Bay Julius Caesar'ın İşleri

  • 0 0 0
  • Like this paper and download? You can publish your own PDF file online for free in a few minutes! Sign Up
File loading please wait...
Citation preview

YÖNTEM YAYINLARI

Cağaloğlu, Baljmusahip Sok. lstanbu.1

10/11

YÖNTEM YAYINLARI : 1

Orijinal Adı :

DIE GESCHAEFTE DES HERRN JULlUS CAESAR Birinci

Bfısım :

NİSAN 19'72

Dizgi: YÖNET MATBAASI Baskı: EKOOLU KARDEŞLER

BERTOLT BRECHT

BAY JULİUS CAESAR'IN İŞLERİ

Türkçesi: Hüseyin Tüzün

SUNUŞ

Dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü devlet adamla­ rından biri olan Gaius Julius Caesar (İ.

Ö. 100 44) -

üzerine neler yazılmadı ki. Roma imparatorluğunun en karışık döneminde yetişerek avukatlıktan başla­ yıp, konsüllüğe kadar gelen ve sonradan diktatörlü­ ğünü ilan eden Caesar'dan bugüne kadar hemen her­ kes hayranlıkla ve övgüyle sözetmiştir. Caesar'ın kişiliği. üstüne bildiklerimiz, Caesar'ın kendisinin ve çağdaşlarının yazdıklarıdır. Ancak bu yazılar Caesar'ın

kişiliğini tanımamızı

kolaylaştır­

maz, tersine onu olduğundan daha değişik bir insan olarak göstermeye çalışır.

O

kadar ki, Caesar döne­

minin olaylannı anlatan tarihçiler bile olayları ken­ dilerine göre yorumlamışlar, hatta «tahrif» etmişler­ dir. Böylece gerek çağdaşları, gerekse sonradan ge­ len tarihçiler Caesar'ı bir efsane kahramanı haline getirmişlerdir. Bu da en çok edebiyatçıların işine ya­ ramıştır. Caesar, oyun ve .roman yazarları için bitip tükenmez bir kaynak olmuştur. Caesar gerçekten tarihçilerin yada edebiyatçıla-

•6• rın anlattığı gibi büyük bir insan, bir dahi miydi? Buna cevap verebilmek için yeterli veriler yok eli­ mizde. Hem bu soru artık çağımızda önemini çok� tan yitirdi. Ama olayın önemini, aktüalitesini yitir­ meyen yönü Caesar Roma'sında kurulmuş olan sö­ mürü yöntemleridir. Bertolt Brecht'in Caesar'la ilgili böyle bir kitap yazmasının nedeni de bu olsa gerek. Çünkü Caesar alışılmış eyalet yönetimine yepyeni bir anlayış geti­ ren, sistemli sömürü düzenini kuran adamdır. Eya­ letlerin yönetimindeki yanlış tutumu kavramış olan Caesar, Praetor olarak İspanya eyaletini yönetmek üzere lspanya'ya gidişinde, oradaki zengin gümüş ya­ taklarını görür, ama ötekiler gibi ortalığı yakıp yık­ maz, tapınakları talan etmez, adanılan yerlerinden, yurtlanndan sürmez. Tersine, giderek çağdaş «em­ peryalist» düzen anlayışını oluşturacak olan yeni bir sömürü yöntemi uygulayarak, maden ocaklarının İs­ panyol eder,

sahipleriyle işbirliği

yapar, onlara

yeni yeni maden ocaklan

yardım

açmalarını sağlar.

Hatta lejyonlanyla dağlardaki çobanları silah zoruy­ la getirterek bunlara

maden işçisi

karşılık

yapar. Caesar'ın

işbirlikçilerden

sağladığı

bütün kazanç

«yalnızca» gümüş madenlerinden hisse senetleri al­ maktır. İşte, Roma'da açlıktan kırılan yoksul insanların yanısıra düzenlenen şölenler için bitip tükenmez bir , gelir kaynağı. Faşist Hitler yönetimi sırasında, 10 Mayıs 1933'

-

de başlayan kitap yakma olayı giderek gelişir, faşiz­ me, ırkçılığa karşı direnen aydınlar teker teker ya­ kalanıp toplama kamplarına götürülür. Baskı arttık­ ça Brecht'de kendi yurdunda yaşayamayacağını an­ layarak, birçok yazar ve düşünür gibi yurt dışına çık-

•7•

mak zorunda kalır. Önce İsviçre'ye giden yazar, ora­ dan İskandinavya'ya geçer daha sonra da Danimar­ ka'da yaşar. 1933'den 1941 yılına dek İskandinavya'­ da sürgünde kalan Brecht, «Bay Julius Caesar'ın İş­ leri» adını verdiği kitabını 1938 ve 1939 yıllarında Danimarka'da roman f.ragmenti olarak yazar ve an­ cak yurduna döndükten iki yıl sonra, 1949'da Ber­ lin'de bölüm bölüm yayınlar.

�OT : Kitapta geçen tarihler ilk bakışta okuru yanıltabilir. Brecht o

zamanki Roma'lılar gibi eski Roma

takvimini kullanmış.

Genellikle iki rakamla verilmiş olan tarihler gene eski Roma takvimine göre

600 yıllannın tarihleridir. Kitapta 87, 91, 92 687, 691, v.b. okunmalıdır. Gerçekte

olarak geçen tarihler,

ise bu tarihler miladi takvime göre İsa'dan önceki tarihlere rastlamaktadır. Okuyuculara kolaylık olması için sözkonusu olan tarihleri kitapta geçiş sırasına göre miladi takvime çe­ virerek veriyoruz:

87 (687) 620 654 91 (691) 92 (692) 94 (694) 95 (695)

: : : : :

t.ö. 67 t. ö. 134 t.ö. 100 İ.ö. 63 t.ö. 62 t.ö. 60 İ. ö. 59

BİRİNCİ KİTAP Genç ve kibar bir adamın

meslek çalışmaları

Bize gösterilen dik ve dar yol deniz düzeyinden oldukça yüksek, teraslardaki küçük taş duvarlarla desteklenmiş zeytinlikler arasından zikzaklar çizerek yükseliyordu. Bulutsuz, parlak bir sabahtı. Şu anda ikinci yemek paydosu başlamış olmalıydı, çünkü fi­ danlıklarda pek az köle görünüyor ve çiftlik yapıla­ rının birkaç tanesinin bacasından dumanlar çıkı­ yordu. Az sonra küçük zeytin ağaçlan arasından villa­ nın yer yer parıldadığını gördük. Tepenin yamacına kurulmuştu. Yukan çıkarken gene jçimize, yaşlı adamın o pa­ ha biçilmez belgeleri görme dileğimizi geri çevirece­ ği kuşkusu düştü. Sempronius'umun (*) taşıdığı sa­ lık mektuplan hiç de önemli bir yük sayılmazdı. Ken­ disini onlann ağırlığı altında terlerken görmeyi ister­ dim. Sonunda yorgunluklar ve ha.rcamalar can sıkıcı bir durum alınca, yaşamını yazmayı öngördüğüm bü­ yük politikacının biyograflanna bilinçli, yada bilinç­ siz, birkaç zorlu geziden çok daha fazla güçlükler çıkardığını düşünerek avunuyordum. Bir de ortada ( *) Sempronius :

Plebeyen kökenli soylu. - ç. -

• 14 •

herşeyi bulanıklaştıran söylenti vardı. Hatta bizleri yanıltmak için kendisi bile kitaplar yazmıştı. Aynı zamanda çok da para harcamıştı. Büyük adamlar onun yaptığı işlerin gerçek nedenlerini öğrenebilmek için büyük çabalar gösterdiler. Villa tek katlıydı, ama büyük bir alanı kaplıyor­ du. Son derece basit yapılmıştı. Bizim büyük kent­ lerdeki sonradan görmelerin o korkunç yapılanndan çok farklıydı. Bizi kitaplıkta karşılayan villanın sa­ hibi de şu bizim yeni senatörlere hiç benzemiyordu. Bir zamanlann icra memuru, daha sonra da ban­ ker olan Mumm.lius Spicer biraz üzgün yüzlü, göze batıcı bir çene kemiği olan, iri yarı, kemikli, yaşlı bir adamdı. Hafif öne eğile bir duruşu vardı ya, bu, y aş­ lılığın verdiği güçsüzlükten ileri gelmiyordu. Pencerenin yanında durarak bizim salık mek­ tuplarını büyük bir dilckatle inceledi. Kağıtlan elin­ de tutuşundan anlaşılıyordu adamın mesleği. Para işleriyle uğraşan insanlar, kitapseverlerden çok da­ ha dikkatli okurlar. Çünkü herhangi bir yazıda göz­ den ka�an ufak tefek şeylerin ne denli zararlara yol açabileceğini daha iyi bilirler. Çeşitli kimselerin yazdığı mektupları okurken salıklara ne derece değer verdiği iri, geniş yüzünün çizgilerinden hiç anlaşılmıyordu. O zamanlar Spi­ cer'in üzerinde en büyük etkiyi çok sözü geçen im­ paratorun Quaestor'u (*) Tullius Varo'nun mektubu­ nun yapmış olduğunu sanmıştım. Ancak kendisini biraz daha yakından tanıyınca bu düşüncem değişti. Özgürlüğü bağışlanan köle Cavella'nın benim avu­ katlık stajıma değinen kısa mektubu yüzünden ken( •) önceleri Roma Cinayet Devlet Hazine ve Arşiv cısı. - ç. -

Mahkemesi Başkanı, sonradan Yöneticisi ve Consul Yardım­

• 15 •

disindcn istediklerimi yerine geti.rmeyi kabul ettiğini anladım. Ama o bununla ilgili tek söz etmedi. Oku­ duktan sonra hiç sesini çıkarmadan kağıtları geri verirken gene beni ilk karşıladığı zamanki tavrını elden bırakmadı. Mektupların bazılarında benim, Caesar'ın yaşa­ mını yazmak istememdeki amaçtan söz ediliyordu. İhtiyar, çalışmalarım ve ilgilerim üzerine sorular sor­ maya başladı. Sorulan kısaydı. Benim cevaplanmı ise ne onaylar, ne de yadsır bir tutum takınmaksı­ zın dinledi. Daha önce bir kitap yayınlayıp yayınla­ mamış olduğumu sordu. «Solon» u söyledim. Aynca hangi partiden olduğumu bilmek istedi. Hiçbir par­ tiye bağlı olmadığımı belirttim. Sonra hiç çekinme­ den özel ilişkilerimle ilgilenmeye başladı. Yavaş ya­ vaş, öğ.renmek istediği şeyleri kendisinden sakına­ mayacağıını anladım. Bu durumun beni biraz şaşırt­ tığını yadsıyamam. Oturduğumuz kitaplığın çok zengin bir adama ait olduğu belliydi. Sonradan kitaplarının tümünün hediye edilmiş olduklarını farkettim, çünkü birbirle­ riyle hiçbir bağlantılan yoktu; gene de zengin bir adama verilmiş hediyelerdi. Kendisinin oldukça bü­ yük mülk sahibi olduğunu ve ona pek pahalıya malo­ lan evinin Sardunya adasındaki gümüş madenlerin­ den kazandıklannın yanında bir hiç olduğunu gör­ düm ... Yapmak istediğim şey ve buna bağlı olarak onunla ilişkilerim salt bilimsel yöndendi. Bu açıdan paraca hiçbir yarar beklenemezdi. Tarihsel anılar gerçekten bir mutfak eşyası gibi satın alınamazdı. Benim hazırlıklarımı görmezlikten gelmesine olanak yoktu. Kısa, aynı zamanda biraz da tedirgin bir sessizlik oldu. Sonra hiç beklenmedik bir şekilde: «Ne istiyorsunuz benden?» diye sordu.

• 16 . Rarus'un günlüklerinin kendisinde olduğunu san­ dığımızı söyledim. Gayet rahat: : Hemen işin ticari yönüne geçti. Her seçmene ve­ rilmesi düşünülen seçim rüşvetleri üzerinde görüşül­ dü.

Sonra konuklar ağırlandı ve bir kez daha C. 'nin basit insanlarla anlaşabilmedeki becerikliliğine hay­ ran kaldım. Onların suyuna gidiyor, ama hiç bir za­ man kendilerinde bir güven uyandırdıyor. Beş da­ kika kadar bir fırıncıyla «Mavi at üstünde Diana» üzerine tartışırken gördüm. Bu tam dönüş bana garip göründü. Caebio ile uzun uzun bunu konuştum, çok akıllı­ ca d!işünceler ileri sürdü. Rufus'u üç haftadır gör­ memiş.



83 • 27.9.

Öğleden sonra üç bey geldi ve C. onlarla kitap­ lığa kapandı. Dışarıya çıkarlarken içlerinden birinin eski Consul'lerden Cornelius Lentulus Sura «Baldır» olduğunu gördüm. Şimdi Prateor ve Catilina olayını meydana getirenlerin başı. Bana pek bir küstahça baktı. Oldukça iyi durumdayız. C. bugün bana ayaküstü Campagna'daki toprak

fiyatlarını araştırmamı istedi. ( ?) Daha üç gün önce o kadar güç durumdaydık ki, lağımı bile onartama­ mıştık. 2.10.

