzerine yapılan ticari seferler için bkz. Notai genovesi in Oltremare. Atti rogati a Laiazzo da Fe­ derico di Piazzalunga (12 74) e Pietro di Bargone (12 77, 1 2 79) , ed. Laura Ballet­ to, Collana sıorica di fonti e studi, diretta da Geo Pistarino, CSFS 53, Genova, 1989, FdP no. 1 1 , 19, 2 1 , 27, 28, 29, 32, 33. 113

bulundurmuştur. 1 55 Akdeniz'de dengelerin değiştiği bir dönem­ de bahsi geçen şehir devletleri arasından sıyrılmayı başaran Ce­ nova ve Venedik1 56 bir yandan bölge ticaretinde hakimiyet sağ­ lamaya çalışırken diğer yandan da kendi aralarında çatışmak­ taydı. 1 57 13. yüzyılın ilk yansında İstanbul Latin İmparatorluğu başta olmak üzere Ege ve Akdeniz'de yer alan Latin devletleriy-:­ le ilişkileri Venedik'i Cenova'ya kıyasla bölgede daha fazla ticari üstünlük ve imtiyaza kavuşturmuştur. Aynca Mısır başta olmak üzere Eyyübiler yönetimindeki lslam topraklarında elde ettikle­ ri imtiyazlarını, aynı yüzyılın ikinci yansında, Memlük idaresin­ de de devam ettirmişlerdir. 1 58 Benzer amaçlar ile hareket eden Cenova, Mısır'ın bölge ticareti için önemini oldukça iyi bildi­ ğinden ve mevcut Eyyübi yönetimindeki problemlerin de far­ kında olduğundan Mısır üzerine gerçekleştirilen VII. Haçlı Sefe­ ri'nde ( 1 248- 1254) yer almıştır. Ardından sefer sırasında kuşa­ tılarak alınan Dimyat'ın Müslümanlara geri verilmesine şiddetle 155 Bu bölgede yer alan Cenova ve Venedikli noterler ve tuttukları belgelerden bazıları için bkz. Bratianu, Pera et Caffa 1281 -1 290; Balard, Caffa 1289-1290; Nicolo Beltrame, Domenico da Carignano, Oberto Grassi da Voltri Notai Ge­ novesi in Oltremare: Atti Rogati a Caffa e a Licostomo (sec. XlV) , ed. Giovanna Balbi, Silvana Raiteri, Genova, 1973; Pietro Pizolo, Notaio in Candia (1300) , ed. S. Carbone, cilt 1, Yenice, 1978; Leonardo Marcello, Notaio in Candia (1 2 78-1281 ) , ed. Mario Chiaudano, Antonino Lombardo, Venezia, 1960. 156 Cenova ve Venedik üzerine eğilmenin ve bu iki gücü diğer devletlerden ayır­ manın sebepleri; öncelikle başta Cenova olmak üzere her ikisinin de 13. yüzyıl­ da Memluk Sultanlığı, Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ikili iyi ilişkiler kurması ve yaptıkları ikili antlaşmalardır. Ayrıca diğer şehir devlet­ lerine oranla, bahsi geçen devletlerin limanlarında gerçekleştirilen ticaretin ta­ kip edilebilmesine imkan tanıyan noter belgelerini kaynak olarak sunmalarıdır. Bu belgeler özellikle Mısır'a yapılan ticaretle alakalı detaylar vermektedir. 157 Temelde Suriye'nin baharat ticaretini kontrol etmek ve Mısır ile gerçekleşti­ rilen ticarete hllkim olmak amacıyla lki devlet arasında 1 253 tarihinde beş yıl süreli bir savaş gerçekleşmiştir. Pedani, "Bahr-i Mamluk-Venetian Commer­ cial Agreements", s. 298. 158 Memluk idaresindeki imtiyazları çerçevesinde lskenderiye'de . funduk sahibi olan Venedik ile 1 254 tarihinde bir antlaşma yapılmıştır. Buna göre funduk içinde bir fırın inşa edecek olan Venedik, aynı zamanda funduklarda kalan tüccar ve diğer Hıristiyanlar için şarap temin edip satabilecektir. Ayrıca Vene­ dikli tüccarların ve vatandaşların korunması amacıyla Cuma namazı sırasında fundukta kalmaları, sokağa çıkmamaları istenmiş, diğer günlerde ise bu ka­ rarın şehirdeki konsüle bırakılması kararlaştırılmıştır. Moukarzel, "Venetian Merchants", s. 197. 1 14

karşı çıkmıştır. 1 59 Mısır ve Akdeniz'in doğu sahillerine olan ilgi­ sini devam ettiren Cenova, otoritenin Eyyübiler'den Memlukle­ re geçmesinin ardından Müslümanlar ile ilişkileri yenileme sü­ recine girmiş, Memluk Sultanları ile çeşitli antlaşmalar yapmak suretiyle dostluk kurmuş ve ticari imtiyazlar elde etmiştir. Sul­ tan Baybars döneminde, 1 263 yılında gerçekleşen yakınlaşma Cenova'ya Kahire'de bir konsül bulundurmanın önünü açmış, yaklaşık iki yıl sonra ise bir elçi sultanı ziyaret etmiştir. 1 60 Dö­ nemin bazı lslam kaynaklarında Akka'nın fethi ( 1 29 1 ) öncesin­ de Sultan Baybars'ın Sur Lordu Philippe de Montfort (ö. 1270) ve Cenova ile askeri işbirliği yaparak bir keşif seferine çıktığı da rivayet edilmiştir. 1 6 1 Sultan Kalavun döneminde Cenova ile ti­ cari dostluğun bazı istisnalara rağmen devam ettiği, hatta ortaya çıkan bir problemin Cenovalı bir elçinin girişimi ile çözüldüğü bildirilmektedir. 1 62 Diğer taraftan bu devletlerle yürütülen ikili iyi ilişkilerin toplumsal hayatta da izlerini görmek mümkündür. Bu bağlamda lskenderiye'de ikamet eden tüccarlar için mevcut fundukların yanı sıra dini görevlerini yerine getirebildikleri kili­ seler bulunmakta, böylece tüccarlara dini özgürlük tanınmakta­ dır. 1 63 Memlukler dönemi, Cenovalılar ve Venedikliler başta ol159 Ehrenkreutz, "Strategic Implications", s. 340. 160 Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 28-29. Bu dönemde Memlüklerin Doğu Ak­ deniz'de Haçlılar ile mücadelesi devam ederken Cenova, dindaşlarına rağmen Memlüklerle anlaşma yoluna gitmekten ve ticari ilişkiler kurmaktan geri dur­ mamıştır. Thorau, The Lion of Egypt, s. 163 . 161 Baybars'ın Akka. seferi ile ilgili farklı yorum v e değerlendirmeler için bkz. a.e. , s. 148. 162 Trablus-Şam'ın Memlükler tarafından fethinin ( 1 289) ardından bölgede oto­ ritesini kaybeden Cenovalı Benedetto Zaccaria (Benedictus Zacharie) Akde­ niz'in doğusunda korsanlık faaliyetlerine girişmiştir. lskenderiye'den yola çı­ kan, içinde tüccarların bulunduğu gemiye el koymasının ardından Sultan Kalavün bu harekete karşılık ceza olarak lskenderiye'de şehri terk edemeyen Cenovalıları yakalatmış ve hapse attırmıştır. Aynca lskenderiye Limanı'nı Ce­ novalı tüccarlara kapatmıştır. Bu durumdan etkilenen Cenova, Albertus Spi­ nola isimli elçisini Memlük Sultanlığı ile bir antlaşma yapmak için görevlen­ dirmiş ve böylece eski imtiyazlar geri kazanılmıştır. Holt, Early Mamluk Dip­ lomacy, s. 29, 141- 143. 163 Cenovalı tüccarların bahsi geçen dönemde lskenderiye'de Sancta Maria isim­ li bir kilisede bu amaçla toplandıkları bilinmektedir. john Benjamin You­ sey-Hindes, "Living the Middle Life: Secular Priests and their Communiti115

mak üzere Avrupalı tüccarların 1 64 ve hacıların kullanımındaki funduklar açısından aynca önemlidir. Özellikle 14. ve 15. yüz­ yılda Avrupalıların kaldıkları bu mekanlar Eyyübi dönemindeki durumun aksine1 65 Memluk yetkilileri tarafından kontrol edil­ meye başlanmıştır. Diğer bir ifadeyle burada kalan tüccar ve ha­ cıların yanlarında bir tercüman ya da rehber olmadan dışarıya çıkmalarına izin verilmemiştir. Bunun nedeni, Avrupa'dan ge­ len tüccarların güvenliğinin gözetilmesinin yanında, o dönem gelen tüccar ya da hacı adaylarının casusluk faaliyetleri yürü­ tebileceği endişesidir. Aynca funduklarda kontrol altında tutu­ lan bu tüccarların faaliyetleri sınırlandırılmış ve Mısır içlerine girişleri engellenmiştir. Böylelikle bölgede ticaret yapan Mem­ luk tüccarları ve Karimilerin korunması amaçlanmıştır. 1 66 Bun­ ların yam sıra ticareti geliştirmek için özel çaba gösteren sultan­ lar, Hindistan ile Avrupa arasında Mısır üzerinden yapılan tran­ sit ticareti teşvik etmiş ve vergiler uygulayarak devlet için önem­ li bir kazanç oluşturmuştur. 1 67 Akdeniz'de önemli ticari bağlantıları ile geniş bir coğrafya­ ya yayılan İtalyan şehir devletlerinin Memlukler ile ilişkileri­ ni sadece Mısır limanları ve şehirlerindeki aktif tüccarları üze­ rinden değerlendirmek yeterli değildir. Ticareti bir bütün ola­ rak düşündüğümüzde Akdeniz'den Karadeniz'e, Anadolu'nun iç bölgelerinden Orta Asya steplerine uzanan rotada yer alan Bizans İmparatorluğu , Kilikya Ermeni Krallığı ve Kıbrıs Krallı-

164

165

166 167 1 16

es in Thirteenth-Century Genoa", Yayımlanmamış doktora tezi, California, Standford Üniversitesi Tarih Bölümü, 20 10, s. 1 77. Bu dönemde Venedikli­ ler ise Sanctus Michael Kiliscsi'nde bir araya gelmektedir. Moukarzel, "Vene­ tian Merchants", s. 198. Bu tüccarlar arasında Pisalılar, Katalanlar, Palermolular, Ankonalılar, Napo­ lililer, Marsilyalılar, Floransalılar ve Avignonlular bulunmaktadır. Constable, Housing the Stranger, s. 268, 269, 270. Funduklar sadece tüccarların ikamet ettiği değil, aynı zamanda mallarını da depoladıkları alanlar olduğu için güvenliklerinin sağlanması, açılış ve kapa­ nışlarının kontrol altında tutulması gerekliliği bulunmaktaydı. Eyyübiler dö­ neminde bu kontroller fonticarii [fonticario] olarak bilinen, şehir devletleri­ nin mensupları tarafından yürütülmekteydi. Böylece funduklar iç işlerinde bağımsız tavır sergilemekteydi. A.e. , s. 1 23-124. A.e. , s. 267-268. Moukarzel, "Venetian Merchants", s. 204.

ğı'mn Memlük ülkesiyle yapılan ticarette önemleri oldukça faz­ ladır. Bu sebeple bahsi geçen devletlerin topraklarında ticaret yapan İtalyan tüccarlar ve ticaret şirketleri ile ticaretlerini ko­ laylaştırmak için edindikleri imtiyazlardan bahsedilmesi yerin­ de olacaktır. Böylelikle Memlük ülkesiyle yapılan ticareti etki­ leyen dinamikler daha iyi anlaşılacaktır. 1 3 . yüzyılın ikinci yarısında İznik Bizans İmparatorluğu ile iyi ilişkiler kuran Cenova'nın İstanbul'un Latin işgalinden kur­ tulması için verdiği destek Bizans nazarında itibar görmüştür. İstanbul'da sağlanan hakimiyetin ardından İmparator Mikhail Palaiologos ile bir antlaşma imzalayan Cenova, böylelikle bölge ticaretinde aldığı imtiyazlar ile Venedik'in gücünün azalmasını sağlamıştır . 1 68 Pera'ya yerleştirilen Cenovah tüccarlar gelecek iki yüz yıl boyunca burada iskan ettirilmiştir. Bu bağlamda Pe­ ra'yı bölge ticaretinde bir merkez olarak kullanacak olan Ceno­ vahlar, burada bir embolos ile Sancta Michele isimli bir de kili­ seye sahip olmuştur. 1 69 Pera'daki iskanın yam sıra imparatorlu­ ğun kontrolündeki boğazlar üzerinden Karadeniz ile ticari bağ­ lantıyı sağlayan Cenova, burada Altın Orda Devleti ile iyi iliş­ kiler kurmuş, 1 260'larda Kırım Yarımadası'mn doğu sahillerin­ deki Kefe şehrine tüccarlarını yerleştirmeye başlamıştır. Burada tüccarları için bir konsül ile funduk/embolos benzeri bir ticaret antreposu elde etmiştir. Ayrıca burada yapılan ticaret için bir de noter görevlendirmiştir. Böylelikle tahıl ve özellikle Mem­ luk Sultanhğı'mn ihtiyacı olan kölelerin tedariki için ticaret gerçekleştirmiş ve bu ticari faaliyetler kayıt altına ahnmıştır. 1 70 168 Ehrenkreuız, "Strategic Implications", s. 340-4 1 . 169 Yousey-Hindes, "Living the Middle Life", s . 1 70- 1 7 1 , 1 73. Sancta Michele Kili­ sesi 1 280'lerde Cenovalıların ibadetlerini özgürce yerine getirebildikleri bir yer olmasının yanı sıra Pera'daki diğer Cenova vatandaşlanyla bir araya gelebildik­ leri, sorunlannı tartışarak çözüm yolu aradıklan bir mekandır. A.e. , s. 173. 1 70 Grousset, Stepler lmparatorluğu, s. 402; Yousey-Hindes, "Living the Middle Life", s. 1 7 1 , 174- 1 75. Cenovalıların gerçekleştirdiği köle ticareti bölgede za­ man zaman huzursuzluk yaratmıştır. 14. yüzyıl başlannda Toktay Han, ( Tok­ ta, ö. 1 3 1 3 ) steplerdeki savaş kabiliyeti yüksek gençlerin kaybedilmesine ne­ den olduğu gerekçesiyle bu ticarete karşı çıkmış, faaliyet yürütenleri yakalat­ mıştır. Grousset, Stepler lmparaıorluğu, s. 402; Bahsedilen dönemde Kefe Li­ manı'nda görev yapan Cenovalı Noter Lamberto di Sambuceto'nun kayıtlan için bkz. Balard, Caffa 1 289-1290, 1973. 117

Şehir devletlerinin Memluk ülkesiyle ticarette kullandığı di­ ğer önemli liman şehirleri arasında Limasol, Mağusa ile Anado­ lu'nun güneyinde bulunan Ayas yer almaktadır. 1 71 Akdeniz'in doğusunda hüküm süren dönemin iki Hıristiyan devleti Kıbrıs Krallığı ve Kilikya Ermeni Krallığı'mn yönetimindeki bu şehir­ lerde çeşitli vergi indirimleri, mallarım depolayacakları ve kala­ bilecekleri funduklar ile vatandaşlarının dini görevlerini yerine getirebileceği kiliselere sahip olan Cenova ve Venedik, buralar­ da konsül ile noter bulundurma hakkı da elde etmiştir. 1 72 Kur­ dukları ticari yapılanma ile özellikle Memluklerin denizaşırı ti­ caretinde önemli pay sahibi olmuşlardır. Ticari yapılanmasını böylece tamamlayan şehir devletleri bir yandan Karadeniz , İstanbul ve boğazlar üzerinden denizyolunu kullanarak Akdeniz ile bağlantı kurmuş, bir taraftan da Anado­ lu'nun güneyinden Akdeniz'e dökülen nehirler vasıtasıyla 1 73 bölgeden taşınan ürünlerin Memluk limanlarına ulaşmasını sağlamıştır. Ayrıca bölgedeki Hıristiyan ve Müslüman devlet­ lerden aldıkları imtiyazlar ile kendilerine izin verilen liman ve şehirlere rahatça giriş çıkış yapmış, hatta bazı tüccarlarının ka­ lıcı olarak buralarda yerleşmesini sağlamıştır. Bizanslı tüccarlar

Memluk ülkesiyle ticaret yapan diğer önemli grubu Bizans­ lı tüccarlar oluşturmaktadır. Haçlı Seferleri arifesinde Akdeniz ticaretine hakim olan Bizanslılar, ticari ağlarım Barselona ve 1 7 1 Peter Edbury, "Christians and Muslims in the Eastem Mediterranean" , ed. M. jones, The New Cambridge Medieval History, Cambridge, 2000, s. 87 1 . 1 72 Nicholas Coureas, "Westem Merchants and the Ports o f Cyprus u p to 1 29 1 " , Cyprus and the Sea, ed. V . Karageorghis, D. Michaelides, Nicosia, 1995, s . 256260; Başta Cenova olmak üzere Venedik ve Pisa'nın Kilikya Ermeni Krallığı ile yaptıkları çeşitli antlaşmalar bulunmaktadır. Bu antlaşmalar ve sağladıkla­ rı olanaklar için bkz. jacoby, "The Economy" , s. 26 1 -262; jacoby, "The Supp­ ly of War Materials", s. 1 13, 1 24. Ayrıca Ayas'dan Mısır'a gitmek üzere yük­ lenen gemilerin bazen Kıbrıs'a bir durak olarak uğradıklarından da bahsedil­ mektedir. Ae. , s. 1 22. 1 73 Bölgede Seyhan ve Ceyhan nehirleri üzerinden taşımacılık yapılmaktaydı. ja­ coby, "The Economy" , s. 262. 118

Montpellier'den Doğu Akdeniz sahillerine kadar genişletmiş­ ti. Öyle ki 10. yüzyılda Kahire'nin Bizanslı tüccarlar tarafından sıklıkla ziyaret edildiği, tüccarların ve ürünlerinin Mısır'da ol­ dukça rağbet gördüğünden söz edilmektedir. Hatta bu dönem burada bir funduklarının da olabileceğine işaret edilmektedir. Ancak 1 3 . yüzyıla gelindiğinde bölge ticaretinde İtalyan mes­ lektaşlarına oranla daha az rol aldıkları görülmektedir. 1 74 Mı­ sır limanları ile ticarette Sakız Adası, Monemvasia, Rodos, Gi­ rit, Kıbrıs ile Güney Anadolu'daki liman şehirlerini kullanan Bizanslı tüccarlar, buralardan uzun mesafe ticaretinde durak ya da mal ikmal merkezleri olarak yararlanmıştır. Böylece lsken­ deriye'ye Girit'ten peynir, Anadolu'dan tıbbi amaçlı çeşitli bit­ kiler ile kereste taşınmış, başta ipek olmak üzere Bizans üretimi çeşitli kumaşlar ile ahşap mobilyalar da lslam topraklarına ih­ raç edilen ürünler arasında yer almıştır. lskenderiye dönüşün­ de ise Bizans topraklarına doğuya özgü çeşitli baharatların yam sıra cam ürünleri ve çivit taşınmıştır. 1 75 lstanbul'dan lskenderiye'ye yelken açan Bizanslı tüccarlar, seyahatleri için Ege Denizi'nde hava şartlarının uygun olduğu mayıs-eylül arasını tercih etmiştir. Geri dönüşler için ise en geç kasım ayı seçilmiştir. 1 76 Bizanslılar yolculuklarım sadece impa­ ratorluğun ya da Bizanslı tüccarların gemileri ile değil, İtalyan şehir devletleri ve tüccarlarına ait gemiler ile de gerçekleştir­ mekteydi. Bu devletlerin Akdeniz'deki ticari ağlarının genişliği, 1 74 jacoby, "Byzantine Trade", s. 25, 33-34; Laiou-Morrisson, The Byzantine Eco­ nomy, s. 138; Bizanslı tüccarların Mısır ile ticareti hakkında dönemin kaynak­ larında detaylı bilgiler bulunmamakta; belgelerde daha çok diplomatik iliş­ kiler, köle tedariki ve esir değişimleri yer almaktadır. Aynca ticari faaliyetle­ ri bölgede önemli ticari yapılanma ve noter sistemine sahip ltalyan şehir dev­ letlerine oranla daha az takip edilebilmektedir. Bunların yanı sıra bahsi geçen dönemde İtalyan şehir devletlerinin bölge devletlerinden aldıkları imtiyazlar neticesinde Bizans'ın ihtiyaç duyduğu birçok ürünü lstanbul'a getirdiği de bi­ linmektedir. Bu yüzden Bizanslı tüccarların Mısır ile ticarette daha az rol al­ dığı düşüncesi ileri sürülmüştür. Bu konu ile ilgili değerlendirmelere, çalış­ manın Üçüncü Bölümü'nde yer verilerek kaynaklar üzerinden ilişkiler detay­ lı anlatılacaktır. 175 A.e. , s. 138- 139; jacoby, "Byzantine Traders in Mamluk Egypt" , s. 253-254; jacoby, "Byzantine Trade", s. 45. 1 76 jacoby, "Byzantine Traders in Mamluk Egypt" , s. 262. 119

seyahat hacimleri ile Papalık ambargolarının devam ettiği dö­ nemlerde, zaman zaman Müslümanların kontrolündeki liman­ lar ile ticarete devam etmeleri Bizanslı tüccarları İtalyan gemi­ lerine yönlendirmiştir. 1 77 Bu sebeple ticaret rotaları hususun­ da yukarıda İtalyan şehir devletlerinden bahsedilirken anlatı­ lan rotalar ve yolculuk dönemlerinin de Bizanslı tüccarların ti­ caretlerinde kullanıldığı öngörülmektedir. 1 26 1 'den sonra Karadeniz ile Akdeniz arasında kavşak nok­ tası olma rolünü tekrar üstlenen imparatorluk, transit ticaretin önemli merkezi olan İstanbul ve boğazları kullanarak Mısır ile ticareti yeniden aktif hale getirmiştir. 1 78 Hatta Bizanslı devlet adamı ve yazar Theodoros Metochites, 1 3 . yüzyıl sonlarında­ ki lskenderiye Limanı'ndan bahsederken şehirde çok sayıda Bi­ zanslı ve İtalyan tüccarın bulunduğunu anlatmaktadır. 1 79 Bahsi geçen Bizanslı tüccarlar yapılan antlaşmalara da konu edilmiş­ tir. Öyle ki Üçüncü Bölüm'de detayları verilen, Bizans İmpara­ toru Mikhail Palaiologos ile Sultan Kalavün arasındaki, 1 28 1 tarihli antlaşmada Bizanslı tüccarların ticaretini yaptıkları mal­ lar üzerinden vergi ödemek sureti ile Memluk topraklarında ti­ caret yapabilecekleri bilgisi yer almaktadır. Ayrıca bu tüccarla­ ra adil davranılacağı, güvenliklerinin sağlanacağı ve gerekli ko­ naklama imkanlarının da sunulacağından bahsedilmektedir. 1 80 177 A.e. , s. 250-25 1 ; Angeliki E. l.aiou-Thomadakis, "The Byzantine Economy in the Mediterranean Trade System; Thirteenth-Fifteenth Centuries", Dumbar­ ton Oahs Papers, 34/(35), 1980/198 1 , s. 189. ltalyan şehir devletlerinin ve­ ya tüccarlarının gemilerini kullanmak oldukça yaygın bir olgu olarak Ortaçağ Akdenizi'nde görünmekte, hem Bizanslılar hem de bölge Müslümanları tara­ fından tercih edilmektedir. Bu durum her iki toplumdan tüccarların bahsi ge­ çen dönemde Akdeniz ticaretindeki rolünü görmeyi zorlaştırmasına rağmen Akdeniz'de Bizanslı ve Müslümanların ticareti bırakmadıklarının, aksine bu ticarette var olmaya devam ettiklerinin önemli delilidir. Bu ticareti belgeleyen kaynakların yetersizliği nedeniyle maalesef seyahatleri yeterince takip edile­ memektedir. 1 78 iV. Haçlı Seferi'nin ardından Bizans'ın lstanbul'u kaybederek lznik ve çevre­ sine yerleşmesi, imparatorluğun öneminin Mısır nezdinde azaldığını düşün­ dürmektedir. Bu düşünce dönem kaynaklarının lslam-Bizans ticari ve diplo­ matik ilişkileri hususunda oldukça sessiz kalmasından ve ilişkilerin mevzuba­ his edilmemesinden ileri sürülmektedir. 1 79 A.e. , s. 193. 180 Holt, Early Mamluh Diplomacy (1260- 1 290) , s. 1 23- 1 24, 1 26. 1 20

Bura.dan hareketle Memluk döneminde İskenderiye'de Bizans­ lı tüccarlar ve mallan için, diğer tüccar gruplann sahip olduğu funduk ya da benzeri yapıların oluşturulduğu ve bunun sonra­ ki dönemlerde de devam ettirildiği düşünülmektedir. Bu bağ­ lamda 14. yüzyıl sonlarında dönemin Memluk sultam tarafın­ dan Bizanslı tüccarlar ve malları için küçük bir funduk tahsis edildiği bilgisi kaynaklarda yer almaktadır. Ayrıca 1 5 . yüzyıl başlarında İskenderiye'yi ziyaret eden bir diplomatın seyahat­ namesinde şehirde lstanbul'dan tüccarlara ait küçük bir pansi­ yondan bahsedilmesi, 181 Bizanslı tüccarların Memluk toprakla­ rı ile ticaretlerinin farklı dönemlerde de devam ettiğini ortaya koymaktadır. İmparatorluk, kendi tüccarları ve vatandaşlarının haklanm koruma ve güvenliklerini sağlama görevi başta olmak üzere diplomatik ilişkilerde de etkin rol alması için, farklı coğ­ rafyalarda konsüller görevlendirmiştir. Bu bağlamda Memluk yönetimi altındaki İskenderiye'de de bir Bizans konsülünün bulunduğundan bahsedilmektedir. 1 82 Mısır ile Bizans İmpara­ torluğu arasındaki ticari ilişkilerin 14. yüzyılda da devam etti­ ği, doğrudan ticari belgelerden olmasa da bahsi geçen döneme ait otobiyografiler ve kronikler üzerinden okunabilmektedir. 1 83 Memluk tüccarları ve Karimiler

Ortaçağ'da Müslümanlar için ticaret vazgeçilmez bir unsur­ du. Zamanla fetihler ve çeşitli antlaşmalar ile ticaret yollannın güvenliğinin sağlanması, yeni güzergahların ortaya çıkması­ na imkan tanımıştır. Böylece kuzeyde Akdeniz'den Baltık De­ nizi'ne, güneyde ise Kızıldeniz'den Hint Okyanusu'na açılan limanlar kullanılarak Uzakdoğu ile bağlantı kurulmuştur. 1 84 1 8 1 jacoby, "Byzantine Traders in Mamluk Egypt", s. 264-265. 182 lskenderiye'de görev yapan konsülün aynı dönemde Cenova şehrinde görev­ lendirilenden farklı olarak Bizanslı olması, David jacoby tarafından lskende­ riye'de Cenova'ya oranla daha fazla Bizanslı tüccar olduğu şeklinde yorumlan­ maktadır. Detaylı bilgi için bkz. a.e. , s. 263. 183 jacoby, "Byzantine Traders in Mamluk Egypt" , s. 255, 256. 184 Subhi Y. Labib, "Capitalism in Medieval Islam" , The]oumal of Economic His­ tory, 29( 1 ) , 1969, s. 80. 1 21

Subhi Labib'in ifadesiyle bu dönemin ticaretle uğraşan Müs­ lümanlarını genel olarak et-tacirü'l-Mukim ve et-tacirü's-Saf­ far 1 85 (yerleşik tüccar ve seyahat eden tüccar) olarak gruplan­ dırmak mümkündür. 186 Ancak bu gruplandırma genel olarak uygulanabilir olmasına rağmen Akdeniz ticaretinin hareketlili­ ği ve bölge ülkeler ile yürütülen denizaşırı ticari faaliyetler de göz önüne alındığında et-tacirü's-Saffar grubunu ticaret yaptık­ ları coğrafya ve seyahat güzergahları üzerinden iki kısımda in­ celemek, bu tüccarları ve ticari faaliyetlerini anlamayı kolaylaş­ tıracaktır. Bu bağlamda ilk olarak doğu pazarlarına hakim Hı­ ristiyan ve Yahudi tüccarların yerini alan Karimilere (tacirü'l­ Karimf ya da tüccarü'l-Karimf) değinilecektir. 1 87 Karimiler hak­ kında mevcut ilk bilgiler Fatımi dönemini işaret etmektedir. 188 185 Labib'in bahsi geçen çalışması Mustafa Alican tarafından Türkçeye tercüme edilmiş, ancak çevirmenin ilgili sayfada et-tacirü's-Saffar yerine sehven et­ tacirü's-Seffah ifadesini kullanması ve ilgili kelimenin Arapça'da farklı bir an­ lam ifade etmesi sebebiyle tercüme metnin kullanılması tercih edilmemiş­ tir. Bu yanlışlığın sonraki çalışmaları yanlış yönlendirdiği görülmektedir. 11gili örnek için bkz. Zeynep Güngörmez, "Xl-XIII. Yüzyıllarda Doğu Akde­ niz'de Ticaret" , Yayımlanmamış doktora tezi, Kahramanmaraş, Kahramanma­ raş Sütçü lmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014, s. 12. 186 A.e. , s. 84. Burada mukim tüccarlar, bir bölgede yerleşmiş, muhtemel bir pa­ zaryerinde kendine ait dükkanı bulunan, ticaret için yolculuklar yapmak zo­ runluluğu olmayan mahalli tüccarları işaret etmektedir. Saffarlar ise ticaretle­ rini farklı bölgeler ve devletlere yaptıkları deniz ve kara yolculukları ile ger­ çekleştiren, bir bölgeden aldıkları ticaret mallarını bir başka bölgeye ya da devlete götürerek oradaki aracılara ya da müşterilere satan tüccarlardır. 187 Karimi sözcüğünün ortaya çıkışı, kökeni ve etimolojisi ile ilgili çeşitli görüşler ile ilgili bkz. Nihal Şahin Utku, Çöl, Gemi ve Tacir: Kızıldeniz, İstanbul, Kla­ sik Yayınları, 2012, s. 286; Subhi Y. Labib, "Karimi" , El2, cilt iV, Brill, 1997, s. 640; Fischel, "The Spice Trade" , s. 158; Altan Çetin, "Memlükler Devrin­ de Karimi Tüccarları", Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fatültesi Ta­ rih Araştınnalan Dergisi, 22(35) , 2004, s. 75; Fatih Yahya Ayaz, Memlükler (1250-151 7) , İstanbul, lsam Yayınları, 20 15, s. 1 1 3. Mevcut yargının aksine Karimilerin tamamının Müslüman olmadığı ile ilgili görüş ve bu hususta açık­ lamalar için bkz. Eliyahu Ashtor, "The Karimi Merchants", ]oumal of the Ro­ yal Asatic Society of Great Britain and lreland, 1 (2), 1956, s. 55; Fischel, "The Spice Trade", s. 166- 167; Susan ]. Staffa, Conquesı and Fusion: The Social Evo­ lution of Cairo A.D. 642-1850, Leiden, Brill, 1977, s. 1 70- 1 7 1 . 1 88 Fatımiler'in korsanlara karşı Karimi gemilerinin güvenliğini sağlamak için Kı­ zıldeniz'de bir donanma oluşturduğu bilgisi kaynaklarda yer almaktadır. An­ cak bu konu ile ilgili olarak bahsi geçen dönemde genel olarak baharat ticare­ ti yapan gemilere Karim ya da Karimi adı verildiğine dair görüşler bulunmak1 22

Ardından Eyyübiler'den aldıkları destekle ticari faaliyetleri­ ni sürdüren bu grup, Memluk döneminde ticari hayatlarının zirvesine ulaşmıştır. 1 89 Bu dönemde Mısır'ı ticari faaliyetleri­ nin merkezi haline getiren Karimilerin Şam başta olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgeleri ile Yemen'de de varlıklarını sürdür­ düğü bilinmektedir. Doğu Afrika, Hindistan ve Uzakdoğu'dan getirilen çeşitli baharatlar, buğday, un, pirinç, şeker, kereste, ipek, mücevherat ve köle gibi ürünler Aden'e ulaşmasından he­ men sonra Karimi gemileri ile Kızıldeniz'e, bölgenin önemli iki liman şehri Ayzab ve el-Kuseyr'e taşınıyor, ardından Karimile­ rin organize ettiği kervanlar ile Küs şehrine götürülüyordu . Bu­ radan Nil Nehri'ne aktarılan mallar gemilere tekrar yüklenerek Kahire'ye sevk ediliyordu . 1 90 Daha sonra Kuzey Afrika'nın Ak­ deniz'e açılan liman şehirleri olan lskenderiye ve Dimyat'a taşı­ nan ürünler buralardan Akdeniz ticaretine dahil edilmek üze­ re, başta İtalyan şehir devletlerinin tüccarları olmak üzere, Av­ rupa'dan gelen diğer tüccarlara, 191 Bizanslılara ve diğer Müslü­ manlara satılıyordu. 1 5 . yüzyıla kadar baharat ticaretini tekelinde bulunduran Karimilerin 1 92 Aden, Zebid, Ta'iz, Mekke, Medine, Cidde, Ay-

189

190

191 192

tadır. Maalesef dönemin kaynakları da Karimilerin ortaya çıkışı ve tarihi hak­ kında kesin bilgi sunmamakta ve sessiz kalmaktadır. Bahsi geçen görüşler için bkz. Ashtor, "The Karimi Merchants", s. 52; Labib, "Karimi" , s. 640. Shelomo D. Goitein, "The Beginning of the Karim Merchants and the Chara­ cter of Their Organization" , Studies in Islamic History and Institutions, Leiden, Brill, 2010, s. 35 1 , 352; Labib, "Kilrimi" , s. 640; Guo, Commerce, Culture, and Community, s. 64; Nihal Şahin Utku, "Orta Çağ'da Hint Okyanusu'nda Do­ ğu-Batı Etkileşiminde Müslüman Tüccarların Rolü", Doğu-Batı Medeniyetleri­ nin inşasında Tarih, Kültür, Sanat, Felsefe ve Din, ed. Ertan Özensel, Muhiddin Okumuşlar, y.y. , TlMAV, t.y. , s. 314. Utku, Çöl, Gemi ve Tacir, s. 286-287; Labib, "Karimi", s. 64 1 ; Goitein, "The Beginning of the Karim Merchants", s. 35 1 ; Ashtor, "The Karimi Merchants", s. 55-56; Abdulaziz Abudahesh, "Commercial Activities in Ayyubid and Ear­ ly Rasulid Yemen (569-694/1 1 73- 1 295)", Yayımlanmamış doktora tezi, Man­ chester, University of Manchester Department of Middle Eastern Studies, 2005, s. 1 20. Fischel, "The Spice Trade", s. 164. Memlük Sultanı Baybars'ın ( 1422- 1438) 1428'den itibaren baharat ve şeker­ kamışı ithalatını ve ihracatını devlet kontrolüne alarak tekelleştirmesinin ar­ dından önemleri ve güçleri azalan Kilrimiler, kısa zaman sonra devlet otorite1 23

Doğu ürünlerinin taşındığı Kızıldeniz'den Akdeniz'e ticaret rotası (çizim Salih Akın).

zab, Küs, Kahire ve lskenderiye gibi şehirlerde mallarını depo­ ladıkları ve ticari faaliyetlerini yürüttükleri funduklar bulun­ maktaydı. 1 93 Kullanış açısından yukarıda İtalyan şehir devlet­ lerinin tüccarlarını anlatırken bahsedilen yapılara benzeyen bu funduklar, yapısal olarak farklılıklar arz edebilmekteydi. Örne­ ğin içinde bir camisi bulunan yapıların yer aldığı şehirlerde Ka­ rimilerin kurduğu vakıflar, medrese, çeşme, hamam, yetimha­ ne, kütüphane ve hastane yaptırarak hizmete sunmuş, böylesi altında çalışmaya başlamış, daha sonra da yok olmuştur. Fischel, "The Spi­ ce Trade" , s. 1 73. 193 Utku, Çôl, Gemi ve Tacir, s. 287; Fischel, "The Spice Trade" , s. 163; Labib, "Capitalism" , s. 82. 1 24

ce ticari faaliyetlerin yanında ilim ve hayır işleriyle de ilgilen­ mişlerdir. 1 94 Genel olarak geniş bir coğrafyada ticari faaliyetlerini sürdü­ ren, ancak bir aile şirketi olarak çalışan Karimiler, zaman za­ man aracılar kullanarak da ticaret yapabilmekteydi. Bu husus­ ta bazı hür kişileri ya da kendi kölelerini ticari faaliyetleri için görevlendiriyor, ilgili yerlere yönlendiriyorlardı. 1 95 Memlukler döneminde gerçekleştirdikleri ticaretten oldukça yüklü mik­ tarda nakit kazanan Karimiler, Memluk sultanları başta olmak üzere dönemin bazı hükümdarlarına ve yöneticilerine borç ve­ ya kredi vermiş, aynca Kahire'de banka benzeri bir yapılanma da kurmuştu . 1 96 Hükümdarlar ve yöneticiler ile olan bu ilişki­ leri onlara ticaretin yanı sıra siyasi alanda da devletlere nüfuz etme fırsatı sunmuştur. Sık sık seyahat etmeleri ve kurdukları ilişkiler nedeni ile kimi zaman elçi olarak devletlerarası ilişki­ lerde de aktif rol almışlardır. 1 97 Genel olarak Karimi tüccarlarının ticari faaliyetleri incelen­ diğinde Akdeniz'de gerçekleşen ticarette fiili olarak yer alma­ dıkları, ticaretlerini Kızıldeniz , Hint Okyanusu ve zaman za­ man da Biladüşşam üzerinden Asya'ya açılmak suretiyle ger­ çekleştirdikleri görülmektedir. Bu bağlamda Akdeniz ticaretine girmeme nedenleri olarak Akdeniz'in farklı bir pazar sunma­ sı, çeşitli tehlikeler; fırtınalar, yağmacılık ve korsanlık faaliyet­ lerini barındırması ile lojistik anlamında daha fazla mürettebat 194 Ashtor, "The Karimi Merchants", s. 4 7, 50; Sato Tsugitaka, "Slave Traders and Karimi Merchants during the Mamluk Period: A Comparative Study", Mam ­ luh Studies Review, 10, 2006, s. 152-155; Cüneyt Kanat, "Karimi", DIA, EK-II, İstanbul, 2016, s. 26-28; Fischel, "The Spice Trade", s. 163. 195 Kanat, "Karimi" , s. 26-28; Ashtor, "The Karimi Merchants", s. 55-56; Labib, "Capitalism" , s. 83. 196 Sahip oldukları banka benzeri yapılanma ve borç verdikleri yönetici ve sul­ tanlar hakkında bkz. Fischel, "The Spice Trade", s. 169- 1 7 1 ; Pius Malekan­ dathil, "Winds of Change and Links of Continuity: A study on the Merchants Groups of Kerala and the Channels of their Trade, 1 000- 1 800" , joumal of the Economic and Social History of the Orient, 50(2-3), 2007, s. 266; Staffa, Conqu­ est and Fusion, s. 172- 1 73; Çetin, "Mernlükler Devrinde" , s. 74, 76-77; Tsugi­ taka, "Slave Traders" , s. 152. 197 Abudahesh, "Cornmercial Activities" , s. 1 19; Labib, "Capitalism" , s. 84; Fisc­ hel, "The Spice Trade" , s. 1 7 1 - 1 72. 1 25

ve Akdeniz'e uygun gemilere ihtiyaç duyulması ileri sürülebi­ lir. Aynca Akdeniz'e açılarak ticaret yapmaları durumunda git­ tikleri limanlarda mallarım satacakları alıcı ve aracılara ihtiyaç duymalarının anlan bu bölgenin ticaretine girmekten alıkoy­ duğu da iddia edilebilir. Çünkü yukarıda bahsedildiği üzere bir aile şirketi olarak çalışan Karimilerin sahip olduğu teamüller burada önemli rol oynamaktadır. 1 98 Her ne kadar Karimtler fi­ ili olarak Akdeniz ticaretine girişmemiş olsalar da, ticareti takip edilecek ürünlerin nasıl ve hangi yollar üzerinden temin edilip bölgenin iki önemli liman şehri lskenderiye ve Dimyat'a taşın­ dığını anlamak açısından kendilerinden ve ticari faaliyetlerin­ den bahsetmek oldukça önemlidir. Et-tacirü's-Saffar içinde düşünülen ve burada Memluk tüc­ carları olarak nitelendirilecek grubu , Akdeniz ticaretinde ak­ tif rol alan Memluk reayalan ile Memlukler adına çalışarak on­ ların imtiyazlarından yararlanan diğer devletlerin vatandaşları oluşturmaktadır. Bu tüccarlar özellikle Anadolu'nun güneyin­ de Kilikya Ermeni Krallığı, kuzeyinde Bizans İmparatorluğu ve daha kuzeyde Altın Orda Devleti ile ticari ilişkiler gerçekleş­ tirmişlerdir. 1 99 Onları Karimtlerden ayıran özellikler arasında ticaretlerini farklı bir bölgede, Akdeniz'de gerçekleştirmeleri, Karimtler ile kıyaslandığında faaliyetlerini onlar kadar sistem­ li ve teşkilatlı gerçekleştirememeleri ile ticari hayatları ve faa­ liyetleri hakkında kaynaklarda detaylı bilgilerin yer almama­ sı gösterilebilir. Genel olarak ticaretle uğraşan bir aile veya şir­ ket olmaktan uzak, kısa ya da uzun mesafeli ticaret yapan kü198 Karimilerin aileden gelen bir ticaret geleneği bulunmaktaydı. Bu bağlamda genç bireyler babalarının yanında ticaret hayatına atılır, tecrübe kazanırdı. Ar­ dından babasının mallan ile müşterilerini alarak ticareti, öğrendiği coğrafyada ve bildiği destinasyonlara uygulardı. Labib, "Capitalism" , s. 83; Staffa, Coquest and Fusion, s. 1 7 1 . 199 Akdeniz'de ticaret gerçekleştiren Memluk tüccarları sadece Anadolu'da değil aynı zamanda ltalya'nın güneyi ve çeşitli Avrupa limanlarında da ticari faali­ yette bulunuyorlardı. Ancak çalışmanın konusunun Memluklerin Doğu Ak­ deniz'deki ticari faaliyetlerini kapsaması nedeniyle, diğer bölgelerde yapılan ticaret burada ele alınmamıştır. Akdeniz'in batısına, Avrupa kıyılarına seya­ hat eden veya ticaret gerçekleştiren tüccarlar ve bahislerinin geçtiği ilgili ant­ laşma için bkz. Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 132- 1 40. 1 26

çük çaplı tüccarlar olarak nitelendirilebilecek bu grubun, daha çok bireysel faaliyetler ile Memluk ülkesinin ihtiyaçlarını karşı­ ladıkları düşünülmektedir. Ancak burada istisnalar da mevcut­ tur. Örneğin Memluk Sultanlığı'nın imtiyazlarını kullanarak fa­ aliyet gösteren, bir çeşit aile şirketi olarak sultanın hizmetinde oldukları kaynaklarda ifade edilen, bu gruba dahil tüccarlar da bulunmaktadır. 200 Akdeniz'de bu tüccarların varlığı ve faaliyetlerine ilişkin bil­ gilere dönemin kaynakları kısa da olsa yer vermektedir. Bu kaynaklar arasında Memlukler ile ticaretin yasaklanması husu­ sunda Papalık çağrılarının yer aldığı belgeler, dönemin kronik­ leri ve lslam devletinin bölge devletleri ile yaptığı çeşitli antlaş­ maların metinleri yer almaktadır. 20 1 Örneğin Memluklerle ti­ caretin engellenmesi ve kendilerine çeşitli yaptırımlar uygu­ lanması hususunda bulundukları gemilere kaptanlık yapanla­ rın, denizci olarak görev alanların aforoz edilmek suretiyle ce­ zalandırılması , hatta mallarına el konulması kararlaştırılmış­ tır. 202 Bir başka örnek Sultan Kalavün dönemini işaret etmekte200 Adae, "De modo Sarracenos Extirpandi", s. 525-.5 26; De Mas Latrie, "L'Offi­ cium Robarie" , s. 266-267. 20 1 Memlük sultanları Baybars ve Kalavün'un komşu devletler ile yaptığı ve Memlük tüccarlarının durumuna da yer verilen antlaşmalardan bir kısmı, Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ilişkiler kapsamında ikinci ve Üçüncü Bölüm'de anlatılmıştır. Ancak burada tüccarlar ve faaliyetlerini göstermek adına genel bilgiler sunulması öngörülmüştür. Bu bağlamda Kilikya Erme­ ni kralının bölgede ticaret yapan tüccarlara ait malları gasp etmesinin ar­ dından sultan tarafından kendisine bir mektup gönderildiğinden bahsedil­ mektedir. Çetin, "Memlükler Devrinde", s. 73. Ayrıca, Aragon kralı ile ya­ pılan bir antlaşmada Aragon kralı veya müttefiklerinin hüküm sürdüğü su­ larda bir Memlük gemisinin zarar görmesi veya batması durumunda sağ ka­ lan tüccarlar ve mallarının Mısır'a güvenli bir şekilde gönderilmesi kararlaş­ tırılmıştır. Tüccarlar Bizans ile yapılan bir antlaşmaya da konu olmuş; tica­ retlerini Bizans topraklarında rahat ve güvenli bir şekilde gerçekleştirmele­ rine izin verilmiş, hatta vergisini ödemek suretiyle Karadeniz'de ticaret yap­ malarının önü açılmıştır. Bu anılaşmalar için bkz . Holt, Early Mamluk Dip­ lomacy, s. 1 23-124, 135. 202 Sophia Menache, "Papa! Attempts at a Commercial Boycott of the Muslims in the Crusader Period" , The ]oumal of Ecclesiastical History, 63, 2012, s. 238239, 244;Jacoby, "The Supply of War Materials" , s. l l8. Yukarıda bahsedilen karar iki şekilde yorumlanabilir. ilk olarak Akdeniz'de Memlüklere ait gemi­ lerin kastedildiğidir. Bunların deniz savaşlarında kullanılanlar mı yoksa ticari amaçlarla seyahat edenler mi olduğu kesin olarak bilinmediğinden dolayı her 1 27

dir. Burada bazı Cenovalıların lskenderiye'den gelen tüccarlara saldırdığı, bazılarını öldürmek, bazılarını da köleleştirmek su­ retiyle mallarına el koyduğu bilgisi verilmektedir. 203 Mısır'dan hareket eden Memluk tüccarlarının genel olarak ticaretini gerçekleştirdiği ürünler arasında şeker, çeşitli baha­ ratlar ve ketenin yanı sıra çeşitli kumaşlar yer almıştır. Mem­ luk topraklarına, özellikle Mısır yönüne yaptıkları seferlerde ise kölelerin yanı sıra devletin ihtiyaç duyduğu diğer ürünleri; kürkler, değerli metaller ve taşlar taşımışlardır. 204 Bununla be­ raber Memluk tüccarlarının kereste, demir ve katran ticareti ile uğraşmadıklarına dair genel bir kanı mevcuttur. 205 Memluk tüccarlarının Akdeniz'de bahsi geçen ticari faaliyet­ leri için bölge iklimi ve havanın deniz yolculuğu için uygun ol­ duğu ilkbahar, yaz ve sonbahar mevsimlerini tercih ettikleri öngörülmektedir. Ayrıca Karadeniz, Ege ve Anadolu'nun güne­ yi ile ticari faaliyetlerinde Memluk gemilerinin yanı sıra Ceno­ va, Venedik ve diğer şehir devletlerinin gemileri ile de yolculuk iki amacın da kastedildiği düşünülmektedir. Bu bağlamda Akdeniz'de Mem­ lük tüccarlanna ait, ticari faaliyetler gerçekleştiren gemilerin bulunduğu, bu gemilerde görev yapan Hıristiyanlar olduğu sonucuna vanlabilmektedir. ikin­ ci olarak ise MemlOkleri ve ticari mallannı belirli bir ücret karşılığında ken­ di gemilerine alan ve gidecekleri yere götüren Hıristiyanlara işaret edildiğidir. Bu hususta farklı dönemlere ait çeşitli örnekler için bkz. Mike Carr, "Cros­ sing Boundaries in the Mediterranean: Papa! Trade Licences from the Regis­ tra Supplicationum of Pope Clement VI ( 1342-52) ", ]oumal of Medieval His­ tory, 4 1 ( 1 ) , 20 15, s. 108; Stantchev, Spiritual Rationality, s. 1 8 1 ; Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 148. 203 Saldınnın ardından Cenova'nın girişimleriyle iki devlet arasındaki gerginlik, kayıpların ödenmesi ve bir antlaşma yapılması ile kaldırılmıştır. Samarrai, "Medieval Commerce" , s. 18. 204 Samarrai, "Medieval Commerce" , s. 1 8 ; Yukarıda bahsedilen, Cenova ve Mem!Ok Sultanlığı arasındaki antlaşmayla ilgili Arapça ve Latince kayıtlar Müslüman tüccarlar da dahil Mem!Ok ülkesine ticaret yapan tüccarlar ve taşı­ nan ürünler hakkında bilgi sunmaktadır. Bu belgelerin genel değerlendirmesi için bkz. Amitai, "Diplomacy and Slave Trade" , s. 363. 205 jacoby, bu durumu bahsi geçen konudaki kaynaklann Batı merkezli olması­ na bağlamaktadır. Aynca bu bahis, Müslüman gemici ve tüccarlann yukanda anılan ürünler için batıdaki kaynaklara ve maden yataklanna erişemiyor ol­ ması, Doğu Akdeniz'de hakimiyet oluşturan Avrupalı tüccarlann sahip oldu­ ğu yük taşıma imkanlanna sahip gemilerinin olmayışı ve onlann imtiyazlann­ dan yararlanamamalan ile açıklanmaktadır. Jacoby, "The Supply of War Ma­ terials", s. 125- 1 26. 1 28

yaptıkları düşünüldüğünde yukarıda ltalyan şehir devletlerine mensup tüccarlar anlatılırken değinilen tarihler ve rotaları da kullandıkları söylenebilir. 206

Kilikya Ermeni Krallığı ve Bizans İmparatorluğu'ndan Memluk idaresindeki Mısır'a ticaret Aktif olarak Akdeniz ticaretinin içinde yer alan Memluk Sul­ tanlığı hem kendi ihtiyaçlarını hem de bölgenin ihtiyaçlarını yukarıda bahsi geçen tüccar grupları üzerinden sağlamaktaydı. Bu hususta bazen Uzakdoğu'nun ürünlerinin Akdeniz'e ulaş­ masında bir aracı olmuş, bazen de kendi ihtiyaçları için bölge­ deki devletler ile ilişkiler kurarak hammadde ve gerekli ürünle­ ri tedarik etmiştir. Önemli gereksinimleri arasında yer alan kö­ le, kereste ve demir ticaretine oldukça önem veren Memlukler, bu hususta bahsi geçen tüccar gruplarına çeşitli imtiyazlar sağ­ layarak onların Mısır limanları ile kolaylıkla ticaret yapmaları­ na imkan tanımıştır. O dönem deniz ve karayolları düşünüldü­ ğünde iki rota tüccarlar tarafından coğrafi konum, güvenlik ve mesafe hesaba katılarak daha çok tercih edilmekteydi. Bunlar­ dan ilki Anadolu'nun güneyinden, Kilikya Ermeni Krallığı üze­ rinden ürünlerin gemiler ile Mısır'a taşınması, 207 diğeri ise Ka206 Ashtor, Levanı Trade, s. 2 1 3-214; Dönemin Bizans kaynakları Sultan Bay­ bars'ın köle ticareti yapan gemilerin boğazlardan geçişinin engellenmemesi hususundaki istekleri ile Mısır gemilerinin seferlerini güvenli bir şekilde ger­ çekleştirebilmeleri için Bizans limanlarına uğramalarına izin verilmesini ta­ lep ettiği bilgisini vermektedir. Ayrıca bazı Cenovalıların gemilerine Mem­ lük bayrağı çekmek suretiyle Karadeniz'de köle ticareti yürüttükleri de belir­ tilmektedir. Kaynaklarda geçen bu bilgiler için bkz. Amitai, "Diplornacy and Slave Trade", s. 355, 363; Ashtor, Levanı Trade, s. 28-29. Böyle bir durumda gemiye Memlük bayrağının çekilmesi birkaç şekilde yorumlanabilir. llk ola­ rak Cenovalı gemi sahibinin Memlüklerin sahip olduğu imtiyazlardan yarar­ lanmak niyetinde olduğunu söylemek mümkündür. ikinci olarak geminin Memlük sultanı adına, devletten aldığı izinle, bu ticarette yer alıyor olabilece­ ğidir. Üçüncü olarak da gemide Memlü.k tüccarlarının da taşınıyor olabilece­ ği ihtimali göz ardı edilmemelidir. Bu hususta geniş değerlendirme çalışma­ nın Üçüncü Bölümü'nde yapılmıştır. 207 Bahsi geçen dönemde Anadolu'nun güneyinden, Anadolu Selçuklu limanı Alanya ve Antalya'dan da Mısır yönüne gemiler ile ticaret gerçekleştirilmek1 29

radeniz'den temin edilen ürünler ve kölelerin Bizans karasula­ boğazları ve limanlarını da geçerek Mısır'a ulaştırılması şek­ lindeydi. Burada her iki rotanın Bahri Memluk Sultanlığı için öneminin yam sıra, bahsi geçen devletlerin ticarette önemli şe­ hirleri ile limanlarından bahsedilecektir. rı ,

