İbo 9757891282, 9789757891284

Kaypakkaya, İbrahim, 1949-1973; political prisoners; Turkey; biography.

181 19 12MB

Turkish Pages 448 [452]

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Recommend Papers

İbo
 9757891282, 9789757891284

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

İbo

İbrahim Kaypakkaya

O zan Y a y ın c ılık

Turhan Feyizoğlu



A ltın ça ğ Y a y ım c ılık

I

Turhan FEYİZOĞLU

1 b o İbrahim Kaypakkaya

O zan Yayıncılık Nisan/2000

Turhan Feyizoğlu

Y a y ın N o : 3 2

K ita b ın tüm y a y ın h a k la n O z a n Y a y ın c ılık 'a aittir. T a n ıtın ı iç in y a p ıla c a k a lın t ıla r y a y ın e v in in iz n in i g e re k tirir.

d ış ın d a ,

Kitabın adı: ® İ B O / İ b r a h i m K a y p a k k a y a Editör: A b d u l l a h D e m ir Kapak tasarım: T u ra b i Y a z a r Montaj ve baskı: G ö k s u O fse t Mücellit: G ö k su

ISBN 975-7891-28-2

__________ OZAN YAYINCILIK Cemal Nadir sk. No: 9 Kat: 1 Cağaloğlu/İstanbul Tel: 511 98 78 - 527 98 47 Fax: 511 93 95 4

tü m

a lın t ıla r

İbo/Hayalı ve Mücadelesi

ÖNSÖZ F e y iz o ğ lu , a yrın tı a v c ısı b ir in san . G e r ç e ğ i ç o k y ö n lü , d e rin le m e s in e a çığ a çık a rm a işin e , d ik ka ti ç e k m e y e n a yrın tıla rd a n b a şlıy o r. K u şk u d u ym a k , ıs­ rarla d e şm e k , b ık ıp usan m a d a n so rm a k, karşı tarafı b ık tıra rca sın a ve d e k a ç ırırc a sın a sığaya ç e k m e k . K o ­ nu, ' 68-71 k u şa ğ ın ın , sistem tarafından yo k e d ile n li­ d e rle rin in ya şa m ı o lu n c a F e y iz o ğ k ı'n u n bu ille t sorg u c u lu ğ u işe y a rıy o r, d .ıh a b ir anlam ka z a n ıy o r. S ı­ n ıf m ü c a d e le sin in e n k a z a ltın d a kalan p ırla n ta la rın ı a çığ a çık a rm a iş id ir b u. K o la y d e ğ il. F e y iz o ğ lu 'n u n d ili d u ru d u r. Z o rla n m a d a n , p ü r ü z ­ le re ta k ılm a d a n o k u y o ru z . O k u rk e n , "B u d o k u d a b irş e y e k s ik g a lib a " d iy e sorm a ktan da k e n d im iz i a la m ıy o ru z . T a n rın ın in san lığa este tik in c e lik , şaşırtıc ılık , b ü y ü , ş iir s e l ö z-kısa s ö z d e n ile n n e sn e le ri d a ­ ğ ıtırk e n , F e y iz o ğ lu 'n a h a k s ız lık ettiğin i, O 'n u o k u ­ yu p b itird iğ im iz d e a n la r g ib i o lu y o ru z . B ü y ü k in sa n lık iç in ö le n in sa n la rın tek y ö n lü y ü ­ c e ltilm e s i, d in le rd e n , ka h ra m a n lık e fsa n e le rin d e n b iz e kalan b ir m ira stır. B u m irastan k o p a m ıy o ru z . Bu m ira s b iz i y iy ip b itiriy o r, b iz i g ö tü rü p b ilim in k a rşı­ sına d ik iy o r. B u m ira s b iz i ö le n insana ve k e n d im iz e y a b a n c ıla ştırıy o r. F e y iz o ğ lu 'n u n fe y iz li b ir tutum u da b ö y le s i b ir m ira sın e tk isi a ltın d a a z ka lm ış o lm a ­ sın d a d ır. Ö lü m s ü z lü k d iy e b ir ş e y yoktLir. İn san ve in sa n lık b u g ü n var, ya rın yo ktu r. Ö n e m li o la n , anda, y a n i a lı­ nan h e r so lu k ta n e y a p tığ ım ızd ır. Y ap tık la rım ıza tapm a m a m ızd ır. H iç le ş m e y e ya da ö lü m e en ya kın şey,

Turhan Feyizofilu

tapm a e y le m id ir. S a d e c e b u kita b ı d e ğ il, tüm k ita p ­ ları, ö n ya rg ıla rd an , tab u la rd a n a rın m ış, k u şk u c u , m e ra k ç ıl, o b je k t if b ir kafayla o k u m a lıy ız . K e n d i te o ­ rik ya ra tıcıla rın ı, k e n d i ö z ü n d e aşm a p o ta n s iy e li ta­ şım a ya n h iç b ir d e v rim , u zu n s o lu k lu o la m a z. D ile ğ im , b u kita b ın da b e n z e r i k ita p la r g ib i, u z u n so lu k lu d e v r'm le rin o ca ğ ın d a b ir k ıv ılc ım ya da b ir a le v dam arı olm a sıdır.

Muzaffer Oruçoğlu

02.02.2000

İbo/Hayatı ve M ücadelesi

SUNUŞ İbrahim Kaypakkaya hakkında bir kitap yazmak amacıyla, 1996 yılından itibaren belge ve bilgi toplamaya başladım. Ne ya­ zık ki, bu iş çok zordu. Belgeler ve tanıklar, Türkiye'nin ve dün­ yanın bir tarafına dağılmış durumdaydı. 1996'da başladığım bilgi ve belge toplama işi 2000 yılının ilk aylarına kadar sürdü. * İbrahim Kaypakkaya hakkında hazırladığım bu biyografik ki­ tapta elde ettiğim bütün bilgi ve bulduğum bütün belgeleri kullan­ dım. *Avukat Erhan Erel, hazırladığım bütün kitaplara her zaman destek oldu. Muzaffer Oruçoğlu, gönderdiği cevaplarlarla önem­ li katkılarda bulundu. Mahmut Balpetek, İsmet Büyükyağcı, Ab­ dullah Demir, Arslan Kılıç, ismet Öğütücü, Özcan Sapan, Recep S. Tatar, Haşan Yılm az, ulaşmak istediğim kişilerle görüşme yap­ mam ve kaynak bulma konusunda desteklerini esirgemediler. *Altınçağ Yayıncılık, 68'liler Birliği Vakfı, Aydınlık, Cumhuri­ yet gazetesi, O zan Yayıncılık, Uzun Yürüyüş Dergisi arşivi, Türki­ ye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın arşivi ile Beyazıt Dev­ let Kütüphanesi, Taksim Atatürk Kitaplığı, Ankara M illi Kütüpha­ nesinden yararlandım. Edibe Buğra, Cülsev Çakmak, Güzide Dadaloğlu, Münevver Ek, Muzaffer Erdoğdu, Muharrem İnan, Mihriban Güngör, Nahit Kalenderoğlu, Belgin Karatepe, Sibel Karaoğlu, Ayhan Oruçoğlu, Fahir Ö zel, Doğu Perinçek, Vezir Sarıyer, Ersoy Soydan, Haşan

Turhan Feyizufciu

Yılmaz, H üseyin Yılmaz, Zafer Y ılm a z 'ın bilgi ve belge k o n u s u n ­ da yardımları oldu. Başta söyleşi yaptığım kişiler o lm a k üzere belge ve bilg i k o n u ­ sunda yardım cı olan herkese teşekkür ederim.

T u rh a n F e y iz o ğ lu

İbo/Hayalı ve Mücadelesi

Kısaltmalar A A : A n a d o lu Ajansı. AIESEC: iktisat ve Ticari ilim Yapan Ö ğ re n c ile r Birliği A ID :A n ıe r ik a n Y ardım Ö rg ü tü . A İT İA -Ö D : Ankara iktisadi Ticari ilimler Akademisi Öğrenci Derneği. A N A P : A n a va tan Partisi. AP: A da let Partisi A S D : A y d ın lık Sosyalist Dergi A Ü - Ö B : A n ka ra Üniversitesi Ö ğ re n ci Birliği. A Ü -T B : A nkara Üniversitesi Talebe Birliği. A Ü - Y O T B : A n ka ra Üniversitesi Yüksek O k u lla r Talebe Birliği. BYY O : Basın Yayın Yüksek O k u lu . C H P : C u m h u riy e t H a lk Partisi. C KM P: C u m h u riy e tç i K öylü M i ll e t Partisi. ÇKP: Ç in K o m ü n is t Partisi Ç Y Ö O Ö F K : Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Öğrencileri Fikir Kulübü. D e v -G e n ç : D e v rim c i G e n ç lik . D e v -G ü ç : D e v rim c ile r G ü ç b irliğ i. D D D : D e m o k ra tik D e v rim Derneği. D D K O : D e v rim c i D oğu K ü ltür O ca kla rı. DP: D e m o k ra t Parti. DİSK: D e v rim c i İşçi Sendikaları Konfederasyonu. D Ö B : D e v rim c i Ö ğ re n c i Birliği.

------------------------------- 9 -------------------------------

Turhan Feyizoftk

Dr. : Doktor. DTCF: Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi. EÜ-ÖB: Ege Üniversitesi Öğrenci Birliği. FD H KC : Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi. FKF-M YK: Fikir Kulüpleri Federasyonu Merkez Yürütme Kurulu. FKF-GYK: Fikir Kulüpleri Federasyonu Genel Yönetim Kurulu. GEE: Gazi Eğitim Enstitüsü H FTC: Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti. HKP M-L: Hindistan Komünist Partisi Marksist Leninist H Ü-Ö B: Hacettepe Üniversitesi Öğrenci Birliği. İA YTO TB: istanbui Akşam Yüksek Teknik O kullar Talebe Birliği. İlk-Sen : İlkokul Öğretmenleri Sendikası. İPSD: İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği. İTİA: iktisadi ve Ticari İlimler Akademisi. İTÜ -Ö B: İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği. İTÜ- TO TB: İstanbul Teknik Üniversitesi Teknik Okulu Talebe Birliği. İÜ -DFTC: İstanbul Üniversitesi Diş Fakültesi Talebe Cemiyeti. İÜ-İFTC: İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Talebe Cemiyeti. İÜ-OFTC: İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Talebe Cemiyeti. İÜ Ö B: İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği. İYTO TB: İstanbul Yüksek Teknik O kullar Talebe Birliği. KDP: Kürdistan Demokrat Partisi M D D : M illi Demokratik Devrim. M GK. : M illi Güvenlik Konseyi. MİT : M illi istihbarat Teşkilatı. M-L: Marksist-Leninist. O D TÜ -Ö B: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği. ------------------------------------ 10 -----------------------------------

İbo/Hayatı ve Mücadelesi

ODTÜ-SFK: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyalist Fikir Kulübü. PDA: Proleter Devrimci Aydınlık. PDK: Proleter Devrimci Kurultay. Prof. : Profesör. SBF: Siyasal Bilgiler Fakültesi. SD: Sosyalist Devrim. S D D : Sosyal Demokrasi Derneği. SD D F: Sosyal Demokrasi Dernekleri Federasyonu. S C Ö : Sosyalist G ençlik Örgütü. SHP: Sosyaldemokrat Halkçı Parti. SKDP: Suriye Kürt Demokrat Partisi SSCB: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği. TC K : Türk Ceza Kanunu. Ti-Sen: Tiyatrocular Sendikası. TM G T: Türkiye M illi Gençlik Teşkilatı. TM TF: Türkiye M illi G ençlik Teşkilatı. TD G F-M YK: Türkiye Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu Merkez Yürütme Kurulu. T D G F-G Y K : Türkiye Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu Genel Yönetim Kurulu. T H K O : Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu. TH KP-C : Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi. TİİKP: Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi. T İK K O : Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu TİİKF: Türkiye İhtilalci işçi Kurtuluş Fırkası TK D P : Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi TKP(M L): Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist

Turhan Feyizoftlu

TİP-GYK: Türkiye işçi Partisi Genel Y ö n e tim Kurulu. TKP: T ürkiye K om ü nist Partisi. TKP(ML): Tü rkiye K om ünist Partisi Marksist-Leninist. T M G T : T ürkiye M i ll i G e n ç lik Teşkilatı. T M L G B : T ü rk iy e Marksist Leninisl G e n ç lik Birliği TMTF: T ü rk iye M i I >i Talebe Federasyonu. TÖS: T ü rk iy e Ö ğ re tm e n le r Sendikası. T Ö D M F : Türkiye Ö ğ retm en D e rn ekle ri M i l l i Federasyonu. T Ü T Ü S: Tü tü n Ü re ticile ri Sendikası. Ü NA S : Üniversite Asistanları Sendikası. YİS: Yapı işçileri Sendikası.

İbo/Hayalı ve M üaıdelesi

İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm İlk o k u l / H a s a n o ğ l a n Ö ğ r e t m e n O k u l u / Ç a p a 'l ı Ö ğ r e n c il e r T ra fiğ i K e s iy o r / M i ll i E ğ itim Bakanı ile Ö ğ r e n c il e r Tartışıyo r/Ç a pa Y ü k se k Ö ğ r e t m e n O k u l u Ö ğ r e n c il e r i F ik ir K u l i i b ü ' n ü n K u ­ rulu ş b i İ d i r i s i / H e m O k u l idaresi H e m de S a vcılık T a rafınd a n S o ru ş tu rm a A ç ı l ı y o r / B i l d i r i Y a y ın la y a n 10 Ö ğ r e n c i, Yatılı Ö ğ ­ r e n c i li k H a k k ı n d a n B ir A y M a h r u m E d iliy o r /F iz ik B ö lü m ü Ö ğ ­ r e n c ile r i, R e fo rm is te k le rin i A ç ık lıy o r / Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l ­ la rı/Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u n d a Y e n i B ir Y ö n e t m e l ik Ç ı­ k a r t ı l ı y o r / M i l l i Eğitim Bakanı İlh a m i Ertem ile Ö ğ r e n c il e r T a rtı­ şıyo r/F e n F a k ü lt e s i'n d e T e m s i l c i l i k S e ç im i/ Y ü r ü y ü ş Y a p ı l ı ­ y o r / O n Ö ğ r e n c i n i n Y a tı lı lı k H a k la rı T a m a m e n E lle rin d e n A l ı n ı ­ y o r/F e n F a k ü lt e s i'n d e B o y k o t T a ra fta rla rı ile B o y k o ta Karşı O l a n l a r A ra s ın d a Ç a tışm a O l u y o r / Ö ğ r e t m e n O k u l u n d a k i Ç a ­ tışm a yı K o m ü n i z m P ro pa g a nd a sı Y a p a n O n Ö ğ r e n c i Y ö n e t­ m i ş / Ü ç Ö ğ r e n c i, E m n iy e t M e n s u p l a r ı n d a n C an E m n iy e tle rin in K o ru n m a s ın ı İs tiy o r /Ö ğ r e n c i T e m s ilc ile r i, O k u l M ü d ü r ü ve V a ­ li, T o p la n t ı Y a p ıy o r/F e n F akültesi ile Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u n d a Ç a tışm a D e v a m E d iy o r/Ç a p a lı B ir Kısım Ö ğ r e n c i, İs­ t a n b u l V a li li ğ i Ö n ü n d e O t u r m a E yle m i Y a p ıy o r/3 Ö ğ r e n c i T e v ­ k i f E d il iy o r / O k u la A lı n m a y a n Ö ğ r e n c il e r l e C H P İstanbul M i l ­ le tv e k ili O r h a n B irg it İ l g i le n i y o r / Ç o r u m Eski DP İl B a şkam yla G ö r ü ş ü lü y o r / Ö ğ r e t m e n O k u l u n d a Y in e H a d is e Ç ık ıy o r/Ç a p a Y Ö O D e v r i m c i Ö ğ r e n c i Ö r g ü t ü n e G ö r e O l a y l a r ı n Çıkış N e d e ­ n i/Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u n d a n 199 Ö ğ r e n c i Ç ık a rt ılı­ y o r/ Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u Baskına U ğ ru y o r, M ü d ü r A y h a n D o ğ a n A ğ ır Y a r a la n ı y o r / Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u M ü d ü r ü D e ğ iş t ir iliy o r / Ç a p a lı M i l l i y e t ç i Ö ğ r e n c il e r İstanbul Ü n iv e rs ite s in e S o k u lm u y o r / Y u s u f im a m o ğ l u Ö l d ü r ü l ü y o r / Ç a ­ p aya S ilahlı ve M o l o t o f l u S a ld ırı/Y u s u f O l g u n Y a ra la n ıy o r, H ü ­ seyin A rslan ta ş Ö l d ü r ü l ü y o r / O k u l , S av u n m a sın ı İs t iy o r /O k u la G ö n d e r i l m e k i ç in H a z ır la n a n S a v u n m a /H a ş ç a k a lm .

----------------------------------------13 -----------------------------------------

Turhan Feyizoftlu

İkinci Bölüm Kaypakkaya Ailesi/1961 Anayasasına H ayır Diyorlar/M eç­ hul Bir Sokakta, M eçhul İki Kişi, Bir M eçhule Doğru G idiyorlardı/Sen/ O Çocuğu dövem ezsin/Salkım Söğüt/Büvelek/Çapa Yüksek Öğretmen O kulu H a zırlık Sınıfı/Üniversitelerarası G iriş İmtihanı/Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrencileri Fikir Ku lü­ bü Kuruluyor/D uvar Gazetesi/Sosyalist Devrim Görüşü Tü rki­ ye İçin Hatalıdır/Bu Kez Yanlış Yapm ak İstemiyorum/Emperya­ lizm e ve sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü/Şadi A lk ılıç İçin Kam ­ panya/En D evrim ci kahram an/işçi-Köylü Gazetesi Yayınlanıyor/Aypagut Linyit İşletmesi İşçilerinin Eylem i/Fikir Kulübünün Ü çüncü Kurultayı/FKF-TD G F Kurultayı. * Üçüncü Bölüm Değirm enköylülerin M ücadelesine O m uz Verelim/Eğe Sa­ nayi İşçileri G revi/Filistin'e G id ilm esi A m açlanıyo r/G ençlik Hareketi ve Bazı Eğilim ler/Aydınlık Dergisi Çevresi İkiye Ayrılıyo r/TD G F M erkez Yürütm e Kurulundan P D A Taraftarları A tı­ lıyor/Saflarım ızdaki Çelişm eleri Doğru Kavrayalım /H angisini Seçeceğim , Yanlışı Seçersem Kendim i Ö ldürürüm /Bu Arada İl­ legal Çalışm alarım ız da Oluyordu/Proleteryanın Ö ncülüğü Bu­ gün, H alihazırd a, M evcut D eğildir/Biz, N iye U zun Yürüyüş Yapm iyoruz M esala?/Kaşıkçı Kö ylülerinin Yürüyüşünü Destek­ leyelim /PDA Dergisi Sattırıİmıyor/1 5-16 H aziran O layları/K öy Bürosu Sorumlusu M uzaffer O ruçoğlu Tutuklanıyor/15 Kişi Örfi İdareye Teslim Ediliyor/Sol İçi Şiddet/TD G F'nin Son Kon­ gresi/Hüseyin Çapkan ve Kerim Soyka Ö lüyor/Köy Ç a lışm ala ­ rı. * Dördüncü Bölüm Hindistan ve Ç ;Ö rn e k le ri/S o s y a lis t Kurultay/TİİKP K urulu­ yor/Böyle Bir İşe Girm eden Ö n ce Adını Soyadını Değiştirseydin Daha İyi O lm az m ıydıi’/Proleterya Sanatı M ücadele M ey­ danlarında Doğuyor/Ankara Üniversitesi H ukuk Fakültesi'nde Toplantı Yapılıyor/Birinci Tasfiyeciler/Perinçek, İstanbul'a Geliyor/D ABK oluşturuluyor/Asgar Y ılm a z Yakalanıyor/İbo'nun 14

İbo/Hayalı ve Mücadelesi

Şapkası/Ali M ercan ile İbrahim Kaypakkaya Buluşuyor/Oral Ç a lışla r Gaziantep'te Yakalanıyor/A li Taşyapan M alatya'ya, Kabil Kocatürk Siverek'e Gidiyor/M ao Zedunğ Çizgisi, Bugün, Bizim Şartlarım ızda, Silahlı H alk Savaşı Çizgisidir/TİİKP M er­ kez Kom itesi'nin İkinci Toplantısı/Doğu ve Güneydoğu A na­ dolu Bölgesi Ç alışm aları/KD P 'nin Tavrı/Doğu, Doğu bölgesine G itm ek Istiyor/DABK Toplantıları/Örgüt Çalışm ası Yapm ak A m acıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine Gönderilen Partili Kadınlar/10-11 A ralık 1971 G ünleri yapılan Toplantı/Fi­ listin'e G id iliyor/Ç atak'a G id iliyo r/G ö zaltın a Alınm alar/Sive­ rek Ekibinde A n laşm azlık Ç ıkıyor/nİİKF/Tunceli'de İlk Ç alışm a­ lar. *

Beşinci bölüm Kongre T eklifi/D A B K Kararları/TİİKP M erkez Komitesi Baş­ kanlığının Genelgesi-Şubat 1972/M ektup/İbrahim Kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu, Ankara'da/İbrahim Kaypakkaya ile M u­ zaffer O ruçoğlu, 26 Mart 1972 Pazar G ünü, Ege'nin Beşpar­ m ak D ağlarında/Daim i Kom ite/TİİKP'deki A yrılık Partinin D i­ ğer Kadrolarına Nasıl Yansıyor/Tam im /Şim di Proleter Kanat, Revizyonist Burjuva K likle Bütün Bağlarını Bıçak Keser Gibi Kesip Atarak M arksist-Leninist Tem eller Ü zerinde Yeniden Ö r­ gütlenm eye G irişm iş Bulunuyor/İbo, İstanbul'a Gidiyor/M usta­ fa M ordeniz Ö laürülüyor/Filistin'd eki Kam plarda Yaşanan Tar­ tışm alar/Filistin'de Kalan Gruptan Ü ç Kişi, Tü rkiye'ye Dönm e­ ye karar Veriyor/M ehm et, Koordinasyon Komitesine Alınıvor/İbo, D üzgün D ağ ın d aA İİK P İstanbul Ekibi Bölünüyor/Ars(an K ılıç , Koordinasyon Kom itesine G iriyo r/Kürecik ve Elbis­ tan'da Yap ılan Toplantılar/Koordinasyon Komitesi Tam am lanı­ yor/M uzaffer O ruçoğlu, İstanbul'da/Onüç Yıl Tutuklu kalıyor. * Altıncı bölüm İsmet Dişbudak, Elinde Bomba Patlaması Sonucu Ö lüyo r/T İİK F 'in T u n c e li'd e k i Eyle m leri/S ive re k'teki P atlam a­ lar/Malatya ve D iyarb akır Bölgesi/İbo, İstanbul'da Yapılan Ey­ leme Katılıyor/M eral Yakar, Ölüyor/Ahm et Muharrem Ç içek, Ö lüyor/Bekçi H alil H avvakara, Ö lüyor/Çatışm a.

Turhan Feyizoğlu

Yedinci bölüm Y a k a la n ıy o r/A y ııı D ü ş ü n c e n in T a k ip ç i le r i O l a n M i li t a n l a r ı n M e v c u d i y e t i K e n d iliğ in d e n O r ta y a Ç ı k ı y o r d u /P o lis te ve M a h ­ k e m e d e ih tila lc i T u tu m /Y ü z le ş tirm e le r Y a p ı l ı y o r / B e n im İçin Asla M e r a k E tm e yin ve Ü z ü l m e y i n . O l a n l a r ı n H i ç b i r Ö n e m i Y o k tu r. H o ş ç a k a lm / H a s t a h a n e d e n K a ç m a T e ş e b b ü s ü /G ö z e tim A lt ın d a iken Bazı ih tiy a ç la r ı m ı z K a r ş ıla n ıy o r d u / D e v r i m İçin Ö le c e k l e r H e r Z a m a n B u l u n u r / Ö l ü m .

*

Dipnotlar *

EKLER: 1 - G ö r ü ş ü le n kişile r 2-Tüzük 3İb r a h im K a y p a k k a y a 'n ın , " M i l l i M e s e le " ve " K e m a l i z m D e ğ e r le n d ir m e s i" ,le ilg ili ö z e t a lın tıla r. 4 - İstanbul S ık 'y ö n e tim K o m u ta n lığ ı A s k e ri S avcılığı T a ra ­ fın d a n H a z ırla n a n " T ü r k iy e K o m ü n is t Partisi M a r k s is t-L e n in is t Ö r g ü l ve K u ru lu ş la rı O l a n T İ K K O ve M - L G e n ç l i k B irliğ i İllegal Ö r g ü tle r i D a v a s ı" n d a Y a rg ıla n a n la r ın isim Listesi 5- D A B K 'ı n G ,>nel M e r k e z 'e , G e n e l M e r k e z 'i n D A B K 'a G ö n d e r d iğ i B elge le r H a k k ın d a D a v a D o s y a la r ı n d a Y e ra la n B il­ g ile r 6- 29 O c a k 1 9 7 3 T a rih li ifadesi 7- 21 N isa n 1 9 73 T a rih li ifadesi 8- İb r a h im K a y p a k k a y a 'n m Ö l ü m ifade T u ta n a ğ ı 9- İb r a h im K a y p a k k a y a 'n m O t o p s i R ap o ru 10- İb r a h im K a y p a k k a y a 'n m Ç eşitli D e rg i ve G a z e te le r d e K endi A d ıy la , Bir A rk a d a ş ıy la O r ta k ve im z a s ız , T a rih Sırasına G ö r e Y a y ın la n m ış Y azıları 11-İ b r a h im K a y p a k k a y a 'n m Hesabı 1

2- S a vu n m a Taslağı

* KAYNAKLAR

Ibo/H ayjtı ve Mücadelesi

BİRİNCİ BÖLÜM

İ l k o k u l 1 7

--------------------------------------------------------------------------------------

Turhan Feyizoğiu

İlkokul Ali Kaypakkaya, o dönemin toplumsal koşulları gereği köy­ de okul olmadığı için eğitim olarak babasından ve köyündeki hocalardan geleneksel din eğitimi alm ış, eski yazı ile Kur'an okum ayı, namaz kılm ayı öğrenmiştir. Latin H arfleriyle okumayazm ayı ise ilk önce askerde öğrenmiş, daha sonra okula giden ço cuklarıyla birlikte çalışarak geliştirmiştir. 1948 yılında doğan İbrahim, ilkokul eğitim ine başladığı gü­ ne kadar çocukluğunu köyünde her köylü çocuğu gibi geçirir. Ali Kaypakkaya, İbrahim , okula gitme çağına geldiğinde, Karakaya köyünde okul olmadığı için ilköğretim eğitimini yap­ ması am acıyla yakın akrabalarının yanına gönderir. Bu neden­ le İbrahim Kaypakkaya, ilköğretim ini değişik köy okullarında okur. İbrahim, İlköğretimin 1. ve 2. sın ıfların ı, O rtakışia (Ortaköy)'da, babasının baldızı Zöhre Hanım ile Zöhre hanım ın T u ­ ran ve Habip isim li kardeşlerinin yanında okur. 3. sınıfı Kararnahmut isim li köyde A li Beyin kızkardeşi Kadın'ın yanında okur. 4. ve 5. sınıfları A lacahöyük'te Ali Kaypakkaya'nın tey­ zesi Yeter hanım ın yanında okur. Alacahöyük'te okurken İbram in'in öğretmeni Mehm et Y ıl­ dırım , bir kaç kez A li Beye gelir ve "İbrahim çok iyi okuyor. Bunu okut. Öğretmen O kulu im tihanlarına mutlaka girsin", der. Karakaya köyünden bir çok genç, zaten Hasanoğlan Öğret­ men O kulu'nda okum aktadır. Bazılarıyla akraba olan İbrahim Kaypakkaya, aynı köylüsü Emin Ö zdem ir, Celal Ö zd em ir, Arap Sarm aşık ve H alit Sarm a­ şık ile Öğretmen O kulu sınavlarına girer ve Hasanoğlan Öğret­ men O kulu'nda okum aya hak kazanır.

İbo/Hayalı ve Mücadelesi

Hasanoğlan Öğretmen Okulu İbrahim Kaypakkaya, 1960-1961 eğitim-öğretim dönem in­ de, Hasanoğlan Öğretmen O ku lu 'n a kaydını yaptırır. Beş yıl boyunca burada eğitim görür. 1964-1965 eğitim-öğretim dönemi sonunda Hasanoğlan Öğretmen O kulunu başarıyla bitirir. Öğretmen O ku lla rın ın beşinci sınıf sonunda, beşinci sınıfın en başarılı öğrencilerini, okul yönetim leri, M illi Eğitim Bakan­ lığı Yüksek Öğretim G enel M üdürlüğü'ne bild irir. Yüksek Ö ğ­ retim Genel M üdürlüğü, başarı puanlarına göre başarılı olarak bildirilen bu öğrencileri A nkara, İstanbul ve İzm ir'de bulunan Yüksek Öğretmen O ku lla rı'n a paylaştırır. İbrahim Kaypakkaya, 1965-1966 eğitim-öğretim dönem in­ de Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nun Lise son h azırlık sınıfı­ na öğrenci olarak gelir. M illi Eğitim Bakanlığı hesabına Kredi ve Yurtlar Kurumu'ndan burs alarak eğitim-öğretim gören öğrencilere, ek olarak pedagojik eğitim de verilm ektedir.

Çapa'lı Ö ğrenciler Trafiği kesiyor Çapa'da Cihan Şanlı adında 19 yaşında bir Yüksek Öğret­ men Ö kulu öğrencisi, 29 Ekim 1967 Pazar günü, okulunun önünde bir trafik kazası sonucu ölür. O la y yerinde sık sık trafik kazalarının meydana gelmesini protesto eden okulun öğrencileri, arkadaşlarının ölümü ve olay yerinde sık sık trafik kazalarının m eydana gelmesini protesto etmek am acıyla, saat 2 0 .3 0 ‘da yolu trafiğe kapar. M illet C ad­ desinin trafiğe kapatılm ası nedeniyle taşıtlar sık sık korna çalıp yol ister. Bu arada bir araba, öğrencilerin üstüne doğru hareket eder ve bir öğrencinin yaralanm asına sebep olur. Yaralı öğren­ ci okul revirine kald ırılır. Ö ğ renciler, okulun önüne trafik lambası veya yaya geçidi konulm asını ister. Bunların yapılm ası için V ali'n in gelip söz vermesi hususunda ısrar eder. O kul Müdürü Prof. İbrahim Kafesoğlu, protestonun sona er­

Turhan Feyizoğlu

mesi için Vali Vefa Poyraz'a telefonla bilgi verir ve öğrencile­ rin dileklerini bildirir. Vali Vefa Poyraz, öğrencilerden bir grubun Salı günü Vilayet'e gelm esini, burada dertlerine çare bulunacağı cevabını verir. Bu arada Savcı M uavini M ünir Köseoğlu ve Emniyet Müdür M uavini Yaşar O kçuoğlu, öğrencilere davalarında yardım cı o lacaklarını, trafiğ' açm alarını söyler. Buna rağmen, öğrenciler yolu açm az. Bu sırada bir trafik arabasının da yoldan geçmek istemesine öğrenciler engel olur ve içindeki em niyet mensup­ larını tartaklam ak ister. iki saat yolu trafiğe kapayan öğrenciler, daha sonra, Salı gü­ nü Vali ile görüşüldükten sonra olum lu bir sonuç alınm azsa protestolarına devam edeceklerini bildirerek dağılır.

Milli Eğitim Bakanı ile Ö ğrenciler Tartışıyor İstanbul'da bazı okullarda incelem elerde bulunan M illi Eği­ tim Bakanı İlhami Ertem, 4 M ayıs 1967 Perşembe günü, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nu ziyaret eder. Bakan İlhami Ertem, ziyareti sırasında öğrencilerle sohbet toplantısı düzenler. Arkadaşları adına konuşan İbrahim Kaypakkaya, "H a zırlık sınıflarında, bazı öğretmenler, ideolojik propaganda yapıp, broşür dağıtıyor. O ysa, öğretmen okullarında siyaset yap ılm a­ yacak deniyor. Bakanlık tarafından görevli kişi sağcılık yap­ maktadır. Siyaset yapılacaksa biz de yap alım ", der. Bir öğrenci ise, "İki aydır yevm iye alm adık. Bu nedenle gı­ dasız kaldık. Yol ve diğer m asraflar için verilen para çok az. Yatakhane, kütüphane durum ları çok kötü. Öğretmen okulları her bakım dan ihmal ediliyor. Bakanın ve yanındaki ilgililerin turistik bir gezi için buraya gelm elerini tavsiye etm iyoruz", der. Ö ğrencileri dinleyen Bakan Ertem, "O k u la turistik gezi yap­ maya gelmedim . G ençlerin problem lerini öğrenmek arzusun­ da olduğum için geldim. Fakat, bazı öğrenciler nedense fazla

İbo/Hayalı ve Mücadelesi

sin irli. İdeolojik lafların yetişen öğretmenlere yakışm adığını belirtm ek isterim ", der. Bakan, konuşm asına devam la, "Öğretmen niçin gülmez?" diye sorar. Bir öğrenci, "Çünkü açtır", cevabını verir. "-A çız gibi fikirleri söylem ek gençlere yakışm az." "-G erçek am a." "-Bu laflardan çok üzüntü duyuyoruz." "-A nlayış kab iliyetim iz kalm adı. Başka söyliyecek söz bula­ m ıyoruz." "-Bir genç arkadaşın açız dem esini iyi niyet olarak görmü­ yorum . Burada duyduğum sesler Tü rkiye'yi kurtaracak öğret­ menin sesi değildir. H adiseleri tek açıdan, dünya meselelerini gözönüne alm adan hesaplam aktasınız. Birb irim izi sevmeden, kaşlarım ızı çatacaksak, nasıl Tü rkiye'yi kurtaracağız?" "-Yo ksulluk nedeniyle okuma yazm a oranı her gün biraz daha düşm ektedir." "-Tam am en aldanıyorsunuz. Türkiye'de okur yazar nisbeti % 10'dan % 4 8 'e çıkm ıştır. Bunun aksini söyliyenler T ü rkiye'­ de kapkara bir tablo çizm ek istiyenlerdir. G e nçlerim izin sağ, sol m ücadelesi içinde olm alarını anlayışla karşılıyorum . Fakat bu çatışm a, bu bina içinde olm am alı. Şeref sözü veriyorum ki M illi Eğitim içinde hiç bir keyfi işlem yoktur. Müfredat progra­ mı içinde kalan bir öğretmenin başım ızın üzerinde yeri vardır. M eselelerinize eğileceğiz." Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Öğrencileri Fikir Kulübü1nün Kuruluş Bildirisi FKF İstanbul Sekreteri iği' nin Aksaray'daki bürosu, 9 Tem ­ m uz 1967 Pazar günü a çılır. T Ö S İstanbul Şubesi ile FKF İstanbul Sekreterliği aynı bina­ dadır. Ö rgütler arasında dayanışm a olduğu gibi zam an zaman TÖ S 'ü n konferans salonunu FKF İstanbul Sekreterliği tarafın­ dan eğitim, açık oturum gibi am açlar nedeniyle kullanılır. Sekreterlik, her fakülteden sosyalist gençlerin uğrak yeridir.

Turhan Feyizoğlu

İstanbul'da bir çok yüksek okulda fikir kulübü kurulm uş, b azı­ larında da kurulm a çalışm aları yapılm aktadır. Bu çalışm alar sırasında Fen Fakültesi'nde öğrenci olanlar ile ilişki kurularak, okullarında fikir kulübü kurulm ası konusunda öneri götürülür. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrencileri Fikir Kulübü, 21 Kasım 1967 Salı günü kurulur. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrencileri Fikir Kulübü ku­ rulduktan sonra yapılan ilk Yönetim Kurulu toplantısında İbra­ him Kaypakkaya başkan, Hal it Koçer sekreter, M ehmet Çetin sayman olur. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrencileri Fikir Kulübü, 21 Kasım 1967 Salı günü, "D u yu ru " başlığıyla bir kuruluş b ild iri­ si yayınlar. Bild iri, özetle şöyledir: "Söm ürenlere karşı ilk kurtuluş savaşını verm iş olan bir ulu­ sun ço cu klarıyız. Fakat ulusum uz bugün yeniden sömürgenle­ rin kucağına düşürülmüştür. Mutlu bir a zın lık ve bunların dış ortakları yararına bağım sızlığım ız satılm ıştır. O nursuz ve uydu bir ulus gibi tanıtm ışlar b izi. Eğitim-öğretim çarkı mutlu bir azın lık yararına işletilm ekte, onların siyasi görüşleri, ekonom ik öğretileri değişmez gerçeklerm iş gibi sunulm aktadır. Ö ğrenci­ ler, bu oyuna gelmeyen halktan yana öğretmenler Doğu'ya sü­ rülmekte, Bakanlık em rine alınm akta, mesleğinden edilm ekte­ dir. Yabancı eğitim uzm anları, Barış G ö n ü llüleri cirit atmakta­ dırlar ülkem izde. Türk ulusu ikinci bir kurtuluş savaşı verm ek zorundadır. Bu savaş başlatılm ıştır Bu savaş toplum cu bir savaştır. Yani dış sö­ mürgenlerle birlikte olanların içerdeki ortaklarına da karşı olan bir savaştır. İşte kulübüm üzün am acı, gençlerin kendilerini sı­ nırsızca değiştirebileceği bir düzenin kurulm ası için gereken bu toplumcu savaşa gücü oranında katkıda bulunm aktır." Hem Okul İdaresi Hem de Savcılık Tarafından Soruşturma A çı­ lıyor Yayınlanan kuıuluş bildirisi nedeniyle hem okul idaresi hem savcılık tarafından soruşturma a çılır. ----------------------------------------------- 2 2 --------------------------------------------------

İho/Hayatı ve Mücadelesi

Çapa Y Ö O 'n d a kurulan Fikir Kulübü'nün kurucu üyeleri bu nedenle okulun disiplin kurulu tarafından sık sık sorguya çe k i­ lir. O ku l yö neticileri, 16 O cak 1968 Salı günü, yaptığı a çık la ­ mada, Fikir Kulübü tarafından kuruluş sırasında yayınlanan b il­ dirinin siyasi mahiyette olduğunu iddia eder. "Duyuru" başlığı ile yayınlanan b ild irinin, "Cem iyetler Kanunu'nun 13. ve 35. m addelerinde ifade edildiği tarzda siyasi nitelik taşıyıp taşımadığı ve sair mer'i m evzuatım ıza göre suç unsurlarını ihtiva edip etmediğini tetkik için" O rd. Prof. Recai G a lip O kand an, O rd . Prof. D r. Sulhi Dönm ezer ve Asistan Dr. Kayıhan İçel, İstanbul Cum huriyet Savcılığı Basın Bürosunca bilirkişi olarak tayin edilir. 26.1.1 968 tarih ve 968/59 dosya sayılı raporda bilirkişilerin görüşleri şöyledir : "...B ild iri Tü rkiye'n in dış politikasını kendi açısından değer­ lendirm ektedir...D evletin ve hükümetin siyasi nitelikteki tasar­ rufları hakkında mütalaa beyan edilm esi, beyan sahiplerinin si­ yasi am aç güttüklerini gösterir. ..İncelem e konusu bildiride, Cem iyetler Kanununu'nun 1 3. maddesinde ifade edildiği şekile siyasi nitelik bulunduğu hususunda hey'etim izce kanaat ha­ sıl olm uştur. Sair mer'i m evzuatına göre bildiride suç unsurla­ rı m evcut değildir." Bu rapora dayanılarak, İstanbul Toplu Basın M ahkem esin­ de 968/267 sayılı dosya ile dava açılır. Bu arada, Fikir Kulübünün kurucularının, okul yö neticile­ rince 1 ay süreyle "y a tılılık hakları" ellerinden alınır. Çapa Y Ö O Ö Fikir Kulübü ve FKF İstanbul Sekreterliği, bir­ likte yayın lad ıkları bir bild iriyle olayı kınar. Bu bildiride, ülkem iz koşulları değerlendirilirken 21 Kasım 1967 tarihli bildiri kelim e kelim e tekrarlanır. Bu husus, b ild iri­ nin Türk Ceza Kanunu'nun 142. ve 1 59. m addelerine ve mer'i m evzuata aykırı olup olm adığının incelendiği 2 2 .4 .1 9 6 8 tarih ve 968/1029 dosya sayılı bilirkişi raporunda da açıklanır.