Başkent'in kuşkusuz en çekici kokotlarından bi­ ri olan Fulvia bugün büyük bir neşeyle, politik duru­ mun sallantıda olması nedeniyle hanımların tedirgin­ liklerini anlattı. Deniz kıyılarındaki sayfiyelerde da­ ha yaz mevsimi devam ettiği halde herkes sıcak, toz­ lu Roma'ya geri döndü. Politikacılardan kulislerde neler döndüğünü öğrenmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Fluvia C.'ye gülümseyerek : «Consul olacak mı şimdi ?» diye sordu. «Bahse girdim, o seçilE:cek . » «Kim ?» dedi C. «Catilina, tabii. » «Ne olu!' n� olmaz, siz gene büyük bir şey yatır­ mayın bahse,» eledi C. yavaş bir sesle, «hem nere­ den çıkardınız bunu ?» Anlattı : Genç ama çocuk ol­ mayan Catilina taraftarları şimdi çok gözdeymiş. Moda : sade, ulusal süsler. Mücevher : biraz k.Jhribar. Ayak tırnakları boyasız. Konu : toprak sorunu. «Şunun şurasında hepımiz sömürülüyoruz, deği1



84 •

mi?» diyor Fulvia. Oysa arkadaşı Fonia, 'senatör'üne sadık kalarak şöyle diyor : «Sonunda benim şişko gene koşuyu kazanacak. O kadar kaba ki ! )) (Kendisi ise tutucu ! ) Günün pa­ rolası : demokrasi, Demokratik ülkeleri ve Crassus'un şehirdeki evini satın almak istediği için ( dört buçuk milyon Sesters) Cicero'ya hay.ran kalınıyor. Oysa ancak Catilina'nın ortaya çıkmasından sonra Asya savaşında yaralananlara acımak moda oldu. Hatta bir çok akşam toplantılarında savaşta sakat kalanlar için bağışlar toplandı. Tertulla Asya vergi kesene; ğinde payı olan Pulcher'den hediye olarak aldığı Ko­ rint işi gökzümrütten bir mücevherini savaşta kör kalanlar için bağışladı. Bunun üzerine iki genç soylu Catilinacı tarafından Tiber kıyısındaki yoksul semt­ lere gezmeye götürüldü. Bu gençlerden biri çok gü­ zelmiş. Tabiı herkes Catilina dolayısıyla borçlarının silineceğini umduğundan yeni süs eşyaları Mimarlı­ yor. 6.10.

lik seçim afişleri görülmeye başlandı. Her yer­ de, duvarlarda, avlularda, hatta heykellerin üstünde Catilina 'nın büyük sorulan görülüyor: «Ekmek fiyatJ neden yükseliyor ? Asya Savaşı­ nın ganimetini kim indiriyor cebe ? Roma tarlası niçin Roma vatandaşının değil ?» vb. Forum'dan geçerken C., bu sloganların özellikle etkili olacağına değindi. 7.10.

Bugün konuşma saatinde

C. ile iri yan, kaba,

• 85 • kulağı yırtık delikli bir adam arasında şu konuşma geçti : A'1am : «Bir söylev okulu açmak istiyorum. » C. : « Paranız varını ?» Adam : «Hiç meraklanmayın. » (Masanın üstüne, önümP kapalı bir zarf koydu. ) C. : «Belgeler ?» Adam : « Tiyatrodan, efendi ! » C. : «Bu söylev okulu atletler için mi olacak ? » Adam : «Yok yok, zenginler için.» C. : « ?» Adam : «Halk dili şimdi moda ya, bazı laflan parça başına, perakende satmak istiyorum. Beş ta­ ne adamım var. Ortalıkta dolanıp küfür topluyorlar. Yirmibin Sestersle girişiyorum bu işe. » A dam salık mektubuyla çıkıp giderken, yanında duran, seçimlerde adam toplayıcımız olan Publius Macer bana yarı yüksek sesle : «Demokrasi ilerliyor, » dedi. 8.10.

Clodius burada, Alexander'le beraber. Birbirine hiç uymayan bir çift ! Biraz bozulmuş bir soylu, eski­ den demokratik sokak kulüpleri ve demokrasinin si­ lahlı sınıfının yöneticisi ile Crassus'un bir demokrasi kuramcısı olan kölesi ! Demokratların seçimde Catilina tarafını tutması üzerine konuşuldu. Alexander uzun bir konuşma ya­ parak, sonuna kadar gidilecekse bu işe girişilmesini, yoksa seçim mekanizmasının bozulacağını ;:;ôyledi. C., işin sonuna kadar gitmeye cesaret edilmeyebile­ ceğinin nereden aklına geldiğini sordu. Alexander biraz utanır gibi oldu ve Crassus'un ilgisi olduğu ba-



86 •

zı bankaların Catilina'nın adaylığını desteklemek için ortaya para koyduklarını,

ama bazı sözü geçen iş

adamlarının Catilina seçimi sırasında bambaşka bir tutum takınmak üze.re Senato partisiyle gizlice gö­ rüştüklerinin kulağına çalındığını söyledi. Cicero bu yönde inatla, Kent Yönetiminin Senatoyla barışması için çalışıyor, her gün Catilina'ya karşı onları uyarı­ yormuş. C. bu tür görüşmelerin gerçek olmadığında direniyordu. Ci.odius sonunda canı sıkkın : «Eğer bu herifler, Senatoyla beraber

Cicero Beyin yönetiminde ,

halka karşı olmak istiyorlarsa,

ben de Catilina'cı olurum, » dedi. Gitmek için kalktıklarında Alexander ş�yle ekledi : « Cicero yerine Pompeius ile de halka karşı olmak isteyebilirler. » «A lexander'in bir cevap bekler görünmesine kar­ şın C. hiç bir şey söylemedi. Zaten oldukça sessiz bir tavır takınmıştı. Belki Kent Yönetimi ile Sena­ to'nun gizli görüşmeler yaptığı söylentisi onu sars­ mıştl. Belki de ne kadar az şey bildiğini onlara fark ettirmek istemiyordu. Tutumu belirsizdi. Bir yandan belirli bir görevi var, öte yandan ise haber alamıyor. Dizginleri Cato ve Catulus'un elinde bulunan Senato Partisinin bir dereceye kadar düzgün bir şekilde sür­ dürdüğü politika zaten demokratlar için söz lconusu olamaz. Kent Yönetiminin çıkarları sık sık çeliştiğin­ den, birlikte çaıışmaları verimsiz oluyor. Alexander Kent Yönetiminden acı acı yakınıyor. Hiç politika yapmadığını, daha yerine rahatça yerle­ şemediğinden tombul kıçını!l üstünde durmadan sağa sola kıpırdandığını ve bu kıpırdanma sırasında da yaptığı baskının arttığını söylüyor. Yönetim şöyle, aklı haşında bir tek girişimde de bulunmamış.

• 87 ·•

C. bugün toprak fiyatları ile ilgili bir şeyler öğ­ renip öğrenmejiğimi sordu. Kendisine bazı fiyatla.r verdim. Kağıdı bir kenarına sokuşturdu 11.10.

Dört bölgenin seçim başkanları burada. Bitkin bir §P,kilde derneklerde, Catilina'nın seçimi konusun­ da garip bir ilgisizlikle karşılaştıklarını anlatıyorlar. Düşündüklerini söylemiyorlar, yalnızca omuz silki­ yorlarmış. Urgancılar Derneği, ne «Üyelerine karış­ mak�>, ne de onlara öneride bulunmak istemiyormuş. Gümüş işçileri seçim anlaşmasının sağlamlığına inan­ mıyor VE' C.'den söz ederken onu oldukça küçüınsü­ yorlarmış; eyerciler de öyle. Fırıncılar daha da ileri giderek, programı ciddi bulmadıklarını belirtmişler. Her yerde herkes diktatörlüğe karşı. Karar : Seçim kurulu doğrudan doğruya seç­ menl�re yönelmeli ve geçmi.� seçim listelerini kullan­ malı. 13.10.

Po tüccarlarının gönderdiği paralar da geldi. C. ve Crassus bu parayı Catilina'nın seçim ödeneği için ayırdılar. Yada en azından bunun böyle olduğunu Forum'da para bozucularından duydum. Po tüccarla­ rına, Catilina'nın kendilerini vatandaş listesine geçi­ receği sözü verilmiş. Ben hala Crassus'un Catilina'yı destekleme konusundaki içtenliğine inanamıyorum. Tabii, aslında kişisel bir düşmanlık duyduğu Sena­ to'yla birlikte Pompeius diktatoryasının getirdiği kor­ kuyu paylaşıyor ; her şeyden önce bir 'Consul Catili­ na'nm sıkı bir göz altında bulundurulmasıyla Asya gelirlerine en kolay yoldan erişebileceğini umuyor

• 88 . olınalı. Bu arada iş görüşmeleri için Sicilya'y:ı gitti. C. nin, Po tüccarlarının gönderdikleri parayı Ca� tilina'nın seçimine yatırması çok akıllıca bir iş. Se­ çim paralarının

hesaba geçirilmesinde her zaman

'cömertce' davranılır. Mutlu bir gün : Asya tahvilleri fırtına gibi yük­ seliyor. Bugün en az

700 Sesters daha zenginleştim.

Caebio'yu gezmeye götürdüm.

14.10. C. şimdi tam hızını almış durumda, pan oldu­ ğu zaman hep böyledir. Pomponius Celer'e ( kürkçü, . derici) dedi ki : «Bu seçim demokrasinın geleceğini belirleyecek. Yoksul mahallelerinin nasıl kaynadığını bilmek için sıradan kişileri � konuşmak gerek. Ajanım ( icra me­ muru Mumınlius Spicer'den söz ediyordu) bana hangi koşullar içinde yaşadığını anlattı. ikisinin ciğerlerinin işi bitmiş.

Altı çocuğundan Duvarlar o kadar

ıslakmış ki, tuzluklardaki tuz top top oluyormuş. Fa­ relerden kurtuluş yokmuş, yüzyıldır kanalizasyon için bir Sesters bile verilmemiş. Asya fethedilmelidir ! » Seçimler ayın yirmisinde.

Önümüzdeki haftalar

ilginç ( aynı zamanda korkulu ) demek . . Umarım C . Catilina ile fazla yakın bir ilişki kurmaz.

Claucos

onun dün gece kesinlikle bu eve gelmiş olduğunu söy­ lüyor. Bunu araştırmalıyım.

15.10. Çok öfkeliyim, hiç düşünemiyorum. Caebio beni aldatıyor.

Bugün

evine gittiğimde

öğleden

annesi

sonra

boş

olduğu

pek bir şaşkın ve

için

sıkıntılı

görünüyordu ; hemen fark ettim . Caebio'nun amca-

• 89 • sıyla beraber bir köpek yarışına gitmiş olduğunu söy­ ledi. Herhangi bir herifle dolaşıyor olduğunu hemen kadının yüzüne söyledim. Önce yadsıdı, sonra itiraf etti. Rufus haftalardır hemen hemen her akşam bu­ radaymış. Bir ağlama krizi geldi, ama Caebio'nun küçük kardeşiyle kentin dördüncü bölümüne, köpek yanşının yapılaığı yere gidebilecek kadar kendimi tuttum. Caebio orada yoktu, tabii. Bütün öğleden sonra ve gece yarısına kadar her deliği ve gezinti yerlerini aradım. Sonra küçükle Tiber kıyısındaki Çocuk Rufus'un nerede tahıl ambarlarına gittik. oturduğunu biliyo.rdu, ona mektuplar getirip götür­ müş· (utanmadan ! ) · Gecenin ikisine kadar avluda bekledik. Evde ışık yanmadı. 16.10.

Caebio benimle konuşmak istemiyor. uyardığını söylüyor ; beni sever. Yeni bir barcı benimie konuşmasını yasak etmiş ! deşi elime bir kağıt tutuşturdu : Caebio

Annesi, onu darbe : Am­ Küçük kar­ ambarlarda

bir yı:ı.zıcılık işi bulmuş. Demek onun sevgisi bu ! Be­ ni bir yazıcılık uğruna satıyor ! Günde iki Sesters için ! Bunu okuduğumda buz gibi kesildim. Hemen, bu yaratığı gelaiği yere, bok çukuruna bırakmaya karar verdim. Gerçekten sinirlenmeye bile değmez. Kurban paralan Capitol'de dağıtıldı, (tabii dala­ vera yapmaya k alktılar ! ) Yazı masasını düzenledim , ocak ayında alınacak faizleri hesapladım. C.'nin şim­ di geceleri okuduğu Heminas'ın 'Kronik' adlı kitabı­ nın arasında bulduğum mektupdan, çok sayıda arsa almış olduğunu öğrendim. Campagna'da dönüm dö­ nüm ta rlalar ! Bunlan ne yapmayı düşünüyor ki ?

• 90 • 17.10.

Bugün Tiber kıyısındaki tahıl ambarlarına git­ tim. Caebio'yu dışanya çağırttım ve konuşmaya zor­ ladım. Gözümün içine bakamıyor. Ne olmuş böyle benim Caebio'ma ! 18.10.

Çok üzüntülü günler. Hiç bir şeyle ilgilenmiyor, hem�n hiç bir şey yemiyo.rııın . 19.10.

Tahıl ambarlarında iğrenç bir olay oldu. Yalnız kira kontratını yenileyeyim mi diye soracaktım Cae­ bio'ya, ( annesi rica etmişti) . Tam o sırada şu Rufus geldi ve benı iki köleyle dışan attırdı ! Kültürsüz ve korkunç derece kötü konuşan bir adam. Bir kişiye karşı üç kişi. Caebio büronun kapısına yaslanmış du­ ruyordu ; hiç bir şey söylemedi ! Yatıyorum . Bu işin sonu nereye varacak ? 20.10.

