GÜVENLİK SORUNLARI BAGLAMINDA YENİ YAKLAŞIMLAR 9786257294362


153 49 20MB

Turkish Pages 489 Year 2021

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Table of contents :
İÇİNDEKİLER
ÖN·SÖZ ................................................................................................ 7
1. BÖLÜM: 'Yeni Güvenlik Anlayışı ve Yeni Tehditler' ....................... 9
Burçin DEMİRBİLEK
2. BÖLÜM: Güvenlik Kavramını Yeniden Düşünmek:
Paradigmalar, Konular ve Aktörler' ................................... 19
BanşÇAGLAR
3. BÖLÜM: 'İç Çatışma Bölgelerinde Sivillerin Korunması
Bağlamında İnsani Güvenlik' ............................................. 51
AltıınALTUN
4. BÖLÜM: 'Sınıraşan Organize Suçlar: İnsan Ticareti ve
Uluslararası Güvenlik' ...................................................... 79
Furkan YILDIZ
5. BÖLÜM: 'Göçün Güvenlikleştirilmesi: UKIP ve Brexit Örneği' .. 103
Çağlar EZİKOGLU
6. BÖLÜM: 'İnsani Güvenlikten Toplumsal Güvenliğe:
Kadın ve Mülteci Olmak' ................................................ 119
Hilal ZORBA, Hediye Şirin AK
7. BÖLÜM: 'Siyasal Güvenlik ve Siyasal Sisteme Yönelik
Tehditler Bağlamında Örtülü Faaliyetler' ...................... 141
Ertan BEŞE
8. BÖLÜM: 'Kent ve Güvenlik' ............................................................ 159
Hüseyin KOÇAK
9. BÖLÜM: 'Ekolojik Güvenlik: Biyosfer Merkezli Bir
Güvenlik İnşası' .............................................................. 181
Hayriye SAGIR, İlke ÖRÇEN GÜLER
10. BÖLÜM: 'Çevre Güvenliğinde Güncel Yaklaşımlar' ................... 209
Timuçin TÜMERKAN
11. BÖLÜM: 'Sürdürülebilir Gıda Güvenliği' ..................................... 229
Elif Tuğçe AKSUN TÜMERKAN,
Timuçin TQMERKAN
12. BÖLÜM: 'Sağlık Güvenliği' ........................................................... 257
Hüseyin AYHAN
13. BÖLÜM: 'Aşı Güvenliği' ................................................................ 283
Emel FİLİZ
14.BÖLÜM: 'Enerji Geçişi ve Jeopolitiği Çerçevesinde Değişen. Enerji Güvenliği........................................................... .. 317
Süleyman Orhun ALTIPARMAK
15. BÖLÜM: 'Ekonomik, Mali ve Finansal Güvenliğe İlişkin Bir
Sınıflandırma Önerisi ve Ekonomik Güvenlik Analizi' .. 333
Sevilay Ece GÜMÜŞ ÖZUY AR
16. BÖLÜM: 'Yeni Bir Güvenlik Mücadelesi alanı olarak İnternet: Çin' in İnternet Egemenliği Kavramı........... 381
Mesut ASLAN, Nilgün ELİKÜÇÜK YILDIRIM
17. BÖLÜM: 'Uluslararası İlişkilerde Siber Güvenliğin Gelişimi' ..... 411
Kamil TARHAN
18. BÖLÜM: 'Uzay ve Uzay Güvenliği Konsepti' .............................. .435
Doğuş ÖZUYAR
ÖZGEÇMİŞLER ....................................................................................... 483
Recommend Papers

File loading please wait...
Citation preview

l

ı

GÜVENLİK SORUNLARI BAGLAMINDA YENİ YAKLAŞIMLAR

Editör: Burçin DEMİRBİLEK Eylül-2021



ORION KITAAfVI

© Orion Kitabevi. Bu kitabın tüm haklan saklıdır ve Orion Kitabevine aittir. Kitabın hiçbir bölümü yayıncının izni olmadan fotokopi ve bilgisayar orta­ mında yeniden üretilemez, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. İçerikle ilgili tüm hukuki sorumluluk yazarına aittir.

ORİON KİTABEVİ ISBN: 978-625-7294-36-2 © Orion Kitabevi, Eylül 2021 Güvenlik Sorunları Bağlamında Yeni Yaklaşımlar Editör: Burçin Demirbilek Baskı Vadi Grafik Tasarım ve Reklamcılık Ltd.Şti Certificate No: 47479 İvedik Org. San. 1420. Cad. No: 58/ 1 Yenimahalle / Ankara Phone: +90 312 395 85 71 Orion Kitabevi Selanik Cad. No:72 06640 Kızılay / ANKARA Tel: O 312 417 78 35 [email protected] [email protected]

F

İÇİNDEKİLER ÖN·SÖZ................................................................................................ 7 1. BÖLÜM: 'Yeni Güvenlik Anlayışı ve Yeni Tehditler' ....................... 9 BurçinDEMİRBİLEK 2. BÖLÜM: Güvenlik Kavramını Yeniden Düşünmek: Paradigmalar, Konular ve Aktörler' ................................... 19 BanşÇAGLAR 3. BÖLÜM: 'İç Çatışma Bölgelerinde Sivillerin Korunması Bağlamında İnsani Güvenlik' ............................................. 51 AltıınALTUN 4. BÖLÜM: 'Sınıraşan Organize Suçlar: İnsan Ticareti ve Uluslararası Güvenlik' ...................................................... 79 FurkanYILDIZ 5. BÖLÜM: 'Göçün Güvenlikleştirilmesi: UKIP ve Brexit Örneği' .. 103 Çağlar EZİKOGLU 6. BÖLÜM: 'İnsani Güvenlikten Toplumsal Güvenliğe: Kadın ve Mülteci Olmak' ................................................ 119 Hilal ZORBA, Hediye ŞirinAK 7. BÖLÜM: 'Siyasal Güvenlik ve Siyasal Sisteme Yönelik Tehditler Bağlamında Örtülü Faaliyetler' ...................... 141 ErtanBEŞE 8. BÖLÜM: 'Kent ve Güvenlik' ............................................................ 159 HüseyinKOÇAK 9. BÖLÜM: 'Ekolojik Güvenlik: Biyosfer Merkezli Bir Güvenlik İnşası' .............................................................. 181 Hayriye SAGIR, İlke ÖRÇEN GÜLER 10. BÖLÜM: 'Çevre Güvenliğinde Güncel Yaklaşımlar' ................... 209 TimuçinTÜMERKAN 11. BÖLÜM: 'Sürdürülebilir Gıda Güvenliği' ..................................... 229 Elif Tuğçe AKSUN TÜMERKAN, Timuçin TQMERKAN 12. BÖLÜM: 'Sağlık Güvenliği' ........................................................... 257 HüseyinAYHAN 13. BÖLÜM: 'Aşı Güvenliği' ................................................................ 283 Emel FİLİZ

/

6 I Güvenlik Sorunları Bağlamında Yeni Yaklaşımlar 14.BÖLÜM: 'Enerji Geçişi ve Jeopolitiği Çerçevesinde Değişen. . E neIJı.. G"uven1·�·, ıgı ............................................................. 317 Süleyman Orhun ALTIPARMAK 15. BÖLÜM: 'Ekonomik, Mali ve Finansal Güvenliğe İlişkin Bir Sınıflandırma Önerisi ve Ekonomik Güvenlik Analizi' .. 333 Sevilay Ece GÜMÜŞ ÖZUYAR 16. BÖLÜM: 'Yeni Bir Güvenlik Mücadelesi alanı olarak İnternet: Çin' in İnternet Egemenliği Kavramı'........... 381 Mesut ASLAN, Nilgün ELİKÜÇÜK YILDIRIM 17. BÖLÜM: 'Uluslararası İlişkilerde Siber Güvenliğin Gelişimi' ..... 411 Kamil TARHAN 18. BÖLÜM: 'Uzay ve Uzay Güvenliği Konsepti' .............................. .435 Doğuş ÖZUYAR ÖZGEÇMİŞLER....................................................................................... 483

ÖN SÖZ

20. Yüzyılda bağımsızlıklarına ve egemenliklerine yönelik tehdit­ lere askeri güçleriyle karşı koymaya çalışan devletler, Soğuk Savaş sonrası dönemde yeni tehditlerin farkına varmış ve güvenlik algılarını değiştirmek zorunda kalmışlardır. Çünkü, çok boyutlu yeni tehditler (toplumsal, ekonomik, politik ve çevresel) devletlerin sınırlarını çok­ tan aşmış ve küresel bir nitelik kazanmıştır. Özellikle, COVID-19 pan­ demisiyle insanoğlu eve kapanmış ve ormansızlaşma, çevre kirliliği, işsizlik, gıda krizi, biyoçeşitliliğin azalması, mülteci krizi ve iklim de­ ğişikliği gibi 'yeni' tehditlerle yüzleşmeye başlamıştır. COVID-19 pan­ demisiyle birlikte özellikle'sağlık güvenliği' ve'aşı güvenliği' gibi yeni kavramlar da ön plana çıkmıştır. Bu süreçte salgın nedeniyle birçok insan hayatını kaybederken, salgının üretim süreçleri üzerinde olum­ suz etkisiyle bazı ülkelerde gıda kriziyle karşılaşılmıştır. Ayrıca, dün­ yada iklime bağlı olarak ciddi bir göç meydana gelmekte ve bu bağ­ lamda 'iklim mülteci'leri meselesi de giderek derinleşmektedir. Bu ne­ denle, 'insan güvenliği' kavramı ön plana çıkmış ve bu tür yeni güven­ lik sorunlarıyla sadece askeri güç (hard power) ile mücadele edileme­ yeceği anlaşılmıştır. Bütün bu gelişmelere bağlı olarak literatürde, de­ ğişen güvenlik algısıyla ilgili olarak 'kimin güvenliği' ya da 'ne için güvenlik' sorusuyla ilgili olarak aktörler ve konular üzerinden ciddi bir teorik tartışma yaşanmaktadır. Yeni güvenlik tehditleriyle birlikte aktörler de şekillenmiş ve güvenliğin sağlanmasında devlet dışı aktör­ ler (bireyler, uluslararası örgütler, toplumlar ve sivil toplum kuruluş­ ları) öne çıkmaya başlamıştır. Uluslararası İlişkiler disiplinin önemli alt çalışma alanlarından biri olan' güvenlik' konusu değişen güvenlik algısı ve değişen aktörleriyle önemli bir çalışma alanı oluşturmaktadır. Kitapta, değişen ve genişle­ yen güvenlik algısı masaya yatırılmakta ve kimin için güvenlik ve gü­ venlik nasıl sağlanır soruları analiz edilmektedir. Bu bağlamda gıda, çevre, kadın, enerji, ekonomi, siyasi güvenlik ve siber güvenlik gibi yeni (eleştirel) güvenlik meselelerine odaklanılmaktadır. Sonuç olarak bu çalışma, Soğuk Savaş" sonrası dönemde küreselleşmenin etkisiyle dönüşüm geçiren 'yeni tehditleri' ve 'güvenlik' anlayışını incelemeyi ve mümkün olduğunca geniş bir perspektifle bu yeni güvenlik anlayı­ şını çeşitli yaklaşımlar ekseninde bir arada çözümlemeyi amaçlamak­ tadır.