Turhan Feyizoğlu

Bu rapor şöyledir : "Bu yazıda Türk m illetinin bugün yeniden sömürgenlerin kucağına düşürüldüğü ve mutlu bir a zınlık ve bunların dış or­ takları yararına bağım sızlığım ızın satıldığı, Türkiye'n in şerefsiz ve peyk bir millet haline getirildiği, eğitim-öğretim çarkının mutlu a zın lık yararına işletildiği, halktan yana öğretmenlerin Doğu'ya sürüldüğü, bakanlık em rine alındığı, mesleğinden edildiği söylenmekte ve gençler, toplum cu br savaşa, söm ür­ genlerin içerdeki ortaklarına karşı savaşa davet edilm ektedir­ ler." "Yazıda, yukarıda özetlendiği gibi Tü rkiye'nin mutlu bir azınlığın ve bunlann dış ortaklarının yaranına olarak bağım sız­ lığın satıldığı ifade edilm ektedir. Bu bağım sızlığı satanlar aynı zam anda eğitim-öğretim çarkını mutlu bir a zın lık yararına iş­ letmekte, halktan yana öğretmenleri Doğu'ya sürmekte, bakan­ lık em rine alm aktadırlar. Böylece Tü rkiye'nin bağım sızlığını, mutlu azın lık ve dış ortaklar yararına satanların Tü rkiye'yi ida­ re edenler olduğu anlaşılm aktadır. Zira aynı bağım sızlığı sa­ tanların, öğretmenlerin üzerinde, haksız görülen yanı onları Doğu'ya süren bir güç olduğu anlaşılm aktadır. Bu idare edici gücün ise, başta hükümet olm ak üzere Türkiye'yi idare eden­ lerden ibaret bulunduğu m uhakkaktır. Zira Tü rkiye'yi satanlar­ la öğretmenleri nakledenlerin aynı güce mensup bulundukları açıkça ifade edilm ektedir. Bu itibarla ya zı, hükümetin ve ba­ kanlıkların şahsiyeti m aneviyelerini tahkir edici ve 159. mad­ deyi ihlal edici niteliktedir. Zira idare edici güçlerin başında gelen hükümet bu yazı ile züm re menfaatleri için Tü rkiye'nin bağım sızlığını satan bir teşekkül olarak nitelendirilm iş olm ak­ tadır." 26 .1 .1 9 6 8 tarihli bilirkişi raporunda, Cem iyetler Kanunu'nun 13. maddesi dışında, m evzuatım ıza göre suç unsurları ta­ şımadığı söylenen közler, bu defa, Türk C eza Kanunu'nun 1 59. maddesine aykırı görülmüştür. Bu rapora Prof, ilhan A kın 'ın yanısıra imza koyan diğer iki O rdinaryüs Profesör Recai G . O kandan ve Sulhi D önm ezer'dir. 26.1.1 968'de, "devletin ve hükümetin siyasi nitelikteki tasarrufları hakkında mütala beyan

İbo/Hayatı ve M ücadelesi

edici" sayılan sözler, üç ay sonra 2 2 .4 .1 968'd e, "Hüküm etin ve b akanlıkların şahsiyetli m aneviyelerini tahkir edici" olmuştur. Bu rapora dayanılarak İstanbul'da 6. Ağır C eza M ahkem e­ sinde 969/31 sayılı dosya ile açılm ış olan daya ile Çapa YÖ O O Fikir Kulübü'nün feshi ve sanık öğrenci İbrahim Kaypak­ kaya, H alit Koçer, Mehm et Çetin, Haşan Sağlam, Muzaffer O ruçoğlu, M eliha U ysal, Pakize Yavru, Mustafa Çoban, Şakir Kaym ak, Ali Taşyap an'ın üç günden bir aya kadar hapis, 50 li­ radan 150 liraya kadar para cezasına çarp tırılm aları, istenir. Bildiri Yayınlayan 10 Öğrenci, Yatılı Öğrencilik Hakkından Bir Ay Mahrum Ediliyor Çapa Y Ö O 'n d a Fikir Kulübü kuran 10 öğrenci, yayın lad ık­ ları bir duyurudan ötürü okul disiplin kurulu toplanır ve özet­ le şu kararı verir: "Siyasetle ilgili 'duyuru' adlı teksir yazd ığ ınız, okul içinde ve dışında dağıttığınız, bunda Hüküm etin tutumuna inanm a­ mak gibi siyasi bir takım kanaatlar taşıdığınız, yapılan soruştur­ ma ile sükut bulm uştur." D isip lin Kurulunun aldığı karar ile fikir kulübü kurucusu on öğrenciye bir ay süre ile okuldan uzaklaştırm a cezası verilir. Y an i, "Yatılı öğrencilik" haklarından bir ay mahrum olacaklar­ dır. Karar, okul müdürü Ayhan Doğan imzası ile, 27 Mart 1968 Çarşam ba günü, öğrencilere tebliğ edilir. O kul D isip lin Kurulunun İbrahim Kaypakkaya, Halit Koçer, M ehmet Çetin, A li Taşyapan, M eliha U ysal, Mustafa Çoban, Pakize Yavru , M uzaffer O ruçoğlu, Şakir Kaym ak ve Haşan Sağlam hakkındaki bir ay okuldan uzaklaştırm a kararı üzerine 206 öğrenci, 3 Nisan 1968 Çarşam ba günü, bir bildiri ya yın ­ lar. Bildiri özetle şöyledir: "Ö ğ ren ciler sıkı bir disiplin altına sokularak topluma bir katkıda bulunm aktan alıkonulm aktadır. Ö ğrenciler geleceğin öğretmenleri olarak topluma bir etki­

Turhan Feyizoğlu

de bulunm ak ve halkı en iyi şekilde yetiştirm ek istemektedir­ ler. Buna karşılık sömürgenlere karşı ilk kurtuluş savaşı yapmış olan Türkiye'de aydınlar çeşitli bahanelerle eylem den uzaklaştırılm aktadır. Mutlu bir a zın lık ve bunların dış ortakları yararı­ na bağım sızlığım ız satılm ıştır. Eğitim ve öğretim çarkı, çık a rc ı­ ların istediği şekilde uygulanm akta ve halk çocukları uyutul­ m aktadır. Barış G ö n ü llü leri, yabancı eğitim uzm anları, yurdun dört bir yanını sarm ışlardır. B iz, Fikir Kulüplerine bağlı öğren­ ciler olarak her türlü zorluğa karşı, bu çıka rcıların karşısında olacağız, toplumcu savaşa elim izden geldiği kadar katkıda bu­ lunacağız." Emniyet m ensupları, b ild iriyi dağıtan öğrencilerden O rm an Fakültesi Talebe Cem iyeti Saym anı Kalm an Yüksel'i gözaltına alır. Kalman Yüksel, Şehrem ini karakolunda altı saat bekletildik­ ten sonra serbest b ırakılır. Bunun üzerine FKF İstanbul Sekrete­ ri Veysi Kemal Sarısözen, O kul Müdürü Ayhan Doğan'a bir tel­ graf çekerek bu tulumu protesto eder. Fizik Bölümü Ö ğrencileri, Reform İsteklerini A çıklıyor İbrahim Kaypakkaya, İstanbul Ü niversitesi Fen Fakültesi Fi­ zik Bölümü öğrencisidir. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi F izik Bölümü Talebe Cem iyeti'nin kongresi, 27 O cak 1968 Cum artesi günü, M armara Öğrenci Lokalinde başlar. Fen Fakültesi F izik Bölümü Talebe C em iyeti'nin kongresi yapıldığı sırada aynı yere gelen FKF'na bağlı Çapa Öğretmen O kulu öğrencilerinden bir grup, kongrede oy kullanm ak ister. Kongre Başkanı, "Bu konunun Genel Kurulca oylanm ası ge­ rekir. Yapılan oylam ada eğer oy kullanabileceğiniz yönünde karar çıkarsa kongrede oy k u llan a b ilirsin iz", der. A ncak, müdahalede bulunan F K F 1ii grup, teklifi reddettiği için tartışmalar çıkar. Büyük bir arbede çıkm asını önlem ek is­ teyen Kongre Başkanı, kongreyi süresiz olarak tatil eder. Tatil kararından sonra bir grup FK F'li öğrenci, Kongre Baş­

İbo /H ayatı ve M ü cadele si

kam 'nın üzerine yürüyerek, kongre evrakının bulunduğu çan­ tayı kapmak ister. Bu yüzden kavga çıkar. Kongre salonuna ge­ len Siyasi Polis ilg ilileri, evrakları tetkik edip gerekli raporu ha­ zırlam ak üzere evrak dosyasını alır. O la ylar sırasında 3 öğrenci hafif şekilde yaralanır. İstanbul Üniversitesi F izik Bölümü Ö ğrenci Birliği'nin son Genel Kurul toplantısında "Fen Fakültesi Fizik Bölümündeki yapılm ası gerekli reformlarla" ilgili komisyon çalışm ası, 22 M ayıs 1968 Çarşam ba günü sona erer. "İsteklerim izin yerine getirilm esinde öğrenciler olarak her türlü m ücadeleyi yapacağım ızı açıkça duyururuz" denilen ra­ porda, istenen reform ların ana hatları özetle şöyledir: -Öğrenim sistemi öğrencide bilim sel kişilik ve gerçek fizik ­ çi olabilm e yeteneğinde o lm alıd ır. Eğitim modern konuları kapsam alı. Y a z aylarında kurslar açılm alıd ır. - Modern araçlarla deney yap ılab ilecek laboratuarlar a ç ıl­ m alıdır. Ö zel eğitim le her öğrencinin lisan öğrenmesi sağlan­ m alıdır. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi F izik Öğrenci Birliği, 30 M ayıs 1968 Perşembe günü, 500 im zalı ve 20 sayfalık bir d i­ lekçe ile İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığına baş vurarak, öğrenim sistem inde reform yapılm asını ister. Ö ğrenciler arasında kurulan bir kom isyonun rapor halinde hazırladığı reformun ana hatları şunlardır: -Modern dünyanın kabul ettiği fizikçi standardına uygun elem anların yetişebilm esi için okutulacak dersler, üniversite ders anlayışına uygun olup modern konuları kapsamalı ve birb irleriyle ahenk halinde olm alıdır. A yrıca, ders saatlerinin art­ tırılm ası ve yaz aylarında fizik öğrencilerine özel kursların a ç ıl­ ması gereklidir. Dershane sorunu, öğrencilerin derslerden tam olarak faydalanabilm esi için m uhakkak halledilm elidir. - Laboratuvarların yeterli hale getirilmesi ve her öğrencinin yararlanm asının sağlanması zorunludur. -Ö ğrencinin yabancı literatürü takip edebilmesi için imkan sağlanm alıdır.

Turhan Feyiaojjlu

-Öğretim üyelerinin ve onlara yardım cı olan asistanların sa­ yıları ihtiyaca cevap verecek şekilde artırılm alıdır. -Ö ğrencilerin besin alm a, çalışm a ve barınm a sorunlarına tam olarak cevap verebilecek öğrenci sitesinin kurulm ası ge­ reklidir. Fen Fakültesi Dekanı Prof. Lütfi Biran, d ilekçeyi aldıktan sonra gazetecilere şunları söyler: "Ö n ce öğrencilerle görüşeceğim. Bundan sonra Fakültenin yetkli organlarına meseleyi götüreceğim. Bu organların a la ca ­ ğı kararları, bir icra organı olarak yerine getireceğiz." Fizik Talebe Cem iyeti yöneticileri de, "İsteklerim iz önü­ müzdeki ders ylına kadar yerine getirilm ezse, öğrenciler reak­ siyonlarını göstereceklerdir" dem işlerdir. Dilekçede öne sürülen isteklerin en önem lileri şunlardır: -Öğrenim sistemi öğrencilere bilim sel kişilik verecek yönde olm alıdır. -Dersler üniversite ders anlayışına uygun olup modern ko­ nuları kapsam alıdır. -Gerçek deney anlam ına uygun ve modern araçlarla dona­ tılan yeni laboratuarlar açılm alıd ır. -Son sömestr öğrencileriyle öğretim üyeleri daha yakından ilgilenm elidir. -Öğretim üyeleri ile asistanların sayıları arttırılm alıdır. -Fizik öğrenim ini başarı ile bitirenin elde edeceği, verdiği emeğin tam karşılığı olm alıdır. Bu ne 25 lira asli maaş, ne de 600 lira maaşla yapılan ve yıllarca süren asistanlık o lm alıdır. Yüksek Öğretmen Okulları Üniversitenin sorunlarını dile getirmek am acıyla, 1968 H a ­ ziran ayında öğrenciler, öğrenim gördükleri okullarda boykot ve işgal başlatır. 1 968 H aziran ayında bir-iki üniversite ve yü k­ sek okulun dışında bütün okullarda boykot ve işgal vardır. Ankara, İstanbul ve İzm ir Yüksek Öğretmen O ku lla rı T a le ­ be Cem iyetleri B alkan ları, sorunlarını dile getirmek em acıyla, 21 H aziran 1968 ('um a günü, bir basın toplantısı düzenler. 28

Ibo/Hayalı ve Mücadelesi

Yüksek Öğretmen O kulu talebe cem iyetleri başkanları, özetle şu açıklam ayı yapar: "Ö ğretm enlik mesleğindeki yerlerinin tayinini ve itibarlı kı­ lınm alarını" istediklerini bildirm işler ve "İsteklerim iz kabul edilm ediği takdirde, bütün Yüksek Öğretmen O ku lların ın di­ renme hareketini başlatacaklarını kam uoyuna duyururuz." Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nda Yeni Bir yönetmelik Ç ı­ kartılıyor İstanbul Çapa Y Ö O Ö Fikir Kulübü, 20 Kasım 1 968 Çarşam ­ ba günü, bir bildiri yayınlar. Yeni çıkarı disiplin yönetm eliğinin eleştirildiği bildiride özetle şu açıklam a yap ılır: "Yüksek Öğretmen O kulunda ötedenberi bir zorbalık hava­ sı estirilm ektedir. Öğretmen diye, yönetmen diye, devrim düş­ m anı, bağım sızlık düşm anı, Atatürk düşm anı, iktidar kuklası kim seler doldurulm uştur okula. D evrim ci düşünceden uzak, çağından ve bilimden haber­ siz, içine ve derslerine kapanık, buyruklara körü körüne boyun eğen, iktidar şakşakçısı sözüm ona öğretmenler yetiştirmek için elden gelen bırakılm am ıştır. 10 arkadaşım ız Fikir Kulübü kur­ dular diye birer ay okuldan uzaklaştırılm ışlardır. Şu günlerde de düşünm eyi, d uym ayı, yürüm eyi, solum ayı dahi yasaklayan bir yönetm elik yürürlüğe girmiştir. A çık ve kesin görüşümüz şudur: Yüksek Öğretmen O kulu, imam Hatip O ku lla rı gibi, iktidarın dümen suyunda bir kurum haline getirilm ek istenm ektedir." Milli Eğitim Bakanı İlhami Ertem ile Öğrenciler Tartışıyor M illi Eğitim Bakanı İlhami Ertem, 25 Kasım 1968 Pazartesi günü, İstanbul Yüksek Öğretmen O kulu'nu ziyaret eder. Bakan Ertem ile öğrenciler arasında, Türkiye'nin iktisadi ve siyasi bağım sızlıkları konusunda sert tartışm alar olur. Tartışm ada Bakan Ertem 'i, "Anayasayı bilm em ek, ya da ra­

Turhan Feyizofilu

fa koym akla" itham eden öğrenciler, "Tü rkiye'nin iktisadi ve siyasi bağımsızlığı yokedi!m iştir", derler. Bakan Ertem, bunu reddeder ve şu karşılığı verir: "Türkiye'nin yabancı serm ayeye, yabancı teknolojiye ihti­ yacı vardır." "Am erika'ya mı?" "Gerekirse, tabu." "Ü sleri vererek mi?" "Yalan , Am erika'nın üssü yok. M adeni, petrolü çıkarm am ız lazım . Teknoloji yoksa, ne yapacağız? M illi m enfaatlerim iz açısından paktlara dahil olm ak zo rundayız. Rusya'nın toprak talebini unutuyorsunuz. Tü rkiye, bir avuç diktatörün eline kal­ m ayacaktır. Dem okrasinin bundan ileri olduğu bir ülke yok­ tur." Bir saatten fazla süren tartışma sırasında zam an zam an al­ kış ve protesto sesleri duyulur. Fen Fakültesi'nde Temsilcilik Seçimi İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde öğrenci tem silcisi seçim i, 17 A ralık 1968 Salı günü yap ılır. FKF üyesi Haşan Sağlam, kendisine en yakın adaydan 200 oy fazla alır. Aynı fakültenin ikinci tem silciliğine de toplumcu aday Rıfkı Yürekliler seçilir. Kim ya Fakültesi'nde yapılan seçim de de, "Toplum cu Grup Bir-İki" adıyla giren öğrenciler, 183 oy alarak seçim leri kaza­ nır. Aynı seçimde sağcıların grubu "Neon G rubu" 80, Ortanın Solu'ndaki "G erçek D evrim ciler G rubu" 63 oy alır. Kim ya Fakültesi'nde öğrenci tem silciliği görev bölümünde Hüseyin Tiryaki başkanlığa getirilir. 2 O cak 1970 Cum a günü yap ılan, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi öğrenci tem silciliği de İstanbul Üniversitesi Fen Fa­ kültesi Botanik Bölüm ü son sınıfında okuyan 21 yaşındaki G ülderen Siklet ile Cem il Gök kazanır. İlk kez seçilen bir kız öğrenci tem silcisi olan Gülderen Sik------------------------------------ 3 0 --------------------------------------

İbo/Hayatı ve M ücadelesi

let, Rektörlük ve D ekanlıkta yap ılacak toplantılara katılarak, arkadaşlarının haklarını savunacaktır. Dördü kız, biri erkek beş kardeşi olan ve İstanbul'da tek ba­ şına oturduğunu söyleyen ve daha sonra Salman Kaya ile evle­ nen Gülderen Siklet, şu açıklam ayı yapar: "Elim den geldiği kadar öğrenci arkadaşlarım a yardım cı o l­ maya çalışacağ ım . Bu yolda azim liyim . Tek arzum demokratik üniversitenin kurulm asıdır." Yürüyüş Yapılıyor Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n d a, 6 O cak 1969 Pazartesi gecesi, sağ eğilim li Ahm et Can ve M ehmet Can adındaki kar­ deşler ile İbrahim Ö zd em ir adındaki sol eğilim li öğrenci kavga eder. Ahm et Can ile Mehmet Can, okul kantini önünde İbrahim Ö zdem ir adındaki sol eğilim li öğrenciyi dövdükten sonra muş­ tayla burnundan yaralar. İbrahim Kaypakkaya, 7 O cak 1969 Salı günü okula gelir ve İbrahim Ö zd em ir'i dövenleri yem ekhane ile dershanelerde aram aya başlar. Kaypakkaya'nın bu davranışına sağcı öğrenciler karşı koyar ve okuldan dışarı çıkartırlar. O la yla ilgili olarak O kul Müdürü Ayhan Doğan, şu a çıkla ­ mayı yapar: "B ir ay önce siyasi beyanatlar verdiğinden ve fiili politika ile uğraştığından ötürü, okulum uzdan tard edilen eski öğrenci­ m iz Kaypakkaya'nın okulu basmağa yeltenmesi bu kavganın başlatanı olm uştur." Solcu öğrenciler ise, olaylara sebep olduğunu iddia ederek okul M üdürü Ayhan Doğan'ı istifaya davet eder. Bu arada M illi Eğitim Bakanlığına da bir telgraf çekerek m ü­ dürün en kısa zam anda okullarından alınm asını isteyen solcu öğrenciler, "İki güne kadar isteklerim iz gerçekleşm ezse her tür­ lü direnm e gösterisinde bulunacağız", açıklam asını yapar. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nun solcu öğrencileri, okul­

Turhan Feyizoğlu

larında cereyan eden son olayları ve okul idaresinin öğrenciler aleyhindeki tutumunu protesto etmek am acıyla, 11 O cak 1 969 Cumartesi günü, saat 14.00'te bir sessiz yürüyüş tertipler ve Hürriyet M eydan'ından Sultanahm et'e kadar yürür. Ö ğrenciler, yürüyüşte şu pankartları taşır: "D evrim ci ve Atatürkçü öğrenciler okuldan atılıyo r", "D e ­ mokratik Yüksek Öğretmen Ö kuiu istiyoruz", "Yüksek Öğret­ men O kulu baskı m etodlarıyla idare ediliyor." On Öğrenci'nin Yatılılık Hakları Tamamen Ellerinden Alınıyor Çıkan olaylar nedeniyle toplanan Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Öğretmenler Kurulu, daha önce bir ay ya tılılık hakların­ dan mahrum edilen Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nun 1 0 öğ­ rencisinin, "okuldaki boykot, işgal ve olaylara öncülük ettikle­ ri gerekçesi ile, M ,İli Eğitim Bakanlığı'nın onayına dayanarak, 27 O cak 1969 tarihinde aldığı kararla, bu kez, ya tılılık hakla­ rından tamamen mahrum eder. O kul idaresi, gerekçesini şöyle açıklar: "10 öğrenci okul disiplinine uym ayan hareketlerde b ulun­ muşlardır. Bunlardan bir kısmı bir süre önce okul bünyesinde girişilen boykot ve işgal hareketlerine öncülük yapm ışlardır. Bir kısmı ise, okul Disiplin Kurulunun tesbit ettiği öğrencilik vasıflanılın dışına çıkm ışlard ır." U zaklaştırm a kararı, 3 Şubat 1969 Pazartesi günü, okuldan uzaklaştırılan Haşan Sağlam, M eliha U ysal, M ehmet Çetin, Halit Koçer, Pakize Yavru, Mustafa Çoban, Şakir Kaym ak, M u­ zaffer O ruçoğlu, A li Taşyapan ve İbrahim Kaypakkaya'ya teb­ liğ edilir. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'ndan 10 öğrencinin ç ık a rıl­ ması dolayısıyla 22 öğrenci teşekkülü, 7 Şubat 1969 Cum a gü­ nü, bir bildiri ile durumu protesto eder ve "Yöneticilerin tutu­ munu" yerer. 22 öğrenci teşekkülü, bu konuda yayın lad ıkları b ild irilerin ­ de özetle şunları belirtir: "Şu bozuk düzende sayısız güçlüklerden geçerek tesadüfen

İbo/Hayalı ve M ücadelesi

y ü k s e k ö ğ r e n i m y a p m a o la n a ğ ın ı b u la n , h a lk ın ın ve y u r d u n u n g e rç e k ç ık a r la r ın ın b i l i n c i n e ulaşan 10 ö ğ re tm e n ad a yı k ö y lü ç o c u ğ u , İsta n b ul Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u ' n d a n ö ğ r e t m e n lik y a p a m a z l a r k a y d ıy la k o y u lm u ş la r d ır . Suçla rı A m e r i k a n s ö m ü r g e c il iğ i n e ve iş b ir l ik ç i l e r in e karşı ç ı k m a k ve T ü r k i y e 'n i n tam b a ğım s ız, ins a nc ıl, m u t lu , g e rç e k ­ ten d e m o k r a t i k b ir ü lk e o lm a s ın ı iste m e k tir. K o v m a kararı alan y ö n e t i c i l e r i n bu iş le m e u y d u r d u k l a r ı k ılıf ise, o k u l i ç in d e ve d ı ­ şında y ö n e t m e li ğ e aykırı b i l d i r i d a ğ ıtm a k , o k u l t o p l u m u n d a i k il ik y a ra tm a k , o k u l id a re sin e yersiz s u ç la m a la r d a b u lu n a r a k o k u l y ö n e t i m i n i g ü ç le ş tir m e k t ir . G e r ç e k te T ü r k i y e 'n i n b a ğ ım s ız lığ ın ı isle yen tü m Yüksek Ö ğ r e t m e n l i le r , a rk a d a ş la rın ın y a n ın d a d ı rla r. Ve bu haksız k a ­ rarın ö n le n m e s i iç in s o n u n a d e k d ir e n e c e k le r d ir . Eğer b a ğ ım ­ s ızlık isteyen b i ld i r il e r , o k u l y ö n e t m e li ğ in e aykırı g ö rü lü y o rs a , b u b i l d i r i l e r i y a y ı n l a y a n la r iç in ö ğ re tm e n o la m a z d e n iliy o rs a , b u n u b ö y l e g ö r e n le r s ö m ü r ü c ü A m e r i k a n g a v u ru n a göz y u m a n k iş ile rd ir . T ü r k i y e 'n i n b a ğ ım s ız lığ ı u ğ ru n a v e r e c e ğ im iz kavgada M u s ­ tafa K e m a l'e la y ık o l a c a k ö l ç ü d e k o rk u s u z ve b i l i n ç l i T ü rk g e n ç liğ i o la ra k zafere i n a n ıy o ru z . B ü tü n d e v r i m c i k u ru lu ş la r , bu haksız ve ç i r k in kararın d u r ­ d u r u lm a s ı iç in Y ü k s e k Ö ğ ı e t m e n li k a rd e ş le riy le b ir lik te s o n u ­ na d e k d i r e n e c e k le r d ir . K a v g a m ız g ü z e l g ü n le r iç in d ir. K a h ro ls u n A m e r i k a n s ö m ü r g e c iliğ i, k a h ro ls u n e m p e r y a li z m ve o n u n i ç i m i z d e k i iş b ir l ik ç i l e r i. Yaşasın b a ğ ım s ız lık iç in d ö ğ ü şe n le r. Yaşasın h a lk iç in savaşan h a lk ç o c u k l a r ı . " O k u l d a n b ir ay y a tı lı lı k hakla rı e l in d e n a lın a n f i k i r k u lü b ü k u ru c u s u ö ğ r e n c ile r , D a n ış ta y 'a a çtık la rı ilk d ava d a , D a n ış ta y 12. D a ire s i, 2 6 Şubat 1 9 6 9 tarih 1 9 6 9 /3 0 1 2 sayılı, d ö rt ü ye b ir b a ş k a n ın o y b i r l i ğ i y l e ö ğ r e n c i le r le h in e şu kararı ve rir: " M e s e l e n in m a h i y e t i n e ve d a v a n ın tasvir ş e k lin e g öre d a v a ­ lı id a re n in b i r in c i s a vu n m a sı a lın ın c a y a ka d a r y ü r ü t m e n i n d u r ­ d u r u lm a s ı n a kara r v e r i lm iş t ir . " D a n ış ta y 'ın bu ilk kararı ö ğ r e n c ile r in e lin e u la ş m a d a n Ö ğ ­ re t m e n le r K u r u l u n u n ik in c i kararı ile karşılaşırlar.

33

Turhan Feyizoğlu

O n öğrenci, yeniden D anıştay'da iptal ve uygulam anın dur­ durulması için dava açar. Danıştay, 5 Nisan 1969 günü, yeniden yürütmeyi durdurma kararı alır. Fen Fakültesi'nde Boykot Taraftarları ile Boykota Karşı Olanlar Arasında Çatışma Oluyor Ö ğrenciler, okullarına geri dönm eye uğraşırken İstanbul Ü niversitesi'nde bazı fakülteler solcu öğrenciler tarafından iş­ gal edilir. İstanbul Ü n iversitesin in H ukuk ve İktisat fakültelerini işgal etmiş olan solcu öğrenciler, Fen Fakültesi'ni de işgale katma hazırlığındadır. Bazı sol göriişk, öğrenciler, boykot tertip etmek am acıyla, 12 Nisan 1969 Cumartesi günü sabahı, Çapa Yüksek Öğret­ men O kulu'nda k.Man öğrencilerin de eğitim gördüğü Fen Fa­ kültesi'nde forum düzenler. Düzenlenen forumda boykota karşı olan ö zellikle Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nda kalan sağcı öğrenciler ile boykot taraftarı olan solcu öğrenciler arasında kavga çıkar. Boykot ta­ raftarı öğrenciler, sağcı öğrenciler tarafından fakülteden atılır. Sağcı öğrenciler, Fen Fakültesi'nde m eydana gelen o laylar­ dan sonra, sık sık 'ekrarladıktarı, "Başbuğ Türkeş" sloganlarıy­ la, Yüksek Öğretmen O kuluna gelir. M ehter m arşları söyleyen ve boykota taraftar olm adıklarını belirten sağcılar, karşı görüş­ teki öğrencilerin okula girmemeleri için binada tertibat alır. Sol görüşlü öğrencilerden b azıları, öğleden sonra saat 1 5 .00 sıralarında Çapa Yüksek Öğretmen O kulu na gelir ve ka­ pı önünde tertibat alm ış sağcılarla münakaşa etmeye başlar. M ünakaşa, kısa sürede kavgaya dönüşür. Yum ruk, taş, bıçak ve silahın kullan ıldığı, yarım saat süren ve ondokuz kişinin yaralandığı kavgayı em niyet mensupları yatıştırır. O la ylar nedenivle bir açıklam a yapan Fen Fakültesi Dekanı ve İstanbul Üniversitesi Rektör V ekili Lütfü Biran, Fen Fakü l­ tesindeki öğrencilerin büyük kısm uıın boykota karşı olduğunu

İbo/Hayatı ve M ücadelesi

ileri sürer ve olayların fazla genişlemeden sona erdiğini bel i rlir. Rektör ve kili, yasak olm asına rağmen üniversite içinde fo­ rum d üzenleyip, bildiri dağıtan öğrenciler hakkında gerekli di­ siplin cezaların ın uygulanacağını da sözlerine ekler. O laylard an sonra sol görüşlü öğrenciler, şu açıklam ayı ya­ par: "B iz, okulum uza yatm ak için geliyorduk. Bu sırada aksi fi­ kirdeki arkadaşlar bize bıçak ve tabancalarla hücum ettiler/' Karşı grubun öncüleri ise, "FK F'na bağlı olan arkadaşlarının kendilerine sald ırd ıklarını" ifade eder. "İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi D evrim ci G en çleri" im­ zası ile yayınlanan bildiride şu açıklam a yap ılır: "Eli sopalı bir kısım iktidar taraflısı gençler, fakültede dü­ zenlenen ve öğrencilerin sorunlarını görüşmek üzere tertiplen­ miş toplantıyı bastılar ve pekçok kim seyi yaraladılar. D evrim ci ve Atatürkçü gençlik yıkılm ayacaktır. Bu olayların ergeç hesa­ bı sorulacaktır." Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Talebe Cem iyeti de yayın la­ dığı bildiride, özetle şu açıklam ayı yapar: "O la y la r, komünist tertibi boykota katılm am ak nedeniyle çıkm ıştır. Bu hususta azim li ve kararlıyız. Bunu çok geçmeden unutam ıyacakları şeklinde onlara öğreteceğim ize, büyük Türk M illetinin hiç şüphesi olm asın." O la y la r sırasında yaralanarak Çapa ve Cerrahpaşa hastahanelerinde tedavi edilen 9'u sol, 10'u sağ eğilim li öğrenciler şunlardır: Ram azan D em ir (Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Öğrenci Cem iyeti Başkanı), Şefik Dursun, H am za Işık, Celal Ü nlü, Sal­ man Kaya, Yusuf İşeri, İbrahim Kaypakkaya, H alit Koçer, H ay­ rettin Sönm ez, Aydoğan Şahin, Kam il Tem izyü z, Rıza gül, M u­ zaffer Tetik, Doğan S ille li, Necmettin Tu rin ay, H alil Bayrakçı, Yusuf Akbudak, Ali Suat G ü n ay, Cem al Y a zıc ı. G ece yarısına doğru, İstanbul Ü niversiteli ve IT Ü 'lü , sol eğilim li 200 kadar öğrenci, Haseki H astahanesi'nin civarında toplanm aya başlar. Emniyet m ensupları, bunlara dağılm alarını

Turhan Feyizo&lu

ihtar eder, ö ğ r e n c ile r de e l le r i n e g e ç ird iğ i ta şla n p o lis le re fı r l a ­ tır. Bu ö ğ r e n c ile r d e n b ir kısmı p o lis le r ta ra fın d a n y a k a la n ı r. D i ­ ğer ö ğ re n c ile r , ara so ka kla ra d a ğ ıla ra k o l a y y e r in d e n u z ak laş ır. D a h a sonra, Ç a p a Y ü ks e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ö n ü n d e sıkı te r­ tib a t alm ış v a z iy e tte b e k le y e n e m n iy e t m e n s u p la n , o k u l u n ö n ü n d e d u r m a k ta d ire n e n H ü s e y in A şut, M e h m e t Faruk K u r tu ­ luş a d ın d a k i ö ğ r e n c ile r ile H ü s e y in Kıtay a d ın d a b i r g ö m l e k ç iyi g ö z a ltın a a lır ve a d liy e y e sevkeder.

Öğretmen Okulundaki Çatışmayı, Komünizm Propaganda­ sı Yapan O n Öğrenci Yönetmiş İstanbul Y ü ksek Ö ğ r e tm e n O k u l u Ö ğ r e n c i C e m iy e t in d e n H ü s e y in C ık c ık ve N e c m e t t in T ü lin a y , 13 N is a n 1 9 6 9 Pazar g ü n ü , b ir basın to p la n tıs ı d ü z e n le r . Basın to p la n tıs ın d a , ö z e tle şu a ç ık la m a y a p ılır : " 1 2 N is an C u m a rte s i g ü n ü , Ç a p a 'd a ö ğ r e n c i le r arasında ç ı ­ kan taş ve s o p alarla b ıç a k la rın k o n u ş tu ğ u ka n lı ç a rp ış m a , o k u l idaresi ta ra fın d a n üç ay ö n c e k o m ü n i z m p ro p a g a n d a s ı y a p t ı k ­ ları g e re k ç e s iy le k ayıtla rı s ilin e n 10 ö ğ re n c i ta r a fın d a n y ü r ü t ü l ­ m ü ştü r. FKF'ye kayıtlı Lu 10 kişi üç ay ö n c e o k u l d a n a tıld ık la r ı h a l­ de, hala y u rt y a t a k h a n e le r in d e y a tm a k ta v e d e v a m lı t a h r ik l e r ­ le; d iğ e r ö ğ r e n c ile r in h u z u r u n u b o z m a k t a d ır . E lle rin d e n ö ğ r e t m e n li k h a k la n da a lın a n bu ö ğ r e n c ile r , o k u ­ lu te r k e tm e m e k te d ir. Bu g e n ç le r d ü n de son d efa d iğ e r a rk a ­ daşlarını to p la y a r a k taş, sopa ve b ıç a k la rla d iğ e r ö ğ r e n c i le r in ü z e rin e sa ld ırm ış la rd ır. O l a y l a r ı n e lebaşıla rı bu 10 k iş id ir. B u n la r d a n ayrı ve b u n l a ­ ra k a tılan 17 k iş in in d a h a o k u l d a n u z a k la ş tırılm a s ı iç in im z a t o p la m a k ta y ız . Bu ö ğ re n c ile r , Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u n u n m u t la k a k o m ü n istleşnıesin i iste d ik le ri iç in sırf bu y ü z d e n d ü n FKF'ye kayıtlı m i li t a n l a r ı n te c a v ü z ü n e u ğra d ık . Yüksek Ö ğ r e tm e n O k u l u n d a h u z u r i ç in d e e ğ itim g ö r m e k

İbo/Hayalı ve M ücadelesi

iç in o k u l d a n a tıla n bu 10 k iş in in o k u l a k a tiy e n s o k u lm a m a s ını, d i ğ e r le r in i n de o k u l a a l ı n m a y ı p u z a k la ş tır ılm a la r ın ı is tiy o ­ ru z ."