Pomponius Celer ( kürkçü ve derici) aracılı­ ğıyla tahıl firmasına erişip erişemeyeceğini düşün­ düm. Bu Rufus'u işten attırmalı. Belki gene «Bal­ dır» la konuşmı:ı.k daha yerinde olur. Eğer bir devrim olursa, bu Ruftı.s en önce temizleneceklerden biri ol­ malı. Bankala;: kapalı olduğundan bütün gün kira işini halledemedim. Cicero, Senato'da bir konuşma yaptı, Catilına'nın cinayet planlarını açıkladı. Yağmuı· yağıyor.

• 91 . 21.10. Uyuşukluk. Coneıul seçimleri sekiz gün ertelendi. Kentde bü­ yük bir heyecan var. Sokaklar Catilina'yı seçmeye gelen Sulla'nm eski askerleriyle dolu. Eğer seçimler bugü11 yapılsaydı, mutlaka Catilina seçilirdi. Herhal­ de bundan ötürü bugün yapılmadı. Cicero Kent Yö­ netimiyle mi pazarlığa oturdu ? Catilina'nın arkas;:.n­ daki para babalarının ayaklarını mı kaydırmaya ça­ lışıyor ? Eyaletlerin yönetimi yolunda bankalara Asya ticareti üzerind·� etkili olmalarını, Kent mahkemele­ rinin de yeniden Asya'da �enato'ca alınan tedbirleri denetlemelerini sağlamaya çalışacağını mı söz verdi ? Crassus'un Roma'dan ayrılmış olması kötü. Polisler kenar mahallerlerde kol geziyor.

22.10. Alexander'den mektup aldım, kendisini «uygun bir zamanda» ;:ı.ramamı rica ediyor. Gittiğimde, onu burada. olmayan Crassus'un bir mahkemesiyle ilgili konuşmasını ha zırlar buldum. Bana, Forum'da git­ tikçe kesinleşen söylentilerin dolaştığını, belirli ban­ kalann Cicero kanalıyla Senato ile, Consul seçimle­ rinde takınacaklan tutum üzerine görüştüklerini an­ lattı. Bazı belL·Ji ödünler ( Asya'da mı ? ) karşısında Kent Yönetimi, Catilina'ya, nereden olursa olsun ge­ len paraların kaynağını hemen kurutmaya hazırmış. Oysa Senato partisi hiç bir ödüne hazır değilmiş, çün­ kü Cato Kent Yönetiminin gerçekten Catilina'yı Con­ sul olarak görnıek istediğine inanmıyormuş. Bundan daha önemlisi, dernekler Catilina'nın seçilmesine kar­ şı gittikçe daha belirli bir tavır takınıyorlarmış. Do­ laylı olarak, Senato ile çok « Ciddi» bi.r l')ekilde «ger-

çek ödünler» üzerine görüşüldüğünü duymuş. Bu ko­ nuda «beklenmedik bir olayla» karşılaşılabilinirmiş. Hatta Cato, Doiapçılar Derneği Başkanına «Catilina Seçim Kurulu yöneticilerinden bir bey» in kendisine geldiğini ve «garip önerilerde bulunduğunu» anlat­ mış. Alexander bana doğrudan, C.'nin Senato Parti­ sinin yöneticileri Cato ve Catulus'la bir konuşma yap­ mış olduğundan haberimin olup olmadığım sordu. Eğer Alexander'in habercileri doğru söylüyorlarsa, C. Kent Yönetiminin tutumuna aldırmadan Senato Partisine, ilkbaharda demokratların, Alexander'in düşüncelerinderı esinlenerek önerdikleri, işsizleri yer­ leştirP.Cek olan on kişilik çalışma gurubunu Senato' nun şim di kurması halinde (toprak sorununun çözü­ mü ! ) , Catilina mn seçimini kendisinin baltalayacağı­ nı bildirmiş. Cato buna daha cevap vermemiş. Böyle bir konuşmanın geçtiğinden hiç haberim yoktu, ama dün görüşme saatinde Cato 'ya C.'nin bir mektubunu götürmüştüm. Atrium'un çok dolu olmasına karşın beni hemen içeriye almışlardı. Buradaki işlerin yanın­ da bizimkiler hiç kalıt. Buraya neredeyse kentin dört­ te biri akın ediyor ve bütün bu insanları bir düzine kadar sekreter yönetiyordu. Bunların arasında sek­ reterl..rini de beraberinde getirmiş iş adamları gör­ düm. Bütün Roma tarafından bir ayyaş olarak bili­ nen, daha öğle olmadan bir şişe kırmızı şarabı de­ viren ufak tefek, şişko Cato, mektubu benim önüm­ de okudu. Anlaşılmaz bir takım şeyler homurdandı ve Başsekreterine uzattı. O da okudu, birbirlerine bakıştılar. C.'nin mektupla cevap alacağını bildirdi­ ler. Dışarıya çıkarken Cato'nun : «Bey artık sinirlenmeye başlıyor,» dediğini duy­ dum.



93 .

A lexander kendisine bunu anlattığımda pek şa­ şırmış gibiydi. Acaba söylememeli miydim ? 23.10.

Tekrar Caebio'nun annesine gittim. Eğer Caebio şimdiki işini kaybederse, Catilina' cılara katılmak is­ tiyormuş. Onlar kendisine iş sözü vermişler. Benim narin Caebio'm , asker ! Tabii bu insanlar korkunç fakirlik çekiyorlar. Sü­ rekli sağı solu yıkılan, sokak tarafından dört tane kalasla desteklenmiş sekiz katlı bir evde ikiyüzün üs­ tünde insan ya şıyor, eğer buna yaşamak denirse ! Gözleri irinli çocuklar çürümüş merdivenlerden aşa­ ğıya yuvarlanıyorlar. Bu zavallıların yedikleri (ki onlara yetmiyor bile) bizde çöpe ablıyor. Caebio'ya karşı haksız davrandığım düşüncesin­ den kurtulamıyorum. Para baskısına dayanamadı. Kendisini aldatmış olduğum duygusuna kapıldı. Bir­ den kirasını ödememeye başlamıştım. Biriktirdikleri­ mi C. 'ye ödünç verdiğimi ona nasıl söyleyebilirdim ? Bu onun işine yarar mıydı ? O zamandan beri C. 'ye sürekli imlemelerde bulundum. Hiç aldırmıyor. Ama öte yandan Cyııthia'ya inci bilezik alıyor! Ayrıca kredi ile değil, (hiç bir kuyumcunun ona kredi aç­ mayaca ğından eminim. ) Bu sıralarda gene parası var. 24.10.

Politika ile uğraşarak kendimi avutmaya çalışı­ yorum. C. ile çalışmak zaman zaman çok güç oluyor. Bazı günler hiç bir şey yapmıyor, konuşmuyor, ka­ rar vermiyor, emretmiyor. Sonra da basit bir seçim yöneticisi C.'nin karar verme gücünden, direncinden kuşkuya düşmüş olduğunu açıklıyor :

• 94 • «Oradan oraya sallanıp duruyor, o kadar belir­ siz konuşuyor ki, ne istediğini kendi de bilmiyor. Ba­ zan haftalarca kendisiyle konuşmak olanağı bulun­ muyor. Her şey karma karışık, kimse onun neye ka­ rar vereceğini bilmiyor. Büyük bir adam, ama ne ya­ zık ki, her zaman aynı adam değil. » Eğer bu sıradan adam politik savaşın ne kadar karışık olduğuim bilseydi, bu kavgayı yürütenin de çevresinde bağlı olduğu, başkalarının varlığından ötürü vereceği kararlarda hiçbir zaman tek başma kendisi olamayacağını düşünseydi, elbette böyle ko­ nuşmazdı. Örneğin, bugün C. gene pek bir hareket­ lendi. Demokratların bu seçimlerdeki davranışların­ da tutarsız bir yan var. Oysa vergi ortaklıklarının tahvilleri gene oniki derece birden yükseldi. Kimbi­ lir ne dümenleı· dönüyor kulislerde ? Anlaştılar mı ? Kim kimle ? Cicero'nun, Catilina yönetimi ele alırsa aşağı tabakadan halkı Forum'a salıvereceği ile ilgili tehditleri artık son haftalarda olduğu gibi omuz silk­ meyle karşılanmıyor. Dernekler şimdiden Catilina'ya karşı. Bankalar da mı değişiyor ? C. bu işin derinine inmek ister göıiinüyor. Akşamlan yorgunluktan bit­ kin düşmüş tahtırevan taşıyıcılarından öğrendiğime göre bütün gün bir bürodan öbürüne taşınıp durmuş. Clodius'a bu akşam benim yanımda Cato'dan politik ödünler istediğini söyledi. (Ben ona Alexander'in kuş­ kulu sorusundan söz etmiştim. ) «Ne gibi politik ödünler ?» diye sordu Clodius be­ lirgin bir kuşkuyla. «Hiç, sıradan şeyler,» dedi C. ·Ama 'Biryantin Kafa' işi daha bir kurcalamak istiyordu. «Buğday bağışı mı ?» « Evet, o da» dedi C. sinirlenerek. cAma ben el­ bette daha çok toprak sorununa ağırlık vermiştim.



95 •

Eğer Romalı i�sizin işleyecek toprağı olsa sadaka gereksinmez. » «Şu sırada aç,» dedi Clodius inatla. C. öfkesinden kendini kaybederek : « Sürekli olarak aç karnını gösteren insanlarla politika yapılarr.az,» dedi kızgınlıkla. « Sürekli olarak tahıl ambarlarında yolunu kaybeden bir 'gü.ruh'la Roma alınmaz. So.runların ya hepsi çözülür, yada hiç biri. Eğer bu ayak takımı bir dilim ekmekten baş­ ka bir şey istemiyorsa, o zaman ayak takımı olarak kalır. Ben politıkacıyım, fınncı değil. Ayrıca alış ve­ riş yapmadım ben, yalnızca bir denemeydi. » «Peki, Cato ne dedi ?» diye sordu derece dingin bir sesle.

Clodius son

«Bunun üzerinde düşünmek istedi, yardım etme­ ye eğilimli göziiküyordu.» «Ne ölçüde ?» «Ben ona,�, diye devam etti C. daha sakinleşe­ rek, «ödün verilmezse demokrasinin bütün seçim araçlarının son adamına kadar Catilina için kullanı­ lacağını söyledim. » «Ama bunnn olamayacığını biliyorsun. Kent Yö­ netimi paralan kesti.» C. : «İşte bu nedenle bugün sabahtan akşama ka­ dar büroları doıaştım. Kent Yönetimi Catilina'yı seç­ mekle tehdit etmeli. » Clodius : «Ve Catilina'yı seçtirmemeliler. Yani borçların silinmesi demek bu. Durumu Senato da bi­ liyor. "& C. : «Biz Ke.nt Yönetimine de engel olabiliriz, bu­ nu çok iyi biliyorsun, Cato da biliyor, dostum. Bu­ günden itibaren Kent Yönetimi de biliyor. Bu konuy­ la özellikle ben ilgilendim. Seçmenlere, Catilina'yı

• 96 . seçerlerse kendilerine para dağıtacağımıza söz vere­ biliriz. » Clodius : «Peki, sen bunu istiyor musun ? » C. : «Duruma bağlı. » Clodius : «Hangi durum a ? » C. : «Ödün verilmezse ! Böyle aptalca so.nna. » Clodius kalktı. « Ödün verilip verilmediğinden ne zaman haberin olacak ?» C. : «Bu gece daha görüşmelerim olacak » Clodius : «Bizim ne zaman haberimiz olacak ?» C. : «Benim haberim olur olmaz, tabii. » «İyi,» dedi Clodius kısaca. Sonra hemen gitti. İşin kötüsü C.'nin hiç bir görüşmesi yoktu ; Mucia'ya gitti. Cato'dan oldukça kalın bir zarf gelmiş­ ti kendisine. Bu zarfın içinde ödün olamazdı ; bu ka­ dar çok politik ödün olamaz zaten. Önümüzdeki gün­ leri k� ranlık görüyorum. Kaderin alayı : Uğruna Caebio'mu kaybettiğim 4 OOO'im geri geldi !

Mummlius Spicer ödünç verdi.

Ama çok geç . . . 25.10.

C. bugün Seçim Kurulu Başkanlarıyla görüşme­ mek için kendisini evde değilmiş gibi gösteriyor. Hat­ ta konuşma saatini bile yapmadı. Buna karşılık aralarında Ticaret Odası üyelerinin de bulunduğu bazı kişileri kabul etti. Her kapıyı yok­ layacağı her yolu deneyeceğe benzer. 26.10.

C. seçim kampanyasının tam ortasında bir göl kenarındaki sayfiyeye gitti. Nereye gittiğini benden

• 97



başkıı kimseye söylemedi, çünkü kendisinin kesin ola­ rak dinlenmesi gerekiyormuş ; çok sinirliymiş ve ge­ ne uykusuzluk çekmeye başlamış. Böyle söyledi Pom­ peia'ya. Oysa Mucia ile buluşacağını biliyorum. Aca­ ba o da kocasına sinirli olduğunu mu yazıyor ve Pom­ peius da Pompeia gibi buna inanıyor ?

