el-Alim ve'l-Müteallim: Kelami Tartışmalar [1 ed.] 9786057596383


122 66 841KB

Turkish Pages 74 [76] Year 2019

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

el-Alim ve'l-Müteallim: Kelami Tartışmalar [1 ed.]
 9786057596383

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

Ebu Hanife en-Numan b. Sabit

Adı Numan, babası Sabit, dedesi Zuta'dır. Lakabı lma­ mu'l-Azam (en büyük imam), künyesi Ebu Hanife'dir. 80/ 699 yılında Kufe'de doğmuştur. Ömrünün çoğunu orada geçirmiştir. Kendisi tüccar bir ailenin çocuğudur. Ebu Hanife, loraat ilmini yani Kur'an okuma usulünü yedi kurra'dan biri olan Asım'dan öğrenmiştir. Genç yaşta ha­ dis tahsil etmiş, kelam ve akaid bilgilerini tamamlamış ve daha sonra fıkha yönelmiştir. Fıloh ilmini Hammad b. Ehi Süleyman'dan öğrenmiştir. Hocasının ölümü üzerine onun yerine geçerek ders halkasını devam ettirmiştir. O, birçok talebe yetiştirmiştir. Abbasiler iş başına geldikten sonra, onlar tarafından tek­ lif edilen kadılık görevini kabul etmemiştir. Bu yüzden Abbasi Halifesi Ebu Cafer Mansur tarafından hapsedil­ miştir. 150/ 767 yılında hapiste ölmüştür. Prof. Dr. Mustafa Öz

Mustafa Öz 1941'de Çorumda doğdu. ilk ve orta öğre­ nimini Çorum'da tamamladıktan sonra, 1963 yılında girdiği lstanbul Yüksek İslam Enstitüsünü 1967 yılında bitirdi. Sırasıyla Düzce ve Gerede İmam-Hatip okulla­ nnda meslek dersleri öğretmenliği, İzmir Yüksek İslam Enstitüsünde Mezhepler Tarihi öğretim üyeliği görevini takiben 1973 -74 yıllannda askerlik görevini ifa ettikten sonra İstanbul Yüksek Enstitüsüne mezhepler tarihi öğ­ retim üyesi olarak tayin edildi. 1984 yılında doktorası­ nı tamamlayarak adı geçen dersin öğretim görevliliğine atandı. 1990yılında doçent, 1995'te profesör oldu. 2008 yılında yaş haddinden emekli olan Mustafa Öz'ün, Başlangıçtan Günümüze lslam Mezhepleri Tarihi, Başlan­ gıçtan Günümüze Şfflik, Mezhepler Tarihi ve Terimleri Söz­ lüğü, Anahatlanyla lslam Mezhepleri Tarihi, Yıllann Özü adlı kitaplanyla lmam-ı Azam'm Beş Eseri ve ilmin /şlğm­ da /s/amiyet isimli tercümeleri ve Diyanet Vakfi /s/am An­ siklopedisi'nde çok sayıda makalesi bulunmaktadır.

Ankara

Okulu Yayınlan: 320

lslam Klasikleri: 20 Bu Proje T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Haklan Genel M QdQrlQiü Tarafından Desteklenmektedir

© Ankara Okulu Basım Yay. San. ve Tic. Ltd. Ştl. Editör: Mehmet Azimli Son Okuma: Fatma Zehra Kurt Dizgi, kapak: Ankara Dizgi Evi Baslo, elit, kapak baslosı: TDV Yayın Matbaacılık ve Ticaret işletmesi Birinci baslo: Aralık 2019

ISBN: 978-605 -7596 -38-3

Ankara Okulu Yayınlan Şehit Mehmet Baydar Sokak 2/A Maltepe/ANKARA Tel: (0312) 341 06 90 GSM: 0542 382 74 12 web: www.ankaraokulu.com e-mail: [email protected] [email protected]

el-Alim ve'l-Müteallim Kelami Tartışmalar

Ebu Hanife

Çeviren

Mustafa Öz

Ankara Okulu Yayınlan Ankara 2019

iÇiNDEKiLER

EDiTÖRDEN ....................... ... ....................................................................................... 9 ÖNSÖZ

..........................................................................................................................

11

EBU H ANfFE NUMAN B. SABiT B. ZUTA B. MAH (Ö.150/767) ....... 13 Hayatı . . 13 Eserleri ve Kitabü'l-Alim ve'l-Müteallim ... . . . . . .. . . 14 .........................

.......................................................................................

.

.

..

...

....

......... .

........

...

......

..

EL-ALIM VE'L-MOTEALLIM . . . . . . 21 1. Doğru Bilgiye Dayalı Az Amelin Bilgisizce Yapılan Çok Amelden Daha Faziletli Oluşu 21 2. Yeni Delillere Olan ihtiyaç ve imanın Dil ile ikrar Kalp ile Tasdik Olması . . . . . . . . . . . . . . . . 22 3. Hata Edeni Doğruya Ulaşandan Ayıramamanın Olumsuz Sonuçları . . 24 4. Hakikat, Adalet ve Zulmün Kişi ve Mezheplerden Bağımsız Gerçeklikler Olduğu . . . . . . 24 5. Hz. Muhammed'in Tefrika için Değil Aynlıklan Gidermek için Gönderildiği ve Mensuhla Amel Edilemeyeceği .. 25 6. Din (lslam)in Tek ve Değişmez, Şeriatlerin Çeşitli ve Değişken Oluşu ... 26 7. Farzlann ve Amellerin imanın Aslı veya imanın Bir Parçası Olmadığı . . 27 8. iman ve lslam'ın Neliği ve Nasıl Gerçekleştiği . . 29 9. Tasdik Açısından lnsanlann Üç Farklı Konumu . . 29 10. Fikirleri Dinleyip Anlamanın Önemi ve Ön Yargılı Olmanın Sakıncası . . .. . . . . . . . . . 29 11. Tasdik. Marifet, ikrar, lslam ve Yakin Kavramlannın Açıklaması ......................................................... 30 12. Mü'minlerin imanının Meleklerin ve Peygamberlerin imanıyla Eşitliği 30 13. Yakinin Allah'a ve Ondan Gelenlere Şeksiz Şüphesiz iman Olduğu ...................................................................... 31 14. Meleklerin ve Peygamberlerin Allah'tan Daha Çok Korkmalan ve Masum Olmalannın Sebepleri .. .................................... 32 15. Dini Sorunlann Anlaşılmasında Kıyas Yönteminin Önemi ve Meleklerin Yakini ve Korkusunun Kıyasla Açıklanması.............. 32 16. Resullerin lmanlan ve Amellerine Karşılık Verilecek Sevabın Mü'minlere Nazaran Fazla Oluşunun Sebepleri . 33 ....................... ....... ....

........

......

.............

............

......................

...

.

.

........

..........................................

.

.

.. ....

..................

... ..

.

.

. ....

..... . .

............................

.......

...................

....

....

.

.

.....

.... ...

.......

.

..............

...................................................................

........................

................

...................

.........................

.....

.......... .... .....

.

.....

.....

............

..........

...............

.. ..........

. .

.

....

..

.........................................................

..............

..

6

el-Alim ve'l-Miiteallim

17. Şirkin Dışındaki Büyük Günahlann Mutlaka Cezalandıracağına Dair Şehadette Bulunulamaması ve Onlann Durumlannın Allah'a Havale Edilmesl... . . . . . 34 18. Büyük ve Küçük Günah işleyenlerin Alabetleri Konusunda Korku ve Ümit Arasında Olmak 35 19. Şirkin Dışındaki Günahların Affı için Dua Etmenin Fazilet Olduğu . 36 20. Ehl-i Kıble'den Adalet ve Haktan Yana Olanlann Ortak ve Farklı Özellikleri . . .. . .. .. . . . . . 37 21. Mü'minlerin Tevhidi Terk Etmedikleri Sürece Allah'ın Düşmanı Olmayacağı . . 38 22. Allah, Mü'mine Her Şeyden Sevimliyse Onun Allah'a isyan Etmesinin Sebebi Nedir? . .. ... . . 38 23. Mü'min Hesaba Çekileceğini Bilerek mi Günah işler? 39 24. Kişi Azaba Uğrayacağından Korkmasına Rağmen Günah işlemeye Teşebbüs Edebilir mi? . . .. . . . . . . . 39 25. Küfrün Mahiyeti ve lnk!nn Hangi Şartlarda Gerçekleştiği . 39 26. Tevhide inanıp Hz. Muhammed'i lnk!r Edenin Durumu . 40 27. Allah'ın Resulüne inandığı Hilde Onu Öldürmek isteyenin Durumu . . . . . . . . .. . .. . ..... 41 28. Allah'a inandığı Hilde Onun Çocuk Edindiğini iddia Edenin Durumu . 42 29. ilk Devir Münafıklığı ile Bugünkü Münafıklığın Farkı 43 30. lnsanlann Kifir ve Mü'min ismini Nasıl Alacağı ve Nasıl Kaybedeceği . . 43 31. Kalplerdeki iman ve Küfrü Allah'tan Başkasının veya Allah'ın Vahiyle Bildirdiği Resulünden Başkasının Bilemeyeceği . . .. . .. . . . 44 32. "Bilinemeyen Konulann Allah'a lrci Edilmesi" Fikrinin Kaynağının Meleklere Dayandınlması ... .. . .. .. 45 33. Müslümanlar Arasında lrcinın ilk Siyasi Örneği . . .. . 46 34. lrcinın ltikadileşmesi ve Günah işleyenlerle ilgili Hükmün Allah'a Havale Edilmesi . . 46 35. Hakkında Nas Bulunmayan Kimselerin Cennetlik veya Cehennemlik Olduğu Söylenemez 47 36. Büyük Günah işleyenin imanını Kaybedeceğine Dair Rivayetin Eleştirisi 47 37. •içki içen Kimsenin Kırk Gün ve Kırk Gece Namazlannın Kabul Edilmeyeceği" Rivayetinin Eleştirisl... . . 49 38. iyilikleri Boşa Çıkaran Üç Şey: Şirk, iyiliği Başa Kakma ve Riya . .. . .. . 50 39. Ebu Hanife'nin Kendisini Tekfir Edenlere Tepkisi . . .. . 51 .....

.

........

.

...

....

..........................................

.........................................................

.. .

...

..... ........

............

.

........

. ..

.........

...............

..... ............ ......

.............................................

.....

...

......

...

...........

. ... ...........

......................

...........

.

.

.

.. .

.

.

........

........ .....

........

...........

....

.

...

.

.

................... ....

..

..

.

. ..

...

.....

.. .

..................................

......................

..

............ .

....

.

...........................................

................................

..

..

...

............

...

.

............

..... ....

.............

.................

........

..

...

....

...

.......................................

..............................

............................................................................................

.

.........................

...

....

........

.

......

...........

...

.......

......... ..............

.

.

içindekiler

7

40. Kendisinin Iafir Olduğuna Şehadet Edenin Durumu 52 41. Senin Dininle ilgim Yoktur Diyenin Durumu 52 42. Şeytana itaat Eden KAfir ve Şeytana Tapan Olmaz mı? 52 43. ibadetin Mahiyetinin Açıklanması 53 44. Allah'tan Başkasından Korkan veya Ondan Başkasından Menfaat Umanın Durumu 53 45. Mahluklardan Allah'tan Daha Çok Korkan Mil'minin Durumu 54 46. iman ve Küfrün Ne Olduğunu Bilmeyenin Durumu 55 47. imanın Mü'mini Şiddetli Azaptan Koruması 56 48. KAfirlerin Küfrü ile Mü'minlerin imanının Eşit, Amellerinin Farklı Olması 56 49. Allah Rabbimizdir Dedikleri HAide Allah'ı Bilmeyenlerin Durumu .......................................................... . .......... 58 50. Peygamber mi Allah Vasıtasıyla, Allah mı Peygamber Vasıtasıyla Bilinir? ........... ....................................... 59 51. Velayet ve Beraet Bir Kimsede Birleşebilir mi? 59 52. Nimetlerin Allah'tan Olduğunu lnkAr Edenin Durumu 60 .......................

........................................

....................

............................................................

........................

...........................................................................................

...........................

.........................................

.............................................................................

...........................

................

KAYNAKÇA ................................................................................................................. 61 DIZIN

.............................................................................................................................

ALIM VE'L-MOTEALLIM ORiJiNAL METiN

................................................

65 75

EDiTÖRDEN

Ankara Okulu Yayınları "İslam-Klasikleri" projesi üst baş­ lığı kapsamında yayınlanan serinin 20. kitabı olarak, o döne­ min en önemli tartışmalan olan kelami konulann aktanldığı Ebu Hanife'ye ait Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim adlı eseri ile karşınızdayız. Eserin müellifinin dünya Müslümanlannın önemli bir las­ mınca mezhep imamı addedilmesi bir yana, eserin ilk kelami metin olması orijinalliğinin önemini göstermektedir. Bu eserin takdimiyle dönemin itikadi tartışmalannın ne boyutta cereyan ettiğinin en iyi şekilde görülebileceğini düşünüyoruz. Kitap bu zemini aktarması açısından çok önem arz etmektedir. ilk dönemi güzellikleriyle, olumsuzluklanyla olduğu gibi önünüze sermeye devam ediyoruz. Tarihin bu kesiminde iti­ kadi tartışmalara panaromik olarak yolculuk yapmak üzere sizi Kitdbü 'l-Alim ve'l-Müteallim ile baş başa bırakıyoruz ... Hayırlara vesile olması dileğiyle ... Mehmet Azimli1 Çorum-2019

1

Prof. Dr., Hitit Üniversitesi ilahiyat Fakültesi.

ÖNSÖZ

Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim ile Risale ila Osm an el-Betti fi'l-lrcd adlı eserleri, Ebu Hanife'nin itikadi ve siyasi görüşleri­ ni doğru anlama konusunda önemli bir yere sahiptir. Özellikle bu iki eser, Ebu Hanife ve taraftarlarının iman, büyük günah ve iman-amel ilişkisi ve irca konusundaki görüşleri içermek­ tedir. Bu eserler konuyla ilgili tartışmaları alevlendirmiş ve Kitabü'l-lm an adıyla onlarca eserin yazılmasına sebep olmuş­ tur. Irak, Şam ve Mısır Hanefileri, başlangıçta bu esere gerekli ilgiyi göstermedi. Daha çok Horasan ve Maveraünnehir olarak bilinen Doğu Hanefileri arasında bu eser bilinmekteydi. Çün­ kü bu eser Ebu Hanife'nin Semerkantlı öğrencisi Ebu Mukatil

es-Semerkandi tarafından kaleme alınmıştı. İmam Matüri­ di'nin bu eseri rivayet edenler arasında olması ve eserlerinde ondan nakillerde bulunması bu esere ayrı bir itibar kazan­ dırmıştı. Kitô.bü'l-Alim ve'l-Müteallim, Selçuklular döneminde Irak, Şam ve Anadolu'ya ulema göçüyle ve onların yazdıkları eserlerdeki alıntılarla birlikte Batı Hanefiliğinin muhalledatı arasına girdi. Kitô.bü'l-Alim ve'l-Müteallim, itikadi ve siyasi konularda Ebu Hanife'ye nispet edilen beş eserden birisidir ve o eserle­ rin en sahih olanıdır. Öğrencilerinden Ebu Mukatil es-Semer­ kandi onun görüşlerini alim ve müteallim/öğrenci arasında cereyan eden soru-cevap şeklinde kaleme almıştır. Ebu Hani­ fe'ye nispet edilen ve onun itikadi görüşlerini içeren bu beş eser, tarafımızdan Türkçeye çevrilerek lm am -ı Azam 'ın Beş Eseri adıyla daha önce yayınlanmıştı. Elinizdeki Kitô.bü'l-Alim ve'l-Müteallim de bu eserin içerisinde yer almaktadır.

Değerli meslektaşım Sönmez Kutlu, Ebu Hanife'nin Kitô.­ bü'l-Alim ve'l-Müteallim'inin Ankara Okulu'nun klasik metin­ ler dizisinde yayınlanmasının yararlı olacağını söyledi. Çünkü

12

el-Alim ve'l-Müteallim

Ebu Ubeyd'in Kitabü'l-lman'ının da bu dizide yayınlanması kararlaştırılmıştı. Bu ikinci metnin daha doğru anlaşılabilme­ si için Kitô.bü'l-Alim ve'l-Müteallim önemli bir zemin oluştu­ ruyordu. Bunun üzerine im amı Azam'm Beş Eseri içerisinde daha önce yayınlanmış olan Kitô.bü 'l-Alim ve'l-Müteallim'in çevirisinin bu dizide yayınlanması teklifini kabul ettim. Ebu Hanife'nin Kitô.bü 'l-Alim ve'l-Mü teallim1nin Türkçe çevirisi için, Muhammed Zahid Kevseri'nin neşri esas alındı. Bu neşrin beş eserle ilgili mukaddime kısmı Arapça metnin başında muhafaza edildi. Ancak bu kısım çeviriye dahil edil­ medi. Onun yerine Sönmez Kutlu tarafından Ebu Hanife'nin kısa hayatı, eserleri ve Kitô.bü 'l-Alim ve'l-Mü teallim'in önemi ve üzerine yapılan incelemeleri içeren giriş mahiyetinde bir bölüm ilave edildi. Kitô.bü 'l-Alim ve'l-Müteallim'in metni soru cevap şeklinde olduğundan okuyucunun belli sorunları seçip okuyabilmesi zordu. Bu sebeple her bir sorunla ilgili bir başlık koyduk. Bir­ kaç yerde, cevap içerisinde, konunun çeşitli boyutlarını göste­ recek şekilde birden fazla başlık verildi. isteyenlerin istediği konuyu okuyabilmesini sağlamak veya okuyucunun dikkatini çekmek için bu başlıkları içindekilere dahil ettik. Kitabü 'l-Alim ve'l-Müteallim'in çevirisinin klasik metinler dizisine dahil edilmesine vesile olan Prof. Dr. Sönmez Kut­ lu'ya, eserin yayınlanmasında emeği geçen başta dizi editörü Prof. Dr. Mehmet Azimli'ye ve Ankara Okulu Yayınlarının de­ ğerli yöneticilerine teşekkür ediyoruz.