Kilikya Ermeni Krallığı 'nın ticari açıdan Memlukler için önemi

13. yüzyılın ikinci yansında Kilikya Ermeni Krallığı, Mem­ lukler için siyasi, askeri ve daha da önemlisi ticari alanda önemli bir komşuydu. Biladüşşam'da Haçlı devletleri ve Moğollar'a kar­ şı yürütülen mücadele, bu devletlere doğrudan destek veren Er­ meni Krallığı ile Memlukleri karşı karşıya getirmekteydi. 208 1266 yılında, Sultan Baybars döneminde başlayan çatışmalar, krallığa başkentlik yapan Sis şehri başta olmak üzere Misis, Adana, Ayas ve Tarsus'a seferler düzenlenmesinin önünü açmış ve bu şehir­ lere giren Memluk ordusu ganimetler elde ederek geri dönmüş­ tür. 209 Daha sonra, 1275 senesinde, Ermeni Krallığı üzerine ye­ ni bir sefer düzenlenmiş, Sis şehrine giren Memlukler21 0 Adana teydi. Keleş, "Memlaklerde Ticaret" , s. 438, 439; Ağır, Memlüklarda Ticaret, s. 153, 155. Ancak dönemin koşullan ve ticari belgelerinin çeşitliliği Kilikya Er­ meni Krallığı üzerinden yapılan ticaretin önceliğe alınmasında etkili olmuştur. 208 Suriye bölgesinde ilerleyen Moğollar, MemlQklere karşı bölgedeki Haçlılar ile ittifaklar kurmuştur. Bu ittifaklarda Kilikya Ermeni Krallığı kilit rol üstlene­ rek bu iki devleti desteklemiştir. Kilikya Ermeni Krallığı'nın Moğollar ve Haç­ lılar ile münasebetleri ve kurulan ittifaklar için bkz. Angus Stewart, "Refra­ ming the Mongols in 1 260: The Armenians, the Mongols and the Magi" ,]our­ nal of the Royal Asiatic Society, 3/28(0 1 ) , 20 18, s. 55-57, 7 1 ; Northrup, "The Bahri MamlQk Sultanate" , s. 279; Stewart, The Armenian Kingdom, s. 44-45; Angus D. Stewart, "The Armenian Kingdom and the Near East: Het'um of Gor igos and the' Flor des estoires de la terre d'Orient" , Egypt and Syria in the Fatimid, Ayyubid and Mamluk Eras, ed. Urbain Vermeulen, Kristof d'Hulster, jo Van Steenbergen, VII, Leuven, Peeters, 20 13, s. 530-537. 209 Stewart, The Armenian Kingdom, s. 48-49; E. Honigmann, "Al-Massisa" , EI2, cilt VI, Brill, 199 1 , s. 777. 210 Sultan ve ordusunun Sis şehrinde kısa süreli kaldığı, bu sQre zarfında kral­ lıktaki diğer askeri harekilılannı buradan yönettiği ve yaklaşmakta olan Ra­ mazan Bayramı'nı da burada geçirdikten sonra elde edilen ganimetler ile geri döndüğQnden bahsedilmektedir. Thorau, The Lion of Egypt, s. 233-234. 1 30

ve Ayas'ı yağmalamıştır. 21 1 Sultan KalavO.n'un saltanatı sırasın­ da, 1283 , 1284 ve 1285 tarihlerinde gerçekleştirilen harekatlar ile Kilikya bölgesine giren Memluk ordusu, Ayas'ı yağmalayarak ayrılmıştır. 21 2 Anlaşılacağı üzere Memlukler, Kilikya'ya defalarca sefer düzenleyerek önemli kaleleri fethetmiş, aralannda başkent Sis de olmak üzere önemli şehirlerine girerek ganimetler elde et­ miş, yağmalamış ve geri dönmüştür. 13. yüzyılın sonlanna doğ­ ru, özellikle Biladüşşam'daki son Haçlı merkezlerinin fethine gi­ den süreçte (Trablus 1289, Akka 129 1) Memlukler ile iyi ilişki­ ler kurma gayretinde olan Ermeniler, gönderdikleri elçiler ile sa­ dakatlerini belirterek sultanın hizmetinde olduklannı vurgula­ mışlardır. Ancak özellikle Sultan Halil b. KalavO.n döneminde ( 1290- 1293) Müslüman tüccarlann zarar gördüğü iddialan tek­ rar sefer hazırlıklanna sebebiyet vermiştir. 2 1 3 Daha sonra 1298, 1302 ve 1304 tarihlerinde de önemli seferler düzenlenmiş, hat­ ta birçok köy ve şehrin yanında başkent Sis'e de girilmesine rağ­ men Memlukler aldıklan ganimetler ve yaptıklan antlaşmalar ile geri çekilmiştir. 2 14 Kilikya Ermeni Krallığı üzerine yapılan sefer­ ler 13 75 tarihine kadar aralıklarla devam etmiş, bu tarihte krallı­ ğa son verilmiştir. 2 1 5 2 1 1 1275 yılındaki seferin nedeni olarak daha önce iki devlet arasında tesis edilen antlaşmanın Ermeniler tarafından bozulması ve Müslüman tüccarların taciz edilmesi gösterilmiştir. A.e., s. 233 . Ermeni devleti üzerine Memhlk kaynak­ lannda yer verilmeyen 1 276 tarihli bir harekat ile 1 279 yılında başka bir sefer daha düzenlenmiştir. Northrup, "The Bahri Mamluk Sultanate" , s. 279. 2 1 2 A.e. , s. 279-280; Stewart, The Armenian Kingdom, s. 54-55. Gerçekleşen sefer­ lerin ardından bazen doğrudan bazen de bir başka devlet ya da tarikat üzerin­ den elçiler göndererek banş girişimlerinde bulunan Kilikya Ermeni Krallığı ile yaşanan diplomatik süreç, elçiler ve antlaşma metinleri ve bu antlaşmala­ nn sonuçları ikinci ve Üçüncü bölümlerinde değerlendirildiği için burada Ki­ likya Ermeni Krallığı ile ilişkilerden bahsedilirken antlaşmalara yer verilmesi tercih edilmemiştir. 2 1 3 Stewart, The Annenian Kingdom, s. 55-56, 7 1 -89. 214 A.e. , s. 106- 107, 153-1 54, 160- 165, 1 70- 1 7 1 . Memluklerin 1302 seferiyle Sis şehrine girmeleri ve bir süre sonra da geri çekilmelerinde Suriye'ye yaklaş­ makta olan Moğol tehlikesinin de etkili olduğu iddia edilmektedir. A.e. , s. 1 56- 1 58. 215 Northrup, "The Bahri Mamluk Sultanate" , s. 280. Yalnız 1322 ve 1 335 tarihle­ rinde Ayas üzerine iki sefer gerçekleştiren Memlukler, şehri fethedip buradan yapılan ticareti 1337'de tamamen kontrol eder duruma gelmişlerdir. Edbury, 1 31

Özellikle 1 3 . yüzyılın ikinci yansı incelendiğinde Memluk­ lerin Kilikya'ya fetih amacıyla girmediği ve imkanlar oluşması­ na rağmen bu devlete son vermekten uzak durduğu görülmek­ tedir. Aynca devletin bölgede ticaret ile zenginleşen krallıktan ganimetler elde etmek ya da birtakım antlaşmalar yoluyla Ana­ dolu'dan kendi ülkesine ticaretin devamlılığını sağlamak niye­ tinde olduğu anlaşılmaktadır. 2 1 6 Ancak Müslüman tüccarlara uygulanan zulüm ve Ermeni Krallığı'nın bölgedeki diğer güç­ ler ile giriştiği ittifaklardan duyulan rahatsızlık Memlukleri za­ man zaman harekete geçirmiş ve bu devlet üzerine sefere yö­ neltmiştir. Yukarıda bahsi geçen seferlerin ardından gerçekleş­ tirilen diplomatik ilişkiler ve bunların ticari amaç ve bağlantı­ ları lkinci ve Üçüncü Bölüm'de Ayas Limanı ile gerçekleşen ti­ caret üzerinden anlatılacaktır. Anadolu'nun güneyinde İskenderun Körfezi'nin girişi bo­ yunca uzanan Ayas, Ortaçağ'ın önemli ticaret merkezlerinden biri olarak anılmaktadır. 2 1 7 Şehir, Avrupa'dan gelen tüccarla"Christians and Muslims", s. 87 1 ; T.S.R. Boase, "The History of the King­ dom" , The Cilician Kingdom of Annenia, ed. T.S.R. Boase, Edinburgh, Scottish Academic Press, 1978, s. 3 1 . 2 1 6 Antakya'nın fethinden sonra ( 1 268) Memltlk Sultanlığı'nın Kilikya Ermeni Krallığı'na son verebilecek ve bölgede lslılm hıi.kimiyetini tesis edebilecek ge­ rekli koşulları sağladığı anlaşılmaktadır. Ancak Memltlkler bölgede Ermeni­ lerin mevcut sistemlerini devam ettirmelerine izin vermiştir. Bu durumun ne­ deni olarak o dönem Ayas Limanı'ndan Mısır ile devam ettirilen ticari ilişki­ ler ile mevcut Papalık ambargolarının rolünün olduğu düşünülmektedir. Yani ambargoların devam ettiği süreçte Ermeni limanından birçok ürün tüccarlar aracılığı ile lskenderiye ve Dimyat'a taşınmaya devam etmiştir. Ayrıca Erme­ nilerin Müsltlmanlann en çok ihtiyaç duyduğu ürünler arasında yer alan ke­ restenin teminindeki maharetleri ve bölgeyi iyi tanımaları yine Memltlklerin bu devletten vazgeçmesini önlediği dtlşünülmektedir. Devletin Ermeni Kral­ lığı özelinde dış politikası dtlşünüldüğünde, gerçekleştirilen bu seferlerin bir çeşit uyan amacıyla gerçekleştirilmiş olabileceği de hesaba katılmalıdır. 2 1 7 Bu bölgede, Kilikya Ermeni Krallığı sınırları içinde yer alan diğer önemli ti­ caret limanı Korykos'tur. Ayas'a oranla hakkında mevcut kaynak bulunma­ ması nedeniyle buradan gerçekleşen ticari ilişkiler sadece arkeolojik buluntu­ lar üzerinden değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu hususta detaylı bilgi için bkz. Scott Redford, "Trade and Economy in Antioch and Cilicia in the Twelf­ ıh and Thirteenth Century" , Trade and Markets in By:z:antium, ed. Cecile Mor­ risson, Washington, Dumbarton Oaks, 2012, s. 301; Gülgün Köroğlu, "Yu­ muktepe Höyüğü Kazılarında Gün Işığına Çıkarılan Ortaçağ Camlarıyla llgili Değerlendirmeler", ANMED, 10, İstanbul, Koç Üniversitesi, 2012, s. 233. 1 32

Ayas şehri ve limanda gemilerin yüklenişi (Fulvio Fontana, l Pregi della Toscana nell'imprese piu' Segnalaıe de' Cavalieri di Santo Sıefano, Firenze, Per Pier Mattia Miccioni, e Michele Nestenus, 1701, s. 1 25, https://archive.orgldetails/ ipregidellatoscaOOfont).

rın Anadolu ve Asya üzerinden Akdeniz'e uzanan ticaretinde aktif olarak yer almıştır. Haçlı devletlerinin ve son olarak da Akka'nın fethi bölgede Ayas'ın rolünü artırmış, ticari faaliyet­ ler yürüten İtalyanların şehirdeki etkilerini yükseltmiştir. İtal­ yan şehir devletleri ile Kilikya Ermeni Krallığı arasında yapılan antlaşmalar ve tüccarlara verilen imtiyazlar şehrin 13. yüzyıl­ dan itibaren ekonomik ve ticari gelişimine önemli katkı sağla­ mıştır. 2 1 8 Ayrıca 13 . yüzyılının ikinci yarısının başlarında Su­ riye bölgesinde Moğollar'ın gerçekleştirdiği saldırılar ve bölge­ de sebep olduğu istikrarsızlık da Ayas'ın ticari bir merkez ola­ rak ön plana çıkmasına imkan tanımıştır. Bu dönemde Anado­ lu üzerinden yapılan ticarette Karadeniz'den kervanlar ile Si2 1 8 Edbury, "Christians and Muslims", s. 87 1 ; Boase, "The History of the King­ dom", s. 15; 1 260 ve sonrasında yapılan antlaşmalar ile Venediklilere şehirde bazı evlerin yanı sıra kilise inşa etmeleri için bir arazi tahsis edilmiştir. Ayn­ ca Venedik Balyosu ve devlet temsilcilerine şehirde konaklama imkanı sunul­ muştur. jacoby, "The Economy" , s. 261-262, 263. 1 33

vas'a (Sebastia) taşınan ürünler buradan Ayas'a götürülmüş­ tür. Daha sonra da Ayas Limanı'ndan Akdeniz'de farklı desti­ nasyonlar için gemilere yüklenmiştir. 2 1 9 Doğunun bütün zen­ ginliğinin bir arada bulunduğu bir pazar olarak anlatılan şe­ hirde , baharatlar, parfümler, gümüş, bakır ve demirin arala­ rında bulunduğu değerli madenler, mercanlar, inciler, yünlü kumaşlar, kaliteli tekstil ürünleri, sabun, yağ, ham ipek, zen­ cefil, tarçın, sakız reçinesi, safran ve şeker ticareti yapılmış­ tır. 220 Müslümanlara yönelik ticari ambargoların devam etti­ rildiği dönemlerde Ayas, Memluk ülkesiyle ticari faaliyetlerini durdurmamıştır. Bu durum şehirde görev yapan dönemin Ce­ novalı ve Venedikli noterlerinin kayıtları üzerinden izlenebil­ mektedir. 221 Ayrıca şehrin Müslümanlar ile gerçekleştirilen ti­ caretin tek merkezi olmadığı yine yakın döneme ait Mağusa noter belgelerinden de anlaşılmaktır. 222 Genel olarak bu bel219 Nersessian, "The Kingdom of Cilician Armenia" , s. 650, 655; jacoby, ''The Economy", s. 263; Ersan, Selçuklular Zamanında, s. 236 Ayas'tan hareketle kervanlar ile Tebriz yönüne de bir ticaret rotası bulunmaktaydı. Bu yola 1 3 . yüzyılın ikinci yansında Venediklilerin rağbet gösterdiği, ünlü seyyah v e tacir Marco Polo ve ailesinin de bu yolu diğer Venedikliler ile birlikte kullanmasın­ dan anlaşılmaktadır. jacoby, ''The Economy", s. 264. 220 T. S. R. Boase, "Gazetteer" , The Cilician Kingdom of Annenia, ed. T.S.R. Boase, Edinburgh, Scottish Academic Press, 1978, s. 155; Armenia, Annenian Cilicia, s. 74; jacoby, "The Economy", s. 266. 221 Mısır'dan Ayas yönüne yapılan ticaretle ilgili olarak da Akka'dan bir tüccar ya da noterin derlediği ticaret el kitabı bilgiler sunmaktadır. Bu kitapçık ile ilgili olarak bkz. a.e. , s. 265; David jacoby, "A Venetian Manual of Commer­ cial Practice from Crusader Acre", Studies on the Crusader States and on Ve­ netian Expansion, ed. David Jacoby, Yii, Northampton, Variorum, 1989, s. 404-428. 222 Nicholas Coureas, "Controlled Contacts: The Papacy, The Latin Church of Cyprus and Mamluk Egypt, 1 250- 1 350", Egypt and Syria in the Fatimid, Ay­ yubid and Mamluk Eras, ed. Urbain Vermeulen, jo Van Steenbergen, IV, Leu­ ven, Peeters, 2005, s. 399-400. Sözü edilen dönemlerde Ayas'ta Federico di Pi­ azzalunga ( 1 274) , Pietro di Bargone ( 1 277, 1 279) ve Felice de Merlis ( 1 3 151348) tarafından noter belgeleri tutulurken, Mağusa'da Lamberto di Sambu­ ceto ( 1 296- 1307), Giovanni de Rocha ( 1 308- 1 3 10) ve Nicola de Boateriis ( 1 360- 1 362) ticari faaliyetleri kaydetmiştir. Bahsi geçen noterlerin belgelerin­ de sadece Memlük ülkesi ile yapılan ticaret değil, aynı zamanda Ayas ile Ma­ ğusa'nın karşılıklı gerçekleştirdiği ticari faaliyetler de yer almaktadır. iki li­ man arasında gerçekleşen ticari faaliyetler için bkz. Nicholas Coureas, "Lu­ signan Cyprus and Lesser Armenia, 1 195- 1375", Epeteris Kentrou Epistemo1 34

geler Memluk limanları ile ticareti devam ettirilen ürünlerden kereste ve demir ile bu ticarette aktif Latin tüccarlar hakkında malumat sunmaktadır.223 Mevcut coğrafi konumu sebebiyle hem Hıristiyan hem de İslam dünyasının dikkatinde olan Kilikya Ermeni Krallığı ve özellikle de ticaret merkezi olan Ayas şehri, Memluk Sultanlı­ ğı'nın bölge siyasetinde önemli rol oynamış, devletin askeri, si­ yasi ve ticari ilişkilerine etki etmiştir. Ayrıca bu durum Erme­ ni Krallığı tarafından devletlerarası ilişkiler ve ona bağlı olarak devam eden ticarette oldukça iyi kullanılmıştır. Hıristiyan dün­ yasının Memluklere karşı deniz bloğu oluşturma ve savaş mal­ zemelerinin teminini engelleme girişimlerinin olduğu bir dö­ nemde Karadeniz ve Anadolu'nun çeşitli ürünlerinin sorunsuz­ ca Memluk limanlarına ulaştırılmasında Ö nemli rol oynamıştır. Ayrıca kervan yolları ile bağlantısı sebebiyle Orta Asya menşeli birçok ürünün Akdeniz'e ulaştırıldığı bir liman şehri olması da Memluklerin dikkatini çekmiştir. 224 Bizans lmparatorluğu 'nun ticari açıdan Memlukler için önemi

Memluk Sultanlığı'nın Bizans İmparatorluğu ile ilişkileri in­ celendiğinde farklı coğrafyalarda hüküm süren iki devletin as­ keri mücadeleler yerine diplomatik ilişkileri ön plana çıkardığı nikon Ereunon, 2 1 , 1995, s. 56-64. Bu lki liman arasındaki faaliyetlerde bazen adanın ihtiyaç duyduğu bazen de ticari getirisi yüksek olan ürünlerin tüccar­ lar tarafından Mağusa'ya taşındığı görülmektedir. Kıbns'ın bir ada olduğunu ve kendi ürünlerinin dışında ticaretini yaptığı mallar için çevresi ile bağlan­ tısının olması gerekliliği göz önünde bulundurulduğunda, adadan Mısır yö­ nüne gerçekleştirilen bazı seferler için, ürün çeşitliğine göre, adanın bir an­ lamda aracılık yaptığı ya da başka bir ifadeyle, aracı olarak kullanıldığı id­ dia edilebilir. 223 Bahsi geçen ürünler Kilikya Ermeni Krallığı sınırlarında yer alan Nur Dağlan (Amanos) ve Toroslar'dan temin edilmektedir. Aynca bu bölgede yer alan çam ağaçlan da gemi yapımında oldukça rağbet görmektedir. Kilikya Ermeni Kral­ lığı'nın demir ve kereste kaynaklan için bkz. Redford, "Trade and Economy", s. 300. 224 Orta Asya'dan getirilen ürünlerin Ayas'a kazandırdıkları için bkz. Nersessian, "The Kingdom of Cilician Armenia" , s. 655. 1 35

görülmektedir. 22 5 Bu durum ise daha çok devletlerarası ticare­ tin geliştirilmesine imkan tanımıştır. Boğazlarda ve Karadeniz sularında kaybettiği hakimiyeti 1261'den itibaren tekrar sağla­ yan imparatorluk, sahip olduğu stratejik konumunu Memluk­ ler lehine kullanmış, önemli ihtiyaç ürünlerinin lslam devleti­ nin limanlarına taşınmasında rol oynamıştır. Memlukler için hayati önem taşıyan köle ticaretinde Karadeniz ve Kafkas step­ lerinden toplanan köleler ile bölgeye özgü ürünlerin gemilerle güvenli bir şekilde boğazlardan geçirilerek Akdeniz'e ulaştırıl­ masına aracılık yapması, 226 topraklarında ve karasularında tica­ rete transit geçiş izni vermesi sebebiyle Bizans, Memlukler için bölgede vazgeçilmez bir devlet, zaman zaman da önemli bir müttefik olmuştur. 227 Bu sebeple de bazen gerginlikler yaşansa da ilişkiler iyi tutulmaya çalışılmış, bu amaçla elçiler ve hediye­ ler gönderilerek çeşitli antlaşmalar imzalanmıştır. 228 Bu döne225 ilişkilerin her zaman dostane gelişmediği, zaman zaman değişen havanın iliş­ kilere de yansıdığı ve dönemsel gerilimlerin olduğu bilinmektedir. Bu durum, diplomatik ilişkilerin bahsedildiği lkinci Bölüm'de anlatılmıştır. 226 Karadeniz'den gerçekleştirilen köle ticaretinin ve Bizans'ın rolünün anlatıldı­ ğı çalışmada Amitai, bahsi geçen ticaret ile ilgili araştırma eserlerini değerlen­ dirmiş, Kının ve Mısır arasındaki köle ticaretinin Cenovalılara ait gemiler ile yapıldığını çeşitli tarihçilerin çalışmaları üzerinden anlatmıştır. Amitai, "Dip­ lomacy and Slave Trade" s. 351-353. Bu noktadan hareketle, Kının bölgesin­ den yola çıkan gemilerin lstanbul ve boğazlar üzerinden Akdeniz'e açıldığı ve hem Memlükler hem de şehir devletlerinin Bizans ile iyi ilişkiler ve antlaşma­ lar yapma mecburiyeti ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar o döneme ait çok faz­ la ve detaylı veri olmasa da (Sultan Baybars ve Kalavün dönemlerinde Bizans ve ltalyan şehir devletleri ile yapılan bazı antlaşma metinleri hariç, bkz. Holt, Early Mamluk Diplomacy, 1995.) ticaretin düzgün ve sorunsuz devam etmesi için çokdevletli ve taraflı antlaşmaların yapıldığı ve güvenceler verildiği düşü­ nülmektedir. 227 Amitai, "Diplomacy and Slave Trade" s. 350-35 1 . Bizans'ın lstanbul'u ve Bo­ ğazlan geri alması ile ticaretin Karadeniz, Ege ve Akdeniz bağlantısında yaşa­ nan güç değişimi, bölgede ticari alanda Venedikliler yerine Cenovalılann ha­ kimiyeti, aynca doğuda Moğol varlığı, ilişkilerde yaşanan gerginlik ve askeri mücadele ile önemli ticaret yollarının Moğol hakimiyetine girmesi; tüm bu noktalar Memlük köle ticaretini nasıl etkilemiş olabilir? Bu sorunun yanıtına Üçüncü Bölüm'de dönemin noter belgeleri başta olmak üzere çağdaş müellif­ lerin eserleri üzerinden bir değerlendirme tle cevap aranmıştır. 228 Behrens-Abouseif, Practising Diplomacy, s. 1 29- 130; Amitai, "Diplomacy and Slave Trade" , s. 350, 356-357. Memlük-Bizans gerginliklerinin bir örneği ola­ rak 1 263 tarihinde yaşanan, Sultan Baybars'ın Altın Orda için gönderdiği el1 36

me ait bilgiler çağdaş Islam kaynakları ile kısmen Bizans kay­ naklarından sağlanabilmektedir. Ancak konu ile ilgili detaylara inilmeye çalışıldığında, özellikle erken döneme ait diplomatik ilişkiler ile ilgili doğrudan yazışma metinlerine ulaşılamaması sorun teşkil etmektedir. Ancak Amitai'nin de değindiği gibi iki devlet arasında yazışmaların olduğu bir gerçektir. 229 Diğer taraftan, Bizans açısından, ilişkiler ticaret ve devletin sahip olduğu gelirler boyutunda değerlendirilmelidir. 1 3 . yüz­ yılın ikinci yarısından itibaren Memluk topraklarının Bizans­ lı, Bizans'ın da Memluk tüccarları tarafından ziyaret edildiği ve doğrudan ticaret yapıldığı yukarıda bahsedilmişti. Bu bağlamda iki devlet arasındaki ticari ilişkilerin önemli bir kazanç ve pazar oluşturduğunu söylemek yerinde olacaktır. Aynca Müslüman­ ların ihtiyaç duyduğu ürünlerin tedarikini sağlayan Italyanla­ nn ticari faaliyetlerini güvenli bir şekilde gerçekleştirebilmek, Bizans topraklarından ve karasularından ürünleri taşıyabilmek için ödediği vergiler, bu bağlamda yapılan ticari antlaşmalar ve imtiyazlar imparatorluk için önemli bir gelir oluşturmaktadır. çilerin imparator Mikhail Palaiologos tarafından lstanbul'da alıkonulup hap­ sedilmesi gösterilebilir. Ardından Baybars'ın lskenderiye patriğinin bilgisine başvurarak rahiplerden bir heyeti Bizans başkentine, oluşan gerginliğin çözü­ me kavuşması için gönderdiği nakledilmektedir. Bu durum, sultanın gerekli durumlarda ilgili devletler ile ilişkilerde onlara yakın din görevlilerini kullan­ dığına örnek teşkil etmektedir. Dimitri A. Korobeinikov, "Diplomatic Corres­ pondence between Byzantium and the Mamluk Sultanate in the Fourteenth Century", Al-Masaq, 16( 1 ) , 2004, s. 67; W. De Tirsenhausen, Altınordu Dev­ leti Tarihine Ait Metinler, çev. lsmail Hakkı lzmirli, lstanbul, Maarif Matbaa­ sı, 194 1 , s. 127, 1 3 1 - 1 32. 229 Amitai, "Diplomacy and Slave Trade", s. 357. Zaten kara sının olmasa bile de­ nizler üzerinden ticaret gerçekleştirecek ya da böyle bir ticarete etki edecek ve kısmen güvenliğini sağlayacak bir devlet ile diplomatik ilişkilerin olmadı­ ğını düşünmek mantıklı gelmemektedir. Bu noktadan hareketle gerçekleşen ticaret noktasında Kırım bölgesinden yola çıkan gemiler, lstanbul ve boğazlar üzerinden Akdeniz'e açılmaktadır. Bu bağlamda da hem Memlüklerin hem de şehir devletlerinin Bizans ile iyi ilişkiler ve antlaşmalar yapması mecburiye­ ti ortaya çıkmaktadır. Bahsedildiği gibi elde o döneme ait çok fazla ve detaylı veri olmasa da (Sultan Kalavün döneminde Bizans ile yapılan antlaşma metni hariç, bkz. Holt, Early Mamluk Diplomacy, 1995.) ticaretin düzgün ve sorun­ suz devam etmesi için sadece Bizans ile değil, ticarette yardımcı ltalyan şehir devletlerini de kapsayan çokdevletli ve taraflı antlaşmaların yapıldığı ve gü­ venceler verildiği düşünülmektedir. 1 37

Böylelikle Bizans İmparatorluğu bahsi geçen dönemde Kara­ deniz'in en önemli müşterisi olarak da görülebilecek Memluk Sultanlığı'mn ihtiyaçlarının karşılanmasına engel olmamış, bu durumdan ziyadesiyle kazançlı çıkmıştır. 23 0 Bizans'ın kazanım­ larını mali yönlerinin yam sıra devletin siyaseti ve dış politikası ile de ilişkilendirmek mümkündür. Siyasi açıdan bölgenin di­ ğer güçleri; Altın Orda, tlhanlılar ve Venediklilere karşı Mısır ile kurulan iyi ilişkiler, karşılıklı iyi niyetlerin sunulması ve bu doğrultuda yapılan antlaşmalar ile sultana ticaretin etkilenme­ yeceğine dair teminat verilmesi, aslında Bizans Devleti'nin dış politikada Mısır'ın etkisini kullanarak üzerinde oluşabilecek baskıları azaltma ve tekrar kurduğu İstanbul merkezli devletin istikrarım sağlamaya yönelik olarak da yorumlanabilir. Bölgeler ve devletler arasında gerçekleşen ticaret, şüphesiz başkent lstanbul'un ve özellikle şehrin önemli ticaret merkezi Pera'mn ehemmiyetini artırmıştır. Ayrıca Karadeniz'den Doğu Akdeniz'e uzanan rotada Kefe, Sudak ve Tana ile Girit (Kandi­ ye) ön plana çıkmıştır. 231 Bu bağlamda bahsi geçen ticaret mer­ kezlerinde tutulan Cenova ve Venedik noter belgeleri ayrıca önem arz etmekte, Memluk ülkesi ile yapılan ticaret, tüccar­ lar, ürünler ve fiyatlar ile destinasyonlar hakkında bilgiler sun­ maktadır. 232 Sonuç olarak Doğu Akdeniz'de faaliyet gösteren devletler için bir kırılma noktası olan 1 3 . yüzyılın ikinci yarısı, bölge­ nin siyasi, ticari ve kültürel yapısını derinden etkilemiştir. Böl­ gede siyasi ve askeri gücüyle Memluk Sultanlığı kurulmuş, Bi230 imparatorluğun kazanımları Memluk-Bizans diplomatik ilişkileri ile antlaş­ malarının anlatıldığı ikinci Bölüm'de yer almaktadır. 23 1 Ruthi Gertwagen, "The Venetian Port of Candia, Crete ( 1 299- 1 363) : Cons­ truction and Maintenance" , Mediterranean Historical Review, 3 ( 1 ) , 1988, s. 1 4 1 ; Bradford, Akdeniz, s. 293 . 232 Bahsi geçen noter belgeleri için bkz. Bratianu, Pera et Caffa 1 2�1 -1290; Balard, Caffa 1289-1290; Leonardo Marcello, Notaio in Candia 1 2 78- 1 281 , ed. Mario Chiaudano ve Antonino Lombardo, Venezia, 1960; Zaccaria de Fredo: Notaio in Candia 1352-1357, ed. Antonino Lombardo, Venezia, 1968. Kitabın Üçün­ di Bölümü'nde Cenovalıların Ayas ve Kefe'de tuttuğu noter belgeleri üzerin­ den Memlük yönetimindeki Mısır istikametine gerçekleştirilen ticaret, bura­ larda faaliyet gösteren tüccarlar ile ticari ilişkileri anlatılacak, gerçekleşen ti­ carette Bizans'ın rolü de hesaba katılarak faaliyetler değerlendirilecektir. 1 38

zans tekrar İstanbul merkezli devlet tesis etmiş, Latin devletleri yıkılma sürecine girmiştir. Stratejik öneminin farkına varan Ki­ likya Ermeni Krallığı ise çeşitli ittifaklarda yer almıştır. Ticaretin ilişkilerin merkezinde yer alması sebebiyle Mısır'ın liman şehirleri İskenderiye ve Dimyat'ın yanı sıra bölgede Ayas, İstanbul ve boğazların önemi artmıştır. Memlukler ihtiyaç duy­ duğu ürünleri Doğu Akdeniz'de faaliyet gösteren tüccarlar ara­ cılığı ile bu şehirlerden doğrudan veya dolaylı olarak tedarik etmiştir. Ayrıca bölgenin ihtiyaçlarının karşılanmasında kendi pazarlarını kullandırmıştır. Memluklerin Bizans ve Kilikya Er­ meni Krallığı ile ile olan ilişkilerin şekillenmesinde ise önceden gelen lslam diplomasi geleneğinin önemli katkısı olduğu görül­ mektedir. Böylece sultanlık hem ticareti güvence altına almak hem de faaliyet gösteren tüccarları korumak amacıyla bu dev­ letler ile karşılıklı elçi ziyaretleri gerçekleştirmiştir. Aynca tica­ rete yön vermek niyetiyle diplomatik ilişkiler yürüterek antlaş­ malar imzalamıştır.

1 39

İ K İ N C İ B Ö LÜM

DOGU AKDENİZ'DE TİCARET-SİYASET İLİŞKİSİ

1 3 . yüzyılın ikinci yansında Doğu Akdeniz ve Karadeniz'de ya­ şanan siyasi gelişmeler diplomatik ve ticari dinamiklere etki et­ miş, coğrafi konumu itibariyle yeni kurulan Memluk Sultan­ lığı'nı da yakından ilgilendirmiştir. Selefleri Eyyübiler'den al­ dıkları siyasi, idari, askeri ve iktisadi miras ile Mısır ve Suriye bölgesinde kontrolü ele alan Memlukler doğrudan veya dolay­ lı olarak Doğu Akdeniz ve Karadeniz'in önemli güçleri ile dip­ lomatik ilişkiler kurmaya , bölgesinde gerçekleşecek ticari fa­ aliyetlerde önemli aktör olmaya başlamıştır. Bu suretle Akde­ niz'in doğusunda Haçlılara , Ermenilere , tlhanlılar'a ve Avru­ pa'nın çeşitli güçlerine karşı gösterilen mücadelenin yanı sıra kuzeyde Bizans ve Altın Orda ile yürütülen ikili ilişkiler özel­ likle erken Memluk döneminde diplomasiye olan ihtiyacı ar­ tırmıştır. Böylece geçmişin mirası elçi ziyaretleri, hediyeleşme­ ler ve antlaşmalar ile ilişkiler belirli bir süreliğine de olsa istik­ rarlı tutulmaya çalışılmıştır. Dönemin önemli devlet adamları ve müelliflerinin kayıtlarında yer alan bu antlaşma metinleri, her ne kadar yaşanan askeri süreçlerin sonucunda karşılıklı ça­ tışmaları önlemeyi merkezine almış, siyasi dengelerin gözetil­ mesini amaçlamış gibi değerlendirilse de içerikte yer alan kar­ şılıklı ticaretin devamlılığı ile tüccarların korunmasından bah­ seden hükümler, aslında ticari faaliyetlere verilen değere işa1 41

ret etmektedir. Bu suretle çalışmanın bu bölümünde Memluk Sultanlığı'nın erken dönemde yürüttüğü diplomatik faaliyetleri üzerine genel bir değerlendirme yapıldıktan sonra Doğu Akde­ niz'de önem arz eden iki devlet; Bizans İmparatorluğu ve Kilik­ ya Ermeni Krallığı 1 ile diplomatik ve ticari ilişkilerinden bahse­ dilecektir. Özellikle yürütülen diplomatik süreç, girişim ve ger­ çekleştirilen antlaşmalar üzerinden bahsi geçen ticari faaliyet­ lerin önemi, içeriği ve tarafların tüccarları üzerinde durulacak­ tır. Ayrıca Memluklere uygulanması planlanan ambargolar ile bölgede gerçekleştirilen korsanlık faaliyetleri de siyasi mücade­ lenin bir parçası olarak değerlendirilecektir.

MemlUklerin erken dönem diplomatik ilişkilerine genel bakış Ortaçağ boyunca devletlerarası ilişkilerin düzenlenmesinde önemli rolü olan diplomatik faaliyetler, savaşları sonlandır­ mak, ilişkileri kuvvetlendirmek, düşmanlığı o rtadan kaldır­ mak, müttefik kazanmak ya da devlet çıkarlarını korumak adı­ na elçi veya elçilerden oluşan heyetlerin beraberlerinde taşı­ dıkları mektup ve hediyeler ile muhatap devlet yöneticilerini ziyaret etmesi şeklinde gerçekleştirilmiştir. Uygun durumla­ rın oluşmasının ardından taraflar arasında antlaşmaların imza­ lanması ile de süreç genellikle sonlandırılmaktadır. 1 3 . yüzyı­ lın ikinci yansında çalışmaya konu olan devletlerin yürüttüğü faaliyetler incelendiğinde yukarıda bahsedilen özelliklerin can­ lı tutulduğu görülebilmektedir. Örneğin Bizans açısından dö­ nem değerlendirildiğinde devletin bölgede ittifaklar kurma yo­ luyla varlığını devam ettirme amacını taşıdığı anlaşılmaktadır. 2

2

1 42

Kilikya Ermeni Krallığı'nın 13. yüzyılın ikinci yansından itibaren Memlükler ile sınırlarının bulunması aralarındaki mücadeleyi artıracak, bu durum da Er­ meni Krallığı üzerine bazıları antlaşmalar ile sonuçlanan çok sayıda sefer dü­ zenlenmesine sebep olacaktır. Çalışmada ticaret ile bağlantılı antlaşmalara de­ ğinileceği için krallık üzerine gerçekleşen bütün seferler ve sonrasında düzen­ lenen antlaşmalara yer verilmemiştir. Nicolas Oikonomides, "Byzantine Diplomacy, A.D. 1 204- 1453: Means and Ends", Society, Culture and Politics in Byzantium, ed. Elizabeth Zachariadou, XXIII, Hampshire, Ashgate, 2005, s. 74; Deno John Geanakoplos, Emperor

lstanbul'un Latinlerden alınmasının ardından devleti İstan­ bul merkezli yeniden tesis etme gayretleri, imparatorluğa böl­ ge güçleri ile iyi geçinmeyi zorunlu kılmıştır.3 Hatta bu dönem­ de tlhanlılar ile ilişkilerin daha iyi tutulması adına evlilik yo­ luyla akrabalık bağının kurulması teklif edilmiştir.4 Ayrıca za­ man zaman Memlüklere nazaran tlhanlılar'ın yanında olunma­ sı ve desteklenmesi tercih edilmiştir. Böylece çıkarları doğrul­ tusunda denge politikası uygulayan imparatorluk, bazı durum­ larda tlhanlılar'ı yatıştırmak ya da onlardan gelebilecek tehdit­ leri önlemek adına tlhanlı elçilerinin lstanbul'da bulunduğu ya da şehri ziyaret etme ihtimalinin olduğu dönemlerde Mem­ lük elçilerini alıkoydurarak hapsettirmiştir.5 Ancak bölgesinde iki Moğol Devleti; tlhanlılar ile Altın Orda arasında denge kur­ manın zorunluluğunun da farkında olan imparatorlu k, zaman zaman Müslüman Altın Orda ile iyi geçinmek için M emluk­ lerin desteğini almaya da çalışmıştır. 6 Ayrıca lskenderiye baş-

3

4

5

6

Michael Palaeologus and the West 1 258- 1 282, Cambridge, Harvard University Press, 1959, s. 1 38. imparatorluk, bölgesinde Cenovalılar ile ittifak kurmuş, daha sonra onlara çe­ şitli ticari imtiyazlar vererek yanına çekmeye çalışmıştır. Bunun yanı sıra ls­ tanbul'un alınmasının ardından Avrupa ile ilişkilerini iyi tutmak adına iyi ni­ yet göstergesi olarak papaya bir elçilik heyeti göndermiştir. Ancak çalışmanın konusu gereği Memlükler ile ilişkilerin merkezde olması nedeniyle Avrupa devletleri ve Papalık ile yürüttüğü diplomatik süreçlerin detaylan verilmemiş­ tir. imparatorluğun Batılı devletler ile yürüttüğü diplomatik ilişkil er ve papa­ nın imparatora gönderdiği elçiler için bkz. a. e. , s. 139-140, 1 53- 1 54, 292. Moğollar'ın Latinlerle ittifak kurabilecek önemli bir tehdit olarak görülme­ si, bu devlet ile iyi ilişkiler kurulmasında etkili olmuştur. Böylece imparator­ luk Doğu Akdeniz'de Latin ha.kimiyetini kırmayı, kendisine gelebilecek muh­ temel bir Latin tehdidini de önlemeyi amaçlamıştır. J. J. Saunders, "The Mon­ gol Defeat at Ain jalut and the Restoration of the Greek Empire " , Muslim and Mongols: Essays on Medieval Asia, ed. G.W. Rice, Canterbury, U niversity of Canterbury, 1977, s. 7 1 , 72-73. lbn Abdüzza.hir, er-Ravzü'z-ziihir, s. 202-203; W. de Tiesenhause n, Altınor­ du Devleti Tarihine Ait Metinler, çev. lsınail Hakkı lzmirli, lstanb ul, Maarif Matbaası, 1 9 4 1 , s. 127, 1 3 1 - 1 32; Northrup, "The Bahri Mamlük Sultanate'' , s. 278. imparatorluğun böyle bir uygulamayı rahatlıkla yapabiliyor olması Memlükler ile sınır bağlantısının bulunmamasına bağlanabilir. Bu durumun da bir anlamda Bizans'ı diplomatik ilişkilerde daha rahat hareket e tmeye teş­ vik ettiği anlaşılmaktadır. Muhtemelen bölgesinde kendisine karşı Latinlerin öncülüğünde bir ittifakın kurulabileceği endişesi Bizans lmparatorluğu'nu bölgesinin üç ö nemli gücü; 1 43

ta olmak üzere Mısır'ın liman şehirlerinin doğunun ürünleri­ ne ulaşmada önemli merkezler olması sebebiyle Memluk sul­ tanına elçiler gönderilmiş, böylece Bizanslı tüccarların sultanın topraklarında faaliyet göstermesi sağlanmıştır.7 Coğrafi konumu ve bölgesel çıkarları itibariyle Moğollar'a yaklaşan Kilikya Ermeni Krallığı Moğollar'ın Aynicalut'taki ye­ nilgisinin ardından Moğol güçleri ile Haçlılar arasında gerçek­ leşecek diplomatik girişimlere katkı sağlamayı tercih etmiştir. Böylece devlet, ortak düşman olarak görülen Memluk Sultan­ lığı'na karşı muhtemel ittifakları desteklemiştir.8 Bunun dışın­ da bölgesindeki çıkarlarını koruma girişimlerini sürdüren kral­ lık, Cenova ve Venedik ile ticari imtiyazların ön planda oldu­ ğu , önemli şehirlerinde onlara kilise kurma, mal ve mülk sahi­ bi olma gibi haklar veren çeşitli antlaşmalar da imzalamıştır. 9 Ayrıca Memluklerin zaman zaman yaptığı asken harekatlardan olumsuz etkilenmesi Ermenileri bu devlet ile de antlaşma yap­ maya yönlendirmiştir. Ticari alanda sağlanan avantaj lar sebe­ biyle Memluklerin bu antlaşmalara sıcak baktığı, bu sebeple de Kilikya Ermeni Krallığı'nın hakimiyetini 14. yüzyılın ikinci ya­ nsına kadar sürdürmesine izin verdiği anlaşılmaktadır. 1 0 Bahsi geçen dönemde yeni kurulan ve hızla güçlenen bir devlet olan Memluk Sultanlığı'nda ise diplomasi ve diplomatik faaliyetler daha farklı şekillenmiştir. Devletin 1 260'lardan iti­ baren elçi kabulleri ve antlaşmalar ile bölge güçlerine üstünlü-

7 8 9

10 1 44

llhanlılar, Altın Orda ve MemlOklerle ilişkilerini iyi tutmaya zorlamaktadır. Bunun yanı sıra coğrafi konumunun kendisine sunduğu avantajı değerlendi­ ren imparatorluk, zaman zaman elçi veya tüccarların boğazlardan geçişlerine izin vermemek suretiyle Altın Orda ile MemlOkler arasındaki ilişkileri kontrol etmeye de çalışmıştır. Saunders, "The Mongol Defeat" , s. 72-73. lbn AbdOzzll.hir, er-Ravzü'z-zahir, s. 88, 1 24- 125; lbn Abdüzzll.hir, Teşrtfü'l­ eyyam, s. 205, 208. Stewart, "Reframing the Mongols in 1 260", s. 57. Bu antlaşmalar Cenova ile 1 20 1 , 1 2 1 5 , 1 288 tarihlerinde, Venedik'le ise 1 20 1 , 1 245, 1 26 1 , 1 272, 1 307 v e 1333 yıllarında imzalanmıştır. Antlaşmaların içeri­ ği, kapsamı ve sorumlulukları hakkında bilgi için bkz. L'Armeno-Veneto: Com­ pendio Storico e Documenti delle Relazioni degli Armeni coi Veneziani, Venezia, 1893; Jacoby, "The Economy" , s. 261-264, 267, 280-28 1 . Bu konuya Birinci Bölüm'de Kilikya Ermeni Krallığı'nın Memlokler için öne­ mi anlatılırken detaylı değinilmiştir.

ğünü kabul ettirme çabasının yanında ticaretin ve ticaret yolla­ rının güvenliğinin sağlanmasını ön planda tuttuğu anlaşılmak­ tadır. Bu bağlamda ticaret yollarında yer alan veya ticari faali­ yetleri gerçekleştiren devletler ile ilişkiler kurmaktan geri du­ rulmamıştır. Aynca sultanlığın kurduğu bazı ittifaklar, bazen de üstlenmeyi vaat ettiği diplomatik roller, bölgede oluşabile­ cek tehditlere karşı müttefikler edinerek asıl düşmanı yalnız bı­ rakma gayesi olarak değerlendirilmelidir. Çalışmanın kapsadı­ ğı dönem bağlamında bilgi veren kaynaklar incelendiğinde, er­ ken Memluk dönemine ait, başta bölgedeki Haçlılar ile olmak üzere Bizans, Kilikya Ermeni Krallığı ve şehir devletleri ile ya­ pılan toplam 1 1 antlaşmanın metnine kaynaklar üzerinden ula­ şılabilmektedir. 1 1 Ancak Amitai'nin de sözünü ettiği Osmanlı İmparatorluğu öncesi lslam devletlerinin diplomatik yazışma­ ları ile ticari kayıtlarının yer aldığı lslam diplomasisine ve tica­ ri fonksiyonuna dair bir arşivin günümüze ulaşmamış olması, 1 2 konunun tüm taraflarını bir süreç halinde tartışmayı zorlaştır­ maktadır. Yine de bu çalışmada Memluklerin taraf olduğu dip­ lomatik girişimlerin yukarıda adı geçen devletler, bahsi geçen antlaşma metinleri ve içeriğinde zikredilen elçiler ile sınırlı ol­ duğu , ticaretin de zannedildiği gibi yalnızca şehir devletlerinin tüccarları tarafından gerçekleştirildiği düşünülmemektedir. Bu hususta çalışmaya konu olan döneme ait umumi tarih eserle­ ri, seyahatnameler ve çağdaş müelliflerin kaleme aldığı eser­ ler incelendiğinde Memluk ülkesine çeşitli vesilelerle gelen ve­ ya Memluk topraklarından komşu devletlere gönderilen elçiler 11

12

Bu metinler MemlO.k sultanları Baybars ve Kalavün ile bölge hükümdarlarının yaptığı antlaşmaları kapsamaktadır. Sultan Baybars dönemi için, 1267 ve 1271 tarihlerinde Hospitaller Şövalyeleri, 1 269 tarihinde ise Beyrut Prensesi izabe! ile yapılan toplam üç antlaşmanın metnine ulaşılmaktadır. Kaynak ve bilgi ba­ kımından daha verimli olan Sultan Kalavün döneminde ise Trablus-Şam hü­ kümdarı Vll. Bohemond ile 1 28 1 , Tapınak Şövalyeleri ile 1 282, Latin Krallı­ ğı ile 1 283, Kilikya Ermeni Kralı III. Leon ile 1285, Sur Prensesi Margaret ile 1 285, Bizans imparatoru Mikhail Palaiologos ile 1 28 1 , Aragon Kralı III. Alfon­ so ile 1 290 ve şehir devletlerinden Cenova ile 1 290 tarihlerinde yapılan toplam sekiz antlaşmanın metni günümüze kadar gelmiştir. Holt, Early Mamluk Diplo­ macy, s. 33, 44, 49, 62, 66, 73, 89, 95, 103, 109, 122, 132, 146, 147- 1 5 1 . Amitai, "Diplomacy and the Slave Trade" s . 349. 1 45

ile ticaret yapan tüccarların anlatıldığı çeşitli hadiselere rastlan­ maktadır. Bütün bu kaynaklarda yer alan detaylar ise boşlukla­ rın doldurulmasında oldukça önemli bir görev icra etmektedir. Tam metin olarak verilen antlaşmalara dönülecek olursa, bu belgelerin dokuzunda açıkça ateşkes (hudne / �) ifadesi­ nin geçtiği görülmüştür. Kalan ikisinde bu durum o kadar açık değildir. Ancak Kalkaşendi, Subhu'l-a 'şd fi sınd 'ati'l-inşd isim­ li eserinde bu iki metinden birini; Sultan Kalavün ile İmparator M ikhail Palaiologos arasındaki diplomatik ilişkiye örnek olan metinleri de ateşkes olarak tanımlamaktadır. 1 3 Maalesef Sul­ tan Baybars dönemi Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile yapılan antlaşmaların tam metnine ulaşılamamak­ tadır. Ancak yürütülen diplomatik faaliyetler, karşılıklı gön­ derilen elçiler ve antlaşma koşulları çağdaş müelliflerden İbn Abdüzzahir'in er-Ravzü'z-zdhir fi sireti'l-Meliki 'z-Zdhir, Bay­ bars el-Mansüri'nin Zübdetü'l-fikre fi tdrihi'l-hicre, Yünini'nin Zeylü mir 'dti'z-zamdn ve Makrizi'nin es-Sülük li-ma 'rifeti dü­ veli'l-mülük başlığını taşıyan eserlerinde yer almaktadır. Sul­ tan Kalavün döneminde bahsi geçen devletlerle yürütülen dip­ lomatik faaliyetler kaynaklarda kendine daha açık yer bulmuş­ tur. Yine dönemin müelliflerinden İbn Abdüzzahir'in Teşrifü'l­ eyydm ve'l-'usür fi sireti'l-Meliki'l-Mansür, İbnü'l-Furat'ın Td ri­ hu'd-düvel ve'l-mülük başlıklı eserlerinin yanı sıra Kalkaşen­ di'nin yukarıda da bahsi geçen Subhu'l-a 'şd fi sınd 'ati'l-inşd ad­ lı eserinde antlaşmalar metinleri ile zikredilmektedir. Bu eser­ ler ve metinler incelendiğinde Baybars dönemi diplomatik iliş­ kilere yönelik metinlerin Kalavün dönemine oranla daha za­ yıf olmasını iki açıdan değerlendirmek mümkündür. tık ola­ rak Baybars dönemi devletin hemen hemen kuruluş zamanları­ na denk geldiğinden o dönem bahsi geçen müelliflerin (her ne kadar İbn Abdüzzahir o dönem Sahibu Divani'l-İnşa görevinde 13

1 46

Sultan Kalilv1ln ve imparator Mikhail arasında biri Grekçeden Arapçaya çev­ rilmiş, diğeri de Arapça olmak üzere iki antlaşma metni bulunmaktadır. Kal­ kaşendi, Subhu'l-a 'şd fi sınd 'aıi'l-inşd, cilt XIV, Kahire, el-Müessesetü'l-Mısriy­ yeti'l-Amme, 1963, s. 72, 75; Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 3. Bahsedilen metinler incelendiğinde bunların Kalkaşendt'nin bahsettiği gibi ateşkes olma­ dığı, içerik olarak yemin metinleri olduğu anlaşılmıştır.

bulunsa da) evrakların tamamını eserlerine dahil edecek kadar önemli görmemiş olabileceğidir. Bu sebeple de olayların kısaca anlatılması tercih edilmiş olabilir. 14 İkinci olarak, belki de daha önemlisi, Sultan Kalavün döneminde gerçekleştirilen idari re­ formlar ve etkileridir. Kalavün tarafından Katibü's-Sır1 5 maka­ mının kurulmasının ardından sultanın buyruklarını Divanü'l­ İnşa'ya aktaran Devadarlık kaldırılmıştır. Böylece Katibü's-Sır görevini yürüten kişi bilgiyi doğrudan sultandan almış, onun söyledikleri üzerinden belgeler düzenlemiştir. Bir başka ifadey­ le belki de daha önce Devadar'ın kendisine sunduğu bilgilerle yetinen İbn Abdüzzahir, artık daha geniş bilgilere sahip olmuş ve bu bilgileri eserinde kullanmıştır. Sadece siyasi ilişkiler ya da askeri konuların değil devletlera­ rası ticaret, tüccarların durumu , vatandaşlara uygulanacak uy­ gulamalar ve ticari eylemlerin de yer aldığı bu metinler bahsi geçen dönemde bu devletlerin tüccarlarının karşılıklı olarak ti­ caret yaptığına da önemli kanıt oluşturmaktadır. Genel anla­ mıyla bu kaynakların günümüze ulaşan, içerik itibariyle ticari nitelik de taşıyan önemli belgeler oldukları söylenebilir.