Oysa Pom­

peia odaya girdiğinde C.'nin «Herkules» ini de yanı­ na aldığını gördü, şu onbeş yıl önce yazdığı ve baş­ ka bir konu bulamadığı için sürekli olarak kadınlara aynı şeyi

okuduğu hexaıneter ( * )

ölçülü korkunç

şun . ..

.,

Bir de numara yaparak dinlenmesi gerektiğini söylüyordu, hem de sanki başı ağrıyormuşcasma ka­ fasını tutmak gibi aptalca bir davranış yapmaktan kendini alamadı. Clodius ile seçim encümeni, C. 'nin gittiğini du­ yarlarsa ne yaparlar acaba, merak ediyorum . . . Üs­ telik 'Mantar' da yok ortalarda. C.'nin burada olmaması benim işime geliyor. Şim­ di küçük bir dükkan anyorum.

Kararımı verdim,

Caebio'ya bir parfümeri dükkanı açacağım. Yargı­ lannda özgür olsun artık. Kendisini satmasına katla­ namıyorum. İcra daireleri tarafından zorunlu açık artırma­ lar çoğaldığından kiralar oldukça ucuz.

Bankalar

şimdi pek bir eli açık davranıyorlar. Esnafın borç­ lan sağlayamaz ! Tahıl yüklü hiç bi.r gemi yok ki, tayfa­ ları köle olmasın. Akıl alacak gibi değil ! Caebio'm nerede acaba ? Faesulae'de bir kışlada, o pislik yuvası paçavraların içinde mi ? Yoksa içine yağmur sulan akan bir çadırda mı ? Etruria'da yağ­ mur yağıyordur şimdi. 30.11.

Bugün goruşme saatine Gal'li bir tüccar geldi. Crernona'lı şişko Favella'dan bi.r salık mektubu ge­ tirmiş. Yalnızca Po ovasının değil, tüm Cisalpinia Galya'sının da umudunu Catilina'ya bağlamış oldu­ ğunu söyledi. C. onunla yarım saat kadar yalnız gö­ rüştü. Öğleden önce beni bir mektupla Cicero 'ya gön-



derdi.

153



Cicero mektubu önümde açtı, kendine özgü

korku, şaşkınlık ve tutkuyla dolu garip bir ifadeyle mektubu bir solukta okuduktan sonra benimle hiç ilgilenmeden doğru yazı odasına yöneldi. Ne yazıyor­ du acaba mektupta ? Kentteki gerilim dayanılır gibi değil.

Her şey

gelecek bir patlamayı anıştınyor. Catilina birlikleri geceleri Campus Martius'ta talim görüyor ; demok­ ratik sokak kulüpleri ise en son adamına varıncaya kadar çoktan silahlanmış durumda. Bunlar Cicero'� nun polisinin gözünden kaçmış olamaz tabii. Garip ama, Bay Cicero ara sıra kendisine yöneltilmiş bir suikastı ortaya

çıkarmakla yetinmekte

diretiyor.

Buna karşılık Senato şimdi daha hareketli. Cicero üzerindeki baskısını gittikçe artırıyor olmalı ; Cato, ne olursa olsun, «bütün hortlaklan» yok etmek iste­ yecektir. Ancak o zaman gittikçe zorbalaşan Pom­ peius'un isteklerine karşı çıkılabilecek.

Gerçekten

kimse Cicero'nun neden daha baskın çıkmadığını an­ lamıyor. Yoksa Asya'lı bey Nepos mu ona engel olan ? Çünkü bu sıralarda Forum'da, içi vergi kesenek an­ laşmalanyla dolu olan dosyasıyla

çiçeği burnunda

Halk Tribunu'nun önemli rol oynadığı yeraltı uğra­ şıları sürüp gidiyor. Kent Yönetiminin tutumu an­ laşılır gibi değil. Bir kaç banka önce Catilina darbe­ sini destekledi, sonra da anlan ortada bırakıverdi. Bu davranış, tümüyle değişik amaçlan olan ve para yardımı yapan başka bir gurubu hemen harekete ge­ çirdi. Şimdi ise Pompeius'un adamının

Catilina'ya

yardım elini uzattığına inanılıyor. Öyle olmasa niçin Catilina'nın Etruria ordusuna karşı herkesin bildiği bir Catilina'cı olan Konsul Antonius gönderilsin ? İşin hoş yanı, günden güne daha tehdit edici bir ha­ vaya bürünen, Catilina'cılann ( v� so k ak kulüpleri-

'



154 •

nin) darbe hazırlıklan yolundaki dedikodulara kar­ şın borsada Asya tahvillerinin yükselmesi. Artık an­ layabilene aşkolsun ! 1.12.

Caebio'dan hiç haber yok. Umutsuzum. Bugünlerde Caebio'yu çok düşünüyorum. Politik yönden de. Bana böylesine yakın olan bu insan üze­ rine ne biliyorum? Şu büyük yapılar, şu dünyadaki geniş çevreler, şu kentte yaşayan yüzbinler üzerine ne biliyoruz ? Hiç ! Ben yalnızca bir köleyim. Ama o bir Roma vatandaşı, özgür bir kişi olmasına karşın, - bahşiş aldığım için olacak -, her konuda sanki bana uymak zorunluluğunu duyuyor. Kültür açısından benden aşağı bir düzeyde. Aşkımızın bozulmasının nedeni bu değil, ona parfüm.eri dükkanını zamanında almamış olmam. İşsizlerin Catilina'dan başka umut­ ları yok. Düne kadar yalnız en umutsuzların, en ça­ resiz durumda olanların Catilina tarafına geçebilece· ğini sanıyordum. Ama ya bunların sayıları yüzbin­ lere varıyorsa ? Belki de Catilina eylemi bir halk ha­ reketidir ? Üzerinde durulacak nokta şu: Bay Cicero diktatörlük planlarını açıklıyor, meslek birlikleri da­ valar açıyor, Catilina köle sorununa değiniyor. İs­ yancıları ihbar edecekler için verilmesi öngörülen çok büyük ödüllere karşın, - ihbarı yapan köleler için özgürlüklerinin bağışlaması ve 100 000 Sesters, öz­ gür vatandaşlar için ise 200 000 Sesters -, hala bir ihbar olmadı. Oysa herkesin ayaklanmadan haberi var ! Yoksa bu insanların hepsi de mi ayaklanmaya katılıyor ? Artık hemen her gün Catilina'cılann darbesi bekleniyor. Eyleme geçmek için bu kadar bekleme­ lerine neden olarak Clodius'un daha hazır olmaması



155 .

Gerçekten Clodius eyleme geçmek

ileri sürülüyor.

için daha C. 'nin onayını bile almadı.

1.12. (akşam) 'Mantar' bugün gene C.'yi Praetor'luğa Yargıçlığına) geldi.

( Kent

adaylığını koyması için kandırmaya

C. bu konuda pek bir sakıngan davranıyor.

Her ne kadar şaşırtıcıysa da onun hala toprak spe­ külasyonundan

bir

şeyler

umduğunu

sanıyorum.

Kendi işlerini güçleştireceğinden resmi bir görev al­ mak istemiyor, çünkü Senato üyelerinin bu tür iş­ lerle ilgilenmesi yasak. 'Mantar' olaya belki de biz­ den çok resmen karışmış. Ne de olsa bizim Catilina'­ ya karşı, en azından paraca direnemeyecek durumda olduğumuzu herkes biliyor ! Ama Crassus yapabilirdi bunu. Gemilere paralar yüklemiş olmalı. C. soğuk­ kanlılıkla : «Roma'nın yarısını da götüremez ya ! » dedi. «Ü döküntü tahta kulübelerini gemilere yüklemeye kalk­ sın da, nasıl dağılıp çöküvereceğini görsün ! » 'Mantar' her türlü politik eylemden elini çekti. Sinirleri berbat bir durumda. Artık bir gece olsun uyku girmiyordur gözüne. Senato polisinden ve Ca­ tilina'nın çetelerinden korkuyor. Hatta şimdi, «zen­ ginlere karşıyız ! »

parolasıyla si!ahlandıklarını çok

iyi bildiği sokak kulüplerinden de korkuyor.

Pom­

peius'tan ve onun Kent Yönetimindeki rekabetinden korkuyor. Ama hepsinden çok kölelerden korkuyor, var mı, yok mu köleler ! Gece yansı kütüphanecisini

kaldırarak ter içinde yatağının kenarına ilişip sabah­ lara kadar 'ölümden sonraki yaşam' üzerine konuşu­ yormuş. Kent Yönetiminde bu korkuları duyan tek kişi



156 •

o olmasa gerek. Gene de anlaşılır gibi değil ! Hala paraları sayıyor. . . 2.12.

Senato çılgına dönecek ! Cato, Kent Yönetiminin seçimlerden sonra bile

Catilina hareketine akıttığı

paralar üzerine ayrıntılı açıklamalar yapacakmış ! Buna karşılık Capua'dan tedirgin haberler geli­ yor. Oradaki gladyatör okullarında karışıklık çıkmış. Bugün bütün kentte konuşulan konu buydu. Küçük adamın bile : « İç savaş olursa köleler ayaklanır, o zaman da her şey biter ! » dediği duyuluyordu. 2.12.

(akşam)

Kent Yönetimi şimdi korku içinde. «Köleler geli­ yor ! » sözü hepsinin iliklerine kadar işliyor. Ticaret odası bir toplantı yaparak hangi üyelerinin Catilina'­ ya ve «Catilina'yla ilgili eylemlere -> para ulaştırdığını araştırmaya karar verdi. Tabii Pulcher ile kendisine sıkı sıkıya bağlı gurubu toplantıda yoktu. 3.12.

Sonunda olaylar pa tlak verdi, ama Catilina'nın değil, «Cicero » nun saflarından ! Polis sabah saat dörtte Emilia köprüsünde 'Gal­ ya'lı

tüccarların' yolladığı bir temsilciler gurubunu

durdurarak eşyalarını aramış. Eşyaların arasından tanınmış Catilina'cıların imzalarını taşıyan ve hepsi birer ihanet belgesi olan mektup ve yazılar çıktı. Bir saat sonra da Cethegus'un evi arandı ve yük­ lü bir silah deposu ortaya çıkarıldı. Suikastçılar ya­ taklarından alınarak tutuklandılar ve Cicero'nun Se­ nato'yu toplantıya çağırdığı Consordia tapınağına ge-



157 .

tirildiler. Cicero Senato'ya, Catilina ile 'Baldır' ara­ sındaki yazışmaları sundu. gladyatör

Bu yazışmalar Capua'h

kölelerin ayaklanmaya

nasıl katılacağı

üzerine bazı ayrıntılı bilgileri kapsıyormuş. Belgeler henüz gizli tutuluyor. Herhalde Lenthulus'la Cethe­ gus belgelerin açıklığı karşısında hiç bir yadsımada bulunamamışlardır. Şimdilik deliller saklanmak üze­ re

Senato üyelerine dağıtıldı. Öğleye doğru silahlı adamlar Statilius'u buraya

getirdi. Statilius C.'ye devredilmiş. C. de öğleden sonra geldi ; çok yorgundu, yüzü sararmıştı. Hiç bir şey yemedi, Statilius'un yanına da gitmedi. Ama kendisinin (ve Crassus'un) geçmemiş.

adı oturumda

C.'yle Crassua'un olaya ciddi bir biçimde

bulaşmadıkları söyleniyor. Ne yazık ki bütün gün C.'yle Galya'lı tüccarın konuşmasını aklımdan çıkaramadım. 3.12. (gece)

Beş bölge askerler tarafından işgal edildi. Bir­ likler (Picenum'lu köylü çocuklarından meydana gel- · me bir lejyon) sokaklarda kamp kuruyorlar. Yemek­

lerini de sokakta pişird.iklerin�en fakir fukara bu açık hava mutfaklarının çevresinde toplanıyo.r. As­ kerler iyi niyetli, yada şaşkın, belki de korkak olduk­ larından fasulye çorbalarından bol bol dağıtıyorlar. Ama anlatıldığına

göre daha efendi

olanlar hiçbir

şey kabul etmiyor ve a� çocuklarının eline vurarak askerlerden aldıkları yemekleri atıyorlarmış. 4.12.