/

I

8 Güvenlik Sorunları Bağlamında Yeni Yaklaşımlar

Bu çalışmanın hazırlık aşamasından desteklerini esirgemeyen çok değerli çalışma arkadaşlarım Prof. Dr. Ertan BEŞE ve Dr. Çağlqr EZİ­ KOGLU'na, ve ODTÜ Öğretim Üyesi ve Dış Politika Enstitüsü Başkanı sayın Prof. Dr. Hüseyin BAGCI'ya teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca, doktora tez danışmanlığımı yapan ve beni akademik hayata hazırla­ yan Exeter Üniversitesi öğretim üyesi Dr. David Benson'a ve beni her zaman ve her koşulda destekleyen çok değerli annem, babam ve erkek kardeşlerime de ne kadar teşekkür etsem azdır. Son olarak, üniversite hayatım boyunca beni destekleyen rahmetli Gönül Buran' a sonsuz sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Burçin Demirbilek 2021, Ankara

YENİ GÜVENLİK ANLAYIŞI VE YENİ TEHDİTLER Burçin DEMİRBİLEK Dr., Çanları Karatekin Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bö­ lümü ORCID 0000-0002-5874-1376, [email protected]. tr Soğuk Savaş yıllarında iki kutuplu dünyada devlet merkezli ve askeri odaklı bir güvenlik anlayışı hakimdi ve devletlerin toprak bütünlüklerinin korunması öncelikli amaçlı. Bu dönemde 'güvenlik' kavramı, ulus-devletle­ rin başka devletler tarafından tehdit edilmemeleri ya da bu yönde bir riskin olmaması şeklinde algılanıyordu. Ancak, Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve kü­ reselleşme ile birlikte, etnik sorunlar, iklim değişikliği, dijital teknolojinin ya­ yılması gibi nedenlere bağlı olarak tehdit algısı çeşitlenmiş; yeni ve sınır tanı­ mayan çok boyutlu 'tehdit'ler ortaya çıkmışlır. Bununla birlikte, güvenliğin yeniden düşünülmesi gerekliliği ortaya çıkmış ve devleti merkeze koyan ge­ lenekçi (Realist) düşünceye karşı eleştirel ve sorgulayıcı görüşler ortaya çık­ maya başlamış ve böylece'güvenlik' kavramı birey-odaklı olarak yeniden yo­ rumlanmışlır. Ayrıca, güvenlik kavramının silahsızlanma, ekonomik refah, siyasi istikrar ve insani boyutları da ön plana çıkmışlır. Böylece geleneksel güvenlik anlayışında'alçak politika' olarak görülen meseleler daha da önem­ senmeye başlamışlır. Küreselleşmeyle birlikte sorunlar da ülke sınırlarını aşmış ve Soğuk Savaş öncesi dar bir perspektifle algılanan güvenlik ve tehdit anlayışı; sosyal, siya­ sal, iklim, teknolojik ve ekonomik konuları da kapsamı alanına dahil ederek genişlemiştir. Soğuk Savaş sonrası değişen teknoloji ve yaygınlaşan iletişimle birlikte 'savunma' ve 'saldırı' stratejileri değişmiştir. Özellikle 11 Eylül saldı­ rılarından sonra geleneksel savaş ve saldırı yerine, kitapta 7. bölümde de açıklandığı gibi, hibrit savaşlar öne çıkmaya başlamış ve siber saldırılar, or­ ganize suç örgütleri, etnik çalışmalar, insan ticareti ve bulaşıcı hastalıklar gibi meseleler birer güncel tehdit unsuru haline gelmiştir. Dolayısıyla, yeni teh­ ditler, yeni güvenlik anlayışını ortaya çıkarmışlır. Arlık, sadece askeri yön­ temlerle devletlerin sınır güvenliklerinin korunması değil; bireyin ve içinde yaşadığımız gezegenin de güvenliğinin korunması ön plana çıkmaya başla­ mışlır. Güvenlik meselesindeki dönüşümle birlikte "kimin ya da neyin gü­ venliğinin sağlanması" sorusunun cevabı da şekil değiştirmiştir.

10

1 Yeni Güvenlik Anlayışı ve Yeni Tehditler

Soğuk Savaş sonrası gelişen 'Yeni Güvenlik Anlayışı' ile birlikt-e, devlet­ lerin güvenlik alanındaki rolü de tarhşılmaya başlanmış ve devletin güvenli­ ğinin sağlanmasının bireyin ve toplumun da güvenliğinin sağlanmasına eşit gören anlayış değişmeye başlamışhr. Güvenlik tehdidi, arlık sadece· ülke sı­ nırlarını tehdit eden devletlerden kaynaklanmamakta; yoksulluk, göç, salgın hastalıklar ve iklim krizi gibi sınır aşan sorunlar da birey ve toplumlar için tehdit unsuru olarak görülmektedir. Devletlerin ulusal güvenliklerine tehdit algısını yansıtan Geleneksel Güvenlik Anlayışı'run baskın olduğu dönem­ lerde çevre, kadın, etnik çalışmalar, kimlik, göç, organize suç örgütleri ve eko­ nomik adaletsizlik, yoksulluk, salgın hastalıklar gibi 'yumuşak tehditler', yüksek (birincil) politika haline gelememiştir. Bu nedenle devletlerin, tehdit­ leri askeri kabiliyetlerini güçlendirerek bertaraf etmeye odaklanan 'realist' görüşler baskın olmuştur. Ancak, Soğuk Savaş sonrası dönemde devletlerin sınırlarını aşan tehditlerin farkına varılmış ve eleştirel bakış açısıyla güvenli­ ğin referans nesnesi insan olmuştur. Ayrıca, güvenliğin ve sürdürülebilir ba­ rışın sağlanmasında devletlerarası rekabetten ziyade uluslararası işbirliği öne çıkmaya başlamışhr. Çünkü devletler, kapsamlı yeni güvenlik tehditleriyle tek başlarına baş edemeyeceklerinin farkına varmışlar, bu nedenle devletle­ rin birbirlerine bağımlılıkları artmış ve uluslararası işbirliği daha da önemli hale gelmiştir. Ortaya çıkan yeni tehditlerle birlikte 'ulusal güvenlik' kavramının yeni­ den yorumlanmasıyla, güvenliğin askeri odaklı çözümlerle sağlanması algısı değişmeye başlamışhr. Devletlerin ayakta kalması askeri güçle mümkün gibi algılanırken; günümüzde arlık sorunların çözülmesinde 'sert güvenlik' (hard security) yeterli görülmemektedir. Zira, insan güvenliğine yönelik tehditlerin arlık sadece askeri önlemlerle çözülemeyeceği anlaşılmış; bu doğrultuda 'yu­ muşak güvenlik' (soft security) kavramıyla nitelendirilen yeni güvenlik poli­ tika ve araçları öne çıkmışhr. Günümüzde insanlık COVID-19 virüsüyle ve onun getirdiği gıda, aşı ve sağlık kriziyle mücadele ederken, bunu daha çok idrak etmektedir. Sonuç olarak, bu çalışma Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan 'yumuşak güvenlik' olarak da adlandırılan 'yeni güvenlik' yaklaşımlarına odaklanmaktadır. 18 bölümden oluşan bu çalışma, birçok disiplinden akade­ misyenleri ve konulan bir araya getirmektedir. Bu bağlamda, bir sonraki bölümde Barış ÇAGLAR, "Güvenlik Kavra­ mını Yeniden Düşünmek: Paradigmalar, Konular ve Aktörler" başlıklı çalış­ masında, öncelikle askeri güvenlik odaklı ve 'Güç Ekolü' olarak da ifade edi­ len Geleneksel Güvenlik Ekolü'nü açıklamakta, daha sonra 'güvenlik' kavra­ mını yeniden değerlendirerek, Yeni Güvenlik Ekolü'nün ortaya çıkmasın-