Üç Öğrenci, Emniyet Mensuplarından Can Emniyetlerinin Korunmasını İstiyor Ç a p a 'd a k i Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ' n d a 12 N is a n C u m a r t e ­ si g ü n ü c e re y a n e d e n o l a y la r sırasında sağcılar ta r a fın d a n d ö ­ v ü le r e k h ır p a la n a n d e v r i m c i g e n ç le r d e n 3 'ü , 14 N is a n 1 9 6 9 Pazartesi g ü n ü sabahı, E m n iy e t M ü d ü r l ü ğ ü n e g e le re k siyasi p o lis y e t k i l i l e r i n e b ir d i le k ç e verir. İb r a h im K a y p a k k a y a ve S elm a n Kaya ile G ü ld e r e n Siklet is im li b i r k ız ın v e r d i k le r i d ile k ç e d e , o k u l d a k i 5 0 k a d a r ö ğ r e n ­ c i n in , p o lis ta r a fın d a n dışarı ç ık a rılm a s ı ve can e m n i y e t l e r i n in te m in e d ilm e s i istenir. D e v r i m c i ö ğ r e n c ile r , d i l e k ç e l e r in d e ayrıca, 2 0 0 'ü kız o la n 3 0 0 ö ğ r e n c i n in o k u la g i r e m e d i k le r i iç in s o k a k la rd a k a l d ı k l a r ı ­ nı ve y e m e k y i y e c e k p a rala rı o lm a d ığ ı n ı b e lirtir. E m n iy e t y e t k i l il e r i, 3 ö ğ r e n c i n in d i le k ç e s i n in te tk ik e d i le c e ­ ğ in i, y a p a b il e c e k l e r i birş e y varsa fa a liy e te g e ç ile c e ğ in i, a ç ık ­ lar. Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u n a g i r m e k isteyen solcu ö ğ ­ re n c ile r, e lle r i n d e D a n ış ta y 'ın v e rd iğ i y ü r ü t m e y i d u r d u r m a k a ­ rarı ile y a k la ş ık i k iy ü z e l I i k a d a r d iğ e r o k u l la r d a n a rk a d a ş la rıy ­ la b ir lik te , 14 N is a n 1 9 6 9 Pazartesi g ü n ü , ö ğ le d e n sonra saat 1 5 . 3 0 'd a g r u p l a r h a l in d e o k u l a g ider. M ü d ü r A y h a n D o ğ a n , o k u l a g ire n le r e m ü d a h a le e d e r ve, "G ire m e z s in iz . Z a te n , o k u la n e d e n iy l e i z in l i s a y ıy o r u m s iz i."

g irm e m e n iz

g e r e k t iğ i

" Ç a p a ö ğ r e n c i le r in i n % 9 0 ' ı k ö y lü ç o c u ğ u . D ışarda k a l m a ­ nın m a li y ü k ü n ü k a ld ır a m a z . Bu ö ğ r e n c ile r i o k u l a a lm a lıs ın ız ve ta ra fs ız lığ ın ız ı k o r u m a k z o r u n d a s ı n ız . " O k u l a g ir m e y e ç a lış an ve M ü d ü r l e tartışan ö ğ r e n c ile r ara­ sında F ik ir K u lü b ü Başkanı İb r a h im K a y p a k k a y a da va rdır. M ü d ü r A y h a n D o ğ a n , İ b r a h im 'e , ------------------------------------------------

37

------------------------------------------------

Turhan.Feyizoglu

"O kuldan kaydı silinenler okula girem ezler. Sen hiç gire­ m ezsin." "D anıştay yürütmeyi durdurma kararı ald ı." "Ben, Bakanlıktan em ir aldım . Sizi sokm ıyacağım . Ç ıkın okuldan dışarı." O kula girmekte ısrar eden devrim ci gençler ile onları sok­ mak istemeyen sağcı gençler arasında kavga çıkar. Taş, sopa, dem .r çubuk ve molotof kokteylilerinin ku llan ıl­ dığı meydan kavgasında sağcı gençler, solcu öğrencileri okul­ dan uzaklaştırır. Bu arada Çapa Yüksek Öğretmen O kulunun arka bahçesi­ ne bakan apartmanlardan birinin penceresinde elinde tabanca olduğu halde okuldaki öğrencilere doğru bağıran Tıp Fakülte­ si öğrencisi Ateş U laş, em niyet m ensupları tarafından ya ka la ­ nır. O la ylar nedem yle beş öğrenci nezaret altına alın ır. Öğrenci Temsilcileri, Okul Müdürü ve Vali Toplantı Yapıyor Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n d a çatışan öğrenci grupla­ rının tem silcileri, 15 Nisan 1969 Salı günü, okul m üdürleriyle birlikte Vali Vefa Poyraz'ın başkanlığında bir toplantı yaparak, okuldaki fevkalede halin kaldırılm ası konusunu görüşür. Çeşitli yerlerinden yaralı olarak toplantıya katılan taraflar, V ali'n in yanında birbirlerini itham ederek, adli soruşturmanın süratlendirilm esini ister. Sağcı grup tem silcileri, revirde yatan 8 arkadaşlarının vü ­ cutlarının muhtelit yerlerinde bıçak yarası bulunduğunu ileri sürerek solcuları itham eder ve "Ö ku l ve yurdun kapısı açıktır. Kendileri gelm iyorlar", der. Solcular ise yurtlarının kom andolar tarafından işgal ed ild i­ ğini iddia eder ve günlerden beri kahvehaneler ve sokaklarda yatm ak m ecburiyetinde bırakmışlarından dert yanar. Bu arada, öğrencilerden Gülderen Siklet, V ali'den hayatla­ rının teminat altında olduğuna dair söz verilm esin i, ister. Çapa Yüksek öğretm en O kulu Müdürü Ayhan Doğan, okulda havanın hala gerginliğini devam ettirdiğini söyler ve

İbo/Hayatı ve Mücadelesi

Bakanlıktan müfettiş istediğini, okula gelm iyenlerin izinli sayı­ lacağını, belirtir. V ali Vefa Poyraz, taraflara sert bir şekilde çıkıştıktan sonra, dışarıda hiçb ir öğrencinin bırakılm ayacağını söyler ve öğrenci tem silcilerinin gruplarıyla görüşerek anlaşm alarını, ister. Çatışm alar sebebiyle okula sokulm ayan Çapa Yüksek Ö ğ­ retmen O ku lu 'n u n bazı öğrencileri, Vali ile yaptıkları toplantı­ dan sonra arkadaşları ile görüşür ve geri dönmek için şartları­ nı ya zılı bir metin halinde tesbit eder. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu öğrencileri, V ali'ye verdikle­ ri dilekçelerind e: "O ku ld a asayişin sağlanm ası, her iki tarafa ait öğrenci tem­ silcilerin in katılm asıyla polisle beraber okulda bir arama yap ıl­ m asını, can güvenliğinin sağlanm asını, yabancı şahısların bi­ nadan çıka rılm asın ı", talep eder. V a li, öğrencileri, Emniyet M üdürlüğüne gerekli tedbir a l­ mak üzere gönderir. Emniyet m ensuplan, öğrenciler arasında herhangi bir olaya fırsat verm em ek için , okulun civarında sıkı emniyet tedbirleri alır. O kula yab ancıların sızm am ası için kapıda emniyet m en­ supları ve öğrenciler görevlendirilir. Fen Fakültesi ile Çapa Yüksek Öğretmen Okulunda Çatışma Devam Ediyor Ç ap a'ya girem eyen sol görüşlü öğrenciler, kendilerini oku­ la sokm ayan ve Fen Fakültesi'nde eğitim gören sağcı öğrenci­ leri fakülteye sokm am aya karar verir. D evrim ci öğrenciler, kendilerini Çapa'ya sokmak istemiyen m illiyetçi grupla, 16 Nisan 1969 Çarşam ba günü, saat 11.30 da İstanbul Ü niversitesi Fen Fakültesi Kerim Erim anfisinde ça ­ tışır. Birb irlerine sandalye ve sopalarla saldıran gençler arasında­ ki çatışm ada, m illiyetçi gençlerden bir kişi m uhtelif yerlerin­ den yaralanarak arkadaşları tarafından hastahaneye götürülür. "Sağcı" olarak adlandırılan talebelerin yönetim inde olan

Turhan Feyizoğlu

Çapa Y ü k se k Ö ğ r e tm e n O k u l u T a le b e C e m iy e t i ve Ö ğ r e tm e n Ö k u l u T a le b e D e rn e ğ i, 1 7 N is a n 1 9 6 9 P erşem be g ü n ü , b i r b i l ­ d iri y a y ın la r. B il d ir id e şu a ç ık la m a y a p ılır: " T ü r k iy e 'd e m a zisi b ir asrı b u la n ve ç e ş itli m a s k e le rle k e n ­ d in i k a m u f le e tm e y e çalışan b ir k o m ü n i s t h a re k e t v a rd ır. Bu m i ll e t a ley h ta rı h a re k e tin m ü m e s s ille ri u z u n z a m a n d a n beri, bu m i ll e t i n ö ğ r e t m e n in i sola k a n a liz e e tm e y e ç alıştılar. B u n u n için de ö ğ re tm e n n a m z e d i g enç ta le b e le re v e ö ğ r e t m e n le r e M a rksist k ü ltü r p ro p a g a n d a s ın a ve m a te ry a lis t te l k i n le r e b a ş la ­ d ılar. M i l l e t i n e v la d ın ı i lim le , irfan la , m i l l i k ü l t ü r ve d e ğ e rle rle y e tiş tire c e k ö ğ re tm e n e tu z a k la r k u r u p ; o n u A lla h s ız lığ ı n , m a ­ terya list fe lse fen in ve m a r k s iz m p r o p a g a n d is ti y a p m a y a ç a lış tı­ lar. Ö ğ r e t m e n l e m i ll e t arasına im a n , d ü ş ü n ve k ü ltü r u ç u r u ­ m u n u s o k m a y a banladıla r. TİP, T ÖS, FKF ' e d iğ e r sol te ş k ila tla r ve o n la r ın ya n u ç la rı, genç ö ğ re tm e n n a m z e t le r in i n otağı Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ­ nu ih m a l e d e m e z le r d i. F ikir K u lü p le r i F e de ras yo n u d e n i le n k o ­ m ü n is t fesat ocağı k u r u l u r k u r u l m a z o k u l u m u z a el attı ve H a ­ şan A li Y ü ce l ta ra f'n d a n sol fa a liy e tle r in beşiği h a lin e g e tir ilm iş o la n H a sa n oğ la n ' 'k ö ğ r e t m e n O k u l u n d a n g ö n d e r i lm iş b ir s o l­ cu y a şube açtırdı. O k u l iç in d e k i h u z u r s u z l u k bu anarşist ve marksist ş e b e ke le rin fa a liy e tle r iy le başla dı. A n a d o l u ' d a n k o ­ p u p g e lm iş m i ll e t e v la d ı, F K F 'n in tu z a ğ ın a d ü ş ü r ü l ü p iğfal e d i l ­ di. M a rk s is t k ü ltü r ie ş a rtla n d ırıla ra k m i l l e t i n d i n in d e n , t a r i h i n ­ den, k ü ltü r ve ya ş ay ış ın d an s ıyrılıp , m i l l e t i n i d e o l o j i k yapısını öre n u n s u r ve m üesseselere d ü ş m a n o ld u la r . S o n ra d a u t a n m a ­ dan h a lk ç ılık ta n b a h se ttile r. Sahte b ir a n t i - A m e r i k a n c ı l ı k ile b a ğ ım s ız lık , d e v r i m c i l i k , s o s y a liz m m a s k e le riy le k o m ü n i z m p rop a g a n d a s ı e d e re k e fe n d ile r in e , e f e n d i le r in i n bağlı o l d u ğ u kızıl e m p e r y a li z m i' u ş a k lık e ttiler. H a tta a ç ık ta n açığa k o m ü ­ n iz m i m ü d a fa a ve p ro p a g a n d a e t t ik le r in i a ç ık la d ıla r. O k u l u z i ­ ya rete g e len M i l l i E ğ itim B akan ın ı y u h a la d ı la r . O k u l y ö n e t m e ­ liğ in i h iç e sayan n ic e d a v ra n ış la rd a b u l u n d u l a r . N e tic e d e o k u l d i s ip l in k u r u l u n u n kararını M i l l i E ğ itim Ba­ ka nlığı tas d ik etti ve o k u l d a F ik ir K u lü b ü n ü k u ra n 10 kişi ü ç ay

İbo/Hayatı ve Mücadelesi

ö n c e o k u l d a n a tıld ı. Fakat b u n l a r o k u l d a n atıldığı h a ld e o k u l ­ d a n ç ı k m a k ş ö y le d u rs u n o k u l la ilişiğ i o lm a y a n la r ı da o k u la g e tirip , t a h r ik l e r i n e hız v e rd ile r . İşte 12 N is a n Ç a p a h a d is e le rin i b u 10 kişi ve e tra fla rın d a k i b ir k a ç ç a p u l c u m e y d a n a g e tird i. Fen F a k ü lte s in d e y a p m a k is­ te d ik le r i b o y k o t u Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n l i g e n ç le r tesirsiz hale g e ti­ rin c e , FKF'de to p l a n t ı la r y a p ıld ı ve s ila h la n ıp b o y k o ta m a n i o la n Ç a p a lı m i l l i y e t ç i g e n ç le r i d ö ğ m e k iç in y o la ç ıktılar. Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ö n ü n d e g e z in e n ve k u ru la n t u z a k ­ tan h a b e rsiz beş m i l l i y e t ç i ta le b e y e m ü t e c a v iz s o lc u la r b ı ç a k ­ larla s a ld ırd ıla r. K u rşu n sıktılar. P a rd e s ü le rin in a ltın d a s ak la­ d ık la rı ç i v i l i s o p a la r la h ü c u m e ttile r. O sırada y o l u n k e n a rın d a d u ra n b ir a ra b a d a n bu g ö z ü d ö n m ü ş le r e s o p a la r v e r ild iğ i de tesbit e d i ld i . H a li t K o ç e r ve C a fe r Şen is im li s a ld ırg a n la rın ta ­ b a n c a k u lla n d ığ ı g ö r ü l d ü . Bu saldırı esnasında meşru m ü d a fa a y a p m a k m e c b u r i y e t i n d e ka la n sağcı ta le b e le r d e n y a ra la n a n la r o ld u . 13 N is a n P azar ve 14 N is a n Pazartesi g ü n ü de y ü z e ya kın s o lc u o k u l u b a s m a y a teşebbüs e ttile r. M o l o t o f k o k te y lIi, taşlar ve s o p a la r la sa ld ırıy a y e lte n d ile r . Fakat sağcı g e n ç le r ve p o lis ta r a fın d a n d a ğ ıtıld ıla r. A k s a ra y 'a k a d a r k a çtıla r. Bu baskın te­ ş e b b ü s le r in d e ü n iv e rs ite işgal ve b o y k o t l a r ı n d a rol o y n a y a n b ir ta k ım d e v r i m c i m a s k e li k o m ü n i s t e le b a ş la rın ın b u lu n m a s ı d i k ­ kati ç e k m iş tir . Ç eş itli y u r t la r d a n , fa k ü lte le rd e n yaralı a rka d a şla rın ı z iy a re t iç in Ç a p a 'y a g e le n le ri k o m a n d o o la ra k va s ıfla n d ıra n , 'Y ü ks e k Ö ğ r e t m e n O k u l u M ü d ü r ü k o m a n d o la r ı b e s liy o r' d iy e n a lç a k ­ lar, m i l l e t d ü ş m a n ı h a i n le r her h ad is ed e o l d u ğ u gib i h a k ik a tle ­ ri g i z le m e y e ç a lış ıy o r la r . Fakat güneş b a lç ık la sıva n a m a z. B u g ü n m e v c u d u 1 .0 0 0 kişiyi b u la n Y ü k se k Ö ğ r e tm e n O k u ­ lu n d a işgal y o k tu r . K a p ıla r açıktır. O k u l d a h a d is e le re s eb e b iye t ve re n , kan a kıtan 3 0 k iş in in dışın d a herkes g ire b ilir . K a pılar a ç ık o ld u ğ u h a ld e o k u la g e le m e m e k te d ir le r . Ç a p a h a d is e le r in in g e rç e k y ü z ü b u d u r . Y a la n c ıla r, iftira c ı­ lar, m i ll e t d ü ş m a n ı h a in le r ergeç h a k ve ha kkı m ü d a fa a e d e n ­ ler karşısında e z ile c e k , k a h ro la c a k , y o k o l a c a k la r d ı r ." ------------------------------------------------4 ! -------------------------------------------------

Turhan Feyizoğlu

Çapalı Bir Kısım Öğrenci, İstanbul Valiliği Önünde Oturma Eylemi Yapıyor Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n a giremeyen bazı devrim ci öğrenciler, 17 Nisan 1969 Perşembe günü, FKF İstanbul Sekre­ terliğ in d e bir basın toplantısı düzenler. Basın toplantısında, özetle şu açıklam a yap ılır: "5 gündür sefil durum dayız. O kula girem ediğim iz için sa­ bahçı kahvehanelerinde yatıyoruz. Ö ze lik le kız arkadaşlarım ız bu durumdan çok perişan olm aktadır. Bu duruma mutlaka son verilm elidir. O kul Müdürü Ayhan Doğan'ın mutlaka istifa etmesini isti­ yoruz. Ç ünkü, kom andolarla bir olup 33 kişilik kara liste h azır­ lamış ve bu listedeki arkadaşların okula girmesini yasaklam ış­ tır. Kom andolar okulun yatakhanesine sopalar, molotof kok­ teylleri yığm ıştır. Bu nedenle, okulun Em niyet, gençlik tem sil­ cile ri, basın mensupları gözetim inde aranm asını istiyoruz. Bizler de suçlu olsak bile karşı tarafın suçu çok daha fa zla ­ dır. Asıl onların okula alınm am ası gerekir." Basın toplantısını düzenleyen solcu öğrenciler, basın toplan­ tısı bittikten sonra, dileklerini iletmek üzere Vilayete gitmeye ka­ rar verir. V aliliğe kadar yürüyen öğrenciler, yetkililere, tem silcileri­ nin Vali Vefa P o y ra zla görüşeceğini bildirir. Ancak Vali Poyraz, m akam ında olm adığından 3 öğrenci tem silcisi, V ali M uavini Ekrem Gönen ile görüşür. Yusuf Kayabaşı Salman Kaya ve Gülderen Siklet isim lerin­ deki öğrenci tem silcilerine Vali M uavini G önen, "Bu yaptığınız hareket gösteri kanunlarına aykırıdır. Derhal dağılın, yoksa he­ pinizi toplatırım ", der. Ö ğrenciler de, V ali Poyraz m akam ına geHnce, tekrar gele­ ceklerini söyleyerek V alilikten ayrılır. Öğleden sonra tekrar Vilayete gelen üç öğrenci tem silcisi, Vali P o y ra zla bir ■aat süren bir görüşme yapar. Ö ğrenciler, kendilerini okula sokm ayan sağcı öğrencilerin

İbo/Hayalı ve M ücadelesi

listesini h azırlayıp Savcılığa vereceklerini söyler ve saat 1 6'ya doğru Vilayetten ayrılırlar. Ü ç öğrenci tem silcisi, V ali M uavini ile görüşürken, arkadaş­ ları V ilayetin önünde oturma eylem i yapar. 20 dakika kadar süren oturma eylem inden sonra, öğrenciler, sessizce ayrılır. 3 Öğrenci Tevkif Ediliyor Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nda kavga çıkarıp yaralam a­ ya sebebiyet verdikleri iddiasıyla İbrahim Kaypakkaya, H alit Koçer, M ehmet Çetin, Haşan Sağlam, Ali Taşyapan, Şakir Kay­ mak, M ediha U ysal, Pakize Yavru, M uzaffer Ö ruçoğlu, Musta­ fa Çoban, Yusuf İşeri, Salm an Kaya, Kam il Tem izyürek, Necdet D izm an , Ali U zu n , Rıza G ü l, M üm in Dem irel, Safa Tarhan, Yusuf Coşar, M evlüt Zengin, Celal Vardar, İbrahim Ö zdem ir, H am za Işık, Celal Ü n lü , Cafer Şen, Hayrettin Sönm ez, Aydoğan Şahin, Haşan G ü l, Necm i Ö zkap ı, H akkı Karadeniz, H ü­ seyin Ö ca l, İbrahim Torun ve Fikri Y ılm az, 18 Nisan 1969 C u ­ ma günü, adliyeye sevkedilir. S avcılar tarafından ifadeleri alınan öğrencilerden Haşan G ü l, Aydoğan Şahin ve Salm an Kaya, Nöbetçi Sulh Ceza M ah­ kemesi tarafından tevkif ed ilir. Bu üç öğrenci, 22 Nisan 1969 Salı günü, avukatları tarafın­ dan yapılan itiraz üzerine serbest b ırakılır. Okula Alınmayan Öğrencilerle CH P İstanbul Milletvekili Orhan Birgit İlgileniyor Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n a alınm ayan öğrenciler, İs­ tanbul V aliliğ in in Em niyet Müdürlüğü kanalı ile verdiği tem i­ nat üzerine, 1 9 Nisan Cum artesi günü, öğleden sonra okula gi­ der. Ö ğrencilerin şebeke kontroluyla içeri alınm aları sırasında em niyet m ensupları, okul çevresinde tedbir alır. A yrıca kapıda şebeke kontrolü yapılırken sivil polisler de bulunur. Daha ön­ ce okuldan ihraç edilm iş olan 10 öğrenci, haklarında verilen kararın D anıştayca bozulm asına rağmen içeri alınm az.

Turhan Feyizoğlıı

O kula alınm ay..n öğrenciler, 21 Nisan 1969 Pazartesi gü­ nü, saat 09.30'da ellerinde Danıştay kararının fotokopisi oldu­ ğu halde, tekrar Ç ıp a Yüksek Öğretmen O ku lu'n a gelir, fakat kapıda güvenlik görevlileri tarafından geri çevrilir. C H P İstanbul M illetvekili O rhan Birgit, saat 10.00'da okula gelir. O kul M üdü.ü Ayhan Doğan, derste olduğunu söyleye­ rek Birgit'le görüşmez. Başm uavin İbrahim Atam er'le görüşen Birgit, "D anıştay ka­ rarı olduğu halde on öğrencinin neden okula alın m ad ıkların ı", sorar. Müdür M uavini, "B akan lık, Danıştay kararını bize b ild irin­ ce biz de ona göre hareket edeceğiz. Bakanlığın emri olmadan kararı uygulayam ayız", der. Çapalı 10 öğrenci daha sonra saat 11,00'de Şehrem ini Ka­ rakoluna götürülün. Ö ğrenciler, karakolda, "Bu kaçıncı gelişi­ m iz, ifademiz de alınd ı, hüviyet de tesbit edildi, nedir bu yap­ tığınız?" der. Bu arada Orhan Birgit, karakola gelir ve kom iserle görüşür. Ö ğrenciler, bunun üzerine serbest b ırakılır. H alit Koçer, Haşan Sağlam, İbrahim Kaypakkaya, Ali Taşyapan, Şakir Kaym ak, M uzaffer O ruçoğlu, Mehmet Çetin, M eli­ ha U ysal, Pakize Yavru ve Mustafa Çoban isim lerindeki Ç ap a­ lı öğrenciler ellerindeki bütün belgeleri, doküm anları Orhan Biıgit'e verir. BirgH de, bunları Parlamentoya götürüp, günde­ me getireceğini, söyler. Ö ğrenciler, ayr ca, aralarından tem silci seçtikleri H alit Koçer'in C H P Genel M erkezinde tekrar görüşmesi için O rhan Birgit'den söz alır.

Çorum Eski DP İl Başkamyla Görüşülüyor Ali Kaypakkaya, kendiside eski bir D P 'li olduğu için , Ç o ­ rum ve havalisinde olan eski D P 'lileri tanım aktadır. Tanıdığı kişilerden birisi de 27 M ayıs 1960 ihtilalinden önce, Çorum DP il Başkanlığı yapan Şevki Bey'cJir. Şevki Bey, DP Kapatıldıktan sonra Yassıada'da bir süre tu-

İbo/Hayalı ve Mücadelesi

tu k lu ka lm ış, d a h a sonra da İstanbul S ir k e c i'd e Ç o r u m N a k l i ­ yat A m b a r ı 'n ı ç a lış tırm a y a başla m ıştır. A li K a y p a kk a y a da, bu d ö n e m s a h ib i o l d u ğ u k a m y o n u y l a z a m a n z a m a n İs ta n b u l'a ge­ lip n a k liy a t y a p m a k t a d ır . Ç o r u m N a k li y a t A m b a r ı s a hib i Şevki b e y in ya n ın a g id e n A li K a y p a k k a y a , o ğ lu İ b r a h im K a y p a k k a y a 'n ı n o k u l u y la i lg ili s o ru ­ n u n u a n la tır ve b ir ç ö z ü m y o l u b u lm a s ın ı ister. Şevki bey, O k u l M ü d ü r ü A y h a n D o ğ a ıV la görüşür. A y h a n D o ğ a n , " İ b r a h i m , f i k r i m d e n v a z g e ç i y o r u m . B u n d a n sonra h e r ­ h a ng i b ir siyasi o la y a k a tılm a y a c a ğ ım . Ö rg ü ts e l ç a lış m a la rım o l m a y a c a k , d i y e b ir yazı ya zsın . Eski h a k la rın a k a v u ş u r" , der. Şevki bey, A y h a n D o ğ a n 1ın a n la ttık la r ın ı A li K a y p a k k a y a 'ya, A li K a y p a k k a y a da, o ğ lu İb r a h im K a y p a k k a y a 'y a anlatır. İb r a h im , b ab a sın a ş u n ları söyler: " Ş im d i y e k a d a r sana h iç karşı g e l m e d im . S ila hın varsa ister­ sen ç e k b e n i v u r. Fakat b e n i m d u r u m u m u a n la m a n ı is tiy o ru m . F ik ir k u l ü b ü b a ş ka n lığ ı y a p tım . Bu f i k i r k u l ü b ü n ü n k u r u c u l a ­ rın d a n b i r is i y im . Bir sürü kişi bana in a n a ra k ç e v r e m d e yera ld ı. B ü tü n b u n la r ı in k a r e d ip ş im d i k a lk ıp ela fik r im d e n v a z g e ç i y o ­ ru m d e m e m , m ü m k ü n d e ğ i l. " İb r a h im K a y p a k k a y a , y u r t la r d a n ç ık a rıld ığ ı için ç o k çeşitli y e rle rd e kalır. B u n la r d a n b a z ıla rı ş ö y le d ir: Y in e g i z li c e Ç a p a , K a d ırg a, Site ile ITÜ G ü m ü ş s ü y ü ö ğ r e n ­ ci y u rtla r ın d a . R a h m i A y d ı n - O f l u o ğ l u , Ressam İsmail Ç o b a n ile M u s ta fa Ç o b a n ' ı n e v le rin d e . FKF, D e v - G e n ç ve T M G T İs tan b u l b ü r o la r ı n d a . M u z a f f e r O r u ç o ğ l u da, b u n la r ın yam sıra, b ir süre N a b i Yağc ı 'n ı n e v in d e m is a fir o la ra k kalır. FKF İsta n b ul S e k re te rliğ i, Ç a p a 'lı ö ğ re n c ile r e b in a d a k a l­ m a la rın ı sağladığı g ib i b u lg u r , yağ, şeker g ib i y iy e c e k y a r d ı­ m ı n d a da b u l u n u r . Y a tı lı lı k h a k la r ın d a n m a h r u m e d ile n ö ğ re n c ile r , ik in c i kez, D a n ış ta y 'a b a ş v u ru r . D a n ışta y , 2. ke z d a v a n ın s o n u n a kad ar y ü r ü t m e n i n d u r d u r u l m a s ı n a karar ve rir. Bu kara r ü z e rin e Çapa Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u İdaresi, y e n i kararı u y g u la m a k z o r u n ­

Turhan Feyizoğlu

da kalır ve bütün öğrencilerin tanınan haklardan yararlanm a­ larına izin verilir. Öğretmen Okulunda Yine Hadise Çıkıyor Çapa Yüksek Öğretmen O kulunun sağ ve sol fikirleri savu­ nan bazı öğrencileri, 1 A ralık 1969 Pazartesi günü gecesi, iki gruba ayrılarak sopalarla birbirlerine girm işlerdir. Bir süre kıya­ sıya devam eden kavga sonunda 5 öğrenci sopa darbeleri ile yaralanarak hastahaneye kald ırılır. 1 A ralık 1969 Pazartesi günü, saat 20.30'd a okulun konfe­ rans salonunda ram azan ve diğer ideolojik konular üzerinde fi­ kir m ünakaşasına başlayan öğrenciler, biraz sonra sağ ve sol gruplara ayrılarak ..opalarla birbirlerine girer. O layın haber alınm ası üzerine 3 otobüs dolusu emniyet mensubu, binanın önüne gelerek tertibat a lır ve Em niyet M ü­ dür M uavini Vedal Sokullu, beraberindeki polis şefleri ile öğ­ rencileri yatıştırm aya çalışır. Emniyet m ensuplarının, olayları yatıştırm aya çalışm asına rağmen okulda yine arbede çıka r ve yedi öğrenci m uhtelif yer­ lerinden yaralanır. Yaralanan öğrenciler okulun bitişiğindeki Guraba Hastahane si'ne kald ırılır. Kavga sırasında okulun cam , çerçeve ve kapıları k ırılır. U l­ vi A vcıata, Mustafa Gürses, idris Turan ilter, İbrahim Ö z dem ir ile Necdet Dizm a ifadelerine başvurulm ak üzere gözaltına alınır. Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n d a 1 A ralık 1969 Pazartesi akşamı çıkan kavganın devam ı 2 A ralık 1969 Salı günü, saat 22.45'd e tekrar başlar. O kulun arka yatakhanelerinde çıkan arbedede öğrenciler, karyola dem iri, iskem le bacağı gibi aletlerle birbirlerine saldı­ rır. Ali İhsan Karat^ş, M ünip Coşkun, Haşan İnce (kolu kırık), Hakan Kul, Ali Kuıt ile Kerim Y a z ıc ı, m uhtelif yerlerinden ya­ ralanır ve tedaviye alınır. Ö ğrenciler ilk tedavileri yapıldıktan sonra Şehrem ini Başkomiserliğinde nezaret altına alınır. 46

İbo/Hayalı ve Mücadelesi

B irinci Şube'ye mensup 37 m emurun, olaylara sebep oldu­ ğunu tesbit ettiği şahıslar ise şunlardır: Bayram M erdan, Osm an N ejci, Ahm et Koçak, Nail Alpars­ lan, Mustafa Tosun, Cem al Tosun. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu M üdürü Ayhan Doğan, olayların nasıl meydana geldiğini şöyle anlatm ıştır: "O la y la r, dün akşam saat 2 2 .0 0 sıralarında İbrahim Ö zd e ­ m ir adlı bir öğrencinin İdris Turan İlter adlı arkadaşına koridor­ da sataşması sonucunda meydana gelmiştir. İbrahim Ö zd em ir'le İdris Turan ilter arasında başlayan m ü­ nakaşa kısa zam anda büyük bir kavga haline gelmiş, gruplaşan öğrenciler birbirlerine kıyasıya saldırm ışlardır. Bu arada, cam ve çerçeveler de param parça olmuş, iskem­ lelerin ayakları kırılarak kavgada kullanılm ıştır. Kavgaya yetiştiğim sırada gruplar büyük bir hırsla birbirleri­ ne sald ırıyorlardı. A ralarına girip kendilerini ayırm aya çalıştım , heyecan son haddini bulm uş, sandalyelerden kopartılan tahta parçaları havada uçuşuyordu. Bu arada yaralanan her iki öğ­ renci hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alındılar. Çok geç­ meden de taburcu ed ildiler. Daha sonra Toplum Polisleri gele­ rek olaya m üdahale ettiler. 30 kadar öğrenci nezarete alın d ı." Çapa Y Ö O Devrimci Öğrenci Örgütü'ne Göre Olayların Çıkış Nedeni Çapa Yüksek Öğretmen O kulu D evrim ci Ö ğrenci Örgütü, 4 A ralık 1969 Perşembe günü, bir bildiri yayın lar ve Çapa Y ü k­ sek Öğretmen O kulu'nd a meydana gelen olayların çıkış nede­ nini şöyle sıralam ıştır: "1) Baskınlardan önce polislerle üm m etçileri kantinde top­ landıkları görülmüştür, 2) Polis, saldırganlar yerine yaralı arkadaşlarım ızı karakola götürmüştür, 3) Karakolda, kim lik tesbitinden önce solcu-sağcı tesbiti ya ­ p ılm ış; solcular feci şekilde dövülm üşlerdir,

T u rh a n F e y iz o tjlu

4) O kulda polisin gözleri önünde dolaplarım ız tahrip ve yağma edilm iştir, 5) Nezarete alınan arkadaşlarım ız bizlerden ve gazeteciler­ den saklanm ış, 44 saat tutulduktan sonra A dliyeye verilm işler­ dir." Çapa Yüksek Öğretmen O kulu D evrim ci Ö ğrenci Örgütü adına Yusuf Kayabaşı, İstanbul V aliliğ ine bir telgraf çeker ve okul müdürünün değiştirilm esini ister. Buna karşılık, bir açıklam ada bulunan sağcı öğrenciler, olayların bir "Sol lort ip" olduğunu söyler.

Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'ndan 199 Öğrenci Çıkartılıyor Çapa Yüksek C)ğretmen O kulu Yönetim Kurulu tarafından, okudukları fakülte'ercJeki başarısızlıkları nedeniyle 199 öğren­ cinin okuldan çıkarıldığı iddia edilid. Bu dönem, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nun 8 4 1ü H a z ır­ lık Lisesinde, 8 0 3 'ü fakültelerde olm ak üzere toplam 887 öğ­ rencisi vardır. Yüksek Öğretmen O kulu Müdürü Ayhan D oğan'ın, 28 O cak 1970 Çarşamba günü, bu konuda yaptığı açıklam a şöyledir: "O kuldan bugüne kadar Yüksek Öğretmen O kulu Yönetim Kurulu kararıyla 70 civarında öğrenci fakültelerinde başarısız oldukları için uzaklaştırılm ıştır. Aynı nedenle diğerlerinin uzaklaştırılm asına da Şubat ayında geçilecektir. Zaten bunlar fakültelerinde başarısız oldukları kadar, okul­ daki arkadaşları tarafından sevilm eyen ve her fırsatta öğrenci­ ler arasında olayların çıkm asına sebep olan bir çoğu DevG enç gibi teşekküllere üye kim selerdir. " İstanbul D evrim ci Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrenci D erne­ ği de, yayınladığı bildiride özetle şu açıklam ayı yapar: "Eğer aklı başında insanlarsak bu arkadaşlarım ızın okuldan atılmasını müdürü ı zihniyetine göre, onların tembel veya geri zekalı olm aları gibi sudan sebeplere b ağ lıyaınayız. Fakir işçi ve köylü çocuklarının demokratik halk iktidarının gerçekleş-

İbo/Hayalı ve Mücadelesi

mesi iç in ç a l ı ş m a la r ı n d a n d o la y ı a tılm a la rı ç o k u c u z b ir p o l i t i ­ ka d ır. Kararı p ro te s to eder, en kısa z a m a n d a d ire n iş e g e ç e c e ­ ğ i m i z i a ç ık la r ı z ."

Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Baskına Uğruyor, Müdür Ayhan Doğan Ağır Yaralanıyor T ü r k i y e D e v r i m c i G e n ç l i k F e d e ra s y o n u 'n u n d ü z e n le d iğ i " B a ğ ı m s ı z lı k H a fta s ı", 16 M a r t 1 9 7 0 Pazartesi g ü n ü başlar. B a ğ ım s ız lık Haftası p a n k a r t la r ı n ın ö ğ r e n c i le r ta ra fın d an o k u l iç in e a sılm a sın a m a n i o lu n m a s ı ü z e rin e , akşam, 5 0 kadar s ila h lı g e n ç, Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u n u basarak b in a d a m o l o t o f k o k te y lle r i p a tla tır ve rastgele ateş eder. Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u k a n tin i ö n ü n d e k i p a n o la ra da " B a ğ ı m s ı z lı k H a fta s ı" p a n k a rtla rı asılır. Fakat, k a n tin ö n ü n ­ d e k i p a n o d a n bu p a n k a rtla rın sa ğ cılar ta ra fın d a n y ır tılıp a tıl­ ması, o k u l i ç in d e bazı ö ğ r e n c i le r arasında ta rtışm a lara yol açar. D a h a ö n c e Ç a p a Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ' n d a n u z a k la ş tı­ rıla n sol e ğ i l i m l i ö ğ re n c ile r d e n b ir kısmı, d iğ e r o k u lla r d a k i a r­ k a d a ş la rıy la b irlik te , a kşa m , saat 20.1 5' d e ayrı ayrı Ç apa Y ü k ­ sek Ö ğ r e t m e n O k u l u n a g e lir. Bu arada, o k u l u n te le fo n u n u n da d ışa rıy la irtib a tın ın k e silm e s i iç in k o r d o n u k o p a rtılır. Ö n c e M ü d ü r ü n o d a sın a d o lu ş a n y a k la şık e lli k iş ilik b a s k ın ­ cı g ru p , ta r ta k la d ık la rı A y h a n D o ğ a n 'ın başını ta b a n c a k a b z a ­ sıyla ağır y a ra la r ve k o l u n u k ırarla r. M ü d ü r A y h a n D o ğ a n , d a ­ ha sonra, o l a y y e rin e g e le n e m n i y e t m e n s u p la rı ta r a fın d a n hast a h a n e y e k a ld ırılır. Baskını g e rç e k le ş tire n le r, d aha sonra, iç e rid e n k a tıla n la rla b i r li k t e b i n a n ı n a v lu s u n d a üst üste m o l o t o f k o k te y lle r i p a tla tır ve e l le r i n d e b u l u n a n s ila h la rla sağa-sola rastgele ateş eder. Baskın s o n u n d a , Ç apa Y ü k s e k Ö ğ r e tm e n O k u l u n u n giriş kapısı da d a h il o l m a k ü z e re k o r id o r l a r d a k i ile ön ve aıka p e n ­ cere c a m la rı ta m a m e n kırılır. K im y a Fakültesi ö ğ r e n c ile r in in ders ç a lış tık la rı o d a d a k i is k e m le le r ve m a s a la r p a rç a la n ır, k i ­ t a p la r y e rle re saçılır.

Turhan Feyizoglu

Baskın saatinde okulun biri kızlara ait olan dört yatakhane­ sinde ve bir kısmı kantinde bulanan Çapa Öğretmen O kulu öğrencileri, patlayan silahlar ve molotof kokteylerinin yarattığı şaşkınlık ile hiçbir şey yapam az. Baskıncı grup, O kul Müdürü Ayhan Doğan'ı ağır yaraladık­ tan sonra kantine ve yatakhanelere girm eye teşebbüs ederse de okulda kalan beşyüz kadar talebe dışarıya fırlayarak mütecavizcileri kaçırır. Baskıncı grubun dehşet havası yaratarak binayı terketmesinden biraz sonra okulun önüne başlarında Emniyet M üdür M uavinleri Vedat Sokullu ve ligiz Aykutlu olduğu halde, elleri kaIkan11 ve coplu T oplum Polisleri, otobüslerle gelir ve okulun etrafını kordon altına alır. Sivil polislerde içeri girerek boş ko­ vanlar ile mermi çekirdeklerini yerlerden toplar. O ku lları tecavüze uğrayan öğrenciler, Toplum Polislerine, "N iye tecavüzde bulunanları yakalam ıyor sunuz?" diye söyle­ nir. Yum ruklarını havaya kaldırarak, "Am erika Rusya, Yahudiye kukla", "Kom ünistler M oskova'ya" diye bağıran m uhafazakar ve sağcı öğrenciler, şu açıklam ayı yapar: "Baskını ya p an h r favo rili, m ilitan kıyafetli, Am erikan çeke­ li giydikleri halde Am erikan düşmanı olan, başlarında Necdet Dizm an adında Ti>k isim li bir Ermeni ile okuldan bir türlü me­ zun olam ayan Salman Kaya ve İbrahim Ö zd em ir adlarındaki solcu öğrencilerdir. Yatakhaneleri bile ayrı olan okulun solcu öğrencileri, 16 Mart 1970 Pazartesi günü sabahı, kız arkadaşlarına, gece d ik­ katli olm alarını, bazı hadiselerin çıkacağını söylediklerini işit­ tik. Bunlar, 1 8 Man Çanakkale Zaferini bir nevi b ağım sızlık sa­ vaşı ve sınıfların m ücadelesi şeklinde tefsir etmektedir. G eceki baskına, okula yapıştırdıkları bağım sızlığı öven afişlerin yırtıl­ ması da sebep o lab ilir." Öte yandan, Ç,:p a Yüksek Öğretmen O kulu Talebe C e m i­ yeti Başkanı Şefik Dursun im zasıyla geç vakit yayınlanan b ild i­ ride, şu açıklam a yap ılır: "Baskın ı, D evrim ci G e n çlik Federasyonuna bağlı olan ve 50

İbo/Hayalı ve M ücadelesi

daha evvel sebep oldukları olaylar yüzünden okuldan çık a rıl­ maları kararlaştırılan bir kısım solcu talebe yapm ıştır. Bunların başında İbrahim Ö zd em ir adındaki öğrenci vardı." Em niyet m ensupları tarafından Gureba Hastahanesine kal­ dırılan O kul Müdürü Ayhan Doğan'ın başında tabanca kabzesinin meydana getirdiği bir yara görülür. Sol kolunda da kırıklar bulunan Ayhan Doğan, Ortopedi kliniğinde tedavi a l­ tına alınır. İstanbul, Başvekil caddesindeki Ata O teli'nin karşısındaki kahveye saat 23.45 sıralarında molotof kokteylleri patlatarak baskın yapan bir grup sağcı öğrenci, Çapa'daki olaylarla ilgili ve sol eğiiim li oldukları iddia edilen Ali K ılıç ve yanında bulu­ nan Fuat Işıldak, Mustafa ve ismi tesbit edilem eyen bir başka arkadaşını da yaralar. Em niyet m ensupları, daha sonra Çapa Yüksek Öğretmen O kulu öğrencilerinden 5 kişiyi yakalayarak nezaret altına alır. Böylece sayıları 13'e yükselen öğrenciler, ruhsatsız tabanca kullanm ak, yaralam ak, tahrip maddeleri kullanm ak ve okulu tahrip etmek suçlarından adliyeye sevkedilir. 3. Sulh Ceza M ahkem esinde sorguları yapılan öğrenciler için adliyenin için ­ de ve dışında em niyet tedbirleri alınır. A d liyeye sevkedilen öğrenciler şunlardır: Yaşar Tekin Ö zb en , Dursun A kar, İrfan Ç e lik, Şerif Akarsu, Abdullah Ertürk, Hidayet A ydın, M uzaffer Gürboğa, Erol Karcan, Yusuf işeri, Sadık A ca k, Reşat Erguvan, Dursun G ü leç ve M ehmet Koçak. Ö ğ renciler, bir saat süren sorgudan sonra serbest bırakılır. İstanbul Emniyet M üdürü M uzaffer Çağlar, 19 Mart 1970 Perşembe günü sabahı m akam ında bir demeç verir ve şunları söyler: "Ö n ceki gece Çapa'da Yüksek Öğretmen O kulunu basan 31 öğrenci, İTÜ Güm üşsüyü Yurdunun bodrum katında yaka­ landılar. O kul M üdürü Ayhan Doğan'ı dövdükleri ve olay sıra­ sında ruhsatsız tabanca kullanıp dinam it patlatarak tahribat yaptıkları iddiasıyla ifadeleri alınan sanıklar adliyeye sevkedildiler."