Daha dün akşam kentte son derece garip bir ta­ kını söylentiler yayılmaya başlamıştı. Ama Cicero'-

• 158 . nun saat sekizden sonra el konulan belgelerin içeriği üzerine yaptığı

açıklama hepsini gölgede bırakb.

nan tahtalarının ve afişlerin önünde toplanan kor­ kunç bir kalabalık Cethcgus'un evinde ay.nntılı kun­ dak planlannın yanı sıra üstüpü ve kükürt bulunmuş olduğunu öğrendi. Roma oniki köşesinden kundakla­ nacak:mış ! Glaucos bu iddianın uydurma olduğuna yemin ediyor. Bütün bu kundak araçlarmı

- üstelik hepsi

birden bir el arabasını ancak doldururmuş -. Cethe­ gus'un evine polis kendisi yerleştirmiş. Öteki belge­ leri ise Galya'lı tüccarların eline bir kışkırtıcı ver­ miş, bunlar da zaten düzmeceymiş. Her şey düzmece ve uydurmaymış. Ama belgelerde bir de kölelerin ba­ ğışlanacağını açıklayan bildiri taslağı varmış. Eğer öyleyse hiç kimse, bir karyoladan başka bir şeyi ol­ mayanlar bile ayaklanmadan yana çıkamaz. Her es­ nafın kölesi var. Gece su borularını da tıkamayı söylentisi çıktı.

tasa.rladıklan

Sokak kulüplerinde anlatılmaz bir kanşıklık var. Alexander, eyleme karşı çıkmak gerektiğini, çünkü Catilina'cıların kentte de köleleri silahlandırdığını kanıtlayan gerçek deliller bulunduğunu açıklamak üzere başkanlan toplantıya çağırdı. Yirmibir baş­ kandan yalnız altisı geldi. İkisi başlangıçta, köleler olsun olmasın savaşılması gerektiği görüşündeydi. Ötekiler, üyelerin kendHerine bildirilmese bile, bu gece silahlarını yok edeceklerinden emin olduklarını kesinlikle belirttiler. Catilina'cı birliklerin de anlaşılan Cicero'nun açıklamalarından sonra eli ayağı bağlandı. Clodius Roma dışında saklanıyor. Bu sabah C. ile Crassus'un adlan ayaklanmaya

·•

159 .

katılanların arasında geçti. Polis ajanı olduğu her­ kesçe bilinen Vettino diye biri Quaestor'luğa gelerek C.'nin de para verenlerden olduğunu ihbar etti. C. öğleden sonra yeniden Senato'ya gitti. Catu­ lus, Cicero'yu sabah karanlığında aramı ş (Capitol'de aramış, çünkü Consul eve gitmeyerek geceyi orada geçirmiş) ve C.'nin tutuklanması için diretmiş. Ama Cicero bundan çekinmiş.

C. kendisine karşı hiç bir kanıt bulunmadığından emin. Gerçekten gece de sağ-salim geri döndü. Heyecan içindeki Pompeia'ya Senato'da ihbarcılardan birinin Crassus'un adını söylediğini ve yuhalandığını anlat­ tı. Senatörlerden çoğu Crassus'a borçlu. C.'nin ken­ disi de kuşkulardan annabilmiş. «Benim de pek çok alacaklım var,» dedi. Yalnız tutukluların durumu hiç de iyi değilmiş. 'Babalar' bu kez kan görmek istiyorlarmış. Cicero tabii ölüm cezasını söz konusu bile etmeye çekiniyor­ muş. Durmadan, kamutayın onayı alınmadan veri­ lecek ölüm cezalarının

yasalara karşı olacağını ve

sonra kabağın kendi başına patlayacağım tekrarlı­ yormuş. Şu anda herhalde ellerinde bazı baskı ge­ reçleri olan Cato ile birlikte beş kişi daha ondan ya­ naymış. Onlar daha Atrium'da konuşurlarken

Manuis

Pulcher'in geldiği haber verildi. Manius Pulcher ya­ nında Kent Yönetiminin belki de en büyük yatınm­ cılanndan biri olan, ama adı hemen hiç geçmemesine karşın, görüşleri maliye çevrelerinde önemsenen Af­ ranius Cullo ve diğer üç tanınmış vergi kesenekçi­ siyle içeri girdi. Hepsinin yüzü bembeyazdı ve sinir­ liydiler. Kitaplığa çekildiler. Beyler dolambaçlı sözler et-



160 .

meden istediklerini açıkladılar. İstedikleri gerçekten §aşırtıcıydı. Kuru bir dille C. 'ye yann, kararın çıka­ cağı Senato oturumunda tutuklulardan yana çıkma­ sını ve hangi koşullar altında olursa olsun ölüm ce­ zasını engellemesini önerdiler !

C. başlangıçta pek

dingindi. Adamların büyük yanlışlar yaptığını ve kim­ senin onlardan yana olmadığını belirtti. Ufak tefek, kemikli,

elli yaşlarında bir adam

olan Afranius Cullo, C.'nin sözünü bitirmesini bek­ ledikten sonra : «Koşullar ne olursa olsun, ölüm cezası verilme­ meli,» diye yineledi. «Ölüm cezası Senato'nun kesin zaferi demek olur. » C. beni dışarı yolladı. Beyler ancak bir buçuk saat sonra gittiler. On­ lar gittikten sonra kitaplığa geldiğimde C.'yi bir ağ­

lama nöbetine tutulmuŞ buldum. Bana en azından üç ,

kez : «Ne olursa olsun istediklerini

yapmayacağım,

bu salaklar beni ne sanıyorlar ?» diye bağırdı. Her şey açık : Eğer bankaların isteğini yerine ge­ tirirse, herkes demokratların «darbe teşebbüsü» ne

- özellikle de C. 'nin -

ne kadar bulaşmış olduğunu

anlayacak ; hem de Senato Partisinin bıçağını bile­ diği şu sırada! Saat onbirde 'Mantar' geldi. Dünden bugüne en aşağı on kilo vermiş. Gece geç saatlere kadar otur­ du. Statilius da C.'yi görmek için çok uğraştı, tabii boşuna ! 5.12.

Sabahın

erken

saatlerinden beri bütün

kent

ayakta. Sokaklar heyecanlı guruplarla dolu. Catili­ na'yı tutan kimse kalmadı. Hangi marangoza sorsa­ nız

Catilina'cılann rendesini yakmak istediklerine

• 161



inanmış görünüyor. Berberler çevrede Catilina'cı d.i­ ye tanınan müşterileri artık tıraş etmiyorlar. Adam­ ların birden bire akıllan başlarına geldi. Roma'da, bir yada birbuçuk milyon köle var. Anibal kentin kapılarına dayanmıştı, ama köleler ka­ pıların berisinde. C. Capitol'e çıktı ; ben de bir mektupla Cato'nun kızkardeşi Servilia'ya gittim. Servilia için kim ne derse desin, C.'yi gerçekten seviyor. Mektubunu oku­ . du ve hemen bir cevap yazarak benimle yolladı. Forum tıklım tıklım doluydu. Bütün bankalar kapalı. Bir yığın polis. Herkes saatlerdir Senato'nun · kararını bekliyordu. Ben Capitol'e geldiğimde toplantı bütün hızıyla devam ediyordu. C.'nin son derece serinkanlı bir şe­ kilde konuştuğunu ve Kitaplıkta, Spicer'in yatak odasında duran ikin­ ci tomarın gelmesini bekledik. Bir sürü derinin hafif kokusu, ihtiyarın bana sunduğu beyaz şarabın ko.. kusuyla kanşarak insanda hoş bir duygu uyandın.. yordu. «Belki birkaç şey daha bilmeniz gerekir, » dedi. «92'nin yazında C.'nin birtakım küçük borçlannı ele almayı başarmıştım. Bir bankayla işbirliği yapıyor-



179 •

dum. Elimde çok sayıda başka davalar vardı, ama C. her zaman çalışmamın büyük bir bölümünü ge­ rektiriyordu. Sonunda çalışmalarımı hemen yalnızca onun işlerine yönelttim. C.'nin o zamanki çaresizliği yaşamımın en büyük şansı oldu. 92'nin sonunda C.'nin davası üzerine birlikte çalıştığım bankanın yönetim kuruluna girdim. Bank.8.nın gözünde C.'nin para işleri konusunda bir çeşit uzmandım.

93 yılının sonunda

toplam borçlarını aşağı yukarı 30 milyon Sesters ola­ rak kaydettim. » Sonra notların ikinci bölümü geldi. B u kere ve­ rilen tomar çok inceydi. Evimin yolunu tuttum. Keltli kölelerin türküleri beni denize inene kadar izledi . . .

Ranıs'un

Notlan

-

2-

1.1.92

Evde büyük kargaşalık. C.'nin göreve başlayışı. Nepos'un dört gözle beklenen zarlı sonunda gel­ di. Asyadaki efendi araya zaman koymuş. Ama so­ nunda &"eldi işte. C.'nin Praetor'luk cübbesi daha bit­ medi tabii. Terzi ile aralarında korkunç bir kavga oldu. Sonunda cübbenin işlemeleri iğne ile tutturul­ du. C. Forum'a bir saat geç geldi. Eğer terziler en yüksek yargıçlara bile ancak ücretleri nakit olarak ödendikten sonra cübbelerini teslim edecek olsalar, 'düiıyanın başkenti'inde çok ilginç durumlar meyda­ na gelir! Ama pek saygın oldu oturum . Oldukça büyük bir halk kalabalığı vardı. Ayaklanma dolayısıyla he­ men her evin aranma olanağı var, bu yüzden bütün kent hala büyük bir korku içinde. Sokak kulüpleri bütün umutlannı C.'ye bağlıyor. Duygulu sahneler. Yaşlı bir kadın askerler

arasından koşarak geçip

C. 'nin kolunu çekiştirerek haykırdı : «Taesius'u unutma ! >

• 181



Herhalde C.'nin kulüpte herkesi tanıdığını sanı­ yordu. C. yaşlı kadını uzaklaştırmak isteyen Liktor':

larına ( *) yumuşak, dostça sözlerle engel oldu. Yo­ luna devam ederken oldukça yüksek sesle : «Alt tabakadakilerin yok olup gitmeleri, üstte­ kilerin yok olmalarından daha az ilgilendirir beni, »

dedi. B u söz o anda her yana yayıldı.

Bir Praetor'a «yakışacak» biçimde bu yılın yeni Consül'üne «nezaket ziyareti» yapmak için Capitol'e

gideceği yerde hemen işe başlaması da pek bir coş­ kuyla

karşılandı.

Kısa

zamanda

C. 'nin,

babala­

nn ( * �' ) ona, Fo.rum'a gelmelerini öngördüğü anla­ şıldı. Daha fildişi koltuğuna doğra dürüst oturmamış, daha altı Liktoru. çevresinde yer almamışb ki, bir işadamı tavrıyla, tuttuğu defterlerin he sabını halkın önünde vermesi için Jupiter Tapınağı. Curator'unun getirilmesini buyurdu. Korkunç bir heyecan yayıldı ortalığa.

Curator

Catulus'tu :

Senato'nun

yaşlı,

büyük

adamı. C.'nin Liktorlan Capitol'daki Jupiter Tapınağı­ nın yeniden yapılmasında kullanılan paralar üzerine

bilgi vermesi için yüce kurulun en saygıdeğer ada­ mını Forum'a getirdiklerinde Curia'daki ren daha sona ermemişti.

(

. . *

Afallayıp, şaşkına

) tö­ döne­

rek yüksek yapıdan ayrılan yaşlı adamı pek büyük bir heyecana kapılan Senato üyeleri izledi. Koşarak geldiklerinde C. daha söylevinin orta­ s ındaydı . Başka bir anlama çekilemeyecek kadar açık 1 '' ) lJktor :

Bir değnek demetiyle bir baltayı elinde

devlet adamlarının önü sıra

giden

tutarak

güvenl ik memurları.

- ç . .. ( ,, ,,. ) Babalar : Senatörler kastediliyor. - ç. ' i · "1· '' ) Curia: Toplantı yeri, özC'llikle Senato

için. -

ç. -



182 •

bir biçimde, tapınak damının altın yaldız yapılan tunç plakalarına değindi, paraların bütün ltaıya'da top,. lanan bağışlarla biraraya getirildiğini ansıttı ve ay­ nen şöyle dedi : «İtalyan köylüsü kendisine saban alacağı yer­ de bu bağışlan Roma 'lı ağaların tapınak yerine, tu­ tup kendilerine birer villa yapmaları için gönderme­ di. » Ama apar topar gelen babaların ilk duydukları şey Pompeius'un adı oldu. Çünkü C., tapınak yapımını tamamlama gö.�evi­ nin Catulus yerine yüce Pompeius'a verilmesi ge­ rektiğini söylüyordu. Bu ad, Pompeius'un adı tapı­ nağa kazılmalıyrnış ; çünkü bu ad, Pompeius, öyle bir admış ki, güven verirmiş ve de başka şeyler . . Ama şimdiki Curator tuttuğu defterleri . gösterme­ liymiş. .

Konuşması senatörlerin öfkeli bağrışmalarıyla kesildi. Catulus kürsüye gelerek sözalmak istedi. C. buna engel oldu, Catulus'un aşağıda kalmasını em­ retti. Usul üzerine iğrenç bir kavga başladı. C. kav,. gayı keserek öğle tatili verdiğini bildirdi. C. dairesine çekildi, senatörler de durumu danış­ mak üzere suskun, Cato'nun evine gittiler. Halk ise yerini kaybetmemek için heyecanlı bir bekleyiş içinde Forum'da kaldı. Cicero geldiğini haber verdiği sırada, C. kah­ valtı etmek için uzanmıştı. Çevresinde uzanmış olan birkaç bey de, beş cümle içinde Pompeius'un en az onbir kere adını ettiği için kendisini konuşmadaki ustalığından dolayı kutluyorlardı. Cicero gülümse­ yerek C. 'ye doğru yürüdü. Keyifli göriinüyor, hatta şakalar yapıyordu. Gene de Senato tarafından gön­ derilen bir aracı olduğu anlaşıldı. «Kendi kanısı» m dile getirerek C. 'nin bu küçük savaştan kazandığı

• 183 . zaferle yetinmesini, gerçekten yaşlı Catulus son de­ rece düzenli, kusursuz defterler gösterse bile, artık Catulus adından pek kötü bir şekilde kuşkulanılma­ sının sağlanmış olduğunu belirtti. Sonunda kendisi için en fazla, iyi muhasebecilerinin olduğu söylenir­ miş Catulus için en kötü olan şey ise hiçbir zaman defterleri göstermeye yanaşmayacağı imiş,

çünkü

deftere geçirilen uygunsuz bir gelir bile kuşku çeke­ bilirmiş. «Birisinin kalkıp da annesinden iki küçük gü­ müş kaşık çalmadığını kanıtlamak için uzun bir söy­ lev çekmesi nasıl bir görüntü olur ! » dedi sözcükleri vurgulayarak. Gerçekten Catulus'un saygınlığı bu tür kuşku­ lara karşı tek söz söylemesini bile engellermiş. Hem yaşlı adam hemen evine gidip yatağa yatmış ; he­ yecandan hastalanmışmış. Catulus'un elçilerinden biri, C. 'ye yazılmış bir mektupla göründüğünde o h3.la konuşuyordu.