ıF Burçin Demirbilekl 11 daki felsefi arka planı incelemektedir. 'Güvenlik' kavramını yeniden düşün­ menin, paradigmaları ve aktörleri yeniden düşünmek olduğunu vurgulayan yazar, Siyaset felsefesinin önemli isimlerinden Hobbes, Locke ve Kant'ın gü­ venliğe ilişkin yaklaşımlarını açıklayarak günümüz güvenlik anlayışına ışık tutmaktadır. Bu bölümde aynca, güvenlik kavramının hangi bağlamda kul­ lanıldığının anlaşılması için belirli soruların cevaplanması gerektiği ele alın­ maktadır. Bu sorular; güvenliğin nasıl kodlandığı, güvenliğin konusu, kimin gü­ venliğinin sağlanacağı ve güvenliğin nasıl sağlanacağı'dır. Daha sonra yazar, Yeni Güvenlik Ekolü'ndeki konular ve aktörlere odaklanmakta ve güvenlik kavramını yeniden düşünürken pozitivizm-sonrası bilim felsefesini öne çı­ karmaktadır. Çalışmada, Geleneksel Güvenlik Ekolü'nde öncelik devletin güvenliği iken; Yeni Güvenlik Ekolü'nde bireyin güvenliğinin sağlanmasının ön plana çıklığı vurgulanmaktadır. Yazara göre bu durum iki ekolün birbirini çok iyi tanımamasından kaynaklanmaktadır ve yazar bunun aşılması için bi­ lim ve siyaset felsefelerinin eşzamanlı olarak incelenmesi gerektiğini öner­ mektedir. Üçüncü bölümde Altun ALTIJN, "İç Çatışma Bölgelerinde Sivillerin Ko­ runması Bağlamında İnsani Güvenlik" çalışmasında, öncelikle Soğuk Savaş sonrası dönemde ortaya çıkmış ve bireylerin özgürlüğünün korunmasını te­ mel alan ve gıda, çevre, sağlık ve politik güvenlik gibi konulan da içine alan 'insani güvenlik' kavramını analiz etmektedir. Daha sonra, devletlerin vatan­ daşlarını koruma sorumluluğunu ifade eden 'koruma sorumluluğu' kavramı açıklanmakta ve bunu yapmayan ve etnik temizlik veya soykırım gibi suçlan işleyen devletlere karşı uluslararası toplulukların koruma sorumluluklarının oluşacağı ifade edilmektedir. Bunu takiben, yazar, 'koruma sorumluluğu' kavramının insani müdahale ile ilişkisine yer vermektedir. Bu ilişkiyi, Libya ve Suriye örnekleriyle açıklayarak, silahlı çalışmalardan etkilenen sivillerin güvenlik ortamlarından bahsetmektedir. Libya örneğinde yazar, Kaddafi sonrası yaşanan siyasi istikrarsızlık, mülteci sorunu ve yasadışı faaliyetlerin artmasına ve sivillerin tam anlamıyla korunamadığına dikkat çekmekte; Su­ riye'de ise bölgesel ve küresel aktörlerin çıkarlarının çalışmasının, sivillerin güvenliklerinin sağlanmasını daha da zorlaşlırdığını ifade etmektedir. Furkan YILDIZ tarafından kaleme alınan dördüncü bölümde, "Sınıraşan Organize Suçlar: İnsan Tica!eti ve Uluslararası Güvenlik" başlığıyla, Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan, yolsuzluk, insan ticareti, karapara aklama, çevre suçlan ve korsanlık gibi suçlarla ekonomik olarak varlığını sürdüren ve bir­ çok farklı disiplinin inceleme konusu olmuş sınıraşan organize suç örgütleri ve suçlarından bahsedilmektedir. Organize örgütler, günümüzde savaş ve çalışma ortamlarının sonucu olarak kazanç getiren göçmen kaçakçılığına da

12

1 Yeni Güvenlik Anlayışı ve Yeni Tehditler

yönelmişlerdir. Bu bağlamda yazar, çalışmasında daha çok insan ticareti suçuna odaklanmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte 'organize suçlar' kavramı­ nın şekil değiştirdiğini ifade eden yazar, insan hareketliliğinin artması ve sı­ nır güvenliklerinde oluşan zafiyetler gibi nedenlerle organize suçların sınıra­ şan bir hal aldığını ifade etmektedir. Daha sonra yazar, organize suç faaliyet­ lerinden biri olan insan ticaretini açıklamakta ve bir güvenlik tehdidi oluştur­ duğunu vurgulamaktadır. Bölümde insan ticareti, ülke sınırlarının yasal ve yasa dışı geçilmesi ve bu yolla elde edilen kazancın terörizme destek, uyuş­ turucu ticareti ya da diğer yasa dışı faaliyetlerin devamlılığı için sermaye ola­ rak kullanılması nedeniyle devletleri tehdit ettiği ifade edilmektedir. Beşinci bölümde, Çağlar EZİKOGLU, "Göçün Güvenlikleştirilmesi: UKIP ve Brexit Örneği," başlığını verdiği çalışmasıyla 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Bah Avrupa devletlerinin yoğun bir biçimde maruz kaldıkları göç ha­ reketlerini ve Avrupa'daki sağ partilerin göç politikalarını UKIP üzerinden değerlendirmektedir. Özellikle 2000'li yıllardan itibaren göç karşıh sağ parti­ lerin yükselişlerine vurgu yapan yazar, bu durumun yarathğı güvenlik soru­ nunu incelemektedir. UKIP'in, güvenlik meselesi haline getirdiği göç politi­ kaları sayesinde 2014 yerel ve 2015 genel seçimlerinde büyük bir başarı elde ettiğinden bahsedilmektedir. Bunu BREXİT izlemiş ve UKIP ve bazı Muhafa­ zakar Parti üyeleri, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkması için kampanya yürütmüşlerdir. Ancak, yazara göre, Brexit her ne kadar UKIP'in istediği şe­ kilde sonuçlansa da parti Nigel Farage'ın istifasıyla dönüşüm geçirmiş ve Ge­ rard Batten'in başkanlığıyla, aşın sağ ve İslam karşıh eğilim partide hakim olmaya başlamışhr. Bu da partinin kendi içinde bölünmesi ve Farage ve bazı UKIP üyelerinin partiden ayrılarak kısa sürede siyasi arenada güçlenen Brexit Partisi'ni kurması ve 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde büyük bir zafer kazanarak önemli bir aktör konumuna gelmesiyle sonuçlanmıştır. Hilal ZORBA ve Hediye Şirin AK tarafından hazırlanan "İnsani Güven­ likten Toplumsal Güvenliğe: Kadın ve Mülteci Olmak" başlıklı alhncı bö­ lümde, toplumun en kırılgan gruplarından biri olan mülteci kadınlarının ya­ şadıkları sorunların ve ihtiyaçlarının hangi güvenlik perspektifiyle değerlen­ dirilmesi gerektiği tarhşılmaktadır. Halihazırda, yetersiz barınma ve birçok tehditle karşı karşıya kalan mülteci kadınların, COVID-19 salgınından da en çok etkilenen sosyal grup olduğu vurgulanmaktadır. Kadına yönelik her türlü tehdit, genel olarak 'insani güvenlik' bağlamında değerlendirilirken; AB ülkeleri ise kendi halklarının güvenliğini önceleyen 'toplumsal güvenlik' bağlamında konuyu değerlendirmektedir. Bu anlamda yazarlar, öncelikle 'toplumsal güvenlik' ve 'insani güvenlik' kavramlarını ele almışlardır. Daha

r= l

Burçin Demirbilek 13

sonra, güvenliği cinsiyet perspektifinde değerlendirmekte ve kadının iş ala­ nında, ekonomik alanda, eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşmada, siyasi are­ nada temsil edilmede ve gıda güvenliğinin sağlanması bağlamında dezavan­ tajlı durumundan bahsetmektedirler. Son olarak yazarlar mülteci kadın gü­ venliğini, insan güvenliği perspektifinden analiz etmekte ve mülteci sınıfı içinde kadın olmanın, göç sırasında ve sonrasında yaşanan zorluklar göze alındığında mülteci erkek olmaya oranla çok daha dezavantajlı olduğunu vurgulamaktadırlar. Yedinci bölümde, Ertan BEŞE "Siyasal Güvenlik ve Siyasal Sisteme Yö­ nelik Tehditler Bağlamında Örtülü Faaliyetler" başlıklı çalışmasında önce­ likle güvenlik kavramının literatürdeki değişiminden ve 'siyasi güvenlik' kavramının ortaya çıkışından bahsetmektedir. Yazar, siyasi güvenliğin dev­ letin temel nitelikleri ve özellikle de egemenliğiyle ilişkili olduğunu vurgula­ makta; siyasi güvenliğe yönelik tehditleri ise devletin siyasi, idari ve hukuki aygıtlarının zayıflahlması ve iktidarı belirli politik seçeneklere zorlama gibi amaçlar olarak ifade etmektedir. Bu bağlamda, siyasi güvenlik genel an­ lamda, devletin meşruiyetinin sürdürülmesi şeklinde açıklanabilir. Daha sonra yazar, geleneksel askeri savaştan ayrılan ve askeri olmayan propa­ ganda, iç siyasi isyanlarının veya muhalif grupların desteklenmesi ve örtülü operasyonlar gibi araç ve yöntemlerin kombine edildiği hibrit savaş konsep­ tine yoğunlaşmaktadır. Hibrit savaşların yaygınlaşmasıyla birlikte devletle­ rin siyasi güvenlikleri daha fazla tehlikeye girmektedir. Bu bağlamda, siyasi güvenliğe karşı risk, tehdit ve tehlikelere bakarsak, olumsuz ekonomik şart­ lar ve etnik çeşitlilik gibi faktörler, hibrit savaşlarda ülkeleri zayıf dü­ şür(ebil)mekte ve örtülü savaş aracı olarak kullanılmaktadır. Son olarak ça­ lışmada, ABD ile örtüşmüş örtülü operasyonların uygulandığı ülkelerin si­ yasi güvenliklerine oluşturacak olumsuz etkiler açıklanmaktadır. COVID-19 salgınından sonra pandemi sürecinde her ne kadar kırsal yer­ leşmeler daha çok tercih edilse de bu durumun kentlere olan göç eğilimine engel olmayacağı aşikardır. Hızlı nüfus artışı, gecekondulaşma, dışlanma ve işsizlik gibi nedenlerle suç ve şiddet olaylan artmakta ve kentlerin güvenliği tehlikeye girmektedir. Bu bağlamda, sekizinci bölümde Hüseyin KOÇAK, "Kent ve Güvenlik" başlığını verdiği çalışmasında kentleşme ve suç arasın­ daki ilişkiyi değerlendirme½tedir. Yazar öncelikle kent kavramını ve tarihçe­ sini detaylı bir şekilde açıklamakta, daha sonra sanayileşmeyle birlikte artan kentleşme ve kentlileşme kavramlarını tanımlamaktadır. Daha sonra, suç ol­ gusunu tanımlayarak, işsizlik, kente göç sonrası adapte olamama, sosyal dış­ lanma, yoksulluk ve geçim sıkınhsı gibi faktörlerin insanların psikolojisinde olumsuz etki yaparak suç ve şiddet eğilimini arthrdığından bahsetmektedir.