Prof. Dr. Mustafa Öz İstanbul 2019

EBU HANiFE NUMAN B. SABiT B. ZUTA B. MAH (Ö.1S0/767)

Hayab

Ebu Hanife en-Numan b. Sabit b. Numan b. Kays b. el-Mer­ zuban el-Kufi (80/699-150/767): Adı Numan, babası Sabit, dedesi Zuta'dır. Lakabı lmamu'l-Azam (en büyük imam), künyesi Ebu Hanife'dir. 80/699 yılında Kufe'de doğmuştur. Ömrünün çoğunu orada geçirmiştir. Kendisi tüccar bir ailenin çocuğudur. Ebu Hanife, kıraat ilmini yani Kur'an okuma usulünü yedi kurra'dan biri olan Asım'dan öğrenmiştir. Genç yaşta ha­ dis tahsil etmiş, kelam ve akaid bilgilerini tamamlamış ve daha sonra fıkha yönelmiştir. Fıkıh ilmini Hammad b. Ebi Süleyman'dan öğrenmiştir. Hocasının ölümü üzerine onun yerine geçerek ders halkasını devam ettirmiştir. O, birçok ta­ lebe yetiştirmiştir. Bunların başında imam Ebu Yusuf, imam Muhammed, İmam Züfer ve Hasan b. Ziyad gelmektedir. Akıl ve re'ye dayalı fikirleri geliştirerek sistemleştirmiş ve Ashabu'r-Re'y adıyla bilinen bir akılcı zihniyetin temellerini atmıştır. Ebu Hanife Ehl-i Sünnet'in fıkıh mezheplerinden Hanefi mezhebinin imamıdır. Fıkıhla uğraşanların en zekisi, ibade­ te düşkünü, vera sahibi ve cömerti idi. Devletten ücret almaz, kazancından dağıtırdı. Yezid b. Harun, "Ebu Hanife'den daha akıllı ve vera sahibi olan birini görmedim:· demiştir. Akla, re'ye ve fikre önem verdiği ve Mürcie tarafından oluşturulan bir iman nazariyesini desteklediği için Hadis Taraftarlan'nın acımasız ve haksız eleştirilerine uğramıştır. Ebu Hanife, Emevi yönetiminin kadılık ve benzeri teklif­ lerini reddederek görev almak istememiştir. O, Emevi Ehl-i Beyt'ine karşı Haşimi Ehl-i Beyti'ni destekliyordu. Fakat bir

14

el-Alim ve'l-Müteallim

Şii değildi. Abbasiler iş başına geldikten sonra, onlar tarafın­ dan teklif edilen kadılık görevini kabul etmemiştir. Bu yüzden Abbasi Halij'esi Ebu Cafer Mansur tarafından hapsedilmiştir. 150/767 yılında hapiste ölmüştür. Türklerin fıkıhtaki mezhebi denince akla Ebu Hanife'nin öncülüğünde oluşan Hanefilik gelmektedir.1 Eserleri ve Kltibü'l-Aıim ve'l-Mütealllm

Ebu Hanife'nin itikadi ve siyasi konularda, bizzat kendisinin yazmış olduğu bize ulaşan herhangi bir eseri yoktur.2 Sadece ona nispet edilen ve günümüze kadar ulaşan bazı eserleri var­ dır. Ancak onlar üzerinde de bazı tereddütler bulunmaktadır.3 1

2

3

Bkz. lbn Sa'd, Tabakdtü'l-Kübrd, Beyrut 1958, Vl/368-69; el-BuhAri, et-Tdrl­ hu'l-Kebfr, Beyrut trz., VIII/81; el-Eş'ari, Makdldtü'l-/sldmtyyfn ve lhtildfü'l­ Musallfn, thk. Helmut Ritter. Wiesbaden 1980, 138; Yeki, Ahbdru'l-Kuzdt. thk. Abdülaziz Mustafa Merağt, Kahire 1947, III/77-78; el-Makdlsi, el-Bed' ve't-Tdrlh, Paris 1926, V/145 vd; lbnü'n-Nedtm, el-Fihrist, Beyrut 1964, 285; el-Mekld, M uvaffak b. Ahmed (568/1172), Mendkıbü Ebf Hanife, Beyrut 1981, 1/145-47; el-Bezzizt, Mendkıbu Ebt Hanife, Beyrut 1981; es-Saymeri, Ahbdru Ebf Hanife ve Ashdbihi, Beyrut 1976, 1-89; et-Temimi, Tabakdtu's-Seniyye /f Terdcimi'l-Haneflyye, Thk.: Abdülfettah M uhammed el-Hulv, DAru'r-Rıfli. Riyad 1983, 1/73 vd.; el-BağdAdt, Tdrlhu BflAddd, Kahire 1931, XIII/323-450; lbn el-'lmAd el-Hanbeli, Şezerdtu'z-Zeheb ve Ahbdru Men Zeheb, Beyrut 1986, 1/229-232; eş-Şehrist!nt, el-Milel ve'n-Nf­ hal, thk. Abdülemir Ali MehnA- Ali H asan FaO.r, Beyrut 1990, 1/164 ; el-Bağ­ dAdi, Mezhepler Arasındaki Farklar, Çev. Ethem Ruhi Fığlalı, lstanbul 1991, 149; el-Kureşt, el-Cevdhfrü'l-Mudte /f Tabakdti'l-Haneflyye, Haydarabad 1322, 1/26 vd.; ez-Zehebi, el-lber /f Haberi men C:aber, thk.Muhammed b. Said b. Zağlul, Beyrut 1985, 1/164 vd.; ez-Zehebi, Slyeru A'ldml'n-Nübeld', thk. Şuayb el-ArnaO.t ve arkadaşları, Beyrut 1981-1988., Vl/397-403; ez-Zehebi, Mendkıbu /mdm Ebf Hanife, Haydarabad 1366; Taşköprüzade, Miftilhü's-Sadde ve'l-Mlsbdhi's-Siydde, thk. KAmil Bekri-AbdülvehhAb EbO.'n-NO.r, Kahire 1968, 11-15; el-BağdAdi, Hediyyetü'l-Arijfn, lstanbul 1955; Zirikli, el-A'ldm ve'l-Esmd; Kahire 1954-1959, Vlll/36; EbO. Zehra, Eba Hanife, Kahire 1974; Abdulhalim el-Cündi, Ebt1 Hanife, Kahire 1970; M uhammed YO.suf MO.sA, EbQ Hanife, Mısır trz.; Vehbi SüleymAn Cbici, EbQ Hanife en-Nu'mdn, Dımaşk 1987; lnAyetullah lblAğ. el-lmdmu'l-A'zdm el-Mütekellim, Mısır 1971; Mehmet Şener, "/mdm A'zdm Ebt1 Hanife•, Mezhepler ve Tarikatlar Ansiklopedisi, lstanbul 1987, 99-101; Halim SAblt Şibay, "Ebt1 Hanifen, DIA, iV/20-28.Yusuf Şevki Yavuz, "EbQ Hanife•, DIA, X/138-143, Ali Bardakoğlu, "Ebt1 Hanife", DIA., X/143-145. C. Brockelmann, Tdrlhu'l-Edebi'l-Arabf, çev. Abdülhalim Neccar, Kahire 1991, III, 237; Ethem Ruhi Fığlalı, Çağımızda /'tikadl /sldm Mezhepleri, 3. Baskı, lstanbul 1986, 61. el-Beyazi, /şdrdtu'l-Merdm, Mısır 1949, 22; el-Kerderi, Mendkıb, Beyruttrz., il, 122; Taşköprüzade, Miftahü's-Saade, il, 29; ez-Zebidi, Kitabü'l-Jthafl's-

Ebu H anife Numan B. Sabit B. Zuta B. Mah

ıs

Kaynaklar, Kitabü'l-Fıkhı'l-Ekber, Kitabü'l-Fıkhı'l-Ebsat, Kitdbü'l­ Alim ve'l-Müteallim , Risale ila Osman el-Betti4 ve Vas{Y.ye5 ol­ mak üzere ona ait beş eserden bahsetmektedirler. Bu eserler, Kevseri'nin neşri esas almarak lm am-ı Azam 'ın Beş Eseri adıyla, Mustafa Öz tarafından Türkçeye çevrilerek, Arapça metinleriy­ le birlikte lstanbul'da 1981'de neşredilmiştir. Risale ila Osm an el-Betti'nin dışmdaki eserler, Ebu Hanife'nin öğrencilerinin ders notlanna ve ondan gelen ri­ vayetlere dayanmaktadır. Öğrencileri, muhtemelen Ebu Hanife'nin görüşlerini kaydederken bunlara kendi görüş ve yorumlannı da katmıştır. Diğer yandan bu eserlerin yaz­ ma nüshalan arasında, bazı farklılıkların bulunması ve Ebu Hanife hayatta iken henüz tartışılmamış bazı problemlerin yer alması bunu açıkça göstermektedir. Bununla birlikte bu fikirler, esas itibariyle Ebu Hanife'ye ve daha sonra bu fikirler üzerinde bazı ilaveler ve düzeltmeler yapan taraftarlarına ait olup, Mürcii-Hanefi çevrenin gerçek dini düşüncesini yansıt­ maktadır.6 Çünkü bu eserlerde tartışılan meseleler ve bu me­ selelere getirilen çözümler, genelde iman problemi ile ilgilidir ve diğer kaynaklarda Mürcie'ye ait olarak gösterilen fikirlerle tam bir uyum içerisindedir. Kitdb ü'l-Alim ve'l-Müteallim , Ebu Hanife'nin Mürcie ile uyuştuğu ve diğer mezheplerden ayrıl-

4

5

6

Saade, Mısır 1 3 1 1, il, 13; EbQ Zehra, Eb(J Hanife, 149; Ali EyyQb, el-Akf­ detü'l-Mdturldiyye, 106, (Kahire Ünlv. Diru'l-UIQm Fakültesi Kütüphanesi, No:24954/ 485, Basılmamış Doktora Tezi), Osman el-Betti (143/760) hakkında geniş bilgi için bkz. lbn Sa'd, Tab'akdtü'l-Kübrd, Vll, 257; ez-Zehebi, Mtzdnü'l-/'tiddl, Diru'l-lhya, 1963, 111, 59; Tdrlhü'l-lsldm ve Tabdkdtü'I- Meşdhfr ve'l-A'ldm, Mektebetü'I Kudsi, Kahire 1 947, V. 276-277; lbn Hacer. Tehzfbü't-Tehzfb, Beyrut 1 967, Vll, 153-154; lbliğ, Ebü Hanife el-Mütekellim, 1 1 9-120; EyyQb, agt, 1 1 9-120. Bkz. lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, 285; Bağdidi, Mezhepler Arasındaki Farklar, 289; Usülu'd-Dfn, Beyrut 1981, 308, el-lsfer.ilni, et-Tabsfr ff'd-Dfn, Beyrut 1 988, 1 7 1 ; el-Pezdevf, Ehl-i Sünnet Akaidi, Çev. Şerafettln Gölcılk, Istanbul 1 988, 5; Katip Çelebi, Keşfü'z-Zünün, lstanbul 1971, I, 842, (Risale..), il, 1287 (Fıkhü'l-Ekber); 1437 (Kltdbü'l-Alim ve'l-Mütealllm); 2015 (Vasiyye); Mekld, Mendkıbü Ebf Hanife, Beyrut 1981, 1, 366, 371; el-Kerderi, Mendkıb, il, 122, 159; el-Beyazi, /şdrdtü'/-Merdm, 2 1 . Joseph Schacht, •New Sources for the Hlstory of M uhammedan Theology", Studla lslamica, 1 (1953), 24. Joseph Glvony, The Murjla and The Theologlcal School of Ebu Hanifa: A Historical and ldeolojlcal Study, 1 1 7, (Edlnburgh Üniversitesinde Basılmamış Doktora tezi, Edinburgh 1977).

16

el-Alim ve'l-Müteallim

dığı görüşleri geniş ve toplu olarak ele alan kaynakların ba­ şında gelmektedirler. Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim , ilk defa Haydarabad'da 1349/ 1930 yılında, basılmıştır. Daha sonra, Zahid Kevseri, Daru"l­ Kütübi'l-Mısrıyye'deki 64 numaralı mecmuada bulunan yaz­ ma nüshayı esas alarak el-Fıkhu'l-Ebsat ve Risale ila Osman el-Betti ile birlikte Kahire'de 1368/1948 yılında yayınla­ mıştır.7 Bu iki basım da, tek yazma nüshaya dayandığından, maalesef tahkikli bir neşir değildir. Bu eserin tahkikli neş­

ri, 1972 yılında, Muhammed Revvas Kalaci ve Abdülvehhab el-Hindi en-Nedevi tarafından yapılarak, Halep'te neşredil­ miştir. Yukarıda zikredilen baskıların hiç birisinde, eserin Mürcie'nin temel kaynaklarından olup olmadığı ve eserdeki diyalogun kimler arasında geçtiği konusu ciddi bir şekilde tartışılmamıştır. Ebu Hanife'ye nispet edilen eserlerin ciddi bir tahkikinin yapılmasına acilen ihtiyaç vardır. Bununla birlikte Muhammed Zahid Kevseri tarafından neşredilen elimizdeki metin ve onun çevirisi, Ebu Hanife'nin itikadi görüşlerinin anlamamız konu­ sunda belli ölçüde ihtiyaca cevap vermektedir. Fakat yeni tah­ kikli metinler ve ona dayalı çeviriler, genç akademisyenlerin himmetini beklemektedir. Kitdbü 'l-Alim ve'l-Müteallim'e, ilk defa 1912 yılında F. Kem, tarafından dikkat çekilmiştir. 8 Joseph Schacht ise, 'l\n Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Muteallim", (Oriens, 7

8

Zahid Kevseri, kendi neşrinden bir asır önce, bu eserin, el-Fıkhu'l-Eb­ sat ve Risdle ila Osman el-Bettf ile birlikte Fatih Kütüphanesi'ndeki nüs­ ha esas alınarak lstanbul'da bir mecmuada basıldığını zikrebnektedir. (Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim, Önsöz, 3). Schacht, bunun, 3138 numa­ ralı Fatih Defterindeki nüshanın olabileceği fikrindedir. Bkz. "An Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Muteallim", Oriens, XVll (1964), 96. Brockelmann, bu eserin lstanbul Kütüphanelerinde yazmasının bu­ lunduğundan bahsebnez. (Tdrlhu"l-Edebi'l-Arabf, III, 243-244). Sezgin ise, Schacht'ın zikrettiği nüshadan söz ebnemekle beraber; bu eserin lstanbul kütüphanelerinde bulunan yedi ayrı nüshasını vermektedir. Von Fr. Kern, "Murgitische und anti Murgitische Tendenztraditionen in SujQti's al la' ali al masnu'a fi 1 ahadis al mavdu'a ", Zeitschriftfur Assyrologie 26 (1912), 169. (Dipnot 1). Diğer ikisi de, el-Fıkhü'l-Evsat ve Risale ila Osman el-Bettf'dir.

Ebu Hanife N uman 8. Sabit 8. Zuta 8. Mah

17

XVII (1964), s. 96-117) isimli makalesinde, bu eserden bah­ setmiş ve Ebu Mukatil'in, eserin sadece ilk ravisi değil aynı zamanda sahibi olduğunu da iddia etıniştir.9 Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim , öğrenci ile hoca arasında ge­ çen bir diyalogdan ibarettir. Alimin Ebu Hanife olduğunda şüphe yoksa da, soruları yönelten öğrencinin kim olduğu tar­ tışmalıdır. Eserin mevcut yazmalarında ve diğer kaynaklarda verilen bilgilerden üç ihtimal ortaya çıkmaktadır:

1- Eseri Ebu Hanife'den rivayet eden ve öğrenci (müteal­ lim) olarak zikredilen Ebu Mukatil Hafs b. Selm es-Semerkandi (208/823)'dir.10 Birinci alternatifte, Ebu Hanife'den sonraki ilk ravinin Ebu Mukatil olduğunda birleşilmekle beraber, ondan sonraki ravi olarak farklı isimler zikredilmektedir. Bu yüzden, eserin üç ayn senedle rivayet edildiği anlaşılmaktadır: a- "... Ebu Said Hatim b. Ukayl el-Cevheri, Feth b. Alvan (?) ve Muhammed b. Yezid, Hasan b. Salih b. Hayy, Ebu Mukatil, Ebu Hanife." b- "...Ebu Muhammed el-Harisi el-Belhi, Muhammed b. Yezid, Hasan b. Salih b. Hayy, Ebu Mukatil, Ebu Hanife".11 c- "...Ebu el-Matüridi, Ebu Bekr Ahmed b. İshak el-Cüzcani, Ebu Süleyman Musa b. Süleyman el-Cüzcani ve Muhammed b. Mukatil er-Razi, Ebu Muti el-Hakem b. Abdillah el-Belhi ve Ebu isme İsam b. Yusuf, Ebu Mukatil Hafs b. Selm es-Se­ merkandi, Ebu Hanife".12 Yukarıda a ve b şıklarındaki senedle rivayet edilen metin, elimizde yoktur. Fakat böyle bir senedin doğru olması müm­ kündür. Schacht, Hasan b. Salih'in politik fikirlerinin, bu eserJ. Schacht, "An Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Muteallim", Oriens, XVll (1964), 98. 10 lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, 285; el-Mekki, Mendkıb, 1, 76, 86, 224; Katip Çelebi, Keşfü'z-Züntln, il, 437; Daru'l-Kütüb, Halep ve Rampur yazması (8kz. Schacht, "An Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Muteal­ lim", Oriens, XVll (1964), 97); Nedevt ve Kal'aci, KitiJbü'l-Allm ve'/-Mütea/­ lim Önsözü, 21-23; iblağ. Ebtl Hanife, 112; el-Kevseri, Kitdbü'l-Alim ve'l-Mü­ teallim Mukaddimesi, Kahire 1368/1948, 4-5. 11 el-Kerderi, Mendkıb, 1, 76, 86. 12 Daru'l-Kütüb, Rampur ve Halep yazmalan.

9

18

el-Alim ve'l-Müteallim

deki Mürcii doktrine ters düştüğü ve biyografik kitapların, onun Ebu Mukatil'den rivayet ettiğine dair bilgi vermediğini belirterek, bu senedlerin uydurma olduğunu ileri sürer.13 Bu iddialar tutarsızdır. Çünkü Nevbahti ve Kummi, onu eserle­ rinde Mürcii olarak göstermektedirler.14 Diğer taraftan, Salibi ailesinden irca akidesini benimsemiş başka kişiler de vardır.15 O, gerçekte, Mürcii olmayıp Zeydi olsa bile, bu durum onun böyle bir eseri rivayet etmesine engel teşkil etmez. Çünkü, Zeydilik, Şii eğilimler arasında, ilk dört halifeye bakış açısı ko­ nusunda, Mürcie'den etkilenmiş bir akımdır. Schacht, biyografik kaynakların Hasan b. Salih'in Ebu Mukatil'den böyle bir eseri rivayet ettiğine dair bilgi verme­ mesine dayanarak Ebu Mukatil Hafs b. Selm es-Semerkandi (208/823)'den rivayet edilen böyle bir eserin bulunmadığı iddiasında bulunmuştur. Bize göre, bu tez tutarsızdır. Çünkü Hasan b. Salih ve Ebu Mukatil'in Ebu Hanife'den ders aldığı16 dikkate alınırsa, birbirlerinden rivayet etmiş olabilecekle­ ri ihtimal dahilindedir. Üstelik Mekki, Hasan b. Salih'in Ebu Mukatil'den rivayet ettiğine dair bilgi vermektedir.17 Burada asıl üzerinde durulması gereken, elimizdeki me­ tinlerde bulunan ve rivayet zincirinde Ebu Mansur el-Matüri­ di'nin de bulunduğu c şıkkındaki senettir. Ebu MansQr el-Matüridi'nin Ebu Bekr Ahmed b. Ishak'tan, onun da Ebu Süleyman Musa b. Süleyman el-Cüzcani ve Muhammed b. Mukatil er-Razi'den rivayet ettiği metin zamanımıza kadar gelmiştir. Buradan Ebu Bekr el-Cüzcani'nin hicri III. asrın ortalarında ölmüş olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu takdir­ de Ebu Mansur el-Matüridi'nin onu görmüş olması mümkün görünmektedir. Bu sebeple senedin Matüridi'ye kadar olan 13 Schacht, "An Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Mutealllm", Orlens, XVll (1964), 98. 14 el-Kummi, Kitabü'l-Makdldt ve'l-Fırak, nşr., M uhammed Cevad Meşkur, Tahran 1964, 6; en-Nevbahtf, Fıraku'ş-Şia, thk. Helmut Ritter, İstanbul 1931, 6. 15 el-Eşa'ri, Makdldtü'l-lsldmtyyfn, 133. 16 el-Kerderi, Mendkıb, il, 399; el-Mekki, Mendkıb, 1, 224; ez-Zehebt. Mizdn, 1, 557; İbn Hacer. Ltsdnü'l-Mfzdn, Haydarabad 133 1, il, 3 23. 17 Mendkıb, I, 77.

Ebu Hanife N uman B. Sabit B. Zuta B. Mah

19

kısmından şüphelenmek için bir sebep bulunmamaktadır. Çünkü, bu durumda birbirinden rivayet eden şahıslar arasın­ da, tarihi bakımdan bir kopukluk yoktur. Aynı zamanda bu kişilerin, Ebu Hanife'nin görüşlerini benimsedikleri ve nak­ lettikleri bilinmektedir. Ayrıca Matüridi, adını bizzat vermese de, Kitabü 't-Tevhid'inde bu eserden alıntı yapmıştır.1 8 2- Eseri Ebu Hanife'den rivayet eden ve öğrenci (müteal­ lim) olarak zikredilen Ebu Muti el-Hakem b. Abdillah el-Belhi (199/814)'dir.19 Bunun çok zayıf bir ihtimal olduğu kanaa­ tindeyiz. Çünkü bu metinle, Ebu Muti'nin rivayeti olduğunda şüphe olmayan el-Fıkhu'l-Ebsat metni arasında, hem ifade, hem stil olarak farklılık vardır. Bu tartışmalardan sonra, eser­ deki öğrenci (müteallim) rolündeki kişinin Ebu Mukatil oldu­ ğu ortaya çıkmaktadır. 3- Ebu Mukatil'in bu eserin sahibi olduğu iddiası doğru değildir.20 Çünkü Ebu Mukatil, Ebu Hanife'nin derslerinde tartışılan sorulan ve hocasının bunlara verdiği cevapları bir araya getirmiş ve kendi ifadeleriyle kayda geçirmiştir. O, bu anlamda eserin sahibi olabilir. Eserdeki soru ve cevaplarda ifade itibariyle bir farklılığın olmaması eserin tek kişi tarafın­ dan telif edildiğini göstermektedir. Onun, hocasının fikirleri­ ni, bu şekilde toplarken, bazı ilaveler veya yorumlar katmış olması muhtemel olmakla beraber, bu görüşler, genel olarak, Ebu Hanife'ye aittir. Bize göre, bu eser, Ebu Hanife'nin, itikadi görüşlerini aksettirmesi bakımından Risli.le ila Osman el-Bet­ ti'den sonra en güvenilir ikinci eseridir. 18 Kitabü't-Tevhid, thk. Fethullah Huleyf, lskenderiye trz. 382; Te'vildtü Ehli's-Sünne, thk. Seyyid Avadeyn, lbrahim Avadeyn, Kahire 1971, 1, 99100. O'nun, EbQ Hanife'nin lrd filainin kaynağı konusundaki ifadeleri, KittJbü'l-Alim ve'l-Müteallim1n 93-97. sayfalanndan aldığı açıkbr. 19 Schacht, Garret'taki iki yazma ve Cambridge'deki yazmalarda, paragrafla­ ra ve bölümlere •EbQ Muti' dedi ki", •EbQ Hanife dedi ki•, şeklinde başlan­ dığını zikretmektedir. (Bkz. "An Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Muteallim", Oriens, XVII (1964), 98); Halep nüshasının kenannda da, öğrencinin EbQ Muti' olduğuna dair bir kayıt bulunmaktadır. (KittJbü'l­ Alim ve'l-Müteallim, thk. Muhammed Revv.is Kal'aci-Abdurrahman el-Hin­ di en-Nedevi, Halep 1972, 29). 20 ez-Zehebi, Mizdn, 1, 557; lbn Hacer. Lisdn, il, 323.