T u rlu n Feyi^oğiu

İTÜ G ü m ü ş s ü y ü Y u r d u n d a y a k a la n a n ve Beşiktaş E m n iy e t A m i r l i ğ i n d e ifa d e le ri a lm a n 31 ö ğ r e n c i n in k i m l i k l e r i ş ö y le d ir: İb r a h im K a yp a k k a y a , S e lm a n Kaya, A li K ır m ız ı ç iç e k , N e c ­ det D iz m a n , İb r a h im Ö z d e m i r , Şafak M o r g ü l , G ü n d ü z Ta ne r, M e h m e t Koç, T u ıa n Ö z l ü , C e la l Ü n l ü , M u s ta fa Ç e tin k a y a , H ik m e t Başkaer, Y'.ısuf Keşten, M e h m e t A lb a y r a k , H ü s e y in Ka­ ranlık, M e h m e t A k k o ç , H aşan Kartal, M e h m e t Ç e tin , İhsan Ö l ç m e n , Rıza Y ıld ırı m , M e h m e t U lııs o y , Suat Işıldak, M u s ta fa D u r m a z , H ü s e y in G ü r k a y n a k , İb r a h im S ü m b ü l, Faruk K u rd o ğ lu, Şener Ö z g ü r , Sefer Ö z g ü r , B ila l Ç e v ik , A k ın Ö z d e m i r ve H a m z a D a re n d e li. İTÜ y u r d u n a p o lis ta ra fın d a n y a p ıla n b a s k ın d a ü z e r i n d e ta ­ ban ca b u lu n a n D M M A Ö ğ r e n c i B ir liğ i Başkanı Ta rg a n Ü lb e y i de g ö z a ltın a alınır. M e h m e t U lu s o v , bu g ö za ltı sırasında ta n ı k o ld u ğ u b ir o lay ı ş öyle a n la tm ış tır: " G e c e İTÜ G ü m ü ş s ü y ü Y u r d u basıldı ve ö z e l l i k l e Ç a p a Yüksek Ö ğ r e tm e n O k u l u ' n d a ö ğ re n c i o la n herkesi t o p a r la y ı p Beşiktaş k a r a k o l u r a g ö tü r d ü le r . İ b o 'n u n o sırala r T ü r k Solu d e rg is in d e y a z ıla n ç ı k ı y o r d u . Polis, 'Sen ya za rs ın ha! K a ld ır b .ik a lım sol e lin i, m i t i n g le r d e sol e l in i z i k a l d ı r ı y o r s u n u z ', d e d i ve ib o 'n u n sol e lim k a ld ııttı. 'B iz , b u n u in d ir t m e s i n i d e b i l i r i z ' , d iy e re k jo p u y la ib o 'n u n ka ld ırd ığ ı sol k o lu n a v u r m a y a başladı. Bir süre j o p la v u r d u p o lis am a ibo , k o l u n u i n d ir m e d i ve s ü re k ­ li y u k a rd a tu ttu ." N e z a re te a lın a n la r , 7. Sulh C ez a M a h k e m e s in d e y a p ıla n d u ru ş m a la rı s o n u n d a te v k if e d ilir . T e v k if e d i le n l e r arasında T ü rk Solu Yazı K u ru lu üyesi İ b r a h im K a y p a k k a y a 'd a v a rd ır. S a ğ m a lc ıla r C e / a e v i n d e tu t u k lu k a la n İ b r a h im K a y p a k k a y a , Şener Ö z g ü r , A li K ır m ız ı ç iç e k , S e lm a n Kaya, N e c d e t D iz m a n , Sefer Ö z g ü r ve İb r a h im Ö z d e m i r , 3 0 N is a n 1 9 7 0 P erşe m b e g ü ­ nü, 6. A s liy e Ceza M a h k e m e s in d e y a p ıla n ilk d u r u ş m a d a t a h ­ liye e d ilir.

Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Müdürü Değiştiriliyor Ç apa Y ü ks e k ö ğ r e t m e n O k u l u M ü d ü r ü A y h a n D o ğ a n bu

---------------------------------- 52 -----------------------------------------

İbo/Hayatı ve M ücadelesi

g ö r e v i n d e n a lın ır, y e r in e M i l l i E ğ itim B a ka nlığ ı M ü f e t t iş l e r i n ­ d e n A v n i Ö z b e n l i g ö n d e r ilir . O k u l d a k i a n la ş m a z lığ a b i r ç ö z ü m y o l u b u l m a k m aksa d ıy la , 31 M a r t 1 9 7 0 Salı g ü n ü , saat 0 9 .0 0 ' d a İstanbul Ü n ive rs ite si R e ktörü N a z ı m T e r z i o ğ l u ' n u n b a ş k a n lığ ın d a o k u l m ü d ü r ü ve ö ğ r e n c i t e m s i l c i l e r i n i n iş tira k iy le b i r to p la n tı y a p ılır. B ir g ru p ö ğ r e n c i n in d e R e k tö rlü k binası ö n ü n d e n i z le d i k le ­ ri b u to p l a n t ı d a O k u l M ü d ü r l ü ğ ü n e ye n i a ta n a n M i l l i Eğitim B a k a n lığ ı M ü f e tt iş i A v n i Ö z b e n l i , o k u la g ir m e y e n ö ğ r e n c ile r le g ö rü ş ü r v e is te k le rin i te s b it eder. O k u l d ış ın d a k a la n ö ğ r e n c ile r , y e n i m ü d ü r d e n , p o lis in o k u l d a n u z a k la ş m a s ın ı, 15 g ü n d e n beri y a p tık la rı masrafın k e n d i le r i n e ö d e n m e s i n i, t a h r ip e d ile n e ş ya la rın ın ta z m in i n i is­ ter. Y en i M ü d ü r Ö z b e n l i , ya p tığ ı k o n u ş m a d a , ö ğ re n c ile r e o k u ­ la d ö n m e l e r i n i b i l d i r i r v e f i k i r s e viye s in i aşan kaba k u v v e t gös­ t e r ile r in i ta s v ip e t m e d iğ i n i söyler. Ö ğ r e n c i t e m s il c il e r i , ye n i m ü d ü r ü tu tu c u b u l m a d ık la r ın ı b e lirt e re k m e m n u n i y e t l e r i n i ifade e d e rle r, k e n d is in i R e k tö rlü k binası ö n ü n d e t o p la n a n a rk a d a ş la rın a da ta n ıştırırla r. M ü d ü r Ö z b e n l i , b u ra d a ya p tığ ı k o n u ş m a d a . "Yarısı içerde, yarısı dış ard a y ü k s e k o k u l o la m a z . O k u l u k a p a tm a k d e ğ il, y a ­ ş a tm a k is tiy o r u z . O k u l u n u z a d ö n ü n " , der. Ö ğ r e n c il e r i n istekleri y e rin e g e tir ild iğ i ta k d ird e , ö ğ re n c ile r 15 g ü n ö n c e a y rı ld ı k la r ı o k u ! i ç in d e k i y u r d a geri d ö n e c e k le r ­ d ir.

Çapa’lı Sağcı Öğrenciler İstanbul Üniversitesine Sokulmu­ yor İsta n b u l Ü n iv e rs ite s i Fen ve E d e b iy a t F a k ü lte le r in e derse g i ­ d e n Y ü k s e k Ö ğ r e t m e n O k u l u ö ğ r e n c ile r i, 3 N is an 1 9 7 0 C u m a g ü n ü , s o lc u m i l i t a n l a r ta ra fın d a n Fen ve E d e b iya t fa k ü lte le r in e a lın m a z . D e v r e k a y ıp e tm e k o rk u s u ile g iz lic e derse g ire n ilyas Er­ d e m v e K e rim M e r m i a d ın d a k i m i l l i y e t ç i ö ğ r e n c i le r s o lc u ö ğ ­

Turhan FeyizoKİu

renciler tarafından tartaklandıktan sonra fakülteden dışarı atıla­ rak bir daha üniversite sınırları dahilinde dolaşm am aları ihtar edilir. İstanbul Ü n iversitesin d e öğrenim gördükleri fakültelere alınm ayan sağcı öğrencilerden 50 kişilik bir grup, 6 Nisan 1970 Pazartesi günü sabahı, Rektör Prof. N azım Terzioğlu ile görüşmek üzere üniversiteye gelir. Üniversitenin hiç bir fakültesine alın m ad ıkların ı, Edebiyat Fakültesinde de dersleri izleyem edikleri için güç durumda kal­ dıklarını ileri süren sağ gruba mensup öğrenciler, Rektörlük bi­ nasına girerek, Prof. Nazım Terzioğlu'nu beklem eye başlar. Bu sırada, Çap.) Yüksek Öğretmen O kuluna mensup solcu öğrencilerden kalabalık bir grup Üniversiteye gelir ve Rektör­ lük binasında bulunan sağcı öğrencileri dışarı atmak ister. Sol gruba mensup 300 kadar öğrenci, Rektörlük binasını basar ve tabancalarını çekerek ateş etmeye başlar. Yağmur gibi tabanca m erm isinin yağdığı, molotof kokteylIilerinin de patlatıldığı, her iki grubun taş ve sopalarla b irb irleri­ ne girdiği olayda, Rektörlük binasının önü harb m eydanına dö­ ner. O tuz dakika süren olaylar esnasında kurşun yağmuruna tu­ tulan Rektörlük binasının bütün cam ve çerçeveleri kırılarak tahrip edilir. Bu olaylar sonrasında, sağcıları üniversite dışına kadar püs­ kürten ve Üniversite bahçesinin kapısında barikat kurup siper alan solcu öğrenciler, tabancayla yaylım ateşe devam ederek içeri kimseyi sokm az. Solcu öğrenciler, daha sonra da demir kapıyı kapatır. Beyazıt Cam iinın önünde toplanan sağcı öğrenciler, bir ara taş ve sopalarla parm aklıklardan bakan solcu öğrencilere sal­ dırm ak isterlerse de emniyet m ensupları tarafından buna mani olunur. "Kom ünistler M oskova'ya" diye bağırarak, solcu öğrencile­ ri protesto eden sağcı öğrencilerin gösterisi iki saat devam eder.

İbo/Hayalı ve M ücadelesi

Rektörlük binası içinde ve bahçedeki silahlı çatışma sırasın­ da Çapa Yüksek Öğretmen O kulundaki sağcı öğrencilerden Mehm et G e ce om uzundan, Abdullah Aslan ile Yaşar Tekin Ö zm ert de ayaklarından tabanca ile yaralanır. Ü ç yaralı öğren­ ci Gureba H astahanesine kaldırılarak tedavi altına alınır. Sağcı ve solcu öğrenciler arasındaki silahlı çatışma sırasın­ da üç kurşun da Genel Sekreter Sait Turan'ın odasına gelm iş­ tir. O sırada Rektörle randevuları olan ve odada bekleyen iki C e zayirli Profesör korkudan kendilerini yere atar. Üniversite Genel Sekreteri Sait Turan ise m asanın altına saklanır. Sait T u ­ ran daha sonra konuk Profesörlere, "Siz bizim m isafirlerim izsin iz. Sizi biz koruyacağız" der ve C e zayirli profesörlere sakla­ nabilecekleri bir yer gösterir. O la yların gelişmesi üzerine M ediko Sosyal M erkezinde, Ü niversite Yönetim Kurulu olağanüstü bir toplantı yaparak, Ü niversitenin süresiz olarak kapatılm asına karar verir ve polis­ ten yardım isteyerek içerde arama yapılm ası ister. V ali üniversiteye polisin gireceğini, askeri birliklerin de Ü niversite önünde güvenlik tedbirleri alarak, içeri giren polis­ leri desteklemesi için em ir verir. Bunun üzerine, önce çelik yelekli sivil polisler, arkadan da kalkanlı toplum polisleri olm ak üzere, Üniversiteye giren em ­ niyet m ensupları, öğrencilerin ü zerlerini, rektörlük ve merkez binayı kalorifer kazanlarına varıncaya kadar arar, fakat birşey bulunam az. O la yla rla ilgili olarak Yücel Ö zb ek, İbrahim Süm bül, Y u ­ nus K ılıç , Harun D urak, Faik Bozkurt, Mehmet Yardım ve Ö cal O ka y tevkif edilir. Çatışm a ile ilgili olarak Selahattin O kur, Haşmet Atahan, Mustafa İlker G ü rkan , Hakkı Karadeniz, Kaşif Ongunyurt, M ehmet C avit Kavak, Ö cal O kay ve Sefa Tarhan isimli öğren­ cilerin arandığı açıklan ır. Yusuf İmamoğlu Öldürülüyor T D G F İstanbul Bölge Yürütm e Kurulu'nun, İTÜ Saffet Müftüoğlu Anfisinde 6 H aziran Cumartesi günü düzenlediği fo­ 55

Turhnın Feyizoğlu

r u m d a y a p ıla n k o n u ş m a la r sırasın da D o ğ u A n a d o l u ' d a m e y ­ dan a gelen o la y la r d a n da b a h s e d ilir. F o ru m sırasında y a p ıla n ta r tış m a la r ın d e v a m ı , İstanbul Ü n i ­ versitesi E d e biya t " a k ü lte s i Ö ğ r e n c i t e m s il c il iğ i o d a s ın d a H u ­ k u k Fakültesi ö ğ re n c is i S iirtli M e h m e t C an ile Ç apa Y ü ksek Ö ğ r e tm e n O k u l u ö ğ r e n c i le r in d e n İ b r a h im Ö z d e m i r arasında d e v a m eder, ikisi de s ila h lıd ır. T a rtış m a n ın y a p ıld ığ ı sırada N e c d e t D iz m a n da o ra d a d ır. T a rtış m a n e d e n iy l e M e h m e t Can ile İb r a h im Ö z d e m i r b i r b ir in e g i r m e k ü z e re d ir. Bu sırada, " E d e b iy a t F a k ü lte s i'n d e o la y v a r " , d i y e h a b e r g e lir. İb r a h im Ö z d e m ir , M e h m e t C a n , N e c d e t D i z m a n ve a rk a ­ daşları, o la y o ld u ğ u s ö y le n e n y e re g id e r. Ç apa Y ü k se k Ö ğ r e tm e n O k u l u n a m e n s u p sağcı ö ğ re n c ile r , 8 H a z ira n 1 9 7 0 Pazartesi g ü n ü , sınava g i r m e k a m a c ı y la İstan­ bul Ü n iv e rs ite s i Edebiyat F a k ü lte s i'n e g e lm iş tir . Sağcı ö ğ r e n c ile r ," s ın a v y a p ıls ın " , s o lc u ö ğ r e n c ile r , "sın a v y a p ılm a s ı n " d e m e k t e d ir , iki g r u p ara sın d a, bu n e d e n le ağız d a ­ laşı ş e k lin d e ba şla yan kavga, kısa sü re d e s ila h lı ç a tış m a y a d ö ­ nüşür. E d ebiy at Fakültesi C o ğ ra fy a b ö l ü m ü son sın ıfın d a ö ğ r e n im göre n Y u s u f im a m o ğ l u adlı B u rsa 'lı sağcı ö ğ r e n c i, b o y n u n d a n aldığı 3 ku rş u n yarasıyla ö lü r. E d e b iy a t, Fen ve K im y a fa k ü l t e ­ leri üç g ü n k apatıl r. Ç apa Y ü kse k Ö ğ r e tm e n O k u l u ö ğ re n c is i N e c d e t D iz m a n , bu o la y sonrasında A n k a r a 'y a g id e r.

Çapa'ya Silahlı ve Molotoflu Saldırı Yaz d ö n e m i g e lm iş tir. O k u l l a r ta tile g irer. Y e n i e ğ i tim - ö ğ r e t im d ö n e m i başladığı z a m a n 23 Eylül 1 9 7 0 Ç a rş a m b a g ü n ü g e ­ cesi, saat 2 3 .0 0 ş u a la rın d a Ç apa Ö ğ r e t m e n O k u l u n a g elen iki ö ğ re n c i, ö l ü m y ı l d ö n ü m ü m ü n a s e b e t iy le T a y la n Ö z g ü r ' ü n res­ mi b u lu n a n afişleri o k u la asm a k ister. Ç a p a 'lı sağcı ö ğ r e n c ile r , b un a m a n i o l m a k is te y in c e iki g r u p arasında kavga ç ık a r. O k u ­ la g elen iki ö ğ re n c i, s ila h la rın ı ç e k e re k ateş ede r, bu arad a m o ­ l o to f k o k te y lle r i patlar.

İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

Çnpa'lı sağcı öğrencilerin ifadesine göre, gelenler, okulun arka duvarından atlayarak kaçm ışlardır. O kul içinde ve dışında atılan molotof kokteyli i ve silah, okulun yem ekhane kısm ında tahribata sebep olur. Çapa Yüksek Öğretmen O kulunda meydana gelen çarpış­ malarla ilgili olarak, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Talebe C e­ miyeti Başkanı sağcı Şefik Dursun, 24 Eylül 1970 Perşembe gü­ nü, bir basın toplantısı düzenler ve şu açıklam ayı yapar: "İki seneyi aşan bir zam andanberi tecavüzlerini arttıran sol­ cu lar sıkıyönetim in bitim ini fırsat bilerek yine tertiplere ve te­ cavüzlere başladılar. Salm an Kaya ile İbrahim Ö zd em ir adındaki talebeler ders durum larının iyi olmaması sebebiyle Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nd an atılm ıştır. O laylara sebebiyet veren Salman Kaya ile İbrahim Ö zdem ir adındaki solcuların ve bunların mensup olduğu grubun esas gayesi, tam am ını m illiyetçi talebelerin teşkil ettiği okulum uzu ele geçirm ek, anarşi çıkartm ak ve dolayısıyla okulu kapattırıp imtihanlara engel olm aktır. M esullerin lakayt tutumu ve him ayekar davranışları bu anarşistlere imkan verdi. Y ıld ız Akadem isinde polise ateş et­ meye kadar varan şirretliklerini okulum uzda da tertiplemek is­ tediler. Aşağılık tiynet!i bu za va llıla rın gerçek niyetleri okul idaresine ve Emniyete defalarca bildirildiği halde hiçbir tedbir alınm adı. A ncak, bundan sonra biz bu gibileri okula sokm aya­ cağız. imtihan dönem inde bütün talebe sınıfını geçme endişesi içinde bulunm aktadır. Böyle bir zam anda sırf okulu kapattır­ mak için girişilen bu m ükerrer hadiselere artık bir son verm e­ nin zam anı gelmiştir. O kulun h içbir tarafında afiş bulunm am asına rağmen m ez­ kur şahıslar, Taylan Ö zgür adlı bir solcunun resimlerini bazı yerlere asm ak istediler. G aye, hadise çıkartm aktı. Ancak, m il­ liyetçi talebeler onlara rağbet etmediler ve herhangi bir taarru­ zu önlem ek için okulun önünde toplandılar. Bunun üzerine Salman Kaya tabancasını çekti, ilk anda tabanca ateş alm ayın­ 57

Turhan F e yizc^lu

ca kaçm aya başladı. Hem kaçıyor, hem de ateş ediyordu. Bu sırada İbrahim Ö z:le m ir de okulun arka kısm ından ateş etme­ ye başladı. Bu işten de bir netice alam ayacaklarını anlayan tertipçiler, bu defa yanlarındaki dinam itleri okulun bahçesinde patlatarak kaçtılar Bundan sonra okulda talebenin huzurunu bozucu bir davranışa müsaade edilm eyecektir. Bu böyle b ilin ­ m elidir." Yusuf Olgun Yaralanıyor, Hüseyin Arslantaş Öldürülüyor Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n d a, 5 A ralık 1970 C um ar­ tesi günü gece yar sı, saat 23.05'te, silahlı bir saldırı olur. Solcu öğrencilerin tabanca kurşunları ile kasıklarından ya­ ralanan Yusuf O lgun, Çapa II. Cerrahi Kliniğine kald ırılır. Bunun üzerine bazı sağcı öğrenciler, yatmak am acıyla kan­ tinden yurttaki odasına giden İstanbul Üniversitesi Fen Fakül­ tesi Matematik-Fiz^k bölümü öğrencisi H üseyin Arslantaş'ı, ya­ takhanenin koridorunda silahla başından vurur. H üseyin A rs­ lantaş, Cerrahpaşa Hastahanesine kaldırılarak am eliyata alınır. Hikm et Şenses, bu olay hakkında şunları anlatm ıştır: "Dışardan Çap. 'ya adam lar gelip sürekli olay çıkartıyo rlar­ dı. Sarı bina denilen yurtta kalıyorduk bizde. Çok sık olay ol­ duğu için erkenden odalarım ıza çekiliyorduk. G eceleri nöbet bekliyor, ani bask n olursa kendim izi koruyalım diye kapının arkasına ranza çekiyor, eşya yığıyorduk. Bizden iki arkadaş ile Yusuf Olgun arası; da çatışma çıkıyo r ve Yusuf Olgun yarala­ nıyor. Sağcılar, arkadaşlarını hastahaneye kaldırıyor. Sonra da, 'B iz de onlardan birini vuralım ', diyorlar. Bu olayın hemen ar­ kasından Hüseyin Arslantaş da odasına dönüyor. O danın önünde rastlaşıyorlar. Biz içerdeyiz. Silah seslerini duyduk. H üseyin, kapıya geldi, 'Kapıyı açın beni öldürecekler', diye bağırdı. Baktık H üseyin'in sesi kesildi. Dışarı çıktık, H üseyin, kapıya dayanm ış vaziyette boylu boyunca yatıyor. H astahane­ ye götürdük. Fakat kulağının arkasından giren kurşun beyinde kaldığı için öldü. Cenazesini köyüne kadar götürdük. Y a k aları­ m ızda 'Çağdışı kalıplar kahrolsun' ya zılı kokartlar vardı. Si­ vas'ın içinde tören yaparkan, bu kokartları gören yobazlar, 'Ne 58

İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

demek çağdışı kalıplar. D ine mi sövüyorsunuz!" diyerek olay çıkartm ak istediler. Zara m eydanına geldik. Salman Kaya, oto­ büsün üzerine çıkıp , bir konuşma yaptı." Sağcı öğrenciler, Çapa'daki olayların, üzerlerinde silah bu­ lunduğu iddiasıyla bir süredenberi tutuklu bulunan ve 23 Ka­ sım 1970 günü tahliye edilen Salm an Kaya, İbrahim Ö zdem ir ve Necdet D izm an adlı devrim ci öğrencilerin, okulla ilişkileri­ nin kesilm esinden sonra geliştiğini belirtir ve Yusuf O lgun'un yaralanm asında M ünip Coşkun, Ali K ırm ızıçiçek , Ali U zun ile Safa Tarhan adlı öğrencilerin önderlik ettiğini açıklar. Solcu öğrenciler, D D K O üyesi Hüseyin Arslantaş'ın yara­ lanm asında Mustafa Tosun, Şefik Dursun, Cum a Yavu z, Bay­ ram M erdan, İdris Turan ilter, Mehmet Menteş ve Yusuf Çalışkan'ın önderlik ettiğini açıklar. Saldırı sırasında sol kulağının arkasından giren kurşunla ya­ ralanan H üseyin Arslantaş, 8 A ralık 1970 Salı gecesi, 00.45'de, tedavi edildiği Cerrahpaşa H astahanesi'nde kurtarılamıyarak ölür. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde öğretim görevlisi olan Ö zb ek Sülün, Fizik bölümünde derse girdiği zam an, "B e ­ nim sınıfım da H üseyin Arslantaş'ı öldüren gericilerin taraftarı varsa dersim e girm esin. Ders yapm ıyacağım ." der. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu da olaylar nedeniyle süresiz olarak kapatılır. H üseyin Arslantaş'ın ölüm ünden sonra Çapa'nın yurtların­ da kalan bir kısım solcu öğrenci, yurtlardan ayrılır ve başka yerlerde kalm aya başlar. T M G T 'd a kalan Hikm et Şenses, yaşadığı bir olayı şöyle an­ latmıştır: "Çapa'daki yurtlardan ayrıldıktan sonra herkes bir yerde kalm aya başladı. Ben, T M G T 'd a kaldım bir süre. Fakat, kaldı­ ğım ız yer çok soğuktu. U yuyam ıyorduk. Mustafa Karşılayan, 'Ç ıkart elb iselerini', dedi. Çıkarttım . Vücudum a gazete kağıdı sardı. Sonra elbiselerim i giydirdi. Soğuğa karşı böylece bir ön­ lem alm ış olduk." İbrahim Kaypakkaya, bu dönem , okulla ilgilenmekten çoK 59

Turhan Feyizoğlu

politik am açlan doğrultusunda çalışm a yapm aktadır. Çapa Yüksek öğretmen O kulu öğrenciliği ile olan ilişkisini T u n c e li'­ de yakalanıp, tutuklandıktan sonra görm ekteyiz. Okul, Savunmasını İstiyor İbrahim Kaypal kaya'm n yaralı olarak 29 O cak 1973 Pazar­ tesi günü, yakalanm asından sonra Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Müdürlüğü de harekete geçer. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu M üdürü Turan B in ici, "İbra­ him Kaypakkaya, Ali oğlu, 1949 doğumlu, Karakaya köyü, Alaca-Çorum " adresine, 27 Mart 1973 tarihli bir mektup gön­ derir. İbrahim, köyündeki adresinde bulunam adığından geri gönderilen mektup, O kul Müdürlüğü tarafından, bu kez, 28 Nisan 1973 tarihinde, D iyarbakır Sıkıyönetim Kom utanlığı'na gönderilir. Sıkıyönetim Komutanlığı da, 4 M ayıs 1973 Cuma günü, mektubu İbrahim Kaypakkaya'ya verir. Daha önce okulda çıkan olaylara adı karıştığı ve hakkında disiplin kurulunca bir karar verilm esi için savunma istenilen mektup aynen şöyiedir: "O kulum uzda 1968-1969 ders yılında öğrenciyken, okul disiplin yöııetm en'ığine aykırı olarak işlemiş olduğunuz suçlar aşağıya çıkarılm ıştır. Savunm anızı 15 M ayıs 1 973 tarihine ka­ dar okulum uz müdürlüğüne gönderm enizi ehem m iyetle rica ederim. Açıklanm ası istenilen olaylar: 1- 18/7/1968 tarihinde okulun önünde idareden izinsiz ek­ teki fikir kulübü adına bildiri dağıttığınız. 2- "Size haber ulaştıran güvercin - yön değiştirmek- okul idarecilerini taraf tutmakla itham etmek- Yö neticiler şunu iyi bilsinler ki tarihin haklarında verecekleri yargıdan kurtulamıyacaklardır - Am edkan A ltıncı Filosu dem ir attı" gibi sözlerin tarafınızdan söylendiği. 3- 12/10/1969 tarihinde okulun giriş kapısında meydana gelen kavgada bulunduğunuz ve cam ların kırıldığı ve bir çok 60

İho /H ayatı ve M ü cadele si

öğrencinin yaralanm asına sebep olduğunuz daha önceki disip­ lin kurulu tutanaklarından anlaşılm ıştır. Savunm anızı ya p ın ız." Okula Gönderilmek İçin Hazırlanan Savunma İbrahim Kaypakkaya, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'na göndermek için bir savunm a hazırlar. Bu savunma aynen şöyledir: "1, "1 8 .1 2 .1 9 6 8 tarihinde ilişikte sureti bulunan bildiriyi idareden izinsiz olarak dağıttımı" söylüyorsunuz. Bu tamamen yanlıştır, ilişikteki bildiri Y Ü K S E K Ö Ğ R ETM EN O K U L U Ö Ğ ­ R EN C İLER İ FİKİR K U L Ü B Ü 'n ü n kuruluş bildirisidir. Ve bu b il­ dirinin dağıtıldığı tarih, Fikir kulübünün kuruluş tarihinden, ya­ ni 2 1 .1 1 .1 9 6 7 tarihinden hemen sonradır. Hatırlıyabildiğim kadarıyla 1 .1 2 .1 9 6 7 tarihiyle 1 0 .1 2 .1 9 6 7 tarihi arasındadır. Söz konusu b ild iriyle ilgili olarak okul disiplin kurulundaki yazılı savunm ada hakkım da ileri sürülen suçlam alara gereken cevabı verdim . D isip lin Kurulu, benim ve kurucu diğer dokuz arkadaşı, okul içinde bildiri dağıtmaktan değil, okul yöneti­ minden izinsiz fikir kulübü kurmaktan sorguladı. Çünkü b ildi­ riyi biz, Yüksek Öğretmen O kulunda değil Fen ve Edebiyat fa­ kültelerinde dağıtm ıştık. O kul içinde faaliyet göstermemiz ya­ saklandığı için, okul dışında çalışıyorduk. O kuldan izinsiz Fi­ kir kulübü kurmuş olm am ıza gelince, bize bu hakkı Anayasa ve Cem iyetler Kanunu tanıyordu. Kimseden izin alm aksızın dernek kurma ve bir derneğe üye olma h akkım ızı, kanunların bize tanıdığı bu hakkı kullandık. O kulun tüzel kişiliğini kul­ lanmış olm am ak içinde, örgütümüzün adını YÜ K SEK Ö Ğ R E T ­ MEN O K U L U FİKİR K U L Ü B Ü değil Y Ü K S E K Ö Ğ R ETM EN O K U L U Ö Ğ R E N C İL E R İ FİKİR K U L Ü B Ü koyduk. Bizim , kuru­ luş bildirisinde siyaset yaptığım ız iddiasına gelince, bu iddia Cem iyetler Kanununa muhalefet suçundan hakkım ızda açılan davanın mahkem ede lehim izde sonuçlanm asıyla iflas etmiştir. Disiplin Kurulunda yaptığım yazılı savunm am ın dosyada bu­ lunması gerekir. Aynı savunm ayı bugün de tekrar ediyorum. 1 8 .7 .1 9 6 7 tarihinde okulun önünde dağıtıldığını söylediği­

T urhan FeyizoKİu

niz bildiri ilişikteki bildiri değildir. F ik ir Kulübünün iki numa­ ralı bildirisidir. Bu b ild iri, A m erikan 6 . Filosunun İstanbul'a de­ mir atması ve Boğaz'ın sularını kirletm esi üzerine yayınlanm ış ve dağıtılmıştır. Buna, olayı gören bütün öğrenciler tanıktır, di­ siplin kurulunda da tanıklık etm işlerd ir. Bunun üzerine okul yönetim i, okulu çevreleyen d u varların d ışını, okul içi saymak garipliğini göstererek beni cezalan d ırm ıştır. Bu konuyla ilgili savunmam da disiplin kurulu dosyasında m evcut olm alıdır. Orada kendimi daha geniş olarak savundum . O savunmaya bugünde katıIiyori m. Bir noktayı daha belirteyim . Fik ir Kulübü'nün gerek ilk ku­ ruluş bildirisi, yani ilişikte sureti bulunan b ild iri, gerekse ikinci bildirisi yani 18.7 I 968 tarihli 6. Filoyu protesto am acıyla da­ ğıtılan b ildiri, taralınızdan iddia edildiği gibi 1968-1969 ders yılında değil 1967-1968 ders yılın d a yayınlanm ış ve dağıtıl­ mıştır ve aynı ders yılı içinde yan i, 1 967-1968 ders yılı için de iki kere geçici uzaklaştırm a ce zasıyla cezalandırıldığım içinde okulla ilişkim tamamen kesilm iştir. Bunun böyl e olduğu bildi­ rilerin tarihinde de kesinlikle anlaşılm aktadır. 1968-1969 ders yılının içinde, tarihini kesin olarak h atırlıyam ıyorum , okuldan tamamen uzaklaştırılm ış bulunuyordum . Hatta, M illi Eğitim B akan lığ in d an henüz tastik kararı gelmediği bir sırada, öğren­ cilere verilen 600 liralık elbise parası, okulun öğrencisi olm a­ dığım gerekçesiyle bana ödenm edi. D o la yısıyla , suç diye sıra­ ladığınız şeyleri "I 968-1 969 ders yılın d a, öğrenciyken" işle­ miş olduğuma da fiilen imkan yoktur, bunu belirtmemin sebe­ bi şudur: Ü çüncü soruda, 1968-1969 ders yılınd a da değil, ta 1969-1970 ders yılınd a cereyan eden bir olaydan dolayı da d i­ siplin yönetm eliğini ihlal ettiğim söyleniyor ve bu olayda yine 1968-1969 ders yılın a dahil ed iliyor. Tekrar edeyim : 19681969 ders yılın ın içinde, benim okulla ilişkim tamamen kesil­ mişti. Danıştay'dan yürütmeyi durdurma kararı aldığım halde yine de okula a ln m a d ım . D anıştay'ın diğer dokuz arkadaş hakkındaki yürütmeyi durdurma kararı uygulandığı halde be­ nim hakkım daki k ırar uygulanm adı. Karar, noter kanalıyla ilgi­ li Bakanlığa ve O kul M üdürlüğüne iletildiği halde, onlar D a­ 62

İbo /H ayatı ve M ü cadele si

nıştay kararını çiğnem ekte ısrar ettiler. Bunun üzerine bende haklarında yeni bir dava, tazm inat davası açtım. 2İkinci soruda tırnak içinde geçen sözler, 6. filoyu protes­ to am acıyla yayınlanan bildiri sebebiyle disiplin kurulu sorgu­ suna verilen ya zılı cevapta geçmektedir. Bu sözlerde de okul disiplin yönetm eliğine aykırı en ufak bir nokta yoktur. "Size haberi ulaştıran güvercin" sözü, bildirileri okul içinde dağıtmadığım halde, beni okul içinde bildiri dağıttı diye ihbar eden ya lan cı, iftiracı m uhbirle ilgilidir. O kul yöneticilerinin "yön değiştirdikleri"de bir gerçektir. O günkü okul yöneticileri, önce 6. filoyu protesto ettiğimiz için bizi cezalandırm ak istedikleri halde, sonradan, 6. filonun bo­ ğaza dem irlem esini savunmaktan biraz sıkılm ış olacaklar ki, bundan vazgeçtiler ve bizi "okul içinde bildiri dağıtmaktan" sorguladılar. Benim , okul idarecilerinin yön değiştirdiklerini söylem ekle kast ettiğim budur. Bu gerçeği ifade etmek, niçin okul disiplin yönetm enliğine aykırı düşsün? O günkü "okul idarecilerinin taraf tuttu kİ arı "da bir gerçek­ tir. O kul içinde her türlü gerici halk düşm anı, şeriatı ve faşiz­ mi savunan yayın lar (H itler'in "Kavgam kitabı"da dahil) ser­ bestçe sergileniyor, satılıyor ve dağıtılıyordu. Öte yandan, ya­ sak olm ayan, piyasada serbestçe satılan bir kısım devrim ci ya­ yın lar okula dahi sokulm uyordu. Ü lkü O cakların a ve M ücade­ le B irliklerin e mensup öğrencilerle okul idaresi el ele idi. Fikir Kulübüne mensup veya sempatizan öğrenciler ise sonu gelmez baskılar altında ezilm eye sim dirilm eye, susturulmaya ç a lışılı­ yordu; sık sık disiplin kuruluna çağrılıyor, tehdit ediliyor, ceza ­ lara çarptırılıyordu. Herkesin bildiği açık gerçeği ifade etmek, niçin okul disiplin yönetm eliğine aykırı düşsün? "Yö neticiler şunu iyi bilsinlerki tarihin haklarında vereceği yargıdan kurtulam ıyacaklardır" dem işim . Anayasanın ve cem i­ yetler kanununun bize tanıdığı dem okratik hakları açıkça çiğ­ neyenler elbette tarihin haklarında vereceği yargıdan kurtulam ıyacaklard ır. Am erikan em peryalizm inin orta doğudaki ve Türkiye'deki m enfaatlerinin bekçiliğini yapan, halkım ızı ve ü l­ kem izi tehdit eden 6. filoyu neredeyse ellerinde çiçek buketle­

Turhan Feyizoğlu

riyle karşılam aya kalkışanlar, Am erikan erlerinin gönüllü pezevekliğini üstlenenler elbette tarihin haklarında vereceği yargı­ dan yakalarını kıııtaram ıyacaklard ır. 6. filoyu protesto ettiği­ miz için bizi okulum uzdan kovdurmaya çalışanlar elbette tari­ hin haklarında vereceği yargıdan kurtulam ıyacaklardır. Haklı insanlar, halktan y ma kişiler tarihin yargısından asla korkm az­ lar, yukardaki sözüm üzden ancak yarası olanlar gocunur. "Am erikan 6. filosu demir attı" demek bir suçmuş gibi gös­ teriliyor. O ysa bu, hayal ürünü bir iddia değil, herkesin gördü­ ğü, bildiği inkar edilem ez bir gerçek. Biz bu gerçeği ifade et­ mişsek suç bunun neresindedir, disiplin yönetm enliği nasıl ih­ lal edilm iş olm aktadır anlıyam ıyorum ? Bu mantığa göre "kar beyazdır" demekde suç olm az mı. Am a biz b iliyoruz ki, ger­ çekten, yurdum uzu ve halkım ızı sevm em iz, ülkem izin bağım ­ sızlığını istememiz suçlandırılm ak istenmektedir. Evet biz ülke­ mizi ve halkım ızı sevm ekle "su çluyuz" ve bu "suçu" onurla, gururla taşıyoruz göğsümüzde. 3"1 2 .1 0 .1 9 6 9 tarihinde okulun giriş kapısı önünde m ey­ dana gelen kavg a', tarihtende anlaşılacağı üzere, 1968-1969 ders yılında değil, i 969-1 970 ders yılında cereyan etmiştir. Bu tarihle ben yukarıda da belirttiğim gibi Yüksek Öğretmen O k u ­ lundan fiilen uzak aştırılm ış bulunuyordum . Yani artık okulun öğrencisi değildim. O kul öğrencisi olm ayan, okul kapısından içeri dahi sokulm ayan bir kim seye, okul disiplin yönetm eliğini uygulamaya çalışm anın saçmalığı apaçıktır. (O tarihlerde her­ hangi bir kimse göıiişm e için okula serbestçe girebildiği halde, bana okulun dış kapısından girmekte; içeri girmekte yasaklan ­ mıştı). Nitekim okul idaresi, söz konusu kavga ile ilgili olarak birçok öğrenciyi disiplin kuruluna çağırdığı halde beni çağır­ madı. Çünkü o günlerde ben Yüksek Öğretmen O kulu disiplin yönetmeliğine değ'I, sadece Fen Fakültesi disiplin yönetm enli­ ğine (ve tabii aynı zam anda T .C . kanunlarına) tabi biri idim . Sözkonusu kavgadan dolayı Fen Fakültesi yönetim i aleyhim e herhangi bir işlem yapm am ıştır. A yrıca olay adli m akam larada intikal etmiştir ve oen m ahkemede davacı durum dayım . Ç ü n ­ kü sözü geçen kavgada saldırıya uğrayan ben ve bazı arkadaş-

İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

larım dık. B iz sadece saldırganlardan kendim izi korumaya ça­ lıştık. Kavgadan sonra 10 günlükte Doktor raporu aldım . Bu da suçsuzluğum un açık bir kanıtıdır. A yrıca kavga, iddia ettiğiniz gibi "okulun giriş kapısında" meydana gelm em iştir. O kulu çevreleyen duvarların dışında ve okul kapısının bir hayli uzağında meydana gelmiştir. Bu ba­ kımdan da okul yönetim ini ilgilendiren bir durumun söz konu­ su değildir. O laydan sonra okula girenler, cam ları, çerçeveleri kıranlar, bir çok öğrencinin yaralanm asına sebep olanlar, bir çok öğrenciyi okuldan dışarı atanlar, okula Ülkü O caklarına ve M ücadele B irliklerin e mensup yabancı kimseleri dolduranlar, okulu bir silah deposu haline getirenler, halkım ızın düşmanı, bağım sızlığım ızın düşm anı, faşist ve şeriatçı kim selerdir. Yukardaki soruyu bana değil, onlara sorm anız gerekir." "Hoşçakalın" İbrahim Kaypakkaya, okuldan gelen mektubu aldıktan ve cevaplarını yazdıktan sonra, 9 M ayıs 1973 Çarşam ba günü, bir mektup yazar ve babası Ali Kaypakkaya'ya gönderir. Bu son mektubudur. Mektup şöyledir: "Saygıdeğer Babacığım , Yüksek Öğretmen O kulu M üdürlüğü'nün gönderdiği kağıt­ ları aldım . Cevabını yazdım ve gönderdim. Fakat Danıştay'ın kağıtları gelm edi, bu yüzden Danıştay'da açtığım ız iki davanın şimdi hangi safhada olduğunu da öğrenemedim. A yrıca, aşağı­ daki davaların sonuçlarını da bilm iyorum , bunların sonuçları Danıştay'daki iki davanın sonucunu olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilir. 1) Çapa'dan bir aylık geçici uzaklaştırm ayla ilgili olarak H alit Koçer'in D anıştay'da açtığı dava ne oldu? O kazanmışsa biz de (yani geri kalan dokuz arkadaş) emsal davası açacağız. Bu davanın sonucu İstanbul Barosu avukatlarından İbrahim Türk'ten öğrenilebilir. 2) O kul M üdürlüğü'nün ilişikte gönderdiği bildiriyle ilgili olarak, hakkım ızda Cem iyetler Kanununa muhalefetten dava açılm ıştı; dava toplu basın mahkem esine devredildi, orada da ------------------------------------------------ 6 5 -----------------------------------------------

_____________________________________________________________ Turhan Feyizoftlu

zaman aşım ından dolayı düştü. Fakat daha sonra sa vcılık , ay­ nı bildiriden dolayı bu kez de sanıyorum altıncı ağır ceza m ah­ kemesinde 'H üküm etin ve M illi Eğitim Bakanlığının manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif' davası açtı. Bu davanın sonucu aca­ ba ne olmuş? Bu da İbrahim Türk'ten öğrenilebilir. 3) 1 2 .1 0 .1 96 9 tarihinde okul önünde cereyan eden toplu kavgayla ilgili olarak, hem biz karşı gurup hakkında dava a ç­ mıştık, hem de onlar bizim hakkım ızda dava açm ışlardı. Bu­ nun sdonucu da Danıştay'daki dava üzerinde olum lu veya olum suz etkide bulunacak niteliktedir. Davada avukat olarak kim lerin bulunduğunu hatırlam ıyorum . Sonuç, şimdi İstanbul Sıkıyönetim cezaevinde tutuklu bulunan Salm an Kaya'dan öğ­ renilebilir. 4) Danıştay'daki davayı etkileyecek, bir başka dava da, Çapa'dan atıldıktan sonra, okulu terketm ediğim iz gerekçesiyle, aleyhim ize açılan "okulu fiili işgal" davasıdır. Bunun sonucu­ nu da belki İbrahim Türk b ileb ilir. Yukardaki davalar lehim ize sonuçlanm ışsa, beni okuldan atm aları, onlar için oldukça güçleşir. Bunların sonuçlarını öğ­ renebilirseniz memnun olurum . Selam eder ellerinden öperim . Ebemin, anam ın ellerinden, çocukların gözlerinden ayrı ayrı öperim . Beni merak etm eyin. İyiyim ve şim dilik herhangi bir ihtiya­ cım yok. H oşçakalın. O ğlunuz İbrahim ."