/

14

1 Yeni Güvenlik Anlayışı ve Yeni Tehditler

Son olarak yazar, kent ve suç ilişkisini açıklayan kuramları incelemiş ve gü-­ venliğin sağlanmasında kamu otoritelerinin yerel yönetim ve halkla işbirliği­ nin de önemine vurgu yapmaktadır. Dokuzuncu bölümde, Hayriye SAGIR ve İlke ÖRÇEN GÜLER, "Ekolo­ jik Güvenlik: Biyosfer Merkezli Bir Güvenlik İnşası" adlı çalışmalarında ar­ tan sanayileşme ve kentleşmeyle doğa üzerinde oluşan baskıya, sınırlı kay­ naklara ve üretim ve tüketim dengesizliğinin ortaya çıkardığı ekolojik güven­ lik konusuna odaklanmaktadırlar. Öncelikle yazarlar, 'ekoloji' ve 'ekosistem' kavramlarını açıklayarak, ekosistemin canlı yaşamı için önemini ve ekolojik dengeyi bozan etkenleri incelemektedirler. Odak noktası ekosistem olan 'ekolojik güvenlik' kavramını konu alarak ilerleyen çalışma, ekolojik güven­ liğin sağlanmasında insan merkezli yaklaşımdan vazgeçilerek, emisyonların ve ekolojik ayakizlerinin azalhlmasına yönelik hedeflerin belirlenmesi, çevre dostu teknolojilerin tercih edilmesi ve uluslararası işbirliğine gidilmesinin ge­ reği gibi konulara odaklanmaktadır. Bu bağlamda yazarlar, ekolojik güvenli­ ğin sağlanması için politikalar belirlenirken dikkate alınması gereken ilkeleri de detaylı bir şekilde incelemektedirler. Çalışmada, ekolojik güvenliğin sağ­ lanmasında sadece siyasi aktörlerin değil, yerel grupların ve sivil toplum ku­ ruluşlarının da önemli olduğu aynca vurgulanmaktadır. Onuncu bölümde, Timuçin TÜMERKAN "Çevre Güvenliğinde Güncel Yaklaşımlar" isimli çalışmasıyla sanayileşme ve endüstrileşmeye bağlı ola­ rak tarihten günümüze doğa üzerinde oluşan baskıya ve çevresel .alık mikta­ rının giderek artmasına dikkat çekmektedir. Yazar, Soğuk Savaş sonrasında artan çevre sorunlarının daha fazla farkındalık yaratmasından hareketle, de­ ğişen güvenlik algısından ve çevresel güvenlik kavramından bahsetmekte­ dir. Yazar, doğal kaynaklar üzerinde hızlı nüfus arhşı ve oranhsız kentleşme ve sanayileşmeden kaynaklanan baskının arthğını belirtmekte ve dünyada ve Türkiye'de sağlıklı su kaynaklarına erişimde yaşanan sıkıntılara, artan hava kirliliğine ve diğer olumsuz sonuçlara dikkat çekmektedir. Buna ek ola­ rak, sanayi faaliyetlerinin ve bilinçsiz gübre kullanımının toprak üzerinde bı­ rakhğı tahribata da değinmektedir. Giderek artan çevresel alıklar ve sağlık üzerindeki etkileri ve ülkemizde ahklarla başa çıkabilmek için çıkarılmış ya­ sal düzenlemeler, yine bu bölümde incelenen konular arasında yer almakta­ dır. Son olarak yazar, Türkiye'nin iklim değişikliği bilançosuna değinmekte­ dir. On birinci bölümde, Elif Tuğçe AKSUN TÜMERKAN ve Timuçin TÜ­ MERKAN "Sürdürülebilir Gıda Güvenliği" başlığı alhnda sağlıklı gıdaya fi­ ziksel ve ekonomik olarak erişebilme durumunu ifade eden ve aynı zamanda

l

Burçin Demirbilek 15 ürünün üretim sürecinden tüketimine kadar tüm aşamalarım ilgilendiren 'gıda güvenliği' kavramı üzerinde durmaktadırlar. Buna ek olarak gıda gü­ venliğinin dünya ve Türkiye ölçeğinde tarihçesine ve kurumsal ve yasal alt­ yapısına değinmektedirler. Bu bölümde aynı zamanda, güvenli gıdaya erişe­ memenin ya da güvenli olmayan gıda tüketiminin sonucunda meydana ge­ lebilecek riskler ve sağlık sorunlarından da bahsedilmektedir. Bunlardan ba­ zıları, gıda zehirlenmesi, alerjiler ve hayvansal gıdalardan insanlara geçen hastalıklardır.Yazarlar, çalışmanın devamında hamınadde ve gıda işleme sü­ reçlerinden kaynaklı, gıdanın israfı, abk yönetimi ve iklim değişikliği gibi gıda güvenliğine etki eden faktörleri ayrınblı bir şekilde incelemektedirler. Son olarak çalışmada, Türkiye'nin gıda güvenliği yaklaşımı, gıda abğı ve is­ rafı, gıdada dışa bağımlı olma gibi yaşanan problemler ve kurumsal ve yasal anlamda yapılan çalışmalar yer almaktadır. COVID -19 virüsüyle karşılaşmamızla birlikte sağlık ve aşı güvenliği gibi iki önemli konu gündeme gelmiştir. Bu bağlamda, yeni tip koronavirüsle mü­ cadele edebilmek için sağlık sisteminin ve ekipmanların yeterli olup olma­ dığı, herkesin sağlık hizmetlerine eşit bir şekilde ulaşıp ulaşılamadığı gibi hu­ suslar tarbşılmaya başlanmışbr. Hüseyin AYHAN on ikinci bölümde "Sağlık Güvenliği" adlı çalışmasıyla, öncelikle 2003 yılında geliştirilen 'Sağlıkta Dö­ nüşüm Programı' ile birlikte Türkiye'deki sağlık hizmetlerinin kapasitesinin artbrıldığına vurgu yapmaktadır. Aym zamanda, Türkiye'de salgın hastalık­ lar, biyoterörizm ve göçün sağlık sistemi üzerinde oluşturduğu baskı ve risk­ lere de dikkat çeken yazar, sadece insanlar üzerinde değil, bitki ve hayvan çeşitliliğine de zarar veren biyoterörizm ile mücadele için 'biyogüvenlik' kav­ ramından ve uygulamalarından bahsetmektedir. Bu çerçevede, salgın hasta­ lıkların yayılmasını tetikleyen ve sağlık hizmetlerinde aksamalara yol açan riskleri içinde barındıran göç ve sağlık ilişkisini incelemektedir. Son olarak yazar, Türkiye'de gündemi meşgul eden önemli meselelerden birisi olan sağ­ lık çalışanlarına ve hastalara uygulanan şiddet ve aynı zamanda bina güven­ liği, bilgi güvenliği ve hasta güvenliği gibi kavramları da gündeme getirmek­ tedir. COVID-19 virüsüyle başa çıkabilmek için aşı geliştirme çalışmaları başla­ mış ve bu süreç içerisinde 'aşı güvenliği' meselesi ortaya çıkmışbr. Bu bağ­ lamda Emel FİLİZ, on ü�cü bölümde "Aşı Güvenliği" adlı çalışmasında öncelikle aşının önemi ile ilgili genel bilgileri sunmakta ve aşının sadece bi­ reylerin hastalık ve ölümlerden korunması için değil, aynı zamanda toplum bağışıklığının da oluşmasında en etkili ve güvenli müdahalelerden biri oldu­ ğunu vurgulamaktadır. Aşı güvenliğinin sağlanmasındaki etkenlerden bah­ seden yazar; aşı güvenliğinin sağlanmasının aşı sonrası oluşabilecek etkilere