20

el-Alim ve'l-Müteallim

Bu kısım, daha önce yapmış olduğum Türklerin Jslamlaşm a Sürecinde Mürcie ve Tesirleri adlı çalışmamdan yararlanılarak hazırlandı. Ancak bazı tasarruflarda bulunuldu ve dipnotla­ rın sadece bir kısmına yer verildi. Kullanılan kaynaklarla ilgili Kaynakça Türkçe çevirinin sonuna eklendi. Prof. Dr. Sönmez Kutlu21

21 Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi, lslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı.

EL-ALIM VE'L-MÜTEALLIM

İbn Kadı'l-Asker diye bilinen Ebu'l-Hasen Ali b. Halil [ 1] ed-Dımeşki şöyle dedi: Bize Ebu'l-Hasen Bürhanud­ din Ali b. el-Belhi, Ebu'l-Muin Meymun b. Muhammed el-Mekhuli en-Nesefi'den, o babasından, o Abdulkerim b. Musa el-Pezdevi'den, o Ebu Mansur el-Matüridi'den, o Ebu Bekr Ahmed el-Cüzcani'den, o Ebu Süleyman Musa el-Cüzcani'den, o da Muhammed b. Mukatil er-Razi'den, son ikisi Ebu Muti el-Hakem b. Abdillah el-Belhi ve İsam b. Yusuf el-Belhi'den, bu ikisi de Ebu Mukatil Hafs b. Selm es-Semerkandi'nin Ebu Hanife'ye sorduğu suallerin ce­ vaplarını naklederek şöyle dedi: Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Hamd alemlerin Rabbi'ne, salat ve selam peygamberle­ rin efendisi ve sonuncusu Hz. Muhammed'e ve Allah'ın sa­ lih kullarına. Ben sana Allah'a karşı taat ve takva tavsiye ederim. Allah hesaba çekici ve cezalandırıcı olarak yeter. Allah bize ter­ temiz bir hayat ve iyi bir akıbet nasip etsin. İşte senin sor­ duklarını cevaplandırdım. Eğer uzatma endişesi ve senin için gereğinden çok açıklama yapma durumu olmasaydı, cevaplandırdığım hususlarda daha çok bilgi verirdim. Sana ve kendime hayır dilerim. Kendisinden yardım istenen ve güvenilen ancak Allah'nr. 1. Doğru Bilgiye Dayalı Az Amelin

Bilgisizce Yapılan Çok Amelden Daha Faziletli Oluşu Talebe Ebu Mukatil şöyle dedi: Ey Alim, faziletine inandığım ve birlikte bulunmaktan istifade edeceğim için sana geldim. Allah'ın beni senden faydalandırmasını niyaz ede-

22

el-Alim ve'l-Müteallim

rim. Allah sana iyilik versin, sana sorduğum suallerin ceva­ bını ver ki, Allah'ın sevabına nail olasın. Karşılaşnğım bazı kimseler, bana birtakım şeyler sor-

121

dular, sorulanna cevap veremedim. Cevap veremediğim için de hak bildiğim şeyi terk enııedim. Hakkı açıklayacak bir kimsenin mevcut olduğuna inandım. Zira hak ortadan kalkıp, bani onun yerine kaim olamazdı. Keza dinin aslını, mensup olduğu hak yolu ve iddia ettiği konularda ne söy­ lediğini bilmeyen, öğrenme çağındaki bir çocuk yahut hafif akıllı veya kendini nakzederek saçmalayıp, kendisine utanç getiren bir delinin durumuna düşmek istemedim. Ki bu sa­ yede, bana karşı direnen ve beni hak yoldan uzaklaşnrmak isteyen bir sapkın gelirse, buna gücü yenııesin. Öğrenmek için gelen olursa ona da hakkı açıklayayım ve işimde basi­ retli olayım istedim. Alim Ebu Hanife şöyle dedi: Araştırmanda sana fayda verecek iyi bir yola koyulmuşsun. Bil ki, uzuvlann göze tabi olması gibi, amel de ilme tabidir. Az amelle beraber olan ilim, çok amelle birlikte olan cehaletten daha hayırlıdır. Bunun gibi hayat için zaruri olan azık ile hidayet, cehaletle beraber olan çok azıktan daha faydalıdır. Bundan dolayıdır ki, Allah: "Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu?"1 buyur­ maktadır. 2. Yeni Delillere Olan ihtiyaç ve imanın

Dil ile ikrar Kalp ile Tasdik Olması Talebe: Benim ilim öğrenmek hususundaki isteğimi art­ nrdınız. Çeşitli insanların sözlerine gelince, inşallah ben onlara, kendime göre aşağı seviyeden başlayacağım. Siz, onlara karşı kullanacağım delilleri bana söyleyin. Birtakım kimseler gördüm. Onlar "Bu meselelere asla girme, zira Hz. Peygamber'in ashabı bu konulara girmedi1

Zümer, 39/ 9.

el-Alim ve'l-Müteallim

23

ler, onlar için kafi olan şey senin için de kafidir:' diyorlar­ dı. Böyle söyleyenler benim üzüntümü arttı rdılar. Onların halini, büyük ve suyu bol bir nehirde çıkış yerini bilmediği için boğulacak olan kimseye, bir başkasının "Yerinde dur, sakın çıkış yeri arama!" demesine benzettim. Alim: (Allah kendisine rahmet etsin) şöyle dedi: Se­ nin onların bazı kusurlarını tespit ettiğini ve onlara karşı bazı delillerin olduğunu görüyorum. Fakat onlar sana "Hz. Peygamber'in ashabı için kafi olan senin için de kafi değil midir? dediklerinde, 'evet, ben onların durumunda olsaydım, onlar için mümkün olan benim için de müm­ kün olurdu: şeklinde cevap ver." Oysaki onların şartları ile bizim şartlarımız birbirinin aynı değildir. Biz, bize ta'n eden, kanımızın dökülmesini helal sayan kimselerle karşı karşıyayız. O halde aramızda isabetlinin ve hatalının kim olduğunu bilmememiz, canımızı ve ırzımızı müdafaa et- (31 mememiz caiz değildir. Hz. Peygamber'in ashabının hali, kendileriyle vuruşanı olmayan, silah taşımaya ihtiyaç duymayan bir kavmin hali gibidir. Halbuki biz, bizi vuran ve kanımızı helal sayanlarla karşı karşıyayız. Öyle ki kişi, insanların ihtilaf ettikleri konuda dilini tutsa bile, işittiği hususlarda kalbindeki hisleri men edemeyecektir. Zira kalp iki şeyden birini yahut her ikisini de kötü görecektir. Kalbin, birbirinden farklı iki hususu da sevmesi mümkün değildir. Kalp zulme meylettiği zaman, zalimleri sever, za­ limleri sevdiğinde de onlardan olur. Hakk'a ve hak ehline meylettiği zaman, onlarla dost olur. Bu duruma göre söz ve amellerin gerçekliği ancak kalp cihetiyle mümkün olur. O halde lisanı ile iman eden ve fakat kalbi ile iman etme­ yen kimse Allah katında mü'min olamaz. Buna mukabil kalbi ile iman eden, fakat dili ile söylemeyen kimse ise, Allah katında mü'mindir.

24

el-Alim ve'l-Müteallim

Hata Edeni Doğruya Ulaşandan Ayıramamanın Olumsuz Sonuçlan

3.

Talebe: Evet, bu sizin dediğiniz gibidir, fakat hata edenle, isabet edeni bilmediğim takdirde, bu husus bana zarar ve­ rir mi? Bu hususu açıklayınız . Alim (ra.): Bu sana sadece bir konuda zarar vermeme­ sine karşı, birçok konuda zarar verecektir. Zarar verme­ yecek olan cihet, senin hata eden kimsenin amelinden do­ layı mes'ul tutulmamandır. Buna karşı sana zarar verecek hususlardan birisi; önce doğruyu hatalıdan ayıramadığın için, cehaletle itham edilmendir. İkincisi; senden başkala­ rı için olduğu gibi, senin için de çıkış yolunu bilmeyeceğin bir şüphe durumunun ortaya çıkmasıdır. Zira sen hatalı mı yoksa isabetli mi olduğunu bilemediğin bu durumdan kurtulamazsın. Üçüncüsü ise; hatalıyı isabetliden ayırama­ dığın için kimi Allah için seveceksin, kime Allah için buğz edeceksin? İşte bunu bilemezsin. 4. Hakikat, Adalet ve Zulmün Kişi

ve Mezheplerden Bağımsız Gerçeklikler Olduğu Talebe: Benim gözümün perdesini açtınız. Sizinle konuşmamızdaki bereketi görmeye başladım. Peki hakkı tavsif eden fakat muhalifinin zulüm ve haklılığını bilmeyen kimse için ne dersiniz? Bu, o kimse için caiz olur mu? O kimsenin hakkı bildiği yahut hak ehli olduğu söylenebilir mi? Bu hu­ susu açıklayın . Alim (ra.): O kimse hakkın özelliklerini ortaya koyup, muhalifinin haksızlığını bilmediği zaman adaleti de, zulmü de bilmiyor demektir. Ey kardeşim, bil ki bana göre bütün zümrelerin en cahili ve en kötüsü, şüphesiz bu kimseler­ dir. Onların durumu kendilerine beyaz bir elbise getiren ve rengi sorulan dört kişinin durumuna benzer: Bu dört kişi­ den birisi "bu bir kırmızı elbisedir", diğeri "bu bir sarı elbi-

el-Alim ve'l-Müteallim

25

sedir", üçüncüsü ise "bu bir siyah elbisedir", dördüncüsü ise "bu elbise beyazdır" diye cevap verir. Bu sonuncuya önceki üç kişinin hatalı mı yahut isabetli mi olduğu sorulduğunda: "Şüphesiz ki, ben elbisenin beyaz olduğunu biliyorum. Fa- 141 kat onların da doğru söylemiş olmaları mümkündür." der. Böylece bu sınıfa giren insanlar; "Biz biliyoruz ki zina eden kimse kafir değildir. Fakat zina edenin zina fiili, ken­ disinden elbisenin çıkarılması gibi iman özelliğini de gide­ rir, görüşündeki kimselerin kanaatlerinin de doğru olması mümkündür, biz onları yalanlayamayız:' derler. Keza; "Hacca gitmeye gücü yettiği halde hacca gitmeyen kimseyi mü'min olarak isimlendirir ve cenaze namazını kı­ larız, onun için Allah'tan af dileriz, haccını kaza ederiz. Fa­ kat o kimsenin Yahudi veya Hıristiyan olarak öldüğünü ileri sürenleri de yalanlamayız." derler. Bunlar Şia'nın görüşünü hem reddederler, hem de benimserler. Havaric'in sözünü hem inkar ederler, hem de kabul ederler. Mürcie'nin düşün­ cesini hem reddederler, hem de benimserler. Bu halleriyle de kendi düşüncelerinin doğrulanmasını, bu üç zümrenin de görüşlerinin tezyif edilmesinin gerektiğini ileri sürer­ ler. Ayrıca bu konuda birtakım rivayetler de kullanarak Hz . Peygamber'in böyle söylediğini naklederler.

S. Hz. Muhammed'in Tefrika için Değil Aynlıklan Gidermek için Gönderildiği ve Mensuhla Amel Edilemeyeceği Şüphesiz biz biliyoruz ki, Allahu Teala elçisini tefrika ve Müslümanları birbirleriyle vuruşturmak için değil, ayrılığı gidermek ve aralarındaki sevgiyi arttırmak için bir rahmet olarak gönderdi . Halbuki onlar ihtilafın rivayetlerde na­ sih ve mensuh olması dolayısıyla meydana geldiğini iddia ederek, "Biz duyduğumuz şekilde rivayet ederiz ." diyorlar. Yazıklar olsun, kendi akıbetleri ile ilgili konuda ne kadar az ihtimam gösteriyorlar. Öyle ki insanların karşısına çıkıp

el-Alim ve'l-Miiteallim

26

mensuh olduğunu bildikleri şeyleri naklediyorlar. Halbuki bugün mensuh ile amel etmek dalalettir. İnsanlar da onla­ rın sözlerini kabul ederek dalalete düşüyorlar. Biz şüphesiz biliyoruz ki, Hz . Peygamber bir ayeti iki nevi tefsir etme­ miştir. Kur'an-ı Kerim'in nasih olan ayetini herkes için na­ sih, mensuh olanını da herkes için mensuh olarak tefsir et­ miştir. Kur'an'daki ilahi sıfatlar ve haberlere gelince; bunla­ rın hiçbirinde mensuh yoktur. Nasib ve mensuh ancak emir ve nehiyde cereyan eder. Talebe: Bana yardım ettiğiniz için Allah sizi cennetiyle mükafatlandırsın. Siz ne iyi öğreticisiniz, bana ulaşamadı­ ğım bir ilim kapısını açtınız . Bu kavmin sözlerinden öyle şeyler naklettiniz ki, artık onların düşünce ve görüşlerinin zayıflığı ve acizliği konusunda daha fazla bilgi sahibi olma­ ya ihtiyaç duymuyorum . Fakat siz ikinci zümrenin; Allah'ın farz kıldığı her şeyi işlemek, haram kıldığı her şeyden de kaçınmak manasında ·�llah'ın dini çoktur.'' şeklindeki iddi­ alarının nasıl reddedileceğini açıklayın . 6. Din (lslam)in Tek ve Değişmez, Şerlatlerln Çeşitli

ve Değişken Oluşu Alim (ra.): Bilmiyor musun ki, Allah'ın resulleri -Allah hepsine salat ve selam eylesin- değişik dinlere mensup değillerdi. Hiçbiri kendi kavmine, kendisinden önce gel­ miş olan resulün dinini terk etmeyi emretmemiştir. Çünkü peygamberlerin dini birdir. Buna mukabil her resul kendi [5] şeriatına davet etmiş, kendinden önceki resulün şeriatı­

na uymaktan nehy etmiştir. Zira resullerin şeriatları çok ve muhteliftir. Bundan dolayı Allah Kur'an-ı Kerim'de "Si­ zin h er biriniz için bir şeriat, bir yol tayin ettik Eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yap ardı."2 buyurmuştur. Allah,

bütün peygamberlere tevhid demek olan dinin ikamesini, dinlerini tek bir din kıldığı için de ayrılmamalarını emret2

Maide, 5/48.

el-Alim ve'l-Müteallim

27

miştir. "O, size, dinden Nuh'a emrettiğini, san a vahy ettiğimi­ zi, lbrahim 'e, Musaya ve /saya emrettiğimizi; dini doğru tu­ tun ve onda aynlığa düşmeyin diye, kanun yaptı.",3 "Senden evvel hiçbir peygamber göndermedik ki on a, benden b aşka hiçbir ilahyoktur, an cak b an a ibadet edin diye vahy etmiş ol­ m ayalım.'',4 "Allah 'ınyarattığı değiştirilmez, en doğru din bu­ dur."5 Yani Allah'ın dini değiştirilemez. Nitekim din; tebdil,

tahvil ve tağyir edilmemiştir. Şeriatler ise tebdil ve tağyir edilmiştir. Zira birtakım şeyler bazı insanlar için helal iken, Allah onları diğer insanlara haram kılmıştır. Birçok emir­ ler vardır ki, Allah onların yapılmasını bir kısım insanlara emrettiği halde diğer insanları, onları işlemekten nehy et­ miştir. O halde şeriatler çok ve muhteliftir. Şeriatler, yapıl­ ması farz kılınan şeylerdir. Eğer Allah'ın bütün emrettikle­ rini yapmak ve bütün nehy ettiklerinden kaçınmak din olsa idi; bu durumda Allah'ın emrettiklerinden herhangi birini terk eden yahut nehy ettiklerinden herhangi bir şeyi işle­ yen kimse, Allah'ın dinini terk etmiş ve kafir olmuş olurdu. Bu durumda kafir olan kimsenin de Müslümanlarla ken­ di arasında cereyan eden nikahlanma, miras, cenazesinin peşinden gitmek, kestiklerini yemek ve benzeri hususlar ortadan kalkmış olurdu. Oysaki Allah, mü'minler arasında can ve mallarının korunup haram kılınmasının sebebi olan iman dolayısıyla bu hususları farz kılmıştır. 7. Farzlann ve Amellerin imanın Aslı

veya imanın Bir Parçası Olmadığı Allah, mü'minlere farz olan şeyleri, onların dini kabul et­ melerinden sonra emretmiştir: "İm an eden kullarım a söy­ le, n am azı dosdoğru kılsınlar.",6 "Ey im an edenler, size kısas

3 4 5 6

Şura, 42/13. Enbiya, 21/25. Rum, 30/30. lbrahim, 14/31.

el-Alim ve'l-Müteallim

28

farz kılmdı.",7 "Ey im an edenler, Allah 'ı çok amn ."8 ayetleri

ve benzerleri bu hususu belirtmektedir. Eğer farz kılınan şeyler bizatihi iman olsaydı Allah o amelleri işleyinceye . kadar kullarını mü'min olarak isimlendirmezdi . Oysaki Allah, iman ve ameli birbirinden ayırmıştır. "im an eden ve salih ameller işleyenler. . ", 9 "Hayır, kim muhsin olarak .

im amyla bütün varlığını Allah 'a teslim ederse .. ",10 "Kim de .

ısı mü'min olarak ahireti diler ve onun için çalı şırsa "11 ayet­ ...

lerinde imanın amel olmadığı ortaya konulmuştur. O hal­ de mü'minler, imanlarından dolayı namaz kılar, oruç tutar, zekat verir, hacceder ve Allah'ı zikrederler. Yoksa namaz, zekat, oruç ve haccetmekten dolayı iman etmiş olmazlar. Bu onların iman ettikten sonra amel işleme durumlarını ortaya koyar. Farz olan şeyleri işlemeleri de iman etmiş ol­ malarından dolayıdır. Yoksa onların imanı, farz olan şeyle­ ri yaptıklarından dolayı değildir. Bu durum, üzerinde borç bulunan bir kimsenin haline benzer. Borçlu önce borcunu kabul eder, sonra da öder. Önce ödeyip, sonra da borcunu kabul etmez. Borcunu kabul etmesi ödemesinden dolayı değil; bilakis ödemesi, borcunu kabul etmesinden dolayı­ dır. Köleler, efendilerinin kölesi olduklarını bildiklerinden dolayı onların namına hizmet ederler, yoksa onlara hizmet ettiklerinden dolayı onların kölesi olduklarını kabul et­ mezler. Zira nice insanlar vardır ki başkalarının işinde ça­ lışırlar, fakat onlar bu çalışmaları sebebiyle ile başkasının kölesi olduklarını kabul etmezler. Onların çalışmaları da köleliği kabul manasına gelmez . Bir başkası ise köleliğini kabul ettiği halde çalışmaz, fakat onun çalışmaması, köleli­ ğini ortadan kaldırmaz .