İbo /H ayatı ve M ü cadele si

İKİNCİ BÖLÜM

K a y p a k k a y a A i l e s i ---------------------- 67 -------------------------------------

Tu rh a n Feyizo.glu

İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

Kaypakkaya Ailesi Kaypakkaya ailesi, Sungurlu'nun Akdere köyünden. Aile, bazı nedenlerden dolayı ilk önce, Akdere'den N arlık'a, daha sonra da Karakaya köyüne yerleşm iş. Karakaya köyü ilk başta Çorum 'un A laca ilçesine bağlıdır. Köylüler, köy daha yakın olduğu için Sungurlu'ya bağlanması için imza toplar. U zun uğraşlardan sonra köy, Sungurlu'ya bağlanır. Köyün arazisini ikiye bölen ve daha sonra çeşitli derelerin karışm asıyla K ızılırm ak'a dökülen bir çay, çayın iki yakasında sulu araziler vardır. Köy, Alacahöyük'ten başlayıp Sungurlu'ya kadar uzanan bir vadinin içindedir. Vadinin içinde geniş bir düzlük vardır. A li Kaypakkaya'nm dedesi H alil Ağa, uzun yıllar Karakaya köyünde m uhtarlık yapm ış. Köyün bir dönem muhtarlığını da, daha sonra, Ali Kaypakkaya yapm ıştır. Sekiz kardeşten biri olan H alil Ağa, evlenir ve beş kızı olan bir aileye içgüveysi olur. H alil Ağa, iki kez evlenm iş ve sekiz tane oğlu olmuştur. A y ­ şe ve Sultan adındaki hanım lardan olan sekiz çocuktan birisi de İbrahim Kaypakkaya'nm dedesi İbrahim Beydir. Elif H anım ile evlenen İbrahim Beyin, Ali ve Hanım ism in­ de iki çocuğu olur. Soyism i Kanunu çıktığı zam an ailenin bir kısmı Canpolat, bir kısmı Ö zd em ir, soyismi alır. H alil Ağa da, Kaypakkaya soyism ini alır. Karakaya köyünün üç tarafı tepeler ve kayalıklar­ la çe vrilid ir. Yaşadığı çevreye uygun olarak Kaypakkaya soyismini koymuştur. A ile , geniş toprak ve arazi sahibi olduğu için ekonom ik du­ rumu iyi, yani varsıldır. O n iki yaşındayken babası İbrahim beyi kaybeden Ali Bey, ------------------------------------ 69 -------------------------------------

T u rha n Feyizoğlu

onbeş- on altı yaşında iken Döndü adlı teyzesinin kızı M ediha ile evlenir. M ediha hanım , Ali Beyden birkaç yaş büyüktür. Mediha ile A li'n in çocuklukları birlikte, aynı evde geçm iş­ tir. Annesi Döndü öldüğü zam an M ediha küçük ve bakacak kimsesi olmadığı için H alil Ağa'nın yanına verilm iştir. Yaklaşık sekiz v ıllık bir evlilikten sonra A li Bey ile M ediha H anım 'ın 1948 yılında bir oğlu olur. Resmi kayıtlara göre İbra­ him Kaypakkaya'm n doğum yılı 1949'dur. O dönem , kırsal bölgelerde doğan çocuklar nüfusa geç kayıt ettirildiği için ta­ rihlerde değişiklik olmuştur. Ali bey, doğan çocuğa ölm üş babası İbrahim Beyin anısına İbrahim adını koyar. Ali bey, bir gün eve geldiğinde annesi Elif ile karısı Mediha'nın dargın olduğunu görür ve annesine ne olduğunu sorar. Annesi, ilk önce söylem ez ama A li Bey, üsteleyince gelini M e­ diha ile kavga ettiğini söyler. A li Bey, bıçakla M ediha hanım ın üstüne yürür, bir hafta sonra da Sungurlu'ya ailesinin yanına götürür. Bu sırada İbrahim Kaypakkaya, üç yaşındadır. Ali Bey daha sonra, G ürcü adında hali vakti yerinde zengin bir kadınla evlenir. Sultan adında bir kızı olduktan sonra Ali bey, 1952 yılında askere gider. 1954 yılınd a askerden geldikten bir ay sonra da G ürcü ad­ lı karısı ölen A li bey, H azna adlı bir bayanla evlenir. Ali Bey, ilk zam anlarda bir taraftan çiftçilik ile uğraşırken bir taraftan da inşaat ustalığı yapar. Daha sonra, kam yonla n akliye cilik işine girişir. İbrahim, zam an zam an annesi M ediha hanım ı görmek için Sungurlu'nun G ökçam köyüne gider. Annesi M ediha hanım da, birkaç kez, Hasanoğlan Öğretmen O ku lu 'n a gider ve İbra­ him 'i görür, bir kaç kez de para gönderir. 1961 Anayasasına Hayır Diyorlar 27 M ayıs 1 960'da askeri darbe yap ılır ve DP hükümeti dev­ rilir. Başta Cum hurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan M en­ deres olm ak üzere DP m illetvekilleri ile bazı üst bürokratlar tu­ tuklanır ve yargılanır.

İbo /H ayatı ve M ü cadele si

1961 Anayasası, 9 Tem m uz 1961 Pazar günü, halkoyuna sunulur. Fısıltı şöyledir: "Eğer bu Anayasaya evet derseniz M ende­ res'in asılm asına evet, hayır derseniz idam edilm esine hayır demiş olursunuz. " Karakaya köyünün 270 tane geçerli oyu vardır. Ali Kaypak­ kaya da dahil bütün köylü, anayasaya "hayır" oyu verir. V a li, Kaym akam ve Jandarma komutanı köye gelir. Köylü, okulda toplanır. "S iz, 1 52 m addelik bir Anayasanın hangi maddesini beğen­ m ediniz de hayır d ediniz. " Köylüden bir ses çıkm a z. M uhtar, şunları söyler: "Efendim yeni bir devrim oldu. Bizim geleneklerim iz var. Yeni gelen bir iktidar olsun, yeni yapılan bir iş olsun biz, hep­ sine 'H a yırlı olsun' anlam ında hayırla karşılarız. Biz de, bu ye­ ni gelen hüküm etim izi, anayasam ızı hayırlı olsun diyerek ha­ yır oyu kullan d ık." "Seni çarıklı seni. Kim i kandırıyorsun sen. H ayır derseniz Menderes idam edilm eyecekti değil mi?. Bunu kendiniz, bile­ rek, düşünerek yap m ad ınız. Sizin kulağınıza bir fısıltı geldi ve ona inanarak yaptınız. Fısıltılara inanm ayın. Kim gelir size açık açık bir şeyi izah ederse ona inanın. İşte biz geldik ve size her şeyi açık açık konuşuyoruz. Siz de açık konuşun." Yargılandıktan ve idam kararı verildikten sonra Adnan M enderes, 17 Eylül 1961 Pazar günü idam edilir. Meçhul bir Sokakta, Meçhul İki Kişi, Bir Meçhule Doğru Gidiyorlardı 27 M ayıs 1960 devrim i olduğu zam an İbrahim Kaypakka­ ya, ilkokul öğrencisidir. Sınavlara giren ve Öğretmen O kulu'nun sınavlarını kaza­ nan İbrahim Kaypakkaya, 1960-1961 dönem inde, Hasanoğlan Öğretmen O ku lu 'n da öğrenciliğe başlar. Y atılı ve kızlı-erkekli öğrencilerin eğitim-öğretim gördüğü Hasanoğlan Öğretmen O ku lu , Ankara-Sam sun karayolu üze­

Turhan Feyizoğlu

rinde ve Ankara'ya en çok on kilometre uzaklıkta bir yerde­ dir. Çok geniş bir alana kurulu ve içinde her türlü ağacın bulun­ duğu Hasanoğlan öğretm en O ku lu , üç katlıdır. Zem in katta yatakhane, onun üstünde sınıflar vardır. Ö ğrenciler, sabahleyin, en geç 0 6 .4 5'd e kalkm ak zorunda­ dır. Saat 07.00'd e 45 d akikalık bir etüd vardır. O günün ders­ lerine öğrenciler h azırlanır. Bundan sonra kahvaltıya gidilir. Kahvaltıdan sonra bütün öğrenciler, okulun önünde toplanır ve sayım yapılır. Her sınıf yoklam a verdikten sonra, halk oyun­ ları oynanır. H alk oyunları oynandıktan sonra derslere girilir. Öğle yemeğinden sonra yine dersler başlar. Dersler bittikten sonra, dinlenm e ve akşam yem eği. Daha sonra iki saat etüd ve kesin yatma saati 21 .OO'dir. G e celeyin yatakhanelerde ve alan­ larda nöbetçiler vardır. D üzen, hemen hergün böyledir. Yatakhaneler aşağı-yukarı 40 kişiliktir. Herkes ayağını y ık a ­ mak, dişini fırçalam ak zorundadır. M üzik dersleri, beden eğitimi ve iş derslerine çok önem ve­ rilir. Futbol ve voleybol sahaları vardır, "işlik" denen atölyeler­ de öğrenciler, el becerilerine göre ya ahşap ya da dem ir işiyle uğraşır, üretim faaliyetlerine mutlaka katılması sağlanır. Y a k la ­ şık beş bin dönüm arazi üzerindeki okulun tem izlik, yem ek, çam aşır, biçki-dikiş, taş-tuğla ocağı, yapı, tarla, koyun gütme, süt sağma, hızar b çm e, d u varcılık, m otorculuk, sulam a, ağaç budama, arı, çiçek, sebze yetiştirme gibi işler ve dersler vardır. Yakın köy ve kasabalara gezi ve ders uygulam asına çık ılır. O yun, türkü ve tiyatro içeren faaliyetler yap ılır, şölenler dü­ zenlenir. Her hafta sonu okul içinde ve dışında yapılan çalışm alarla ilgili olarak kıyasıya tartışmalar yap ılır. Bu tartışmalara öğret­ men ve ö ğ ren cilern hepsi katılır. Bu toplantılarda her türlü gö­ rüş dile getirilir. Ankara'ya çok yakın olduğu için Hasanoğlan Öğretmen O kulu öğrencileri, çok zam an gider Ankara'daki sanatsal et­ kinlikleri izler. Hasanoğlan Öğretmen O ku lu 'n u n h a lk o y u n la ­ rı ekipleri, m üzik ve tiyatro toplulukları, resmi bayram larda 72

İbo /H ayatı ve M ü cadele si

mutlaka gösteri yapar. İbrahim Kaypakkaya, halk oyunları oy­ nar ve elinde m endiliyle çoğu zam an ekip başı olur. Hafta son­ ları izin alabilenler, sabahleyin banliyö treni ile Ankara'ya gi­ dip, gezip eğlendikten sonra akşam banliyö treni ile tekrar oku­ la geri döner. Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönüm ü olan 17 Nisan günle­ rinde her türlü sanat faaliyeti yap ılır, şölenler düzenlenir. O kulun çok güzel bir am fitiyatrosu, sinema salonu ve çok zengin kitaplığı olan kütüphanesi vardır. M illi Eğitim Bakanlığ in ın yayınladığı bütün dünya klasikleri burada bulunur. "Y a ­ sak yayın" olarak nitelenen kitaplar ayrı bölümde toplanmıştır. Bazı akşam ve sabah saatlerinde, "Edebiyat saatleri" düzenle­ nir. Yeni çıkan dergi ve kitaplar tanıtılır. Haftada en az bir ge­ ce, eğlence yap ılır. Değişik konularda m ünazaralar tertiplenir. O kulun bir matbaası vardır. O kul yönetim i, "Köy Enstitüle­ ri" ve "H ız " isim li dergi ve gazete çıkarm aktadır. Bu dergiler­ de öğrencilerin, deneme, şiir, hikaye, çeşitli dillerden öğrenci­ lerin çevirdiği yazılar ve çeşitli konulardaki incelem eleri ya­ yın lan ır. M andolin, akordion, bağlama ve diğer m üzik aletleri­ nin sesi tüm okulda yan kılan ır, bin kişinin çektiği halayın hey heyleri herkesi kapsar. Musa O kay, Bayraktar M ay, Him m et Şahin, Osman Saygı, H üseyin G ü ler gibi, öğrencilerle yakın ilişki içinde olan öğret­ m enler vardır. Türkçe ve Edebiyat öğretmeni Hüseyin G ü ler, bekar bir öğ­ retmen olduğu için, okulun m isafirhanesinde kalm aktadır. Baş­ ta ibrahpim kaypakkaya olm ak üzere edebiyatla ilgilenen öğ­ renciler, daha rahat ilişki kurabildikleri için Hüseyin G üler'in kaldığı m isafirhaneye giderek H üseyin G ü ler ile sohbet eder, şiir, edebiyat üzerinde tartışmalara girer, yeni gelen edebiyat dergilerini okurlar. İbrahim Kaypakkaya'yı etkileyen, sol görüşü benimseten ve örgütleyen Musa O kay'd ır. Musa O kay, daha sonra, Kars'ta M illi Eğitim M üdürlüğü, Ankara'da M illi Eğitim Müdür Yardım ­ cılığı yapar. İbrahim , Edebiyat dersinde, "irticai ve şeriatı" anımsattığı

Turhan Feyizoğlu

için "Yeşili sevm iyorum " başlıklı bir yazı yazar. Bu nedenle, bazı öğretmenler, "Peki kızılı mı seviyorsun?" diyerek tepkile­ rini dile getirir. O ku lu n, İsmail Gençtürk, Mehm et A yd inç, Murat A li Kire­ m itçi, Ahmet T e lli, gibi "kom ünist" olarak suçlanan öğrencile­ ri vardır. Bu öğrenciler, kendilerini, "Köy Enstitücü, İnönücü ve öz T ü rkçe ci", olarak tanım lam aktadır. Tiyatro Kolu'nda çalışan ve tem sillerde rol alan Ahmet Telli'nin bazı dergilerde şiirleri yayınlanm ıştır. A rkadaşlarıyla, "Kırk G ö z" isimli oir dergi yayınlam ıştır. Bu faaliyetleri nede­ niyle birçok kez D isiplin Kurulunca cezalan dırılm ıştır. O kul içinde tanınm aktadır. Bir gün, Ahmet T e lli, kütüphanede kitap okurken, birisi ya­ nına gelir ve, "A b i, ben de birşeyler yazıyorum . Şunlara bakar m ısın?" der. Tanışırlar. Çocuğun ismi İbrahim Kaypakkaya'dır. Bir ro­ man yazdığını söylem ektedir. Yü z sayfa kada*' olan el ya zısıyla yazılm ış roman taslağını alıp okuyan Ahm et T e lli, sadece şu cüm leyi hatırlam aktadır: "M eçhul bir sokakta, m eçhul iki kişi, bir m eçhule doğru gi­ diyorlardı." Ahmet Telli ile İbrahim Kaypakkaya, zam an zam an biraraya gelir sohbet erler. Bu dönem ilericiliğin bir ölçütüde "Ö z TürkçeciIik"tir. Bu nedenle N urullah Ataç, ilerici olarak tanı­ nan öğrenciler için çok önem li bir isim dir. İbrahim Kaypakka­ ya, Nurullah Ataç'm kullandığı sözcüklerle, ayrıca, "ve" söz­ cüğünü kullanm adan on tane cüm le kurma oyunu oynar A h ­ met Telli ile. Sen, O Çocuğu Dövemezsin Hasanoğlan Öğretmen O kulu'nd a mutad sabah yoklam ası yapılm aktadır. Müdür N azım Esen, yeni gelmiş bir öğrenciyi, bir nedenle tokatlamaya başlar

İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

O kulun bütün öğretmen ve öğrencileri yoklam adadır. İbrahim Kaypakkaya, gayri ihtiyari bulunduğu yerden sesle­ nir: "Sen o çocuğu dövem ezsin", Ö ğ renciler ve öğretmenler, sesin geldiği yöne bakar. M üdür N azım Esen, "Kim sin sen, ismin nedir?" "İsm im İbrahim Kaypakkaya. Beni dövebilirsin ama onu dö­ vem ezsin. Ç ünkü, o okula yeni gelmiş ve birçok kuralı bilm e­ yen bir çocuktur." M üdür N azım Esen, yanına çağırdığı İbrahim Kaypakkaya'ya bir sürü söz söyledikten sonra bir de tokat vurur. Salkım Söğüt Ankara'da avukatlık yapan ve Hasanoğlan'da Cebir dersi veren bir öğretmen vardır. Ders verdiği günler VVolsvvagen oto­ m obiliyle Ankara'dan H asanoğlan'a gelir dersini verir ve yine Ankara'ya geri döner. Bu öğretmenin dersinden kalan bazı öğrenciler, öğretmenin otom obilini devirir. Bu nedenle okulda birçok öğrencinin ifa­ desi alın ır. Soruşturma sonunda aralarında Ahmet TelIi'n in de bulunduğu onsekiz öğrenci, okuldan bir süre uzaklaştırm a ce­ zası alır. Ankara'da 19 M ayıs gösterilerine gelen Hasanoğlan'dan öğretmenler, karşılaştıkları Ahm et Tel I i 'ye, "Arkadaşlarına da haber ver. Hem en okula dönün", der. Hasanoğlan'a gelen öğrencilerden 6 'sı hemen o gün, başka okullara sürgün gönderilir. Ahm et T e lli, Pazarören Öğretmen O ku lu 'n a sürülmüştür. Eşyalarını toplayıp, elinde bavuluyla okulun bahçesinden geçen Ahmet T e lli'n in yanına yaklaşan İbrahim Kaypakkaya, "İstasyona kadar birlikte yü rüyelim ", der ve va lizi Ahmet T e lli'n in elinden alır. "M üdür N azım Esen seni benim le görürse kötü olur." O ku l kapısıyla istasyon arasında yüz metre vardır. Tren, ak­ şam üstü gelmektedir. ------------------------------- 75 --------------------------------

Turhan F e yizojjlu

Tren gelinceye kadar İbrahim Kaypakkaya, Ahmet Tel I i 'ye Nazım Hikm et'in "Salkım Söğüt" şiirini okur. Gelen trene binen Ahmet T e lli, Pazarören Köy Enstitüsü'ne gitmek am acıyla Kayseri'ye gider. Büvelek İbrahim, köye geldiği zam an, daha çok yaşlı kişilerle oturur, sohbet eder. O nla ın anlattıklarını dinler. Köyde, "Al ya n aklı", "Elm a gibi kırm ızı yanaklı" diye tanı­ nan İbrahim, daha çok, köyün hayvanlarını otlatan Haşan Ağa ile "Çok dürüst, kimseyi kandırm ıyor. Kim seyi aldatıp birşeyini elinden a lm ıy o r Asıl eli öpülecek olan Haşan Ağa gibiler­ dir. Köyün hayvanını otlatıp, köylünün verdiği parayı alıyor ve onunla yetiniyor. Gücünün yettiği şekilde de çalışıyo r" d iye­ rek, arkadaşlık yapar. İbrahim, köyde olduğu zam an evin bütün işlerine koşar. Tarlaya gider, ot biçer, hayvanlarını otlatır. İbrahim , otlattığı hayvanları bir gün Tülütepe denilen yere götürür. N arlık'ın hanım ları bu sırada çapa yapm aktadır. N arlık kö­ yünün Kuruçayır denilen bölgesinde su vardır. Büvelek tarafından ısırılan ve canı yanan hayvanlar, kadın­ ların çapa yaptığı yere yakın olan suya atar kendini. İbrahim , bunun üzerine, şu m aniyi söyler: " A şa ğ ıd a n g e ld i b ü v e le ğ in sü rü s ü , B iz im m a la k o n d u o n u n y a rıs ı A l in e ğ i y a k a la d ı b ir is i A ld ı g ö t ü r ü y o r b a k ın a n n e le r ,

* in e ğ i T ü ılü te p e ı!e n a ld ı a şırd ı K a rn ın d a n ıs ır c : a k lım ş a ş ırd ı K ö p r ü n ü n y a n ı, .d a su y a d ü ş ü rd ü A l d ı g ö t ü r ü y o r b a k ın a n n e le r ."

İbo, söylediği b j deyişi, m andolinle de dile getirir, ibo'nun sevdiği ve çok söylediği bir diğer türkü ise "Bu rçak Tarlası" türküsüdür 76

İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Sınıfı Öğretmen O ku lla rı'n ın beşinci sınıfı sonunda, beşinci sın ı­ fın en başarılı öğrencilerini okul yönetim leri, M illi Eğitim Bakanlığı'na bağlı Yüksek Öğretim Genel M üdürlüğü'ne bildirir. Yüksek Öğretim Genel Müdürlüğü de, başarı puanlarına göre bu öğrencileri Ankara, İstanbul, İzm ir, Samsun, Balıkesir gibi yerlerde bulunan Y Ö O 'n a paylaştırır. M illi Eğitim Bakanlığı'nın bunu yapm aktaki am acı, başarılı Öğretmen O kulu öğrencilerini, liselere kaliteli Fen bilim leri ve Edebiyat dersleri veren öğretmenler yetiştirmektir. H azırlık sınıfları ile birlikte toplam 6 yıllık orta öğretim kurumu olan Yüksek Öğretmen O ku lla rı, öğretmen okullarının beşinci sınıfından gelen öğrencilere lise son sınıf olan altıncı sınıfı okutur. Y Ö O 'n u n yurdu vardır ve okul kampüs şeklindedir. Sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yem ekleri, senede bir defa olmak üzere elbise ve ayda 1 5 lira burs parası Yüksek Öğretmen O ku ­ lu tarafından verilir. Ö ğrencilerine barınm a, yem ek, giysi, burs dahil her türlü imkan sağlayan Yüksek Öğretmen Ö ku lları'n ın son sınıfı olan altıncı sınıfta, daha çok pedagoji eğitimi verilir. Hasanoğlan Yüksek Öğretmen O kulu'ndan seçilen başarılı öğrencilerden birisi olan İbrahim Kaypakkaya, lise son sınıfı h azırlık sınıfında okum ak üzere, 1965-1966 öğretim yılında Çapa Yüksek Öğretmen O kıılu 'n a gelir. Öğretmen O ku lların d a okum anın çok faydasını görmüştür İbo. İbo'nun Hayrettin Sönm ez diye öğretmen bir arkadaşı var­ dır. Herhangi bir yere gideceği ve yolu üzerindeyse Kayseri'de Hayrettin Sönm ez'in yanına her uğradığında, bir miktar para yardım ı alır. Çapa'da birlikte olduğu Selçuk G ö kçe, politik görüşleri ay­ nı olmadığı ve arandığını bildiği halde, 1 9 7 2 'de, tesadüfen bir yo lculuk sırasında otobüste karşılaştığı İbrahim Kaypakkaya'yı Elazığ'a götürür ve evlerinde m isafir eder, ağırlar. TİİKP'den ayrıldıktan sonra oluşturmaya çalıştığı yapının 77

Turhan Feyizoğlu

büyük çoğunluğunu yine Çapa'dan tanıdığı kişilerle oluştur­ muştur. Türkiye'nin dört bir tarafından değişik eğitim ve kültürleri taşıyan öğrenciler Çapa Yüksek Öğretmen O kulu 'n da biraraya gelir. 1967-1968 eğıtim-öğretim dönem inde H ikm et Şenses, 1968-1969 eğitim-öğretim dönem inde İrfan Ç e lik , İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'ne gelir. Hikm et Şenses, irfan Ç e lik ve Ö ner Yağcı, Tokat Öğretmen O kulu'nun aynı dönem öğrencileridir., M alatya Akçadağ Öğretmen O kulu'ndan Çapa Yüksek Ö ğ­ retmen Ö ku lu 'n a gelmiş olan Arslan K ılıç , bu konuda şunları anlatmıştır: "İbrahim Kaypakkaya ile 1965-1966 öğretim dönem inde İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu'n un H a zırlık Lisesinde tanıştık. Ben, İstanbul Y Ö O 'n a gelmeden önce üniversitede okuyan ağabeyim nedeniyle daha Y Ö O öğrencisi iken TİP sem patiza­ nıydım . Aslen Konya-Ereğli'liyim . Ereğli'deki İvriz Öğretmen O kulu'nd a okuyordum . O ku ld a öğrenci iken TİP sem patizanı olduğumuz için 5 arkadaşla birlikte 4. sınıfta iken çeşitli öğret­ men okullarına sürgün edildik. Ben, 4. ve 5. sınıfları M alatya Akçadağ Öğretmen O kulu'nd a okudum . O radaki disiplin ku­ rulu öğretm enim iz Yusuf Şahiner sosyalist bir kişiyd i. Daha sonra TÖ S'ün kurucusu ve yöneticisi oldu. 12 Mart dönem in­ de tekrar cezaevinde karşılaştık. O nun yardım ıyla disiplin no­ tum yükseltildi. Çalışkan öğrenci olduğum için Y Ö O 'n a gitme hakkı elde ettim. İstanbul Y Ö O H azırlık Sınıfına M alatya Akçadağ İlköğretmen O kulundan geldiğimde o dönem in yayınlarından YÖ N dergisi ile Akşam gazetesini okuyordum . Ö z e llik le Çetin Altan en çok okuduğum yazardı. H azırlık sınıfında ben (B) sınıfında, İbrahim (D) sınıfında idi. İlk defa İbrahim , gelip benim le tanıştı. H a z ırlık sınıfına baş­ lam am ızın yanılm ıyorsam ikinci ayıyd ı. (B) şubem ize sarışın, mavi gözlü genç bir arkadaş girdi. Bu sınıfta kim Akşam G aze----------------------------------------------- 7 8 --------------------------------------------------

İbo /H ayatı ve M ü cadele si

tesi ve Çetin A ltan'ı okuyor diye İbrahim araştırm ış. G e ld i, e li­ ni uzattı, c 'Ben İbrahim Kaypakkaya. Ben de sosyalistim ve Akşam G azetesi ile Çetin Altan'ı okuyorum ', dedi. Daha H a z ırlık sınıfında ve farklı şubelerde olm am ıza rağ­ men o vesileyle erken bir tanışma oldu. Bu yakınlıktan kaynak­ lanan tanışm adan itibaren gittikçe daha yakın bir arkadaşlık süreci böylece başladı. H a zırlık Lisesi çok yoğun dersleri olan bir sınıftı. O sene hem lise bitirm e im tihanlarına girerek zayıfsız geçmek hem de üniversite im tihanlarına hazırlanm ak zorundaydık." H enüz lise son sınıf öğrencisi olan İbrahim Kaypakkaya, o yoğunluk içerisinde, H a z ırlık S ın ıfin d a tanıştığı ve güvendiği kişilerle sık sık dergi, kitap, gazete alışverişi yapm aya başlar. Çıkan bütün sağ ve sol dergilerin izle yicisid ir. Dergileri okuduktan sonra sağcı veya solcu olsun herkesle tartışır, dü­ şüncelerini açıklam aktan çekinm ez. Aynı devreden olan solcu kişilerin birbirleriyle tanışması ve koordinasyonunu da daha çok İbrahim Kaypakkaya tarafından sağlanır. Üniversitelerarası Giriş İmtihanı Yüksek Öğretmen O kulu öğrencileri, isterlerse diğer öğren­ ciler gibi üniversiteler arası giriş sınavına girer. Y a ln ız üniver­ siteler arası giriş sınavında diğer liselerden farklı, İstanbul'da ise İstanbul U n iversitesi'nin, Ankara'da ise Ankara Üniversitesi'nin, İzm ir'de ise Ege Ü niversitesi'nin Fen ve Edebiyat bölüm ­ lerini tercih etme olanağı va r., H ukuk, İktisat gibi bölümleri tercih etme hakları yoktur. Böyle birşey yapan öğrencinin bur­ sunu M illi Eğitim Bakanlığı keser ve kendisine tanınan olanak­ lardan m ahrum edilir. Eğer fakültede okum ak istiyor ise üniversitelerarası giriş im ­ tihanını kazanm ak zorundadır. Sınava girip üniversitede her­ hangi bir bölümü kazanam ayan bazı öğrencilere kontenjan yoluyla hak tanınır. Ü niversitelerarası giriş im tihanında başarısız olanlar ve ek 79

Turhan Feyizoglu

kontenjandan yararlanam ayan lar ise geldikleri Öğretmen O ku lları'n a geri gönderilir. Gönderilen öğrencilere, orada, kendilerine ilkokul öğretmenliği diplom ası verilir ve ilkokul öğretmeni yapılır. 1965-1966 öğretim dönem inde, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu lise son sınıfını bitirip diplom asını alan İbrahim Kaypak­ kaya, 6 Tem m uz 1966 Çarşam ba günü, Ü niversitelerarası G i­ riş İm tihanı'na katılır. Sınavları kazanan İbrahim Kaypakkaya, İstanbul Ü niversite­ si Fen Fakü lte sinin Fizik ve Matematik bölümünün 1 966-1967 yılının öğrencisi olur. Fen Fakültesi Fizik-M atem atik bölümünü kazananlar ara­ sında Arslan K ılıç da vardır. İbrahim Kaypakkaya ile Arslan K ılıç , tesadüfen aynı gün, birlikte İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-M atem atik bö­ lümüne kayıtlarını yaptırırken, Rize Öğretmen O kulu'ndan ge­ len M uzaffer O ruçoğlu, Necdet D izm an , Beysafa Tarhan da, Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Lise so n -H azırlık Sm ıfı'na kay­ dını yaptırır. Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Öğrencileri Fikir Kulübü, Kuruluyor 1966-1967 öğretim dönem i, İbrahim Kaypakkaya'nm üni­ versitedeki gençlik içerisinde devrim cileri tanım aya, onlarla kaynaşmaya başladığı ve öğrenci hareketlerine katıldığı bir dö­ nem olur. Bu dönem, aynı zam anda TİP ve Tü rkiye sosyalistle­ ri içinde M illi Dem okratik Devrim -Sosyalist Devrim saflaşm a­ nın başladığı, tartışm alarının hızlandığı bir dönem dir. Bu tartış­ ma ilk önce TİP , h-îmen akabinde FKF'de yaşanır. İbrahim, başl-argıçta TİP 'in sosyalist devrim görüşlerini sa­ vunur. O dönem henüz Y Ö O Ö Fikir kulübü ve FKF İstanbul sekre­ terliği kurulmuş değildir. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu'nda öğrenci cem iyeti ile derneği, Fen Fakültesi'nde fikir kulübü vardır. İstanbul'da öğrenci gençlik içerisinde daha çok T M G T ve TM TF çevresi egemendir. ------------------------------------------------------------------------------------

80

----------------------------------------------------------------------------------------

İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

O dönem üniversiteye bağlı öğrenci örgütleri, büyük işlev­ lere sahip, öğrenciler üzerinde etkileri olan ve üniversite, fa­ külte yönetim leri ile öğretim görevlileri tarafından ciddiye a lı­ nan yerler olm asına rağmen, profesyonel cem iyetçilerin haki­ miyeti nded i r. Ö ğrenci derneklerinin mali im kanları fazladır. Kantin ve aşevlerini işletme, şebekeleri düzenlem e olanaklarına sahiptir­ ler. O kullard a bağım sız yerleri vardır. Öğrenci dernekleri daha çok hem şehrilik ve ahbap çavuş ilişkilerinin egemen olduğu kuruluşlardır. 1967 yılı Tem m uz ayında Fikir Kulüpleri Federasyonu İstanbul Sekreterliği kurulur ve çalışm aya başlar. 3 O cak 1967'de A N T , 17 Kasım 1967'de Türk Solu dergi­ leri çıkm aya başlar. TİP m erkezine yakın bir tavır içinde olan A N T'ta küm ele­ nen yazarlar, Tü rkiye'n in sosyalist devrim aşamasında olduğu­ nu savunan ya zıla r yazıyorlard ı. Türk Solu dergisi M D D görüşlerini savunm aktadır. FKF İstanbul Sekreterliği çevresi ile devrim cilerin hakim iye­ tinde olan öğrenci örgütleri tarafından tanınan ve bu örgütler­ le ilişkisi olan İbrahim Kaypakkaya, I 967 yılı son aylarına ge­ lindiğinde, Y Ö O 'n d a fikir kulübünün kurulm am asım bir eksik­ lik oîarak görür ve bir kısım arkadaşıyla birlikte Y Ö O Ö Fikir Kulübünü kurma çalışm alarını başlatır. Çapa Y Ö O 'n u n yatılı olması arkadaşlık ilişkileri açısından bir avantajdır. Kız öğrenci yurdu ile erkek öğrenci yurdu karşı karşıyadır. Kız ile erkek yurtları arasında bir bahçe vardır. O ku ­ lun Vatan Caddesine bakan tarafında kız yurdu binası, M illet Caddesine bakan cephesinde ise erkek yurdu binası bulun­ maktadır. Yurtta kalanlar açısından, hem arkadaşlık ilişkilerini geliştir­ mek, hem birbirini yakından tanım ak, hem de birbirini ikna et­ menin olanakları daha geniştir. Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğrencileri Fikir Kulübü, 21 Kasım 1967 Salı günü kurulur.

Turhan Feyizoftlu

Y Ö O Ö Fikir Kulübü kurucuları İstanbul Ü niversitesi Fen ile Edebiyat Fakülteleri öğrencileridir. H alit Koçer, M eliha U ysal, Mehmet Ç etin, bir üst sınıfta öğ­ rencilerdir. İbrahim Kaypakkaya, Mustafa Çoban, Pakize Y a vru , Şakir Kaym ak ise aynı dönemin öğrencileridir. Ali Taşyapan, M uzaffer O ruçoğlu, bir alt sınıf öğrencileri­ dir. M uzaffer O ruçoğlu'na kurucu üye olm asını öneren İbrahim Kaypakkaya ile H alit Koçer'dir. M uzaffer O ruçoğlu, T İP 'li ol­ duğu için kurucu üyeliği kabul eder. Çapa Y Ö O Ö F.Kİr Kulübü kurucuları arasında Pakize Y a v ­ ru ve M eliha U ys?l adında iki de bayan öğrenci vardır. Bu, o dönem için önem li bir özelliktir. Çapa Y Ö O Ö Fikir Kulübü'nde sırasıyla İbrahim Kaypakka­ ya ve H alit Koçer başkanlık yapar. Daha sonra Fikir kulübü y e ­ rine Çapa Yüksek Öğretmen O kulu D evrim ci Ö ğrencileri D er­ neği kurulur. İlk L-aşkanı M uzaffer O ruço ğlu'dur. K ırm ızı ve Beyaz A yd ın lık ayrışm asından sonra M uzaffer O ruçoğlu, Perinçek tarafını destekleyince başkanlıktan düşürülür, yerine İb­ rahim Ö zdem ir getirilir. Duvar Gazetesi Çapa Yüksek öğretm en O ku lu 'n da bir çok kültürel faaliyet vardır. Bunlardan birisi de "D u var G azetesi"d ir. Sorumlusu ve anahtarı İbo'da olan bu D uvar G azetesi'ne, sürekli olarak Çetin A ltan 'ın , İlhan Selçuk'un köşe ya zıla rı ile TİP Genel başkanı Mehmet A li Aybar'ın gazete ve dergilerde çıkan ya zıları asılır. Çapa Yüksek Öğretmen O ku lu 'n u n okul kütüphanesini en çok kullanan ve kapanana kadar kütüphanede kalan iki kişi vardır: M uzaffer O ruçoğlu ile İbrahim Kaypakkaya. M uzaffer O ruçoğlu, bir taraftan dünya ve Türk edebiyatının önde gelen eserlerini okurken, diğer taraftan harıl harıl şiir ve roman yazm aktadır.

İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

M uzaffer O ruço ğ lu, bu dönem , 400 sayfalık bir roman ya­ zar. Fakat, daktilo ile değil el ya zısıyla yazdığı için kimse ilgi­ lenm ez. Deftere yazdığı ve resim lerle bezediği şiirlerini ise Çapa'da bir çatışm a sonrasında kaybeder. İbo ile M uzo arasındaki yakınlaşm a böyle bir ortamda ger­ çekleşir. İki çalışkan genç, birbirini merak eder ve bir gün tanı­ şır. Çapa Y Ö O 'n d a fikir kulübü kurulduktan sonra diğer okul­ larda olduğu gibi paneller, konferanslar düzenlem eye girişir. Bir konferansa Ahm et Kabaklı ile birlikte Refik Erduran ve iki kişi daha çağ rılır. Panelde konuşm acılar arasında tek sosyalist olan Refik Erduran'dır. Panelde sağcı öğrenciler olay çıkartır. Sağcı ve solcu düşünürlerin görüşlerini açıkladığı bütün dergiler takip ed ilir. Çapalı fikir kulübü üyeleri, zam anlarının büyük çoğunluğu­ nu FKF İstanbul S ekreterliğ in d e geçirm eye başlar. Sekreterliğin düzenlediği bütün etkinliklere katılır. M uzaffer O ruçoğlu, O s­ man Saffet Arolat'ın sorumlu olduğu "B ilim ve Kültür Komitesi"nde görev alır. Sinem atek, bu dönem , dünya sinem asının başyapıtı sayılan film leri Tü rkiye 'ye getirmekte ve salonunda üyelerine izlet­ m ektedir. Sinem atek, ayrıca, FKF, T Ö S , İT Ü Ö B gibi ilerici öğrenci ku­ ruluşları salonlarında, dayanışm a olsun diye bu film lerin gös­ terilm esine izin verir. İbo, Çapa Yüksek öğretmen O kulu'nun solcu öğrencilerinin bu film leri görmesi için çaba harcar. Fikir Kulübünün Çapa Y Ö O 'd a odası yoktur. Talebe cem i­ yeti ile derneğinin odaları vardır. Bu nedenle, kurulduğu y ıl­ dan itibaren Çapa Y Ö O Ö Fikir Kulübü taraftarları, Y Ö O Ö ğ­ renci Derneği ile Cem iyetini ele geçirme m ücadelesine başlar. Sosyalist Devrim Görüşü Türkiye İçin Hatalıdır İbrahim Kaypakkaya, 23-24 Mart 1968 günleri, Ankara'da yapılan FKF ikinci kurultayına Çapa Yüksek Öğretmen O kulu Ö ğ rencileri Fikir Kulübü'nün kurultay delegesi olarak katılır. Doğu Perinçek FKF'ye başkan olup FKF yönetimi M D D gö­ rüşünü savunan gençlerin eline geçince, daha önce FKF dışın­ 83

Turhan Feyizoğlu

da kalm ış bazı M D D eğilim li fikir kulüpleri FK F'ye üye olur ve M D D tezleri, FK F 1 i gençlik içinde egemen kılınm aya ça lışılır. O döneme kadar TİP çizgisinde olan sosyalist gençliğin önem ­ li bir bölümü Türk Solu dergisinin savunduğu M D D cephesine kayar. ikinci Kurultayda Doğu Perinçek'in başkan olması için oy kullanan İbrahim Kaypakkaya, FKF stratejsine aykırı hareket et­ tiği gerekçesiyle, Tem m uz 1968'de yapılan FKF'nin olağa­ nüstü toplanan genel yönetim kurulu toplantısında Doğu Pe­ rinçek'in düşürülmesi iehinde oy kullanır. Bu toplantıda yaşa­ nan gerginlik sırasında Doğu Perinçek'e hareket eden Erhan Erel ile Doğu Peri ıçek'e karşı olan İbrahim Kaypakkaya, ara­ sında bir sürtüşme yaşanır. İbrahim Kaypakkaya, Doğu Perinçek'in yönetimden düşü­ rülmesi hakkında gülüm seyerek, Ali Taşyapan'a, "D ün gece Aksak Tim ur'un defterini d ürdük.", der, Daha sonra FKF ve TİP içerisindeki gelişm eler İbrahim Kaypakkaya'yı da etkiler. Bu dönem M D D görüşünü açıklayan broşürler, yayın lar ço­ ğalmıştır. 1968 Kasım ayında A yd ın lık Sosyalist Dergisi ya yın ­ lanmaya başlar. İbrahim , 1968 yılın ın güzünde M D D görüşüne ikna olm uş­ tur. İbrahim Kaypakkaya ile Arslan K ılıç , 1968-1969 öğretim dönem inde bir araya gelir. İlk karşılaşm alarında İbrahim , Arslan K ılıç 'a , "Yahu ben y a n ım ışım . Sosyalist devrim görüşü Türkiye için hatalıdır. Artık ben de M D D görüşünü savunuyorum . Lenin'in bu konudaki kitaplarını da okudum ", der ve Lenin'in bazı ki­ taplarından alıntıkn' yaparak, m isaller verir. Bu Kez Yanlış Yapmak İstemiyorum FKF'nin üçüncü kurultayı, 4-5 O cak 1969 günleri İstanbul'­ da yap ılır. Solda yaşanan teorik ve ideolojik tartışm alar, birçok şeyi değiştirmiştir. İbrahim Kaypak:/l kıyalı ve M ü u u le le s i

I '.ece veya Araplı Çiftliğinin sahibi olan Y ılm az ailesi satın a lı­ yor. Ağa, Köylülerin Toprağına Sahip Ç ıkıyo r: ilk başlarda ko­ yun nüfusu az olduğundan toprakların tamamı işlenm iyor. Bu .ırada Y ılm a z ailesi de Değirm enköy m uhtarlığının 'gönülleri­ ni hoş ederek', koyunlar, sığırlar otluyor diyerekten köylünün vıtın aldığı 12 bin dönüm lük toprağın 5 bin dönümünün e k il­ mesini engelliyor. Birkaç muhtar, toprakların ekilip biçilm esini önlemek yoluyla zengin bile oluyor. Yıl 1949. Tü rkiye'd e anti-Kem alist karşı devrim in iyice güç kazandığı dönem . Ağalarla köylüler mahkemeye düşüyor. Köylüler arkasızdır. O yıllarda ise Türkiye'de ağaların, işbirlik­ çilerin borazanı ölm ektedir. Y alan cı b ilirkişiler tutularak, tapu­ da fa zlalıklar gösterilerek, sınır kaydırm aları yapılarak DP ikti­ darı dönem inde Yılm az ailesi davayı kazanıyor. Zam anın iki DP m illetvekili, Zekai Atam an ve Ahmet Paker de ağanın arkasındadırlar ve köylülerin anlattığına göre 27 M ayıs'tan sonra Y ılm az ağaların çiftliğine sığınm ışlardır. D eğirm enköylüler, Topraklarına Sahip Ç ıkıyo rlar: M ahke­ meyi ağalar kazanm ış görünmektedir. Fakat köylülerin toprak kavgası bitm em iş, hatta bir bakım a yeni başlamıştır. Köylüler çoğalm ış, nüfus üç bini aşm ıştır. Topraklar yetmemektedir. Bir kısım köylülerin ise hiç toprağı yoktur, para verip aldıkları ve hala vergisini ödedikleri topraklar ağanın elindedir. Bu h aksız­ lığa daha fazla taham m ül ederniyen köylüler, 10 Kasım günü zaten kendilerinin olan topraklara girerek ekm eye başlam ışlar­ dır. Derhal köylülerin karşısına jandarm alar çıkarılır, jandar­ m alar, silah elde, süngüler takılı hazır beklem ektedir. Köylüler göğüslerini siper ederek süngülerin üzerlerine yürürler. Bir köylü om uzundan hafifçe yaralanır, jandarm alardan bir kısm ı­ nın süngüleri ellerinden alın ır, bir kısm ının süngüleri çıplak el­ lerle kavranır. Jandarm alar bozulur. Derhal askeri birliklere ha­ ber uçurulur. 65. Tüm en, köylülerin toprağını köylülere karşı korumak üzere tam tekmil harekete g eçirilir. Ve topraksız H a­ şan Kay ile asker oğlu ilyas Kay, karşı karşıya getirilir. Köylüler, askerlerle döğüşmek istem ezler, geri çekilirler.

Turhan Feyizoğlu

K ö ylü-G en çlik Om uz Orrçuza: 11 Kasım Salı günü devrim ­ ci gençler, Değirm enköy'e vardıklarında toprak, askerlerin kontrolü altındaydı. Köylülerle askerler karşı karşıya bekleşiyorlardı. Bir kısım subaylar, gazete m uhabirlerine, tatbikata geldiklerini söylem işlerdi. Fakat köylüler, başka bir yerden top­ raklarına girmek istediklerinde, yeniden askerleri karşılarında bulunca, bu tatbikatın ne türden bir tatbikat olduğunu anladı­ lar. -'D em ek ki bu tatbikatta düşman kuvvetlerini biz temsil edi­ yoruz', dediler. D evrim ci gençler, köylülerle derhal sıcak bir bağ kurdular, köylülerin önünde, toprak ağasının yakını olan bir albayla tar­ tıştılar ve bu kavgada köylülerin haklı olduğunu albaya itiraf ettirdiler. Yine gençler, M ehm etçikle köylüyü karşı karşıya ge­ tirmeye çalışan, m illici güçleri birbirlerine kırdırm ak isteyen iş­ birlikçi iktidarın oyununa gelm ediler; köylülerle askerlerin dö­ vüşm esinin ancak em peryalizm in, toprak ağalarının, işbirlikçi işadam larının işine yarıyacağ ını, askerlerin düşm anım ız olm a­ dığını, hatta m illi kurtuluş m ücadelem izde yanım ızda o lacak­ larını köylülere anlattılar. İstanbul Valisi Değirm enköy'de: G e n çler, köylüler tarafın­ dan uğurlandıktan sonra İstanbul V alisi Vefa Poyraz, D eğir­ m enköy'e varır. G ençlerin aleyhinde atıp tutar. 'B un lar komü­ nisttir, anarşisttir', der. Ertesi gün beşyüz-altıyüz kadar öğrenci­ nin geleceğini, köylüleri askerle çatıştıracaklarını, sonra öğren­ cilerin geri çekileıek ateşin ağzına köylüleri atacaklarını vs... söyler. Ve köylülerin önde gelenlerinden birkaç kişiyi, alarak 'davanızı hukuki yollardan halledeceğim ' diyerek İstanbul'a götürür. Gazetelere de: -'D eğirm enköy'lülerin, davanın tem elinde bir haklan varsa, bu hakkın adli yollarla aranması gerektiğini, kendilerine hakla­ rının aranmasında yardım cı olacağım ızı vaad ettim. Bu görüş­ melerden sonra D eğirm enköy'lüler normal yollarla haklarını arıyacaklarına dait söz verdiler', şeklinde dem eçlerverir. Oysa olan şudur: Köylüler kendilerine ait olan topraklardan çıkarılm ışlard ır. 6 :’ . Tüm en tam tekm il Y ılm a z ağaların hizme-

İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

(ine verilm iştir. Bundan elbette ki V alinin de haberi vardır. Fa­ kat o Değirm enköy'e, gençlerin köylülerle birleşip konuşm ası­ nı engellem ek için koşmuştur. 'Kendilerine haklarının aranm a­ sında yardım cı olacağım ızı vaad ettim ', sözlerinin arkasında köylüyü bir süre daha oyalam a çabası yatmaktadır. Tepem izde Askeri Keşif U ça k la rı: 12 Kasım , Çarşamba. Köylüler, topraklarından çıkıp köylerine dönm üşlerdir. Ö fkeli ve kararlı askerlerin çekilm esini beklem ektedirler. Tepelerinde v ızır v ızır askeri keşif uçakları dolaşm aktadır. G ençlerin kendi­ leriyle beraber olm aları, m orallerini yükseltm iş, bu m ücadele­ de ya ln ız olm adıklarını anlam ışlardır. Dağıtılan işçi-köylü ga­ zeteleri büyük ilgi görmüş, köylüler gençlerden, İşçi-Köylü1nün yeni sayısı çıkar çıkm az getirmelerini istemişlerdir. Silivri Kaym akam ı ve Silivdi Jandarma Komutanı Değirmenköy'de: İktidar uşakları o güne kadar bir kere bile uğram adık­ ları Değirm enköy'e telaş içinde üşüşmeye başladılar. Öğleye doğru, gençlerle köylüler sohbet ederken Silivri Kaymakamı ve Jandarma Komutanı geldiler. Ü ç genci köylülerin arasından bir kıyıya çekerek konuşm aya başladılar. Kaym akam ın ilk sözü: -'N için buradasınız?', demek oldu. G e n çler, 'Köylülere yardım etmek, onları haklı m ücadelele­ rd e desteklem ek için ', dediler. Kaym akam , 'Siz hakim m isiniz ki, haklıyı haksızı ayırd edeceksiniz?'. Köylüler, bu konuşm aların geçtiği bahçe parm aklıklarının dışında toplanm aya, konuşm aları dinlem eye başlam ışlardı. G e n çler, 'B iz hakim d eğiliz, haklıyı haksızı ayırtetmeye gelme­ dik, köylülerin haklı olduğunu bilerek geldik, onlarla m ücade­ lelerinde om uzdaşlık etmeye geldik. B iz, köylünün tarafını tut­ maya geldik'. Kaym akam , sin irli: 'S iz, bu yarım yam alak b ilginizle neyi halledeceğinizi sanıyorsunuz? Siz, bu meseleyi biliyor m usu­ nuz? Siz, benim m asam daki dosyayı karıştırdınız mı?'. G e n çle r: 'B izim b ilgilerim iz niçin yarım yam alak olsun? O layı ağadan sorup öğrenm ediğim iz için mi, köylüden dinle­ diğim iz için mi?'. K öylüler, bahçenin kıyısına iyice dolm uşlardı. Gülüm seye-

1P1

T u rlu n Feyizoğlu

rek, başlarıyla gençleri tasdik ediyorlardı. Kaym akam , gittikçe sinirleniyordu: 'K öylüler ne bilsin bu m e se le yi...', sözü tepkiler arasında kayboluyordu. Kaym akam , devam etti: 'Bu işin kanu­ ni yolları vardır, kaba kuvvetle h içbir şeyi elde ed em ezsin iz.'. G e nçler: 'Kaba kuvvete başvuran kimdir? Şunca yıld ır köy­ lülerin toprağına e> koymuş olan ağa m ı, yoksa topraklarına sa­ hip çıkan köylüler mi- Şu askerleri köylüler mi dikti oraya? Süngülü jandarm alar neyin nesidir? Şu uçaklar neden uçuyor­ lar tepem izde?'. Köylüler, 'Neden uçuyor?', diye soruyorlardı. Kaym akam gittikçe sinirleniyordu: 'S iz, köylüleri tahrik ediyorsunuz, as­ kerlere karşı dövüşe teşvik ediyorsunuz. Köylüler, dün V ali be­ ye kendilerini tahrik ettiğinizi sö ylem işler...'. Köylüler, hep bir ağızdan gürledi: 'H a yır, biz öyle bir şey demedik. O nlar bizim kardeşim izdir, bizden yanadır.' Artık kö ylü lerd e konuşmaya katılm ışlardı. Kaym akam , köy­ lülere hitap ederek: 'B unlar sizi tahrik için geldiler. Saflığın ız­ dan faydalanıp siz: aldatm ak istiyorlar.' Bir köylü: 'Saf ı e demek? Bizi ne sanıyorsunuz siz? Sesim iz çıkm ıyor diye bizi eşşek mi sandınız? Saf diye eşeklere derler.' Kaym akam : 'S i/i orduyla dövüştürmek istiyorlar.' Ö ğrenciler: 'O n lu y la köylüyü dövüştürmek isteyen sizsin iz, toprak ağalarıdır. Am erikan söm ürgecileridir. O rdu Mustafa Kem al'in ordusudur. Türk ordusu, üzerinde oynam ak isteyen bütün oyunlara rağmen m illi bir ordudur. Türk ordusundaki er­ ler genellikle topraksız, az topraklı köylülerin ço cu klarıd ır. Bu nedenle Türk ordusu m illi kurtuluş saflarındadır. İşçilerle, köy­ lülerle ve bütün yurtseverlerle aynı saftadır.' Köylüler: 'O rduyla bizi dövüştürmek isteyenler sizsin iz, onu karşım ıza siz çıkard ın ız. A rkadaşlarım ız ordunun b izim le beraber olduğunu söylediler.' Kaym akam , hala, 'ordu Moskof'tan mı gelmiştir, Yunan or­ dusu mudur, Bulgar m ıdır?', diyerek demagoji yapıyordu. Köy­ lüler: 'B iz kim iz, biz moskof m uyuz, Yunan m ıyız?', diye soru­ yorlardı, 'Ne olduğu anlaşıldı bu adam ların', 'buraya ağayı sa-

II ’i >/l lay.H) ve M ü cadele si

vım m aya gelm işler', 'ağa kim b ilir nasıl doyurdu ki böyle konu­ şuyorlar', diyorlardı. jandarm a kom utanı, sam im iyetlerini ispatlam aları için r.ı‘nçlerden kim liklerin i isterken, Kaym akam da gençleri bir başka türlü tehdit etmeye çalışıyord u: 'Bu yaptıklarınızın hesa­ bını vermeğe hazır olun.' G e n çler: 'H a z ırız ', dediler. Kö ylüler: 'K ılın a dokunam azsınız onların, onlar bizi yalnız bırakm adılar, biz de onları yaln ız bırakm ayacağız', diye cevap verdiler. Bir Köylü ve İki D evrim ci G enç Tutuklanıyor: O gün devıım ci gençlerden bir kısm ı İstanbul'a döndü. Geride kalan gençlere köylülerden bazıları, askerlerin topraklardan çe k ild i­ ği haberini duyarak, durumu görmeye gidiyorlar. Derhal asker­ ler tarafından çevreleri sarılıyor. Köylülerden Ali Arslantıirk ile devrim ci gençlerden N am ık Kemal Boya ve M uzaffer Oruçoğlıı yakalanıp Ç o rlu'ya götürülüyor ve tutuklanıyorlar. Bu yazı kaleme alındığı sırada Ali Asîantürk Ç o rlu'd a, gençler S iliv ri'­ de cezaevind ed irler. Ali Arslantürk'ün babası İstiklal Savaşın­ dan m adalya alm ış ihtiyar bir gazidir. Ve oğlu, babasının kur­ tardığı topraklara ve üstelik kendinin olan topraklara sahip ç ık ­ mak istediği için cezaevindedir. Gazetelerden öğrendiğimize göre 17 kişi hakkında daha tutuklama kararı vardır. Ucu işbir­ likçi siyasi iktidara dayanan bu baskıların, m illi demokratik m ücadelem izi durduracağını sananlar fena halde yan ıld ıkları­ nı bir gün anlıyacaklard ır. Köylüler M ücadeleye Kararlı: 13 Kasım Perşembe. Köylüler dim dik ve topraklarını ağadan geri alm aya kararlı. Kaym akam , sabahın erken saatlerinde yeniden köye dam lıyor ve kimseden yüz bulam adan dönüp gidiyor. Bir ara köye giden yolu jandar­ malar kapatıyor, sonra her nedense yeniden açıyorlar. Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nclen devrim ci gençler gel­ m işler. C H P'd en iki m illetvekili gelmiş. D avayı M eclise götü­ receklerine söz vererek ayrılıyo rlar. Köylüler, m illetvekilleri için, 'Sam im i olup olm adıklarını göreceğiz bakalım ', diyorlar.

Turhan Feyizoğlu

Köyde, Yılm az ağaların, askerlere altmış koyun ve bir dana kestiği söylentileri dolaşıyor. Üstüm üzde vızır vızır döneleyen askeri keşif uçağında, al­ bayla beraber ağanın da bulunduğunu öğreniyoruz. Akşam üstü, askerler, geride yirm ibeş otuz jandarm a bıra­ karak topraklardan çekiliyor. Anayasanın 31 ve 28. m addeleri, ilhan Selçuk'un ve Çetin Altan'm o günkü yazıları duvarlara asılıyor. Selçuk'un son cüm leleri köylülerin dilinde dolaşıyor: 'Bayar'ın affı çu a rken gir ordu kışlaya. Köylü toprak isledi mi çık ordu kışlad an ...' Değirm enköylüier M ücadelesine O m u z Verelim , Değirm enköy'lülerin Toprak Kavgası, M illi Dem okratik M ücadele­ m izin Bir Parçasıdır: Değirmen köylülerin mücadelesi de gös­ termiştir ki, Türkiye'deki devrim ci eylem , oportünistlerin iddia ettikleri gibi sosyalizm için değil, m illi demokrasi içindir. Köy­ lüler, gasbedilen topraklarını geri alm ak için, toprak sahibi o l­ mak için topraklarını büyültm ek için m ücadele verm ektedirler. Devrim ci gençler, kendiliğinden gelen bu harekete siyasi bir nitelik kazandırm aya, bu hareketin Türkiye çapında verilen m illi demokratik m ücadelelerle bağlantılarını kurm aya, köylü­ lere dostlarını, düşm anlarını öğretmeye çalışm ışlard ır; bu kav­ ganın Türkiye çapında yürütülen m illi dem okratik m ücadele­ nin bir parçası olduğunu Atalan'dan, G ö llü ce'd en , Tarsus'tan, D iyarbakır'dan, M alatya'dan, Erdem ir'den, Dem ir Döküm'den, Horoz Ç iv id e n , Singer'den, M agirus'tan, D erb y'd en ... ör­ nek vererek anlatm ışlardır. Köylüler, Çorlu'daki Am erikan Ü s­ sünün varlık nedenlerinden birinin de ağaları, işbirlikçi işa­ dam larını korumak olduğunu anlama yolundadırlar. Proleter devrim cileri, köylülere doğru hedefler (m illi dem okratik dev­ rim hedeflerini) göstermişler; dostu düşman, düşmanı dost ilan eden oportünistlerin aksine, askerlerin, köylülerin düşmanı ol­ m adığını, asıl düşmanın askerleri köylülerin karşısına çıkaran gerici güçler ittifakı olduğunu anlatm ışlar ve m illi güçleri bir­ birine düşürmek isteyen siyasi iktidarın kirli oyununu boşa ç ı­ karm ışlardır. 104

Ibo/H ayatı ve M ü cadele si

Köylüler, toprakları şim dilik bölüşm em işler, ortaklaşa sür­ müşlerdir. Bunun nedeni bugünkü m ücadele şartlan altında bölüşm enin mümkün olm ayışıdır. Toprağı Y ılm az ağaların elinden kurtardıkları an bölüşeceklerdir. Zaten şimdiden o top­ raklarda kim lerin, ne kadar payı olduğu aşağı yukarı bellidir. O portünistler nerede?: O portünizm in sözde keskin devrim ­ c ilik , eylem de pasifizm olduğu Değirm enköy'lülerin m ücade­ lesinde de bir kere daha ispatlanm ıştır. Masa başında sosya­ lizm gevezeliği yapanlar, önüm üzdeki devrim ci adımın m illi demokratik devrim olduğunu söyleyen proleter devrim cilerine ateş püşkürenler Değirm enköy'deki m ücadelede yoktular. O n ­ lar, son birbuçuk yıla damgasını vuran pek çok işçi köylü m ü­ cadelesinde bulunm adılar. Bulunduklarında da sadece boz­ guncu bir takır takındılar. Sosyal pratik, oportünizmi bir kere de Değirm enköy m ücadelesinde mahkum etti. iki Yanlış Eğilim : Köylülerle ilişkilerim izd e arkadaşlarım ız arasında iki yanlış eğilim e şahit olduk. Ve bu eğilim leri eleşti­ rerek hemen düzeltm e yoluna gittik. B irin cisi, köylülerin kendilerine güven duymasını engelIiyen, onları pasifizm e iteleyen, 'B iz yaparız siz bekleyin' eğili­ mi. Kaynağını küçük burjuva bireyciliğinden ve halka yaranma kaygısından alan bu eğilim , kitlelerin gücünün ortaya çıkm ası­ nı engellediği, onların ileriye dönük yanlarını göremediği ve kurtuluşlarını başlarına bıraktığı için tehlikelidir ve hemen dü­ zeltilm esi gerekir. İkin cisi, 'B iz hiç bir şeyiz, siz herşeycJiniz', eğilim i. Bunun kaynağı da yine popülizm dir, halk dalkavukluğudur. Kitlelerin geri yönlerini değerlendirem iyen, onların bilinç ve örgütlenme düzeylerini hesaba katm ıyan, onları her durum larıyla baş üs­ tünde tutan bu eğilim de b ilinçli m ilitanları, halkın kuyruğuna taktığı için en az birinci kadar tehlikelidir. Biz her iki eğilim i de eleştirerek düzelttik ve bunların yeri­ ne, 'köylülerle gençlerin beraberliği' ilkesini koyduk. D evrim ciler, Değirm enköy M ücadelesinden Yeni Dersler Ç ıkard ılar: D eğirm enköy'lülerin toprak m ücadelesi, örgütle­ me, propaganda, ajitasyon konularındaki bilgilerim izi derin­

Turhan FeyizoAlu

leştirdi ve zenginleştirdi. D evrim ci m ücadelem izin, işçi sınıfı­ nın öncülüğünde, işçi köylü ittifakı temeli üzerinde, bütün m il­ li sınıfların katıldığı bir köylü savaşı olacağı, devrim in temel gücünü köylülerin teşkil edeceği yolundaki görüşümüzü doğ­ rulayarak küçük burjuva bireyci eğilim lere karşı bizi uyardı. Yine D eğirm enköy'lülerin toprak m ücadelesi, kitlelerle bağlı olan ve meslekten devrim ci üyelerden teşekkül eden, de­ mir disiplinli proleier sosyalist bir örgütün zorunluluğunu gös­ terdi ve ilerde mutlaka kurulacak olan bu örgütün doğmasına bu günden katkıda bulundu. D eğirm enköy'lülerin M ücadelesi U zun Süre Devam Ede­ cektir: Değirm enköy'lülerin toprak m ücadelesi gittikçe kızış­ maktadır. Son a n d ı 8 köylü lideri daha tutuklanm ıştır, işb irlik­ çi iktidarın sö zcüleri, köyde itibar bulam am aktadır. Köylüler, hızlı bir siyasi bilinçlenm enin içindedirler. M ücadele, köylüle­ rin arasındaki parti ayrılıkların ı silm iş; onları, kendi m enfaatle­ rini temsil etmiyer partiler arasındaki bölünmelerden devrim ­ ci birliğe doğru, yani em peryalizm , işbirlikçi burjuvazi ve top­ rak ağalarının karasınd a, m illi dem okratik cephede saf tutma­ ya doğru yöneltm iştir. M ücadele, D eğirm enköy'lüleri çevrede­ ki diğer topraksız ve az topraklı köylülere yaklaştırm ış ve on­ larla dayanışm a kı rmak gereğini duyurmuştur. A yrıca, çevre­ deki diğer topraksız ve az topraklı köylüler de kendi köylerin­ de toprak m ücadelesine girmek için D eğirm enköy'lülerin ba­ şarılı bir adım ını beklem ektedirler. Yılm az ağaların çiftliğinde çalışan Süleym an, büyük çoğunluğu ağa lehine tanıklık yapan köylülerine karşın, D eğirm enköy'lülerin yanında yer alm ıştır. Bu m ücadele uzun süre devam edecektir. Köylüler kararlı­ dır. Köyün kuşatılm ası, köylülerin başka yerlere birer birer da­ ğıtılması söylentile. i dolaşm aktadır. Değirm enköy'de çakan kı­ vılcım bütün Trakya'yı tutuşturacak, hatta A nadolu'ya bile sıç­ rayacak niteliktedir. Bütün proleter devrim cileri, Bütün gerçek Kem alistler, Bütün yurtsever aydınlar, Değirm enköy'lülerin m ücadelesine om uz verelim , haklı 106

ll)o /H a y a lı ve M ü cadele si

seslerini bütün Tü rkiye halkına duyuralım . Örgütlenmelerine yardım cı olalım . O nları yaln ız bırakm ıyalım . O nlarla fiili bağ­ lar kuralım . Zafer D eğirm enköy'lülerin olacaktır. Yaşasın köylüler, işçiler ve bütün Yurtseverler." TÖ S İstanbul Şubesi, 22 Kasım 1969 günü, Değirmenköy'de "Toprak Reformu" konulu bir açık oturum tertipler. A çık oturuma Prof, ismet Sııngurbey, Prof. Aytekin Ataay, Süleym an Üstün, Kemal Nebioğlu ve Hikm et Kıvılcım lı katıla­ rak, konuşma yapar. A çık oturum yapılm adan önce, Devrim İçin Hareket Tiyat­ rosu (D İH T ) oyun cu ları, Değirm enköy halkına, "Toprak işgali" konulu bir piyes oynar. Eğe Sanayi İşçileri Grevi İşçi-Köylü gazetesinin işçi Bürosu sorumlusu İbrahim Kay­ pakkaya, bu dönem , bazı fabrikalara giderek ajit-prop çalışm a­ sı yapar ve bu çalışm alarını kalem e alır. İbrahim Kaypakkaya'nm , Türk Solu dergisinin, 29 Kasım 1969 tarih, 9 no.lu sayısında yayınlanan yazısı bu çalışm alara bir örnektir. Yazı aynen şöyledir: "İbrahim Kaypakkaya Kartal'dan bildiriyor. Kartal Eğe Sanayiinde çalışan 152 işçi, üç arkadaşlarının iş­ ten atılm ası üzerine 14 Kasım 'da iş bıraktılar ve fabrikaya kim ­ seyi sokm adılar. Yedinci gün, işveren, fabrika müdürü Kubilay Akpınar'ın işine son verm eye, işten atılan Hüsnü Değirm enli, karısını ve baldızını işe geri alm aya söz verdiği halde, işçiler anlaşmaya yanaşm adılar; bütün isteklerinin kabulünü istediler. Sekizin ci gün, işçilerin karşısına iki araba toplum polisi ç ı­ karıldı. işçilerin istekleri: kanunsuz olarak işten atılan arkadaş­ larının geri alınm ası, işçiler üzerindeki maddi ve manevi bas­ kıya son verilm esi, bir hırsızm ış gibi üstlerinin aranmaması, 107

Turhan Feyizoğlu

sendika tüzüğünde öngörülen lokal müessesesinin tanınm ası­ dır. Yani m ücadelenin hedefi, Anayasa'nın ve yasaların sağladı­ ğı demokratik haklan uygulatmak ve bu hakları genişletmektir. Yin e isteklerinin arasında: '10 Kasım saat 09.05de Atatürk'e saygı duruşunda bulunan işçileri işten çıkaran, Mustafa Ke­ mal düşmanı fabri!.a müdürünün işten atılm ası' şartı vardır. Singer, Mutlu Akü, M azura, A E G , Eti, Bohler, Aksan, Simko, Dum eks, Silvan, A rçelik, H isar Ç e lik, Türk Dem ir Döküm , Rabak ve daha başka fabrikalardan dolm uşlar dolusu işçiler gelerek Eğe işçilerine destek olm uşlardır. İşçiler, fabrikayı korumaya gelen jandarm alara haklı olduk­ larını anlatarak, onları tarafsızlaştırm ayı başarm ışlardır. Yine işçiler, yayınladıkları bildiride, Değirm enköylülerinin m ücade­ lesinde onlarla beraber olduklarını belirtm işlerdir. 'B ir avuç toprak ağasının, ü.s-beş vurguncu Am erikan işbirlikçisi patro­ nun bizleri topraklarım ızdan edip h aklarım ızın üstüne oturm a­ sına dur diyelim .' Bild iri, şöyle bilm ektedir: 'Am erikan em p eryalizm i, işb irlik­ çileri ve toprak ağaları durdukça, bizim birlikte m ücadelem iz devam edecektir. Çünkü onlar işe inin ve köylünün ortak düşm anlarıdırlar. Yaşasın işçilerin ve köylülerin devrim ci birliği! Yaşasın bağım sızlık ve demokrasi için m ücadele edenler!'." Eğe Sanayii işç lerinin grevi, 12. gününde 26 Kasım 1969 Çarşam ba g ü n ü so ıa erer. İşçilerin çoğunluğu o gün işbaşı ya­ par. Filistin'e Gidilmesi Amaçlanıyor Bu dönem, gençler arasında Latin Am erika ülkelerinde ya­ pılan gerilla savaşının rüzgarları esm ektedir. Bu rüzgarlardan esinlenen bir kısım gençler, Türkiye'de bazı dağlarda bu eğiti­ mi kendi aralarında yaparken, bir kısım gençlerde bu eğitimi alacakları en yakın bölge olan Orta Doğu'ya gider, Filistin ge­ rilla hareketlerine katılır.

Ib o /H a y a lı ve M ü cadele si

D eniz G e zm iş, Ö m er Erim Süerkan, Cihan Alptekin, Selahattin O ku r ve birkaç arkadaşı, 1969 yaz aylarında Filistin D e­ m okratik H alk Kurtuluş Cephesi'nin eğitim kam plarına katıla­ rak, gerilla eğitimi alm ış ve 1969 sonbaharında Türkiye'ye ge­ ri dönmüştür. D eniz ve arkadaşlarının Filistin'e gidip gerilla eğitimi alıp geri dönmesi İstanbul, Ankara, İzm ir ve diğer bazı bölgelerde bulunan bazı gençlerin Filistin'e giderek gerilla eğitimi alma eğilim ini artırır. İstanbul Ü niversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi Dem ir Kliçükayd ın, bu eğilim i şöyle anlatm ıştır: "D e n iz , Filistin'den geldikten sonra halk savaşını başlatıyo­ ruz, dedi ve bazı h azırlıklara başladı. Fakat, bir aksilik oldu ve D en iz, 23 Eylül 1 9 6 9 'da tutuklandı. Bu nedenle gerillaya baş­ lam am ız da ertelendi. İbrahim Kaypakkaya, ben ve Cihan Alptekin oturduk, ko­ nuştuk. Yeni bir ekip kuralım dedik. Bu arada, Filistin'e gitme durum ları oldu. C ihan, İstanbul'da kalacak, İbrahim Kaypak­ kaya ile ben, Filistin'e gideceğiz. O sıra bazı olaylar oldu. C i­ han, 'İbrahim gelm iyor', dedi. Zihni Çetiner ile ben, Ankara'ya geçtik. 30 Kasım 1969 akşamı da A dana'ya gittik. Oradan da Filistin'e geçtik." Gençlik Hareketi ve Bazı Eğilimler M D D 'c ile r arasındaki ayrılıkların hangi teorik temellere da­ yandığını açıklayan görüşler, ilk önce yazılard a, daha sonra konferanslar ve açık oturumlarda dile getirilm eye çalışılır. A yd ın lık dergisinin H aziran 1969 tarihli 8. sayısında ya yın ­ lanan ASD Yazı kurulunun, "G e n çlik hareketi ve Bazı eğilim ­ ler" ve Tem m uz 1969 tarihli 9. sayısında yayınlanan Cengiz Ç andar'ın "1969 H aziran'ı ve D evrim ci G e n çlik Hareketi" ya­ zıla rı, ö ze llikle aralarında D en iz G ezm iş'in d e bulunduğu D Ö B çevresindekilerinin tepkisine yol açar. Bu nedenle, D Ö B çevresi, FK F-TD G F Kurultayında Doğu Perinçek grubunu değil, PD A çevresi taralından, "İlkesiz Birlik G rubu" diye adlandırılan grubu destekler. 109

Turhan Feyizoglu

İbrahim Kaypakkaya ile D Ö B çevresi bu nedenle karşı kar­ şıya gelmiştir. 7 A ralık 1969 Pazar günü, İstanbul TÖ S salonunda, "işçi Köylü H alkçılık Kurultayı" tertiplenir. Kurultay, Prof. İsmet Sungurbey'in başkanlığında a ç ılır. T a ­ bii Senatör Cem al Madanoğlu Fahri Başkan seçilir. İlk tebliği Dr. Bülent Tanör, sunar. Daha sonra, Dr. Hikm et K ıv ılc ım lı, Prof. İsmet Sungurbey, Dr. M ahir Kaynak, N izar Ö zkaya, Orhan M üstecaplı tebliğ verir. Bu dönem, Proleter D evrim ci A yd ın lık çevresiyle yakın iliş­ kide olan Hikm et K ıv ılc ım lı, 12 O cak 1970 Pazartesi günü "Somut Şartların Somut T a h lili", 15 O cak 1970 Perşembe gü­ nü "Somut Şartların Somut T a h lili", 19 O cak 1970 Pazartesi günü "Strateji ve 1 aktilc Stratejik Örgüt ve Taktik Örgütler, 22 O cak 1970 Perşembe günü İdeolojik-Politik ve Örgütsel A ç ı­ dan Proleterya Sosyalizm i/Küçük Burjuva Sosyalizm i ve Sap­ m alar", 26 O cak 1970 Pazartesi günü "M illi Dem okratik D e v­ rim ve Sosyalist Devrim in Bağlılığı", 29 O ca k 1970 Perşembe günü "M illi Cephe Politikası ve Ö nüm üzdeki G ö revler", konu­ ları hakkında, işsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği (İPSD )'nin Aksaray-Langa'daki lokalinde, sem iner verir. Bu sem inerlere katılan İbrahim Kaypakkaya, M uzaffer O ru ­ çoğlu, Necdet Di? man, Yusuf Kayabaşı, Cem Somel ve arka­ daşları, Hikm et K ıvılc ım lı'y a sorular sorar. Beşinci olay, 4 M ayıs 1970 Pazartesi günü, İTÜ Ö ğrenci Birliği kongresinde meydana gelir. P D A 'cıların başkan adayı Mehmut Altun, A yd ın lık Sosyalist Dergi taraftarlarının adayı Gökalp Eren'dir. Aralarında O ral Ç alışlar, Cüneyt A k alın , Gün Z ile li, Aktan İnce'nin de olduğu kalabalık bir P D A taraftarı, destek olmak am acıyla, otobüsle Ankara'dan İstanbul'a gelmiştir. Kongre sırasında İbrahim Kaypakkaya, kürsüde görüşlerini açıklam aya başladığı zam an Nahit Tören silahına sarılır. O la y, araya girenler taralından yatıştırılır. Yapılan seçimde Mehmet Altun kaybeder, G ökalp Eren, İTÜ Öğrenci Birliği başkanı seçilir.

II>c>/H ayalı ve M ü cadele si

Aydınlık Dergisi Çevresi İkiye Ayrılıyor M D D 'c i güçler, esas kopuşm ayı, A yd ın lık dergisinin O cak 1970 ayı içerisinde, A yd ın lık Sosyalist Dergi ve Proleter D ev­ rimci A yd ın lık olarak iki ayrı dergi olarak yayınlanm asıyla, so­ mut bir şekilde yaşayarak görür. Y a lçın Büyiikdağlı, bu konuyu şöyle açıklam aktadır: "A yd ınlık içindeki kopuş hangi noktada gerçekleşti. Aydınlık'ta yayınlanan "Proleter D evrim ci Saflan Çelikleştirelim " ya­ zısı bir dönüm noktasıdır. Bu ya zıyla bir süreç noktalandı. Kit­ le çizgisi konusunda bir ayrışm a oldu. A yd ın lıkçılar fiilen iki safa ayrıld ılar. Bir yanda A yd ın lık Yazı Kurulu'nun ezici bir ço ­ ğunluğu bulunuyordu. Diğer tarafta ise M. Çayan, M. Ramazan Aktolga, Y. Küpeli vardı. M. Çayan bu grubun lideriydi. M. Ç a ­ yan çevresindeki arkadaşlarıyla birlikte m aceracı çizgiyi gide­ rek netleştirdi. M. Belli ise ayrılıkta öne çıkan kitle çizgisi, sol içi şiddet vb. konularda m aceracı çizg in in yanlışlığını görüyor­ du. A ncak bir önder tavrı alm adı. Y azı Kurulu'nun bütünü adı­ na derginin resmi sahibi olan M. Ram azan Aktolga sahiplik belgesine dayanarak polisle matbaaya gelip, derginin basılm a­ sını önledi. Bunun üzerine A yd ın lık Yazı Kurulu'nun üyeleri hazırlanan derginin kapağını değiştirerek Proleter Devrim ci A yd ın lık adıyla dergiyi bastılar. Böylece 1 9 7 0 'in O cak ayında M D D safları ikiye bölündü. M. Belli ve M. Çayan yeni bir ya­ zı kurulu oluşturarak A yd ın lık Sosyalist Dergi adıyla yayını sür­ dü rd ü ler."^ Y ayın lar paylaşılm ış, artık bu ayrılığın nedenlerini, M D D çevrelerine anlatm aya, bunun haklılığını kanıtlam aya, ideolo­ jik boyutlarını açıklam aya sıra gelmiştir. İki grupta, bunu, etkin oldukları aynı TİP örgütlerinde ve ay­ nı fakültelerde birlikte açıklam aya, anlatm aya ve katıldıkları aynı eylem lerde kanıtlam aya çalışırlar. Bu döneme kadar, iki grup arasındaki tartışmanın teorik çerçevesin i, Aktolga-Çayan grubuıuınkini M ahir Ç ayan 'ın, O cak 1970 tarihinde A yd ın lık Sosyalist Dergisinin 15. sayısın­ da yayın lan an , "Sağ Sapma D evrim ci Pratik ve Teori" başlıklı yazı oluşturur.