C. mektubu okuyup cebine soktuktan sonra ciddi bir sesle Cicero'ya : «Catulus defterlerin tamam olduğunu yazıyor,» dedi. C. yemek arasından sonra olayı ve tutumu her zamanki bildik yollardan suçlayarak

diğer birkaç

önemsiz olay üzerinde durunca, halk biraz hayal kı­ rıklığına uğradı. Akşam Fulvia arkadaşı Curius'la geldi. Curius'u

en son, C.'nin Senato'da, tutuklu Catilina taraftar­ ları için söylev verdiği o unutulmaz 4 Aralık günü görmüştüm. C. Cu.ria'dan çıkarken, Bay Cicero'nun genç adamlan tarafından saldınya uğradığında C.' nin hayatını kurtaran adamdı bu. O zamanlar C.'ye karşı olan bu sevgisine pek şaşırmıştım, ama bir haf-



184 •

ta sonra elinde, C.'nin Catilina ile olan ilişkisini ka­ nıtlayan belgelerin olduğu anlaşıldı. Her çareye baş­ vurarak C.'ye baskı yapmak, yada hayatını kurtar­ dığı için 200 000 Sesterslik bir kelle parası almak istiyordu. Yemekte C. ona: «Azizim Curius,» dedi, «Praetor olarak Catilina ayaklanmasına adı kanşan herkes için soruşturma açtırdım. Duyduğuma göre aralarında benim adım da geçiyormuş. Vettius adında birisinin elinde benim tarafımdan Catilina'ya yazılmış bir mektup varnuş. Bu suçlamayı hemen yann inceleteceğim. Eğer ger­ çekten bir suç işlemişsem, vay bana ! Gördüğünüz gibi, kelle paranızı almak istiyonıanız, acele etmeli­ siniz.» Curius güldü, ama daha o akşam soruşturmayı yöneten ve C.'nin düşmanı olan Novius Niger'e git­ tiğini biliyorum. C., Halk Tribun'u Nepos'a ertesi gün, Cetilina'­ nın ayaklanmasına karşı koyması için Pompeius ve Asya lejyonlannın geri çağnlmasına değgin öner­ gesini destekleyeceğine söz verdiğinden, bugün bü­ yük güçlüklerle karşı karşıya bulunuyordu. Kendisi­ nin de Catilina'yı desteklemiş olduğu üzerine kentte dolaşan iddia ve söylentileri bir çırpıda kökünden kazıyıp atmak zorundaydı. Oysa emrinde çalışan so­ ruşturma yargıcı Niger so.nışturınalannı C.'ye da­ yanacak kadar genişletmiş ve C. daha buna karşı hiçbir hazırlık yapmamıştı. Bu soruşturma, C. için tabü olumsuz bir sonuç verecekti, ama yalnızca onun için, çünkü bu ayaklanma pek güçlü ve büyük teh­ likelere yolaçacak bir olay olmalıydı, yoksa salt bu­ na karşı Pompeius yardıma çağrılmazdı. C. bu güç­ lüğü pek kolay çözdü. Öğleden önce erken saatlerde üzgün yüzlü genç



185 •

bir adam olan ve daha şimdiden sürekli karaciğer rahatsızlığı çeken Novius Niger'e bıraktı soruştur­ manın yürütülmesini ; ancak particiliğin sözkom,ısu olmaması için soruşturma yalnızca küçük olaylarla ilgili olarak köle gladyatörlerle, küçük esnafa ve bir­ kaç düzine sokak kulüpleri üyelerine karşı açılacak­ tı. Kendisi de Senatoya giderek Curius'u konuşması için kışkırttı. Curius, C.'nin Catilina ile sürekli iliş­ kisi olduğunu Catilina'nın kendisinden duyduğunu söyledi. C. Catilina ile olan ilişkisini yadsımadı, ama Cicero'dan Catilina taraftarlarının tutuklanmasından önceki son günlerden birinde kendisine göndermiş olduğu açıklama ve uya.nnalannı içeren mektubu göstermesini rica etti. Cicero bu mektubu birkaç ek­ şimsi tümceyle onayladı. Bunun üzerine zaten olayı abartmak istemeyen Senato, bir suikastçıyı ihbar et­ tiği için Curius'a verilmesi öngörülen ödülü kestir­ meden geri çevirdi. C. o.radan Forum'a, Niger'in du­ ruşmasına gitti. Fildişi koltuğuna oturarak genç ada­ ma sert bir sesle, soruşturma katlarının kendisine, Praetor'a karşı da belge toplamış olduklarını duy­ duğunu söyledi. Kendisinin bu konuda suçluluk bilin­ cinde olmadığını, ancak, ona karşı kesin ve geçerli belgeler gösterilecek olursa tek sözle karşı koymak­ sızın oturduğu resmi fildişi koltuğundan kalkarak zindana gitmeye hazır olduğunu, ama eğer gerçekte bu tür belgeler yoksa, hiçbir nedene dayanmaksızın üstüne düşmanca eylemde bulunduğu için kendisini, Novius Niger'i zindana göndereceğini belirtti. Niger'­ in yüzü her zamankinden daha bir sarardı ve ön so­ ruşturmada elinde C.'nin Catilina'ya yazmış olduğu mektubun bulunduğunu iddia eden Vettius'u getir­ meleri için birkaç mübaşir gönderdi. Vettius bu da­ vanın duruşması başlamazdan önce mektubu soruş-



186 •

turma katlarına vermekten kaçınmıştı. Sessiz bekle­ niyordu. C. oturuyor, ince, ama güçlü ellerini man­ galdaki akkorun üzerine tutarak ısıtıyordu. Soğuktu. Sonra Likto.rlar dönerek Vettius'u evinde bula­ madıklarını bildirdiler. Kendisinin bir önceki akşam mahkemeden çağın kağıdı almış olduğu anlaşıldı. C. kendisine özgü bakışlarıyla Niger'i süzdü ve bu ada­ mın saygısız tutumu nedeniyle hemen mahkemece cezalandınlmasmı istedi. Niger biraz yapmacık, be­ lirgin bir saygıyla gerekli haciz işlemlerini yaptı. Liktorlar gene uzaklaştılar (sonradan öğrenildiğine göre zavallı adamın gerçekten bütün eşyası hemen oracıkta yok pahasına satılıp savılmış) ve Vettius göründü. Giysileri paralanmış, kafası yanlmıştı. Fo­ ruma gelirken yolda baskına uğradığını kekeleyebil­ di. Mektup yoktu. C. öyle bir şiddetle yerinden kalktı ki, koltuğu devrildi. Adamı zindana attırarak ora­ dan aynldı. Önceden belirtmiş olduğu gibi akşam da Novius Niger'i zindana göndertti. Böylece sokaktaki adam Niger'in sokak kulüplerine karşı yargılamala­ rını C.'nin onamadığını anlamış oldu. Gene de C. ge­ reksindiği şeye erişti, yani devlete karşı yaygın ve tehlikeli bir suikastı kanıtlamış oldu ! Tam bir usta işi ! Akşam Glaucos, Vettius'tan aldığı mektubu ge­ tirdiğinde C. kuru bir sesle : «Gün ortası baskına uğramak istemiyor, dingin­ lik ve düzen arıyorsa, Pompeius'u getirmeliler, dedi. Gece Nepos'la uzun bir görüşme yapıldı. 3.1.

Biz Forum'a giderken, zehir gibi soğuk ocak fır­ tınası Crassus'un yıkılmaya yüz tutmuş evlerinin damlarını havaya uçuruyordu. Liktorlann soğuktan



187 .

çeneleri takırdıyordu. C. kocaman Gal işi peleriniyle çenesine kadar sarınmıştı. Forum geceleyin Nepos'­ un Campagna'dan arabalarla getirttiği gladyatör kö­ lelerle dolmuştu. Keyüsizdiler, soğuktan donuyorlar­ dı. Aralarında Pompeius'un savaşlarda sakat kalmış yaşlı, birkaç askerini de gördüm. Bir tedirginlik var­ dı. Nepos o sırada Castor Tapınağının önündeki bir sırada oturuyordu. C. de gidip onun yanına oturdu. Fulvia'nın dediği gibi gerçekten kalçaları pek dar olan Nepos'un hemen, Pompeius'un geri çağrılma­ sıyla ilgili önergesini okumaya başlayacağını sanmış­ tım. Oysa Nepos hiçbir girişimde Sert rüzgara karşı korunmak için

bulunmuyordu. sıranın yanına

branda bezi gerdiler. Fı.rtınadan iki kez devrildi. Ora­ da bulunan Albay iki keresinde de kalkarak bran­ danın gerilmesine gözcülük etti. C. sesini çıkarmadan oturuyor, mantosuna sarılmış, dev bir akbaba gibi bekliyClrdu. Sonra Cato, gladyatör kölelerin arasından geçe­ rek geldi, basamaklardan tapınağa doğru çıkıp C. ile Nepos'un arasına oturdu. Tribun olarak hakkı vardı buna. Girişine . kimsenin engel olmamasına şa­ şırmış görünüyordu. Ama silahlı askerler ona sal­ dırmak için değil. C. ile Nepos'u korumak için ora­ da bulunuyorlardı. Tabii her ikisi de önergenin 10 Aralıktaki ilk önerge gibi, hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bili­ yoriardı. Ama önemli olan , bir hukuk kuralının bo­ zulmasını sağlayarak, Pompius'un kendi Halk Tri­ bunlanna karşı zor kullanılmasını neden bilip bir so­ nuca varmasıydı. Güldürü kısa zamanda gelişip çözüldü. Nepos ayağa kalkarak konuşmasını okwnaya hazırlandı. Cato ona durmadan laf atıyor, hatta konuşması na



188 .

engel olmak ıçın eliyle ağzını tutuyordu. (Böylece Nepos'un dün gece korktuğu başına geldi. Üzgün bir sesle : « Cato ellerini yıkamıyor,» ( * ) demişti. ) Nepos da son derece öfkelenerek yakında duran birkaç glad­ yatöre işaret etti. Yüzü kıpkırmızı kesilen Cato - gene sabah sabah içmişti - Nepos'un elinden kağıdı çekip aldı. O zaman gladyatörler kendisini yakalayıp ora­ dan uzaklaştırdılar. Savaşta sakat kalan eski asker­ lerden biri sağlam ayağıyla ona bir tekme savurdu. Aşağıdakiler beraberlerinde getirdikleri taşlan fır­ lattılar. Cato ellerinden kurtuldu ; tapınakta küçük, gülünç bir şekil, koşarak kaçıyordu. C. bütün bu olup bitenleri can sıkıntısı içinde seyretti. Şimdi Tribun Nepos'u önergesini okumaya çağırıyordu. Beriki ise yazısı elinden alınmış olduğu için bu çağrıyı yerine getiremeyeceğini açıkladı. Uzun süre, - Cato dönene kadar, - onun bu başıboş, sorumsuz davranışı üze­ rine konuştu durdu. Bu kez Cato bir yığın silahlı adamıyla dönmüştü. Hani Cato'nun adamları gerçek­ ten sıkı vuruyordu. Ellerindeki kocaman sopaları ka­ falara indiriyorlardı. C. yavaş yavaş ayağa kalkarak tapınaktan içeri girdi, sanki hala olaya karşı ilgisiz­ miş gibiydi. Üstelik oradan kaçmak pek kolay da değildi. Ar­ ka kapılardan birinden sıvışmaya cesaret etmezden önce pelerinini, hatta Praetor cübbesini çıkararak üzerine gladyatör kölelerden birinin giysisini geçirdi. Evde hemen sıcak bir banyo aldı. Senato'nun, C. ve Nepos'un görevinden alınmasına karar verdi­ ğini öğrendik. Ama bu iş yeniden düzelecek. Nepos şimdiden geminin yolunu tuttu. Pompeius bu yasa(*)

İncile göre; halkın Barabbas yerine İsa'nın çarmıha ge­ rilmesini istemesi üzerine, Roma Valisi Pilatus halkın önünde ellerini yıkayarak İsa'nın kanından arındığını bil­ dirmişti. ç. -



189 •

lara aykın olaya sevinecek. Bir Halk Tribununun konuşmasını engellemek, halkın temel haklarını çiğ­ nemek demektir! 23.1.