/

16

1 Yeni Güvenlik Anlayışı ve Yeni Tehditler

ve bu etkilerin büyüklüğüne göre değişkenlik arz edebildiğine dikkat çek-­ mektedir. Ancak, aşı güvenliği aynı zamanda aşının güvenli koşullarda sak­ lanması ve tedariğini de içermektedir. Bununla birlikte yazar, aşı güvenliği­ nin sağlanmasında ve aşı soması istenmeyen etkilerin izlenmesinde özellikle gelişmiş ülkelerde mevcut olan 'ulusal düzenleyici otoritelerin öneminden bahsetmektedir. Son olarak yazar, ülkelere, şartlara ve zamanda göre değişen ve aşıyı tamamen kabul etme ve reddetme arasındaki süreci ifade eden 'aşı tereddütü' kavramına değinmektedir. On dördüncü bölümde, fosil yakıtların azalması ve devletlerin enerjide birbirlerine bağlılıklarının artmasıyla birlikte gittikçe daha fazla önem kaza­ nan ülkelerin enerji güvenliği konusu ve bunun nasıl sağlanacağı meselesi konu edilmektedir. Süleyman Orhun ALTIPARMAK tarafından kaleme alı­ nan bu çalışmada, Türkiye'nin öncelikli meselelerinden biri olan enerji gü­ venliği konusu işlenmektedir. "Enerji Geçişi ve Jeopolitiği Çerçevesinde De­ ğişen Enerji Güvenliği" başlıklı çalışmasıyla yazar, enerji güvenliği algısının ve tanımının geçmişten günümüze nasıl şekillendiğini detaylı bir şekilde konu edinmektedir. Literatür incelemesine dayalı teorik nitelikteki bu çalış­ mada, enerji güvenliğinin anlamından ve odak noktalarından detaylı bir şe­ kilde bahsedilmektedir. Aynca, iklim değişikliğiyle birlikte çevresel kaygıla­ rın artmasıyla yeni bir enerji geçişinin yaşandığı ve yenilenebilir enerji kay­ naklarının teşvik edilmeye başlandığı ifade edilmektedir. Bu anlamda yazar, yenilenebilir enerji jeopolitiğine ve düşük karbonlu enerji geçişine yoğunlaş­ mışhr. Sonuç olarak çalışma, enerji geçişinin ve jeopolitiğinin birkaç on yıl somaki algısını ve dinamiklerini politik, ekonomik, teknik-teknolojik ve çevre sahalarında incelemektedir. Sevilay Ece GÜMÜŞ ÖZlJYAR tarafından ele alınan "Ekonomik, Mali ve Finansal Güvenliğe İlişkin Bir Sınıflandırma Önerisi ve Ekonomik Güvenlik Analizi" başlıklı on beşinci bölümde Türkçe literatürde az çalışılmış konular­ dan birisi büyük bir titizlikle analiz edilmektedir. Yazar, öncelikle teorik çer­ çeveyi doğru kurmak adına, ekonomi, finans ve maliye kavramlarını ve ara­ larındaki ilişkileri ortaya koymaktadır. 'Ekonomik güvenlik' kavramının, 20. Yüzyılda daha çok devletin çıkarlarıyla ilişkilendirilirken; 21. Yüzyılda, bire­ yin vetoplumun refahını ve ihtiyaçlarını da içine alarak genişlediği ifade edil­ mektedir. Bununla ilgili olarak yazar, literatürdeki değişik ekonomik güven­ lik anlayışlarından detaylı olarak bahsetmekte ve 'ekonomik güvenlik' kav­ ramını mikroekonomi ve makroekonomi temelli bir sınıflandırmayla incele­ mektedir. Bilahere yazar, yolsuzluk, zimmet ve kara para aklama gibi suçlan içeren 'ekonomik suç' kavramını açıklamakta ve ekonomik güvenlik kavramı

l

Burçin Demirbilek 17 ile ilişkilendirerek aralarındaki farklılıklara değinmektedir. Yazar, gelir eşit­ sizliğinin ve dağılımındaki adaletsizliğin bireyleri suç işlemeye ittiğine ve si­ yasi kutuplaşmayı artbrdığına vurgu yaparak, sektöre! eşitsizlik ve gelir da­ ğılımındaki eşitsizlik, Merkez Bankası politikaları, kripto para ve çok uluslu şirketler gibi etkenlerle ekonomik güvenlik ilişkisini incelemektedir. On altıncı bölümde, Mesut ASLAN ve Nilgün ELİKÜÇÜK YILDIRIM "Yeni Bir Güvenlik Mücadelesi alanı olarak İnternet: Çin'in İnternet Ege­ menliği Kavramı" başlıklı çalışmalarında 'internet egemenliği' kavramı üze­ rine normatif bir tarhşma yürütmektedirler.Yazarlar, Çin örneğinde, interne­ tin rejimin güvenliğini tehdit ettiği şeklinde algılandığından ve bu nedenle uygulanan kısıtlayıcı düzenlemelerden bahsetmektedirler. Çin'in bilgi akışı­ nın düzenlenmesi için nasıl bir ulusal güvenlik anlayışı geliştirdiği, 2013 ön­ cesi ve sonrası dönemde ele alınmaktadır. Çin, internet özgürlüğüne karşı kontrol mekanizmaları getirerek devlet ve kamu güvenliği adı alhnda rejimin güvenliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Örneğin, Çin' de the Guardian ve Bloomberg gibi bazı internet sitelerine erişimin kapalı olduğu ve internet ara­ malarında bazı anahtar kelimelerin Çin Güvenlik Seddi tarafından engellen­ diği belirtilmektedir. Çin'in rejim güvenliği sağlama adına yaphğı bu filtre­ leme mekanizmaları uluslararası alanda, Tunus, Mısır, Yemen gibi ülkelerde benzer örneklerini yaratmıştır. Çalışmada, Çin'in internet egemenliği kavra­ mını öne sürmesinde, ABD'nin kurduğu teknolojik hegemonyasına meydan okumak, kendi dijital markalarını yaratarak ekonomik egemenlik kurmak ve aynı zamanda dijital platformlar yoluyla halkı gözetleme ve sansürleme gibi amaçları olduğuna değinilmektedir. Sonuç olarak, Çin'in alternatif bir dijital dünya yaratmayı başardığı ve rejim güvenliği için bilgi akışını kontrol ede­ rek, internet egemenliğini sağladığı ve geliştirdiği filtreleme yöntemleriyle ekonomik ve teknolojik anlamda başarılar elde ettiği anlaşılmaktadır. Kamil TARHAN, "Uluslararası İlişkilerde Siber Güvenliğin Gelişimi" başlıklı on yedinci bölümde, son yıllarda önemi giderek artan ve multidisip­ liner bir çalışma konusu haline gelen 'siber güvenlik' konusunu işlemiştir. Her geçen gün siber saldırıların artmasıyla birlikte siber güvenlik en başlarda mühendislik alanının konusu olsa da, zamanla Uluslararası İlişkiler (Uİ) di­ siplini içinde güvenlik çalışmalarının ana konularından biri haline gelmiştir. Bu bağlamda, yazar, önceli�e siber ve siber savaş kavramlarından ve siber güvenliğin Uİ disiplini içinde nasıl geliştiği, nasıl tanımlandığı ve nasıl yük­ sek politika alanı olarak değerlendirildiğinden bahsetmektedir. Çalışmada, 'siber güvenlik' kavramı, tarihsel olarak, bireysel düzeyde, internet ortamının ve bilgisayarların güvenliği bağlamında; kurumsal düzeyde, devletlere yapı-

18

1 Yeni Güvenlik Anlayışı ve Yeni Tehditler

lan siber saldırılar bağlamında; ve 2010 sonrası ulusal ve uluslararası dü-­ zeyde, uluslararası örgütler tarafından farkındalığın ve işbirliğinin artması ve güvenlik ve istikrarın korunması açısından alınan önlemler bağlamında de­ ğerlendirilmektedir. Son olarak yazar, devletlerin siber güvenlik stratejilerine ve eylem planlarına ve güvenliğin sağlanması noktasında devlet dışı aktörle­ rin de bulunduğu çok paydaşlı mücadelelere değinmektedir. On sekizinci bölümde Doğuş ÖZlJYAR, "Uzay ve Uzay Güvenliği. Kon­ septi" adlı çalışmasında öncelikle uzay kavramını ve tarihini ve uzayın nasıl bir güvenlik meselesi haline geldiği hususunu detaylı bir şekilde inceleyerek literatüre önemli bir katkıda bulunmuştur. Yazar, ülkelerin uydu denemele­ rinden, geliştirdikleri uzay teknolojilerinden ve uzay yarışlarından bahset­ mektedir. Yazara göre uzay, dünyanın ortak bir güvenlik sorunudur. Uydu geliştirme maliyetlerinin azalmasıyla yeni rakipler ortaya çıkmaya başlamış bu da uzay güvenliğini gündeme getirmiştir. Geçmişte daha çok uyduların ülkelerin askeri güvenliğine ve güç dengelerinin korunmasına olan katkısıyla tanımlanan uzay güvenliği, günümüzde hava tahmini ve çevresel izleme gibi önemli konulan da bünyesine dahil etmektedir. Aynca, uzay güvenliği, uy­ duların ve uzay araçlarının güvenliğini ve uzaya erişim güvenliğini de kap­ samaktadır. Bu bağlamda yazar, uzay silahlan ve uzayın silahlandınlmasını tarhşmakta ve savunma sektörünün uzayda kullanılabilen silahlar tasarladı­ ğından ve devletlerin uzay hakimiyetini ele geçirmek için uzay kuvvetleri kurduğundan bahsetmektedir. Uzay silahlan yerden uzaya, uzaydan uzaya ve uzaydan yere olmak üzere kinetik ve kinetik olmayan silahlar şeklinde gruplara ayrılmaktadır. Aynca, maksatlı ve maksatlı olmayan uzay silahı çe­ şitleri de bulunmaktadır. Yazara göre uzay varlıkları, uyduları yok etmeye yönelik uydu-karşılı silahlarla tehdit edilmekte, aynca sinyal karışhrma ve siber saldın tehditleriyle de karşı karşıya kalmaktadır. Bu bağlamda, anti­ uydu silahlan ve uzaydan dünyaya yönelik silahlar uzayın silahlandırılması anlamına gelirken, uzaya dayalı teknolojinin askeri operasyonlar için kulla­ nılması da uzayın askerileştirilmesi olarak ifade edilmektedir. Son olarak ya­ zar, uzayın silahsızlandırılması için dünya kamuoyunun bilgilendirilmesi­ nin, uzayın tüm insanlığın çıkarlarını destekleyecek şekilde barışçıl kullanı­ mının teşvik edilmesinin, güçlü bir siyasi irade ve uluslararası işbirliğinin ve anlaşmaların gerekliliğine vurgu yapmaktadır.