Memluklerin Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile diplomatik ilişkileri (1260-1291) Çalışmaya konu olan dönemde Memluk Sultanlığı ile Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı arasında yürütülen ilişkilerde tarafların farklı gayelerine rağmen gönderilen elçi­ ler ve heyetlerin kısa süreliğine, özel bir amaca binaen, diğer devletin topraklarında bulunduğu anlaşılmaktadır. Aynca kar14

15

Erken Memh:ık dönemi de dahil yapılan antlaşmalann nüshalannın muhafa­ za edildiğine dair, Memlük elçilerinin alıkonulması üzerine Sultan Baybars'ın imparator Mikhail Palaiologos ile daha önce yaptığı ve metninin Grekçe ol­ duğundan bahsedilen antlaşmayı huzuruna istemesi örnek gösterilebilir. lbn Abdüzzahir, er-Ravvı'z:-z:ahir, s. 202. lbn Abdüzzahir'in 5ahibu Dtvani'l-lnşa görevinin ardından yeni oluşturulan Katibü's-Sır makamına getirildiğinden bahsedilmektedir. Bu hususta farklı görüşler için bkz. Çubukçu, "lbn Abdüzzahir" , s. 289. 1 47

şı tarafın sınırlan dahilinde sürekli elçiler bulundurulmasının da tercih edilmediği görülmektedir. Bu boyutlarıyla ilişkiler de­ ğerlendirildiğinde, 1 5 . yüzyılda kalıcı elçiliklerin kurulmaya başlamasından önce, eski çağlardan itibaren devletlerarası iliş­ kilerde görülen ad hoc diplomasi türünün bu dönemde de uygu­ landığını söylemek mümkündür. 1 6 Diplomaside devletlerarası iletişimi sağlayan elçilik müesse­ sesi hem lslam kültüründe hem de bölge devletlerinin kültü­ ründe kendine önemli yer bulmuştur. 1 3 . yüzyılın ikinci yan­ sında ise iki tür elçilik faaliyeti gözlenmektedir. Bunlardan ilki kendisine emanet edilen bir belge, mektup ya da hediyeyi bir başka devlete ulaştırmakla mükellef kişilerin yürüttüğü faali­ yetlerdir. 1 7 Bu hususta daha çok, devlet ile iyi ilişkileri bulunan tüccarlar ya da aynı dine mensup din adamlarının gönderilmesi tercih edilebilmektedir. Bu kişilerin kendilerini görevlendiren devlet adına karar alma, uygulama ya da antlaşma yapma hak­ lan yoktur. Diğer grubu ise devlet görevlileri arasından yapılan görevlendirme ile karşı devleti ziyaret eden, mektup ile hediye­ ler taşıyan kişiler oluşturmaktadır. Bu gruptaki elçilerin kendi­ lerini görevlendiren yönetici adına konuşma, gerekli durumlar­ da onun adına antlaşma yapma ya da antlaşma maddelerini de­ ğerlendirme yetkisi bulunmaktadır. 18 Memluk Sultanlığı ve Bi16

Bilgi için bkz. Avcı, lsldm-Bizans ilişkileri, s. 32-33 . Bizans lmparatorluğıı'nda yabancı elçilerin karşılanmasında Paradynasteuon ya da Mesazon adı veri­ len kişiler görev alırken, diplomatik mektuplar arşiv dairesinde (chancery of Constantinople) görevli kişi tarafından kayda geçirilirdi. Daha sonra bu ya­ zışmalar sekreterlerin en kıdemlisi protonotarios tarafından kontrol edilirdi. Memlilklerde ise devlet yazışmalan D!vilnü 1 -lnşd da hazırlanırdı. Bu kurum­ da sorumlu kişiye Sultan Baybars döneminde Sılhibu Divılni1-lnşd denilir, kay­ dettikleri Devddar'ın kontolü altında tutulurdu. Daha sonra Sultan Kalaviln döneminde yapılan düzenleme ile devadann etkisi kaldınlmış, yazışmalar için Kdtibü's-Sır makamı oluşturulmuştur. Oikonomides, "Byzantine Diplomacy", s. 77-78; Çubukçu, "lbn Abdüzzahir" , s. 289; Yiğit, "Memlükler" , s. 94. Bizans lmparatorluğu'nda bu görevi yerine getirenlere mektup taşıyan anla­ mına gelen Pittalıophoros denilmektedir. Oikonomides, "Byzantine Diploma­ cy" , s. 79; Dönemin metinleri incelendiğinde Memlüklerin aynı amaçla gön­ derdiği kişiler için özel bir unvan kullanmadığı düşünülmektedir. lbn Abdüz­ zahir, er-Ravzü'z-zahir, s. 88-89, 202-203. Bu grupta yer alan Bizans elçileri çoğunlukla saraydan, ruhban dışındaki kişi­ ler arasından seçilir, Archon ya da Senator unvanlannı kullanırlardı. Palaiolo'

17

18 1 48

zans İmparatorluğu, bahsi geçen dönem ilişkilerinde bu iki elçi grubunu da kullanmıştır. Bu konu , aşağıda diplomatik süreç ve antlaşmalardan bahsedilirken örnekleri ile ortaya konulacaktır. Elçilerin dokunulmazlığı ve korunması esası tarafların yü­ rüttüğü ilişkilerin merkezinde olmuş, elçilerin güvenliği hu­ susunda eşit derecede sorumluluk üstlenilmiştir. Örneğin Bi­ zans'tan Memluk ülkesini ziyaret eden bir elçinin İskenderi­ ye Limanı'na ulaşıncaya kadar bütün sorumluluğu imparato­ run üzerinedir. Limana ulaşılmasının ardından ise sorumlu­ luk tamamen sultana geçmektedir. Sultanın uygun görmesi du­ rumunda Memluk ülkesinde seyahat edebilme imkanına sahip olan bu elçiler, sadece sultanın izni ve onayıyla uygun görülen bir vakitte İskenderiye limanından ayrılarak ülkelerine dönebi­ lirlerdi. Elçilerin sağ salim ulaşması da yine sultanın sorumlu­ luğundadır. 1 9 Bizans imparatorluğu ile diplomatik ilişkiler

Memluklerin kuzey-güney ticaretinde ulaşım yollan üzerin­ de yer alan iki Hıristiyan devlet olan Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile diplomatik ilişkilerini 126 1 tarihi ile başlatmak mümkündür. 20 Öncesinde, İznik Bizans İmparagoslar döneminde elçiler imparatorun güvenini kazanmış, soylu ailelere men­ sup kişiler arasından seçilmekte, daha önce aldığı görevlerden ziyade kişile­ rin soylan dikkate alınmaktadır. Ancak devletin uzun ve köklü bir diploma­ si geleneğine sahip olması antlaşmalann usulüne uygun hazırlanmasını ko­ laylaştırmaktadır. Oikonomides, "Byzantine Diplomacy", s. 74-75, 79, 83. Bi­ zans elçilerine verilen çeşitli unvanlar için aynca bkz. a.e. , s. 8 1 ; Memlükler­ de ise aynı amaçlarla görevlendirilenler için Resul-Rusül, J..J - J_,..J ifadeleri­ nin tercih edildiği anlaşılmaktadır. Ancak bu kullanımın yaygın olarak dev­ letin görevlendirdiği resmi elçiler için tercih edildiği anlaşılmaktadır. Aynca elçilerin taşıdığı mektuplar Kitıib yl:iS ve Risale U...J olarak metinlerde kendi­ ne yer bulmuştur. lbn Abdüzzahir, er-Ravzü'z-zahir, s. 88-89, 1 29, 202-203, 234; lbn Abdüzzahir, Teşrifü l- eyyam, s. 54, 73; Makrizl, es-Sülük, cilt il, s. 1 34; Baybars el-Mansüri, Zübdetü'l-fikre, s. 239. Oikonomides, "Byzantine Diplomacy", s. 84. Kuzey-güney ticaretinde yer alan ilk yol denizden, Bizans kontrolündeki bo­ ğazlardan geçmektedir. ikinci rota olan karayolu ise Anadolu'dan devam ede­ rek zaman zaman Moğollar'ın da müttefiki olan Kilikya Ermeni Krallığı'nın topraklanndan devam etmektedir. Northrup, "The Bahri Mamluk Sultanate", '

19 20

1 49

torluğu'nun Mısır ile ilişkiler bağlamında Eyyübiler'e 1 226 ve 1 238 tarihlerinde iki heyet gönderdiği bilinmektedir. 2 1 Ancak merkezinin lstanbul'a taşınmasının ardından imparatorluğun yeni kurulan Memluk Sultanlığı ile ilk diplomatik girişimi, yeni İmparator Mikhail Palaiologos ile Sultan Baybars arasında ger­ çekleşmiştir. Döneme ait mevcut kayıtlar ilk teşebbüsün Bizans imparatoru tarafından gerçekleştirildiği bilgisini vermektedir. Buna göre 660/1 261 - 1 262 tarihinde imparator sultana bir mek­ tup göndererek onunla iyi ilişkiler kurmak suretiyle müttefik olmak istediğini, her ne zaman yardıma ihtiyaç duyarsa bütün gücüyle yardım edeceğini dile getirmiştir. Bağlamdan anlaşıldı­ ğı kadarıyla, muhtemelen sultan, imparatordan gelen mektuba cevaben bir mektup hazırlatmış, elçileri Emir Seyfeddin el-Kur­ zi ve Kadı Asileddin Hevaca lmam'ı çeşitli hediyeler ile impara­ tora göndermiştir. Bu hediyeler arasında, asaleti temsil eden bir zürafa ile daha önce esir alınmış Moğol askerler, atları ve teçhi­ zatlarının da bulunduğu bildirilmektedir. 22 Çağdaş Bizanslı ta­ rihçi Georgios Pachymeres'in (ö. 13 10) anlatımları da bu olay­ lan desteklemektedir. Ayrıca Pachymeres, konu hakkında bazı detaylar da sunmaktadır. Bahsettiğine göre imparator aynı dö­ nem hem tlhanlı hükümdarına hem de Memluk sultanına elçi­ ler göndermiştir. 23 Böylece birbirine düşman iki hükümdar ile aynı anda diplomatik ilişkilere girişilmiştir. Bunların yam sıra bahsi geçen bilgiler ışığında esir Moğol askerlerinin hediye ola-

21 22

23

1 50

s. 278. ikinci yol bağlamında kara üzerinden krallığın topraklarına ulaştırılan mallar pek tabii Ayas Limanı'ndan lskenderiye ve Dimyat'a taşınmış olabilir. Çünkü dönemin ticari kayıtları incelendiğinde Ayas'tan lskenderiye ve Dim­ yat'a ticaret yapıldığına dair çok sayıda belgeye rastlanmaktadır. Elbette bu rotanın dışında karadan Suriye ve Mısır'a kervanlar ile ticaret yapılmış olabi­ leceği ihtimali de düşünülmelidir. Laiou, "Byzantine Tmde" , s. 188. lbn Abdüzzahir'in kayıtlarında sadece mektuptan (maalesef mektubun tam metnine ulaşılamamaktadır) ve özet olarak imparatorun taahhüdünden bah­ sedilmektedir. Mektubu taşıyan bir elçi ya da heyete değinilmemiştir. lbn Ab­ düzzahir, er-Ravzü'z-zdhir, s. 88; Syedah Fatima Sadeque, Baybars I of Egypt, Pakistan, Oxford University Press, 1956, s. 1 1 2- 1 1 3. Pachymeres, Relations Historique, s. 234-239. Pachymeres, bu eserde sulta­ nın hediyeleri arasında yer alan zürafayı çeşitli hayvanlarla da ilişkilendirerek uzun uzun anlatmaktadır.

rak gönderilmesinin stratej ik önemi olduğu ortaya çıkmakta­ dır. Muhtemelen Sultan Baybars, aslında kendisine yardım tek­ lif eden mevkidaşının yardımına ihtiyacı olmadığını, imparato­ run dahi zaman zaman çekinerek iyi ilişkiler kurmak zorunda kaldığı llhanlılar'dan da güçlü olduğunu elindeki esirleri sun­ mak suretiyle göstermektedir. Ayrıca ileride kendisine karşı ge­ lebilecek bir ittifakta yer alma ihtimaline karşı böylece impara­ toru uyardığı da anlaşılmaktadır. Bizans imparatorunun , kendisini ziyaret eden Memluk el­ çileri ile yakinen ilgilendiği, yüksek ihtimam gösterdiği, ayrı­ ca lstanbul'a ulaşır ulaşmaz huzuruna kabul ettiği anlatılmak­ tadır. 24 Bahsedildiğine göre elçilerin taşıdığı mektubun impa­ ratora okunmasının ardından o, mektubu aynen tekrarlamış ve gerekli yerlerde izah almıştır. 2 5 Bu ifade aslında imparato­ run sultanın mektupta yazdıklarını ve varsa şartlarını kabul et­ tiği şeklinde yorumlanabilir. Bu olayın ardından bir mektup ve çeşitli hediyeler hazırlatan imparator, elçilerini de sultanın he­ yetiyle Mısır'a göndermiştir. Bu kafilenin Şaban/Haziran-Tem­ muz ayında Mısır'a ulaştığı anlatılmaktadır. 26 lki devlet arasındaki ilişkiler aynı yılın geri kalan dönemin­ de de karşılıklı elçi ziyaretleri ile devam ettirilmiştir. Ancak bu dönem faaliyetlerinin ticaretten ziyade dini ve toplumsal haya­ ta odaklandığı, yöneticilerin inancına sahip tebaaların hima­ ye edilmesi gibi konular etrafında şekillendiği anlaşılmaktadır. Örneğin Bizans'ın elçilerine cevaben Emir Farisüddin Akkuş 24

25 26

lbn Abdüzzahir'in metninde elçiler ulaşır ulaşmaz, istirahatlerinden önce hu­ zura kabul edildiği bilgisi verilmektedir. Bu durum muhtemelen gelen elçile­ rin teamüller gereği imparator ile görüşmeden önce belirli bir mekanda belir­ li bir süre bekletilmesi geleneğinin o dönem de devam ettirildiğine işaret et­ mektedir. Bu hususta imparatorluğa gelen elçilerin karşılanma ve kendileri­ ne yer tahsis edilerek bekletilme süreçleri hakkında bkz. Dölger, "Der Vertrag Sultans Qala'ün", s. 76-77. lbn Abdüzzahir, er-Ravzıl'z-zahir, s. 1 24- 1 25. Bu süreç anlatılırken Memlük elçilerinin yanında bulunan, ancak uygunsuz halleri nedeniyle daha sonra sultan tarafından cezalandınlan iki Bahıi Mem­ lük askerinden de söz edilmektedir. Bu durum aslında Memlükler dönemin­ de gönderilen elçi heyetlerinin yalnız başlanna gönderilmediğini, güvenlikleri için yanlannda görevlendirilmiş askerlerin de bulunduğunu gösteren önemli bir bilgidir. lbn Abdüzzahir, er-RavzıA'z-zahir, s. 1 24- 1 25 . 1 51

Mes'ud , beraberinde imparatorun Melkit (Melkaiyye) Hıristi­ yanlar için talep ettiği ve sultan tarafından atanan Patrik Reşid el-Kehhal ve yanındaki dindaşları ile lstanbul'a gönderilmiş­ tir. Son derece iyi karşılandığı anlaşılan kafileye gümüş eşyalar, kumaşlar, altınlar ve bir miktar da para hediye edilmiştir. He­ yet Mısır'a döndükten sonra Emir Farisüddin, lstanbul'da im­ paratorun sultana j est olarak, Allah katında sevap kazanması için onarttığı cami hakkında sultanı bilgilendirir. 2 7 Bu olaydan büyük mutluluk duyduğu anlaşılan Sultan Baybars, bir anlam­ da lslam şiarının eskiden olduğu gibi Bizans topraklarında tek­ rar canlanacağını düşünmüştür. Daha sonra lstanbul'a, bu cami için olduğu düşünülen, Abadani hasın, altın şamdanlar, perde­ ler, tütsüler, halılar, misk, gülsuyu , amber ve ud kokulan gön­ dermiştir. 28 Bu iki vaka ile her iki devlet yöneticisinin de bir­ birlerinin siyasi ve toplumsal nüfuzlarını güçlendirdiği anlaşıl­ maktadır. Böylece Bizans imparatorunun Memluk ülkesinde­ ki Hıristiyanların himayecisi konumuna yükselip onlar nezdin­ de de değer görmesi sağlanırken, buna karşılık olarak Memluk sultanının da hem kendi toplumu hem de bölgedeki lslam dev­ letleri arasında sembolik değer ve güç kazanması amaçlanmış­ tır. Diğer bir ifadeyle Bizans başkentinde Mesleme b. Abdülme­ lik (ö. 739) tarafından inşa edilen ilk caminin ardından lslam dünyasında Emeviler ne denli önem kazandıysa, artık Sultan Baybars ve Memluklerin bu caminin onartılmasında (yeniden inşasında) oynadığı rol ile aynı derecede önem kazanmaları sağlanacak ve devletin siyasi gücü ortaya konulmuş olacaktır. 27

28

1 52

Kaynaklarda bu camiden bahsedilmesine rağmen maalesef yeri hakkında ke­ sin bilgi bulunmamaktadır. Bu sebeple daha önce mitatonda yer alan, fakat iV. Haçlı Seferi sırasında yıkılan caminin ya da bu olaydan da önce, 1 20 1 ta­ rihinde, tahrip edilen Praitorion caminin yerinde olabileceği tahmin edilmek­ tedir. Ancak dönemin kaynaklanndan alınan bazı bilgiler Mesleme b. Abdül­ melik'in yaptırdığı caminin yerini işaret etmektedir. Alice-Mary Talbot, "The Restoration of Constantinople under Michael VIII" , Dumbarton Oaks Papers, 47, 1993, s. 252; El-Cheikh, "Byzantium through the Islamic Prism" , s. 66; Reinert, "Muslim Presence" , s. 143. lbn AbdüzzAhir, er-Ravzıi':z:-:z:dhir, s. 1 29; Sadeque, Baybars I of Egypt, s. 148149; Franz Dölger Regesten der Kaiserurkunden des Ostrômischen Reiches 12041 282, cilt III, no. 1902, 1903, Berlin, R. Oldeenbourg, 1932, s. 40.

Taraflar arasında ilişkiler elçi ziyaretleri ile daha sonraki yıl­ larda da devam ettirilmiştir. 66 1/1263 senesinde Bizans elçile­ rinin de aralarında bulunduğu Altın Orda, Cenova ve Anado­ lu Selçuklu Devleti elçileri sultan ile görüşmek üzere lskende­ riye'ye gelmiştir. 29 Hatta bu grubun yanında sultanın daha önce Berke Han'ı ziyaret için görevlendirdiği, ancak lstanbul'a ulaştı­ ğında hastalanarak geri dönmek zorunda kalan Fakih Mecded­ din de bulunmaktadır. Elçilerin ziyareti sultan naibi Emir lz­ zeddin el-Hilli tarafından Gazze yakınlarındaki sultana bildiril­ miş, sultan da elçilerin uygun şekilde ağırlanması için talimat vermiştir.30 Bu ziyaretlerin siyasi ve stratejik önemi malumdur. Ancak dikkat çekilmesi gereken noktalardan biri, elçilerin ay­ nı zamanda ve hatta bazılarının birlikte ziyaret gerçekleştirme­ sidir. Özellikle elçilerin mensup oldukları devletler ve coğra­ fi konumları düşünüldüğünde görüşülen konulardan birinin Karadeniz ticareti, bölgeden yapılacak köle ticaretine izin ve­ rilmesi ve yol güvenliğinin sağlanması olduğu düşünülmekte­ dir. İkinci husus olarak metinden sultanın Kahire'ye ulaşması­ nın ardından elçilerin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Buradan da hareketle bir teamül olarak elçilerin Mısır içlerinde gelişigü­ zel hareket etmelerine izin verilmediği, ancak sultanın uygun görmesi durumunda, uygun gördüğü zamanda devlet merkezi­ ne girebildikleri sonucuna varılabilmektedir. Sultan ile imparator arasındaki ilişki her daim dostane ge­ lişmemiş, inişli çıkışlı zamanlar da yaşanmıştır. Bölgedeki ge­ rilimler imparatorluğu tlhanlı ve Altın Orda devletleri arasın29

30

Bu dönem Bizans ile anlaşarak Kefe'de bir koloni oluşturan Cenovalılar, ku­ zey-güney rotasında Karadeniz'i Doğu Akdeniz'e bağlayan bir ticaret ağı oluş­ turmuş, Kefe ile Ayas şehirlerinden Kıbns, Suriye ve en önemlisi Mısır'a tica­ ret gerçekleşmiştir. Northrup, "The Bahri Mamlük Sultanate" , s. 280. Kafile içinde yer alan Bizans elçisinin ismi, ziyaret nedeni ve taşıdığı mektu­ bun içeriği hakkında maalesef dönemin lslam kaynaklannda yeterli malu­ mat bulunmamaktadır. Bahsi geçen ziyaret hakkında daha fazla bilgi için bkz. lbn Abdüzzahir, er-Ravza'z-zdhir, s. 1 70- 1 7 1 , 2 14-2 15; Sadeque, Baybars I of Egypt, s. 187, 230; Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks, s. 82; Marie Favere­ au, "The Golden Horde and the Mamluks: The Birth of a Diplomatic Set-Up (660-5/1 261-7)", Mamluk Cairo, a Crossroads for Embassies: Studies on Diplo­ macy and Diplomatics, ed. Frederic Bauden, Malika Dekkiche, Leiden, Brill, 20 19, s. 3 1 3 . 1 53

da bir çeşit denge siyaseti yürütmeye, hatta llhanlılar tarafında olmaya yönlendirmiştir. Bu durum Altın Orda ile aralarındaki gerginliği daha da artırmış, süreç, devletin Bizans topraklarına saldırısı ile sonuçlanmıştır. Bölgedeki bu düşmanlık doğal ola­ rak Altın Orda'nın en önemli müttefiki Memluk Sultanlığı ile Bizans İmparatorluğu'nun ilişkilerine de negatif yönde yansı­ yacaktır. Bu bağlamda sultanın Ramazan 66 1/Temmuz-Ağus­ tos 1 263 tarihinde Berke Han'ı ziyaret için görevlendirdiği elçi­ ler; Müftü İmadeddin Abdürrahim el-Haşimi el-Abbasi ve Emir Farisüddin Akkuş Mes'üd yanlarındaki hediyeler ile31 Bizans sularından geçerken alıkonulmuş ve İstanbul'a götürülmüştür. Aynı dönemde llhanlı elçilerinin de şehirde bulunması sebe­ biyle stratejik düşünen İmparator Mikhail Palaiologos,3 2 llhan­ lılar safında yer alarak, daha önce bahsedildiği üzere, elçilerin Altın Orda topraklarına geçişine izin vermemiştir.33 Ramazan 662/Haziran-Temmuz 1 264 tarihinde haberin ken­ disine ulaşmasının ardından sinirlendiği anlaşılan sultan, Bi31

32

33 1 54

Sultan Baybars'ın Berke Han için gönderdiği hediyeler arasında Osman b . Af­ fan'ın hattı olduğu belirtilen bir mushaf ve rahlesi, çeşitli Venedik kumaşlan, seccade ve halılar, altın-gümüş kaplı çeşitli lambalar, gümüş şamdanlar, Aba­ dani hasın, çeşitli kıyafetler ve şekerin yanı sıra farklı kılıçlar, yaldızlı kalkan­ lar, çeşitli amaçlarla kullanılan oklar, aralannda zürafalar, maymunlar, Arap atlan, Mısır eşekleri, zebralann da yer aldığı tuhaf hayvanlar, bu hayvanlann bakıcılan, aşçı kadınlar ve daha birçok şey yer almaktadır. Bütün bu hediyeler ve bahsi geçen elçiler için bir tarida (yük ve kargo taşımada kullanılan büyük gemi) hazırlandığı ve bir yıllık erzak ile yola çıktığı anlatılmaktadır. Aynca yol boyunca güvenliklerinin sağlanması adına yanlanna çok sayıda okçu ve asker verildiği de belirtilmiştir. Tedbir amaçlı bu uygulama, o dönem denizlerde kar­ şılaşılan muhtemel korsanlık faaliyetleri ve çeşitli tehlikeler hakkında delil ni­ teliğindedir. Yünini, Zeylü mir 'dti'z-zamdn, cilt I, Haydarabad, Dairetü'l-Maari­ fi'l-Osmaniyye, 1954, s. 537; lbn Abdüzzahir, er-Ravzü'z-zahir, s. 172- 1 74. Metinlerde genel olarak dönemin Bizans hükümdarlan için el-Eşkert, el-Basi­ lus, el-Melik, el-lnberür ve er-Rüm unvanlan tercih edilirken, ilk defa Mikha­ il Palaiologos için Kur, fi unvanı kullanılmıştır. Yapılan antlaşma da Emdn, .;;�'ılı olarak belirtilmiştir. lbn Abdüzzahir, er-RavzÜ'z-zdhir, s. 88, 202, 404; Yünini, Zeylü mir 'dti'z-zamdn, cilt I, s. 537. Holt, Kur'un imparatora ithafen, lord anlamında kullanılan bir unvan olduğundan bahsetmektedir. Ancak aynı unvan lsmail Hakkı İzmirli tarafından Altınordu Devleti Tarihine Ait Metinler başlığıyla çevrilen eserde, muhtemelen yanlış okunup değerlendirildiği için Kôr olarak yazılmıştır. Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 1 19; Tiesenhausen, Altınordu Devleti, s. 127. Yünini, Zeylü mir 'dti'z-zamdn, cilt I, s. 537-538.

zans imparatorunun yemininin de içinde bulunduğu Grekçe Antlaşma'nın nüshasını getirtmiş, huzuruna çağırdığı Hıristi­ yan din adamları ile imparatorun durumunu , sözünden dön­ mesi sebebiyle Hıristiyan dinine göre nasıl değerlendirileceği­ ni tartışmıştır.34 Onlara imparatorun sözünden dönerek elçile­ rini tutuklattığını ve tlhanlılar tarafında yer aldığını anlatmış­ tır. Ardından bir Rum filozof, piskopos ve rahibi imparatora el­ çi olarak göndererek Altın Orda Devleti'ne giden elçilerini alı­ koyması sebebiyle ilişkilerin sadece kendisiyle değil, o dönem Bizans için büyük tehdit olan Berke Han ile de bozulacağını bil­ dirmiş, ancak her ikisi arasında arabuluculuk yapacağını da ta­ ahhüt etmiştir. Berke için de bir mektup hazırlatan sultan, daha önce çeşitli hediyeler ile yola çıkmış elçisi Emir Hrisüddin Ak­ kuş Mes'üd'a iletmiştir. Ondan iki hükümdar arasında uzlaştı­ rıcı olmasını ve barışı tesis etmesini istemiştir. Gerçekleştirilen · girişimlerle barış ortamı oluşturulmuş, daha önce Bizans tara­ fından alıkonulan elçiler serbest bırakılmıştır.35 Bahsi geçen olay örgüsünden , sultanın , yaşanan olumsuz duruma stratejik birkaç hamleyle bulduğu çözüm ve yürüttü­ ğü diplomatik mücadele görülebilmektedir. Öncelikle İmpara­ tor Mikhail Palaiologos'un Memlük topraklarındaki Hıristiyan din adamları ve halk nazarında kazandığı itibarını, verdiği sö­ zü yerine getirmeyen ve bu sebeple de dinden çıkarılması ge­ reken bir adam olduğu sonucu ile sarsmayı hedeflediği anlaşıl­ maktadır. Ayrıca sultan diplomatik bir hamle olarak imparator­ luk ile Altın Orda arasındaki gerginliği ortadan kaldıracak kişi­ nin yalnızca kendisi olduğunu belirtmiştir. Yine kendisine ya­ pılan yanlışın aynı şekilde Berke Han tarafından da yanlış algı­ lanacağını söylemiş, böylece imparatorluk üzerindeki baskının artacağı imasında bulunarak bir anlamda imparatoru elçilerini 34 35

Sultanın din adamlarına bahsi geçen mevzunun Bizans imparatoruyla bağlan­ tısını onlardan cevap aldıktan sonra açıkladığı rivayet edilmektedir. lbn Abdozzahir, er-Ravzti'z-zdhir, s. 202-203; YOnini, Zeylü mir 'dti'z-zamdn, cilt 1, s. 538-539; Mohamed Tahar Mansouri, Recherches sur les Relations entre Byzance et l'Egypte, (1 259-1 453) d'apres les Sources Arabes, Universite de Tu­ nis 1, Faculte des lettres de la Manouba, 1992, s. 1 26; Canard, "Le Traite de 1 28 1 " , s. 9 1 -92; Canard, "Un Traite", s. 213-217. 1 55

bırakması ve ilişkilerin daha önceki seyrine dönmesi hususun­ da ikna etmiştir. Yaşanan olaydaki elçilerin durumuna dikkat çekmek gere­ kirse, alıkonulan elçilerin kurtarılması için görevlendirilenle­ rin gayrimüslim bir kafile olduğu anlaşılmaktadır. Ancak sul­ tanın görevlendirdiği bu kişilerin özellikleri değerlendirildiğin­ de, akıcı Grekçe konuşabilecek, retoriği güçlü bir filozof ile im­ parator tarafından himaye edilen din adamlarının tercih edil­ mesinin önemli olacağı ve imparator üzerinde pozitif etki bıra­ kacağı düşünülmüştür. Bu bağlamda yapılan hamlenin oldukça akılcı ve şartlara göre şekillendiğini söylemek yerinde olacak­ tır. Ayrıca Berke Han'a gönderilen elçi Farisüddin'in daha ön­ ce Bizans'ı ziyaret etmiş olması sebebiyle bölgeyi iyi bildiği, bu sebeple de her iki hükümdar ile iletişimde zorluk çekmeyeceği için seçildiği düşünülmektedir. Ayrıca iki elçi grubu değerlen­ dirildiğinde gayrimüslimlerin oluşturduğu kafile, sultanın me­ sajım taşıyan ancak onun adına antlaşma yapma ya da söz söy­ leme yetkisi olmayan, daha önce elçi grupları anlatılırken bah­ sedilen birinci grup elçilere örnek teşkil ederken,36 Berke Han'a gönderilen Emir Farisüddin ise iki hükümdar arasındaki an­ laşmazlığı çözmekle görevlendirildiği için ikinci elçi grubunda değerlendirilmelidir. 36

1 56

Birinci grup elçiler için bir diğer örneği, yakın dönemde Sultan Baybars'ın Berke Han'ın lslam'a girişi ve bu doğrultuda cihad yapması gerekliliğini öğüt­ leyen mesajını Altın Orda Devleti'ne taşıyan güvendiği tüccarlar oluşturmak­ tadır. Tüccdrü'l-Alldn / �ı J� olarak bahsedilen bu grubun Kilikya Erme­ ni Krallığı'na yakın olarak çalışan Hıristiyanlar olduğu, köle ticareti yapmala­ n sebebiyle kötü tanındıklan rivayet edilmektedir. Muhtemelen bu grup Ayas bölgesinde ticaret yapan Cenovalı ve Venedikli tüccarlardır. Ancak bahsi ge­ çen dönemde Bizans'ın Venedik ile arasının lstanbul'un Latin işgali altında­ ki süreçteki rolleri sebebiyle iyi olmaması, bu grubu Cenovalı tüccarlann teş­ kil ettiği, sultanın da onlara güvendiği sonucuna vanlmasına sebep olmuştur. Aynca 14. yüzyıl başlannda Cenovalı bir gemi sahibi, tüccar Seguranus Salva­ igus (Segurano-Sakran Salvaygo) hakkında verilen bilgiler bu kanıyı destek­ ler niteliktedir. Dönemin müellifi Gulielmus Adae, Seguranus'un yaptıklannı şikayet yollu anlatırken, onun sultanın kardeşi olarak anıldığını, sultanın da mektuplannda ondan kardeşi ve arkadaşı olarak bahsettiğini belirtmektedir. Bu konu ve içeriği ticaret ile ilgili bölüm anlatılırken tekrar, daha detaylı ele alınacaktır. lbn Abdüzzahir, er-Ravzıl'z-zdhir, s. 88-89; Adae, "De modo Sar­ racenos Extirpandi" , s. 525.

Bizans ile Memluk Sultanlığı arasında baş gösteren gerginli­ ğin durulmasının ardından, imparatorun farklı dönemlerde el­ çiler göndermek suretiyle hem bölgesinde düşmanlığı ortadan kaldırma hem de ilişkilerini 126 1- 1262 yılındaki şartlara göre yeniden düzenlenme girişimleri olduğu fark edilmektedir. Bu amaçla 667/1268- 1269 tarihinde Mısır'a gönderilen Bizans elçi­ si ile daha önce yaşanan gerginlik sürecinin bir çeşit yanlış an­ laşılma olduğu anlatılmaya çalışılmıştır. Elçi, sultan ile impa­ rator arasındaki yemin gereği Memluk elçilerinin geçişine izin verildiğini, ancak Berke Han'ın vefatı ve ardından yeğeni Men­ gü Timur'un ( 1266- 1280) tahta geçmesi sebebiyle bir elçinin tutulduğunu bildirmiştir.37 Sultan ile aralarındaki barış orta­ mının devam ettirilmesi isteği de yine bu ziyaret sırasında dile getirilmiştir.38 Ayrıca diplomatik arabuluculuk rolü üstlendiği anlaşılan Bizans'ın, Memlükler ile devam eden karşılıklı yemi37

38

Burada bahsedilen olayın daha önce anlatılan, 1 264 tarihinde Berke'yi ziya­ rete giderken alıkonulan elçiler ile ilişkisinin bulunmadığı düşünülmekte­ dir. Her ne kadar dönemin lslam kaynaklarında Bizans'ın alıkoyınası sebebiy­ le tutulan elçiler hakkında tek örnek anlatılmış olsa da Kasım 1 267 tarihin­ de sultanın Berke Han'ın vefatı üzerine taziyelerini sunmak, yeni hükümda­ rı da tebrik için Altın Orda Devleti'ne bir elçi ile mektup gönderdiği rivayet edilmiştir. Hem dönem hem de olaylar örgüsü dikkate alındığında, sultanın taziye için 1 267 tarihinde gönderdiği bu elçinin alıkonulmuş olması muhte­ meldir. Bu sebeple de Bizans elçisininl 268- 1 269 tarihindeki ziyareti sırasında bu hususu konu ettiği düşünülmektedir. lbn Abdüzzahir, er-Ravzıl'z-zdhir, s. 202, 288, 334; Abdülkadir Yuvalı, "Mengü Timur" , DIA, cilt XXIX, s. 138. Ay­ nca bu olaya lbn Abdüzzahir'den yaptığı tercüme ile yer veren Holt'un eksik tercüme sonucu Mengü Timur'dan Berke Han'ın oğlu olarak bahsettiği tespit edilmiştir. Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 1 20; lbn Abdüzzahir, er-Ravzıl'z­ zdhir, s. 334. lsl.am kaynaklarının sunduğu bilgiler esas alındığında elçi ziyaretlerinde Bi­ zans ve Memlükler arasında elçilerin alıkonulması ve Altın Orda ile ilişkile­ rin sekteye uğratılması sebebiyle bir sessizlik dönemi saptanmıştır. Daha son­ ra Bizans'ın bölgede barışı tesis etmek, kendine karşı gelebilecek tehditleri ve ittifakları önlemek adına, Memlükler ile ilişkilerini canlandırdığı görülmekte­ dir. Canard, "Un Traite", s. 220; Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks, s. 9293. Bu arada Bizans lmparatorluğu'ndan dolaylı olarak siyasi, askeıi ve iktisa­ di alanda istifade eden Memlüklerin, Karadeniz ile ilişkilerde imparatorluğu bölgeye ulaşma vasıtası olarak kullandığı, böylece Altın Orda Devleti ile irti­ batını devam ettirdiği, buradan getirilen köleler ile askeıi insan gücünü kar­ şıladığı ve gerçekleştirilen ticaret ile tüccarların ticari hareketliliğini sağladığı unutulmamalıdır. Bu sebeple iki devletin de çıkarları aralarında ne yaşanırsa yaşansın birbirlerine yüz çevirmelerine engel olmaktadır. 1 57

ne binaen Altın Orda Hanı Mengü Timur ve tlhanlı hükümda­ rı Abaka Han ile antlaşma yapılması teklifi elçi tarafından ile­ tilmiş, bunun üzerine Altın Orda ile barış sürecinin devam et­ tiğini bildiren sultan, Bizans'ın tlhanlılar'ı gözeten girişimine olumlu cevap vermemiştir.39 Bizans elçilerinin Mısır ziyaretlerinin Safer 67 1/Ağustos-Ey­ lül 1 272 tarihinde tekrarlandığı bildirilmektedir. Ancak bu zi­ yaret sırasında tlhanlı elçilerinin de bulunması, görüşülen ko­ nuların Memlukler ile yapılması düşünülen bir barış antlaşma­ sı olduğunu düşündürmektedir. Zaten metinde elçilerin ilet­ tiği mesajlar doğrultusunda sultan ile Abaka Han arasında bir barış olması durumunda sürecin nasıl olması gerektiğine da­ ir açıklamalar da dile getirilmiştir.40 Ayrıca metinden o dönem Altın Orda elçisinin de huzurda bulunduğu ve ardından bü­ tün elçilerin aynı senenin Rebiülevvel/Eylül-Ekim ayında ül­ kelerine döndüğü anlaşılmaktadır.41 Bu ziyarettin dışında Re­ ceb 674/Aralık-Ocak 1 275- 1 2 76 tarihinde, Bizans, Cenova, Al­ tın Orda ve diğer bazı devlet elçilerinin Şam'dan dönen Sultan Baybars'ın huzurunda hazır bulunduğu anlatılmaktadır. Metin­ de sultanın kendisine getirilen hediyeleri etrafına gösterdiğinin belirtilmesi sebebiyle bu elçi kabulünün genel olduğu , bütün elçilerin aynı alanda kabul edildiği sonucuna ulaşılmaktadır. Aynca sultanın kendisine sunulan kıymetli hediyelere karşılık değerli hediyeler hazırlattığı, kendi elçilerini de bahsi geçen he­ yetler ile gönderdiği anlatılmaktadır. Cenova ile ilgili kısımda elçilerin getirdiği değerli hediyeyi kabul eden sultanın onlarla bir antlaşma yapmak suretiyle bu girişime karşılık verdiğinden de bahsedilmektedir.42 39

40 41

42 1 58

lbn Abdüzzahir, er-Ravzıl'z-zııhir, s. 334-335; Canard, "Le Traite de 1 28 1 " , s. 670; Thorau, 11ıe Lion of Egypt, s. 194- 195; Amitai-Preiss, Mongols and Mam­ luks, s. 92; Amitai, "Diplomacy and the Slave Trade" , s. 360-36 1 . ilhanlı elçilerinin Abaka Han'ın banş teklifine dair açıklamalan ve Memlükle­ rin tepkileri için bkz. lbn Abdüzzahir, er-Ravzıl'z-zdhir, s. 404. Şaban/Şubat-Mart 1273'te sultanın huzurunda bulunan Altın Orda elçileri ha­ ber verilmektedir. Bu elçilerin sultanın hediyelerinin yanı sıra Abaka Han'ın sultana sunduğu banş teklifini de anlatan bir mektup ile ülkelerine döndüğü rivayet edilmiştir. Abdüzzahir, er-Ravzıl'z-zdhir, s. 4 1 1 . lbnü'l-Furat, Tdrthu'd-düvel ve'l-mülük, cilt VII, s. 44.

Bizans, Altın Orda ve Cenova elçilerinin birlikte sultanın hu­ zurunda bulunmalarının yam sıra görüşmelerde Cenova elçile­ riyle bir de antlaşma imzalanması, doğal olarak görüşülen ko­ nulardan birinin daha önce 66 1/1 263 tarihindeki olaylar anla­ tılırken değinilen Karadeniz ile Mısır toprakları arasında ger­ çekleştirilecek ticaret olduğunu düşündürmektedir. Muhteme­ len ticaret güvenliğinin sağlanması, taraflara düşen roller, tüc­ carlar ile gemi sahiplerine sağlanacak imtiyazlar da görüşmede konu edilmiştir.43 Sultan Baybars'ın 1 277'de vefatıyla kısa süreliğine devleti yö­ neten oğullan Berke ve Bedreddin Sülemiş'in ardından Seyfed­ din Kalavün el-Elfi ( 1 279- 1 290) sultanlığını ilan etmiştir. Bu dönemde Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ilişkilerin sürdü­ rüldüğü bilgisine çağdaş ve sonraki dönem müelliflerinin eser­ lerinden ulaşılmaktadır.44 Bu dönemde ilk diplomatik girişi­ min, yeni sultan Kalavün tarafından başlatıldığını iddia etmek yanlış olmasa gerekir. Rebiülahir 679ffemmuz-Ağustos 1 280 tarihinde sultan, Nasırüddin b. el-Muhsini el-Cezeri ile bir pat­ riği45 Bizans imparatoruna elçi olarak göndermiştir. Kaynaklar­ da içeriği belirtilmeyen bu ziyaretin Kalavün'un sultanlığını ha­ ber vermek ve ikili ilişkilerin devam ettirilmesini sağlamak adı43

44

45

Burada anlatılan olay dikkatli incelendiğinde müellifin hazır bulunan Bizans elçilerinden söz ederken onların getirdiği ya da sultanın hükümdarlan için hazırlattığı hediyelerden bahsetmemesi dikkat çekicidir. Aynca Bizans elçile­ rinin ülkelerine dönüşlerinde diğer ülkeler için geçerli olduğu gibi MemlO.k elçilerinin de gönderilmesi pratiğinden söz edilmemiştir. Ancak elçi gönderi­ mi ve kabullerinin önemli teamül ve geleneklere dayanması sebebiyle elçile­ rin ziyaret ettikleri ülkenin hükümdarına hediye sunmadan ya da devlet lider­ leri için sunulan hediyeleri almadan geri gönderilmesinin oldukça zor bir ih­ timal olduğu düşünülmektedir. Bu sebeple de konuyu aktaran müellifin sun­ duğu bilgiler ile yetinilerek bir değerlendirme yapmak, maalesef bahsi geçen dönem var olan devletlerarası pratiği kavramayı zorlaştırmaktadır. lbn Abdüzzahir, Kalkaşendt ve lbnü'l-Furat'ın eserleri yürütülen diplomatik ilişkilerin yanı sıra ilgili antlaşmalann tam metinlerine de yer vermeleri sebe­ biyle o dönem için daha zengin bilgiler sunmaktadır. Bu patriğin kimliği ile ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Teşrifü'l-eyyilm'ın tahkikini yapan Murad Kamil'in verdiği dipnotta bu kişinin Melkit Patriği 111. Athanasius ( 1 276- 1308) olduğu bildirilirken, Canard, lskenderiye Patriği An­ ha YO.nus b. Wali ad-Daula [Veliyyüddevle? ) ( 1 27 1 - 1 293) olduğunu iddia et­ mektedir. lbn Abdüzzahir, Teşrtfti1-eyydm, s. 55; Canard, "Un Traite", s. 200. 1 59

na gerçekleştirildiği düşünülmektedir. Nitekim aynı dönemde Altın Orda Devleti'ne de bir heyet gönderilmesi bu düşüncede etkili olmuştur.46 Bizans'a gerçekleştirilen ziyaretten kısa süre sonra ilişkilerin yazışmalarla devam ettiği anlaşılmaktadır. Günümüze ulaşan mektuplardan ilki Ramazan 680/Aralık-Ocak 1 28 1 - 1 282 tarih­ li, Bizans İmparatoru Mikhail Palaiologos'un mektubudur.47 Ardından sultan, imparatora hitaben bir mektup hazırlatarak Necmeddin Şuveyhi ve yanındaki elçiler ile 682/1 283-1 284 ta­ rihinde İstanbul'a göndermiştir. Ancak kaynaklarda İmparator Mikhail'in vefatı sebebiyle mektubun yeni imparator il. And­ ronikos'a ( 1 282- 1 3 28) iletildiği, daha sonra imparatorun ye­ mini ve bağlılığının da sultana sunulduğundan bahsedilmek­ tedir. Bu durum üzerine sultanın il. Andronikos'a hitaben ye­ ni bir mektup hazırlatarak Emir Nasırüddin b. el-Muhsini el­ Cezeri'ye teslim ettiği, aralarında atların da bulunduğu değer­ li hediyelerle 2 Muharrem 683/2 1 Mart 1 284'te İstanbul'a gön­ derdiği anlatılmaktadır.48 Bu bağlamda Bizans ile diplomatik ve ticari ilişkiler incelenirken değinilecek ilk yemin mektubunun 46

47

48

1 60

Kaynaklarda daha önce Mısır'a gelmiş ve bahsi geçen elçiler ile lstanbul'a dö­ necek bir Bizans kafilesinden bahsedilmemiş olması buradaki görüşü destek­ lemektedir. lbnü'l-Furat, Tilrihu'd-düvel ve'l-müluk, cilt VII, s. 1 79; lbn Ab­ düzzahir, Teşrffü'l-eyyilm, s. 73; Marshall W. Baldwin, "Missions to the East in the Thirteenth and Fourteenth Centuries" , A History of the Crusades: The lm­ pact of the Crusades on the Near East, ed. Kenneth M. Setton, cilt V, Wiscon­ sin, University of Wisconsin Press, 1985, s. 467, 557. Mektubun hicı1 680 yılının Ramazan ayında geldiği, fakat üzerine aynı sene­ nin Muharrem ayı yazılarak Grekçeden Arapçaya tercüme edildiği bilgisi veril­ mektedir. Kalkaşendi, Subhu'l-a 'şil, cilt XIV, s. 72; Canard, "Un Traite", s. 198. lbn Abdüzzahir, Teşrffü'l-eyyam, s. 54, 55; Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 1 20; Mansouri, Recherches sur les Relations, s. 127. Sultanın Emir Nasırüddtn b. el-Muhsin! el-Cezeri'yi yalnız göndermediği, aynı tarihte Altın Orda Devle­ ti için de bir elçi heyeti yola çıkardığından bahsedilmektedir. Denizyolunun takip edilecek olması sebebiyle muhtemelen aynı rotada seyredecek gemide­ ki masrafların böylece daha uygun hale getirilmesinin amaçlandığı düşünül­ mektedir. Aynca buradan devletin siyasi ve ticari ilişkilerinde öneme sahip iki bölge devleti ile ilişkilerini aynı zaman diliminde gerçekleştirmesiyle ticaretin güvenliği için uygun şartları oluşturduğu da iddia edilebilir. Zaten yukarıda Mısır'ı ziyaret eden elçi kafileleri anlatılırken Bizans, Altın Orda ve hatta za­ man zaman Cenova devletlerinin elçilerinin beraber zikredilmesi de bu min­ valde değerlendirilmiştir.

imparator Mikhail tarafından gönderildiğini, günümüze ula­ şan ikinci mektubun ise ona cevaben hazırlatıldığını düşüne­ rek konuyu değerlendirmek faydalı olacaktır.49 İmparator ve sultan arasında teati eden her iki mektup da ge­ nel hatlan ile incelendiğinde siyasi ve ticari ilişkilerin merkez­ de olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda öncelikle iki devlet hükümdanmn karşılıklı iyi niyet, dostluk ve birbirlerine yar­ dımcı olma istekleri dile getirilmiştir. Ardından tarafların kar­ şılıklı olarak, soylarından gelenler de dahil, muhabbet besleye­ ceği, halklarına karşı da her türlü düşmanlıktan uzak duraca­ ğı belirtilmiştir.50 Daha sonra özellikle elçiler ve devletlerara­ sı ilişkiler merkeze alınarak, Memluk elçilerinin Bizans toprak­ lanndan ya da karasularından geçerek bölge devletlerine [Al­ tın Orda ] gidişine veya bölgeden ülkelerine dönüşlerine ma­ ni olunmayacağı, onlar ile birlikte dönen elçi ve diğer şahıslara da dokunulmayarak geçişlerine izin verileceği iki mektupta da yer bulmuştur. 5 1 Böylelikle elçi dokunulmazlığı ilkesi sağlan­ dığı gibi Karadeniz ile yürütülecek diplomatik ilişkiler için Bi­ zans'ın önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bunlann yam sıra, her iki devlet için mühim bir husus olan bölgelerarası ticaretin, iki mektubun da önemli bölümünü oluşturduğu görülmekte­ dir. Buna göre iki tarafın tüccarlanna karşılıklı ticaret serbestli49

50

51

Maalesef lstanbul'a gönderilen mezkur mektubun ardından yeni imparator Andronikos'un sultana gönderdiği mesaj ile bu mesaja cevap olarak sultanın hazırlattığı mektubun içeriğine ulaşılamamaktadır. lbn Abdüzzıihir, Teşrifü'l-eyyilm, s. 204-205; Kalkaşendi, Subhu'l-a 'şii, cilt XIV, s. 72-73, 76-77; lbnü'l-Furıit, Tiirihu'd-düvel ve'l-mülük, cilt VII, s. 229, 23 1 -232. Bu madde ile aralarında diplomatik ilişkiler kurarak çeşitli antlaş­ malar yapan Memluk ve Bizans devletlerinin ilişkilerindeki dalgalanmanın önüne geçilmesinin amaçlandığı düşünülmektedir. Örneğin iyi ilişkilerin de­ vam ettiği bir dönemde Bizans'ı tehdit eden Charles Anjou'dan korunmak is­ teyen imparator Mikhail Palaiologos, Anadolu'daki Türk varlığına ve Mısır'a karşı düzenlenen bir Haçlı Seferi'ne destek vermiş, yakın dönemde Kalıivün da bahsi geçen tehdit devam ederken Charles Anjou ile antlaşma yapmış, böy­ lece kurduğu ittifak ile Bizans'ı endişelendirmiştir. Laiou, "Byzantine Trade" , s. 1 8 9 . Bizans'ın destek vereceği 1 274- 1 277 tarihlerini kapsayan Haçlı Sefe­ ri ve uygulanması düşünülen plan ve rotalar için bkz. Geanakoplos, Emperor Michael Palaeologus, s. 285-294. Kalkaşendt, Subhu'l-a 'şii, cilt XIV, s. 7 3 , 7 7 ; lbn Abdüzzıihir, Teşrifü'l-eyyilm, s. 205, 208; lbnü'l-Furat, Tiirihu'd-düvel ve'l-mülük, cilt VII , s. 229, 232. 1 61

ği getirilmiş, anlaşılması durumunda vergilerden muaf olmala­ rının önü açılmıştır. Ayrıca Karadeniz'den köle ticaretinin de­ vamlılığı yine bu yeminler ile garanti altına alınmıştır.52 Mek­ tuplarda ticaret ve seyahatler ile ilgili dikkat çeken diğer bir hu­ sus ise yol güvenliğidir. Bu bağlamda hükümdarlar maruz ka­ lınabilecek korsan saldırılarına dikkat çekmekte, böyle bir du­ rumla karşılaşıldığında yapılması gerekenler her iki devletin sorumlulukları üzerinden anlatılmaktadır. 53 Memlukler ile Bizans arasındaki diplomatik ve ticari ilişki­ ler yalnızca çalışmaya konu olan dönem ile sınırlı kalmamış­ tır. Bu bağlamda birbirine ihtiyacının farkında olan iki devlet, 14. yüzyıldan itibaren de elçiler göndererek antlaşmalar yap­ mış, ticaretin devamlılığı adına karşılıklı imtiyazlar ve haklar elde etmiştir. Örneğin 1327 tarihinde genç yaşlardaki Andreas Libadenos Mısır'a elçi olarak gönderilmiştir. Seyahatlerin da­ ha hesaplı olması adına hazırlatılan geminin muhtemel yolcu­ ları arasında tüccarların da olduğu düşünülmektedir. Bu kanı­ ya varılmasında, elçinin dönüşünün beklenmeden geminin kı­ sa süre sonra, muhtemelen tüccarların ticaretinin ardından ls­ tanbul'a döndüğü bilgisi etkili olmuştur.54 1 348- 1 349 tarihin­ de ise İmparator VI . loannes Kantakuzenos'un ( 1 347- 1 354) el­ çisi Manuel Sergopoulos'un girişimleri ile Memluk Sultanı el­ Melikü'n-Nasır Hasan ( 1 347- 1 3 5 1 , 1354- 13 6 1 ) ile bir antlaşma yapılmış, böylece Memluk topraklarındaki Bizanslı tüccarların güvenliklerinin sağlanması kararlaştırılmıştır. 55 Bunların ya52

53

54

55 1 62

lbn Abdüzzahir, Teşrifü'l-eyydm, s. 205, 208; Kalkaşendi, Subhu'l-a 'şd, cilt XIV, s. 73, 77; lbnü'l-Furat, Tdrfhu'd-düvel ve'l-mülük, cilt VII, s. 229-230, 232-233; Dölger, "Der Vertrag" , s. 70; Canard, "Un Traite" , s. 200. lbn Abdüzzahir, Teş rifü 'l-eyydm, s. 206-207, 209; Kalkaşendi, Subhu'l-a 'şd, cilt XIV, s. 74-75, 77-78; tbnü'l-Furat, Tdrfhu'd-düvel ve'l-mülük, cilt VII , s. 230-23 1 , 233. Ticari ilişkiler çalışmanın Üçüncü Bölüm'de inceleneceği için antlaşmaların karşılıklı ticari faaliyetleri konu alan maddelerinin detaylı de­ ğerlendirmesine burada yer verilmemiştir. Jacoby, "Byzantine Traders in Mamluk Egypt" , s. 255-256; Anthony Kaldellis, Ethnography After Antiquity: Foreign Lands and Peoples in Byzantine Literaıure, Philadelphia, University of Pennsylvania, 20 13, s. 147. Laiou, "Byzantine Trade" , s. 1 9 1 ; Laiou-Thomadakis, "The Byzantine Eco­ nomy in the Mediterranean", s. 193.

nı sıra imparatorluğun 1385 yılında gönderdiği elçi ile Bizans­ lı tüccarların Mısır'dan ticaret yapmasına izin istenmiş, muhte­ melen sayılarının bu dönemde artması gerekçesiyle 1 386'da ls­ kenderiye'de Greci olarak anılan bir Bizans konsülü açılmıştır. 14 22 senesinde ise Bizanslı tüccarlar için küçük bir funduk ku­ rulmuştur. 56 Durum gösteriyor ki, 1 3 . yüzyılın ikinci yansında başlayan Memlük-Bizans diplomatik ve ticari ilişkileri 1 5 . yüz­ yıla kadar devam ettirilmiştir.57 Kilikya Ermeni Krallığı ile diplomatik ilişkiler

Doğu Akdeniz'de Memlük Sultanhğı'nın Kilikya Ermeni Krallığı ile yürüttüğü diplomatik ilişkiler Sultan Baybars döne­ mi ile başlar. Ermenilerin bölgede Moğollar ve Haçlı devletle­ ri ile ilişkileri, kurduğu diplomatik ve siyasi bağlar, 13. yüzyı­ lın ikinci yarısında Memlüklerle karşı karşıya gelmelerine se­ bep olacaktır. 58 Ancak Memlüklerin bölgeden ticari ve lojistik çıkarları Ermeni Krallığı ile yürütülen ilişkilerde belirleyici ola­ cak, yaşanan çeşitli siyasi ve askeri mücadelelere rağmen devle­ te uzun süre son verilmediği görülecektir.59 lki devlet arasındaki diplomatik ilişkiler incelendiğinde dö­ nemin kaynaklarının verdiği bilgiler sürecin siyasi ve sınırlar­ da gerçekleşen asken mücadelelerin ardından ateşkes antlaşma­ ları ile yürütüldüğünü göstermektedir. Bunun yanında dönem şartlarının değerlendirilmesi neticesinde çeşitli girişimlerde bu­ lunmak adına sultanı ziyarete gönderilen Ermeni elçilerinden de söz edilmektedir. Bilinen ilk diplomatik girişim sınır müca56 57

58

59

Jacoby, "Byzantine Traders in Mamluk Egypt", s. 257, 263, 264-265. Çalışmanın sınırlı bir döneme odaklanması nedeniyle bahsi geçen elçi seya­ hatleri ile yapılan antlaşmaların detaylarına burada girilmeyerek MemlOk-Bi­ zans diplomatik ve ticari ilişkilerinin sadece belirli bir döneme has olmaktan öte geniş bir zaman dilimine yayıldığı kısaca gösterilmiştir. Sadeque, Baybars l of Egypt, s. 37; COneyt Kanat, "Baybars Zamanında Mem­ lük-llhanlı Münasebetleri ( 1 260- 1 277)'' , Tarih incelemeleri Dergisi, 1 6( 1 ) , 200 1 , s . 32. Kilikya Ermeni Krallığı'nın Moğollar ile ilişkileri, MemlOkler için önemi ve bu süreçlerin nasıl yürütüldüğü, çalışmanın Birinci Bölümü'nde detaylı anla­ tılmıştır. 1 63

deleleri arifesinde Kilikya Ermeni Krallığı'nın Kahire'ye gön­ derdiği heyet ile başlamıştır. 663/1 264- 1 265 tarihinde, muh­ temelen llhanlı Han'ı Hüliigu'nün vefatının ardından gerçekle­ şen ziyaret ile Kral Hetum'un60 elçileri değerli hediyeler ile Sul­ tan Baybars'ın huzuruna çıkarak kralın barış teklifini sunmuş­ tur. Ancak yakın zamanda bölgeye sefer düzenleme niyetinde olan sultan, karşı tarafa kabul edemeyeceği şartlar ileri sürmüş, bu sebeple de mezkur girişim Ermeni devleti açısından olumlu sonuçlanmamıştır.61 Dönemin Süryani tarihçisi Ebu'l-Ferec'in (Barhabreus, ö. 1 286) anlattıkları bu süreci biraz daha anlaşılır kılmaktadır. Belirttiğine göre 1 266 tarihinde Baybars, Hetum'a bir mektup göndererek kendisine cizye ödemesini, aynca tüc­ carların Ermeni topraklarına rahatça girişine izin vermesini is­ temiştir. 62 Tarihler dikkate alındığında mesajın Ermeni elçisinin barış teklifini müteakip Mısır'dan gönderilen elçiler ile iletildiği düşünülmektedir. Ancak sultanın taleplerini iletenlerin kimliği hususunda müellif sessiz kalmıştır.63 Aynca metinde bahsedilen ürünlerden o dönem Memluklerin ihtiyaçlarından bazılarına ulaşılabildiği gibi, sultanın özellikle bu ticareti gerçekleştirecek tüccarlara izin verilmesini istiyor olması, bahsi geçen dönemde Kilikya Ermeni Krallığı topraklarında ticaret gerçekleştiren tüc­ carların karşılaştığı muhtemel zorluk ve yasaklamalara işaret et­ mektedir. Nitekim daha sonra bölgedeki tüccarlara yönelik sal60

61

62 63

1 64

Kaynaklarda Kilikya Ermeni Kralı için Mütemellikü'l-Ennen, Sahibu'I Sis ve Tehfür unvanlarının kullanıldığı görülmektedir. lbn Abdüzzahir, er-Rav:zü'z­ zahir, s. 1 9 1 , 269, 270, 327, 328, 329; lbn Abdüzzahir, Teşrtfü'l-eyyam, s. 92; Baybars el-MansO.ri, et-Tuhfetü1-mülükiyye, s. 59; Yünlnl, Zeylü mir 'ati'z­ zaman, cilt il, s. 384. Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks, s. 1 16; Thorau, The Lion of Egypt, s . 163; Stewart, The Annenian Kingdom, s. 48; Reuven Amitai, "Dangerous Liaisons: Arrnenian-Mongol-Mamluk Relations ( 1 260- 1 292) ", La Mtditerrante des Ar­ mtniens XIIe-XVe sitcle, ed. Claude Mutafian, Paris, Geuthner, 2014, s. 197. lbnü'l-lbri, Tdrihu Muhtasari'd-düvel, s. 498; AbU'l-Farac, Abül-Farac Tarihi, cilt il, s. 586. Burada elçilerin isimlerinin verilmemiş olması bir yana dönemin lslam kay­ naklarında da bu olaydan bahsedilmemesi, elçi olarak görevlendirilenlerin, daha önce elçiler anlatılırken değinilen, birinci grup içinde değerlendirilmesi­ ni, elçilerin de muhtemelen o bölge ile ticaret yapan tüccarlardan olduğu dü­ şüncesini kuvvetli kılmaktadır.

dm, gasp ve tehditler sebebiyle Baybars'ın Ermeni Krallığı üzeri­ ne seferi bu kanıyı teyit etmektedir. 64 Bu hususta lbn Abdüzza­ hir, Göynükteki Ermenilerin Memluk tüccarlarına yönelik sal­ dırılarının artması üzerine krala bir mektup yazılarak duruma müdahale etmesinin istendiğini bildirmektedir. 65 Her ne kadar bu girişimden fayda alınamasa da Memluk Sultanlığı'nın tüccar­ larını ve ticareti korumak adına diplomatik girişimlere başvur­ maktan çekinmediğini göstermesi bakımından önemlidir. lki tarafın da sonuca ulaşamadığı girişimlerin ardından Sul­ tan Baybars'ın emriyle Kilikya Ermeni Krallığı üzerine Zilkade 664/Ağustos 1 266 tarihinde sefer düzenlenmiştir. Şam'dan yola çıkan ordunun hızlıca Ermeni topraklarına girdiği, bunun üze­ rine karşı koyamayacağını anlayan Kral Hetum'un elçileri ara­ cılığı ile teslim olduğunu bildirdiği rivayet edilmektedir. An­ cak bu girişimin sultanın emiri tarafından dikkate alınmaya­ rak elçilerin hapsedildiği anlatılmaktadır.66 Daha sonra ilerle­ mesine devam eden Memluk ordusu takip eden günlerde He­ tum'un askerleriyle karşılaşmış, onları ağır bir yenilgiye uğ­ ratmıştır. Bu mücadele sırasında kralın oğlu Leon da esir alın­ mıştır. Elde edilen kale ve toprakların yanı sıra Leön'un esare­ ti, Kilikya Ermeni Krallığı'nın ivedilikle diplomatik girişimle­ ri başlatmasında etkili olmuştur.67 Bu süreçte ilk olarak Rebiü64 65 66 67