111

Turhan Feyizoğlu

Doğu Perinçek grubununkini ise, A yd ın lık dergisinde ya­ yınlanan M ayıs 1 9-.->9 tarihli 7. sayısında Doğu Perinçek'in ya z­ dığı, "Gerici Parlaınenterizm e Karşı G e n çlik ve M illi-D em okratik Güçbirliği", H aziran 1969 tarihli 8. sayısında Y azı Kurulu üyelerinin yazdığı,. "G ençlik hareketi ve bazı eğilim ler", Tem ­ muz 1969 tarihli S sayısında Cengiz Çandar'ın yazdığı, "1969 H aziranı ve Devrim ci G e n ç lik H areketi1', Ekim 1969 tarihli 12. sayıda Yazı Kurulu üyelerinin yazdığı, "Proleter D evrim ci Saf­ ları Ç e likle ştire lim 1yazısı ile Şahin A lp ay'ın yazdığı, "Türkiyenin Düzeni Ü zerine" başlıklı yazılarıd ır. M D D 'c i güçler arasında, ayrılıklara esas neden olan sorun, Doğu Perinçek grubunun yazdığı yazılarda, Küpeli-Çayan ve D Ö B grubunu, "Yaptıkları bazı eylem ler nedeni ile m aceracı, terörist olarak adlandırarak, M D D için girişilen ittifaklar arasın­ daki işbirliğini bozm akla" suçlanm ası ve Şahin A lp ay'ın , D o­ ğan A vao ğ lu 'n u n "Türkiye'nin Düzeni" kitabı ile ilgili ya zısın ­ da, "Türkiye'de pıoleterya, bu gün devrim e öncülük edecek objektif ve sübjektif şartlara tam olarak sahip değildir...bu şart­ lar altında, Avcıoğlu'nun 'ülkenin bugünkü gelişme aşam asın­ da m illiyetçi devrim ciler bir kez daha ön planda rol oynam a­ ya aday gözükmektedir' sözü hiç olm azsa bir süre için yanlış değildir" diye bahsetmesidir. Yalçın Büyükd.ığlı'nm yazdığı gibi, "M. Çayan ve arkadaş­ ları. A yd ınlık Yazı Kurulu üyelerinden Ş. A lp ay'ın A yd ın lık'ın Ekim 1969 tarihli 12. sayısında yazdığı yazıya dayanarak PD A 'cıların M D D 'd e proleterya önderliğini reddettiğini iddia ederler" ve "PDA saflarında yer alm asını bir fırsat olarak değer­ lendirdiler. PD A 'yı eleştiren yazılarında döne döne Ş. A lp ay'ın bu yazısına göndeımede bulundular."® TD G F Merkez Yürütme Kurulundan PDA Taraftarları Atılı­ yor Bu eylem lerin ve tartışm aların hemen ardından, A yd ın lık dergisinin, 10 O cak 1970 tarihli, 15. sayısının matbaada çıkış h azırlıkları sürdüğü sırada M ünir R. Aktolga'nın, sahiplik bel­ gesiyle dergiye el koyması üzerine Aktolga grubu ve Küpeli-

11>ı ı/l kıyalı ve M ü cadele si

»ayan grubu ile Doğu Perinçek grubu arasındaki ayrılık fiilen (M'içekieşir. Saflar artık tamamen belirginleşm iştir. Bunun nasıl olduğu konusunda, Sevim Belli, özetle şu b il­ gileri verm ektedir: "A yd ın lık çevresinde tartışm alar kıyasıya suçlam alara dö­ nüşünce konuya bir çözüm getirmek gerekti. Bizim evde za ­ manın ileri gelen gençlerinin katıldıkları bir toplantı ya p ıld ı... İstanbul ve A n kara'nın , yönetim i Doğuların elinde olmayan lıiın D ev-G en ç kadrosu bir yanda, Doğular bir yanda oluyor­ lardı. Tartışm ada sanki eylem cilerle dergiciler karşı karşıya ge­ liyor gibi bir ayırım ın doğması ön lenem edi... G ene de sonuç olarak taraflar birlikte çalışm a düzenini sürdürmekten yana iş­ lek belittiler ve birlikte çalışm anın koşullarını saptayan bir pro­ tokol h azırland ı. Doğu ve arkadaşları protokolü alıp gittiler. Kendi aralarında ve öteki arkadaşları ile tartışacaklardı. Akşam üzeri de im zala­ dıklarını söyledikleri protokolü geri getirdiler. Gün Z ileli idi getiren. A n cak protokol değiştirilm iş ve bu konuda hiç bir a çık ­ lama yapılm am ıştı. Doğu Perinçek ve arkadaşları A yd ın lık dergisine el koydu­ lar. Anlaşm ayı reddettiler. Dergiyi kendileri sürdürmek istiyor­ lardı. Bir akşam her zam an evim izde görmeye alışık olduğumuz D ev-G en ç'li gençlerden bir grup bize geldiler. Atilla Sarp'ı ha­ tırlıyo rum ... D ev-G ençler fırtına gibi geldiler, 'A ydınlık' dergi­ sine sahip çıkılm ası konusunda onay alıp gene geldikleri gibi gittiler... Sonra öğrendik ki, 'A ydınlık' dergisini ötekilerden, ya­ ni daha önce el koyanlardan geri alm ışlardı. Ve M ünir Aktolga derginin sahibi olması dolayısıyla yasal yollara da başvurmuş­ tu." 0) 18 O cak 1970 Pazar günü SBF'de yapılan T D G F G Y K top­ lantısında, PD A taraftarlarını, T D G F M YK'dan tasfiye etmele­ riyle, yeni bir yapılanm anın açıkça ikinci adımı atılır. Yusuf Küpeli, tasfiye olayını özetle şöyle açıklam aktadır, "A yd ınlık Sosyalist Dergi içindeki bütün uzlaştırm a çabalarına rağmen sağ oportünist Doğu Perinçek ve Şahin Alpay fraksiyo­ 113

Turhan Füyizoj’ lu

nunun tasfiyesi, T D G F M erkez Yürütme Kurulunu da etkile­ miştir. Tabanın da baskısıyla M erkez Yürütm e Kurulundan bu fraksiyonun sözcüleri atılm ışlardır" 18 O cak 1970 Pazar günü, SBF'de yapılan ve dinleyicilere açık olan T D G F Genel Yönetim Kurulu toplantısında TD G F başkanı Atilla Sarp. M YK'da çıkan ihtilafları açıkladıktan sonra A yd ınlık dergisi sahipliği için olaylar konusunda, "Proleter D evrim ci Aydınlığın küçük b urjuvaziye fazla pirim veren, bir sağ sapma olduğunu, küçük burjuva kuyrukçuluğu yaptığını, PD A ekibinin kendi aralarındaki m asonik b irlik sayesinde gençlik eylem lerim kendi em irlerine alm aya çalıştıklarını ve pasifize etmeye kalkıştıklarını" söyler. T D G F İstanbul Bölge Yürütm e Kuruluna seçilen Nahit Tö ­ ren de, İstanbul'da İşçi-Köylü gazetesini sattırm ayacaklarını, söyler. T D G F Başkanı Atilla Sarp, İşçi-Köylü gazetesinin satılıp sa­ tılm ayacağı kararının T D G F M YK'na ait olduğunu, şim dilik İş­ çi-Köylü için bir tavırlarının olm adığını ancak, bazı şartları o l­ duğunu söyler. Konuşmalardan sonra T D G F M YK için yeniden seçim yap ı­ lır ve M YK'dan P D V c ı Gün Z ile li, O ral Ç a lışla r, Aktan ince ve Öm er Özerturgut görevlerinden alınarak, yerlerine H üseyin O nur, Nurettin Ö ziü rk , O ktay Etirnan getirilir. M D D 'cile r arasındaki bağ iyice kopmuş, a y rılık la r artık su yüzüne çıkm ıştır. Dar bir çevre içinde başlayan saflaşm a, şim ­ di T D G F 'n a bağlı bütün örgütlerde ve üyeler arasında saflaş­ malara yol açıyordu. İhraçlardan iki gün sonra, 20 O cak 1 970 Salı günü, PD A ve ASD arasında M D D çizgisi üzerine meydana gelen tartışm a ve ayrılık üzerine SBF'de Ahmet Say'ın yönettiği açık oturum dü­ zenlenir. PDA adına kot-uşan Doğu Perinçek ve Şahin A lp a y , A SD çevresini, net bir görüşü olmadığı için "ilke siz b irlik cephesi" olarak değerlendir r. ASD adına ko-ıuşan Vahap ve Seyhan Erdoğdu ise, P D A çevresini, küçük burjuva kuyrukçusu olm akla su çlar. 114

İb o /H a ya lı ve M ü cadele si

G e n ç lik adına konuşan T D G F başkanı Atilla Sarp'da, PDA'cıların m ilitanları tasfiye em elinde olduklarını ileri sürer. T D G F M YK 'd an ihraç edilm elerine ve belirli bir dışlanma yaşam alarına rağmen P D A 'cıla r, tartışmalardan ve D ev-Genç örgütleri içerisindeki yarıştan 1970 kongresine kadar kopm az­ lar. A yd ın lık dergisinde yaşanan tartışma ve ayrılıklar Türk Solu dergisine de ister istemez biraz geçte olsa yansır. Yine aynı şekilde, M ihri B elli'n in yakın arkadaşı olan Şerif Tekben, Doğu Perinçek grubunun dergideki gücünü azaltmak için, Emniyetten aldığı sahiplik belgesine dayanarak, Türk So­ lu dergisini 1970 Nisan ayında kapatır. İstanbul'da yapılan ve Şevki Akşit, Nuran Akşit, M ihri Belli, Sevim B elli, Sevinç Ö zgüner, Vecdi Ö zgüner gibi kişilerin ka­ tıldığı bir toplantı sonrasında alman karar konusunda, M ihri B elli, özetle şunları anlatm aktadır: "Perinçek ve arkadaşları 'Türk Solu'nun çıkarılm asına da yardım cı oluyorlardı. Bir süre sonra iki çevre arasında sürtüş­ meler başladı. Perinçek ve arkadaşları becerikli idiler. Sistemli çalışm a yeteneğine sahip idiler. Hem 'A yd ın lık'ın , hem 'Türk Solu'nun büyük yükünü onlar om uzlam ışlardı. Matbaaya koş­ turan onlardı, tashihleri anında yetiştiren onlar, dağıtımı gecik­ tirmeden yapan da onlar. 'Türk Solu'nun yazı kurulundaki es­ ki tüfeklere saygıda da kusur etm iyorlardı. Bütün bunlar iyi ve hoştu ama önem li bir eksiklikleri vardı. Sosyal kökenleri yüzünden olacak, hareket içindeki halk ço­ ğunluklarıyla yoldaşlık bağları kurm ada pek başarılı değillerdi. Dünyaları ayrı idi. Biz ya yın larım ızla devrim ci gençliğin antilaşist, anti-em peryalist şahlanışını yönlendirm e durum unday­ dık. O şahlanışın öncüleri durum unda olan kadro ile yayında aktif olan kadro arasında uyum olm alıydı." "Sonunda iş ayrılığa kadar va rd ı...Ş e vki Akşit, Şaban O r­ m anlar, Sevim B elli ve ben gazeteden ayrılm ak zorunda ka l­ dık. Vahap Erdoğdu, M uzaffer Erdost, Ahm et Say ve öteki genç •nkadaşlar da öyle. Gazetenin sahibi Şerif Tekben bu durum karşısında 'Türk Solu'nun yayınına son verdi."Ml

Turhan Feyizoğlu

"Saflarımızdaki Çelişmeleri Doğru Kavrayalım" Türk Solu dergisinin yayın ın a son verilm esi üzerine, Türk Solu dergisi kurucular ve yazı kurulu çoğunluğu olarak, M eh­ met Altun, Fadıl Barkan, İlhan Berktay, Bora G ö zen, Kumru Gözügeçgel, Faruk H aksal, Ezel İnanç, Kemal İşler, İbrahim Kaypakkaya, Naci O rm anlar, Sevinç Ö zgüner, Vecdi Ö zgüner, Nail Satlıgan, H alim Spatar ve Sabetay V arol, görüşlerini "Saf­ larım ızdaki Çelişm eleri Doğru Kavrayalım " başlıklı yazı ile şöyle açıklam ışlardır: "Proleter devrim ci saflarım ızın bilim sel sosyalizm in temel ilkeleri üzerine kurulu birliği, gözüm üzün bebeği gibi korun­ m asında her devrim cinin içtenlikle aynı fikirde olduğuna inan­ dığım ız bu birlik, bugün ciddi bir bölünm e tehlikesi ile karşı karşıya kalm ıştır, iki ayrı A yd ın lık dergisinin yayınlanm ası ile su yüzüne çıkan anlaşm azlık, dergi sınırlarını hızla aşarak, gençlik örgütlerinde, konferanslarda, açık oturumlarda tartışı­ lan, proleter devrim cilerin bugün için en ciddi baş sorunu o la­ rak önüm üze çıkm ıştır. Türk Solu, kaçın ılm az saymadığı bir bölünm eyi, iki ayrı dergi çıkm asını önleyebilm ek ve hiç değilse önem li görüş ay­ rılıklarının bulunduğu ileri sürülen sorunların açıkça ve arka­ daşça tartışılacağı bir toplantı sağlayabilm ek am acıyla bir u z­ laşma tem inine çalışm ış, ne ya zık ki bu girişim anlaşm azlığın çok ilerlem iş olduğu bir aşam ayşa rastlamış ve olayların yarat­ tığı sinirli ortam içinde tarafların uzlaşm az bir tutum takınm a­ sı nedeniyle başarısızlığa uğramıştır. IHemen söyleyelim ki, bu konuda görevim izin bittiği, artık yap ılacak bir şeyin kalmadığı kanısında d eğiliz. Tam tersine, içinde bulunduğum uz duru­ mun ciddiyeti tartışm aların bölünm eye değil, mutlaka ve mut­ laka yeni bir temel üzerinde birliğin sağlanması am acına yö­ nelmesi gerektiği :conusunda, hangi safta olursa olsun bütün devrim cileri ısrarla uyaracağız Çatışmanın Niteliği Üzerine Bu a n la şm a zlığ a niteliği nedir? "B izim le düşman arasında bir çelişm e"m idir? Yoksa saflarım ızda ortaya çıkan , "H alk ara­

İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

sında bir çelişm e"m i? En ufak bir şüphe yoktur ki bu, İkin cisi­ dir. Şu halde uzlaşm az (antagonist) bir çelişm e değildir ve biz büyük hatalar işlem ezsek uzlaşm az hale gelmez. "N orm al şartlar altında halk arasındaki çelişm eler zıt (düş­ m anca) değildir. Fakat, eğer biz bunları uygun şekilde ele a l­ maz ve boş bulunursak, bu çelişm eler zıt hale gelebilirler." [Mao Çetung, Teori ve Pratik, I. baskı, s .76, Sol Yayın ları.) Şu halde içinde bulunduğum uz anlaşm azlığı çözüm lem ek­ te kullanacağ ım ız yöntem , halk arasındaki çelişm elerin doğru çözüm lenm esi yöntemi olm alıdır. "Çelişm enin evrenselliğini ve çelişm edeki m ücadeleyi in­ celerken de çelişm edeki m ücadelenin m uhtelif biçim leri ara­ sındaki farkı dikkate a lm a lıyız. Bunları yapm azsak hataya dü­ şeriz." (Aynı eser, s .66) "B izim le düşm anlarım ız arasındaki çelişm eler ile halk için ­ deki çelişm ele,!n m ahiyetleri farklı olduğu için bunların farklı yollardan çözüm lenm eleri de gerekir. Kısacası, ilki bizim le düşm anlarım ız arasında bir çizgi çekm ek meselesi olduğu hal­ de, İkincisi doğru ile yanlışın ayırt edilm esidir." (H alk A rasın­ daki Ç elişm elerin Doğru O larak A lınm asi Ü zerine, Aynı eser, s. 70) "1 9 4 2 'd e halk arasındaki çelişm eleri çözüm lem ek için or­ taya attığımız bu dem okratik metodu (birlik-eleştirm e-birlik) formülü ile a çıkla d ık. Bu form ül, birlikten hareket ederek, eleş­ tirme ya da tartışma yoluyla çelişm elerin çözüm lenm esi ve ye­ ni bir temel üzerinde yeni bir birliğe ulaşm ak anlam ını taşır. D enem elerim iz bunun, halk arasındaki çelişm elerin çö zü m ­ lenmesi tezinin iyi bir metot olduğunu göstermiştir. 1942'de bu metodu, parti içindeki çelişm eleri, doktrinerler ile, alt kade­ medeki üyeler, yani doktrineriznı ile m arksizm arasındaki çe ­ lişm eleri çözüm lem ek için uyguladık. Parti içi m ücadelelerin­ de (sol) doktrinerler, zam an zam an (başa baş dişe diş) m ücade­ le metodunu uygulam ışlardır. Bu metod hatalıydı. Bunun yeri­ ne (sol) doktrinerleri eleştirirken biz yeni bir metod uyguladık. B irlik isteği ile yola çıkarak, eleştirme ya da tartışma yoluyla aoğru-yanlış (haklı-haksız) meselesini çözüm lem ek ve böylece

Turhan Feytzoğlu

yeni bir temel üzerinde yeni bir birliğe ulaşm ak. 1942'deki (hataların düzeltilm esi kam panyası)nda bu metodu ku llandık." "Ö nem li olan (Birlik) isteği ile işe başlam aktır. Bu özel bir­ lik arzusu o lm aksuın çatışm a başladı mı iş kolayca çığırından çıkab ilir ve bu, (başa baş, dişe diş) m ücadele formülü ile aynı kapıya çıka r." (Ayıu eser, s .74-75) Ü züntüyle gön yoruz ki, bugünkü ortamda bu doğru yön­ temler bir kenera itilm iş, kıyasıya çatışma ve tasfiye arzusu, özellikle genç devrim cilerin zih in lerin i sarm ıştır. Bu durum, salı hatalar ve bireyci davranışlar ile a çıklan am az, inanıyoruz ki, anlaşm azlığın ortaya çıkm asında değilse bile, bugünkü sert, kırıcı, uzlaşm az duruma ulaşm asında saflarım ıza sızm ış bulu­ nan ajan ve provokatörlerin tahriklerinin büyük rolü olmuştur. Biz, önüm üze çıkan sorunlarda görüşlerim izi devrim ci dü­ rüstlüğün gerektirdiği açıklıkla ortaya koyarken, bir yandan da bu açıklam aların bölünm eye değil birliğe yönelm esi üzerinde dikkatli davranm aya çalışacağız. Bütün devrim cileri de aynı sorumluluğu duym aya çağırıyoruz. I- "A y d ın lık" O layları Ü zerine Şunu açık seçik belirtelim : "Aydınlık" dergisi kurucularının kendisine güvenerek "sahiplik belgesi" verdikleri bir arkadaşın, iki arkadaşı ile birlikte, kurucular çoğunluğuna karşı bu belge­ yi bir baskı unsuru olarak kullanm aya kalkm asını ve giderek bu belgeye dayanarak A yd ınlık dergisini 14. sayıya kadar "fiilen" çıkarm akta olan kurucuların ve yazı kurulunun çoğunluğunun elinden alma girişim ini ve bu girişim in teşvik edilm esi ve des­ teklenmesini kınıyoruz A yrıca, d evrim ciler arasındaki tartışm aların kaba kuvvete dayanılarak çözüm lenm esi eğilim ine kesinlikle karşıyız ve son derece tehlikeli sonuçları olabilecek böyle bir yönteme karşı bütün proleter devrim cilerinin, etkili olabildikleri ölçüde, uya­ rılarda bulunm alarını zorunlu görüyoruz. Aksi halde, devrim ci gençlik grupları birbirlerinin beğenmedikleri eylem lerini kuv­ vet kullanarak engellem eye kalkar ve bu davranış, em perya­ lizm ve işb irlikçilerini keyiflendirecek, vahim çatışm alara yol açarsa bundan ya ln ız o gençler değil, belki de onlardan fazla

Ibo /H tiya tı ve M üc adelesi

bugün bu tehlikeli eğilim i yok kabul edip susanlar sorumlu olacaklardır. 2- id e o lo jik A y rılık la r Ü zerine Her iki taraf, aralarında ideolojik anlaşm azlıklar olduğunu ve bu sebeple uzlaşm anın söz konusu edilem eyeceğini kesin bir dille ileri sürm ektedir. Bu iddialar bir ölçüde doğrudur. B a ­ zı anlaşm azlıkların tem elinde ideolojik ayrılıklar vardır. Fakat işlerin bu hale gelm esinde, kişisel sürtüşm elerin, küçük burju­ va b ireyciliğ inin yenilem em esinin büyük payı olduğuna inanı­ yoruz. Gerçekten de basit bir araştırma, bugün ayrı saflarda olan bazı arkadaşların birçok önem li sorun üzerinde yakın ide­ olojik görüşlere sahip oldukları halde, bugün aynı saflarda olan bazı arkadaşların ise aynı sorunlar üzerinde tamamen ay­ rı görüşlerde olduğunu ortaya koyabilir. 3- Sağ ve "S o l" Sapma ve Tasfiye Eğilim leri Ü zerine Bugün saflarım ızda gerek "sol" sapma ve gerekse sağ sap­ ma eğilim leri vardır. O lm ası da doğaldır. Bunlar henüz belirli bir çizgi haline gelmemiş olsalar dahi bu, onların, eleştiriIm e­ mesi n i, tartışma konusu yapılm am asını gerektirmez. Tam tersi­ ne henüz yeni filizlenm ekte olan sapma eğilim leri ile m ücade­ le, çok daha kolay ve sarsıntısız yap ılab ilir. Ne şartla? Birlik ar­ zusu ile yola çık ılıp e le ş tirm e ya da tartışma yoluyla doğruyanlış (haklı-haksız) meselesini çözüm lem ek ve yeni bir temel üzerinde yeni bir birliğe ulaşm ak şartıyla. Böyle olm az da bir­ birini yem ek için, tasfiye etmek için yola çıkılırsa, işler de çığ ı­ rından çıkar. Bugün olan da budur. Biz inanıyoruz ki, henüz daha örgüt sorunumuzu hallede­ m ediğim iz bu dönem de, saflarım ızdan tasfiye edilmesi gere­ kenler, sadece provokatörler ve hainlerdir. Elbette bu arada bir kısım yol arkadaşlarım ız, m ücadeleye şu ya da bu şekilde ayak uyduram ayacaklar ve giderek bizden ayrılacaklardır. Bizim bugünkü sorunum uz, bunları ayıklam ak ve bir an evvel gitme­ lerini sağlam ak değildir. Hal böyle iken, ortalıkta esen bir tas­ fiye rüzgarıdır. Dem okratik gençlik örgütlerinde dahi, sanki söz konusu olan dem ir gibi disiplinli devrim ci siyasi partiler­ 119

Turhan Feyizoğlu

miş gibi, ideolojik sapma gerekçeleriyle tasfiye fırtınaları esti­ rilmektedir. Bu yazın ın konusu, günüm üzde Türkiye'de, devrim ci saflar içerisindeki "sol" ve sağ sapma eğilim lerinin neler olduğunun incelenm esi değilcîir. Kabul edilm elidir ki bunlar başlı başına birer yazı konusudur. Fakat bu konularda, son tartışm alarla il­ gili olarak, belirgin biçim de ortaya koym ak istediğimiz bazı so­ runlar vardır. a- B iz "so l" sapm adan bahsettiğim iz zam an: Tam bağım sız ve gerçekten dem okratik Türkiye için üniver­ sitelerde, yüksek ve orta öğretim m üesseselerinde, m eydanlar­ da ve caddelerde işbirlikçi iktidarın baskı aracı olarak ku llan­ dığı toplum polisi ile, faşist komando bozuntuları ve şeriatçı güruhu ile ön safta yiğitçe savaşan devrim ci gençleri kastetmi­ yoruz ve hiç bir proleter devrim cisinin bunu kastettiği kanısın­ da da değiliz. Vietnam kasabı Kom er'in arabasını yakanları, D olm abahçe'de 6, Filonun erlerini denize dökenleri, boykot­ larda, grevlerde, fabrika ve toprak işgallerinde işçi ve köylüler­ le om uz om uza döğüşenleri ve hele hele bu kavgalarda şehit düşen yiğit devrim cilerim izi hiç kastetmiyoruz. O n la r hepim i­ zind ir, tüm devrim cilerindir. Ve hiç bir gruba ve züm reye mal edilem ezler. Gerçekten bu şehitlerim iz içinde farklı eğilim ler­ de devrim ciler bulunduğu için de bu böyledir. Bağım sızlık ve demokrasi savaşında, hepim izin kavgasında şehit düştükleri için de bu böyledir. Her hangi bir anda, her hangi b irim izin başına aynı şey gelebilir. Ve bu kardeşlerim izin adının, kendi aram ızdaki tartışmalarda, şu veya bu grup yararına sempati toplamak için takt'k nedenlerle kullanm asını son derece yakı­ şıksız buluyoruz. b- Sağ sapmadan bahsettiğimiz zam an: 28 Nisan mitinginde ön safta döğüşen, Tuslog olaylarında en önde yürüyen, Akhisar, Ö dem iş köylü m itinglerinde köylügençlik dayanışm asını gerçekleştirerek Kom ünizm le M ücadele D erneklerinin ücretli uşaklarını önüne katıp ko valayan, Dem ir-Döküm direni' ini bütün gücü ile destekleyen, işçi ve köy­ lülerle devrim ci bağlar kurmak üzere 50.0 0 0 tirajlı (Işçi-Köylü)

II uı/l la ya lı ve M ü cadele si

atın aldığı b ilirkişilerin şahitliğine dayanan bir mahkeme kararı ile "ispat" eder. Bunun üzerine, Meşe T a r­ lanın üst başı sınır olarak kabul edilir. Böylece 300 dönüm me­ ra çiftlik sınırları içerisine alınarak, O m urca çiftliği, Kaşıkçı köylülerinin topraklarının arasına doğru genişletilir. Zam anla, Meşe Tarlanın üst başı, meradan katılan toprak­ larla Kaşıkçı köyüne doğru ilerler. Neriman Sezer, bu kere de, çiftliğin hududunu Meşe Tarlanın o günkü üst başına kadar ge­ nişletmek ister ve .ırada kalan merayı sürdürmeye kalkışır. Ka­ şıkçı köylüleri engel olurlar. Köylüler mahkem eye verilir. 1968 yılında yine "Bilirk şi'lerin şahitliği ile, çiftlik sahibi davayı "ka­ zanır" ve yeni topraklar icra ile çiftliğe teslim edilir. Tem yiz ka­ rarı tasdik eder. Fakat, Kaşıkçı köylüleri el konulan topraklar­ dan çiftlik sa h ib in atarak; hazine arazisini çiftliğe kaptırm az­ lar. O laylar Yeniden G elişiyo r Şubat’ın 12 sin Je, Taşom urca çitliğini 65 bin liraya kirala­ yan Selçuk köyü ağası ve adam ları, 9 jandarm a, 2 uzm an, 1

İb o /H a y a lı ve M ü cadele si

teğmenin koruyuculuğunda 4 traktörle yeniden hazine toprak­ larını sürm eye gelirler. Kaşıkçı köylüleri, kadın erkek, yedisin­ den yetm işine, sel gibi m eraya akar. Teğmen, jandarm alara, "süngü tak" emri verir. Köylüler, "ölürüz, sürdürm eyiz bu top­ rakları" derler. Sonunda ağanın adam ları ve jandarm alar dö­ nüp gitmek zorunda kalırlar. Nerim an Sezer, Kaşıkçı m erasından başka, Taşom urca köy­ lerine ait bin dönüm lük bir meraya da el koyar. Bu yüzden 1966 yılında Taşom urcalı bir çoban Neriman Sezer'i döverek öldürür. N erim an'ın yerini alan kızı, hali hazırda, Kırklareli banka müdürünün oğlu ile evlid ir ve karı koca, çiftliği Tekir­ dağ'dan yönetirler. Ve annelerinin "genişleme" politikasını de­ vam ettirirler. Kaşıkçı K öylülerin in Yürüyüşü Zorla Engellendi Kaşıkçı kö ylüleri, kendilerine zulm eden, topraklarına el ko­ yan Taşom urca çiftliği sahiplerini ve toprak ağalarını protesto am acıyla 1 6 Şubat günü, 9 traktör ve 11 otobüsle ve kendi el­ leriyle h azırlad ıkları pankartlarıyla yürüyüş için Tekirdağ'a ini­ yorlar. iki traktör dolusu köylü de, Taşom urca'dan geliyor. Çevredeki "Beyler", (köylüler çiftlik sahiplerine bey diyorlar) yürüyüşe engel olabilm ek için telaş içinde sağa sola koşuşu­ yorlar. Bütün kanuni işlem ler yerine getirilm iş olduğu halde, V a li, köylülerin yürüyüşüne zorla engel oluyor. Yürürseniz karşınıza asker çıkarırım , polisi saldırtırım , içeri tıkarım , bayra­ m ınızı çoluğunuzun çocuğunuzun yanında geçirmek istiyorsa­ nız yü rüm e yin ...d iyerek onları tehdit ediyor. Köylüler, V alinin baskısı ve şiddetlenen yağmur yüzünden yürüyüşü yapam ıyor­ lar. Kaşıkçı K öylüleri D evrim ci G en çleri Sevgi İle Bağrına Bastı Köylüler, hala öfkeli. Yürüyüş haklarının zorla engellenm e­ sini bir türlü hazm edem iyorlar. Anayasanın Toplantı ve Göste­ ri Yürüyüşü ile ilgili maddesini ezbere biliyorlar. O raya varan gençler tarafından, köylülere, gösteri ve yürüyüş hakkının ne olduğu bir kere daha açıklan d ı. Türkiye'nin diğer bölgelerinde­ 133

Turhan Fe-yizoğlu

ki işçi, köylü m ücadeleleri anlatıldı. Köylülerin çoğunun bun­ lardan haberi yoklu. İşçi-Köylü gazetesinin eski sayıları dağıtıl­ dı. Köylüler, İşçi-Köylü gazetesini ilk defa görüyorlardı. Böyle bir gazetenin varlığına şaştılar ve gazeteleri elden ele dolaştı­ rarak okudular. Değirmen Köylülerin toprak m ücadelesi yü k­ sek sesle okundu. O zam ana kadar, gençlere şüphe ile tered­ dütle bakan köylüler, o andan sonra, gençlerle kaynaşıverdiler ve sıcak bir dostluk havası doğdu. Bu hava içinde bir çok ko­ nu konuşulup tartışıldı. (Pratik bir kere daha gösterdi ki, İşçiKöylü G azetesi, Kitlelerin kendi aralarında ve kitleler ile prole­ ter devrim cileri arasında bağlar kurmakta, kitlelerin eğitiminde halen en önemli silahım ızd ır. Kim ki, İşçi-Köylü'yü küçüm sü­ yor, onu, şu ya da bu şekilde baltalam aya çalışıyo r, o kişinin, ya en azından kitlelerle bağı yoktur, bu yüzden İşçi-Köylü G a ­ zetesinin önem ini kavram asına imkan yoktur; ya da, o kişi, gerçeği, kendi kişisel hesaplan uğruna feda etmektedir.) Türkiye'deki toprak ağalarının, tefecilerin, işbirlikçi serma­ ye sahiplerinin işçiler, kö ylü ler...ü zerin d eki tahakkümü "bu zulüm düzeninin her somut örneği ele alınarak" ortaya konul­ du. Partilerin hangi sınıfların m enfaatlerini temsil ettiği, öğren­ ci hareketleri, öğretmenlerin boykotları, eğitim sistem i, Nato, 6 .filo, Türkiye'deki yabancı üs ve tesislerin varlık sebepleri, madenler, petroller, barış g ö n ü llü leri...ve daha bir sürü mese­ le ele alınarak birbiriyle ve bugünkü düzenle ilişkileri a çık la n ­ dı. Bağım sızlığın, dem okrasinin ne olduğu ve sosyalist düzen anlatıldı. Bir yandan köylülerin bugünkü toprak m ücadeleleri­ ne ışık tutulurken, öte yandan da bu m ücadelenin, kazam lsa bile, Kaşıkçı köylülerini kurtuluşa götürem iyeceği, bunun im ­ kansızlığı anlatıldı. G ece saat 2 4 .0 0 e kadar devam eden ve köylülerin istekle K a t ı l d ı ğ ı , yoğun açıklam alar ve tartışm alar hemen herkesin kafasında aynı soruyu doğurdu. Bu zulüm dü­ zeninden nasıl kurtulabiliriz? Bu soru bir köylü tarafından sözlü olarak dile getirildi. Bu­ nun üzerine, önce Filistin ve V ietnam 'daki devrim ci m ücade­ leler, bu m ücadelelerin nedenleri, hedefleri, kim lerle kim e kar-

ib o /H a y a lı ve M iic a d e le s i

şı yürütüldükleri ortaya konuldu. Bu konularda kö ylü lerd e b il­ diklerin i, duyduklarını söylediler. Sonra, Türkiye'de Am erikan­ cı iktidarın, iş lile r, köylüler, öğrenciler ve aydınlara karşı git­ tikçe artan baskı ve şiddet uygulam aları, köylülerin de bildiği, duyduğu örneklerle açıklan d ı. Bu açıklam alar üzerine bir köy­ lü yukarıdaki soruyu şöyle cevaplandırdı: "elele verm edikçe, bunlara iyice bir kötek çalm ad ıkça, ne gavur gider, ne de bey sırtım ızdan iner." Kaşıkçı Kö ylülerinin Yürüyüşünü Mutlaka Gerçekleştirelim Trakya, büyük çoğunluğu topraksız ve az topraklı olan köy­ lülerin yanında, geniş toprakları olan yaygın çiftliklerin bulun­ duğu bir bölgedir. Topraksız ve az topraklı köylüler, yılın uy­ gun m evsim lerinde, çiftliklerde ve inşaatlarda ücretli olarak ça lışırla r. Ü cretler düşüktür, çiftlik beyleri ile köylüler arasın­ daki çelişki keskindir. Bu yapısı dolayısıyla Trakya her an pat­ lam aya hazır bir kazan gibidir. Küçük bir patlama, peşinden diğer yeni patlam alara sebep olacaktır. Bir köylü yürüyüşü pe­ şinden bir çok köyün yürüyüşüne sebep olacaktır. Bunu bild i­ ği için işb irlikçi iktidar, Değirm enköyliilerin yürüyüşüne engel olm uştur. Kaşıkçı köylülerin yürüyüşüne engel olmaktadır. iktidarın bu zorbalığı karşısında Kaşıkçı köylülerini yalnız bırakm ayalım . Bütün devrim ci kuruluşlar, devrim ci gençlik, devrim ci hukukçular Kaşıkçı köylülerinin yardım ına koşm alı­ dır. Yasalara girm iş gösteri ve yürüyüş hakkı söke söke alınm a­ lı, bir gerçek haline getirm elidir. Kaşıkçı köylülerinin yürüyü­ şü, yüzlerce Trakya köylüsünün geçmek için beklediği kapıyı aralıyacaktır. Bu kapıya hep beraber yü klenelim ." (*> M uzaffer O ruçoğlu ve İsmail Gençoğlu, köylülerin düzen­ lemek istediği yürüyüşe destek olm ak am acıyla Tekirdağ'ın K a­ şıkçı ve Taşom urca köylerine gider. Kahvehanelerde konuşma yapan ve İşçi-Köylıi gazetesi dağıtan gençler, yürüyüş bildirim i yapm ak am acıyla, 3 Mart 1970 Salı günü, Tekirdağ'a gider. Gelen bazı köylülerle birlikte Tekirdağ Valiliği ve Emniyet M üdürlüğüne başvuru yap ılır. Fakat, köylülerin bildirimden im zalarını geri çekm esiyle yürüyüş izni alınam az. Kaşıkçı ve Taşom urca köylerine birkaç defa gidilir. M uzaf­ ------------------------------------------------1 3 5 ------------------------------------------------

Turhan Feyizofilu

fer Oruçoğlu ile Hüseyin Karanlık, 7 Mart 1970 Cumartesi gü­ nü, Tekirdağ'ın İsm ailli, Kazandere, Feredanlı köylerine gider. Köylülere getirdikleri İşçi-Köylü gazetesi ile kitap ve bildirileri dağıtan Oruçoğlu ile Karanlık, köylülere yö nelik siyasi propa­ ganda yapar. PDA Dergisi Sattırılmıyor PDA ile A SD gruplan arasındaki tartışm aların boyutu za ­ man içerisinde şiddete dönüşür. 4 Mart 1970 Çarşam ba günü, T D G F yönetim i, PD A 'cılara karşı açıkça tavır alır ve O ktay Etiman, SBF'de Proleter D ev­ rim ci A yd ınlık dergisinin satılm asını engeller. P D A 'cılar, 5 Mart 1970 Perşembe günü, daha kalabalık bir grupla SBF'de dergi satmaya gelir. Bu kez, T D G F Genel Başka­ nı Atilla Sarp, genel sekreter Ruhi Koç ve M YK üyesi Ahmet Bozkurt, dergi satışına engel olur.. Başkan Atilla Sarp, "T D G F M YK'nun Proleter D evrim ci Ayd ınlık'ı fakültelerde sattırmamak yolunda kararı olduğunu, bu kararın uygulanm asına SBF'den başlanacağını, sonra diğer fa­ kültelerde de uygulanacağını", genel sekreter Ruhi Koç'ta, "Siz isim sahtekarlığı yapıyorsunuz. Derginizi sattırm ayacağız. Ne zam an derginizin ismini değiştirirseniz, o zam an satarsınız'’, der. ASD ile PD A taraftarı öğrenciler arasında, 7 Mart 1970 C u ­ martesi günü de, D T C F kantininde, silah ve bıçakların ku llan ıl­ dığı bir kavga olur. Şahin A lpay, 1 Nisan 1970 Çarşam ba günü, İTÜ 'd e "M illi Dem okratik devrim ve işçi Sınıfı" korulu bir konferans verir. "İlkesiz Birlik Cephesi" olarak nitelendirilen kesim , Şahin A l­ pay'ı susturmaya çalışır. 5 H aziran 1970 Cum a gecesi, aralarında N am ık Kemal B©ya'nın da olduğu İstanbul T D G F yöneticilerinden bir grup, Pro­ leter D evrim ci A yd ın lık ve İşçi-Köylü bürolarına gelir ve büro­ da bulunanları silahla tehdit ettikten sonra büroda bulunan te­ lefon cih a zın ı, iki daktilo m akinasm ı ve dergi abone adresleriy­ le birlikte, bir k ıs ırı evrakı alarak götürür. Bu olay, 6 H aziran 136

Ilıo /H a ya lı ve M ü cadele si

1970 Cum artesi günü, İTÜ 'd e yapılan T D G F İstanbul üyeleri gene! toplantısında, "Türk Solu hareketi" olarak nitelendirilir. 10 H aziran 1970 Çarşam ba günü yapılan O D T Ü Sosyalist Fikir Kulübü'nün genel kurulunda da, bazı kulüp yöneticileri, Türk Solu dergisinin İstanbul bürosunun basılma olayını be­ nim seyerek, o la yı, "devrim ci bir eylem" olarak savunur. P D A çevresi, İTÜ 'd e, H alil Berktay tarafından verilecek, "iş­ çi, köylü ve öğrenci örgütlenm eleri, sosyalist teorinin kavran­ masına ilişkin sorunlar ve Çaru M azum dar'ın teorisi" konulu bir konferans tertipler. H alil Berktay, konferansında, Küba devrim ini, "küçük bur­ ju vazin in önderliğinde tesadüfen gerçekleşen bir devrim ola­ rak", değerlendirince olay m eydana gelir. İbrahim Kaypakkaya ile Sevinç Ö zgüner, toplantıyı sabote etmeye çalışan Nahit Tören, Necm i Dem ir ve arkadaşlarına karşı çıkar. Bunun üzerine, Nahit Tören, silahını çekerek, tava­ na iki el ateş eder. 15-16 Haziran Olayları İbrahim Kaypakkaya, yeni sendikalar kanunu tasarısına kar­ şı İstanbul, İzm it, G eb ze bölgelerinde meydana gelen işçi olay­ larının birinci günü olan 15 H aziran 1970 Pazartesi günü, A n ­ kara'dadır. P D A 'nın İstanbul bürosundan Ankara'daki PD A bürosuna telefon açılarak, İstanbul ve çevresinde meydana gelen işçi ey­ lemleri hakkında haber verilir. 15 H aziran Pazartesi günü gecesi A n kara’dan hareket ede­ rek sabaha karşı İstanbul'a gelen İbrahim Kaypakkaya, Oral Ç alışlar, Gün Z ile li, Bumin Güneri ve bir kaç arkadaşı, doğru­ ca TİP Beykoz ilçe Başkanı olan İTÜ öğrencisi Kayhan Şahinbeyoğlu'nun Kan d illi'd e bulunan evine gider. Evde bir süre dinlenen ve yaşanan gelişm eleri arkadaşların­ dan öğrenen İbrahim Kaypakkaya, O ral Ç alışlar, Gün Zileli ve bir kaç arkadaşı, Türk Solu'nun bürosuna gider ve Yazı İşleri müdürü Bora Sabri G özen'den olaylar hakkında bilgi aldıktan sonra, hangi bölgelere gideceklerini aralarında kararlaştırırlar. 137

Tu rh a n F e yi/.o i’ lıı

Gün Z ile li, O ral Ç alışlar, Bum iıı G ü neri, Cem Som el ve bir kısım arkadaşı, Eyüp civarında işyerlerine gider. İbrahim Kaypakkaya, Mehmet A llu n , A li M ercan, A li Taşyapan ve Arslan K ılıç, 16 H aziranda Topkapı'da başlayan yürü­ yüş koluna D iva n y o lıin d a k i Türk Solu bürosundan ka tılır. Millet Caddesi, Aksaray, Laleli yoluyla yürüyerek Çağaloğlu'na gelen işçiler, V a lilik binasının ününde tankların b arika­ tıyla karşılaşır. Tankları aşan işçilerin önü, S irke ci'ye doğru inerken Meserret Kah veh an esinin önünde tanklarla bir daha barikat kurulurak engellenm eye ça lışılır. Barikatı bir kere daha aşan işçiler, Sirkeci-Em inönü güzer­ gahını izleyerek Galata Köprüsü'niin önüne gelir. Fakat, G a la ­ ta Köprüsü açılm ıştır. Eminönü tarafında kalan işçilerin am acı G iiltep e-Levent ta­ rafından gelen işçiler koluyla birleşm ektir. G alata Köprüsü açılm ayınca Unkapanı yoluna dönen işçilere, Tekel işçileri ka­ tılır. Fatih, Edirnekapı tarafına yürüyen işçiler, o güzergahta da­ ğılır. Artık akşam olmuştur. O laylar bittikten sonra İbrahim Kaypakkaya, O ral Ç a lışla r, Gün Zileli ve arkadaşları, yine İTÜ öğrencisi Kayhan Şahinbeyo ğ lıin u n K a n d illid e deniz kenarında olan evinde biraya ge­ lir. Boıa G özen, Ankara'dan gelen arkadaşlarına, "Bo ğ aziçi Ü niversitesind e bizim arkadaşların toplantısı var. Siz de gelin bir durum değerlendirmesi yap alım ", der. Fakat, gece sokağa çıkm a yasağı ilan edilm iştir. "Can Y ü ce l'in sahilde bir sandalı var. Onu alıp gidelim ", denir. Ankara'dan gelenlerin bir kısmı gitmez. Boğaziçi Ü n ive rsi­ tesindeki toplantıya katılan İbrahim Kaypakkaya; geri dönüp toplantıda yaşananları arkadaşlarına anlatır. Köy Bürosu Sorumlusu Muzaffer Oruçoğlu, Tutuklanıyor Muzaffer O ruçoğlu, "Köy Bürosu" sorumlusu olduğu için hem kendisi hem de görevlendirdiği kişiler sürekli olarak köy­ lerdedir. 15-16 H aziran olayları olduğu zam an da Trakya böl­ gesindeki köylerde çalışm a yapm aktadır. ------------------------------------------------------------------------------------