7 8 9 10 11

Bakara, 2/178. Ahzab, 33/ 41 Asr, 103/2. Bakara, 2/1 1 2. lsra 17 /19.

el-Alim ve'l-Müteallim

29

B. iman ve lslam'ın Neliği ve Nasıl Gerçekleştiği

Talebe: Çok güzel belirttiniz. Fakat imanın ne olduğunu açıklayın. Alim (ra .): İman; tasdik, marifet, yakin, ikrar ve islamdır. İnsanlar tasdik konusunda üç halde bulunurlar. Bir kısmı Allah'ı ve Allah'tan gelen şeyleri kalp ve lisanla tasdik eder­ ler. Bir kısmı da kalp ile tasdik eder, lisanla yalanlar. 9. Tasdik Açısından lnsanlann Oç Farklı Konumu

Talebe: Benim cevabını bulamadığım bir meseleyi açtı­ nız. Bu üç kısımdan bahsedin. Onların Allah katında mü'min olup olmadıklarını açıklayın . Alim (ra .) : Allah'ı ve Allah katından gelen şeyleri kalp ve lisanla tasdik eden kimse, Allah katında ve insanlar yanın­ da mü'mindir. Lisanıyla tasdik, kalbi ile tekzib eden kimse, Allah katında kafir, insanlara göre ise mü'mindir. Çünkü in­ sanlar onun kalbinde olanı bilmezler. İkrar ve şehadetin­ den dolayı onu, mü'min diye isimlendirmeleri gerekir. Zira kalptekini öğrenme külfetine girme durumu yoktur. Bir kı­ sım kimseler de Allah katında, mü'min, insanlara göre kafir olur. Bu, imanını gizleme durumunda, lisanı ile küfür izhar etmiş kimsenin halidir, imanını gizlemek için böyle yaptı­ ğını bilmeyen kimse, onu kafir olarak isimlendirir. Fakat o kimse Allah katında mü'mindir. 1 O. Fikirleri Dinleyip Anlamanın Önemi

ve Ön Yargılı Olmanın Sakıncası Talebe: Hakkı açıkladınız . Fakat görüyorum ki sözleri­ nizde imanı; tasdik, marifet, ikrar, islam ve yakindir şeklin- [7] de çoğaltmış oldunuz . Alim (ra.) : Allah iyiliğini versin. Acele etme, fetva ko­ nusunda daha ağır ol. Sana bahsettiğim şeylerden beğen­ mediklerin olursa, eğer ihlaslı isen, bana açıklamasını sor. Nice insanlar vardır ki bir sözü ilk işittikleri zaman beğen-

el-Alim ve'l-Müteallim

30

mezler, fakat açıklaması yapıldığı zaman memnun olur­ lar. Sakın bir sözü duyup beğenmeyen, sonra da sahibini lekelemek için o sözü insanlar arasında söyleyip ifşa eden kimselerden olma. Zira o tip kimseler "söylenen sözün bel­ ki benim bilmediğim bir yönij vardır, arkadaşıma sorayım, herhalde bunu kastetmediği halde söyleyiverdi, benim için gerekli olan dikkatli olmak, arkadaşımı kötülememek, sö­ zünü niçin söylediği anlaşılıncaya kadar onu lekeleyecek bir şey söylememektir." diye düşünmezler. 1 1 . Tasdik, Marifet, ikrar, lslam

ve Yakin Kavramlannın Açıklaması Talebe: Allah seni ilimde sabit ve muvaffak kılsın, sana verdiği iyilikleri devam ettirsin. Söylediğinizi öğrendim . Ben talebeyim, kusurumu bağışlayın. Fakat belirttiğiniz tasdik, marifet, ikrar, islam ve yakinin size göre mevkii ve tefsiri nedir? Bunu açıklayın. Alim (ra.): Bunlar birbirinden farklı ve fakat hepsi de bir manaya, iman manasına gelen kelimelerdir. Allahu Te­ ala'nın Rab olduğunun ikrarı, tasdiki, kesin inancı ve ke­ sin bilgisidir. Bütün bunlar, muhtelif lafızlar olmalarına rağmen manaları birdir. Mesela, bir kimseye, ey insan, ey adam veya ey filanca denmesi gibi. Söyleyen kimse, bu ke­ limelerle aynı manayı kastettiği halde, muhtelif isimlerle çağırmış olmaktadır. 12. Mü'minlerln imanının Meleklerin ve Peygamberlerin imanıyla Eşitliği

Talebe: Allah sana rahmetiyle muamele etsin. Eğer kıt bilgim ve görüşümdeki aczi bilmeseydim, sana gelmezdim. Bende hoşlanmadığın bir şey görürsen yahut ben sizi sıkın­ nya sokarsam, beni ayıplamayın. Çünkü hastanın hastalığı­ nın tedavi zahmeti tabibe aittir. Keza görmeyen kimsenin elinden tutma zahmeti de görene aittir. Bunun gibi alim de

el-Alim ve'l-Müteallim

31

cahilin sıkıntısına katlanmalıdır. Cahilin birtakım sözleri duyunca korkup uzaklaştığını, fakat bu sözler kendisine açıklanınca sükunete ulaştığını öğrenmiş oldum, iman, tas­ dik, yakin ve ihlası ne kadar güzel açıkladınız. Fakat nasıl olur da, bizim imanımız, melekler ve peygamberlerin ima­ nı gibidir, diyebiliriz? Oysaki onların, Allah'a karşı bizden daha itaatli olduklarını biliyoruz. Alim (ra.): Şüphesiz onların Allah'a karşı bizden daha itaatli olduklarını biliyorum. Ben sana imanın amelden başka bir şey olduğunu söylemiştim. Buna göre bizim ima­ nımız da onların imanı gibidir. Çünkü biz, Allah'ın birliği­ ni, rububiyetini, kudretini ve ilahi katından gelen her şeyi, ıeı meleklerin ikrar ettikleri gibi ikrar, peygamberlerin tasdik ettikleri gibi tasdik ettik. Bundan dolayı iddia ediyoruz ki, bizim imanımız, meleklerin imanı gibidir. Çünkü biz, me­ leklerin görüp inandıkları, Allah'ın akıllara hayret veren ayetlerinin hepsine görmediğimiz halde tamamen iman et­ miş bulunuyoruz. 13. Yakinin Allah'a ve Ondan Gelenlere

Şeksiz Şüphesiz iman Olduğu Talebe: Allah sizi kurtuluşa erenlere katsın . Ne güzel belirttiniz. Şimdi; iman, tasdik ve yakinimizin meleklerin imanı, yakini ve tasdiki gibi olduğunu anladım. Fakat niçin onlar bize nazaran, Allah'tan daha çok korkarlar ve O'na daha çok itaat ederler? Keza cahiller bir musibet anında bir kimsenin sürçmesini veya feryadını yahut düşmandan korktuğunu veya arzusundaki hırsını görünce, niçin, bu yakinin zayıflığındandır diyorlar? Bunu açıklayın . Alim (ra.): Cahil kimseler "Bu yakinin zayıflığındandır." sözünü yakinin açıklamasını bilmedikleri için söylerler. Bir şey hakkında kullanılan yakin ifadesi, o şeyi kesin olarak, şek ve şüphe etmeyerek bilmek demektir. Bundan dolayı şehadet ehli olan bir Müslüman hangi günahı işlerse işle-

el-Alim ve'l-Müteallim

32

sin, Allah, kitaplar ve resuller konusunda şüpheye düşmez. Diğer insanların durumunu kendi durumumuzla kıyaslar­ sak, bizden bir musibet anında bazen sürçme, feryat veya düşmandan korku sadır olduğunu görürüz. Bu durumda iken Allah ve Allah katından gelen şeyler mevzuunda bize herhangi bir şek ve şüphe arız olmaz. Bizim anlayışımıza göre, kendi durumumuz ne ise, başkalarının durumu da odur. 14. Meleklerin ve Peygamberlerin Allah 'tan

Daha Çok Korkmalan ve Masum Olmalannın Sebepleri Melekler bize nazaran Allah'tan daha çok korkarlar ve O'na daha çok itaat ederler, sözüne gelince; bu onların bir­ takım özelliklerinden dolayıdır. Bu özelliklerinden biri on­ ların nübüvvet ve risaletle üstün kılınmaları yanında, Allah korkusu, sevgisi ve bütün güzel ahlak ile başkalarından üstün yaratılmaları durumudur. Bir başka özellik, onların diğer melekleri ve akılları hayrete düşüren başka hususları görmeleridir. Üçüncü özellik, onların musibet anında fer­ yat etmemeleridir. Bu ve benzeri özellikler onları masiyet­ ten alıkoymaktadır. 1 5. Dini Sorunlann Anlaşılmasında

Kıyas Yönteminin Önemi ve Meleklerin Yakini ve Korkusunun Kıyasla Açıklanması Talebe: Belirttiklerinizi anladım . Doğruyu ifade ettiniz, güzel söylediniz . Fakat burada, bizim yakinimiz, korkumuz ve cüretimiz ile meleklerin yakini, korkusu ve cüretinin na­ sıl olduğu konusunda bir kıyas yapmanızı arzu ediyorum. Çünkü cahil, akıbeti ile ilgili bir hususa değer verirse öğ­ renmek ister. Siz onun anlamadığı bir hususu belirttiniz. (9) Bu konuyu bir kıyasla bağlarsanız, daha rahat anlar.

el-Alim ve'l-Müteallim

33

Alim (ra.): Kıyas istemeniz iyi bir şeydir. Meselelerin kar­ şılıklı müzakeresinden faydalanmak isteyen kimse o esna­ da söyleneni anlamadığı zaman kıyas yapılmasını ister. Bil ki kıyas, hakkı bulmak isteyenin aradığı hakkı ortaya koyar. Kıyas, hak sahibinin iddia ettiği hakka ulaşmasında adil şa­ hitler gibidir. Eğer cahiller hakkı ink3.r etmeselerdi, alimler kıyas ve mukayese külfetine girmeyeceklerdi. Meleklerin ve bizim yakinimizin bir olması, fakat onların bize nazaran Allah'tan daha çok korkmalarının nasıl olduğu konusunda istediğin kıyasa gelince; bunu sana şöyle anlatayım: Yüz­ me bilen iki kimse var, bunlardan biri diğerinden daha usta yüzücü değil. İkisi de suyu bol, şiddetli akıntılı bir nehre geliyorlar. Bunların biri suya girme konusunda çok cüretli, diğeri ise korkuyor. Yahut aynı hastalıktan muzdarip olan iki hastadan biri, kendisine getirilen çok acı bir ilacı içmek­ te cüretli, diğeri ise korku duyuyor. İşte bu hususta kıyas budur. 1 6. Resullerin /manian ve Amellerine Karşılık Verilecek Sevabın Mü'minlere Nazaran Fazla Oluşunun Sebepleri

Talebe: Gayet güzel açıkladınız. Fakat bizim imanımız, resullerin imanı gibi ise, imanımızın sevabı da onların imanının sevabı gibi değil midir? Eğer bizim imanımızın sevabı, onların imanının sevabı gibi ise, onların bize karşı üstünlükleri nelerdir? Zira biz onlarla dünyada iken iman­ da müsavi oluyoruz, ahirette de imanın sevabında müsavi oluyoruz. Eğer bizim imanımızın sevabı onların imanının sevabından daha aşağı olursa, bu zulüm değil midir? Böyle olduğu takdirde, imanımız onların imanı gibi olduğu halde, sevabımız, onların sevabı gibi olmuyor. Alim (ra.): Meseleyi büyüttün, fakat fetva hususunda dikkatli ol . Bizim imanımızın onların imanı gibi olduğunu bilmiyor musun? Biz de peygamberlerin iman ettikleri her

el-Alim ve'l-Müteallim

34

şeye iman ettik . Fakat bunun ötesinde, iman ve bütün iba­ detlerin sevabı hususunda onların bize üstünlükleri var­ dır. Çünkü Allahu Teala peygamberleri, diğer insanlardan peygamberlik hususiyeti ile üstün kıldığı gibi, sözlerini, namazlarını, evlerini, meskenlerini ve bütün her şeylerini, diğer insanlardan üstün kılmıştır. Allah, bize onlara verdiği sevap gibi sevap vermediği zaman bize zulmetmiş olmaz . Zulüm, ancak bizim hakkımızın karşılığını vermeyip, bizi mahrum etmesi halinde bahis konusudur. Bunun yanında Allah'ın, hakkımızı tam olarak verip bizi hoşnut kılmasın­ dan sonra, peygamberlere daha çok ihsanda bulunması zulüm değildir. Oysaki nebi ve resullerin, dünyadaki bütün insanlar üzerinde üstünlükleri vardır. Çünkü onlar önder­ lerdir. Allah'ın emin kullarıdır. Hiç bir kimse; ibadet, Allah korkusu, huşu ve zat-ı ilahi hakkında meşakkatlere katlan1 1 01 mak hususunda, onların seviyesine ulaşamaz . Keza bütün

insanlar, Allah'ın izni ve onlar vasıtasıyla fazilete ulaşmış­ lardır. Onların duaları sonucu cennete gireceklerin ecirleri­ nin bir benzeri de yine onlara aittir. 1 7. Şirkin Dışındaki Büyük Günahların

Mutlaka Cezalandıracağına Dair Şehadette Bulunulamaması ve Onların Durumlarının Allah'a Havale Edilmesi Talebe: Şüphesiz ki doğruyu açıkladınız . Allah sizi cennetiyle mükafatlandırsın. Fakat şirk haricinde, Allah'ın mutlaka cezalandıracağı bir kısım günahlar biliyor musu­ nuz? Yahut hepsinin affedileceği kanaatinde misiniz? Eğer, bir kısmı affolunur, bir kısmı affolunmaz görüşünde iseniz, affolunanlar hangi günahlardır? Bunu açıklayın. Alim (ra .) : Allah'ın şirk haricinde mutlaka cezalandıra­ cağı günahlar hakkında bir şey bilmiyorum. Ehl-i Kıbleden günahkar olanların herhangi biri için, şirkten maada işledi­ ği günahlar hususunda, Allah onu mutlaka cezalandıracak-

el-Alim ve'l-Müteallim

35

tır, şeklinde şehadette bulunmam . Bildiğim şudur ki; gü­ nahların bir kısmı affedilir. Fakat hangisidir? Bunu bilmi­ yorum . Zira Kur'an-ı Kerim'de "Eğer yasakladığımız büyük günahlardan kaçınırsanız sizin kusurlarınızı örteriz."12 bu­

yurulmaktadır. Büyük günahların hepsini yahut affoluna­ cak kusurların tamamını bilmiyorum . Fakat Allah'ın, şirk­ ten başka bütün günahları affetmesi mümkündür. Çünkü "Şüphesiz Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Onun ötesinde dilediği kimselerin günahlarım affeder."13 buyrul­

maktadır. Allahu Teala kimi affetmek ister, kimi affetmek istemez, bunu bilemem . 18. Büyük ve Küçük Günah işleyenlerin

Akıbetleri Konusunda Korku ve Ümit Arasında Olmak Talebe: Allah'ın katili affetmesinin, harama bakan bir kimseye de azap etmesinin mümkün olduğunu bilmiyor musunuz? Affedilmelerinin umulması bakımından size göre ikisi de aynı durumda değil midir? Alim (ra.): Eğer Allah katili affederse, harama bir defa bakan kimsenin affedilmeye daha çok layık olduğunu bili­ yorum . Bir bakıştan dolayı Allah azaba çekerse, öldürme fi­ ilinden dolayı azaba çekmesi daha uygundur. Zira Allah, "Al­ lah katında en şerefliniz, en çok takva sahibi olammzdır."14

buyurur. Buna göre bakma fiilinin sahibi, eğer adam öldür­ me fiilini işlememişse, katil olan kimseden daha çok takva sahibidir. Belirttiğin şekilde her ikisinin de affedilmesinin umulmasında, bana göre ikisi de aynı seviyede değildir. Çünkü ben, büyük günah işleyen kimseye nazaran, küçük günah işleyenin affedilmesini daha çok ümit ederim . Bu ko­ nuda, şöyle bir kıyas yapalım: İki kimse var, bunlarda biri 12 Nisa, 4/31. 13 Nisa, 4/48. 14 Hucurat, 49/10.

el-Alim ve'l-Müteallim

36

denizde, diğeri de küçük bir nehirde yolculuk yapıyor. Ben her ikisinin de boğulmasından endişe eder ve fakat ikisinin de kurtulmasını ümit ederim. Bununla birlikte, denizdeki kimseye nazaran, küçük nehirdeki şahsın kurtulacağını [1 1] daha çok ümit ederim. Tıpkı bunun gibi, büyük günah işle­

yenin durumundan da, küçük günah işleyene nispetle daha çok korkanın, küçük günah işleyenin, büyük günah işleye­ ne nazaran affedilmesi durumunu daha çok ümit ederim . Buna mukabil, her ikisinin affını ümit etmeme rağmen, her ikisinin de amelleri nisbetinde akıbetlerinden korkanın . 1 9. Şirkin Dışındaki Günahlann Affı için

Dua Etmenin Fazilet Olduğu Talebe: Ne kadar güzel kıyas yapıyorsunuz . Fakat büyük günah işleyen kimsenin affedilmesini dilemek mi, yoksa ona beddua etmek mi daha iyidir? Yahut siz onun için istiğ­ far veya lanetle beddua etmek arasında muhayyer misiniz? Bütün bunlan bana açıklayın . Alim (ra .): Allah'a şirk koşmak ötesindeki günahlar iki kısma ayrılır. Kul bu iki kısım günahtan hangisini işlerse işlesin, onun affı için dua etmek daha iyidir. Fakat ona bed­ dua etsen de günahkar olmazsın . Bu, sana karşı bir kötülük işleyen kimseye, beddua etmek yerine affetmenin daha iyi olması gibidir. Eğer bir kimse kendisi ile yaratıcısı arasın­ da şirk koşmaksızın bir günah işlerse, ona merhamet edip şehadet hürmetine işlediği günahın affı için dua edersen, bu daha iyidir. Eğer onun helak olması için "Ya Rabbi! Şu adamı günahıyla cezalandır." şeklinde beddua edersen, gü­ naha girersin. Günahkar kimse için Allah'tan af dilemek, iki husustan dolayı daha faziletlidir. Birincisi, o kimse ne­ tice itibariyle günahkar da olsa mü'mindir. Diğer taraftan Allah'ın o kimseye mutlaka azap edeceğini bildirdikten sonra, onun için af dilersen bu senin için haramdır. Çünkü Allah cehenneme layık kıldığı kimseler için af dilenmesini

el-Alim ve'l-Müteallim

37

yasaklamıştır. Allah'ın, azap edeceğini bildirdiği kimse için af dilenmesi ve "Ya Rabbi, sadece beni öldürme!" şeklinde, Allah'ın vadinden dönmesinin istenmesi nehy olunmuştur. Zira Allah, Kur'an-ı Kerim'de "Her nefis ölümü tadacaktır.''15 buyurmaktadır. Şehadet kelimesine inananlar için, bu şe­ hadet ve ikrarları hürmetine affedilmelerine dua etmek efdaldir. Zira Allah'a itaat hususunda, şehadet kelimesini ikrar etmekten daha faziletli bir şey yoktur. Allah'ın emret­ tiği bütün farzlar, bu şehadeti kabul ve tasdik muvacehe­ sinde, yedi kat gök ve yerler arasında bulunan şeylerle, bir yumurtanın mukayesesinden daha küçük bir yer işgal eder. Nasıl ki şirkin günahı en büyük günah ise, şehadetin ecri de en büyük ecirdir. Allah, şirkin günahının ne kadar büyük ol­ duğunu, hiç bir kötü amel için ifade etmediği bir şekilde be­ lirtmiştir. "Şüphesiz şirk, büyük bir zulümdür.''16 Hiçbir kötü amel için Allah, böyle bir ifadede bulunmamıştır. Keza, "Her kim Allah 'a şirk koşarsa, yüksekten düşüp de parçalanmış, kuşlar tarafmdan kapışılmış yahut rüzgar taraftndan uzak bir yere sürüklenmiş gibi olur.'',17 "Onlarm, Rahman olan Allah 'a oğul isnat etmelerinden neredeyse gökler parçala­ nacak, yer yarılacak, dağlar parçalamp çökecektir.''18 ayet­

lerinde görüldüğü gibi, adam öldürme veya daha başka günahlar için, bu şekilde buyurmamıştır. 20. Ehl-i Kıble'den Adalet ve Haktan Yana Olanlann

Ortak ve Farklı Özellikleri Talebe: Konuştukça, meselelerin müzakeres.ine arzumu daha çok artırıyorsunuz. Bütün mü'minlere hizmetinizden dolayı Allah sizi hayırla mükafatlandırsın. Mü'minlerin iyi­ si ve günahkarı hakkındaki sözleriniz, görüş ve davranış­ larınız ne kadar güzel. Onların faziletini ne kadar müdrik ıs 16 17 18

Ali lmran, 3/185. Lokman, 31/13. Hac, 22/31. Meıyem, 19/91.

11 21

el-Alim ve'l-Müteallim

38

ve onlara karşı ne kadar müşfiksiniz. Fakat adaletli ve hak ehli, ehl-i kıble olmalarına rağmen, birbirlerine karşı üstün olma durumu var mıdır? Bunu açıklayın . Alim (ra.): Adaletli ve hak ehli, Allah'ın mukaddes emir­ lerine hürmet konusunda aynı seviyededirler. Fakat on­ ların bir kısmı; ilim, delil, mukaddes ilahi emirlere tazim ve davet, bu konuda sıkıntılara katlanmak ve ümmetin bozulmaması hususunda büyük gayret sarf etmelerinden, onların haklarını aramak ve müdafaa etmek bakımından, diğerlerinden üstündür. Tıpkı, düşman karşısında el ve gö­ nül birliği yapmış bir ordunun fertlerinin; harp bilgisi, kar­ şılıklı mücadele, hile, silah ve harp malzemelerini kullan­ mak ve askeri harbe teşvik hususunda, birbirinden farklı bir durum arz etmesi gibi, onlar da, birbirinden farklıdırlar. 21. Mü'minlerin Tevhidi Terk Etmedikleri Sürece Allah'ın Düşmanı Olmayacağı

Talebe: Yemin ederim ki, bundan daha açık bir kıyas bil­ miyorum . Fakat mü'min büyük günahları işlediği zaman, Allah düşmanı olur mu? Bunu açıklayın. Alim (ra .): Mü'min tevhidi terk etmediği müddetçe, bü­ tün günahları da işlemiş olsa, yine Allah düşmanı olmaz . Zira düşman, düşmanına buğz ve nefret besler, noksanlık izafe eder. Hfübuki mü'min, büyük günah irtikap etmesine rağmen, Allah'ı her şeyden daha çok sever. Keza mü'min, ateşte yakılması yahut da Allah'a kalbinden iftirada bulun­ ması hususunda muhayyer bırakılsa; ateşte yakılmayı, Al­ lah'a gönlünden iftira enneye tercih eder. 22. Allah, Mü'mine Her Şeyden Sevimliyse

Onun Allah 'a isyan Etmesinin Sebebi Nedir? Talebe: Eğer Allah, mü'mine her şeyden daha sevimli ise, niçin mü'min O'na isyan ediyor? Seven, sevdiğinin emrine isyan eder mi?

el-Alim ve'l-Müteallim

39

Alim (ra.): Evet; çocuk babasını sever, fakat bazen de ona asi olur. Mü'min de böyledir, her ne kadar isyan etse de, Al­ lah ona her şeyden daha sevgilidir. Şehvet, zahir ve galiptir, birçok şiddetli arzular üstün geldiği için, mü'min Allah'a asi olur. Bir sultanın işini yapan vazifeli kimse, işini terk ederse karşılığında çeşitli işkenceler görür. Fakat serbest [1 3) bırakılınca, eğer gücü yeterse işine döner. Keza kadının, do­ ğum esnasında en büyük sıkıntılarla karşılaştığı halde, ara­ dan zaman geçip iyi olunca çocuk istemesi bunun misalidir. 23. Mü'min Hesaba Çekileceğini Bilerek mi

Günah işler? Talebe: Şehvetin galip gelmesi hususunu belirtiyorsu­ nuz. Zira birçok abid kişiler vardır ki, şehvet onları sars­ mıştır. Fakat günahkar mü'min günah işlerken işlediğinden dolayı hesaba çekileceğini biliyor mu? Bunu açıklayın . Alim (ra.): Mü'min irtikap ettiği günahı, azaba çekile­ ceğini bilerek işlemez. Fakat işlediği günahı ya Allah'ın af­ fedeceğini ümit ettiği için veya hastalık ve ölümden önce tevbe edeceğini umduğundan dolayı işler. 24. Kişi Azaba Uğrayacağından Korkmasına Rağmen

Günah işlemeye Teşebbüs Edebilir mi? Talebe: Kişi azaba uğrayacağından korktuğu bir şeyi iş­ lemeye teşebbüs eder mi? Alim (ra.) : Evet, kişi kendisinden korktuğu yiyecek, içe­ cek, harp, deniz yolculuğu vs . gibi şeylere yönelir. Eğer in­ san için, batmadan kurtulmak ümidi olmasaydı hiçbir za­ man deniz yolculuğu yapmazdı . Yahut zafer ümidi bulun­ masaydı, hiçbir zaman harp etmezdi . 25. Küfrün Mahiyeti ve lnkdnn

Hangi Şartlarda Gerçekleştiği Talebe: Doğru söylediniz . Ben kendimden biliyorum . Za­ rarlı bir yiyecek yediğim zaman, pişman olup, bir daha o

el-Alim ve'l-Müteallim

40

yiyeceği yememeye karar veriyorum, amma onu görünce [14) de sabredemiyorum . Fakat acaba küfür nedir?