Northrup, "The Bahri Mamltlk Sultanate" , s. 279; Stewart, The Armenian Kingdom, s. 50. lbn Abdüzzahir, er-Ravvı'z-zlihir, s. 4 1 7 . lbn Abdüzzahir, er-Ravvı'z-zlihir, s. 269; Amitai-Preiss, Mongols and Mam­ luks, s. 1 1 6- 1 1 7. Thorau, The Lion ofEgypt, s. 1 74; Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks, s. 1 1 7l l B; Nersessian, "The Kingdom of Cilician Armenia" , s. 653-654; Vahram, The Chronicle of the Armenian Kingdom, s. 52; Ramazan Şeşen, Sultan Baybars ve Devri (1260- 1 2 77) , lstanbul, lSAR Vakfı Yayınlan, 2009, s. 148- 149. M. Şe­ refüddin Yaltkaya tarafından Baypars Tarihi başlığı ile tercüme edilen ve lbn Şeddad'a atfedilen eserde, yaşanan mücadele sonucunda esir edilenin kralın oğlu Leon olmasına rağmen Sis Tekfuru'nun esir edildiği şeklinde bir değer­ lendirme bulunmaktadır. lbnü'l-Fuvati'nin eserinde ise Kral Leon'un baba­ sı Hetum ile karıştırılması sonucunda metinde Leon'un oğlunun esir alındı­ ğı bilgisi verilmektedir. lbn Şeddad, Baypars Tarihi, s. 1 39- 140; lbnü'l-Fuvati, el-Uavııdişü'l-climi 'a ve't-tecliribü'n-nlifı 'a fı'l-mi 'eti's-slibi 'a, Thk. Mehdi en­ Necm, Beyrut, Darü'l-Kütübi'l-1lmiyye, 2003, s. 254. 1 65

levvel 665/Kasım-Aralık 1 266 tarihinde Kahire'ye gelen Erme­ ni elçisiyle tutsak prensin esaretinin bitirilmesi istenmiş, ancak olumlu cevap alınamamıştır. Aynı amaçla bir yıl sonra Suriye yakınlarında yapılan görüşmede sultanın şartlarının kabul edil­ mesinin ardından ateşkes yapılmış ve Ermeni prensi özgürlü­ ğüne kavuşmuştur.68 Sultan Baybars'ın şartlan karşısında zor duruma düştüğü an­ laşılan Kral Hetum'u, 1 268 yılında gerçekleştirilen Antakya'nın fethi de olumsuz etkilemiştir. Muhtemelen bölgede yalnızlaştı­ ğını hisseden kral, daha önce Moğollar'la kurduğu ittifaklar ne­ ticesinde Suriye'de elde ettiği topraklan Memlüklere bırakmış­ tır. 69 1 270 yılında vefatının ardından tahta oğlu Leon geçmiş­ tir. Ancak Leon'un, babası ile Baybars arasındaki ateşkese uy­ mayarak bölgede seyyahlara ve Memlükler için çalışan tüccar­ lara zarar vermesi, vergisini ödememesi ve tahkimat gerçekleş­ tirmesi hoş karşılanmamış, böylece 673/1275 tarihinde Kilik­ ya Ermeni Krallığı topraklarına yeniden sefer hazırlıkları baş­ latılmıştır. 7 0 Öncekilerden daha şiddetli olduğu düşünülen bu sefer ile başkent Sis ele geçirilmiş, Antakya'nın fethinden son68

69 70

1 66

Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks, s. l l 8; Stewarı, The Annenian King­ dom, s. 49; Şeşen, Sultan Baybars ve Devri, s. 149- 1 5 1 ; Amitai, "Dangerous Li­ aisons" , s. 198. Sultanın şartlan arasında daha önce Moğollar ile Ermenile­ rin kurdukları ittifaklar çerçevesinde elde ettikleri yerlerin Memlüklere bı­ rakılması ile Moğollar tarafından esir alınan, Emir Şemseddin Sungur el-Aş­ kar'ın Leon'a karşılık olarak serbest bırakılması yer almaktadır. lbnü'l-Fuvati, el-.lfavadişü'l-cilmi 'a, s. 254-255; Thorau, The Lion of Egypt, s. 1 76, 185, 192193; lbn Abdüzzahir, er-Ravzıı'z-zilhir, s. 272, 327-329; Baybars el-Mansüri, et-Tuhfetü'l-mülükiyye, s. 59; Yünini, Zeylü miı "dti'z-zamdn, cilt Il, s. 384-386. Bahsi edilen esirlerin değişim süreci ve bu amaçla yapılan antlaşmalarla ilgi­ li dönemin kaynaklarında farklı süreçler anlatılmaktadır. Örneğin lbn Abdüz­ zahir, sultanın bir elçisini Ermeni kralına gönderdiğini, şartlann görüşüldük­ ten sonra antlaşmanın Antakya'da yapıldığı bilgisini vermektedir. Antlaşma süreci ve farklı değerlendirmeler için bkz. Scott, "Mamlük-Armenian Relati­ ons", s. 82-83; Amitai, "Dangerous Liaisons", s. 198- 1 99. Sadeque, Baybars I of Egypı, s. 58-59; Scott, "Mamlük-Armenian Relations'' , s. 83. Bu seferin sebepleriyle ilgili farklı değerlendirmeler için bkz. Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks, s. 1 33- 1 34; Stewarı, The Annenian Kingdom, s. 50-52. Bahsi geçen bu sefer ile ilgili Vahram'ın kroniği incelendiğinde Mısır sultanı­ nın aralanndaki antlaşmayı bozarak Ermeni topraklanna saldırdığı şeklinde bir yaklaşım görülmüştür. Vahram, The Chronicle, s. 55.

ra bölgede önemi artan ticaret merkezi Ayas yağmalanarak ge­ ri dönülmüştür.71 Sultan KalavOn döneminde Doğu Akdeniz'de Haçlılarla mü­ cadele ve Moğollar'a karşı kazanılan başarılar, bölgede Memluk­ lere karşı oluşturulan ittifakların bir parçası olan Kilikya Erme­ ni Krallığı'nı Memluk Sultanlığı'na yaklaştıracak, siyasi, askeri ve ticari önemi olan bir diplomatik süreç başlatacaktır. İslam kaynaklarının aktardığına göre bu dönemin ilk girişimi Erme­ ni Krallığı tarafından gerçekleştirilmiştir. Ancak sultanın sarayı­ na gönderilen elçilerden herhangi bir sonuç alınamaması üze­ rine kral, yeni bir girişimde bulunarak Tapınak Şövalyeleri'nin üstadından aracılık yapmasını, sultana af ve özürlerini sunması­ nı istemiştir. Üstadın araya girmesi üzerine sultanın 2 Rebiüla­ hir 684fi Haziran 1 285 tarihinde bir ateşkes antlaşması hazırlat­ mak suretiyle Kral Leon'a cevap verdiği anlatılmaktadır.7 2 Antlaşma metni incelendiğinde diğer metinlerden farklı ola­ rak 10 yıl, 10 ay, 10 gün ve 10 saatlik belirli bir zaman dilimini kapsadığı görülmektedir.73 İçerikte uzun uzun sultana övgüler ve lakapları yer alırken Ermeni kralından kısaca soy ve aile bil­ gileri verilerek bahsedilmiştir. Belgenin önemine binaen antlaş­ ma şartlarına uyulması gerekliliği vurgulanmış, kralın feshetme­ si durumunda yapılacaklar sıralanmıştır. Aynca Ermeni toprak­ larında alınması gereken önlem ve güvenlik tedbirlerinden bah­ sedilen metinde, antlaşmayı bozacak girişimlerin önüne geçme­ si de talep edilmiştir. Bahsi geçen ateşkes antlaşmasının esaslan uyarınca kralın topraklarına eman sağlanacağı bildirilmiş, iki ta­ rafın da birbirine karşı mücadeleden kaçınması istenmiştir. Ant­ laşmanın geçerli olduğu süre boyunca kralın ödemesi gereken yıllık vergiye de yine bu belgede yer verilmiştir.74 Bütün bunla71

72 73 74

Holt, Early Mam luh Diplomacy, s. 9 5 ; Northrup, "The Bahri Marnliik Sulıana­ te", s. 279; Arnitai-Preiss, Mongols and Mamluhs, s. 1 33- 1 34; Stewart, The Ar­ menian Kingdom, s. 50-53. lbn Abdüzzahir, Teşrtfü'l-eyyam, s. 92-93; Holt, Early Mamluh Diplomacy, s. 93-94. lbn Abdüzzahir, Teşrtfü'l-eyyam, s. 94. lbn Abdiizzahir, Teşrtfü1-eyyam, s. 94-96, 98-99, 100- 102; Holt, Early Mam­ luh Diplomacy, s. 96-97, 99, 1 0 1 - 103. Antlaşma uyarınca Kral Leon'dan halkı, 1 67

nn yanı sıra Memluklere karşı bölgesinde oluşabilecek ittifakla­ ra girmemesi, sultanın askerlerine ve tebaasına yönelik zarar ve­ recek girişimlerde bulunmaması, bütün gücü ile sultanı ve top­ raklarını korumak için çaba göstermesi istenmiştir. 75 Başarı ile gerçekleşmiş siyasi veya askeri bir mücadelenin sonucu olduğu açıkça anlaşılan metinde, kazanan tarafın kaybeden üzerine is­ tekleri arasında bölgeler arasındaki ticarete ayn önem atfedildi­ ği, belgede tüccarların sıklıkla dile getirilmesi suretiyle anlaşıl­ maktadır. Bu antlaşma metnine konu olan tüccar grupları ile ti­ cari ilişkileri, Üçüncü Bölüm'de ayn bir başlık altında değerlen­ dirildiği için burada detaylarına yer verilmemiştir. Anlatıldığına göre, hazırlanan antlaşma Emir Fahreddin el­ Mukri el-Hacib'e teslim edilerek beraberindeki elçilerle Kilik­ ya Ermeni Kralı'na gönderilmiştir. Metinde kafilenin antlaşma­ da zikredilen ödemenin yanı sıra esir alınmış tüccarlar ve mal­ larıyla geri döndüğü bilgisi verilmekte, aynca yanlarında Erme­ ni elçisi Baron Behram ile iki devlet arasında arabuluculuk ya­ pan Tapınak Şövalyeleri'nin üstadının da bulunduğundan bah­ sedilmektedir. 76 Bu bilgilerden hareketle Kral Leon'un antlaş­ mayı kabul ederek şartlan yerine getirdiği sonucuna ulaşılabil­ mektedir. Aynca iki devlet arasında diplomatik sürecin tekrar hız kazanacağı, gelen elçilerden anlaşılmaktadır.77 Sonuç olarak Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallı­ ğı ile sürdürülen diplomatik ilişkiler değerlendirildiğinde, dö-

75 76 77

1 68

ülkesi ve kendisi adına yıllık vergi olarak (bir çeşit tımar vergisi �1) , yan­ sı 250.000 dirhem/takvorin eden 500.000 dirhem değerinde Küçük Ermenis­ tan gümüşü, toplam 50 baş cins at ve katır (25 ı..Aı->ISI ve 25 � ı..l\A.ı) ile istenil­ diğinde sultanın ülkesinde belirtilen yere nakledilmek üzere atlarda kullanı­ lan 10.000 parça demir ve çivisini (IA.>.!-61....oı .l.i,ıı u"ii •fa �ı �1 �ı..ı.:aı ıJA.J) [nallar ve bunlan çakmak için çiviler) göndermesi talep edilmiştir. lbn Ab­ düzzilhir, Teşrffü'l-eyydm, s. 98-99. lbn Abdüzzilhir, Teşrifü'l-eyydm, s. 102; Scott, "Mamlük-Armenian Relati­ ons", s. 1 94- 195. lbn Abdüzzilhir, Teşrffü'l-eyydm, s. 102- 103. Burada iki husus üzerine durulabilir. ilki kralın antlaşmanın şartlarını koşul­ suz kabul ettiği ve iyi niyet göstergesi olarak elçilerini gönderdiğidir. Diğeri ise antlaşmanın şartlarının ağır olması ihtimali de düşünülerek kralın madde­ lerin tekrar değerlendirilmesi için elçi ve arabulucuyu görevlendirerek gön­ dermiş olabileceği ihtimalidir.

neme ait kaynakların Bizans'tan daha fazla bahsettiği, hatta art arda Memlük başkentini ziyaret eden Bizans elçileri ile görüşü­ len konular hakkında bilgiler sunduğu görülmektedir. O dö­ nem Memlük Sultanlığı ile doğrudan sınırları bulunmasa da geçmişten gelen lsla.m-Bizans diplomasi geleneğinin burada et­ kileri hissedilmektedir. Aynca, Bizans'ın sahip olduğu coğrafi konumun, Karadeniz ile siyasi ve ticari ilişkilerini devam ettir­ mek arzusunda olan Memlükleri Bizans ile diplomatik ilişkiler yürütmeye, zaman zaman da bölge devletleri ile arasında ara­ bulucu olmaya zorladığı anlaşılmaktadır. Tüm bu girişimler so­ nucunda ticari alanda sahip olunan haklar, Memlük tüccarları ile diğer devletlerin tüccarlarının boğazlardan geçerek Karade­ niz'den Memlük topraklarına rahatça ticaret gerçekleştirmele­ rinin önünü açmıştır. Kilikya Ermeni Krallığı ile ilişkilerin ise, Bizans'a oranla, daha çok siyasi ve askeri mücadeleler sonucu gerçekleştiği görülmektedir. Burada elbette Ermeni Krallığı'nın Memlük Devleti ile sınırının bulunması ve ona karşı bölgede Memlüklerin düşmanları ile ittifaklara girişmesinin önemi bü­ yüktür. Ancak bu devlet ile yürütülen ilişkilerde ticaret ve tüc­ carların önemli yerinin olduğu , tüccarların mallan ve güvenlik­ lerinin ateşkes antlaşmaları veya savaş sebebi ilan edilen konu­ larda gündeme gelmesinden anlaşılmaktadır. Sultan Baybars döneminin ilişkileri değerlendirildiğinde sultanı ziyaret eden elçilerin taşıdığı mektuplar ile muhatap devlet hükümdarları için hazırlatılan mektupların tam metin­ lerine çağdaş müelliflerin eserlerinde yer verilmediği görül­ müştür. Bu durum o dönem için konuları tüm boyutları ile tartışmayı zorlaştırmaktadır. Ancak bu olumsuzluklara rağ­ men mevcut kaynaklar ve bilgiler ışığında iki devletle yürü­ tülen ilişkilerin ticari boyuta nasıl yansıdığı çeşitli örnekler ve deliller üzerinden çıkarımlarda bulunularak giderilmeye çalı­ şılmıştır. Sultan Kalavün döneminde ise özellikle 1 280'lerdeki bazı belgelerin içeriğine ulaşılabiliyor olması ilişkileri değer­ lendirmede önemli rol oynamıştır. Bu belgelerde Bizans ile bir yemin yapılırken Kilikya Ermeni Krallığı ile süresi belirli olan bir ateşkes antlaşması yapıldığı görülmektedir. Ayrıca bu dev1 69

let ile yapılan antlaşmanın metni, Bizans ile yapılandan uzun ve daha detaylıdır. Bizans ile gerçekleştirilen yeminlerin bel­ gelerinde merkeze ticaret ve diplomatik ilişkiler alınırken, Ki­ likya Ermeni Krallığı ile yapılan antlaşmada güçlü tarafın zayıf olana arasında ticaretin de olduğu şartlarını sunarak kabul et­ tirdiği anlaşılmaktadır.

Siyasetin bir parçası olarak ambargolar ve Doğu Akdeniz'de korsanlık faaliyetleri Akdeniz'in doğusunda Eyyubiler'in ardından kurulan Mem­ luk Sultanlığı'nın gerçekleştirdiği fetih hareketleri, 1 . Haçlı Se­ feri'nden i tibaren bölgeye yerleşen Latinler için sorun teşkil etmiştir. 1 1 87'de gerçekleşen Hittin Savaşı'nın ardından Ku­ düs'te Haçlı hakimiyetinin son bulması, bunun üzerine düzen­ lenen lll. Haçlı Seferi'nin Latinler açısından beklenen sonuçla­ rı sağlayamaması, takip eden süreçte Memluklerin Antakya'yı alıp daha sonra da Trablus Kontluğu'na son vermesi, bölgede son Haçlı toprağı Akka'nın fethine giden süreci hızlandırmış­ tır. Sonuç olarak 1 29 l'de bu şehrin de fethiyle Akdeniz'in do­ ğu sahillerinde kurulmuş Latin siyasi otoritesi son bulmuştur. Ancak 1 29 1 öncesi ve hemen sonrası Latinlerin aleyhlerine ge­ lişen durumları kabullenerek Haçlı Seferleri'ni sonlandırdığı al­ gısını uyanmamalıdır. Aslına bakılırsa tüm bu yenilgiler, artık düşmanı üzerinde savaş alanlarında galibiyet sağlayamayan Hı­ ristiyanlar için ticaretin de içinde değerlendirildiği farklı yol­ lar geliştirme ve tedbirler alma sürecini hızlandırmıştır. Çeşitli vesileler ile Papalık öncülüğünde girişilen ambargolar78 ile şe­ hir devletlerinin yürüttüğü ticari kısıtlamalar bu amaca hizmet ederken bir anlamda bölgede gerçekleştirilen korsanlık faali­ yetleri de İslam devletlerinin siyasi, ekonomik ve stratejik ola­ rak zayıflatılmasını hedeflemekte, Latinlerin gerçekleştirme­ yi planladığı yeni seferler için bir çeşit ön hazırlık oluşturmayı 78 1 70

Ambargonun etimolojisi ve kullanımı hakkında bkz. Stantchev, Spiritual Ra­ ıionaliıy, s. 2-3.

amaçlamaktadır. Bu kısımda bölgedeki lslam devletlerine yö­ nelik ambargolar ve yasaklamaların tarihsel sürecinin ardından özellikle Memlukler üzerine yürütülen uygulamaların siyasi ve ekonomik etkilerinden bahsedilecektir. Daha sonra da ambar­ goların sunduğu ortamdan beslenerek faaliyet yürüten korsan­ lar ile gerçekleştirdikleri faaliyetler anlatılacaktır. Ambargolar süreci ve ticari yasaklamalar

İslam devletleri ile mücadelenin bir aşaması olarak gelişen Papalık ambargoları, köklerini 1 29 1 öncesinden almaktadır. Özellikle Mısır merkezli kurulan devletler için coğrafi şartlar nedeniyle önem arz eden kereste ve demirin yanı sıra ordula­ rı oluşturacak kölelerin ticareti bu yasakların merkezinde ol­ muştur. Akdeniz'deki geniş ticari bağlantılarının yanı sıra bah­ si geçen ürünlere ulaşmada sahip oldukları kolaylık ve imtiyaz­ lar, Mısır merkezli devletlerin Avrupalı tüccarlara olan ihtiya­ cını artırmıştır.79 Ancak bu durum Avrupa'da siyasi, dini ve za­ man zaman da ekonomik hesaplardan dolayı sorun teşkil et­ miştir. Bu bağlamda sözü edilen ticari ürünlerin İslam dev­ letleri için tedarik edilmesi ve Müslümanların hakimiyetinde­ ki limanlarda satılması ilk olarak Montpellier'de gerçekleştiri­ len 1 1 62 tarihli Kilise Konsili'nde Papa ili. Alexander ( 1 1 591 1 8 1 ) tarafından dile getirilmiştir. Burada "Sarazenlere" sa­ vaş aletlerinin yanı sıra gemi yapımında kullanılan kerestenin ve demirin satışının da açıkça yasaklanması istenmiştir. Daha sonra, l l 79'da gerçekleştirilen ve kiliseyle alakalı birçok refor­ mun da dile getirildiği lll. Lateran Konsili'nde Sarazenlere te­ dariki sağlanan silahların yanı sıra demir, köle ve kereste tica­ retinin de yasaklanması gerekliliği vurgulanmış, bu kararlara uymayarak ticarete devam edenlere başta aforoz olmak üzere uygulanacak yaptırımlar sıralanmıştır.80 1 2 1 5 yılında düzenle79 80

Davidjacoby, "The Supply of War Materials" , s. 102- 103, 1 13. Cart, " Crossing Boundaries" , s. 107-8; Stantchev, Spiritual Rationality, s. 4445; Menache, "Papa! Attempts", s. 238-239. Ambargoların ilk uygulanma ka­ ran ile ilgili farklı görüşler ve değerlendirmeler için bkz. Stefan K. Stantchev, "Embargo: the Origins of an Idea and the Implications of a Policy in Euro1 71

nen iV. Lateran Konsili'nde ise bahsi geçen ticari ürünler tekrar vurgulanarak yasaklar genel ticareti de kapsayacak şekilde dü­ zenlenmiştir. Böylece sadece köle ve savaş aletleri ile bu aletle­ rin yapımında kullanılan demir, kereste, katran gibi malzeme­ lerin değil, genel ticaretin yasaklanması yönünde bir karar alın­ mıştır. 1 230'dan itibaren bu yasaklar sadece Mısır ve çevresini değil, lber Yarımadası'ndaki Müslümanlarla yapılan ticareti de kapsayacak şekilde genişletilmiştir.81 Ardından Papa iV. lnno­ centius ( 1 243- 1 254) , 1 245 tarihli 1 . Lyons Konsili'nde yayınla­ dığı bildiri ile Sarazenlere savaş aletleri ve yapımında kullanı­ lan malzemelerin satışına uygulanan yasaklan tekrar belirtmiş, ayrıca gemilerinde onları taşıyanlar ile savaş aletleri yapımında yardımcı olanlara da uygulanacak cezalan duyurmuştur.82 As­ lına bakılırsa bu ifadeler Latin gemilerinin İslam devletleri ta­ rafından kiralanarak asker sevkiyatı yapıldığını veya tüccarları­ nın taşındığını, aynı zamanda Hıristiyan mühendislerin Müslü­ manlara savaş aletleri ve gemi yapımında yardımcı olduklarını göstermesi bakımından dikkat çekicidir.83 Ambargolar sürecin­ de 1 274 yılında Papa X. Gregorius'un ( 1 2 7 1 - 1 276) önderliğin­ de düzenlenen il. Lyons Konsili'nde de yine Müslümanlara uy­ gulanması gereken ambargolar görüşülmüştür. Ancak o dönem

81

82 83

1 72

pe and the Mediterranean, ca. 1 100 - ca. 1 500" , Yayımlanmamış doktora tezi, Michigan, Michigan Üniversitesi, 2009, s. 45-46. Gherardo Ortalli, "Yenice and Papa! Bans on Trade with the Levanı: The Ro­ le of the Jurist" , Intercultural Contacts in the Medieval Mediterranean, ed. Ben­ jamin Arbel, Portland, Frank Cass, 1996, s. 242-243 ; Menache, "Papa! At­ tempıs", s. 243-244; Stantchev, Spiritual Rationality, s. 45 . Kilise konsillerin­ de alınan kararlar daha sonra Katolik Kilisesi'nin tehdit olarak gördüğü ve pa­ gan olarak tanımladığı Baltık toplumları : Yahudiler ile Katolik Kilisesi dışın­ da kalan diğer Hıristiyanlar üzerine de uygulanmıştır. Stantchev, "Embargo", s. 135-137. Jacoby, "The Supply of War Materials", s. 1 14. Burada gemilere alınan Müslümanların asker olması elbette ihtimal dahilin­ dedir. Ancak bildirinin tarihi ve o dönem Haçlılar ile yapılan, Müslümanlar açısından birer savunma savaşı niteliğindeki VI. ve Vll. Haçlı Seferleri düşü­ nüldüğünde kastedilenlerin tüccar olabileceği, Hıristiyan gemilerinde kendi­ leri ve mallan için yer kiralayarak özellikle yukarıda da bahsi geçen ürünleri Mısır'a taşıdıkları düşünülmektedir. Nitekim metin, savaş aletleri yapımında kullanılan malzemelerin sevkiyatını, bu malzemeleri kullanarak Müslüman­ lara gemi ve benzeri savaş aletleri yapanları içermektedir.

Akdeniz'in doğusunda yaşanan siyasi gelişmeler düşünüldü­ ğünde bu yasaklamaların özellikle tekrar Mısır merkezli İslam devletine, bir başka ifade ile Memluk Sultanlığı'na uygulan­ masının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu toplantıya bölgedeki Haçlı devletlerini temsilen katılan şövalyelerin şikayetlerinin ardından daha önce belirlenen yasakların tekrar düzenlenerek Memluklere altı yıl süreli savaş malzemeleri satışının yasaklan­ ması kararlaştınlmıştır.84 1 3 . yüzyılın ikinci yansında gerçek­ leşen iki fetih, Papalık ambargoları için fazlasıyla önem arz et­ mektedir. Bunlardan ilki 1 289 yılında Trablus'un Haçlılardan alınmasıdır. Bu olayın ardından Papa iV. Nicolaus ( 1 288- 1 292) Mısır ile ticareti tamamen askıya aldığını duyuran bir bildiri ya­ yınlamıştır. Ancak bu durumun hem Doğu Akdeniz'deki şart­ lar ve ticari ilişkiler ile uyuşmaması hem de bölgedeki tüccar ve aracılar açısından kabul edilebilir olmaması nedeniyle papanın karan Kudüs Patriği tarafından yumuşatılarak savaş malzeme­ leri dışında kalan ürünlerin ticaretinin önü açılmıştır.85 İkinci olarak 1 2 9 1 yılında Akka'nın fethi ticari ambargolarda Mem­ luklere yönelik daha sert yaptırım ve düzenlemelere sebep ol­ muştur. Yenilginin ardından Papa iV. Nicolaus bir dizi bildiri yayınlayarak önceki ambargoların şiddetini artırmıştır. Böyle­ likle savaş aletleri, atlar, demir, kereste, besin maddeleri ve her türlü ticari ürünün (alia quaecumque mercimonia) Mısır ve Su­ riye'ye satışı yasaklanmıştır.86 Bahsi geçen uygulamalar bazı şehir devletleri ile Avrupa güç­ leri üzerinde kısa süreli de olsa etkili olmuş, bu devletlerin de genel olarak İslam devletleri ile ticaret hususunda kararlar al84

85

86

Bu konsilde aynca bölgeye hac vazifesini yerine getirmek için giden hacılara dindaşlarının yaptığı saldınlar da dile getirilmiş, bu saldınları gerçekleştiren korsanların aforoz edilmesine karar verilmiştir. Menache, "Papa! Attempts", s. 245 . Papa iV. Nicolaus'un daha sonra bu durumu kabullenmek zorunda kaldı­ ğı anlaşılmaktadır. Aslında bu durum Bilıidüşşam'daki din adamı ve özellik­ le bu din adamları üzerinde tesiri olan tüccarların ve aracıların gücünün anla­ şılması bakımından önemlidir. Papa, bu sebeple 1 290 tarihli bildirisinde geri adım atarak ambargonun barış zamanlarında hafifletilmesini kabul etmek du­ rumunda kalmıştır. Jacoby, "The Supply of War Materials", s. 1 24- 1 25. Menache, "Papa! Attempts", s. 245 ; Ashtor, Levanı Trade, s. 17. 1 73

masının yolunu açmıştır. Bu bağlamda Doğu Akdeniz'in önem­ li ticari güçlerinden Venedik, 1 224'te Mısır'a (Eyyübiler'e) sa­ vaş aletleri ticaretini kapsayan bir yasaklama başlatmıştır. 87 Bahsi geçen yasakların ve cezaların caydırıcı olmaması üzeri­ ne 1 226'da Adriyatik ve Doğu Akdeniz'de devriyeler oluşturu­ larak savaş aletleri ve yapımında kullanılan malzemeleri Mısır'a taşıyan gemilere el konulması veya batırılması hususunda ba­ zı gemi sahipleri ile resmi Venedik yetkilileri görevlendirilmiş­ tir.88 1 272 yılında Papalığın balyos (bailo) , konsüller ve Mont­ pellier makamlarına hitaben yazdığı mektupta Memlukler ile yapılan ticarete dikkat çekilmiş, bu hususta önlemler alınması istenmiştir.89 Yine 1 3 . yüzyılın ikinci yansında Sicilya Kralı I . Charles ( 1 266- 1 285) Mısır'a savaş aletleri v e b u amaçla kulla­ nılabilecek malların satışını yasaklayan bir düzenleme yapmış­ tır. Aynı dönemde Pisa da bir karar yayınlayarak savaş aletleri ya da gemi yapımında kullanılabilecek malzemelerin içinde bu­ lunduğu bir dizi ürünün Memluklere tedarik edilmesini yasak­ lamıştır. 90 Venedik, 1 29 l 'de bahsi geçen ürünlerin satışını tek­ rar yasaklamış, 1 292 tarihinde ise bu ürünler arasına köleleri de ilave etmiştir.91 Böylelikle devletler açısından Mısır ticareti­ ne teoride çeşitli ambargolar getirilmiş, adı geçen devletler La­ tin Kilisesi'nin yanında yer almıştır. 92 Latin Kilisesi ve Avrupalı devletlerin Memluklere yönelik ti­ cari ambargolarının 14. yüzyılda da devam ettirildiği görül­ mektedir. Bu hususta iV. Nicolaus'un hükümlerini aynen tas­ dik eden Papa V. Clemens ( 1 305- 1 3 14) , Ekim 1308'de lsken87 Jacoby, "The Supply of War Materials", s. l l l . 88 A.e. , s . l l 2. 89 Stantchev, "Embargo", s. 1 8 1 - 182. 90 Jacoby, "The Supply of War Materials" , s. l l S, l l9. 9 1 Ashtor, Levanı Trade, s . 1 7 . 92 Özellikle 1 3 . yüzyılın ikinci yansında uygulamaya konulan ambargo ve ticari yasaklamalar Mısır'ın hedef alınması ile birlikte yorumlandığında, genel ola­ rak modern tarihçilerin ilgili belgelerde Müslüman olarak ifade ettiği, Sarazen teriminin dönemin siyasi değerlendirmesine uygun düşecek şekilde Memlük Sultanlığı olarak kullanılması tercih edilmiştir. Bu husustaki ilgili belgelerde yer alan terimsel değerlendirme Üçüncü Bölümde ticari faaliyetler anlatılır­ ken yapılmıştır. 1 74

deriye'ye savaş aletleri, demir, at, kereste ve yiyecek malzeme­ lerinin yanı sıra bir defa daha bütün ticari malzemelerin satışı­ nın yasaklandığını duyurmuştur. Ayrıca bu kurala uymayanla­ rın aforoz edileceğini, rezil sayılacağını, para cezasına çarptırı­ lacağını ve vatandaşlık haklarını kaybedeceğini de eklemiştir.93 Yasaklı ve izin verilen ticari ürünler arasındaki ayrımın çok belirgin olmayışı her fırsatta bazı Latin tüccarların yasak olma­ sına rağmen çıkarları doğrultusunda yasaklanan malzemeleri de Memluk limanlarına sevk etmesini sağlayacaktır. Bu konuyla il­ gili Kıbrıs Kralı 11. Henry ( 1 285- 1324) , Haçlı Seferleri için hazır­ ladığı 13 l l tarihli bildiride "şeytan ve sahte Hıristiyanlar" olarak nitelediği bazı tüccarların yasaklara rağmen Müslümanlar için köle, kereste, demir, katran, erzak ve diğer ürünleri temin etti­ ğinden şikayet etmiştir. Ayrıca 1323'te Papalık makamına giden Kıbrıs elçileri de Avrupalı tüccar gemilerinin Memluklere köle sağlamayı sürdürdüklerinden bahsetmektedir.94 Bunun ardın­ dan alınan bir kararla Memluk topraklarına her türlü ticaret ve seyahat yasaklanmış, 3 Kasım 1323 yılında çıkarılan genelge ile de Venedik vatandaşlarının Nisan 1324 sonuna kadar sultanın topraklarını terk etmesi istenmiştir. Bu tarihten itibaren geçmiş­ te uygulanan birçok esneklik kaldırılarak lskenderiye'deki Ve­ nedik Konsülü'nün kapatıldığı ve Venedik gemilerinin Mısır'ı ziyaretinin askıya alındığı iddia edilmektedir. 95 93

94 95

Ortalli, "Yenice and Papa! Bans", s. 247. Uygulanan bu ambargolar özellikle ticaretle uğraşan ve Akdeniz ticaretini elinde bulunduran İtalyan devletlerinin 1 304 ve 1 3 1 2 yıllarındaki girişimleriyle hafifletilerek yasaklı malların dışın­ da kalan tekstil gibi bazı ürünlerin Mısır ve diğer Memlük topraklarına taşın­ masına izin verilmiştir. Yenedik bu anlamda Papalıkla diplomatik ilişkilerini sürdürmüş ve her fırsatta ticari yasaklamaların daha da hafifletilmesine çalış­ mıştır. 1 3 1 7 ve 1 3 1 9'da papaya elçiler gönderilerek ticarette satışına izin ve­ rilen ve verilmeyen malların tekrar belirlenmesi, aynca ticari sınırlandırmala­ rın kaldınlması talep edilmiştir. Bu isteklerin kabul edilmesinin ardından Do­ ğu Akdeniz ticaretinde birtakım ürünlere daha izin verilmiştir. Böylelikle Ye­ nedik, Mısır'da lskenderiye, Dimyat ve Tinnis, Suriye bölgesinde ise Beyrut, Lazkiye, Şam, Hama ve Remle ile ticari faaliyetlerini devam ettirmiştir. A.e., s. 246-247. Peter Edbury, The Kingdom of Cyprus and the Crusades 1 1 9 1 - 1 3 74, Cambrid­ ge, Cambridge University Press, 199 1 , s. 1 34. Ortalli, "Yenice and Papa! Bans", s. 248. 1 75

Özellikle 1 3 . yüzyılın ikinci yansında Memluk yönetiminde­ ki Mısır ve çevresi değerlendirildiğinde, Papalık ve Avrupa dev­ letlerinin yukarıda belirtilen uygulamalarının teoride devam et­ tirildiğini söylemek mümkündür. Ancak pratikte ne kilise karar­ larının ne de cezaların tüccarlar açısından pek de bağlayıcı ol­ madığını ifade etmek yanlış olmasa gerekir. Çünkü bazen lsken­ deriye'de görev yapan konsülün dirayetsizliği, bazen tüccarların Müslümanlara satmak için aldıkları ürünleri kendi toplumlarına ait gemiler yerine bahsi geçen dönemde Mısır ile ticari ilişkileri devam eden toplumların gemileri ile taşımaları, bazı tüccarların gemilere yükledikleri ürünler için farklı vanş noktası belirtme­ lerine rağmen ürünleri orada indirmeyip Mısır'a nakletmeleri,96 aynca zaman zaman Papalık tarafından sağlanan ticaret lisansları ve izin belgeleri ticari yasakların askıda kalmasına, cezaların ise caydırıcılığını yitirmesine etki etmiştir. Aynca Memluklerin ka­ rarlı politikaları, Akdeniz'de uyguladıkları siyaset ve ticari poli­ tika da bölgedeki Hıristiyan devletlerin ve tüccarlarının Memluk topraklan ile ticaretini teşvik edici olmuştur.97 Genel olarak İslam devletlerine karşı yürütülen ambargolar tek başına ticari bir sınırlamadan ibaret değildi. Bir çeşit askeri ve siyasi dürtü olarak gelişmiş, Doğu Akdeniz ve lber Yarıma­ dası'ndaki gücün zayıflatılmasını amaçlamıştır. 98 Dahası zaman 96

97 98 1 76

1 3 . yüzyılın ikinci yarısında Akdeniz'in doğusundaki Latin devletlerinin Memlfıklere karşı desteklenmesi, maddi ve lojistik ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyordu. Bu hususlara özellikle dikkat çeken Papalık, Hıristiyanlara des­ tek için savaş malzemeleri başta olmak üzere çeşitli erzak ürünleri taşıyan ge­ milerin Akka Limanı'na mallarını indirmelerinin ardından buradaki Kudüs Patriği ve askeı1 tarikatların liderlerinden onaylı bir belge almalarını zorunlu kılmıştır. Pierre-Vincent Claverie, "Un Aspect Meconnu du Pontificat de Gre­ goire X: Les Debuts de sa Politique Orientale ( 1 271-1273) " , Byzantion, 68(2) , 1998, s. 307; Jacoby, "The Supply of War Materials", s. 1 1 5- 1 1 6. Burada yer alan bilgiler, özellikle savaş aletleri ve diğer lojistik ihtiyaçları karşılamak için yola çıkan gemilerin bu durumu suiistimal ederek zaman zaman Papalığa ya da kendi devletlerine bildirdikleri rotalardan çıktıklarını, bu ürünleri Mem­ lrık limanlarına indirdiklerini işaret etmesi açısından oldukça ilginçtir. Bu ne­ denledir ki bir önlem olarak malın indirilmesinin ardından şehirdeki yetkili mercilerden tasdikli bir belge alınması şart koşulmuştur. A.e. , s. 1 13- 1 20, 1 26- 1 29; Ashtor, Levant Trade, s. 1 8- 1 9 ; Carr, " Crossing Boundaries" , s. 108. Menache, "Papa! Attempts", s. 240-24 1 .

zaman Avrupa devletlerinin siyasetine, askeri faaliyetlerine ve diplomasisine de tesir eden bir unsur olarak kendini hissettir­ miştir. Ancak bu durum hem ticaretten hem de devlet politi­ kalarından doğrudan etkilenen tüccarlar açısından bir ikilem oluşturmuş; bir yandan Memlukler ile ticari bağlantılarını de­ vam ettirme gayreti içinde olurlarken bir yandan da Papalığın ve bazen de kendi devletlerinin talepleri doğrultusunda onlarla ilişki kurulmaması arasında kalmalarına sebebiyet vermiştir.99 Tüm bunların dışında Memluk limanları ile yapılan ticaret de­ ğerlendirilirken tüccarları kişisel çıkarlar ve kazançlar peşinde olmaya yönlendiren motivasyona da dikkat çekmek gerekmek­ tedir. Her türlü yasağa rağmen bölgede ticareti devam ettirme çabalarında, Memluklere tedarikini sağladıkları ürünlerden el­ de ettikleri kazancın yanı sıra lslam topraklarından yükleyerek Avrupa'ya sevkiyatını yaptıkları doğunun ürünlerinden edin­ dikleri kar da etkili olmuştur. 1 00 Böylelikle farklı bir b oyut ka­ zanan ticaret, tüm yasaklamalar ve teoride ortaya atılan ceza ve yaptırımlara rağmen yukarıda da değinilen sebeplerin etkisiy­ le durmamış, belirli oranlarda azalmış olsa da, özellikle Bizans, Kilikya Ermeni Krallığı ve Kıbrıs limanlarındaki tüccarlar, ge­ mi sahipleri ve yerel girişimcilerin Memluk limanlarını ziyare­ tiyle devam ettirilmiştir. Aslında bu süreç ticari daralma yerine pazar payının genişlemesine ve yeni pazarların ortaya çıkması­ na da zemin hazırlamıştır. 1 0 1 Ambargolar değerlendiril diğinde 99 Ortalli, "Yenice and Papa) Bans", s. 244. 100 A.e. , s. 242. Denizlerde bir limandan diğerine gerçekleştirilen ticarette hem masraflar hem de katedilen mesafe ve süre dikkate alındığında ticaretin tek yönlü hizmet eden bir olgudan fazlası olması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bir diğer ifade ile Memlüklerin ihtiyaçlarını taşıyan gemiler Memluk yöneti­ mindeki limanlarda mallarını indirdikten sonra dönüş seferi için Avrupa pa­ zarlarında ihtiyaç duyulan baharatlar başta olmak üzere, çeşitli ürünleri ge­ milere yüklemekteydiler. Böylece ticaret, tüccarlar ve gemi sahipleri için daha kazançlı ve anlamlı hale gelmekteydi. Bu sebepledir ki Avrupa'nın ihtiyaçla­ rını karşılamak için Akdeniz'in doğusuna sefer yapan gemilerin ambargo dö­ nemleri de dahil Memluk limanlarına boş olarak yanaşmaları mantıklı görül­ memektedir. 101 Edbury, The Kingdom, s. 103- 104, 1 33- 1 34, 1 50- 152; Ashtor, Levanı Trade, s. 38-40. 1 2 7 1 yılından itibaren aracı limanlar ve kişilerin Venedik-Mısır tica­ retinde önemli yer kazandığı, Venedikli tüccarların mallarını Frenk limanla1 77

genel olarak kilisenin kat'i bir başarısından söz edilememekte­ dir. Bunun nedenlerini ise otorite eksikliğine, şehir devletleri­ nin ruhban sınıfına ve papanın siyasi otoritesine olan tavrına ve tüccarların toplu ya da bireysel çıkarlarına bağlamak müm­ kündür . 1 02 Doğu Akdeniz'de korsanlık faaliyetleri ve korsanlar

Eğer Tann isterse denizdeki kayıplar çabucak telafi edilir. 1 03

Geniza belgelerinde yer alan bir tüccarın yukarıdaki ifade­ si denizlerde gerçekleşen kayıpların kısa zamanda yerine ko­ nulacağı hususunda sahip olunan motivasyonu vermekte, du­ rum ve şartlar ne olursa olsun ticaretin durmayacağını, Orta­ çağ'da ticaretin verimli, bir o kadar da yoğun işlediğini göster­ mektedir. Fırtınalar dışında denizlerdeki kayıpların en önemli nede­ ni şüphesiz maruz kalınan korsanlık ve yağmacılık faaliyetle­ ridir. 1 04 Korsanların kimlikleri, hangi topluma mensup olduk­ ları, nerede ve nasıl tehdit unsuru oluşturdukları cevaplanması gereken sorular arasındadır. Ancak konunun Akdeniz'in doğu­ su ile olan bağlantısı coğrafi bir daraltma yapılması zorunlulu­ ğunu ortaya çıkmaktadır. Bu durum da korsanlar hakkında ya­ pılacak genel tanımlama, kavramsal açıklama ve örneklendir­ melerin ardından Doğu Akdeniz eksenli, Memluklere yönelik faaliyetlerinin anlatılmasını önceleyecektir. Ayrıca 1 3 . yüzyı­ lın ikinci yarısında devletlerarası ilişkilerde yaşanan hareketli­ liğin ve siyasi mücadelenin bölgedeki korsanlar tarafından ger­ çekleştirilen faaliyetler üzerindeki etkisine de yer verilecektir. n üzerinden Mısır'a ulaştırma yoluna giriştikleri belirtilmektedir. bkz. jacoby, "The Supply of War Materials", s. 1 16; Ortalli, "Yenice and Papa! Bans", s. 24 3. 102 Menache, "Papa! Attempts", s. 236-259, 247. 103 Goitein, A Mediterranean Society, s. 332. 104 Ortaçağ'da ürün ve insan taşımacılığında ucuz nakliye imkanı sunması sebe­ biyle tercih edilen denizler, korsan adı verilen grup ya da kişileri cezbederek onlara korunmasız gördükleri gemilere saldırma ve mallanna el koyma imka­ nı tanımıştır. J. L. Anderson, "Piracy and World History: An Economic Pers­ pective on Maritime Predation" , ]ournal of World History, 6(2), 1995, s. 1 75. 1 78

Korsanlar açık denizlerde gemiler ile dolaşan, ayırt etmeksi­ zin diğer gemilerin taşıdığı mallara, mürettebatlarına ve hatta yolcularına şiddet yoluyla el koyan kişiler veya gruplardır. Bir başka ifadeyle denizlerde hırsızlık yapan, başkalarına ait mal­ lan zorla alanlar ve satanlardır. 1 0 5 Braudel, Akdeniz'de korsan­ lığın tarih kadar eski bir olgu olduğundan bahsederken aslın­ da çok derin ve bir o kadar da karmaşık bir yapılanma olabile­ ceğine işaret etmiş, bu bağlamda korsan ve korsanlık için kul­ lanılan terimlerin farklılığına dikkat çekmiştir. Belirttiğine gö­ re korsanlık ve korsanlar için kullanılan piracy ve pirates te­ rimleri 1 7 . yüzyıl başlarına kadar yaygın olarak kullanılma­ maktadır. Daha önceki dönemlerde bu ifadeler yerine privatee­ ring, privateers ya da corsairs tercih edilmiştir. Ayrıca, Braudel bu kavramların taşıdığı anlamlar hususunda da hukuki açıdan net bir ayrımın söz konusu olduğunu ifade etmektedir. 1 06 Bah­ si geçen terimler ile ilgili fark Memluk sultanlarının bölge dev­ letleri ile yaptığı bazı antlaşma metinlerine yer veren Holt'un eserinde de yer almaktadır. Halt, Arapça metinde geçen kor­ sanlık ile ilgili terimleri değerlendirirken pirates'i el-haramiy­ ye (4..,ı.. l pll) , corsairs'i ise el-kursaliyye (�fili) ifadeleri ile iliş­ kilendirmektedir. 1 07 Bu durum hem Avrupa devletlerinde hem de lslam devletinde korsanlık faaliyetleriyle ilgili bir ayrımın olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Bu nokta­ dan hareketle Akdeniz bir bütün olarak değerlendirildiğinde , Ortaçağ'da korsanlığı yasal v e yasal olmayan e l koyma faaliyet­ leri olarak iki kısımda incelemek yerinde olacaktır. tlki, devlet­ lerarasında savaşın resmen ilanıyla veya savaş devam ederken karşı tarafın tüccarlarına ve ticaret gemilerine saldırma, malla­ rına el koyma, mürettebatını tutsak etme haklarının belirli ki­ şilere korsanlık beratı (letters of Marque) adındaki bir çeşit bel­ geyle verildiği (privateering) faaliyetlerdir. İkincisi ise herhan105 A e . , s. 1 76; Edward Lewis, "Responsibility for Piracy in the Middle Ages", ]oumal of Comparative Legislation and Intemational Law, 19(1), 1937, s. 77; Goitein, A Mediterranean Society, s. 328-329. 106 Braudel, The Mediterranean, s. 627-628. 107 Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 1 36; lbn Abdüzzlihir, Teşrifü'l-eyyam, s. 1 60- 1 6 1 . .

1 79

gi bir anlaşmazlığa ya da resmi belgeye gerek duyulmadan ki­ şilerin kendi menfaatleri doğrultusunda gerçekleştirdikleri (pi­ racy). bireysel uygulamalardır. 1 08 Her ne kadar bahsi geçen bu faaliyetler arasındaki ayrımın 13. yüzyıl deniz kanunuyla belir­ lendiği ifade edilse de bunun zaman zaman teoride kaldığı, pra­ tikte çok da belirgin olmadığını da belirtmek gerekir. 1 09 Sade­ ce bu yönleriyle bile korsanlığın basit bir unsurun ötesinde, bir çeşit yağmacılık ya da hırsızlıktan çok daha fazlası; içinde bazı kanunlar, kurallar, adet ve gelenekler barındıran kompleks bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Çalışmanın sınırlan sebebiyle de­ nizlerde bir başka gemiye saldırı ve taşıdıklarına el koyma faa­ liyetleri devlet destekli ya da şahsi bir girişimle olsa da korsan­ lık olarak anlatılacaktır. Bölgede korsanlık faaliyeti yürüten denizciler mürettebatla­ rı için belirli bir ücret ödemek yerine daha çok ganimetten pay vermeyi tercih etmiştir. Böylece elde edilen malların yarısını gemi sahibi alırken, diğer yarısı mürettebat arasında paylaşıl­ maktadır. 1 1 0 Buradan da anlaşılacağı üzere bu faaliyetlerde kul­ lanılacak gemiler oldukça önem arz etmekte, 1 1 1 bu amaçla güç108 Lewis, "Responsibility for Piracy" , s. 78-80; Braudel, The Mediterranean, s. 627, Anderson "Piracy and World History", s. 1 77, 1 86, 188; Emrah Safa Gür­ kan, Sultanın Korsanlan: Osmanlı Akdeni:z:i'nde Ga:z:d, Yağma ve Esaret, 15001 700, İstanbul, Kronik Kitap, 20 18, s. 5 16; "Letters of Marque", Constituti­ on Society, ( Çevrimiçi) http://www.constitution.orgfmil/lmr/marque_it.htm, 26.05.2019. 109 Ruthy Gertwagen, "Is there a Typology of Pirate Crews and Ships across the Byzantine and Medieval Mediterranean l l th to 1 5th Century" , Seeraub im Mittelmeerraum: Piraterie, Korsarentum und Maritime Gewalt von der Antike bis :z:ur Neu:z:eit, ed. Nikolas jasper, Sebastian Kolditz, Germany, Schoeningh Fer­ dinand Gmbh, 2013, s. 67, 70; Anderson, "Piracy and World History" , s. 1 76; Goitein, A Mediterranean Society, s. 330. 1 10 Gertwagen, "Is there a Typology of Pirate Crews", s. 73; Mürettebatın gelir­ leri hususunda bazı istisnai durumlar olmaktadır. Örneğin 14. yüzyılda veba salgınının baş göstermesi denizlerde de etkisini göstermiş, bazı korsanlar mü­ rettebat olarak paralı askerler kullanmayı tercih etmiştir. Daha fazla bilgi için bkz. a.e. , s. 77. 1 1 1 Ortaçağ'da bu amaçla kullanılan gemilerin şekil ve tarz olarak sıradan ticaret gemilerinden farksız olduğunu iddia eden Gertwagen, belirgin bir özellik ola­ rak faaliyetleri sırasında bayrak çekmediklerini belirtmektedir. Oysaki çalış­ masında yer alan başka bir örnekte Landolfo Ruffolo adındaki zengin bir tüc­ carın Kıbns'a gitmek için gemisine yüklediği mallardan zarar etmesi üzerine 1 80

lü ve hızlı gemiler tercih edilmektedir. Aynca güvenli limanla­ rın yanı sıra demir atacak uygun koylar da önem arz etmiş, bu durum da sermayenin yanında coğrafi bilgi, denizlerde dene­ yim ve savaş tecrübesini gerekli kılmıştır. Korsanlık, yapılan antlaşmalar, verilen imtiyazlar ve taah­ hütler ile tedbirlerin alınmasını gerekli kılan, devletlerin oto­ ritesini, siyasetini ve her şeyden önemlisi ticaretini doğrudan etkileyen bir unsur olmuştur. Doğu Akdeniz'de Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında durmayan, gelgitleriyle devam eden anlaşmazlık ve savaşlar her ne kadar gönderilen elçiler ve ya­ pılan antlaşmalar ile önlenmeye çalışılsa da kısa süreli olmak­ tan öteye geçememiş, bu durum da korsanlık için bir çeşit ma­ zeret ya da gerekliliği beraberinde getirmiştir. 1 1 2 Böylece savaş durumunda bir tarafın vatandaşlan diğer tarafın ticaret gemile­ rine saldırmakta ve bu meşru görülmektedir. Hatta bu durum devletler ya da dini otoriteler tarafından da desteklenmektedir. Korsanlar devlet adına bir faaliyete giriştiklerinde gerçekleştir­ dikleri harekatlar devlet nazarında tanınmış ve kabul edilmiş­ tir. Bazı durumlarda devlet korsanların sorumluluğunu üstlen­ sin veya üstlenmesin, faaliyetlerinden genel olarak sorumlu tu­ tulmuştur. 1 1 3 fakirleştiğinden ve içine düştüğü bu durumdan kurtulmak için de kendi ge­ misini satarak yerine küçük ve daha hızlı bir gemi aldığından bahsetmekte­ dir. Ruffolo'nun tercih ettiği bu gemiyi silahlandırdığı ve açık denizde korsan­ lık yaptığından da söz etmektedir. A.e. , s. 72-73, 78-79. Landolfo Ruffolo bu gemisi ile Ege ve Akdeniz'de Türk gemilerine saldırmış, çokça ganimet elde ederek ticarette uğradığı zararını fazlasıyla karşılamıştır. Giovanni Boccaccio, The Decameron of Giovanni Boccaccio, çev. John Payne, [II, tale iV) , Projeci Gutenberg, 2007, ( Çevrimiçi) http://www.gutenberg.org/files/23 700/23 700h/23 700-h.htm#THE_FOURTH_STORY2, 1 7.06. 20 19. Bu örnekten hareketle Gertwagen'in eserinde bahsettiği korsan gemilerinin diğer gemilerden farklı olmadığı düşüncesi, yine kendisinin verdiği başka bir örnekten hareketle şüphe uyandırmaktadır. Eğer sıradan gemilerle bu iş ya­ pılabiliyorsa bu tüccarın kendi gemisini satıp başka bir gemi almasının gere­ ği kalmayacaktı. Bu durum aslında Ortaçağ'da korsanlık için tercih edilen ge­ milerin sıradan ticaret gemilerinden daha küçük, daha hızlı ve manevra kabi­ liyeti daha yüksek olabileceği hususunda ipuçları vermektedir. 1 1 2 Braudel, The Mediterranean, s. 627. 1 13 Lewis, "Responsibility for Piracy" , s. 8 1 , 82; Anderson, "Piracy and World History" , s. 1 77. 1 81

Korsanlar kişisel faaliyetler gerçekleştiriyor olsalar dahi mensubu oldukları devletler ticaret yolunun güvenliğinin teh­ dit edildiği gerekçesiyle suçlanabilirdi. Böyle bir durumda kar­ şı tarafın hükümdarı ya da yöneticisinden ziyanın karşılanarak ticaret yolunun güvenliğinin sağlanması hususunda çaba gös­ termesi istenirdi. 1 14 Bu hususta 1 2 . yüzyıla ait önemli bir örnek bulunmaktadır. 1 1 92 tarihinde Sultan Selı'.ihaddin'i Kudüs'te zi­ yaret eden Bizans İmparatoru il. lsaakios Angelos'un elçileri, bu ziyaretin ardından beraberlerindeki tüccarlar, hediyeler ve sultanın elçilik heyeti ile lstanbul'a dönerken bindikleri gemi Rodos yakınlarında Guglielmo Grasso komutasındaki Ceno­ valı ve Pisalı korsanlar tarafından yağmalanmış, elçiler ve tüc­ carlar da öldürülmüştür. Bunun üzerine imparator, Pisa ve Ce­ nova'ya mektuplar göndererek kayıpların maddi olarak gideril­ mesini istemiştir. Böylelikle bahsi geçen devletler bu harekat­ tan sorumlu tutulmuştur. 1 1 5 Bu örneğin dışında lslı'.im devletle­ rini ve tüccarlarını doğrudan hedef alan faaliyetler de gerçek­ leştirilmiştir. Böylece özellikle 1 3 . yüzyılda Memluk gemileri, limanları ve şehirleri tehdit edilmiş, zaman zaman da büyük za­ rara uğratılmıştır. Örneğin, 1 270 tarihinde lskenderiye Lima­ nı'na giren on iki gemiden oluşan Latin filosu 1 1 6 Memluk tüc­ carlarına ait bir gemiyi içindekilerle yağmalamış ve ardından ateşe vermiştir. 1 1 7 Durumun Sultan Baybars'a intikalinin ardın­ dan bir donanma hazırlanarak bu faaliyeti gerçekleştiren gemi­ lerin peşine düşülmüş, ancak bir sonuç alınamamıştır. 1 1 8 Saldı1 14 Lewis, "Responsibility for Piracy" , s. 82. l l S Laiou, "Byzantine Trade" , s. 1 5 7 ; Brand, "The Byzantines and Saladin", s. 1 77- 1 78. l l6 lskenderiye Limanı'na gerçekleştirilen bu saldırının Latinlerin gemi sayısı dikkate alındığında şahsi kazanımlar adına değil, devletler arasındaki müca­ delenin sonucu olarak gerçekleşen privateering olduğu düşünülmektedir. 1 1 7 Bu olay gerçekleşirken lskenderiye valisi, eş-Şeviini ı.,ıı,.:.ıı ismindeki savaş gemisine kaptanı olmaması nedeniyle tersaneden çıkış izni verememiştir. lbn Tağrtberdt, en-Nücümü'z-zdhire, cilt VII, s. 133- 1 34. Bu durum o dönem lskenderiye'de bulunan savaş gemisi de dahil çeşitli gemiler inşa eden tersa­ ne ile savaş gemisi olarak nitelendirilen bir geminin varlığına dikkatleri çek­ mektedir. l l8 Ağır, Memlüklarda Ticaret, s. 88. 1 82

rılar her zaman saldırıyı gerçekleştiren tarafın umduğu gibi ce­ reyan etmemiş, zaman zaman bazı sürprizlerle de karşılaşılmış­ tır. Örneğin, aynı yıl içinde gerçekleşen bir diğer olayda ise ls­ kenderiye Limanı'na giren Latin gemileri Memluk savunması ile karşılaşmış, iki gemiye el konulmuştur. 1 1 9 Limanlara karşı yapılan saldırılar ne ilk ne de son olmuş­ tur. Özellikle lskenderiye ve Dimyat limanlarının daha son­ ra da birçok defa korsan saldırısına uğradığı anlatılmaktadır. Sultan Kalavün, bu duruma işaret ederek naibinden bu şehir­ lerin hem iç hem de dış güvenliklerinin sağlanması hususun­ da tedbirler almasını emretmiştir. Korsan saldırılarının yaptı­ ğı yıkımın farkında olan sultan, sadece iyi niyet barındıranla­ rın şehirlere girişine izin verilmesini, bunlar dışında muhtemel zararı dokunacak, korsanlık faaliyeti gerçekleştireceklerin li­ manlara yaklaştırılmamasını istemiştir. 1 20 Bu dönemin önem­ li korsanlarından biri, Trablus Haçlı Kontluğu'na son verilme­ sinin ardından buradaki otoritesini ve mal varlığını kaybeden Cenovalı tüccar Benedetto Zaccaria (Benedictus Zacharie) 'dır Zaccaria, kayıplarını telafi etmek ve bir anlamda intikam al­ mak için bölgede korsanlık faaliyetlerine girişmiştir. Bu bağ­ lamda 1 2901 2 1 tarihinde lskenderiye'den hareket eden ve tüc­ carları taşıyan 1 22 bir gemiye saldırarak mürettebatının yanı sı­ ra tüccarların da çoğunu öldürmüştür. Daha sonra da gemideki .