Yolculuğun üçüncü günü, üzeri branda kaplı ara­ bayla Arretium'a giderken yolda Florentia'dan gelen tüccarlardan, Antoniue ile Catilina'nın birlikleri ara­ sındaki çarpışmanın pek kızışmış olduğunu duyduk. Çarpışma yerinin Pistoria olduğunu söylediler. Ora­ ya kadar en az iki günlük yol olduğundan savaşın sonucu şimdiden belli olmuş sayılabilirdi. lş yüzün­ den, sonuç belli olmazdan önce Roma'da olmak iste­ dikleri için pek bir acele ediyorlardı. Arabanın üze­ rindeki kapalı tentenin tahta iskeletine vuran bıçak gibi keskin soğuk ve sert rüzgar anlaşmamızı bütün bütün engelliyordu, hiçbir şey duymuyordum. Geç kalacağımız korkusu bütün gün ve o günün gecesi bir an bile yakamı bırakmadı. Elimde Caebio için yasalara göre tam olarak dü­ zenlenmiş kağıtlarla geliyordum. Eğer tutuklanacak bile olsa en azından onu beraberimde Roma'ya gö­ türebilirdim. Öğleden sonra Arretiunı'a vardık. Genel olarak daha kesin bir sonuç alınıp alınmadığından onların da haberleri yokmuş. Catilina'nın ordusundan kaçan yüzlerce asker kaçağı ordunun çözülmekte olduğunu bildirmişler. Biz bunlardan hiçbirine rastlamadık. Sa­ bah karanlığı, ölü bir kent gibi görünen Florentia'dan geçtik. Ama bu görünümün nedeni, daha çok er­ ken olmasıydı. Florentia'nın hemen arkasında savaş bölgesinden gelen köylülere rastladık. Savaşa katıl­ mamış, ama çarpışmaları görmüş olan bu adamların bitkin, solgun yüzleri insanı korkutuyordu. Savaşın sürmekte olduğunu bildirdiler. Ama Catilina'nın



190 .

durumu artık pek umutsuzmuş. Antonius ordusunun çemberini yarmayı başarsa bile arkasında, dağlık bölgenin kuzey yamaçlarında bekleyen Quintus Me­ tellus'un taze kuvvetleri kendisini karşılamaya ha­ zırmış. Catilina ve adamlarının önünde yalnızca ölüm varmış. Fenalaşarak kustum. Florentia'da bi.r köylü arabaya tırmandı. O . da Catilina ordusunda yiyeceklerin tükendiğini bildirdi. Dağlık bölgede Galya'ya gitmek için bir geçide gir­ diklerinde savaşa zorlanmışlar. Böylece bütün ayak­ lanmalan süresince görülen belirti, açlık belirtisi, bu son savaşlarında da görülüyormuş. Pistus adında yürekli, genç bir

Roma'lı olan

arabacı merakla beni izleyen köylüyü susturdu. Bit­ kinlikten tedirgin bir uykuya daldım. Uyandığımda arabamızın diğer arabalar arasın­ da sıkışıp durmuş olduğunu farkettim. Büyük bir ya­ ralılar kervanıyla karşılaşmıştık. Hiçbir şeye kanş­ maksızın, kötü ve yetersiz sargılar içinde, çoğunun üstü açık arabalarda yatan yaralılara eşlik eden as­ kerler küfürler savurarak koşuşup duruyorlardı. Dur­ madan kağıtlarımız gözden geçiriliyor, Roma'lı as­ kerler gözüme düşman birlikleri gibi görünüyorlardı. Çarpışma saatler önce bitmiş, Catilina yenilmiş, bü­ tün adamlanyla birlikt� ölmüş. O andan itibaren ye­ niden umut beslemeye başladım. Garip bir biçimde durmadan kendi kendime, iyi ki çok geç kalmamış olduğumu yineleyip duruyordum. Karşıdan gelen birliklerin arasından geçerek ka­ rargahın ışıklarına doğru yöneldik. Askerler hiç de zafer kazanmış gibi görünmüyorlardı. Asık suratla, marşlar söylemeden yürüyorlardı. Bir tek tutuklu bile görmedim, ama bunun ne anlama geldiğini ken­ dime bile itiraf edemiyordum.



191 .

Bir yol kavşağında Catilina ve adamlarının al­ tında çarpıştığı Ma.rius'un kartalını taşıyan armayı ele geçirerek Faesulae'ye götüren bir birlikle karşı­ laştık. Bu kartalın altında Roma askerleri bir za­ manlar ülkelerini Kiınınerler'e karşı savunmuştu. Pistoria'nın hemen önündeki asıl savaş alanına vardığımızda karanlık basmıştı. llk edindiğim izlenim burada görülecek fazla bir­ şeyin olmadığı idi. Alan engebelikti, ancak küçük küçük �esimler görülüyordu. Ufak birlikler meşale ışıklan altında soğuktan taş gibi donmuş toprağı ka­ zıyorlardı. Diğer birlikler de belirsiz bir şekilde pa­ çavra yığınlan gibi sağda solda yatan ölülerin üst­ lerini anyorlardı. Çalılar arasında hala birkaç gün önce yağan karın izleri görülüyordu. Dizlerim titreyerek arabadan indim ve yolboyun­ ca düşünmeden koşmaya başladım. Sağda solda pa­ çavralar yatıyor, karanlıkta meşaleler dolaşıyordu. Rüzgar dW'lll uştu, yada hiç değilse ben artık üşümü­ yordum. Arabacı benimle birlikte geliyor, bir yandan da yürürken bana bakıyordu. Kağıtlarımızı kontrol eden bir birlikten çarpışmanın gelişmesi üzerine bir­ takım şeyler duyduk, fakat şimdi anımsamıyorum. Ama bir subayın anlattığı bir ayrıntı açık seçik ak­ lımda kalmış : Catilina, Antonius'un birlikleri başkent­ teki işsizlerden toplanan askerlerden meydana gel­ diği için, onun üzerine yürümeyi yeğ tutmuş. Metel­ lus'un ordusunu meydana getiren askerler ise Pice­ nia'dan yeni toplanan güçlü kuvvetli köylü çocukla­ rıydı. Hiç mülkü olmayanlar, gene mülkü olmayanlara karşı savaşmış olsaydı, bundan daha korkunç bir kınm olamazdı. Arabacı Pistus, belirli bazı adamla­ rın kimler olduklannın nasıl meydana çıkarılabilece­ ğine şaşıyordu. Bir Lejyoner omuzlarını silkerek :



192 •

«En az yedibin kişi var,» dedi. Yürümeye devam ettik, bu kez alanın ortasında gidiyorduk. Bir keresinde durarak biraz ilerde ölüleri yerdeki sığ çukurlara koymakta olan birliğe baktım. Büyük bir birlikti, çukurlar da büyük alanlan kap­ lıyordu. Çukurlar boyunca ipler gerilmişti. Seçimlerde Campus Martius'un

bölümlere ayrılmasını

andın­

rıyordu. Gene yola koyularak açık alana geldik. Burada da sıkışık yığınlar vardı, ama temizlik işleriyle uğra­ şan askerler görünmüyordu. Bir kez olsun, eğilip de herhangi bir yüze bak­ madım. Gene de içimde aramakta olduğum duygusu vardı. Aklımda kalması içindir diye düşündüm. Dost düşman birbirinden

ayırt edilemiyordu,

hepsi de

Roma'lıydı ve Roma üniformaları taşıyordu. Hepsi de aynı sınıftan geliyorlardı. Birbirleriyle çarpışırken bi­ le aynı dilden komutlara uymuşlardı. Catilina'nın ordusundaki adamların çıkarları açısından ortak il­ gileri, tabii Antonius'un ordusundakilerden daha faz­ la değildi. Sulla'nın bir zamanki koloni askerleri, el­ lerinden tarlası alınan Etnıria köylüleri

ile omuz

omuza dayanışarak tarlaların yeniden kendilerine verilmesi için direnmişlerdi. Büyük toprak sahipleri tarlaları onların elinden almıştı. Catilina'nın önleri­ ne açtığı, ilerde katlanılabilir bir yaşama umuduna karşı koymaya yetenekleri olmadığından, Bay Cice­ ro'nun topladığı emekli askerlere karşı umutsuz bir savaşa girişmişlerdi. Bu emekli askerler de borç yü­ zünden ellerindeki tarlaları kaybedince Roma'ya dön­ mek zorunda kalmışlardı ve gırtlağına kadar borca batmış Caınpania köylüleriyle birlikte günde 50 Sesterse �alışma umudundan vazgeçmiyorlardı. .Uğ­ runa savaşa girmiş oldukları her iki Asya'nın zen-



193 •

ginliklerine ne savaşı kazananlar, ne de kaybedenler ulaşamamıştı. Asya kırallannın askerleri bunları sa­ vunamamış, Roma kumandanlarının askerleri de ele geçirememişti. Ayrıca ölen Catilina taraftarları arasında bir tek köle bulunmadı. Üç aralıkta meydana gelen ani tu­ tum değişikliğinden sonra Catilina, kölelerini kendi birliklerinden çıkarmak zorunda kalmıştı.

Böylece

yalnızca Romalılara karşı Romalılar çarpışmıştı. Saatler sonra arabacı beni arabaya geri götürdü. Dönüşte askerlerden biri bir subaya belirsiz bir el hareketiyle karlı, karanlık alanda bir yeri göstere­ rek : «Orada, bizimkilerden bir yığının ortasında ya­ tıyor, » dedi. Catilina olmalıydı bu. 7.4. Başrahibin görevi dolayısıyla oturduğu eve ta­ şınıldı. Biz çıkarken Subura'daki eski ev alacaklılar­ la dolup taşıyordu. Pa.ra olmadığından burada, kutsal yoldaki onanın daha bitmemişti tabii.

Pompia bir

salonda kalıyordu. C.'nin (aynı zamanda alacaklılarının) son umu­ du Pompeius'un geri dönmesinde.

Ama Pompeius

lejyonlarıyla birlikte gelmeli, oysa bu Senato'nun ye­ rini sağlamlaştırmasmdan bu yana pek o kadar ko­ lay olmayacak. Şu 'Biryantin Kafa' olmasaydı ev idaresinin al­ tından nasıl kalkacağımızı bilemeyecektik.

Küçük

küçük toplamlarla yardım ediyor. Bense elimden geldiği kadar bunları düşünme­ meye çalışıyorum. Hemen her gece başka bir köpek yanşmdayım.



194 . 19.6. Gelecek yıl için İspanya'yı eyalet olarak aldık. Taşlı caddenin sağında, alt yamaçtaki çamlığın

üzerindeki bodur ağaçlarla çevrili kayaların üstünde tahta bir yapı gözüme ilişti. Biraz daha dikkatle ba­ kınca bunun bir savaş gemisinin yansı olduğunu an­ ladık. Sempronius meyhaneye girip bunun ne oldu­ ğunu öğrenerek gelip bana anlattı. Küçük bir savaş gemisinin ön bölümüymüş.

Burada yaşayan ozan

Vastius Alder onu alıp kendi parkına yerleştirmiş. Bundan 20-30 yıl önce bu gemiyle Acme kentini ele geçirmişmiş. Akşam Spicerde bu ozana rastladım. Birlikte yemek yemişlerdi. Azıcık mumyayı andırı­ yordu ve insan, uşağının kendisini gece yatmazdan önce gene mumya gibi sarıp sarmaladığını düşüne­ bilirdi. O yalnızca yaptığı seferler ve yazdığı şür di­ zileriyle elde etmiş olduğunu sandığı ünüyle başba!';a yaşıyordu. Kişisel yürekliliğine hiç kuşku yoktu. Elin­ de kılıç, lejyonerlerinin başında savaşmıştı. Ancak kılıcı devlet silah deposundan çok Campania cadde­ lerindeki antikacı dükkanlarından alınmış olabilirdi. Askeri atılımları için kendisine mutlaka, bunları son­ radan betimlerken az rastlanır sözcükler kullanabil­ mesine olanak sağlayacak gösteri alanları se�iyordu. Latinceyi, dile kazandırdığı sözcüklerle kendisinden önceki herhangi bir ozandan daha çok zenginleştir­ mişti. Konuşması son derece doğal ve alçakgönüllüy­ dü. Bizi ağırlı:ı.yan evsahibi kendisine benim burada oluşumun nedenini anlatmış olmalıydı. Hemen sözü büyük bir saygıyla benim ilgilendiğim konuya ge­ tirdi. «Büyük bir adam,» dedi ince parmaklı elleriyle sofrada ekmekleri hamur yapıp minik biçimler vere-

• 195 . rek, «tam tarihçilerin aradığı bir kişi. Hem halk , hem senato adamı. Bu tür insanlar binlerce yıl kitaplar­ dan kitaplara aktarılır.

Arada sırada azıcık renk

katmak yeter. Bir ozanın onun üzerine - özür dilerim Spicer - iki diziden fazla yazmaya eğilimli olduğun­ dan kuşkuluyum. Siz her şeyi pas mı tutar sanıyor­ sunuz? Ve sanat bir bakır çalığı mıdır, hayır ? Bir Etruria köylü iskemlesi, yararlı bir nesne, dö.rt ku­ şak sonra bir sanat değeri kazanır. Ne tahtaymış ! diyorsunuz. Sözünü ettiğimiz adam,

edebiyat için

Brutus'un kılıcını sapladığı bir adamdır. Siz isterse­ niz bin kere : 'İmparatorluğun kurucusu,

evrensel

bir geçerli örnektir ! ' deyin. Bu geçerlilik pas tutmaz. Tabii, zaten sanat sonunda ne içindir ki ? Ne yazık ki partiliyim. > Basık tavanlı güzel oda o kadar sessizdi ki, dı­ şarda köle ahırlarının çevresinde havlayan köpeklerin sesleri işitiliyordu.