Alim (ra.): Küfrün ismi ve açıklaması vardır. Küfür, inkar ve yalanlama manasıyla açıklanır. Küfür, Arapça bir kelime­ dir. Araplar, küfür kelimesini, inkar manasına koymuşlar­ dır. Allahu Teala da kitabını Arapça inzal etmiştir. Mesela; bir kimsenin diğerinde, birkaç dirhem alacağı varsa, za­ manı gelince alacak-borç muamelesi bitirilir. Eğer, borçlu borcunu kabul edip de ödemezse alacaklı Arapçada "ma­ taleni-benden mühlet istedi" der, fakat borçlu borcunu red ve inkar ederse "kafereni-inkar etti" der ve bir önceki keli­ meyi kullanmaz . Keza mü'min de red ve inkar etmeksizin, bir farizayı terk edince günahkar olarak isimlendirilir. Eğer, farizayı inkar ederek terk ederse, bu takdirde kafir ve Al­ lah'ın farzlarını inkar eden kimse diye isimlendirilir. 26. Tevhide inanıp Hz. Muhammed'# inkar Edenin Durumu

Talebe: Kişinin inkar ettiğinden dolayı inkarcı; tasdik et­ tiğinden dolayı tasdik edici, günah işlediği için günahkar, iyilik yaptığı için de iyi diye isimlendirilmesi doğru ve bi­ l.inen bir şeydir. Fakat acaba tevhidi benimseyen ve fakat Hz. Muhammed'i inkar ediyorum, diyen kimsenin durumu nedir? Bunu açıklayın. Alim (ra .): Bu vaki olmaz. Eğer olursa o kimseyi Allah'ı inkar eden, Allah'ı bildiği iddiasında yalancı kimse saya­ rız. Onun, Hz. Muhammed'i inkar etmesi ile Allah'ı inkar ettiği neticesine ulaşılır. Çünkü Allah'ı inkar etmiş olan, Hz. Muhammed'i de inkar etmiş olur. Allah'ın inkarı, Hz . Muhammed'i inkarı cihetinden dolayı değildir. Nitekim Hıristiyanlar, tek olan, evlat edinmeyen, Allah'ı inkarların­ dan dolayı onun, üç ilahın üçüncüsü olduğunu iddia ettiler. Keza Yahudiler, hiçbir şeye muhtaç olmayan, lütfunu esir­ gemeyen, benzeri olmayan, mülkün sahibi Allah'ın fakir, eli

el-Alim ve'l-Müteallim

41

bağlanmış, Üzeyir'in de Allah'ın oğlu olduğunu ve Allah'ın insan şeklinde bulunduğunu iddia etmişlerdir. Ateşi ilah edinenler, güneş ve aya secde edenler de bu durumdadır. Oysaki Kur'an'da "Bizim ayetlerimizi ancak kdfirler inkdr ederler.",19 "Öyle değil, Rabbine yemin olsun ki, onlar ara­ larında çıkan ih tilaflarda seni hakem kılmadıkça, verdiğin hükümden dolayı hiçbir sıkıntı duymayıp o hükme teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar."20 buyurulur. O halde Al­

lah'ı bilen ve fakat Hz. Muhammed'i inkar eden kimsenin, Allah'ı inkar ettiğine, Hz. Muhammed'i inkarı ile istidlal ederiz. Mesela; bir adam 20 kafiz (18 kg'lık bir ölçü) ağır­ lığındaki bir yükü taşıyabileceğini iddia eder, biz de onun iki kafızi bile taşımaktan aciz kaldığını görürsek; iki kafızi taşımaktan aciz kalan kimsenin yirmi kafızi taşımak husu­ sunda daha çok aciz kalacağını anlarız. Bunun gibi, "Ben Allah'ın hak olduğunu biliyorum, fakat şu insanın onun mahluku olduğunu kabul ve ikrar etmiyorum ." diyen kim­ senin, iddia ettiği konuda yalancı olduğunu hemen anlarız. Çünkü o kimse Allah'ı hakikaten bilip O'na inansa idi, bü­ tün her şeyin O'nun mahluku olduğunu da bilirdi. Keza ya­ kınında aynı mesafede yanan bir kandil ile yanmakta olan büyük bir ateş bulunan kimse, kandili gördüğünü ve fakat yanan koca koca odunları görmediğini iddia ederse, onun yalancı olduğunu anlarsın . Çünkü kandilin yandığını gören kimsenin, yanmakta olan kocaman ateşi daha çok görmesi icap eder. 27. Allah'ın Resulüne inandığı HIJlde

Onu Öldürmek isteyenin Durumu Talebe: Beni itminana ulaştırdınız. Fakat Allah'ın Resulü için: "Ben senin Allah'ın Resulü olduğunu biliyorum, fakat seni öldürmek istiyorum." diyen kimsenin durumu nedir? 19 Ankebut, 29/47. 20 Nisa, 4/65.

(1 5)

el-Alim ve'l-Müteallim

42

Alim (ra.): Bu; mevzuyu karıştırmak isteyenlerin ileri sürdükleri meselelerdendir. Allah'ın Resulü olduğunu bil­ diği halde bir kimsenin, onun katlini, ölümünü veya eziyet çekmesini istemesi mümkün değildir. Bu, bir başkasının kendisi için, bütün insanlardan daha sevgili olduğunu id­ dia etmesine karşılık, "Ben seni ellerimle öldürmek, etini yemek istiyorum ." demesine benzer. Allah'ın birliğini ka­ bul ve Hz . Muhammed'e iman ettiğini belirten kimse, Hz. Peygamber için "O bir Arabi idi veya fakirdi .'' şeklinde bir ayıp ve kusur ortaya koyma çabası içinde bulunmaz . Eğer Allah'ı bilir ve Hz. Muhammed'in, O'nun Resulü olduğuna iman ederse, Allah ve Resulü onun gözünde, belirtilmek istenen ayıp ve kusurlardan münezzeh olur. Yüce Allah, Kur'an'da Resulünün makamının yüksekliğini "Kim Resule itaat ederse, Allah 'a itaat etmiş olur.''21 ayetinde belirterek,

onu mahlukatından bütün insan ve cinlerin önderi, emir ve kanunlarının emini kılmıştır. Bunun için Kur'an-ı Kerim'de "Resul size neyi verirse, onu alın; sizi neyden yasaklarsa on­ dan kaçının.''22 buyurulmuştur. 28. Allah 'a inandığı Halde Onun Çocuk Edindiğini

iddia Edenin Durumu Talebe: Siz bana bir nur getirdiniz, Allah da kıyamet günü sizin yolunuzu aydınlatsın. Acaba Allah'ı bildiğini ileri süren ve fakat Allah'ın çocuk edindiğini iddia eden kimse­ nin durumu nedir? Bunu açıklayınız . Alim (ra .): Allah Allah! Bu sualin şıklarından biri veya diğeri mümkün olmaz . Mesele, tek bir meseledir. Bu ve benzeri sualler, zihin karıştırmak isteyenlerin sualleridir. Ölü katiyen ihtilam olmayacağı halde, nasıl olur da ölünün ihtilam olduğunu söyleyebilirsiniz? Bunun gibi Allah'ın bir­ liğine inandığı halde böyle söyleyen bir kimse olmaz . 21 Nisa, 4/80. 22 Haşr, 59/7.

el-Alim ve'l-Müteallim

43

29. ilk Devir Münafıklığı ile

Bugünkü Münafıklığın Farla Talebe: Yemin ederim, bu sualler sizin dediğiniz gibi zihinleri karıştırmak isteyenlerin sualleridir. Şüphesiz ki bunlar muhal sözlerdir. Fakat acaba bu günün münafıklığı nedir? Bu münafıklık ilk devrin münafıklığı değil midir? Bu günün küfrü de ilk devrin küfrü değil midir? İlk devrin mü­ nafıklığı nasıldır? Alim (ra.): Evet . Bu günün münafıklığı ilk devrin müna­ fıklığı, bu günün küfrü de ilk devrin küfrüdür. Keza bu gü­ nün İslam'ı da ilk devrin İslam'ıdır. Bunu sana anlatayım: İlk münafıklık, kalple inkar ve yalanlama, dille tasdik edermiş gibi görünme ve ikrar idi. Aynı halde olanlar için durum, bugün de aynıdır. Yüce Allah, münafıkları kitabında şöyle tavsif eder: "Münaftklar sana geldiğinde, biz şahitlik ederiz (1 6] ki, sen Allah 'ın Resulüsün, derler." Allah onları reddetmek ve yalanlamak için "Şüphesiz, Allah, senin Resulü olduğunu bilir. Allah şahitlik eder ki münafiklar şüphesiz yalancıdır­ lar."23 Allah'ın onları yalanlaması, onların dedikleri şeyin

yalan olmasından dolayı değildir. Fakat onların yalancılık­ ları, dilleri ile açıkladıkları gibi, ikrar ve tasdik durumunda bulunmamalarıdır. Keza Allah onlar hakkında şöyle buyu­ rur: "İman edenlerle karşılaştıkları zaman, biz iman ettik, derler. Şeytanları ile baş başa kaldıkları zaman, biz sizinle beraberiz, biz ancak alay edicileriz, derler."24 Yani onlar, Hz.

Peygamber ve ashabı ile alay ettiklerini dilleriyle ikrar edip tasdiklerini açıklamak suretiyle bu alayı belirtmektedirler. 30. lnsanlann Kdfir ve Mü'min ismini

Nasıl Alacağı ve Nasıl Kaybedeceği Talebe: Yemin ederim ki bu, bilinen doğru bir şeydir. Fa­ kat hangi sebepten dolayı Allah, insanları kafir ve mü'min 23 Münafikun, 63/1. 24 Bakara, 2/14.

el-Alim ve'l-Müteallim

44

diye isimlendirdi? Biz de onları hangi sebepten dolayı, mü'min veya kafir diye isimlendiririz? Bunu açıklayın. Alim (ra.): Allah insanları, kalplerindeki şeylerden do­ layı, mü'min ve kafir diye isimlendirmiştir. Çünkü Allah, kalplerde olanı bilir. Biz de insanları, lisanlarından sadır olan tasdik, tekzib, kıyafet ve yaptıkları ibadetle, mü'min veya kafir diye isimlendiririz. Mesela; tanımadığımız halde, mescitlerde bulunan, kıbleye yönelerek namaz kılan kim­ seleri gördüğümüz zaman, onları mü'min olarak isimlen­ diririz, kendilerine selam veririz. Bununla beraber, onların Yahudi veya Hıristiyan olmaları da mümkündür. Keza, Hz. Peygamber devrinde, lisanlarıyla iman ettiklerini açıkla­ yan münafıkları, ashab mü'min olarak isimlendiriyordu. Halbuki onlar, kalplerindeki inkar ve tekzipten dolayı Al­ lah katında kafirdirler. İşte bundan, kafir olmaları mümkün olduğu halde, insanların açığa vurdukları iman alameti ile onların, mü'min olduklarına hükmedeceğimiz neticesini çıkaracağımızı iddia ediyoruz. Diğer bir kısım insanları da, mü'minlerin şekil ve kıyafetlerini izhar etmeyip kafirlere ait şekli özellikler gösterdikleri için kafir diye isimlendiri­ riz. Muhtemelen bunlar, Allah'a imanları ve bizim bilgimi­ zin dışında namaz kılmak gibi bir durumları varsa, Allah katında mü'min olabilirler. Bizim onları kafir bilmemizden dolayı Allah bizi cezalandırmaz . 31. Kalplerdeki iman ve Küfrü

Allah'tan Başkasının veya Allah 'ın Vahiyle Bildirdiği Resulünden Başkasının Bilemeyeceği Çünkü Allah bizi, kalplerde bulunanı ve gizli niyetleri bil­ mekle mükellef kılmamıştır. Ancak Rabbimiz, insanlardan sadır olan amellere göre onları, mü'min diye isimlendirme­ mizi, buna göre onları sevmemizi veya sevmememizi teklif etmiştir. Kalplerde gizli olan şeyleri ancak Allah bilir. Keza, Kiramen Katibin melekleri bile, insanların açığa vurdukları

el-Alim ve'l-Müteallim

45

amelleri yazmakla vazifelidir. Çünkü kalpte bulunan şeyleri bilmeye imkan yoktur. Kalplerde olanı ancak Allah ve Al­ lah'ın kendisine vahy ettiği peygamberlerinden başka kim­ se bilmez. Vahiy olmadan, kalplerde bulunanı bildiğini id­ dia eden, Alemlerin Rabbi'nin ilmine sahip olduğunu iddia etmiş olur. Kalplerde ve hariçte, Allah'ın bildiğini, kendisi­ nin de bildiği iddiasında bulunan insan, büyük bir günah işlemiş, cehennem ve küfrü hak etmiş olur. 32. "Bilinemeyen Konulann Allah'a irca Edilmesi"

Fikrinin Kaynağının Meleklere Dayandınlması Talebe: Şüphesiz doğruyu belirttiniz . Fakat acaba, ircanın25 aslı nereden gelmiştir? Açıklaması nedir? Akıbetini irca eden kimdir? Alim (ra.): İrcanın aslı meleklerden gelmiştir. Allah, me­ leklere isimlerin delalet ettiği eşyayı göstererek "Bana bun­ ların isimlerini haber verin."26 buyurdu . Bütün melekler ha­

tadan ve ilimsiz söz söyleyerek dalalete düşmekten korkup duraklayarak "Seni tenzih ederiz, senin öğrettiğinden başka bir bilgimizyoktur:'27 dediler. Böylece bilmediği şeyi soran,

sorduğu konuda aldırmayıp konuşan, isabet etmezse hata­ lı, isabet ederse ilimsiz ve cahilce söylediği için övülmeyen kimse gibi bidat işlemediler. Bunun için Allah, "Bilmediğin şeyin peşine düşme, çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi bundan mesuldür:•ıa buyurur. Yani, gerçek olarak bilmediği­

ni söyleme, demektir. Bu ayetle Allah, Resulüne kesin bilgi olmadan zan ile konuşmak, incitmek, herhangi bir kimseye iftira atmaya ruhsat vermemişken, nasıl olur da insanlar, kesin bilgileri olmadan zanla birbirlerine tecavüz eder ve 25

irca büyük günah işleyen mü'minler haklonda cennetlik yahut cehennem­ lik şeklinde kesin bir hüküm ortaya koymayıp onların akıbetlerini Allah'a havale etmektir. 26 Bakara, 2/31. 27 Bakara, 2/32. 28 lsra, 17 /36.

[1 7)

el-Alim ve'l-Müteallim

46

birbirlerini ayıplarlar? Tevakkuf yahut duraklamanın ma­ nası ise, haram, helal veya bizden önceki ümmetler hakkın­ da bilmediğin konularda, sana sorulanlar için "En güzelini Allah bilir." demendir. Eğer üç kimse, bilmediğimiz, tecrü­ belerimizle ve kendi ölçülerimizle de bilemeyeceğimiz bir sözü bize getirirlerse, bunun ilmini Allah'a havale eder ve tevakkuf edersin. 33. Müslümanlar Arasında lrcanın ilk Siyasi Örneği

İrca şöyle bir misalle açıklanabilir: Sen durumları iyi olan bir toplulukta idin. Daha sonra onları, birbiriyle iyi olarak bırakıp ayrıldın. Sonra onların iki zümreye ayrıldık­ larını ve birbirlerini öldürdüklerini duydun, onlara geldin . Ayrılırken iyi olarak bıraktığın halde, sonradan birbirini öldüren bu kimselere sorduğun zaman iki zümreden her biri kendisinin zulme uğradığını söyledi. Oysa leh ve aleyh­ lerinde kendilerinden başka şahit de yoktur. Aralarındaki öldürme fiili sabit olduğu halde mazlum ve zalim ortada yoktur. Çünkü hasım olan bu iki tarafın birbiri için şehadet­ leri caiz değildir. Bu takdirde birbirini öldürmekten dolayı her iki tarafın da, isabetli olmadıklarını bilmen gerekir. Ya iki taraf da hatalı yahut biri hatalı diğeri isabetlidir. 34. lrcanın ltlkadlleşmesl ve Günah işleyenlerle ilgili

Hükmün Allah'a Havale Edilmesi Günah işleyenlerin cennetlik veya cehennemlik oldukla­ rını söylemeden, onlar hakkındaki hükmü geciktirmen de ( 1 8) ircadır. Zira insanlar bize göre üç sınıfa ayrılır: Peygamber­

ler ve peygamberlerin cennetlik olduğunu bildikleri kimse­ ler cennetliktir. İkinci kısım insanlar, müşriklerdir. Biz on­ ların cehennemlik olduklarına şehadet ederiz . Üçüncü sınıf insanlar ise; Allah'ın birliğine inananlar zümresidir. Biz bu konuda tevakkuf ederiz, onların cennet ve cehennem ehli olduklarına şehadet etmeyiz . Onlar için ilahi affı ummak­ la birlikte, azaba çekileceklerinden de korkarız . Onlar, Al-

el-Alim ve'l-Müteallim

47

lah'ın buyurduğu gibi "İyi ameli, kötü bir amelle karıştırmış­ lardır, olur ki Allah onların tevbelerini kabul eder."29 deriz ve

Allah'ın onları affedeceğini umarız. Keza, "Allah şüphesiz ki, kendisine şirk koşulmasını affetmez, ondan başkasını dileye­ ceği kimse için ajfeder."30 buyurulmuştur. Bunun için günah

işleyenlerin de günah ve hatalarının neticesinden korkarız. 35. Hakkında Nas Bulunmayan Kimselerin Cennetlik

veya Cehennemlik Olduğu Söylenemez Talebe: Ne kadar doğru, açık ve hakka yakın söz söyle­ diniz . Fakat acaba, peygamberler ve onların söyledikleri kimselerin dışında, pek çok oruç tutup, namaz kıldığını gördüğümüz kimsenin cennete girmesi gereklidir, diyebilir miyiz? Bunu açıklayın . Alim (ra.): Hakkında nas ile cennet vacip kılınanlardan ötesi için cennetliktir, diyemem . Cehennemlikler için de durum aynıdır. 36. Büyük Günah işleyenin imanını Kaybedeceğine

Dair Rivayetin Eleştirisi Talebe: "Mü'min zina edince, başından gömleğinin çıka­ rıldığı gibi, imanı da çıkarılır, sonra tevbe edince iman ken­ disine iade edilir.''31 hadisini rivayet eden kimseler için ne dersiniz? Eğer tasdik ederseniz Haricilerin32 prensiplerini kabul etmiş olursunuz . Onların görüşlerinden şüphe eder­ seniz Haricilerin prensiplerinde de şüpheye düşmüş ve (1 9] ifade ettiğiniz haktan rücu etmiş olursunuz . Eğer, ravilerin sözünü tekzip edecek olursanız, onlar da sizi Hz. Peygam­ ber'in sözünü yalanlamış olmakla suçlarlar. Çünkü onlar, Hz . Peygamber'e ulaşıncaya kadar, bu hadisi muteber kişi­ lerden nakletmişlerdir. 29 30 31 32

Tevbe, 9/102. Nisa, 4/48. Bkz. Ebu Dbud "Sünne" ıs, Timıizi, "iman", 11. Ameli imanın bir cüzü olarak düşünen ve büyük günah işleyenlerin kafir olduğunu iddia eden bir fırkadır.