1 19 lbn Tağriberdi, en-Nücümü'z-zdhire, cilt VII, s. 133. 120 Northrub, From Slave to Sultan, s. 294. 1 2 1 Hareldtın tarihi bazı çalışmalarda 1 289, bazılannda 1 290 olarak geçmektedir. Robert lrwin'in çalışmasında ise 1 287 olarak belirtilmiştir. Ancak Zaccaria'nın bu hareldtının Trablus'un fethinin ardından ( 1 289) gerçekleşen bir çeşit mi­ silleme olduğu hesaba katıldığında lrwin'in verdiği tarihin yanlışlığı ortaya çıkmaktadır. bkz. Robert lrwin, "The Supply of Money and the Direction of Trade in Thirteenth-Century Syria", Mamluks and Crusaders: Men of the Sword and Men of ıhe Pen, il, lngiltere, Ashgate Variorum, 20 10, s. 82. 122 Keten kumaş, biber ve şeker taşındığı rivayet edilen geminin Anadolu'nun güneyinde Alanya (Candelore) açıklannda saldınya uğradığı bilgisi verilmek­ tedir. Heyd, Hisıoire du commerce, cilt l, s. 4 1 5-4 16. Benedetto Zaccaria'nın 1 289 ve 1 290 tarihlerinde Kilikya Ermeni krallan Ill. Leon ve Il. Hetum ile yaptığı antlaşmalar dikkate alındığında özellikle Anadolu'nun güneydoğu sa­ hillerinde sahip olduğu avantajlı durumu ve çekinmeden gerçekleştirdiği kor­ sanlık faaliyetleri anlaşılır olmuştur. Desimoni, "Actes passes" , s. 435. 1 83

mallarına el koymuştur. 1 23 Olaydan hemen sonra korkuya ka­ pılan Cenova vatandaşlan lskenderiye'yi terk etmeye başlamış­ tır. Bu harekattan Cenova'yı sorumlu tutan Memlukler ise mi­ silleme yaparak geride kalan Cenova vatandaşlarını yakalamış ve bölgeyi Cenova toplumuna kapatmıştır. Bunun üzerine dip­ lomatik girişimleri başlatan Cenova, Zaccaria ve onunla bu faa­ liyeti gerçekleştirenlerin Cenova vatandaşlığından çıkarıldığını belirtmiş, ardında da bütün kayıpların karşılanacağını duyur­ muştur. 1 24 Bu olaydan kısa süre sonra, 1 293 tarihinde, bölge­ deki korsanlık faaliyetlerini önlemek amacıyla harekete geçen Memluklere yeni bir saldın düzenleyen Zaccaria, elde ettiği za­ ferin ardından esir aldığı on iki kişiyi çeşitli Hıristiyan kralları­ na hediye etmiştir. 1 2 5 Bahri Memlukler döneminde görülen korsanlık faaliyetleri, 1 26 Burcilerin iktidarda olduğu 1 5 . yüzyılda da devam ettirilmiştir. 1 23 Amitai, "Diplomacy and Slave Trade" , s. 354; Thomas Heeboll-Holm, Ports, Piracy and Maritime War: Piracy in the English Channel and the Atlantic, c. 1 280-c. 1 330, Leiden, Brill, 20 1 3 , s. 18; lbn Abdüzziihir, Teşrtfü'l-eyydm, s. 165; Holı, Early Mamluk Diplomacy, s. 142. Kaynaklar, bu harekatın ardın­ dan lskenderiye'deki Cenovalı tüccarların Zaccaria'nın faaliyetlerinden kor­ karak endişeye kapıldıklarını belirtmektedir. lbn Abdüzziihir, Teşrtfü1-eyydm, s. 165. Bu durum Cenovalıların kendi yurttaşları bir korsanın tehdidi sebebiy­ le bulundukları bölgedeki varlıklarının tehlikeye girebileceğini, ayrıca Müs­ lümanlardan gelecek bir misilleme sebebiyle saldırıya maruz kalabileceklerini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. 1 24 lbn Abdüzzahir, Teşrtfü'l-eyydm, s. 165. iki devlet arasında bahsi geçen tarih­ te bir antlaşma yapılmıştır. Bu antlaşmanın hem Arapça metni hem de sulta­ nın naibinin yeminini içeren Latince versiyonu bulunmaktadır. Amitai, "Dip­ lomacy and Slave Trade" , s. 354. 1 25 Heeboll-Holm, Ports, Piracy and Maritime War, s. 18. 1 26 El-Melikü'l-Eşref Şa'ban döneminde, 1 365 tarihinde, lskenderiye'ye üzerine düzenlenen harekat her ne kadar bazı araştırmacılar tarafından korsan saldırısı olarak değerlendirilmiş olsa da (Ağır, Memlüklarda Ticaret, s. 93.) Kıbrıs Kra­ lı 1. Pierre'in ( 1359- 1 369) seferin düzenlenmesi için girişimi ve sahip olduğu motivasyondan bu harekatın bir Haçlı seferi olduğu anlaşılmaktadır. lskende­ riye üzerine düzenlenen 1365 tarihli Haçlı Seferi için bkz. Nicholas Coureas, "Latin Cyprus and its Relations with the Mamluk Sultanate, 1 250- 1 5 1 7", The Crusader World, ed. Adrian ]. Boas, 24, Londra, Routledge, 2016, s. 393-394; ]. van Steenbergen, "The Alexandrian Crusade ( 1365) and the Mamluk Sour­ ces: Reassessment of the Kitab al-ilmam of an-Nuwayri al-lskandarani", Orien­ talia Lovaniensia Analecta: East and West in the Crusader States, Context-Conta­ cts-Confrontations, ed. K. Cigaar ve H. Teule, Peeters, 2003, s. 1 23- 137. 1 84

Örneğin, Sultan Kayıtbay'ın ( 1 468- 1496) iktidarda olduğu 1472 tarihinde beş gemiden oluşan bir korsan filosu el-Reşid'den ha­ reket eden Memluklere saldırarak mallarına el koymuştur. Bir­ kaç ay sonra da Dimyat yakınlarındaki bir Memluk gemisi kor­ sanlar tarafından gasp edilmiştir. Bu olaylardan yaklaşık bir yıl sonra ise korsanlar tarafından gerçekleştirilen yeni bir saldın ile yine Mısır limanları hedef alınmıştır. Korsan gemileri Mısır li­ manlarını taciz etmeye, gemilerini gasp etmeye böylece devam etmiştir. Korsanlık faaliyetlerine karşı her dönem direniş gös­ terme gayretinde olan Memlukler, korsanların mensubu olduk­ ları toplumlara veya devletlere yönelik yaptırımlar uygulayarak çeşitli tedbirler almaya çalışmış, böylece siyasi mücadelenin ya­ nında ticaretin ve limanların güvenliği sağlanmıştır. 1 27 Ortaçağ Akdenizi'nde korsanlık sadece Hıristiyanlara ait bir olgu olmanın ötesinde Müslümanların da içinde yer aldığı bir eylem olmuştur. Memluk gemileri ve denizcileri de zaman za­ man bölgedeki savunmasız gemilere saldırarak mallarına el koymuştur. Her ne kadar mevcut kaynaklar bu korsanlar hak­ kında detaylı bilgiler sunmasa da Papalığın bölge hükümdar­ larına gönderdiği bazı ikaz mektupları ile bölge kiliselerinin meclislerinde alınan kararlarda açıkça Memluklerin gerçekleş­ tirdiği faaliyetlerden ve gemilerinden bahsedildiği görülmekte­ dir. Örneğin Mısır ile ticareti teşvik eden ve Memluk hüküm­ darları ile bu hususta çeşitli antlaşmalara imza atan Aragon ve Katalonya hükümdarına Papa X. Gregorius'un gönderdiği 1 272 tarihli ikaz mektubunda , Aragon idaresi altındaki Montpellier ve Narbonne'den bazı kişilerin Memluk korsan gemilerinde gö­ rev aldığı, hatta bazılarının da Memluklere savaş aletleri yapı­ mında yardım ettiği bilgisi verilmiştir. 1 28 Memluk yönetimin­ deki Mısır ve Suriye'ye coğrafi yakınlığı ile dikkat çeken Kıb­ rıs Krallığı'nda 1 283 tarihinde gerçekleştirilen kilise meclisin­ de ise Müslümanlara demir, kereste ve diğer yasaklı ürünlerin satışının yasaklanması vurgulanmış, ardından da Memluklerin korsan gemilerinde (Saracenorum piraticis navibus) , kaptan ya 127 Ashtor, Levanı Trade, s. 450. 1 28 Jacoby, "The Supply of War Materials" , s. 1 18. 1 85

da mürettebat olarak görev alanların da dahil olduğu Hıristi­ yanların aforoz edilmesi kararlaştırılmıştır. 1 29 Bunların dışında genel olarak Müslüman korsanlara karşı yürütülen harekatlar ise özellikle 14. yüzyılın ilk yarısındaki çeşitli örnekler üzerin­ den incelenebilmektedir. Bu dönemde Ege ve Doğu Akdeniz'de tehdit oluşturan Türk korsanlara karşı donanmalar oluşturula­ rak mücadeleler başlatılmıştır. 1 30 Sonuç olarak, ticari ilişkilere etki eden siyasi faaliyetlerin in­ celendiği bu bölümde Memluk Sultanlığı'nın bölge devletleri ile gerçekleştirdiği diplomatik ilişkilere yer verilmiştir. Bu bağ­ lamda Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile yürütülen elçilik fa­ aliyetleri anlatılmış, ilişkilerin Doğu Akdeniz ticaretinde Mem­ lukler açısından gerekliliği ve önemi vurgulanmıştır. Antlaş­ maların içeriği incelendiğinde ise özellikle ticari faaliyetler ve tüccarların merkeze alındığı, tüccarların korunarak verilen im­ tiyazlar ile teşvik edilmeye çalışıldığı görülmüştür. Böylece ti­ cari faaliyetlerin önüne geçebilecek muhtemel engeller arasın­ daki ambargolar ve korsanlık faaliyetlerini aşma girişimlerine şahit olunmuştur.

129 Acta Alexandri -P.P. IV (1 254-1261 ) , cilt iV, s. 1 1 2; The Synodicum Nicosiensc, s. 1 36, 137. Bahsi geçen konsilde alınan bu karan iki şekilde değerlendirmek mümkündür. llk olarak Roma Katolik Kilisesi'nde alınan kararların bu meclis­ te de aynen tekrar edildiği düşünülebilir. lkinci olarak ise, belki de en önemli­ si, 13. yüzyılın ikinci yansından itibaren bir ticaret antreposuna dönüşen, Ce­ nova ve Pisa başta olmak üzere birçok tüccar toplumunu ve gemisini limanla­ rında ağırlayan, denizcilerine ev sahipliği yapan adadaki gemicilerin kişisel çı­ kar ve menfaatlerini ön plana alarak Müslüman gemilerinde çalışmaya başla­ dığıdır. Adanın coğrafi konumu, Memlük limanlarına yakınlığı ve kozmopolit yapısı düşünüldüğünde bu ihtimal daha ağır basmaktadır. Bir diğer mesele ise belgede özellikle Müslüman korsan gemilerinin belirtilip, savaş ve ticaret ge­ milerinin diğer olarak genel bir ifade ile geçiştirilmesidir "Saracenorum pirati­ cis navibus aut aliis vasis". Bu durumdan hareketle belgeden Müslüman kor­ sanların varlığını ve bahsi geçen dönemde Hıristiyan otoriteler için önemli bir sorun oluşturduklarını iddia edebiliriz. Aynca bu belge Müslüman korsan ge­ mileri ile denize açılarak Hıristiyan gemilerini yağmalayan, dindaşlarına zarar verenler arasında Hıristiyan gemicilerin de olduğuna işaret etmektedir. 1 30 14. yüzyılda Türk korsanlara karşı bölgenin Hıristiyan güçlerinin gerçekleş­ tirdiği harekatlar için bkz. Coureas, "Controlled Contacts", s. 406; William Miller, "The Zaccaria of Phocaea and Chios ( 1 275- 1 329)'', The]oumal of Hel­ lenic Studies, 3 1 , 1 9 1 1 , s. 47-48. 1 86

Ü Ç Ü N C Ü B ÖLÜM

MEMLUKLERİN BİZANS İMPARATORLUGU VE KİLİKYA ERMENİ KRALLIGI İLE KARŞILIKLI TİCARETİ: Docu AKDENİZ TÜCCARLARI ÜZERİNE BİR DEGERLENDİRME (1260-1 291)

Memluklerin Doğu Akdeniz ilişkilerinde ticaretin önemli yer tuttuğu önceki bölümlerde dile getirilmiş, bölge ticaretinin , özellikle de Mısır limanları ile olan ticaretin sürekliliğinin el­ zem olduğu ortaya konulmuştu. Ticaret bu kadar önemliyken bu faaliyeti gerçekleştiren tüccarlara, taşınan mallarına, değer­ lerine, nakliyeyi sağlayanlara ve alıcılarına da ayrıca önem ver­ mek Doğu Akdeniz ticareti ve buna etki eden faktörleri anla­ mayı kolaylaştıracaktır. Bu bölümde önceki çalışmalarda araştırmacıların kullanılan kaynaklar ve takip edilen ekollerle ortaya koyduğu tek renk­ li Akdeniz ve doğusunda gerçekleşen ticaret algısı üzerine tek­ rar düşünülecek, genel hatlarıyla Müslüman tüccarlar olarak ta­ nımlanmış ve bu şekilde kullanılagelmiş tüccar grubunun 1 2601 29 1 tarihleri arasındaki yapılanmaları, yürüttükleri faaliyetler ve kullandıkları imtiyazlar üzerinden yeni bir değerlendirme ile sunulacaktır. Aynca bölge devletlerine hizmet eden tüccarların faaliyetlerinin dikkate alınması ile ticaretin zannedildiğinden çokyönlü ve çeşitli olduğu , başta Memluk tüccarları örneği ol­ mak üzere çalışmanın diğer tarafları olan Bizans ve Ermeni tüc­ carları ile de anlatılacaktır. Ticaretin çokyönlü ve tabuların üze­ rinde gelişen bir olgu olduğu ise tüm yasaklamalara ve cezalara 1 87

rağmen zaman zaman diğer devlete ait imtiyazların kullanılması ile ticari faaliyetlerini sürdüren şehir devletlerinin tüccarların­ dan örnekler ile ortaya konulacaktır. Memluk-Bizans ve Mem­ luk-Kilikya Ermeni Krallığı'm ilgilendiren diplomatik belgeler­ de kendilerine yer bulan bu tüccarlara, kaynaklarda kullanılan dil üzerinden bir pencere açılması ise bu tüccarların ait olduk­ ları toplumları ve çalışma biçimlerini kavramayı sağlayacaktır. Tüm bunlarla birlikte özellikle Memluklerin kendileri için çalı­ şan tüccarları koruyarak bölge ticaretinde yer almalarını sağla­ mak için gösterdikleri çabaya da yer verilecektir. 1 3 . yüzyılın ikinci yarısında Memluk topraklarım ilgilendi­ ren ticaretin bir bölümünü Karimi tüccarlarının bölgeye ve Av­ rupa'ya ulaştırılmak üzere Mısır limanlarına taşıdığı muhtelif baharatlar ve değerli eşyalar oluştururken, belki de en önemli ve Doğu Akdeniz ticareti ile doğrudan ilişkili kısmını sultanlı­ ğın ihtiyacı olan köle, demir ve kerestenin sağlanarak taşınması teşkil etmektedir. Özellikle bu ikinci grubun Memluklerin böl­ ge devletleri Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ilişkilerinde belirleyici olduğu ve karşılıklı gereksinimlerinin farkında ol­ malarına katkı sağladığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple de sultan­ lığın imtiyazlarını kullanarak ticari faaliyet gerçekleştirenlerin Karimilerden farklı bir tanımlama ile Memluk tüccarları olarak değerlendirilmesinin daha uygun olduğu ortaya çıkmaktadır. 1

MemlUk-Bizans ticari ilişkileri ve tüccarlar Memluk Sultanlığı ile Bizans İmparatorluğu arasında 660/126 1 1 262 tarihinde başlayan diplomatik süreç, iki devlet arasında1

1 88

Bu dönemde Mısır limanları ile ticarette dolaşımda olan ürünler arasında ke­ reste, çeşitli metaller, köle, yiyecek maddeleri (şarap, zeytinyağı, kurutulmuş meyveler, bal ve tahıllar) , giyecekler, değerli taşlar, kürk, deri, keçe, keten gi­ bi bazı tekstil ürünleri yer almaktadır. Ancak bu çalışmanın sınırlarının belir­ lenmesi adına burada Memlüklerin ihtiyaç duyduğu ürünler; kereste, demir ve köle özelinde ticaretin ve bu ticarette görev alan tüccarların değerlendirile­ ceği unutulmamalıdır. John Day, "The Levanı Trade in ıhe Middle Ages" , The Economic Hisıory of Byzanıium: From ıhe Seventh through ıhe Fifıeenth Cen­ ıury, ed. Angeliki E. l.aiou, Dumbarton Oaks, 2002, s. 809, 813; Keleş, "Balı­ n Memlükler'de İktisadi ve Ticari Hayat" , s. 229, 240, 242.

ki ticari ilişkilerin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu dönem­ de Bizans sarayına gönderilen elçilerin taşıdığı mektup, arala­ rındaki ticaretin de temelini atmıştır. 2 Böylece iki taraf arasında köle ticaretini merkeze alan diplomatik ve etkin bir ticari iliş­ ki başlatılmıştır. Sultanın mektubunun içeriği hususunda çağ­ daş lslam kaynakları sessiz kalıyor olsa da Pachymeres'in kro­ niği boşlukları önemli derecede doldurmaktadır. Aynı yıl yaşa­ nan olay ve elçilerin ziyaretinden bahsederken müellif, sulta­ nın Karadeniz'den özellikle askeri alanda ihtiyaç duyduğu kö­ lelerin ticaretine önem verdiğine de değinmektedir. Bu ticare­ tin denizyolunu kontrol eden imparatorun izni dahilinde ger­ çekleştiğini hatırlatan Pachymeres, gemilerin boğazdan geçe­ rek rahatça köle ticareti yapabilmesi için imparatora değer­ li hediyelerin gönderildiğini anlatmaktadır.3 Müellifin yazdık­ larından hareketle dönemin lslam kaynaklarında bahsedilme­ yen köle ticareti ve bunu gerçekleştiren gemilerin geçişine izin verilmesinin sultanın mektubunun önemli başlıklarından biri­ ni oluşturduğunu söylemek mümkündür. Bu hususu değerlen­ diren Canard, 1 26 1 - 1 262 arasında yapılan antlaşmaların köle ticareti merkezli olduğunu gemilerin köle tedariki için rahat­ ça Karadeniz limanlarına geçişine izin verilmesine bağlamak­ tadır.4 Antlaşmaya dair Pachymeres'in metindeki ifadeleri ince­ lendiğinde doğrudan Mısırlı ya da Müslüman tüccarlar ifadele­ rinin yer almadığı görülmektedir. O, bu kişilerden köle ticare­ ti yaparak satın aldıkları köleleri geldikleri yere geri götüren­ ler, bir anlamda evlerine taşıyanlar olarak bahsetmektedir. Bu da bahsi geçen tüccarların Memluk reayası olduğu sonucuna varılmasında etkili olmuştur. Ayrıca Bizanslı başka bir müel­ lif, Nikephoros Gregoras'ın (ö. 1360) anlattıkları da bu düşün­ ceyi desteklemektedir. Belirttiğine göre sultan, elçileri aracılı­ ğı ile imparatordan Karadeniz'e köle tedariki için gidecek Mı­ sır gemilerinin (Mısır'dan yola çıkan gemilerin) Bizans liman2 3 4

Bu dönem gönderilen elçiler ve yaşanan diplomatik süreç ikinci Bölüm' de iki devlet arasındaki antlaşma ve yeminler anlatılırken verilmiştir. Pachymeres, Rdations Historique, s. 236-239. Canard, "Le Traite de 1 28 1 " , s. 669. 1 89

larında demirlemesine izin vermesini istemiştir. 5 Böylece Sul­ tan Baybars'ın girişimleri ve hediyeleri sayesinde Memluk ge­ milerinin köle ticareti için boğazdan geçerek Karadeniz'e açı­ lacağı öğrenilmektedir. Ayrıca dönemin kaynaklarında Bizans ile doğrudan köle ticareti yapıldığına dair bilgiler yer alma­ sa da, yapılan antlaşmalar ile Memluk topraklarından yola çı­ kan tüccarların güvenliğinin sağlandığına, Memluklere hizmet eden gemilerin Bizans sularından geçişine izin verilmesi sure­ tiyle Bizans İmparatorluğu ile dolaylı ticari ilişkiler kurulduğu­ na ve antlaşmayla ticaretin devamlılığının garanti altına alındı­ ğına ulaşılmaktadır. Memluklerin Bizans ile ticari ilişkileri Sultan Kalavun dö­ neminde de devam etmiştir. Bu dönemin yemin metinlerin­ de yer alan şartlar incelendiğinde, her iki devletin bölge ticare­ tinde birbirlerine sağlayacakları imkan ve imtiyazların yam sı­ ra tüccarlarının da karşılıklı ticaretlerinin seyrinden bahsedil­ diği görülmektedir. Aynca bu belgelerde sultanın toprakların­ dan gelen tüccarlar (et-Tüccaru'l-varidine min biladi 'iiz sulta­

nuhu / - IJ"t.ıl) ifadesinin tercih edildiği görülmüştür.35 Bu sebeple bu tüccar­ ları sadece Müslümanlar olarak sınırlandırmak uygun olmaya­ caktır. Metindeki ifade ve ticarete konu olan ürünlerden hare­ ketle, Ermeni topraklarına giderek alışveriş gerçekleştiren, da­ ha sonra oradan satın aldığı ürünler ile sultanlığın ihtiyaçlarım karşılayan, daha spesifik ifade ile Memluk tüccarlarının; sulta­ nın tebaası olan Müslüman ve gayrimüslimlerin yam sıra Mem­ lukler için çalışan, devletin imtiyazlarını kullanan gayrimüs­ limlerin kastedildiği düşünülmektedir. Böylece sultanın kendi­ sine bu ürünleri tedarik edecek herkese Ermeni liman ve şehir­ lerinin açılmasını istediği anlaşılmaktadır. Ticari faaliyetler ve tüccarların ön plana çıkarıldığı ikinci ör­ neği ise Sultan Kalaviln döneminde yapılan ve belirli bir süreyi kapsayan ateşkes antlaşması oluşturmaktadır. Yapılan antlaşma­ nın eldeki verilerine göre tüccarların karşılıklı olarak taşıdıkla­ rı mallar ile geçişlerine izin verileceği, özellikle Ermeni toprakla­ rında güvenliklerinin sağlanarak zarara uğramalarının önüne ge­ çileceği belirtilmektedir. Metin dikkatli incelendiğinde tüccarla­ rın iki grupta anlatıldığı görülmektedir. tık grubu, metinde Bi35

lbnü'l-lbri, Tarihu Muhtasari'd-düvel, s. 498. 203

zans topraklarından (biladü'r-Rüm / �.J)I ..ı)4) , doğudan ve batı­ dan, Irak'tan, Bağdat'tan, lran'dan ve diğer ülkelerden Ermeni topraklarına gelen ve buradan Memluk ülkesine giderek ticaret­ lerini tamamlayacak olan tüccarlar oluşturmaktadır.36 Daha son­ ra bu tüccarların da aralarında bulunduğu geniş bir kitlenin kas­ tedilmesi suretiyle Memluk ülkesine kadın ve erkek köleler, at­ lar, katırlar ve ihtiyaç duyulan çeşitli ürünlerin tedarikini sağla­ yanlara hangi topluma mensup olursa olsun kralın engel olma­ ması istenmektedir.37 Böylece dışarıdan Memluklerin ihtiyacı­ nı karşılayan hiçbir toplumun tüccarına engel olunmayacağı be­ lirtilmiş, bütün tüccarların Ermeni topraklarından Memluk top­ raklarına rahatça mallarını taşıyarak ticaretlerini yapmalarına imkan tanınmıştır. Burada açıkça tasrih edilmese de İtalyan şe­ hir devletlerinin, özellikle o dönem iki devletin liman ve şehir­ leri arasında ticari ilişkilerini hız kesmeden sürdüren Cenova­ lı, Pisalı ve Venedikli tüccarların kastedildiği düşünülmektedir. 38 Metinde bahsedilen diğer grubu açıkça iki taraftan tüccarlar (et-Tüccar mine'l-Canibeyn / �4" ı.J.o .J4-:ill) olarak genel bir ifa­ de ile zikredilen Ermeni Krallığı'nın tüccarları ile Memluk ül­ kesinin tüccarları, başka bir ifadeyle bölgede Memlukler adına ticaret yapanlar, Memluk reayası ile bu devletin sancağını kul­ lanarak onun imtiyazlarından yararlananlar oluşturmaktadır. Bildirildiğine göre bu tüccarlarının gidiş ve dönüş yolculukla­ rında kendilerine kötü muamele yapılmaması, taşıdıkları para­ ları, beraberindeki eşyaları ve ticari malları ile geçişlerine izin verilmesi, güvenliklerinin sağlanması ve her ne sebeple olur­ sa olsun kendilerine zarar verilmemesi istenmiştir. Ayrıca öde­ dikleri korunma bedelinin artırılmaması ve onlara adil muame­ le edilmesi de talep edilmiştir.39 36 37 38

39 204

lbn Abdüzzahir, Teşrffü'l-eyydm, s. 99- 100. lbn Abdüzzahir, Teşrffü'l-eyydm, s. 100. Bu toplumların tüccarlarının, Karadeniz ve Tebriz'den taşıdıkları ürünle­ ri farklı destinasyonlar kullanarak Ayas Limanı'na ulaştırdıklarına, çalışma­ nın Birinci Bölüm'de, "Kilikya Ermeni Krallığı'nın Memlükler için Önemi" alt başlığında değinilmiştir. lbn Abdüzzahir, Teşrifü'l-eyydm, s. 98, 99- 100; Holt, Early Mamluk Diploma­ cy, s. 99, 100.

İki devletin karşılıklı ulaşım ve ticaretinde Ermeni ve Mem­ lük tüccarları ile mallarını taşıyan gemilerine de ayrıca temas edilmektedir. Anlatıldığına göre , her iki taraftan birinin, için­ de tüccarlarının da bulunduğu bir gemisi karşı tarafın karasu­ larında batarsa öncelikle taşman malların güvenliği karşı taraf tarafından sağlanmalı ve koruma altına alınmalıdır. Ardından da bu mallar ölen tüccarların devlet temsilcilerine teslim edil­ melidir. Bir diğer ifadeyle Memlük tüccarlarını (sultanın reaya­ smdan tüccarları, et-Taciru min ra'iyyeti Mevlana's-Sultan /y.ı.\:ill 01..l:.l..J I U"i_,.. � J ıJA) taşıyan bir geminin Kilikya Ermeni Krallı­ ğı sularında batması durumunda taşman mallar Kral Leon ta­ rafından korunarak güvenceye alındıktan sonra, eğer tüccarlar vefat etti ise malları Memlük temsilcilerine verilecektir. Ermeni tüccarlar ve gemilerinin Memlük sularında batması durumun­ da da süreç aynı şekilde işletilerek ölen tüccarların malları Ki­ likya Ermeni Krallığı temsilcilerine teslim edilecektir.40 Antlaşma metni incelendiğinde tüccarlar için yukarıdaki ifa­ delerin dışında Müslüman tüccarlar (et-Tüccaru'l-Müslimin I � 1 ).,.:il i) gibi genel ve kişileri inanç üzerinden tanımla­ yan bir söylemin ayrıca kullanıldığı dikkat çekmektedir.41 Bu­ rada belgenin söyledikleri üzerinden bir değerlendirme yapıla­ cak olunursa, Memlüklerin bu ifadeyi tercih etmesinde İslam dünyası üzerinde sağlamaya çalıştıkları karizmanın etkili oldu­ ğu düşünülmektedir. Daha önce bahsedildiği üzere, öncesin­ de Abbasi hilafetini himayesine alan, Bizans başkentinde tek­ rar bir cami inşasıyla İslam devletleri arasındaki itibarını artı­ ran sultanlık, bölgedeki Müslümanların da himayecisi ve Müs­ lüman tüccarların haklarını koruyarak, can ve mal güvenlikle­ rini garanti altına alarak sağlama niyetinde olduğunu bu ant­ laşma ile ortaya koymaktadır. Ayrıca bölge ticaretine Müslü­ man devletlerin tüccarlarını çekme gayretleri olduğu düşünü­ len sultanlığın ihtiyaç duyduğu ürünlerin farklı yollardan da karşılanmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Antlaşma belge40 41

lbn Abdüzzilhir, Teşrffü'l-eyyam, s . 100; Holt, Early Mamluk Diplomacy, 101; Tez. 192. lbn Abdüzzahir, Teşrifü'l-eyyam, s . 99, 100.

s.

205

sinde Müslüman tüccarlar olarak ifade edilen grubun Kral Le­ on tarafından hapsedildiği bilgisi verilmektedir. Bu tüccarların hangi devlete mensup olduğuna bakılmaksızın beraberlerin­ deki paralan, taşıdıkları mallan, erkek ve kadın köleleri, atla­ n ve katırlarıyla serbest bırakılmalarının istendiği metinde, ay­ nı şekilde Memluk topraklarında hapsedilen Ermeni tüccarla­ rın bulunması durumunda onların da mallarıyla serbest bırakı­ lacağı bildirilmektedir.42 Daha sonra Müslüman tüccarlardan hapis döneminde vefat edenlere işaret edilerek onların Kilikya Ermeni Krallığı sınırlan içindeki mallarının veya değerinin sul­ tana teslim edilmesi istenmiştir. Bir diğer maddede ise ticaret için Ermeni topraklarında bulunurken ölen Müslüman tüccar­ ların durumu gündeme getirilmiş, vefatlarının ardından malla­ rın saklanarak sultanın bölgedeki temsilcilerine teslim edilme­ si talep edilmiştir. Burada Ermeni tüccarların Memluk toprak­ larında vefatı durumunda yapılacak uygulamadan da bahsedil­ miş, böyle bir durumla karşılaşılmasında aynı sürecin işletile­ rek vefat eden Ermeni tüccarın mallarının kralın temsilcilerine teslim edileceği bilgisi verilmiştir.43 Bahsi geçen antlaşma belgesi genel olarak değerlendirildi­ ğinde; Müslüman tüccarların hapsedilmesinin yam sıra Ermeni topraklarında veya karasularında vefat etmeleri halinde malla­ rının tanzim ve taksiminden bahsedilmesi o dönem Müslüman tüccarlar için bölgede güvenliğin tam anlamıyla sağlanamadı­ ğına, seyahatleri sırasında karşılaştıkları zorluklara, ticaret yol­ larının tehlikelerine ve muhtemel ölümlere işaret etmektedir. Metinden bölgede Memluklerin ihtiyaçlarını karşılayan fark­ lı toplumlardan tüccarlara ve Kilikya Ermeni Krallığı ile Mem­ luk topraklan arasında ticaret gerçekleştiren Memluk tüccarla­ rına da ulaşılabilmektedir. Hatta devletin, ihtiyacı olan ürünle­ rin tedariki amacıyla, birçok maddede bu tüccarlara ve durum­ larına değinerek güvenliklerini sağlamaya ve imtiyazlarından yararlandırmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Bu durum ise, dev42 43 206

lbn Abdüzzahir, Teşrifü'l-eyyam, s. 99; Scott, "Mamlük-Armenian Relations", 190- 1 9 1 . lbn Abdüzzahir, Teşrıfü'l-eyyam, s. 100; Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 1 0 1 .

letin bölgede gerçekleşen ticaretin içinde, kendine çalışan tüc­ carlar aracılığıyla yer alma çabalan olarak değerlendirilebilir. Çalışmaya konu edilen tüccar gruplarının Kilikya Ermeni Krallığı'nın otoritesi altındaki liman ve şehirlerden Memluk topraklarına ticaretini yaptığı ürünlerin başında kereste, demir, at, eşek ve köleler gelmektedir. Bütün bu ticarete, ticareti ya­ pılan ürünlerin içeriğine, ödeme şekline, taraf olan tüccarların bilgilerine, ürünlerin taşındığı lokasyonlara dönemin kaynak­ ları; yukarıda detayları verilen antlaşma metinlerinin yanı sıra kronikler, Papalık çağrılan, şikayet mektupları ve noter belge­ leri üzerinden ulaşılabilmektedir. Böylece bir kaynağın kısmen bahsettiği, ancak detaylarını sunmadığı bilgilere diğer belgele­ rin de kullanılması ile erişilmekte ve boşluklar doldurulmak­ tadır. Ayrıca metinlerin satır aralan dikkatli okunup farklı açı­ dan değerlendirildiğinde bu ticari faaliyetlerde yer alan Mem­ luk tüccarları başta olmak üzere diğer grupların faaliyetleri de daha net anlaşılmaktadır. Örneğin yukarıda daha önce söz edi­ len 1 274 tarihli il. Lyon Konsili'nde alınan kararların dördün­ cü maddesinde açıkça Kilikya Ermeni Krallığı'ndan Memluk Sultanlığı için temin edilen kereste ve demire yer verilmekte­ dir. Belgede Memlukler için Sarazen (Saraceni-Saracenos) ifa­ desinin kullanıldığı görülmektedir. Bu ifadenin dint bir toplu­ luğu tanımlamaktan öte bir devleti ve onlara hizmet eden tüc­ carları tanımlamak için kullanıldığı düşünülmektedir. Metnin ilerleyen satırlarında Sarazenlerin Kilikya Ermeni Krallığı top­ raklarından bahsi geçen ürünlere ulaşmasının önüne geçilmesi istenmektedir. Böylece Memluk Devleti adına bu ticareti yürü­ ten Memluk tüccarlarının burada kastedildiği ortaya çıkmakta­ dır. Belgede Memluk ülkesine bu ürünleri satan diğer bir gru­ ba sahte Hıristiyanlar/fasık (jalsos Christianos) ifadesi ile deği­ nilmektedir. Bunlar ise genel olarak Ayas Limanı'ndan Memluk liman şehirlerine ticaret gerçekleştiren İtalyan şehir devletleri­ nin tüccarları ile onları gemilerine alarak taşıyanlardır. Bu bel­ ge ile iki tüccar grubunun Memluk limanlarına gerçekleştirdi­ ği ticari faaliyetlerin engellenmesinin yanı sıra Kutsal Toprak­ lar'ın kurtarılması adına Memluk sularına yakın görev yapacak 207

25 gemiden oluşan bir donanmanın hazırlanması kararlaştınl­ mıştır. 44 Diğer örnekler ise 1 250'ler ve 1 280'lerde Kıbrıs Ada­ sı'nda, Latin Kilisesi'nden kimlerin aforoz edileceğinin görüşü­ lerek karara bağlandığı bazı yasalar ile konsil kararlarını işaret etmektedir. Bu iki düzenlemede ortak olarak Memluklere hiz­ met eden, onlar için çalışan Hıristiyanlara ayn bir bölüm ayrıl­ dığı fark edilmiştir. Buradaki metinlerde de Sarazen olarak ad­ landırılan Memluklere demir, kereste ve diğer yasaklı ürünleri satan, gemilerinde kaptanlık, dümencilik ya da farklı görevler­ de bulunmak suretiyle bulunan Hıristiyanlann aforoz edilme­ si kararlaştınlmıştır.45 Daha önce Bizans ile ticari ilişkiler bahsinde üzerinde du­ rulan Gulielmus Adae'nin yazdığı şikayet mektubuna bölge ti­ caretini ilgilendirdiği ve kısmen Kilikya Ermeni Krallığı'nı da içerdiği için tekrar dönmekte fayda vardır. Hatırlanacağı üzere Doğu Akdeniz'de Cenovalılann Memluklere sağladığı yardımın konu edildiği bu belgede, Seguranus Salvaigus'un Memluk san­ cağını kullanarak Memluk sultanına çalıştığı anlatılmıştı. Sul­ tanın elçilerini Altın Orda Devleti'ne taşıyor olmasının yanı sıra binlerce Hıristiyan'ın köleleştirilerek Memluk ordusunda kul­ lanılmak üzere taşıdığı bilgisi , onun Memluklerin Bizans'tan sağladığı imtiyazlardan yararlanarak Karadeniz'e açıldığını ka­ nıtlamaktaydı. Belgede aynca Memluk Sultanlığı için çok mik­ tarda demir ve kereste taşıdığı bilgisinin de yer alması Segura­ nus'un Kilikya Ermeni Krallığı ile de ilişkisinin olduğunu , bu­ radan adı geçen ürünleri tedarik ederek Memluk limanlarına ulaştırdığını göstermektedir. Ayrıca metinde Seguranus'un bu işte yalnız olmadığı, onun gibi Memluk Sultanlığı'na çalışan çok sayıda Cenovalı olduğu bilgisi de paylaşılmaktadır.46 Böy­ lece Seguranus ve diğerlerinin daha önce yukarıda diplomatik ilişkilerde anlatılan antlaşma şartlan gereği, Memluk Sultanlı44

45 46 208

Nicole Beriou, Les Sennons et la Visite Pastorale de Federico Visconti Arche­ veque de Pise (1 253-12 77) , Roma, 200 1 , s. 1075- 1078; Stewart, "The Armeni­ an Kingdom and the Near East" , s. 542. Sacrorum Conciliorum Nova Amplissima Collectio, s. 336; Acta Alexandri P.P. IV (1 254-1261), cilt lV, s. 1 1 2; The Synodicum Nicosiense, s. 136, 137. Adae, "De Moda Sarracenos Extirpandi", s. 525-526.

ğı'nın Kilikya Ermeni Krallığı topraklarında sahip olduğu im­ tiyazlardan yararlanarak ticaret gerçekleştirdiği, Memluklerin himayesinde kalarak bölgedeki tehlikelerden korunduğu sonu­ cuna varılabilmektedir. Şikayet mektubu değerlendirildiğinde bir soru akla gelmek­ tedir. O da bahsi geçen Seguranus'un hangi grup tüccarlar için­ de değerlendirileceğidir. Konsil belgelerindeki ifadeyle "sahte Hıristiyan" olarak mı, yoksa Memluk sultanının sancağını ge­ misine takıp ona hizmet etmek suretiyle bölgede Memluklerin sahip olduğu imtiyazlardan yararlanan bir Memluk tüccarı ola­ rak mı? Burada çoktoplumlu bir devlet olan Memluk Sultanlı­ ğı'nı ve tüccarlarını, sadece dini motifler üzerinden değil, dev­ letin imtiyazlarından eşit yararlanan, sultanın sancağı ile ticaret gerçekleştirenler olarak ortak bir paydada buluşturmak önem arz edecektir. Bununla beraber Memluk limanlarına ticaret ger­ çekleştiren ve yukarıda kendilerinden sahte Hıristiyan olarak bahsedilen tüccarlara Cenovalılara ait noter belgeleri üzerin­ den bir değerlendirme yapılması yerinde olacaktır. Kilikya Ermeni Krallığı'nın Doğu Akdeniz ticaretindeki önemli merkezi Ayas'ta görev yapan Cenovalı noterler Federi­ co di Piazzalunga ve Pietro di Bargone, ticari faaliyetleri kaleme alarak şehrin ticari hacminin yanı sıra şehirde ticareti yapılan ürünlerin çeşitliliğine ve bu ticarette rol alan tüccarlara dair bil­ giler sunmaktadır. Bu belgelerde Mısır limanları ile doğrudan ticareti gösteren kayıtlar incelendiğinde , özellikle Memlukle­ re satışı yasaklı kereste ve demirin Dimyat Limanı başta olmak üzere lskenderiye ve Tinnis'e taşındığı görülmektedir. Söz ko­ nusu kayıtlarda ayrıca bu ticareti gerçekleştiren şehir devlet­ lerinin, bazı belgelerde sahte Hıristiyanlar olarak adlandırılan tüccarlarına, bu tüccarların sahip olduğu gemilere, kullandık­ ları destinasyonlara ve ticaret hacimlerine de ulaşılmaktadır.47 47

Noter belgeleri incelendiğinde kölelere dair belgelere rastlanmıştır. Ancak bu belgelerin muhteviyatının köle azadını içermesi, kalanının da yerel köle satışı hakkında bilgiler sunması sebebiyle çalışmanın bu bölümüne dahil edilmesi tercih edilmemiştir. Bahsi geçen köle ticareti ve azat belgeleri için bkz. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 13, 15, 43, 43a, 43b, 80; Notai Ge­ novesi in Oltremare, PdB, CSFS 53, no. 45, 130. 209

�"""KtLtlfYA--'E.RMENİ K.'RALL1'(;1 l 11111 '..

Konya





"\:).

//

Sıs

) f-...

,

• //

/

:

\





Akdeniz

Kilikya Ermeni Krallığı ile Memlı'.ık Sultanlığı arasında gerçekleşen tahmini deniz ticareti rotaları (çizim: Salih Akın).

Ayas'tan Mısır limanlarına ticareti yapılan ürünlerin başında kereste ve demir gelmektedir. Bu ürünlerin yer aldığı belgeler incelendiğinde kereste ticaretini demirden farklı olarak iki çeşit üzerinden değerlendirmek mümkündür. Bunlardan ilki kemere olarak adlandmlan ve gemi yapımında kullanılan ahşap aksam­ lardır.48 Federico di Piazzalunga'nın kaleme aldığı belgelerden 48

Ahşap gemilerin inşasında "kaburgalann arasına kemere adı verilen alabanda­ dan alabandaya uzanan kirişler uzatılırdı. Bu kirişler kaburgalara pıraçol adı verilen dirseklerle sabitlenerek güverte dôşemelerinin ağırlığını taşıyacak ze­ min hazırlanırdı. Kemerelerin sayısını geminin kaburga ve güverte adedi be­ lirlerdi." Muharrem Sinan Dereli, "XVlll. Yüzyılda Kalyon Teknolojisi ve Os-

210

açıkça bu ürünlerin miktarlarına, yüklendikleri gemilere, tüccar­ larına, gönderileceği şehirlere ve fiyatlarına ulaşılırken Pietro di Bargone'nin kayıtlarında, 1 277 yılına ait bir belge hariç, gerçek­ leşen ticari faaliyetlerin tam bilgisine ulaşılamamaktadır. Bu du­ rum bir anlamda tüccarların dönemin cezalarına ve yasaklarına karşı kendilerini koruma yöntemi olarak değerlendirilmiştir. Ör­ neğin, 2 1 Şubat 1 274 tarihli bir belgede Pisalı l..ambertus de Cas­ tello'nun, Symon'un oğlu Obertinus de Aricio'dan bir miktar ye­ ni Ermeni daremi/dirhemi - yeni tram49 (daremis novis Annenie) borç aldığı bilgisi verilmektedir. Daha sonra Lambertus'un bu para ile 200 kemere (barcinarios)50 satın alarak gemisi Sanctus Antonius'a yükleyeceği, Obertinus'a olan borcunu ise bu ürünle­ ri Mısır'da indirip açık arturma ile sattıktan sonra, 200 Memluk dinarı (bissancios ducentos veteres auri Babilonie)51 olarak ödeye­ ceği bildirilmektedir. 52 Kayıt incelendiğinde Lambertus'un bu

49

50

51

52

manlı Kalyonları", Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul, İstanbul Üni­ versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010, s. 282-283. Kemere için bkz. s. 219. 1 3 . yüzyılın ikinci yarısında Kilikya Ermeni Krallığı'nda Kral Il. Leon tara­ fından darb ettirilen gümüş sikkelerdir. 10 daremi 1 Memlilk dinarına tekıl­ mül etmektedir. Ayrıca bu sikkeler bölgede kullanılan bir beyaz bezantın 3 ,6'sı değerindedir. Catherine Otten-Froux, "Les Relations Economiques entre Chypre et le Royaume Armtnien de Cilicie d'apres !es Actes Notarits ( 1 270- 1320) " , L'Anntnie et Byzance: Histoire et Culture, Paris, Publications de la Sorbonne, 1996, s. 164; Paul Z. Bedoukian, "Coinage of Cilician Arme­ nia ", Numismatic Notes and Monographs, 147, 1962, s. 48, 50; Alan Sıahl, "Ita­ lian Sources for the Coinage of Cilician Annenia" , Annenian Numismatic]our­ nal, 1 5 , 1989, s. 60; Nicholas Coureas, "Genoese Merchants and the Export of Grain from Cyprus of Cilician Armenia: 1300- 1 3 10", Hask Annenological Ye­ arbook, 1 1 , 2009, s. 322. Yeni Ermeni daremi için bkz. s. 2 1 3 . Kemerenin farklı uzunluklarda gemi inşasında kullanımı, 1 270'lerde farklı noterler tarafından barzena ve barcinarii olarak kayıt altına alınması hakkın­ da bkz. jacoby, "The Supply of War Materials" , s. 1 20. Metinde para birimi olarak eski Babil altını ( veteres auri Babilonie) ifadesiyle Mtsır'da darbedilen, ağırlığında 4,5 gramdan fazla altın bulunan sikkelerin kas­ tedildiği anlaşılmaktadır. Robert S. Lopez, lrving W. Raymond, Olivia R. Cons­ table, Medieval Trade in the Mediterranean World: Illustrative Documents, New York, Columbia University Press, 200 1 , s. 1 7 1 . Belgelerde borçlu taraf, alacak­ lıya bu para üzerinden geri ödeme yapacağını taahhüt etmiştir. O dönem Ba­ bil olarak ifade edilen devletin Memlilk Sultanlığı olması sebebiyle çalışmada bahsi geçen para birimi için Memlük dinarı ifadesi tercih edilmiş, Kahire'de darbedilen altın sikkeler temel alınmıştır. Memlilk dinarı için bkz. s. 215. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 27, s. 36-37. 21 1

kemereleri Mısır'ın hangi limanında indirerek satacağı bilgisine ulaşılamamıştır. 16 Mart 1 274 tarihli bir belgede ise Rainerius de Campo'nun ailesinden Opizo de Campo, Ugozonius de Vemega­ lo'nun oğlu Ranugius'tan bir miktar yeni Ermeni daremi borç al­ dığını anlatmaktadır. Bu para ile 100 kemere satın alarak gemisi Salvatica'ya yüklediği bilgisini veren Opizo, bu işteki ortakları ile Dimyat'a ulaşıp bu malın naklini gerçekleştirdikten sonraki on beş gün içinde borcunu 100 Memluk dinarı olarak ödeyeceğini taahhüt etmiştir.53 Böylece geminin sahibi olan Opizo de Cam­ po'nun bu ticareti yalnız başına değil, gemisinde seyahat eden ortakları ile birlikte gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Bu olaydan beş gün sonra, 21 Mart tarihli bir kayıtta ise Pisalı Lambertus de Castello, Baudinachus de Cassa Orlando'dan yukarıdaki gibi bir miktar yeni Ermeni daremi borç aldığını beyan etmektedir. Da­ ha sonra Sanctus Antonius isimli gemisine Dimyat'a götürüp sat­ mak için 100 kemere yüklediğini belirten Lambertus, aldığı bor­ cun ödemesini, geminin şehre ulaşıp malların açık arttırma ile satılmasına müteakip on beş gün içinde, 143 Memluk dinarı ola­ rak yapacağını vaat etmektedir. 54 4 Nisan 1 2 74 tarihinde kayda alınan bir belgede ise Sancte Cristine Kilisesi'nden Ugulinus Muxerifus'un oğlu Baconus ve Sancte Marie Magdalene'den Iohannus Corbulus'un, Ansaldus Garsia de Sagona'nın kaptanı olduğu Sancta Fides isimli gemiyi kiralayarak Dimyat ve lskenderiye'ye kemere ticareti gerçekleş­ tireceği bilgisi verilmektedir. Bahsi geçen geminin işlemin kay­ da geçirildiği sırada Ayas Limanı'nda demirli olduğunun belir­ tildiği kayıtta, gemi ile taşınacak kemerelerin Caramella/Ca­ namella Körfezi'nden (Kinet)55 yükleneceği ve her 100 keme­ re için 500 yeni Ermeni daremi ödeneceği bildirilmiştir. 56 Top­ lam kaç adet kemere taşınacağı bilgisi bu kayıtta yer almama­ sına rağmen hemen ardından kayda geçirilen bir diğer belgey53 54 55 56 212

Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 49, s. 72-73. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 50, s. 74-75. lskenderun'un 20 km kuzeyinde yer alan bölgedir. jacoby, "The Economy", s. 269. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 60, s. 87-88.

Yeni Ermeni daremi/dirhemi - yeni tram. Kral il. Leon, 1 270- 1 289. Ağırlık 2,67 g., ölçü 22,5 mm. (Sikke görselleri www.AncientAnnenianCoins. com web sayfasından özel izinle temin edilmiştir. Fotoğraflar: Gabriel Vandervort, http://www .ancientanneniancoins.com/images/cilician_coins/ levon/levon-Il-tram-ca2016.jpg).

Memluk dinarı. Sultan Baybars, 1 260- 1 277. Darbedildiği yer Kahire, ağırlık 4,96 g., ölçü 22,5 mm. (Sikke, Kopenhag'daki The David Collection'da bulunmaktadır. Envanter numarası C 50. Fotoğraf: Pemille Klemp, https://www. davidmus.dk/en/collections/islamic/dynasties/mamluks/coins/cSO?show=faq).

Memluk dinarı. Sultan Kalaviln, 1 279-1 290. Darbedildiği yer Kahire, ağırlık 5,32 g., ölçü 23,0 mm. (Sikke, Kopenhag'daki The David Collection'da bulunmaktadır. Envanter numarası C 1 4 1 . Fotoğraf: Pemille Klemp, https:// www.davidmus.dk/en/collections/islamic/dynasties/mamluks/coins/ e l 4 1 ?back= 1 &show=faq).

le 600 kemerenin taşınması karşılığında Ansaldus'a 3.000 yeni Ermeni daremi ödendiği bildirilmiştir.57 Bu iki belgeden borç alınarak yapılan ticaretin dışında kendi sermayeleri ile ticaret yapan büyük tüccarların da olduğuna ve bunların Ayas'ta gemi­ si olan girişimcilerin gemilerini kiralayarak ticaretlerini yürüt­ tüklerine ulaşılabilmektedir. Ayrıca sadece Ayas Limanı değil, Memluklerin ihtiyacını karşılayacak ürünlerin tedarikinde Ca­ ramella Körfezi'nin de önemli bir lokasyon olarak ortaya çıktığı bu belgelerden hareketle anlaşılmaktadır. Daha sonra kaleme alınan 19 Mayıs tarihli bir belgede yukarıda bahsi geçen taraf­ ların aralarında bir anlaşma daha yaparak notere kaydettirdik­ leri görülmektedir. Bu defa belgede Ansaldus Garsia de Sago­ na'ya bahsi geçen gemisi ile 4 70 kemereyi Dimyat'a nakletme­ si karşılığında 235 Memluk dinarı ödeneceği bilgisi verilmekte­ dir. Ödemenin ise gemi ve malların şehre ulaşmasından sonra­ ki yirmi gün içinde yapılacağı taahhüt edilmiştir. 58 Mevcut pa­ ra birimi taşınan kemere sayısı ile kıyaslandığında, bu sevkiya­ tın önceki sevkiyattan sonra ayrı bir ticaret olarak gerçekleşti­ rildiği anlaşılmaktadır. Bu durum ise belgede yer alan kişilerin Memluk limanları ile doğrudan ilişki kurarak ticaret gerçekleş­ tiren, özellikle kemere ticaretinde tecrübe sahibi tüccar ve de­ nizcilerden olduğunu göstermektedir. 1 274 yılına ait, 6 Haziran tarihli, kemere ticaretine dair son kayıtta, Campogerius'un oğlu Pisalı Donatus'un, lordannus'un oğlu Nicola'dan bir miktar yeni Ermeni daremi aldığı ve bu pa­ rayı 243 Memluk dinarı olarak geri ödeyeceği bilgisi verilmekte­ dir. Belgenin detaylarında Donatus'un Dimyat'a taşıyacağı keme­ reler için üç sevkiyat yapılacağı, ürünün miktarı ve kimler aracı­ lığı ile taşınacağı bildirilmektedir. Buna göre ilk sevkiyat için 35 kemere, Antonius de Stupa'mn taridasında taşınacaktır. İkinci sevkiyatta 27 kemere nakledilecek, bunlar Nicola Pasche'nin ta­ ridasına yüklenecektir. Son sevkiyatta gönderilecek 300 kemere ise Bandinus de Stupa ve kardeşine ait gemiyle yapılacaktır. 59 Bu 57 58 59 214

Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53,

no.

no.

no.

6 1 , s. 89-90. 9 1 , s. 1 26- 1 27. 1 06 , s . 146- 147.

belge ile kemere ticaretinde yer alan Donatus'un yanı sıra Mem­ luk liman şehri Dimyat'a sultanlığın ihtiyacı olan kemereleri taşı­ yan üç gemi sahibinin bilgilerine ulaşılmıştır. Ayrıca nakliyenin gerçekleşeceği gemiler hakkında da malumat edinilmiştir. Bahsi geçen noter belgelerinde yer alan ve Mısır limanlarına taşınarak pazarlanan ikinci ürün ise döşeme kerestesi (plan­ conos) olarak kaydedilen, muhtemelen gemilerin güvertele­ rinde kullanılmak üzere hazırlanan parçalardır.60 Bu husus­ ta 25 Şubat 1 274 tarihli bir belgede Guarnerius'un oğlu Pa­ gannus de Barcha'nın tabip Petrus Ordemannus'un oğlu Gre­ gorius Ordemannus'tan bir miktar yeni Ermeni daremi borç aldığı bilgisi verilmektedir. Sonrasında Pagannus'un bu pa­ ra ile Silifke'den 300 döşeme kerestesi alarak Sanctus Iulia­ nus isimli gemi ile Dimyat'a götürüp satacağı, borcun ödeme­ sini ise 140 Memluk dinarı olarak bu ticareti müteakip on beş gün içinde yapacağı anlatılmaktadır. 61 23 Mayıs 1 274 tarihli bir belgede ise Iohannes Pissanus adındaki bir noterin Anto­ nius de Quarto'nun oğlu Salvanus'tan Mısır'da satılmak üzere 650 yeni Ermeni daremi değerindeki 260 döşeme kerestesini kazancın üçte biri karşılığında aldığı bilgisi verilmiştir.62 Bu belge öncekilerle kıyaslandığında iki tarafın bir araya gelerek kar ortaklığı merkezli gerçekleştireceği ticaret (accomendatio/ commenda)63 hakkında bilgi vermesi sebebiyle önem arz et­ mekte, yukarıda bahsedilen belgelerden farklılık göstermek­ tedir. Böylece iki girişimciden biri bu işteki tecrübesini, diğe­ ri ise nakit parasını ortaya koymuş, kazancın ise noter önün­ de yapılan antlaşma ile belirlenen oranda paylaşılacağı kabul edilmiştir. Ayrıca bu belge noter gibi devlet görevlilerinin de o dönem Mısır ile yapılan kereste ticaretinde rol aldığına ka­ nıt oluşturmaktadır.64 60 61 62 63 64

Döşeme kerestelerinin kullanım alanlan için bkz. s. 218. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 32, s. 41-43 . Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 94, s. 130- 1 3 1 . Çalışmaya konu olan dönemde tüccarlar arasında kullanılan commenda siste­ minin özellikleri hakkında bkz.Yousey-Hindes, "Living the Middle Life", s. 7 1 . Memlük limanlarına sevkiyat yapan ve ticaret gerçekleştiren noterler hakkında diğer örnekler için bkz. Notai Genovesi in Oltremare, PdB, CSFS 53, no. 87, 88. 21 5

Kemere

Kemere ve döşeme kerestelerinin kullanım alanlarının gemi modellerinde gösterimi (Xavier Pastor, 11ıe Ships of Christopher Columbus: Santa Maria, Nina, Pinta, Londra, Conway Maritime Press, 1 992, s. 67).