1 3 8 ---------------------------------------------------------------------------------------

İb o /H a ya lı ve M ücadelesi

Kabil Kocatürk ile Ü nıi! Necef, Trakya'da bazı köylere ça ­ lışma yapm aya gönderilir. Trak ya bölgesinde köy ça lışm a la rın a giderler. A rkad aşların a, çalışm adan dönünce, "Trakya köyleri kan kokuyor" diye izlenim ini anlatır. Cem Somel ile Edebiyat Fakültesi öğrencisi Bursalı Haşan Sakarya, Bursa tarafına köy çalışm asına gider. Bursa'nın M us­ tafakem alpaşa, Karacabey ilçe ve köylerinde çalışan Cem So­ mel, Bursa'da tanıştığı Biga'lı Fuat Karasu ile Biga'ya gider. Bi­ ga'da bir süre köylerde çalışan Cem Som el, daha sonra G ö ­ nen'e geçer. Edirne iline bağlı Lalapaşa ilçesi Taşlım üsellim köyüne gi­ den, oradan da Süloğlu bucağındaki köy kahvelerinde köylüyü toprak reformu konusunda aydınlatm ak için konuşmalar yapan ve broşür dağıtan M uzaffer O ruçoğlu, Necati Serhat Hürkan ve H alil Berktay, kom ünizm propagandası yaptıkları iddiası ile, 22 Tem m uz 1970 Salı günü gözaltına alınırlar. ifadelerinde, "Köylüyü toprak reformu konusunda aydınlat­ mak" am acı ile konuşm alar yaptıklarını ve broşür dağıttıklarını söyleyen SBF Asistanlarından H alil Beıktay ile Ankara Yenim a­ halle Lisesi öğrencilerinden Necati Serhat Hürkan, yirmidört saat gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılır. İstanbul Ü n i­ versitesi Fen Fakültesi 3. sınıf öğrencisi M uzaffer O ruçoğlu, tu­ tuklanır ve ilk önce Keşan C ezaevin 'e konur. İki ay Keşan Cezaevi'nd e kaldıktan sonra Edirne Cezaevine nakledilen M uzaf­ fer O ruçoğlu, toplam olarak üç ay yirm i günlük tutukluluktan sonra serbest b ırakılır. 15 Kişi Örfi İdareye Teslim Ediliyor Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube m em urları, "Türk Solu" ga­ zetesinin D ivanyo lu , Klodfarer Caddesi no: 6/6'da bulunan bü­ rosunda, 3 Eylül 1970 Perşembe günü, saat 15.30'da arama yapar. Yapılan aram ada, 35 adet tabanca m erm isi, patlayıcı mad­ deler, sopalar, yasak olduğu bildirilen kitaplar ve Mao ile Lenin'in portreleri bulunur. Bulunan patlayıcı maddeler ve yayın­ 139

Turhan F e yizoj’ lu

larla ilgili olarak 15 kişi em niyet m ensupları tarafından gözal­ tına alınır. G özaltına alm anlar, Em niyet M üdürlüğü I . Şube M üdürü li­ giz Aykutlu tarafından sorgulanır. Arslan K ılıç, bu konuda şunları anlatm ıştır: "B iz i, Siyasi Polis şefi ligiz A ykutlu sorguladı. Sorgu sırasın­ da İbrahim Kaypakkaya ile ligiz A ykutlu arasında bir kapışma oldu. Ilgız A ykutlu, hepim izi sıraya dizdi ve, 'H ep in izin anası­ nı Lenin düzsün', dedi. İbrahim de, 'B izim anam ız Krupskaya1dır; farketm ez', dedi. Bunun üzerine A ykutlu, sinirlendi, 'Seni mahvederim . Batacak olan çürük bir gemiye binm iş gidiyorsu­ nu z.', diyerek bağırdı. Yanlış hatırlam ıyorsam yine İbrahim, 'Madem bir çürük gemiye binm işiz ve batacağız. Bu telaşınız nedir?', diye karşılık verdi." 1. Şube'de sorgulananlar, daha sonra, Sıkıyönetim Kom u­ tanlığına götürülür Sıkıyönetim Kom utanlığına gönderilenler şunlardır: İbrahim Kaypakkaya (Fen Fakültesi F izik Bölüm ü öğrencisi), Bora Sabri Gözen (Türk Solu Y azı İşleri M üdürü), Arslan Kılıç (Kim ya Fakültesi öğrencisi), Tahir Koçyiğit (Robert College öğ­ rencisi), Orhan Bursalı (SBF öğrencisi), Cem şid O rhan(işçi), Baki Ö zilhan (Ö zel G aze tecilik öğrencisi), Celal Toprakoğlu (öğretmen), Hiirol Erdurak (Lise öğrencisi), Haşan Sakarya (Li­ se mezunu-boşta), Çetin Tağman (ITÜ M im arlık Fakültesi öğ­ rencisi), Mehmet Adil O valıoğlu (Işık M im arlık Fakültesi öğ­ rencisi), Mustafa Adalı (ITÜ öğrencisi), Ahmet Ö zd em ir (İktisat Fakültesi öğrencisi). Sıkıyönetim ilg ilileri, bu konuda hukuksal yetkili olm adıkla­ rını söyleyerek, gönderilenleri, İstanbul A dliyesine yollar. Bora Sabri Gözen ile İbrahim Kaypakkaya tutuklanır, diğerleri ser­ best bırakılır. Bir üst mahkemeye yapılan itiraz sonunda İbra­ him Kaypakkaya ile Bora Sabri Gözen de serbest kalır. Sol İçi Şiddet M D D içindeki görüş ayrılıkları da bu dönem iyice netleş­

İbo /H ayatı ve M ü cadele si

miş, saflar belirginleşm iştir. İdeolojik tartışm alar zaman zaman sertleşmelere kadar varır. T D G F İstanbul Bölge Yürütm e Kurulu, her hafta sonu C u ­ martesi günleri, İTÜ 'd e herkese açık forum düzenler. Forumda herkes görüşlerini dile getirir. Fakat, İbrahim Kaypakkaya, gö­ rüşlerini dile getirirken zam an zam an sertlikle karşılaşm ıştır. Solun bazı kesim lerinde şiddetin tohum ları, zam an içinde ölüm lere, grup içi çatışm a ve infazlara kadar vardırılm ıştır. Bu dönem , bazı sol gruplar içindeki ilk infaz, Adil Ovalıoğlu'nun kendi grubundaki arkadaşları tarafından, 13 Haziran 1972 Salı günü öldürülm esidir. İbrahim 'in sol içi sertlikle karşılaştığı ilk olay, 1968 Tem ­ muz ayında, Doğu Perinçek'in başkanlıktan düşürüldüğü G e ­ nel Yönetim Kurulu toplantısında meydana gelir ve Erhan Erel, "Sen yenisin bu işlere karışm a" anlam ında İbrahim Kaypakkaya'yı eliyle iter. ikinci olay, 1969 yılı sonunda Kadırga Öğrenci Yurdunda meydana gelir. Kadırga Ö ğrenci Yurdunda, yurt ile ilgili bir toplantı yap ılır. H erkes, sırayla konuşm aktadır. İbrahim Kay­ pakkaya, görüşlerini açıklam ak için iki de bir kürsüye çıkar. Toplantıda bulunanlar, buna tepki gösterir. U yarılara rağmen ısrarlı bir şekilde görüşlerini laf atarak veya kürsüye gelerek açıklam ak istemesi üzerine, A li Bayram Kara'nın anlattığına göre, "Kadırga Ö ğrenci Birliği Başkanı Ali K ılıç, İbrahim Kaypakkaya'yı" tartaklar. Ü çüncü olay, Sağm alcılar C ezaevinde meydana gelir. İbra­ him Kaypakkaya, Çapa Yüksek Öğretmen O kulunda meydana gelen bir olay nedeniyle tutuklanarak Sağm alcılar Cezaevine konur. D eniz G ezm iş de bu sıra aynı cezaevinde tutukludur. D en iz, öğrenci hareketleri nedeniyle cezaevine gelen genç­ lerle sabahları spor, akşam ları ise teorik eğitim yapmaktadır. Bu eğitim çalışm asına katılan gençlere görüşlerini aktarır­ ken, o sırada, eğitim yapılan yerin bulunduğu bölgede volta at­ makta olan İbrahim Kaypakkaya, "öyle değil böyledir" diye dı­ şardan laf atmaya başlar. Bunun üzerine, "Sen de buraya gei -------------------------------------4 1 ---------------------------------------

Turhan Fe yizo ğ k ı

eğitim çalışmasına katıl. Ö yle dışardan laf atma şeklinde bu işi yapma", denilir. İbrahim Kaypakkaya, uyanlara aldırm az ve bir kaç kez a y­ nı şekilde tavrını sürdürür. Deniz 1.91 boyunda, ibo ise ondan daha küçüktür. Vural Yıldırım oğlıı, ibo'nun yanına gelerek, "Bak bunlar dev gibi, bunlarla tartışma. Eşit d eğ ilsiniz", der. Deniz ile İbrahim, "Sosyal em peryalizm konusunda tartış­ maya girer. Deniz. "Sosyalizm e soldan ihanet ediyorsunuz", der. İbo, "Sosyal em peryalizm i sosyalizm olarak gösterenlerdir sosyalizme asıl ihanet edenler", deyince, D eniz, sinirlenip İbo'ya bir yumruk atar. O laya tanık olanlaıılardan biri olan Necdet Dizm an, olayı şöyle anlatmıştır: "D en iz, masaların üzerinden atlayarak giiti İbrahim'e bir lokal vurdu." Bu olay hakkında Kenan Kıfkı Ertuğrul, şunu anlatmıştır: "D en iz, masaların üzerinden atlayarak İbrahim 'in yanına git­ mek istedi ama bi:- tuttuk. İbrahim 'e tokat değil, ben kafa vur­ dum." Son olay, 23 Eylül 1970 Çarşam ba günü, T D G F İstanbul Bölge Yürütme Kum lunun İTÜ 'de düzenlediği toplantıda m ey­ dana gelir. Her zam an Cumartesi günü toplanan forum, bu kez olağanüstü bir durum nedeniyle Çarşam ba günü düzenlenir. Toplantıda çok sert tartışmalar olur ve Mustafa Zülkadiroğlu, T D G F İstanbul Bölge Yürütm e Kurulu Saym anlığından isti­ fa eder. T D G F İstanbul Bölge Yürütm e Kurulu Başkanı Cihan Alpte­ kin, Necmi Dem ir, Ö m er Erim Siierkan, G ö kalp Eren ve Nam ık Kemal Boya'm n da katıldığı toplantıya P D A çevresinin görüş­ lerini anlatmak am acıyla İbrahim Kaypakkaya ile G arbis Altınoğlu’da katılır. A yd ın lık Sosyalist Dergi çevresindeki gençler, İbrahim ve arkadaşlarına, "O ku ld a, şehirlerde sert geçen m ücadele var. Bunlar, bundan kaçm ak için işçi-köylü m ücadelesi deyip m ü­ cadele alanlarını terkediyorlar. Bu m ücadele kaçkınlarına gü­ ven ilm ez", gibi suçlam alar getirir. 142

İb o /H a y a lı ve MCk adelesi

Toplantıda kavga çıkar. Esas sorun A yd ın lık Sosyalist Dergi taraftarları arasında iken "kabak" P D A 'cıiarm başında pallar. Nahit Tören, Taner Kutlay, Zeki Erginbay, Zihni Çetiner, Mustafa Zülkadiroğlu ve arkadaşları ile İbrahim Kaypakkaya1nın arkadaşları arasında itişme-kakışma olur. Talat Aydem ir olaylarına karıştığı gerekçesiyle Silahlı Kuvvetler'den atılmış olan Zihni Çetiner, İbrahim Kaypakkaya'nın başına tabure ile vurur. Kabil Kocatürk, ibo'ya saldıranların üzerine atlar. Üstü başı kan içinde kalır. Söz sırası G arbis Altınoğlu'nda olduğu halde çıkan kavga nedeniyle konuşmaktan vazgeçer. TD G F'nin Son Kongresi PD A çevresi, T D G F 'n in , 17 Ekim 1970 Cumartesi günü, SBF'de başlayan kongresine katılm ak için bütün gücüyle çalı5,r-

Kongreye Ankara, İzm ir ve İstanbul'dan M uzaffer Oruçoğlu, A li Taşyapan, Kabil Kocatürk, Bora Sabri G ö zen , Garbis Altınoğlu, A dil O valıoğ lu , Nail Satlıgan, Mehmet U lusoy, İbra­ him Ö zd em ir, Salman Kaya, Doğu Perinçek, Cüneyt A kalın, Şahin A lp ay, Erdoğan G ü çb ilm ez, Daşar Karadağ, Ö m er Ö zerturgut, Musa Tan rıku lu , Abdurrahm an Taşçı, Cafer Topçu, Ali Ergün, Ali Kalan, Aktan ince, G iin Z ile li, Atıl Ant, Oral Ç a lış­ lar, Latif G ü vercin , İlker Ağca, ismet Tufan Y a z ıc ı, Ali Karşıla­ yan, katılır. M ahir Ç ayan, yaptığı konuşma ile Doğu Perinçek'i baş he­ def seçer. Delegeleri galeyana getirir, kongredeki gerilimi artı­ rır. P D A 'cıiarm ilk konuşmasını Ö m er Ozerturgut, yapar. Doğu Perinçek, konuşma yaparken saldırıya uğrar, birisi ar­ kadan tekme vurur. Kongreyi yöneten Yusuf Küpeli, Doğu Pe­ rinçek'in elinden mikrofonu alır ve söz hakkı tanımaz. "Cin A li" denilen Ali Ergün, yerinden fırlar ve Perinçek'e saldıranlara doğru hamle yapar. Ezici çoğunluk karşısında bir kısım P D A 'cı etkilenir. B a zıla ­ rı, içlerinden, "B öyle bir güç inkar edilem ez. Bunların hepsi ---------------- --------------------- 143-------------------------------------

Turhan Feyizoğlu

m ücadelenin içinde olsa acaba ne olur? Ben de onlara mı katılsam?" diye geçirir. Sonuçta kongrede Ertuğrul Kürkçü, T D C F Başkanı seçilir. Hüseyin Çapkan ve Kerim Soyka Ölüyor Gislaved Lastik Fabrikasında çalışan 1.300 işçi, işverenin 15-16 H aziran tarihlerine ait ücretlerinin ödenmemesini pro­ testo etmek amac' /la, 13 Ekim 1970 Salı günü, işyerini işgal eder. Emniyet kuvvetleri ve jandarm a, 15 Ekim Perşembe günü, işgalci işçileri fabrikadan çıkartm ak ister. Çıkan olaylarda H ü­ seyin Çapkan adlı işçi ölür, onaltı işçi ile onbeş em niyet men­ subu yaralanır. Bu olayları protesto etmek am acıyla, Ankara'da K ızılay V a ­ li Konağı civarınd a, 15 Ekim 1970 Perşembe günü gecesi, geç saatlerde duvarlara, "Şehit işçi arkadaş m ücadeleye bayrak ola­ cak" ibaresi ya zılı ve bir elinde çekiç, bir elinde iki ağızlı anah­ tar taşıyan bir işçi resmi bulunan afişler, asılm aya ça lışılır. Bu afişleri yapıştırm aya çalışan, İstanbul T a rla b a şin d a oto tam irciliği yaptığı ve Ankara'da bir otelde kaldığı tesbit edilen Tahir Duran adlı işçi ile Yaşar Ayaşlı (B Y Y O ), Kenan Güngör (Ankara Hukuk), Ali Kalan (Ankara Hukuk), Ali M ünir Akm an (Hukuk), Raif Ç akır (Ankara Hukuk), N iyazi Y ıld ızh an (Ankara Hukuk) ve Ali M ercan (G azi Eğitim Enstitüsü), em niyet men­ supları tarafından yakalanır. Yakalananların ellerinde bulunan 18 afiş müsadere edilir. 29 Ekim 1970 perşembe günü, Eyüp çevresindeki fabrika­ larda bildiri dağıtımken, işçileri tahrik ettiği gerekçesiyle M eh­ met Karakaşlı (İTÜ öğrencisi), İsmail Altınkaya (İTÜ öğrencisi), Fen Fakültesi öğrencisi Hüseyin Karanlık ve Robert Kolej öğ­ rencisi Garbis Altıı oğlu, emniyet m ensupları tarafından gözal­ tına alınır. Eski TKP üyesi ve PD A taraftarı Kerim Soyka, 9 A ralık 1970 Çarşamba günü A lm anya'da ölür, 11 A ralık 1970 Cum a günü, Z in ciriik u y u ’da toprağa verilir. Cenaze törenine öğrenciler ve işçiler de katılır.

İb o /H ıiy o lı ve M ü cadele si

Köy Çalışmaları 1 5-1 6 H aziran olaylarından sonra PD A çevresinde ne kadar kadro varsa hepsi, sonbaharda yapılm ası düşünülen "Sosyalist Kurultay" için değişik bölgelerdeki önder kadroları saflara çek­ mek, illegal partinin yaygınlaştırılm ası am acıyla köylere gön­ derilir. Atıl Ant, H alil Berktay, Şahin A lp ay, Daşar Karadağ, Kenan Mortan ve bazı kadrolar, Söke'ye gönderilir. Kadrolar, gittikleri bölgede sürekli kalm az. Bir yerde belli bir süre çalıştıktan sonra kadrolar, başka bölgelere gönderilir. A B D , Bu dönem Türkiye'de Haşhaş ekim inin yasaklanm a­ sını ister. Haşhaş ekim i Tü rkiye'n in bazı il ve ilçelerinde yap ıl­ dığı gibi Çorum 'un bazı ilçelerinde de yapılm aktadır. Haşhaş ekim inin yasak edilm esini isteyen A B D 'ye karşı olan gençler, üreticilerle Çorum 'da, 19 Ağustos 1970 Çarşam ­ ba günü, haşhaş mitingi düzenler. Bu mitingin yarattığı etkinin izlerini kalıcı bağlara dönüştür­ mek am acıyla PD A çevresinden ekipler Çorum 'un kasaba ve köylerine dağılır. Çorum 'a ilk giden ekip Daşar Karadağ ile Hüsamettin Kurultay'dır. A ç lık ve susuzluğa karşı deneme yapm ak için söğüt yapra­ ğı yenir. Hüsamettin Kurultay kusar, Daşar Karadağ ise çok acı bulur. D aşar Karadağ, Çorum 'daki köy çalışm alarından sonra M a­ latya'da haşhaş m itinginin düzenlenm esi sırasında köy ça lış­ m alarına katılır. Daha sonra, İstanbul'da Bakırköy-O sm aniye'de kurulan İşçi Bürosunda ça lışır. Bir süre İstanbul'da işçiler arasında çalışan Daşar Karadağ, Hüsamettin Kurultay ile Erzincan'a köy çalışm asına gider. Er­ zincan köylerinde yaptıkları çalışm a sonrasında hazırladıkları rapor, P D A D ergisi'nin 23 Şubat 1971 tarihli, 31. sayısında ya­ yınlanır. Raporda, köylülere yönelik yaptıkları ajit-prop özetle şöyledir:

Turhan Feyizoglu

"Başkan M ao'ııun 'iktidar namlunun ucundadır' fikrini açıklad ık. Köylülerde kurtuluşun ancak böyle sağlanabileceği­ ni söylediler. B iz, işçilerin köylülerin m ücadelesinin zafere ulaşacağını söyledikçe, bu zaferin nerelerde sağlandığını soranlar ç ık ıyo r­ du. (A) köyünde, Arnavutluk'ta işçilerin, köylülerin zaferi nasıl kazandıklarını anlattık. Arnavutluk'un bir sosyalist ülke oldu­ ğunu, burada işçilerin iktidarının olduğunu cesaretle ortaya koyduk. (B) köyünde ise Çin'den söz ettik. Çin halkının ve bütün dünya halklarının önderi Mao Zedung'u köylülere tanıttık. Çin halkının bütün dünya halklarının destekçisi olduğunu, Ç in 'in sosyalizm in kalesi olduğunu söyledik. Vietnam halkının Am erikan em peryalistlerine karşı haklı m ücadelesini anlattık. H indistan'daki silahlı köylü m ücadele­ sinden örnekler v c d ik ." PD A 'nın görüşlerini anlatm ak am acıyla, H alil Berktay ile Erdoğan G ü çb ilm ez, 1970 yılın ın sonbaharında, 1971 yılının başında ise Cüneyt A kalın , Trabzon'a gider. Cüneyt A kalın , daha sonra, toprak işgali yapan köylülere destek olm ak am a­ cıyla D iyarbakır'a gider. İbrahim Kaypakkaya, Mehmet Altun ve Adil O valıoğlu, 1970 yılın ın son ayında Çorum 'a gider. Daha sonra Karakaya köyünde arkadaşlarıyla buluşan Ali M ercan da, Çorum 'daki çalışm alara katılır. Yaklaşık iki ay kadar Çorum ve civarında yaptıkları çalışm a sonunda derledikleri bilgiler, "Çorum ilinde Sınıfların T a h lili" başlığı altında Proleter D evrim ci A yd ın lık dergisinde ya yın la ­ nır. Çorum 'a PD A çevresinden başka gidenler de varçlır. A nka­ ra Üniversitesi D işçilik Fakültesi öğrencisi Alp Ham uroğlu, Battal Kahraman ve H alit Ateş, ajit-prop için Çorum M ecitözü Ç iftlik köyüne gider. Berber H alil Ateş'in evinde toplanan köy­ lülere Lenin, Mao ve Che G uevera'nın kitaplarından bölüm ler okuyan ve Çin Komünist Partisi'nin 9. M illi Kongre Raporu'nu anlatan Alp Ham uroğlu, Battal Kahram an ve ev sahibi H alil ----------------------------------------------- 1 4 6 -------------------------------------------------

İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

Ateş, 9 Şubat 1971 Salı günü, köylüler tarafından yakalanarak jandarm aya teslim edilir. A li M ercan ile Asgar Yılm az ise, "H alkın G ücü Zulm ün T o ­ punu Tüfeğini Yerle Bir Eder" başlıklı, 12 A ralık 1970 tarihli İş­ çi-Köylü gazetesinden bir miktar alarak A dıyam an'ın Besni il­ çesine gider. Besni'de M atbaacı Şekip'i bulan ekip, onun tav­ siyesi üzerine değişik köylerde çalışm a yapar. Bu dönem , silahlı m ücadeleyi am aç edinm iş bazı gruplar da bu bölgede örgütleri adına çalışm a yapm aktadır. T H K O adına Tuncer Süm er ile Semih O rcan, bu nedenle bölgededir. PD A adına çalışm a yapan Ali M ercan ve Asgar Yılm az ile T H K O adına çalışm a yapan Tuncer Sümer ve Semih O rcan, Besni'nin Çakal i ı köyünde karşılaşır, iki ekip, silah atışı yarışı yapar. T H K O ekibi, silah atışında PD A ekibinden daha iyidir. Bir süre çalıştıktan sonra Ankara'ya gelen Ali M ercan ile A s­ gar Y ılm a z, tekrar çalıştıkları bölgeye geri döner. Yanlarında götürdükleri işçi-köylü gazetelerinin bir kısmını D iyarb akır'a b ırakacaklardır. D iyarbakır'a indikleri gün gözal­ tına alman Asgar Yılm az ile A li M ercan, birkaç gün gözaltında kaldıktan sonra serbest b ırakılır. Besni'ye varan Asgar Yılm az ile A li M ercan, tekrar köy ça ­ lışm alarına başlar. Bir kaç köy çalışm ası yaptıktan sonra Ç içe k ­ li köyünde jandarm alar tarafından yanlarında bulunan kitap ve dergilerle gözaltına alınır. Besni'de m ahkem eye çıkartılan Asgar Y ılm az ile Ali Mercan'ı serbest bırakan H akim , "Ben bunu okum am ıştım " diye­ rek Lenin'in kitabını aldıktan sonra, "Buradan çıkın ve Besni'­ de bir daha d urm ayın." der. Asgar Y ılm az ile Ali M ercan, bir kamyonun kasasına bine­ rek M alatya'ya gider.

Turhan Feyizoftlu

148

İbo /H ayatı ve M ü cadele si

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

H i n d i s t a n ve Çi n Örnekleri --------------------------------------------------------------------------------1 4 9 ------------------------------------------------------------------------------------------------------

T u rh a n Feyizo t’ lu

İbo /H ayatı ve M ücadelesi

Hindistan ve Çin Örnekleri Diğer sol hareketlerde olduğu gibi PDA taraftarları arasında da tam bir görüş birliği yoktur. Çünkü, herşey çok yenidir ve yaşanarak öğrenilm ektedir. Tartışm alarda kendini ifade edecek teorik dayanaklar yaratılam azsa, dünyada zaten varolan ve kendisine en yakın görülen düşünceler sahiplenilerek savunul­ maya ça lışılır. Diğer sol hareketlerde olduğu gibi PD A çevresinde de tar­ tışm alar, fa rk lılık la r ö zellikle 1 5-1 6 H aziran 1 970 olaylarından sonra daha da belirginleşir. 1 9 6 0 '11 yılların başlangıcında Che G uevera'nın etkilem edi­ ği solcu genç yoktur. Herkes, Che gibi olm aya özenmektedir. C he'nin öldürülm esi bütün gençleri etkilem iş, silahlı m ücade­ le anlayışı rom antik bir duygudan çıkm ış düşünce haline gel­ miştir. Bu nedenle, Ç in , Latin Am erika, Hindistan, Vietnam de­ neyim ini kendine am aç edinen M D D 'c i gençlerin kafasında si­ lahlı m ücadele anlayışı baştan itibaren vardır. Mao Zedung'un "Seçm e Eserleri"nin Tü rkiye'd e yayınlanm asıyla bir kısım P D A 'cı gençlerin kafasında silahlı m ücadele netleşir. İbo, si­ lahlı m ücadele konusunda Ç in 'i örnek alm ıştır. İbrahim Kaypakkaya ile M uzaffer O ruçoğlu'nun, bu dönem hareket felsefesi şöyledir: "K ırlar, esastır. Savaşın kırlardan başlatılması gerekir. Bir kı­ vılcım tüm bir bozkırı tutuşturur. Herşey yoktan varedilm eli ve kendi gücüne dayanm alıdır. Asıl olan halk savaşı teorisidir. Bu am açla pratikte adım atılm asını istiyoruz. Şehirlerdeki kadrola­ rın kırlara çekilm esini talep ediyoruz. Buna engel olan her şey aşılm alı. G erekirse yayın organları bile kapatılm alıdır." Teorik sorunlara çözüm bulm ak am acıyla, İşçi-Köylü gaze­ tesi ve Proleter D evrim ci A yd ın lık (PD A) dergisinde yayınlanan yazılara yönelik eleştiriler, PD A dergisinde "Tartışm a" başlığı altında yayınlanm aya başlar. Teorik sorunlara çözüm yolu ------------------------------------------------1 5 1 ------------------------------------------------

Turhan Feyizoğlu

bulmak am acıyla, ayrıca, PD A dergisinin A dakale sokak no: 28, Kızılay'd aki yerinde, her hafta salı günleri eğitim çalışm a­ ları düzenlenir. 1970 yılı başından itibaren düzenlenen bu eğitim ça lışm a­ larından bir kaç tanesi şöyledir: 9 Mart 1971 Salı günü, saat 2 0 .3 0 'd a: "Ç in Devrim i Ü ze ri­ ne (ikinci D evrim ci İç Savaş dönemi 1927-1937) üzerinde ya­ pılır. 6 Nisan 1971 Salı günü, saat 2 0 .3 0 'd a : "H üküm et Progra­ mı" üzerinde eğitim çalışm ası yap ılır. 13 Nisan 1971 Salı günü, saat 2 0 .3 0 'd a: M ao Zedung'un Japonya'ya Karşı G erilla Savaşında Strateji M eseleleri (1938), U zayan Savaş Ü zerine (1938) ve Savaş ve Strateji M eseleleri, yazıları hakkında yapılır. Bu dönem, ö zellikle Boğaziçi Ü niversitesi'ndeki P D A taraf­ tarları arasında Çaru M azum dar tarafından öne sürülen fikirle ­ rin etkisi fazladır. Çaru M azum dar, Hindistan Kom inist Partisi M arksist-Leninist (H KP M -L)'in önderidir. Kurulduktan hemen sonra H KP M-L, Hindistan Batı Bengal eyaletinin Terai bölgesinin Naksalbari yöresinde toprak ağala­ rına karşı 1967 M ayıs'ında m ücadele başlatır. Köylü ayaklanm ası sırasında halk düşm anlarını imha kam ­ panyası adıyla bir tem izlik hareketine girişir. Bu hareketin özelliği: Toprak ağalarının ve M aocu isyancılara karşı duran diğer insanların; balta, nacak, kazm a ve orak gibi araçlarla ö l­ dürülm esidir. N aksalbari'de toprak ağalarının topraklarına, silahlarına ve ürünlerine el koyan köylüler, kurdukları "Köylü Kom iteleri" ile toprak ve ürünleri, yoksul köylülere dağıtırlar. 1967 yılı sonunda Naksalbari m ücadelesi bastırılır. Fakat, Naksalbari m ücadelesini örnek alan Hindistan devrim cileri, köylerde çalışm aya başlar. 1968 Mart ayında 16 eyaletten 8'inde 50 bölgeye yayılm ış köylü ayaklanm ası vardır.

ib o /H a y a tı ve M ü cadele si

Bizzat Çaru M azum dar'ın önderliğinde, 25 Kasım 1968'de, Andra eyaletinin Srikakulam bölgesinde silahlı m ücadele için h azırlık la r yap ılır. 1969 Mart ayında silahlı m ücadele başlar. A ynı yıl içinde SrikakuianVda ele geçirilm iş bazı bölgelerde "kurtarılm ış bazı üsler" yaratılır. 22 Nisan 1969'da Hindistan Komünist Partisi Marksist-Leninist (H KP M -L)‘in kurulduğu açıklan ır. H KP M-L, özetle şu görüşleri savunur: "G e rilla savaşı, yoksul ve topraksız köylülere dayanılarak yürütülm eledir. Ç ünkü, sınıf kini en çok onda güçlüdür. G e rilla faaliyetleri, başlangıçta modern ateşli silahlarla de­ ğil, kitlelerin ko laylıkla temin edebilecekleri üretim aletleri gi­ bi ilkel silahlarla yürütülm elidir. A n cak, böylelikle kitlelerin insiyatifi harekete g eçirileb ilir.. Kitleler, modern silahları düş­ mandan zaptettikleri, onları kullanm asını öğrendikleri oranda, ilkel silahlardan ateşli silahların kullanılm asına geçilm elidir. G e rilla savaşında küçük burjuva aydın kadroların görevi nedir? O n ların görevi kırlık alanlara giderek köylü kitleleri ara­ sında M ao Zedung D üşüncesini yaym aktır. Ancak bu yolla kit­ lelerle bağlar kurabilir, sınıf düşm anını imha savaşını yürütmek üzere köylüleri örgütleyebilirler. Köylülerin devrim ci m ücadelesini yürütmenin tek yolu, ge­ rilla savaşıdır. A n cak bu savaş, Che G uevera'nın değil, Mao Zedung'un önerdiği gerilla savaşıdır. G uevera tipi gerilla savaşı, proleterya önderliğini inkar eder. Bu savaşa kitleler katılm az, en fazla destek olurlar. Che G uevera'nın gerilla savaşı teorisiyle, Mao Zedung'un gerilla savaşı teorisi arasında hiç bir ilgi yoktur. Hint Marksist-Leninistlerinin pratiği ile G u evera'cıların hiç bir ilgisi yoktur. Naksalbari ve Srikakulam 'da G u e v e ra 'c ılık keşfetmeye, Çaru Mazum dar'ı Che G u evera'ya benzetm eye çalışanlar, sahtekarlar­ dır. M azum dar'a göre, şehirlerde ve işçi sınıfı içinde çalışm ak, devrim cileri yo zlaştırır ve revizyonizm e sebep olur." M uzaffer O ruçoğlu, bu konuda şunları söylem iştir: "Çaru M azum dar'ın kitle çizgisine ve gerilla savaşında ısrar 153

T u rlu n Feyizofclu

etmesine ve de yoksul köylülere dayanm asına sempati duyu­ yorduk. Ateşli silahların kullanılm asına (N aksalbari'de) karşı çıkm asını ise yanlış buluyorduk. M azum dar'dan en çok G arbis Altınoğlu'nun Robert kolej grubu etkilendi." Hindistan Komünist Partisi M arksist-Leninist (H KP M-L) ve Çaru M azıım dar'a ait bilgi ve belgeler, "Liberation" adlı İngi­ lizce yayınlanan dergiden çevrildiği gibi Boğaziçi Üniversitesi'nde okuyan bazı İran11 gençler, bir-iki öğretim görevlisi ve yurt dışında öğrenim görmüş kişiler de bu bilgi ve belgelerin aktarılm asında etkili olmuştur. 1971 yılı başlarında, T H K O ve TH K P-C banka soygunları ile adam kaçırm a eylem lerine girişir. İbrahim Kaypakkaya, D eniz G ezm iş ve M ahir Çayan 'ın gi­ riştikleri eylem lere eleştirel yaklaşır. O nlara bazı konularda ka­ tılm az. İbrahim Kaypakkaya, D eniz için , "Fokocu bir hat'ta yürü­ yor. Sosyalizm in esaslarını ve sorunlarını bilm iyor ama sosya­ lizm e derinden, içtenlikle inanıyor. Son dönemde öğrenci kit­ lesinden koptu, işçi köylü hareketleriyle kaynaşma eğilim i gös­ termiyor. Dağa çıkm a hazırlığı içind e", diye konuşur. M ahir için , "İyi bir polem ikçi. Politikada hırs şarttır. Ama bu, haddinden lazla hırslı. Büyük Proleter kültür ihtilaline bi­ zim gibi yaklaşıyo ı. Modern revizyonizm i eleştiriyor. D eniz'den ileri", der. Sosyalist Kurultay PD A çevresi, 1970 yılı sonbaharında, "Sosyalist Kurultay" kampanyası açar. Fakat, bu yolla parti yaratma fikri b aşarısız­ lığa uğrar. Doğu Perinçek, bu konuda şunları anlatm ıştır: "Bizim çeşitli dernek ve kuruluşlar içinde açtığım ız Sosya­ list Kurultay kampanyası da başarılı bir yönde gelişm edi. Ken­ di içim izde, Sosyalist Kurultay fikrinin doğru bir çözüm yolu olduğuna ittifakla inanm ış değildik. A yrıca, legal ve illegallik konularında da tereddüt vardı. G arbis Altınoğlu ile İbrahim Kaypakkaya, 1970 sonlarında, 154

İbo /H a ya lı ve M ü cadele si

Ankara'ya geldi. H ukuk Fakü ltesind eki odamda Erdoğan Güçbilm ez, O ral Ç alışlar, İbrahim Kaypakkaya, G arbis Altınoğlu ve ben, bazı konularda konuştuk, tartıştık. Sosyalist Kurultaya katılm asını istediğim iz Hikmet K ıv ılc ım ­ lı için 'revizyonistlerin babası' diyerek karşı çıkıyorlardı. Tartış­ m am ızın sonlarına doğru, 'Peki ne istiyorsunuz?', dedim. 'Bugün yap ılacak şey derhal dağa çıkıp silahlı m ücadeleyi b aşlatm alıyız. Eğer, başlatm azsak bölünürüz.' 'D e li m isiniz siz? A k lın ız ı mı oynattınız? Hem clerhalden kastınız ne?' 'B ir hafta içinde' 'O rtada iki tane silik grev kalm ış. Birisi 31 A ralık 1970 gü­ nü başlam ış olan Pertriks grevi, diğeri 19 O cak 1971 günü, Berec işçilerinin yaptığı oturma eylem i, işçi m ücadelesi yok. Köy­ lüler suskunluk içinde. Bu koşullarda nasıl olacak silahlı m ü­ cadele? İstiyorsanız çıkın . Am a, ben böyle yanlışlara Parti için ­ de taviz verm em .' G arbis ile İbrahim 'in konuşm alarını dinledikten sonra Erdo­ ğan G ü çb ilm ez: 'Bu iş saçma sapan bir noktalara doğru gidiyor', dedi ve 1971 Şubat ayında m evcut tutum um uzun sorumluluğunu paylaşam ıyacağını söyleyerek ayrıld ı, ikna etmek am acıyla çok çaba sarfettik ama bir türlü ikna edem edik. N eticede, Sosyalist Kurultay teşübbüsümüz tamamen akim kaldı. Bu yolla parti yaratma fikri başarısızlığa uğramış oldu. Sosyalist Kurultay yolunun başarısız kalması üzerine, başka çözüm yolları aram aya başladık. Esasen, devrim in ancak ille ­ gal bir partiyle başarılacağı fikrini gerçekleştirm ek yönünde de fikri yönde bir gelişme vardı. Bu gelişme safhasında G arbis Altınoğlu ayrıld ı, İbrahim , b izim le birlikte hareket etti." Cem Som el, bu konuda şunları anlatm ıştır: "Sosyalist Kurultay m eselesinden çıkan tartışmada Garbis Altınoğlu, İbrahim Kaypakkaya, M uzaffer Oruçoğlu ve Adil O valıoğlu birlikte Doğu Perinçek'e muhalefet ediyordu."

Turhan Feyizofilu

M uzaffer O ruçoğlu, bu konuda şunları anlatm ıştır: "Tıkan ıklığ ı, krizi Sosyalist Kurultay'la aşam ayacağım ıza inanıyorduk. Bu kurtultaydan devrim e öncülük edecek bir par­ tinin çıkm asını hayal etmenin gülünç olduğunu söylüyorduk. Bu konuya önem verenler, ön görüşmeler, küçük toplantılar yaptılar. Ama Sosyalist Kurultay'ı gerçekleştirem ediler." TİİKP Kuruluyor Birleşik bir sosyalist parti kurulam az ama zaten kurulm uş olan bir parti iki yıldan beri faaliyetdedir. Türkiye ihtilalci işçi Köylü Partisi (TİİK P )'n in kuruluş tarihi, 21 M ayıs 1969 Çarşam ba, günüdür. Doğu Perinçek, bu konuda şunları anlatm ıştır: "21 M ayıs 1969 Çarşamba günü akşam ı, M ihri B e llin in an­ nesinin Ankara K ızılay Ç elikkale sokaktaki evinde yeni bir ör­ gütlenme kurm ak am acıyla toplandık. Bizim am acım ız: sosyalist bir kurultay toplayarak hep bera­ ber bir parti kurmaktı. M ihri B e lli, parti kurm ayı reddetti. Diğerleri de, dağa ç ık ­ mayı savunuyordu. Fikir birliğine varılm adan herkes ayrıldı. M ihri B e llin in annesinin evinden çıktıktan sonra ben, O ral Ç alışlar, Cengiz Çandar, Ö m er Özerturgut ve Gün Z ile li, gece yarısı Güvenpark'a gittik, oturduk. '-Bu böyle yürüm üyor. B iz, bir çekirdek oluşturalım ve di­ ğerleriyle de birleşm eyi am açlıyalım .' diye konuştuk. 1969 M ayıs ayında oluşturduğum uz bu çekirdek kadroyla işi 1969 yılı sonuna kadar getirdik. A yd ın lık dergisi çevresinin fiiliyatta ikiye ayrılm ası, yani bö­ lünmeden sonra M erkez Komitesi oluşturduk. Kız kardeşim Işık Perinçel