el-Alim ve'l-Müteallim

48

Alim (ra.): Tekzip etmek, ancak "Ben Hz. Peygamber'in sözünü yalanlıyorum." diyen kimsenin sözü ve yalanlama­ sıdır. Lakin bir kimse "Ben Hz . Peygamber'in söylediği her şeye iman ederim, fakat o kötülük yapılmasını söylemedi, Kur'an'a da muhalefet etmedi:' derse, bu söz o kimsenin, Hz. Peygamber'i ve Kur'an-ı Kerim'i tasdik etmesi; Allah'ın Resulünü, Kur'an'a muhalefetten tenzih etmesidir. Eğer, Hz . Peygamber, Kur'an'a muhalefet etse ve Allah için hak olma­ yan şeyleri kendiliğinden uydursa idi, Allah onun kudret ve kuvvetini alır, kalp damarını koparırdı . Nitekim bu husus Kur'an'da şöyle belirtilir: "Eğer peygamber söylemedikleri­ mizi bize karşı, kendiliğinden uydurmuş olsa idi, elbette onu kuwetle yakalar, sonra da kalp damarını koparıverirdik Si­ zin hiçbiriniz de buna mani olamazdı.''33 Allah'ın peygambe­

ri, Allah'ın kitabına muhalefet etmez, Allah'ın kitabına mu­ halefet eden kimse de Allah'ın peygamberi olamaz. Onların rivayet ettikleri bu haber Kur'an'a muhaliftir. Çünkü Allah; Kur'anı Kerim'de "Zina eden kadın ve erkek .. "34 ayetinde zani ve zaniyeden iman vasfını nefy etmemiştir. Keza, "Siz­ den fuhşu irtikap edenlerin her ikisini de.. .''35 ayetinde Allah

"sizden" kaydı ile Yahudi ve Hıristiyanları değil, Müslüman­ ları kastetmektedir. O halde Kur'an-ı Kerim'in hilafına, Hz. Peygamber'den hadis nakleden herhangi bir kimseyi red­ detmek, Hz . Peygamber'i reddetmek veya tekzip etmek demek değildir. Bilakis, Hz. Peygamber adına hanlı rivayet eden kimseyi reddetmek demektir. İtham Hz. Peygamber'e değil, nakleden kimseye racidir. Hz . Peygamber'in söyledi­ ğini duyduğumuz yahut duymadığımız her şey can, baş üs1201 tünedir. Biz onların hepsine iman ettik, onların Allah'ın Re­

sulü'nün söylediği gibi olduğuna şehadet ederiz. Keza Hz. Peygamber'in, Allah'ın nehy ettiği bir şeyi emretmediğine, 33 Hakka, 69/45, 47. 34 Nur; 24/2. 35 Nisa, 4/15.

el-Alim ve'l-Müteallim

49

Allah'ın kullarına ulaştırılmasını emrettiği bir şeye de mani olmadığına şahitlik ederiz. O, hiçbir şeyi Allah'ın tavsif etti­ ğinden başka şekilde tavsif etmez. Yine şehadet ederiz ki O, bütün işlerde Allah'ın emrine muvafakat etmiş, hiçbir bidat ortaya koymamıştır. Allah'ın söylemediği hiçbir şeyi de, Al­ lah'a isnat etmemiştir. Bunun için Allahu Teala "Kim Resule itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur."36 buyurmaktadır. 3 7. "içki içen Kimsenin Kırk Gün ve Kırk Gece

Namazlannın Kabul Edilmeyeceği" Rivayetinin Eleştirisi Talebe: Çok güzel açıkladınız. Fakat içki içen kimsenin, kırk gün ve kırk gece namazının kabul olunmayacağını id­ dia eden kimse için ne dersiniz? Bana iyilikleri yıkan ve ip­ tal eden bu hususu açıklayınız. Alim (ra .): 'i\.llah, içki içen kimsenin kırk gün ve kırk gece kıldığı namazı kabul etmez."37 sözünün açıklamasını bilmi­ yorum. Söz sahiplerini, sözlerinin hakikate kesin olarak ay­ kırı olduğunu bildiğimiz bir açıklama yapmadıkları sürece, onları yalanlamam. Biz biliyoruz ki Allah, kulunu işlediği günahtan dolayı cezalandırır veya günahını affeder. Allah, kulunu işlemediği günahtan ötürü cezalandırmaz, kulun iş­ lediği farzları hesap eder, günahlarını da yazar. Mesela, bir kimsenin malının zekatından, daha fazla vermesi gerekir­ ken, elli dirhem verdiğini kabul edelim. Bu durumda Allah onu verdiği miktardan dolayı değil, vermediği miktardan dolayı cezalandırır. Verdiği miktarı kul lehinde değerlendi­ rir. Keza bu kimse oruç tutar, namaz kılar, hacca gider ve adam öldürürse, bu hususta iyilikleri hesap edilir, kötülük­ leri ise aleyhine yazılır. Allah bu konuda Kur'an'da şöyle buyurur: "Kazandığı iyilik kendi lehine, yaptığı kötülük de

36 Nisa 4/80. 37 Timıizi, "Eşribe"l, lbn Hanbel 11.176, V, 171.

50

el-Alim ve'l-Müteallim

kendi aleyhinedir.",38 "Bir iş yapanın amelini elbette boşa çı­ karmam."39 "Yalnız işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırıla­ caksınız.",40 "Ancak işlediklerinizin cezasını göreceksiniz.",41 "Kim zerre miktarı iyilik işlerse karşılığım görür, kim de zer­ re miktarı kötülük işlerse karşılığım görür.",42 "Küçük, büyük her şey yazılıdır."43 Bu duruma göre, iyilik ve kötülükler az

da olsa Allah tarafından yazılmaktadır. "Biz kıyamet günü adalet terazilerini koyacağız. Hiçbir kimse hiçbir şeyle hak­ sızlığa uğratılmayacaktır. Hardal tanesi ağırlığınca olsa da biz onu hesaba katacağız. Bizim hesap görmemiz elverir."44

Bütün bunların aksini iddia eden kimse Allah'ı zulümle tavsif etmiş olur. Oysaki Allah zulmet!Jleyeceği hususunda [2 1)

kulların güvence vermiştir: "Hiçbir kimse hiçbir şeyle hak­ sızlığa uğratılmaz.",45 "Ancak işlediklerinizin cezasını görür­ sünüz.",46 "Kim bir zerre miktarı iyilik işlerse onun mükafa­ tım, kim de zerre miktarı bir kötülük işlerse onun cezasını görür."47 ayetleri bu hususu belirtmektedir. Allah, iyiliklere

mukabelede bulunduğu için, kendisinin şekur olduğunu ifade etmiştir. O merhametlilerin en merhametlisidir. 38. iyilikleri Boşa Çıkaran Oç Şey:

Şirk, iyiliği Başa Kakma ve Riya İyiliklere gelince, onları üç şeyden biri boşa çıkarır. Bunların birincisi, Allah'a şirk koşmaktır. Bu konuda Al­ lah, "Her kim imam inkar ederse, b ütün işledikleri boşa gi­ der."48 buyurmuştur. İkincisi, bir kimseyi azat etmek, sıla-i 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48

Bakara, 2/285. Ali lmran, 3/195. Yasin, 36/54. Tahrim, 66/7. Zilzal, 99 / 7-8. Kamer, 54/53. Enbiya, 21/ 47. Enbiya, 2 1/47. Saffat, 37/39. Zilzal, 99/7-8. Maide, 5/5.

el-Alim ve'l-Müteallim

51

rahimde bulunmak, Allah rızası için bir malı sadaka ola­ rak verdikten sonra gazaplanmak veya gazap haricinde iyilik yaptığı kimseyi minnet altında bırakmak için "Ben sana sıla-i rahimde bulunmadım mı?" ve benzeri şeyler söyleyerek başa kakma durumudur. Bu ve benzeri durum­ larda o kimsenin sevabı suratına çarpılır. Zira Yüce Allah "Sadakalarınızı, başa kakma ve eza vermek suretiyle iptal etmeyin."49 buyurmaktadır. Üçüncüsü, başkalarına gösteriş

yapmak için, amel işlemektir. Riya için yapılan salih ameli Allah kabul etmez. Bu üç günahın ötesindekiler, iyilikleri yıkıp boşa çıkarmazlar. 39. Ebu Hani/e'nin Kendisini Tekfir Edenlere Tepkisi

Talebe: Çok güzel ifade ettiniz . Fakat acaba, sizin kafir olduğunuz hususunda şahitlik eden bir kimse hakkında, si­ zin şehadetiniz nedir? Bunu açıklayınız. Alim (ra.): Benim şehadetim, onun yalancı olduğu yö­ nündedir. Bundan dolayı onu, kafir değil, yalancı olarak isimlendiririm . Zira haram iki türlüdür: Allah'a karşı işle­ nen haram, kullara karşı işlenen haram . Allah'a karşı işle­ nen haram, şirk koşmak, tekzip etmek ve küfürdür. Allah'ın kullarına karşı işlenen haram ise, kullar arasında cereyan eden haksızlıklardır. Allah ve Resulünü yalanlayan kimse­ nin, beni yalanlayan kimse gibi olması gerekmez . Çünkü Allah ve Resulünü yalanlayan kimsenin günahı, bütün in­ sanları yalanlamasından dolayı kazanacağı günahtan daha büyüktür. Benim kafir olduğuma şehadet eden kimse bana göre yalancıdır. Onun benim hakkımda yalan söylemesi, benim de onun hakkında yalan söylememi helal kılmaz. Zira Allah "Bir kavme düşmanlığınız, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adil davranın, çünkü adalet takvaya en yakın olan­ dır.''50 buyurmaktadır. 49 Bakara, 2/264. 50 Maide, 5/8.

52

el-Alim ve'l-Müteallim

40. Kendisinin Kli.fir Olduğuna Şehadet Edenin Durumu

Talebe: Bu iyi bir hususiyettir. Fakat kendisinin kafir ol­ (22) duğuna şehadet eden kimse için ne dersiniz?

Alim (ra.): Onun kendisi hakkında söylemiş olduğu yala­ nın, tahkik edilmesinin benim için gerekli olmadığını söy­ lerim. Çünkü o, kendisinin eşek olduğunu söylese, benim doğrudur, demem icap etmez. Fakat Allah ile bir ilgisi ol­ madığını belirtir veya "Ben Allah ve Resulüne iman etmi­ yorum." derse, kendisinin mü'min olduğunu söylese de ben onu kafir diye isimlendiririm. Keza Allah'ın birliğini kabul eden ve Allah katından gelen her şeye iman eden kimse, kendisi için kafir dese bile ben ona, mü'min derim . 41. Senin Dininle ilgim Yoktur Diyenin Durumu

Talebe: O kimsenin kendisi için ifade ettiğinden daha güzelini söylediğinizi görüyorum. Siz bu iyiliğe daha çok Jayıksınız. Fakat o kimse bana "Senin dininle veya kulluk ettiğinle bir ilgim yoktur.'' derse durumu ne olur? Alim (ra.): Bana böyle söylerse acele etmem ve o kimse­ ye '�llah'ın dini ile mi, yoksa Allah ile mi ilgin yoktur?" diye sorarım . Bu iki sözden birini söylerse ona kafir ve müşrik derim. Fakat "Ben Allah'tan ve Allah'ın dininden ilgimi kes­ miyorum, fakat senin dinin ile ilgimi kesiyorum. Çünkü se­ nin dinin, Allah'ı inkardır, senin taptığından ilgimi kesiyo­ rum, zira sen şeytana tapıyorsun ." derse ona kafir demem, çünkü o, beni tekzip etmektedir. 42. Şeytana itaat Eden Kli.fir

ve Şeytana Tapan Olmaz mı? Talebe: Yemin ederim, bu söz takva ve ihtiyat ehlinin sözüdür. Fakat acaba şeytana itaat eden, onun rızasını gö­ zeten kimse, kafir ve şeytana tapan olmaz mı? Bu hususu açıklayınız .

el-Alim ve'l-Müteallim

53

Alim (ra.): Bu sual ile ne kastettiğini biliyor musun? Şüp­ hesiz mü'min, Allah'a isyan ettiği zaman, ameli her ne ka­ dar taat ve rıza yönüyle şeytana muvafık olsa da, işlediği bu masiyet ile şeytana itaat eden, onun rızasını isteyen ve ona yönelen kimse olmaz. 43. ibadetin Mahiyetinin Açıklanması

Talebe: Bana ibadetin açıklamasını yapın. Alim (ra.): İbadet kelimesi, taat, rağbet ve rububiyetin ikrarı manalarına gelen şümullü bir kelimedir. Kul iman et­ mek konusunda, Allah'a itaat ederse, kendisinde Allah'tan ummak ve korkmak durumu hasıl olur. Bu üç haslet kulda mevcut olunca, Allah'a ibadet etmiş olur. Allah'tan ummak ve korkmak hali bulunmayınca, bir kimse mü'min olamaz . Fakat nice mü'minler vardır ki, bir kısmında Allah korkusu daha çok, bir kısmında da daha azdır. Keza, Allah'tan başka bir kimseye, sevabını umarak ve gazabından korkarak itaat eden kimse, ona ibadet etmiş sayılır. Eğer her konuda yal­ nız itaat ile amel etmek ibadet olsa idi, Allah'tan başkasına itaat eden herkes, itaat ettiklerine ibadet etmiş olurdu . 44. Allah'tan Başkasından Korkan

veya Ondan Başkasından Menfaat Umanın Durumu Talebe: Ne kadar güzel söylediniz . Fakat acaba bir şeyden korkan yahut bir şeyden menfaat uman kimse, kafir olur mu? Alim (ra.): Korku ve ummak iki ha.Ide yahut da iki hal­ den birinde bulunur. Bir kimseden uman yahut korkan kimse, onun Allah'ın izni olmadan kendisine zarar veya fayda vermeye muktedir olduğu görüşünde ise, Icafir olur. Diğer durumda, bir kimse hayrı Allah'tan umduğu, Allah'ın kendisini başkalarının eline düşürmek yahut bir şeyi sebep kılmakla vereceği beladan endişe ettiği için başkasından korkar veya bir şey umarsa bu kimse kafir olmaz . Çünkü

(23)

el-Alim ve'l-Müteallim

54

baba evladmm kendisine faydalı olmasını, kişi hayvanı­ nm kendisini taşımasmı, komşusunun kendisine iyilik et­ mesini, devlet başkanının kendisini korumasmı umar. Bu durumda kafirlik bahis konusu olmaz. Çünkü burada um­ duğunu Allah'tan ummak vardır. Kendisini evladmdan ve komşusundan faydalandırmasını, içtiği ilaçtan şifa ihsan etmesini, Allah'tan ümit eden kimse kafir olmaz . İnsan ba­ zen şerden korkar; Allah'm kendisini kötü şeylere müptela kılmasmdan korkarak kaçar. Mesela; Allah'm resul seçtiği ve kelamı ile mümtaz kıldığı Hz. Musa, Allah ile arasmda bir elçi olmadan "Beni öldürmelerinden korkarım."51 demiş­ ti . Peygamber Efendimiz mağaraya saklanmıştı . Bu durum­ da onlar için küfür katiyen mevzu bahis olamaz . Keza insan yırtıcı hayvanlardan, yılandan, akrepten, evinin yıkılmasm­ dan, sel afetinden, zarar verecek yiyecek yahut içecekler­ den korkar. Bütün bu durumlarda insana küfür veya şüphe hali değil, ancak korkmak arız olmuş olur. 45. Mahluklardan Allah'tan Daha Çok Korkan Mü'minin Durumu

Talebe: Şüphesiz bildiklerimizi söylediniz. Fakat bu mahluklardan, Allah'tan korktuğumuzdan daha çok korkan mü'minin durumu nedir? Bunu açıklaym . Alim (ra.): Mü'minin, Allah'tan daha çok korktuğu hiç bir varlık yoktur. Zira mü'min şiddetli bir şekilde hastalandı­ ğı yahut Allah'tan gelen kötü bir musibete uğradığı zaman bile gizli veya açık olarak "Ya Rabbi, ne kötü yaptm!" demez. Bunu içinden de söylemez . Buna mukabil Allah'ı daha çok zikreder. Eğer bu musibetin yüzde biri, dünya hükümdar[24) larmm birisinden gelmiş olsa idi; o kimse güvendiği kimse­

lere, hükümdarlarm duymadığı yerde onun zulmünü, kalbi ve lisanı ile ifadeden çekinmezdi. Halbuki mü'min gizli, aşi­ kar; sıcak, soğuk her yerde Allah'm emrini gözetir. Dünya 51 Şuara, 26/14; Kasas, 28/33.

el-Alim ve'l-Müteallim

55

hükümdarlarının emirleri ise gizli, açık, isteyerek yahut is­ temeyerek, her hal ve karda gözetilmez . Mesela; bazen bir mü'minin soğuk bir gecede yıkanması gerekir, bu durum onun hoşuna gitmese de uykusundan uyanır, Allah'tan baş­ kasının bilmediği bir durum için ve sırf Allah'tan korktuğu için gusleder. Keza şiddetli sıcakta, susuzluktan yanıp kav­ rulduğu halde orucunu tutar. Yanında kimse bulunmadığı halde Allah'ın emrini gözetir, sabreder. Allah'tan korktuğu için feryat etmez . Buna mukabil bir kimse, bir hükümdarın huzurunda bulunduğu müddetçe ondan korkar, fakat uzak­ laşınca korkmaz . Bütün bunlardan anlıyoruz ki, mü'minin Allah'tan daha çok korktuğu (saygı duyup emrine uyduğu) hiçbir varlık yoktur. 46. iman ve Küfrün Ne Olduğunu Bilmeyenin

Durumu Talebe: Yemin ederim, kendi nefsimizden de anlayabi­ leceğimiz bir hususu ifade ettiniz . Fakat acaba, iman ve küfrün ne olduğunu bilmeyen bir kimsenin durumu nedir? Bunu açıklayın. Alim (ra .): Şüphesiz ki insanlar; Yüce Allah'ı bilme ve tasdik etmeleri ile mü'min, inkar etmeleri sebebiyle de kafir olurlar. Allah'ın kulu olduklarını ikrar, Allah'ın birli­ ğini ve O'nun katından gelen şeyleri tasdik ettikleri zaman, iman ve küfrün ne demek olduğunu bilmeseler de, imanın hayırlı, küfrün de şerli bir şey olduğunu bildiklerinden dolayı, kafir olmazlar. Mesela; kendisine bal ve sabır52 ge­ tirilen bir kimse ikisinden de tadar; balın tatlı, sabrın da acı olduğunu bilir. O kimsenin acılık ve tatlılık mefhumu­ nu bilmediği söylenemez. Söylenecek tek şey, onun acılık ve tatlılık isimlerini bilmediğidir. İman ve küfür isimlerini bilmeyen de böyledir. Fakat o kimse imanın iyi, küfrün de kötü olduğunu bilir. Bu durumda olan bir kimsenin Allah'ı 52

Sarı renkli acı bir madde.

el-Alim ve'l-Müteallim

56

bilmediği söylenemez. Sadece iman ve küfür isimlerini bil­ miyor denilir. 4 7. imanın Mü'mini Şiddetli Azaptan Koruması

Talebe: Acaba mü'min azap görürse, imanı ona fayda ve­ rir mi? Kendisinde iman mevcut iken, iman ettikten sonra azaba maruz kalır mı? Bunu açıklayın. Alim (ra.): Suallerin içinde, benzerini sormadığın me­ seleleri sordun. Ben inşallah sana o konularda fetva vere­ ceğim. "Mü'min eğer azap görürse, imanı kendisine fayda verir mi? Kendinde iman olduğu halde azaba uğrar mı?" diyorsun. Evet, iman mü'mine fayda verir, çünkü iman onu en şiddetli azaptan korur. En şiddetli azap ise, kafirin aza­ bıdır. Zira küfürden daha büyük günah yoktur. Bu durumda bulunan mü'min Allah'ı inkar etmemiş, fakat emrettiği bazı hususlarda ona asi olmuştur. Eğer Allah, ona azap ederse işlediği nisbetinde azap eder. işlemediği şey için azap et­ mez . Tıpkı adam öldüren ve fakat hırsızlık yapmayan kim­ senin, sadece katil suçu ile cezalandırılıp, hırsızlık suçu ile [25) cezalandırılmaması gibi . Nitekim Allah Kur'an-ı Kerim'de

" Yaptıklarmızdan başkasının karşılığım görmezsiniz."53 bu­

yurmaktadır. Hastalığı az olan hastanın durumu daha eh­ vendir. Dünyada azap çekip, en şiddetli azaptan kurtulan sadece bir nevi azap çeken kimsenin durumu, iki çeşit azap çeken kimseden daha kolaydır. Mü'min de böyledir, eğer iş­ lediği bir günah için azap görürse, bu iki günah için çekece­ ği azaptan daha hafif olur. 48. Kdjirlerln Küfrü ile Mü'minlerln imanının Eşit,

Amellerinin Farklı Olması Talebe: Yemin ederim ki bu, doğru bildiğimiz şeylerden­ dir. Fakat acaba ibadetleri muhtelif ve çok olduğu halde, ka­ firlerin küfrü niçin aynıdır? Keza semadakilerin imanı ile 53 Yasin, 36/54.