Belgelerde bahsi geçen bir diğer önemli emtia ise Kilikya Er­ meni Krallığı'ndan Mısır'a taşınan demirdir. Bu hususta, 27 Şu­ bat 1 274 tarihine ait belgede Pisalı Ricomanus'un başka bir Pi­ salı Bandenacus'tan, daha önceki kayıtlarda da belirtildiği üze­ re bir miktar yeni Ermeni daremi borç aldığı kayda geçirilmiş­ tir. Daha sonra Ricomanus'un bu para ile 38 Akka kantarı ağır­ lığında 420 kasa demir alıp, gemisi Sanctus Nicolosus'a yükle­ yerek Dimyat'a götüreceği bilgisi verilmiştir. Bandenacus'a ya­ pılacak ödemenin ise geminin Dimyat'a ulaşmasını müteakip yirmi gün içinde , 300 Memluk dinarı olarak yapılacağı taah­ hüt edilmiştir.65 Her ne kadar Mısır dışında farklı bir lokasyonu işaret ediyor olsa da Memluk sınırlan dahilinde demir ve kereste taşındığına dair önemli bir örnek olması sebebiyle burada ele alınması uy­ gun görülen, tahminen 22-24 Ekim 1277 tarihinde hazırlanan bir belgede ise Pisalı Torsellus'un, Cenovalı Vassallinus Lon­ gus'a gemisini kiralayarak Suriye bölgesine 250 kemere ile 40 kantar demir taşıyacağı bildirilmektedir. Kayıtta Torsellus'un bu kereste ve demir sevkiyatı için alacağı ücrete de yer veril­ mektedir. 66 Bu belgenin hemen altında yer alan 25 Ekim tarih­ li noter kaydında ise adı geçen Vassallinus'un ticaretini gerçek­ leştireceği kemereleri Benedictus Malocellus isimli girişimci­ den satın alarak tedarik ettiği bilgisi bulunmaktadır.67 Bu çalışmaya dahil edilen noter belgelerinin verdiği doğru­ dan ve açık bilgiler ışığında Kilikya Ermeni Krallığı'ndan Mem­ luk topraklarına ticari amaçlarla, 1 274 yılında en az 1 .832 ke­ mere, 560 döşeme kerestesi ve 38 kantar (420 kasa) demi­ rin; 1 277 yılına ait bir belgeden ise 250 kemerenin yanı sıra 40 kantar demirin farklı gemiler ile taşınarak nakledildiği bil­ gisine ulaşılmıştır. Metinlerde ürünlerin taşınacağı gemilerin açık isimlerinin yanı sıra bazı durumlarda özellikleri de belir65 66 67

Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 33, s. 43-44. Notai Genovesi in Olıremare, PdB, CSFS 53, no. 35, s. 252-253. Belgenin aslı sağ tarafından biraz tahrip olduğu için kemereler için ödenen ücret net olarak okunamamaktadır. Notai Genovesi in Oltremare, PdB, CSFS 53, no. 36, s. 254-255. 21 7

tilmiştir. Hem bu belgelerden hem de o dönem taşınan ürün­ lerin hacim ve ağırlık değerlerinden, Ayas'tan Memluk liman­ larına yapılan ticarette tarida ve benzeri, büyük kargoları taşı­ maya uygun gemilerin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Noter bel­ gelerinden elde edilen bu açık veriler dışında aynı döneme ait diğer kayıtlar incelendiğinde bazen bahsi geçen ürünlerin taşı­ nacağı şehirlerin bazen de gemiler ile neyin taşınarak pazarla­ nacağının, muhtemelen bir çeşit tedbir olarak belirtilmediği, ti­ caretin tam olarak kayıt altına alınmadan devam ettirildiği gö­ rülmektedir.

Ticareti engelleyen faktörler ve engellerin aşılması

13. yüzyılın ikinci yansında Memluk Sultanlığı'nın Doğu Ak­ deniz'de elde ettiği siyasi ve askeri başarılarda önemli etkisi ol­ duğuna inanılan ticari faaliyetlerin engellenmesi düşünülmek­ teydi. Bu amaçla Latin Kilisesi ticarete dair çeşitli yasaklamalar ve ambargolar getirerek Memluklerin ihtiyaç duyduğu ürün­ lerin sağlanmasını önlemeye çalışmıştır. Ancak tarihsel süreç­ te bu uygulamaların bölge ticaretinde önemli yere sahip şehir devletlerinin hepsi üzerinde aynı etkiyi göstermediği bilinmek­ tedir. Hatta tüccarlar zaman zaman ambargoları kırmak, cezai işlem görmemek ve ticari kazançlarını devam ettirmek adına çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Şüphesiz bu yöntemlerden biri Karadeniz'den ve Akdeniz'in doğusundaki Ermeni liman şeh­ ri Ayas'tan Memlük limanlarına yapılan ticaretin kaydedildiği noter belgeleri üzerinde uyguladıkları yasaklı ürünlerin sevki­ yatının nereye yapıldığını gizleme veya taşınan ürünü gizleme yöntemidir. Bu yöntem bazı belgelerde doğrudan ürünün gide­ ceği yerin yazılmaması, bazılarında ise taşınan üründen bahse­ dilmemesi şeklinde uygulanmıştır. Bir kısım belgelerde ise La­ tince "quo iturus sum" (neresi olursa gideceğim) ve "te tot de tuis rebus/tantum de tuis rebus" (çeşitli ürünler) gibi daha ge­ nel kalıpların kullanılması suretiyle gizliliğin sağlandığı görül­ müştür. 218

Belgelerde taşınan ürünlerin gizlenmesi

Çalışmanın kapsadığı döneme ait ticari faaliyetler için kulla­ nılan Kefe ve Ayas noter belgelerinin bazılarında zaman zaman istikametin Memlük limanları olduğunun açıkça belirtilmesi­ ne, ödenecek tutarın da yukarıdaki belgelerde olduğu gibi Mem­ hl.k dinarı olarak yapılacağından bahsedilmesine rağmen taşı­ nan ürünlerin içeriğinin anılmadığına, böylece belgelerin ticare­ tin seyri hakkında sessiz kaldığına şahit olunmaktadır. Bu husus­ ta kronolojik ilk örneği Ayas Limanı'nda tutulan kayıtlar oluş­ turmaktadır. Örneğin 24 Ocak 1274 tarihli bir belgede, Iacobus Scorcia'nın, Pisalı Pugius Scandelionus'dan bir miktar yeni Er­ meni daremi borç aldığı, daha sonra gemisine yüklediği ürünler­ le Dimyat veya Tinnis istikametine seyredeceği bilgisi yer almak­ tadır. Alınan bu paranın geri ödemesinin ise gemiye yüklenen malların indirilmesini müteakip yirmi gün içinde yapılacağı yine bu belgede belirtilmiştir.68 1 7 Şubat'ta kaydedilen bir diğer bel­ gede ise Bonacorsus'un oğlu Pisalı Iohannes de Sala'nın, Orlan­ dus'un oğlu Valentinus Pissannus ile Ermeni Krallığı'ndan Suri­ ye'ye, oradan da Mısır'a uzanan bir ticari faaliyet için kara daya­ lı ortaklık kurduğu bilgisi verilmektedir. Belgede Iohannes'in Va­ lentinus'tan bu iş için kazancın dörtte biri karşılığında 2.400 ye­ ni Ermeni daremi aldığı bildirilmiştir. Ancak belge incelendiğin­ de bu rotada taşınacak ürünün içeriği hakkında da yukarıda ol­ duğu gibi bilgi verilmediği görülmektedir.69 Bu faaliyetten beş gün sonra, 22 Şubat tarihinde kayıt altına alınan iki ticaret belge­ sinde de benzer durumlara şahit olunmaktadır. llkinde Bonacor­ sus Bindetus adındaki başka bir Pisalının önceki belgede de ismi geçen Iohannes de Sala'dan bir miktar yeni Ermeni daremi aldığı anlatılmaktadır. Daha sonra Bonacorsus'un Lambertus de Castel­ lo'nun gemisine yükleyeceği mallarını Mısır'a götüreceği, nakli­ yeyi müteakip yirmi gün içinde borcun 25 Memluk dinarı olarak ödeneceği bilgisi verilmiştir. Diğer belgede ise yukarıda demir ti­ careti anlatılırken ismi geçen Pisalı Ricomanus'un da Iohannes de 68 69

Notai Genovesi in Oltrrnıare, FdP, CSFS 53, no. 1 1 , s. 16. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 2 1 , s. 30-3 1 . 219

Sala'dan borç para alarak Memlük ülkesine ticaret gerçekleştirdi­ ği bilgisi yer almaktadır. Her ne kadar alınan borç miktan bu bel­ gede belirtilmemiş olsa da geri ödemenin 45 Memlük dinan ola­ rak Ricomanus'un gemisinin Mısır'a ulaşıp, ürünün indirilmesini müteakip yirmi gün içinde yapılacağı kayda geçirilmiştir.70 Belgeler değerlendirildiğinde , öncelikle Iohannes de Sa­ la isminin her iki belgede de para veren taraf olarak yer alma­ sı, kendisinin özellikle Memlük topraklarına -yapılan ticaret­ te borç alınan bir çeşit banker veya tefeci olarak düşünülmesi­ ne sebebiyet vermektedir. Maalesef noter belgelerinin detaylar hususundaki sessizliği, gerçekleşen ticareti tüm öğeleri ile araş­ tırmaya ve anlamaya imkan vermemektedir. Dahası belgede ti­ careti gerçekleştiren Ricomanus'un daha sonra Dimyat'a demir ticareti gerçekleştirmiş olması, 22 Şubat tarihli belgenin içeri­ ğinde bahsedilmeyen ürünün de aynı şekilde demir veya yasak­ lı ürünlerden bir başkası olabileceğini düşündürmektedir. Bu belgelerin yam sıra aynı noterin kaleme aldığı 6 Nisan tarihli yeni bir belge ile Ricomanus'un Mısır'daki alım-satım, borç al­ ma ve adına anlaşma yapma da dahil bütün işlemleri için Guil­ lelmus de Petra'ya vekalet verdiğini bildiriyor olması71 ise onun Mısır'a yönelik süreklilik gösteren ticari faaliyetleri bulundu­ ğunu göstermesi bakımından önem arz etmektedir. Bu belge­ ler kronolojik olarak dikkate alındığında Ricomanus'un adının geçtiği ilk belgede ticaretini yaptığı ürünün ne olduğu hakkın­ da açıkça bilgi verilmediği görülürken daha sonraki faaliyetin­ de ticaretini nereye gerçekleştirdiği ve ne taşıdığı bilgisine şa­ hit olunmaktadır. Adının geçtiği 6 Nisan tarihli son belgede ise Mısır'a yönelik tüm ticari faaliyetleri için bir başkasını vekil ta­ yin ediyor olması, yaşanan süreçte gerçekleşen, Memlük liman ve şehirlerine yönelik ticaret hususunda yapılan teftişler ve ti­ careti yasaklamak için atılan adımların daha sıkı işletilmeye başlandığı sonucuna ulaşılmasına etki etmiştir.7 2 70 71 72 220

Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 28, 29, s. 38-39. Notai Genovesi i n Oltremare, FdP, CSFS 5 3 , no. 6 5 , s. 95-96. Burada elde edilen bilgilerle Ayas'tan Mısır'a yasaklı ürün ticaretinde etkin bir gemici ve tüccar olduğu sonucuna varılan Ricomanus, ilginç bir şekilde

4 Nisan 1 274 tarihini gösteren bir belgede ise Iohannes Cor­ bulus'un Obertinus de Arizio'dan bir miktar yeni Ermeni da­ remi borç aldığı, ödemeyi ise Cenovalı Ansaldus'un gemisine yüklediği malların Dimyat'a ulaşmasından sonraki on beş gün içinde 200 Memluk dinarı olarak gerçekleştireceği bilgisi ve­ rilmektedir. 73 Aynı tarihli başka bir kayıtta, Iohannis de Lin­ tino'nun oğlu olduğunu söyleyen Thedisius ismindeki bir gi­ rişimci , Nicola de Ancona'ya bir miktar yeni Ermeni daremi borçlandığını ifade etmektedir. Ardından bu parayla aldıkları­ nı Iohannis de Gueriis'in gemisi ile Dimyat'a taşıyacağını, Nico­ la'ya olan borcunu ise 10 Memluk dinarı olarak buradaki açık arttırmadan sonraki on beş gün içinde yapacağını belirtmek­ tedir. llginç bir şekilde belgenin ilerleyen satırlarında herhan­ gi bir problem olması durumunda Thedisius'un borcunun ge­ minin sahibi Iohannis de Gueriis tarafından ödeneceği taahhüt edilmiştir. 74 Bu durum Thedisius ve Iohannis'in birbirlerini ta­ nıyan iki girişimci olduğunu ve hatta bu işte beraber oldukla­ rını düşündürmektedir. Ayrıca belgede karşılaşılacak problem ve tehlike durumlarına da işaret ediliyor olması o dönem muh­ temel yasaklamalar ve denizlerdeki saldırılar sebebiyle oluşa­ bilecek kayıplara işaret etmektedir. Bu durum da, taşınan ürü­ nün neden gizlenmesinin tercih edildiği hususunda ipucu ver­ mektedir. 14 Mayıs 1 274 tarihli kara dayalı ortaklık bilgisi veren ka­ yıtta ise Pisalı Bonusdies Carçanni'nin başka bir Pisalı, Baude­ nacus de Cassa Orlandus ile karın çeyreği koşuluyla bir ortak­ lık kurduğu , bunun için de 2. 1 0 1 ,5 yeni Ermeni daremi aldı­ ğı bildirilmektedir. Daha sonra belgede ticari faaliyetin gerçek­ leştirilmesi için Mısır topraklarına gidileceğinden bahsedilmiş­ tir. Dönüşün ise önce Suriye'ye, oradan da Ermeni Krallığı'na ulaşılması şeklinde planlandığı bilgisi yer almaktadır.75 An-

73 74 75

1 274'ten sonra kayda geçirilerek günümüze ulaşan belgelerde görülmemekte­ dir. Bu hususta başka bir noter aracılığı ile işlemlerini kaydettirmiş olması ih­ timal dahilinde tutulmalıdır. Notai Gaıovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 58, s. 85. Notai Gaıovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 59, s. 86-87. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 88, s. 1 22- 123. 221

cak burada da taşınan malın cinsi, malın taşındığı geminin is­ mi ve toplam kazancın ne olacağı hususunda bilgi verilmemek­ tedir. 6 Haziran 1 274'te kayda geçirilen bir diğer belgede, Gu­ illelmus Bucucius'un ailesinden Nicolosus Bucucius'un Pet­ rus de Bonifacius de Ancona'dan bir miktar yeni Ermeni dare­ mi borç aldığı anlatılmaktadır. Geri ödemenin ise Nicolosus'un gemisinin Dimyat'a ulaşıp taşıdıklarım boşaltılmasına mütea­ kip on beş gün içinde 27 Memluk dinarı olarak yapılacağı bil­ dirilmektedir. 76 1 1 Haziran 1 274 tarihli belgede ise, Stephanus Trecus'un , kendisi v e i ş ortağı noter Iohannus Pissanus adına Nicolosus Bucucius'tan bir miktar yeni Ermeni daremi aldığı bilgisi yer al­ maktadır. Ödemenin ise Nicolosus'un gemisinin Dimyat'a ula­ şıp, taşıdıklarının indirilmesini takiben yirmi gün içinde, 1 8 Memluk dinarı olarak yapılacağı taahhüt edilmektedir.77 Ka­ yıtta adı geçen noter Iohannes'in önceki belgelerden birinde Mısır'a döşeme kerestesi ticaretinde bulunduğu bilgisi hatırla­ nacak olursa burada taşınan malın da bu türden bir emtia oldu­ ğu ihtimali güçlenmektedir. Aynı gün kayıt altına alınan baş­ ka bir noter belgesinde ise yukarıda adı geçen Nicolosus Bucu­ cius'un Enricus Rubeus de Lavania'dan bir miktar yeni Erme­ ni daremi aldığı, ödemeyi gemisinin Dimyat'a ulaşıp kargonun boşaltılmasının ardından 20 günlük süre içinde 13 Memluk di­ narı olarak yapacağı bildirilmektedir.78 Bu belgede de Nicolo­ sus'un adının tekrar geçiyor olması onu hem ticarete para te­ min eden bir banker olarak düşünmeyi hem de Mısır ile ticaret­ te aktif olarak yer alarak ürün taşıyan bir tüccar ve gemi sahi­ bi olarak değerlendirmeyi mümkün kılmaktadır. Aynca 6 Ha­ ziran tarihli girişiminin 8 Haziran tarihinde feshedilmesinin ar­ dından 1 1 Haziran'da yeni bir kayıt oluşturması, muhtemelen 6 Haziran tarihinde niyetlendiği ticaretini 1 1 Haziran'da gerçek76

77 78 222

Noıai Genovesi in Olıremare, FdP, CSFS 53, no. 99, s. 138- 139. Ancak kayıtlar incelendiğinde bu belgenin iki gün sonra hazırlanan başka bir belge ile feshe­ dildiği tespit edilmiştir. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 1 0 1 , s. 140- 1 4 1 . Notai Genovesi i n Oltremare, FdP, CSFS 53, n o . 104, s. 144- 145. Noıai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 107, s. 148.

leştirdiği sonucuna ulaştırmaktadır. Ayrıca aynı tarihte yapılan diğer anlaşmaya göre taşınacak ürünlerin Nicolosus'un gemi­ sinde taşınıyor olması da her iki belgede adı verilmeyen ürün­ lerin tek seferde onun gemisiyle taşındığı sonucuna varılmasın­ da etkili olmuştur.79 Ticareti yapılan üründen bahsedilmeyerek belgelerin oluş­ turulması pratiğine Ayas'a ait 1 277 ve 1 279 yıllarındaki kayıt­ larda da rastlanmaktadır. Örneğin 2 1 Eylül 1 277 tarihli bir bel­ gede, Grimaldus Bestagnus'un Botericus Lercarius ve arkadaş­ larından belirli bir miktar para alarak bazı mallarını önce Su­ riye'ye oradan da lskenderiye'ye taşıyacağı bilgisi verilmekte­ dir. 80 Bir diğer örneği, bu çalışmada kullanılan belgeleri düzen­ leyen noterlerden Pietro di Bargone'nin da taraf olarak yer al­ dığı 14 Mart 1 279 tarihli kayıt oluşturmaktadır. Belgede, Piet­ ro'nun gerçekleşecek ticaretten elde edilecek kazancın dörtte biri karşılığında Vivencius de Sancto Donato isimli bir girişim­ ciden 1 .325 yeni Ermeni daremi aldığı bildirilmiştir. Aynca ti­ caret için önce Dimyat'a, ardından da Suriye bölgesine gidile­ ceğinden, daha sonra da Ayas'a dönüleceğinden bahsedilmek­ tedir.81 Pietro di Bargone'nin aynı gün yaptığı bir diğer anlaşma metninde ise bu defa Iohannes de Rapallo de Risecho ile kazan­ cın dörtte biri karşılığına mutabık kalarak 2.825 yeni Ermeni daremi aldığı anlatılmaktadır. Belgede taşınacak emtianın yu­ karıda belirlenen rotaya uygun olarak sevkiyatının yapılacağı, daha sonra da Ayas'a dönüleceği taahhüt edilmiştir.82 24 Kasım 1279'a ait bir kayıtta ise Pisalı Vicinus'un Suriye bölgesine ya79

80 81 82

Memloklere temin edilmesi yasaklı ürOnlerin ticaretinin bir şekilde gizlenme­ ye çalışıldığı düşünülen 1 274 yılına ait, taşınan malın cins ve miktar bilgileri­ nin duruma göre yer almadığı, sadece sevkiyatın yapılacağı Memlok limanla­ rının bahsinin geçtiği kayıtlar hususunda daha fazla örnek için bkz. Notai Ge­ novesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 63, 92, 93, 1 00, 108. Buradaki belgele­ rin içeriğine çalışmanın sonunda yer alan tablodan da ulaşılabilir. Notai Genovesi in Oltremare, PdB, CSFS 53, no. 20, s. 233-234. Notai Genovesi i n Oltremare, PdB, CSFS 5 3 , no. 8 7 , s. 3 1 9-320. Notai Genovesi in Oltremare, PdB, CSFS 53, no. 88, s. 32 1 . 14 Mart tarihli bel­ gelerden noter Pietro'nun noterlik hizmetinin yanı sıra kardan pay vermek suretiyle, çeşitli ortaklıklar kurarak Mısır ve Suriye limanlarına ticaret gerçek­ leştiren bir girişimci olduğu da anlaşılmaktadır. 223

pılacak ticaretin ardından elde edilecek kazancın dörtte birini almak kaydıyla bir başka Pisalı, Bonacorsus Bindoco'dan 1 . 1 00 yeni Ermeni daremi aldığı, böylece onu bu faaliyete ortak etti­ ği öğrenilmektedir.83 Ayas'ı merkeze alan bu örnekler dışında Bizans ile ilişkiler bahsinde yer verilen 3 Mayıs 1 289 tarihli Kefe'de kaydedilen belge hatırlandığında, aynı yöntemle taşınan ürünün gizlenme­ sinin sağlandığı sonucuna ulaşılabilmektedir. Belgenin detay­ larında Guillelmus Lercarius isimli girişimcinin açıkça belir­ tilmeyen bazı emtiaları lskenderiye'ye naklederek pazarlayaca­ ğı bilgisi verilmekteydi. Ancak içerikte ürünlerin neleri kapsa­ dığı mevzubahis edilmeyerek gizlenmesi tercih edilmiş, böyle­ ce yapılan ticaretin içeriği kayıtlara geçirilmeyerek bir çeşit ön­ lem alındığı anlaşılmıştır. Bütün bu belgeler değerlendirildiğinde ticaretin hangi rota­ lar üzerinden yapıldığına, ticareti gerçekleştiren kişiler ve tica­ ri amaçlı ortaklıklarına, ödenen ücretlere kadar çeşitli verilere ulaşılıyor olmasına rağmen bu faaliyetler ile Memluk toprak­ larına hangi ürünlerin taşındığı sorusu maalesef cevapsız kal­ maktadır. Bu durum, bahsi geçen dönemde uygulanan ambar­ go girişimleri ve cezalara karşı bir çeşit tedbir olarak düşünül­ mekte, böylece adı geçen tüccarlar üzerine ileride oluşabilecek suçlamalara mahal verilmesi ortadan kaldırılmış olmaktadır. Belgelerde sevkiyatın nereye yapıldığının gizlenmesi

Noter belgelerindeki gizliliğe dair bir diğer yöntem , ticare­ ti yapılacak ürünün açıkça belirtilmesine rağmen taşınacağı yerin kayıtlara geçirilmemesidir. Bu konuya dair Ayas ile ilgi­ li 1 274, 1 277 ve 1 279 tarihli belgelerde çeşitli örnekler bulun­ maktadır. 16 Ocak 1 274'te kayda geçirilen belgede , Cenovalı Iohannes de Moniardino ile tersanede çalışan Pisalı Iohannes Sardus'un bir ortaklık kurduğundan bahsedilmektedir. Daha sonra bu iki girişimcinin Petrus Baverie'nin gemisine 1 00 ke83 224

Notai Genovesi in Oltremare, PdB, CSFS 53,

no.

133,

s.

373-374.

reste yükledikleri ve belirtilmeyen bir yere bu keresteleri gön­ dererek ticaretlerini gerçekleştirdikleri anlatılmaktadır. 84 Bu­ rada nakledilerek satılacak ürünün açıkça kereste olarak belir­ tilmesine rağmen sevkiyatın nereye yapılacağı bllgisine belge­ de yer verilmediği görülmüştür. Kaydın içeriğinden ve taşınan üründen ticaretin gizlenmesinin amaçlanarak yüklenen keres­ telerin Memluk limanlarına taşınmış olabileceği ihtimal dahi­ linde tutulmaktadır. 1 Kasım 1 27 7 tarihli bir belgede ise Benedictus Malocel­ lus'un, Vassallinus Longus'a 400 kemere sattığı bilgisi veril­ mektedir. Kemereleri 1 Mart 1 278 tarihinde Ayas'ta teslim ala­ cağı öğrenilen Vassallinus'un bu ürünü nereye götürerek pa­ zarlayacağı bilgisi bu dönemin belgelerinde yer almamakta­ dır. 85 Ancak girişimcinin yukarıda bahsedilen önceki ticaret rotası dikkate alındığında86 bu seferin de yine Suriye bölgesine ya da en kötü ihtimalle Mısır istikametine yapılacağı ihtimaller dahilinde tutulmaktadır. 1 1 Şubat 1 279 tarihli başka bir bel84 85

86

Notai Genovesi in Oltmnare, FdP, CSFS 53, no. 3, s. 6-7. Notai Genovesi in Oltmnare, PdB, CSFS 53, no. 39, s. 258-259. Belgelerden, Benedictus Malocellus'un isminin bu dönem belgelerinde birden fazla defa tüccarlara kereste temin ederek satan biri olarak yer alması, kendisinin civar­ daki ormanlardan kereste tedarik ederek satan bir girişimci olduğunu düşün­ dürmektedir. Bahsi geçen dönemde keresteler için uzun tedarik süresinin ve­ riliyor olması iki şekilde açıklanabilir. llki, ürüne olan talep ve sirkülasyon se­ bebiyle hazırda kereste bulunmadığıdır. Böylece bahsedilen süre zarfında ha­ zırlanarak temin edileceği sonucuna ulaşılmaktadır. ikincisi ise Redford'un da üzerinde durduğu coğrafi ve iklimsel koşullar sebebiyledir. Çünkü dağlar­ daki ormanlardan kesilen kerestelerin taşınması için uygun yağmurların ol­ duğu sonbahar aylan veya eriyen karların akıntılar oluşturduğu bahar aylan tercih edilmektedir. Böylece akıntılar ile akarsu ve nehirlerde taşınan kereste­ ler daha sonra uygun gemilere alınarak satılacakları bölgelere iletilmektedir. (Redford, "Trade and Economy", s. 300) . O dönem gemi ve savaş aletleri ya­ pımında kullanılan kereste ve demirin bahsi geçen kaynaklardan çıkarılması, işlenmesi ve satışa uygun hale getirilmesinin aynca bir emek ve zanaat gerek­ tirdiği bilinmektedir. Bu çalışmanın konusu ve sınırlan sebebiyle ticari emti­ alar bağlamında anlatılan bu ürünlerin öncesinde geçirdikleri süreç, bu alan­ da çalışan, emek harcayan zanaatkar, işçi ve kölelere değinilememiştir. Ancak bu konunun gelecek çalışmalarla incelenmesi ve araştırılması bahsi geçen dö­ nemde Anadolu'daki zanaat faaliyetleri ile ekonomiye olan katkılarını anla­ mayı kolaylaştıracak, bölge insanının sosyal ve ekonomik tarihine bir pence­ re açarak katkı sağlayacaktır. Notai Genovesi in Oltremare, PdB, CSFS 53, no. 35, s. 252-253. 225

gede Provanslı Guillelmus Raymondus'un Andrea Rasperio'ya

44 2 yeni Ermeni daremi ve 1 yeni Ermeni dinarı karşılığında 25 kemere sattığından bahsedilmektedir. Belgenin ilerleyen sa­ tırlarından teslimatın o an değil, yaklaşık iki ay sonra Ayas'ta­ ki Tapınak Şövalyeleri'ne ait rıhtımdan yapılacağı bilgisine ula­ şılmaktadır.87 Bu kayıttan da maalesef bahsi geçen kemerelerin daha sonra nereye nakledilerek pazarlanacağı bilgisine doğru­ dan ulaşılamamaktadır. Her ne kadar belgeler sessizliğini koru­ sa da bölgenin en istekli alıcısı olan Memluk Sultanlığı'nın li­ manlarına bu ürünlerin taşınmış olma ihtimali yüksektir. 24 Şubat 1 279 tarihli bir belgede ise Obertus Turdus'un laco­ bus Turdus'tan 2. 500 yeni Ermeni daremi borç aldığı bilgisi yer almaktadır. Bu para ile demir ticareti yapacağı anlaşılan Ober­ tus'un ödemeyi ürünlerin satışından sonraki sekiz gün içinde yapacağı taahhüt edilmiştir. Aynca belge incelendiğinde ürü­ nün taşınarak satılacağı yerin yazılmadığı görülmüş, buna rağ­ men Obertus'un her neresi olursa gideceğini (quo iturus sum) beyan eden ifadesi sebebiyle emtiayı muhtemelen Memluk li­ manlarına götürerek satacağı sonucuna varılmıştır. 88 Verdiği bilgiler sebebiyle dönemin noter belgeleri arasın­ da ayrı bir yere konulabilecekken taşınan ürün ve gönderildi­ ği lokasyondan dolayı farklı değerlendirilmeye müsait bir bel­ geyi burada anmakta fayda var. 1 1 Kasım 1 277'de kayıt altına alınan bu belgede, Ricius de Naulo'nun Lefkoşa'dan Iohannes Camarlengus ile bir anlaşma yaparak ona 35-40 Kıbrıs kanta­ rı ağırlığında demir ile 10 kasa at nalı sattığı bilgisi verilmekte­ dir. Kayıtta özellikle malın Kıbrıs'a götürüleceği üzerinde du­ rulduktan sonra Iohannes'in Ricius'a her kantar için teslimatı müteakip sekiz gün içinde 29 ,5 Kıbrıs bezantının yam sıra 80 yeni Ermeni daremi ödeyeceği taahhüt edilmiştir.89 Burada her ne kadar faklı bir destinasyon bildirilmiş olsa da dönemin şart­ ları düşünüldüğünde, taşınan demir ve nalın gerçekten Kıbrıs'a 87 88 89 226

Notai Genovesi in Oltremare, PdB, CSFS 53, no. 64, s. 29 1-292. Notai Genovesi in Oltremare, PdB, CSFS 53, no. 70, s. 297-298; jacoby, "The Supply of War Materials" , s. 1 23. Notai Genovesi in Oltremare, PdB, CSFS 53, no. 46, s. 267-268.

taşınıp taşınmadığı ya da Kıbns'a ulaştıktan sonra buradan baş­ ka bir yere nakledilme ihtimali akıl karıştırmaktadır. Maalesef bu soruların yanıtına şimdilik ulaşılamamaktadır. Ancak Kıb­ rıs Adası'nda 1 3 . yüzyılın ikinci yansında Latin Kilisesi tara­ fından alınan kararlarda, Memlük limanlarıyla yapılan ticare­ tin de gündeme alınarak yasaklamaların yapılmış olması, ada­ dan da yasaklı ürünlerin taşındığını göstermekte, bu sebeple bu ürünün de Kıbrıs üzerinden satılmış olabilme ihtimalini ar­ tırmaktadır. Bu hususta David Jacoby'nin de benzer bir yakla­ şımla bu sevkiyatın Mısır'a yapıldığı imasında bulunuyor olma­ sı şaşırtıcı değildir. 90 Çalışmaya konu olan dönemde kereste ve demirin dışın­ daki yasaklı ürünlerden olan köleler de, ticaretleri sebebiy­ le bazı belgelerde kendine yer bulmuştur.91 Özellikle yukarı­ da bahsedilen antlaşma metinleri dikkate alındığında, köle te­ darik edenlere ve ticaretine ayn önem verildiği, köle tüccarla­ rının korunmaya ve teşvik edilmeye çalışıldığı hatırlanmalıdır. Bu konuda dönemin lslam kaynaklarında Anadolu üzerinden, muhtemelen Kilikya Ermeni Krallığı'nın sınırlarından geçerek, Memlük topraklarında köle ticareti yapan bazı köle tacirlerine de yer verilmiştir. Yalnız 1 3 . yüzyılın ikinci yarısında Mısır'a yönelik köle ticareti ile ilgilenen tüccarlar ve emtiaları hakkın­ da bu kaynaklar zaman zaman sessiz kalıyor olsa da özellik­ le aynı yüzyılın ilk yarısı ve 1 4. yüzyıl başlarındaki faaliyetleri hakkında verdiği bilgiler, Memlüklere köle tedarik eden Mem­ lük tüccarlarına ulaşmada etkili olmaktadır. 9 2 90 91

92

jacoby, "The Supply of War Materials", s. 1 22. Karadeniz bölgesinden Memlük Sultanlığı'nda satılmak üzere getirilen köle­ ler için Sivas'tan Kilikya'ya uzanan karayolu önemli ticaret rotalarından biri olmuştur. Redford, "Trade and Economy" , s. 302. Köle ticareti ile iştigal eden Memlük tüccarları için genellikle havaca-hoca / \+ip lakabının kullanıldığına dönemin kaynaklarından ulaşılmaktadır. Mem­ lüklere köle tedarikinde ön plana çıkan tüccarlardan biri ise şüphesiz, llhan­ lı Devleti ile Memlük Sultanlığı'nın devletlerarası ilişkilerinde de önemli rol alan Havaca Mecdeddin el-Sellami'dir. Kaynaklarda Moğol ülkesinden (bura­ da sadece llhanlılar değil, aynı zamanda Altın Orda Devleti de kastedilmekte­ dir) köle tedarik ederek Memlük topraklarına taşıdığı belirtilen el-Sellamt'nin tek ticari faaliyetinin köle olmadığı, bunun dışında çeşitli emtiaları da getire­ rek Memlük pazarlarında satışa sunduğu bildirilmektedir. El-Sellami dışında 227

Kilikya Ermeni Krallığı ile ilişkiler bahsinde kullanılan her iki noterin belgelerinde köleler ile ilgili bazı kayıtlara ulaşılmış­ tır. Bu kayıtların incelenmesi sonucunda ise genel olarak Erme­ ni devletinin sınırlan dahilinde gerçekleşen yerel köle ticareti ile kölelerin azat edilmesinin konu alındığı görülmüştür.93 An­ cak 1 274 yılına ait belgelerden üçü değerlendirildiğinde, kayıt­ ların satır aralarından Memluk topraklarına yapılan muhtemel köle ticaretinin izlerine ulaşmak mümkün olmaktadır. Örneğin 3 1 Ocak 1 274 tarihli ilk belgede bir köle azat işlemi gerçekleşti­ rilmektedir. Kayıtta, Sarazen olarak belirtilen, Memluk toprak­ larından gelmiş olması muhtemel Falcadinus Ortacho de Bau­ dacha'un, Pascalis Manegueta isimli birine 300 yeni Ermeni da­ remi ödediği ve Theodorinus isimli köleyi azat ettirdiği bilgi­ si verilmektedir.94 Bu belgeden bir gün sonra , 1 Şubat tarihin­ de düzenlenen başka bir belgede ise ilginç bir şekilde ilk belge­ nin içerik özellikleri görülmektedir. Hatta bahsi geçen Sarazen Falcadinus'un bu defa Nicolosus de Albario'ya 300 yeni Ermeni daremi ödediği, buna karşılık olarak Iohanninus adındaki kö­ lenin azat edilmesini sağladığı bilgisine ulaşılmaktadır.95 Bu iki belge kölelerin azat edilmesi hususunda noter Federico di Pi­ azzalunga'da ulaşılabilen tek örneklerdir. Her iki belgede azat işlemi için parayı ödeyen kişinin Sarazen olarak belirtilmiş ol­ ması ise onun Memluk topraklarından gelen bir girişimci, belki de bir köle toplayıcısı veya taciri olabileceğini düşündürmekte-

93

94 95 228

benzer ticari faaliyetler yürüten tüccarlar arasında Abdulvahid b. Beddal, el­ Havaca el-Sevvaf ve el-Havaca Alaaddin el-Sivasi bulunmaktadır. Makrizt, el­ Mevaiz ve'l-iıibilr, cilt III, s. 132-133. Safedi, A yilnü'l- 'asr, cilt l, s. 523; Mak­ rizt, el-Meviliz ve'l-itibiir, cilt IV/ll , s. 655; Safedi, A yilnü'l- 'asr, cilt il, s. 1 1 7. Memluk köle tacirleri üzerine araştırma yapan Hannah Barker'in Karadeniz 'köle ticaretinde yer alan Mısırlı ve ltalyan tüccarlan konu alan tezinde tacirle­ ri aktif olduklan döneme göre tasnif ederek sıraladığı liste önemli bir kılavuz olarak kullanılabilir. Barker, "Egyplian and ltalian Merchants", s. 458-459. Aynca 14. yüzyıl köle ticareti ile ilgilenen tüccarlar ve ticari faaliyetleri hak­ kında bkz. Tsugitaka, "Slave Traders", s. 141- 156. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 13, 15, 43 (43a, 43b), 80, s. 18-23, 61 -64, 1 1 2- 1 1 3; Notai Genovesi in Oltremare, PdB, CSFS 53, no. 45, s. 265-266. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 13, s. 18-20. Notai Genovesi in Oltremare, FdP, CSFS 53, no. 15, s. 2 1 -23.

dir.96 Çünkü metinlerde kölelerin sahiplerine karşı bütün kö­ lelik yükümlülük ve bağlarından azat oldukları belirtilerek bir anlamda aralarındaki bağın, yani sahiplerinin köle üzerindeki haklarının kaldırıldığı görülmektedir. Fakat sonrasında bu kö­ lelere ne olacağına, Falcadinus ile ilişkilerine, bahsi geçen mik­ tarlardaki meblağı neden ödediğine ya da en basit ifade ile Fal­ cadinus'un bu kölelerin kağıt üzerindeki azatlarından ne gi­ bi bir kazancı olduğuna maalesef ulaşılamamaktadır. Bunun­ la birlikte aynı noterin 14 Nisan tarihinde kaydettiği köle satı­ şı belgesi ise içerdiği şartlar itibariyle daha önceki iki belgede kölelerin neden bir Sarazen tarafından azat edildiğine ulaşılma­ sında önemlidir. Belgede anlatıldığına göre, kölenin eski sahibi ve satıcısı olan Guidetus Rubeus, yeni sahibi Pascalis Manegue­ ta'ya Guirardus adındaki köleyi 200 yeni Ermeni daremi karşı­ lığında satmaktadır. Ancak belgede bahsi geçen kölenin Pasca­ lis tarafından daha sonra hiçbir Sarazene (Memluk tüccarına) satılmaması şart koşularak bir anlamda Sarazenlere köle satıl­ maması adına taahhüt alındığı fark edilmiştir. 97 Bu bilgi, yuka­ rıda iki devlet arasındaki antlaşma metinlerinde yer alan köle­ ler ve tacirlerini içeren maddeler ile beraber değerlendirildiğin­ de, aslında o dönem Kilikya Ermeni Krallığı topraklarını ziya­ ret eden ve köle tedarikinde bulunan Memluk köle tüccarları­ nın bulunduğu döneme ait farklı bir kaynak üzerinden de te96

97

Falcadinus Ortacho de Baudacha isminin etimolojisi incelendiğinde hem isim hem de isim yapısı olarak dönemin Müslümanlannın kullandığı isimlerden ol­ dukça farklı olduğu görülmektedir. Ancak belgelerde isminin önünde özellik­ le "Sarazen" ifadesinin kullanılmış olması ise, daha önce incelenen başka bir Latince belgede kendisinden Sarazen, Müslüman olarak bahsedilen Seguranus Salvaigus'u akla getirmektedir. O dönem Memlük Sultanlığı'nın ihtiyaçlannı karşılamak suretiyle hizmet ederek ticaret gerçekleştiren ve çeşitli kazançlar elde eden Seguranus gibi Falcadinus'un da aynı şekilde ticari faaliyetlerde bu­ lunduğu ya da Kilikya Ermeni Krallığı'nda Memlük tüccarlannın sahip oldu­ ğu imtiyazlardan yararlanmak niyetinde olması sebebiyle isminin önüne bu sı­ fatı koydurmuş olabileceği ihtimal dahilinde tutulmuştur. Hatırlanacak olursa Seguranus'u şikayet eden rahip onun bu ticarette yalnız olmadığını, onun gi­ bi başkalannın da bu şekilde ticaret gerçekleştirerek faaliyetler yürüttüğünden de bahsetmiştir. Bu durum genel bir ifade ile Seguranus ve Falcadinus'un sul­ tanlığın imtiyazlanndan yararlanarak ticaret yapmalan sebebiyle Memlük tüc­ carlan grubunda değerlendirilmesine imkan tanımaktadır. Notai Grnovcsi in Oltmnarc, FdP, CSFS 53, no. 80, s. 1 1 2- 1 1 3. 229

yit edilmesi açısından önemlidir. Ayrıca yaklaşık bir buçuk ay öncesine ait belgelerde Pascalis'in, aynı Sarazenden aldığı ücret karşılığında köle azat etmesiyle bu belgedeki şart arasında bir ilişki de kurulabilir. Buna göre muhtemelen bu gibi şartlar ne­ deniyle doğrudan bölgedeki Hıristiyanlardan köle satın alarak köle satış belgesi oluşturamayacak olan Memluk tüccarları, ör­ neklerde olduğu gibi para karşılığında köle azat belgesi oluştu­ rarak bu kölelere sahip olmakta ve daha sonra onları Memluk topraklarına taşımaktadır. 98 lki devlet topraklan arasındaki ticari hareketliliğin bahsi ge­ çen dönemde Memluk limanlarından Kilikya şehirlerine , do­ ğuya özgü çeşitli bitki türevleri ve baharat ürünlerinin taşın­ ması ile de sürdürüldüğü öğrenilmektedir. Bu ürünler arasında öd ağacı (aloe) , sinameki, tarçın, kasnı, zencefil, çivit, reçine, mürrüsafı ve biber önemli yer tutmaktadır. 99 Bu durum kral­ lığın bölgede sadece Memluk Sultanlığı'nın ihtiyaçlarını kar­ şılayan bir tedarikçi olmasının ötesinde, kendi ihtiyaçları için de Memlukler ile doğrudan ilişkiler kurduğunu göstermekte­ dir. Yukarıda Mısır limanları ile gerçekleşen tek yönlü ticari ör­ nekler ve bazı belgelerde belirtilen geri dönüş rotaları düşünül­ düğünde, lskenderiye ve Dimyat'a ulaşan gemilerin ticari faa98

Bu hususta bahsi geçen belgeyle kölenin yeni sahibi olan Pascalis Manegue­ ta'nın ilk belgede Sarazen Falcadinus'dan aldığı para karşılığında köle azadın­ da bulunduğu dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Aynca köle azat edilmesi husu­ sunda çalışmaya konu olan döneme ve coğrafyaya yakın Mağusa şehrinde gö­ rev yapan Cenovalı noterler l.amberto di Sambuceto ve Giovanni de Rocha'nın 1 300- 1310 tarihleri arasında oluşturdukları köle azat belgeleri incelendiğinde kölelerin azat işlemlerinin yabancı birinin kendi sermayesinden ödeyeceği be­ lirli bir miktar para ile yapılmadığı tespit edilmiştir. Oradaki belgelerden işle­ min açıkça belirtilmesi kaydıyla azadın köle sahiplerinin tercihi olarak Tan­ n'nın lütfuna erişip sevap kazanmak amacıyla yapıldığı anlaşılmıştır. Actes Pas­ ses a Famagouste ek 1299-1 301 par ckvant le Notaire Genois Lamberto di Sam­ buceto, ed. Comelio Desimoni, Genes, Imprimerie de L'institut Royal des Ses Sourds-Muets, 1 883, no. 97, 1 10, 197, s. 50, 57-58, 103; Notai Genovesi in 01tremare: Atti rogati a Cipro da Lamberto di Sambuceto (6 luglio-2 7 ottobre 1301 ) , ed. Romeo Pavoni, [ CSFS 32 ] , Cenova, Universita di Genova, 1982, n o . 107, s . 1 39; Notai Genovesi in Oltremare: Aıti rogati a Cipro da Lamberto d i Sambuceto (31 Marzo 1304- 1 9 Lugliol305, 4 Gennaio-12 Luglio 1 307): Giovanni ek Rocha (3 Agosto 1 308-14 Marzo 1 3 1 0) , ed. M. Malard, [ CSFS 43] , Cenova, Universita di Genova, 1984, no. 34, 72, 73, 74, 76, s. 324-325, 366-369, 370-3 7 1 . 9 9 Jacoby, "The Economy", s. 265; Jacoby, "A Venetian Manual" , s. 4 1 2-413. 230

liyetlerinin ardından boş hareket etmesi yerine, Mısır ve rota üzerindeki Suriye limanlarından yüklenmiş ürünleri taşıyarak Ayas'a getirdikleri ihtimal dahilinde tutulmalıdır. Ayrıca bu ti­ carette doğrudan MemlO.k ve Ermeni tüccarlarının da rol aldığı düşünülmektedir. Memluk limanlarında tutulan şehir devlet­ lerinin noter belgelerinin yanı sıra 1 00 Memluk otoriteleri tara­ fından benzer amaçlarla kaydedilen evraklara ulaşılamıyor ol­ ması, aksi yönde gelişen ticaretin ne ölçüde, kimler tarafından, hangi gemiler ile ne kadar ücret karşılığında gerçekleştirildiğini incelemeye engel olmaktadır. Ancak ileride yapılacak çalışma­ larda bulunabilecek yeni bulguların ve kaynakların bu ticari fa­ aliyetleri detaylı tartışmaya imkan tanıyacağı düşünülmektedir.

MemlUklerin Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ticaretine dair farklı örnekler: Gemi enkazları ve sikkeler Doğu Akdeniz'de Memluk Sultanlığı'nın yer aldığı ticari faali­ yetler ile ilgili yukarıda incelenen antlaşma metinleri, kronik­ ler ve noter belgeleri dışında farklı bir kaynak türü olarak kar­ şılaşılan arkeolojik buluntular; gemi enkazları ve sikkelerin in­ celenmesi, faaliyetleri yürüten tüccarlar ile ticari faaliyetlerin seyrini anlama hususunda katkı sağlayacak, belgelerde yer alan ticaretin somut delillerini sunacaktır. Yapılan çalışmalar sonu­ cunda elde edilen bulgular özellikle Akdeniz sahillerinde bir­ takım gemi kalıntılarının bulunduğunu , enkazlarda da Mem­ luk sikkelerinin yer aldığını göstermektedir. Örneğin 1982 yı­ lında Akdeniz sahillerinde yapılan araştırmalarda su altındaki bir enkazdan yaklaşık 100 kilogram bakır Memluk sikkesi çı­ karıldığı bilgisi verilmektedir. 1 01 Bunun dışında başka bir ge100 lskenderiye'de kaydedilerek günümüze ulaşan 1 5 . yüzyıla ait Venedik noter belgeleri bulunmaktadır. Ancak daha öncesine ait belgelere ulaşılamamıştır. Bahsi geçen Venedikli noterin belgeleri hakkında bkz. Servodio Peccator, No­ taio in Venezia e Alessandria d'Egitto (1 444-1 449) , ed. Franco Rossi, Venedik, Comitato per la Pubblicazione delle fonti Relative alla Storia di Venezia, 1983. 101 Warren C. Schutz, "The Monetary History of Egypt, 642- 1 5 1 7'' , The Cambri­ dge History of Egypt: lslamic Egypı, 640-151 7, ed. Cari F. Petry, cilt 1, Camb231

mi enkazından 9 1 7 adet gümüş sikkenin çıkarıldığı anlatılır­ ken, bunların Sultan Baybars ve haleflerinin dönemlerine ait olduğu bildirilmiştir. Ayrıca bu enkazda iki tane de gümüş Er­ meni sikkesi çıkarılmış, yapılan değerlendirmede bu sikkeler­ den birinin Memlukler tarafından yeniden darbedildiği anlaşıl­ mıştır. 1 02 Yeniden darbedilen sikkeler hususunda Kilikya Er­ meni Krallığı'nın Memluklere ödediği haraç ve vergiler yoluy­ la taşındığı ya da Ermeni Krallığı üzerine yapılan seferlerde el­ de edilen sikkelerin eritilerek tekrar kullanıldığı gibi çeşitli de­ ğerlendirmeler mevcuttur. 1 03 Elbette ki sikkelerin dağılımında önemli bir kaynak olarak bu süreç dikkate alınmalıdır. Ancak iki devlet arasındaki ticaretin ve bu ticarette yer alan tüccarla­ rın da konuya dahil edilmesi, süreci daha geniş sınırları ile an­ lamaya katkı sağlayacaktır. Çünkü sikkelerin bir kısmının ge­ milerde mal taşıyan, gerçekleştirdikleri ticaretin ardından ka­ zançları ile dönen dönemin tüccarları tarafından da taşınmış olabileceği ihtimaller dahilinde tutulmalıdır. 1 04 Bu bağlamda ridge, Cambridge University Press, 2006, s. 338. Bu enkazın tam olarak nere­ de bulunduğu maalesef belirtilmemiştir. Bu hususta Kool ve Schultz, MemlO.k sikkeleri özelinde önemli bir değerlendirme yapmaktadır. Anlattıklarına göre MemlO.k sikkeleri üzerine yapılmış çalışmaların çoğu kamu kurumları ve özel koleksiyonlarda yer alan kayıtsız sikkeler üzerinden yapılmaktadır. Bu sebep­ le de sikkelerin nerede ve ne zaman bulunduğu bilgisine ulaşılamamaktadır. Onlar hakkında elde edilen tek bilgi, sikkelerin kataloglara ilk giriş yeri ve za­ manıdır. Robert Kool, Warren C. Schultz, "The Copper Coins of the Mamluk Sultan al-Malik al-Mansur l..ajin (r. AH 696-698/1 297- 1 299) ", Israel Numis­ matic Research, IV, lsrael Numismatic Society, 2009, s. 140. 102 Fawzan Barrage, Warren C. Schutz, "A Hoard of Mamluk Dirhams from a Shipwreck" , The Numismatic Chronicle, 1 60, 1966, s. 329. Ermeni ve Mem10.k gümüş sikkelerinin alaşımlarında bulunan madenler ve buna göre aldığı çeşitli adlar hakkında bkz. Warren C. Schutz, "The Circulation of Dirhams in the Bahri Period", The Mamluks in Egyptian and Syrian Poltics and Society, ed. Michael Winter, Amalia Levanoni, Leiden, Brill, 2004, s. 24 1 -242; Paul Balog, "History of the Dirhem in Egypt from the FaP.mid Conquest until the Collap­ se of the Mamluk Empire", Revue Numismatique, VI(III), 196 1 , s. 137- 1 4 1 . 1 0 3 Paul Balog, The Coinage of t h e Mamluk Sultans of Egypt and Syria, New York, The America Numismatic Society, 1964, s. 42, 146; Balog, "History of the Dir­ hem in Egypt", s. 1 4 1 ; Paul Z. Bedoukian, "Some Armenian Coins Overstruck in Arabic" , Armeniaca, 1 969, s. 1 4 1 . 104 Gemi enkazında b u iki devlete ait sikkelerin birlikte bulunması, geminin muhtemelen bu devletler arasında yaptığı son yolculuğu sırasında batmış ola­ bileceğine işaret etmektedir. 232

Akdeniz'in doğusunda, Memluk idaresi altında yer alan Mısır, Suriye, Hama, Bet Şean (Beysan) ve Tiberya'da (Taberiye) yapı­ lan kazılar ile su altındaki batıklarda yürütülen çalışmalarda el­ de edilen birçok gümüş Ermeni ve Memluk sikkesi1 0 5 bahsi ge­ çen dönemdeki ticari hareketlilik, dağılım ve para dolaşımının ne ölçüde olduğu hakkında bilgiler sunmakta, yukarıda yazılı kaynaklar üzerinden örneklerle açıklanmış ticaretin desteklen­ mesini sağlamaktadır. Bizans üzerinden Karadeniz'e ulaşılarak gerçekleştirilen tica­ ri faaliyetler hususunda ise Vama yakınlarındaki Kastritsi Kale­ si'nde 20 1 1 , 20 1 2 ve 20 1 5 yıllarında gerçekleştirilen kazılarda bulunan Memluk sikkeleri de bahsi geçen ticari faaliyetlere da­ yalı dolaşım ile tüccar hareketliliğini gösteren bir başka önem­ li örnek olarak yer almaktadır. 1 06 Böylece farklı yerlerde birlik­ te ortaya çıkan sikkeler veya devletin sınırlarının çok ötesinde, farklı bir coğrafyada bulunan madeni paralar, yukarıda bahsi geçen yazılı kaynaklarda tüccarların isimlerinin geçtiği bölge­ ler ile birlikte değerlendirildiğinde, o dönem ticaretin düşünü­ lenden çok daha kapsamlı ve kompleks bir yapıda olduğunu , bu ticari faaliyetlerde sadece İtalyan şehir devletlerinin tüccar­ larının değil, Memluk, Ermeni ve Bizanslı tüccarların da bulun­ duğunu kanıtlamaktadır.