Banker ve eski haciz

memuru

MummUus Spicer konuşmaksızın, gri, geniş, kemik­ li bir nesne halinde oturduğu yerde arkasına yaslan­

dı. Işık,

san mumdan yapılmış gibi, ama üzerinde

iki siyah canlı gözü olan ozanın kafasını aydınlatı­ yordu. Uzunca bir süre sonra konuşmasına devam etti. Üstelik her keresinde sanki doğru terimleri bulmak­ ta güçlük çekiyo.rmuş gibi biraz tutuk konuşuyor­ du. Kendisini dinlerken anlatış biçiminde hiç tek dü­ zelik duyulmuyordu. «Bir imparatorluğun kurucusunun yaşamında da tabii bazı maceralar vardır. 'Büyük geçerli örnek' (je bir kere kendini unutmuş olabilir. Bunun üzerine pa­ ra bozulan kulübelerde yükselen bağrışmalar bugün hala tam olarak dinmiş değildir.

Hangi hikayenin

ayrıntısından söz ettiğimi biliyorsunuz. Çünkü teh-

• 196 .

likeli yaşamak, evrensel örnek kişilerimizde yalnızca bir ayrıntıdır, - çoğul kullandığım için özür dilerim, baylar - Catilina ! Yüz karası. Suikast. Mektuplar, kapalı kapılar ! Hançerler, yeminler. Her cepte prog­ ramlar ve senatoda verilmiş olması gereken işaret­ ler. İşaret parmağımla gırtlağına dokunursam, o za­ man Ey cehennem, yeraltı zindanlarını aç ! Aforoz listeleri. Kuvvet. Polis. Gırtlağa dokunmayan işaret parmağı. Hainler ! Yeni fısıldaşmalar. Cicero senatoyu . . .

bir gece oturuma çağırdı. Geceyi yararak dolu diz­ gin giden atlı. Bankalar kapanıyor. Kan banyosu. Polis soruşturmasıyla sona erse bile gene de yaşan­ mış, - tabii yadsınıyor, - yaşanmamış, bir yatakta ya­ tılmış, bir köleyle, evet, bir tanık var.» Ozan hor göıiircesine gülümsedi. Ekmeği mın­ cıklayarak yapmış olduğu küçük yumru ve şekiller­ le oynuyordu şimdi. «Catilina'nın çirkin suikastına karışan bizim ge­ çerli örnek kişimiz ! Herhalde kısa, övülesi bir dUz­ yazı olarak kaleme aldığı mektupla kanşmış olmalı olaya. Ayakkabının ucuyla üzerinde falcıların ve buğ­ day tüccarlarının oturduğu o öylesine ince sırma iş­ lemeli ipek örtüye bir delik açmak, sonra da yedi bataklıktan yedi tepeye neyin sürünerek tırmandığı­ nı görmek ? Crassus'un tahta kurusu sarmış kulübe­ lerinden çıkan, insandan çok hayvana benzeyenler ve ot bürümüş birkaç dönüm tarladan, ta uzaklardan el sallayarak hesaplaşmak için gelenler! Bunlar daha önce kartaldan başka kanatlı hayvan taşımayanlar­ dı. O geçirdiğimiz haftalar Capitol'deki Jupiter'in aklına geldikçe daha bir 20-30 yıl kaşınacaktır. Evet, büyük demokrat seçmenlerini burada bulabilirdi. Çünkü Zama'da ve her iki Asya'daki yenikler pek yakı.n.ı.!l.da, hemen bodrumda oturuyorlar. Bu başka



197 •

bir zafer alayına yol açabilirdi. - Lütfen başa geçin, kızıl çalılı İmparator, bu durumda lütfen savaşa git­ tiğiniz atınızın üstünde rahat oturun ! 'Kendi evleri­ nin efendisi olmayan dünya efendileri' herhalde se­ fere giderken ganimet olarak ele

geçirdikleri bir

Campagna tarlasını ve tüm İtalyan yufkalarım be­ raberlerinde götürürlerdi.

Ama neden konuşuyooıız

biz böyle ? Bizim bu tür geçerli bir geleneksel kişimiz olmadı ki ! Sallust onun kuzu gibi yumuşak, cana ya­ kın, sokulgan olduğunu, hiç yaşamadığını kanıtla­ dı. - Özür dilerim.» Sanki dalgaların hafif hışırtılarını dinlemek is­ tercesine bir süre daha sustu. Sonra bizden kimse birşey söylemeyince konuşmasına devam etti : «Ama gene de herşey bu gelenekle halledildi. Para konusundaki yolsuzluklardan dolayı açılan so­ ruşturmalar ürkütücü bir durum alınca, uygun za­ manlarda hep alttan verilecek buharla

tehditlerde

bulunuldu, 'ihtilal' gibi bir şey mınldanıldı ve kenar mahallelere doğru belirsiz el-kol hareketleri yapıldı. C zaman polis bunun ne demeye geldiğini anlayarak daha bir saygılı davrandı. Açlıktan ölmekte olan kit­ lelere konudan şöylece bir sözetmek, (asker diliyle kaleme alınmış, son derece kısa bir düzyazı) , sena­ tonun yeniden selama durması için yeterliydi. As­ lında kişinin kendisi de bu pis kokan, açlıktan ölmek üzere olan kitleye karşıydı. Toga'sına sıçrayan pis­ liği iğrenerek silerdi. 'Kurtuluş'lanru, kavruk kalmış piçlerini Vestalya bakirelerinin

kucaklarına oturt­

mak, serlerde, limonluklarda krizantem yerine turp yetiştirmek, paha biçilmez Yunan ketenlerini bara­ kalarının rüzgar giren deliklerine tıkamak, dilbilgi­ sinin içine sıçmak, birkaç edebiyatçıdan sürekli ola­ rak ihmal edilmiş eğitiminden dolayı özür dilemek



198 •

için kullanacakları biliniyordu. Bütün bunlar bilini­ yordu, Yunan eğitimi vardı. Biliniyordu, ama poli­ tika yapılması zorunluydu. Sonunda azgın kitle de­ ğilse bile, en azından bu azgın kitlenin köpükleri içe­ riye, Curia'ya girene kadar politika yapıldı ; neyseki açlıktan ölen köylüler değil de, onlara işkence eden­ ler, tefeciler, iflas etmiş esnaf değil de, ipotekli ala­ caklılardı içeri giren. Hayır, beyefendi 'yoksulluğu' unutmadı, 'sömürülenlerin umutsuzluğu'nu anımsadı büyük demokrat. Yoksa sömürücüleri başka neyle sıkıştırabilirlerdi ki ? Senato çok küçüktü. Büyütül­ mesi gerekiyordu. Ayrıcalığı olan soyguncular çok azdı, ayrıcalıksız soyguncularla tamamlanmaları ge­ rekiyordu. Polisin çalınan malları getirip verdiği kim­ seler, diktatör'ün tehdit edici bakışları altında bu mallan alınış olanların ellerini sıkıyordu. Cüzzamı baskı altında tutmak, ezmek, yoketmek için o kadar çok kapalı zarfa karşı verilen söz ! Peki, cüzzam Curia'nın içine akın ettiğinde kafası ezilmedi mi ? Bu bütün cüzzamın küçük bir bölümü değil miydi ? Evet, gerçekten aylarca sesini duyurtan cüzzamın yalnızca bir bölümüydü bu. Çok küçük bir bölümü. ama güçlü ve yüksek sesli. İnsan pazarlık etmek is­ tiyorsa sesini yükseltmeli, bağırmalıdır. Şu senato­ ya bakm bir kez ; tam bir meyva - sebze hali. Bir ressam için çağına uygun konular mı istiyorsunuz ? Buyrun : 'Bit arayan Romalı senatörler.' Evet, sizin memur gerçekten büyük bir adamdı, Spicer ! » Vastius Alder, sağlığı dolayısıyla istemeyerek erken kalkmak zorunda olduğunu belirtti. Kendisini Spicer'le birlikte villanın önüne kadar geçirdik. «Gevezeliklerini bir an önce yazıya geçirmek için bu kadar acele etti,» diye açıkladı ihtiyar ozanın er­ ken gitmesini yarı ürkek sesle. «Son birkaç dakika



199



ıgne üstünde oturur gibiydi. Bu kadar az bir din­ leyici karşısında söylediklerini ne denli umutsuzca ezberlemeye çalıştığını fark etmediniz mi ?» Banker ile konuğu arasındaki ayırım anlatılacak gibi değildi. Her ikisi de aşağı tabakadan geliyordu. Spicer özgürlüğü bağışlanmış bir kölenin oğluydu. Vastius'un ise kendisi bağışlanmış bir köleydi. Her ikisi de çocukluklarında başkent sokaklarındaki pis su birikintileri ile oynamış, yetişkin insanlar olduk­ larında gene ikisi Caesar'ın Senato'sunda yeralrnış­ lardı. Ama banker hala yemeklerde ağzını şapırda­ tıyo.rdu. Ozan ve asker ise o denli gelişmişti ki, şim­ di artık o da nerdeyse gene ağzını şapırdatmak üze­ reydi. Aşağı inen ozanın ardından bir süre lambalara baktık. Ozanın küçük sarayının bulunduğu tepe ile burasını fundalıklarla kaplı derin bir vadi ayırıyor­ du. Nerdeyse t am yuvarlaklaşmak üzere olan ayın uıı­ ğı altında seyrek bir .zeytinlik arasından küçük sara­ yın parıldadığı görülüyordu. Üzerinde geminin ön bö­ lünıü bulunan kayalar buradan seçilemiyordu. Merak dolayısıyla bu gemi parçasından açınca Spicer istemeye istemeye :

söz

«Eğer bundan geriye kalacak birşey varsa, bizim mühendislerin ustalığına borçlu olacağız,» dedi. «BU kutsal parçanın tepeye getirilmesinin ne denli zah­ metlere malolduğunu bir bilseniz ? Vastius bu nesne­ nin yukarıya çıkanlmasında mühendislerin tek ağaca bile zarar verilmemesini buyurmuştu. Bu tahta par­ çalarının tepeye çıkarılması, kendisinin onu gemi ola­ rak Acme'ye götürmesinden çok daha fazla kafa ge­ rektiren bir iş oldu.» Yeniden oturduğumuzda : «Ünlü dostumuzun kutsal tahta parçalannı ka-



200 .

yaların üstüne yerleştirme alışkanlığının karanlık bir yanı var,» dedi. «Ama şu küçük Rarus'un notlann­ da gene de o büyük sefer konusunda eksikler var. Onda küçük adamın iyimserliğinin küçük modeli, ka­ ramsarlığın ise büyük modeli vardır. 91 yılının olayı lannı betimlemesinde genel olarak pek karamsar bir görünüm var. » Kendisine geri getirdiğim ince parşömen toma­ rını kaba, kalın elleriyle tartıp masanın üzerine bı­ raktı. «Elbette umutsuz bir gelişim gösteren Catilina olaylanndan sonra aslında C.'nin durumu daha bir değişti, öncesine göre daha sağlamlaştı. Politikada da iş hayatında olduğu gibiydi. Küçük borçlar alma­ ya salık verilmez, ama büyük borçlara gelince, o za­ man durum bambaşka olur. Gerçekten büyük borç­ ları olan adam kendisine gösterilen saygının tadını çıkartır. Kendi kredisinden yalnız kendisi değil, ala­ caklı da titrer. C.'ye büyük işler verilmiş olmalı, yoksa umutsuzluğa düşerek herşeyi olunma bırakır­ dı. Kendisinin sürekli olarak uyarılması gerektiğin­ den, çevresindekilerden de kaçınmanın olanağı yok­ tu. Kısacası, bir kuvveti o. Yeterince yenildiğin acı­ sını çekmiş politikacıla.r böyledir. Adı dillerde dola­ şır. Onun peşinden gidenler güç duruma düştükle­ rinden kendisini eskisinden daha çok gereksinirler. Çünkü ona alışmışlardır ve durumlarının düzelmesini ancak ve ancak ondan bekleyebilirler. Kendisine gö­ revler yükleyenler de düşmeye bırakmazlar onu, çünkü çok şey bilir. En büyük güçlük, büyük işlere girebilmekti. Kişi bir kere o işlerin içine girdi mi, di­ ğerlerinin onu dışarı atması güçleşir. Bir kimsenin eylemlerinin başanlı sonuçlanması önemli değildir, yalnız ne şekilde olursa olsun sonuçlanması gerekir.



Sonuçlar ne kadar umutsuz olsun, -

büyük olW"Sa,

201 •

- isterse kötü,

kişi de o kadar büyür.

Catilina

olayı C.'yi yükseltmiştir. Bu olayın Demokratik Par­ tiyi güç duruma soktuğu doğrudur, ama C.'yi par­ tide en başa geçirmiştir. Gerçekten yenilgi pek bü­ yüktü, ancak yeniklerden daha başka birşeyler elde etmek istenildiğinde ona vaşvurrnak zorunluğu var­ dı. Atılacak tekmeleri bile o salık veriyordu. 'De­ mokratik hikaye' gerçekten

pek kötü bir durum­

daydı. Kent Yönetiminin boyun eğmesi Senatoya bi­ raz pahalıya patladı. İşsizler için yapılan buğday harcamaları devlet bütçesinin yıllık sekizde biri olan 25 milyon Sestersi kapsıyordu. Ancak bunun devle­

tin kendi parası olmaması bir yana, sokağa atılmış da sayılmazdı. Asya 'fetihleri' ile sağlanan devlet gelirleri öncekinin iki katını aşıyordu. Kent Yöneti­ minin bu gelirlerinden payı önemli öl