GÜVENLİK KAVRAMINI YENİDEN DÜŞÜNMEK: PARADİGMALAR, KONULAR VE AKTÖRLER Barış. ÇAGLAR Dr. Öğr. Üyesi, MEF Üniversitesi, İİSB Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, İstanbul, Türkiye ORCID 0000-0002-9294�3377 "İnsanların korunaklı kılınması en üstün kanundur" Thomas Hobbes (Tuck ve Silvethome, 1998: 143). GİRİŞ Dünyadaki akademik yazın izleğindeki yeni güvenlik bahsi bu bölümün konusudur. Bu bahiste karanlıkta kalmamak için, temel bilimsel parametreler ışığında güvenlik çalışmalqrının güncelini vermek amaçlanmıştır. Bu bölüm özellikle, yükseklisans ve doktora çalışmalarını yapan arkadaşlarımıza ışık tutmayı hedeflemiştir. 'Güvenlik' kavramım akademik literatüre bağlı kalarak yeniden düşünürken, konuyu önce paradigmalar ve sonrasında disipliner temel metinler kısımlarıyla açıyorum. Akabinde, paradigmalar, konu-alanları ve aktörler üçlüsü üzerinden güvenlik ekollerinin farklarını verecek olan 'İnsanların Korunaklı Kılınması En Üstün Kanundur' adlı kısım geliyor. Bu yazı planı, analitik kategorisel bir ayrım. Bağıntıları daha görünür kılabilmek amacım güden bir akış. Aslında bu kısımlar gerçek hayatta veya sahada içiçedir. Geleneksel Güvenlik Ekolü, daha uzun tarihi bir yana, özellikle Uluslararası İlişkiler disiplininin 2. Dünya Savaş'ından sonra kurulmasından bu yana, Batı' daki üniversitelerde askeri stratejiyi ve milli/ulusal savunmayı odağına almıştır. 'Neden savaşıyoruz?' Uluslararası İlişkiler'i kuran ilk araştırma sorusudur. Uluslararası Güvenliğin, Uluslararası İlişkiler branşındaki merkezi alt-dal olmak konumu buradan gelmektedir (Guilhot, 2011). İki dünya savaşının hemen sonrasındaki tartışmalarla filizlenmiştir. Bu ortamda ortaya çıkan Geleneksel Güvenlik Ekolü askeri güvenliğe odaklanarak, ulusal savunmayı bağımsız teknik bir konu olarak resmetmiştir. Dolayısıyla, Geleneksel Güvenlik Yaklaşımı veya Ekolü, güvenliği; ekonomi, felsefe, hukuk, siyasi rejimler (mutlak monarşi, anayasal monarşi, oligarşi, demokrasi) ve bireyin güvenliği (human security) konularından görece bağımsız ayrı bir uzmanlık alanı olarak çalışır. Fakat, günümüzde insan topluluklarının sosyal açıdan eklemlenmişliği o denli yoğunlaştı ki, bu ayrımlar 21. Yüzyıl'a gelindiğinde -tamamen ortadan kalkmasa da- silikleşti

/

7

1

20 Güvenlik Kavramını Yeniden Düşünmek (Buzan ve Hansen, 2009:39; Williams, 2005). O kadar ki, silikleştiğini kabul. etmediğimizde havanda su dövmüş oluyoruz. Sorunlar çözülmüyor ve biz içinde yaşadığımız küresel sorunlara çözüm üretmek şöyle dursun, doğru tarhşmayı bile ıskalamış oluyoruz. 'Güvenlik/Security kavramını yeniden düşünmek', işte bu duruma dair tüm dünyada gerçekleştirilen günceli karşılamak yönünde akademik bir çaba ve kendine has geniş bir literatüre sahip. Bu çaba, tüm toplumlardaki uzmanların dünya literatüründeki birçok kavramı 1980'lerden itibaren yeniden ele almasıdır. Çağı yakalamak ve ortama adapte olmak, hayatta kalmakla doğrudan ilişkili olduğundan, güvenlik kavramını yeniden düşünmenin önemi fazla açıklama istemiyor. Fakat bunu, sadece geleneksel 'Beka sorunsalı (Survival)' ve kavramsallaştırmasıyla mı yapacağız; yoksa, 'Beka ve Özgürlük bakışıyla (Survival-Plus)' mı yapacağız?(Booth, 2007, 101). İşte gelenekselci ekol ile eleştirel ekol arasındaki fark özetle budur. 1. GÜVENLİK KAVRAMINI YENİDEN DÜŞÜNMEK AMA NASIL? Yeni Güvenlik literatürünün ayırdedici iddiası şudur: Geleneksel ekolün savunduğu üzere 'güvenliğin', siyasetten, ekonomi, felsefe, hukuk ve siyasi rejimlerden görece bağımsız olduğu ve sadece teknik bir savunma mevzu olduğu iddiasının bizatihi kendisi, belli bir bilim yapış biçimini ve normatif seçimi gösterir. Diğer deyişle, Genişlemeci/Derinleşmeci eleştirel yeni güvenlik çalışmaları ekolü, Gelenekselci Ekolün tarafsız olduğu iddiasını reddeder. Bu yaklaşıma alternatif olarak getirdiği bakışı anlatmak içinse; ne, nasıl ve niye sorularının bilimsel arkaplanına girer. Dolayısıyla, kitabın bu bölümünde, güvenlik kavramının kapsamına sokulan ve tarhşılan yeni güvenlik konularının ve yeni aktörlerle ilişkisinin neden önemli görüldüğüne odaklanılmaktadır. Bunun ideolojiler-üstü pencereden yapılmasına önem verilmiştir. Çünkü ideolojik ton ile bilim yapmak arasındaki ilişkinin farkında olmak, mümkün olduğunca objektif olabilmek adına önemlidir. Tarafsızlık derecemizin artması, metateorik beceri ve bilincimizin artmasına bağlıdır. Ayrıca, meta­ teorik bakışı, sayfa sınırı el verdiğince özetlenmiştir. Bu önemlidir çünkü tarhşmaları, konu her ne olursa olsun, meta-teorik olarak yani felsefi-trafik­ işaret-ve-işaretçileriyle götürmek tarafsızlığı ve ideoloji-üstü tutumu tahkim eder. Teorileri veya ideolojileri karşılaşhrmak veya tarhşmak nafiledir (Rosenberg, 2012). Çünkü insanlar, teori ve ideolojilere, bağlı oldukları toplumsal katmandan etkilenerek ve halen yaşamakta oldukları tecrübelerin ışığında bakarlar. Onlardan farklı olarak, felsefi nirengi noktaları bize daha yalın ve tarafsız zihinsel aletler sunmaktadır. İşte bu tür noktalar üzerinde titizlenerek çalışmak, ne, nasıl ve niye sorularının bilimsel arkaplanının

l

Barış Çağlar 21 bilincinde olarak çalışmakhr ve Yeni Güvenlik Ekolünün tarzını yansıtmaktadır. Kitabın bu bölümünde de bunun izlerini görebilirsiniz. 1.1. Paradigmalar Paradigmalarla başlamadan evvel bilimsel arka-plana kısaca değinmek kolaylaşhna olacakhr. Paradigmalardan kasıt, bir konunun nasıl çalışılacağını tarhşan bilim felsefesi yaklaşımlarıdır -teoriler değil. Bilim felsefesı yaklaşımlarına ek olarak, temel siyaset felsefesi metinleri de elzeı;ndir. Siyaset felsefesi, çoğunlukla, Uluslararası İlişkiler branşındaki başlıca iki ana akıma yön veren Hobbes'un ve Kant'ın kilit eserlerini tarhşırken; bilim felsefesi, bildiğimizi düşündüğümüz şeyi nasıl biliyoruz (epistemoloji) ve olguların ve varlıkların doğası nedir (ontoloji) gibi felsefi sorulardan hareketle, köşetaşı/kurucu metinler üzerinden güncel olayların teorik ve pratik yorumlarının farklı farklı yapılabileceği ve bunların nasil yapılabileceği üzerinde durur. öte yandan; paradigma, teori, ve metod terimleri birbirinden farklıdır. Fakat, yine de, ilişki içindedirler. Bilimsel çalışma denince, bu ilişkili ama farklı çalışma alanlan yani paradigma/meta-teori, teori, araşhrma metodları üçlüsü akla gelmelidir. Bu üçlü, akademik çalışmaların birbirini besleyen temel taşlarıdır. Güvenlik ekolleri arasındaki farklar bu temel taşların farklı yorurnlanışlarından ve uygulamalarından doğmaktadır. Bilim-insanları bir sorunsal üzerine çalışmalarını, bu üçlünün arasındaki alışverişlerle ve ortaklaşmalarla sürdürürler. Uluslararası İlişkiler alanındaki Doktora derecesini almak süreci, bu alışveriş kanallarını ve bunların farklı kullanım becerisini öğretmelidir. Dolayısıyla, Bilim Felsefesi bu noktada önemlidir. Bilim Felsefesi, çoğunlukla, bilim yapış neden ve biçimlerine, değişik ekollere, bilim eleştirisine, bilimsel gelişimin incelenme biçimlerine ve kısmen branş teorilerinin değerlendirilmesine odaklanır. Mevcut oluşturulmuş teorilerin kritiği de, meta-teorik yani teoriler-üstü zaviyeden felsefi olarak yapılmak durumundadır. Bir teoriyi başka bir teorinin kurgusu ve zaviyesinden eleştirmek isabetsizdir çünkü bu elma ile armutu birbirine karışhrmak olacakhr. Bu anlamda Bilim Felsefesi veya meta-teorik bakış gerekmektedir. İşte bu nedenle, meta-teorik bakış, Uluslararası İlişkiler Teorilerden de, Siyaset Felsefesi metinlerinden de farklıdır. Bilim Felsefesi/meta-teorik kültür, teorilerin oluşturulmadan önce bilinmesi gereken temel dizayn, sorgulama ve düşünce üretim kanallarının kökenidir. Bununla atbaşı giden diğer bir köken veya düşünce üretim kanalı bilimsel araşhrma metotlarıdır. Araşhrma Metodları bir zihinsel üretim, pratik bilgi toplama ve test alanı olarak teorilerin oluşumunda rol alır. Teorilerin oluşturulmalarında, adım adım gelişimlerinde ve sınanmalarında rol