Olumsuzluklar ile mücadele: MemlUk Sultanlığı'nın ticareti canlı tutmak için aldığı tedbir ve verdiği teşvikler Bir yandan Papalığın çıkardığı bildiriler ile uygulanmaya çalışılan ticari ambargolar, bir yandan da bazen doğrudan bazen de dolay­ lı olarak bu amaca hizmet eden devlet ya da bireysel girişimcile­ rin Doğu Akdeniz'de yürüttüğü korsanlık, çalışmaya konu olan dönemde Memluk Sultanhğı'nın ticari faaliyetleri için önemli so105 Y. T. Nercessian, "Armenian Coins Excavated at Kinet (Part il) ", Armenian Numismatic]ournal, X(XL) , 20 14, s. 85-86. 106 Valentin Pletnyov, Maria Manolova-Voikova, "Kastritsi Fortress" , Fasti On­ line, ( Çevrimiçi) http://www.fastionline.orglexcavation/micro_view. php ?fst_ cd=AIAC_l 009&:curcol=main_column, 10. 10.2019. 233

run teşkil etmiştir. Bu süreçte çeşitli kayıplar yaşayan devlet, za­ man zaman yaşanan ticari durgunluğu gidermek, özellikle ihti­ yaç duyduğu ürünlerin tedarikini sağlayan tüccarların oluşabile­ cek korku ve endişelerini ortadan kaldırmak amacıyla çeşitli ant­ laşmalar yapmış, tazminatlar almış, zaman zaman da tüccarlara emanlar vererek uğranacak zararı önlemeye çalışmıştır. Memlukler, iktisadi zayıflatma ve ambargo politikalarına karşı Avrupalı devletler, Doğu Akdeniz'deki Haçlı idarecileri, Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ikili ilişki­ ler kurarak gelebilecek tehlikeyi minimum seviyeye indirmeye gayret etmiştir. 1 07 Avrupa devletleri ise bu dönemde hem ken­ di aralarında yaşadıkları mücadele hem de Doğu Akdeniz tica­ reti ve Mısır'dan elde ettikleri kazanımlar sebebiyle Memlukle­ re yaklaşmıştır. Bu durum ise genel olarak sultanın bu devlet­ lerin vatandaşı olan korsanların Müslümanları taşıyan gemile­ re yaptığı saldırılara karşı elini güçlendirmiştir. Böylece kayıp­ lara karşı önemli tazminatlar alınmasının yanı sıra zarara uğ­ rayanların zararlarının karşılanması da sağlanmıştır. Örneğin lber Yarımadası'ndaki Müslümanlara karşı faaliyetlerde bulu­ nan Aragon Kralı 1 . James ( 1 2 1 3 - 1 276) , Memluklerden yaptı­ rım görmemek ve Mısır'daki vatandaşlarına tanınan imtiyazları garanti altına almak adına farklı zamanlarda ( 1 262, 1 263- 1 264, 1 266) Sultan Baybars'a üç elçi heyeti göndermiştir. Bu heyet­ lerden biri, beraberinde Katalan korsanlar tarafından denizde mallarıyla el konulan tüccarları getirerek sultana teslim etmiş­ tir. Bunun üzerine Baybars bu kişilerin yağmalanan mallarının da iade edilmesini talep etmiştir. Böylelikle korsanlar tarafın­ dan esir edilen Memluk tüccarları özgürlüklerine kavuşmuş, kayıpları da karşılanmıştır. 1 08 1 266 yılında gerçekleşen bir vakada ise Beyrut hakimesi1 09 107 Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 40, 46, 53, 56, 57, 65, 68, 83, 99, 103, 105, 1 10, 1 14, 1 16, 127, 136, 1 44, 147, 148. 108 A.e. , s. 26; Thorau, The Lion of Egypt, s. 1 64, 195. Bu olayın geçtiği kaynak in­ celendiğinde, müellifin bahsi geçen tüccarlann Müslüman olduğuna dair bir ifade kullanmadığı görülmüştür. lbn Abdüzzil.hir, er-RavzÜ'z-zdhir, s. 337. 109 lbn Abdüzziihir Isabella d'Ibelin için Beyrut kraliçesi unvanını kullanmakta­ dır. lbn Abdüzziihir, er-RavzÜ'z-zahir, s. 283. 234

ve daha sonra Kıbrıs Kraliçesi olan lsabella d'Ibelin'in ( 1 2521 282) elçileri Sultan Baybars'ı ziyaret etmiştir. Bu ziyaret sı­ rasında Memluk Atabeyi, Aktay el-Müsta'rib'in Kıbrıs yolun­ da korsanlar tarafından içindeki tüccarlar ile yağmalanarak el konulan gemisi de dile getirilmiştir. Bunun üzerine esir edi­ len tüccarların serbest bırakılması, zararlarının karşılanması ve Atabey'e geminin değerinin ödenmesi kararlaştırılmıştır. 1 1 0 Korsanlık faaliyetlerinin asgariye indirilebilmesi için bölge devletleri ile ikili antlaşmaların yapıldığı bir dönem olarak öne çıkan Sultan Kalavün'un saltanatında, devletin tazminatlar al­ mak, liman ve şehirlerinde diğer toplumun tüccarlarına ve mal­ larına el koymak, denizlerde misillemeler yapmak ve zarar gö­ ren tüccarların mallarının tazminini sağlamak suretiyle önlem­ ler aldığı anlaşılmaktadır. Örneğin Sultan Kalavun ile impara­ tor Mikhail Palaiologos arasında 1 28 1 tarihli antlaşmada çift yönlü ticaretin devam etmesi gerekliliği üzerinde durulduktan sonra Bizans tebaasından ya da imparatorun hizmetinde bulu­ nan hiç kimsenin sultanın tebaasına karşı korsanlık faaliyeti­ ne girişmeyeceği belirtilmiştir. Karşılıklı ticaret sırasında böy­ le bir durumun vuku bulması halinde ise zarar gören tarafın hasar ve ziyanının diğer taraf tarafından telafi edileceği vurgu­ lanmıştır . 1 1 1 Böylece ticaret konusunda işbirliği yapılarak kar­ şılıklı saldırmazlık ve tüccarların mal varlıklarının korunması amaçlanmıştır. 1 285 tarihinde Beyrut hakimesi Eschiva d'Ibe­ lin ile yapılan bir antlaşmada ise korsanların el koyduğu düşü­ nülen Memluk gemisi için tazminat ödenmesi kararlaştırılmış1 10 Ibn al-Furat, Tarihh al-duwal wa'l-muluh, cilt 1, s. 132; lbn Abdüzzahir, e r­ Ravzü'z-ziihir, s. 256, 283-284; Irwin, "The Supply of Money" , s. 82; Holt, Early Mamluh Diplomacy, s. 42-43 . Dönemin zenginleri arasında yer alan ve metinden anlaşılacağı üzere en az bir gemisi olduğundan emin olunan Ata­ bey Farisüddin Aktay el-Müsta'rib'in bu durumu, Memlük yöneticilerinin ta­ şımacılık ile de ilgilendiğini, aynı zamanda şahsi gemileriyle denizcilik fa­ aliyetlerinde yer aldığını gösteren önemli bir örnektir. Bu örnek, özellikle Memlüklerin denizciliğe önem vermedikleri ve denizlerdeki işletmeciliğe de hoş bakmadıkları yönündeki iddiaların tekrar gözden geçirilmesini sağlaya­ caktır. lll Amitai, "Diplomacy and Slave Trade" , s. 365; Holt, Early Mamluh Diplomacy, s. 1 24- 1 25. 235

tır. 1 1 2 Bu sayede geminin ve taşıdıklarının ücretleri sahipleri­ ne ödenmiş, mal sahiplerinin mağdur edilmemesi sağlanmıştır. Gerçekleşen korsanlık faaliyetlerine karşı gaspa uğrayan ta­ rafın misilleme yapma ihtimali de uğranan zararlara karşı alı­ nan önlemler arasında gösterilebilmektedir. Böyle bir durumda mağduriyet oluşturan devletin gemilerine ve taşıdıkları mallara aynı yöntemle el konulabildiği gibi, bazı durumlarda mağdur devletin topraklarında ticaret yapmalarının önü kapatılmak­ tadır. Hatta bir çeşit uyarı olarak mağdur devletin şehirlerin­ de aktif tüccarlarının bulunması durumunda denizlerdeki ha­ rekatlara misilleme olarak bunların tutuklandığı da görülebil­ mektedir. Böylece mağdur taraf ciddiyetini karşı devlete göster­ mekte, hem kendi hem de tüccarlarının zararlarını tazmin et­ mektedir. Örneğin yukarıda korsanlık faaliyetlerden bahseder­ ken değinilen Benedetto Zaccaria'nın gerçekleştirdiği faaliyetin ardından lskenderiye'de kalan Cenovalı tüccarlar sultanın em­ ri ile hapsedilmiş, Cenova ile ilişkiler gergin bir sürece girmiş­ tir. Mısır'a ve doğunun ürünlerine olan ihtiyacı ise Cenova'yı Memluk Sultanlığı'na yaklaştırmış, korsanların sebep olduğu kayıplar devlet tarafından karşılandığı gibi Zaccaria tarafından esir edilen tüccarların da serbest bırakılması sağlanmıştır. Bir başka olayda ise muhtemelen daha önce karşılaşılan bir saldı­ rı sebebiyle sultan, Cenovalı bir ticaret şirketi olan Sipinola ai­ lesine ait gemiye lskenderiye yakınlarında bir baskın düzenlet­ miş, gemi ve içindeki her şeye el koydurmuştur. Cenova'nın gi­ rişimleri ve ödenen fidyelerin ardından gemi ve içindekiler ser­ best bırakılmıştır. 1 1 3 Dönemin icraa tları incelendiğinde Memluklerin ticareti canlı tutmak veya genel anlamda tüccarları korumak için iki­ li antlaşmalar yaptığı, kayıplara karşı tazminatlar aldığı, zarara sebep olan kişilerin mensubu oldukları devletleri cezalandıra­ rak liman ve şehirlerinde gerçekleştirecekleri ticaretten malı1 1 2 Sultan Kalavün ile Eschiva d'Ibelin arasında yapılan bu antlaşmanın tam met­ ni bulunmamaktadır. Bahsi geçen antlaşma bilgisi için bkz. lbn Abdüzzahir, Teşrifü'l-eyyam, s. 103. 1 13 lbn Abdüzzahir, Teşrifü'l-eyyam, s. 165; Heyd, Histoire du commerce, cilt 1, s. 415; Holt, Early Mamluk Diplomacy, s. 29, 142- 143, 146- 1 5 1 . 236

rum bıraktığı görülmüştür. Bunların yanı sıra bir çeşit teşvik unsuru olarak da yukarıda, Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ilişkiler bahsinde geçtiği üzere bazı tüccarların ve girişim­ cilerin Memluk sancağını kullanmasına veya kendini Sarazen olarak tanıtmasına izin verdiği, böylece imtiyazlarından yarar­ lanmasının önünü açarak ticari kazançlarını artırmalarına im­ kan tanıdığına şahit olunmaktadır. Genel olarak ilgili dönem­ de, Mısır'dan hareket eden ya da Mısır limanlarına yönelen çe­ şitli gemilere ve taşıdıklarına saldırıldığı , Memluklerin tica­ ri faaliyetlerinin ve kazançlarının engellenmeye çalışıldığı gö­ rülmektedir. Bu gemilerin ticari destinasyonları ve taşıdıkla­ rı tüccarların kimlikleri net olarak belgelerde yer almıyor olsa da bölge ticareti üzerinden bir değerlendirme yapıldığında, Bi­ zans ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ticaret gerçekleştirme gay­ retinde olan tüccarların da taşınıyor olabileceği ihtimal dahi­ linde tutulmuştur. Bu sebeple bu konunun, bu iki devletle ti­ cari ilişkilerin değerlendirildiği bu bölümde anlatılması tercih edilmiştir. Sonuç olarak bu bölümde Memluk Sultanlığı'nın Bizans İm­ paratorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile ticari ilişkilerine de­ ğinilerek bu devletlerin yürüttüğü diplomatik sürecin ve kar­ şılıklı sağlanan imtiyazların önemine dikkat çekilmiştir. Ay­ rıca tüccarlar tarafından kullanılan bu imtiyazların onların ta­ nımlanmasında oynadığı rol ortaya konulmuştur. Doğu Akde­ niz ticaretinde sultanlığın liman ve şehirlerinden gelen tüccar­ lar için mevcut literatürde genel değerlendirme ile tercih edi­ len Müslüman tüccarlar ifadesinin yaşanan süreci ve ticari fa­ aliyette bulunan girişimcileri tam anlamı ile ifade etmediği so­ nucuna varılmıştır. Dahası İslam, Bizans ve Ermeni kaynakla­ rında tüccarlardan bahseden ifadeler detaylı incelendiğinde, bu bağlamda düşünülenin aksine, sadece Memluk tebaası Müslü­ manların işaret edilmediği, daha genel ifadelerle daha geniş bir zümrenin kastedildiği sonucuna ulaşılmıştır. Böylece karşılık­ lı ilişkiler bağlamında Memluk tüccarları olgusu ortaya konu­ larak Doğu Akdeniz ticareti ve tüccarları, kullanılan imtiyazlar üzerinden yeni bir yaklaşımla tartışılmıştır. 237

Çalışmanın bu bölümünde ayrıca Bizans topraklarındaki Memluk tüccarları ile Memluk topraklarındaki Bizanslı tüc­ carların hem siyasi hem de ticari faaliyetleri örnekleriyle or­ taya konulmuştur. Karadeniz'den gerçekleştirilen ve Bizans'ın da boğazlar sebebiyle aktör olarak yer aldığı köle ticaretinde, Memluk tüccarlarının yanı sıra belgelerde çeşitli yöntemlerle gizlenen Cenovalıların da rol aldığı tespit edilmiştir. Dahası bu gizlilik yöntemi yakın dönemde Kilikya limanı olan Ayas'tan yapılan ticarette de uygulanmakta idi. Böylece muhtemel am­ bargolardan etkilenme veya cezalara çarptırılma endişesi olma­ dan ticaretin devam ettirildiği, tüm yaptırımlara rağmen Doğu Akdeniz ticaretinde köle, kereste ve demirin Bizans ve Kilik­ ya Ermeni Krallığı topraklarından Memluk otoritesindeki Mı­ sır limanlarına, doğrudan veya dolaylı olarak Cenovalı ve Pisa­ lı tüccarların yanı sıra Memluk tüccarları ile de taşındığı orta­ ya çıkarılmıştır. Aynca Bizanslı ve Ermeni tüccarların da fark­ lı ticari gayeler ve kazançlar ile bu limanları ziyaret ettiği sonu­ cuna varılmıştır.

238

SONUÇ

13. yüzyılın ikinci yarısı, Akdeniz'in doğusunda gerçekleşen ti­ caret ve bölgenin genel siyasi tarihi için önemli bir kırılma nok­ tasıdır. Bu dönemde çeşitli iç mücadelelerin ardından istikrarı sağlayan Mısır merkezli Bahri Memlük Sultanlığı kurulmuş, İs­ tanbul'u Latinlerden geri alarak bölgede eski otoritesini sağla­ maya çalışan Bizans İmparatorluğu ise güç kazanmıştır. Ayrıca dönemin önemli devletleri arasında yer alan llhanlılar'ın des­ teklediği Kilikya Ermeni Krallığı, Anadolu'nun güneyinde var­ lığını sürdürmeye devam ederken Doğu Akdeniz ve Karadeniz bölgesinin ticaretinde Cenova da güçlü bir aktör olarak faaliyet göstermeye başlamıştır. Bu kitapla lslam-Bizans ilişkilerinin Ortaçağ'ın farklı bir dö­ neminde yeni bir temayla incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu bağlamda Memlük Sultanlığı ile Bizans İmparatorluğu arasın­ daki ticaret ile bu ticareti şekillendiren diplomatik faaliyetler incelenmiştir. Bahsi geçen dönemdeki siyasi hareketliliğinin yanı sıra farklı rotalardan Memlük hakimiyetindeki Mısır ile gerçekleştirilen ticaretin seyri, ticari ve diplomatik ilişkiler bağ­ lamında konuya Kilikya Ermeni Krallığı'nı da dahil etmeyi ge­ rektirmiş, böylece Memlük, Bizans ve Kilikya Ermeni devletle­ rinin merkezde olduğu üç kutuplu , belirli bir döneme ait Doğu 239

Akdeniz'deki ticari faaliyetler anlatılmıştır. Bu devletler arasın­ daki faaliyetlerde zaman zaman aracı vazifesi ile rol alan İtalyan şehir devletlerinin tüccarlarına da ayn bir pencere açılarak et­ kileri ölçüsünde konuya dahil edilmeleri sağlanmıştır. Memluklerin Bizans ile karşılıklı yürüttüğü ilişkiler İslam­ Bizans ilişkilerinin uzun tarihsel süreci ve geleneğinden bes­ lenmektedir. Bu tarihsel süreçte genellikle yaşanan savaşlar ve­ ya güdülen siyasi dengeler İslam devletleri ile Bizans arasında­ ki münasebetlere yön verirken, özellikle Memluk Sultanlığı'nın kurulduğu 1 3 . yüzyılın ikinci yarısında gelişen durumların iliş­ kilere ayrı bir boyut kazandırdığı görülmektedir. Bu dönem­ de aynı coğrafyada yer almamaları sebebiyle ortak sınır hat­ tı bulunmayan her iki gücün karşılıklı stratejik ve ticari ilişki­ ler kurma yolunu tercih ettiği anlaşılmaktadır. Memluk Sultan­ lığı ile ilişkileri incelenen bir diğer devlet olan Kilikya Ermeni Krallığı ise bu dönemde bölgede sahip olduğu stratejik konu­ munu Memlukler üzerinde kullanmaya gayret sarf etmektedir. Dahası, askeri alanda Memluklere karşı koyacak güce sahip ol­ mamasına rağmen sultanlık için sağladığı ticari imkanların ya­ nında ihtiyaç duyulan ürünlerin taşınmasında gösterdiği kolay­ lıklar, ticaret için bir aracı veya tampon bölge olarak uzun yıllar Doğu Akdeniz'de varlık sürdürmesine imkan tanımıştır. Doğu Akdeniz'in geçirdiği siyasi gelişmeler ticari faaliyetle­ re de etki etmiştir. Özellikle dini ve siyasi otoriteler tarafından bölgede faaliyet yürüten tüccarlara zaman zaman çeşitli yasak­ lamalar getirilerek Memluklerin ekonomik ve askeri yönden zayıflatılması amaçlanmıştır. Böylece başta köle, demir ve ke­ reste çeşitlerinin Memluk liman ve pazarlarına taşınması ön­ lenmeye çalışılmıştır. Ancak incelenen kaynaklar, tüccarların ticarete dayalı kişisel çıkarları ve kazanımlarının ağır basma­ sı sebebiyle kimi zaman sözü edilen yasakların sadece belgeler üzerinde kaldığını, bahsi geçen ürünlerin ticaretinin yürütülen diplomatik ilişkilerle, Bizans kontrolündeki boğazlar üzerin­ den veya Kilikya Ermeni Krallığı vasıtasıyla Anadolu'dan de­ vam ettirildiğini göstermiştir. Ayrıca tüccar ve noterlerin söz konusu yasaklara rağmen Memluk topraklarına yönelik ticari 240

faaliyetlerde belge üzerinde ürünün cinsini veya gideceği yeri gizleme ile tüccarın kimliği hakkında farklı bilgiler sunma yön­ temlerini kullandığı, ticaretin devamlılığını sağlamaya yönelik çeşitli hilelere başvurduğu da anlaşılmıştır. Kitapta, İtalyan şehir devletlerinin tüccarlarının dışında ka­ lan tüccar gruplarının daha anlaşılır ve açık şekilde ele alınma­ sı adına , Memluk ülkesinden hareketle faaliyet gösteren an� cak araştırmacıların Müslüman tüccarlar olarak genel bir ifa­ de ile ele aldığı gruba açıklık getirilmesi gerekliliği tartışma­ ya açılmış, ilgili döneme dair mevcut ticari belgeler, devletlera­ rası antlaşma metinleri, Papalık çağrıları ve şikayet mektupla­ rı, Paul Ricceur'un savı üzerinden yeniden değerlendirilmiştir. Bunun dışında bir diğer yöntem olarak farklı türden kaynakla­ rın mukayese edilerek birlikte kullanımı sağlanmıştır. Böylece kaynakların sunduğu bilgiler ile olayın geçtiği dönem ve şartlar bağdaştırılmış, daha sonra da bu kaynakların modem tarihçiler tarafından hangi arka planlar ile okunduğu , kullandıkları Müs­ lüman tüccarlar ifadesi ile ilişkilendirilerek anlatılmıştır. Da­ hası bu ifadenin eksiklikleri döneme dair kaynaklardan alıntı­ lar ile ortaya konularak daha öznel bir kimlik oluşturma gayre­ ti ile daha kapsayıcı bir terim, Memluk tüccarlan üzerinden fa­ aliyetler yeniden incelenmiştir. Böylece ilk defa bu çalışma ile sözü edilen tüccarlar kendilerinden bahsedilen belgeler merke­ ze alınarak, kullandıkları imtiyazlar üzerinden değerlendirile­ rek tanımlanmıştır. Netice itibariyle bu çalışmada, Memluk Sultanlığı'nın, Bizans İmparatorluğu ve Kilikya Ermeni Krallığı ile denizaşırı ticareti ve bu ticareti devam ettirmek için giriştiği diplomatik ilişkile­ ri üzerinden Doğu Akdeniz'de gerçekleşen ticaret ve bu ticaret­ te etkin tüccar grupları anlatılmıştır. Bu bağlamda 1 260- 1 29 1 yılları arasında yapılan antlaşmalardan, yürütülen ticari faali­ yetlerden, taşınan ürünlerden ve de tüccar gruplarından bah­ sedilmiştir. Böylece İtalyan şehir devletlerinin tüccarlarının dı­ şında kalan, döneme dair Bizanslı, Ermeni ve Memluk tüccar­ larının bölgedeki faaliyetleri hakkında bilgiler verilmiştir. Ayrı­ ca tüm bu gruplar irdelenerek, faaliyet gösteren tüccarlar üze241

rine tanımlamalar gerçekleştirilmiş, bunların kimlikleri çağdaş kaynaklardan okunarak, sevkiyatını yaptıkları ürünlere (köle, demir, kemere ve döşeme kerestesi) , miktarlarına, mali karşı­ lıklarına, tüccarların alışverişlerde kullandıkları sikkelere, ta­ şımacılıkta yararlandıkları gemilerin çeşitlerine, gemilerin sa­ hiplerine, rotalarına, sevkiyat gerçekleştirdikleri çeşitli liman­ lara, tüccarların ürünlerini indirdikten sonraki satış yöntemle­ rine ve çeşitli ortaklıklar başta olmak üzere uyguladıkları tica­ ret usullerine kadar birçok bilgiye ulaşılmıştır. Bir İslam devletinin bölgedeki devletlerle ticari ilişkilerinin anlatıldığı bu çalışmada bir dönem ve tema sınırlandırması hu­ susundaki gereklilik sadece belirli bir zaman aralığında belirli devletlerle ilişkiler üzerinden ticaretin ve tüccarların incelene­ bilmesini mümkün kılmıştır. Ancak eser oluşturulurken Akde­ niz ticareti ve tüccarları hakkında daha yanıtı bulunamamış so­ rular olduğu anlaşılmıştır. Bunlardan ilki, Akdeniz'in doğusun­ da kayda alınmış noter belgelerinde görülen taşınan ürünlerin veya izlenecek rotanın saklanması yoluyla ticareti devam ettir­ me yönteminin Akdeniz'in batısında da uygulanıp uygulanma­ dığıdır. Diğer sorular ise önceki dönemlere dair, diğer lslam devletlerinin tüccarlarının anlatıldığı araştırmalarda yer alan benzer Müslüman tüccarlar ifadesinin kullanımına yöneliktir. Acaba bu kullanımlar olduğu gibi kabul edilmeli midir? Ya da bu çalışmanın sonlandığı 1 2 9 1 tarihinden Memluklerin son bulduğu 1 5 1 7 yılına kadar Memluk tüccarlan konsepti ne şekil­ de devam ettirilmiştir? Bu tanımlamaya uyan tüccarların duru­ mu , devlet imtiyazlarının etkileri üzerine de aynı şekilde düşü­ nülmeli, döneme dair farklı kaynaklar üzerinden dönemin tüc­ carlarının durumu hususunda değerlendirmeler yapılmalıdır. Çünkü ticaret sadece bir devlet ya da toplumun kaynakları üze­ rinden incelenemeyecek kadar karmaşık, kültürlerarası ilişki­ lere açık ve verileri oldukça çeşitlidir. Bu bağlamda farklı kay­ nakların karşılaştırmalar yapılarak değerlendirilmesi bu saha ile ilgilenen araştırmacılara yeni bir yol açacak, kaynaklardaki ifadeler ile çalışmalar ilişkilendirilerek bu araştırmada olduğu gibi farklı verilere ulaşılabilmesi muhtemel olacaktır. 242

EK TABLO Çalışmada Kullanılan, 1 274-1 289 Tarihlerini Kapsayan, Noter Belgelerinin Yer Aldıiı Detaylı Liste

Tüccar

Malın taşındığı gemi

OrOnün taşınacağı yer

Cenova lı

Petrus Baverie

Belirtilmemiş

lohannes de

(G.S.)

Ticareti Belge tarihi Belge no. 16.0 1 . 1 274

FdP 3

Belge şekli

Borç alan

Borç veren

Alınan miktar

Ödenecek miktar

yapılan OrOn

Mal sahibi

100 kereste

Ticari ortaklık

Moniardino Pisalı lohannes Sardus 24. 0 1 . 1 274

FdP i l

Ticaret için

lacobus

Pisa l ı Pugius

Bir miktar

Belgede

alınan borç

Scorcia

Sca ndelionus

Y.E.D.

ürünler

lacobus Scorcia lacobus Scorcia (G.S.)

bel irtilmemiş 3 1 . 0 1 . 1 274

FdP 1 3

Köle azat

300 Y.E.D.

Theodorinus -

Pascalis

Falcadinus

Erkek köle

Manegueta

Ortacho de Baudacha, Sarracenus (Azat işlem i için ödeme ya pan)

0 1 .02. 1 274

FdP 15

Köle azat

300 Y.E.D.

lohanninus -

Nicolosus de

Falcad inus

Erkek köle

Albario

Ortacho de Baudacha, Sarracenus



(Azat işlemi için ödeme ya pan)

Di myat / Tinnis

N

EK TABLO (devamı)

t

Belge tarihi Belge no. 1 7 .02. 1 274

FdP 21

Belge şekli Ticari ortaklık

Ticareti

Malın

Ürünün

Alınan

Ödenecek

yapılan

taşındığı

miktar

ürün

taşınacağı yer

Kaza ncın

Belgede

loha n nes de Sala

dörtte biri

ü rünler

- Valentinus

Borç alan

Borç veren

miktar

Pisa lı

Valenti nus

2400 Y.E.D.

lohannes de

Pissa nnus

Sala 2 1 .02.1274

FdP 27

Ticaret için

Pisa l ı

Obertinus d e

Bir miktar

alınan borç

Lam bertus de

Aricio

Y.E.D.

200 M.D.

Mal sahibi

Tüccar

gemi

Suriye - Mısır

bel irtilmemiş

Pissannus

200 kemere

La mbertus de

Sa nctus

Castello

Antonius

Mısır

Castello 22.02. 1 274

FdP 28

Ticaret için

Pisa lı

lohannes de

Bir miktar

alınan borç

Bonacorsus

Sala

Y.E.D.

25 M.D.

Bindetus 22.02 . 1 274

FdP 29

Belgede

Bonacorsus

Lam bertus de

ü rünler

Bindetus

Castello (G.S.)

Mısır

belirtilmemiş

Ticaret için

Pisa lı

lohannes de

Bir miktar

alınan borç

Ricomanus

Sala

Y.E.D.

Ticaret için

Pagannus de

Gregorius

Bir miktar

alınan borç

Barcha

Ordemannus

Y.E.D.

45 M.D.

Belgede

Ricomanus

Mısır

ü rünler bel irtilmemiş

25.02 . 1 2 74 27.02. 1 274 16.03 . 1 274

FdP 32 FdP 33 FdP 49

Ticaret için

Pisal ı

Pisa lı,

Bir miktar

alınan borç

R icomanus

Bandenacus

Y.E.D.

Ticaret için

Opizo de

Ranugius

Bir miktar

alınan borç

Ca m po

Y.E.D.

140 M.D. 300 M.D.

300 döşeme

Pagannus de

kerestesi

Barcha

420 kasa

Ricomanus

dem ir 100 M.D.

100 kemere

Sanctus lulianus

Dimyat

Sanctus

Di myat

Nicolosus Opizo de Campo ve ortakları

Salvatica

Di myat

EK TABLO (devamı)

Belge tarihi Belge no. 2 1 .03 . 1 274

04.04 . 1 274

FdP 50

FdP 58

Belge şekli

Borç alan

Borç veren

Alman miktar

Ticaret için

Pisa lı

Baudinachus

Bir miktar

alınan borç

Lam bertus de

de Cassa

Y.E.D.

Castello

Orlando

Ticaret için

lohannes

Obertinus de

Bir miktar

alınan borç

Corbulus

Arizio

Y.E.D.

Tica ret için

Thedisius

Nicola de

Bir miktar

Ancona

Y.E.D.

Ödenecek miktar

Ticareti yapılan ürün

143 M.D.

100 kemere

200 M.D.

Mal sahibi

Maim taşmdı/ı gemi

taşmaca/ı yer

La m bertus de

Sanctus

Di myat

Castello

Antonius

Tüccar

Belgede

lohannes

Cenova l ı

ürünler

Corbulus

Ansa ldus (G.S.)

Ürünün

Dimyat

belirti lmemiş 04.04. 1274

FdP 59

alınan borç

10 M.D.

Belgede

Thed isius

lohannis de

Di myat

Gueriis (G.S.)

ürünler belirtilmemiş

04.04. 1274 FdP 60-61

Ticaret

600 kemere

Bacon us

Sancta Fides

amaçlı

Di myat lskenderiye

gem i kiralama

Ürünün

lohannus

Ansaldus Garsia

taşınması

Corbulus

de Sagona (K.)

için kaptana 3000 Y.E.D. öden miş 05.04 . 1 274 "" � UI

FdP 63

Ticari ortaklık

lohannes

Obertino de

Corbu lus

Arizio

1 200 Y.E.D.

Kaza ncın

Belgede

lohan nes

Di myat ı

dörtte biri

ürünler

Corbulus

lskenderiye

belirtilmemiş

N ,,. O\

EK TABLO (devamı)

Belge tarihi Belge no. 06.04. 1274

FdP 65

Belge şekli

Borç alan

Borç veren

Ticareti

Maim

Ürünün

Alınan

Ödenecek

yapılan

miktar

miktar

ürün

taşındığı gemi

taşınacağı yer

Mal sahibi

Tüccar

Ticari vekalet

Ricomanus,

belgesi

Guillelmus de

Mısır

Petra'ya Vekalet Vermekted ir 14.04. 1 274

FdP 80

Köle ticareti

200 Y.E.D.

Guirardus -

Guidetus

Pascalis

Erkek köle

Rubeus

Manegueta (Kölenin yeni sahibi)

14.05. 1 274

FdP 88

Ticari ortaklı k

Pisal ı

Pisalı,

Bonusdies

Baudenacus

Carçan n i

de Cassa

2 1 0 1 ,5 Y.E.D.

Kazancın

Belgede

Bonusdies

dörtte biri

ürünler

Carçan n i

Mısır - Suriye

belirtilmemiş

Orlandus 19.05. 1 274

FdP 91

Ticaret

470 kemere

Baconus

Sancta Fides

Ürünün

lohannus

Ansaldus Garsia

taşınması için

Corbulus

Dimyat

amaçlı gem i kiralama

235 Memluk

de Sagona (K. ve G.S.)

dina rı ödenmiş 19.05. 1 274

FdP 92

Ticaret için

Ansaldus

Baconus

Bir miktar

alınan borç

Garsie de

Muxirifus -

Y.E.D.

Sagona

lohannes

300 M.D.

Belgede

Ansaldus Garsie

ürünler

de Sagona

belirtilmemiş

Sancta Fides

Di myat

EK TABLO (devamı)

Belge tarihi Belge no. 20.05 . 1 274

FdP 93

Alınan

Ödenecek

06.06. 1 274

FdP 94 FdP 99

1 1 . 06. 1 274

FdP 100

FdP 104

Ürünün taşınaca/ı

Borç alan

Borç veren

miktar

miktar

Ticari ortaklık

Bacon us

lohan nes

2500 Y.E.D.

Kazancın

Belgede

Dörtte Biri

Ticari orta klık Ticaret için

Nicolosus

Petrus de

Birmiktar

alınan borç

Bucucius

Bonifacius de

Y.E.D.

Tica ret için

Stephanus

lanuino de

Bir miktar

alınan borç

Trecus

Vignolo

Y.E.D.

Ticaret için

stephanus

Nicolosus

Bir miktar

alınan borç

Trecus - Noter

Bucucius

Y.E.D.

Ticaret için alınan borç

Bacon us

ürünler

lskenderiye Suriye Salva nus

lohannes

260 döşeme kerestesi

Pissanus

27 M.D.

Belgede

Nicolosus

ürünler

Bucucius

Mısır Di myat

belirtilmemiş 1 5 M.D.

Belgede

Stephanus

Nicolosus

ü rünler

Trecus

Bucucius (G.S.)

Belgede

stephanus

Nicolosus (G.S.)

Di myat

ürünler

Trecus - Noter

belirtilmemiş

lohannus Antonius de

Dimyat

Di myat

bel irtilmemiş 1 8 M.D.

Pisalı Donatus

Pissanus Nicola

Bir miktar Y.E.D.

243 M.D.

35 kemere -

Donatus

27 temere -

stupa (G.S.) -

300 kemere

Nicola Pasche (G.S.) Bandinus de



yer Di myat /

belirtilmemiş

Pissanus FdP 106

Tüccar

üçte biri

lohannus 06.06 . 1 274

Mal sahibi

Kaza ncın

Ancona 07.06. 1274

Malın taşındı/ı gemi

Belge şekli

Muxirifus 23.05 . 1 274

Ticareti yapılan ürün

stupa ve kardeşi (G.S.)

:il

EK TABLO (devamı) Alınan

Ödenecek

Ticareti

Malın

Ürünün

yapılan

taşındığı

taşınacağı

Belge tarihi Belge no.

Belge şekli

Borç alan

Borç veren

miktar

miktar

ürün

Tüccar

gemi

yer

FdP 107

Ticaret için

Nicolosus

Enricus

Bir miktar

1 3 M.D.

Belgede

Nicolosus

Nicolosus (G.S.)

Di myat

alınan borç

Bucucius

Rubeus de

Y.E.D.

ürünler

Bucucius

1 1 .06.1 274

Lava nia 1 1 .06.1274

FdP 108

Ticari orta klık

Mal sahibi

belirtilmemiş Kaza ncın

Belgede

lanuinus de

dörtte biri

ürünler

Vignolo

lanuinus de

Gregorius

Vignolo

Occellus

Tica ret için

Grimaldus

Botericus

Bir miktar

Belgede

Grimaldus

Suriye -

alınan borç

Bestagnus

Lercarius ve

Y.E.D.

ürünler

Bestagnus

lskenderiye

800 Y.E.D.

Di myat

bel irtilmemiş 2 1 .09 . 1 277

PdB 20

belirtilmemiş

Arkadaşları 22-

PdB 35

24. 1 0 . 1 2 7 7

Ticaret

23 M.D.

250 kemere

Cenovalı

Pisa lı Torsellus

amaçlı

(Her 100

40 kantar

Vassallinus

(G.S.)

kemere ve

dem ir

Longus

gemi kiralama

Suriye

9 kantar demir için) 0 1 . 1 1 . 1277 l l . l l . 1277

PdB 39 PdB 46

Ticaret Ticaret

400 kemere

Benedictus

Vassallinus

Ma locel lus

Longus

Belirtilmemiş

29,5 Kıbrıs

35-40 kantar

Ricius de

lohannes

Kıbrıs -

bezantı, 80

demir -

Naulo

Camarlengus

Daha sonra

Y.E.D.

10 kasa

nereye

(Her bir kantar

at nalı

gönderi ldiği

için)

bel irtilmemiş

EK TABLO (devamı)

Belge tarihi Belge no. 1 1 .02.1279

24.02.1279 14.03. 1279

PdB 64

PdB 70 PdB 87

Belge şekli

Borç alan

Borç veren

Tica ret

Alman

Ödenecek

miktar

miktar

442 Y.E.D. ve

Ticaret için

Obertus

lacobus

alınan borç

Turdus

Turdus

Ticaret için

Pietro d i

Vivencius de

alınan borç

Bargone

Sancto Donato

Ticareti

Maim

Ürünün

yapılan ürün

taşmdığı gemi

taşmacağı yer

Mal sahibi

Tüccar

Prova nslı

Andrea Rasperio

Belirtilmemiş

Dem ir

Obertus Turdus

Her neresi

Belgede

Pietro di Bargone

Di myat -

25 kemere

1 yen i Ermeni

Guillelmus

Dinarı

Raymondus

2500 Y.E.D.

olursa 1325 Y.E.D.

Kaza ncın dörtte biri

ürün ler

Suriye

bel irtilmemiş 14.03 . 1279

PdB 88

Ticaret için

Pietro di

lohannes de

alınan borç

Bargone

Rapallo de

2825 Y.E.D.

Kaza ncın

Belgede

dörtte biri

ürünler

Risecho 24. 1 1 . 1279

03.05. 1 289

PdB 133

Bratia n u

Tica ret için

05.05. 1 289

Bratianu 170

Pisalı Bonacorsus

ortaklık

Bindoco

Ticaret

168

N "' IO

Pisalı Vici nus

alınan borç ve

Ticaret

Pietro di Bargone

Di myat Suriye

belirtilmemiş 1 1 00 Y.E.D.

Kaza ncın

Belgede

dörtte biri

ürünler

Vicinus

Suriye

Guillelmus

lskenderiye

belirtilmemiş 14.000

Belgede

isken deriye

ürünler

Dirhemi

belirtilmemiş

Kazancın

112 i pek halı

dörtte biri

Oberva li

Lercarius Obertus de Bartholomeo

Simon de Lucolo

lskenderiye

KAYNAKÇA

Abudahesh, Abdulaziz, "Commercial Activities in Ayyubid and Early Rasulid Ye­ men (569-694/1 1 73-1295) " , Yayımlanmamış doktora tezi, Manchester, Univer­ sity of Manchester Department of Middle Eastem Studies, 2005. Abulafia, David, "The Levant Trade of the Minor Cities in the Thirteenth and Four­ teenth Centuries: Strengths and Weaknesses" , Asian and African Studies, 22, 1988, s. 183-202.

-, Büyük Deniz, çev. Gül Çağalı Güven, İstanbul, Alfa Yayınlan, 20 12. Ağır, Abdullah Mesut, Memlüklarda Ticaret, Konya, Çizgi Kitabevi, 20 15. Akışık-Karakullukçu, Aslıhan, "The Empire of Trebizond in the World Trade System: Economy and Culture", Trade in Byzantium: Papers from the Third lnterna­ tional Sevgi Gönül Byzantine Studies Symposium, ed. Paul Magdalino, Nevra Ne­ cipoğlu, İstanbul, Koc University Press, 2016, s. 323-336. Akkuş Yiğit, Fatma, "Memlük Ermeni Münasebetleri" , Akademik Bakış, 8 ( 1 6 ) , 20 1 5 , s. 1 7 1-206. -, "MemlO.k Sultanı Kalavun Zamanında Ermeniler", TSA, 16(3), 2012, s. 1 1 -20. -, "MemlO.kler Döneminde Çukurova", Yayımlanmamış doktora tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 201 1 . Altan, Ebru, "Dördüncü Haçlı Seferi'nden Sonra Anadolu" , Tarih Dergisi, 42, İstan­ bul, İstanbul Üniversitesi, 20 12, s. 65-73. Altan, Ebru , "Haçlı Ordularının Anadolu'da Selçuklu Topraklarına Son Girişi: imparator Friedrich Barbarossa'nın Haçlı Seferi ( 1 1 89- 1 190) " , Tarih Dergisi, 68(2) , İstanbul, 20 18, s. 1 5-30. Amitai, Reuven , "Dangerous Liaisons: Armenian-Mongol-Mamluk Relations ( 1 260- 1 292) " , La Mtditerrante des Armtnierıs Xlle-XVe sitcle, ed. Claude Muta­ fian, Paris, Geuthner, 20 14, s. 1 9 1-206. 251

-, "Diplomacy and Slave Trade in the Eastem Mediterranean: A Re-Examinati­ on of the Mamluk-Byzantine-Genoese Triangle in the !ate Thirteenth Century in the Light of the Existing Early Correspondence" , Oriente Modemo Nuova Se­ rie, 88(2), 2008, s. 349-368. Amitai-Preiss, Reuven, Mongols and Mamluks: The Mamluk - Ilkhanid War, 12601281 , Cambridge, Cambridge University Presss, 1996. Anderson, G. D., "Islamic Spaces and Diplomacy in Constantinople", Medieval En­ counters, 15, Brill, 2009, s. 86- 1 13. Anderson, ]. L. , "Piracy and World History: An Economic Perspective on Maritime Predation" , jouma! of World History, 6(2) , 1995, 1 75-199. Angold, Michael J . . "John iV Laskaris" , The Oxford Dictionary of Byzantium, cilt Il, New York, Oxford University Press, 199 1 , s. 1 18 1 . Ashtor, Eliyahu, "The Karimi Merchanıs" ,]oumal of the Royal Asatic Society of Gre­ at Britain and Ireland, 1 (2), 1956, s. 45-56.

-, A Social and Economic History of the Near East in the Middle Ages, Berkeley, Uni­ versity of California Press, 1976. -, Levanı Trade in the Later Middle Ages, Princeton, Princeton University Press, 1983. -, Studies on the Levantine Trade in the Middle Ages, Londra, Variorum Reprinıs, 1978. -, Thejews of Moslem Spain, çev. A. Klein,]. Machlovitz Klein, cilt 1-II, Philadelphia, 1973- 1984. Avcı, Casim, "lbn Şeddad, lzzeddin" , DIA, cilt XX, 1999, 374-376. - , lsldm Bizans ilişkileri, Ankara, TTK, 20 16. Ayalon, David, "al-Bahriyya" , EI2, cilt 1, Leiden, Brill, 1986, s. 944-945. -, "Egypt as a Dominant Factor in Syria and Palestine during the Islamic Period" , Outsiders i n the La nds of lslam: Mamluks, Mongols and Eunuchs, l l , Londra, Vari­ orum Reprints, 1988, s. 1 7-47. -, "The European-Asiatic Steppe: A Major Reservoir of Power for the Islamic World", The Mamluk Military Society, VIII, Londra, Variorum Reprints, 1979, s. 47-52. Ayaz, Fatih Yahya, Memlühler (1 250-151 7) , lsıanbul, !sam Yayınlan, 20 15. Balard, Michel, "David jacoby ( 1928-20 18)," Comite Français des Etudes Byzanti­ nes, http://www.cfeb.org/david-jacoby- 1928-20 18, 15 Mart 20 19. -, "David jacoby, un passeur enıre Orient et Occidenı" , Crusading and Trading between West and East: Studies in honour of David jacoby, ed. Sophia Menache, Benjamin Z. Kedar, Oxon, Routledge, 2019, s. viii-xi. -, "Gtnes Et La Mer Noire (XIII E - XV E Siecles) " , Revue Historique, 270( 1 ) , 1983, s . 3 1 -54. -, La Romanie Gtnoise (Xlle - dtbut du XVe Sitcle) , cilt 1, Cenova, 1978. Baldwin, Marshall W. , "Missions to the East in the Thirteenth and Fourteenth Cen­ turies" , A History of the Crusades: The lmpact of the Crusades on the Near East, ed. Kenneth M. Setton, cilt V, Wisconsin, University of Wisconsin Press, 1985, s. 452-5 18. 252

Balog, Paul, "History of the Dirhem in Egypt from the Fatimid Conquest until the Collapse of the Mamluk Empire", Revue Numismatique, 6(3), 1 96 1 , s. 109-146. -, The Coinage of the Mamluk Sultans of Egypt and Syria, New York, The America Numismatic Society, 1964. Bar Habreus, The Chronography of Gregory Abu'l Faraj the Son of Aaron, the Heb­ rew Physician Commonly Known as Bar Hebraeus, Being the First Part of His Po­ litical History of ıhe World, çev. E. A. Wallis Budge, Londra, Oxford University Press, 1932. Bareket, Elinoar, Fustat on the Nile: The]ewish Elite in Medieval Egypt, Leiden, Brill, 1999. Barker, Hannah, "Egyptian and I talian Merchants in the Black Sea Slave Tra­ de, 1 260- 1 500", Yayımlanmış doktora tezi, New York, Columbia Üniversite­ si, 2014. -, That Most Precious Merchandise: The Mediterranean Trade in B lack Sea Slaves, 1 2 60-1 500, Philadelphia, University of Pennsylvania Press, 20 19. Barrage, Fawzan - Schutz, Warren C., "A Hoard of Mamluk Dirhams from a Shipw­ reck", The Numismatic Chronicle, 1 60, 1966, s. 329-334. Baybars el-Mansüri, et-Tuhfetü'l-mülükiyye fı'd-devleti't-Türkiyye, Thk. Abdülhamid Salih Hamdlin, Kahire, ed-Dil.rü'l-Mısriyyetü'l-Lübnaniyye, 1987. -, Zübdetü'l-fikre fi tdrihi'l-hicre, Thk. Donald S. Richards, Beyrut, Das Arabisc­ he Buch, 1998. Bedoukian, Paul Z., "Coinage of Cilician Armenia", Numismatic Notes and Monog­ raphs, 147, 1 962, s. iii-494. -, "Some Armenian Coins Overstruck in Arabic", Armeniaca, 1 969, 138-147. Behrens-Abouseif, Doris, Practising Diplomacy in the Mamluk Sultanate: Gifts and Material Culture in the Medieval Islamic World, Londra, l.B. Tauris, 20 14. Beltrame, Nicolo; da Carignano, Deomenico ve da Voltri, Oberto Grassi,. Notai Ge­ novesi in Oltremare: At ti Rogati a Caffa e a Licosıomo (sec. XIV) , ed. Giovanna Balbi, Silvana Raiteri, Cenova, 1973. Beriou, Nicole, Les Sermons et la Visite Pastorale de Federico Visconti Archeveque de Pise (1 253-1 2 77) , Roma, 200 1 . Boase, T. S. R., "Gazetteer" , The Cilician Kingdom of Armenia, e d . T.S.R. Boase, Edinburgh, Scottish Academic Press, 1978, s. 145-185. -, "The History of the Kingdom", The Cilician Kingdom of Armenia, ed. T.S.R. Bo­ ase, Edinburgh, Scottish Academic Press, 1978, s. 1-33. Bolton, Brenda M., "A Matter of Great Confusion: King Richard 1 and Syria's Vetus de Monte," Diplomatics in the Eastem Mediterranean 1 000-1 500: Aspects of Cross - Cultural Communication, ed. Alexander D. Beihammer, Maria G. Parani, Chris­ topher D. Schabel, Leiden, Brill, 2008, s. 171-203. Bradford, Emle, Akdeniz: Bir Denizin Portresi, çev. Ahmet Fethi, lstanbul, Türkiye iş Bankası Kültür Yayınlan, 2004. Brand, Charles M. Cutler, Anthony, "Latin Empire" , The Oxford Dictionary of By­ zantium, cilt il, New York, Oxford University Press, 199 1 , s. 1 183- 1 185. -, "The Byzantines and Saladin, 1 185- 1 192: Opponents of the Third Crusade" , Speculum, 3 7(2) , 1962, s. 167- 1 8 1 . 253

Braudel, Femand, The Mediterranean and the Mediterranean World in the Age of Phi­ lip II, çev. Richard Ollard, Londra, BCA, 1992. Broadbridge, Anne F., "Careers in Diplomacy among Mamluks and Mongols 65874111 260- 1341 ", Mamluk Cairo, a Crossroadsfor Embassies: Studies on Diploma­ cy and Diplomatics, ed. Frederic Bauden, Malika Dekkiche, Leiden, Brill, 2019, s. 263-301 . Cahen, C . , "Ayyubids", EI2, cilt 1, Leiden, Brill, 1986, s . 796-807. Canard, Marius, "Le Traite de 1281 entre Michel Paleologue et le Sultan Qala'un" , Byzantion, 10(2), 1935, s. 669-680. -, "Un Traite Entre Byzance et l'Egypte au XIIIe Siecle et !es Relations Diploma­ tiques de Michel VIII Paleologue avec !es Sultans Mamlüks Baibars et Qala'ün" , By:z:ance et les Musulmans d u Proche Orient, lV, Londra, Variorum, 1973, s . 197224. Carr, Mike, "Crossing Boundaries in the Mediterranean: Papa! Trade Licences from the Registra Supplicationum of Pope Clement VI ( 1 342-52)", joumal of Medie­ val History, 4 1 ( 1 ) , 20 15, s. 107- 1 29. Chahin, M., The Kingdom of Annenia: A History, Oxon, RoutledgeCurzon, 200 1 . Christ, Georg, "The Venetian Consul and the Cosmopolitan Mercantile Commu­ nity of Alexandria at the Beginning of the Ninth/Fifteenth Century", Al-Masaq, 26( 1 ) , 20 14, s. 62-77. -, Trading Conflicts: Venetian Merchants and Mamluk Officials in Late Medieval Alexandria, Leiden, Brill, 2012. Claverie, Pierre-Vincent, "Un Aspect Meconnu du Pontificat de Gregoire X: Les Debuts de sa Politique Orientale ( 1 27 1 - 1 273)", Byzantion, 68(2), 1998, s. 28 13 10. Constable, Olivia R. , Housing the Stranger in the Mediterranean World: Lodging Tra­ de, and Travel, in late Antiquity and the Middle Ages, Cambridge, Cambridge Uni­ versity Press, 2003. Constitution Society, "Letters of Marque" , Constitution Society, (Çevrimiçi) http:// www.constitution.orgı'miV!mr/marque_it.htm, 26.05 .2019. Cooper, john P . , The Medieval Nile: Route, Navigation, and Landscape in Islamic Egypt, New York, The American University in Cairo Press, 2014. Coureas, Nicholas, "Commercial Relations between Cyprus and the Genoese Colo­ nies of Pera and Caffa, 1 297-1458" , EKEE, 30, Nicosia, 2004, s. 1 53-169. -, "Controlled Contacts: The Papacy, The Latin Church of Cyprus and Mamluk Egypt, 1 250-1350", Egypt and Syria in the Fatimid, Ayyubid and Mamluk Eras, ed. Urbain Vermeulen, Jo Van Steenbergen, iV, Leuven, Peeters, 2005, s. 395-408. - "Genoese Merchants and the Export of Grain from Cyprus of Cilician Armenia: 1300- 1 3 10'' , Hask Armenological Yearbook, 1 1 , 2009, s. 1-20. -, "Latin Cyprus and its Relations with the Mamluk Sultanate, 1 250- 1 5 17", The Crusader World, ed. Adrian j. Boas, 24, Londra, Routledge, 20 16, s. 39 1 -418. -, "Lusignan Cyprus and Lesser Armenia, 1 195- 1375", Epeteris Kentrou Epistemo­ nikon Ereunon, 2 1 , 1995, s. 33-7 1 . - , "Westem Merchants and the Ports o f Cyprus up to 1291 " Cyprus and the Sea, ed. V. Karageorghis, D. Michaelides, Nicosia, 1995, s. 255-262. ,

,

254

Çetin, Altan, "XIII-XV. Yüzyıllarda Yakın Doğu'nun Sosyo-Ekonomik Hayatında Tüccarlar", Türkler, cilt V, Ankara, Yeni Türkiye Yayınlan, 2002, s. 446-459. -, "Memlukler Devrinde Karimi Tüccarları", Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğ­ rafya Fatültesi Tarih Araştınnalan Dergisi, 22(35), 2004, s. 7 1 -87. -, "Memlukler Döneminde Mısır-Anadolu iktisadi Münasebetleri" , Yayımlan­ mamış yüksek lisans tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü­ sü, 1998. Çetin, Atilla, "Dimyat" , DlA, cilt IX, 1994, s. 309-3 10. Çubukçu, Asri, "Baybars", DlA, cilt V, 1992, s. 220-22 1 . -, "lbn Abdüzzahir", DIA, cilt XIX, 1999, s . 289-29 1 . - , "Muiz-Lidinillah", DlA, cilt XXXI, 2006, s . 96-98. Day, john, "The Levanı Trade in the Middle Ages" , The Economic History of By­ zantium: From the Seventh through the Fifteenth Century, ed. Angeliki E. Laiou, Dumbarton Oaks, 2002, s. 807-8 14. De Mas Latrie, L., "L'Offıcium Robarie ou L'Office de la Piraterie a Genes au Moyen Age", Bibliothtque De l'Ecole Des Chartes, 53, 1892, s. 264-272. De Somogyi, joseph, "A Qasida on the Destruction of Baghdad by the Mongols", Muslims, Mongols and Crusaders: An Anthology of Articles Published in the Bulle­ tin of the School of Oriental and African Studies, ed. G.R. Hawting, Oxon, Routle­ dgeCurzon, 2005, s. 1 - 10. -, A Short History of Oriental Trade, Almanya, Georg Olms, 1 968. De Tirsenhausen, W., Altınordu Devleti Tarihine Ait Metinler, çev . İsmail Hakkı İz­ mirli, İstanbul, Maarif Matbaası, 194 1 . Demirkent, Işın, "Bizans" , DlA, cilt VI, 1992, s . 230-244. -, "Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri" , Haçlı Seferleri Tarihi: Ma­ kaleler - Bildiriler - incelemeler, İstanbul, Dünya Yayıncılık, 2012, s. 1- 19. -, "Haçlı Seferleri Döneminde Doğu-Akdeniz'de Deniz Hakimiyeti" , Haçlı Seferle­ ri Tarihi, İstanbul, Dünya Yayıncılık, 20 12, s. 221 -247. -, "Haçlılar", DlA, cilt XIV, 1996, s. 525-546. Der Nersessian, Sirarpie, "The Kingdom of Cilician Armenia" , A History of Crusa­ des: The Later Crusades, 1 1 89-1 3 1 1 , ed. Robert Lee Wolff ve Harry W. Hazard, XVIII, Wisconsin, The University of Wisconsin Press, 1969, s. 630-659. Dereli, Muharrem Sinan, "XVIII. Yüzyılda Kalyon Teknolojisi ve Osmanlı Kalyon­ ları", Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010. Desimoni, Comelio (ed.), "Actes passes en 1 27 1 , 1 274 et 1 279 a L'Aias (Petite Ar­ menie) et a Beyrouth par-devanı des notaires genois", Archives de Orient Latin, Tome 1, 1 88 1 , s. 434-534. Dickson, Gary, "What are the Crusades? " , The Crusader World, ed. Adrian j. Boas, Londra, Routledge, 20 16, s. 688-697. Dölger, Franz, "Der Vertrag Sultans Qala 'ün von Agypten mit dem Kaiser Mic­ hael VIII. Palaiologos ( 1 28 1 ) " , Sena Monacensia Franz Babinger, Leiden, Brill, 1952, s. 60-79. -, Regesten der Kaiserurkunden des Ostrômischen Reiches 1 204-1 282, cilt III, Ber­ lin, R. Oldeenbourg, 1932. 255

Durak, Koray, "Traffic across the Cilician Frontier: Movement of People between Byzantium and the Islamic Near East in the Early Middle Ages", By:z.antium and the Arab World, Encounter of Civili:z.ations, ed. A. Kralidis, Thessalonica, Aristot­ le University of Thessaloniki, 20 13, s. 1 4 1 - 1 54. Edbury, Peter, "Christians and Muslims in the Eastem Mediterranean", ed. M. jo­ nes, The New Cambridge Medieval History, Cambridge, 2000, s. 864-888. -, The Kingdom of Cyprus and the Crusades 1 1 91 - 1 3 74, Cambridge, Cambridge University Press, 199 1 . Ehrenkreutz, Andrew, "Strategic lmplications o f the Slave Trade between Genoa and Mamluk Egypt in the Second Half of the Thirıeenıh Cenıury" , The Islamic Middle East 700-1 900, ed. A.L. Udovitch, The Darwin Press, 198 1 , s. 335-345. Ehrenkreutz, A. S., "The Place of Saladin in the Naval History of the Mediterra­ nean Sea in the Middle Ages", joumal of the American Oriental Society, 75(2) , 1955, s. 100- 1 16. El-Cheikh, Nadia Maria, "Byzantium through ıhe Islamic Prism from the Twelfth to the Thirteenth Century", The Crusades from the Perspective of By:z.antium and the Muslim World, Washington, Dumbarıon Oaks, 200 1 , s. 53-69. EMauoe, Aııeıcc aımp, Mexoy llOJIRfJHOÜ 36e:ıiJoü u !lOJıyiJeHHblM COJıHlfeM: Katjxı 6 Mupo6oÜ mopzo6Re X/11-XV 66, CauKT-Ile-rep6ypr, Aııereiiıı , 20 18. [Alexander

Emanov, Kutup Yıldızı ile Öğlen Güneşi Arasında: Xlll-XV. Yüz.yıl Dünya Ticare­ tinde Kefe, St. Petersburg, Aletheya, 2018. ] Epstein, Sıeven A., Purity Lost: Transgressing Boundaries in the Eastem Mediterrane­ an 1 000-1 400, Baltimore, The johns Hopkins University Press, 2006. Ersan, Mehmet, Selçuklular Zamanında Anadolu'da Ermeniler, Ankara, TTK, 2007. Farag, Youssef, "Labib, Subhi Yanni" , The Coptic Encyclopedia, ed. Aziz Surya Ati­ ya, cilt V, New York, Macmillan, 199 1 , s. 1423. Favereau, Marie, "The Golden Horde and the Mamluks: The Birth of a Diploma­ tic Set-Up (660-5/1 26 1-7)", Mamluh Cairo, a Crossroads for Embassies: Studies on Diplomacy and Diplomatics, ed. Frederic Bauden, Malika Dekkiche, Leiden, Brill, 20 19, s. 302-326. Federico di Piazzalunga Pietro di Bargone, Notai genovesi in Oltremare. Atti rogati a Laia:z.:z.o da Federico di Pia:z.:z.alunga (12 74) e Pietro di Bargone (1 277, 1 2 79) , ed. Laura Balletto, Collana storica di fonti e studi, diretta da Geo Pistarino, CSFS 53, Genova, 1989. Feldhay, Rivka, "The Humanities through the Lens of Migration: Richard Koeb­ ner's Transition from Germany tojerusalem", Naharaim, 1 1 ( 1-2) , 2017, s. 1 3-23. Fischel, Walter j., "Handelsgeschichte Agyptens im Spatmittelalter ( 1 1 7 1 - 1 5 1 7) , Subhi Y . Labib" , The American Historical Review, 72(4) , 1967, s . 1 3 7 1 . - , "The Spice Trade i n Mamluk Egypı: A Contribution t o the Economic History of Medieval Islam", joumal of the Economic and Social History of the Orient, 1/2, 1958, s. 157- 1 74. Fotheringham, j. K., "Genoa and the Fourth Crusade" , The English Historical Revi­ ew, 25(97), 1910, s. 26-57. Frenkel, Miriam, "Eliyahu Ashtor - A Forgotten Pioneer Researcher of Jewish His­ tory under the Mamluks", Muslim-jewish Relations in the Middle Islamic Period: jews in the Ayyubid and Mamluh Sultanates (1 1 71 - 1 5 1 7) , ed. Paulina Lewicka, Gottingen, Vandenhoeck &: Ruprecht, 20 1 7 , s. 63-74. 256

Geanakoplos, Deno John, Emperor Michael Palaeologus and the West 1 258- 1282, Cambridge, Harvard University Press, 1959. Georges Pachymeres, Relations Historique, ed. A. Failler, çev. Vitalien Laurent, cilt 1, Paris, 1984. Gertwagen, Ruthi, "The Venetian Port of Candia, Crete ( 1 299- 1 363) : Constructi­ on and Maintenance" , Mediterranean Historical Review, 3 ( 1 ) , 1988, s. 1 4 1 - 1 58. Gertwagen, Ruthy, "Is there a Typology of Pirate Crews and Ships across the By­ zantine and Medieval Mediterranean l l th to 1 5th Century", Seeraub im Mit­ telmeerraum: Piraterie, Korsarentum und Maritime Gewalt von der Antike bis zur Neuzeit, ed. Nikolas jasper, Sebastian Kolditz, Almanya, Schoeningh Ferdinand Gmbh, 20 13, s. 67-82. Ghazarian, Jacob G., The Armenian Kingdom in Cilicia during the Crusades: The In­ tegration of Cilician Armenians with the Latins 1 080-1393, Oxon, RoutledgeCur­ zon, 2000. Gibb, Hamilton A.R., "Arab-Byzantine Relations under the Umayyad Caliphate" , Dumbarton Oaks Papers, 12, 1958, s. 221-233. Giovanni Boccaccio, The Decameron of Giovanni Boccaccio, çev. John Payne, [ il, tale IV] , Project Gutenberg, 2007, (Çevrimiçi) http://www.gutenberg.org/ files/23 700123 700-h/23 700-h.htm#THE_FOURTH_STORY2, 1 7 .06.20 19. Goitein, Shelomo D., "The Beginning of the Karim Merchants and the Character of Their Organization", Studies in Islamic History and lnstitutions, Leiden, Brill, 2010, s. 351-360. -, A Mediterranean Society: The ]ewish Communities of the Arab World as Portra­ yed in the Documents of the Cairo Geniza, cilt 1, Berkeley, University of Califor­ nia Press, 1999. Gregory Abü'l-Farac, Abül-Farac Tarihi, cilt 1-11, çev. Ömer Rıza Doğrul, Ankara, TTK, 1999/1950. Grousset, Rene, Stepler imparatorluğu: Attila, Cengiz Han, Timur, çev. Halil inalcık, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 20 1 1 . Gulielmus Adae, "De Modo Sarracenos Extirpandi", Recueil des Historiens des Croi­ sades: Documents Armeniens (RHC) , cilt il, Paris, 1906, s. 5 1 9-555. Guo, Li, Commerce, Culture, and Community in a Red Sea Port in the Thirteenth Cen­ tury: The Arabic Documents from Quseir, Leiden, Brill, 2004. Güler, Muhammed S., "Moğol istilası ve Aynicalüt Savaşı" , Yayımlanmamış yük­ sek lisans tezi, lstanbul, lstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018. Güngörmez, Zeynep, "XI-XIII. Yüzyıllarda Doğu Akdeniz' de Ticaret" , Yayımlan­ mamış doktora tezi, Kahramanmaraş, Kahramanmaraş Sütçü lmam Üniversite­ si Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014. Gürkan, Emrah Safa, Sultanın Korsanlan: Osmanlı Akdenizi'nde Gaz/l, Yağma ve Esaret, 1500-1 700, lstanbul, Kronik Kitap, 2018. Haluscynskyj , Theodosius T. - Wojnar, Meletius M. (ed.), Acta Alexandri P.P. IV (1 254-1 261 ) , cilt iV, Typis Pontificiae Universitatis Gregorianae, 1966. Harsgor, Michael, "Total Histo ry: The Annales School" , ]oumal of Contemporary History, 1 3 ( 1 ) , 1978, s. 1-13. Hasan, Hasan lbrahim, "Fatımt-Bizans llişkileri", Siyasi-Dini-Kültürel-Sosyal lsl/lm Tarihi, çev. lsmail Yiğit ve diğ. , cilt lll-IV, lstanbul, Kayıhan Yayınlan, 1985, s. 161- 163. 257

Heeboll-Holm, Thomas, Ports, Piracy and Maıitime War: Piracy in the English Chan­ nel and the Atlantic, c. 1 280-c. 1330, Leiden, Brill, 20 13. Hellenkemper, H. Hild, F . , "Aigaiai" , Tabula Impeıii Byzantini: Kilihien und Isau­ ıien, ed. Herbert Hunger, cilt 5, Viyana, Verlag der Ôsterreichischen Academie der Wissenschaften, 1990, s. 1 60- 164. Heyd, Wilhelm, "Das Haus der deutschen Kaufleute in Venedig", Histoıische Zeits­ chrift, 32(2) , 1874, s. 193-220. -, "Die überseeischen Untemehmungen der Welser und ihre Gesellschafter by Konrad Habler" , Historische Zeitschrift, 93(3), 1904, s. 479-48 1 . - , "Geschichte des Königreichs jerusalem ( 1 100- 1 29 1 ) by Reinhold Röhricht", Histoıische Zeitschıift, 82(3), 1899, s. 493-496. -, "Untersuchungen über die Verfassungsgeschichte Genuas his zur Einführung des Podestats um das jahr 1 200" , Zeitschrift für die gesamte Staatswissenschaftl ]oumal of Institutional and Theoretical Economics, 1 0 ( 1 ) , 1854, s. 3-47.