el-Alim ve'l-Müteallim

57

yeryüzündekilerin imanı -meleklerin yapmaları gereken çeşitli amelleri varken- niçin birdir? Alim (ra.): Meleklerin yapmaları farz olan ameller, bizim yapmamız farz olan amellerden başkadır. Meleklere farz olan ve bizden önceki ümmetlere de farz kılınmış olan şey­ ler de, bize farz kılınanlardan farklıdır. Sema ehlinin ima­ nı, evvelki ümmetlerin imanı ve bizim imanımız ise, birdir. Çünkü hepimiz iman ettik ve yalnızca Allah'a ibadet ettik . Tıpkı bunun gibi, kafirlerin küfrü ve inkarı bir ve fakat iba­ detleri farklıdır. Mesela bir Yahudi'ye kime ibadet ettiğini sorarsan sana 'J\llah'a ibadet ediyorum." der. Allah'ı sordu­ ğun zaman, onun beşer şeklinde yaratılmış olan oğlu Üze­ yir olduğunu söyler. Bu durumda olan kimse Allah'a iman etmiş olmaz. Eğer bir Hıristiyan'a, kime ibadet ettiğini so­ rarsan, '�llah'a ibadet ediyorum:· der. Allah'ı sorduğun za­ man da, O'nun İsa'nın cesedinde ve Meryem'in rahminde gizlenen, bir yere sığan ve giren varlık olduğunu söyler. Bu durumda bulunan kimse ise Allah'a iman etmiş olmaz . Bir Mecusi'ye de, kime ibadet ettiğini sorarsan, o da; 'J\llah'a ibadet ediyorum." diye cevap verir. Fakat Allah'ı sorduğun zaman, onun ortağı, eşi ve çocuğu bulunan bir varlık oldu­ ğunu söyler. Bu durumda olan bir kimse de, Allah'a iman etmiş olmaz . Bütün bu kimselerin Allah'ı bilmemeleri ve inkarları birdir. Vasıfları, sıfat ve ibadetleri ise çok ve de­ ğişiktir. Mesela, üç kişi var, bunlardan biri kendisinde, dün­ yada eşi bulunmayan bir beyaz inci mevcut olduğunu id­ dia ediyor. Daha sonra bir kara üzüm danesini çıkararak, bunun inci olduğuna yemin ediyor. Diğerleri ile bu konuda tartışmaya giriyor. Bir başkası kendisinde dünyada benzeri bulunmayan bir inci olduğunu iddia ederek bir ayva çıkarı­ yor ve bunun inci olduğuna yemin edip insanlarla münaka­ şaya giriyor. Üçüncüsü, eşsiz kıymetteki incinin kendisinde bulunduğunu iddia ederek, bir çamur parçası çıkarıyor ve bunun inci olduğu hususunda yemin ederek, başkalarıyla

el-Alim ve'l-Müteallim

58

bahse giriyor. Bu üç kişi inciyi bilmedikleri konusunda bir­ leşmişlerdir. Zira sıfatları çok ve değişik olmasına rağmen, hiçbiri inciyi bilmemektedir. İşte böylece sen, onların tav(26) sif ve ibadet ettiklerine, ibadet etmediğini bilirsin. Çünkü

onlar üç yahut iki ilah tavsif ediyorlar, tavsif ettiklerine de ibadet ediyorlar. Oysaki sen, bir olan Allah'ı tavsif ediyor­ sun. O halde senin ibadet ettiğin mabudun, onların ibadet ettiklerinden başkadır. Onların mabudu da, senin ibadet ettiğinden başkadır. Bunun için Kur'an'da: "De ki: Ey Kdfir­ ler! Ben sizin taptıklarımza tapmam, siz de benim taptığıma tapmazsmız. "54 buyurulmuştur. 49. Allah Rabbimizdir Dedikleri Halde Allah'ı Bilmeyenlerin Durumu

Talebe: Anlattığınız bu konuyu, belirttiğiniz vecihle öğ­ rendim . Fakat niçin onlar, Allah Rabbimizdir, dedikleri hal­ de, Allah'ı bilmeyen kimseler oluyorlar? Alim (ra .): Şüphesiz ki onların Allah Rabbimizdir, de­ diklerini biliyorum . Oysaki onlar bununla da Allah'ı bil­ miyorlar. Çünkü Allah "Onlara gökleri ve yeri kim yarat­ tı ?" diye soracak olsan, ''Allah 'tır." derler. Sen de ''Allah 'a h a m dolsun de!" Fakat onların çoğu bilmezler."55 buyur­

maktadır. Yani onların çoğu, anasından kör olarak doğan bir sabinin, hiçbir şey bilmeksizin geceyi, gündüzü, sarıyı, siyahı söylemesi gibi, bu sözü gayri şuuri olarak söyleyen­ ler gibidir. Böyle kafirler Allah'ın ismini, mü'minlerden işit­ mişler, işittiklerini de bilmeden söylemektedirler. Bunun için Kur'an-ı Kerim'de "Ahirete ina n m ayanların kalpleri inkdrcı, kendileri de kibirlidir. "56 buyurulmuştur.

54 Kafirun, 109/1-3. 55 Lokman, 31/25. 56 Nahl, 16/22.

el-Alim ve'l-Müteallim

59

50. Peygamber mi Allah Vasıtasıyla, Allah mı Peygamber Vasıtasıyla Bilinir?

Talebe: Bu husus belirttiğiniz gibi. Fakat acaba pey­ gamberi Allah vasıtasıyla mı bilirsiniz, yoksa Allah'ı peygamber vasıtasıyla mı bilirsiniz? Peygamberi Allah vasıtasıyla bilirseniz, bu nasıl olur? Halbuki peygamber sizi Allah'a çağırmaktadır. Bunu açıklayınız. Alim (ra .): Evet, peygamberin peygamberliğini Al­ lah tarafından biliriz . Her ne kadar peygamber Allah'a çağırırsa da, hiç bir kimse, Allah'ın, gönlüne tasdik ve peygamber olduğu bilgisini koymadan, peygamberin hak ve doğru söylediğini bilemez. Bunun için Allah "Sen şüphesiz ki, sevdiğini h idayete u laşt1ramazsm, fakat Al­ lah dilediğini doğru yola iletir. "58 buyurmaktadır. Eğer

Allah'ı bilmek, peygamberler vasıtasıyla olsaydı, insan­ lara marifetullah nimetini ihsan etmek, Allah'tan değil, peygamberlerden gelirdi. Halbuki yaratıcıyı bilme ni­ metini peygamberlere ihsan eden de Allah'tır. Peygam­ beri insanlara da tanıtıp tasdik ettirmesi, Allah'ın insan- (27] lar için bir nimeti ve lütfudur. Kul, bildiği hayrı ancak Allah cihetinden bilir, dememiz gerekir. 51. Velayet ve Beraet Bir Kimsede Birleşebilir mi?

Talebe: B eni rahatlattınız. Fakat acaba, velayet ve be­ raetin açıklaması nedir? Velayet ve beraet bir kimsede içtima eder mi? Alim (ra .): Velayet, iyi amelden dolayı hoşnutluk, beraet de kötü amelden dolayı hoşnutsuzluk demek­ tir. Her ikisi de bazen bir insanda birleşebilir, bazen de birleşmez. İyi ve kötü işler işleyen bir mü'mine yaptığı iyi işlerde muvafakat eder ve onu seversin, işlediği kötü şeylerden dolayı da ona muhalefet eder, ayrılır ve sev­ mezsin. Bu, sorduğun velayet ve beraetin bir kimsede

el-Alim ve'l-Miiteallim

60

birleşmesinin misalidir. K�fir olan, kendisinde iyi bir durum bulunmayan kimseye de buğzeder ve bütün kö­ tülüklerinde kendisinden ayrılırsın. Daima sevdiğin ve hiçbir davranışından hoşnutsuzluk duymadığın kimse ise bütün iyi şeyleri işleyen ve kötü şeylerden sakınan mü'min kimsedir. Sen onun her hususiyetini sever, hiç­ bir şeyinden hoşnutsuzluk duymazsın. 52. Nimetlerin Allah 'tan Olduğunu

lnklir Edenin Durumu Talebe: Çok güzel söylediniz. Fakat acaba, nimete kü­ für ne demektir? Bunu açıklayın. Alim (ra.) : Nimete küfür, kişinin nimetlerin Allah'tan ol­ duğunu inkar etmesidir. Eğer nimetlerden birini inkar ve onun Allah'tan olmadığını iddia ederse, o kimse Allah ka­ tında kafir olur. Böylece Allah karşısında kafir olan, nimet­ lerini de inldr eder. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de "Onlar Allah 'ın nimetlerini itiraf ederler, sonra da inkdr ederler."57

buyurur. Yani kafirler gecenin gece, gündüzün de gündüz olduğunu bilirler. Sıhhat, zenginlik ve ulaştıkları rahat ve bolluğun nimet olduğunu itiraf ederler. Fakat onlar bunları asıl lütuf ve ihsan edici olan Allah'a değil, kendilerinin iba­ det ettikleri şeye nispet ederler. Bundan dolayı Allah, on­ ların Allah'ın nimetlerini itiraf edip sonra da onları inkar ettiklerini ifade eder. Yani onlar, nimetlerin hiçbir benzeri olmayan Allah'tan olduğunu inkar ederler. Ancak Allah'tan yardım dileriz. Onun yardımı bize Jcl.fi­ dir, O ne güzel vekildir. Allahu Teala, Efendimiz Muhammed Aleyhi's-Selam ve onun aline ve ashabına salat ve selam ey­ lesin. Elhamdülillah. el-Alim ve'l-Müteallim burada bitti.

57

Nabi, 16/83.

KAYNAKÇA

Ahmed b. Hanbel ( 241/ 855), el-Müsned, Beyrut trz. el-Bağdadi, Abdülkahir b. Tahir b. Muhammed ( 429/1037), Mezhepler Arasmdaki Farklar, çev. Ethem Ruhi Fığlah, İstanbul 1 991. el-Bağdadi, Abdülkahir b. Tahir b. Muhammed ( 429/ 1037), Usalu'd­ Dfn, Beyrut 1 9 81. el-Bağdadi, Ahmed b. Ali b. Sabit ( 463/ 1070), Tarlhu Bağdad, Kahire 1931. el-Bağdadi, İsmail Paşa, Hediyyetü'l-Arifin, İstanbul 1955. Bardakoğlu, Ali, "Eba Hanife", DIA, X/143-145. el-Beyazi, Kemaluddin Ahmed b. Hasan (1098/ 1 687), lşardtu'l Meram an IMrCitı 'l imam, thk.Yusuf Abdürrezzak, Kahire 1949. Brockelmann, Car i, Tlirlhu'l-Edebi'l-Arabf, çev. Abdülhalim Neccar, Kahire 1991. el-Buhari, EbQ Abdillah Muhammed b . İ smaii b . İ brahim b. el-Muğire ( 256/ 870), et-Tdrlhu 'l-Kebfr, Beyrut trz. el-Cündi, Abdulhalim, Eba Hanife, Kahire 1 970. EbQ DavQd, Sünen, İ stanbul 1 9 81. EbQ Hanife, en-Numan b . Sabit (150/ 767), 1- Rislile ild Osman el-Betti, 2- Kitdbü'l-Alim ve'l-Müteallim, 3- Kitabü'l-Fıkhı'l-Ebsat, 4- Kitabü'l-Fıkhı'l-Ekber, 5- Vas(Y.ye (imamı Azam 'm Beş Eseri), çev. Mustafa Öz, İ stanbul 1 9 81. Ebu Hanife, en-Numan b . Sabit ( 150/ 767), Kitdbü'l-Alim ve'l-Müte­ allim, thk. Muhammed Revvas Kal'aci-Abdurrahman el-Hindi en-Nedevi, Halep 1 972. EbQ Zehra, Muhammed, Eba Hanife, Kahire 1991. el-Eş'ari, EbQ Hasan Ali b.lsmail ( 330/ 9 41), Makdldtü 'l-lsllimfyyfn ve lhtillifü 'l-Musallfn, thk. Helmut Ritter, Wıesbaden 19 80. EyyOb, Ali, el-Akfdetü'l-Mdtürldiyye, Kahire 1 955. (Kahire Üniv. Darü'l-UIQm Fakültesi Kütüphanesi No: 24954/ 4 85'de kayıtlı doktora tezi). Fığlah, Ethem Ruhi, Çağımızda l'tikadi /silim Mezhepleri, 3. Baskı, İstanbul 1 986.

el-Alim ve'l-Müteallim

62

Cavici, Vehbi Süleyman, EbO. Hanife en-Nu'mdn, Dımaşk 198 7. Givony, Joseph, The Murjia and The Theological School of Ebu Hanifa: A Historical and ldeolojical Study, Edinburgh 1977. (Edinburgh Üniversitesi'nde doktora tezi) . iblağ, İ nayetullah, el-lmdmü'l-A'zdm EbO. Hanife el-Mütekellim, Kahire 1971. lbn Hacer, Ebü'l-Fazl Ahmed b . Ali (8 52 / 1448), Lisdnü'l-Mfzdn, Haydarabad 1331. lbn Hacer, Ebü'l-Fazl Ahmed b. Ali (8 52 / 1448), Tehzfbü't-Tehzfb, Beyrut 196 7. lbn el -'I mad el -Hanbeli, Ebil'l -Felah Abdulhayy 108 9/ 16 78), Şezerdtu 'z-Zeheb ve Ahbdru Men Zeheb, Beyrut 1986. lbn Sa'd, Muhammed b. Sa'd (2 36/8 50), Tabakdtü'l-Kübrd, Beyrut 1958 . lbnü'n -Nedim, Muhammed b . ishak ( 38 5/ 955), el-Fihrist, Beyrut 1964 . el -lsferayini, Ebü'l- Muzaffer (4 71/ 1078), Tabsfrjf'd-Dfn ve Temyfzi'l­ Fırkatı'n-Ndciye an Fırakı'l-Hdlikfn, thk.Zahid el-Kevseri, Beyrut 1988. Katip Çelebi, Mustafa b. Abdullah ( 106 7/ 16 57), Keşfü'z Zünan, İstanbul 1971. el -Kerderi, Hafızüddin Muhammed b. Muhammed b. Şihab el-Ha­ rizmi el-Bezzazi(82 7/ 142 3), Mendkıbü Ebf Hanife, Beyrut 198 1. Kem, Van Fr., "Murgitische und anti Murgitische Tendenztraditionen in Sujutf's al-la'ali al-masnu'a jf'l-ahadfs al-mavdu'a'; Zeitschrift fur Assyrologie, 26 ( 19 12), 16 9 -174 . el -Kummi, Sa'd b. Abdillah Ebu Halef el -Eş'ari ( 301/ 9 13), Kitdbü'l­ Makdldt ve'l-Fırak, Tahran 1964. el -Kureşi, Muhyiddin Ehil Muhammed Abdül k 3adir b . Muhammed, el-Cevdhfrü 'l-Mudfe fi Tabakdti'l-Hanefiyye, Haydarabad 132 2 . el- Makdisi, Mutahhir b. Tahir, el-Bed' ve't-Tdrih, Paris 192 6 . el -Matüridi, Ehil Mansilr Muhammed b . Muhammed b. Mahmud ( 333/ 944), Te'vildtü Ehli's-Sünne, thk. Seyyid Avadeyn, lbrahim Avadeyn, Kahire 1971. el -Matüridi, Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmud ( 333/ 944), Kitabü't-Tevhid, thk. Fethullah Huleyf, lskenderiye trz

.

el-Mekki, Muvaffak b. Ahmed ( 568/ 1172), Mendkıbü Ebf Hanife, Beyrut 198 1. Milsa, Muhammed Yilsuf, Ebu Hanife, Mısır trz .

Kaynakça

63

el-Nevbahti, el-Hasan b. MQsa ( 300/ 912), Fıraku 'ş-Şfa, lstanbul 1931. el -Pezdevi, Ebu Yüsr Muhammed( 493/1099), Ehl-i Sünnet Akaidi, Çev. Şerafeddin Gölcük, lstanbul 1988. es -Saymeri, Ebu Abdillah Hüseyin b. Ali ( 436/ 1044), Ahbdru Ebf Hanife ve AshtJbihi, Beyrut 197 6. Schacht, Joseph, "New Sources for the History of Muhammedan Theology", Studia lslamica, 1 (1953), 23- 42. Schacht, Joseph, ''An Early Murciite Treatise: the Kitab al-Alim va'l-Muteallim � Oriens, XVll (1964), 9 6 -117. Sezgin, Fuad, Ttirihu't-Türtisi'l-Arabf, Riyad 1 984. Şibay, Halim Sabit, "EbQ Hanife", DIA, iV. 20 -2 8. eş-Şehristani, Ebu Feth Muhammed b. Abdilkerim, ( 548/1153) el-Milel ve'n-Nihal, thk. Abdülemir Ali Mehna -Ali Hasan Faur, Beyrut 1990. Şener, Mehmet, "imam Azam Eba Hanife", Mezhepler ve Tarikatlar Ansiklopedisi, lstanbul 19 87, 9 9 -101. Taşköprüzade, Ahmed b. Mustafa, Miftahü's-Saade ve'l-Misbd­ hi's-Siytide, thk. Kamil Kamil Bekri-Abdülvehhab Ebu'n-Nur, Kahire 196 8. et-Temimi, Takıyyüddin b. Abdülkadir el -Gazzi ( 1010/ 1601), Tabaktitu's-Seniyye fi Terticimi'l-Hanefiyye, Thk.: Abdülfettah Muhammed el-Hulv, Daru'r -Rıfai, Riyad 1 9 83. et T - irmizi, Ebu İsa Muhammed b. lsab Sevde ( 297 / 909), es-Sunen, Kahire 19 82. Yeki', Muhammed b. Halef b. Hayyan, Ahbdru'l -Kuztit, thk. Abdülaziz Mustafa Meraği, Kahire 1947. Yavuz, Yusuf Şevki, " EbQ Hanife", D/A, X, 138-143. ez -Zebidi, Muhammed Murtaza b. Muhammed el -Hüseyni ( 1205/ 17 90), Kitabü 'l-Jthafi's-Saade, thk., Ahmed b. Suud es­ Siyabi, Mısır 1311. ez -Zehebi, Ebu Abdillah Şemsüddin Muhammed b . Ahmed b. Osman (7 48/ 1347), Miztinü'l-/'tidtil fi Nakdi'r-Rictil, Kahire 1963. ez -Zehebi, Ebu Abdillah Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman (7 48/ 1347), Ttirihü'l-lsltim ve Tabdktitü'I- Meştihfr ve'l-A'ltim, Mektebetü'l Kudsi, Kahire 1947 . ez-Zehebi, Ebu Abdillah Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman (7 4 8/ 1347), Mentikıbu lmtim Ebf Hanife, Haydarabad 1366. ez-Zehebi, Ebu Abdillah Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman (7 4 8/ 1347), Siyerü A'ltimi'n-Nübelti, thk. Şuayb el-Arnaut ve arkadaşları, Beyrut 19 81-19 88.

64

el-Alim ve'l-Mıitealllm

ez-Zehebi, EbO. Abdillah Şemsüddin Muhammed b . Ahmed b. Osman ( 74 8/ 1347), e/-/ber /f Haberi men l:aber, thk. Muhammed b. Said b. Zağlul, Beyrut 19 85. Zirikli, Hayreddin, el-A'ldm ve'l-Esmd; Kahire 1954 -1959.