/

I

22 Güvenlik Kavramını Yeniden Düşünmek oynarlar. Araştırma Metodlarının detaylan ve işleyişleri, Bilim Felsefesinin farklı ekollerinden etkilenerek kısmen benzer şekilde ayrımlara sahip olmuştur. Kavramlar ve teoriler zamanla değişir, yenilenir, tahkim edilir, belli oranda çürütülürler veya güçlenebilirler. Bunların olması, paradigmatik ve metodolojik çalışmaların gidişatına bağlıdır (Rosenberg, 2012; Chernoff, 2007). Her durumda teori şart değildir. Bir çalışma, illaki bilinen belli bir teoriyi baz alarak yola çıkmak zorunda da değildir. Her araştırma sorusuna, örneğin realizm, liberalizm veya sosyal inşaolık teorilerinin kuramsal lensleriyle yaklaşmak zorunda değiliz. Esas olan bilimsel sorgu ve argümantasyonun sağlıklı yapılabilmesidir. Araştırma sorumuza sağlıklı cevaplar bulmak mecrasına ancak bu şekilde girebiliriz. Ezbere veya otomatik şekilde, çalışmak istediğimiz makale veya tez konu veya sorunsalını, hangi bilinen teoriyle açıklarım diyerek çalışmaya başlamak doğru değildir. Bu sık yapılan bir hatadır. Nedeniyse, araştırma tasarımı bilmemektir. Araştırma tasarımı, araştırma sorusunu/research question cevaplayan en uygun araştırma metoduyla ve kendi oluşturacağımız analitik çerçeveyle başlar. Dolayısıyla, Araştırma Metodları ve Bilim Felsefesi, Uluslararası İlişkiler Teorilerinin de öncülüdür çünkü yerleşik teoriler dahi bu şekilde dizayn edilmişlerdir. Yenileri de mümkündür. Araştırmanın başında bir soru ve buna bağlı bir araştırma dizaynı vardır - bir teoriyle başlanmaz. Teoriler/Kuramlar, karmaşık sosyal ilişkileri anlaşılır kılmak amaoyla belli kavramların tutarlı koordinasyonunu sunar. Dünya politikasının, kısmi işleyiş mekanizması olduğunu ileri sürdükleri şablonlarını sunarlar. Teoriler, mümkün olduğunca sade· (parsimonious), analitik, neo-positivist, kuvvetli­ naturalist veya alternatif olarak hermeneutik, verstehen, naturalist olmayan interpretivist, post-pozitivist felsefelerden/paradigmalardan dökülen kavramsal şablonlardır. Bu yapılarıyla teoriler de, Araştırma Metodları ve Bilim Felsefesinin farklı uygulamalarından filizlenirler. Öncelikle Araştırma Metodları ve Bilim Felsefesi bilmek gerekir ki teorilerin tasarımını anlayabilelim veya halihazırdakileri sorgulayabilelim ve de yeni teorilerin kurulumunu anlayabilelim. İşte tam da bu nedenlerle, Araştırma Metodları ve Bilim Felsefesi'ne ihtiyacımız var çünkü ancak Araştırma Metodları ve Bilim Felsefesiyle Güvenlik kavramını yeniden düşünebiliriz. Güvenlik kavramını yeniden düşünmemizin nedeni ise, günümüzdeki problemleri ve tehditleri anlamak ve açıklayabilmektir. Bu noktada da, yeni analitik çerçevelere ihtiyaç vardır. Ele alman araştırma sorusuna bağlı olarak, halihazırdaki yerleşik veya bilinen teorilerden ziyade, Araştırma Metodları ve Bilim Felsefesinin farklı uygulamalarına ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç bizi tamamen yeni bir teorinin ilk bebek adımlarına götürebileceği gibi; eskinin

Barış Çağlar 1 23 modifiyesine de götürebilir. Eski veya yerleşik teorilerden birinin geliştirilmesine veya kapsam şartlarının değiştirilmesine veya uygulayış ve test biçimlerinin değiştirilmesine de götürebilir.

1.2. Disipliner Temel Metinlerde ve Diğer Disipliner Literatürde Konumlanarak Çalışmak Yeni analitik çerçeveler aranırken veya ufuk turu yapılırken literatüre bağlı kalmak esashr. Fakat, bilinmesi gereken .iki farklı literatür vardır: Araşhrmanın nasıl yapılacağına dair literatür ile spesifik alan veya uzmanlık konusu ve muhtevasına dair literatür birbirlerinden farklıdır. Bu literatürleri takip ederek çalışmak akademinin özüdür: Dost meclisi sohbetleriyle, kahvehane muhabbeti tarzı fikir yürütmek pratikleriyle veya televizyon programlarındaki tarhşmalarla dünya çapındaki ciddi akademik yazın veya literatür aynı değildir. Bir toplum bunu ne denli farkeder ve bilime önem verirse, o denli rasyonel ve bilinçli olma ihtimali olacakhr. Bu da, o toplumun kendi güvenliğine ve dünyaya pozitif katkısını arhracakhr. Dost meclisi sohbetinin de yeri, kıymeti ve anlamı vardır; ama, bir uzmanlık konusunun yüzyıllardan beri tarhşılan sorunsalları, bir literatürü/birikimi, temel metinleri, parametreleri, felsefesi, çalışma ve tarhşma geleneği, biçimleri ve kurallarından müteşekkil bir kültürü de vardır. Bunları anlatan disiplin tarihi çalışmaları bu hususları belgelerler. Tekerleği yeniden icat etmek veya kifayetsiz muhteris durumlarına düşmemek için akademik-okuryazarlık veya eski deyimle mürekkep olmak lazım gelmektedir. Önce 'etrafı bilmek' yani halihazırdaki mevcut evrensel literatürde kayıtlı ve yüzyıllardan beri Doğusuyla Bahsıyla katlanarak oluşan akademik birikimi mümkün olduğunca bilmek gerekmektedir. Dolayısıyla, popüler ama şüpheli, çelişkili, sistematiği olmayan veya kısa ömürlü kendinden-menkul söylencelerin, sohbetlerin veya kulaktan dolma uzmanlığın ötesine geçmek için literatüre bağlı kalınarak çözüm aramak hem akademik etik gereğidir hem de akıllıcadır. Literatüre bağlı kalmak, bir yandan disiplinin temel metinlerine dönerek, diğer uzman ve akademisyenlerin çalışmalarını yakından takip ederek ve bir yandan da bilimsel araşhrma metod ve yazım kurallarını takip ederek yapılır. İşte bu şekilde, ve bu birikimden hareketle, yeni kavramlar ve çözümlemeler/ analizler üretmek imkanımız doğar. Tüm dünyanın gelişmiş iletişim, ulaşım ve bilişim teknolojileri marifetiyle birbirine kenetlendiği makro sosyolojik bir iklimde yani küreselleşme şartlan alhnda, küresel etkileşim bağlamını ihmal etmek kendi kendimizi aldatmakla sınırlı kalacakhr. Saha değişmiştir: Anadolu'dan Çin'e gitmek için at sırtında uzun süre seyahat etmek gereken yüzyılların epey geride kaldığı günümüzde ve hatta İkinci Dünya Savaşı sırasında ve akabindeki Soğuk Savaş yıllarında kullanılan teknolojilerin de