-, Histoire du Commerce du Levant au Moyen-Age, çev. Furcy Raynaud, cilt 1-ll, Le­ ipzig, 1885-1986. -, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, çev. Enver Ziya Kara!, Ankara, TTK, 2000. Hoffmann, Wilhelm, "Heyd, Wilhelm", Neue Deutsche Biographie, cilt lX, Berlin, Duncker&:Humblot, 1972, s. 63-64. Holly, Michael Ann, Past Loohing: Historical Imagination and ıhe Rhetoric of the Ima­ ge, Amerika Birleşik Devletleri, Comell University Press, 1996. Holt, P. M., "Dimyat" , EI2, cilt ll, Brill, Leiden, 199 1 , s. 292. -, "The lnauguration of the Mamluk Sultanate 1 249- 1 260" , The Age of the Crusa­ des: The Near East from the Eleventh Century to 151 7, Londra, Longman, 1986, s. 82-89. -, Early Mamluh Diplomacy (1260-1290): Treaties of Baybars and Qalawun with Christian Rulers, Leiden, Brill, 1995.

-, The Age of the Crusades: The Near East from the Eleventh Century to 151 7, New York, Longman, 1989. Horden, Peregrine Purcell, Nicholas, The Corrupting Sea: A Study of Mediterranean History, Oxford, Blackwell, 2000. Hrbek, lvan, "Egypt, Nubia and the Eastem Desert", The Cambridge History of Af­ rica: From c. 1 050 to c. 1 600, ed. Roland Oliver, cilt ili, Cambridge, Cambridge University Press, 200 1 , s. 10-97. lbn al-Farril, Diplomacy in the Early Islamic World: A Tenth-Century Treatise on Arab-Byzantine Relations, çev. Maria Vaiou, Londra, l.B. Tauris, 201 5 . Ibn al-Furat, Tarihh al-duwal wa'l-muluh: Ayyubids, Mamluhes and Crusaders, cilt 1, çev. U and M . C . Lyons ve j . S . C . Riley-Smith, Cambridge, W. Heffer and Sons, 197 1 . lrwin, Robert, "The Supply o f Money and the Direction o f Trade i n Thirteenth­ Century Syria" , Mamluhs and Crusaders: Men of the Sword and Men of the Pen, il, İngiltere, Ashgate Variorum, 20 10, s. 73- 104. -, The Middle East in the Middle Ages: The Early Mamluh Sultanate 1 250-1 382, Car­ bondale, Southem Illinois University Press, 1986. 258

lssawi, Charles, "Economic History of the Middle East to 19 14", Middle East Studi­ es Association Bulletin, 2(2), 1968, s. 1 - 14. lzeddin, Mehmed, "Un Texte Arabe lnedit sur Constantinople Byzantine" , jouma1 Asiatique, 1958, s. 453-457. lbn Abdüzziihir, er-Ravza'z-zdhir fi slreti'l-Meliki'z-Zdhir, Thk. Abdülaziz el-Hu­ veytır, Riyad, 1986. -, Teşrifü'l-eyydm ve'l-'usür fi slreti1-Meliki'l-Mansür, Thk. Murad Kamil, Vizare­ tü's-Sekiife ve'l-lrşad, 196 1 . lbn Haldün, Tdrihu lbn Haldun: Kitdbü'l-iber v e Divanü'l-Mübtede ve'l-Haber fi Ey­ yami'l-Arab ve'l-Acem ve'l-Berber ve men Asarahum min Zevi's-Sultani'l-Ekber, cilt lll, Beyrut, Diiru lbn Hazın, 201 1 . lbn Şeddiid, Baypars Tarihi: Al-Melik-Al-Zahir (Baypars) Hakkındaki Tarihin ikinci Cildi, çev. M. Şerefüddin Yaltkaya, Ankara, TTK, 2000. lbn Tağr!berdi, en-Nücümü'z-zdhire fı mülüki Mısr ve'l-Kahire, Thk. Muhammed Hüseyin Şemseddin, Vll, Beyrut, Diirü'l-Kütübi'l-11miyye, 1992. lbnü'l-Furat, Tdrihu'd-düvel ve'l-mülük, Thk. Kostantin Züreyk, cilt VII, Beyrut, Beyrut Amerikan Üniversitesi, t.y . . lbnü'l-Fuvatt, el-8avddişü'l-cdmi ' a ve't-tecdribü'n-ndfi ' a fi'l-mi 'eti's-sdbi 'a, Thk. Mehdi en-Necm, Beyrut, Diirü'l-Kütübi'l-11miyye, 2003. lbnü'l-lbıi, Tdrihu Muhtasari'd-düvel, Thk. Antuvan Siilihiini el-Yesüt, Beyrut, 1890. lpşirli, Mehmet, "Kalkaşendi" , DlA, cilt XXIV, 200 1 , s. 263-265. jacoby, David, "A Venetian Manual of Commercial Practice from Crusader Acre", Studies on the Crusader States and on Venetian Expansion, ed. David jacoby, VII, Northampton, Variorum, 1989, s. 403-428. -, "Byzantine Trade with Egypt from the Mid-Tenth Century to the Fourth Crusa­ de", Commercial E.xchange Across the Mediterranean: Byzantium, the Crusader Le­ vanı, Egypt and Italy, l, Aldershot, Ashgate Variorum, 2005, s. 25-77. -, "Byzantine Traders in Mamluk Egypt", Latins, Greeks and Muslims: Encounters in the Eastem Mediterranean, 1 0th-1 5th Centuries, Xl, lngiltere, Ashgate, 2009, s. 249-267. -, "Byzantium, the ltalian Maritime Powers and the Black Sea before 1 204" , By­ zantinische Zeitschrift, 100, 2008, s. 677-699. -, "Diplomacy, Trade, Shipping and Espionage between Byzantium and Egyptin the Twelfth Century", Latins, Greeks and Muslims: Encounters in the Eastem Me­ diterranean 1 0th-I 5th Centuries, ll, İngiltere, Ashgate, 2009, s. 83- 102. -, "Pisan Presence and Trade in Later Byzantium", Koinotation Doron. Das spate Byzanz zwischen Machtlosigkeit und kultureller Blüte, 2016, s. 47-59. -, "Westem Merchants, Pilgrims, and Travelers in Alexandria in the Time of Phi­ lippe de Mezieres (ca. 1 327- 1405)", Philippe de Mezitres and His Age: Piety and Politics in the Fourteenth Century, Leiden, Brill, 2012, s. 403-425. -, "The Economy of the Armenian Kingdom of Cilicia: Some Neglected and Over­ looked Aspects", La Mediterranee des Armeniens XIIe-XVe Siecle, ed. Claude Mu­ tafıan, Paris, Geuther, 2014, s. 261-29 1 . - , "The Supply o f War Materials t o Egypt i n the Crusader Period", Commercial E.xchange Across the Mediterranean: Byzantium, the Crusader Levanı, Egypt and Italy, ll, lngiltere, Ashgate, 2005, s. 102- 1 32. 259

Jomier, j . , "al-Kahira" , EI2, cilt iV, Leiden, Brill, 1997, s. 424-444. Kafalı, Mustafa, "Batu Han", DlA, cilt V, 1992, s. 208-2 1 0. -, "Cengiz Han", DlA, cilt VII, 1993, s. 367-369. Kaldellis, Anthony, Ethnography After Antiquity: Foreign Lands and Peoples in By­ zantine Literature, Philadelphia, University of Pennsylvania, 20 13. Kalkaşendi, Subhu'l-a 'şa fi sına 'ati'l-inşd, cilt XIV, Kahire, el-Müessesetü'l-Mısriy­ yeti'l-Amme, 1963. Kanat, Cüneyt, "Baybars Zamanında Memlük-llhanlı Münasebetleri ( 1 260- 1277) " , Tarih incelemeleri Dergisi, 1 6 ( 1 ) , 200 1 , s . 3 1 -45. Kanat, Cüneyt, "Karimt" , DlA, EK-il, 20 16, s. 26-28. Kayapınar, Levent, "Pachymeres, Georgios", DIA, cilt XXXIV, 2007, s. 1 39-140. Kedar, Benjamin Z., "in Memoriam Eliyahu Ashtor, 1914-1984" , Asian and African Studies, 19, The Institute of Middle Eastern Studies, 1985, s. 1 19- 1 2 1 . - , "Joshua Prawer ( 1 9 1 7- 1 990) , Historian o f the Crusading Kingdom o f jerusa­ lem", Mediterranean Historical Review, 5(2), 1990, s. 107- 1 16. Keleş, Bahattin, "Bahrt Memlükler'de İktisadi ve Ticari Hayat 1 250- 1 382", Ya­ yımlanmış doktora tezi, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü­ sü, 1998. -, "Memlüklerde Ticaret" , Türkler, cilt V, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 43 1 -445. -, Bahri Memlukler: İktisadi v e ncari Hayat (1250- 1 382) , lstanbul, Siyer Yayınla­ rı, 20 18. Khalilieh, Hassan S., Admirary and Maritime Laws in the Mediterranean Sea, Lei­ den, Brill, 2006. Khowaiter, Abdul-aziz, Baibars the First: His Endeavours and Achievements, Londra, The Great Mountain Press, 1978. Kiel Directory of Scholars, "Subhi Yanni Labib," Kiel Directory of Scholars, Chris­ tian Albrechts University, Kiel, (Çevrimiçi) https://cau.gelehrtenverzeichnis.de/ person/94eca l 60-ccde-a6a8-f4ab-5 1 f8c l 6dddd7?lang=en, 10. 10.2019. Koçuk, lsmail, "lznik Bizans Devleti Tarihi. Kuruluş Devri ( 1 204- 1 2 14)", Yayım­ lanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens­ titüsü, 201 7. Konukçu, Enver, "Berke Han", DlA, cilt V, 1992, s. 506-507. Kool, Robert Schultz, Warren C., "The Copper Coins of the Mamluk Sultan al-Ma­ lik al-Mansur Lajin (r. AH 696-698/1 297- 1 299)", lsrael Numismatic Research, iV, lsrael Numismatic Society, 2009, s. 135-144. Kopraman, Kazım Yaşar, "Mısır Memlükleri", Türkler, cilt V, Ankara, Yeni Türki­ ye Yayınlan, 2002, s. 99- 1 26. Korobeinikov, Dimitri A., "Diplomatic Correspondence between Byzantium and the Mamluk Sultanate in the Fourteenth Century", Al-Masaq, 1 6 ( 1 ) , 2004, s. 53-74. Köroğlu, Gülgün, "Yumuktepe Höyüğü Kazılarında Gün Işığına Çıkarılan Orta­ çağ Camlarıyla llgili Değerlendirmeler", ANAMED, 10, İstanbul, Koç Üniversi­ tesi, 201 2 , s. 233-238. 260

l..a bib, Subhi Y., "al-Iskandariyya" , EI2, cilt IV, Leiden, Brill, 1997, s. 132-137. -, "Capitalism in Medieval Islam", The]ournal of Economic History, 29( 1 ) , 1969, s. 79-96. -, "Egyptian Commercial Policy in the Middle Ages", Studies in the Economic His­ tory of the Middle East, ed. M. A. Cook, Londra, Oxford University Press, I 970, s. 63-77. -, "Karimi", EI2, cilt IV, Brill, 1997, s: 640-643. -, Handelsgeschichte Agyptens im Spdtmittelalter (1 1 71 -151 7) , Wiesbaden, Franz Steiner Verlag GmbH, 1965. l..a iou, Angeliki E., "Byzantine Trade with Christian and Muslims and the Cru­ sades" , The Crusades from the Perspective of Byzantium and the Muslim World, ed. Angeliki E. l..a iou, Roy Parviz Mottahedeh, Washington, Dumbarton Oaks, 200 1 , s. 157- 192. Laiou, Angeliki E. ve Morrisson, Cecile, The Byzantine Economy , Cambridge, Cambridge University Press, 2007. Laiou-Thomadakis, Angeliki E . , "The Byzantine Economy in the Mediterrane­ an Trade System; Thirteenth-Fifteenth Centuries" , Dumbarton Oaks Papers, 34(35) , 1980/198 1 , s. 1 77-222. 1..amberto di Sambuceto, Actes des Notaires Gtnois de Pera et de Caffa de lafın du Tre­ izieme Siecle (1281 -1 290) , ed. G.l. Bratianu, Bükreş, Cultura Nationala, 1927. -, Actes Passes a Famagouste de 1299-1301 par devanı le Notaire Genois Lamberto di Sambuceto, ed. Comelio Desimoni, Genes, lmprimerie de L'institut Royal des Ses Sourds-Muets, 1883. -, Gtnes et l'Outre-Mer, Tome I: Les actes de Caffa du notaire Lamberto di Sambuce­ to 1289-1 290, ed. M. Balard, Paris, Mouton & Co. , 1973. -, Notai Genovesi in Oltremare: Atti rogati a Cipro da Lamberto di Sambuceto (6 Lug­ lio-2 7 Ottobre 1301), ed. Romeo Pavoni, [ CSFS 32] , Cenova, Universita di Ge­ nova, 1982. -, Notai Genovesi in Oltremare: Atti rogati a Cipro da Lamberto di Sambuceto (1 1 Ot­ tobre 1 296 - 23 Giugno 1299) , ed. Michel Balard, Cenova, 1983. -, Notai Genovesi in Oltremare: Atti rogati a Cipro da Lamberto di Sambuceto (31 Marzo 1 304- 1 9 Luglio 1305, 4 Gennaio- 1 2 Luglio 1 307): Giovanni de Rocha (3 Agosto 1 308- 1 4 Marzo 1 3 1 0) , ed. M. Malard, [ CSFS 43] , Cenova, Universita di Genova, 1984. 1..ang, W., "Heyd, Wilhelm" , Biographisches"]ahrbuch und Deutscher Nekrolog, ed. Anton Bettelheim, cilt XI, Bertin, Druck und Verlag Yon Georg Reimer, 1908, s. 42-45. l..apidus, Ira M., "Handelsgeschichte Agyptens im Spiitmittelalter ( 1 1 7 1 - 1 5 17), Su­ bhi Y. l..abib", Speculum: A ]oumal of Medieval Studies, 42(2) , The University of Chicago Press, 1967, s. 384-386. l..a urent, Vitalien, "G. I. Bratianu, Actes des Notaires Genois de Pera et de Caffa de la fin du XIlle Siecle ( 1 281 - 1 290) " , Revue des Etudes Byzantines, 1 53, 1929, s. 104- 1 06. Lemerle, Paul, "Les etudes d'histoire de Byzance et du Moyen Age Oriental" , Anna­ les. Histoire, Sciences Sociales, 10(4) , 1955, s. 543-546. 261

-, "Sur le Moyen Age Oriental", Annales. Histoire, Sciences Sociales, 1 2(4) , 1957, s. 639-64 1 . Leonardo Marcello, Notaio i n Candia (1 2 78- 1 281 ) , ed. Mario Chiaudano, Antonino Lombardo, Venedik, il Comitato, 1960. Lev, Yaacov, "A Mediterranean Encounter: The Fatimids and Europe, Tenth to Twelfth Centuries", Shipping, Trade and Crusade in the Medieval Mediterranean, ed. Ruthy Gertwagen ve Elizabeth jeffreys, lngiltere, Ashgate, 20 12, s. 1 3 1 - 1 5 5 . Lev, Yaacov, "Eliyahu Ashtor ( 1914-1984) and the History o f the Mamluk Sultana­ te", Egypt and Syria in the Fatimid, Ayyubid and Mamluk Eras, ed. U. Vermeulen, ]. Van Steenbergen, cilt VII, Paris, Uitgeverij Peeters, 20 13, s. 469-494. -, State and Society in Fatimid Egypt, Leiden, Brill, 199 1 . Lewis, Edward, "Responsibility fo r Piracy i n the Middle Ages" , ]oumal of Compara­ tive Legislation and International Law, 19( 1 ) , 1937, s. 77-89. Lopez, Robert S.; Raymond, Irving W. ve Constable, Olivia R. , Medieval Trade in the Mediterranean World: Illustrative Documents, New York, Columbia Univer­ sity Press, 200 1 . Luzzatto, Gino, A n Economic History of Italy: From The Fal! of the Roman Empire to the Beginning of the 1 6th Century, Londra, Routledge, 2006. Magdalino, Paul, Orıaçağda lstanbul, çev. Barış Cezar, İstanbul, Koç Üniversite­ si Yayınlan, 20 12. Makrizi, el-Meviiiz ve'l-itibiir fr zikri'l-hitat ve'l-iisdr, Thk. Eymen Fuad Seyyid, cilt Ill, Londra, El-Furkan, 20 13. -, es-Sülük li-ma 'rifeti düveli'l-mülük, cilt I-VII, Thk. Muhammed Abdülkadir Ata, Beyrut, Darü'l-kütübü'l-ilmiye, 1997. Malekandathil, Pius, "Winds of Change and Links of Continuity: A study on the Merchants Groups of Kerala and the Channels of their Trade, 1000- 1800" ,]our­ nal of the Economic and Social History of the Orient, 50(2-3), 2007, s. 259-286. Mansi, J. D. (ed.) , Sacrorum Conciliorum Nova Amplissima Collectio, cilt XXVI, Ve­ nedik, 1 784. Mansouri, Mohamed Tahar, Recherches sur les Relations entre Byzance et l'Egypte, (1 259-1 453) d'apres les Sources Arabes, Universite de Tunis l, Faculte des lettres de la Manouba, 1992. Menache, Sophia, "Papa! Attempts at a Commercial Boycott of the Muslims in the Crusader Period'' , The]oumal of Ecclesiastical History, 63, 20 12, s. 236-259. Moukarzel, Pierre, "Venetian Merchants in Thirteenth-Century Alexandria and the Sultans of Egypt: an Analysis of Treaties, Privileges and lntercultural Rela­ tions" , Al-Masaq: ]omal of the Medieval Mediterranean, 28(2), Routledge, 20 16, s. 187-205. Murray, Alan V. (ed.), The Crusades: An Encyclopedia, cilt 1-IV, California, Abc­ Clio, 2006. Naura, R. , "Handelsgeschichte Agyptens im Spatmittelalter ( 1 1 7 1 - 1 5 1 7) , Subhi Y. Labib", Revue Historique, 237(2), 1967, s. 438-440. Nercessian, Y. T., "Armenian Coins Excavated at Kinet (Part ll) " , Armenian Numis­ matic ]oumal, 1 0(40) , 20 14, s. 77-88. Nicol, Donald M . , Bizans ve Venedik: Diplomatik ve Kültürel ilişkiler üzerine, çev. Gül Çağalı Güven, İstanbul, Sabancı Üniversitesi Yayınları, 2000. 262

Nicolle, David, The Fourth Crusade 1202-04: The Betrayal of Byzantium, Oxford, Osprey Publishing, 20 1 1 . Northrup, Linda S . , "The Bahri Marnluk Sultanate, 1 250- 1 390", The Cambridge History of Egypt: Islamic Egypt, 640-151 7, ed. Cari F. Petry, cilt 1, Carnbridge, Caınbridge University Press, 2006, s. 242-289. -, From Slave to Sultan: The Career of Al-Mansur Qalawun and the Consolidation of Mamluk Rule in Egypt and Syria (678-689 A.H.11 279- 1 290 A.D.) , Stuttgart, Franz Steiner Verlag, 1998. Norwich, john. j . , Bizans, çev. Selen Hırçın Riegel, cilt lll, İstanbul, Kabalcı Ya­ yınlan, 2013. -, The Middle Sea, Londra, Vintage, 2007. Oikonoınides, Nicolas, "Byzantine Diplornacy, A.D. 1 204- 1453: Means and Ends'', Society, Culture and Politics in Byzantium , ed. Elizabeth Zachariadou, XXlll , Harnpshire, Ashgate, 2005, s. 73-88. Ortalli, Gherardo, "Yenice and Papa! Bans on Trade with the Levant: The Role of the Jurist", Intercultural Contacts in the Medieval Mediterranean, ed. Benjaınin Arbel, Portland, Frank Cass, 1996, 242-258. Otten-Froux, Catherine, "L'Aias dans le Dernier Tiers du XIIIe Siecle d'Apres les Notaires Genois", Asian and African Studies, 22, 1988, s. 147- 1 7 1 . - , "Les Relations Econorniques entre Chypre e t l e Royaurne Arrnenien d e Cilicie d'apres !es Actes Notaries ( 1 270- 1320) " , L'Armtnie et Byzance: Histoire et Cultu­ re, Paris, Publications de la Sorbonne, 1996, s. 157- 1 79. Özaydın, Abdülkerim, "Aynicalüt Savaşı", DlA, cilt iV, 199 1 , s. 275-276. -, "lbnü'l-lbrt" , DIA, cilt XXI, 2000, s. 92-94. Panossian, Razrnik, The Armenians: From Kings and Priests to Merchants and Com­ missars, Londra, Hurts & Cornpany, 2006. Pedani, Maria P., "Bahr-i Marnluk-Venetian Cornrnercial Agreernents", Türkler, cilt II, Ankara, Yeni Türkiye Yayınlan, 2002, s. 298-305. -, "Marnluk Lions and Venetian Lions 1 260- 1 26 1 ", E]OS, No: 2 1 , 2004, s. 1 - 1 7 . Phillips, Jonathan, The Fourth Crusade and the Sack of Constantinople, New York, Penguin, 2004. Pietro Pizolo, Notaio in Candia (1 300) , ed. S. Carbone, cilt 1, Venedik, 1978. Pletnyov, Valentin Manolova-Voikova, Maria, "Kastritsi Fortress", Fasti Onli­ ne, (Çevrim içi) http://www. fastionline. orglexcavation/micro_view. php ?fst_ cd=AIAC_l009&curcol=main_colurnn, 10. 10.2019. Pryor , J ohn, Geography, Technology and War: Studies in the Maritime History of the Mediterranean 649-1571 , Cambridge, Cambridge University Press, 1992. Redford, Scott, "Trade and Economy in Antioch and Cilicia in the Twelfth and Thirteenth Century", Trade and Markets in Byzantium, ed. Cecile Morrisson, Washington, Dumbarton Oaks, 20 12, s. 297-309. Reinert, Stephen W., "Fragmentation ( 1 204- 1453)", The Oxford History of Byzan­ tium, ed. Cyril Mango, New York, Oxford University Press, 2002, s. 248-283. -, "Muslim Presence in Constantinople, 9th- 15th Centuries: Sorne Preliminary Observations", Studies on the Internal Diaspora of the Byzantine Empire, ed. He­ lene Ahrweiler ve Angeliki E. Laiou, Washington, Dumbarton Oaks, 1998, s. 1 25-1 50. 263

Richard, j . , "Adam, Guillaume", Encyclopredia lranica, ed. Ehsan Yarshater, cilt il iV, Londra, Routledge, 1985, s. 447-448. Ricreur, Paul, Zaman ve Anlatı I: Zaman, Olayôrgiisü, Üçlü Mimesis, çev. Mehmet Rifat, Sema Rifat, lstanbul, Yapı Kredi Yayınlan, 2007. Reinert, Stephen W., "Fragmentation ( 1204- 1453)", The Oxford History of Byzan­ tium, ed. Cyril Mango, New York, Oxford University Press, 2002, s. 248-283. -, "Muslim Presence in Constantinople, 9th- 1 5th Centuries: Some Preliminary Observations", Studies on the Intemal Diaspora of ıhe Byzantine Empire, ed. He­ lene Ahrweiler ve Angeliki E. Laiou, Washington, Dumbarton Oaks, 1998, s. 1 25- 1 50. Richard, ]., "Adam, Guillaume" , Encyclopredia lranica, ed. Ehsan Yarshater, cilt il iV, Londra, Routledge, 1985, s. 447-448. Rosenıhal, F., "Al-Makrizi" , EI2, cilt VI, Leiden, Brill, 199 1 , s. 193-194. Sadeque, Syedah Fatima, Baybars l of Egypt, Pakistan, Oxford University Press, 1956. Safedi, A ydnü'l- 'asr ve a 'vdnü'n-nasr, Thk. Ali Eb1l Zeyd, Mahm1ld Salim Muham­ med vd. , cilt 1, Dımaşk, Dilrü'l-Fikr, 1998. Saray, Mehmet, "Altın Orda Hanlığı", DlA, cilt il, 1989, s. 538-540. Saunders, ]. ]., "The Mongol Defeat at Ain jalut and the Restoration of the Greek Empire", Muslim and Mongols: Essays on Medieval Asia, ed. G.W. Rice, Canter­ bury, University of Canterbury, 1977, s. 67-76. Schutz, Warren C., "The Circulation of Dirhams in the Bahri Period" , The Mamluks in Egyptian and Syrian Poltics and Society, ed. Michael Winter, Amalia Levanoni, Leiden, Brill, 2004, s. 221 -244. -, "The Monetary History of Egypt, 642- 1 5 1 7", The Cambridge History of Egypt: Islamic Egypt, 640-151 7, ed. Cari F. Petry, cilt 1, Cambridge, Cambridge Univer­ sity Press, 2006, s. 3 1 8-338. Scott, Richard ]., "Maml1lk-Armenian Relations during the Bahri Period: To the Fail of Sis ( 1 250- 1375)" , Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Montreal, McGill Üniversitesi, 198 1 . Servodio Peccator, Notaio i n Venezia e Alessandria d'Egitıo (1 444-1 449) , ed. Fran­ co Rossi, Venedik, Comitato per la Pubblicazione delle fonti Relative alla Sto­ ria di Venezia, 1983. Setton, Kenneth M., The Papacy and the Levanı (1 204-1571 ) , cilt il, Philadelphia, The American Philosophical Society, 1978. Sevcenko, lhor, "Byzantium and the Eastem Slavs After 1453" , Harvard Ukrainian Studies, 2 ( 1 ) , 1978, s. 5-25. Sevim, Ali, "Keyhusrev il'' , DlA, cilt XXV, 2002, s. 349-350. Seyyid, Eymen Fuad, "Fatımiler" , DlA, cilt Xll, 1995, s. 228-237. -, "lskenderiye", DlA, cilt XXll, 2000, s. 574-576. -, "Kahire: Kuruluşu ve Osmanlı Öncesi", DlA, cilt XXIV, 200 1 , s. 1 73-1 75. -, "Makrizi'', DlA, cilt XXVll, 2003, s. 458-45 1 . Schabel, Christopher (çev.), The Synodicum Nicosiense and Other Documents of the Latin Church of Cyprus 1 1 96-1 3 73, Lefkoşa, Cyprus Research Centre, 200 1 . 264

Spuler, Bertold, "Subhi Yanni l.abib ( 1 924- 1987) ", Der Islam: Zeitschriftfür Geschi­ chte und Kultur des Islamischen Orients, 65, 1988, s. 1 -4. Sreedharan, E., A Textbook of Historiography: 500 BC to AD 2000, Yeni Delhi, Ori­ ent Longman, 2004. Staffa, Susan ] . , Conquest and Fusion: The Social Evolution of Cairo A.D. 642-1 850, Leiden, Brill, 1977. Stahl, Alan, "ltalian Sources for the Coinage of Cilician Arrnenia", Armenian Nu­ mismatic ]oumal, XV, 1989, s. 59-66. Stantchev, Stefan K., "Embargo: the Origins of an idea and the Implications of a Policy in Europe and the Mediterranean, ca. 1 100 - ca. 1 500" , Yayımlanmamış doktora tezi, Michigan, Michigan Üniversitesi, 2009. -, Spiritual Rationality: Papal Embargo as Cultural Practice, Oxford, Oxford Uni­ versity Press, 20 14. Stem, S. M., "An Original Document from the Fatimid Chancery Conceming Itali­ an Merchants", Studi Orientalistici in Onore di Giorgio Levi della Vida, 2, Roma, Instituto per L'Oriente, 1956, s. 529-538. Stewart, Angus D., "Reframing the Mongols in 1 260: The Arrnenians, the Mon­ gols and the Magi", Journa 1 of the Royal Asiatic Society, 3/28(0 1 ) , 2018, s. 55-76. -, "The Arrnenian Kingdom and the Near East: Het'um of Korykos and the Flor des Estoires de la Terre d'Orient" , Egypt and Syria in the Fatimid, Ayyubid and Mamluk Eras, ed. Urbain Verrneulen, Kristof d'Hulster, ]o Van Steenbergen, VII, Leuven, Peeters, 20 13, 525-548. -, The Armenian Kingdom and the Mamluks: War and Diplomacy during the Reigns of Het'um II (1289-1307) , Leiden, Brill, 200 1 . Sümer, Faruk, "Kösedağ Savaşı", DlA, cilt XXVI, 2002, s . 272-273. Şeşen, Ramazan, "Eyyübiler" , DIA, cilt XII, 1995, s. 20-3 1 . - , Sultan Baybars ve Devri (1260-12 77) , lstanbul, ISAR Vakfı Yayınlan, 2009. Talbot, Alice-Mary, "Metochites, Theodore,", The Oxford Dictionary of Byzantium, cilt II, New York, Oxford University Press, 199 1 , s. 1357-1358. -, "Michael VIII Palaiologos" , The Oxford Dicıionary of Byzantium, cilt II, New York, Oxford University Press, 199 1 , s. 1 367. -, "Pachyrneres, George", The Oxford Dictionary of Byzantium, cilt III, New York, Oxford University Press, 199 1 , s. 1550. -, "The Restoration of Constantinople under Michael VIII" , Dumbarton Oaks Pa­ pers, 4 7, 1993, s. 243-261 . Theodorus Metochites, "De S . Michaele: Martyre Alexandriae" , Acta Sanctorum Novembris, cilt iV, ed. Hippolyto Delehaye, Paulo Peeters, Brüksel, Apud Soci­ os Bollandianos, 1925. Thornson, K. E. F., "Relations between the Fatimid and Byzantine Empires during the Reign of the Caliph al-Mustansir bi'llah, 1036- 1094/427-487" , Byzantine and Modern Greek Studies, 32( 1 ) , 2008, s. 50-62. Thorau, Peter, The Lion of Egypt: Sultan Baybars I and the Near East in the Thirteen­ th Century, çev. P. M. Holt, New York, Longman, 1992. Tomar, Cengiz, "Memlük Devleti'nde Askeri Kölelik Sistemi 1 250- 1 5 17", Yayım­ lanmamış doktora tezi, İstanbul, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmala­ rı Merkezi, 2006. 265

-, "Mısır", DlA, cilt XXIX, 2004, s. 575-577. Torky, Tarek, "Centre of the Spice Trade Between East and West", Mamluk Art: The Splendour and Magic of the Sultans, ispanya, Museum with No Frontiers, 200 1 , s. 49-63. Tsugitaka, Sato, "Slave Traders and Karimi Merchants during the Mamluk Period: A Comparative Study", Mamluk Studies Reviı:w, 10, 2006, s. 1 4 1 - 1 56. Tudelalı Benjamin ve Ratisbonlu Petachia, Ortaçağ'da iki Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya ve Afrika Gözlemleri, çev. Nuh Aslantaş, lstanbul, Kaknüs Yayınlan, 200 1 . Tyerman, Christopher, God's War: A New History of the Crusades, İngiltere, Pen­ guin Books, 2007. Udovitch, Abraham L., "Shelomo Dov Goitein 1 900- 1985", Middle East Studies As­ sociation Bulletin, 19(2), 1985, s. 306-309. Usta, Ahmet, Slavery in Fourteenth Centııry Famagusta: The Evidence of the Genoese and Venetian Notarial Acts, Saarbrücken, Lambert, 20 12. Utku, Nihal Şahin, "Orta Çağ'da Hint Okyanusu'nda Doğu-Batı Etkileşiminde Müslüman Tüccarların Rolü" , Doğu-Batı Medeniyetlerinin lnşasında Tarih, Kül­ tür, Sanat, Felsefe ve Din, ed. Ertan Özensel, Muhiddin Okumuşlar, y. y., TlMAV, t.y., s. 307-326. -, Çöl, Gemi ve Tacir: Kızıldeniz, İstanbul, Klasik Yayınlan, 20 12. Vahram, The Chronicle of the Armenian Kingdom in Cilicia, during the Time of the Crusades, çev. Charles F. Neumann, Londra, The Oriental Translation ·F und, 183 1 . Van der Vin, j.P.A., Travellers t o Greece and Constantinople: Ancient Monuments and Old Traditions in Medieval Travellers' Tales, Belçika, Nederlands Historisch-Ar­ cheologisch lnstituut, 1980. Van Steenbergen, ]., "The Alexandrian Crusade ( 1 365) and the Mamluk Sources: Reassessment of the Kitab al-ilmam of an-Nuwayri al-Iskandarani'' , Orienta­ lia Lovaniensia Analecta: East and West in the Crusader States, Context-Contacts­ Confrontations, ed. K. Cigaar ve H. Teule, Peeters, 2003, s. 1 23-137. Yon Hammer, joseph, Geschichte des Osmanischen Reiches: Grossentheils aus bis­ her unbenützten Handschriften und Archiven, cilt il, Viyana, Hartleben's Verla­ ge, 1828. Wiet, Gaston, Cairo: City of Art and Commerce, çev. Seymour Feiler, Amerika Birleşik Devletleri, Greenwood Press, 1983. Yıldız, Hakkı Dursun, "Abbasiler" , DlA, cilt 1, 1988, s. 3 1 -48. -, "Abdülmelik b. Mervan", DIA, cilt I, 1988, s. 266-270. Yiğit, lsmail, "Emevller Zamanında Gerçekleşen İstanbul Seferleri", Il. Uluslarara­ sı lstanbul'un Fethi Konferansı: 30-3 1 Mayıs, 1 Haziran 1 997, İstanbul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür işleri Daire Başkanlığı Yayınlan, 1997, s. 45-6 1 . - , "Memlükler" , DlA, cilt XXIX, 2004, s . 90-97. -, "Müstansır-Billah (Ahmed b. Muhammed) ", DlA, cilt XXXll, 2006, s. 1 19. -, Memlükler 648-92311250-151 7, İstanbul, Kayıhan Yayınlan, 2008. Yousey-Hindes, John Benjamin, "Living the Middle Life: Secular Priests and their Communities in Thirteenth-Century Genoa", Yayımlanmamış doktora tezi, Ca­ ifornia, Stanford Üniversitesi Tarih Bölümü, 2010. 266

Yilnini, Zeylü mir 'dti':z:-zamdn, cilt 1, Kahire, Darü'l-Kitabü'l-lslami, 1992. Yuvalı, Abdülkadir, "Hülagü", DIA, cilt XVIII, 1998, s. 473-475. -, "Mengü Timur" , DlA, cilt XXIX, 2004, s. 138. Zaccaria de Fredo, Notaio in Candia 1 352- 1 357, ed. Antonino Lombardo, Vene­ dik, 1968. Zavagno, Luca, "Two Hegemonies, one Island: Cyprus as a 'Middle Ground' betwe­ en the Byzantines and Arabs (650-850 A.D.) " , Reti Medievali Rivista, 14(2), Fi­ renze University Press, 2013, s. 1 -30.

267

DiZiN

il. Leon (Levon) 38, 78, 2 1 1 , 2 1 3 Abbasiler 8 1 , 9 1 , 9 2 , 9 7 , 1 00, 108, 205 Akdeniz 13-16, 2 1 -26, 3 1 , 32, 34, 36, 39, 40, 42, 43, 46, 48, 50-52, 5467, 69-7 1 , 74, 75, 78, 80, 82-88, 90, 92, 94-97, 100- 103, 105, 107, 108, 1 10- 1 16, 1 18- 1 29, 1 33-139, 141- 143, 153, 1 63, 167, 1 70, 1 7 1 , 1 73- 1 8 1 , 1 85- 188, 192, 195-197, 200, 202, 208, 209, 218, 23 1 , 233, 234, 237-242 Altın Orcla Devleti 32, 40, 42, 70, 8082, 1 1 7, 1 26, 136, 138, 1 4 1 , 143, 144, 1 53- 1 6 1 , 196, 20 1 , 208, 227 Amalfi 13, 23, 65, 83, 95, 96, 103, 1 10 ambargo 14, 16, 63, 96, 1 1 1 , 1 20, 132, 134, 142, 1 70- 1 77, 186, 197, 201 , 218, 224, 233, 234, 238 Anadolu 1 5 , 2 1-24, 44, 69, 72, 75, 76, 78-80, 86, 88, 93-95, 97, 99, 1 0 1 , 1 0 7 , 1 1 1 , 1 16, 1 18, 1 19, 1 26, 1 28, 1 29, 132, 133, 135, 149, 1 53, 1 6 1 , 183, 202, 225, 227, 239, 240 Aragon 23, 127, 145, 185, 234 Ashtor, Eliyahu 1 3 , 5 1 , 57-60, 62, 64, 106, 122, 123, 1 29

Ayasll...a iazzo 25, 32, 34, 35, 46, 66, 95, 1 1 2, 1 13, 1 18, 1 30- 135, 138, 139, 1 50, 153, 1 56, 167, 200, 204, 207, 209, 210, 2 1 2 , 214, 2 18-220, 223-226, 23 1 , 238 Aynicaltıt Savaşı 82, 144 Bagdat 8 1 , 82, 9 1 , 92, 204 Bahri 47, 5 1 , 57, 70, 72, 73, 130, 1 5 1 , 184, 239 Baybars (Sultan) 27, 28, 30, 3 1 , 40, 44, 45, 48, 57, 8 1 , 83, 106, 1 08, 1 10, 1 1 5, 1 23, 1 27, 1 29, 1 30, 1 36, 137, 145- 152, 154, 156, 1 58, 1 59, 163- 166, 1 69, 1 82, 190, 193, 201 , 203, 213, 232, 234, 235 Berke Han 1 53- 157, 198 Biladüşşam 2 1 , 23, 55, 69, 7 1 , 74, 80-83, 88, 90, 95, 1 25, 130, 1 3 1 , 1 73 Bizans 13-16, 2 1 -26, 28, 29, 32, 34, 37-44, 47-5 1 , 63-67, 69, 70, 73-76, 78-80, 83- 1 0 1 , 105, 1 10, 1 1 1 , 1 14, 1 16, 1 18- 1 2 1 , 1 26, 1 27, 1 29, 130, 135-139, 141- 163, 168- 1 70, 1 77, 182, 186- 197, 200-202, 205, 208, 224, 233-235, 237-24 1 269

Bizanslı tüccarlar 13, 65, 67, 94, 96, 98, 105, 1 10, 1 18- 1 2 1 , 1 23, 144, 162, 163, 1 9 1 , 193- 195, 200, 20 1 , 233, 238, 24 1 Burci 47, 72, 73, 184 Cenova 23, 32, 33, 42, 43, 5 1 , 53, 59, 65, 69, 83-87, 95, 96, 98, 100, 102, 103, 107, 1 1 1 , 1 13- 1 1 5, 1 1 7, 1 18, 1 2 1 , 1 28, 138, 144, 145, 153, 1 581 60, 182, 184, 186, 1 9 1 , 196, 200, 236, 239 Cenovalı 13, 3 1 , 33, 42, 55, 75, 76, 84, 95, 100, 104, 105, 107, 1 10, 1 1 3, 1 1 5, 1 1 7, 128, 1 29, 134, 1 36, 138, 143, 1 53, 156, 182- 1 84, 1 9 1 , 193, 196, 199-202, 204, 208, 209, 2 1 7 , 221 , 224, 230, 236, 238, 243, 245 , 248 demir 24, 25, 35, 62, l l l , 1 1 2, 1 28, 1 29, 1 34, 135, 168, 1 7 1 - 1 73, 1 75, 181, 185, 1 88, 203, 207-2 10, 2 1 7 , 219, 220, 225-227, 238, 240, 242, 244, 248, 249 Dimyat 34, 42, 56, 102- 107, 109, 1 1 21 14, 1 23 , 1 26, 132, 139, 1 50, 1 75, 183, 185, 209, 212, 214, 215, 2 1 7, 219-223, 230, 243-249 dinar 197, 2l l-215, 2 1 7, 2 1 9-222, 226, 246, 249 elçi 27, 29, 37, 38, 40, 4 1 , 48, 65, 78, 83, 90, 9 1 , 93, 94, 98- 100, 105, l l 5, 1 25; 1 3 1 , 136, 139, 1 4 1 - 1 5 1 , 1 53-169, 175, 1 8 1 , 182, 186, 1 89, 195, 208, 234, 235 Eyyübiler 23, 30, 70, 82, 85, 88, 89, 98, 1 0 1 - 103, 105, 106, 108, 1 141 16, 123, 1 4 1 , 150, 1 70, 1 74 gemi 16, 3 1 , 32, 36, 38, 47, 84, 87, 9 1 , 93-96, 98, 100, 1 04-109, l l 2, 1 13, 1 1 5, 1 18- 1 20, 1 22, 1 23, 1 261 29, 133-137, 1 54, 156, 1 59, 160, 162, 1 7 1 , 1 72, 1 74-183, 185, 186, 189, 190, 195, 197-202, 205, 207270

2 1 2, 2 14-225 , 230-232, 234-237, 242-249 Haçlı/Haçlılar 22, 23, 25, 29, 42, 43, 52, 62, 64, 7 1 , 72, 74, 78, 82, 83, 95, 97, 99, 1 0 1 , 102, 106, 107, 1 1 5, 130, 1 3 1 , 133, 141, 144, 145, 163, 167, 1 70, 1 72, 1 73, 183, 234 Haçlı Seferi/Seferleri 21-23, 52, 54, 58, 62, 63, 70, 7 1 , 73-75, 78, 82-84, 86, 95, 98- 102, 106, 1 1 2, 1 14, 1 18, 1 20, 1 52, 1 6 1 , 170, 1 72, 1 75, 1 84 Hetum (Kral) 45, 79, 164- 166, 183, 203 Hetumlular 78, 79 Heyd, Wilhelm 5 1-57, 60, 64, 183 llhanlılar 40, 42, 79, 80, 82, 138, 1 4 1 , 143, 144, 1 5 1 , 1 54, 155, 1 58, 227, 239 lskenderiye 3 1 , 34, 37, 38, 42, 56, 61, 73, 85, 1 02- 107, 109, 1 1 2- 1 1 5, 1 19- 1 2 1 , 1 23, 1 24, 1 26, 1 28, 132, 137, 1 39, 143, 149, 150, 153, 1 59, 163, 1 75, 1 76, 182- 184, 195, 19720 1 , 209, 2 1 2 , 223, 224, 230, 23 1 , 236, 245, 247-249 lslam 14- 16, 18, 2 1 , 23, 26-28, 30, 3740, 43-45 , 48, 50, 5 1 , 55, 56, 58, 60-64, 67, 7 1 , 73, 74, 8 1 -83, 85-93, 97- 1 0 1 , 103, 106, 1 10- 1 1 2, 1 14, 1 1 5, 1 19, 1 20, 1 27, 132, 135-137, 139, 145, 148, 152, 153, 1 57, 164, 167, 169- 1 73, 1 76, 1 77, 1 79, 182, 189, 205, 227, 237, 239, 240, 242 lstanbuVKonstantinopolis 22, 37, 64, 69-7 1 , 73-77, 83, 84, 86, 88-90, 921 0 1 , 104, 105, l l 2- l l4, ıı 7-1 22, 136- 1 39, 143, 1 50- 1 54, 1 56, 160162, 182, 194, 195, 200, 20 1 , 239 İtalyan şehir devletleri 13, 23, 26, 3 1 , 4 1 , 47, 5 1 , 53, 55, 65, 69-7 1 , 76, 80, 83-86, 95-98, l00- 103, ı ıo. 1 1 1 , 1 13, 1 16, 1 19, 1 20, 1 23, 1 24, 1 29, 133, 1 36, 137, 194, 196, 199, 204, 207, 233, 240, 241 lznik 74-76, 79, 1 0 1 , l l 7, 1 20, 149

jacoby, David 46, 5 1 , 63-67, 1 2 1 , 1 28, 195, 196, 227 Kahire 81 , 85, 93, 94, 97, 102, 105, 107- 109, 1 15, 1 19, 1 23- 125, 153, 164, 166, 2 1 1 , 213 Kalavün 27-30, 40, 4 1 , 44, 45, 49, 1 1 5, 1 20, 127, 1 3 1 , 136, 137, 145148, 1 59, 1 6 1 , 167, 169, 183, 190, 194, 203 , 213, 235, 236 Karadeniz 23, 24, 3 1 -33, 40-43, 47, 48, 55, 66, 75, 76, 80, 84, 86, 94, 98, 1 1 1 , 1 13, 1 16- 1 18, 1 20, 1 271 29, 133, 135, 1 36, 138, 14 1 , 153, 157, 159, 1 6 1 , 162, 169, 189-200, 202, 204, 208, 2 18, 227, 228, 233, 238, 239 Karimiler 49, 62, 103, 109- 1 1 1 , 1 16, 1 22- 1 26, 188 Katalan 13, 1 10, 1 16, 234 Katalonya 103, 185 Kefe 32, 33, 35, 42, 43, 1 1 7, 138, 153, 191, 193, 196- 199, 219, 224 kemere 2 10-2 12, 214-2 1 7, 225, 226, 242, 244-249 kereste 24, 25, 35, 62, 94-96, 104, 106, 107, 1 1 1 , 1 19, 1 23, 1 28, 1 29, 132, 135, 1 7 1 - 1 73, 1 75, 185, 188, 207-2 10, 2 1 5-2 1 7 , 222, 225, 227, 238, 240, 242-244, 247 Kıbns 35, 36, 59, 63, 79, 89, 101 , 1 1 2, 1 16, 1 18, 1 19, 135, 153, 1 75, 1 77, 180, 184, 185, 208, 226, 227, 235, 248 Kilikya Ermeni Krallığı 13, 15, 16, 2225, 28, 29, 32, 34, 36, 38, 39, 4448, 50, 69, 70, 76, 78-80, 82, 83, 87, 97, 1 0 1 , 1 13, 1 14, 1 1 6, 1 18, 1 26, 1 27, 1 29-133, 135, 1 39, 142, 144- 147, 149, 1 56, 1 59, 163-1 70, 1 77, 186, 1 88, 202-2 1 1 , 2 1 7, 227229, 232, 234, 237-24 1 köle 14, 24, 25, 29, 3 1 , 42, 43, 49, 7 1 , 72, 82, 96, 103, 1 06, 1 1 1 , 1 1 7, 1 19, 1 23, 1 25, 1 28- 1 30, 136, 1 53, 156, 157, 162, 1 7 1 , 1 72, 1 74, 1 75, 188192, 194, 196, 198-202, 204, 206-

209, 225, 227-230, 238, 240, 242, 243, 246 Kösedağ Savaşı 22, 79, 80 labib, Subhi Yanni 5 1 , 6 1 , 1 22 Lefkoşa 36, 226 Magusa 32, 33, l 18, 134, 135, 230 Memlük/Memlükler 14-16, 18, 23-26, 28-3 1 , 34-36, 38-42, 44-47, 56, 57, 59, 62, 70-73, 76, 80-83, 85, 88, 92, 102- 109, 1 1 1 , 1 13, 1 15, 1 16, 1 18, 125-1 32, 135-137, 1 39, 141145, 147- 149, 151, 152, 1 57, 158, 162- 1 64, 1 66- 1 7 1 , 1 73-178, 184188, 190- 192, 194, 195, 200-209, 214, 218, 223, 227, 230-232, 234237, 240, 242 Memlük Sultanlığı 13-16, 23-26, 2830, 37-40, 44, 46, 47, 69, 70, 72, 73, 79-83, 86, 92, 95, 107, 108, 1 10, 1 14, 1 1 5, 1 1 7, 1 27-130, 132, 135, 138, 1 4 1 , 142, 144, 147, 148, 150, 1 54, 157, 163, 165, 167, 169, 1 70, 1 73, 1 74, 186, 188, 20 1 , 203, 207-2 l l , 2 18, 226, 227, 229-23 1 , 233, 236, 237, 239-24 1 Memlük tüccarı 209, 229 Metochites, Theodoros 37, 38, 1 20, 195 Mısır 14, 24, 25, 30-34, 36, 41, 43, 44, 47, 5 1 , 55, 58, 59, 61 -64, 6974, 8 1 , 82, 85, 87-98, 100- 1 1 1 , 1 14- 1 1 6, 1 18- 1 2 1 , 1 23, 127-130, 132, 134- 136, 1 38, 139, 1 4 1 , 144, 150- 1 54, 157-164, 166, 1 7 1 - 1 78, 185, 187- 189, 193, 194, 196, 197, 199, 200, 202, 209-2 12, 2 1 5 , 2 1 7 , 219-223, 225, 227, 228, 230, 23 1 , 233, 234, 236-239, 244, 246, 247 Mikhail Palaiologos 4 1 , 75, 76, 84, 1 1 7, 1 20, 137, 145-147, 150, 1 54, 155, 160, 1 6 1 , 194, 235 Moğollar 22, 23, 25, 70, 79-83, 92, 130, 1 3 1 , 133, 1 36, 143, 144, 149, 1 50, 163, 1 66, 167, 194, 227 271

Müslüman tüccarlar 14, 26, 43, 44, 5 1 , 52, 55, 56, 59, 6 1 , 9 1 , 92, 94, 100, 1 28, 1 3 1 , 132, 187, 189, 190, 194, 200, 205, 206, 237, 24 1 , 242 noter 1 7 , 3 1 -35, 42, 43, 54, 59, 63, 65, 1 13, 1 14, 1 1 7- 1 19, 1 34, 136, 1 38, 193, 194, 196- 198, 200, 207, 209, 2 1 1 , 2 14, 2 1 5 , 2 1 7-224, 226, 22823 1 , 240, 242, 243, 247 Pachymeres, Georges 37, 1 50, 189 Papalık 2 1 , 25, 26, 63, 1 0 1 , l l l , 1 20, 1 27, 132, 143, 1 70, 1 7 1 , 1 73, 1 75, 1 76, 197, 207, 24 1 Pera 32, l l 7, 138, 196, 198, 199 Pisa 23, 69, 83-85, 96, 98, 100, 103, 107, 1 1 1 , 1 18, 1 74, 182, 186 Pisalı 13, 3 1 , 55, 95, 1 04, 107, ı ı o, 1 16, 182, 20 1 , 204, 2 1 1 , 2 1 2, 2 14, 2 1 7, 219, 22 1 , 223, 224, 238, 243249 Rupen Hanedanlığı 22, 78 Rupenliler 22, 76, 78, 79 Sarazenler 1 7 1 , 1 72, 1 74, 207, 208, 228-230, 237 Seguranus Salvaigus 1 56, 201 , 208, 229 Selıihaddin Eyyübi 70, 7 1 , 82, 97- 1 00, 105, 1 06, 108, 182

272

Selçuklu Devleti 22, 23, 153 Selçuklular 2 1 , 22, 76, 78-80, 82, 93, 1 0 1 , 1 29 Sipinola 236 Sis 22, 44, 78, 97, 130, 1 3 1 , 1 66 Sivas 34, 227 Sudak 34, 1 38, 1 9 1 - 193 ticaret 13- 1 7, 23-26, 29, 3 1 -35, 37, 39, 4 1 -43, 45-57, 59-67, 69- 7 1 , 73-76, 78, 79, 83-88, 9 1 , 94-98, 100- 1 14, 1 1 6- 1 39, 141, 142, 145- 147, 1491 5 1 , 153, 1 56, 1 57, 159- 165, 167182, 184-2 10, 2 1 2, 2 14, 2 1 5 , 2 1 7220, 222-229, 231 -249 tram/daremi 2 1 l -2 1 5 , 217, 219, 221224, 226, 228, 229 Venedik 23, 43, 5 1 , 53, 59, 60, 65, 69, 73-75, 83-87, 96, 98, 1 00, 1 0 1 , 1 0 3 , 105, 1 0 7 , 1 10, 1 1 1 , 1 13, 1 14, 1 1 7, 1 18, 1 28, 133, 138, 144, 1 54, 1 56, 1 74, 1 75, 1 77, 191, 195, 196, 200, 23 1 Venedikli 13, 3 1 , 33, 55, 75, 84, 95, 96, 1 04, 106, 1 10, 1 13-1 16, 133, 1 34, 136, 1 38, 1 56, 1 77, 193, 196, 204, 23 1 Zaccaria, Benedetto l 1 5, 183, 1 84, 236