DiZiN

A

Abbasi Halifesi Ebu Cafer Mansur 14 Abbasiler 14 Abdulkerim b. Musa el-Pezdevi 21 Abdülvehhab el -Hindi en -Nedevi 16 adalet 24, 36 adil şahit 32 af 34, 35, 36, 48 ahiret 33 akaid 13 alobet 25, 32, 3435 Akıl 13 alolcı 13 alay 4 2 Alemlerin Rabbi'nin ilmi 44 alim 30 Allah 31 Allah'a isyan 38, 51 Allah'a itaat 36, 41, 48, 52 Allah'a karşı işlenen haram 50 Allah düşmanı 37 Allah'ı bilme 54 Allah'ı bilmeme 56, 57 Allah'ı inkar 39, 40, 47, 51, 55 Allah'ın affı 38 Allah'ın birliği 30, 41, 45, 51, 54 Allah'ın çocuk edindiğini iddia 41 Allah'ın dini 26 Allah'ın emri 53 Allah'ın emrine muvafakat 48 Allah'ın inkan 40 Allah'ın insan şekli 40 Allah'ın izni 52 Allah'ın kulu 54 Allah'ın oğlu 40 Allah'ın peygamberi 4 7

Allah'ın Resulü 41 Allah'ın vadi 36 Allah'ı zikretme 27 Allah korkusu 31, 33, 52 Allah'tan af dilemek 35 Allah'tan ümit 52 amel 22, 23, 27, 30, 35, 43, 44, 51, 52 Anadolu 11 Arapça 39 Araplar 39 ashab 22, 23, 42, 43 Ashabu'r -Re'y 13 Asım 13 asi 55 Ateşi ilah edinenler 40 aya secde edenler 40 ayet 30 ayrılıklar 25 az amel 21, 22 azap 34, 36, 38, 45, 54, 55 azat 4 9 B

baloş 34 başa kakma 49, 50 Batı Hanefiliği 11 batıl 22 batılı rivayet 4 7 beddua 35 beraet 58 bidat 4 8 bilenler 22 bilgi 21 bilmeyenler 22 borç 28 bu günün lslam'ı 42 bu günün küfrü 42

66

bu günün münafıklığı 42 büyük günah 11, 34, 35, 36, 37, 44, 46, 55 c

cahil 30, 32 can 23 cehalet 22, 24 cehennem 36, 44, 45 cehennemlik 44, 45 cenaze namazı 25 cennet 33 cennetlik 44, 45 cinler 41 cüret 32 D

dalalet 25 delil 23, 37 deniz yolculuğu 38 ders notlan 15 dil ile ikrar 22 dille tasdik edermiş gibi görünme 42 din 26, 27 doğru 24 Doğu Hanefileri 11 dua 33, 35, 36 E

Ebu Bekr Ahmed b. ishak el-Cüzcani 17, 18, 21 Ebu Hanife 11 Ebu isme lsam b. Yusuf 17 Ebu'l-Hasen Ali b. Halil ed -Dımeşki 21 Ebu'l-Hasen Bürhanuddin Ali b. el -Belhi 21 Ebu'l -Muin Meymun b. Muhammed el- Mekhuli en-Nesefi 21 Ebu Muhammed el-Harisi el-Belhi 17

el-Alim ve'l-Müteallim

Ebu Mukatil 11, 17, 18, 19, 21 Ebu Muti el -Hakem b. Abdillah el -Belhi 17, 19, 21 Ebu Said Hatim b. Ukayl el -Cevhe­ ri 17 Ebu Süleyman Musa el-Cüzcani 17, 18, 21 Ebu Ubeyd 12 ecir 36 efdal 36 ehl -i kıble 34, 36, 37 Ehl -i Sünnet 13, ıs. 62 Emevi Ehl -i Beyt'i 13 Emevi yönetimi 13 emin 33, 41 emir ve nehiy 25 F

farizayı terk 39 farzlar 27, 36, 48 fayda 55 fazilet 21, 33, 35, 36 Feth b. Alvan 17 fetva 29, 33 fıkıh 13 F. Kem 16 G

galip 38 gizli niyet 43 gören 30 görmeyen 30 gösteriş 50 günah 31, 33, 35, 46, 48 günahkar 34, 35, 37, 38, 39 günahkar mümin 38 güneş 40 güzel ahlak 31 H

haber 25 hac 25, 27, 48

67

Dizin

hadis 46, 47 hadis nakleden herhangi bir kim seyi reddetmek 47 Hadis Taraftarları 13 hak 22, 2 4, 32, 36 hak ehli 2 3, 2 4, 37 hakikat 2 4 Hakk 2 3 haklılık 2 4 haksızlık 50 Halep 16 Hammad b. Ehi Süleyman 1, 13 Hanefi mezhebi 13, 14 haram 2 6, 34, 45, 50 Hariciler 46 Hasan b. Salih 17, 18 Hasan b. Ziyad 13 hasta 30 Haşimi Ehl -i Beyti 13 hata 2 3 Havaric 2 5 Haydarabad ı'6 hayır 54 helal 2 3, 2 6, 45 hesab 38 Hıristiyan 2 5, 40, 43, 47, 56 hırsızlık 55 hidayet 22, 57 his 2 3 Horasan 11 huşu 33 Hz. Muhammed'e iman 41 Hz. Muhammed'i inldr 39, 40 Hz. Musa 53 Hz. Peygamber 22, 2 3, 2 5, 39, 41, 42, 43, 46, 47 Hz. Peygamber'i reddetmek 47

lbn Kadı'l -Asker 2 1 içki 48 iftira 44 ihlas 2 9, 30 ihsan 33, 58 ihtilaf 2 5 ikrar 2 8, 2 9, 30, 36, 40, 42, 54 ilahi af 45 ilahi emirlere tazim 37 ilahi sıfatlar 2 5 ilim 22, 2 6, 37 ilk devrin lslam'ı 42 ilk devrin küfrü 42 ilk devrin münafıklığı 42 llm 2 2 imam Ebu Yusuf 13 imam MAtüridi 11, 17, 18, 19, 2 1 imam Muhammed 13 imam Züfer 13 iman 15, 2 3, 2 4, 2 7, 2 8, 30, 33, 46 iman alameti 43 iman -amel ilişkisi 11 imanını gizleme 2 9 inldr 2 5, 32, 39, 54, 56 lrcA 11, 18, 44, 45 ircAnın itikadlleşmesi 45 lsa 56 lsam b. Yusuf el -Belhi 2 1 islam 2 8, 2 9 istidlal 40 istiğfar 35 isyan 38 itaat 30 iyi amel 58 iyiliği başa kalana 49 iyilik 2 1, 39, 48, 49, 50, 52 K

1-1 Irak 11 ırz 2 3 ibadet 33, 43, 52, 55, 56

kadılık 1, 13, 14 ldfir 2 4, 2 7, 2 8, 2 9, 43, 50, 51, 52 , 54, 55 ldfirin azabı 55

el-Alim ve'l-Müteallim

68

Kahire ı 6 kalp 23, 28 kalple tasdik 22 kalple inkar 4 2 kalplerdeki iman 4 3 kalplerdeki inkar 4 3 kast 29, 30 katil 34, ss kelam ı 3 kesin bilgi 30, 44 kesin inanç 30 Kevseri ı 2, ıs loble 4 3 loraat ilmi ı 3 losas 27 kıyafet 4 3 loyas 32, 3S Kiramen Katibin 44 kitaplar 3ı korkmak S 2 korku 32, 34, S 2 kötü amel 36 kötülük 3S, 4 7, 4 8, 4 9 Kufe ı 3 kullara karşı işlenen haram SO Kummi ı0 Kur'an 4 7 Kur'an'a muhalefet 4 7 küçük günah 34, 3S küfür 39, SO, SS L

lafız 30 lanet 3S lisan 23, 28, 4 3 lisanı ile küfür 29 lisan ile iman 4 3 lütuf 40, S 8 M

mana 28, 30 marifet 28, 29

marifetullah S 8 masiyet 3ı, sı Maveraünnehir ı ı mazlum 4S Mecusi S 6 Mekki ı0 melekler 30, 3ı, 44, SS meleklerin imanı 30, 3ı meleklerin yakini 32 menfaat S 2 mensuh 2S mensuh ile amel 2S merhamet 3S Meryem S 6 mescit 4 3 Mezhep 24 Mısır Hanefileri ı ı minnet 4 9 miras 27 muhalif 24 Muhammed b. Mukatil er -Razi ı 7, ı0, 2ı Muhammed b. Yezid ı 7 Muhammed Revvas Kalaci ı 6 mü'min 23, 2S, 26, 27, 28, 29, 3S, 36, 37, 38, 4 3, sı. S 2, S4, S8 münafık 4 2, 4 3 münafıklık 4 2 Mürcie ı 3, ıs, ı 6, ı0, 20, 2S Mürcii ı s. ı0 Mürcii doktrin ı0 Müslüman 27, 4 7 müşrik s ı N

nakleden 4 7 namaz 27, 28, 4 3, 4 6, 4 8 nasih 2S nebi 33 Nevbahti ı0 nikah 27

Dizin

nimet 58 nimete küfür 58 nübüvvet 31

o-O oruç 2 7, 2 8, 46, 48 öldürme 34 önceki ümmetler 45, 55 önder 33 ön yargılı olma 29 p

peygamberin peygamberliği 57 peygamberler 30, 44, 46, 57 peygamberlerin dini 2 6 peygamberlik 33 R

Rab 30 rahmet 2 5 resul 2 6, 31, 33 resullerin imanı 32 re'y 13 Risale ila Osman el-Betti 19 risalet 31 riya 49, 50 rububiyet 30, 52 S-Ş

sadaka 49 salih amel 2 7, 50 Salihi ailesi 18 Schacht l 5, 16, 17, 18, 19 selam 43 Selçuklular ı ı semadakilerin imanı 55 sevap 32, 33 sıfat 56 sıla-i rahim 49 söz 2 3 Şam 11

69

şartlar 2 3 şehadet 29, 31, 35, 36 şehadetin ecri 36 şehvet 38 şekli 43 şek ve şüphe 31 şeriat 2 6, 2 7 şeytana itaat 51 şeytana tapma 51 Şia 2 5 şiddetli azap 55 Şii 14, 18 şirk 33, 34, 35, 36, 46, 49, 50 şirkin günahı 36 şüphe durumu 2 4 T

taat 52 tabib 30 tağyir 2 6 tahvil 2 6 takva 2 1, 34, 51 tasdik 2 8, 29, 30, 31, 36, 39, 42, 43, 46, 47, 54, 57, 58 tebdil 2 6 tedavi 30 tefrika 2 5 tefsir 2 5 tek ümmet 2 6 tekzip 2 8, 43, 47, 50 tevakkuf 45 tevbe 38, 46 tevhid 2 6, 37, 39 tüccar 13 Türkler 14

u-0 ummak 52 üç ilah 40 ümit 34, 35, 38 ümmet 37 Üzeyir 40, 55

el-Alim ve'l-Müteallim

70

v

z

vahiy 44 Vasıf 56 velayet 58 vera 13

Zahid Kevseri 16 Zahir Kevseri 16 zalim 23, 45 zan 44 zarar 24 zekat 27, 28, 48 Zeydi 18 Zeydilik 18 zina 46 zulüm 23, 24, 33, 36 Zuta 13

y

Yahudi 25, 40, 43, 47, 55 yakin 28, 29, 30, 31, 32 yakinin zayıflığı 31 yalancı 39, 40, 50 yalanlama 39, 42 yaratıcıyı bilme 58 yeryüzündekilerin imanı 55 Yezid b. Harun 13 yol 26

Editör: Prof. Dr. Mehmet Azimli Yayınlananlar 1. 2. 3. 4.

S. 6. 7. 8. 9. 10. 1 1. 12. 13.

14. 15. 16.

17. 18. 19. 20. 2 1.

Salim b. Zekvan ( 70/ 689), es-Sire (Arapçası ile), çev. Harun Yıldız. lbnü'l-Kelbi (2 04/82 0), Kitlibü'l-Esnam (Arapçası ile), çev. Beyza Bilgin. Kasım b. Sellam (22 4/838), Kitlibü'l-Emval, çev. Cemalettin Say­ lık Zühri ( 12 4/ 741), el-Meğazi (Arapçası ile), çev. Muhammet Nur Akdoğan. lbn Hibban (3 54/9 65), es-Siretu'n-Nebeviyye, çev. Harun Bekiroğ­ lu. Ezraki (2 50/8 64), Ahbaru Mekke, çev. Yunus Vehbi Yavuz. Ebu Hanife Dineveri (282/89 5), el-Ahbaru 't-Tıval, çev. Zekeriya Akman, Hüseyin Siyabend Aytemür. lbn Kuteybe (2 76/889), el-imame ve's-Siyase, çev. Cemalettin Say­ lık lbn Rüsteh (300/9 12), el-Alaku'n-Nefise (Arapçası ile), çev. Ali Fuat Eker. Minkari (2 12/82 7), Vakatu Sıffin, çev. Cemalettin Saylık lbn Zebale ( 199/8 14), Ahbaru'l-Medine ve Ezvacu'n-Nebi (Arap­ çası ile), çev. Fatih Mehmet Yılmaz. Yahya b. Adem (2 03/8 18), Kitdbü'l-Haraç (Arapçası ile), çev. Osman Eskicioğlu. lbn Habib (2 45/8 59), el-Muhabber, çev. Adem Apak-İsmail Güler. lbn Ebi Davut (3 16/92 7), Kitlibü'l-Mesahif(Arapçası ile), çev. Ab­ dülkadir Karakuş. Taberi (3 10/923), Tarihu'l-Ümem ve'l-Mülı1k, çev. Cemalettin Say­ lık Hayyat (3 00/9 12), el-lntisar (Arapçası ile), çev. Metin Yıldız. lbn Ebi Şeybe (23 5/8 50), Kitlibü'l-Meğazi (Arapçası ile), çev. Ramazan Önal, Ahmet Şen. lbn Sellam lbazi (2 73/88 7), Kitlibün fihi Bedu'l-lslam (Arapçası ile), çev. Selim Yılmaz, Nurullah Aydın. lbn Hayyat (2 40/8 54), Tarih, çev. Ömer Sabuncu, Mahmut Sabuncu. Ebu Hanife ( 150/ 767), el-Alim ve'l-Müteallim, çev. Mustafa Öz. Kasım b. Sellam (2 2 4/838), Kitlibü'l-lman, çev. Sönmez Kutlu.

lslam Klasikleri

72

Baskıya Hazırlananlar 22. Mes'udi ( 345/9 56), et-Tenbih ve'l-lşraf. çev. Mithat Eser. 23. Kummi ( 30 1/9 13), Nevbahti (310/922), Makalat ve'l-Fırak, Fıra­

ku'ş-Şia, çev. Heyet.

24. İbn Abdurrabbih ( 32 8/9 40), el-lkdu'l-Ferid, çev. Musa Kazım Yılmaz. 25. Muhammet Şeybani ( 189/ 80 3), es-Siyeru'l-Kebir, çev. İbrahim

Sarmış, Said Şimşek.

26. İbn Şebbe (2 62/ 87 6), Tarihu'l-Medineti'l-Münevvera, çev. Şahin

Bal, Bilal Ahır.

27. İbn Asem ( 320/9 32), el-Fütuh, çev. Mehmet Cevher Caduk . 28. Gırnati ( 566/ 117 1), el-Muğrib (Arapçası ile), çev. Seher Parlak .

Çevirisi Yapılmakta Olanlar 29. Abid b. Şeriyye ( 67 / 6 86), el-Ahbar, çev. Fatih Çakmak. 30. Süleym b. Kays el -Hilali (7 6/ 69 5), es-Sakife, çev . Muhammed Nur 31. 32. 33. 34. 35. 36. 37. 38. 39. 40. 41. 42. 43. 44.

45. 46. 47. 48. 49. 50. 5 1. 52. 53.

Akdoğan. İbn İshak ( 151/7 68), Siretü lbn ishak, çev. Selahattin Yıldınm. Mamer b. Raşid ( 153/770), el-Cami, çev. Ahmet Oğuz. Ebu Mihnef ( 157 /77 4), Maktelu Hüseyin, çev. Fahrettin Haliloğlu. Rebi b. Habib ( 180/79 6), Müsned, çev. Ahmet Özdemir. Seyf b . Ömer ( 180/79 6), Kitdbü'l-Cemel, çev. Sıddık Korkmaz. Ebu Yusuf ( 182/79 8), Kitlibü'l-Asar, çev. Yahya Solmaz. Ebu Yusuf ( 182/79 8), Kitlibü'l-Haraç, çev . Süleyman Şahin, Mus­ tafa Yüceer. Ebu Yusuf ( 182/79 8), er-Reddü ala Siyeri'l-Evzai, çev. İbrahim İlhan. Fezari ( 186/ 80 1), Kitdbü's-Siyer, çev; Mahmut Sabuncu. Muhammet Şeybani ( 189/ 80 3), Kitdbü'l-Hiyel, çev. Saffet Köse. İbnü'l-Kelbi (20 4/ 820), Mesalibu'l-Arab, çev. İlyas Uçar. Vakıdi (207 / 82 3), Fütuhu'ş-Şam, çev. Musa Bağra, Yusuf Öglü. İbn Hişam (2 18/ 833), es-Siretü'n-Nebeviyye, çev. Cahit Külekçi. Ezdi (2 31/ 846), Futuhu'ş-Şam, çev. Ali Dadan. İbn Habib (2 45/ 859), el-Munemmak, çev. Adem Apak-İsmail Güler. İbn Habib (2 45/ 859), el-Muğtdlfn, çev. Adem Apak -İsmail Güler. İbn Zenceveyh (2 51/ 865), el-Emval, çev. Ahmet Yıldınm. Cahız (2 55/ 869), el-Osmaniyye, çev. Muhammed Nur Akdoğan. Cahız (2 55/ 869), el-Beyan ve't-Tebyin, çev. İsmail Araz. lbn Abdülhakem (2 57 / 892), Futuhu Mısr ve'l-Mağrib, çev. Mus­ tafa Kılıç. İbn Abdülhakem (2 68/ 882), Siretü Ömer b. Abdülaziz, çev. Mus­ tafa Gerçekçioğlu. Zubeyr el-Bekkar (2 56/ 870), el-Muvajfakiyyat, çev. Yalçın Atalık. Fakihi (2 7 5/ 888), Ahbaru Mekke, çev. Mehmet Yalar, Hasan Taş­ delen.

/s/am Klasikleri

73

54. lbn Kuteybe Dineveri ( 2 76/ 889), el-Mearif. çev. Harun Bekiroğlu. 55. lbn Kuteybe Dineveri ( 276/ 889) , Uyunu'l-Ahbar, çev. lsmail Araz . 56. lbn Kuteybe Dineveri ( 276/ 889), Fazlu'l-Arab ve't-Tenbih ala Ulu-

miha, çev. lsmail Araz.

57. lbn Tayfur ( 2 80/ 893), Kitl1bü Bağdat, çev. Mustafa Hizmetli. 58. Ebu Zura Dımeşki ( 281/ 894), Tarihu Ebu Zura, çev. Edip Akyol. 59. lbn Ebi'd -Dünya ( 2 81/ 894), Hilmu Muaviye, Maktelu imam Ali,

çev. Halil Ortakçı.

60. lbnu'l -Fakih ( 290/ 902), Kitlibü'l-Buldan (Arapçası ile), çev. H.

Avni Güllü.

61. Naşi el -Ekber ( 293/ 906), Kitlibü Uşuli'n-nihal, çev. Hasan Onat. 62. Yakubi ( 292/ 905), et-Tarih, çev. Murat Ağarı, Sedat Seçkin Boz­

kurt.

63. lbn Hayyan el -Vekii ( 306/ 918), Ahbaru'l-Kuzat, çev. Yunus Koca-

bıyık.

64. Kudame b. Cafer. (319/ 931), el-Harac, çev. M. Nuri Güler. 65. Ebu Hatim er-Razi ( 322/ 934), Kitlibü'z-Zine, çev. Adem Gün. 66. Cehşiyari ( 331/ 942), Kitlibü'l-Vüzera ve'l-küttab, çev. Selahattin

Polatoğlu, M . Şirin Aladağ.

67. Mağribi ( 333/ 944), el-Mihan, çev. Mehmet Kavşut. 68. Hemdani ( 334/ 945), Sıfatu Cezirati'l-Arab, çev. Hayri Alkan.

69. Mesudi ( 345/ 956), Mürucu'z-Zeheb, çev. Heyet. 70. Yazan Meçhul ( 350/ 961), KittJbü'l-Uyun ve'l-Hadaik fi Ahba­

ri'l-Hakaik, çev. Saim Yılmaz .

71. Makdisi ( 355/ 966), el-Bed ve't-Tarih, çev. Heyet. 72. Ebu'l-Ferec lsfahani, ( 356/ 967), Mekatilu't-Talibiyyin, çev. Cemil

Keskin.

73. Hamza lsfehani, ( 360/ 970), Tarihu Sini Müluku'l-Arz ve'l-Enbiya, 74. 75. 76. 77. 78. 79. 80. 81. 82. 83. 84. 85. 86.

çev. Habib Demir. Taberani ( 360/ 971), el-Evail (Arapçası ile), çev. Hakan Temir. lbn Nedim ( 385/ 995), el-Fihrist, çev. Tahsin Koçyiğit. Bakıllani ( 403/1013), el-lntislir, çev. Heyet. lbn Miskeveyh ( 421/ 1030), Tecaribu'l-Umem, çev. Heyet. Biruni ( 453/1061), el-Kanunu'l-Mesudi, çev. Seher Parlak. Gerdizi ( 453/ 106 1), Zeynü'l-Ahbar, çev. Kasım lbadi. lbn Abdilber ( 463/1071), el-lnbah ve'd-Dürer, çev. Hakan Temir. Beyhaki ( 470/1077) , Tarih-i Beyhak, çev. Yeser Savaş. lbnü'l-Kalanisi (555/1160), Zeylü Tarihi Dımaşk, çev. Hasan Aydın. lbn Adim ( 660/1262), Buğyetü't-Taleb fi Tarih-i Haleb, çev. Hayri Alkan . lbn Ebi Useybia ( 668/1269), Uyunu'l-Enba, çev. Zehra Efe. lbn Abdi'z-Zahir ( 692/1292), er-Ravzu 'z-Zahir fi sireti'l-Meli­ ki'z-Zahir, çev. Musa Demir. lbn Vasıl (697/1298), Müferricü'l-kürub fi Ahbari Beni Eyyub, çev. ilhan Baran.

74

/s/am Klasikleri

87. lbnü'l-Ferra ( 698/12 99), Nüzhetü'l-Ebsar fi Fezaili'l-Ensar, çev.

Hakan Can.

88. lbnü'l-Futi ( 72 3/ 132 3), el-Havadisü'l-Camia, çev. Yusuf Büyükyıl­

maz.

89. Yazan Meçhul ( 763/ 1362), Ahbaru'd-Devleti'l-Abbasiyye, çev. Ah­

met Nuri Koca.

90. Makrizi ( 808/ 1405), /ğasetü'l-Ümme, çev. Hakan Can. 91. Yazarı Meçhul, Ahbaru'l-Beramika, çev. Zeynep Dağ.