/

I

24 Güvenlik Kavramını Yeniden Düşünmek

i., ' ,, 1

ötesine geçildiği, ordularda Uzay Komutanlığı'nın kurulduğu 21.)'üzyıl'dq zaman-mekan dinamiklerinin anlam ve işlevi belli şartlar altında kısmen farklılaşmışhr. Bu da, analiz seviyeleri/zaviyeleri olan makro-mezo-mikro ölçeklerin farklı kullanımlarının ve kavramsal kategorilerin ·gözden geçirilmesini kaçınılmaz kılar. Yeni şartlar ve stratejik ortam, yeniden düşünmeyi · mecbur kılmaktadır. İster birey ister devlet ölçeğinde olsun, mutlu ve güvende kalabilmek için bu şarthr. Bilim, temellendirmeler/substantiation ve yanlışlamalar/refutation ile yürütülmeye açıksa bilimdir. İşte bu noktada temel metinler ana malzemelerimizdir. Her disiplinin kurucu veya temel metinleri vardır. Bu metinler tekrar tekrar yorumlanabilir ve tanışılır çünkü bilimin temeli değişen koşullar alhnda sürekli tarhşmak ve sorgulamakhr. Antik çağdan beri, Doğu ve Bah medeniyetleri bu şekilde süregelmiştir. Güvenlik ister siyaset yapma biçimi olarak ister teknik bir korunma veya emniyet mevzu olarak ele alınsın, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler disiplininin ana gövdesini oluşturan düşünürleri bilmeden güvenliği yeniden düşünmek sığ kalacakhr. Bu düşünürlerin/filozofların eserleri, dünya literatüründe hem siyaset felsefesinin hem de pratik politikanın temel metinleri olarak ele alınır ve sıklıkla geri dönülüp tartışılan ve yol gösterici addedilen temel yazını oluştururlar. Bu nedenledir ki Güvenlik üzerine çalışanların, Siyaset Felsefesi denince en azından iki isim üzerinde durmaları ve onları anlamaları faydalıdır: Hobbes'u ve Kant'ı anlamak. Uluslararası İlişkiler ders kitaplarında, teoriler bahsinde, Hobbes Realizmi, Kant ise daha çok Liberalizmi olmak üzere farklı kutuplan sembolize ederler. Önemli olan husus, adı geçen düşünürlerin yazdığı metinlerin varlığından haberdar olmakla kalmamak veya bu metinlerin epey kısa özetlerini okumakla kalmamak; bizatihi bu metinleri okumak ve bu metinler üzerine yapılan tarhşmalan da takip etmektir. Halen yorulmadıysanız, bir adım ilerisi daha vardır: Bir disiplinin entellektüel tarihi, disiplinin doğduğu ve geliştiği bağlamı yani koşullar bütününü anlahr. Hobbes, Kant, Locke, Rousseau, Clausewitz, Niebuhr, Carr, Herz, Morgenthau, Arendt, Wilson gibi isimleri, biyografilerini, yazdıkları temel metinleri okumak ve bu isimlerin eserlerini yazarken içinde bulundukları sosyo-ekonomik ve psikolojik şartlan ve dahası eserlerinin yazılış amaçlarını öğrenmek ve bu yöndeki eserleri de okumak. O halde temel metinleri incelemek ve disiplin tanımlayıa ve kurucu tarihsel isimlerin eserlerini biyografileriyle beraber bilmek, nefesimiz yettiği ölçüde, bize hem geniş bir ufuk hem de geniş bir bilgi birikimi kazandıracakhr. Kurucu-metinlerin ve düşünürlerin, yeni tarhşma ve araşhrmalara muhteva, yön ve ilham verdikleri aşikardır. Birikim olmadan (yetenekli ve zeki olsak dahi) üretim

1

Barış Çağlar 25 yapamayız. Güvenliği yeniden düşünmek demek paradigmalan, konu-başlıklannı ve aktörleri yeniden düşünmektir. Bu ise temel metin ve düşünürlere baş�'ll.rmadan ancak kurak bir şekilde çalışılabilir veya karanlıkta el yordamıyla gitmeyi andırır. Disiplin kuran düşünürlerin ve metinlerinin temel referanslar olarak kaçınılmaz olduklarının altını çizerek bu hususu kapabyorum.

2. İŞTE ŞİMDİ YENİ GÜVENLİGİ ANLAMAYA DOGRU YELKEN AÇABİLİRİZ:

'İNSANLARIN KORUNAKLI KILINMASI EN ÜSTÜN KANUNDUR'

Thomas Hobbes, 'İnsanların korunaklı kılınması en üstün kanundur' diye yazmışbr (Çev. Tuck and Silvethome, 1642: 143). Bu pek bilinmez. Dahası, vatandaşların korunaklı kılınması veya güvende olmalarından kasbrun sadece fiziken hayatta kalmalarını sağlamak değil; aynı zamanda, insanların mutlu bir hayat yaşaması için gerekenlerin de mümkün olduğunca sağlanması olduğunu belirtir. 'Hayatta kalmak' ile 'güvenlik' her bağlamda birebir aynı değilse de; yakın ilişkili kavramlardır. Hobbes insanların korunaklı olmasından bahisle, hem fiziken hayatta kalmak (survival) ile ilgili hem de insanların mutlulukları ve özgürlükleri (survival plus) ile ilgili yazmışbr. Yurttaşlık kavramının içini doldururken Leviathan'ın mutlak hakimiyetini yurttaşların hakları ve korunmasına yaslamış ve hükümdarın meşruiyetini de burada görmüştür (Stanford Encyclopedia of Philosophy, 2018). Hobbes'un hükümdarın yetkileri özellikle vurgulaması ve bunun Leviathan'ın esasını oluşturması devletçi yanını çok daha öne çıkarmışbr. Sadece hayatta kalmaktan bahsettiği düşünülmüş ve bu hayatta kalış konusunu sadece devletin daim kılınmasına dair (beka sorunu olarak) ortaya koyduğu düşünülmüştür. Yanlış da değildir. Fakat bir eksik vardır. Hobbes'un devleti öncelediği doğrudur ama öngördüğü devlet kuramını anlabrken insanların hem güvenliğini hem de mutluluğunu sağlamayı temel gerekçe olarak almışbr (Encyclopedia Brittanica, 2021). Ne siyasal eserler ne de felsefi eserler, siyah-beyaz zıtlıklar içinde anlaşılamaz. Sosyal bilimler de, felsefe de nüansbr. Nüansları sıfırlamak, ya tamamen beyaz ya tamamen siyah şeklindeki sert tanımlı ikili-zıtlıklar günümüzde tüm dünyaki otoriteler tarafından reddedilen aşın pozitivist yaklaşımlardır. Günümüz sosyal bilimlerinde en kah yaklaşımlar dahi arbk pozitivist değil, neo-pozitivisttir. Çünkü sosyal bilimler, büyük ölçüde, temel bilimlerdeki gelişmeleri takip edegelmiştir ve onlardaki buluşların yansımalarından etkilenmiştir (Chemoff, 2007: 79). 19. Yüzyıldaki pozitif bilimlerdeki ilerleme düzeyi, 21.Yüzyıla gelindiğinde çok daha farklı bir

/



I

26 Güvenlik Kavramını Yeniden Düşünmek boyuta ulaşmışhr ve bunun sosyal bilimlere de kaçınılmaz yaıı.sımalan olmaktadır. Bu yansımaların en önemlisi, ikili-zıtlıkların (binary:.oppositions) aşınması veya kavramlar arasındaki belirsiz grilerin artmasi ve kavramların derecelendirilmesinin artmasıdır. Nüanslar belirgin biçimde attmışhr. Dolayısıyla, rigidite/kahlık azalmışhr yaklaşımlarda ve bağlam/belli şartlar alhndaki çevre durumu (context), en az metin (text) kadar önemli haldedir. Hem eski disiplin kurucu düşünürler hem de çeşitli disiplinlerin günümüzdeki gelişimlerinin öncü isimleri, nüanslar ortaya koyarlar. Nüans, bilimsel gelişimin günümüze dayatthğı olmazsa olmaz bir zorunluluktur (Esposito, 2014). 'Hayalın matematiği' veya sosyal hayata dair soyutlamalar genellikle derece derece görülebilecek bir tayf üzerinden okunur. Buna zıt olarak, bu eserleri ancak yüzeysel olarak anlayabilenler veya bilerek yüzeysel yaklaşanlar, popülerleştirilmiş veya özünü saphran karikatürleştirilmiş etiketlemeler yaparlar (Rosenberg, 2012: 55). Bu tür okuyuşlar bağlamından çıkarılmış donelerle ve kavramların saphnlışıyla yapılır. Dolayısıyla, Siyasal Realizm (classical realism/political realism), Amerikalı bazı sosyal bilimcilerin karikatürize ettiği şekilde öğretilmiştir dünyadaki geniş kitlelere (Frankel, 1996: 283). Yanlış sunulan metinler ve teoriler sağlıklı politika yapımına götürmemiştir. Daha çok, bunların yanlış anlahmına ve tanıhmına dayalı disipliner düşmanlıklar doğurmuştur. Aslında, farklı yaklaşımlar arasında -tamamen birleşmek değilse de- diyalog ve köprüler kurabilmek imkanı vardır. Günümüzde, Güvenlik literatürünün geldiği son nokta, bu tür bir imkanı geliştirmeye çalışmaktadır. Bah'da Güvenlik kavramını yeniden ele alan literatürün, Klasik Realizmi yeniden ele almasında da, temel metinlerindeki Klasik Realizmi anlahmında da bu görülmektedir. 'Liberal Realizm' üzerine çalışmalar bu yöndeki umut veren gelişmelerdendir (Williams, 2013; Frankel, 2013). Az bilinen bir diğer husus ise, Hobbes'u mevcut tüm yaklaşımlandan gelen uzmanların çalışhğıdır. Hobbes, güvenlik kavramı (the concept of security) denince ilk akla gelen figürlerdendir ama sanıldığının aksine, eserlerini sadece (hemen aşağıdaki paragraflarda açıklanan) 'Güç Okulu'nun takipçileri veya sadece Siyasal Realist'ler çalışmaz. Siyaset Felsefesi çalışan her görüşten kişinin ilgi odağıdır: muhafazakar veya sağ-liberal veya sol görüştekiler de çalışır; statükonun devamını isteyenler de, eleştirel bir perspektiften değişim isteyenler de çalışır. Çünkü ideoloji ve siyaset felsefesi, ilişkilendirilebilirse de, özünde farklıdır. Siyaset Bilimi ile Uluslararası İlişkiler'in ilişkisini inceleyenlerin de yolu ister istemez Hobbes'tan geçer. Özgürleşmeye dair (emancipatory) yorumlarda bulunan düşünürler için Hobbes'un önemi 'sosyal kontrat' ve 'devlet' kavramlarını ortaya koyuş

l

Barış Çağlar 27 biçimidir (Owen, 2005). Leviathan, veya yöneten Hükümdar, mutlak gücü ne gerekçeyle alır? Halkın korunması gerekçesiyle. Kaos yerine kanun uygulansın gerekçesiyle; yoksa, hakkını kendisi aramak neden bırakılsın ki veya doğal duruma (state of nature) dönülmesin ki? Göze göz, dişe diş ten daha üstün bir hukuk düzeni tesisinde bulunacağı için Hükümdar'ın yetkisini en üstte konumlandırılır. Tanri'nın buyruğu, Hükümdar'ın Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi olduğu iddiası veya başka bir keyfiyet için değildir Leviathan'ın mutlakiyeti. Yurttaşların haklarının-korunmasındadır gere)